Çocuklarda görülen akademik başarısızlığın nedeni çoğunlukla yetersiz çalışma, okula ve derslere karşı ilgisizlik olarak değerlendirilmektedir. Akran zorbalığı, kaygı, özgüven eksikliği, dikkat dağınıklığı gibi nedenlerle de akademik başarı olumsuz etkilenebilmektedir. Ancak sıklıkla gözden kaçırılsa da düşük akademik başarının nedeni öğrenme güçlüğü olabilmektedir.

Kişinin öğrenme güçlüğüne sahip olup olmadığı bazı durumlarda fark edilmeyebilir ve kişi bununla hayatını sürdürebilir. Yazımızın devamında öğrenme güçlüğünün belirtilerini, akademik başarıyı nasıl etkilediğini ve ailelerin neler yapabileceğini sizlerle paylaşacağız.

Öğrenme Güçlüğü Nedir?

Öğrenme güçlüğü; dinleme, konuşma, okuma, yazma, mantık yürütme, problem çözme ya da matematik alanındaki yeteneklerin kullanımında zorluk yaşanmasıdır. Aynı zamanda, kişinin bilgiyi depolaması, işlemesi ve üretmesi konusunda da zorlanmasına neden olmaktadır. Birden çok alanda zorluk yaşayabilen bu çocuklar için kendini idare etme ve sosyal beceri sergileme zorlaşmaktadır.

Okul Öncesi Dönem Öğrenme Güçlüğü Belirtileri

Öğrenme güçlüğünün okul öncesi dönemde fark edilmesi kolay değildir. İlgili bir öğretmen ya da farklılıklara yönelik bilgisi olan bir ebeveyn daha erken fark edebilir. Okul öncesi tanı için bilgi verecek bazı belirtileri bulunmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin büyük çoğunluğunda konuşmaya başlangıç yaşında gecikme olmaktadır.

Kelimeleri doğru telaffuz etmede ve yeni kelimeleri öğrenmekte zorluk yaşanmaktadır. İnce motor becerilerin gelişmesinde yavaşlık görülür. Kalem tutma, boyama becerileri, ayakkabı bağlama, düğme ilikleme ve benzeri akranlarından geç olur, sakarlığa eğilimlidirler. Topu yakalama, denge gerektiren aktiviteler yapma onları oldukça zorlayabilir.

İlk Okul Yıllarında Öğrenme Güçlüğü Belirtileri

Okul öncesi dönemde çocuğun öğrenme güçlüğü olasılığı gözden kaçırıldıysa ilk öğretim döneminde daha rahat fark edilebilir. Çünkü bu dönem çocuğun bilişsel, fiziksel ve duygusal olarak daha fazla performans sergilemesi gereken dönemdir. Çocuklar en önce okuma yazmayı öğrenmede güçlük çekerler.

Okurken yanlış telaffuzlar yapabilir, birbirine benzeyen harfleri karıştırabilirler. Sağını, solunu sık sık karıştırıp, yönleri öğrenmekte güçlük çekebilirler. Sayıları öğrenmekte de çoğunlukla zorluk yaşarlar. Yine birbirine benzeyen rakamları karıştırabilir bu nedenle sıklıkla işlem hatası yapabilirler.

Sıklıkla karıştırdıkları harfler, rakamlar, kelimeler, işaretler vardır. Örneğin; b ile d, 6 ile 9, X ile +, ve yerine ev gibi. Hata yaptıkça okumaya ve yazmaya yönelik ilgilerini kaybederler. Sınıf içerisinde yüksek sesle okumayı istemezler. Yazı yazmaktan kaçınırlar. Saati öğrenmekte zorluk yaşarlar.

Tam saatleri öğrenseler bile, geçe – kala ifadelerini doğru kullanmaları güçtür. Yine benzer rakamların karıştırılması da saati yanlış söylemelerine neden olur. Unutkanlık çok sık görülür. Görevlerini, sorumluluklarını sıklıkla ihmal ederler, çünkü unuturlar. Ödevlerini yapmayı unuturlar. Okuldan yollanan yazıları ya da anne babaya iletilmesi gereken bilgileri unuturlar. Eşyalarını okulda ya da evde unutabilirler.

Arkadaşlık kurmak onlar için kolay değildir. Girişken değildirler. Çekinik davranışlar gösterir, utangaçlık yapabilirler. Sözsüz iletişim mesajlarını anlamakta zorluk çekerler. Beden dilini kullanmakta zorlanırlar. Mecazları, espirileri anlamakta güçlük yaşarlar. Öğrenme güçlüğü çeken her çocuk farklıdır ve birbiriyle aynı özellikleri taşımaz. Bu nedenle, özelliklerin belirlenmesi ve tanı alması için ayrıntılı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyulur.

Öğrenme Güçlüğü Neden Olur ve Tanı Nasıl Koyulur?

Öğrenme güçlüğü nedeni kesin olarak bilinmemektir. Ancak yapılan araştırmalar beyin yapısındaki işlevsel farklılar ile ilişkili olduğuna işaret etmektedir. Bu farklılıklar doğuştan gelir ve kalıtımsaldır.  Ebeveynlerde benzer bir öykü varsa ya da kardeşlerden bir tanesinde görüldüyse diğer çocukta da görülebilir. Doğum öncesi ya da sonrasında yaşanan sorunlarla da ortaya çıkabilir. Doğum sırasında oksijensiz kalma, prematüre doğum öğrenme güçlüğüne neden olabilir. Ayrıca annenin gebelikte ya da emzirme sürecinde uyuşturucu, alkol kullanması da görülme sıklığını artırmaktadır. Ancak ailenin ekonomik durumunun yetersiz olması, çevresel ya da kültürel etkenler öğrenme güçlüğünde etkili değildir. Bu faktörlerin sonucunda oluşan düşük akademik başarının nedeni öğrenme güçlüğü olarak değerlendirilmemelidir.

Öğrenme Güçlüğü; okuma bozukluğu ile giden (disleksi), matematik bozukluğu ile giden (diskalkuli) ve yazılı anlatım bozukluğu ile giden (disgrafi) olarak üç alt tipe ayrılır. Alt tipler birlikte ya da ayrı ayrı görülebilir. Tedaviye başlarken ilk adım psikoeğitim verilmesidir. Psiko-eğitim aileye, öğretmenlere ve çocuğa verilebilir.

Psikoeğitim, öğrenme güçlüğünün anlaşılması, çocuğa nasıl bir yaklaşım ve eğitim uygulanacağının öğrenilmesi için değerlidir. Psikoeğitim sonrası çocuğa evde ve okulda eş zamanlı devam edecek bir özel eğitim programı hazırlanmalıdır.

Düşük Akademik Başarının Nedeni Olarak Öğrenme Güçlüğü Karşısında Aileler Neler Yapabilir?

Koşulsuz Sevgi ve Kabul En Büyük İhtiyaçları

Aileler her şeyden önce çocuklarının biricik olduğunu ve onların bir parçası olduğunu unutmaması gerekir. Pek çok anlamda akranlarından farklılıkları olabilir ancak bu farklılıklar çocuğun değerinden hiçbir şey eksiltmemektedir. Onun bir çocuk olduğu ve diğer çocuklar gibi sevgiye, ilgiye ve koşulsuz kabule ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır. Ayırt edilmeksiniz tüm çocukların sevgi, destek ve cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Öğrenme güçlüğü olan çocuklar ise tüm bunlara daha fazla gereksinim duyarlar. Ebeveynlerin rolü çocukların hayat içerisinde karşılaşacağı zorluklar karşısında sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır.

Yapıcı Ebeveyn Tutumları Öğrenme Güçlüğü Olan Çocuğun Özgüvenini Destekler

Çocuğun sosyal yaşamda ve özellikle eğitim hayatında özgüveni kırılabilmektedir. Çocuğun ev içindeki olumlu davranışlarına odaklanmak onun kendine güveninin gelişmesine yardımcı olur. Böylece çocuk zorlu durumlarla nasıl baş edebileceğini öğrenir, özgüveni artar, kendini daha rahat ifade edebilir. Aileler hoşgörülü-demokratik ve destekleyici ebeveyn tutumu sergilemelidir.

Çocukla iletişim sevgi ve saygı içerisinde olmalıdır. Yanlışları cezalandırılmamalı, disiplin methodu olarak sevgi kısıtlanmamalıdır. Aksine sevgi fiziksel temas ve sözlerle sıklıkla vurgulanmalıdır. Öğrenme güçlüğü olan çocuğun özellikle sosyal hayat içerisindeki zorluklarla mücadelesinde özgüven önemli bir araçtır.

Hatalarından Ders Çıkarmasını ve Önlem Almasını Öğretin

Çocuklar görerek ve model alarak öğrenir. Ebeveynlerin olumlu tutumları ve mizah anlayışı, çocuğun bakış açısını değiştirerek ona tedavi sürecinde yardımcı olacaktır. Hata yaptığında içe kapanmasına neden olacak büyük tepkiler vermek yerine ders ve önlem alması sağlanmalıdır.

