Çocuklarla doğru iletişim kurmak oldukça önemlidir. Peki; bunu nasıl yapacağız? Öncelikle şu soruyu yanıtlayarak başlayalım; “iletişim nedir?”. İletişim, bir şehrin su kaynağı gibidir. Su kirlendiğinde, o kaynaktan beslenen şehir nasıl etkilenirse, doğru iletişim kurulmadığında ilişkiler de öyle zedelenir. Yani kısaca iletişim, insanların birbirine bilinçli veya bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir.

Sağlıklı İletişimin En Önemli Koşulu: Empati

Sağlıklı iletişim için en önemli koşulun empati olduğunu söyleyebiliriz. Empati, bir anlamda karşınızdakinin duygu ve düşüncelerini yargılamadan ona onun penceresinden bakmaktır. Başarılı bir iletişim için, karşımızdaki kişilere saygı duymak, onların varlığını kabul etmek, önemli ve değerli olduklarını hissettirmek oldukça önemlidir. Bunlara ek olarak, iletişim kurarken doğal davranmak ve abartıdan uzak olmak dikkat edilmesi gereken bir noktadır.

Çocuklarla Doğru İletişim: En Sağlıklı İletişim Yöntemlerinden Biri Etkin Dinleme

Çocuklarla doğru iletişim kurmanın en önemli öğelerinden biri dinlemektir. Etkin dinleme en sağlıklı iletişim yöntemlerinden biridir. Çocuğunuz kendisini dinlediğinizi gördüğünde, önce kendisine değer ve önem verdiğinizi, kabul edildiğini ve buna bağlı olarak sevildiğini düşünür. Aynı zamanda çocuğunuz, duygularını ifade etme olanağı bulduğu için anlaşıldığını düşünür ve rahatlar. Böylece çocuğunuzun hem benlik saygısı artar, hem de size karşı yakınlık duyar. Bu sağlıklı mesaj akışı çocuğunuzun sizinle olan etkileşimini ve bağını güçlendirir. Çocuklar, dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda oldukça hassastırlar. Dinlenmediklerini kolaylıkla fark ederler. Çocuğunuzun sözlerine özenle kulak vermeniz, onun duygusal gelişimi için oldukça önemlidir.

Çocukların ilk sosyalleşmesi, bebek ile anne arasındaki ilk iletişimle başlar. Bu da dokunmadır. Annenin sevgi ve şefkatle bakması iletişimi ve bebeğin sosyalleşmesini kolaylaştırır. Bebeğin ilk sosyalleşme tepkisi ise gülümsemesidir. Bebekle kurulan iletişimde jest ve mimikler bu bağlamda çok önemlidir. Bebekler, sizin onlara söylediklerinizden daha ziyade göstermiş olduğunuz jest ve mimiklere dikkat ederler.

Çocuklar Nasıl İletişim Kuracaklarını Ailede Öğrenir

Çocukların gelecekte nasıl iletişim kuracağını öğrendiği nokta ailedir. Aile içi ilişkiler çocuğun diğer insanlarla iletişimi üzerinde etkilidir. Aile içi ilişkiler ne derece sağlıklı olursa, çocuğunuzun başkalarıyla kurduğu ilişki de aynı ölçüde sağlıklı olacaktır. Örneğin, ev içinde sürekli fiziksel ve duygusal şiddet yaşayan çocuklar bu iletişimi sürdürür ve çevresindekiler ile de bu şekilde anlaşır.

Çocuklarla Doğru İletişim Kurmak İçin Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Peki; çocuklarla doğru iletişim kurmak için nelere dikkat etmeliyiz? İlk olarak, duyguyu reddetmek yerine duyguyu isimlendirmeniz oldukça önemlidir. Duyguya bir anlam verdiğinizde çocuğunuzun daha kötü etkileyeceğinden korkmak doğru bir yaklaşım değildir. Onu daha çok üzülmekten korumaya çalışırken çocuğunuz aslında anlaşılmadığı duygusuna kapılabilir. Oysa çocuklar, yaşadıklarını sözcükler halinde duyduğunda rahatlar.

