İş hayatında, okulda ya da özel hayatta olması fark etmeksizin, karşınızdaki kişiyle pozitif bir iletişim kurmanın en önemli adımlarından biri etkin dinlemedir. Etkin dinleme empati kurmamıza, empati kurmak ise çevremizdekilerin hayatımızda birer destek kaynağı olmasına ve kişilerarası çatışmaların olasılığını azaltmaya yardımcı olur. Özellikle çatışma anlarında empati kurarak etkin dinleme ve pozitif iletişim mümkün olabilir.

Mindfulness gibi çeşitli farkındalık arttırma yöntemlerinin de yardımıyla etkin dinleme sağlayabilir, pozitif iletişim kurabiliriz. Günümüz hayatının yoğunluğu ve dikkat dağıtıcı ögeleri, karşımızdakileri sıklıkla yarım kulak dinlememize neden olur. Tüm bunlar önyargılı olmamıza ve tüm olayları yalnızca kendi bakış açımızdan görmemiz anlamına gelir. Karşımızdakini etkin şekilde dinlemediğimizde empati kurmamız hemen hemen imkansızdır.

Etkin dinleme nedir?

Etkin dinleme; benmerkezci dünya görüşünü bırakmak, dikkati odaklamak ve başkalarıyla iletişim kurmak için önyargıları bir kenara koymayı gerektirir. Bir konuşmada kazanan olmaktansa etkili bir iletişim kurmak için karşımızdakini gerçekten dinlememiz gerekir. Çocuklarımızla, patronumuzla, öğretmenimizle, yani çevremizdeki herkesi etkin dinlemek önemlidir.

Etkin dinleme pratiğini geliştirmek için bazı yöntemlerden faydalanılabilir. Bu yöntemlere kısaca bir göz atalım.

etkin dinleme

Etkin dinlemenin 6 temel adımı

Karşınızdaki kişiyle göz temasını koruyun. Göz teması kurmak, dış etkenlerin dikkatinizi dağıtmasına engel olur. Üstelik karşınızdaki kişinin kendisiyle iletişim kurmaya istekli olduğunuzu göstererek, güven verir.

Farklı fikirleri duymaya açık olun. İletişim kurarken kişilerin birbirini yargılamaması büyük önem taşır. Duyduğunuz sözler, beklediğiniz ya da istediğiniz gibi olmayabilir. Ancak, sizden farklı düşünen birini önyargısız şekilde dinlediğinizde çatışmaları önleyerek uzlaşmaya imkan yaratabilirsiniz.

Karşınızdakinin sözünü kesmeyin ve kendi çözümlerinizi dayatmayın. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren insanların sözünü kesmemek gerektiği öğretilir. Ancak pek az yetişkin bu bilgiyi hatırlar ve uygular. Kişilerin sözünü kesmek, “senden daha önemli ve üstünüm” mesajı verebilir. Bu da kurulan iletişimin bir güç savaşına dönüşmesine neden olabilir.

Soru sormak için konuşan kişinin sözünü bitirmesini bekleyin. Konuşan kişinin söylediklerinin bazı noktalarını anlamadığınızda açıklamasını isteyin. Fakat, karşınızdakinin sözünü kesmek yerine, sözünü bitirdiğinde “Biraz önce söylediğini tam olarak anlamadım,” diyerek tekrar açıklamasını isteyebilirsiniz.

Konuşmacının ne hissettiğini hissetmeye çalışın. Konuştuğunuz kişinin hislerini mutlaka önemseyin. Üzgün mü, kırılmış mı, neşeki mi, korkuyor mu? Tavırlarınız ve mimiklerinizle hislerini anladığınızı gösterin. Empati, iyi dinlemenin kalbi ve ruhudur.

Konuşmacıya düzenli geribildirim verin. Konuşan kişiye onu dinlediğinizi gösteren geribildirimler verin: “Heyecanlanmış olmalısın!”, “Senin için ne büyük bir sıkıntı,” “Şaşkın olduğunu görebiliyorum,” gibi. Konuşmacının duyguları gizlenmiş veya belirsiz ise, bazen mesajın içeriğini tekrar ifade edin.

