Üniversiteye başlamak, bireyin hayatındaki diğer önemli dönüm noktaları gibi kaygı uyandırıcıdır. Çocukluktan ergenliğe geçen birey fiziksek, zihinsel ve duygusal farklılıklar yaşar, büyümenin de getirdiği artan sorumluluklar ile yeni bir döneme girilir. Bu yeni dönem kaygı uyandırır çünkü beraberinde pek çok bilinmezliği getirir. Birey tam bu yeni döneme alışmaya başlamışken bir yeni dönem daha başlar; meslek belirleme, kariyer sahibi olma. Bu yeni dönem de beraberinde alınması gereken yeni sorumlulukları getirir ve yepyeni bir belirsizlik süreci daha başlangıç gösterir. Gelecek kaygısı öğrenciler için önemli bir problemdir.

Başarılı olabilecek miyim, iş bulabilecek miyim, kendimi geçindirebilecek miyim? Bir aile kurabilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu yeni yaşam döneminde de sevilecek, değer görecek, “ben” olarak kabul edilebilecek miyim? Aslında yaşam döngüsünde yaşanan her önemli değişim bireye Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sıraladığı ihtiyaçları karşılayıp karşılayamayacağının belirsizliğini yaşatır ve bu da kaygıyı doğurur. Tüm bu belirsizlikler ve geleceğin koşullarına yönelik beklentiler kişinin gelecek kaygısı içerisine girmesine neden olmaktadır.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow Teorisi) Nedir?

Maslow’un teorisine göre bireylerin içsel olarak karşılanmasına gereksinim duyduğu 5 temel ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar birey için büyük bir motivasyon kaynağıdır ve birey kendini hangi ihtiyaç basamağında hissediyorsa motivasyon kaynağı da o ihtiyacının karşılanıp karşılanmayacağına yöneliktir. Temel ihtiyaçlar karşılandıkça birey daha üst ihtiyaçların karşılığını aramaya başlar. Temel ihtiyaçlar karşılanmadığı durumda bireylerin daha yüksek ihtiyaçları karşılama çabaları ertelenmektedir. Maslow bireyin kişilik gelişiminin, bireyin içinde bulunduğu ihtiyaç kategorisinin niteliğine göre belirlendiğini söylemektedir. Yani birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise kişinin kişilik gelişimi de bu kategorinin kişiye verebileceği yeterlilik düzeyinde olacaktır.

Örneğin; kıt kanaat geçinen bir ailenin üniversiteyi bitirmiş çocuğu, uzun dönem iş bulamamışsa bu kişinin önceliği iyi bir pozisyonda, yüksek maaş ve haklarla çalışacağı, saygınlık bekleyeceği üst düzey bir iş olmayacaktır. Bu birey hem geçimini sağlamak hem mesleki tecrübe edinebilmek için beklentilerini daha düşük tutarak iş arayışını sürdürecektir. Eğer arayış süreci uzun sürerse temel ihtiyaçlarının karşılanma ihtimali azalacağı için beklentisini değiştirerek belki de “ne iş olsa yapabilirim” beklentisine geçecektir. Buna karşılık mesleğini oturtmuş, belli bir tecrübeye ulaşmış kişi işinde motive olabilmek için maddi ya da pozisyona bağlı bir motivasyona ihtiyaç duyacak ve zam/pirim beklentisi ya da terfi arayışına girebilecektir.

Maslow’un belirlediği beş temel kişisel ihtiyaç aşağıdaki gibi sıralanabilir;

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)
  2. Güvenlik ihtiyacı (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)
  3. Ait olma, sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)
  4. Saygınlık ihtiyacı (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bireylerin üniversite mezuniyeti, ilk iş deneyimi, iş değişikliği, askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik gibi önemli hayat döngülerinde de Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gündeme gelmektedir. Bu yeni hayat döngüsü içerisinde temel ihtiyaçlarımı karşılayabilecek yeterlilikte olacak mıyım? sorusunun cevabına yönelik belirsizlik kişilerin gelecek kaygısı duymasına neden olmaktadır.

Peki Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Ne Yapılabilir?

Öğrenciler için üniversiteyi kazandıktan sonra “kariyerimde ne yapacağım?” sorusunun cevabını bulamamak en büyük dert. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayali üniversiteye gelene dek üniversiteyi kazanmak oluyor. Ama üniversiteyi kazandıklarında “biz şimdi ne yapacağız?” diyor ve adeta sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Çünkü üniversiteye kadar sadece bu sınavı kazanmaya odaklanıyor sonrası için çoğunlukla bir plan yapmıyorlar.

Üniversiteyi kazanana kadar verilen emek ve yaşanan kaygı ne denli büyükse şu an gelece yönelik duydukları kaygının büyük olması da bir o kadar normal. Belli bir noktaya kadar bu kaygıyı hissetmek olumsuz değil aksine öğrenciler için oldukça faydalı. Kaygı her ne kadar bizi huzursuz eden bir duygu olsa da aynı zamanda bizi uyararak önlem almamızı ve hazırlık yapmamızı da sağlıyor. Kaygı hissettikçe bu duyguyu hafifletebilmek için çareler arıyoruz. Gelecek kaygısı hissedilmeye başlandığında da öğrenciler kaygıyla başa çıkmak için yöntemler geliştirirler. Aşağıda gelecek kaygısı yaşayan öğrencilerin bu duyguyla başa çıkmalarında yardımcı olacak önerilerimizi paylaşıyoruz.

Geleceğe Dair Somut Hedefler Belirlendikçe Gelecek Kaygısı Azalıyor

Üniversiteye hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Örneğin; karakterinizle, ilgi alanlarınız, kişisel beklentileriniz ve yeteneklerinizle örtüşen, sevip mutlu olabileceğiniz bir meslek seçtiniz mi? eğer bu sorunun cevabı evet ise bugüne kadar oldukça başarılı bir strateji izlediğinizi söyleyebiliriz. Bundan sonrasında da benzer bir hazırlık yapmanız yani yeni dönem hedeflerinizi belirlemeniz sizin için son derece verimli olacak. Ancak bu süreci ilk başta bahsettiğimiz stratejiler ile geçirmediyseniz de endişe duymayın, iş hayatına yönelik şimdi yapabileceğiniz hazırlıklarla açığınızı olabildiğince kapatabilirsiniz.

Öncelikle üniversitenin ilk yılı balayı gibidir. Hedefine ulaşan ve istediği bir bölüm olsun olmasın artık bir üniversiteli olan öğrenciler yaşadıkları rahatlama ile bir rehavete kapılırlar. Üniversitenin ilk yılı çoğunlukla yeni ortamı keşfetme, arkadaş edinme, doğru yerde olup olmadığını değerlendirme ile geçmektedir. İkinci yılda ise farkındalık artar. İkinci yıl ayrışma yılıdır. Burada yöneleceğiniz alana göre ders seçmeye başlarsınız. Bu yıl aynı zamanda kariyerinizde fark yaratmak için ikinci bir yan dal da seçebileceğiniz bir yıl olmaktadır.

Özgeçmiş, Staj ve Yurtdışı Eğitim Fırsatları Önemli

Özgeçmiş yine ikinci yılın ikinci döneminde ağırlık verilmesi gereken yeni bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Özellikle üçüncü sınıfın başında artık bir özgeçmiş oluşturmalısınız. Üçüncü sınıf çok kilit bir sınıf çünkü bu sınıf aynı zamanda üniversite yıllarının en verimli geçirilmesi gereken yılı. Dördüncü sınıf çok geç olduğu için üçüncü sınıfı öğrencilerin tabiri caizse dört karpuzu birden bir arada taşıması gereken bir yıl.

Üniversite yıllarınızda mutlaka her boşluğunuzu; yaz tatilleri, dönem tatilleri gibi stajlarla değerlendirmeye çalışın. Yapacağınız her staj mesleğinizi sürdürebileceğiniz çalışma alanlarını keşfetmenizi ve hangisinin size daha uygun olduğunu bulmanızı sağlayacak. Bu tecrübelerinizin sonucunda da kariyerinizin gelecek dönemini belirlemeye başlayacaksınız. Kariyer hedeflerinizi belirlemek ise gelecek kaygısı hissinizi hafifletecek.