İkinci olarak, açıklama ve mantık yerine çocuğunuza istediklerini bir hayal dünyasında sunmak doğru değildir. Çocuğunuz elde edemeyeceği bir şey istediği zaman, mantıklı kanıtlarla çocuğunuza neden bu şeye ulaşamayacağını anlatmaya çalışmak yerine hayal dünyalarını anladığınızı göstermeniz oldukça önemlidir. Son olarak, sorular ve öğütler yerine bir sözcükle onaylamanız onun için destekleyicidir. Suçlanan çocuklar, olumlu ve yapıcı düşünemezler. Basit bir onaylama sözcüğü çocuğunuzun kendi duygularını keşfetmesine olanak sağlar.

Günlük yaşamda anne baba çocuk üçgeni içinde yer yer anlaşmazlıklar ve çeşitli mücadeleler yaşanabilir. Çocuğunuza sert bir geri bildirimde bulunmanız işleri daha kötü hale getirebilir.  Burada önemli olan kendinizi çocuğunuzun yerine koymanızdır. Sorunu çocuğunuzun anlayabileceği bir dilde anlatmak, çocuğunuz ile karşılıklı olarak duygularınızı yansıtarak iş birliği içinde olmanız önemlidir. Buna ek olarak; çok fazla sözcük ile sorunu tanımlamak yerine, basit sözcükle durumu özetlediğinde daha etkili iletişim kurabilirsiniz.

İletişim biçimleri ve çocuklarla doğru iletişim kurma yolları hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Duygusal zeka ve sosyal zeka üzerine yapılan çalışmalar özellikle son yıllarda gündem oluşturmaya başladı. Duygusal ve sosyal zekanın tanımlanması, geliştirilmesi ve ölçülmesi üzerine araştırmalar hız kazandı ve pek çok farklı alana yöneldi. Peki; duygusal ve sosyal bir zeka nedir? Nasıl tanımlanır ve nasıl ölçülür?

Duygusal Zeka

Duygusal Zeka, pek çok araştırmacının farklı biçimlerde tanımladığı bir kavram. Psikolog Peter Salovey ve John Mayer; duygusal zekayı, kişinin kendi duygularını ve diğer insanların duygularını izlemesi, farklı duygular arasında ayrım yapabilmesi ve bunları uygun şekilde etiketleme ve duygusal bilgiyi düşünme ve davranışa rehberlik etmek için kullanabilmesi şeklinde tanımlamışlardır. Mayer ve Salovey’e göre aynı zamanda, kişinin duyguları arasında seçim yapabilmesi, hayatını yönlendirme ve yaşam kalitesini yükseltmede duygularını kullanabilmesidir. Bazı araştırmacılara göre duygusal zeka iş performansını etkileyen bir beceri; bazılarına göre ise; duyguları doğru anlayıp, doğru ifade edebilme becerisi olarak nitelendirilir. Yapılan farklı tanımlamalarda, duyguların kontrolü, empati, duyguları doğru ifade etme gibi unsurlar ortak bir nokta olarak öne çıkmaktadır.

İsmi duygusal zekayla özdeşleşen Daniel Goleman ise duygusal zekanın öz farkındalık, empati, motivasyon, iç kontrol ve sosyal yeteneklerden meydan geldiğini ifade etmiştir. Öz farkındalık; kişinin kendini tanıması, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olmasıdır. Empati, kişinin bir başkasının hislerini anlayabilmesi ve kendini o kişinin yerine koyabilmesidir. Motivasyon kişinin istek ve girişimciliğini ifade eder. İç kontrol ise duyguları iyi yönetebilmek anlamına gelir. Sosyal yetenekler, kriz yönetimi, liderlik, ikna gücü gibi farklı özellikleri kapsar.

Duygusal Zeka Nasıl Ölçülür?

Duygusal zekayı farklı yöntemlerle ölçmek mümkündür. En güvenilir ve en yaygın olarak bilinen testler; Mayer-Salovey-Caruso Duygusal Zeka Testi, The BarOn Sosyal ve Duygusal Zekaya Bağlı Liderlik Testidir.

Sosyal Zeka

Ross Honeywill, sosyal olan zekayı bireyin kendisinin ve toplumun farkında olması, tutumları ve karmaşık sosyal değişimleri yönetme kapasitesi şeklinde tanımlanmıştır. Edward Thorndike ise bu kavramı, “insan ilişkilerinde akıllıca davranmak için yetişkin erkekleri ve kadınları, genç erkekleri ve kızları anlama ve yönetme yeteneği” olarak tanımlamıştır.

