Çocuk eğitiminde ödül kullanımının davranışı ve bilgiyi pekiştirmede ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Ancak ödüllendirmenin eğitimde sağlayacağı fayda yerinde, kararında ve doğru mesajlarla verildiğinde artacaktır. Amacı dışında, kontrolsüz ve ölçüsüz şekilde verilen ödüller bir süre sonra cezaya dönüşebilir. Çocuğun bir davranışı veya başarısı için verilecek ödül çocuğun başarısının önüne geçmemelidir.

Aksi halde başarıdan alınan haz yerini kazanılan ödülden duyulacak hazza dönüşecektir. Ödülün daha keyifli olduğunu fark eden çocuk ödüllendirilen davranışı yeniden ödül almak için tekrar edebilir. Bu da çocuğun davranışı ödüle bağlı olarak gerçekleştirmesine yol açabilir. Ödülün sıklığı veya derecesi azaltıldığında yani daha az keyif verecek bir ödülle yer değiştirildiğinde çocuğun o davranışa yönelik motivasyonu düşebilir.

Üstelik ödülün gelmemesi halinde çocuk kendini başarısız ve değersiz de hissedebilir. Oysa dengeli bir biçimde, doğru, çocuğun yaşına ve yaptığı davranışa uygun kullanılan ödül çocuğun öğrenmesini kolaylaştıracaktır. Çocuğun beklentileri de yetişkinlerle benzerlik gösterir. Çocuk motive olabilmek ve motivasyonunu sürdürebilmek için ödüllere ihtiyaç duyar. Bu ödüller pekiştireç görevi görür.

Çocuk eğitiminde ödül dendiğinde çoğunlukla aklımıza pahalı hediyeler, oyuncaklar, çikolatalar, abur cuburlar gelir. Oysa çocuk taktir içeren cümleler, alkış, kucaklaşma, bir öpücük de ödüldür. Pahalı bir hediye yerine defterine yapıştırılacak bir sticker, çizilecek bir yıldız da ödüldür. Çoğunlukla çocuğun ödüle verdiği değeri belirleyende bizim ödülü kullanış şeklimizdir. Çocuk için değeri hissettirilerek verilen sticker, alelade şekilde verilen pahalı bir hediyeden daha değerli olacaktır.

Peki ödül tam olarak nedir? Neler ödül değeri taşımaktadır? Çocuk eğitiminde ne tür ödüllere yer verilmelidir? Ödüllendirme hangi durumlarda ceza etkisi yaratır? Çocuğun davranışını pekiştirmek için ebeveynler farklı neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Çocuk Eğitiminde Ödül Nedir?

Ödül bir koşula bağlı olarak verilen ve belli bir davranışın ortaya çıkmasını pekiştiren nesne, davranış, söz veya etkinliktir. Verilen ödülün amaca hizmet edebilmesi için çocuğun yaşına, ödüllendirilecek davranışın niteliğine ve çocuğun ihtiyacına uygun olması gerekir. Örneğin; odasını toplama sorumluluğu kazandırmaya çalıştığımız 3 yaşındaki çocuğumuza ödül olarak tablet almak hatalı seçimdir.

Aynı şekilde çocuğa kazandırılmak istenen davranış, bilgi, sorumluluk da çocuğun yaşı ve kapasitesiyle uyumlu olmalıdır. 3 yaşında bir çocuğun okuma yazma öğrenmesini beklemek çocuğu zorlamak olacaktır. Ebeveynler ödül sistemine çoğunlukla çocuklar özerklik kazanmaya başladığında ihtiyaç duyar. Bebeğinin ilk kelimeleri, ilk adımları veya ilk ek gıda deneyimleri için ödül arayışında olan ebeveyn sanırım yoktur.

Çocuğumuzun gelişimine dair bu keyifli deneyimlerimizde büyük ödüllere, pahalı hediyelere değil kocaman gülümsemelere, alkışa, kucaklamaya yer veririz. Çocuğumuzda mutluluğumuzla ve karşılaştığı bu coşkulu tezahüratlarla motive olur. Ne zamanki çocuk büyümeye, ebeveyninin belirlediği sınırları genişletmeye çalışır o zaman çocuk eğitiminde ödül farklılaşır. İşte tamda bu noktada çocuğumuza sunduğumuz ödüllerin onun davranışı kazanmasına yetmeyeceğini düşünürüz.

Ebeveyne göre eskiden bir gülümsememizle, çırptığımız ellerimizle motive olan çocuk şimdi daha büyük beklentilere girmiştir. Örneğin; odasını toplamayı öğretmek istediğimiz çocuğumuza sepete kendi başına attığı oyuncakları alkışlamamızın yeterli gelmeyeceğini düşünürüz. Bunun yerine çocuğun beklenti ve ihtiyaçlarını değerlendirmeden rüşvet niteliğinde önerilerde bulunuruz. “Odanı kendi başına toplarsan televizyon izleyebilirsin. Oyuncaklarını sepete doldurursan dondurma yiyebilirsin.” Gibi.

Bu rüşvetler çocuğa istenen davranışı kazanmak yerine ödüle odaklanmayı öğretir. Kazandırılmaya çalışılan her davranışta çocuk daha büyük beklentilere girmeye başlar. Dolayısıyla çocuk eğitiminde ödül davranıştan önce değil sonra sunulmalıdır. Çocuk bir ödül geleceğini veya bu ödülün ne olduğunu bilmemelidir. Ödüllendirme sonrası çocuğa bu ödülün her seferinde verileceği algısı yaratılmamalıdır.

