Özgüven gelişimi çocuklar için son derece önemli konulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü özgüven, çocuğun sosyal becerilerinin ve iletişim becerilerinin gelişmesiyle doğrudan ilişkilidir. Özgüven eksikliği, çocukları pek çok yönden olumsuz etkileyebilir. Akademik başarı da buna dahildir. Özgüven, erken dönemde oluşmaya başlar ve zaman içerisinde gelişir. Bireyin kendine verdiği değerle de doğrudan ilgili bir kavram olduğunu ifade etmek gerekir. Çünkü, özgüven aynı zamanda; bireyin kendine duyduğu saygı ve değerin de bir göstergesidir.

Elbette, tüm insanlar bazı durumlarda kendilerine daha fazla güvenebilir. Bazı durumlarda kendilerini daha yetersiz hissedebilir. Bunlar olağan duygulardır. Bazen fiziksel özellikler, akademik başarı, mesleki yeterlilik gibi konular özgüveni etkileyebilir. Bu durumda bireyler genellikle, kendilerinde gördükleri eksikliği gidermeye yönelir. Ancak; bazen, her ne koşulda olursa olsun bireyler kendilerine güvenmeyi, istedikleri şekilde ifade etmeyi başaramazlar. Bunun doğuştan gelen bir özellik olduğu bir yanılgıdan ibarettir. Çünkü özgüven zaman içerisinde, bireyin iç dünyasının yanı sıra; çevresel koşullardan da etkilenerek gelişir.

Peki; çocuklarda özgüven gelişiminin önemi nedir? Özgüven eksikliğinin ortaya çıkma sebepleri nelerdir? Bir çocuğun özgüven problemi yaşadığı nasıl anlaşılabilir?

Çocuklarda Özgüven Gelişimi Neden Önemlidir?

Öncelikle, az önce de sözünü ettiğimiz gibi; özgüven pek çok becerinin gelişimini doğrudan etkilemektedir. Özgüven problemi yaşayan bir çocuk, kendini ifade etmekte güçlük yaşar. Bu durum, çocuğun iletişim becerilerinin gelişmesi üzerinde de olumsuz etki yaratır. Bu noktada; çocuk sosyal ilişkiler kurmaktan kaçınabilir. Bu da zaman içerisinde içe kapanmasına ve kendini sosyal ortamlardan soyutlamasına neden olur.

Özgüven problemi yaşayan çocukların akademik başarılarının düşük olduğu görülmektedir. Bunun sebebi; çocuğun sınıf ortamında çoğu zaman kendini ifade etmekten kaçınmasıdır. Akademik bilgisi yeterli olsa dahi kendine güvenip, bunu dile getirmekten çekinebilir. Bu durum zaman içerisinde akademik başarının düşmesine neden olur.

Çocukluk döneminde görülen özgüven eksikliğinin, yetişkinlik döneminde giderilmesi daha güç olabilir. Özgüvensiz bir hayat ise, başarıdan ve mutluluktan uzak olacaktır. Bu anlamda çocuklar için özgüven, son derece önemli bir konudur. Peki, özgüven eksikliğinin görülme sebebi nedir? Bir çocuğun özgüven problemi yaşadığı nereden anlaşılır?

Özgüven Gelişimi ve Özgüven Eksikliğinin Görülme Sebepleri

Bir çocuğun başarısızlıktan korkuyor olması, özgüven eksikliğinin göstergelerinden biridir. Özgüven eksikliği yaşayan çocuklar, genellikle sorumluluklardan kaçma eğilimi gösterir. Konfor alanından ve yanında güvende hissettiği kişilerden uzaklaştığında korkuya kapılabilir. Kendini pek çok alanda yetersiz hisseder. Fiziksel özelliklerini beğenmeme durumu buna dahildir. Özgüven eksikliğinin bir diğer göstergesi kararsızlıktır. Karar vermek özgüven problemi yaşayan bir çocuk için hayli zordur.

Özgüven eksikliğinin sebeplerine de göz atmak gerekir. Sevgisiz büyüyen çocuklarda özgüven eksikliğinin görülme olasılığı oldukça fazladır. Aile içi şiddet ve baskı özgüven problemini tetikler. Çocukların, sürekli başkalarıyla kıyaslanması kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olur. Bu da özgüven problemini doğurur. Bir diğer neden ise ailenin aşırı korumacı tavrıdır. Aşırı korumacı tutum, çocukların özgüven gelişimi üzerinde olumsuz etki yaratır.