Yine üniversite eğitiminiz içerisinde öğrenci değişim programlarını araştırabilir, eğitiminize yurtdışı eğitim tecrübesini de eklemeyi değerlendirebilirsiniz. Bu aşamada bütçe planlamaları da önemli hale gelecektir. Burs fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz. Yurtdışı eğitim almak istiyor ancak gerekli hazırlıklar sürecinde nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız yurtdışı kariyer danışmanlığı alabilir ya da öğrenci ofisinizden destek talep edebilirsiniz.

Hedeflerinize Ulaşmak İçin Hazırlık Yapın Gelecek Kaygısı Yaşamayın

Hedefinizi belirginleştirdikten sonra artık bu hedefe erişmek için neler yapabileceğinizi araştırmak gerekiyor. Stajlarınızı verimli şekilde geçirdiyseniz staj yaptığınız yerlerde kendinize iyi referanslar toplamış olma ihtimaliniz çok yüksek. Burada iletişim becerinizin de iyi olması gerekiyor. Yine staj yaptığınız yerlerde mezuniyet sonrası istihdam olasılığınız olduğunu da unutmayın ve staj bağlantılarınızla ilişkilerinizi koparmayın.

İyi bir cv hazırlamak ve mülakat becerilerinizi geliştirmekte hedeflerinize ulaşmakta size yardımcı olacak. Olumsuz tecrübelerinizde motivasyonunuzu kaybetmeden nerede eksikleriniz olduğunu tespit edin. Eksiklerinizi iyileştirmeye odaklanmanız gelişmenizi daha da hızlandıracaktır.

Üniversitede eğitim aldığınız akademisyenlerle, asistanlarla, okul arkadaşlarınızla ve tabi ki staj yaptığınız bağlantılarla ilişkilerinizi sürdürmeye çalışın. Alanınızla ilgili seminerler, araştırmalar, konferanslara katılın ve network toplamaya odaklanın. Network ağınızın geniş olması iş bulma sürecinizi oldukça kolaylaştıracak.

Belirsizlikleri Netleştirmek Gelecek Kaygısı Duymanıza Engel Olacak

Öncelikle yeterli bilgi sahibi olmadığınız ve size kaygı veren her soru işaretini not edin. Sonrasında tüm sorularınızın cevaplarını arayın. Bu soruların mantıksız ya da gereksiz olduğunu düşünmeyin, eğer size kaygı veriyorsa sizin için mutlaka önemli detaylardır ve cevabını bulmanız da sizi rahatlatacaktır. İş bulma süreci, nerelere başvuru yapabileceğiniz, iş verenleri nasıl etkileyebileceğiniz, rakiplerinizin neler yaptığı, mesleki gelişim için sizden beklenenlerin neler olduğu gibi pek çok soruya yönelik cevapları araştırabilir araştırdıkça eksiklerinizi tespit ederek bir bir tamamlamaya çalışabilirsiniz. Yapacağınız tüm bu hazırlıklar gelecek kaygısı yaşamanızı engelleyecektir.

Etkili Problem Çözme Becerileri Geliştirmek Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmaya Yardım Ediyor

Ne kadar hazırlık yaparsak yapalım her şeyi erkenden kontrol etmemiz mümkün değil. Elbette ki hayatın akışı içerisinde karşımıza çıkacak yeni engeller, belirsizlikler ya da aksamalar olacaktır. Önemli olan karşılaştığımız güçlükler karşısında sergilediğimiz tutum ve onunla nasıl başa çıkmayı seçtiğimizdir. Eğer zorluklarla baş etmek için size uygun, yapıcı ve çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirebilirseniz bu becerileri mesleğinizde dahil olmak üzere tüm yaşam alanlarınızda kullanabilir hale gelebilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak için Sorumluluk Almayı Öğrenin

Sorumluluk sahibi olmak bireylerin erken yaşam dönemleri itibariyle geliştirmeleri gereken önemli bir beceridir. Sorumluluk sahibi bireyler çok daha kolay özdenetim geliştirirler. Stresle daha rahat başa çıkar, görevlerini ve kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmek için daha planlı ve programlı şekilde hareket edebilirler. Sorumluluk sahibi bireyler zamanı daha verimli kullanır, daha başarılı işler çıkarabilir, potansiyellerini gerçekleştirmekte daha az zorluk yaşarlar. Şimdiye kadar sorumluluk alma yönünüz çok fazla gelişmediyse bugünden itibaren sorumluluklarınız üzerine daha fazla eğilebilirsiniz. Sorumluluk sahibi bireyler işlerini başkalarına yaptırmak yerine bizzat kendileri yapan, sonuçlarıyla yüzleşen bireylerdir. Sorumluluk sahibi bireyler daha rahat karar verebilir, kendi hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler. Gelecek kaygısı yaşasalar dahi bu kaygıyı başa çıkabilecek düzeylerde tutabilirler.

Sosyal Destek ve Aile ile Pozitif İlişkiler Önemli

Gelecek kaygısı yaşayan bireyler için çevrelerinde onları destekleyen arkadaşlarının ve sıcak aile ilişkilerinin olması çok değerlidir. Geleceğin olumsuz yaşam ihtimalleri ve belirsizliği karşısında kaygılar ile başa çıkmada aile ve sosyal destek oldukça etkilidir. Sevildiğini ve desteklendiğini bilen, yalnızlık hissetmeyen bireyler başarmaya daha kolay odaklanır. Sevdiklerinin desteğiyle kendini gerçekleştirmeye yönelik inancı perçinlenir ve kendini bu süreçte daha güçlü hissedebilirler. Bu dönemde kaygılarınızı aileniz ve sosyal çevreniz ile paylaşmanız sizi hem rahatlatacak hem de size olan inanç ve desteklerini görmeniz size iyi gelecektir. Aynı zamanda benzer süreçlerden geçen arkadaşlarınızla etkileşim kurmanız da bu duyguların sadece size özel olmadığını gösterecek ve yaşadığınız kaygının olağan olduğunu fark etmek sizi daha da rahatlatacaktır.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak İçin Kariyer Planınızı Erkenden Oluşturun

Eğer yaşadığınız gelecek kaygısı ve stres düzeyiniz işlevselliğinizi bozacak düzeyde ise psikolojik destek almayı düşünebilirsiniz. Üniversite dönemi başarılı bir kariyer için ön hazırlık yapmanızı gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Bu dönemde daha emin adımlar atmak, mesleğe daha iyi hazırlanmak ve başarılı sonuçlar edinebilmek için bizimle iletişime geçebilir stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Read More

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan öğrencilerde bilişsel, fiziksel ve duygusal gerilemeler görülebilmektedir. Ayrıca okula gitmekten korkma, devamsızlık yapma, daha sık hasta hissetme, okul değiştirmeyi düşünme gibi yaygın kaçınma belirtileri de görülebilir. Zorbalığa uğrayan öğrencilerin kendilerini okul ortamında güvende hissetmemesi ve aidiyet duygularının gelişmemesi okula yönelik algılarını negatif etkilemektedir.

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan çocuklar, eğitim hayatlarının bu önemli döneminde akademik olarak da olumsuz etkilenmektedir. Dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, öğrenmede zorluk, yoğun kaygı ve stres zorbalığa maruz kalan çocukların okul başarısını düşüren etkenlerdir.

Bu zor koşullar içerisinde zorbalığa maruz kalan çocuklar aile desteğine, rehberlik hizmetine, okulun önleyici önlemler almasına ihtiyaç duyar. LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan öğrenciler kalıcı ruhsal yaralar almamak için psikolojik destek almaya da yönlendirilmelidir.

Okullarda Akran zorbalığı 3 farklı şekilde karşımıza çıkıyor

  1. Fiziksel zorbalık: vurma, itme gibi kişinin canını yakmaya yönelik fiziksel temas yoluyla zarar veren davranışların olduğu zorbalık.
  2. Sözel zorbalık: Sözel olarak rahatsız etme, lakap takma, hakaret etme, alay etme gibi rahatsızlık verici sözlü saldırıları içeren zorbalık.
  3. İlişkisel zorbalık: hedef alınan kişinin arkadaşlık ilişkilerini bozma, kişiyi gruptan dışlama ve hakkında dedikodu çıkarma, görmezlikten gelme gibi kişinin sosyal konumuna, ilişkilerine ve ait olma duygusuna zarar verme amacıyla gerçekleştirilen zorbalık.

