Özellikle çocuk ve ergenlerde sıkça rastlanan akran zorbalığı günümüzün şartlarında artmaktadır. Sosyal medya ve internet hayatımıza bu konuda yeni bir terim bile kazandırdı: “siber zorbalık”. İnternet yoluyla zorbalık, zorbalık yapılan kişiyle yüz yüze irtibata geçilmediği için zorbalığı kolaylaştırıyor ve zorbalığın artmasını sağlıyor. Üstelik zorbalığa uğrayan kişide diğer insanların zorbalığa uğradığını görmeleri dolayısıyla daha çok olumsuz etki bırakıyor.

Akran Zorbalığı Nedir?

Akran zorbalığı önceleri öğrencilerin kendi istekleri yerine gelsin diye diğer öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddet olarak tanımlanmaktaydı. Fakat artık akran zorbalığı biraz daha farklı tanımlanmaktadır. Kurban ve zorba arasında güç dengesizliği bulunan ve tekrarlanan her türlü fiziksel ve psikolojik şiddet, agresif davranış gösterisi akran zorbalığı kategorisine girmektedir. Akran zorbalığı ve şiddet benzer özellikler gösterse de ikisi birbirinden farklı şeylerdir.  Bir eylemin akran zorbalığı olarak görülmesi için yalnızca şiddet içermesi yeterli değildir. “Güç dengesizliği” ve “tekrarlanması” diğer koşullardır.

Neden Akran Zorbalığı?

Akran zorbalığı yoluyla sosyal kabulün ve popülaritenin artması akran zorbalığının çocuklar arasında çekici olmasını sağlayan baskın faktörlerden birisidir.

Herhangi bir spor dalında başarılı olmak da çocukları arkadaşları arasında havalı kılarken başka bir arkadaşının giydiği kıyafetlerle alay etmek de arkadaşları arasında çocukları havalı kılıyor.

Akran zorbalığıyla ilgili yapılan bir araştırmaya göre zorbalığı yapan çocuklar sınıf arkadaşları tarafından “havalı “olarak nitelendirilmişlerdir. Zorbalığa baş vuran çocukların arkadaşları tarafından havalı bulunması zorba davranışlarda tekrara yol açmakta ve çocukların bu yolla sosyal hayatlarında kendilerini yeterli hissetmelerini sağlamaktadır. Akran zorbalığı yapan çocuklar güçlü ve özgüvenli karaktere sahip gibi görünseler de çoğunlukla özgüven problemleri yaşadıkları için kendi içlerinde yaşadıkları bu problemlerini başka çocuklara zorbalık yaparak bastırırlar.

Bunların dışında aile içindeki davranışlar ve yakın çevrenin davranışları çocukları zorbalığa itebilir. Çevresi tarafından benzer davranış biçimlerine maruz kalan çocuklar bu davranışı öğrenerek başka çocuklar üzerinde uygulamayı alışkanlık haline getirebilir.

Öğretmenler zorbalığı nasıl önleyebilirler?

İlkokul ve ortaokul çağında sıkça görülen zorbalık öğretmenlerin müdahaleleriyle daha etkili ve kolay bir şekilde azalma gösterecektir. Bu yüzden bu konuda öğretmenlere büyük görev düşmektedir.

  • Öğrencilerle saygı ve sevgi yoluyla etkili iletişim kurun: Çocuklar arasındaki zorbalık sıklıkla yetişkinler tarafından fark edilmemektedir. Zorbalığa uğrayan çocuklar genellikle utangaç ve çekingen çocuklardır. Bu nedenle yetişkinlere zorbalığa uğradıklarını söylemek onlara zor gelmektedir. Öğretmenler ne kadar sevgi ve saygıyla yaklaşırsa zorbalığa uğrayan çocuklar da o kadar çok kendilerini ve yaşadıkları sıkıntıyı açıkça ve utanmadan ifade edebilirler. Öğretmenlerin çocuklarla etkili iletişime sahip olması zorbalık yapan çocuklara yaptıkları eylemin yanlış olduğunu açıklamak için de önemli ve etkili bir faktördür.
  • Akran zorbalığıyla ilgili sınıf içi etkinlikler düzenleyin: Sınıfta öğrencilerle birlikte akran zorbalığını ve akran zorbalığının etkilerini ve nasıl çözülebileceğini tartışın. Çocukların bunu kendi içlerinde tartışmasını sağlayın. Akran zorbalığıyla ilgili filmler ve çeşitli videolar yoluyla tartışmalar düzenlemek, zorbalığa uğrayan figürlerin hissettiklerini tanımlamak zorbalığı azaltmakta oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Harekete geçmekten çekinmeyin: Herhangi bir zorbalık durumunda zorbalığa baş vuran çocuğu görüp uyarmamanız bu hareketi onayladığınız anlamına gelmektedir. Anında çocuğa yaptığı şeyin yanlış olduğu konusunda uyarıda bulunun. Bu uyarı hareketin tekrarlanma olasılığını düşürecektir.
  • Rehber öğretmenleri olarak zorbalık konusunda zorbalığa uğrayan ve zorbalığa baş vuran çocukların gözlemlenmesi, aileleriyle konuşulması zorbalığın engellenmesi için oldukça önemlidir.

