Okul öncesi dönemdeki çocuklar için doğru yuva seçimi neden önemlidir? Yuva seçimi kariyer ile nasıl ilişkilendirilebilir? Yuva seçiminin, okul öncesi öğrenciler üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir? aba Psikoloji okul öncesi dönemdeki çocuklar için nasıl bir çalışma yürütmektedir?

İlgi ve yetenek testlerinin çocuklar üzerinde uygulandığı bilinmektedir. Stratejik yetenek yönetimi, çocukların ilgi alanlarının, yatkınlık ve becerilerinin ortaya çıkartılmasını amaçlamaktadır. Stratejik yetenek testleri, kariyer danışmanlığı için gerekli verilere ulaşılmasına olanak verir. Bu anlamda kariyer planlaması ve danışmanlığının bir ayağını oluşturur.

Çocuklar için okul öncesi dönem son derece önemlidir. Çocuklarının kişiliği 3 – 6 yaş aralığında oluşur. Temel becerileri yine bu yaş aralığında gelişir. Yuva seçimi, tam da bu dönemdeki çocuklar için eğitim ve kariyer sürecinin ilk adımıdır. Bu anlamda, doğru yuvayı seçebilmek de son derece kritik bir noktayı oluşturmaktadır.

Peki; yuva seçimi yaparken nelere dikkat etmek gerekir? Yuva seçimi, okul öncesi öğrencilerin kariyer sürecini nasıl etkiler?

Doğru Yuva Seçimi Yapabilmek İçin Nelere Dikkat Edilmeli?

Kariyer planlaması denildiğinde akla üniversite hazırlık dönemi ve sonrası gelse de, kariyer süreci çok önce başlamaktadır. Bireyler kariyer yolculuklarına, neredeyse doğdukları anda başlarlar. Bu kariyer yolculuğu adım adım ilerler ve çeşitli unsurlarla beraber inşa edilir. Konulan her hedef kariyer yolculuğunda yeni bir basamaktır. Bireyin akademik hayatı, okul seçimi, meslek seçimi gibi pek çok nokta, kariyer yolculuğunun adımlarını oluşturur.

Çocukların kişiliğinin oluştuğu okul öncesi dönemde, ilgi ve yeteneklerinin doğru tespit edilmesi son derece önemlidir. Yuvaları, yalnızca ebeveynin işte olduğu süreçte çocuğa bakım veren kurumlar olarak görmemek gerekir. Yuvalar, çocukların eğitiminin ilk basamağıdır. Çocukların yeteneklerinin gelişimi konusunda önemli bir role sahiptirler. Çocukların hafızasında iz bırakırlar. Akademik hayatı ve geleceği için belirleyici olurlar. Bu nedenle; doğru yuva seçimi, göz ardı edilmemesi gereken bir konudur.

Yuva seçimi yaparken, duyumlarla hareket etmek doğru değildir. Seçenekleri dikkatle ele almak gerekir. Bu anlamda ebeveynlerin, yuva seçeneklerini detaylı şekilde incelemeleri tavsiye edilmektedir. Eğitmen kadrosu, kurumun fiziksel şartları, hijyen konusunda nasıl bir tutum izledikleri önemli noktalar arasındadır. Aynı zamanda okul öncesi dönem çocukların beslenmesi açısından da son derece önemlidir. Bu anlamda, yuvanın nasıl bir beslenme programı sunduğu da dikkate alınmalıdır.

Öğrencilere sunulan sosyal aktiviteler, yeteneklerini geliştirmelerine yönelik uygulamalar da dikkate alınmalıdır. Bilim ve sanat eğitimine önem veren kurumlar öncelikli olarak tercih edilmelidir. Teknoloji çağında yaşadığımız göz önüne alınmalıdır. Bu anlamda; teknolojiye önem veren okullar mutlaka değerlendirilmelidir.  Yuvayı ziyaret etmek, yöneticiler ve eğitim kadrosu ile tanışmak da tüm bu kriterler kadar önemlidir.

