Zaman yönetimi teknikleri çoğunlukla uygulaması kolay, keyifli ve akılda kalıcıdır. Ancak pratik olmasına rağmen bu tekniklerin kullanım sıklıkları oldukça düşüktür. Pek çok birey sıklıkla zamansızlıktan yakınır. Neredeyse herkesin zamansızlıktan yetişmeyen işleri, vakit ayırılamayan hobileri, arkadaşları ve biriken yapılacaklar listeleri vardır. Biriken işler, bireysel ve sosyal ihtiyaçlara yeterince vakit ayırılamaması ise motivasyonu ve işlevselliği olumsuz etkiler.

Adeta kar topu etkisiyle negatif enerji artar, stres, kaygı, agresyon olarak duygu, düşünce ve davranışlarımıza yansır. Kişisel zamana özen göstermek, ders veya mesai dışı faaliyetlere zaman ayırmak oldukça önemlidir. Kendimize, keyif aldığımız etkinliklere veya kişilere vakit ayırmamız enerjimizi, iletişimimizi ve davranımımızı doğrudan etkiler.

Başarılı olmak için yapılan en büyük yanlışlardan birisi tüm zamanı çalışmaya ayırmaktır. Bu hatayı hem öğrenciler hem de çalışan bireyler sıklıkla yapmaktadır. Mola vermeksizin çalışmak, kişisel ihtiyaçlara zaman ve enerji ayırmamak beraberinde başarısızlığı getirecektir. Hepimizin sürdürebileceği ortalama dikkat süresi bellidir. Bu sürenin üzerine çıkan çalışmalardan alınacak verim düşecektir.

Üstelik zaman yönetimi olmaksızın yapılan uzun soluklu çalışmalarda hata payı da artış gösterecektir.  Bu nedenle başarı elde etmek, verilen emeğin karşılığını alabilmek için dinlenmeye ve eğlenmeye zaman ayırılmalıdır.

Peki zamanı daha iyi organize etmek için kullanılabilecek yöntemler nelerdir? Bu tekniklerin yeterince kullanılmamasının nedeni nedir? Kişisel zaman yaratmak neden önemli? Zamanı yönetmek öğrenilebilir bir beceri mi? Zamanı verimli kullanmanın sağlayacağı avantajlar neler? Zamanı organize edememek beraberinde hangi sorunları getiriyor? Tüm soruların cevaplarına yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Popüler Zaman Yönetimi Teknikleri ile Hem Eğlenin Hem Zaman Kazanın

Günün 24 saat olduğunu, bir haftada 7 gün ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz olduğunu biliyoruz. Çalışıyor ya da öğrenciysek mesai ve ders saatlerimizi biliyoruz. Günde ortalama kaç saat uyuduğumuzu ve kaç saatimizin yolda geçtiğini biliyoruz. Yani zamanımızı harcayan, bizim yönetimimiz dışındaki tüm sorumluluk ve ihtiyaçlarımızın bilincindeyiz.

Peki arta kalan zamanı neden değerlendiremiyoruz? Veya neden işlerimizi yetiştiremiyor, kendimize zaman ayıramıyoruz? Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir.

Pek çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza ve yaptığımız işten verim alamamamıza neden oluyor.

Aşağıda kullanımı kolay, eğlenceli ve pratik teknikler önereceğiz. Kendiniz için uygun olanları inceleyebilir, birkaç deneme ile işlevselliğini test edebilirsiniz. İş, eğitim hayatınız için farklı, günlük yaşamınız için farklı teknikler de kullanabilirsiniz.

Kanban Tekniği ile Zaman Yönetimi

Kanban tekniği, ihtiyacımız olan fazla zamanı artırabilmek için mevcut iş ve sorumluluklarımızı planlama kolaylığı sağlamaktadır.  Kanban, zaman baskısını azaltırken, stres ve kaygıyı da dengelememizi kolaylaştırır. Bu teknik aracılığıyla zihnimizde dağınık halde duran tüm yapılması gereken işleri kağıda dökebiliriz. Böylece gözümüzde büyüyen işlerin hacmini, önemini ve ne kadar zamanımızı alacağını da görmüş oluyoruz.

Kanban tekniği dijital ortamda, bilgisayar programında, tahtada veya kağıt üzerinde hazırlanabilir. Bu tekniğe göre zaman baskısı yaşamamak için kişinin üzerindeki işler 3 gruba ayrılır. “Yapacaklarım, Yapmakta olduklarım ve yaptıklarım”. Bu 3 kategori başlığı yan yana yazılacak şekilde çalışma sayfasında 3 ayrı sütun oluşturulur.

1.       Yapacaklarım Sütunu

Yapacaklarım sütununa yapmaya başlamadığınız ama yapmanız gereken işleri yazmalısınız. Buraya yapmanız gerekenler kadar yapmak istediklerinizi de yazabilirsiniz. Yapılacaklar listesini yazılı olarak listelemek veya görselleştirmek kişinin üzerindeki işleri daha net görmesini sağlar. Dolayısıyla zaman yönetimi de daha kolay hale gelir.

Bu çalışma kişinin işlerini bitirmek için motive olmasını, zamanı daha verimli kullanmak için çabalamasını destekler. Aynı zamanda iş listesinin somutlaştırılması kişinin görevlerini yerine getirmesi için bir bağlayıcılık da sağlayacaktır. Üzerinizdeki işleri biliyor olmak başkalarının teklif ve ricalarına hayır diyebilmenizi kolaylaştırır. Ayrıca Kanban methodu ile üzerinizdeki işleri hafife almaz, işleri erteleyip biriktirmezsiniz.

2.       Yapmakta Olduklarım Sütunu

Yapmakta olduklarım sütununa yapacaklarım listesinden seçilen 3 iş yazılır. Bu 3 işe aciliyete göre öncelik verilmiş olabilir. Veya ilk olarak onlardan başlamak tercih edilmiş olabilir. Bu sütunda sadece 3 işe öncelik verilmesinin nedeni ise kişinin üzerindeki zaman ve performans baskısını azaltmaktır.

Daha fazla işin sırada beklediğini bilmek kişiyi işleri yarım bırakmaya veya baştan savma yapmaya itebilir. Böylece zaman yönetimi çok daha kolay hale gelir.

3.       Yaptıklarım Sütunu

Yaptıklarım sütunu ise kişinin yapıp bitirdiği işleri taşıdığı sütundur. Yapmakta olduklarım listesinde biten işler bu alandan silinip yaptıklarım alanına taşınır. Bu hem kişinin bitirdiği işleri görüp motive olmasını sağlar hem de psikolojik olarak kişiyi rahatlatır. Bu sütundaki işlerin artması bireyin üzerindeki işlerin azalmasını ifade eder. Bu nedenle bu sütunu doldurabilmek birey için ulaşılması gereken bir hedef niteliği taşır.

Yaptıklarım sütunundaki liste doldukça hissedilen tatmin de artacaktır. Kanban tekniğini uygulamak zaman baskısı yaşamamak için oldukça etkili. Üstelik işlerinizi tamamlamak ve artarak daha fazla iş üstlenmek için de motivasyon sağlar. İşlerinizi somutlaştırmanız üzerinizdeki işleri görmenizi, kendinizi buna göre organize etmenizi sağlar. Sorumluluklarınızı unutmaz, zamanlamayı kaçırmazsınız.

Neleri ne kadar sürede yapabildiğinizi görmek kendinizle de bir rekabete girmenizi sağlar. Bugün bunu yapabildiysem yarın daha iyisini yapabilirim düşüncesini tetikler. Daha iyisi olmasa dahi standardınızı korumak üzere sizi motive eder.

Eisenhower Matrisi Tekniği ile Zaman Yönetimi Becerinizi Geliştirebilirsiniz

Zamanı yönetme becerinizi geliştirmeye kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniğiyle başlayabiliriz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğe göre yapılması gereken işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir.

Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur. Böylece bireyin üzerindeki görev ve sorumluluklar önem ve aciliyet sırasına konur.

1.      Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Bu gruba giren işleri somutlaştırıp listelemek zamanımızı çalan işleri de net bir şekilde görmemizi sağlar.

Sosyal medyada zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma ve benzeri acil ve önemli olmayan işlerdir. Bu işlerle meşgul olmak zamanımızı daha efektif kullanmamız gereken dönemlerde zaman yok edici etkiye sahiptir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

2.      Acil Olan- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Bu grupta yer alan işler zaman yönetimi becerimizi olumsuz etkilemektedir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması ve 1 saat sonra kahve içmek için sizinle görüşmek istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda 1 saat sonra olacak bir görüşme için hazırlanmanız gerekmektedir.

Hayır diyebilmek ve bu tarz durumlarda yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmek gerekir. Böylece zaman baskısı yaşamamak için önceliklerinizi de belirlemiş olursunuz.

3.      Acil Olmayan-Önemli İşler

1 yıl sonra girilecek üniversite sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

4.      Acil- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan ve önemli işlerimizdir. İş hayatında yöneticilerimizden gelen taleplerde bazen bu kategoriye girebilmektedir.  Zaman yönetimi teknikleriyle bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Ancak çalışma koşullarımız bu tarz sürprizlere açık olmayı gerektirebilir. Stres yaşamamak için zaman planımızda bu tarz işler için boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

Zaman Yönetimi Teknikleri Neden Yeterince Kullanılmıyor?

Zamanı verimli kullanamamanın altında yatan nedenler bireysel, durumsal veya çevresel faktörler olabilir. Motivasyon düşüklüğü, erteleme davranışı, sorumlulukları önemsememe gibi bireysel nedenler zaman kullanımını olumsuz etkileyebilir. Zaman, iş ve güç dağılımı adil olmayabilir. Yani kişiye ihtiyaç duyulandan daha az sürede yapabileceğinden daha fazla iş yükü verilmiş olabilir. Dolayısıyla bu iş bireyin potansiyelini zorlar, yetersizlik, çaresizlik hissini besler.

Motivasyonu, özgüveni düşürür. Dikkat dağıtıcılar, plan dışı talep ve beklentiler, trafik vb. faktörler de zaman kullanımını olumsuz etkiler. Tüm bunlar zaman yönetimi becerisine duyulan ihtiyacı artıran etkenlerdir. Ancak zamanın kontrolü kaybedildiğinde düzene girmek ve sağlıklı bir ritim tutturmak özen ve zaman ister. Kimi insanlar çok çalışmaktan ve kişisel zaman yaratamamaktan dert yanar.

Kimi insanlarsa zamanlarını verimli kullanabilecekleri sorumlulukları, işleri olmadığı için zamanı yönetemezler. Biri çok çalışıp, kişisel zaman yaratamamakla sonuçlanır. Diğeri ise miskinliğe, hareketsizliğe ve sık sık erteleme davranışına neden olabilir. Kendi ritminizi bulabilmeniz ve zamanınızı yönetebilmeniz ise bilinçli farkındalık gerektirir.

İlk etapta kağıt kalemle veya dijital uygulamalarla zamanınızı planlayabilirsiniz. Hatırlatıcılar, alarmlar kurabilirsiniz. Zamanla işleriniz düzene girmeye başlar, zamanı yönetmek kolaylaşır ve kişisel zamanınız da artar. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetme Teknikleri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zaman Yönetimi Becerinizi Geliştirmek için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Zamanı verimli kullanmayı her yaşta ve her koşulda öğrenebilirsiniz. Aslında bu teknikleri öğrenebilmenin en önemli kaynağı motivasyondur. Zamanınızı verimli kullanmayı, kişisel ilgilerinize ve ihtiyaçlarınıza zaman ayırmayı istiyorsanız, teknikleri kolayca öğrenebilirsiniz. Bu tekniklerle belirli bir düzene girdikten ve alışkanlık edindikten sonra kendi bireysel tekniklerini dahi geliştirebilirsiniz.

Zamanı verimli kullanmak eğitim hayatınızdan başlayarak, profesyonel yaşamınıza, kişisel işlerinize, ilgilerinize, sosyal yaşamınıza kolaylık sağlar. Bu sayede hem başarılı, disiplinli, dakik bir çalışan/öğrenci olabilir hem de kendinize ve sosyal yaşama zaman ayırabilirsiniz. Kendinize zaman ayırmanız, eğitim ve iş dışında da alışkanlık ve rutinler edinmeniz motivasyonunuzu artırır. İşinizi daha keyifli yapar, iş dışı zamanların tadına daha çok varırsınız.

Ancak tüm önerilerimizi denemiş ve verim alamamış olabilirsiniz. Veya önerilerimizi deneyecek enerjiyi, zamanı bulamıyor olabilirsiniz. Böyle bir durum söz konusuysa zamanı yönetmek için profesyonel destek alabilirsiniz. Bu destek sayesinde zaman kullanımınızı olumsuz etkileyen faktörleri tespit edersiniz. Zamanı verimli kullanmak için hangi yöntemleri kullanabileceğinizi öğrenirsiniz. Zamansızlığın yol açtığı olumsuzluklardan çok daha kısa sürede kurtulabilirsiniz.

Zaman yönetimi tekniklerini öğrenip, uygulamaya başladığınızda beraberinde kişisel ve mesleki tatmin elde edebilirsiniz.