Aileler zorbalığı nasıl önleyebilir?

  • Davranışlarınıza dikkat edin: Ebeveynler davranışlarıyla çocuklarına rol modellerdir. Çocuklar ebeveynlerinden gördükleri davranışları taklit etmektedirler. Toplum için de özellikle çocuğunuz yanınızdayken başka insanlara olan davranışlarınıza dikkat edin. Hem çocuğunuzla hem de çevrenizle etkili ve kibar yolla iletişim kurmaya çalışın.
  • Çocuğunuza davranış rehberi olun: Erken yaştan itibaren çocuğunuza yapılmaması gereken davranışlar konusunda uyarıda bulunmak zorbalığı engelleyecek pozitif etkenlerden biridir. İtmek, dövmek ve vurmak gibi eylemlerin yanlış olduğunu anlatmak ve sıra beklemek, empati kurmak gibi olumlu davranışları aşılamak çocuğunuzu zorbalık yapmaktan alıkoyacaktır. Üstelik kendisine zorbalık yapıldığında bunu sizinle paylaşabileceğini bilmesi ve zorbalığa karşı nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmesi zorbalığa uğramasını da engelleyecektir.
Read More

Çoğu çocuk sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmakta zorlanır. Peki, neden? Onları gerçekten rahatsız eden olayları en yakınları, en güvenebilecekleri insanlarla, ebeveynleriyle, paylaşmakta neden zorluk çekerler?

Sorunlarını paylaşmakta güçlük çeken çocuklara neden sorunlarını paylaşmadıkları sorulduğunda “Ailem beni anlamıyor.”, “Evde beni dinlemiyorlar.”, “Beni, düşüncelerimi ve kararlarımı umursamıyorlar.” … vb. cevapları duymanız şaşırtıcı olmayacaktır. Her anne baba çocuğunun iyiliğini düşünür ama özellikle araya duygusal bağlar girince anne ve babaların iletişim konusunda yaptığı birkaç basit hata bulunmaktadır. Yalnızca bu hataları düzelterek çocuğunuzla olan iletişiminizde mucizevi değişimler yaratabilirsiniz.

Ebeveynlerin duygusal yaklaşımları sebebiyle ortaya çıkan temel problem çocuklarının sorunlarına “empati” yerine “sempati” ile yaklaşmalarıdır.

Çocuğuna değer veren her anne baba gibi siz de büyük ihtimalle ilk tepki olarak çocuğunuzun problemini duyduğunuz an onunla aynı hisleri paylaşıyorsunuz. Çocuğunuzun hissettiği üzüntü, sinir, stres gibi olumsuz hisleri direk sizde hissediyorsunuz. Yani, aslında çocuğunuza karşı duyduğunuz sempati duygusunu doğrudan yansıtıyorsunuz. Fakat çocuğunuzla sözlü iletişime geçerken bu duyguları yansıtacak cümleler kurmak çocuğunuza iyi gelmeyecektir.

Sempati içeren cümle örnekleri:

“Endişelenme”

“Böyle düşünme”

“Umutsuzluğa kapılma”

“Böyle olma”

“Kızma”

“Sen çok hassassın”

Gibi cümlelerden uzak durun. Bunun yerine empati kurduğunuzu gösteren cümleler kurun. Çocuğunuz olumsuz duygular hissettiği için bir ebeveyn olarak üzülmeniz ve aynı şekilde hissetmeniz, ardından bunlara engel olmaya çalışmanız oldukça doğal. Fakat çocuğunuzun olumlu duygularla birlikte zaman zaman olumsuz duygular da hissetmesi her insanda olduğu gibi çok doğal ve yaşanması gerekmektedir. Onu ve duygularını anladığını hissettirmeniz çocuğunuzla kuracağınız iletişimi güçlendirecektir.