Çocuk Eğitiminde Ödül Değeri Taşıyan Davranış ve Sözler Neler?

Çocuğun sadece başarısını değil çabasını taktir edip övmek çocuk için en değerli ödüldür. Böylece çocuk başarıyı sevgi elde etme unsuru olarak değerlendirmez. Aksi halde çocuk kendini sevilebilir ve değerli hissetmek için başarılı olmaya odaklanır. Her başarısızlıkta özgüvenini ve öz değerini yitirmeye başlar.

Ödül mutlaka zamanında verilmelidir, çocuk aldığı ödülün nedenini bilmeli, davranışıyla ödül arasında ilişki kurabilmelidir. Ödül ne olursa olsun zamansız verildiğinde işlevini yitirecektir. Örneğin; hafta sonu ödevlerini eksiksiz yaptığı için çocuğu ödüllendirmek istiyorsak ödülü ödevlerini yaptığını fark ettiğimizde vermeliyiz. Ertesi gün verilen ödülün hiçbir anlamı kalmayacak, çocuk motive edilmiş olmayacaktır.

Aynı şekilde çocuğa davranışından önce ödülünü vermek de ödülün etkisini düşürecektir. Çocuk eğitiminde ödül maddi ağırlıklı değil manevi ağırlıklı olmalıdır. Övgü ve sevgi dolu sözler, taktir, teşekkür, sıcak bir kucaklaşma, bir öpücük, alkış ve benzeri davranışlar kullanılmalıdır. “Öğrenmek için ne kadar istekli olduğunu görüyorum. Çabalaman çok güzel, öğrenirken keyif aldığını görmek beni çok mutlu ediyor. Seninle gurur duyuyorum.” Gibi.

Çocuğa zaman ayırmak, birlikte oynamak ödül olarak sunulmamalıdır. Çocuk ebeveyninin ilgisini, sevgisini görmek, birlikte zaman geçirmek için bir şeyler başarmaya ihtiyaç duymamalıdır.

Çocuk Eğitiminde Ödül Hangi Durumlarda Cezaya Dönüşür?

Ödül istenen davranışın kazanılmasını desteklerken ceza da doğru kullanıldığında istenmeyen davranışın sönmesini kolaylaştırır. Ceza çocuk eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Ancak cezanın ne sıklıkta uygulandığı, niteliği, amacı, kapsamı eğitimdeki etkisini farklılaştırabilmektedir. Önceliğimiz ödüllerle davranış kazandırmak, istenmeyen davranışları görmezden gelerek sönmesini beklemek olmalıdır. Cezalar asla şiddet içermemeli, çocuğu korkutmamalı, gerilemeye yol açmamalı, çocuğun canını yakmamalıdır.

Cezanın halk dilindeki kullanımı negatif yüklü olsa da çocuk eğitimindeki yeri olumludur. Örneğin; ödevlerini yapmasını istediğimiz çocuğumuz ödevlerini yapmıyor, hatırlatmalarımıza rağmen sorumluluk almıyorsa ceza kullanılabilir. Ancak burada verilecek ceza çocuğun keyif aldığı bir şeyi geçici süreliğine elinden almak olmalıdır. Ödevlerini yapmayan çocuğun ödevlerini aksattığı günlerde televizyon izleme hakkı kaldırılabilir.

Uykudan önce masal okunmasını seven çocuğun, uyku vaktinde yatağı girmeyi reddediyorsa masal dinleme hakkı kaldırılabilir. Ancak çocuk verilen cezanın neden verildiğini, bu cezanın ne zaman sonlanacağını bilmelidir. Dolayısıyla çocuk eğitiminde ödül ve ceza verirken mutlaka nedenleri de açıklanmalıdır. Ceza sevilen etkinlik, nesne veya davranışın sınırlandırılması olsa da bazen hatalı ödüller de cezaya dönüşebilir.

Ödül beklentisi yaratıp ödül verilmiyor veya ödüllendirme geciktiriliyorsa çocuğun motivasyonu düşer ve davranış sönebilir. Dolayısıyla ödüllendirmedeki gecikmeler ceza etkisi yaratabilir. Ödül, beklentiyle örtüşmediğinde ve çocuğu tatmin etmediğinde ceza niteliği taşır. Örneğin; küçük başarılarında büyük ödüller kazanan çocuk büyük bir başarıda küçük bir ödülle demotive olabilir. Veya verilen ödül çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarıyla uyumlu değilse yine ceza etkisi yaratabilir.

Kız çocuğuna erkek oyuncakları almak (çocuğun ilgisini çekiyorsa alınabilir, ancak ilgisi yoksa motivasyon kaybı yaratacaktır). Çocuklarda ödül tutarlı olmalıdır. Çocuğun zaten yapmakta olduğu, yapabildiği bir şey için sonradan ödüllendirmede bulunmak çocuğu incitebilir. Daha önceki davranışlarının fark edilmediğini veya ne zaman yapıp yapmadığının bir öneminin olmadığını düşünebilir.

Çocuk eğitiminde ödül ve cezanın kullanımı istenen davranışların kazanılmasında oldukça önemlidir. Ancak çoğunlukla ödül ve ceza sistemi yanlış kullanılarak çocuğun duygusal ve davranışsal açıdan zarar görmesine yol açılır. Bu iki yöntem yanlış kullanıldığında kişilik, özgüven, öz değer zedelenebilmektedir

Read More

Hayali arkadaş kavramı aile ve çevre tarafından çoğunlukla endişe verici bulunur. Oysa ki çocuğun dünyasında hayali bir arkadaşın varlığı oldukça sağlıklı ve normaldir. Ancak her çocukta hayali arkadaşlığın görülmemesi, ailelerin çocuklarının farklı olduğunu düşünmelerine neden olmaktadır. Sanılanın aksine çocuğun dünyasında hayal ürünü bir arkadaşın belirmesi çocuğun yaratıcılığının, hayal gücünün ve zekasının bir ürünüdür.