Akran zorbalığı kimi zaman bireysel, kimi zamanda sosyal bir grup içinde ortaya çıkabiliyor. Gruptaki öğrenciler doğrudan ya da dolaylı olarak zorbalığa katılıyor ya da zorbalıktan etkileniyor.

Z Kuşağı Cinsel ve Sanal Zorbalığa Daha çok Maruz Kalıyor!

Teknolojinin hızla ilerlemesi ve sosyal medyanın en sık kullanılan iletişim aracı haline gelmesi Z kuşağını oluşturan günümüz gençlerinin farklı zorbalık türlerine maruz kalmasına neden oluyor. Fiziksel, sözel ve ilişkisel zorbalığın dışında sanal zorbalık akranlar arasında yaygın olarak görülüyor. Özellikle günümüz pandemi koşullarında çocukların sosyal medyayı daha yoğun kullanması sanal zorbalığın bir eğlence aracı haline dönüştürülmesine neden oluyor.

Cinsel zorbalık ise etek kaldırma, eteğin altından fotoğraf çekme, pantolon indirme gibi kişinin mahremiyetini hiçe sayan zorbalık türü olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca cinsel zorbalıkta elde edilen görüntüler sanal zorbalığa taşınarak öğrencinin mahremi sosyal medya üzerinden de izni olmaksızın paylaşılabiliyor.

Bu Yaşlara Dikkat, Akran Zorbalığı En Çok 11-13 Yaş Aralığında Görülüyor!

Yapılan araştırmalar LGS’ye hazırlık sürecindeki 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin daha fazla zorbalık yaptığını göstermektedir. Ergenlik dönemi belirtilerinin yoğunlaştığı bu dönemde bireyin karakter geliştirme, benliğini keşfetme, hayatına yön verme, duygularını tanıma ve özerkleşme çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Bu dönemde çocukluktan genç yetişkinliğe geçerken duygusal, bilişsel ve fizyolojik olarak önemli değişiklikler yaşanır. Çocuklar bu bireyleşme süreci içerisinde kendilerini daha iyi keşfedebilmek ve akranlarıyla benzer gelişim gösterebilmek için ailelerinden uzaklaşarak arkadaşlık ilişkilerine yönelme eğilimindedir.

Bu dönemde gençler ana-baba ve çevresine sıklıkla ters düşer, sınırları genişletebilmek kuralları zorlar ve toplumsal normlara sık sık baş kaldırır. Aile ilişkilerinin yapısına, sosyal çevrelerine ve karakteristik özelliklerine göre gençler kabul edilme ve toplumda saygın bir yer edinme ihtiyacıyla zorbalığa yönelebilirler.

Mağdurlar Akran Zorbalığına Neden Karşı Çıkmıyor

Akran zorbalığına maruz kalan çocukların kaygı, içe dönük öfke, çaresizlik, değersizlik, yalnızlık gibi olumsuz duyguları daha yoğun yaşadıkları görülmektedir. Zorbalık sonucu depresyon, anksiyete, düşük benlik saygısı görülen bu çocuklarda okula gitmek istememe ve düşük akademik başarı gibi sorunlar görülmektedir. Zamanla tekrar eden mağduriyet, bu duyguların şiddetlenmesine ve çocukların çaresizlik duygusu ile zorbalığa boyun eğmelerine neden olmaktadır.

Öğrencilerle yeterince ilgilenilemeyen kalabalık okullar, yetersiz rehberlik hizmetleri zorbalığın fark edilmemesine neden olmaktadır. Kalabalık ailede çocuk olmak, hatalı ebeveyn tutumu, aile için problemler ve ekonomik yetersizlikler de zorbalığa maruz kalma ihtimalini artırmaktadır. Bu koşullar içerisinde öğrenciler gerek okul içerisinde gerek ailede yardım arayışına girmemekte ve mağdur rolünü üstlenmektedir.

Cinsiyete Göre Zorbalık Türleri Değişiklik Gösteriyor!

Zorbalık davranışı kız ve erkek öğrencilerde ve her sınıf seviyesinde ortaya çıkabiliyor. Ancak görülen zorbalık davranışının türü cinsiyete ve sınıf seviyesine göre fark gösteriyor. Erkek öğrenciler fiziksel zorbalığı kız öğrencilere göre daha çok uygularken, kızlar sözel ve ilişkisel zorbalığı daha çok kullanıyor.

Akran Zorbalığının Temelleri Ev’de Atılıyor

Zorbalık eden çocukların ev yaşamlarında zorbalığa uğradığı ve benzer davranışları okul yaşamında da kendilerinden daha güçsüz olanlara uygulayarak boşalım yaşadıkları görülmektedir. Aile içinde şiddete tanık olan ve maruz kalan çocuklar hem daha faza akran zorbalığı yapıyor hem de daha fazla akran zorbalığına maruz kalıyor. Ebeveynlerin birbirlerine uyguladığı ya da evdeki diğer kişilere uygulanan zorbalık çocukların zorbalığa karşı çıkmamayı öğrenmelerine neden oluyor.

Ebeveyn Tutumu da Zorbalığı Nedeni Olabiliyor

Akran zorbalığı üzerine yapılan çalışmalar ebeveyn tutumlarının zorbalığı besleyen etkisi olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda çocuklarına sevgi göstermeyen, reddedici, katı, otoriter ve cezalandırıcı anne baba davranışlarının zorbalık olaylarına katılımda etkili olduğu söylenebilir.

Yapılan araştırmalar zorba çocukların otoriter anne babalarla yetişmiş olma olasılığının yüksek olduğunu ve babalarını annelerinden daha güçlü algıladıklarını göstermektedir. Yine zorba çocukların müsamahakâr, hoşgörülü annelere ve sert cezalar veren otoriter babalara sahip oldukları da araştırmalar sonucu görülmektedir. Zorba çocukların yetiştiği aile modellerinde yetiştirme tarzı olarak baskıcı otoriter tutumun egemen olduğu veya İlgisiz, ihmalkar, reddeden ya da aşırı kontrolcü ebeveyn tutumlarının yer aldığı görülmektedir.

Mağdurların Aileleri de Tutumlarını Gözden Geçirmeli

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerin de yetiştirildiği ebeveyn tutumları mağdur rolünü üstlenmelerine zemin hazırlayabiliyor. Mağdurlara baktığımızda özellikle erkek kurbanların anneleriyle olan ilişkilerinin daha yoğun olduğu ve anneleri tarafından aşırı koruyup kollandıkları görülüyor. Akran zorbalığına maruz kalan erkek çocukların daha baskıcı otoriter ebeveyn tutumları ile yetiştirilip, özgüvensiz, kendini ifade edemeyen, kaygılı, korkulu ve içe kapanık bir karakter geliştirmiş çocuklar oldukları da yapılan çalışmalarda görülmektedir.

Yine zorbalığa maruz kalanların da ev ortamında zorbalık gördüğü ve ses çıkaramadığı için okul ortamındaki zorbalığı normalleştirdiği görülmektedir. Ayrıca mağdur ebeveynlerinin, aşırı kontrolcü olması da çocukların sosyal ortamlarda pasif roller üstlenmelerine, girişken olmamalarına ve özerklik geliştirememelerine neden olmaktadır.

Doğru Ebeveyn Tutumu Çocukları Zarar Görmekten Koruyor

Demokratik – hoşgörülü ebeveyn tutumu ile yetişen çocukların akran zorbalığına maruz kalma olasılıkları daha düşüktür. Sevgi gören, ihtiyaçları karşılanan, söz hakkı olan, bireyliğine saygı gösterilen çocuklar zorbalığa karşı sessiz kalmıyor ve ailelerinden ya da okuldaki resmi makamlardan destek talep ediyorlar. Öyleyse aileye düşen en önemli görev çocuklarını hangi ebeveyn tutumuyla yetiştirdiklerini dürüstçe kabul etmek ve değiştirmeleri gereken ebeveyn davranışları var ise değiştirmek.