Öğretirken eğlenmesini desteklemek hata yapmaktan korkmasını engelleyecektir. Aklında tutabileceği basit oyun ve egzersizlerle öğrenmesini kolaylaştırabilirsiniz. Çocuğunuzu desteklemek için olumlu yanlarına odaklanabilirsiniz. Başarılarından ziyade çabasını taktir edebilirsiniz.

İlgi Alanlarını Destekleyebilirsiniz

Başarı sağlayabileceği ve keyif alabileceği alanları keşfederek o alanlara yönelmesi için cesaretlendirebilirsiniz. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuğunuzla ilgili ebeveynleri olarak gerçekçi beklentiler edinmelisiniz. Beklentilerinizin gerçekle uyumlu olması hem sizin mutluluğunuz hem onun kendini baskı altında hissetmemesi için önemlidir. Çocukla iletişim kurarken olabildiğince yalın, anlaşılır, dolaysız ifadelerde bulunmaya özen gösterin. Uzun cümleler, anlamını bilmediği kelimeler ya da mecazlar anlamasını zorlaştıracaktır.

Öğrenme Güçlüğü Yaşadığı Alanlarda Çözüm Odaklı Öneriler Üretebilirsiniz

Hayatını kolaylaştırmak için günlük yaşamda onu zorlayan her türlü etkinliğe çözüm odaklı yaklaşın. Unutkanlığının önüne geçmek için ona bir defter verebilirsiniz. Yapması gerekenleri bu deftere not eder ve unutmamak için gün içerisinde defterine yazdıklarını kontrol eder. Defterine bakmayı unutmamak için “not defterine bak” hatırlatması ile alarm kurabilir ya da siz hatırlatabilirsiniz.

Yakalayamadığı için top oynamak istemeyen, topun kendisine çarpmasından korkan çocuklar için yumuşak toplarla pratik yapabilirsiniz. Arkadaşlarıyla oynamadan önce ya da sınıf içerisinde performans göstermeden önce birlikte çalışabilirsiniz. Sizin yanınızda alıştırma yapması ön hazırlık olacak ve başkalarının yanında kendini daha rahat ifade edebilecektir.

Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar) filmini farkındalık geliştirilmesi için önermekteyiz. Film öğrenme güçlüğü yaşayan bir çocuk ve onun hayatında fark yaratan öğretmenini anlatıyor. Düşük akademik başarının asıl nedeni öğrenilene kadar çocuğun yaşadığı zorluklar bir bir işleniyor. Ailenin, arkadaşlarının çocuğa yaklaşımı yapılan yanlış müdahaleler gerçek hayatta da yaşanan örneklere benzer şekilde gösteriliyor.

Çocuğunuzun öğrenme güçlüğü yaşıyor olabileceğini düşünüyorsanız destek almak için geç kalmayın. Psikolojik destek ve tanı için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Mutlu aile, aile bireyleri arasında hoşgörüye dayalı, saygı ve sevgi içeren, kuvvetli bir iletişimin ve etkileşimin olduğu ailedir. Bu aile modelinde bir anne ve baba ve birde çocuk ya da çocuklar vardır. Ancak ebeveynlerin ayrı olduğu ya da ebeveyn kaybının olduğu ailelerde vardır. Bu nedenle bir ebeveyn ve çocuk ya da çocukların olduğu ailelerde mutlu aile koşullarını sağlayabilmektedir. Yapılan klinik gözlemler ve araştırmalar göstermektedir ki Mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştiriyor.

Yazımızın devamında mutlu bir aile formunun çocukların başarısı üzerinde ne gibi etkileri olduğunu inceleyeceğiz. Mutlu aile olmak ve çocuğunuzun başarısına katkı sağlamak için siz de önerilerimizden faydalanabilirsiniz.

Mutlu Aileler Kendine Zaman Ayırarak Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor

Mutlu aileler değerlendirildiğinde bu aileleri oluşturan bireylerin bütün olmaktan önce birey olmayı ihmal etmedikleri görülüyor. Yani aile içi rollerinin dışında bireysel rollerinin gerekliliklerini de yerine getiriyorlar. Bireysel arzu, istek ve ihtiyaçlarını da karşılamak için zaman, emek ve bütçe ayırıyorlar. Kişisel doyumlarını sağlamış olmak aile içerisinde çok daha mutlu bireyler olmalarına destek oluyor. Dinlenme, eğlenme, sosyalleşme, kendine vakit ayırma gibi ihtiyaçlarını karşılayan kadın ya da erkek mutlu oluyor.

Kişisel zaman verimli geçirildiğinde bireyler anne, baba, eş rollerine daha olumlu şekilde geri dönüyorlar. Aile içi rollerinden ve aile ile birlikte geçirilen vakitten daha fazla keyif alıyorlar. Bireyler kendilerine kişisel zaman ayırmadığında aileyle geçirilen zaman bir süre sonra zorunlu görev halini alabiliyor.

Aileye verilen değer çok büyük olsa da bir iş zorunluluk içerdiğinde ondan alınan keyif azalıyor. Ebeveynler bireyselliklerini ihmal etmediğinde daha mutlu, huzurlu ve keyifli oluyorlar. Bunun sonucunda da mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştiriyorlar.

Mutlu Aileler Stresle Başa Çıkma Becerilerini Öğreterek Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor

Mutlu aileler aynı zamanda çocuklarına doğru rol model olabilen ailelerdir. Kendi hayatlarında yaşadıkları başarısızlıklar karşısında yapıcı tutumlar sergileyen aileler çocuklar için model oluştururlar. Sorunlar karşısında başarılı problem çözme becerileri sergileyen ve çözüm odaklı olan aileleri gözleyen çocuklar kendileri de benzer davranışlar sergiliyorlar. Çocuklar için söylenenleri uygulamaktansa yapılanları örnek almak çok daha kalıcı öğrenmeye neden oluyor.

Ailelerin sorunlar karşısında yapıcı çözümler üretememesi, stresi kontrol edememeleri çocuklar için olumsuz model teşkil ediyor. Sorunlar karşısında öfkeleniyor, duygularınızı kontrol etmekte zorlanıyor, çözüm yolu olarak şiddete başvuruyor olabilirsiniz. Ancak böyle bir rol model sergileyip çocuğunuza “yapıcı ol, konuşarak halledilemeyecek hiçbir problem yok” mesajı vermeniz gerçekçi olmayacaktır. Öne siz sorunlarla başa çıkma becerilerinizi geliştirmeli, sonra doğru rol model olmalısınız. Stresle Başa çıkabilen mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştiriyor.

Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Doğru Ebeveyn Tutumları Sergiliyor

Aile içerisinde çocuğun bireyselliğine saygı duyulan ailelerde çocuklar başarılı olmak için ihtiyaç duydukları ortamı buluyor. Kaç yaşında olursa olsun, ihtiyaçlarına, isteklerine önem verilen, fikirleri dinlenen ve sevilen çocuklar başarılı oluyor. Hoşgörülü, demokratik ve destekleyici tutum sergileyen mutlu aileler ceza kullanmıyor.

Çocuğun başarısızlığı, hataları, eksikleri cezalandırılmıyor. Ceza uygulamak yerine çocuklara neden sonuç ilişkisi öğretiliyor. Verdiği kararların ya da yaptığı eylemlerin sonuçları olacağı ve bu sonuçları kabul etmesi öğretiliyor. Bir çocuk sınavdan başarısız olmuş olabilir. Cezanın hakim olduğu bir ailede çocuk başarısızlığı nedeniyle şiddet görebilir ya da sevgiden mahrum edilebilir.

Sözlü olarak olumsuz bildirimlere maruz kalabilir ya da keyif aldığı faaliyet ve eşyalardan men edilebilir. Böyle bir ailede çocuk ceza almamak için başarılı olmak ister. Oysa mutlu bir ailede doğru ebeveyn tutumuyla yetişen çocuğun başarısızlığına da başarıya da bakışı farklıdır. Mutlu ailenin mutlu çocuğu için başarısızlık yeterince çalışmamış olmasının bir sonucudur. Nedenini tespit ettiği bu sonucun tekrar etmemesi için çocuk ne yapması gerektiğini bilir.

Bir sonraki sınava daha iyi hazırlanması gerekmektedir. Böyle bir çocuk için başarı, cezadan kaçmak için değil içsel olarak başarıyı arzu ettiği için istenecektir. Doğru ebeveyn tutumları sergileyen mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştirmektedir.

Mutlu Aileler Sorumluluk Vererek Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor

Sorumluluk sahibi olmak her yaştan birey için başarılı olabilmenin adeta ön koşuludur. Sorumluluk sahibi bireyler hayatlarını daha kolay organize eder ve daha disiplinli çalışabilirler. Sorumluluklarını bilen bireyler işlerini doğru şekilde önceliklendirir ve zamanı daha başarılı değerlendirebilirler.

