Sınavlarda gerçek potansiyelini gösteremeyen öğrencilere sıklıkla rastlıyoruz.  Sınav kaygısı terapi yöntemleri sınav öğrencilerine potansiyellerini en etkili şekilde gösterme imkanı sağlıyor.  Dolayısıyla öğrenciler doğru çalışma ve psikolojik olarak kendine inanma, stresi kontrol edebilme yoluyla hedefledikleri yüksek puanlara ulaşabiliyor. Doğru çalışma için Aba Eğitim ve Aba Academy den destek alırken işin psikolojik tarafı için Aba Psikoloji olarak yanınızdayız. Sınav kaygısı için öğrencilerimize fayda sağlayabilecek teknikler sunmaktayız.  Bu blog yazımızda, merkezimizde uyguladığımız teknikler arasından evde kendinizin de uygulayabileceğiniz terapi yöntemlerinden bahsedeceğiz.

Sınav Kaygısı Terapi Yöntemleri: Mindfulness

Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) sınav kaygısı terapi yöntemleri arasında en yaygın olanlarından biridir. Mindfulness kısaca geçmişin ve geleceğin büyüsüne kapılmadan anbean acı, tatlı tüm deneyimlerin tadını çıkarabilmektir. Sınav kaygısı yaşayan bireylerde sıkça görülen problem sınav anında kağıda odaklanamayarak geçmişi ya da geleceği düşünmektir. “Acaba başarılı olabilecek miyim? Kesin yanlış çıkacak yaptığım sorular.” gibi cümleler geleceğe odaklanarak andan koptuğunuzun sinyalleridir. Daha önceki başarısızlıklarımızı hatırlayarak “ Kesin yine başarısız olacağım.” diye düşünmek ise kişinin geçmişte takılı kaldığını gösterir. Halbuki sınav anında bunları düşünmeden önümüzdeki kağıda odaklanmak başarımızı kağıda yansıtmak için gereklidir. Mindfulness pratikleri kağıda odaklanmamızı sağlayacak anda kalma uygulamalarını hayatımızda bir alışkanlık haline getirmemizi sağlar.

Örnek mindfulness uygulamaları:

  • Odaklanmayı arttıracak farkındalık yürüyüşler yapmak anda kalma yetisini güçlendirecektir. Yürürken gördüğünüz yerlere odaklanın, onların ayrıntısını inceleyin. Daha önce yürürken hiç dikkat etmediğiniz yolları şimdi dikkatlice yürüyün. Ayaklarınızın adım atışına, yürürken oluşan kollarınızın hareketine odaklanın.
  • Nefes egzersizleri anda kalmayı kolaylaştırır. Sınav anında da andan koptuğumuzda nefes egzersizleri kullanarak ana geri dönebiliriz. Diyaframınıza doğru nefes alarak nefesinize odaklanın. Nefesin bedeninize girişine ve çıkışına odaklanın.

Sistematik Duyarsızlaştırma

Sistematik duyarsızlaşma korkulan nesne veya olaylar için kullanılan bir psikolojik yöntemdir.  Sınav kaygısı terapi yöntemleri arasında da kullanılan yöntem kişinin korktuğu nesneyle aşamalı olarak yüzleşmesi sonucu korkusunu aşmasına dayanan bir yöntemdir. Sınav kaygısı durumunda korkulan nesne sınavdır. Sınavla kişinin aşamalı bir şekilde yüzleşmesi rahatlamasını sağlayacaktır. Önce sınavı hayal edin. Muhtemelen hayal ettiğiniz anda da vücudunuz sınav anında yaşadığınız stres belirtilerini gösterecektir. Kalp atışlarınız hızlanabilir, elleriniz titreyebilir, nefesinizin dengesi bozulabilir. Bu fiziksel belirtileri dengelemek için nefes alışlarınızı sayarak dengelemeye çalışın. 2 sayıda nefes alın ve 4 sayıda nefes verin. Nefes verişler nefes alışların 2 katı olacak şekilde nefesinizi dengeleyin. Ardından aynı uygulamayı bir deneme çözerek denemede yapın. Denemede bu uygulamayı denedikten sonra gerçek sınavda da aynı uygulamayla kaygınızı yatıştırabilirsiniz. 

Sınav Kaygısı Terapi Yöntemleri: Bilişsel- Davranışçı Yaklaşım

Bilişsel- davranışçı yaklaşımla sınav kaygıları azalabilmektedir. Sınav kaygısı terapi yöntemleri arasında bilişsel-davranışçı terapi tekniklerinin faydalı olduğu tespit edilmiştir. Bilişsel davranışçı terapi yaklaşımında kişinin düşünceleri ve davranışları dengelenmeye çalışılır. Sınav kaygısı durumunda öğrencilerin sıklıkla gerçekçi olmayan düşünceler geliştirdiği gözlemlenmektedir. Tek bir sınavdan kötü bir sonuç çıkardıklarında “Yapamıyorum, başarısızım.” Gibi gerçekçi olmayan düşüncelere kapılabiliyorlar. Ya da başarısızlıklarını genelleyerek kendi özelliklerine atıf edebiliyorlar. Örneğin “Ben aptalım.”,  “Zaten hak etmiyorum.”,  “Ne zaman başarılı oldum ki?” gibi cümleler bir sınav başarısızlığı yüzünden genelleme yapıldığını gösterir. Eğer benzeri cümleler kuruyorsanız bunu fark ederek kaygıyı azaltmak adına bu cümleleri gerçekçileriyle değiştirmeniz gerekir. Kendinize cevap verircesine “Hayır sen aptal değilsin. Sadece her insan gibi bazen hatalar yapıyorsun.” demeniz ruh halinize iyi gelecektir. Başarısızım ve salağım gibi düşüncelere karşılık başarılı olduğunuz ve iyi işler çıkardığınız örnekleri düşünün ve yazın. Bu uygulama gerçekçi düşünceyi destekleyecek ve kaygınızı azaltacaktır.