Aile İçinde Problem Çözme Becerileri Geliştirilmeli

Çocuklar bu dönemde ev içinde gördükleri rolleri sosyal yaşamda taklit ederek varlık gösterirler. Davranış ve tutumları, en önemlisi de problem çözme becerileri noktasında aile yapılarındaki gibi hareket ederler. Aile içinde şiddete tanık olan çocukların problemleri çözmek için şiddeti çözüm kabul etmesi zorbalığı doğurmaktadır. Ailelerin problem çözme becerilerini değiştirmesi ve çocuklarına doğru rol model olabilmeleri gerekir. Çatışmaların sağlıklı yollarla çözüldüğü bir ortamda büyüyen çocuğun karşılaştığı problemleri çözerken şiddete daha az başvurması beklenmektedir.

Akran Zorbalığı İle Mücadelede Aile, Öğretmen, Okul Yönetimi ve Rehberlik Biriminin İşbirliği Gerekir

İster zorba ister kurban olsun, akran zorbalığındaki roller çoğunlukla aile içerisinde öğrenilir. Öyleyse bu süreçte büyük pay aileye düşüyor. Ancak akran zorbalığı ile mücadelede okul yönetiminin, rehberlik biriminin ve öğretmenlerin de rolü büyük. Okullarda daha fazla farkındalık çalışmaları yapılmalı, öğrenciler akran zorbalığının olumsuz sonuçları üzerine bilgilendirilmeli, mağdurların kendilerini nasıl koruyabileceği öğretilmelidir. Öğrencilerin rehberlik birimi ile bir araya gelme sıklığı artmalıdır. Akran zorbalığı uygulayan öğrencilere de psikolojik destek verilmeli, zorbalık davranışının altında yatan nedenler araştırılarak iyileştirici çalışmalar yapılmalıdır.

Okullar kültür, sanat, bilim alanlarında daha faal olmalı, öğrenciler boş vakitlerini verimli geçirerek enerjilerini atabilecekleri pozitif etkileşim alanları bulabilmelidir.

LGS Başarısından Önce Psikolojik Sağlamlılık Hedeflenmeli

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı gören öğrencilerden sınav başarısı beklenilmemelidir. Aile tutumlarını değiştirmeli, çocuğunu daha çok dinlemeli ve çocuğundaki duygusal, davranışsal değişiklikleri takip etmelidir. Aileler pozitif etkileşimin ve paylaşımın daha fazla olduğu bir aile ortamı inşa etmelidir. Sınav başarısının elde edilebilmesi için önce zorbalık üzerine gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Öğrencilerin ihtiyaç duyduğu psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı zaman kaybedilmeden karşılanmalıdır.

 

 

Read More

Sınava hazırlıkta ailenin rolü oldukça önemlidir. Özellikle anne ve babaların en çok zorlandıkları dönemlerin başında çocuklarının eğitim hayatı gelmektedir. Çocuklarının gelişim döneminden çok, eğitim dönemlerinde zorlanan ebeveynler için bu sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılması gerekir. Çocuklarının iyi bir eğitim almasını isteyen her bir aile daha çocuklarının eğitimine başlamadan, gereken tüm yatırımları yapmaya başlamaktadır.

Ülkemizde eğitim denince akla gelen ilk şey sınavların varlığı olmaktadır. Diğer ülkelerdeki gibi bizim ülkemizde de pek çok sınav çeşidi bulunmaktadır. Özellikle ülkemizde sınavlara yüklenen anlamlarda oldukça fazladır. Sınava hazırlanan ve sınava girecek fert sayısı tek olmasına rağmen neredeyse tüm aile bireyleri stres olmaktadır. Sınava hazırlıkta ailenin rolü tamda bu noktada devreye girmektedir.

Sınav sürecini beraber geçiren ve yaşayan aile bireylerinin davranış ve tutumları süreç boyunca fazlasıyla önem arz etmektedir. Tahmin edildiği üzere her anne baba çocuğunun başarılı olması için gereken desteği göstermektedir. Ancak bu aşamada önemli olan verilen desteğin doğru olması ve başarıyı kamçılayıcı olmasıdır. Özellikle anne babalara düşen görev çocuğu hangi sınava girerse girsin bunun dünyanın sonu olmadığını hissettirmeleridir. Bu dönemde çocuklarının yanında olup desteklerini eksik etmeyen aileler oldukça yerinde bir hareket sergilemiş olacaklardır.

Sınava Hazırlıkta Ailenin Rolü: Çocuklarınızın Yanında Olduğunuzu Hissettirin

Sınava hazırlıkta ailenin rolü çocuklarda özellikle ruhsal anlamda önemli bir noktada yer almaktadır. Başarıya ulaşan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalara göre, görüşmelerde çocukların ailelerinin hep yanlarında ve destekleyici oldukları sonucuna varılmaktadır. Özellikle öğrencilerin ruhsal anlamda zorlandıkları dönemlerde ailelerin yapıcı tutumları sayesinde öğrenciler kolaylıkla ve kısa sürede toparlanma göstermektedir. Yine ailelerin motive edici konuşmaları sayesinde sınava hazırlanan çocuklar kendilerini daha enerjik ve dinamik hissetmektedirler.

Sınava hazırlanma süreci tam anlamıyla bir takım oyunudur ve ailedeki her bir birey bu oyunun parçasıdır. Sınavlarda başarılı olmak yalnızca oturup ders çalışmayı gerektirmez. Bu süreç bir bütündür ve öğrenciler moral olarak yüksek tutulmak isterler. Bu aşamada görev ise anne babaya düşmektedir. Moral ve motivasyon desteği ilk olarak aile bireyleri tarafından çocuğa aşılanmalıdır. Çünkü sınava hazırlanma dönemi, öğrencilerin anne babaya en çok ihtiyaç duydukları evrelerden biridir.

Sınava hazırlıkta ailenin rolü çocuğa destek olma açısından fazlasıyla önemlidir. Bu dönem boyunca aileler çocuklarına onun yanında olduklarını ve her daim desteklediklerini hissettirmeleri gerekmektedir. Onu her anlamda anladığını belli edecek olumlu diyaloglar oluşturmalıdırlar. Başarı, aile içinde kurulan güçlü iletişimlerle inşa edilmektedir. Aile bireyleri tarafından kurulan bu güçlü iletişimler sayesinde sınava hazırlanan çocuk, kendini daha motivasyon sahibi hissedecektir.

Sınav Kazanılması Gereken Bir Savaş Değildir!

Sınava hazırlanan çocuğun başarılı olması için anne babalar her türlü fedakarlığı yapabilecek kapasitedir. Çocuğuyla beraber kendini sınava endeksleyen anne babalar, hatalı davranışlardan uzak durmaya özen gösterirler. Bu süreçte çocuklarının başarılı olması adına hep iyi niyetle yaklaşırlar. Ancak her anne babada olduğu gibi çocuklarının gelecekleri hakkında kaygıya kapılabilirler. Bu nedenle ebeveynlerin sınavlara yüklemiş oldukları anlamlarda çocukların başarıları üzerinde oldukça etkilidir. Sınava hazırlıkta ailenin rolü negatiflik barındırırsa eğer bu durum çocuğa fazlasıyla yansıyacaktır.

Öncelikle bilinmesi lazım ki her bireyin yeteneği ve kapasitesi birbirinden farklıdır. Anne babalar bu bilinçle yaklaşarak çocuklarını gözlemlemeli ve neye yatkın olduğunu sezmelidirler. Bu durumda yapılacak en büyük yanlışlardan biri ise çocukları çevresindekilerle kıyaslamak olacaktır. Anne babaların çocuklarının motivasyonunu artırma adına yapacakları bu kıyaslamalar tam aksine çocuğu olumsuzluğa sürükleyecektir.