 

Read More

Dijital okuryazarlık becerisi bir diğer anlamıyla “dijital çağda hayatta kalma becerisi” olarak düşünülebilir. 21. Yüzyılın beraberinde hızla gelişen ve ilerleyen teknoloji sayesinde dünya küçülmekte, hayatımız değişip, şekillenmektedir.  İnternetin kullanılabildiği her yerden sınırsız bilgiye erişebilmek mümkün. Hatta çevrimdışı uygulamalarla dahi bilgiye kolaylıkla erişebilir hale geldik. Bilgiye erişme hızımız artarken doğru ve kaliteli bilgiye erişmek ise zorlaştı.

Bilgi eskiden geleneksel yollarla elde edilirdi. Okulda öğretmenler, kütüphanelerde kitaplardan bilgi toplanırdı. Dolayısıyla bilgiye erişim zor olsa da daha sağlıklı bilgi edinmek mümkündü. Şimdiyse internet resmi içerikler kadar bireysel kullanıcıların hazırlayıp paylaştığı bilgilerle de dolu. Her geçen gün artan şekilde geçerliliği, güvenilirliği yapılmamış, bilimsel dayanağı olmayan bilgilere maruz kalıyoruz.

Bu bilgileri bir fitreden geçirmek, dikkate almamak mümkün olsa da bu bilince erişebilmek için dijital okuryazarlık becerisi gerekiyor. Gün geçtikçe daha da gelişen ve yenilenen teknolojinin hızına ayak uydurmaksa hiç kolay değil. Teknolojinin içerisine doğan dijital yerliler için uyum sağlamak daha kolay olsa da yeterli değil.

Uyum sağlamak kadar teknolojiyi ve dijital kaynakları etkili ve verimli kullanabilmeyi de bilmek gerekiyor. Her internet, medya veya dijital kaynak kullanıcısı dijital okuryazar kabul edilmiyor. Okuryazarlık düzeyinde kullanıcı olabilmek için herhangi bir sorunun çözümünde dijital bilgiye aktif olarak erişebilmek gerekmektedir.

Erişimin dışında ulaşılan bilgiyi etkili kullanma, değerlendirme ve buna yenilerini katabilme becerisini de gerektirmektedir. Dolayısıyla dijital kaynaklara erişmek, kullanmak dijital okuryazar olmak için yeterli değildir. Gençler dijital kaynakları daha fazla kullansa da yapılan araştırmalar gençlerin dijital okuryazarlığının düşük olduğunu göstermektedir. Siber saldırılar, zararlı yazılımlar, mahremiyetin korunması, yasal hak ve sınırlılıklar konusunda da bilgi sahibi olunmalıdır.

Peki daha geniş tanımıyla dijital okuryazarlık nedir? Bu beceriyi kazanmak neden önemli? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Nedir?

Dijital okuryazarlık kavramını geliştiren Paul Gilster, dijital okuryazarlığın sadece tuşlara basmaktan ibaret olmadığını fikirlere hâkim olmayı da gerektirdiğini belirtmektedir. Bu aynı zamanda dijital cihazlar aracılığıyla bilgiyi bulma, anlama, analiz etme, üretme ve paylaşabilme becerisidir. Dijital okuryazar olmak bilişsel otorite, güvenlik, gizlilik, yaratıcılık, etik sorumluluk ve dijital medyanın kullanımını gerektirmektedir.

Bilgisayar okur yazarlığı ile sıklıkla karıştırılsa da birbirinden farklıdır. Dijital kaynaklar bilgisayarla sınırlı tutulmamalıdır. Bilgisayarda kullanılabilen paket programlara hakim olmak bu beceri için yeterli değildir. Çok daha geniş kapsamda düşünülmesi gerekmektedir. Dijital kaynakları okuma, analiz etme, derleme, geliştirme ve dijital kaynaklarla yazabilme, üretebilme becerisidir.

Dijital kaynaklara sahip olmak, onları kullanabilmek okuryazar olmak için yeterli değildir. Dijital okur yazar olabilmek için bilgiyi kullanma, anlama ve üretebilme becerilerine sahip olmak gerekir. Bu anlamda da her dijital kaynak kullanıcısı dijital okur yazar kabul edilmemelidir.

Dijital mecrada iyi bir okuryazar olabilmek için şu 3 bileşene sahip olmak gerekmektedir;

  • Çeşitli donanım aygıtlarına ve yazılım uygulamalarına erişim ve bunları kullanma bilgi ve becerisi,
  • Dijital içerik ve uygulamaları anlamak ve eleştirel bir şekilde analiz etmek için yeterlilik,
  • Dijital teknoloji ile yaratma/üretme becerisi

Ayrıca dijital okuryazarlık teknik, bilişsel ve sosyal-duygusal olmak üzere üç farklı boyutta ele alınmalıdır.

Dijital Okur Yazarlığın Boyutları

Teknik boyut, dijital okuryazar olmak için sahip olunması gereken teknik ve bazı işlevsel becerileri kapsamaktadır. Veri aktarımını sağlayacak aygıtları kullanabilmek, internete bağlanabilmek, basit teknik sorunlara müdahale edebilmek gibi. Ayrıca bilgiye erişimi sağlayacak uygulamaları, eklentileri indirebilme, basit kullanıcı programlarını kurabilme de bu kapsamdadır.

E-posta alma ve gönderebilme, veri ekleme, gelen veriyi indirme, sosyal hesaplara giriş yapabilme, şifre belirleme, şifre yenileme de örnek verilebilir.

Bilişsel boyut ise çevrimiçi aramada eleştirel düşünme, dijital bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerilerini kapsar. Bilgiyi alma, paylaşma veya üretme amacıyla uygun yazılım programlarını seçebilme ve değerlendirebilme yetisine sahip olabilmektir. Ayrıca yeterli bir dijital okuryazarlık için kullanıcıların ahlaki ve etik konularda bilgili olmasını gerektirmektedir.

Sosyal-duygusal boyut ise güvenlik, etik ve mahremiyet konularını kapsamaktadır. İnternet iletişim, sosyalleşme, alışveriş, bilgi paylaşımı veya bilgi edinimi için kullanılabilir. Ancak kullanım amacı ne olursa olsun kişisel bilgilerin gizli tutulması ve bilgilerin güvenliğinin sağlanması gerekir.

Pek çok resmi kurum Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında veri gizliliğine büyük hassasiyet göstermektedir. Ancak internet resmi hesaplar kadar sahte ve kötü niyetli kullanıcıların da takibindedir. Bu da kişisel bilgiler tehdit altında bulunduğunda tehdide karşı nasıl başa çıkılacağını bilmeyi gerektirir.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Neden Önemli

Dijital çağda var olabilmek, bilgiyi almak, işlemek, dönüştürmek ve dağıtabilmek için bu becerinin kazanılması yaygınlaştırılmalıdır. 21. Yüzyılda dijital kaynak kullanıcıları dijital yerliler ve göçmenler olarak ikiye ayrılmaktadır. 1980 ve sonrası doğanlar dijital yerliler kabul edilse de aslında yaşın dijital yerli olmakla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

Dijital Göçmenler ile Dijital Yerlilerin Teknolojik Uyumunu Sağlıyor

80 sonrası teknolojinin hızla gelişmesi, dijital kaynaklara erişimin kolaylaşması dijital yerli tanımının gelişmesine neden olmuştur. Ancak daha ileri yaşlardaki bireyler de teknolojiye duydukları ilgi ve yatkınlıkla dijital yerli statüsüne girebilirler. Dijital göçmenlerse analog dünyada doğmuş, teknolojik kültür ile sonradan karşılaşmış, uyum sağlamaya çalışan nesildir.

Günümüzde eğitmenlerin yaşları itibariyle ağırlıklı olarak dijital göçmenler sınıfında olduğu görülmektedir. Bu da eğitimin daha geleneksel işletilmesine neden olmaktadır. Dijital göçmenlerin eğitimden verim alabilmesi için teknolojiye adapte olmuş ve dijital okuryazarlık sahibi öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu da dijital okur yazarlığın önemini artırmaktadır.

Okullarda çoğunlukla geleneksel öğretmen ve öğretim methodları kullanılmaktadır. Okur yazarlık için matbu kaynaklara, kaleme, kağıda ihtiyaç duyulmaktadır. Oysa teknolojinin ve çağın geldiği son nokta bilginin çok daha hızlı işlenmesini gerekli kılmaktadır. Öğrenen kadar öğretenin de çağın bu hızını yakalaması ve ayak uydurması gerekmektedir.

Sağlıklı Bilgi Kazanımı ve Güvenli İletişim Sağlar

Dijital okuryazarlık becerisine sahip bireyler ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için doğru ve güvenilir kaynaklardan faydalanırlar. Referans ve kaynak taraması yapabilir; bilimsel ve güvenilir içerik sunan adresleri ayırt edebilirler. Bu da edinilen bilginin güncel, doğru ve tutarlı olmasını sağlar. Bilgiyi kullanır veya başkalarıyla paylaşırken referans belirtmeye özen gösterirler.

Sosyal hesaplar üzerinden iletişime geçerken paylaştıkları içeriklerle etik değerlere uygun davranırlar. Kullandıkları iletişim dili de gerçek yaşamda gerçek ilişkileri içerisinde kullandıkları iletişim tarzıyla uyumludur. Bu da sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan sözel saldırıların, hakaret ve yorumların da azalmasını destekler.

Etkili ve Verimli Zaman Yönetimi

Dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılması internette veya dijital kaynaklar aracılığıyla verimsiz geçirilen zamanın azaltılmasında da etkili olacaktır. İnternetin kullanım amacı, süresi ve kapsamlı dijital okuryazarlarda olmayanlara göre daha farklıdır. Kullanım sürelerini, sıklığını ve amacını yönetmekte daha az zorlanırlar. Dijital kaynakları daha verimli, hızlı, etkili ve güvenli şekilde kullanabilirler. Ayrıca bu beceri sayesinde bilgi kirliliği, sanal zorbalık gibi riskler de azaltılabilir.

Sanal Zorbalığa Karşı Bilinç Geliştirilir

Özellikle öğrenciler arasında yaygın olan sanal zorbalık pek çok gencin fiziksel- psikolojik sağlığını tehdit etmektedir. Dijital okuryazarlık sanal zorbalığın da azalmasını desteklemektedir. Bir nevi kullanıcılarda sanal saygı ve empati bilincinin gelişmesini desteklemektedir. Dijital okur yazar olma bilincini kazanan bireylerde sanal mahremiyete saygı da gelişir. Mahrem görüntü, video, yazışma veya konuşmaların başkalarıyla paylaşılması veya çoğaltılmasının önüne geçilir.

Günümüzde özellikle tanınmış kişilerin özel yaşam alanlarında izinleri dışında çekilen video ve resimleri izinsizce paylaşılabilmektedir. Bu özel alana müdahale sosyal ağ içerisinde de yapılmaktadır. Kişinin izni olmaksızın fotoğraf ve videoları çoğaltılıp bilgisi dışında başkalarıyla paylaşılabilmektedir. Ahlaki açıdan da doğru olmayan bu davranışların hukuki açıdan da yaptırımları bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla bilgileri dışında gerçekleşen bu sanal zorbalığı tespit etmek de mümkün değildir.

Sanal zorbalıkla ilgili LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Kişisel Verilerin Korunmasını Sağlar

Dijital dünyada yaygınlaşan sanal hırsızlığın mağduru olmamak için de okuryazarlık becerisine ihtiyaç vardır. Gençler de dahil olmak üzere pek çok kullanıcı sosyal medya hesaplarını çaldırabilmekte veya güvensiz sitelere kişisel bilgilerini verebilmektedir. Dolandırıcılık, intihal, sahte hesaplar gibi kişilerin mallarına, şahsi değerlerine zarar verecek konularla ilgilide bilgi edinilmelidir.

Günümüzde özellikle teknolojiyle barışık olmayan veya teknolojiyi sınırlı şekilde kullanan bireyler için kişisel veriler tehlikededir. Bu kişiler hem teknolojik cihazlarına hem de kişisel verilerine zarar verebilecek içeriklere erişebiliyorlar. Zararlı spam mailler, sms ve linkler gibi. Ayrıca itibar edilmemesi gereken kişilere çekiliş, hediye, piyango, fırsat adı altında bilgilerini verebiliyorlar.

Sanal oyun ve uygulamalarda da fark etmeden maddi kayıplar yaşayabiliyorlar. Dijital okuryazarlık becerisi edinmek bu tarz maddi ve manevi zararların da önüne geçilmesini sağlıyor.

Dijital okuryazar olmak özelliklede öğrencilerin eğitimde ve kariyer fırsatlarını yakalama noktasında daha avantajlı olmalarını desteklemektedir. Dijital okur yazar olmak öğrencilerin bilgiyi daha hızlı edinmesini, işlemesini ve dönüştürmesini desteklemektedir. Doğru kullanıldığında etkili problem çözme becerisi katmaktadır. Yaratıcılığı, evrenselliği ve üretkenliği de desteklemektedir. Özellikle İngilizce bilen kullanıcılar için daha zengin ve global düzeyde bilgiye erişmek de kolaylaşmaktadır.

Dijital Okuryazarlık Yurtdışı Eğitim ve Kariyer Fırsatlarına Erişimi de Kolaylaştırıyor

Dijital okuryazarlık yurtdışı eğitim ve kariyer fırsatlarının da yakalanmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmaktadır. Dijital çağa kadar yurtdışı eğitim çoğu öğrenci için çok daha zorlu ve külfetli bir alternatifti.