Pek çok açıdan çocuk için olumlu etkisi olan hayali arkadaşlığın görülme nedenleri, zamanı, sıklığı gibi değişkenler çocuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Çoğunlukla hayali bir arkadaşın varlığı çocuğun yalnızlık çektiğini, sosyal ilişki kuramadığını düşündürür. Bir anlamda bu doğru olsa da çocuk yalnızlığıyla başa çıkmak için yaratıcılığını kullanmaktadır. Aynı zamanda gerçek bir arkadaşla kuracakları iletişimi hayali arkadaşı ile kurmaktadır.

Bu da çocuğun sosyal becerisinin olduğunu göstermektedir. Çocuk hayal gücüne, yaratıcılığa ve sosyal beceriye sahiptir ancak bunu kullanacak gerçek sosyal ortamlardan bir sebeple uzaktır. Bu uzaklığın nedeni ebeveyn tutumu, yaşanılan çevre ve koşullar olabilir. Pandemi, yaşanan çevrede akranların olmayışı, tek çocuk olmak gibi.

Dolayısıyla hayali arkadaş sahibi olmak çocuğun dünyasında oldukça doğal bir yaratımdır. Peki hayali arkadaşlık nedir ve neden gelişir? çocuklar bu arkadaşlığa neden ihtiyaç duyuyor? Hayali arkadaşa sahip olmak kaç yaşına kadar normal kabul edilir? Aileler bu arkadaşlık ilişkisine nasıl yaklaşmalılar? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Hayali Arkadaş Nedir?

Hayali arkadaş çocuğa, oyunlarında, eğlendiği veya korktuğu anlarda eşlik eden çocuğun duygu ve düşüncelerini paylaşabildiği zihinsel imgedir. Bu arkadaş çocuğun sevdiği bir çizgi karakter, okuduğu kitaplardan bir kahraman, sevdiği bir hayvan olabilir. Ya da bu arkadaş çocuğun daha önce hiç görmediği ve tamamen zihninden ürettiği bir kişi olabilir. Kimi zamanda çocuğun tanıdığı, sevdiği bir kişi olabilir.

Çocuk tanıdığı veya tanımadığı bu kişiye isim verir. Çocuk arkadaşına roller, duygu ve düşünceler yükler. Bunlar çoğunlukla çocuğa ait olan duygu ve düşüncelerdir. Çocuk, hayali arkadaşıyla zaman geçirirken tıpkı gerçek bir arkadaşlık ilişkisindeki gibi davranır. Kimi zaman birlikte eğlenir ve gülerler, kimi zaman ise anlaşamaz ve küserler. Arkadaşıyla sesli olarak sohbet edebilir, ona kızabilir. Nasıl olduğunu, neler yaptığını sorabilir.

Hayali arkadaşının dünyasında olup bitenle ilgili kendi ailesine bilgiler verebilir. Arkadaşının kardeşini, evcil hayvanını, yaramazlıklarını, ailesine anlatabilir. Bu öykülerin büyük çoğunluğunda çocuğun kendi hayat deneyimleri yer almaktadır. Bu sayede çocuk yaşantısının bir benzerini başka çocuklarında yaşadığını düşünerek rahatlar. Üstelik ailesinin veya çevresinin bu öykülere vereceği tepkiyle de kendini daha iyi veya daha kötü hissedebilir.

Çocuk hayali arkadaş aracılığıyla başa çıkamadığı çatışmaları, stresi, korku ve kaygıları dışa vurur. Üstesinden gelebilmek için arkadaşıyla sohbet eder, oyun oynar. Çocuğun zihninde kurduğu bu hayali arkadaşlık onun için son derece değerli ve gerçekçidir. Ancak bu arkadaş her zaman bir hayal ürünü de olmak zorunda değildir. Kimi zaman çocuk oyuncak bir bebeğini, pelüş ayısını ve benzeri de arkadaşı olarak seçebilir.

Oyunlarında bu oyuncağa arkadaşı olarak rol verir. Beraber masaya oturur, tuvalete gider. Ona da yemek yedirir, tuvaletini yaptırır. Alışverişe, parka onunla gitmek isteyebilir. Üşüdüğünü düşünüp üzerini örtebilir, uykusunun geldiğini söyleyip onu uyutabilir. Geceleri beraber uyumak isteyebilir.

Hayali Arkadaş Ne Zamana Kadar Normal Kabul Edilmeli?

Çocuğun dünyasında hayali arkadaş sembolik oyunun görülmeye başladığı 2 yaş dolaylarında açığa çıkar. Bu dönem aynı zamanda çocuğun dil becerisinin geliştiği ve kendini sözel olarak ifade edebildiği dönemdir. 2-7 yaş aralığında çocuklar sıklıkla veya ara ara hayali arkadaşlarından bahsedebilirler. Çocuğun birlikte oyun oynayıp sohbet edebileceği gerçek arkadaşları olmaya başladıkça hayali arkadaşın ortaya çıkma sıklığı da azalacaktır.