Sosyal zekanın, sözlü ve sözsüz işaretleri anlama, bilgileri kullanabilme, bilgileri diğer insanlara aktarabilme gibi farklı unsurları içinde barındıran bir kavram olduğu bilinmektedir. Empati, tıpkı duygusal zekada olduğu gibi sosyal zekanın da bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyal Zeka Nasıl Ölçülür?

En yaygın uygulanan test, Psikolog, Thelma Hunt tarafından geliştirilen George Washington Üniversitesi Sosyal Zeka Testi’dir. Test, insan davranışlarının gözlenmesi, isim ve yüzlere yönelik hafıza, sosyal olaylar karşısında yargı, mizah duygusu gibi öğeleri kapsar. Duygusal zeka ölçümü amacıyla kullanılan The BarOn Model Duygusal ve Sosyal Zeka Envanteri sosyal olan zekanın ölçümü amacıyla da kullanılmaktadır.

Zeka türleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çocuklar neden oyun oynarlar?

Çocuklar oyun oynarken boş zamanlarını geçirir ve eğlenirler. Bir çok kişi tarafından oyun oynamalarının başka hiçbir işlevi yok gibi görünebilir fakat durum farklı. Oyun oynamak dünyayı öğrenmeleri ve beyin gelişimleri için oldukça önemlidir. Oyun onlar için gerçek hayatın bir simülasyonudur. Özetle gerçek hayatta işlerine yarayacak günlük bilgiler oyun yoluyla pekiştirilerek öğrenilmektedir.

Beyni çalıştıran oyunların kazandırdığı bazı yetenekler:

  • Analitik düşünme
  • Anlama
  • Kavramsal öğrenme
  • Yaratıcılık
  • Problem çözme yeteneği
  • Kritik düşünme
  • Dili kullanma da ve algılamada gelişim

Çocuğun oyun oynamasında yaşın bir önemi var mı?

Çocuğunuzun yaşı oynanan oyunlar konusunda belirleyici olacaktır. Her oyun her yaş için uygun değildir. Çocuğunuzun yaşını ve gelişimsel sürecini göz önünde bulundurmak önemlidir.

İşte uygun oyun yaş aralıklarını belirterek önerdiğimiz zeka geliştirici oyunlar:

1. Blok ve Lego Oyunları

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Herkes tarafından bilinen  klasikleşmiş bir oyundur Lego ve bloklarla oynamak. Bu basit görünen oyuncağın aslında çocuğunuzun zeka gelişimine ne kadar çok katkı sağladığını biliyor muydunuz?

Renkleri tanımak, cisimlerin büyüklüklerini ve küçüklüklerini öğrenmek ve yaratıcılığı yüksek oranda geliştirecektir.

2-4 yaş aralığındaki çocuklar için sadece renkleri eşleştirme ve dizme gibi oyunlar oynamanız bile büyük fayda sağlar. Hem çocuğunuzun motor becerisi gelişir hem de renkleri öğrenmiş olacaktır. Yaş büyüdükçe yine bloklar ve lego yoluyla daha yaratıcı ve kompleks oyunlara geçilebilir.

2.Simon Diyor Ki… Oyunu

(5-12 yaş için uygundur)

 Simon diyor ki… bir Simon seçilerek odadakilere komutlar verildiğinde odadakilerin bu komutları uyguladığı oyundur. Sırayla herkes Simon olur.

Çocuğunuzun dil becerisini yüksek oranda geliştirecek bir oyundur. Hem cümle kurma da hem de verilen cümleyi çabuk algılayıp kavrama da büyük gelişim sağlayacak bir oyun türüdür.

Ayrıca hep birlikte, ailecek oynamanız çocuğunuzla  iletişiminizi kuvvetlendirecektir!

3.Puzzle

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Yalnızca çocukların değil herkesin zekasını geliştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmış puzzle!

Çocuğunuzun görsel algısını, problem çözme yetisini, bilişsel becerilerini geliştirecektir.

Hafife almayın satranç gibi zekayı yüksek oranda çalıştıran aktivitenin basitleştirilmiş versiyonu gibidir. 8 yaşa kadar puzzle ile oynayan çocukların 8 yaşından sonra satrançla tanışması zihin gelişimine oldukça büyük katkılar sağlayacaktır.

4.Engel Aşma Oyunu

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Engel aşma oyunu ev içerisinde basit engeller kurarak yapılacağı gibi daha kompleks hale de dönüştürülebilir. Yastıkların üstünden atlamaktan tutun yere çizilen bir çizginin üzerinde yürümeye kadar bir çok alternatif engel yaratılabilir.