Read More

Daha önceki blog yazılarımızda sosyal ve bilişsel psikoloji gibi psikolojinin birçok alt dalı olduğundan söz etmiştik. Bu sefer blog yazımızda halk arasında psikolojinin en çok bilinen alanı klinik psikoloji hakkında bilgi vereceğiz. Konuyla ilgili bilinen yanlışlardan bahsederek klinik psikoloğa gitmeye ne zaman gerek duyarız sorusunu yanıtlayarak, klinik psikologların ne yaptıklarından söz edeceğiz.

Klinik psikoloji, bireyler ve aileler için sürekli ve kapsamlı zihinsel ve davranışsal sağlık bakımı sağlayan psikolojik uzmanlık alanıdır. Ajanslar ve topluluklar için danışmanlık, eğitim, öğretim ve denetim; ve araştırmaya dayalı uygulamalar da klinik psikoloji alanının içerisine girmektedir. Klinik psikolog unvanına sahip uzmanlar psikoloji lisansı ya da psikolojik danışmanlık bitirdikten sonra klinik psikoloji yüksek lisansını tamamlamış olanlardır. Bunun yanında herhangi bir lisans eğitiminden sonra klinik psikoloji alanında yüksek lisans ve doktora yapmış kişiler de klinik psikologlardır.

Konu Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Psikoloğum diyen bireylere yöneltilen ilk soru “E sen şimdi milletin derdini mi dinliyorsun?”  sorusudur. Bu sorunun cevabı klinik psikologlar için doğru sayılabilir. Fakat “dert” kavramını biraz açmakta fayda var. Her derdi olanın psikoloğa ihtiyacı olduğu anlamına gelmez.  Kısaca eğer derdiniz günlük hayatınızda işlevsizlik yaratıyorsa, hayatınızı sürdürmekte zorlanıyorsanız psikoloğa ihtiyaç duyarsınız denilebilir.  Klinik psikoloğa gitmek için illa psikolojik bir rahatsızlığınız olduğu anlamına gelmez. Kısa süreli hayatınızla ilgili çözemediğiniz problemleri çözmek için de psikoloğa gidilebilir. Ancak söz konusu bu alana ilişkin bir psikoloji olduğunda bu alandaki psikologlar psikolojik rahatsızlıklar üzerine de uzmanlaşmışlardır. Depresyon, anksiyete ve çeşitli kişilik bozuklukları üzerine bilgi sahibi olarak bu tip psikolojik rahatsızlıkların tedavisi üzerine çalışırlar.

Klinik psikoloji ve psikiyatri arasındaki fark da en çok tartışılan konulardan biridir. Özetle yine halk arasında “Psikolog ilaç yazamaz.” denilmektedir. Bu tanım doğru olsa da psikiyatrist ve klinik psikolog arasında kullanılan metot açısından da farklar bulunmaktadır. Klinik psikolog davranışlarınız ya da düşüncelerinizdeki değişimi konuşarak, terapi yaparak sağlamaya çalışır.  Bu nedenle dönemsel olarak çözemediğiniz bir problem için de klinik psikoloğa danışabilirsiniz. Psikiyatrist ise direkt psikolojik rahatsızlıklar üzerine çalışır. Psikiyatrist psikolojik rahatsızlığınız üzerine tanı koyarak tıbbi müdahalede bulunur. İlaç yazarak probleminizi çözmeye çalışır. Bir klinik psikolog tanı koymaz. Sadece terapiler yoluyla iyi oluş halinizi engelleyen probleminizi tespit ederek iyi oluş halinizi sağlamaya çalışır.

Klinik psikoloji denilince akılda koltukta yatan bir danışanın saatlerce derdini anlattığı canlanmaktadır. Aslında durum pek de böyle değildir. Elbette birden çok terapi yöntemi vardır. Uygulamalar terapilere göre değişiklik gösterebilir. Örneğin ilk birkaç seans sizi dinleyerek bilgi toplama yoluyla ilerleyen bir terapi biçimi varken baştan beri müdahalede bulunan terapi biçimleri de vardır. Burada hangi anlayışta terapi yapılırsa yapılsın bu alan ilişkin psikoloji seanslarının temel ve ortak özelliği kişisel yorum yapılmamasıdır. Psikolog size yol gösteren kişidir. Size doğruyu söyleyen değil; sizin kendi doğrunuzu bulmaya çalışan kişidir.

Klinik Psikoloji Dışında Terapi Yapılamaz mı?

Klinik psikologlar dışında terapi yapma yetkisi olan kişilere psikoterapist denir. Psikoterapist olmak için klinik psikologların aldığı eğitimler benzeri terapi eğitimleri almak gerekmektedir. Bunun dışında psikoterapistlerin de yine klinik psikologlar gibi psikoloji, psikolojik danışmanlık ya da psikiyatri lisans eğitimini tamamlamış olmaları gerekmektedir. Ardından çeşitli psikoterapi eğitimlerinden en az birisi üzerine eğitimler ve süpervizyon alarak psikoterapist unvanı almaya hak kazanırlar.  Hatta  yalnızca yüksek lisansla klinik psikoloji alanını tamamlayan bir bireyin terapi yapma yetisi olduğunu söyleyemeyiz. Klinik pratiklerinin işlevselliği için klinik psikologlar da ayrıca terapi eğitimleri ve süpervizyon alırlar.

Konu hakkında ayrıntılı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olarak bilgilendirici videolara ulaşabilirsiniz.

Read More