Çocukların Özgüveni Nasıl Gelişir?

Öncelikle; özgüven eksikliğinin kaynağını bulmak gerekir. Problemin çözümünü üretebilmek için öncelikle nedenlerini saptamak gerekir. Ailelerin, destekleyici bir tutum içerisinde olması bu noktada önemlidir. Çocuğun olumsuz yönlerini dile getirmek yerine, başarılarına odaklanmak gerekmektedir. Aşırı korumacı ve baskıcı tutumlardan kaçınılmalıdır. Çocuklara, sorumluluk vermek özgüven gelişiminin kilit noktaları arasındadır. Ancak elbette bu sorumlulukların, yaşlarına ve becerilerine uygun olmasına dikkat edilmelidir. Aileler, çocukların duygularını ve düşüncelerini önemsemelidir. Olumsuz durumlarda sakin bir dil kullanarak ve çocuğun davranışlarının nedenini anlamaya çalışarak yaklaşmak gerekir. Sevgi ve saygı ortamında büyümek özgüven gelişimini olumlu etkileyen unsurlardır.

Özgüven gelişimi ve eksikliği hakkında daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, eğitim, kariyer gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

 

Read More

Özgüven, kişinin fiziksel, düşünsel ya da duygusal özelliklerine; dış görünüş, inanç, yetenek ve bilgisine yönelik sübjektif olarak yaptığı olumlu, olumsuz değerlendirmeler bütünüdür. En basit tanımıyla, bireyin kendine duyduğu güven olarak da nitelenebilir. Özgüven, hayatın ilk yıllarındaki temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasından itibaren inşa edilir ve gelişimi hayat boyu devam eder. Kişinin sosyal ilişkileri, okul ve akademik başarısı, kariyer gelişimi ve hatta kariyerinin belirlenmesi özgüven ile doğrudan ilintilidir. Özgüven eksikliği yaşayan bireyler sahip olduğu özelliklerin yeterliliğine karşı güven duymayan bireylerdir.

Mevcut potansiyellerini sergilemekten çekinir, sosyal yaşam içerisinde kendini ifade etmekte zorlanır, utangaçlık ve çekingenlik belirtileri gösterebilirler. Bu noktada özgüven eksikliğinin potansiyelimizi keşfetme ve geliştirme açısından engelleyici bir güce sahip olduğunu görebiliriz.

Mutlu, başarılı bir kariyer seçebilmek, işimize değer katabilmek ve severek üretebilmek için kendimizle uyumlu bir kariyer seçimi yapmalıyız. Oysa özgüven eksikliği başarılı ve mutlu olacağımız mesleği bulmamıza engel olabilir. Özgüven eksikliğimizin neden olduğu çekincelerimizle risk almaktan korkarak mutsuz ve başarısız olacağımız bir seçim de yapabiliriz.

Özgüvenin Temelleri Yaşamın İlk 2 Yılında Atılıyor

Erik Erikson’ın psikolososyal gelişim modeline göre yaşamın ilk 2 yılı özgüven gelişimi için çok kıymetli. Yaşamın ilk yıllarında bebeğin ihtiyaç duyduğu koşulsuz sevgi, öz bakım, beslenme, korunma gibi temel ihtiyaçların ne derece tutarlı ve zamanında karşılandığı çocuğun benlik algısını inşa etmesinde etki ediyor. Bu dönemde temel bakım veren (çoğunlukla anne) ile kurulan temel güven ilişkisi bireyin ilerleyen yaşlarda başkalarıyla olan ilişkisinin de derecesini belirliyor. Anne ile kurulan güven ya da güvensizlik ilişkisi çocuk için başkalarının da ne kadar güvenilebilir olduğunu belirliyor. Çocuk aynı değerlendirmeyi kendisi içinde yaparak ne derece güven verici bir insan olduğunu değerlendiriyor. Anne babadan tutarsız ve düzensiz bakım ve sevgi alan çocuk özgüven inşa etmekte güçlük yaşıyor.