Doğru Yuva Seçimi ve Stratejik Yetenek Yönetimi

Çocukların, yeteneklerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesi noktasında stratejik yetenek testleri devreye girmektedir. Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı, bizlere kariyer yolculuğu için bir yol haritası vermeyi amaçlar. Elbette bu bağlamda, dünya çapında kabul gören ve güvenilirliği onaylanmış testlerden yardım almak gerekmektedir. aba Psikoloji, ilk olarak WISC-V zeka testine başvurmaktadır. WPPSI Testi yine okul öncesi çocuklar için uygulanan testlerden bir tanesidir. Bu testlere yeteneklerin ölçülmesine yardımcı farklı testler de eşlik eder.

Test verileri uzman psikologlar ve pedagoglar tarafından değerlendirilir. Bu veriler, çocuğun güçlü ve zayıf taraflarını göstermektedir. Yetenekleri, yatkınlıkları ve ihtiyaçları hakkında ipuçları vermektedir. Bunun neticesinde, kısa ve uzun vadeli planlar oluşturulabilir.  Böylelikle; yuva seçiminden başlanarak, mutlu ve başarılı bir kariyerin ilk adımlarını atmak mümkün hale gelmektedir.

Doğru yuva seçimi ve kariye planlama süreci hakkında detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığına dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sosyal fobi bireyin potansiyelini sınırlı kullanmasına neden olarak kişinin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor. Mesleğinde çok başarılı olabilecek potansiyele sahip nice birey yaşadıkları sosyal anksiyete bozukluğu nedeniyle başarı gösteremiyor. Bu kaygı başarının önünde önemli bir engel oluştururken bireyler başarısızlık nedenlerinin altında yatan bu faktörü çoğunlukla fark etmiyor. Fark etmekten de öte bu fobiyle yüzleşmekten ve aşmaya çalışmaktan büyük endişe duyulabiliyor.

Bir toplantıda söz alacakken, sunum yapacakken, iş görüşmesinde kendinden bahsedecekken bir anda bireyin karşısına çıkıyor sosyal fobi. Potansiyeline yansıyor; beden dilini, diksiyonunu ve hatta organizasyon becerisini olumsuz etkiliyor. Konuşacaklarının sıralaması karışıyor, kelimeler birbirine giriyor, beden dilindeki donukluk ya da telaş heyecanı daha da tetikliyor.

Sosyal ortam içerisinde performans sergileyen bireyde terleme, titreme, kızarma, çarpıntı gibi fizyolojik belirtiler açığa çıkabiliyor. Özgüven eksikliği, utangaç, çekingen mizaçlar, hatalı ebeveyn tutumları sosyal fobiyi etkiliyor. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! ve  Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Peki Sosyal fobi nedir ve Neden bireyin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor?

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi bireyin sosyal alan içerisinde göz önünde olmasını ya da diğerleriyle etkileşimde bulunmasını gerektiren durumlarda açığa çıkan kaygıdır. Bir diğer adı sosyal anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler toplum içine girmekten, izlenmekten ve dikkat odağı olmaktan çokça rahatsız olurlar.

Çoğunlukla kaygının altında yatan temel neden diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilmek, eleştirilmek ya da yapacağı ve söyleyeceği bir şeyle küçük düşmekten korkmaktır. Birey bu kaygıyı yaşamamak için sosyal etkileşimden kaçınabilir. Mecbur kalmadıkça sosyal aktivitelerden, başkaları önünden performans sergilemekten kaçınır. Zamanla kaçınma davranışı korkunun daha da artmasına neden olabilir.

Sosyal fobinin nedeni tam olarak bilinmese de genetik faktör, mizaç ve yetiştirilme tutumlarının etkili olduğu düşünülmektedir. Çocuklukta çekingen, içe kapanık, utangaç olan bireylerde sosyal fobi görülme olasılığı oldukça yüksektir. Sosyal fobinin toplumda görülme sıklığı da oldukça yüksektir. Özellikle ergenlik dönemi itibariyle sosyal fobinin görülme sıklığı artmaktadır. Bunun en büyük nedeni ergenliğin getirdiği hormonal, bilişsel ve fiziksel değişikliklerdir.