Üniversiteler, ülkeler, kültürler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak, sosyal destek eksikliği bu zorluğu destekliyordu. Ancak dijital çağın verimli kullanımı dünyanın bir ekrana ve arama motoruna sığmasını sağladı. Şimdi tek bir dokunuşla hiç bilmediğimiz ülkelere, kültürlere misafir olabiliyoruz. Sosyal ağlar sayesinde başka dillerden insanlarla tanışabiliyor, ilişki kurabiliyoruz. Bu da öğrencilerin yurtdışı eğitim ve kariyer hayallerinin eğitime dönüşmesini sağlıyor.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Dijital okuryazar olmak ise bireylerin gelişimini destekliyor, rekabet ortamındaki güçlü yönlerini belirginleştiriyor. Siz de kariyerinizde başarılı olmak istiyorsanız kariyer planı yaparken dijital okuryazar becerilerinizi gözden geçirmelisiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Dijital okuryazarlık becerisine ek olarak kariyerinize bilinçli yön vermek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Kanban tekniği zamanı organize etmekte, görev ve sorumluluklarını önceliklendirmekte zorluk yaşayan herkes için oldukça kullanışlıdır. Artan nüfus, kalabalıklaşan şehirler ve kaos sonucu zaman özellikle büyük şehirlerde daha kıymetli hale geldi. Teknolojinin gelişmesi hayatı kolaylaştırmaya hizmet ederken bir o kadarda dikkat dağıtıcı unsur halini aldı. Günümüzün büyük çoğunluğu trafikte işe, okula veya diğer sorumluluklarımıza ulaşmaya çalışırken geçiyor.

Önemli bir zamanımızı telefon, tablet, bilgisayar veya televizyonla harcıyoruz. Öğrenciler her yıl birbirinden önemli sınavlara büyük bir rekabet ortamında hazırlık yapıyor. İş hayatındaki rekabetse çok daha büyük. İş bulmak kadar mevcut konumunu korumak ve mümkünse terfi almak gerekiyor. Bütün bunlar bireylerin üzerindeki baskıyı artıyor.

İnsanlar çalışmak, üretmek veya öğrenmek kadar dinlenmeye ve deşarj olmaya da ihtiyaç duyuyor. Ancak bunun için yeterli zaman çoğunlukla bulunamıyor. 2020 yılında tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgını ile başlayan pandemi süreci de zaman yönetimini zorlaştırdı. Bir kısmımız işine eski düzeninde devam ederken önemli bir kısımda evden çalışıyor veya eğitim alıyor.

Her yaştan öğrenci için eğitim artık online sürdürülüyor. Dolayısıyla evlerimizin niteliği değişti. Evimiz hem konfor alanımız hem iş yerimiz, okulumuz, kreşimiz hem de ilgi ve beceri alanımız. Evde çalışıyor, okuyor, üretiyor, dinleniyor, gelişiyoruz. Her şeyi tek bir yerde yapıyor olmak yolda geçirdiğimiz zamanı bize kazandırsa da yeterli değil. Çünkü yolda geçen zamanın yerini evde yapılması gereken diğer işler aldı.

Kanban tekniği, ihtiyacımız olan fazla zamanı artırabilmek için mevcut iş ve sorumluluklarımızı planlama kolaylığı sağlıyor. Verimli zaman yönetimi tekniği olan Kanban, zaman baskısını azaltırken, stres ve kaygıyı da dengelememizi kolaylaştırıyor. Bu teknik aracılığıyla zihnimizde dağınık halde duran tüm yapılması gereken işleri kağıda döküyoruz. Böylece gözümüzde büyüyen işlerin hacmini, önemini ve ne kadar zamanımızı alacağını da görmüş oluyoruz.

Peki kanban methodu nedir? Nasıl Kullanılır? Avantajları nelerdir? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Öneriler ve Çalışan Ebeveyn Olmak ve Çocuklarla Kaliteli Zaman Geçirmek yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kanban Tekniği Nedir?

Kanban methodu Japonların çalışma disiplinine ve kültürüne göre düzenlenmiş etkili bir zaman yönetimi methodudur. İlk olarak Toyota fabrikasında çalışan bir mühendis tarafından kullanılmıştır. Japoncada tahta/tabela anlamına gelen Kanban yönteminin iki temel prensibi var. Görselleştirmek ve sınırlandırmak. Görselleştirmek verilen görevi somut bir hale getirirken sınırlandırmak bu görevlerin yığılmasını engeller.

Tekniği kullanırken görsellerden faydalanıyor olmak sağ beynin, dili ve kelimeleri kullanıyor olmak ise sol beynin devrede olmasını sağlıyor. Dolayısıyla teknik her iki zeka alanına da hitap ediyor. Kanban tekniğinin bu özelliği herkes tarafından kullanılabilirliğini artırıyor.

Kanban Tekniği Nasıl Kullanılır?

Kanban tekniği dijital ortamda, bilgisayar programında, tahtada, panoda, duvarda, yerde veya kağıt üzerinde hazırlanabilir. Sadece bir kalem, kağıtla hazırlanabileceği gibi renkli kalemler, post itler ve görsellerle de desteklenebilir. Renklerin, post itlerin kullanımı daha dikkat çekici ve keyifli hale gelmesini destekleyecektir ancak şart değil. Bireysel olarak kullanılabileceği gibi ekip, takım, şirket, aile olarak da çıkarılabilir.

Kişisel, özel, sosyal, akademik veya mesleki yaşam için de kullanılabilir. İsterseniz tüm görev ve sorumluluklarınızı bir arada yazabilir ya da hepsi için ayrı kategorilerde çalışabilirsiniz. Evde yapılacaklar, okulda yapılacaklar, iş yeri, ilgi alanları, ödemeler, alınacaklar gibi. Tekniği öğrendiğinizde ve pratik kazandığınızda ihtiyacınıza göre çok daha çeşitli çalışmalar yapabilirsiniz.

Çalışmanız gereken konular, öğrenmek istedikleriniz, gezip görmek istediğiniz yerler veya tatmak istediğiniz lezzetler gibi. Görselleştirme kadar önemli bir diğer konu ise sınırlandırmak ve sınıflandırmaktır. Zihnimiz çoğunlukla yaptığımız, yapacağımız ve yapmakta olduğumuz işlerle meşgul. Bunları kategorize etmekte zorlanıyor ve çoğunlukla hiçbir işi bitiremediğimiz veya yol alamadığımız yanılgısına kapılıyoruz.

Bu da bize günümüzün oldukça verimsiz geçirdiğimizi ve bir arpa boyu yol alamadığımızı düşündürüyor. Kanban tekniği zihnimizde dağınık halde duran her şeyi bir düzene sokma imkanı sunuyor. Bu teknikle yaptıklarımızı, yapacaklarımızı ve yapmakta olduklarımızı kategorize edebiliyoruz. Böylece neyi bitirdik, neye başlamalıyız ve neyin ne kadarını yaptık somut şekilde görebiliyoruz.

Dolayısıyla bu teknik ile çalışırken işlerinizi “Yapacaklarım, Yapmakta olduklarım ve yaptıklarım” olarak sınıflamanız gerekiyor. Bu sınıflamayı yaparken ilgili başlıkları çalışma kağıdınıza veya alanınıza yan yana 3 sütun halinde yazmalısınız.

1.Yapacaklarım Sütunu

Yapacaklarım sütununa henüz yapmaya başlamadığınız ama yapmanız gereken işleri yazmalısınız. Buraya yapmanız gerekenler kadar yapmak istediklerinizi de yazabilirsiniz. Henüz planlamadığınız ama yapmayı hayal ettiğiniz, arzu ettiğiniz şeyler de olabilir. Tüm bu görev ve isteklerinizi buraya yazmanız artık onları yapmaya başlamanız için de motivasyon sağlayacak.

Ayrıca yapılacaklar listesini yazılı olarak listelemek veya görselleştirmek kişinin üzerindeki işleri daha net görmesine de yardımcı olur. Böylece zamanınızı gereksiz yere harcadığınız, gerekenden fazla oyalandığınız işlerinizi de tespit edebilirsiniz. Bunların hepsi önemliyse ve özellikle iş hayatınızla ilgiliyse ekibinizi genişletmeyi ve işleri diğerlerine dedike edebilirsiniz. Varsa ekip arkadaşlarınızdan destek isteyebilir, yöneticinizle de iş yoğunluğu üzerine konuşabilirsiniz.

Evde de aynı yöntemi kullanabilirsiniz. Üzerinizde fazla iş birikiyorsa ve yetiştiremiyorsanız yapılacaklar listenizin bir kısmını diğer aile bireylerine devredebilirsiniz.

Kanban tekniği kişinin işlerini bitirmek için motive olmasını, organize olmasını, zamanı verimli kullanmasını destekler. Aynı zamanda iş listesinin somutlaştırılması kişinin görevlerini yerine getirmesi için bir bağlayıcılık da sağlayacaktır. Üzerinizdeki işleri biliyor olmak başkalarının teklif ve ricalarına hayır diyebilmenizi kolaylaştırır. Ayrıca kanban methodu ile üzerinizdeki işleri hafife almaz, işleri erteleyip biriktirmezsiniz.

2.Yapmakta Olduklarım Sütunu

Yapmakta olduklarım sütununa yapacaklarım listesinden seçeceğiniz 3 işi yazmalısınız. Bu 3 iş aciliyete göre öncelik verilmiş veya doğrudan tercih edilmiş olabilir. Burada daha az veya daha fazla iş seçilmemesinin de motivasyonu destekleyen bir nedeni var. 3 işe öncelik verilerek kişinin üzerindeki zaman ve performans baskısının azalması amaçlanıyor.

Çünkü sınırlı zamanda mümkün olandan daha fazla işi üstlenmek zaman ve performans baskısını artırıyor. Daha fazla işin sırada beklediğini bilmek kişiyi işleri yarım bırakmaya ya da baştan savma yapmaya itebiliyor. Kalabalık bir listeden üç işe öncelik vermek ise daha kaliteli işler üretmek ve zaman baskısı yaşamamak için kolaylık tanıyor. Böylece Kanban tekniği ile erteleme davranışının da önüne geçilmiş oluyor.

3.Yaptıklarım Sütunu

Yaptıklarım sütunu ise kişinin yapıp bitirdiği işleri taşıdığı sütundur. Yapmakta olduklarım listesinde biten işler bu alandan silinip yaptıklarım alanına taşınır. Bu hem kişinin bitirdiği işleri görüp motive olmasını sağlar hem de psikolojik olarak kişiyi rahatlatır. Bu sütundaki işlerin artması bireyin üzerindeki işlerin azalmasını ifade eder.

Bu nedenle bu sütunu doldurabilmek birey için ulaşılması gereken bir hedef niteliği taşır. Yaptıklarım sütunundaki liste doldukça hissedilen tatmin de artacaktır.

Kanban Tekniğinin Avantajları

  • Kanban yöntemiyle işlerinizi zamanında tamamlamak ve bunun sonucunda artarak daha fazla iş üstlenmek motivasyonunuzu artırır.
  • İşlerinizi somutlaştırmanız üzerinizdeki işleri görmenizi, kendinizi iş planınıza göre organize etmenizi sağlar.
  • Bu sayede sorumluluklarınızı unutmaz, zamanlamayı kaçırmazsınız.
  • Kanban tekniği ile zaman baskısı yaşamaz, zaman baskısı sonucu açığa çıkan stres veya kaygıyı duymazsınız.
  • Kendinize, ilgi ve becerilerinize, sevdiklerinize daha fazla zaman yaratabilirsiniz.
  • Zihninizdeki karmaşadan kurtulur, rahatlarsınız.
  • Neleri, ne kadar sürede başarabildiğinizi görürsünüz.
  • Daha iyisini başarmak için motive olursunuz.
  • Erteleme davranışı bırakırsınız.
  • İşlerinizi, görev ve sorumluluklarınızı hafife almazsınız.
  • Ne yaptığınızı veya yapmanız gerektiğini bilmediğinizde diğerlerinin yardım taleplerine veya isteklerine hayır demek zor olabilir. Kanban yöntemi ile zaman ayıramayacağınız işler için “Hayır” diyebilir hale gelirsiniz.

Neleri ne kadar sürede yapabildiğinizi görmek kendinizle de bir rekabete girmenizi sağlar. Bugün bunu yapabildiysem yarın daha iyisini yapabilirim düşüncesini tetikler. Daha iyisini yapmak istemiyor veya ihtiyaç duymuyorsanız bile standardınızı korumak üzere sizi motive eder.

Kanban tekniği ve diğer zaman yönetimi önerilerimizden beklediğiniz performansı alamıyorsanız bir profesyonelden destek alabilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Read More

Sosyal medya kullanımı, 21. yüzyılın iletişim şekli oldu. Özellikle 2020’de hayatımıza giren pandemi koşulları ile tüm dünyada sosyal medya kullanım sıklığı arttı. Günümüzde her yaştan birey veya kurum kendi hesaplarını oluşturmakta ve aktif şekilde sosyal medyayı kullanmaktadır. Sosyal Medya tanımı yapıldığında kullanıcıların kendi ürettiği içeriği yayınladığı ve paylaştığı online platformdur.

İletişime geçmenin yanı sıra, kendini ifade etme, reklam verme, ikna ve etkileme aracı olarak da kullanılmaktadır. BTK’nın açıkladığı en sık kullanılan sosyal medya ağları yaş gruplarına göre farklılık göstermektedir. Sosyal medya kullanım yaşı 13 yaş ve üzeridir. Uzmanlar önermiyor olsa da pek çok aile daha küçük yaş gruplarına da hesap oluşturabilmektedir.