Dolayısıyla zamanında sorumluluklarını yerine getiren kişiler diğer mesleki ve kişisel işlerine vakit ayırabilirler. Daha az stres yaşar ve başarısızlığa neden olan birkaç faktörü bir arada egale ederler. Stresle başa çıkamamak, zamanı iyi yönetememek, sorumlulukları vaktinde yerine getirememek başarısızlığın nedenlerinden bazılarıdır. Dolayısıyla sorumluluk bilinci başarılı olmak için mutlaka kazanılmalıdır.

Sorumluluk ise en temelde ailede kazanılmaktadır. Ebeveynlerin erken yaşlardan itibaren çocuklarına yaşlarıyla uyumlu sorumluluk vermesi sorumluluk bilincinin gelişmesi için gereklidir. Oyuncaklarına zarar vermeme, odasını toplama, üzerini değiştirme, dişlerini fırçalama, yemeğini desteksiz yeme, kirlileri kirli sepetine, çöpleri çöp kutusuna atma gibi basit sorumluluklar ile başlanabilir.

Sorumluluk alan çocuk teşvik edilmeli, cesaretlendirilmelidir. Sorumluluklarını yerine getirmesinin aile içindeki iş bölümüne olumlu katkısı çocuğa anlatılmalıdır. Ayrıca aile bireyleri kendileri de başarılı örnek olabilmek için kendi sorumluluklarını aksatmamalıdır. Sorumluluk almayı bilen ve çocuklarına öğreten mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştirmektedir.

Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Kişisel Gelişime Önem Veriyor

Aile bireylerinin hem kendi kişisel gelişimlerine hem de çocuklarının kişisel gelişimlerine önem vermesi başarıyı destekliyor. Aile bireylerinin bireysel ilgi alanlarını tespit etmesi, ilgi ve yetenekleriyle uyumlu faaliyetlerde bulunması bireysel mutluluğu artırıyor. Yine çocukların da kendi karakteristik özelliklerini tanıması, ilgi ve becerilerini keşfederek faaliyetlere katılması başarıyı artırıyor. Bireylerin fiziksel aktiviteler, sosyal faaliyetler, kişisel gelişim çalışmaları gibi faaliyetlere katılması bireysel mutluluğu destekliyor.

Çocuklara kendilerini keşfetme süreçlerinde çeşitlilik sağlanması gerekiyor. İlgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmek farklı deneyimler edinebilmeyi gerektiriyor. Spora ilgisi olan bir çocuğun hangi spor dalında mutlu olacağını bulması farklı spor dallarını tecrübe etmesini gerektiriyor. Ailelerin bu çeşitlilik için maddi destek sunması ve çocuğa fırsat tanıması başarıyı etkiliyor.

Kişisel gelişime önem veren ve çocuklarını bu yönde destekleyen mutlu aileler başarılı çocuklar yetiştiriyor. Siz de aile ilişkilerinizi geliştirmek ve çocuğunuzun başarısı için gerekli aile ortamını sağlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak da çocukların başarılı ve mutlu bir kariyer geliştirmelerine katkı sağlıyor.

 

Read More

“Çocuğum ders çalışmak istemiyor”, “yeterince çalışmıyor, ben söylemeden yapmıyor” pek çok ebeveynin çocuklarının eğitim hayatları süresince sıklıkla kullandığı cümlelerdir. Peki çocuklar neden ders çalışmak istemez ve çocuklara ders çalışma alışkanlığı kazandırmak için neler yapmak gerekir?

Ders Çalışma Alışkanlığı Kazandırmak İçin Sorumluluk Almayı Yaşamın İlk Yıllarından İtibaren Öğretmeliyiz

ders çalışmak, işe gitmek ya da evdeki rutin işleri yerine getirmek neredeyse hiçbirimiz için keyif veren işler değildir. Ancak bunlar bulunduğumuz konumun getirdiği sorumluluklardır ve bizim tarafımızdan yapılması gerekmektedir. Bir öğrencinin temel sorumluluğu; okula gitmesi, derslerini dinlemesi, ödevlerini yapması, öğrendiklerini tekrar etmesi ve çabasının sonucunda da sınıfını geçerek üst sınıflara yükselmesidir. Çocuğun bunların kendi sorumluluğunda olduğunu öğrenmesi ve sorumluluklarını yerine getirmek için özdenetime sahip olması gerekir.

Ebeveynlerin çocuk yetiştirme sürecinde yaptıkları en büyük hatalardan biri küçük yaşlardan itibaren çocuklarına sorumluluk bilincini aşılamamalarıdır. Çocuğunun zorlanmaması için çoğu ihtiyacını karşılayan ya da hatırlatan ebeveynler çocuklarının sorumluluk alma becerilerini geliştirememelerine neden olmaktadır. Oysa çocuklar fiziksel ve zihinsel gelişimleriyle orantılı şekilde hayatlarının her döneminde sorumluluk alabilirler. Odasını toplama, yemeğini yeme, dişlerini fırçalama, üzerini giyinme-soyunma, kirlilerini kirli sepetine atma, tuvalete gitme ve temizlenme. Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun olarak ona küçük görevler verebilir ve bu görevlerin onun sorumluluğunda olduğunu öğretebilirsiniz.

Erken yaşlar itibariyle evde sorumluluk alan çocukların yetişkin yaşamda görevlerinin hatırlatılmasına ya da destek verilmesine gerek kalmadan sorumluluklarını yerine getirebildiği klinik gözlemler ve bilimsel araştırmalar sonucu görülmüştür.  Sorumluluk alma alışkanlığı olmayan çocukların ders çalışmak için kendilerini organize etmeleri kolay değildir ve başkalarının hatırlatmasına ihtiyaç duyarlar. Çocuğunuzun okul çağında ödevlerini yapan, ders çalışması gerektiğini sürekli hatırlatan ve bu konuda sıklıkla çatışma yaşayan ebeveynler olmak istemiyorsanız mutlaka sorumluluk bilincini erken yaşlar itibariyle aşılamalısınız.

Hedef Belirlemeden Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanmak Mümkün Değil

Kimse karşılığı olmayan bir iş için performans sergilemek istemez. Ders çalışma alışkanlığı edinebilmek için “Neden ders çalışmalıyım? sorusuna verilebilecek kişiyi harekete geçirecek bir cevap olmalı. Bu cevabın işlevsel olması için de bizim bir amaca, ulaşılabilir bir hedefe ihtiyacımız var. Bu hedefler kısa süreli hedefler olabileceği gibi uzun vadeli hedeflerde olabilir. Eğitim yılını başarılı bitirmek kısa süreli bir hedefken, iyi bir üniversitede okumak, doktor olmak, akademisyen olmak uzun vadeli hedefler olabilir.

Örneğin; çalışmalıyım çünkü, ders notlarım ne kadar iyi olursa sınıfımı o kadar iyi derece ile bitiririm. Okul ortalamam yükselir ve başarılı bir puan ile mezun olabilirim. Çalışmalıyım çünkü öğrendiklerimi pekiştirmeli, kalıcı hale getirebilmeliyim. İyi bir lise, iyi bir üniversite için hazırlanmam gereken önemli sınavlar var. Ne kadar düzenli ve verimli çalışırsam bu sınavlardan olumlu sonuçlar alma olasılığım o kadar yüksek olur. Çalışmalıyım çünkü başarılı bir avukat olmak istiyorum. Bunun ön koşulu iyi bir üniversite okuyabilmem. İstediğim üniversiteye gidebilmek, istediğim bölümü okuyabilmek ve başarı ile mezun olmak için şimdiden emin adımlarla ilerlemeliyim.

Hedefi olmayan bir öğrencinin oyun oynamak, televizyon izlemek gibi ders çalışmaktan daha keyifli olan bir aktiviteye ara vermesi daha zordur. Bu durum ebeveynler ile çocukların çatışmasına neden olacaktır. Çocuklarınızın hedef belirleme sürecinde desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve profesyonel destek almak istiyorsanız stratejik yetenek yönetimi testimize katılabilir, erken yaşta çocuklarınızın ilgi, yetenek ve bilgileriyle uyumlu mesleğe yönlendirilmesini sağlayabilirsiniz.

Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Motive Etmek Yerine Motive Olmasını Sağlayın

Ebeveynler olarak çoğu zaman çocuklarımızın motivasyon koçu oluruz. “Sen yaparsın, sen zekisin, sen beceriklisin” diyerek onları motive etmeye çalışırız. Oysa motivasyon kişinin kendisi tarafından sağlandığında dışarıdan gelen motivasyona göre çok daha işlevsel ve uzun soluklu olmaktadır. Çoğunlukla hedefimizi doğru belirlediğimizde motivasyon kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ancak doğru hedef belirlemiş olsak dahi yaşam içerisinde kimi etkenler motivasyonumuzu düşürebilmektedir. Kişinin bu tarz motivasyon kırıcılarla başa çıkabilmek için geliştirmesi gereken iç motivasyon kaynakları geliştirmesi gerekir. Örneğin; hedeflerini kendisine hatırlatacak resimler, yazılar olabilir. Uzun vadeli hedefine ulaşmak için belirlediği kısa vadeli hedeflerden başarı elde ettiğinde kendine vereceği ödüller olabilir.

Ebeveyn olarak sizler, çocuklarınızın içsel motivasyonlarını nasıl artırabileceğine yönelik araştırmalar yapabilir, çocuğunuzu bu konuda bilgi edinmesi için yönlendirebilirsiniz. Çabasını taktir etmeli, başarılarında onu tebrik etmeli ve sizden destek talep ettiğinde yardım etmelisiniz. Ancak çocuğunuzun ders çalışmak ya da ders çalışma alışkanlığı kazanmak için birincil motivasyon kaynağı siz olmamalısınız.

Öğrenme Stiline Uygun Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanılmalı

Herkes öğrenebilir ama öğrenme her bireyde farklı şekillerde gerçekleşir. Dunn&Dunn Öğrenme modeline göre öğrenmeyi kolaylaştıran 3 öğrenme stili vardır. Bunlar; görsel-uzamsal öğrenme stili, işitsel-duyusal öğrenme stili ve dokunsal-kinestetik öğrenme stilidir. Bir çocuğun kalıcı ve doğru şekilde öğrenebilmesi için öğrenme ortamının, öğretenin ve öğrenilecek içeriğin öğrenme stiline uygun düzenlenebilmesi gerekmektedir. Yine çocuğun başarılı olabilmesi için ders çalışma tekniğinin de öğrenme stili ile uyumlu olması gerekmektedir. Aksi halde dikkatini toparlayamama, çabuk sıkılma, öğrendiğini hatırlamada güçlük ve öğrendikleri arasında bağ kuramama, günlük hayata adapte edememe gibi olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu da hem çalışma alışkanlığının kazanılmasını zorlaştırmakta hem de çalışma sürelerinin verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Öğrenme stillerini detaylarıyla anlattığımız ve öğrenme stiline uygun ders çalışma önerilerini içeren yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Planı Oluşturun

Ne kadar hedef belirlemiş ve motive olmuş olursak olalım, plansız olduğumuz sürece verim alma olasılığımız azalacaktır. Öğrencilerin günlük, haftalık hatta aylık planlar çıkararak çalışmaları ders çalışma sürelerinden alacakları verimi artıracaktır.

Planlı ders çalışmanın avantajları;

  • Ne kadar sürede ne kadar konu bitireceğinizi belirlersiniz,
  • Hangi konuya ne kadar zaman ayıracağınızı belirlersiniz,
  • Planlama sayesinde bir konu üzerinde gereğinden fazla zaman harcamanın önüne geçersiniz,
  • Zihnen ve bedenen yorulmamak için mola sürelerinizi belirlersiniz.
  • Planınıza uyduğunuzda daha kolay motive olur ve sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz için kendinizi daha iyi hissedersiniz.
  • Planlı olduğunuzda çalışmanız gereken konulara adil vakit ayırabilirsiniz. Ders çalışma planı olmayan çocukların keyif aldıkları derslere daha fazla zaman ayırdığı görülmüştür.
  • Planlı ders çalışmanız sonucunda öğrendiklerinizi pekiştirir, öğrenmenin kalıcı gerçekleşmesine ve bunun da okul başarınızı olumlu etkilemesine katkıda bulunursunuz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek için çalışma planı hazırlamakta zorlanan çocuklar online uygulamalar edinebilir, okul öğretmenlerinden ve rehberlik servisinden destek alabilirler.

Dinlenmek ve Eğlenmek İçin Mutlaka Zaman Ayırılmalı

Ara vermeden ders çalışmak mümkün olsa da verimli çalışmak mümkün değil. Çoğu zaman çalışırken ara vermeyi unutur ya da mola sürelerinin dikkatimizi dağıtacağını düşünürüz. Zamanı iyi yönetebilmek için aralıksız ders çalışmak gerektiğini düşündüğümüz de olur. Oysa bir konuya aralıksız 25-30 dakikadan daha uzun süre ile dikkatimizi yöneltebilmemiz mümkün değildir. Çalışma alanında saatlerce oturmamız, oturduğumuz saatler boyunca verimli şekilde çalıştığımız anlamına gelmemektedir. Öğrenciler ailelerinin “az çalıştın, yeterince çalışmıyorsun” sözlerine maruz kalmamak için çalışma alanlarından ayrılmadan çalışmaya devam etmektedir. Ancak hem zihnen hem bedenen yorulan çocuklar yerlerinde kıpırdanmaya, dikkatlerini çalışma alanlarındaki farklı obje ve uyaranlara vermeye başlamaktadırlar.

Çocuklarınızın çalışma sürelerine 25-30 dakikada bir 5 dakikalık molalar eklemelerine ve bu süreyi çalışma alanlarının dışında değerlendirmelerine müsaade etmelisiniz. 4-6 kez 5 dakikalık molaların ardından mutlaka 25-30 dakikalık bir mola vermeleri de çalışma verimleri için gereklidir. Pomodoro tekniği adı verilen bu tekniği çalışma planınızı hazırlarken bilgi almak için daha detaylı araştırabilirsiniz.

İlk İş Büyük Kurbağayı Yiyin! (Eat The Frog Tekniği)

Hepimizin yapmaktan kaçındığı, sürekli ertelediği, yapmamak için sürekli başka işlere öncelik verdiği işler vardır. Ancak yapmak istemediğimiz bu işler “yapılmayı bekleyenler” olarak zihnimizin bir köşesinde durur ve gün boyu kendini alarm vererek hatırlatır. Yapmaktan kaçındığımız bu işler kendini her hatırlatışında enerjimiz düşer, keyfimizi kaçar ve yapmakta olduğumuz işi de verimli yapmamıza engel olur. Bu gözümüzde büyüyen işleri gün sonunda ya bir bahane ile başka bir güne erteleriz ya da istemeyerek yaparız. İsteksizlik, zihnen ve bedenen yorgunluk birleştiğinde de gün sonu yapılan bu işten hiçbir verim bekleyemeyiz.

Mark Twain “Eğer işin bir kurbağa yemek ise, onu sabah ilk iş olarak yemek en iyisidir. Eğer işin iki kurbağa yemekse, en büyük olanı önce yemek en iyisidir.” diyerek yapmaktan çokta keyif almayacağımız işleri günün ilk işi olarak tamamlamamızı ve günün kalanına zihnimiz daha hafif ve huzurlu şekilde devam etmemizi öneriyor.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Öğrendiklerini Oyunlaştırın

Oyunla öğrenmek öğrenmenin hem eğlenceli hem de etkili olmasını sağlıyor. Çocuğunuzun yaş grubuna ve öğrendiği konulara göre bilgilerini pekiştirebileceği oyunlar hazırlayabilirsiniz. Bu oyunlar için internetten fikir edinebilir, çocuğunuzla birlikte oyunlar geliştirebilirsiniz. Evde bilgi yarışması düzenleyip kazanana ödül verebilirsiniz. Matematikte problem çözme oyunları, Türkçe ve yabancı dilde kelime oyunları ve bulmacalar, sözel derslerde münazaralar düzenleyebilirsiniz. Yine online uygulamalar üzerinden de oyun oynayarak öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Öğrenme ortamına oyunla öğrenme dahil edildiğinde ders çalışma süreleri çok daha keyifli hale gelecektir. Ders çalışma alışkanlığı kazanılmasında her yaştan çocuk için oyun etkili bir yöntemdir.

Öğrendiklerimizi Gerçek Hayatta Kullanabildiğimizde Öğrenmek Daha Keyifli Hale Geliyor

Günlük hayat içerisinde kullanılamayan bilgiler yeterli şekilde pekiştirilmediği için çok daha kolay unutulabiliyor. Oysa gün içerisinde kurduğumuz diyaloglarda kullanabildiğimiz, sebep-sonuç ilişkisini kurduğumuz bilgilerin kalıcı olması çok daha mümkün. Çocuklarınızın öğrendiği bilgilerin günlük yaşamdaki karşılıklarını onlara anlatabilir, hangi bilgiyi hangi alanda kullanabileceklerini öğretebilirsiniz. Burada akla ilk gelen şey toplama çıkarma hesabı olmamalıdır. Çocuğunuza problem çözme becerileri kazandırmanız, bir sorunla karşı karşıya kaldığında uygulayabileceği problem çözme stratejilerini öğretmeniz matematiğin günlük hayattaki karşılığını vermeniz anlamına gelecektir.