Ergenlikte Sosyal Fobi Görülme Sıklığı Artıyor

Birey bu dönemde bedeniyle daha fazla ilgilenir. Fiziksel gelişiminin getirdiği değişim gencin beden algısına yönelik olumlu veya olumsuz yüklemeler yapmasına neden olabilir. Bu dönemde genç için kendini göstermek, performans sergilemek, kendini ispat etmek önemli bir gelişim hedefidir. Gençte önce aileye, sonra akranlara ve çevresindeki diğer kişilere kendini ispat etme ihtiyacı oluşmaktadır.

Gencin sosyal ilişkilerde ya da diğer gelişim alanlarında sergilediği performans genç tarafından diğerlerinin değerlendirmesine sunulur. Genç için bu değerlendirme soyut düzeydedir. Genç çevresinin verdiği sözsüz mesajları alır ve işler. Bu işlemleme sonrasında genç fiziksel görünüşüne, kişiliğine, becerilerine dolayısıyla bütünüyle kendine bir değer atfeder. Bu değerin derecesi bireyin sosyal fobi geliştirmesine neden olabilir ya da onu sosyal beceriler anlamında başarılı kılabilir.

Ailesi tarafından sürekli eleştirilen, aşağılanan ya da cezalandırılan bireylerde özgüven gelişmemektedir. Aynı şekilde ailesi tarafından çok korunan, her zorluktan sakınılan çocuklarda da çekingenlik söz konusu olmaktadır. Ailelerin gence yaklaşımı özellikle ergenlik döneminde daha yapıcı, şefkatli ve destekleyici olmalıdır.

Ebeveyn Tutumları Sosyal Fobi Gelişimine Etki Ediyor

Ebeveyn tutumlarının sosyal fobi gelişiminde etkisi büyüktür. Kişilik olarak çekingen ve utangaç yapıda olan bir çocuğun ailesinin olumsuz tutumları bu gelişimi desteklemektedir. Aynı şekilde anne babanın da utangaç, çekingen mizaçlı olması, sosyal ortamlardan kaçınması çocuğa olumsuz rol model oluşturmaktadır. Otoriter-baskıcı ebeveyn tutumlarında çocuğun ya da gencin sürekli azarlanması, cezalandırılması sosyal fobiyi desteklemektedir.

Aile içi şiddet; ebeveynlerin birbirine sözlü ya da fiziksel şiddet uygulaması da sosyal fobiyi desteklemektedir. Sosyal fobinin gelişmemesi ve özgüvenin desteklenebilmesi için çocuğun, gencin koşulsuz sevgi alması gerekir. Sevgi herhangi bir göreve, koşula bağlanmamalıdır. Aile bireyleri çocuğun kişilik özellikleri ile alay etmemelidir. Anne babanın çocuğunu başkaları ile sürekli karşılaştırması ve kıyaslaması da çocuğun sosyal ortam içerisinde kaygı geliştirmesine neden olabilmektedir.

Kıyaslama yapmak yerine çocuğun gelişimini kendi geçmiş başarıları üzerinden değerlendirmek gerekmektedir. Yine aynı şekilde başarısızlıklar yerine başarılar vurgulanarak çocuğun başarma arzusu pekiştirilmelidir.

Sosyal Fobi Gelişmemesi için Aileler Erken Dönemde Çocukları İçin Önlem Alabilir

Çocuklarda sosyal fobi gelişmemesi için anne babalar çocukluktan itibaren önlem alabilir. Özellikle ilk iki yaştan sonra çocuğun dikkati çevreye yönelmektedir. Evdeki uyaranlar çocuk için yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle okul öncesi dönemden itibaren çocuğunuzla birlikte sosyal ortamlara girebilirsiniz. Kendi sosyal ilişkileriniz ve iletişim becerilerinizle çocuğunuza rol model olabilirsiniz.