Empati içeren cümle örnekleri:

“Anlıyorum, bu gerçekten büyük bir problem.”

“İnan bana bende aynı şeyleri yaşasaydım aynı şekilde hissederdim. Böyle hissetmek en büyük hakkın.”

“Hayal kırıklığına uğraman çok normal. Bende senin yaşlarındayken böyle konularda hayal kırıklığına uğrardım.”

“Kızgınsın, anladım. Eminim ki mantıklı bir sebebi vardır. Nedenini duymak isterim.”

Gibi cümleler kurmanız sizin tarafınızdan anlaşıldığı hissini verecektir. Ardından onu anlamanız, çocuğunuzun problemi çözme aşamasında sizden tavsiye almasını sağlayacaktır. Üstelik çocuğunuzun onun her zaman yanında ve ona destek olduğunu hissettiği ebeveynleri olması problemlerini büyütmemesine ve sosyal hayatında kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun üzülmesi, başarısız olması gibi durumları kabullenmek oldukça zordur. Fakat çocuğunuzu gerçek hayata hazırlıyorsunuz. Ne yazık ki her zaman yanında olamazsınız. Çocuğunuz her zaman mutlu ve başarılı olamaz.

  • “Nasıl futbol koçun seni yedek listesine alabilir? Hemen arayıp bunu çözeceğim.”

demek doğru bir çözüm değil.

  • “Demek yedek listesindesin. Üzücü, seni anlayabiliyorum. Fakat dünyanın sonu değil ya! Hem birazcık daha çabalarsan, elinden geleni ardına koymazsan eminim ki koç başarını görüp taktir edecektir ve yedek listeden çıkaracaktır seni.”

demek daha etkili ve çocuğunuzun başarısızlıklarını daha olumlu karşılamasını sağlayacaktır. Böylelikle elde etmek istediği hedefleri konusunda çaba göstermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Çocuğunuz hayatta her istediğinin annesi ve babası tarafından sunulduğu gibi altın tepside sunulmayacağını anlamış olur. Bu tip müdahalelerde bulunursanız çocuğunuz sizin müdahale edemediğiniz ilk başarısızlık ve üzüntü hissinde toparlamakta zorlanacaktır. Olaya müdahaleniz yalnızca problemi kısa süreli çözüme kavuşturmuş olur.

Read More

2 Yaş Sendromu Nedir?

2 yaş sendromu, gelişim sürecinde olan çocukların, bebeklikten çıkıp artık birey olduklarını kabul ettirme dönemine verilen isim ve büyüme sancıları sürecine verilen genel bir isimdir. Bu süreç genellikle 18. ve 36. aylar arasında görülür. Bu sendrom anneler ve babalar aynı zamanda çocuklar için de yorucu ve stresli bir dönemdir. Çocuklar, bu süreç içerisinde henüz iletişim becerileri ve dil gelişimi kendilerini ifade edecek kadar gelişmediği için bir sonraki süreç olan ergenlik döneminden hemen önceki süreçte her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranma ve ağlama, öfke nöbetleri, inatçı davranışlar, agresif tavırlar, bağırma gibi davranışlar sergilemektedir. Bu süreçte anne ve babaların çocuklarını dikkatli eğitmesi, onu anlaması, empati kurması ve bunun normal bir süreç olacağını kabullenerek, geçeceğinin bilinciyle sabırlı davranması gerekmektedir.  Çocuklar, bu dönemde anne ve babalarına artık bebek olmadığı kanıtlamak, dış dünyaya da artık bir birey olduğunu kabullendirmek, ebeveyn kontrolünden çıkmak istemektedir. Anne ve babaların en çok yaptığı hata ise bu dönemdeki çocukların gereğinden fazla agresif tavır sergilediğini, sürekli kapris yaptığını hatta şımarık huylarının başladığını düşünerek çocuklarına öfkeli yaklaşımlarıdır. Bu davranış ailenin zıtlaşmasına ve ebeveyn ile çocukların arasının açılmasına neden olabilir. Çocuklar anne ve babaların zıtlaştığını, öfkelendiğini görünce daha agresif bir tavır sergiler ve aradaki gergin duygu durumu gittikte artar. Ebevenylerin unutmaması gereken bir şey vardı o da, bu süreç geçicidir ve normal karşılanmalıdır. Hiçbir çocuğun karakterine bu işlemeyecek olup, süreci çocuğun psikolojisine zarar vermeden atlatmaları gerektiğini unutmaması gereken anne ve babalar için sabırlı olmalarını öneririz. 2 yaş sendromu genel olarak yukarıda anlatılanların yaşanıldığı bir dönemdir. Peki bu süreçte ebeveynler nasıl yaklaşmalıdır?