Read More

Çocukluk fizyolojik ve psikolojik gelişimin en hızlı yaşandığı dönemdir. Çocukların iletişim kurma biçimleri doğal olarak yetişkinlerden farklıdır. Her çocuğun kendini ifade etme şekli yaşına, karakterine ve yetiştiği aile ortamına bağlı olarak değişebilir. Bu yüzden, ailelerin çocukların gelişimini ve yaşadığı çeşitli problemleri çocuk terapistleri eşliğinde takip etmesi çocuğun duygusal ve ruhsal gelişimi açısından oldukça faydalı olacaktır.

Terapinin çocuğa sağladığı faydalar

Çocuk terapisi, çocuğun gelişim sürecinde olağandışı bir durum söz konusu olmadığında bile çocuğa olumlu katkı sağlar. Terapide kendini iyi ifade edebilen çocuğun özgüveni yükselir. Terapi, çocuğun kurduğu insan ilişkilerindeki olası çatışmaları engeller. Çocuk daha kolay arkadaş edinir ve çevresiyle daha uyumlu bir birey olur. Çünkü etrafındaki insanlarla sakin ve sağlıklı bir şekilde iletişim kurmayı öğrenir.

Örneğin, bir çocuk kendini yeteri kadar ifade edemediği bir ortamdaysa, yakınları tarafından dinlenmediğini hissediyorsa derdini öfke patlamalarıyla anlatmaya çalışabilir. Çocuk terapisi bu noktada çocuğa duygularını ve düşüncelerini oyun, etkinlik gibi keyifli araçlarla ifade etme fırsatı tanır. Böylece olası öfke nöbetlerini dizginler. Aynı zamanda ailenin çocuğun tepkilerini tanıyıp sağlıklı biçimde değerlendirebilmesine de yardımcı olur.

cocuk-terapisi

Çocuk Terapisi Çocuğun kendini tanımasına yardımcı olur

Ailenin çocuğu tanımasından daha kritik olan nokta, çocuğun kendisini tanımasıdır. Kendi kendinde anlamlandıramadığı süreçleri terapi sayesinde fark etmeye başlayan çocuk, eski problemlerini belli bir mantık örgüsüne oturtarak kendi içinde çözme becerisi kazanabilir. Korkularını kendi içinde getirdiği mantıksal çözümlerle yenebilir.

Çocuk terapisiyle ayrıca, çocukların bazen farkında bile olmadan bilinçdışına itelediği travmatik deneyimlerin erken yaşta çözülmesi ve erişkinlik hayatına taşınmaması hedeflenir. Bu da ilerleyen yaşlarda görülme ihtimali artan olası psikolojik sorunları engeller.

Çocuk terapisinin bir diğer hayati önemi de ortaya çıkma potansiyeli olan gelişim problemlerinin fark edilmesini sağlamasıdır. Çocukta zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, otizm gibi beklenmedik bir gelişim sorunu varsa bunun erken teşhis edilmesi hayat kurtarıcı olabilir. Terapide çizilen yola göre tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Bu tarz özel durumların erken fark edilip tedaviye yönlendirilmesi terapinin çocuğun hayatında yapabileceği en hayati değişikliktir.

Read More

Meditasyonun etkileri büyük oranda sorgulanmaya devam ededursun, bilim dünyası da büyük değişim yarattığı iddia edilen bu pratiği incelemeye başladı bile. Çok kolay olduğunu söyleyemesek de basit bir pratik olarak çok sayıda insanın ilgisini çelen meditasyonun etkilerini yaşam pratiklerinin yanı sıra beyinde görmek dahi mümkün. Bu etkileri konuşmaya başlamadan önce gelin, meditasyonun ne olduğunu bir açıklığa kavuşturalım.

Meditasyon nedir?

Meditasyon genel anlamda nefes, bedendeki hisler, bir nesne gibi belli bir şeye odaklanarak zihnin en sade şekilde karmaşık düşüncelerden çıkmasına yardımcı olur. Bu aşamada etrafınızda ve bedeninizde olan bitene müdahale etmeksizin var oluşlarını izlemek gerekir. Düzenli olarak yapılması önerilen meditasyon bir noktadan sonra bir alışkanlık haline gelerek, zihin kaybolduğu yollara girdikçe ona yol gösterecek kapasiteye ulaşır.