Okul Öncesi Eğitim Değerlendirilmeli

Mümkünse çocuğunuzu 3 yaş itibariyle okul öncesi eğitime başlatabilir daha öncesinde oyun gruplarına gönderebilirsiniz. İlgi ve beceri alanlarına göre sanat ya da spor dallarına yönlendirebilirsiniz. Ev içerisinde görev ve sorumluluklar verebilir, kendi seçimlerini yapması ve karar alması için destekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun başarabileceği şeyleri onun adına siz yapmamalısınız. Aksine kendisinin denemesi için cesaretlendirmelisiniz.

Okul Öncesi Eğitim Ne Zaman Başlamalı? Ve Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımız okul öncesi eğitim hakkında size fikir verebilir. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızı da okuyabilirsiniz.

Kaç yaşında olursa olsun ona da evde söz hakkı vermeli, fikirlerini paylaşmasını desteklemelisiniz. Konuşurken göz kontağı kurarak, onun seviyesine eğilebilir ya da diz çökebilirsiniz. Beden diliniz çocuğunuzla ilgilendiğinizi ona hissettirmelidir. Akademik Başarı İçin Çocukların Yönetici İşlev Becerisi Geliştirilmeli yazımızı da okumanız sosyal fobi gelişimini engellemek için faydalı olabilir.

Çekingenlik, Utangaçlık Ebeveyn Tarafından Yüceltilmemeli ya da Aşağılanmamalı

Çocuğunuz çekingen, utangaç, içe dönük bir mizaca sahip olabilir. Bu yönlerini aşağılamamalı ya da yüceltmemelisiniz. Bazen çocuğun sessiz, çekingen olması aile tarafından yüceltilmekte, pekiştirilmektedir. Ancak bu pekiştirme çocuğun daha da fazla içe kapanmasına neden olabilmektedir. Bu yönlerinin aşağılanması ise çocuğun daha fazla performans kaygısı geliştirmesine neden olmaktadır.

Çocuk sosyalleşmek için zorlanmamalı, aile bunu çocuk için bir görev ya da zorunluluk haline getirmemelidir. Sosyal fobi sahibi bireyler “el alem ne der?” kaygısını çok yaşamaktadır. Dolayısıyla çocuğun bir düşüncesi, davranışı ya da duygusu için başkası ne der, ayıp gibi yüklemeler yapılmamalıdır.

Ebeveynin mükemmeliyetçiliği Sosyal Fobiyi Tetikliyor

Ebeveynin mükemmeliyetçi yapısı çocuğun performans kaygısı duymasına ve sosyal fobi geliştirmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle çocuğun başarısızlıkları eleştirilmemelidir. “Neden 100 değil de 95” gibi bir soru çocuğunuzun kendini” başarısızım, değersizim ve beklentiyi karşılayamıyorum” şeklinde etkiletmesine neden olabilir. Çocuğunuzun sosyal girişimlerini destekleyin.

Adımlarını başkalarına göre değil kendi mevcut durumuna göre değerlendirin. Bir çocuk için müsamerede şiir okumak kaygı sebebi olmayabilir. Ancak başka bir çocuk için derste parmak kaldırıp söz almak kaygı nedeni olabilir. Dolayısıyla parmak kaldırmaya çekinen bir çocuktan beklenti okul gösterisine katılması olmamalıdır. Sevdiği bir derste söz alması, fikrini paylaşması onun için büyük bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Sosyal Fobi ile Başa Çıkmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Tedavi edilmeyen sosyal fobi bireyin hayatını olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu etki çocukluk yıllarından başlayarak yetişkin hayata kadar artarak devam edebilir. Sosyal fobi akademik başarısızlıktan, sosyal izolasyona, yalnızlığa ve kariyerde başarısızlığa kadar etki edebilir. Sosyal fobiye bağlı kaygılar bireyin hayattan, ilişkilerden, işten veya okuldan keyif almasına engel olabilir.