Çocuğunuzun kaba motor, motor planlama, görsel algılama, problem çözme ve kritik düşünme becerilerini geliştirecektir.

2-5 yaş arası daha basit engeller kullanırken 5 yaşın üzerindeki çocuklar için daha yaratıcı hatta parkurlar kurarak oyun oynanabilir.

5.Filler Asla Unutmaz – Hafıza Oyunu

(5-12 yaş için uygundur)

“ Tatile gidiyorum yanıma …. aldım.”

“Masanın üzerinde … var.”

Gibi içinde obje geçen cümleler kurun. Objenin olduğu yeri boşluk bırakın ve sizden sonraki kişinin noktalı kısmı tamamlamasını isteyin. Herkes bir öncekilerin de söylediklerini sırayla tekrar ettikten sonra kendi objesini sona eklemeli.

Topluca oynanan hem eğlenceli, hem yaratıcı hem de hafızayı geliştiren bir oyun. Hem de istediğiniz her yerde oynayabilirsiniz!

6.Bilgisayar Oyunlarına Alternatif

Bilgisayarla oynamak faydalı olmakla birlikte kontrol altına alınmadığında bağımlılık yaratan ve zeka gerilemesine sebep olmaktadır. Fakat kabul etmeliyiz ki bilgisayar oyunları yeni çağ çocuklarının vazgeçilmezidir.

Aba Yayıncılığın bilgisayar oyunlarını yaratıcı ve faydalı hale getirmek için tasarlanmış Resmi Scratch Jr Kitabı’nı  sizlerle tanıştırmak isteriz.

Bu uygulama 4-6 yaş aralığındaki çocuğunuzun kodlama öğrenmesini sağlayacak! Ücretsiz olan uygulamayı kullanmak için el kitabından faydalanarak  çocuklara karakterleri hareket ettirmeyi, zıplatmayı, onlara şarkı söyletmeyi ve dans ettirmek için kod bloklarını birleştirerek programlamayı öğretebilirsiniz.

https://abayayin.com/ adresinden kitabı temin edebilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

 

Read More

Biz insanları diğer canlılardan ayıran en büyük farklardan birisi “bizden farklı olsalar bile diğerlerinin düşüncelerini ve inançlarını anlayabilmek” olarak saptanmıştır.

Nasıl oluyor da bir başkasının düşüncelerini anlayarak analiz edebiliyoruz?

Bir arkadaşım annesini yolcu ederken üzülüyor ve ben üzülmesinin sebebinin annesi gittiği için olduğunu anlayabiliyorum. Giden kişi benim annem olmasa da onun ne hissettiğini anlamak, duygularını çözümlemek pek de zor değil.

Öte yandan küçük bir çocuk için bunu anlamak mümkün olmayabilir. Örneğin, annesi süt doldururken izleyen bir bebeği hayal edin. İçeri sonradan gelen babasının da annesini süt doldururken gördüğünü düşünecektir. Kendisi bu olayı gördüğü için herkesin gördüğünü düşünmektedir. Bir başkasının kendisinden farklı bakış açılarına ve düşüncelere sahip olduğunu idrak etme yetisine henüz kavuşmamış bir bebek belli ki.

Başkalarının zihinsel düşüncelerinin bizden farklı olduğunu anlama, bizden farklı niyetlere, duygulara, isteklere, inançlara ve bilgiye sahip olabileceklerini kavrama becerisine “zihin kuramı” denir.

Yukarıda bahsettiğimiz annesinin süt doldurduğunu görünce bunu babasının da gördüğünü zanneden bebek muhtemelen 3 buçuk yaşından küçük bir bebek. Çocuklar ve bebeklerle yapılan araştırmalar sonucunda zihin kuramı becerisinin ortalama 3 buçuk yaşından sonra edinilen bir beceri olduğu ortaya çıkmıştır.

Yanlış İnanç Testi

“Kuklalarla anlatılan gösterimde iki kişi vardır. Kişilerden ilki günlüğünü yastığın altına saklayıp odadan ayrılır. İkinci kişi ilki onu izlemezken günlüğü kutudan alıp onu çekmeceye yerleştirir. İlk kişi günlüğü tekrar almak istediğinde nereye bakar?”

Araştırmaya göre ortalama 3 buçuk yaşından küçük çocuklar yanlış inanç testinde başarılı olamamışlardır. Kendileri ikinci kuklanın günlüğü kutudan alıp çekmeceye yerleştirdiğini gördüğü için “çekmeceye bakar” cevabını vermişlerdir.