Kimi zaman bu gerçek arkadaşlığın yerini televizyon, tablet, telefon almaktadır. Bu durumda da çocuk oyun arkadaşı ihtiyacını ekran aracılığıyla yapay olarak doldurmaktadır. Ancak dijital ekran kullanımı çocuğun hem hayal dünyasını köreltmekte hem de interaktif etkileşim olmadığı için çocuk karşılığı olan bir ilişki geliştirememektedir. Bu durum da çocuğun sosyal gelişimini örselemektedir.

Bu nedenle dijital ekrana maruz kalma süresi özellikle ilk çocukluk döneminde sınırlı ve kontrollü olmalıdır. Çoğunlukla hayali arkadaşlar 6 yaş dolaylarında kendiliğinden kaybolurlar. Çocuk arkadaşının uzun bir tatile gittiğini ve artık gelmeyeceğini söyleyebilir. Artık görüşmediklerini veya küstüklerini söyleyebilirler. Çocuk direk hayali arkadaşından bahsetmeyi bırakıp gerçek arkadaşlarından bahsetmeye başlayabilir.

Hayali arkadaşlık 6-7 yaştan sonra hala devam ediyorsa mutlaka değerlendirme için profesyonel destek alınmalıdır.

Çocuklar Neden Hayali Arkadaş Edinir? Hangi Çocuklarda Bu Arkadaşlık Daha Sık Gözlenir?

Hayali arkadaşlık 2-7 yaş aralığındaki tüm çocuklarda görülebilir. Ancak görülme sıklığı aşağıdaki durumlarda daha fazladır;

  • İlk ve tek olarak büyüyen çocuklarda (çocuk evin ilk çocuğu, ev içerisinde başka kardeş ya da akran yok)
  • Hayal gücü gelişmiş, yaratıcılığı yüksek olan çocuklarda
  • Televizyon, tablet, telefon gibi dijital ekrana maruz kalma süresi sınırlı olan çocuklarda
  • Dışlanan, arkadaş edinemeyen veya arkadaşlık kurabileceği ortamlardan uzak kalan çocuklarda
  • Sosyal yönü güçlü olan ama sosyalleşme imkanı olmayan çocuklarda (okula gitme yaşı gelmemiş, okul öncesi eğitime başlamamış, yaşadığı çevrede akranı olmayan çocuklar)
  • Aşırı korumacı ebeveyn tutumları nedeniyle koruyup, kollanan çocuklarda
  • Eve yeni bir kardeş gelmesi, taşınma, boşanma, okul değişikliği, yas, travma gibi çocuğun stres yaşadığı durumlarda
  • Baskıcı-otoriter veya umursamaz, ilgisiz ebeveyn tutumlarıyla yetişen çocuklarda,
  • Pandemi nedeniyle sosyal ilişkilerin sınırlı olduğu ortamlarda büyüyen çocuklarda hayali arkadaş sıkça görülmektedir.

Hayali Arkadaş Edinmenin Çocuk İçin Faydaları Nelerdir?

Hayali arkadaşlık çocuğun dünyasında pek çok açıdan iyileştirici ve destekleyici rol oynuyor. Çocuk hangi konuyla ilgili hayali bir arkadaşa ihtiyaç duyuyorsa bu arkadaşlık çocuğun ihtiyacını doyuruyor. Hayali arkadaş edinmenin çocuk için faydalarını aşağıdaki gibi sayabiliriz.

  • Çocuklar bu arkadaşlık ile başa çıkma becerilerini geliştiriyor.
  • Hayal güçleri gelişiyor.
  • Olumsuz duygu ve düşüncelerini daha sağlıklı yollarla ifade etmeyi öğreniyorlar.
  • Hayali arkadaşlık aracılığıyla çocuklar korkularını, kaygılarını, olumsuz deneyimlerini ifade edebiliyorlar.
  • Daha kolay sosyalleşebiliyor, daha az içe kapanık oluyorlar.
  • Paylaşmayı, takımla uyum içerisinde olmayı öğreniyorlar.
  • Saldırganlık, öfke veya pasif agresif davranışlar daha az görülüyor.
  • Empati kurabiliyor, başkalarının da isteklerine ve duygularına saygı duymayı öğreniyorlar.
  • Daha özgüvenli, girişken davranışlar sergileyebiliyorlar.
  • Dili kullanma becerileri ve kelime hazineleri gelişiyor.
  • Karar verme, sorumluluk alma, sebep-sonuç ilişkisini öğrenme gibi kazanımlarda da çocuğa katkı sağlıyor.
  • Uyku düzeni, tuvalet eğitimi, yeme düzeni gibi önemli gelişim ve öğrenme evrelerinde çocuğun adaptasyonunu kolaylaştırıyor. Çocuk çok daha kolay rutin oluşturabiliyor.
  • Kardeş kıskançlığı, boşanmış ailede çocuk olmak, yas, travma gibi olumsuz deyimlerde çocuğun başa çıkmasını kolaylaştırıyor. Karanlık, yalnızlık, böcekler, hayvanlar gibi çocuğun varsa korkularının üstesinden gelmesine yardım ediyor.

Hayali Arkadaş Edinen Çocuğa Ailenin Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Aileler hayali arkadaşı kabul etmekte zorlanabilmektedir. Bu arkadaşlığın bir sorunun habercisi olduğuna yönelik inançları çocuğun hayaline karşı çıkmalarına neden olabilmektedir. Kimi aileler çocuğun arkadaşını yok sayar ve çocuğa da onun gerçek olmadığını ispat etmeye çalışırlar. Kimi aileler çocuğa kızıp, böyle şeylerden bahsetmesini yasaklamaktadır. Oysa hayali arkadaş fırsat verildiğinde çocuğun iç dünyasını görmenin, dinlemenin en verimli yoludur.