Birey ergenlik itibariyle bu olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkmak için riskli davranışlara ve kötü alışkanlıklara yönelebilir. Sosyal fobik bireyde madde, alkol kullanımı, intihara meyil, depresif bozukluklar, diğer anksiyete bozuklukları zamanla gelişebilir. Dolayısıyla sosyal fobinin erken teşhisi ve tedavisi oldukça önemlidir. Sosyal fobi yaşıyorsanız ve aşmak için desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sosyal yaşamınızdan, akademik ve kariyer hayatınıza kadar hayatınızın her alanında yaşadığınız güçlükleri birlikte aşabiliriz. Kariyer gelişimine önem veren, mesleğinde iyi yerlere gelmek isteyen her birey sosyal fobi engelini aşmalıdır. Profesyonel danışmanlık ile üstesinden gelebileceğiniz bu problemin yaşam boyu hayatınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Aba psikoloji olarak psikolojik danışmanlık ve kariyer danışmanlığı hizmetlerimizle ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Okul öncesi eğitim başlangıç yaşı ebeveynler tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ebeveynlerin çocuklarının gelişimine yeterli katkıyı yapamadıklarını düşünüyor olmasıdır. Özellikle 2 yaş sonrası çocuklara ev koşullarında yeterli sosyal, fiziksel ve bilişsel aktivite olanağını sunmak kolay değildir.

Aileler çocuklarının gelişimlerine daha profesyonel katkıda bulunabilmek için okul öncesi eğitim kurumlarını araştırmaktadır. Bu sayede çocuklarının ilgi, beceri ve yetkinliklerini daha kolay keşfedebileceklerini düşünmektedirler. Ayrıca çocuklar okul aracılığı ile sosyal beceriler kazanacak, paylaşmayı, uyum sağlamayı ve özerk olmayı öğrenecekler. Bu nedenle okul öncesi eğitim aileler için önemli bir gelişim kaynağıdır.

Kimi aileler ise anne-baba çalıştığı ve çocukla verimli zaman geçirebilecek bir aile büyüğü olmadığı için eğitim fırsatlarını değerlendirebilmektedir. Ailelerin beklentileri, koşulları ve çocuğun gelişim durumu okul öncesi eğitim başlangıç yaşını belirlemektedir. Yazımızda okul öncesi eğitime ne zaman başlanmalı ve başlangıç yaşı belirlenirken nelere dikkat edilmeli paylaşacağız.

İlk İki Yıl Evde Bakım Evde Eğitim

İlk iki yılda çocuk için dünyanın merkezi evidir. Bu dönemde çocuğun eğitim ortamı da ev olmalıdır. Evde anne ve baba ya da temel bakım veren diğer bir kişi çocuk için ilk eğitmendir. Çocuk yaşamının ilk yılı yılında temel bakım vereniyle kurduğu bağa göre dış dünyayı anlamlandırır.

Koşulsuz sevgi gören, temel ihtiyaçları yerinde, zamanında ve yeterli şekilde karşılanan çocuk kendini değerli kabul eder. Bu sayede çocuk ev ortamını güvenli ve temel bakım verenini güvenilir kabul eder. Çocuk hayatının merkezine yönelik bu olumlu algıları dış dünyaya yansıtır. Artık onun için dış dünya güvenli ve diğer sosyal kaynaklarda güvenilirdir.

Kendine yüklediği değer ve dış dünyaya yönelik algısı ile çocuğun özgüveni gelişir. Ancak bazen de çocuk temel bakım vereninden yeterli sevgi ve ilgiyi görmez. Çocuğun ihtiyaçları zamanında ve yeterince karşılanmamış olabilir. Bu durumda da çocuğun kendilik değeri ve dış dünya algısı güvensizlik ve değersizlik üzerine kurulacaktır. Bu çocuklarda özgüven ve öz değer gelişmez.

Okul öncesi eğitim için ilk iki yıl uygun değildir. Çocuk 2 yaşına kadar temel becerilerini geliştirir. Önce ihtiyaçları ana kucağında karşılanan çocuk emeklemeye başlayarak hareket alanını genişletir. Ardından 1 yaş itibariyle çocuklarda adımlama, yürüme başlar. Yürümeyle beraber çocuğun hareket ve etkileşim alanı daha da genişler. Diğerleriyle ilgilenmeye ve iletişime geçmeye çalışan çocuk gelişimiyle orantılı şekilde dil becerisi edinir.