Sosyal medya internetin ve hesaplara erişilebilecek teknolojik cihazın bulunduğu her ortamda kullanılabilmektedir. Dolayısıyla çocuk ve gençler için sosyal medya kullanımının takip edilmesi, bilinçli kullanım hakkında bilgilendirmeler yapılması gerekmektedir. Gençler için sosyal medya hesaplarının nasıl, ne sıklıkta ve hangi amaçla kullanıldığı gencin kendisi ve ailesi tarafından takip edilmelidir.

Sosyal Medya Kullanımı Gençler İçin Faydalı mı Zararlı mı?

Özellikle ergenlik yıllarını içine alan 12-21 yaş grubu için sosyal medya kullanımı farklı değişkenler göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Bu yaş grubu 21. Yüzyılda dünyaya gelmiş dolayısıyla teknolojinin içerisine doğmuş bireylerden oluşmaktadır. Dolayısıyla bu yaş grubu için teknolojinin, internetin ve sosyal medyanın kullanımı diğer kuşaklardan çok daha farklıdır.

Onlar için sosyal medya, teknolojik ürünler ve internet; bilgiye erişme, bilgiyi kullanma, bilgiyi yayma araçlarıdır. Bunun yanı sıra sosyal medya sosyalleşme, kişilik geliştirme, kendini ve diğerlerini kıyaslama ve değerlendirme alanıdır. Ergenliğin getirdiği fiziksel, zihinsel, duygusal değişiklikler nedeniyle gençler için ergenlik kendileriyle fazlaca meşgul oldukları dönemdir. Bu dönemde aileyle paylaşımlar azalırken akranlarla paylaşım sıklığı ve geçirilen zaman artmaktadır.

Bu zamanın önemli bir bölümü de sosyal medya ve internet üzerinde geçirilmektedir. Dolayısıyla özellikle duygusal ihtiyaçlar noktasında gençler burada incinmeye veya incitmeye açık durumdadır. Dijital zorbalık çağımızın önemli bir sorunu haline gelmektedir. Bugün pek çok aile sosyal medyanın olumsuz etkilerinden koruyabilmek adına çocuklarına kullanım kısıtlamaları getirmektedir. Ancak sosyal medyanın günümüz koşullarında kısıtlanması veya yasaklanması yapıcı ve yararlı bir çözüm değildir.

Kısıtlamak yerine nasıl daha sağlıklı, verimli ve bilinçli kullanılabileceği bireylere öğretilmelidir. Sosyal medya kullanımının avantaj ve dezavantajlarını ayrı ayrı ele alalım.

Sosyal Medya Kullanımının Gençler İçin Faydası

Sosyal medya kullanımı zararlarından bahsetmeden önce bilinçli kullanıldığında gençlere hangi faydaları sağladığından bahsedelim. Özellikle pandemiyle beraber sosyal medya kullanımı gençlerin sosyal ilişkilerini devam ettirebilmesi için önemli hale geldi. Yüz yüze grup olarak görüntülü görüşme yapılabilecek platformlarda öğrenciler ders çalışabiliyor, bilgilerini ve fikirlerini paylaşabiliyor. Akademisyenlerin, eğitmenlerin sosyal medyada paylaştığı canlı yayınlara erişilebiliyorlar.

Gençler sadece kendi ortamlarından insanlarla değil dünya çapında da farklı insanlarla etkileşim kurabiliyor. Böylece hem yabancı dil kullanımlarını geliştiriyor hem de farklı kültürleri tanıyabiliyorlar. Çekingen mizaca sahip, dolayısıyla iletişim başlatmakta zorlanan bireyler sosyal medyada daha sosyal ve girişken olabiliyor.

Gençler oluşturdukları blog, youtube veya instagram sayfaları aracılığıyla yetkinlik alanlarına yönelik içerik üretebiliyorlar. Verimli içerik sunabilmek için daha çok araştırıyor, bilgilerini geliştiriyorlar. Böylece bilgilerini tazeleme, geliştirme ve paylaşma imkanına sahip oluyorlar. Ayrıca ilgi ve ihtiyaç alanlarına göre başkalarının profesyonel içeriklerini takip ederek bilgi edinebiliyorlar. Model aldıkları kişilerin sosyal medya kullanımlarını örnek alarak benzer ilgi alanlarına ve çalışmalara yönelebiliyorlar.

Sosyal medya aynı zamanda pek çok genç için dünyadan haberdar olma kaynağı. Yani dijital ortamda gençler güncel olayları, ekonomiyi, siyaseti, bilimi ve teknolojiyi dünyayla aynı anda takip edebiliyorlar.

Sosyal Medya Kullanımının Gençler İçin Zararları

Sosyal medya mecraları birbirini tanıyan insanlar kadar tanımayan insanların da etkileşimde olduğu bir ortamdır. Burada bireyler gerçek kişilere ait gerçek hesaplarla iletişim kurmaktadır. Ancak sosyal medyada kimi zaman gerçek dışı kimliklerle çevrimiçi olan bireylerle karşılaşılabilmektedir. Gerçek biriyle iletişimde olduğunu düşünen genç için bunun doğru olmadığı anlaşıldığında ciddi bir yıkım gerçekleşebilmektedir.

Aynı zamanda gençler sahte hesaplarla etkileşime girdiklerinde fiziksel, duygusal ve maddi olarak da tehdit altında olabilmektedir.

Nefret, Hakaret, Tehdit Söylemleri ve Siber Zorbalık

Sosyal medya kullanımı sırasında fiziksel paylaşımın olmayışı bireylerin birbirlerine karşı daha olumsuz söylem, tavır ve tutum sergilemesine neden olabilmektedir. Bireyler gerçek hayatta başkalarına söyleyemeyeceği veya yapamayacağı şeyleri sosyal medya hesaplarından güç alarak yapabilmektedir. Olumsuz, hakaret, küfür, tehdit ya da taciz içeren yorumlar, mesajlar gibi. Bu davranışları sergileyen bireyler karşı tarafın biricikliğine zarar verdiği gibi kendi geleceklerine yönelikte kötü bir itibar geliştirmektedir.

İnternette paylaşılan her bir içeriğin izi kalmakta ve bu izler ileride hoşnut olmayacağımız kanıtlar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Dolayısıyla yapılan her türlü içerik paylaşımı gelecek on yıllarda bize zararı olacak mı değerlendirilerek paylaşılmalıdır.

Nefret ve saldırganlık içeren söylem ve davranışlara maruz kalan gençler de sosyal medyadan olumsuz etkilenmektedir. Gençler burada tanıştıkları yabancıların gerçek hayatta da böyle olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla gençler tanınmayan kişilerin tehlikeli ve zorba olduğunu düşünebilmektedir. Bu da gençlerin sosyal ilişkilerini ve sosyal iletişim girişimlerini olumsuz etkilemektedir.

Bir diğer olumsuzluk ise siber zorbalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Nefret, tehdit, hakaret söylemleri de siber zorbalığa girmektedir. Yanı sıra bireylerin özel hayatlarına yönelik görsel, video ve yazışmaların izinsiz paylaşılması da siber zorbalıktır.

Akranlarının Çevrimiçi Hayatlarına Bakarak Kendi Benlik ve Hayatlarını Olumsuz Değerlendiriyorlar

Önemli bir olumsuz etki de gençlerin birbirleriyle sosyal medya performansını kıyaslıyor olmalarıdır. Gençler paylaştıkları içeriklere gelen beğeni ve yorumlarla kendilerini değerli ya da değersiz olarak nitelendirebilmektedir. Beğeni, yorum, takipçi sayısı ve paylaşım sıklığı gençler için önemli olmaktadır.

Gençler birbirlerinin hayatlarına bakarak kendilerini ve yaşantılarını değersiz görmektedir. Paylaşacak ilgi çekici, beğenilebilir içerik bulamayan gençler kırıklığa uğramaktadır. Tanımadıkları akranlarının sosyal medyada sürekli mutlu olduğunu gören gençler kendi hayatlarını renksiz bulmaktadır. Bu da kişinin hayatını, koşullarını ve ilişkilerini gözden geçirmesine neden olmaktadır.

Sosyal Medya Gençleri Kontrolsüz ve İhtiyaç Dışı Tüketime Motive Ediyor

Sosyal medyanın bir diğer olumsuz etkisi ise kontrolsüz ve ihtiyaç dışı tüketime sevk etmesidir. Gençler akranlarının kullandığı ürünleri, markaları bir gruba ait olmak ya da beğeni kazanmak arzusu ile satın alabilmektedir. Kimi ürünlerin maddi yükü gençlerin arzularına ulaşamamasına ve kırıklık yaşamasına neden olabilmektedir. Sosyal medyada yapılan ürün tanıtımları, reklamlar ve dikkat çekici sloganlarla yapılan kampanyalar gençleri etkilemektedir.

Tüketim çılgınlığı bireylerin kişiliklerinden ziyade kendilerini kullandıkları ürün ya da markalarla ifade etmelerine neden olmaktadır.

İstenmeyen İçeriklere Maruz Kalmak Travmatik Duygu ve Düşüncelere Neden Oluyor

Sosyal medyada şiddet, zorbalık, teşhir içeren görsel ve videolar da gençleri olumsuz etkilemektedir. Doğal afetler, kazalar, terör saldırıları, siyasi paylaşımlar gençlerin psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Gençlerde uyku- yeme sorunları, kaygı bozukluğu, depresyon, zarar görme korkusu, gelecek kaygısı gelişebilmektedir.

Gençler maruz kaldıkları içerik ve görüntülerle insanların kötü, tehlikeli ve dünyanın yaşanmaz olduğunu düşünebilmektedir. Tehlike ve kötülükler karşısında savunmasız, aciz, güçsüz olduğunu ve kendisini savunacak bir sistemin olmadığını düşünebilmektedirler.

Sosyal Medya Kullanımı Şekli Gencin Güvenliğini Tehdit Edebiliyor

Gençler etkileşim alabilmek ve hayatlarını paylaşabilmek için kendileri ve mahremiyetleriyle ilgili çok fazla içerik paylaşabilmektedir. Bu paylaşımlar gencin farkında olmadığı kişi ve kişiler tarafından takibe alınabilmektedir. Yaşadığı, okuduğu, çalıştığı yer, gelir düzeyi, yaşam şekli, ailesi hakkında başkalarına kötüye kullanılabilecek bilgiler verebilmektedir. Takip edilme, tehdit edilme, saldırıya uğrama, gasp edilme ya da yaşam alanına saldırı gibi tehlikeli durumlar açığa çıkabilmektedir.

Gencin kendisine yönelik içerikler paylaşması başkaları tarafından görsellerinin çalınarak sahte hesapların açılmasına sebep olabilmektedir. Gencin görseli ile oluşturulan sahte hesaplar istismar, dolandırıcılık ve benzeri kötü amaçlarla kullanılabilmektedir.

Yoğun Sosyal Medya Kullanımı Sosyal Beceri Eksikliği ve Dikkat Sorunlarına Neden Olabiliyor

Aynı zamanda sosyal medya kullanımı sosyal beceri eksikliğine de neden olmaktadır. Teknoloji ve internet aracılığı ile diğerleriyle iletişime geçen birey yüz yüze iletişimde zorluk yaşayabilmektedir. Sürekli ekrana maruz kalmak dikkat dağınıklığına, fiziksel yorgunluğa neden olabilmektedir.

Yapılan araştırmalar gençlerin gün içerisinde ilk ve son baktığı şeyin telefonları olduğunu göstermektedir. Oysa özellikle akademik eğitimlerini sürdüren öğrenciler için uyku öncesi telefonla ilgilenmek gün içerisinde öğrenilen bilgilerin kalıcılığını olumsuz etkilemektedir. Uyumadan önce gün içerisinde öğrenilenlerin 10 dakika tekrar edilmesi ise öğrenmenin etkinliğini artırmaktadır.

Gençler Arasında “Fear Of Missing Out” Görülme Sıklığı Artıyor

Sosyal medyanın yol açtığı bir başka kullanım sorunu ise Fear of Missing Out sorunudur. Türkçedeki adıyla gelişmelerden haberdar olamama, sosyal paylaşımları kaçırma korkusudur.

Fomo hastalığı bireylerin sık sık sosyal medya hesaplarına girmesi, sayfayı güncellemesi, yeni bir şey var mı kontrol etmesi durumudur. Bu bireyler sosyal medya hesaplarından uzak kaldıklarında tıpkı bir bağımlılık türü gibi yoksunluk belirtileri göstermektedirler. Huysuzluk, huzursuzluk, öfke, gerginlik, dikkat dağınıklığı, odaklanma güçlüğü gibi.

Gençlerin Sosyal Medya Kullanımına Yönelik Ailelere Öneriler

Aileler internet ve teknoloji kullanımının sınırlandırılması ve denetlenmesi aşamasında zorluk yaşayabilmektedir. Özellikle eğitimin online sürdürülmesi ailelerin takip mekanizmasını zayıflatmakta ve çocuklarına kötüye kullanım noktasında bilgi verirken de yetersiz kalmalarına neden olmaktadır. Aileler denetleme noktasında kullanıma hiç izin vermeme ya da tamamen serbest bırakma olmak üzere iki uç arasında gidip gelebilmektedir. Oysa günümüz koşulları teknolojiden mahrum yaşamak için uygun değildir.