Bu araştırma bize zihin kuramı becerisinin sonradan edinilen bir beceri olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bunun dışında zihin kuramının beraberinde bize kazandırdığı birçok yetenek olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle zihin kuramı edinim evresinin çocuk gelişimi için önemli bir geçiş dönemi olduğu düşünülmektedir.

Problem çözebilme

Sosyal beceri gelişimi

Diğerlerini anlayabilme ve diğerlerinin davranışlarını ön görebilme (empati kurabilme)

Sosyal hayatımızda zihin kuramı büyük alan kaplamaktadır. Başkalarıyla iletişim kurarken onları anlamaktan tut onların davranışlarını sebeplendirmek ve hatta zaman zaman başkaları için çıkarlarımızdan sıyrılıp bir şeyler yapabilmek için zihin kuramının gelişimi oldukça mühim. Egosantrik düşüncelere sahip olan çocuğun dünyanın sadece kendine ait olmadığını anladığı evredir. Çocuk ve sosyal dünya arasında bir kapı varsa o kapıyı açan anahtar “zihin kuramı gelişimi evresi”dir.

Zihin Kuramı ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart ve Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın vereceği Zihin Kuramı’na Giriş Eğitimi’ne katılabilirsiniz. Randevu için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Otizmli çocukları diğer çocuklardan ayıran en temel özellik: Sosyal dünya yerine çocuğun daha çok kendi dünyasına odaklı olmasıdır.

Zihin kuramı başkalarının niyetlerini, isteklerini ve düşüncelerini bizimkilerden farklı olsalar bile anlayabilme yeteneğidir. Bu yetenek sosyal ilişkilerin büyük bir çoğunluğunu kaplamaktadır.

Otizm spektrum sendromuna sahip çocukların temel problemi de sosyal ilişkilerdir. Bu çocuklar diğer çocuklara göre sosyal ilişkilere daha kapalıdır. İnsanlardan çok eşyalarla ilişki kurmayı tercih ederler.  İnsanlarla ilişki kurmayı tercih etmeyen çocukların çevresindeki insanların düşüncelerini ve niyetlerini anlaması oldukça zordur.

Otizm spektruma sahip bir çocuk sizi anlamakta zorluk çekebilir. Hatta tamamen normal ve beklenen bir durumdur. Zihin kuramı gelişimindeki aksamalar sonucu ortaya çıkan problemlerden birisidir.

Otizmli çocuklarda zihin kuramı nasıl geliştirilebilir?

  • Daha bol uyaranın bulunduğu çevrede yetişen çocukların zihin kuramı gelişiminin diğerlerine göre daha gelişmiş olduğu görülmektedir. Çocuğunuzu farklı insanlarla iletişim halinde tutun. Oyuncaklarla bile oynarken yanında onla oynayacak oyun arkadaşları olmasına özen gösterin. Çocuğunuzu televizyon ve görsel ögelerle baş başa bırakmak yerine ona siz hikayeler anlatıp şarkılar söyleyin.
  • “Miş” gibi yapabilmek zihin kuramı gelişimini gösteren önemli becerilerdendir. Evcilik oynamak “miş” gibi yapmanın en kolay yollarından biridir. Uyuyormuş gibi yapmak, elde kaşık olmadığı halde kaşık varmış ve yemek yiyormuş gibi yapmak… vb. Hatta duygular üzerinde bile çalışılabilir: Oyun esnasında iş yerinde anahtar unutulduğu için üzgünmüş gibi yapmak gibi.

Kelimelerle çalışmak zihin kuramını geliştirecektir:

  • Çocuğunuzla düzenli olarak her gün hisleriyle ilgili konuşmaya çalışın. Çocuğunuzun başkalarının duygu ve düşüncelerini anlaması kendininkileri de anlayabilmesinden geçer. Düzenli olarak “Bugün nasıl hissediyorsun?” diye sormayı ihmal etmeyin.
  • Çocuğunuzla kendi hislerinizle ilgili konuşun. Örneğin çocuğunuz size zarar veriyor. Böyle durumlarda bir ebeveyn olarak üzülmeniz çok normal. Fakat çocuğunuzun bunu isteyerek yapmadığını bilmenizi isterim. Çocuğunuzun sizi anlamakla ilgili sıkıntıları var. Üzüntünüzü saklamak yerine üzülerek bunu gösterin. Çocuğunuzun gösterdiğiniz halde sizi anlamaması da oldukça olağan bir durum. Göz teması konusunda sıkıntı yaşayan çocuğunuz belki de sizin üzüldüğünüzü görmedi bile. Mutlaka canınızın yandığını sözel olarak da ifade etmeyi ihmal etmeyin.