2 yaş dolaylarında çocuklar kendilerini ifade edebilecek şekilde dili kullanmaya başlarlar. Artık oyuncaklarıyla daha uzun süre vakit geçirir, anne & baba yanında olmadan da keyifli zaman geçirebilirler. Çocuk duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını basit cümlelerle anlatabilir. Oyun kurar ve tek başına oynayabilir.

Bu dönemde çocuk keşfetmesi, deneyimlemesi ve gerçek dünyayı taklit etmesi için bol oyuncakla tanıştırılmalıdır. Bu oyuncak ve aktiviteler dışarıdan temin edilebileceği gibi ev ortamında anne baba tarafından da hazırlanabilir. Çocuk ilk iki yılını tamamladığında anne babadan daha bağımsız hale gelir, bireyselliğini fark eder ve karakterini oluşturmaya başlar.

2 Yaş Sendromu Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

2 yaş sendromu, ismi nedeniyle olumsuzluk ifade etse de aslında her çocukta görülen ve görülmesi normal olan bir durumdur. Aksine görülmemesi çocuğun bilişsel ve duygusal olarak ebeveynleri tarafından bastırıldığını düşündürebilir. 2 yaş sendromu çocuğun anne babadan ayrı bir birey olduğunu fark ettiği döneme denk gelir. Bu dönemde çocuk kendi kararlarını almak, seçim yapabilmek, evde söz hakkı edinmek ister.

Aileyle her konuda çatışmaya ve inatlaşmaya girerek kendi özerk sınırlarını çizmeye çalışır. Çünkü mevcut sınırlar artık ona yeterli gelmemekte, kabuğunu kırmayı arzu etmektedir. Çocuğun bu dönemde en sık kullandığı kelime “hayır”, “istemiyorum” olabilir. Bu dönem ailenin hassas ve bilinçli davranması gereken bir dönemdir. Çocukla inatlaşmak, cezalandırmak, şiddet uygulamak ya da güç gösterisine girişmek yapıcı çözümler değildir.

Bu dönemde çocuğa kendini ifade edebilmesi için alan ve fırsat tanınmalıdır. Çocuk dinlenmeli, anlatmak istediklerine, tercihlerine kulak verilmelidir. Çocuk eğer yeterli dil becerisi kazanmadıysa kendini ifade edemediği ve anlaşılmadığı için daha öfkeli olabilir. Doğru gözlem yaparak çocuğa cevabı evet ya da hayır olacak şekilde kapalı uçlu sorular sorarak ona onu anladığınızı hissettirebilirsiniz.

Bu dönemde öfke nöbetleri, ağlama krizleri görülebilir ve aileler kendini çaresiz hissedebilir. Bu durumda çocuğunuzun negatif duygularını boşaltmasına fırsat vermelisiniz. Ancak kendine ya da size zarar vermemelidir. Güvenli bir mesafede göz kontağı kurabileceğiniz şekilde yakınında durabilirsiniz. İstediği an size sarılabileceğinin mesajını da ona vermeli, yargılamadan ya da utandırmadan yanında durabilmelisiniz.

Bu hassas dönemde okul öncesi eğitim başlatıldığında çocuklar evde istenmedikleri, cezalandırma odaklı okula gönderildiklerini düşünebilmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitime başlanırken iki yaş sendromuyla bağdaştırılmayacak bir dönemde başlangıç yapılmalıdır.

Tuvalet Eğitimi Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

Okul öncesi eğitim için önemli olan başka bir konu çocuğun öz bakım becerisini kazanıp kazanamadığıdır. Okul öncesi eğitime başlarken çocuğun kendini daha iyi hissetmesi için tuvalet eğitimini kazanmış olması önemlidir. Akranlarının bezi bırakmış olması çocuğun kendini farklı hissetmesine neden olabilir. Üstelik bu dönemde artık çocuğa mahremiyet eğitiminin de verilmesi gerekmektedir.