Ailelerin sosyal medya kullanımına mani olmak yerine amaçlı, sınırlandırılmış ve kontrollü kullanıma müsaade etmesi gerekmektedir. Aileleri tarafından sosyal medya ve teknoloji kullanımı takip edilen çocuklar daha az bağımlılık gösteriyor. Aynı şekilde ailelerinin gözetiminde olan çocuklar zararlı içeriklere daha az maruz kalıyor. Gençler ailelerinin denetiminin farkında olarak siber zorbalık uygulamaktan kaçınıyor ve başkalarına da zorbalık uygulamıyor.

Ailelerin çocuk ve gençleri sosyal medya kullanımı noktasında bilgilendirmesi gerekiyor. Bilgilendirme ne kadar erken yaşlarda başlarsa çocuğun alışkanlık kazanımı o kadar kolay oluyor. Çocuğunuza sosyal medyada karşılaştığı olumsuzlukları ve tehditleri sizinle paylaşabileceği yönünde güven verin.

Siber zorbalığın çocuğun geleceği için kendisine, benlik gelişimine ve karşısındakine zarar verdiğini anlatın. Sosyal medyada kullanacakları her bir bilginin, cümlenin gerçek hayatta da başkalarıyla konuşulabilir, paylaşılabilir olmasına özen göstermelerini hatırlatın.

Bugünün koşulları değerlendirildiğinde sosyal medya ve internet öğrenci, öğretmen ve ebeveynler için önemli bir araç. Bu araç verimli kullanıldığında başarıyı olumlu yönde desteklemesi kaçınılmaz. Ancak kimi durumlarda bu aracın kullanımı kontrolden çıkabiliyor ve zarar verici hale gelebiliyor. Sosyal medyanın zarar vermeye başladığı fark edildiğinde mutlaka profesyonel desteğe başvurulması gerekiyor. Aba psikoloji her yaştan bireye bu konuda profesyonel destek sunuyor.

Sosyal medya kullanımı verimliliği ve teknolojiyi daha verimli kullanabilmek için Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

 

 

 

Read More

Motivasyon eksikliği bir işi yapmaya yönelik yeterli istek, ilgi, heves ve coşkunun olmaması durumudur. Yetersiz motivasyon başarıyı ve üretkenliği engelleyen en büyük etkenlerden biridir. Kariyerinde başarı elde etmek isteyen her yaştan bireyin performans gösterebilmesi için motivasyona ihtiyacı vardır. Harekete geçmek için ihtiyaç duyulan içsel güç ve motivasyona ancak doğru adımlar uygulanarak sahip olunabilir.

Motivasyon eksikliği ile başa çıkabilmek için ilk önce motivasyonu düşüren faktörler öğrenilmelidir. Düşük motivasyon nedenleri tespit edildiğinde motivasyonu olumsuz etkileyen faktörlerle baş etmek kolaylaşacaktır. Hedefsizlik veya yanlış hedefe yönelmek, özgüven eksikliği, zamanı verimli kullanamamak, fazla iş üstlenmek, işleri ertelemek motivasyon kaybına yol açmaktadır. Ayrıca performansımıza ve potansiyelimize yönelik olumsuz duygu ve düşüncelerimiz, kendimizi daha iyisine layık görmememiz de motivasyonumuzu zedelemektedir.

Yazımızın devamında motivasyon düşüklüğüne neden olan etkenleri paylaşacağız. Motivasyon Eksikliği nedenlerini öğrendikten sonra Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri yazımızı da okuyabilirsiniz.

Hedef Belirleyememe ya da Yanlış Hedef Belirleme Motivasyon Eksikliği Nedeni

Bireyin beklentileriyle, hayalleriyle uyumlu, karakteriyle örtüşen, ilgi, beceri alanlarına hitap eden hedefinin olması motivasyonunu artıracaktır. Hedef belirlerken kendi seçimimizi yapabiliyor olmamız, hayatımızla ilgili karar mekanizmasını elimizde tutmamız önemli. Bir hedef kişinin kendisiyle ne kadar örtüşürse o hedefe ulaşma arzusu o kadar yüksek olacaktır. Bu sayede hedefe giden yolda karşılaşılacak engelleri aşmak, yorgunlukla baş etmek ise daha kolay olacaktır.

Bu nedenle doğru hedef belirlemek motivasyon için oldukça önemlidir. Ancak doğru hedef belirlemekle herhangi bir hedef belirlemek aynı şey değildir. “Üniversite okumayı istemek” bir hedeftir. Ancak bu hedef kişi için yeterli motivasyonu taşımamaktadır. Yeterince yapılandırılmamış bir hedef ise en ufak bir olumsuzlukta motivasyon eksikliği kaynağı olacaktır.

Eşyaları, yapıları 3 boyutlu hayal edebilen, çizime, tasarıma ve yaratıcılığa yatkınlığı olan bir öğrenci düşünelim. Bu öğrencimiz gezip gördüğü yerleri, yürüdüğü sokakları, çevresindeki mimariyi inceleyerek, sorgulayıp, yorumlayarak değerlendirebiliyor olsun. Ölçeklendirme becerisi de olsun. Bu öğrencimiz için mimarlık onunla örtüşen bir meslek alternatifi olacaktır. Bu öğrencinin kariyerinde başarılı olması için mimarlık hedefinin üniversite boyutunu da planlayabilmesi gerekir.

Yapacağı araştırmalar sonucunda akademik başarısı, potansiyeli ve performansı ile uyumlu bir üniversite seçimi yapılabilir. Örneğin bu öğrencimiz İstanbul Teknik Üniversitesinde mimarlık fakültesini hedefleyebilir. İTÜ mimarlık fakültesinin geçmiş yıllardaki tavan ve taban puanlarına bakmak öğrencinin sınava hazırlık planını belirleyecektir. Yine seçilen hedefin daha ulaşılabilir olması için ana hedefe benzer nitelikte alternatifler belirlemekte önemlidir.

Örneğin; İTÜ birinci hedefi olan bir öğrenci İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesini ve ODTÜ’yü hedef listesine katabilir. Aynı zamanda büyük hedefe ulaşabilmek için yapılandırılmış daha küçük hedefler de belirlemek gerekecektir. Ders planı hazırlamak, çalışma sürelerini ve molaları planlamak, motivasyon ödülleri belirlemek gibi. Bu kapsamda hazırlanmış kısa ve uzun vadeli yapılandırılmış hedefler bireyin kariyerinde başarılı olmasına destek olacaktır.

Yoğun Kaygı, Stres ve Olumsuz Düşünceler Motivasyon Eksikliğine Neden Oluyor

Yapılacak işe yönelik duyulan yoğun kaygı, stres ya da iş ve işe yönelik konularla ilgili olumsuz düşünceler motivasyon eksikliği yaratabilir. Olumsuz duygu ve düşünceler strese ve biraz daha ilerlediğinde kaygıya yol açabilmektedir. “Sınava hazırlanmak çok zor”, “Sınav süresi çok kısa.”, “Sorular çok uzun.”, “Rekabet çok fazla.”, “Yeterince iyi değilim.”, “Başarılı olamayacağım.” Gibi negatif düşünceler ve önyargılar motivasyon düşüklüğüne neden olmaktadır.

Bireyin yeterince motive olabilmesi için stres ve kaygı ile başa çıkması gerekir. Ayrıca motivasyon için olumsuz duygu ve düşünceler olumlu veya objektif duygu ve düşüncelerle değiştirilebilmelidir. Sınav Kaygısı Gençlerde Neden Oluşuyor? Ve Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Potansiyelin Üstünde Sorumluluk Almak Motivasyon Eksikliği Yaratıyor

Bazen rollerimiz veya içinde bulunduğumuz koşullar gereği kapasitemizin üzerinde iş yüklenmek zorunda kalabiliriz. Örneğin; Öğrencilikte bir hafta içerisinde her gün birden fazla sınava hazırlanmak zorlayıcıdır. İş hayatında birbirinden önemli üç projede aynı dönemde rol almak zorlayıcı olabilir. Öğrencilikle beraber iş hayatını sürdürmek, bir kursa katılmak ve bu yoğunlukta sosyal hayattan da ödün vermemek yıpratıcı olabilir.

Bu örnekler kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Derslerine düzenli çalışan, günden güne tekrar yapan bir öğrenci için yoğun sınav haftası zorlayıcı olmayabilir. Burada önemli olan üstlendiğiniz işlerin zamanınızı, performansınızı ve potansiyelinizi göz önünde bulundurduğunuzda gerçekleştirilebilir olmasıdır. Gerçekleştirilebilir olmayan miktarda işi aynı anda üstlenmeniz yoğun stres yaşamanıza neden olacaktır. Zaman baskısı ve yorgunluk dolayısıyla motivasyon eksikliği yaratacaktır.

Burada sorumluluğunu üstlendiğiniz işler yapabileceğiniz düzeyde değilse zaman planlaması yapmanız faydalı olabilir. Başkalarına yönlendirebileceğiniz sorumluluklarınızı paylaşabilirsiniz. Öncelik sırasına koymak, zamanı yönetmek ve mümkünse ön hazırlık yapmak faydalı olacaktır. Örneğin sınav haftanız belliyse çok daha erken tarihte hazırlanmaya başlamanız aynı döneme denk gelecek işleriniz olduğunda duyacağınız baskıyı azaltacaktır.

Verimsiz Zaman Yönetimi Motivasyon Eksikliği Nedenleri Arasında

Zaman yönetimi eksikliği görev ve sorumluluklarımızı yetiştirmekte zorlanmamıza neden olur. Biriken, teslim tarihi yaklaşan işlerimiz zaman baskısıyla beraber performans kaygısını da yaratır. Zamanı verimli yönetememek keyif aldığımız aktivitelere, sosyal yaşama ve bireysel ihtiyaçlarımıza zaman ayıramamamıza neden olur. Dolayısıyla günün stresini atamaz, yeterince dinlenemez ve deşarj olamayız. Oysa verimli çalışabilmek ve üretebilmek için motive olabilmemiz gerekir.

Motivasyon için ise birlikte vakit geçirmekten keyif aldığımız kişilere ve aktivitelere zaman ayırmak gerekir. Sadece ders veya iş odaklı çalışmak, dinlenmeye, eğlenmeye ve kendimize zaman ayırmamak motivasyon eksikliği nedenidir. Konuyla ilgili Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Özgüven Eksikliği Önemli Bir Motivasyon Eksikliği Kaynağı

Kişinin sosyal ilişkileri, akademik başarısı, kariyer gelişimi, hatta kariyerinin belirlenmesi özgüven ile doğrudan ilintilidir. Özgüven eksikliği yaşayan bireyler sahip olduğu özelliklerin yeterliliğine karşı güven duymayan bireylerdir. Özgüveni düşük bir birey mevcut potansiyellerini sergilemekten çekinir. Sosyal yaşam içerisinde kendini ifade etmekte zorlanır, utangaçlık ve çekingenlik belirtileri gösterebilirler. Yoğun şekilde eleştirilme ya da beğenilmeme kaygısı duyabilir.

Potansiyeline ve performansına yönelik inancı düşük ve olumsuzdur. Bu noktada özgüven eksikliğinin potansiyelimizi keşfetme ve geliştirme açısından engelleyici bir güce sahip olduğunu görebiliriz. Dolayısıyla özgüven eksikliği ile motivasyon eksikliği ilintilidir. Başarılı olmak için özgüven eksikliği ortadan kaldırmak ve özgüveni yeniden yapılandırmak gerekir. Motivasyon, özgüven geliştikçe doğru orantılı şekilde artacaktır.

Ancak özgüven eksikliği motivasyonu zedeleyen bir faktör olsa da motivasyon üzerindeki etkisi diğer faktörlerle ilişkilidir. Buraya kadar bahsettiğimiz faktörler iyileştirilmedikçe özgüven tek başına motivasyonu artırmak için yeterli değildir. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! ve Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Önceleyememe ve Erteleme Alışkanlığı Nedeniyle Motivasyon Eksikliği Gelişiyor

Eisenhower Matris Tekniği ile İşlerinizi Öncelik Sırasına Koyun

Önceleyememe problemi, üzerimizdeki işleri aciliyet ve önemine göre öncelik sırasına koyamama durumudur. Günümüzü ve işlerimizi planlarken zamanımızın büyük çoğunluğunu çoğu kez acil olmayan ve önemsiz işlerle geçiririz. Gün sonuna geldiğimizde pek çoğumuz zamanı yetiştirememekten veya günü verimsiz geçirmekten yakınırız. Geriye dönüp baktığımızda ise gün boyu elle tutulur bir iş yapmamış ve neredeyse hiçbir işimizi de tamamlayamamış oluruz.

İşte bu durum iş planımızı önceleyemediğimizin bir göstergesidir. İşlerinizi önem sırasına göre planlarken kullanabileceğiniz etkili bir zaman yönetimi önerimiz olacak. Etkili zaman yönetimi tekniklerinden kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniğini denemelisiniz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Tekniğe göre yapılacak işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir.

Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Erteleme Alışkanlığından Kurtulmak için Eat The Frog Tekniğini Kullanabilirsiniz

Bir diğer önemli motivasyon eksikliği sebebi ise görev ve sorumlulukların sık sık ertelenmesidir. Ertelenen işler birikime neden olur, işler biriktiğinde zaman baskısı artar ve stres açığa çıkar. Biriken işlerin kalan vakitte yetiştirilemeyeceğine yönelik olumsuz düşünceler kaygıyı artırır. Sonuç olarak işi yapmaya yönelik motivasyon düşer. Ertelenen işler kendi içerisinde de yapmaya yönelik yeterli motivasyona sahip olmadığımız işlerdir.