Bakım veren kişinin bebeğin ihtiyacı olduğunda yanında olup olmayacağından emin olamayan bebek tüm yaşamı boyunca bu güvensizliği yaşıyor. 2 yaş sonrası çocuklar kendilerine yetebilmek üzere gelişim gösteriyorlar. Artan dil gelişimi, beslenme yürüme gibi ihtiyaçlarda bakım verenden bağımsızlaşma ile çocuk yeni bir gelişim dönemine giriyor. Bu dönemde karakter oluşturmaya çalışan çocuk “ben de bir bireyim ve buradayım” mesajı vermeye çalışıyor. Çocuk bu evrede çevresi ve ailesi tarafından ne derece kabul edildiği ve davranışlarına nasıl tepki verildiğine göre özgüvenini yeniden yapılandırıyor. Örneğin; konuşma şekliyle ya da fiziksel özellikleri ile alay edilen bir çocuk düşük benlik algısı geliştiriyor. Hata yaptığında aşırı tepki gösterilen, fiziksel cezalara maruz kalan ya da korkutulan çocuklar da daha içe kapanık ve özgüvensiz yetişebiliyor.

Hatalı Ebeveyn Tutumları da Özgüven Eksikliğini Besliyor

Yaşamın ilk yıllarında bakım veren ebeveynle kurulan bağın güvenilir olup olmadığı kadar ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları da özgüven eksikliği üzerinde etki ediyor. Yaygın ebeveyn tutumlarını değerlendirdiğimizde fiziksel, bilişsel ve duygusal olarak sağlıklı bir bireyin yetiştirilebilmesinde bazı ebeveyn davranışlarından uzak durulması gerekliliği açığa çıkıyor.

Baskıcı-Otoriter Ebeveyn tutumunu sergileyen ebeveynlerde kısıtlayıcı ve cezalandırıcı bir yol izlenir. Böyle bir ortamda, tartışmaya yer yoktur. Anne- baba düşünce ve isteklerini “Ben senin ebeveyninim, sen ise çocuksun, ne söylüyorsam söylediğim şekilde yapacaksın!” mesajını hissettirerek veriyor. Bu ailelerde çocuğun istek ve ihtiyaçları ön planda değildir. Bu tutum yetersiz sosyal gelişime neden olmakta ve özgüveni zedelemektedir. Bu tür aile yapılarında yetişen çocuklar nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğini belirleyen katı kalıplar içerisine sokulur. Cezanın da eşlik ettiği bu aile yapılarında çocuklar, özgüven eksikliği ve düşük benlik saygısı ile yetişirler. Koşulsuz sevgi beklenen aile içerisinde bu tarz bir ilişki ağının olması çocuğa “ben sevilebilir, kabul edilebilir özelliklere sahip değilim.” mesajı veriyor. Çocuk sosyal yaşam içerisinde de bu mesaj ile karşılaşmamak için görünmez olmaya çalışıyor.

İhmalkar ebeveyn tutumunda ise ebeveynin ihtiyaçları çocuğun ihtiyaçlarından daha önceliklidir. Bu ailede yaşayan çocuklar temel gereksinimlerinin karşılanmasına büyük ihtiyaç duyarlar. Sosyal yönü zayıf, iletişim becerileri gelişmemiş, düşük benlik algısına sahip çocuklar bu tarz aile yapılarında gelişir. Saldırganlığa yatkın, çevresindeki kişi ve eşyalara zarar veren çocuklar olabilirler. “İhtiyacım olan sevgiyi alamıyor, göz ardı ediliyorsam bu sevgiyi zorla ve şiddetle alabilirim” düşüncesini ileri yaşlarda geliştirebilirler.

Aşırı Hoşgörülü ve Korumacı Tutum da Çocuk İçin Sağlıklı Değil

Aşırı Hoşgörülü Ebeveyn Tutumu sergileyen ebeveynler ise çocukları karşısında teslim olan, her istediklerini koşulsuz yerine getiren, şımartan, kural koyamayan ve doyumsuzluğa alıştıran ailelerdir. Bu tarz ailelerde yetişen çocuklar gerçek dünya ile karşılaştıklarında her istediklerini kolayca elde edemediğinde kırıklığa uğrarlar. Çabuk pes eden ve demoralize olan, zorluklarla başa çıkma ve problem çözme becerileri geliştiremeyen bu çocuklar başarısız ilişkileri sonucu özgüvensiz büyürler.

Aşırı korumacı ebeveyn tutumlarında ise ebeveynler çocuklarının büyümesine izin vermezler. Kendine yetebilir hale gelse dahi her ihtiyacı anne baba tarafından karşılanan çocuklardır. Bu yapıda yetişen bir çocuk sosyal beceriler geliştiremez ve akranlarının seviyesine yetişmekte zorluk yaşar. Tutarsız Ebeveyn tutumunda ise ebeveynler neyin doğru ve uygun olduğu konusunda çocuklarını ikileme düşürürler. Bu ailelerde aynı davranışlar bir kez ebeveyn tarafından ödüllendirilirken bir diğer seferinde cezalandırılabilir. Bir davranışa anne farklı baba farklı tepkiler verebilir. Böyle bir iletişim içerisinde çocuk neyin doğru olduğunu öğrenemez. Bu tarz çocuklar için özgüven eksikliği kaçınılmazdır.