Aileler çocuğun arkadaşıyla ilgili anlattıklarını ilgiyle dinlemeliler. Bu arkadaşlıkla ilgili sorular sormak, arkadaşı tanımaya çalışmak oldukça önemlidir. Bu yaklaşım çocuğun dünyasını keşfetmenin dışında çocuğa da kendini iyi hissettirir. Çocuk yaptığı bir yanlışı, yaşadığı kötü bir deneyimi, korkusunu, kaygısını arkadaşının deneyimiymiş gibi ailesine anlatabilir. Kırılan bir oyuncağı için “Ben kırmadım, arkadaşım Eylül kırdı” diyebilir.

Kaybettiği bir eşyası için “ben kaybetmedim Eylül kaybetti” diyebilir. Küçük kardeşini kıskanan bir çocuk “Eylül’ün kardeşi var ve Eylül onu hiç sevmiyormuş.” Diyebilir. Burada aile cezalandırma, suçlama, utandırma, kızma gibi olumsuz yaklaşımlar sergilememelidir. Çünkü çocuk zaten bu duygu veya davranışının hissettirdiklerinden mutlu değildir. İçinde yaşadığı bu çatışmayla başa çıkmaya çalışmaktadır ve ailesinin ne tepki vereceğinden de korkmaktadır.

Ailenin olumsuz yaklaşımı çocuğun korkularının veya olumsuz düşüncelerinin daha da gelişmesine neden olacaktır. Eylül’ün kardeşini sevmiyor olmasına ailenin vereceği tepki çocuk için kendi kardeşiyle ilişkisini tayin edecektir. Ailenin çocuğa “Olur mu öyle şey, kardeş hiç sevilmez mi” demesi çocuk için hayal kırıklığıdır. Aile çocukla alay etmemeli, arkadaşına yönelik verdiği bilgilere gülmemeli veya imalarda bulunmamalıdır.

Aile çocuğun anlattıklarına saygı ve ilgi göstermeli, merak ettiğini ve inandığını çocuğa hissettirmelidir. Ailenin pozitif yaklaşımı çocuğun kendisini, duygu ve düşüncelerini değerli ve kabul edilebilir bulmasını sağlayacaktır. Çocuk ailenin tepkilerine göre ailenin de sınırlarını öğrenmiş olacak. “Arkadaşımın bu davranışı kabul ediliyorsa benim davranışım da edilebilir.” gibi.

Çocuk Psikolojisinde Oyun ve Oyuncağın Önemi ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuğun Hayali Arkadaşının Yerini Zamanla Gerçek Arkadaşlar Almalı

Aile çocuğun sosyalleşebileceği ortamlar yaratarak gerçek arkadaşlıklar kurmasına yardımcı olmalıdır. Okul öncesi eğitim, oyun grupları, parklar çocukların arkadaşlık edinmesi için elverişli ortamlardır. Yine çocuğun akranlarıyla bir arada olabileceği sosyal aktiviteler ve etkinlikler de planlanabilir. Çocuğun ilgi ve beceri alanlarına yönelik kurslar da arkadaşlık geliştirebilmesine destek olacaktır. Kardeş veya kuzenler, akran grubundan akrabalar da çocuğun sosyal etkileşim ihtiyacını karşılamasını sağlayacaktır.

İçerisinde bulunduğumuz pandemi koşulları nedeniyle çocukların sosyal etkileşim ortamları son derece kısıtlandı. Aileler bu dönemde ekstra güçlükler yaşayabiliyorlar. Bu dönemde ev içerisinde anne babanın ve varsa diğer aile üyelerinin çocukla etkin zaman geçirmesi de oldukça önemlidir. Oyun Terapisi Nedir? Çocuk ve Aileler için Faydaları ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Hayali Arkadaş Ne Zaman Zararlı Hale Gelir?

Çocuğun hayali arkadaş ilişkisi 6-7 yaşından sonra da devam ediyorsa aile çocuğun arkadaşına yönelik söylemlerini iyi değerlendirmelidir. Artık bu yaştan sonra çocuk gerçek arkadaşlıklar kurmalı, sosyal çevresinde akranlarıyla arkadaşlık geliştirebilmelidir. Eğer çocuk okulda veya yaşadığı sosyal çevre içerisinde arkadaşlık kuramıyorsa bir uzmandan destek almak düşünülmelidir. Çocuğun duygu, düşünce ve davranışları üzerinde hayali arkadaşının yönlendirici hükmü varsa destek alınmalıdır.

Çocuk, istenmeyen davranışlarda bulunuyor ve bunları hayali arkadaşının yaptırdığını söylüyorsa mutlaka bir uzmanla görüşülmelidir. Çocuğunuzun uzayan hayali arkadaşlığı varsa ve artık gelişimine zarar verdiğini gözlemliyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aynı şekilde çocuğunuza hayali arkadaşlık konusunda nasıl yaklaşacağınızı bilmiyorsanız da ebeveyn olarak destek alabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu ile çocukluk çağı problemlerine yönelik çalışmalar yapmaktadır. Uzayan hayali arkadaş ilişkisi de çalıştığımız konular arasında yer almaktadır. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Mahremiyet eğitimi çocuğa verilmesi gereken en temel eğitimlerden biridir. Bu eğitim çocuğun kendini nasıl ve neden koruması gerektiğini öğrenmesi için oldukça önemlidir. Aileler çoğunlukla çocuklara mahremiyet eğitimi vermekte zorlanmakta veya bunun için erken olduğunu düşünmektedir. Cinsellikle ilgili sorular cevaplanırken aileler sessiz kalma, konuyu değiştirme veya jest ve mimiklerle çocuğa “yanlış bir soru sordum” duygusunu yaşatmaktadır.