Meditasyonun beyinde yarattığı etkiler

Meditasyonun etkileri bir ölçüde kolayca kabul edilebilir durumdaydı. Ancak modern teknolojinin ilerleyişiyle birlikte yapılan araştırmalar, meditasyon sonucunda beyinde gerçekleşen değişimlere dair detayları görmemizi sağladı. Sonuçlar çoğu kişiyi şaşırtacak düzeyde oldu.

Gerçekleşen temel değişim, beynin normalde olduğu kadar aktif bir şekilde bilgi üretmeyi durdurmasıydı. Çünkü 20 dakikalık meditasyonun bile, beyindeki beta dalgalarını önemli ölçüde azalttığı ortaya çıktı. Şimdi meditasyon sonrası beyinde gerçekleşenlere daha detaylı bakalım:

meditasyonun beyne etkisi

Ön lob: Bu kısım beynin en çok evrim geçiren bölümü olarak mantık, planlama, duygular, öz-bilinç farkındalığından sorumludur. Meditasyon sırasında ön korteks bir anlamda çevrimdışı oluyor.

Yan lob: Beynin bu kısmı, bedenimizi çevreleyen dünyayla ilgili duyusal bilgiyi bizi zaman ve mekanda yönlendirmek üzere işler. Meditasyon sırasında yan lobun aktivitesi yavaşlar.

Talamus: Duyular için gözetim görevlisi olan bu organ, bazı duyusal verileri beynin derinliklerine inerek ve izindeki diğer sinyalleri durdurarak dikkatinizi yoğunlaştırır. Meditasyon ise, gelen bilginin akışını yavaşlatır.

Retiküler oluşum: Beynin nöbetçisi olarak, bu yapı gelen uyarıları alır ve beyni yanıt vermeye hazırlanması için uyarı verir. Meditasyon uyaran sinyalini geri çevirir.

Kısacası, meditasyon yaptığımız zaman nöral bağlantıyı zayıflatırız. Bu da her zamanki gibi güçlü tepkiler vermeyeceğimiz anlamına gelir. Bu negatif anlamda bir bağlantı kopuşu değildir. Meditasyon sonunda olumsuz duyguların etkisi altına girmektense onları belli bir mesafeden izleyebiliriz. Böylece mantıklı tepkiler verme olasılığımız ve dolayısıyla yaşam kalitemiz artar.

Read More

Kendinizi ne kadar iyi tanırsanız gerek akademik gerekse profesyonel hayatta başarılı olmak için doğru stratejilere yönelme şansınız o kadar artar. Güçlü yönlerinizin hayatınızı kolaylaştırması ve hedeflerinize koşar adım yaklaştırması için öncelikle bunların neler olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Güçlü yönlerinizin farkında olmak zayıf yönlerin geliştirilmesi kadar büyük bir önem taşır. Çünkü başarılı olmak için zayıf yönlerinizi güçlendirmekle kalmayıp güçlü yanlarınızı en etkin şekilde kullanmayı öğrenmelisiniz.

Stratejik yetenek yönetimi

Kendi kendimizin güçlü ve zayıf yönlerimizi tespit etmeye çalışırken her zaman objektif olmayabiliriz. Güçlü yönlerinizi keşfetmenin en iyi yolu bilimsel olarak kanıtlanmış, profesyoneller tarafından uygulanan testleri uygulamaktır.

Stratejik yetenek yönetimi, ilgi alanlarınız, eğilimleriniz ve ihtiyaçlarınızın belirlenmesi için ideal bir yöntemdir. Çünkü çocuklar ve yetişkinler için kendini geliştirme yolunda ilk adım olan kendini tanıma konusunda detaylı verilere ulaşılmasını sağlar. Stratejik yetenek yönetimi, başta WISC-V olmak üzere dünya çapında kullanılan 8 ayrı test uygulanır ve sonuçları uzman psikologlar tarafından değerlendirilerek kişilere özel yönlendirmeler yapılır.

güçlü ve zayıf yönler

Güçlü yönlere mi yoksa zayıf yönlere mi odaklanmalısınız?