Peki Nasıl Bir Ebeveyn Modeli Sergilenmeli?

İdeal çocuk yetiştirme modeli ise başarılı anne-baba-çocuk ilişkisinin olduğu Hoşgörülü-Demokratik- Destekleyici-Güvenilir Ebeveyn tutumudur. Bu tarz ailelerde ebeveyn ile çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır. Yakınlık ve ilgi göstermek, sözle ve dokunarak sevgi vermek, ortak faaliyetlerde bulunmak ilişkilerinin merkezindedir. Böyle sağlıklı bir aile ortamında çocuğa kendi kararlarını vermesi ve sorumluluklarını kabul etmesi öğretilir. Çocuğu olduğu gibi kabul eden, onu destekleyip yüreklendiren, hatalarında yapıcı problem çözme becerileri öğreten bir yetiştirme modeli hakimdir. Bu ortamda büyüyen çocuk, yüksek benlik saygısı geliştirir, özgüvenli ve girişken bir birey olarak yetişir.

Özgüven Eksikliği Eğitim Hayatının İlk Yılları İtibariyle Karşımıza Çıkıyor

Yaşamın ilk yılları itibariyle olumlu bir özgüven geliştiremeyen çocuklar aile ortamından sıyrılıp daha geniş bir sosyal hayata adım attıklarında bocalarlar. Bu bocalama kendini en iyi okul ortamında belli eder. Çocuğun hayatında birey olarak varlık sergilemesi, ilişkiler kurması, kendini ifade edip performans göstermesi gereken ilk sosyal ortam okuldur. Bu tarz ortamlarda çocuk başarısız olma, beğenilmeme, eleştirilme ya da alay edilme korkuları ile pasif kalır. Tahtaya kalmaya, derste söz almaya cesaret edemez. Çok zeki bir çocuk olabilir ama hata yapacağım endişesi ile derse katılmak istemez. Öğretmeni tarafından konuşması için söz verildiğinde aşırı heyecan duyar, yanakları kızarır veya terleyebilir, kekelemeler, takılmalar, dil sürçmeleri görülebilir. Yanlış yapacağım ya da rezil olacağım korkusu hakimdir. Beğenilmeyeceğim gibi kendine yönelik olumsuz yargıları o kadar güçlüdür ki topluluk karşısında dikkatini toplayamaz ve doğru bildiğini de yanlış yapabilir. Korkularını besleyen akran zorbalığının olduğu ortamlarda okula dahi gitmek istemeyebilirler.

Çoğunlukla arkadaş edinemez ya da kendileri gibi olan çocuklarla etkileşim kurabilirler. Kalabalık içerisinde sürekli gözlerin üzerinde olduğunu, izlendiğini ve herkesin onun hakkında konuştuğunu düşünebilirler. Alıştıkları ortamlardan farklı yeni yerlere adapte olmakta güçlük yaşarlar. Bu çocuklar için sınıf, okul değiştirmek oldukça zordur.

Ergenlik Döneminde Özgüven Eksikliği Göz ardı Edilmemeli

Ergenlik dönemi bireylerin özgüven eksikliğinin getirdiği olumsuzluklarla başa çıkmakta en çok zorlandıkları dönem. Arkadaşlık ilişkilerinin daha önemli hale geldiği bu dönemde çekinik davranışlar sergileyen ve iletişim kurmakta zorlanan gençler yaşadıkları kaygıyla başa çıkmakta zorlanıyor. Bu dönemin getirdiği fiziksel ve hormonal değişiklikler özgüven eksikliği yaşayan gençlerin olumsuz beden algısı geliştirmesine de neden olabiliyor. Duygusal iniş çıkışlarla baş etmekte güçlük yaşayan ve negatif enerjisini sağlıklı yollarla atamayan gençlerde bastırılmış öfke, içe kapanıklık ve riskli davranışlara yönelim görülebiliyor. Fark edilmeyen özgüven eksikliği olumsuz çevresel faktörlerle birleştiğinde; alkol, madde kullanımı, depresyon, anksiyete, intihar eğilimi gibi riskli sonuçlara neden olabiliyor.