 

Basit görünen bu yöntemler çoğu uzman tarafından kullanılmaktadır ve otizmli çocuklarda büyük değişimler sağlamaktadır. Otizmli bireylerin diğerlerine karşı empati duyması, onları anlaması kolay değil. Bu yeti üstün derecede geliştirilemese de bahsettiğimiz uygulamalar yoluyla bazı gelişmeler sağlanabilir. Bunları düzenli olarak uygulayıp sabır gösterirseniz zamanla çocuğunuzdaki gözle görülür gelişmeleri göreceksiniz.

Otizmli çocuklarda zihin kuramı ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart ve Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın vereceği zihin kuramına giriş eğitimine davetlisiniz. Randevu için bize ulaşabilirsiniz.

Read More

“Özür dilerim”, “Af edersin”, “Pardon” gibi ifadeler, etrafında dönen sohbetleri dinleyen bir çocuğun duyacağı ilk cümlelerden arasında yer alıyor. Gündelik hayatta sık sık sarf ettiğimiz bu cümle, çocuk gelişimi açısından oldukça önemli bir işleve sahip. Çocukları özür dilemeye ve özre karşılık vermeye teşvik etmek, onların empati duygularını geliştirmelerinde ve başka insanlarla sağlam ilişkiler kurmalarında önemli rol oynuyor.

Empatinin anahtarı: “Özür dilerim”

Virginia Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırma, özür dilemenin çocuklarda empati gelişimine nasıl katkı sunduğuna dair önemli veriler ortaya koyuyor. Araştırmacılar, 6-7 yaşlarındaki bir grup çocukla kendi içlerinden bir asistandan plastik kaplar kullanarak kule yapmalarını istiyorlar. Araştırma asistanı, çocuklardan biri kulesini tamamlamak üzereyken “kazara” kuleyi yıkıyor. Ardından asistan ya özür diliyor ya da hiçbir şey demiyor.

empati

Kulesini yıkan asistanın özür dilemesi, çocuk için ilk başta büyük bir etkiye yol açmıyor. Kendilerinden özür dilenen çocuklar en az diğerleri kadar kötü hissettiklerini belirtiyorlar. Fakat özrün değeri daha sonra ortaya çıkıyor: Araştırmacılar çocuklardan asistana çıkartma vermelerini istediğinde, kendilerinden özür dilenen çocuklar kulelerini yıkan asistana karşı daha cömert davranıyorlar. Eğer asistan kulenin yeniden yapımında çocuğa yardım etmeyi teklif ederse, bu hem çocuğun daha mutlu hissetmesini hem de asistana karşı daha cömert davranmasını sağlıyor.

Kelimeler fark yaratır

Karşı taraftan “özür dilerim” cümlesini duyan bir çocuk, üzüntüsüne sebep olan kişinin kendini kötü hissettiğini anlıyor, onun bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair güven geliştiriyor. Kendini karşısındaki insanın yerine koymaya daha hazır hissediyor. Öte yandan yalnızca özre karşılık vermek değil özür dilemeyi içselleştirmek de empati duygusunun gelişimine katkı sağlıyor. Her bireyin bazen hata yapabileceğini, hatayı kabullenip özür dilemenin ve hatayı telafi etmeye çalışmanın utanç duymaktan daha değerli olduğunu öğrenen çocuklar için karşılaştıkları zor durumlara başka insanların görüş açılarından bakmak daha kolay oluyor. Böyle bir bilince sahip çocuklar, kendi kelimelerinin de başkalarının kelimeleri kadar güçlü olduğunu ve özür dilemenin de özre karşılık vermek kadar değerli olduğunu bilen sorumlu bireyler olarak yetişiyorlar.

Çocuklar da yetişkinler gibi kendilerini keyifsiz durumlarda bulabilirler. Özür dilemenin önemini kavrayan çocuklar, bu zor durumlarla baş ederken kendilerini başkalarının yerine koymakta ve yara almış ilişkilerini tamir etmekte daha başarılı oluyorlar.

Read More