Anne babalara bu evrede düşen en büyük görev, çocuklarına bunun yalnızca bir sınav olduğunun gerçeğine inandırmaları olmalıdır. Sınav kazanılması gereken bir savaş değildir ve sadece hayatlarının bazı noktalarında basamak olarak kullanacakları bir durumdur. Bu sayede çocuk kendini güvende hissedecek ve daha az kaygıyla sınava hazırlanacaktır. Sınava hazırlıkta ailenin rolü her zaman motive edici yönde ve etkide olmalıdır. Konu hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi edinmek üzere aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Güncel konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz. 

Read More

Üniversiteye hazırlık sürecinde çoğu öğrenci hem fiziksel hem de duygusal açıdan büyük güçlükler yaşamaktadır. Üniversite sınavına hazırlanma sürecinde özellikle lise son sınıfta olan öğrenciler çoğu sorumluluğu aynı anda göğüslemek zorunda kalmaktadır. Hem okul derslerinin yoğun olması ve okul sınavlarının olması hem de üniversite sınavlarına hazırlanma aşamasındaki ders çalışma yoğunluğu öğrencilerde panik havası oluşturmaktadır.

Okul sıralarında yoğun ders çalışma programlarını takip etmenin yanında, bir de sınavlara yönelik gelecek kaygısının olması da öğrencileri olumsuz anlamda etkilemektedir. Daha lise döneminde kendini göstermeye başlayan bu kaygılar, sınav dönemleri yaklaştıkça kendini daha fazla hissettirmektedir. Üniversiteye hazırlık yapan her bir öğrenci aslında aynı zamanda geleceğine yönelik önemli kararlar verme aşamasında olduğunun da farkındadır.

Sınava hazırlanan her bir birey, ileride hayatlarının en önemli parçası olacak meslek seçimini doğru bir şekilde yapmayı hedeflemektedir. Tüm bunları yaparken birey, aynı zamanda da psikolojik olarak güçlü kalmayı başarabilmelidir. Sınavlara hazırlık sürecinde nelerin gerekli olduğunun bilincinde olan öğrenciler, kendilerini psikolojik anlamda da dinamik hissedeceklerdir.

Üniversiteye Hazırlık Aşamasında Başarının Anahtarı: Motivasyon

Bilinçli olan her öğrenci hazırlık sürecinde başarı için nelerin gerekli olduğunu çok iyi bilmekte ve tahmin etmektedir. Başarının ilk anahtarı doğal olarak motivasyonu sağlamaktır. Bu motivasyonun yanında onu destekleyecek etkili bir ders çalışma rutininin de olması son derece önemlidir. Ayrıca motivasyona ek olarak, ders anlama kabiliyetini artırıcı yüksek bir dikkate sahip olmak da ders çalışma açısından oldukça etkilidir.

Üniversiteye hazırlık sürecinde özellikle çoğu öğrencinin yakındığı bir durum var ki, o da; ruhsal olarak kendilerini yorgun hissetmeleridir. Bu yorgunluğu ortadan kaldıracak en büyük silah ise; başarıyı olumsuz anlamda etkilemeyecek ama öğrencinin bir an önce harekete geçmesini sağlayacak ve onu ders çalışmaya itecek olan yeterli miktardaki kaygıdır. Bu küçük çaplı kaygı sayesinde öğrenciler ders çalışma adına azim göstererek, çalışma konusundaki kararsızlıklarını bertaraf edecek ve kaybettikleri motivasyonlarını tekrardan kazanacaklardır.

Öğrenciler kendilerine en uygun çalışma programlarını uzmanlar aracılığıyla oluşturdukları takdirde önlerini daha rahat görebilme imkanına sahip olacaktır. Düzenli ve disiplinli bir program sayesinde öğrenciler daha motivasyon sahibi bir şekilde çalışmaya başlayacaklardır. Çünkü bu disiplinli programlarla beraber öğrencilerdeki belirsizlikler azalmış olacak ve azalan belirsizlik durumu da motivasyonu arttıracaktır.

Üniversiteye Hazırlık Sürecinde Ailelerin Psikolojik Desteği Nasıl Olmalıdır?

Sınavlara hazırlanma yolunda olan her bir öğrenci için süreç az ya da çok zorlayıcı olmaktadır. Üniversiteye hazırlık uzun bir maraton olduğundan öğrenciler sık sık karamsarlığa düşmektedir. İşte tam da bu noktada aileler devreye girerek çocuklarının yanında olduklarını hissettirmelidirler. Ailelerin, özellikle öğrencilerin başarmalıyım, başarılı olmam lazım gibi kendilerine kurmuş oldukları baskıları hissetmeleri gerekmektedir. Bu durum sadece anne baba için geçerli olmamakta ailede bulunan her bir birey için dikkatli olunması gereklidir.

Çalışma saatlerinin anne ve babasına yeterli gelmediğini düşünen çoğu öğrenci hobilerine ya da sevdiği aktivitelere zaman ayıramamaktadır. Zaman bulsa bile zihninin hep bir köşesinde ders çalışmam lazım fikrinin varlığı ile hareket etmek zorunda kalan öğrenci için bu süreç ciddi anlamda zorlayıcı olmaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak sınavlara hazırlanan öğrenciler için ailelerin daha ılımlı olması onları bu yolda oldukça rahatlatacaktır.

Gençlerin hissettikleri baskıların yanında ailelerde kendilerini baskı altında hissedebilirler. Çocuklarının hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için maddi, manevi her türlü külfete katlanan aileler içinde baskı kaçınılmazdır. Üniversiteye hazırlık için gönderilen kurslar, aileleri mali yönden biraz zorlamaktadır. Maddiyatın yanında tekrardan hazırlanmayı düşünen öğrenciler ve aileleri için stresli dönemlerin yeniden başlayacak olması da baskının bir diğer yönü olmaktadır.

Kaygı, Yorgunluk ve Meslek Seçiminde Psikolojik Destek

Dünyanın her yerinde eğitimin olduğu gerçeği düşünülürse sıklıkla duyulan şey ‘sınav kaygısı’ kavramıdır. Sınava hazırlanan öğrencilerin sürekli karşılaştıkları bir durum olan tüm bilgilerin unutulması kaygısı ve sınav esnasında yaşanan boşluk hissi psikolojik desteklerle atlatılabilecek konulardandır. Ancak az da olsa sınava hazırlanan her öğrencide kaygının olması beklenen bir harekettir ve olması da gerekir. Çünkü öğrenciler sınava belirsizliklerle girerler ve bu belirsizliklerde kişide kaygıya yol açar.

Üniversiteye hazırlık sürecinde yaşanan bir diğer husus ise yorgunluktur. Yapılan araştırmalar ders çalışmanın bireyde yorgunluk oluşturacağı bir durumun olmadığını ispatlamaktadır. Zihin gün içerisinde yüklenen bilgilerden yorgun düşmemekte aksine daha zinde kalmaktadır. Yorgunluğun sebebi daha çok oturarak ders çalışmaktan kaynaklı kas ağrıları veya ders çalışmak yerine başka şeyler yapmayı tercih etme isteğinin zihinde bıraktığı duygusal yorgunluk olduğu ifade edilmektedir.

Sınava hazırlanan öğrencilerin zihinlerinde oluşturdukları pek çok geleceğe yönelik düşünceler bulunmaktadır. Bunların başında hangi üniversiteye yerleşeceğim sorusu gelmektedir. Bunun yanında gelecekte hangi mesleği seçmem gerekli gibi sorularla zihnini sürekli meşgul etmektedir. Özellikle öğrenciler emeklerinin karşılıklarını iyi bir meslek sahibi olarak ve para kazanarak almak istemektedir. Kısacası kişilerin meslek arayışları lise döneminden başlayarak hayatlarının her anında devam etmektedir.

Üniversiteye hazırlık aşamasında yaşanan tüm bu süreçler; kaygı, yorgunluk, meslek seçimi, aileler ile yaşanan çatışma, etkili ders planlaması gibi konular psikolojik destek almanın önemini de artırmaktadır. Bu psikolojik destekleri almak için tarafların psikolojik nöbetler yaşaması beklenmemelidir. Çünkü çoğu bireyde gizli yaşanan kaygı nöbetleri özellikle sınav dönemleri yaklaştıkça kendini göstermeye başlamaktadır. Bu durumda müdahale edilmesi zaman kısıtından ötürü fazla etkili olmayacaktır.