Yani erteleme alışkanlığının altında yatan neden de motivasyon eksikliğidir. Ancak her zaman görev ve sorumluluklarımızdan keyif almamız ve yapmak için motive olmamız mümkün olamaz. Motivasyon düşüklüğü görev ve sorumluluklarınızı ihmal etmenizi ya da geciktirmenizi haklı çıkarmayacaktır. Gözünüzde büyüyen, yapmak istemediğiniz ama yapmak durumunda olduğunuz işler için de güzel bir önerimiz olacak.

“Eat the frog”  tekniği tam bu noktada motive olamasanız dahi işlerinizi biriktirmeden halletmenize yardımcı oluyor. Bu tekniğin gelişmesinde Mark Twain’in şu sözü ilham oluyor: “If it’s your job to eat a frog, it’s best to do it first thing in the morning. And If it’s your job to eat two frogs, it’s best to eat the biggest one first.”

Yani, “Eğer işin bir kurbağa yemek ise, onu sabah ilk iş olarak yapmak en iyisidir. Eğer işin iki kurbağa yemekse, en büyük olanı önce yemek en iyisidir.” Brian Tracy, bu sözden yola çıkarak ertele alışkanlığını gidermek üzere etkili zaman yönetimi tekniği geliştiriyor ve “O Kurbağayı Ye” kitabını yazıyor.

Motivasyon Eksikliği İhmal Edildiğinde Akademik ve Mesleki Doyum Azalıyor

Motivasyon eksikliği ihmal edildiğinde akademik hayat, sosyal ilişkiler, kişisel yaşam ve kariyer olumsuz etkileniyor. Performans harcanan işlerin düşük motivasyonla yapılması alınan keyfi ve dolayısıyla doyumu da olumsuz etkiliyor. Doyum alınamayan görev ve sorumluluklar sonucunda bireyi ya da diğerlerini memnun etmeyen sonuçlar açığa çıkıyor. Dolayısıyla verim alabilmek, keyifle üretmek, karşılaşılan zorlukların üstesinden daha kolay gelebilmek için motive olmak gerekiyor.

Motivasyonu sağlamak çoğunlukla motivasyon eksikliğine neden olan faktörler iyileştirildiğinde kendiliğinden gelişiyor. Ancak kimi zaman motivasyon eksikliğine neden olan faktörleri tespit etmek zorlaşabiliyor. Üzerimizdeki zaman baskısı, kaygılar, geçmiş deneyimler ve inançlar farkındalığımızı etkiliyor. Bu noktada profesyonel destek almak motivasyon eksikliği nedenlerinin çok daha kolay tespit edilmesini sağlıyor. Motivasyon kırıcılarla başa çıkmak ve özellikle kariyeri olabildiğince erken planlamak akademik ve mesleki başarıyı artırıyor.

Aba psikoloji ailesi olarak uzman kadromuzla danışanlarımızın kariyer gelişimini olumsuz etkileyen faktörleri özenle ele alıyoruz. Danışanlarımızın kariyer gelişimleri için güçlü yönlerini destekliyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın motivasyon eksikliği nedenlerini tespit ederek gideriyor, hedefledikleri performansa ulaşmalarını destekliyoruz.

Read More

Etkili zaman yönetimi teknikleri önemlidir. Hepimiz zamansızlıktan ve işlerimizi yetiştirememekten şikayet eder, zaman baskısı nedeniyle strese gireriz. Zamanını verimli kullandığını düşündüğümüz, bir güne birden fazla iş sığdırabilen insanların dahi zamanın yetersizliğinden dem vurduğuna şahit oluruz. Bütün bir gün işlerimizin aciliyet ve öneminden bahseder ve gün sonunda büyük çoğunluğunu bitirememiş olmanın sıkıntısını hissederiz. Oysa 1 gün 24 saatten ibarettir ve bir gün için planlanabilecek ve yetiştirilebilecek işlerin potansiyeli bellidir. Bir güne ait zaman bu kadar netken, işlerimiz neden yetişmiyor ve belli bir zamana neden gereğinden fazla yapılacak işler koyuyoruz?

Eğer sizde zaman yönetimi konusunda iyi değilseniz size gerçekleştirebileceğiniz bir takım zaman yönetimi becerileri öğreteceğiz. Bunlara uyarak zamanınızı daha verimli bir şekilde kullanabilirsiniz.  Peki zaman yönetimi nedir? Zaman yönetimi neden önemlidir? Etkili zaman yönetimi teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında zaman yönetimini sizler için detaylarıyla ele alacağız.

Etkili Zaman Yönetimi Nedir?

Günün 24 saat olduğunu, bir haftada 7 gün ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz olduğunu biliyoruz. Çalışıyor ya da öğrenciysek mesai ve ders saatlerimizi biliyoruz. Günde ortalama kaç saat uyuduğumuzu ve kaç saatimizin yolda geçtiğini biliyoruz. Yani zamanımızı harcayan, bizim yönetimimiz dışındaki tüm sorumluluk ve ihtiyaçlarımızın bilincindeyiz. Peki arta kalan zamanı neden değerlendiremiyoruz?

Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir. Pek çoğumuz zaman yönetiminde sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza ve yaptığımız işten verim alamamamıza neden oluyor.

Zamanı Verimli Kullanmayı Engelleyen Unsurlar Neler?

Mükemmeliyetçilik zamanı verimli kullanmayı engellemektedir. Mükemmeliyetçi mizaca sahip kişiler yaptıkları işin detaylarında kaybolabilmekte ve kısa sürede tamamlayabilecekleri bir işi uzun süreler harcayarak bitirebilmektedir. Mükemmeliyetçilik etkili zaman yönetimi becerisi geliştirmeyi engelleyen bir kişilik özelliğidir.

Erteleme özelliği de yine karakteristik bir özelliktir. Bir işi yapmak için yeterince motivasyonu olmayan ya da işin zor ve keyifsiz olduğunu düşünen kişiler işi bitirmek yerine farklı zaman dilimlerine ertelemektedir. Erteleme davranışı olan kişilerin işlerini çoğunlukla son gün ya da son saatlerde yaptığı ve bu yüzden de yoğun zaman baskısı yaşadığı görülmektedir.

Kişilerin zaman yönetimini engelleyen başka bir unsur ise kendilerine aşırı güven duymaları ve dolayısıyla “bu çok kolay hemen hallederim” yanılgısına kapılmalarına neden olmaktadır. Tam tersi özgüven eksikliği ise “ne kadar uğraşırsam uğraşayım halledemeyeceğim” düşüncesi ile işi yapmaya hiç başlamamalarına ya da yarıda bırakmalarına neden olabilmektedir.

Bir diğer zaman yönetimini engelleyen unsur da kişilerin “hayır” diyememeleridir. Başkalarının talep ettiği işlere, sosyal çevrenin davetlerine ve zamanı engelleyen tüm aktivitelere hayır diyemiyor olmak etkili zaman yönetimini engellemektedir.

Ders Veren Hayat Kavanozu Deneyi ve Etkili Zaman Yönetimi Kullanımının Faydaları

Fransız bir profesörün Amerikalı iş adamlarına yaptığı hayat kavanozu deneyi etkili zaman yönetimi kullanımının önemini anlatan oldukça güzel bir örnektir. Bu deneyde profesör boş bir kavanozun içine yerleştirmek için büyük taşlar, çakıllar ve kum kullanıyor. Önce büyük taşları koyuyor ve kavanozu ağzına kadar dolduruyor. Ardından kendisini izleyenlere “kavanoz doldu mu?” diye soruyor ve evet cevabını alıyor. Çakıl taşlarını kavanoza döküyor ve kavanozu sallıyor, taşlar büyük taşların aralarındaki boşluklara yerleşiyor. “Peki şimdi doldu mu?” diye soruyor. Yine evet cevabını alıyor. Profesör bu kez kum çıkarıyor ve kavanoza dökmeye başlıyor ve kavanozu yer açılması için sallıyor. Kum çakıl taşlarının ve büyük taşların arasındaki boşluklara sızıyor. Ve ardından da kavanoza su dökmeye başlıyor ve suyu da kavanoz tamamen dolana kadar koyuyor. Profesör kendisini dinleyenlere dönüyor ve bu çalışmadan çıkarmanız gereken hakikat; “Eğer büyük taşları önce koymazsanız, bir daha asla koyamayacağınızdır.” diyor.

Peki sizin hayatınızdaki büyük taşlar ne? Hayalleriniz, hedefleriniz, ilgi alanlarınız, sevdikleriniz kısaca sizin için olmazsa olmaz olan, hayattaki öncelikleriniz ne ise kavanoza önce onları koymalısınız. Eğer küçük şeylere öncelik verirsek (çakıl, kum) hayatımız önemsiz şeylerle dolar ve bizim için daha önemli olan şeylere yeterli zaman kalmaz. Etkili zaman yönetimi tekniklerini öğrendiğinizde zamanı verimli kullanacak ve kısa sürelerde beklentinizin üzerinde işler başarabileceksiniz. İşlerinizi zamanında ve hatta daha erken tamamlayabiliyor olmanız özgüveninizi artıracak ve yaşadığınız zaman baskısını da ortadan kaldıracak. Zaman baskısı yaşamıyor olmanız stresten uzak kalmanızı ve daha huzurlu, mutlu olmanızı sağlayacak. Zamanınızı verimli kullandığınızda sadece mesleğiniz, okulunuz ya da evinizdeki rutin işleriniz için değil aileniz, sosyal çevreniz, ilgi alanlarınız ve kişisel ihtiyaçlarınız için de vakit ayırabileceksiniz.

Etkili Zaman Yönetimi İçin Hedef Belirleyerek Başlayabilirsiniz

Her işimizde olduğu gibi zamanı verimli kullanmak için de bizi harekete geçiren, motive eden bir amacımız, hedefimiz olmalıdır. Eğer henüz zamanınızı verimli kullanma ihtiyacı duymanızı sağlayacak bir hedefiniz yoksa kendinize kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemelisiniz. Bu hedefler evinizdeki kişisel sorumluluklarınızla ilgili olabileceği gibi meslek hayatınız ya da eğitiminizle de ilgili olabilir.

Belirleyeceğiniz hedeflerin net olması ve belirsizlik taşımaması önemlidir. Zihninizde dağınık ve belirsiz halde duran bir hedef sizi motive etmekten çok dikkatinizi dağıtacak ve başlamadan pes etmenize neden olacaktır. Hedefinizi belirginleştirmek için uzun vadeli ve büyük hedefleri kısa vadeli ve daha küçük hedeflere bölebilirsiniz. Her alt hedefi de kendi içerisinde önem ve aciliyet sırasına göre gruplandırabilirsiniz. İşlerimizin önem ve aciliyet derecesini belirlemek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

  1. Şu an bu işle uğraşmamın benim için önemi ne?
  2. Bu işi farklı bir zamanda yapmak üzere ertelemek bana bir şey kaybettirir mi?
  3. Bütün işlerimi göz önünde bulundurduğumda şu an bu işle uğraşıyor olmam önemli ve acil olduğu için mi kolay ve keyif aldığım için mi?

Eisenhower Matrisi Etkili Zaman Yönetimi Tekniği

Etkili zaman yönetimi tekniklerine kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniği ile başlayabiliriz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğe göre yapılması gereken işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir. Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Sosyal medyada ve internette zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma bu gruba dahil edilebilecek acil olmayan ve yaşamsal önemi olmayan işlerdir. Bu tarz işlerle meşgul olmak özellikle zamanımızı çok daha efektif kullanmamız gereken dönemlerde zaman yok edici etkiye sahiptir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

Acil- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması ve 1 saat sonra kahve içmek için sizinle görüşmek istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda 1 saat sonra olacak bir görüşme için hazırlanmanız gerekmektedir. Üstelik yolda kaybedeceğiniz ve görüşme süresinde geçecek zaman hesap edildiğinde eve döndüğünüzde sizi bekleyen önemli işleriniz için çok daha az zamanınız kalmış olacak. Hayır diyebilmek ve bu tarz durumlarda yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmekte bir zaman yönetimi becerisidir.

Acil Olmayan-Önemli İşler

1 yıl sonra girilecek üniversite sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

Acil- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan ve önemli olan işlerimizdir. İş hayatında yöneticilerimizden gelen taleplerde bazen bu kategoriye girebilmektedir. Etkili zaman yönetimi ile bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Ancak çalışma koşullarımız bu tarz sürprizlere açıksa stres yaşamamak için zaman planımızda bu tarz işler için boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

Pomodoro Tekniği ile Zaman Yönetimi Mümkün

Uzun sürelerle ve aralıksız çalışmanın etkili bir çalışma şekli olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. İyi bir etkili zaman yönetimi tekniği ile daha kısa sürelerde çok daha verimli çalışmalar yapmak ve daha az yorgunluk hissetmek mümkün. Pomodoro tekniği dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz sürenin ortalama 25 dakika olduğunu söylüyor. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Tekniklere Bağlı Kalmak İstemiyorsanız Etkili Zaman Yönetimi İçin Farklı Neler Yapabilirsiniz?