2 Yaş Sendromunda Anne ve Babalar Nasıl Davranmalı?

Anne ve babaların en dikkat etmesi gereken şey ise gelişim sürecinde olan çocuğun sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatabilmesi için onu ne çok sınırlandırmak ne de tamamen özgür bırakmak gerekir. En sık yapılan hata ise her davranışını eleştirmek ve kısıtlamaktır. Bu çocuğun kendine olan özgüvenini ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektir.  Çocuğunuz ile iletişime geçerken onu sakinleştirebilecek ses tonunda, sabırlı bir tavırla sakin cümleler kurmalı, onu anladığınızı dile getirerek net ve basit cümleler ile iletişim kurmanızı öneririz. İroni anlam içerek cümlelerin tam olarak algılanamayacağı için çocuğunuzda öfke uyandırabilir. Ne anlatmak istiyorsanız sade ve basit bir dil kullanmanızı öneririz.

Çocuklar ile geçireceğiniz zaman her zamankinden daha önemli olduğu bir süreç içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuğunuzla bireysel olarak zaman geçirmek, oyun oynamak ve oyun oynarken bürünülen rol ile çocuğunuza eğitim verilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla iletişime geçmek istediğiniz zaman yukarıda kalarak ses tonunuzu ayarlamayarak uyarmak yerine, çocuğunuzun boy hizasına gelerek sakin bir sonuyla gerekli uyarıları yapmanızı öneririz. Bu tavrınız sonucunda çocuğun çıkaracağı ders onu dikkate aldığınız ve bir birey gibi onu önemsediğinizi hisseder. Çocuğunuzun sakinleşmesi ve öfke nöbetli geçirmemesi  için onun başa çıkabileceği sorumluluklar ve görev verin ve başarılı olması durumunda onun öz güvenini tazeleyecek şeyler söyleyerek cesaretlendirin. Çocuğunuzla sadece evde değil dışarıda da zaman geçirmeniz gerekmektedir. Enerjisini atmasına izin verin, tehlikeli olmalı sürece düşmesini sonrasında ise kendisinin kalmasına izin verin ve cesaretlendirin. Israrla yapmak istediği bir aktivite var ise siz de ısrar edip vazgeçirmek yerine dikkatini başka bir yere çekerek ısrarından uzaklaştırın. Bu süreçte dikkat dağınıklığı keşif açlığı yüksek olduğundan odak noktasını çok hızlı değiştirebilirsiniz.

 

 

Read More

Hobi edinmek sadece çocukların değil aynı zamanda ebeveynlerin de ruhsal gelişimlerine ve fiziksel sağlığına da katkı sağlamaktadır. Bireylerin kendilerini keşfetmesine ve sınırlarını keşfetmesine katkı sağlar. Rutin hayatın stresini azaltırken günlük motivasyon artışına da katkı sağlamaktadır.

Hobi Edinmenin Yararları

Kendini Tanımak

Hobiler sadece zaman geçirmek için değil, kişinin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını keşfetmesine yol açar. Kişinin kendini ifade etmesinin bir farklı yolu da hobi edinmek ve bunu gerçekleştirmektir. Kendi zevklerinize ait edineceğiniz hobiler üretme arzunuzu ortaya çıkarabilir. Bazı zamanlarda sözel olarak ifade edemeyeceğimiz duygu ve düşünceleri edindiğimiz hobiler aracılığıyla ifade edebiliriz. Aynı zamanda bizi huzursuz ve mutsuz eden şeylerden uzaklaşmak için de hobilerimizi kullanabiliriz. Bir resim yaparken kimseye anlatamadığınız iç dünyanızı anlatabilirisiniz. Rahatsız olduğunuz ve sizi huzursuz eden bir konu hakkında çektiğiniz fotoğraflar sizin içinizdeki düşünceleri dışa aktarmaya neden olarak duygularınızı konuşmadan da ifade edebilirsiniz. Çektiğiniz fotoğrafta gördüğünüz farklı bir ayrıntıdan bile çıkacak olan anlam sizi farklı hobi edinmeye itebilir veya farklı keşiflerin kapısını aralayabilir.