Üniversiteye hazırlık sürecinde neler yapılması gerektiği hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi edinmek üzere aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Güncel konular hakkında özel olarak hazırlanmış videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalını takip edebilirsiniz. 

Read More

Sınav esnasında stres ile mücadele etmek çoğu öğrenci için zorlayıcı olabiliyor. Stres, unutkanlık ya da odaklanma problemi gibi başarıyı etkileyen olumsuz durumlara yol açabiliyor. Peki; sınav esnasında stres ile nasıl mücadele edilir? Unutma sorunları ile nasıl başa çıkılır?

Sınav Esnasında Stres Kontrolü Nasıl Sağlanır

Sınavlarda başarı elde edebilmek için stres kontrolünün önemli olduğu zaten biliniyor. Ancak stresi kontrol altında tutmak özellikle de sınav esnasında her zaman mümkün olmuyor. Dikkat dağınıklığı, fiziksel rahatsızlıklar, unutkanlık gibi sorunlar öğrencinin sınav başarısının düşmesine sebep oluyor.

  • Sınav esnasında kaygınızın biraz olsun hafiflemesi ve sınavın genel olarak neleri içerdiğini görebilmeniz için eğer kağıt tabanlı bir sınavdaysanız ve mümkünse sınav kitapçığını gözden geçirin.
  • Kitapçığı gözden geçirdiğiniz sırada gözünüze çarpan kolay soruları çözerek işe başlamak enerjinizin ve motivasyonunuzun yükselmesine yardımcı olacaktır.
  • Sınava hazırlık sürecinde not alarak çalışmak hem bilgilerin hafızanızda daha kalıcı hale gelmesine yardımcı olacak hem de psikolojik olarak sizi rahatlatacaktır.​
  • Sınav sırasında başarısızlık korkusuna kapılmak ve olumsuz düşüncelere odaklanmak sınav başarınızı etkileyecektir. Bu nedenle kendinizden emin olun ve yapabileceğinizin en iyisini yapmak için odaklanın.
  • Sınav esnasında stres ile mücadele için küçük nefes egzersizlerine başvurabilirsiniz. Burnunuzdan yavaş ve derin nefesler alıp, birkaç saniye tutarak, ağzınızdan yavaşça nefes verebilirsiniz. Bu yöntem zihninizin ve vücudunuzun gevşemesine ve daha sakin hissetmenize yardımcı olur.
  • Sınav sırasında odaklanmakta zorluk yaşıyorsanız birkaç saniye için gözlerinizi kapatıp kendinizi iyi hissetmenize sebep olan bir yeri ya da bir şarkıyı düşünebilirsiniz. Bu yöntem kaygınızın azalmasını sağlayabilir. Ancak; elbette fazla zaman kaybetmeye özen göstermelisiniz.

Unutma Sorunları ile Başa Çıkmak Mümkün mü?

https://www.youtube.com/watch?v=7B4IaUoAffQ&t=6s

Sınavlar söz konusu olduğunda, unutma sorunları iki şekilde ortaya çıkabiliyor. Uzmanlara göre yoğun tempo ve stres unutkanlığı tetikleyebiliyor. Günlük hayatta maruz kaldığımız uyaranlar zaman zaman konsantrasyonumuzu etkileyebiliyor. Sınav stresi de benzer bir şekilde kafa karışıklığı ve unutkanlığa yol açabilen bir durum. Ancak; düzenli ve sağlıklı bir yaşam stresten kaynaklı unutmanın önüne geçilmesine yardımcı olabiliyor. Düzenli uyku, düzenli ve yeterli beslenme, günlük egzersizler, alkol ve sigara tüketiminden kaçınma hafızamızın canlı kalmasını sağlayabiliyor. Bunun yanı sıra bulmaca çözmek, düzenli kitap okumak gibi günlük aktiviteler hafızanın güçlenmesine yardımcı olabiliyor.

Sınavlar söz konusu olduğunda karşımıza çıkan bir diğer problem ise bildiğini unutma sorunu… Öğrenciler kimi zaman stres nedeniyle bildiğini unuttuğunu düşünse de durum biraz farklı olabiliyor. Bazen öğrendiğimizi düşündüğümüz bilgiler kısa süreli bellekte yer etmiş olabiliyor. Bunun çözümü ise sınava hazırlık sürecinde kendinizi sıkça test etmeninden ve bolca tekrardan geçiyor.

Sınav esnasında stres ve unutma sorunları ile ilgili daha detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav stresine iyi gelecek nefes egzersizleri nelerdir? Sınav stresiyle nasıl başa çıkılır? Bu sorular öğrenciler tarafından sıkça sorulan sorular arasında yer alıyor. Pek çok öğrenci sınav dönemlerinde stresle mücadele etmek zorunda kalıyor. Stres başarıyı olumsuz anlamda etkilemenin yanı sıra fiziksel ve psikolojik problemlere de yol açabiliyor.

Sınav Stresi Belirtileri

https://www.youtube.com/watch?v=yArv87XfINo&t=3s

Sınav stresi genellikle bazı belirtilerle kendilerini gösteriyor. Karın ağrısı, halsizlik, terleme ya da üşüme, isteksizlik, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi belirtiler çoğunlukla stresin habercisi oluyor. Stres kontrolü sağlanamadığı zaman bildiğini unutma, odaklanamama, dikkat dağınıklığı, başaramama kaygısı gibi durumlar ortaya çıkıyor. Peki; sınav stresi ile mücadelede nefes ve beden egzersizleri işe yarar mı? Sınav stresine iyi gelecek nefes egzersizleri nelerdir? Birlikte göz atalım

Sınav Stresine İyi Gelecek Nefes Egzersizleri: Diyafram Nefesi

Sınavlara hazırlık sürecinde ya da sınav esnasında stres kontrolü sağlayabilmek için diyafram nefesinden faydalanabilirsiniz. Gün içerisinde birkaç kez uygulamanız halinde diyafram nefesi egzersizlerinin, uykusuzluk, isteksizlik, tansiyon, anksiyete, kalp problemleri gibi pek çok rahatsızlığa iyi geldiği biliniyor. Bu nefes egzersizlerini kendinizi rahat hissettiğiniz bir biçimde oturarak ya da uzanarak uygulayabilirsiniz.

  • Öncelikle burnunuzdan derin bir nefes alın. Nefes alma işlemini 3-4 saniyelik bir süreye yayın.
  • Nefesinizi 3-4 saniye kadar tutun.
  • Ardından nefesinizi yaklaşık 8 saniyeye yayarak ağzınızdan yavaşça verin.

Bu egzersizi birkaç kez tekrarlayın. Nefes alıp verirken başka bir şey düşünmemeye ve yalnızca nefesinize odaklanmaya çalışın. Birkaç tekrardan sonra hem daha rahat nefes alıp verdiğinizi hem de vücudunuzun gevşemeye başladığını hissedeceksiniz.

Sınav Stresine İyi Gelecek Nefes Egzersizleri: Dengeleme

Sınav stresine iyi gelebilecek bir diğer nefes egzersizi dengeleme olarak adlandırılıyor. Zihninizdeki olumsuz düşünceleri kontrol altına almak, çevreniz ve bedeninizle ilgili farkındalık sağlamak için bu egzersizden de faydalanabilirsiniz.

  • Rahat hissedeceğiniz bir pozisyonda oturun, ellerinizi ve ayaklarınızı serbest bırakın
  • Yavaşça ve derin nefesler alıp verin.
  • Bu sırada etrafınızda sizi rahatsız etmeyen ya da kaygı uyandırmayan beş objenin adını zihninizde tekrar edin
  • Bu sırada nefes alıp vermeyi sürdürün
  • Ardından duyduğunuz seslere odaklanın ve aynı şekilde kaygı hissetmenize sebep olmayan beş sesi zihninizden geçirin
  • Ardından hislerinize odaklanarak sizi daha iyi hissettiren ve kaygı uyandırmayan beş hisse odaklanın
  • Tüm bunları yaparken derin nefesler alıp vermeyi sürdürün

Dengeleme egzersizi hem anın farkına varmanıza hem de sizde olumsuz ve kaygı verici hisler uyanmasına neden olan obje, ses ve düşüncelerden uzaklaşmanıza yardımcı olacaktır.