Ergenlik çağında bu bireyler ağırlıklı olarak yalnız kalmayı tercih ediyor, sosyalleşmek için kendilerini gizleyebildikleri ve olmak istedikleri gibi biri olabildikleri sanal ortamlara yöneliyorlar. İnternet ve ekran bağımlılığı ihtimali de özgüveni düşük bireylerde daha yüksek oluyor.

Meslek Seçiminde Özgüven Belirleyici Role Sahip

Eğitim hayatları boyunca özgüven eksikliği nedeniyle asıl performanslarını gösteremeyen bireylerde pasif kalmaları sonucu okul başarısızlığı görülebilir. Yeterince girişken olmadığı için bu tarz bireyler okul hayatlarında fark edilmeyebilirler. Okul hayatlarında alan seçimi, okul seçimi, meslek seçimi noktasında ilgi, bilgi, yetenek ve meraklarıyla uyumlu olmayan yönlendirmelere maruz kalabilirler. Kendilerini yeterince iyi ifade edemedikleri için bu yönlendirmelere boyun eğerek bir ömür boyunca mutsuz olacakları işlerle karşı karşıya kalabilirler.

Performans sergilemekten ya da diğerleriyle iletişime geçmekten çekinen bir birey başkalarının yönlendirmesine gerek duymaksızın yanlış meslek seçimi yapabilir. Daha pasif olabileceği bir mesleğe risk almamak için ve kendini güvende hissetmek için yönelebilir. Örneğin; bilgisayarla çalışacağı, kimseyle konuşması gerekmeyen masa başı bir iş tercih edebilir. Bu öğrenciler için sık sık telefon ya da yüz yüze görüşme yapmayı, topluluk önünde performans göstermeyi gerektiren işler oldukça yıpratıcı olacaktır. Zamanla yaşadıkları yoğun heyecan ve stres fiziksel rahatsızlıkları da beraberinde getirecektir.

Özgüven Eksikliği İş hayatında İlerlemenin de Önüne Geçiyor

Özgüven eksikliği nedeniyle iş hayatına gelene kadar pek çok evreden geçen ve kendisiyle örtüşen bir mesleğe yönelemeyen birey iş yaşamında da gerçek potansiyelini gösteremiyor. İş arama sürecinde ilk olumsuz deneyim mülakatlarda yaşanıyor. Özgüven eksikliği yaşayan bireyler kendini iyi ifade edemiyor, beden dili ile çekingenliğini, heyecanını karşı tarafa yansıtıyor. Akademik başarısı iyi olsa dahi layık olduğu iyi firmalarda iş başı yapma olasılığı özgüven eksikliği nedeniyle düşüyor. İşe kabul edilseler de ikili ilişkilerindeki yetersizlik nedeniyle olumlu referanslar edinme olasılıkları azalıyor. Referans iş değiştirme ve yükselme noktasında büyük öneme sahipken bireyler bu imkanlarını da özgüven eksikliği ile kaybetmiş oluyor. Pozisyonunu değiştirme, terfi alarak yükselme ya da yönetim kademelerine ilerleme gibi kariyer fırsatlarını da özgüven eksikliği ile kaçırmış olabiliyorlar.

Özgüven eksikliği olan bireyler, iş hayatlarında olumsuz koşullar altında çalışıyor olsalar dahi iş değiştirmeye cesaret edemeyebilirler. Yeniden mülakat sürecine tabi olmak, yeni bir ortama adapte olmak, yeni insanlarla tanışmak ve kendini göstermek kaygı verici olabilir. Yeniliğin getireceği zorluklarla başa çıkamamaktan duyduğu endişe mevcut düzene boyun eğmesine neden olabilir.

Özgüven Geliştirmek İçin Hala Geç Değil

Özgüven yaşamın ilk yıllarından itibaren kazanılıyor olsa da özgüven eksikliği ile hayatınızın her döneminde başa çıkabilir, özgüveninizi yeniden inşa edebilirsiniz. Özgüven eksikliği yaşıyor ve hayatınızdaki olumsuz etkisini belirgin şekilde hissediyorsanız kariyer seçimi yapmadan önce profesyonel destek alabilirsiniz. Daha başarılı ilişkiler geliştirebilmek, kendinizi doğru ifade edebilmek, kabuğunuzdan çıkmak ve kariyerinizde doğru seçimler yapabilmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Çocuklarda özgüven nasıl geliştirilir? Özgüven eksikliği nasıl giderilir? Özgüven nedir ve neden bu kadar önemlidir? Bu yazımızda, bu soruları sizler için yanıtlamaya çalışacağız. Hemen başlayalım…

Çocuklarda Özgüven Nedir?