Örneğin; haftalık harçlığı ile bir haftayı nasıl verimli geçirebileceğini öğretebilirsiniz. Okuldaki öğünleri dışında, kitap almak ya da bir arkadaşına hediye almak için harçlığından her hafta kenara bir miktar para koymak kişiye hem hesaplama yapmayı, olasılıkları değerlendirmeyi öğretecek hem de günlük yaşam becerilerini kazandıracaktır. Bir bitkinin nasıl yetiştiği, yağmurun nasıl yağdığı, bitkilerin ve canlıların evrenimiz için faydalarının ne olduğunu anlatabilirsiniz. Soframıza gelen besinlerin nasıl üretildiği, suyun nasıl idareli kullanılabileceği tüm bu bilgiler çocuğun öğrendiklerini pekiştirebileceği günlük hayatta lazım olacak bilgilerdir. Tarih, sosyoloji konuları kişinin hayat görüşünü, ideolojisini belirlemede etkilidir. Bu derslerde edindiği bilgilerin bugünümüzü nasıl etkilediğini anlatarak bugünün olaylarının geleceğe nasıl yön verebileceğini anlatabilirsiniz. Derslerde öğrendikleri bilgilerin hangi mesleklerde yoğun olarak kullanılacağını anlatabilir, öğrendiklerinin meslekler içerisindeki etkisini görmesini sağlayabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Örnek Bir Rol Model Olun

Çocuklar için ebeveynlerinin çalışma stilleri, zamanı nasıl yönettikleri, problemlerini nasıl çözdükleri model alabilecekleri yaşam becerileridir. Söyledikleriniz, tavsiye ettikleriniz ile yapmakta olduklarınızın örtüşüyor olması oldukça önemlidir. İşlerinizi son dakikaya bırakıyor, zamanı iyi yönetemiyorsanız çocuğunuzun da düzenli ve verimli ders çalışma alışkanlığı edinmesi kolay olmayacaktır. Sorumluluklarınızı yerine getirmek için başkalarının size hatırlatmasına ihtiyaç duyuyorsanız aynı beklentiye girmeleri çocuklarınız için de olasıdır. İyi bir rol model olmak için çocuğunuz birlikte siz de hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek, yaşamın ilk yıllarından itibaren kazandırılması gereken sorumluluk bilinci ile ilişkili olsa da sonradan da edinilebilmektedir. Hedef belirleme, verimli ders çalışma tekniklerini öğrenme, zamanı etkili kullanabilme, planlı olma ve öğrenme stiline uygun çalışma bu süreçte oldukça yardımcı olabilmektedir. Yine de verimli ders çalışamıyor ve ders çalışma alışkanlığı kazanamıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kariyeriniz için şimdiden kalıcı yatırımlar yapabilirsiniz.

Read More

Çocuklarda psikolojik gelişim fiziksel gelişim kadar önem arz etmektedir. Çocukların psikolojik gelişimi o zamandan ileriki döneme kadar olan hayat kalitesinde etkin rol oynar. Çocuk psikolojisinde gelişimi etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin ebeveynler tarafından bilinmesi çocuğu psikolojik olarak etkileyecek davranış, tutum ve durumlardan sakınılması adına etkilidir. Çocukları etkileyen faktörlerden bazıları ebeveynlerin kontrolü dışında olabilir. Örneğin psikolojide mizaç olarak adlandırılan doğuştan gelen karakter özellikleri de psikolojik gelişimi etkileyen bir faktördür.

  1. Yakın Çevredeki Radikal Değişimler

Çocuklarda psikolojik gelişim yakın çevredeki ani değişimlerden etkilenebilir. Çocukluktan beri güvende olma hissine ihtiyaç duyarız. Özellikle küçük yaşlarda sahip olduklarımıza bağlılığımız daha yüksektir. Evimiz ve sevdiğimiz eşyalara ve yakın çevremizdeki insanlara aidiyet duygusuyla bağlanırız. Özetle çocuklara taşınma, ev değişikliği ve hatta odasını değiştirmek bile zor gelebilir. Çocuğun gelişiminde rutinler ve sabit güven hissi önemlidir. Bu nedenle bu değişimler yavaş yavaş ve bilgilendirilerek yapılmalıdır. Çocuğun bilgisi dahilinde gerçekleşmelidir. Yakın çevredeki insanlarla ilgili değişikliklerde de aynı şekilde çocuğun gelişimi için dikkat edilmelidir. Örneğin büyükanneyle yaşayan çocuğun büyükannesi artık taşınacaksa bunu öncesinde çocuğa nedeniyle beraber anlayacağı dilden söylemek gerekir. Boşanma olaylarında da aynı şey geçerlidir. Çocuğun psikolojik gelişiminde negatif etki oluşturmamak adına boşanmadan sonra ne olacağına dair ve süreçle ilgili anlayacağı dilden bilgiler vermek gerekir.

  1. Travmatik Olaylar

Psikolojik gelişim söz konusu olduğunda bu gelişim dönemini negatif yönde etkileyen en çarpıcı olay çocuğun travmatik durumlara maruz kalmasıdır. Özellikle cinsel istismara maruz kalmak ya da cinsel istismar durumuna tanık olmak çocukta travmatik etki yaratan olaylardandır. Bunun yanı sıra birinin ölümüne gözler önünde şahit olmak da travmatik sayılabilir ve çocuğun psikolojik gelişimini yüksek oranda etkileyebilmektedir. Çocuğun aile fertlerinden birisinin kaybı üzerine çalışılmazsa psikolojik gelişim açısından etkileri ilerleyen dönemlerde görülür. Böyle olaylar gelişimi etkileyecek hassas konular olduğundan dolayı benzeri durumlarda çocuk için psikolojik destek alınması önemle tavsiye edilir.

Çocuklardaki Psikolojik Gelişim: Anne ve Babanın Tutumu

Anne ve babanın çocuğa karşı davranışları çocuğun psikolojik gelişim serüvenine etkisini gösterir. Anne ve baba çocuğa karşı güvenli bağlanmayla beraber onun haklarını ihlal etmeyecek şekilde yaklaşmalıdır. Özellikle çocukları cezalandırmanın psikolojik gelişim açısından ileriki dönemlerde birçok negatif sonuçlar doğurduğuna dair birçok araştırma sonucu bulunmaktadır. Anne babanın tutumu bu noktada cezalandırıcı değil yanlış davranışlara karşı ödül vermeme davranışı sergileyici şekilde olmalıdır. Aynı zamanda ödüllendirme de psikolojik sağlık açısından maddi değil manevi ödüller olmalıdır. Örneğin sinemaya gitmek, parka gitmek, birlikte bir etkinlik yapmak gibi ödüller seçilmelidir. Aksi takdirde çocuk maddiyatla fazla bağ kurarak ileriki hayatında maddiyatı mutluluk olarak görebilir. Farklı konularda bilgilendirici videolara erişmek için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuk ve aile iletişimi küçük yaşlarda önem taşıdığı kadar ilerleyen süreçlerde de kişi üzerinde etkisini gösterir. Genelde çocukluk döneminde aileyle olan ilişkinin çocuğun davranışlarına ve karakterine etkisinden söz edilmektedir. Ancak ilerleyen süreçlerde bile kişinin davranışlarının özellikle anne ile olan iletişimden etkilendiğiyle ilgili araştırmalar bulunmaktadır. Yaş arttıkça aileyle evlerin ayrılmasıyla beraber anne ile olan iletişimden sıyrılma yaşandığı düşünülse de hala etkisinin devam ettiğine dair bulgular vardır. Bu hayat boyu etkisi süren iletişimin nasıl olmasının faydalı olacağına dair bazı pratik bilgileri blog yazımızdan edinebilirsiniz.

Çocuk ve aile iletişimi başlangıçtan sağlam bağlarla oluşturulmalıdır. İlerleyen dönemlerde, özellikle ergenlikte çocuğuyla iletişim kurmakta zorlandığını belirten ebeveynlerin çoğu çocuklukta da bazı yanlış bağ kurma yolları denemiş olabilir. Ergenlik dönemi çocuğun kendini tanımaya başladığı ve anne babadan ayrı bir birey olduğunu kavramaya başladığı bağımsızlığı öğrendiği bir dönemdir. Elbette bu dönemde ebeveynle çocuk arasında çatışmalar olacaktır. Ancak çocukla iletişimi güçlü olan aile bu sorunları daha sağlıklı bir şekilde atlatabilmektedirler. Örneğin çocuğun sorunlarını kendiyle paylaşmadığını iddia eden ebeveynlerin () sorunlara yaklaşımıyla ilgili iletişim problemi yaşıyor olmaları muhtemeldir. Ebeveynin iletişim gücü baştan işlevselleştirilirse ergenlik gibi kritik dönemlerde çocuk üzerinde iz bırakıcı sorunlar yaşanma olasılığı azalacaktır.