Beden Egzersizleri

Bu egzersizlerin yanında beden egzersizlerinden de yardım alabilirsiniz. Diyafram nefesleriniz sırasında nefesinizi tuttuğunuz birkaç saniye içerisinde vücudunuzu kasıp serbest bırakarak gevşemesine yardımcı olabilirsiniz. Yumruklarınız, boynunuz ve bacaklarınızı kasıp nefes verişiniz sırasında hepsini aynı anda serbest bıraktığınızda bedeninizin gevşemeye başladığını hissedeceksiniz. Bu uygulamayı birkaç kez tekrar edebilirsiniz.

Sınav stresine iyi gelecek nefes egzersizleri ve sınav stresi ile mücadele yöntemleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitime ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak isterseniz YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

AP için hazırlanan öğrencilere verilecek tavsiyeler diğer sınav tavsiyelerinden biraz farklıdır diyebiliriz. AP öğrencilere üniversite hayatında büyük kolaylık sağlayan alternatif sınavlardan birisidir. Öğrencilerin yurtdışındaki üniversitelere kabul almalarını kolaylaştırırken üniversite hayatını rahat geçirmeyi ya da çift ana dal yapmayı kolaylaştıracaktır.

AP sayesinde  öğrenciler üniversiteden önce bazı dersler alarak onların sınavlarını verip o derslerden üniversitede muaf tutulabilmektedirler. Dolayısıyla bu ekstradan kolaylık sağlamak adına girilen sınavın öğrenciler üzerindeki psikolojik etkisi ve öğrencilerin sınava karşı yaklaşımları çok farklıdır.

AP’ye Hazırlanmak Bile Bir Kazançtır

AP sınavı için öğrencilere verilecek tavsiyeler arasından ilki ve en önemlisi sınava hazırlanmaya başlamanın bile size bir sürü kar getireceğidir. Diyelim ki sınavda başarılı olamadınız. Ardından üniversitede başarılı olamadığınız dersi tekrar almaya başladınız. İlk anda bu bir zaman kaybı gibi görünebilir. Ancak zaten konuya ve derse önceden aşina olduğunuz için diğer öğrencilere göre çok daha kolay gelecektir ders size.

Böylelikle az bir çalışmayla bile iyi notlar alabilir ve ortalamanızı o ders sayesinde yüksek tutabilirsiniz. İşte AP sınavına bu açıdan yaklaşılmalıdır. Zaten ekstra fayda sağlamak adına yaratılmış bir sınavdır. Başarısız olsanız dahi kazancınızın olacağını hep aklınızda bulundurun. Ayrıca bu sizin sınava daha rahat girmenizi sağlayacaktır. Çünkü her türlü çalışma sürecinin karını bilmek AP sınavının değil çalışma sürecinin daha önemli olduğunu düşünmeye itecektir.

AP Sınav Anı için Öğrencilere Verilecek Tavsiyeler

AP için sınav anı için ise öğrencilere verilecek tavsiyeler daha çok sınavın içeriğiyle alakalı tavsiyelerdir. Tüm soruları cevaplamak zorunda olmadığınız için soru seçme taktiğini kullanın. Önce soruları inceleyerek kolay olanları seçerek çözün. Zaman kaybettirecek uzun ve zor sorular yerine kolay sorulara öncelik vermek zamandan kazanmanızı sağlayacaktır. Bunun haricinde bir soruya çok fazla vakit harcadığınızı anladığınız an hemen onu bırakıp geçin.  Bırakıp geçebilmek çok önemlidir. Aksi taktirde yetiştiremeyebilirsiniz. Diğer soruların hepsini gördükten sonra o soruya geri dönebilirsiniz.

AP sınav anı için öğrencilere verilecek tavsiyeler arasında plan yapmak vardır. Tüm AP sınavlarında planlamak kolay olmayacaktır. Örneğin matematik için plan yapmak mümkün olmayabilir. Ancak essay kısmı olan AP sınavı için plan yapabilirsiniz. Ana fikir ve thesis dediğimiz sav/önerme kısmını hızlıca düşünüp ayarlayın. Bunu yapmazsanız yazınızın bir bütünlüğü olmayacaktır ve puan kaybedeceksinizdir. Heyecan yapmadan öncelikli olarak essay kısmı için plan yapmanız gerekir. Çok fazla heyecanlandığınızı hissederseniz her şeyi bırakıp gözlerinizi kapatıp  3 kere burundan nefes alıp ağızdan verin. Bu zaman kaybı olmayacaktır tersine sizi rahatlatacaktır.

Read More

Sınav kaygısı belirtileri fizyolojik ya da psikolojik olarak görülebilir. Bireyler stres altındayken kaygı hissedeler. Aslında bu son derece doğal bir durumdur. Öğrenciler için sınavlar hayatlarının önemli bir parçasını oluşturur ve çoğu zaman kaygı hissetmelerine sebep olur. Kaygı belirli bir düzeyin üstüne çıkmadığı sürece vücudu olumlu etkileyebilir ancak kaygı düzeyinin yüksek oluşu ve kontrol altında tutulamaması bazı problemlere neden olur. Sınav kaygısı, odaklanma sorunu, bildiğini unutma gibi sorunların yanı sıra fiziksel problemlere varan ciddi bir tabloya dönüşebilir. Peki; sınav kaygısı belirtileri nelerdir?

Sınav Öncesinde Ya Da Sınav Sırasında Görülen Belirtiler

Sınav kaygısı, sınav öncesinde ya da sınav sırasında bazı belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz;

  • Telaş, unutkanlık, organize olmada zorluk yaşama
  • Odaklanma sorunu
  • Sindirim sistemi problemleri (mide bulantısı, ishal, kabızlık)
  • Ağız Kuruluğu
  • Kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme
  • Normalden fazla terleme ya da üşüme
  • Baş ağrısı
  • Yeme bozuklukları (iştahsızlık ya da aşırı yeme)
  • Uyku düzeninin bozulması
  • Yorgunluk
  • Uzaklaşma Arzusu
  • Gerginlik ya da Çabuk Öfkelenme

Tüm bu belirtiler sınav kaygısı belirtileri olarak karşımıza çıkar. Önemli sınavlardan önce ya da sınav esnasında bu belirtilerden bir ya da birkaçını gösteriyorsanız sınav kaygısı yaşıyorsunuz demektir. Peki sınav kaygısı neden ortaya çıkar?

Neden Sınav Kaygısı Yaşarız?

Sınav kaygısı öğrencilerin sıkça yaşadığı bir problem olarak karşımıza çıkar. Peki; hangi düşünce ya da durumlar sınav kaygısını tetikler? Öğrenciler sınava yeterince hazır olmadıklarını düşündüklerinde kaygı hissetmeye başlarlar. Zamanları daraldıkça kaygı miktarı da artar. Özellikle ebeveynleri tarafından sürekli olarak başkalarıyla kıyaslanmaları kaygının ortaya çıkmasının önemli sebeplerinden biridir. Başarısız olmaktan korkan öğrenci kaygıya kapılır. Mükemmeliyetçi bir yaklaşıma sahip olmak da kaygıyı tetikleyebilen nedenler arasındadır. Mükemmele ulaşma isteği ve beraberinde getirdiği yetersizlik hissi kaygının ortaya çıkmasına ya da kaygı düzeyinin artmasına neden olabilir.

Sınav Kaygısının Kontrol Edilememesi Ne Gibi Sonuçlara Yol Açar

Sınav kaygısı kontrol edilemeyecek düzeyde olduğunda bilgilerin aktarılması mümkün olmaz. Dikkat eksikliği ve odaklanma problemi ortaya çıkar. Zihinsel beceriler zayıflayacağı için okuduğunu anlama ve/veya hatırlama zorlaşır, unutkanlık problemi ortaya çıkar. Kaygı seviyesinin üst düzeyde olması sınav öncesi ya da sınav esnasında fiziksel sorunların yaşanmasına neden olur.