“Özgüven nedir?” sorusu ile başlayalım. Özgüven; kısaca olumlu benlik algısı olarak tanımlanabilir. Bireyin kendisine dair düşüncelerini, bu düşüncüler nedeniyle ortaya çıkan duyguları ve bu duygular neticesinde sergilediği davranışların tamamını içerir. Özgüven, mutlu ve başarılı bir hayatın anahtarıdır. Özgüveni gelişmiş bir çocuğun, öğrenme becerisi ve sosyal ilişkilerde başarısı çok daha yüksektir. Özgüven eksikliği ise sosyal başarının azalmasına neden olur. Özgüvensiz çocuklar genellikle daha içe kapanık, kaygılı ve depresyona yatkındırlar. Karar verirken destek ve onay beklerler. Kısacası; çocuğun sağlıklı gelişimi için özgüven oldukça önemli bir role sahiptir. Bu noktada elbette ebeveynlere düşen pay büyüktür. Peki; özgüvenli çocuklar yetiştirmek için neler yapılabilir?

İlk Kural: Koşulsuz Sevgi

Çocuğunuz her koşulda ona değer verdiğinizi ve yanında olduğunuzu bilmelidir. Yanlış bir davranış sergilediğinde ona olan sevginizin azalacağını düşünmesi hem aranızdaki ilişkiyi hem de çocuğunuzun özgüvenini zedeleyebilir. Çocuğunuzun onu her koşulda kabullendiğinizi ve başarısızlıklarının ona olan sevginizi ve desteğinizi azaltmayacağını hissetmesi son derece önemlidir.

Çocuklarda Özgüven: Dinleyin ve Önemseyin

Çocuğunuz size bir şeyler anlatmak istediğinde mutlaka ona zaman ayırın ve anlatacaklarına kulak verin. Çocuğunuzun düşüncelerine önem vermeniz ve bunu ona göstermeniz hem öz saygısının artmasına hem de fikirlerini daha rahat ifade etmesine yardımcı olacaktır.

Fikirlerini Dikkate Alın ve Düşüncelerine Saygı Duyun

Çocuklarda özgüven gelişimi için bir başka önemli nokta seçimlerine ve düşüncelerine saygı duymaktır. Örneğin; ailenizle ilgili bir karar alırken çocuğunuzu sürece dahil edebilirsiniz. Konu hakkında fikirlerini alarak konu hakkındaki düşüncelerini ve duygularını önemsediğinizi hissettirebilirsiniz.

Çocuğunuzu Cesaretlendirin

Çocuklar bir işe başlarken başarısızlıktan korkmamalıdır. Risk almak ve hatalarından ders çıkartmak çocuklarda özgüven duygusunun gelişmesine yardımcı olur. Yaptığı işin sonucunda başarısız olsa bile her insanın hata yapabileceğini bilmek ve gösterdiği çaba için takdir görmek çocuğunuzu cesaretlendirecektir.

Sorumluluk Almasına İzin Verin

Sorumluluk almak özgüven gelişimine katkı sağlar. Çocuğunuza “yapamazsın” demek yerine hata yaparak da olsa öğrenmesine izin verin. Çocuklar hata yaparak ve çabalayarak öğrenir. Sorumluluk almak, çocuğunuzun kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve bağımsız bir birey olabilmesi için oldukça önemlidir.

Çocuklarda özgüven gelişimi ve özgüven eksikliğini yenmenin yolları hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Çocuklara dair daha çok içeriğe ulaşmak ve psikolojiye dair merak ettiğiniz her şey için bizimle iletişime geçebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Özgüven eksikliği sizin suçunuz değil. Genlerden kültürel geçmişinize kadar birçok faktör özgüven eksikliği nedeni olabilir. Ümitsizliğe kapılmayın çünkü eksikliğe neden olan olaylar değiştirilemese de olaylara ve kendimize bakış açımızı yeni deneyimlerle değiştirebiliriz. “Özgüven Kazanmanın Yolları” adlı blog yazımızda özgüven kazanmak için yapabileceğiniz küçük tüyolar vermiştik. Fakat özgüvende değişimi sağlamak için öncelikle özgüven eksikliğinin nedenini bulmamız ilk şarttır. Bu blog yazımızda kendinize, özgüven eksikliğinin altında yatan sebebi keşfetmek için yolculuğa çıkacağız.