Mahremiyetin öğretilmeye çalışıldığı dönemde çocuğun öz bakımı temel bakım veren dışında karşılanmamalıdır. Çocuğun tuvalet eğitimini kazandıktan sonra okul öncesi eğitime başlatılması çok daha sağlıklı olmaktadır. Tuvalet eğitimi çocuğun hazır oluş belirtileri gösterdiği gözlemlenmeye başladıktan sonra verilebilir.

Çoğu zaman tuvalet eğitimine 18. aydan sonra başlanılmaktadır. Ancak her çocuğun kas ve psikolojik gelişimi farklılık göstereceğinden bu süreç uzayabilir veya kısalabilir. Tuvalet eğitimi için önerilen yaş aralığı hazır oluş belirtileri de eşlik ediyorsa 24-36 ay arasıdır.

3 Yaş Okul Öncesi Eğitim İçin İdeal Başlangıç Yaşıdır

Çocuğunuzun ilk iki yılında anne- baba ilk rol modellerdir. Fakat çocuk yaş aldıkça farklı deneyimler ve örnekler görmeye ihtiyaç duyar. Dış dünyayı ve diğerlerini tanımak ister. Kelime hazinesini geliştirmesi, kültürel normları öğrenmesi, kendi beceri ve ilgilerini fark etmesi gerekir. Bunları deneyimleyebileceği en sağlıklı ortam ise okul öncesi eğitim ortamıdır.

Çocuk için ikincil önemli rol modelleri okul öncesi dönemde karşılaşacağı öğretmenleri olacaktır. Dış dünyaya açılan evin dışındaki yeni güvenli ortam ise okul ortamıdır. Akranlarını görür, gözlemler, taklit eder, değerlendirir. Ev ortamından daha geniş bir sosyal ağ içerisinde karakterini, duygularını ve davranışlarını fark eder. Bağımsızlaşır, problem çözme becerileri geliştirir ve iletişim kurmayı öğrenir.

Çocuk okul aracılığıyla kuralları, uyum sağlamayı, takım olmayı, paylaşmayı ve otokontrolü öğrenir. Çocuğun 3 yaşından itibaren düzenli bir okul hayatı olmalıdır. Bunun önemli bir nedeni de eğitim sisteminde 4+4+4 uygulamasına geçilmiş olmasıdır. Zorunlu eğitime geçişte çocuğun okula daha kolay adapte olabilmesi için okul olgunluğu kazanmasına erken dönemde destek verilmelidir.

Özellikle büyük şehirlerde büyüyen çocuklar zamanlarının büyük bölümünü apartman dairelerinde, kapalı alanda, doğadan ve doğal olandan uzak geçirmektedir. İhtiyaç duyduğu şekilde koşma, oynama, sosyalleşme fırsatı bulamayan bu çocuklar için okul öncesi eğitim ihtiyaçtır. Okul öncesi eğitim tecrübesi olmayan çocukların zorunlu eğitime başladığında güçlük yaşaması olağandır. Zorunlu eğitim için gerekli olan dikkat süresi, kurallara uyum, sosyal beceri okul öncesi eğitimde kazanılmaktadır.

Ayrıca yapılan etkinlikler, oynanan oyunlar ve kullanılan materyaller sayesinde çocukların ince motor becerileri de gelişmektedir. İnce motor becerinin kazanımı ve el göz koordinasyonu yazı yazma becerisi için oldukça önemlidir.

Okul Öncesi Eğitim Neden Gerekli?

Çocuğun ilk iki yıl evde temel bakım verenle beraber olması duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimi için oldukça önemlidir. Çünkü çocuğun koşulsuz sevgi ve koşulsuz bakım ihtiyacının doyurulması gerekmektedir. Ancak bu doyum sağlandıktan sonra çocukta hazır oluş belirtileri görüldüğünde okul öncesi eğitim mutlaka değerlendirilmelidir. Aksi halde çocuk için bir süre sonra evdeki deneyimleri tekrara girecek ve gelişimini yavaşlatacaktır.