  • Gün içerisinde yaptığınız işleri not edebilir ve hangi işe ne kadar zaman ayırdığınızın hesabını tutabilirsiniz. Bu çalışma hangi işe gereğinden fazla zaman ayırdığınızı görmenizi sağlayacaktır. Fazla zaman harcamanıza neden olan işlere daha az zaman ayırmak için neler yapabileceğinizi araştırabilir, çevrenizden de bu konuda destek alabilirsiniz.
  • Sorumluluklarınız, ilgi alanlarınız, sosyal çevreniz ve kişisel zamanlarınız için kendinize zaman sınırlamaları koyabilirsiniz. Planladığınız zaman aralıklarına sadık kalarak zamanınızı yönetme becerinizi geliştirebilirsiniz.
  • Kısa ve uzun vadeli planlar çıkarabilir, günlük, haftalık, aylık planlar yapabilirsiniz.
  • Programlarınıza sadık kaldıkça motivasyonunuzu artırmak için kendinize ödüller verebilirsiniz.
  • Dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için çalışma ortamınızı düzenleyebilir, dikkatinizi dağıtan eşyaları ortamınızdan kaldırabilirsiniz.
  • Etkili zaman yönetimi için vaktinizi verimsiz geçirmenize neden olan sosyal medya, teknolojik cihaz ve internet kullanımlarınızı mümkün olduğunca sınırlandırabilirsiniz.
  • Keyif almadığınız ya da yapmakta zorlandığınız, gözünüzde büyüyen işleri ertelemek yerine günün erken saatlerinde yapmaya çalışabilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi için Teknolojiden Faydalanın

Yukarıda önerdiğimiz her teknik için akıllı telefonlarınıza indirip ücretsiz olarak kullanabileceğiniz uygulamalar bulunmaktadır. Pomodoro tekniğine göre kurgulanmış mola saatlerinizi size hatırlatacak uygulamalar edinebilir ya da telefonunuzun alarmını kullanarak mola alarmlarınızı hazırlayabilirsiniz. Günlük, haftalık, aylık çalışma programları hazırlayabileceğiniz uygulamalar indirebilir ya da yapılacaklar listesi hazırlayabileceğiniz dijital not defteri uygulamaları yükleyebilirsiniz.

Etkili zaman yönetimi becerisi edinmekte zorlanıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kısa sürede pratiğinizi geliştirebilirsiniz. Hedef belirlemekte, zamanınızı verimli kullanmakta ve işlerinizi yetiştirmekte zorlanıyorsanız, zaman baskısı ile yoğun stres yaşıyorsanız Aba psikoloji ile iletişime geçebilir ve psikolojik danışmanlık alabilirsiniz.

Read More

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamak sınav başarısızlığını artıran en önemli etkenlerden biridir. LGS hazırlık sürecindeki gençler için yaşamlarının bu dönemi oldukça sancılıdır. Bu dönemde gençler ergenlik döneminin getirdiği sorunlarla baş etmeye çalışırken, diğer yandan da kariyerlerine yön verecek önemli adımlardan birini atmak üzere Lise Geçiş sınavına hazırlanırlar.

LGS’de İkinci Şans Yok

Eğitim sistemimiz içerisinde yer alan sınavlar değerlendirildiğinde bir genç için en zorlu ve en kritik sınav LGS sınavıdır. Bu zorluğun en büyük nedeni LGS sınavının bir tekrarının olmamasıdır. Gençler bu farkındalıkla sınava yönelik daha büyük kaygı duyabilmektedir. Yaşadıkları kaygı ve ergenlik döneminin getirdiği hormonal, fiziksel, zihinsel, ruhsal değişiklikler LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamalarına neden olabilmektedir.

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak İçin neler yapabilirsiniz?

Hedefinizi Belirleyin!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için yapacağınız ilk şey kendinize bir hedef belirlemektir. Hedef belirleme aşamasında kendinizi iyi tanımanız ve geleceğinize nasıl bir yön vermek istediğinizi değerlendirmeniz çok önemli. Bu aşamada daha bilinçli karar verebilmek için profesyonel kariyer danışmanlığı hizmeti alabilir ya da ailenizle gelecek planlarınız üzerine konuşabilir, okulunuzdaki eğitmenlerinizle potansiyel kariyer fırsatlarınızı değerlendirebilirsiniz.

Hedefinizle Tanışın!

Kazanmak istediğiniz okul ya da okulları belirlediniz şimdi sıra bu okulları araştırmak, mümkünse ziyaret etmek ve öğrencileriyle ya da kadrosundaki öğretmenlerle tanışmak. Ayrıca şu soruların cevaplarını aramanız da sağlıklı bir seçim yapabilmeniz için önemli;

  • Lise’nin türü sizin için uygun mu? (Anadolu, Fen, Güzel Sanatlar, Özel vb.)
  • Eğitim Felsefesi: Bu okul, nasıl bir insan yetiştirmek istiyor?
  • Akademik kadro nasıl ve üniversite başarı oranı nedir?
  • Okulun fiziki koşulları: Güvenlik, ulaşım şekli, açık alan olanakları, spor salonları, kütüphane, laboratuvar, yemekhane vb.
  • Eğitim Müfredatı
  • Yabancı Dil öğrenme imkanı var mı?
  • Sosyal faaliyetler: öğrenci kulüpleri, okul etkinlikleri
  • Spor – sanat – bilim dallarındaki faaliyetleri

Hedefinizi Görselleştirin!

Mümkünse belirlediğiniz okulun bir fotoğrafını ders çalışma alanınıza ve bilgisayar, telefon gibi teknolojik cihazlarınıza koyun. LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınızda motive olmak için bu görsele ihtiyaç duydukça bakın.

Size Uygun Öğrenme Stilini Belirleyin!

Nasıl daha hızlı öğreniyorsunuz; anlatılanı dinleyerek mi? izleyerek mi? yoksa deneme yanılma yoluyla kendiniz yaparak mı? Sizin için en etkili öğrenme stili hangisi ise, hangi öğrenme modeli ile daha kalıcı bilgi edinebiliyorsanız o öğrenme modeline uygun bir ders çalışma şekli geliştirin.

Doğru Zamanlarda Ders Çalışın!

Yorgun olduğunuzda etkili ders çalışamazsınız, uykuluyken ya da açken yapacağınız çalışmadan verim almanız mümkün değil. Gün içerisinde en dinç olduğunuz saatler aralığında ders çalışın.

Ders Çalışma Programı Oluşturun!

Plansız, programsız yapacağınız hiçbir işten tam verim almanız mümkün değil. Nasıl ki sınava ne zaman gireceğiniz, kaç saatlik bir sınav olacağı ve karşınıza kaç soru çıkacağı belli ise sizin de bu kadar planlı bir sınav için çalışma şekliniz programlı olmalıdır. Kendinize günlük, haftalık ve aylık planlar hazırlayın. Her gün günlük tekrarların yanı sıra programınıza yeni öğrenilecek konular yerleştirin ve programınızı bildiğiniz konuları pekiştireceğiniz sorular çözerek tamamlayın.

Çalışma alanınızı düzenleyin ve Dikkat Dağıtıcıları Kaldırın!

Çalışma alanınızda sadece çalışacağınız konunun materyallerini bulundurun. Dikkatinizi dağıtacak farklı ders notları ya da çalışmayacağınız kitaplar, testler bulunmasın. İşi biten materyalleri kaldırın ve mola verdiğinizde materyallerinizi yeniden güncelleyin.

Telefonunuzla Vedalaşın!

Çağımızın en zor hamlesi telefonumuzdan uzaklaşmak olsa gerek. Ufacık bir göz atma ile başlayan telefon molalarımız bazen saatleri bulan uzun aralara neden olabiliyor. Şu an bu verimsiz telefon aralarına hiç ama hiç ihtiyacımız yok ve söz konusu telefon olduğunda öz denetim sağlamakta çok kolay değil. Öyleyse telefona ara verebilmeyi alışkanlık haline getirene kadar ders çalışma sürelerinizde telefonunuzu kendinizden uzak bir yere bırakın. Mümkünse sessize alın ve aklınızın telefonda kalmaması için sizinle iletişime geçme olasılığı yüksek olan kişilere size hangi saat aralıklarında ulaşabileceklerini mesaj atın.

Mola Verin!

Uzun sürelerle, mola vermeksizin çalışmak verimli ders çalışmak değil. Aksine mola vermeden çalıştığınızda hem zihniniz hem de bedeniniz yorulur ve dikkatiniz dağılır. Böyle bir çalışma modelinde bir süre sonra çalışmak sizin için keyifsiz hale gelir ve ders çalışmak için kendinizi motive etmekte zorluk yaşarsınız.

Zaman Yönetimi İçin Pomodoro Tekniğini Kullanın!

Bu tekniğe göre dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz süre ortalama 25 dakika. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Düzenli ve Yeterli Uyku Uyuyun!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşanmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri de yetersiz ve düzensiz uyku. Oysa zihniniz gün içerisinde öğrendiklerinizi en iyi uyku sırasında işliyor ve kalıcı öğrenme haline getiriyor. Öyleyse her gün en az 7-9 saat uyumaya özen gösterin. Uyku öncesi uykuya rahat geçebilmek için kendinize bir rutin oluşturun. Ilık bir duş, keyifli bir kitap, hafif bir müzik, nefes egzersizi, meditasyon, odaklanma çalışması, hayal kurma ve benzeri size iyi gelecek bir rutin belirleyebilirsiniz.

Nefes Egzersizi Yapın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınızı fark ettiğinizde ya da kaygınız artığında, mutlaka diyafram nefesi alın. Nefes egzersizlerini gün içerisinde ihtiyaç duydukça uygulayın.

Nefes Egzersizi için;

Odaklanın, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yerde hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.  Nefes egzersizi gerginliğinizi azaltacak, kaygınızı kontrol altına almanızı sağlayacak ve dikkatinizi de yeniden toplamanıza yardımcı olacaktır.

Bu nefes ve güvenli yer egzersizini uykudan önce, sabah kalkınca ve ders çalışırken dikkatiniz dağıldığında uygulamaya başlayın. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratiğiniz olduğu için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

Hedefinizi Hatırlayın!

Ders çalışmaya başlamadan önce birkaç dakika “ben neden ders çalışıyorum, amacım ne, bu emeğim bana ne kazandıracak?” sorularını kendinize sorun.

Sınavı Prova Edin!

Deneme sınavı yaparken mutlaka gerçek sınav koşullarına yakın koşullar hazırlayarak sınava başlayın. Kendinize mutlaka zaman tutun ve bu zamana sadık kalın. Sınav sırasında tuvalet vb. ihtiyaçlar için mola vermeyin. Zorlandığınız bir soru olduğunda ipucu için kitaplara yönelmeyin. Her şeyiyle gerçek bir sınav performansı uygulayın. Bu çalışma size gerçek sınav koşulları için adaptasyon kolaylığı sağlayacak ve denemeler sırasında nerede eksikleriniz var, en çok neye uymakta zorluk yaşıyorsunuz göstermiş olacak. Gerçeği prova etmek LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızı günden güne azaltacak ve sınav sırasında da dikkatinizi uzun sürelerle odaklayabilmenizi sağlayacak.

Dikkatiniz Ne zaman Dağılıyor Takip Edin!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınız anda hangi derse, konuya çalışıyorsunuz değerlendirin. Dikkatinizi dağıtan derse olan ön yargılarınız mı? Konuyu yeterince iyi öğrenememiş olmanız mı? Temel bilgi eksikliğiniz mi? değerlendirin. Bu dersle ilgili yeterince çalışma yapıyor musunuz ve hiç destek talebiniz oldu mu? Değerlendirin. Eğer altında yatan neden bilgi eksikliği veya yetersiz çalışma ise mutlaka bu açığınızı kapatmak için destek alın. Ne kadar erken önlem alırsanız o kadar çabuk açığınızı kapatacaksınız.

Motive edici kaynaklara zaman ayırın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızın bir diğer nedeni de ders çalışmak için kendinizi yeterince motive etmiyor olmanız. Eğlenmeye de ihtiyacınız olduğunu, keyifli zaman geçirdikçe ders çalışma ve sınav algınızla ilgili yargılarınızın pozitif yönde değiştiğini unutmayın. Ders çalışmadığınız sürelerde mutlaka sizi motive edecek ve keyifli zaman geçirmenizi sağlayacak faaliyetlere zaman ayırın. Başarı hikayeleri okuyun, motive edici filmler izleyin, sizi güldürecek yazı, film ve videolara zaman ayırın ve düzenli olarak kahkaha atın. Gülmek enerjinizi yükseltecek ve olumsuz duygularınızı gölgede bırakacak.

Biteceğini Kendinize Hatırlatın!

Bu dönem ömrünüz boyunca sürmeyecek. Önünüzde sınava gireceğiniz tarihe kadar verimli değerlendirmeniz gereken bir yolculuk süresi var. O gün gelip sınavdan çıktığınızda tüm bu yolculuk tamamlanmış olacak. Şu an ki yorgunluğunuzu sınavdan çıktıktan sonra üzerinizden atıp, şimdi keyfine varamadığınız her ne varsa keyifle yapabileceksiniz. Bunu kendinize sık sık hatırlatın.

Performansınızı çıkarın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmanın bir diğer yolu da performans sonuçlarınızı takip etmektir. Gün sonunda kaç soru çözdünüz, kaç doğru kaç yanlış yaptınız, kaç kez mola verdiniz. Zorlandığınız kaç konunun üstesinden kolayca gelebildiniz, yeni kaç konu öğrendiniz günlük olarak sayılarla performansınızı not edin.

Hedefinize Giden Yolu Çizin!