Genler ve Mizaç

Özgüven eksikliği genlerle bağlantılı olabilir. Karakterimizi oluşturan genler yüzde 25 ve 50 oranının özgüvenle alakalı olduğuna dair araştırmalar bulunmaktadır. Örneğin serotonin  gibi heyecanı ve mutluluğu aşılayan hormonlarımızın salgılanması genetik yapımıza bağlıdır. Özgüven de heyecan ve mutlulukla bağlantılıdır ve genetik olarak bazıları daha rahat bu hormonları salgılayabilirken diğerleri için durum farklı olabilir. Diğer bir yandan özellikle yeni bir ortama girdiğinizde mizacınız daha çekingen ve dikkatliyse bu sizin davranışsal inhibisyon yatkınlığınızdan olabilir. Davranışsal inhibisyon oranı yüksek olanlar yeni ve alışık olmadıkları bir durumla karşılaştıklarında durumdan kaçma eğilimi gösterebilirler. Özgüven eksikliği yaşayan insanlarda daha sık görünen bir davranış biçimi olduğu düşünülmektedir. Ancak genetiğin ve mizacın bu denli etkili olma ihtimali sizi ümitsizliğe sürüklemesin. Özgüven eksikliği  konusunda kendinize daha anlayışlı davranabilmeniz için bu iki faktörün etkisinden söz ettik.

Özgüven Eksikliği: Hayat Deneyimi

Birçok farklı hayat deneyimi özgüveninizin düşmesine neden olmuş olabilir. Özgüveni yüksek bir birey çocukluğunda ya da ileriki dönemlerde yaşadığı hayat deneyimiyle birlikte özgüvenini yitirebilir, kendiyle ilgili olumsuz düşüncelere kapılabilir. Kendinden emin olamama ya da değersizlik hissi yaratacak koşullar özgüvensizliğe sebep olmuş olabilir. Tüm örnekleri bir araya toplamak zor fakat elimizden geldiği kadarıyla özgüven eksikliği yaratan toplumda yaygın görülen iki farklı deneyimi sizin için listeledik.

 

1.     Özgüven Eksikliği: Ebeveyn – Çocuk İlişkisi

Çocukken ebeveynleri tarafından yeterince taktir görmeyen bireyler kendilerini yetersiz hissedebilir. Bunun sonucunda çocukluk döneminden itibaren özgüvende oluşan eksiklik süre gelerek devam edebilir. Ailenin taktirini yeterince hissedemeyen çocukların başarı elde etme arzuları daha çok aileleri tarafından beğenilme isteğiyle özdeşleşmektedir. Hayatları boyunca da başarılı olma motivasyonları başkaları tarafından taktir edilme üzerine süre gelebilir. Sürekli kendilerini yetersiz hissederek dışarıdan taktir edilme ihtiyacı duymak özgüven eksikliğine sebep olabilir.

2.     Akran Zorbalığı ve Dışlanma

Akran zorbalığına uğramış kişilerde özgüven eksikliği görülme olasılığı yüksektir. Akranları tarafından dışlananlar kendilerinin yetersiz olduğu için dışlandıklarını, sevilmeye layık olmadıklarını düşünebilirler. Zorbalık ve dışlanma fiziksel görünüşten tutun karakter özelliğine kadar kişinin herhangi bir özelliğine karşı hakaret içeren söz ve davranışlardır. Örneğin basket oynamakta pek de başarılı olmayan bir çocuğu düşünün. Arkadaşları tarafından takıma alınmadığında ya da oynayışıyla ilgili arkadaşları dalga geçtiğinde çocuk kendini yetersiz hissedebilir. Bu yetersizlik hissi genellemelere dönüşerek “ Ben başarısız biriyim. Sevilmeyecek biriyim.”  Gibi olumsuz yargılara dönüşünce kişide özgüven eksikliği oluşur. Oluşan yetersizlik hissi ilerleyen yaşlarda da devam edebilir.

Mükemmeliyetçilik

Mükemmel olmaya çalışan bireyler de özgüven eksikliği yaşayabilir. Mükemmeliyetçi bireyler kendilerinden olağan üstü performans bekledikleri için kendilerini sürekli yetersiz hissederler. Ancak insan da her canlı gibi kusurları olan hatta hataları yoluyla öğrenen bir canlıdır. Hayatta her konuda başarılı olamayız ve iyi olduğumuz konularda bile hata yapabiliriz. Hata yapmayı eğlenceli bir deneyim olarak göremezsek denemekten sakınmaya başlarız. Eğer yaptığınız hatalarda kendinizi sıkça suçlama eğilimi gösterir ve başarılarınızı yeterince taktir etmezseniz özgüven eksikliğiniz oluşabilir.