Ev içerisinde oynanan oyunlar, uyaran yoksunluğu, yetişkinle kurulan sınırlı iletişim çocuğun gelişiminde yavaşlamaya yol açabilir. Okul öncesi eğitim ise çocuğun evdeki sınırlı yaşantısına yepyeni deneyimler ekleyecektir. Çocuk okul öncesi eğitim içerisinde önyargısız şekilde farklılıkları tecrübe eder. Akranlarındaki fiziksel, duygusal, davranışsal, gelişimsel farklılıkları görür. Farklı tutum, değer ve kültürleri deneyimler. İletişim kurmayı, sorunlarını çözmeyi öğrenir.

Girişimde bulunur, hata yapar, ders alarak yeniden daha iyisini yapmak üzere denemeyi öğrenir. Okul öncesi eğitimde sınav, puanlama yoktur. Çocuk bu sayede başarısızlıktan endişe etmez. Oyunla öğrenir, oyunla uyum gösterir. Dolayısıyla okul öncesi eğitim ev ortamından sonra çocuğun yumuşak geçiş yapabileceği değerli bir ortamdır. Buradaki deneyimler çocuğun zorunlu eğitime daha kolay geçiş yapmasını sağlar.

Okul fobisi, ayrılık anksiyetesi okul öncesi eğitim tecrübesi olan çocuklarda daha az görülür.

Evde Biricik Olan Çocuk Okul Öncesi Eğitim ile Gruptan Biri Olmayı Öğrenir

Çocuklar, özelliklede ilk veya tek çocuklar evin merkezindedir. Bu biriciklik duygusu çocuğun özgüven ve öz değer geliştirmesi için çok önemlidir. Ancak anne baba tarafından koşulsuz sevilen, övülen, desteklenen çocuklar bu ilgi ve kabulü herkesten bekler. Oysa gerçek dünya böyle değildir.

Okul öncesi eğitimde evinin biriciği olan pek çok çocuk bir araya gelir. Dolayısıyla hepsi en değerli olmak, ilk sırada olmak ister. Paylaşmak onlar için öğrenilmesi gereken zorlu bir beceridir. Çünkü evde bir kardeş yoksa daha önce bunu deneyimlememişlerdir. Öğretmenin herkese eşit mesafede durması çocuğa biricikliğini bir kenara bırakıp gruptan biri olmayı öğretir.

Okul öncesi eğitim çocuğa ikinci olmanın bir kayıp olmadığını öğretir. Bu sayede çocuk sırasını beklemeyi, paylaşmayı ve çoğunluktan biri olmayı öğrenir.

Okul Öncesi Eğitim için Karar Verirken Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Anne babalar çocuklarını okul öncesi eğitime başlatırken kararsızlık yaşayabilmektedir. Aileler çocuğum eğitime başlamaya hazır mı? okula göndermek çocuğumu duygusal olarak olumsuz etkiler mi? Okul olgunluğu için dikkat etmen gerekenler neler? Gibi pek çok sorunun cevabını aramaktadır. Okul öncesi eğitime başlamadan önce okulları dolaşmanız, özellikle okul öncesi öğretmenleriyle ve kurum psikologlarıyla görüşmeniz önemlidir.

Çocuğun gelişiminin ve okul öncesi eğitime hazır oluşunun değerlendirilmesi başlama kararı alabilmek için önemlidir. Ancak bu süreçte daha objektif ve profesyonel bir değerlendirme yapmak da isteyebilirsiniz. Aba psikoloji olarak çocukların okul olgunluğunu değerlendiriyor ve ailelere daha bilinçli yönlendirmeler yapıyoruz.

Uzman kadromuzda yer alan psikologlarımızla çocuklara IQ, EQ, gelişim, ilgi ve yetenek testleri uyguluyoruz. Çocuk okula ne zaman başlatılmalı, okul öncesi eğitim günde kaç saat haftada kaç gün olmalı bilgi veriyoruz. Okul seçerken nelere dikkat edilmeli, aileler çocuğu okul sürecinde nasıl desteklemeli rehberlik ediyoruz.

Read More