Sınav Kaygısı ile Baş Etme Yöntemleri Nelerdir?

Peki; sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri nelerdir? Bu konuda neler yapabiliriz? Her şeyden önce mutlaka bir çalışma programı hazırlanmalı ve programa uyulmalıdır. Çalışmayı son ana bırakmak kaygının artmasına neden olacaktır. Çalışmaya vaktinde başlamak eksiklerin giderilmesi için yeterli zamanı sağlar ve kaygı hissinin azalmasına yardımcı olur. Çalışmanın son ana bırakılması kafa karışıklığına ve telaşa sebep olacaktır.

Sınav öncesinde yeteri kadar uyumak ve dinlenmek dikkat eksikliği sorununu ortadan kaldırmanıza yardımcı olur. Sınav saatinden önce kendinize birkaç saat izin vermek ve sınav dışı konulara odaklanmak kafa karışıklığını önler ve rahatlamanızı sağlar.

Unutmayın ki; kendinizi başkalarıyla kıyaslamak size bir şey kazandırmaz. Bu ve benzeri düşüncelerden uzak durmak, başarıya odaklanmak ve kendinize inanmak ise motivasyonunuzu arttırır.

Sınav öncesinde omuz egzersizleri ya da nefes egzersizleri gibi küçük dokunuşlarla vücudunuzu rahatlatabilirsiniz. Burundan nefes alıp aldığınız nefesi ağızdan yavaşça vererek vücudunuzu ve zihninizi gevşetmeyi deneyebilirsiniz. Ya da sınavdan bir süre önce meditasyon tekniklerine başvurabilir düzenli meditasyon ile kendinizi rahatlatmayı deneyebilirsiniz.

Sınav kaygısı belirtileri ve sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

LGS hazırlık süreci yalnızca öğrencilerin yaşadığı bir süreç değildir. Öğrencinin ailesi de bu süreçte sınavın etkilerini hissetmektedir. Bu nedenle sınav sürecinin aile ile birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi LGS sınavı liselere girişte uygulanan özel bir sınavdır. Sınav iki farklı oturumdan oluşmaktadır. Okul puanı ile yerleşmek istemeyen öğrencilerin LGS sınavına girerek sınavdan iyi bir puan almaları gerekmektedir.

Hazırlık aşamasında öğrencilerde görülebilen sınav stresi ve birtakım kaygılar, sınavın olumsuz sonuçlanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle sınavın hazırlık aşamasında anne ve babalara bazı öneriler sunmak faydalı sonuçlar sağlayabilir. LGS sınavı yalnızca bilgi birikimini ölçen bir sınav olmadığı için bu sürecin psikolojik yönünün bulunduğu da unutulmamalıdır.

LGS Hazırlık Süreci İçin Anne ve Babalara Neler Söylenebilir?

LGS hazırlık süreci öğrencilerle birlikte anne ve babaların da iştirak ettikleri zorlu bir süreç sayılabilir. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarına yaklaşımları biraz farklı olmalıdır. Bazen iyi niyetle söylenen sözler çocuklarda olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Anne ve babaların çocuklarını motive etmek için kullandıkları cümlelere dikkat etmeleri önemlidir. Yanlış kurulan cümlelerin çocuktaki olumsuz etkileri sınav anında dahi ortaya çıkabilir. Anne ve babalar bu süreçte şu hususlara özellikle dikkat etmelidir:

  • Sınavın bir ölüm kalım durumu olmadığı anlaşılmalı ve çocuğa bu yönde konuşmalar yapılmalıdır,
  • Her sınavın bir fırsat olduğu bilinmeli, kaçan bir fırsatın başka fırsatlarla telafi edilebileceği unutulmamalıdır,
  • Sınava giderken sınava girecek çocuklarla aşırı bir vedalaşma eylemine kesinlikle gerek yoktur,
  • Çocukların sınav öncesi uyku saatleri değiştirilmemeli, sınav günü kahvaltısı ise standardın dışında hazırlanmamalıdır,
  • Sınava yönelik ‘sana güveniyorum, kesinlikle yapacaksın’ tarzı cümlelerden kaçınılmalıdır.

Bu Süreçte Öğrenciler Nelere Dikkat Etmeli?

Bu süreçte öğrencilere verilebilecek en önemli tavsiye sınav bitene kadar sakinliklerini korumaları olacaktır. Sınav gününe kadar ders çalışmak isteyen öğrenciler, kendilerini çok yormadan istedikleri gibi ders çalışabilirler. Ancak sınava az bir zaman kaldığında yeni bir konu öğrenmek yerine çözümlü ya da çıkmış sorulara göz atmak daha verimli olabilir. Bu aşamada sınav kaygısının olumsuz fiziksel etkilere neden olabileceği unutulmamalıdır. Sınav kaygısı ya da stresi nedeniyle baş edilemeyecek durumlarla karşılaşan öğrencilerin psikolojik destek için durumu anne ve babalarına anlatmaları gerekmektedir.

LGS hazırlık süreci zorlu bir süreçtir. Bu süreçte destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi almak için aba Yurt Dışı YouTube kanalını takip edebilirsiniz. Sınav süreci ile ilgili hazırlanmış videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

LGS sınavı son değişikliklerle birlikte 8.sınıf öğrencilerinin önünde duran önemli bir sınavdır. Sınava doğru bir şekilde hazırlanmak, kaliteli eğitim veren liselerde eğitim alma imkanı tanımaktadır. LGS hazırlık süreci, sınav beklentisi yüksek olanlar için disiplin bir çalışmayı gerektirmektedir. Sınav iki farklı bölümden oluşmaktadır ve iki oturum şeklinde gerçekleşmektedir. Sınav müfredatının eksiksiz bir şekilde sınavdan önce tamamlanmasına dikkat edilmelidir.

Sınav müfredatı ne kadar erken tamamlanırsa deneme sınavı pratikleriyle sınava hazır olmak o kadar avantajlı olacaktır. Çünkü LGS yalnızca bilgi düzeyini değil aynı zamanda zaman yönetimini de ölçmektedir. Sınav sırasında öğrencilerin sahip oldukları bilgiyi kendilerine verilen zaman içerisinde kullanabilmeleri gerekmektedir.

LGS Sınavı Mental Hazırlık Gerektiren Bir Sınavdır

LGS sınavı yalnızca bilgi birikimini arttırmak ve sürekli olarak çalışılan süreleri çoğaltmakla kazanılan bir sınav değildir. Sınav stresini sınava hazırlık sürecinde yenebilmek önemlidir. Çünkü sınav stresi, öğrencilerde fiziksel etkilere yol açarak sınavın beklenmedik bir şekilde olumsuz sonuçlanmasına neden olabilmektedir. Sınav stresi, sınav anında; korku, halsizlik, titreme, ağız kuruluğu ve karın ağrısına neden olarak öğrencilerin korkusu haline gelebilmektedir. Bu süreçte basit nefes egzersizleri ve olumsuz düşünceyi kontrol altına alma teknikleri kullanılabilir. Bu aşamada sınav stresi ya da diğer olumsuz durumlarla baş etmede sıkıntı yaşayan öğrencilerin muhakkak psikolojik destek alması gerekmektedir.

Mental Destek Sınav Başarısını Nasıl Etkiliyor?

Sınava hazırlık sürecinde yaşanan psikolojik durumlarda destek almak sınav performansını olumlu anlamda etkilemektedir. Alınan destek sayesinde ders çalışma süreleri daha verimli hale gelmekte ve sınav anındaki stres kontrol altına alınabilmektedir. Öğrencilerin sınav anında en çok zorlandıkları şey bilgi eksikliğinden ziyade stresi kontrol edebilmektir. Stresi doğru tekniklerle kontrol altına almayı başarabilen öğrenciler LGS yüksek puanı rahat bir şekilde alabilir. Aba Psikoloji tarafından verilen destek ile stres anında öğrencilerin nasıl davranmaları gerektiği öğretilmektedir. Ayrıca olumsuz düşüncelerin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak da etkili metotlar anlatılmaktadır.

LGS sınavı sürecinde destek almak için sınavın her aşamasında aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi almak için aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalını takip edebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More