Read More

Her ebeveynin hayali çocuğunun özgüvenin yüksek ve ayakları yere basan bir birey olmasıdır. Özgüven konusunda her ne kadar çocuğun kişiliği büyük oranda etkili olsa da ebeveynlerin yetiştirme tarzının da büyük etkisi vardır. Bu konuda ebeveynlerin olumlu dokunuşları ve destekleri çocukların özgüvenlerinde gözle görülür değişiklere yol açacaktır.

İşte ebeveyn olarak uygulayabileceğiniz birkaç yöntem:

1.Özgün olduğunu hissettirmek

Çocuğunuzun özel olduğunu ona hissettirin. Herkesin başarılı olduğu konular farklıdır. Çocuğunuz başarılı olduğu alanı bulmaya çalışırken bir çok kez yenilebilir, başarısız olabilir. Bunun önemli olmadığını önemli olmanın “denemek” olduğunu ve herkesin farklı alanlarda başarılı olabileceğini ona anlatın ve hissettirin. Hiç kimsenin mükemmel olmadığını söyleyin.

2. Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin

Ebeveynleri olarak çocuğunuzun her alanda başarılı olamayacağını kabul etmeye çalışın. Ebeveynler çocukları için en iyisini ve en mükemmelini isterler her zaman. Bir çok konuda başarılı bir çocuğa sahip olmak büyük önem arz eder. Fakat çocuğunuzu sahip olduğu yeteneklerle kabul etmeye çalışın. Çocuğunuz yapamadığı ve başarısız olduğu konularda sizden ,en yakınları olan ebeveynlerinden, negatif enerji aldığında kendini güvensiz ve yetersiz hissedecektir.

3.Destekleyici Davranın

Onu başarılı olduğu konular konusunda destekleyin. Çocuğunuzun ilgi alanlarına ağırlık vererek o konuda kurslara ve etkinliklere katılmasını sağlayın. Eğlenerek öğrenecek ve başarısına başarı katacaktır. Özgüveni bu yolla epeyce yükselecektir.

4. Başarısızlıklarla baş etmeyi öğretin

Her zaman başarılı olamayabiliriz. Eğer başarısızlıklar çocuğunuza ümitsizlik aşılıyorsa ve çocuğunuz bunu özelden genele aktarıyorsa bu özgüven eksikliği yaratacaktır.

“Zaten ben neyde başarılı oldum ki!”

 “Hep başarısız olacağım.”

“Başarısız birisiyim”

Gibi cümleler çocuğunuzun özgüvensizliğini gösterir. Bir alanda ya da bir kere başarısız olmak o alanda her zaman başarısız olunacağı anlamına gelmez. Başaramamanın bir öğrenme biçimi olduğunu ona öğretin. Başarısız deneyimlerimiz olmazsa neyi yapıp neyi yapamayacağımızı anlayamayacağımızı anlatın. Bazen de çalışma gerektiren konularda  başarısız olmamızın sebebinin hayatın bize “daha çok çalışmalısın.” deme biçimi olduğunu açıklayın. Sorunu kişiselleştirmemesi gerektiğini bir çok farklı alanda başarılarının olduğunu  hatırlatarak ona destek olun.

5.Onun yerine her şeyi yapmayı bırakın

Çocuğunuzun düşmesine izin verin! Eğer her konuda yardımcı olursanız çocuğunuz her konuda başarılı olacağını düşünebilir. İyi ebeveynler olacağız diye bazen sınırı aşabiliyoruz. Çocuğumuzun üzülmesine dayanamayıp istediği her şeyi mümkün kılmaya çalışıyoruz. Fakat çocuğunuzun kaybetmesine izin vermezseniz hayatta çok zorlanacaktır ve özgüven sorunları olması da kaçınılmaz olacaktır. Hayatta her zaman arkasını toplayan anne ve babası olamaz ne yazık ki. Kaybetmenin verdiği doğal süreci yaşamasına izin verin. Destek olmak ve müdahale etmeyi birbirine karıştırmamaya çalışın. Çocuğunuz kendi kendine mücadele etmeyi ve bir şeyleri elde etmek için savaşması gerektiğini öğrenmeli. Öğrenmeli çünkü yetişkinler olarak hepimizin bildiği gibi gerçek hayat mücadele gerektirir. Mücadeleye hazır olmak için çocuğunuzun buna alışık olması gereklidir.

 

 

Read More