Oysa taciz, istismar ve benzeri çocuklarımızın asla karşılaşmasını istemeyeceğimiz durumlardan çocuklarımızı koruyabilmenin ilk yolu onlara eğitim vermektir. Çocuk alacağı mahremiyet eğitimi ile vücudunun özel bölgelerini öğrenecektir. Çocuk eğitim sonrası vücudunu nasıl koruyacağını, tehlikelerle nasıl başa çıkacağını öğrenebilecektir. Ebeveynlerinden bu eğitimi almak çocuğa aynı zamanda bir tehditle karşılaştığında huzursuz olduğu bu duygusu tanımasını sağlayacaktır.

Çocuklar olumsuz duyguları, rahatsız edici bakış ve dokunuşları, ses tonunu kısaca tehdit ve tehlike ifade eden mesajları kolayca tanır. Ancak aile içerisinde, güven alanında yaşamını sürdüren çocuk eğitim almaksızın dış dünyaya açıldığında fark ettiği bu olumsuz duyguları isimlendirmekte zorlanır. Çocuk kendisine zarar vereni sevmez, onu gördüğünde huzursuzluk gösterir. Ama bu duygunun nedenlerini anlatmakta güçlük çeker.

Ailenin vereceği mahremiyet eğitimi çocuğa bu duyguları nasıl ifade edeceğini de öğretir. Ailenin paylaştığı bu bilgiler bir tehditle karşılaştığında da ailesine güvenle her şeyi anlatabileceğini çocuğa hissettirir.

Mahremiyet Eğitimi Nedir?

Mahremiyet eğitimi çocuğun kendine ve diğerlerine yönelik özel alan farkındalığı kazanmasını sağlayan bir eğitim sürecidir. Mahremiyet eğitimi yalnızca çocuğun vücuduna ait özel bölgeleri kapsamamaktadır. Çocuğun eşyaları, fotoğrafları, duygu ve düşünceleri gibi ona ait olan ve başkalarıyla paylaşmak istemediği şeylerde çocuğun mahremidir.

Aynı şekilde çocuk bu eğitim içerisinde kendisi gibi diğerlerinin de mahremi olduğunu öğrenir. Dolayısıyla çocuk kendi mahremine saygı beklerken başkalarının da mahremine saygı göstermeyi öğrenir. Çocuk bu eğitimle istemediği her dokunuşa ve talebe hayır diyebilme özgürlüğüne sahip olduğunu öğrenir. Kendini nasıl koruyacağını, tehlike hissettiğinde ne yapması gerektiği de çocuğa bu eğitimde anlatılır. Mahremiyet eğitimi mutlaka ilk olarak ailede verilmelidir.

Eğitimi hangi ebeveynin vereceği önemli değildir. Ancak eğitim öncesi veya sonrası çocuğun ebeveynine yönelttiği bir soru varsa bu soru sorulan kişi tarafından yanıtlanmalıdır. Mahremiyet eğitimi cinsellik eğitimini de içerdiği için kızlara annenin, erkeklere babanın eğitim vermesi daha sık karşılaşılan bir durumdur. Ancak gerekmesi halinde bu rollerde de değişiklik yapılabilir.

Çocuğa eğitimin bir kez verilmesi yeterli değildir. Belirli aralıklarla eğitim tekrar edilmelidir.

Mahremiyet Eğitimi Ne Zaman Verilmelidir?

Mahremiyet eğitimi 0-6 yaş aralığında aile içerisinde edinilen bir eğitim olsa da temel olarak eğitim 3 yaş ve sonrasında verilmeye başlanmaktadır. Ancak eğitim ergenlik dönemine kadar devam etmelidir. Bunun en büyük nedeni fiziksel ve bilişsel olarak değişen ve gelişen çocuğun bilgi ihtiyacı her dönemde artacaktır. Soruların kapsamı genişleyecek, çocuğun daha fazla detay öğrenme ihtiyacı artacaktır.

Aile bu dönemde çocuğa yaşıyla uyumlu cevaplar verebilmelidir. Cinselliği konuşmakta zorlanan aileler çocuğu geri çevirmemeli sorularına yönelik biraz zaman isteyip hazır olduğunda çocukla konuşulmalıdır. Aile çocuğa bilgi verirken bilimsel ve gerçeğe dayalı bilgilerden faydalanmalıdır.

Şehir efsaneleri, yanlış ve abartılı bilgiler çocuğun cinselliği yanlış öğrenmesine, korkmasına neden olabilmektedir. Ayrıca çocuk ailenin verdiği bilgilerin yanlış olduğunu öğrendiğinde aileye karşı da bu konuda güvensizlik geliştirmektedir. Ailenin yetersiz veya hatalı bilgi paylaşması çocuğun/ gencin bilgi edinmek için başka kişi veya kaynaklara yönelmesine neden olmaktadır.

Çocuklarda mahremiyet eğitimi çoğunlukla cinselliğe yönelik sorular sorulmaya başladığında verilmektedir. Ancak asıl dikkat edilmesi gereken çocuğun ne sıklıkla temel bakım verenden uzakta başkalarının bakımında kaldığıdır.