Stresle Başa Çıkmak

Çalışma hayatında veya eğitim hayatındaysanız günlük rutinlerinizi ve sorumluluklarınızı tamamladıktan sonra kendinize ayıracağınız vakti kalite geçirmek zihinsel olarak bireyin kendini daha iyi hissetmesine neden olacaktır. Bireyin farklı aktiviteler yapıyor olması sahip olduğu sorumluluklara ayırdığı vakitlerde daha rahat odaklanmasına sebep olduğu için daha verimli bir eğitim hayatı veya daha verili bir iş hayatı geçirmesine katkı sağlar.
Depresyonu ve psikolojik çoğu rahatsızlığı tetikleyen olgu strestir. Günlük rutinine hobiyi etkileyemeyen bireyler okul veya iş hayatını sadece sorumluluk veya zorunluluk olarak gördüğü için bulunduğu durumdan git gide uzaklaşır, mutsuzlaşır ve soğur. Bu durum bireylerin ruh sağlığını daha sonrasında ise fiziksel sağlığına olumsuz etki etmektedir. Fakat hobiler, vücutta bulunan bulunan stresi azaltması ve bunu pozitif strese çevirmesiyle gerekli motivasyonu edinmemizi sağlıyor.

Yaratıcılığı Ön Plana Çıkarmak

Kişinin edindiği hobiyi gerçekleştirirken kendi sınırlarını keşfetmesi, genişletmek için farklı şeyler yapması yaratıcılığını geliştirmesine fayda sağlayacaktır. Kendi yaratıcılığını genişletmesi de eğitim hayatında bir şey öğrenirken daha farklı düşünmesine, daha pratik kavramasına ve problemleri çözerken ki düşünce yapısının farklılaşmasına sebep olmaktadır. Bu da bireyin daha farklı düşünmesini etkiler.
Eğer keyif aldığınız ve sizin yeteneğiniz olan bir hobi keşfederseniz kendi sınırlarınızı, neyi ne kadar iyi yapabildiğinizi de görebilirsiniz. Herhangi bir spor veya sanat dalıyla ilgilendiğiniz takdirde bedeninizin ve hayal gücünüzün marifetlerini keşfetmek hem daha öz güvenli hem de daha sağlıklı bir hayat sürmek için fazlasıyla önemli.

İş ve Okul Hayatındaki Başarıya Katkısı

Dünyaca ünlü girişimciler veya CEO’lar çalışanları için oluşturduğu iş ortamına aynı zamanda kaliteli zaman geçirmeleri için salıncaklar, oyun konsolları, masa tenisi, yüzme havuzları veya aktivite odaları bulundurur. Eğitim kurumlarında da bulunan aktivite alanları aslında bireylerin başarıya giden yolda hobilerini sürdürebilmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadırlar. İş dünyasının önde gelen liderleri, kariyer koçları iş hayatındaki krizi fırsata çevirmenin önemini vurguluyor. Dünyanın en genç girişimcilerinden biri olan Mark Zuckerberg, şirketine dahil olacak potansiyel bireylerin sadece öz geçmişine değil aynı zamanda edindiği hobilere de önem veriyor. Hobileri veya spesifik alanları olan insanların diğer insanlara göre bakış açılarının ne kadar farklı olabileceğini biliyor. Hobi edinmek, sadece zaman geçirmek değildir. Sizi sosyal alanda, eğitim alanında ve iş hayatında diğer çalışma arkadaşlarınızdan farklı kılmak için edinmeniz gereken bir aktivitedir.

Read More

Toplumun her yaş grubunda durmadan artan teknoloji kullanım oranı görülmektedir. Özellikle küçük yaş gruplarında, çocuklarda ve ergenlerde, teknoloji kullanımı daha sık görülmektedir. Genç nüfustaki teknolojiye olan bağımlılık oranı giderek artmaktadır.

Diğer bağımlıklardaki gibi teknoloji bağımlılığı da beyinin kimyasal yapısını bozmaktadır. Zevk kimyasalı olarak bilinen “dopamin” mavi ekranların önünde geçirilen zaman boyunca artar. Böylelikle daha çok “dopamin” salgılamak için ekran karşısında daha çok zaman geçirmeye başlarız. Kendimizi ekran karşısından uzaklaştıramamaya başlarız. Böylelikle teknoloji bağımlılığı ortaya çıkar.

Üst düzey teknoloji çağına doğan ve bundan etkilenen bir çocuğun yaşadıklarını şöyle özetleyebiliriz.