Test sonuçlarını aldığınız zaman güçlü yönlerinizle gurur duyabilir ve zayıf yönlerinizi ortadan kaldırmaya odaklanabilirsiniz. Veya zayıf yönlerinizi görmezden gelerek güçlü yönlerinizi öne çıkarmaya çalışabilirsiniz. Böylece kendinizle daha fazla gurur duyabilirsiniz. Ancak bu sonuçları biraz daha işlevsel hale getirmek için tüm özelliklerinizi göz önünde bulundurarak kendinize bir strateji belirlemeniz gerekir.

Bu noktada yapılması gereken asıl şey, kendinizi zayıf ve güçlü yönlerinizle birlikte bir bütün olarak görmek olacak. Zayıf yönlerimizi öğrenmemizin tek sebebi bunlardan kurtulmak değil, aynı zamanda güçlü yönlerimizi nasıl bu özelliklerin telafisi için kullanabileceğimizi fark etmektir. Çünkü tüm zayıf yönlerimizi ortadan kaldırmak mümkün değil. Her zaman bazı konularda ‘çok iyi’ olmayabiliriz. Bununla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.

Güçlü yönlerinizin farkında olduğunuz zaman özgüveniniz ve bununla beraber genel performansınız artar. Bir görevi tamamlarken ya da kariyerinizi planlarken iyi olduğunuz konuları bilmek, doğru seçimleri yapmanızı kolaylaştırır. Diğer taraftan zayıf yanlarınız da kişisel gelişiminizin önemli bir parçası. Yeterince iyi olmadığınız konularda kendinizi geliştirerek genel performansınızın ciddi anlamda artmasını sağlayabilirsiniz.

Read More

Duygusal zeka, beş temel alanı kapsar: öz farkındalık, duygusal kontrol, öz motivasyon, empati ve ilişki becerileri. Özellikle diğer insanlarla ve canlılarla iyi bir iletişim kurma açısından önemli olsa da öğrenme, akademik başarı ve profesyonel yaşamın da olmazsa olmazlarından biridir.

Duygusal zeka terimi, Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka: Neden IQ’dan Daha Önemli adlı kitabıyla birlikte 90’lı yılların ortalarında popüler hale geldi. Kitap, duygusal zekayı, özbilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zeka olarak tanımlıyor. Burada duygusal zekanın IQ’dan daha önemli olduğu yönündeki iddiası, psikologlar arasında bir tartışmanın kaynağı olmanın yanı sıra akademik başarıda bir faktör olabileceği şeklinde görünüyor.

Duygusal zekayı geliştirmek hayatınızda büyük değişikliklerin başlangıcı olabilir. Bunlara kısaca bir bakalım.

Aktif dinleme

Aktif dinleme becerisi, gerçekten iki yönlü iletişim kurmanın önemli bir parçasıdır – ve sadece karşıdakine dikkat etmekten çok daha fazlasıdır. Gerçekten diyalogu takip etmeyi ve kendi beden dilinizi kullanarak başkalarına yanıt vermeyi kapsar. Bunun sonunda alınan ana mesajların sözlü olarak özetlenerek anlaşıldığını göstermeyi içerir.

Duygular üzerine kelime haznesi

Araştırmacı Lisa Barrett, öğrencilerin duygu sözcük dağarcığını artırmalarına yardımcı olarak kişilerarası becerilerin geliştirilebileceğini belirtiyor.  Öğrendiğimiz her duygu ifadesi, duygusal zekayı geliştirmek için yeni bir araçtır. Hislerimize bir anlam vermek ve onları tanımak için onları adlandırmayı öğrenmemiz gerekiyor.

duygusal zeka

Özbilinci geliştirme

Benlik algımız, diğer insanlarla iletişimimizi önemli ölçüde etkiler. Kendimizi olduğumuz gibi tanımak, kabul etmek ve sosyal etkileşimlerimizi buna göre kurmak önemlidir. Bu durum akademik başarı için de geçerli. Araştırmacıların öğrencilere bir sınavda kendileriyle ilgili düşüncelerini sorduğu bir araştırmada öğrencilerin algıları gerçek sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Çoğu öğrencinin yeteneğini olduğundan fazla tahmin ediyordu. Bu, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinir ve eğitimde en yaygın düşünceler biri olarak öğrencilerde hayal kırıklığına sebep olabilir.