Çocuk özellikle tuvalet eğitimi için hazır oluş belirtileri gösterdiğinde mahremiyet eğitimine de hazır hale gelmektedir. Örneğin kakası gelen çocuk perdenin arkasına, koltuğun yanına çömelerek kakasını bezine yapabilir. Bu çocuğun kendini saklama ihtiyacı duyduğunun bir göstergesidir. Bu çocuğa alışık olmadığı başka bir kişinin öz bakım sağlaması çocuğu rahatsız edebilir.

Çocuğun Öz bakımıyla Olabildiğince Az kişi İlgilenmelidir

Dolayısıyla çocuğun mümkünse bebeklikten itibaren öz bakımıyla az sayıda ve belirli kişilerin ilgilenmesi gerekir. Çocuğun altı her yerde herkes içerisinde değiştirilmemelidir. “O daha küçük bir şey anlamaz.” Diye düşünülmemelidir.

3 yaş mahremiyet eğitiminin uygulamalı ve sözel şekilde açıkça verildiği dönem olsa da mahremiyet bilinci çok daha erken dönemde gelişmektedir. Dolayısıyla çocuğun altı değişirken bakım veren mümkünse yalnız ilgilenmeli ve özel, korunaklı bir alanda değişim gerçekleştirilmelidir. Çocuk bezi bırakacaksa çocuğun tuvalet ihtiyacı yine belirli kişi ya da az sayıda kişiler tarafından karşılanmalıdır. Temizlik sırasında çocuktan izin istenmelidir.

Çocuğa özel bölgesine ne sebeple dokunulduğu bakım veren tarafından anlatılmalıdır. Temizlik sırasında sert tavırlar uygulanmamalıdır. Yıkanırken ya da tuvalet sonrası temizlik yaparken mümkün olduğunca çocuğun özel bölgelerine bakılmamalıdır. Çocuğu irite edecek şekilde temizlik yapılmamalıdır. Hazır olan çocuğa mutlaka kendini nasıl temizleyebileceği gözetim eşliğinde öğretilmelidir. Özellikle çocuk okul öncesi eğitime başlayacaksa kendini nasıl temizleyebileceği çocuğa öğretilmelidir.

Çocuğa öğretmenine güvenebileceği, zor durumda kaldığında öğretmeninden de yardım isteyebileceği anlatılmalıdır. Ancak çocuğun birincil eğitmeni dışında tanımadığı farklı birinin temizliğe yardım etmesine müsaade edilmemelidir. Çocuğun özel alanlarına yönelik lakap takılmamalıdır. Sevgi sözcükleri kullanılmamalıdır. Yüceltme ya da küçümseme içeren sıfatlar kullanılmamalıdır.

Çocuğumun Mahremiyet Eğitimine Hazır Olduğunu Nasıl Anlarım?

Çocuğunuz 2 yaş itibariyle bedenine yönelen ilgisiyle beraber size daha fazla eğitime hazır oluş belirtisi verecektir. Okul öncesi eğitime başlayan veya tuvalet eğitimi alan çocuklarda mahremiyet eğitimi çocuğun anlayacağı şekilde daha erkene çekilebilir. 3 yaş itibariyle mahremiyet bilincinin kazanılması çok daha önemli hale gelir. 4-5 yaşlarında çocuğun aileye yönelteceği cinsellik temelli soruların sıklığı ve sayısı artacaktır.

3,5-4 yaş dolaylarında çocuk özellikle diğer çocuklarla bir araya geldikçe kız- erkek bedenindeki farklılıkları görür. Kendi bedenine ve yetişkinlerin bedenine dokunmak ister. Banyodan sonra giyinmeyi geciktirmeye çalışır, evde kıyafetlerini çıkarıp çıplak kalmak ister. Özel bölgelerini merak eder ve başkalarına göstermek isteyebilir. Gelecek tepkileri merak eder. Doluyken tuvalete girmek ve ebeveynini tuvaletini yaparken görmek ister. Birlikte yıkanmak, yıkanırken ebeveynini görmek ister.

Çocuk “Ben nereden geldim?”, “kardeşim nereden geldi?” gibi sorularla doğuma yönelik bilgi almak ister. Dudaktan öpmek isteyebilir. Evlenmek isteyebilir, karı-koca olma gibi oyunlar oynayabilir. Oyun oynarken kendi cinsiyetindekilerle oynamak ister, karşı cinsi görmezden gelebilir ya da oyununda istemeyebilir. Tuvaletini yaparken henüz tuvalet eğitimi almadıysa bir yerlere saklanabilir. Yabancılardan bedenini sakınabilir. Tanımadığı insanlardan gizlenme ihtiyacı duyabilir.

Mahremiyet Eğitimi Nasıl Verilmelidir?

Çocuğun mahremiyet bilinci kendi bedenini fark etmeye, bedenine dokunmaya ve merak etmeye başladığında doğar. Bu dönemde çocuk kendi cinsel organı ile karşı cinsten bir arkadaşının, kardeşinin cinsel organının neden farklı olduğunu sorabilir. Çocuk “Ben nereden geldim?”, “Kardeşim nasıl oldu?”, “senin neden memen var, babamın neden yok?”, “Babamın neden sakalı var?” gibi farklılıklara yönelik sorular sorabilir.

Çocuğun soruları soruyu sorduğu ebeveyn tarafından yanıtlanmalıdır. Sorular yanıtlanırken “Ayıp!, sen daha küçüksün, sonra sorarsın bunları.” Gibi çocuğu utandıracak ve geri çekilmesine neden olacak tepkilerden kaçınılmalıdır.