Artık bir anne değil akıllı telefonlar çocuğa kitap okuyorlar. Çocuklar annenin sesinden öğrenmek yerine öğrendikleri her şeyi akıllı telefondan öğreniyorlar. Mavi ekranlardan hikayeler dinleyen, oyunlar oynayan çocuklar ekranda olanları takip etmekte zorlanıp yoruluyorlar. Teknolojik cihazlar onların yerine düşünüyor, onların yerine her şeyi yapıyor. Kaçınılmaz ki çocukların zihin kasları zayıf kalıyor çünkü düşünmeye, üretmeye, öğrenmeye ihtiyaçları yok… Nasıl olsa onların yerine düşünen ve her şeyi altın tepside sunan teknoloji ellerinin altında…

Peki bu bağımlılık çocuklarda ne gibi problemlere yol açabilir?

Teknoloji kurbanı çocuklarda bir çok psikolojik ve fiziksel problemler ortaya çıkabilir.

  1. Agresif davranışlar
  2. Uyku güçlüğü
  3. Odaklanma güçlüğü
  4. Okul başarısında düşüş
  5. Ödevleri ve görevleri erteleme isteği
  6. Depresyon
  7. Yalnızlık hissi
  8. Sırt ve baş ağrıları
  9. Göz yorgunluğu
  10. Ekstrem kilo kaybı veya obezite
  11. Sağlıksız beslenme düzeni
  12. Sosyal hayattan kopma

Ebeveynler çocuklarında görülen bu bağımlılığı nasıl engelleyebilirler?

Çocuğunuza teknolojiyi yasaklamayın! Teknolojiyi yasaklamak bir çözüm değildir. Bu yolla çocuğun bırakması daha güç bir hal alacaktır. Bu ona ceza gibi gelecektir ve sizinle iletişim sorunları yaşamasına sebep olacaktır. Bunun yerine giderek kullanım miktarını azaltmak ve günlük kullanım saati belirlemek daha etkili bir çözüm olacaktır.

  1. Öncelik sırasına göre davranmasını sağlayın. Çocuğunuz ödevlerini yapmadan, odasını toplamadan ya da belirli görevleri yerine getirmeden teknolojiyle uğraşmasına izin vermeyin.
  2. Çocuğunuzla teknolojik cihazlardan uzak vakit geçirin. Çocuğunuzla belli aralıklarla akıllı telefonlar elinizde olmadan vakit geçirmeniz sosyalliğinin artmasına ve teknoloji kullanımının azalmasına sebep olacaktır.
  3. Teknolojisiz bir gün belirleyin. Aile bireyleri olarak teknolojiyi kullanmayacağınız, hep birlikte vakit geçireceğiniz bir gün seçin. Her hafta o gün bu kurala uyulması çocukların teknoloji dışında da eğlenceli aktiviteler yapılabileceğini öğrenmesini sağlayacaktır. Aile içi iletişiminizin artmasını sağlayacaktır.
  4. Evin bazı bölgelerinde kullanımı kısıtlayın. Mutfak ve oturma odasında teknoloji kullanımını yasaklayın. Özellikle evin toplu yaşam alanlarında teknoloji kullanımını engellemek aile içindeki iletişimi arttıracaktır.
  5. Ebeveyn olarak kendi teknoloji kullanımınızı da sınırlayın. Çocuklar ebeveynlerini izleyerek öğrenirler. Siz teknoloji kullanımını kısıtlamadıktan sonra çocuğunuzu sınırlandırmak çocuğunuzda değişime yol açmayacaktır.

Çocuklar günde ortalama ne kadar saat teknolojiyle ilgilenmeli?

7 yaşından küçükken çocukların mümkün olduğunca teknolojik cihazlarla haşır neşir olmamasını öneririz. Aksi durumda teknolojik cihazlar bu yaş grubu için eğitici içerikler ve ebeveyn gözetiminde kullanılmalıdır. Özellikle bu yaş grubu için kullanılması durumunda günde 20-30 dakikayla sınırlandırılmalıdır. 3 yaşından küçükler için tehlikeli olduğunu söylemeden geçmeyelim.

7-10 yaş grubu için günlük 45 dakika süre verilmesi idealdir. 10’dan büyük çocuklar için belli bir saat dilimi önerilmemektedir ama belli bir oranda, çocuğun ihtiyaçlarına göre sınırlandırılması gerekir. Sınırlandırılmazsa bağımlılık riski yüksektir.

Çocuklarda Teknoloji Bağımlılığı ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için videomuza göz atabilirsiniz. 

 

 

 

 

Read More