Empati gösterme

Empati, yargısal olmamakla birlikte başka birinin bakış açısını fark etme, duygularını tanıma becerisi olarak tanımlanabilir. Karşıdaki kişinin bakış açısını anlamak, bu kişinin anlaşılmasına yardımcı olur. Bu da işbirliğini güçlendirir. Yapılan çalışmalar, kitap okumanın bu beceriyi geliştirmenin harika bir yolu olduğunu gösteriyor.

Sonuç

Öğrencilerin kendilerini geliştirmesini desteklemek için özdenetimlerini, düşünce ve duygularını yönetme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak en etkili yollardan biridir. Özellikle ergenlik yıllarında bu konuda büyük ölçüde zorluk yaşanabilir. Duygusal becerilerin de her şey gibi geliştirilebilir olduğunu öğrencilere hatırlatmak gerekiyor. Bu, genellikle zorlu ve sabır isteyen bir süreç olsa da sonunda akademik başarı getirmenin yanı sıra kişinin tüm hayatını olumlu yönde etkiler.

Read More

Uzun ve yorucu bir günün ardından evinize ulaşıp hafif bir müzik dinlemenin, biraz çizim yapmanın sizi ne kadar rahatlattığını fark ettiniz mi? Sanat, gerçekten ruhumuzu dinlendirir. Üstelik bunu bir profesyonel desteğiyle yaparsanız dinlenmenin çok daha ötesinde fayda sağlayabilirsiniz.

En çok ihtiyacımız olan şeyler olsa da, kendine dönmekte ve kendini ifade etmekte pek çoğumuz zorlanırız. Kendi duygularımızın farkında olmak ise, ihtiyaçlarımızı ve beklentilerimizi tanımamıza yardımcı olarak iyi hissetmemiz yolunda önemli bir kapı açar. İşte “sanat terapisi” bu noktada büyük bir rol üstleniyor. Çünkü genel anlamda sanatın yaratıcı süreçlerinden faydalanarak kendimizi tanımamıza ve dolayısıyla iyi hissetmemize yardımcı oluyor.

sanat terapisi nedir?

Dışavurumcu terapinin bir formu olarak karşımıza çıkan bu terapi, davranışlarımızı ve duygularımızı fark edip yönetebilmemizi sağlıyor. Sanat terapisinin yararları sadece bu kadar da değil. Stres azaltma ve benlik saygısını geliştirmek için de önemli katkıda bulunuyor. Sürecin faydalarını görmek için sanatsal becerilerinizin seviyesine değil, yalnızca kendinize kulak vermeye ihtiyacınız var.

Diğer taraftan sürece eşlik eden profesyoneller, sanat yoluyla ortaya çıkan mesajları derinleştirmeniz için size destek verir. Böylece daha derin bir anlayış ve yüksek farkındalık kazanmanıza yardımcı olurlar.

Sanat terapisinin hayatımıza etkileri

Sanat terapisi, kendilik ve diğerlerinin farkındalığını artırmak için sanatın yaratılmasını içeriyor. Bu da kişisel gelişimi teşvik ediyor, başa çıkma becerilerimizi arttırıyor ve bilişsel işlevleri geliştiriyor. Çoğu terapide olduğu gibi, terapi sanat genellikle bir şey için bir tedavi olarak kullanılır. Bu yöntem, genellikle kişinin duygusal durumunu veya zihinsel refahını geliştirmenin bir yoludur.

art threapy

Dışavurumcu sanat terapisinin yalnızca bir tedavi olarak kullanılması da gerekmiyor. Stres veya gerginliği gidermek veya kendini keşfetmenin bir yolu olarak da kullanılabilir. Birçok kişi bir çeşit yaratıcılığını arttırmak için bu yönteme başvuruyor.

Art terapi olarak da bilinen sanat terapisinin, kendini ifade etme ve kendiyle iletişime geçme yollarından biri olarak diğerlerinden ayrıştığı belli noktalar var. Sanat terapisini diğerlerinden ayıran en önemli özellik ise kelimeler yerine farklı türlerde boya kalemleri, çeşitli heykel malzemeleri, fotoğraf makinesi gibi malzemelerden faydalanması. Bu sayede kelimelerin sınırlarını aşarak sonsuz bir ifadeyi mümkün hale getiriyor.