Ebeveyn soruyu nasıl cevaplayacağını bilmiyor olabilir. Bu durumda çocuğa açık şekilde “bu sorunun cevabını senin anlayabileceğin şekilde nasıl açıklayabilirim şu an bilmiyorum. Biraz düşünüp/araştırıp seninle yarın paylaşacağım.” Gibi net ve gerçek bir bilgi verilmelidir. Çocuğa söz verilen sürede mutlaka açıklama yapılmalıdır.

Mahremiyet Bilinci Kazandırılırken Çocuğa Doğru Rol Model Olunabilmelidir

Mahremiyet eğitimi vermeden önce çocuğa mutlaka doğru rol model sunulmalıdır. Çocuk aileyi banyoda, tuvalette izlememeli, ebeveynler çocuğun yanında giyinip soyunmamalıdır. Çocuğa kapalı kapıları izinsiz açmaması mutlaka kapıyı çalıp müsaade beklemesi gerektiği öğretilmelidir. Aynı şekilde çocuğun kendi mahrem alanına, odasına girerken de saygı gösterilmelidir. Odanın kapısı açık dahi olsa aile içeriye girmeden önce kapıyı tıklatıp girebilir miyim diye sormalıdır.

Öpmek ve öpülmek de çocuğun istek ve izniyle olmalıdır. Çocuğa “hadi amcanı, teyzeni öp” veya “hadi izin ver de öpsünler seni” gibi baskı yapılmamalıdır. Çocuk bir başkasını öpmek istiyorsa kendi rızası ve isteğiyle öpmelidir. Aynı şekilde aile bireyleri dahil olmak üzere çocuk öpülürken çocuktan izin istenmelidir. Çocuk çocuğun hoşlanmadığı şekillerde sevilmemeli, öpülmemelidir.

Çocuk çıplaklığı merak ettiğinde artık ev içi kılık kıyafetlere de dikkat edilmelidir. Çocuğun evde çıplak veya iç çamaşırı ile dolaşmasına müsaade edilmemelidir. Anne baba gibi çocuğunda evde giyim kurallarına uyması sağlanmalıdır.

Çocuklar özel bölgelerini kimlerin görebileceği noktasında da bilgilendirilmelidir. “Anne-babadan başka kimseye gösterme!” denildiğinde çocuk doktoruna ya da üzerine kaçırdığında öğretmenine de müsaade etmeyecektir. Çocuğa özel bölgelerinin nereleri olduğu anlatılmalıdır. Bunu yaparken resimlerden, oyuncak bebeklerden faydalanılabilir. Ancak aile kendi üzerinde ve çocuğun üzerinde göstermemelidir. Bu kapsamda yazılmış kitaplardan, videolardan da faydalanılabilir.

Çocuğa bu özel bölgelere anne-baba, doktor ve öğretmeninden başkasının dokunmaması ve görmemesi gerektiği anlatılmalıdır. Çocuğun bakımıyla doğrudan ilgilenen anne-baba dışında bir yakın varsa o kişi de bu listeye katılmalıdır. Çocuğa hoşlanmadığı bir dokunuşta, öpüşte ‘’HAYIR’’ istemiyorum demesi öğretilmelidir.

Ebeveynler Çocuğa Mahremiyet Eğitimi Vermeden Önce Kendileri Eğitimden Geçmelidir

Mahremiyet eğitimi vermek pek çok ebeveyn için zorlu bir deneyim olabilmektedir. Kendi ailesiyle böyle deneyimleri olmamış bireylerde cinselliği konuşmak bir tabu haline gelebilmektedir. Ayrıca aileler çocuklarını koruyup sakındıkları güvencesiyle eğitim vermeye gerek olmadığını düşünebilmektedir. Oysa ev içinde ne kadar koruduğumuzu düşünsek de çocuk bir süre sonra zamanının büyük çoğunluğunu ev dışında geçirecektir.

Kabul edilmesi kolay olmasa da istismar en çok en beklenmeyen kişilerden gelmektedir. Dolayısıyla eğitimin önemi, zamanı ve sıklığı asla ihmal edilmemelidir.

Çocuklar aileler tarafından dudaktan öpülebilmektedir. Ancak özellikle mahremiyet eğitimi verilmeye çalışılan bir süreçte çocuğun dudaktan öpülmesi çocukta karmaşa yaratabilmektedir. Çocuğa, sevgi göstermenin pek çok farklı ve güzel yolu olduğu öğretilmelidir. Anne babası tarafından dudağından öpülen çocuk, başkasının da kendisini dudaktan öpmesinde bir sakınca görmeyebilir.

Çocuklar yaşıtları ile cinsel içerikli oyunlar oynayabilmektedir. Burada aileler çoğunlukla endişe duymaktadır. Ancak çocuğun bu davranışı merakını giderme odaklıdır. Aile tedirgin olmamalı ancak çocuğun zarar vermeyeceği ya da zarar görmeyeceği şekilde davranabilmesi için de gözlem yapılmalıdır.

Çocuklar size bu dönemde pek çok soru sorabilir. Ancak bu sorulara yanıt vermeden önce çocuğun neyi ne kadar bildiği de öğrenilmelidir. Bu konuda sen ne düşünüyorsun/ ne biliyorsun? Gibi onun fikir ve bilgisini almaya yönelik sorular yöneltilebilir.

Mahremiyet eğitimi oldukça önemli olan, her çocuğun bilmesi gereken bir eğitimdir. Bu eğitimi verebilmek ve çocuğa doğru model oluşturabilmek için her ailenin de bilgi sahibi olması gerekir. Aba Psikoloji olarak cinsellik, mahremiyet, tuvalet eğitimi gibi çocuğun benliğini etkileyen konularda danışanlarımıza destek sunmaktayız. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More