Çocuk ve Aile İletişimi Nasıl Gerçekleşir?

Çocuk ve aile iletişimi başlarda ailenin ilgisi ve bağ kurma biçimiyle şekillenecektir. Çocuk belli bir döneme kadar konuşamasa bile dış dünyayı ailesiyle, bakım verenleriyle kurduğu iletişime bağlı olarak tanımaya başlayacaktır. Bu dönemde ailenin iletişimi çok önemlidir. Bebeklerin anne karnında bile dış dünyadaki sesleri algılayabildiklerine dair bulgular vardır. Bu nedenle bebeklik döneminde hatta anne karnından itibaren şefkatli konuşmalar ve paylaşımlar yapmak değerli olacaktır. Bebekliğin ilk dönemleri çocuğu olabildiğince yalnız bırakmamak gereklidir. Anne ile olan bağı ilk dönemler çocuğun dünyasıdır. Bu nedenle o bağı zedelememek adına ilk birkaç ay annenin bebekle vaktinin neredeyse tümünü geçirmesi değerli olacaktır. Araştırmalar bebeklerin ilk 8 aya kadar kaybolan objeleri aramadıklarını bulmuştur. Bu bilgiden yola çıkarak 8 aya kadar bebeğin annesinin görebileceği bir yerde olmasının annesinin kaybolduğu korkusu yaşamaması adına faydalı olacağını söyleyebiliriz.

Çocuk ile aile iletişimi için ilerleyen süreçte farklı bir tutum sergilenmelidir. 6-24 aylık dönemde çocuğun bakım verenlerle olan bağı iyice şekillenmeye başlayacaktır.  Bu dönemde çocukta ayrılık kaygısının oluşması olması beklenen bir şeydir. Bu bakım verenle doğru bir bağlanma içerisinde olduğunu gösterir. Ancak bu dönemde özellikle 8. Aydan sonra annenin çocuğu alıştıracak şekilde çocuğa “Ben birazdan geleceğim.” diyerek birkaç dakikalığına başka bir odaya gidip gelmesinde sakınca yoktur. Hatta sağlıklı bağlanma adına etkili olacaktır. Çocuğun sizin belirtmenizle beraber geri geldiğinizi görmesi güven duygusunu pekiştirecektir

ve zamanla sizin ortadan kaybolmanıza dair kaygıları sağlıklı oranda azalacaktır. Çocuğun tamamen bağımsız olup sizin yokluğunuzda hiç endişelenmemesi de beklenen ve istenen bir şey değildir. Doğru iletişim yoluyla bunu dengelemek önemlidir. Gidileceği zaman ne zaman dönüleceği bilgisiyle beraber belirtilmesi en sağlıklısı olacaktır.

Bu Konuda Nelere Dikkat Edilmelidir?

Çocuk ve aile iletişimi çocuğun algısının artmasıyla sözel iletişim yönüne doğru kayar. Sözel iletişimin ilk dönemleri söylenilen şeyler ve açıklamalar elzemdir. Çocuklar yeni konuşmayı öğrenecekleri dönemler dikkat kesilirler ve her duyduklarını kaydederler diyebiliriz. Bu nedenle ilk konuşma dönemleri sadece çocukla konuşmalarınız değil onun yanındayken başkalarıyla olan konuşmalarınız da kıymetlidir. Bunlara da dikkat edilmelidir. Genel hatlarıyla her yaşta çocuğa yapabilecekleri göz önünde bulundurularak özgürlük alanı tanınmalıdır. Algısı geliştikçe hem özgüveni açısından hem de kendinin bir birey olduğunu anlaması adına bazı yaşına uygun kararları vermesi için ona izin verilmeli ve fikri sorulmalıdır. Bu çocukluktaki aile ile olan pozitif etkili iletişimin izleri yetişkinlik dönemindeki özgüvene ve sosyal yeterliliğe yansıyacaktır.

Çocuk ve aile iletişimi hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Çocuk gelişimi hassasiyetle yaklaşılması gereken bir konu… Özellikle doğumdan okula başlayana kadar geçen süreç kritik bir önem taşıyor. Çocuk gelişimi konusunda atılabilecek yanlış adımlar çocuğun neredeyse bütün hayatını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlara yol açabiliyor. Peki çocuk gelişimi için atılması gereken doğru adımlar neler? Çocuk gelişiminde nelere dikkat etmek gerekiyor?

Tüm ebeveynlerin ortak arzusu elbette çocuklarını iyi yetiştirebilmek… Bu konuda dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalar bulunuyor. Bu temel noktaları şu şekilde sıralayabiliriz;

Koşulsuz Sevin

Çocuğunuz koşulsuz sevildiğini bilmeye ihtiyaç duyar. Zaman zaman ebeveynlerin istemeden olsa kurduğu cümleler ya da sergilediği tavırlar; çocuğun, sevilmek için belli koşulları yerine getirmesi gerektiğini düşünmesine yol açabilir. Hata yaptığında ona olan sevginizin azalacağını düşünmesi gelişimi açısından son derece olumsuz bir durumdur. Çocuğunuz her koşulda ve hatalarına rağmen onu seveceğinizi bilmesi ve hissetmesi oldukça önemlidir.

Çocuğunuza Vakit Ayırın

Bazen ebeveynler günlük koşuşturmacalar nedeniyle çocuklarına vakit ayıramayabiliyorlar. Hatta bazen aynı ortamda olsalar bile herhangi bir paylaşımda bulunmayabiliyorlar. Ancak gelişimini sağlıklı biçimde sürdürebilmesi için çocuğunuzun sizinle vakit geçirmeye ihtiyaç duyduğunu unutmamanız gerekiyor. Bu sebeple hangi koşulda olursa olsun mutlaka çocuğunuza vakit ayırmanız ve duygularına, düşüncelerine ve günlük yaşantınıza dair paylaşımlarda bulunmanız önem taşıyor.

Çocuk Gelişimi: Mükemmeliyetçi Yaklaşımdan Kaçının

Hiçbir insan mükemmel olmadığı gibi çocuklarınız da mükemmel değil. Yaptıkları her işi dört dörtlük yapmaları da söz konusu değil. Bu nedenle çocuğunuza karşı mükemmeliyetçi yaklaşım sergilemek onun yetersiz hissetmesine neden olur. Bu mükemmeliyetçi yaklaşım çocuğunuzun var olan becerilerinin körelmesine, performansının olumsuz etkilenmesine ve ilgisini kaybetmesine neden olur. Bu nedenle çocuğunuzun yaptığı işleri ve girişimlerini desteklemeli ve başarılarını takdir etmeniz önemlidir.

Çabalarını Takdir Edin

Çocuğunuzun yaptığı bir işle ilgili çabasını takdir edin. Bu bir ödev, bir sınav ya da bir hobi olabilir. Değerli olanın sonuç değil çocuğunun gösterdiği çaba ve verdiği emek olduğunu unutmayın. Sizin desteğinizi ve ona inandığınızı görmek sonuç her ne olursa olsun bir sonraki sefer için motivasyonunu artıracak ve hedefine ulaşmak için aradığı gücü bulmasına yardımcı olacaktır.

Çocuk Gelişimi: Başkalarıyla Kıyaslamayın

Çocuğunuzu hiçbir koşulda başkalarıyla kıyaslamayın. Başkalarıyla kıyaslanan çocuklar zamanla özgüven ve özgünlüklerini kaybederler. Bu durum kendi kişiliklerinden uzaklaşmalarına sebep olur. Çocuğunuzun performansını ve başarılarını başkalarıyla kıyaslamak çocuk gelişimi konusunda atılabilecek yanlış adımlardan biridir.

Çocuğunuza Güvenin

Çocuğunuza güvenin ve güvendiğinizi ona hissettirin. Çocuğunuza sürekli şüpheyle yaklaşmanız, kontrol etmeye çalışmanız, mahremiyetine saygı duymamanız son derece yanlıştır. Bu çocuğunuzu size karşı dürüst davranmaktan çok yalana itebilecek bir davranıştır. Çocuğunuza güven duymanız ve desteklemeniz hem sizinle olan bağını güçlendirecek hem de sorumluluk ve özgüven gelişimine katkıda bulunacaktır.

Tutarlı Olun

Çocuğunuzun sağlıklı bir gelişim göstermesi için elbette belli kurallara ihtiyaç var. Tutarlılık ise bu sınırlarla ilgili bir kavram… Örneğin; çocuğunuzun bir ebeveyninin hayır dediğine diğerinin evet demeyeceğini bilmesi gerekir. Kurallar ancak bu şekilde anlam kazanır. Kurallar duruma ya da kişiye göre değişmemelidir. Bu anlamda tutarlılık son derece önemlidir.