Read More

Bir çocuk size trafik ışıklarının neden kırmızı, sarı ve yeşil renkte olduğunu sorduğunda, “bilmiyorum” diyerek susturabilir, “kırmızı dur, yeşil geç anlamına gelir,” gibi bir açıklama yapabilirsiniz. Bu iki cevap da farklı bir yol çizer. Susturulan çocuk araştırma ve merak etmeye karşı cesaretini kaybederken, kendisine açıklama yapılan çocuk sormaya devam eder.

Yapabilecekleriniz bunlarla sınırlı değil. Soruyu ona geri çevirerek cevabı bulması için cesaretlendirebilirsiniz. Evet, çocukların çok fazla sorduğunu ve her zaman bu sorulara cevap verecek zamanınız olmadığını biliyoruz. Bunun için kendinizi kötü hissetmeniz gerekmiyor. Yine de elinizden gelenin en iyisini yaptığınızdan emin olun.

Başarının tanımını değiştirmemiz gerekiyor

Birçok anne ve baba çocuğunun geleceği konusunda endişeli. Türlü sınav sonuçlarına göre çocuklarının ne kadar başarılı olduğunu anlamaya çalışıyor ve gerekli gördükleri durumlarda onları kurslara gönderiyor. Fakat mesele şu ki, sınavlardan yüksek puanlar almaları onların en iyi işe girmelerini garantilemiyor ve onları müthiş insanlara dönüştürmüyor.

Çocukları bilgisayar geliştirir gibi yetiştirdiğimizi inkar edemeyiz. Üstelik birçok konuda bilgisayardan daha iyi olamayacaklarını bilmemize rağmen… Ancak insanlar sosyalleşen, ilişki geliştiren, toplulukta yer alan varlıklar ve bu nedenle başarı ile kastettiğimiz şeyin çalışan bir kod yazmak olmadığından emin olmamız gerekiyor. İnsan olmak bundan çok daha karmaşık.

İşbirliği

Eğer akıllı çocuklar yetiştirmek istiyorsanız, onlara çarpım tablosu ezberletmekten çok daha fazlasını öğretmeniz gerekecek. Her şeyden önce işbirliği yapmayı bilen, topluluk içinde yaşarken çeşitliliği kutsayan insanlar yetiştirmeye çalışın. Çünkü okulda ya da evde yaptığımız her şey bu bilginin etrafında temelleniyor.

İletişim

Öğrenilmesi gereken bir sonraki bilgi iletişim ve iletişimin önemi. İletişim için ihtiyacımız olan beceriler konuşma, yazma, okuma ve dinleme. Dinleme kısmının altını iki kez çizmekte fayda var. Çünkü bize iletişim kuracak kimse yokken iletişimin imkansız olduğunu hatırlatıyor.

İçerik

İçerik, iletişim kapsamındadır. İletişim kurmak için aktarılması gereken bir mesaja ihtiyacımız vardır ve bu mesajın bir bağlam içerisinde olması önemlidir. Yani, herhangi bir ses çıkararak anlaşılma olasılığımız sıfır değilse de, oldukça düşük.

Eleştirel düşünce

Eleştirel düşünce içeriğe ihtiyaç duyar. Elimizdeki içerik üzerine özgün bir algı yaratmamız ve bir bilgi topluluğunu kafamızda anlamlandırarak belli bir şekilde yönlendirmemiz gerekir.

Yaratıcı inovasyon

Aldığımız içeriği eleştirel düşünce süzgecinden geçirdikten sonra elimizde bazı bilgiler kalır. İşte, yaratıcı inovasyon bu bilgileri kendimize özgü bir şekilde kullanmamız anlamına gelir.

Özgüven

Son olarak da güvenli riskler almak için belli bir ölçüde özgüvene ihtiyacımız var. Hata yapmaksızın başarıya ulaşan hiç kimse yoktur. Çocuklarımıza bu bunu öğretmeli ve başarıya ulaşmak için cesur olmalarına destek vermeliyiz.

Read More