Yukarıdaki önerimizde belirlediğiniz performans sonuçlarınızı dikkate alarak, gitmek istediğiniz lisenin resimlerinin olduğu bir kolaj çalışması hazırlayın. Bu kolajı LGS hazırlık sürecinin sonunda ulaşılacak bir varış noktası olarak tasarlayın. Kendi resminizi de bu yolun başına koyabilir ve gelişim kat ettikçe resminizi yol üzerinde hedef noktaya doğru yaklaştırabilirsiniz. Bu çalışma LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızı azaltacak ve günden güne motive ederek daha verimli çalışmanızı sağlayacaktır.

Olumsuz değerlendirmeleri Olumluya Çevirin!

Zihninizden geçen her olumsuz cümle için bir kağıda olumlu cümle karşılıkları yazın. Ve zihninize her olumsuz cümle geldiğinde hemen sesli olarak kağıdınızda bu cümleye karşılık yazdığınız olumlu cümlenizi okuyun. Örneğin; “Başarısız olacağım” yerine “Elimden geldiğince çalıştım ve bunun sonucunu olumlu şekilde alacağım” diyebilirsiniz.

LGS’ye Hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için önerdiğimiz tüm bu adımları denediniz ve yine de dikkat problemleri yaşamaya devam ediyorsanız profesyonel destek almanızı öneririz.

Aba Psikoloji Ailesi olarak LGS’de başarılar dileriz.

Read More

Pek çok zorlu süreçten geçen öğrencilerin, kariyer hedeflerine ulaşmak için yurt dışında eğitim aldıkları görülmektedir. Yurt dışında okumak öğrenciler için ilgi çekici olduğu kadar zorlayıcı bir süreç de olabilmektedir. Öğrencilerin yurt dışında eğitim aldıkları süre içerisinde zaman zaman stres yaşadıkları ya da ülke hasreti çektikleri gözlemlenen olağan durumlar arasındadır.

Bu durumla baş edemeyen öğrencilerin eğitim başarıları hızlı bir şekilde düşebilmektedir. Öğrencilerin yaşadıkları psikolojik zorluklar, bazen baş edilmesi mümkün olmayan düzeyde gerçekleşebilmektedir. Böyle durumlarda öğrencilerin profesyonel bir destek almaları, sürecin kısa sürede ve kayıpsız atlatılmasına yardımcıdır. Yapılan araştırmalara göre yurt dışında eğitim alan öğrenciler, toplumun geneline göre ruhsal rahatsızlık yaşama ihtimali en yüksek olan kesimdir.

Yurt Dışında Okumak Neden Kaygı Oluşturmaktadır?

Yurt dışında prestijli bir üniversite eğitim alan herhangi bir öğrenci, daha önce hiç karşılaşmadığı bir sistemle ilk kez karşılaştığında şaşkınlık yaşayabilmektedir. Önceki eğitim sürecinde çok başarılı olan bir öğrencinin bu şaşkınlık karşısında derslerinden beklemediği ölçüde düşük notlar alması, yurt dışında okumak sürecinde başarılı olamayacağı inancının oluşmasına neden olabilir. Bu durum, öğrencinin içinden çıkılamaz bir psikolojik sarmala girmesine yol açabilmektedir.

2600 öğrenci arasında yapılan bir araştırma, öğrencilerin %35’inin yurt dışında eğitim sürecinde yaşananlar nedeniyle intihara eğilimli olduklarını ortaya çıkarmıştır. Bunlardan geriye kalan çok büyük kesimin ise ciddi anlamda kaygı ve stres yaşadığı, araştırmanın diğer bir sonucu olarak görülmektedir. Yurt dışında eğitim sürecinde; akademik beklentilerin yüksek olması, öğrencilerin yaşadıkları ekonomik zorluklar ve çeşitli ilişki problemleri psikolojik sorunların oluşmasına neden olabilmektedir.

Öğrenciler Bu Süreçte Neler Yapmalıdır?

Öğrenciler yurt dışında eğitim aldıkları sırada yaşadıkları psikolojik sorunları en aza indirmek için ilk olarak sosyal bir çevre edinmeye gayret göstermelidir. Kendileri gibi benzer deneyimler yaşayan öğrencilerle konuşmak ve destek ağı oluşturmak öğrencilere iyi gelmektedir. Öğrencilerin bu süreçte yeni deneyimlere açık olmaları, yeni arkadaşlıklar kurmaları ve düzenli bir yaşamı benimsemeleri, psikolojilerinin daha sağlam olmasını sağlayacaktır. Yine de durum ciddi boyuta ulaştıysa profesyonel bir destek alarak süreçten kısa sürede kurtulmaları mümkün olabilmektedir.

Yurt dışında okumak pek çok öğrenci için zorlu bir deneyimdir. Bu süreçte destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi edinmek üzere aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Güncel ve bilgilendirici konularda hazırlanmış videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Zaman yönetimi her alanda bireyler tarafından uygulanması gereken bir husustur. Doğru zaman yönetimi ile yaşam başarısını artırmak mümkündür. Öğrenciler için başarının önemli bir kriteri sınavlar olduğu için, zaman yönetim ile sınavlarda başarılı olmak hedeflenmektedir. Zamanın doğru bir şekilde yönetilmesi ile sınavlardan yüksek puan almak mümkündür.

Zaman yönetimi aslında ajanda yönetimi ile paralel giden bir konu olmaktadır. Zaman yönetimi ile bir öğrencinin günü, gün içerisinde yer alan saatleri ve dakikalarını iyi hesaplaması sağlanmaktadır. Öğrenci bu hesaplamaları doğru bir şekilde yaparak planlamalıdır. Planlama kapsamında ders çalışma saatleri arasında yapılacak aktivitelerin neler olduğunu belirlemesi de gerekmektedir. Ders dışındaki aktivitelerin kalitesinin artırılması için nasıl bir yol alınması gerektiği de doğru ayarlanmalıdır.

Doğru Zaman Yönetimi Nasıl Yapılmalı?

Zaman yönetimi örnek olaylar incelendiğinde, her başarılı olayda zamanın tüm yönleriyle dikkate alınarak olayların o şekilde planlandıkları görülmektedir. Öğrencilerin zaman yönetimi kapsamında; yıllık, aylık, haftalık, saatlik hatta dakikalık plan hazırlamaları, sınav içerisindeki zaman yönetimlerini de etkilemektedir. Öğrencilerin sınava girdiklerinde sınav süreçlerini nasıl yönettikleri son derece önemlidir.

Yani öğrenci yalnızca sınav öncesinde değil sınav döneminde ve sınav anında da zamanını doğru bir şekilde yönetebilmelidir. İnsan beyni, yapısı gereği planlamaya uygundur. Yani takvimle ya da zaman planlamaları ile beynin etkili bir şekilde çalıştığı görülmektedir. Kariyer çalışmalarında da 21 günlük tekrar süreleri bu anlamda oldukça önemlidir. 21 gün boyunca tekrar edilen bir eylemin alışkanlık haline dönüştüğü kanıtlanmıştır. Öğrencilerimizin kariyer planlarını yaparken aylık, 3 aylık, 6 aylık, yıllık ve 6 yıllık kariyer planları yapmaktayız.

Zaman Yönetiminde 24 Saatin Önemi

Doğru zaman yönetimi söz konusu olduğunda insan yapısının 24 saatlik bir süreye uygun yapıda olduğunu söylemeliyiz. Bu süre güneşin doğmasından batmasına kadar geçen 24 saatlik dilimi anlatmaktadır. Yapılan araştırmalarda güneşi görmeyen insanların dahi 24 saatlik zaman dilimlerine göre hareket ettikleri görülmüştür. Bu süreç yapısal bir süreçtir. Bazı öğrenciler gece öğrenmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Bazıları da sabah erken saatlerde ders çalışmayı sevmektedir. Öğrencilerin başarıları da kendi yapılarına göre değişebilmektedir. Öğrenciler hangi saatlerde daha verimli ders çalıştıklarına inanıyorlarsa o saatlerde çalışmalıdır.

Doğru zaman yönetimi konusunda bilgi ve destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için ihtiyaç duyulan sınavlar hakkında bilgi edinmek için aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Çoğu anne babanın krizi olan çocuklarda internet bağımlılığı, hareketsiz zaman geçirme, sosyal aktivitelerde bulunmama ve her şeye kolay ulaşma gibi yeni alışkanlıklar… Peki milenyum çocukları bu alışkanlıklara nasıl sahip olur? Ebevenyler bunun önüne geçmek için neler yapmalı?

Gündelik Sorumluluklar

Çocuklarınızın günlük yapması gereken sorumlulukları hatırlatarak ona sorumluluk verin. Uyandığında yüzünü yıkaması, yatağını toplaması, okula zamanında gitmesini hatırlatın ve bu süreçlerde ona destek olun.  Yatağını toplamak yerine beraber toplayın, sabah yüzünü yıkaması için banyoya kadar eşlik edin, okula beraber gidin. Ödev gibi sorumlulukları var ise zamanında yapmasını sağlayın ve dikkatini dağıtacak aktivitelerde bulunmayın. Ödevleri bittikten sonra beraber aktivite zamanları planlayın. Egzersiz yapın, hobiler için yönlendirmeler yapın, arkadaşları ile zaman geçirmesini ve sosyal becerilerini geliştirmesine destek olun.  Akşam yemeklerinde tabağına yemeğini koyup çekilmeyin. Ne kadar yemek istiyorsa tabağına kendisinin koymasına yardımcı olun. Hatta bulaşıkları temizlemesi için ondan yardım isteyin. Motor becerilerinin gelişmesinin yanında günlük yakması gereken kaloriler için yardım etmiş olursunuz. Yürüyüşlere çıkabilir akşam sinemalarına gidebilirsiniz. Aile iletişiminden yoksun olan çocukların motor becerileri, sosyal ilişkileri köreleceği gibi hareketsiz bir çocuk olarak hayatına devam edecek buda zamanla tembel, enerji sahibi olamayan, hedef koyamayan, üşenen bir çocuk olmasına neden olabilir. Çocuklarda tembellik ilerledikçe sağlığına da kötü yönde etki eder ve egzersiz yapmayan hareket etmeyen çocukların obeziteye yakalanma riski daha fazladır.

Rol Almak Değil Yol Haritası Çizmek!

Ebevenylerin en bu süreçte en çok yaptığı hatalardan biri ise çocukları için fazla koruyucu davranmasıdır. Onların sorumluluklarını üstlenmek çocuklardaki sorumluluk bilincini olumsuz etkiler. Okulların tekrar açılmasıyla ödevlerini ve projelerini yapmak için masa başına oturan ebeveynler çocuklarına katkı sağlamak yerine aşılaması gereken sorumluluk bilincini köreltmiş olacaktır. Çocukların ödevlerini yapmak yerine nasıl araştırılacağını anlatarak yön vermek ve çocuğunun kendisinin araştırmasını sağlamak en sağlıklı yöntem olacaktır. Araştırırken yeni şeyler öğrenmesine farkında olmasan engel olan ebeveynler aynı zamanda çocuklarının araştırması sonucu belleğini genişletmesine izin vermemektedir. Bu şekilde çocuklar sorumluluklarından kaçarak daha hazıra ulaşan daha emek sarf etmeden sorumluluklarının sonucuna sahip olmaya alışacaktır. Çocuğunuzun sorumluluklarını yapmak yerine nasıl yapacağını öğretip onu izlemek ve yapamadığı zaman yardım etmek daha sağlıklıdır.

Zaman Yönetimi

Zaman yönetimini çocukların tecrübesine bırakmak en büyük hatadır. Zamanı yönetmek sizin görevinizdir. Çocuğunuza zaman disiplinini aşılamak tamamen sizin sorumluluğunuzdadır. Sabahları yapması gereken sorumluları sürekli uyararak değil daha anlaşılır bir dil kullanmak ve sabırlı olmak gerekmektedir.  Sorumluluklarının sonuçlarına katlanması gerektiğini öğretin. Okula geç kalmaması gerektiğini, dersleri kaçırabileceğini ve sonucunda sınavlardan düşük not alacağını öğretebilirsin. Sabah kahvaltısından sonra dişlerini fırçalamazsa nasıl sağlık sorunlarıyla karşılacağını, trafik kurallarına uymazsa ne tür kazalar atlatabileceğini, hayvanlara saygı göstermezse ne kadar kötü bir insan olabileceğini, spor veya egzersiz yapmazsa sağlıklı büyüyemeyeceğini anlatın.  Günün hangi saatlerinde hangi aktivitelerin yapılması gerektiğini öğretin. Doğru zamanda doğru yerde olmasına katkı sağlayın. Sorumluluk bilincini aşılayarak onun da bir birey olduğunu hissettirin.

Bu şekilde büyütülen çocuklar, araştırma tekniklerini öğrendiği için isteği bilgiye nasıl ulaşabileceğini kavrar. Yaşamsal sorumluklarını yerine zamanında getirir, yatağını toplamak, odasını dağıtmamak, ödevlerini yapmak, dişlerini fırçalamak, spor yapmak veya hobi edinmek gibi alışkanlıkları edinerek sosyal bir birey olarak kendini yetiştirir. Her zaman algıları açık olan bu çocuklar tembelliğe yatkın değil araştırmayı, gezmeyi, yeni şeyler öğrenmeye istekli olur. Eğer çocuğunuzun gereğinden fazla tembel olduğunu düşünüyorsanız en kısa sürede kendinize bu şekilde bir yol haritası çizebilirsiniz. Çocukların rol modelleri her zaman ebeveynleridir, bunu unutmamak gerekir.

 

Read More