Sosyal Becerilerini Geliştirmesine Yardımcı Olun

Çocuklar sosyal becerilerinin gelişimi noktasında desteğe ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. Kendilerini daha kolay ifade edebilme, doğru iletişim kurma, arkadaş edinme, empati gibi konulardaki deneyimlerine destek olmak çocuğunuzun sağlıklı gelişimi açısından önem taşır.

Kendinizi Sürekli Geliştirin

Çocuğunuzun sizi rol model olarak gördüğünü unutmayın. Çocuklar taklit ederek öğrenmeye eğilimlidir. Söylediklerinizden çok davranışlarınızı gözlemler ve benzer davranışlar sergilerler. Bu yüzden kendinizi sürekli geliştirerek ve çocuğunuzun gelişim sürecine de olumlu katkı sağlayabilirsiniz.

Çocuk Gelişimi: Psikolojik Değerlendirme Testlerinden Faydalanın

Psikolojik değerlendirme testleri, çocukların çeşitli alanlardaki güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymakta önemli kaynaklardır. Psikolojik değerlendirme testleri, çocuğunuzun öğrenme biçimleri, sosyal ve duygusal becerileri gibi pek çok konuda ipucu verebilir. Bu nedenle çocuk gelişiminde psikolojik testlerin önemli bir yeri vardır ve olumlu katkı sağlayabilir.

Çocuk gelişimi konusunda daha detaylı bilgi edinmek için aba psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içerik için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çocuklar neden oyun oynarlar?

Çocuklar oyun oynarken boş zamanlarını geçirir ve eğlenirler. Bir çok kişi tarafından oyun oynamalarının başka hiçbir işlevi yok gibi görünebilir fakat durum farklı. Oyun oynamak dünyayı öğrenmeleri ve beyin gelişimleri için oldukça önemlidir. Oyun onlar için gerçek hayatın bir simülasyonudur. Özetle gerçek hayatta işlerine yarayacak günlük bilgiler oyun yoluyla pekiştirilerek öğrenilmektedir.

Beyni çalıştıran oyunların kazandırdığı bazı yetenekler:

  • Analitik düşünme
  • Anlama
  • Kavramsal öğrenme
  • Yaratıcılık
  • Problem çözme yeteneği
  • Kritik düşünme
  • Dili kullanma da ve algılamada gelişim

Çocuğun oyun oynamasında yaşın bir önemi var mı?

Çocuğunuzun yaşı oynanan oyunlar konusunda belirleyici olacaktır. Her oyun her yaş için uygun değildir. Çocuğunuzun yaşını ve gelişimsel sürecini göz önünde bulundurmak önemlidir.

İşte uygun oyun yaş aralıklarını belirterek önerdiğimiz zeka geliştirici oyunlar:

1. Blok ve Lego Oyunları

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Herkes tarafından bilinen  klasikleşmiş bir oyundur Lego ve bloklarla oynamak. Bu basit görünen oyuncağın aslında çocuğunuzun zeka gelişimine ne kadar çok katkı sağladığını biliyor muydunuz?

Renkleri tanımak, cisimlerin büyüklüklerini ve küçüklüklerini öğrenmek ve yaratıcılığı yüksek oranda geliştirecektir.

2-4 yaş aralığındaki çocuklar için sadece renkleri eşleştirme ve dizme gibi oyunlar oynamanız bile büyük fayda sağlar. Hem çocuğunuzun motor becerisi gelişir hem de renkleri öğrenmiş olacaktır. Yaş büyüdükçe yine bloklar ve lego yoluyla daha yaratıcı ve kompleks oyunlara geçilebilir.

2.Simon Diyor Ki… Oyunu

(5-12 yaş için uygundur)

 Simon diyor ki… bir Simon seçilerek odadakilere komutlar verildiğinde odadakilerin bu komutları uyguladığı oyundur. Sırayla herkes Simon olur.

Çocuğunuzun dil becerisini yüksek oranda geliştirecek bir oyundur. Hem cümle kurma da hem de verilen cümleyi çabuk algılayıp kavrama da büyük gelişim sağlayacak bir oyun türüdür.

Ayrıca hep birlikte, ailecek oynamanız çocuğunuzla  iletişiminizi kuvvetlendirecektir!

3.Puzzle

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Yalnızca çocukların değil herkesin zekasını geliştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmış puzzle!

Çocuğunuzun görsel algısını, problem çözme yetisini, bilişsel becerilerini geliştirecektir.

Hafife almayın satranç gibi zekayı yüksek oranda çalıştıran aktivitenin basitleştirilmiş versiyonu gibidir. 8 yaşa kadar puzzle ile oynayan çocukların 8 yaşından sonra satrançla tanışması zihin gelişimine oldukça büyük katkılar sağlayacaktır.

4.Engel Aşma Oyunu

(2 yaş ve üzeri için uygundur)

Engel aşma oyunu ev içerisinde basit engeller kurarak yapılacağı gibi daha kompleks hale de dönüştürülebilir. Yastıkların üstünden atlamaktan tutun yere çizilen bir çizginin üzerinde yürümeye kadar bir çok alternatif engel yaratılabilir.

Çocuğunuzun kaba motor, motor planlama, görsel algılama, problem çözme ve kritik düşünme becerilerini geliştirecektir.

2-5 yaş arası daha basit engeller kullanırken 5 yaşın üzerindeki çocuklar için daha yaratıcı hatta parkurlar kurarak oyun oynanabilir.

5.Filler Asla Unutmaz – Hafıza Oyunu

(5-12 yaş için uygundur)

“ Tatile gidiyorum yanıma …. aldım.”

“Masanın üzerinde … var.”

Gibi içinde obje geçen cümleler kurun. Objenin olduğu yeri boşluk bırakın ve sizden sonraki kişinin noktalı kısmı tamamlamasını isteyin. Herkes bir öncekilerin de söylediklerini sırayla tekrar ettikten sonra kendi objesini sona eklemeli.

Topluca oynanan hem eğlenceli, hem yaratıcı hem de hafızayı geliştiren bir oyun. Hem de istediğiniz her yerde oynayabilirsiniz!

6.Bilgisayar Oyunlarına Alternatif

Bilgisayarla oynamak faydalı olmakla birlikte kontrol altına alınmadığında bağımlılık yaratan ve zeka gerilemesine sebep olmaktadır. Fakat kabul etmeliyiz ki bilgisayar oyunları yeni çağ çocuklarının vazgeçilmezidir.

Aba Yayıncılığın bilgisayar oyunlarını yaratıcı ve faydalı hale getirmek için tasarlanmış Resmi Scratch Jr Kitabı’nı  sizlerle tanıştırmak isteriz.

Bu uygulama 4-6 yaş aralığındaki çocuğunuzun kodlama öğrenmesini sağlayacak! Ücretsiz olan uygulamayı kullanmak için el kitabından faydalanarak  çocuklara karakterleri hareket ettirmeyi, zıplatmayı, onlara şarkı söyletmeyi ve dans ettirmek için kod bloklarını birleştirerek programlamayı öğretebilirsiniz.

https://abayayin.com/ adresinden kitabı temin edebilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

 

Read More

Otizm Nedir?

Otizm, doğuştan veya üç yaşından önce başlayan, beynin gelişimini engelleyen bir nöro-biyolojik hastalıktır. Her çocukta farklı evrelerden geçen otizm, birçok farklı sendromla da ilişkilendirilebilmektedir. Asperger sendromu, Rett sendromu veya Otistik spektrum bozuklukları gibi. Otizm belirtileri genellikle çocuklarda iletişim bozuklukları ile görülür. Konular veya olaylar karşısında tepkisiz kalma yada konuşurken göz teması kurmama, farklı şeylerle ilgilenip konu dışında konuşmak gibi sıkça görülen belirtiler söz konusu olabilmektedir. Bazı otizm nedenlerinde ise, doğum esnasında annenin aşırı zorlanması veya hamilelik esnasında geçirdiği bir hastalıktan dolayı çocuğun otizm olma ihtimalinin olduğu yönündedir. Bu nedenlerden biri de genetik olabilmektedir. Erkek çocuklarında bu oran kız çocuklarına göre 4,3 kat daha fazladır. 1980’lerden itibaren otizm teşhisleri artmıştır. Nedeni ise, teşhislerin birbirinden farklılığı ve tanı koyma tekniklerinin git gide gelişmesidir.

Görülen Belirtiler şunlardır;

  1. Sosyal iletişimde bozukluklar
  2. Yaşıtları ile oynayabileceği oyunlardan uzak kalmak (içe kapanıklık)
  3. Oyuncakları ile nasıl oynayacağını bilememek
  4. Konuşma becerisinin gerilemesi veya aksaması
  5. Söylenen şeyleri sanki duymuyor gibi davranmak ve bazen tepki vermemek
  6. Sık sık gözlerin sabit bakması
  7. İsmi söylendiğinde bakmamak
  8. Bazı cümleleri sık sık tekrar etmek
  9. Eşyaları üst üste dizmek veya yerlerini değiştirmek gibi takıntılı davranışlar
  10. Bazı konulara aşırı tepki vermek veya tepkisiz kalmak

Bu gibi belirtiler çocuklarda otizm başlangıcı olarak görülebilmektedir. Ancak gerçek tanı, doktor kontrolünden geçerek gerekli tetkiklerin yapılması ile mümkün olmaktadır. Ebeveynler çocuklarının davranışlarını takip ederek, ilgi alanlarını veya isteklerini dikkate alarak takip etmelidir. Erken tanı da hastalığın ilerlemesi önlenebilmektedir. En önemli tedavi yöntemi ise, uygulamalı davranış analizidir. Bu analiz ile çocuk dinleme ve taklit yeteneği gibi basit adımlarla kendini geliştirebilmektedir. Erken yaşlarda başlandığı zaman, uygulanan yoğun terapiler ile otizm semptomları büyük ölçüde azalmalar görülebilmektedir.

Anne ve Babalara Düşen Görevler ise;

  1. Çocuklarını iki yaşından itibaren gelişimini takip etmek
  2. Çocuğun ilgi alanlarını ve isteklerini anlamaya çalışarak yardımcı olmak
  3. Hissedilen farklı davranışlarda çocuğun gerekli analizlerini erkenden yaptırmak

Unutulmaması gereken şey, otizm çoğunlukla çocuklarda hayat boyu devam eden bir rahatsızlık olabilir. Bu sebeple, çocuğun gerekli eğitimlerinin başlaması ve devamlılığını sağlayarak, mevcut hayata adapte etmeye çalışmak önemlidir.

Önemli: Otizmle ilgili hazırlanan bu yazı, yalnızca bilgi amaçlıdır. Teşhis konulması veya tedavi amaçlı bilgiler için kullanılmamalıdır!

Otizm ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

 

Fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönlerden sağlıklı ve tutarlı bireyler yetiştirmek her şeyden önce anne-babaların davranış ve tutumlarından geçiyor. Desteklenerek büyütülen çocuklar, diğerlerine göre girişken, sorumluluklarının bilincinde olan, kendine güven duyan aktif bireyler oldukları için akademik hayatları ile iş yaşamlarında da başarılı oluyor. Ebeveynlerin nasıl destek göstereceği ise çocukların yaşlarına bağlı olarak değişiyor. Özellikle ergenlik gibi duygusal açıdan daha hassas geçen dönemde farklı yolları denemek gerekebiliyor. 

Destekleyici ebeveynlik aynı zamanda çocukların çevrelerindeki akranlarının baskısına karşı bir savunma geliştirmelerini ve duygusal açıdan dengeli olmayı öğrenebilmelerini de sağlıyor. Yazımızın devamında destekleyici ebeveyn tutumu ve davanışının nasıl olması gerektiğine birlikte bakalım. 

1. Aile İçi İletişim

Ebeveynlerin çocuklarına karşı duygularını açık bir şekilde ifade etmeleri son derece önemli. Yaptırım uygulamak yerine ılımlı bir şekilde anlaşma yollarının denenmesi gerekiyor. Bu durum sınırları belirli ancak yine de özgür olan bir ortam yaratmayı da sağlıyor. Çocukların anne babalarını rol model aldıklarını da düşünürsek ilk önce ebeveynlerin birbirlerini dinleyen ve çocuklarına öğretmek istedikleri davranışları önce kendilerinin yapması gerektiğinin bilincinde olan kişiler olması gerekiyor.

2. Birlikte Vakit Geçirmek

Çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçirmek aile arasındaki bağları güçlendiren bir diğer ipucu olarak görülebilir. İyi bir dansçı, şarkıcı, sporcu veya sanatçı olmasanız dahi, çocuğunuzun ilgi alanına yönelik onunla sevdiği bir aktivitede birlikte bulunarak onu desteklediğinizi gösterebilirsiniz.

3. Yanında Olmak, İlgilenmek

Çocuğunuzla ilgilenmek, neler yaptığının farkında olmak ve onu umursamak desteklediğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Ayrıca onun gösteri ve performanslarına katılmak, olmanız gereken yerde bulunmak, size kendisini ispat etmesine izin vermek de ebeveyn ve çocuk arasındaki duyguların güçlenmesini sağlayan bir davranıştır. 

4. Kararlarına Saygı Duymak

Lise veya üniversite seçimi gibi önemli karardan basit bir alışverişe kadar çocukların seçimlerine saygı duymak ve onlara hoşgörülü bir şekilde yaklaşmak da önemli. Onlara seçenekler sunmak, yaptığı hatalardan ders almasına izin vermek ve ortaya iyi işler çıkardığında başarısını içselleştirmesini sağlamak doğru ve sağlıklı gelişimi de beraberinde getiren yaklaşımlardandır. 

5. Dinlemek ve Cesaretlendirmek

Çocuğunuz sevdiği bir şeyden bahsetmeye başlayınca onu mutlaka dinlemelisiniz. Bu durum onu son derece mutlu edeceği gibi sizinle sevdiği şeyleri ve duygularını paylaşmaya devam etmesini de teşvik edecektir. Öte yandan zorluklarla karşılaştığında cesaret veren sözler söyleyerek baş etmeyi öğrenmesine ve güçlü kalmasına da destek olabilirsiniz.

Kaynaklar

Read More

Ebeveynlik kolay bir iş değildir. Çocuğumuz olmadan bunun ne kadar zor olduğunu anlayamasak da, çok büyük ihtimalle etrafımızdaki anne babalardan ya da kendi ebeveynlerimizden “çocuğun olunca anlarsın” gibi cümleler duymuşuzdur. Geçmiş kuşakların her birinin ailevi sorunlarla baş etmek için kendi yöntemleri vardı. Geçen zamanla birlikte ebeveynliğe yepyeni standartlar, ikilemler ve zorluklar da eklendi. Elbette her şey zorlaşmadı, birçok kolaylık da kazanıldı diyebiliriz. 

Aslında, modern ebeveynlik çeşitli modern nedenlerle birlikte son derece zorlu hissettirebilir. Bazen çok fazla bilgiye sahip olmaktan, çok az tasarrufa, modern ebeveynlerin mücadeleleri gerçekten de var! Durum böyle olunca günümüzde ebeveynliğin ne kadar zor olduğu hakkında çok fazla şey duymamız da şaşırtıcı değil. 

Yaşam maliyeti gittikte yükseliyor.

Benzin fiyatlarından, bir ev sahibi olmanın bedeline, üniversite harç ücretlerinden, gıda ve giyim alışverişine kadar birçok tüketim alanında insanların alım gücü giderek düşüyor. Bugünlerde, her şey daha pahalıya mal oluyor. Maaşların arttığı doğru olsa da, yaşam masrafları ile aynı oranda arttığını söyleyemeyiz. Hayat bugünlerde çok daha pahalı. Bu nedenle, daha fazla insan mali açıdan, özellikle bakması gereken çocukları olan aileler, büyük mücadeleler veriyor. 

Çocuk Bakımının Yüksek Maliyeti

Aynı şekilde, uygun fiyatlı çocuk bakımı bulmak da basit bir iş değildir. Bir defada bir bakıcıya saatte 100-200 TL gibi paralar ödeyebilseniz de, bugünün ebeveynleri sadece işe gidebilmek için bakıcılara azımsanmayacak ücretler öderler. Günümüzde daha fazla ebeveyn ev dışında çalıştığı için çocuk bakımına olan ihtiyaç her zaman mevcut. Hatta eskiye nazaran daha fazla. Kadınların da iş hayatına girmesiyle birlikte bu alanda daha fazla talep olmaya başladı. Dolayısıyla uygun fiyatlı çocuk bakımı bulmak gittikçe zorlaştı.  

  Kadınların/annelerin birçok sorumluluğu üstlenmesi

Özellikle kadınlar hem çocuk bakımı hem de ev işlerinin çoğuyla ilgilenmek zorunda kalıyor. Tam gün işe sahip olan kadınlar için ise bu durum daha zor bir hal alıyor. Annelik ve babalık izinlerinin çok kısa olması, iş yerlerinin çalışanları için kreş imkânı sunmaması gibi sebepler de kadınların omuzlarındaki yükü ağırlaştırıyor. 

Sosyal Medya ve Mükemmel Olma Baskısı

Başkalarının dikkatlice ve özenle filtrelenmiş hayatlarına sosyal medya merceğinden bakıyoruz mükemmel olma baskısını hissediyoruz. Başkalarının güzel, gülümseyen, mükemmel aile anlarını görüyoruz ve eğer bizim gerçekliğimiz onlarınkinden farklıysa kötü ve mutsuz hissedebiliyoruz. Belki de bir şeyleri yanlış yaptığımızı düşünüyoruz. Ve hatta o insanların bizimle aynı günlük sıkıntıları paylaşmadıklarını düşünüyoruz.

References

Read More