Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk akademik başarıyı düşürmekte ve performansa olumsuz etki etmektedir. Obsesif kompulsif bozuklukların çoğunlukla yetişkinlikte görüldüğü yanılgısı erken dönem belirtilerinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Fark edilmeyen takıntılı düşünce ve davranışlar çocuk ve gencin okul başarısına, sosyal ilişkilerine zarar vermektedir. Çocuk ve gençte özgüven eksikliği, düşük benlik algısı gelişebilmektedir.

Erken müdahale edilmediğinde depresyon, tik bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite ve kaygı bozuklukları eşlik edebilmektedir. Erken teşhiste ailenin ve öğretmenlerin farkındalığı, olumlu tavır ve tutumları oldukça önemlidir. Bu yazımızda obsesif kompulsif bozukluk nedir? öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk hangi belirtilerle kendisini gösterir? Aileler süreçte nasıl rol oynamalıdır? Detaylarıyla paylaşacağız.

Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?

Obsesif kompulsif bozukluk, obsesyon adı verilen takıntılı düşünceler, dürtüler ile kompulsiyon adı verilen tekrarlayan davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan psikolojik bir hastalıktır. Obsesyonlar istem dışı olarak zihne gelirler. Kişi bu düşüncelerin mantık dışı olduğunu bilir ancak yine de yoğun sıkıntı ve kaygı hisseder. Kompulsiyon ise açığa çıkan kaygıyı azaltmak veya yok etmek için yapılan tekrarlayan davranışsal veya zihinsel eylemlerdir.

Obsesif kompulsif bozukluk kısa kullanımıyla OKB çoğunlukla ergenlikte ve yetişkinlikte görülmektedir. Ancak okul öncesi dönem de dahil olmak üzere her yaşta karşımıza çıkabilmektedir. Dolayısıyla da öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk görülebilmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir ancak erkeklerde başlangıç yaşı daha erken olmaktadır.

Obsesif kompulsif bozukluk halk arasında sıklıkla takıntılar olarak kullanılmaktadır. Takıntılar kültürlere, yaşa, sosyo ekonomik koşullara göre farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Karşılaşılabilecek obsesyon ve kompülsiyonlar aşağıda gibidir;

  • Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu
  • Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu
  • Cinsel içerikli obsesyonlar
  • Dini içerikli obsesyonlar
  • Kötü bir şey olacak obsesyonları
  • Hastalık obsesyonları
  • Simetri/düzen obsesyon ve kompulsiyonları
  • Dokunma kompulsiyonları
  • Sayma kompulsiyonları
  • Biriktirme ve saklama kompulsiyonları
  • Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler
  • Saldırganlık obsesyonu

Obsesif kompulsif özelliklere pek çok kişide rastlanır. Ancak bu belirtilere bozukluk diyebilmek için birtakım kriterlere bakılması gerekir. Bozukluktan bahsedebilmek için belirtilerin kişinin günde en az bir saatini alması gerekir.  Yoğun bir sıkıntı yaratması ve kişinin günlük işlerini yerine getirmesini engellemesi veya yavaşlatması gerekir.

Ayrıca kişinin yaşadığı sıkıntılar sosyal ilişkilerini de bozuyorsa ailenin çocuğu veya genci bir uzmana yönlendirmesinde yarar vardır. Sosyal Anksiyete Okul Başarısını Olumsuz Etkiliyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedenleri Nelerdir?

Bireylerde obsesif Kompulsif bozukluk gelişmesine neden olan kaynaklar net olarak tespit edilememektedir. Ancak yapılan araştırmalar birkaç faktör üzerinde yoğunlaşmaktadır. OKB tanısı alan bireylerin çoğunluğunda aile ve birinci derece akrabalarda OKB öyküsüne rastlanmaktadır. Bu da OKB’nin genetik faktörlü olabileceğini düşündürmektedir. OKB’li hastalarda karşılaşılan bir başka ortak nokta serotoninin yetersiz salınımıdır.

Bireyin karakteristik özellikleri de OKB gelişimine etki etmektedir. Çevresel faktörler, stresli yaşam olayları kişinin mizaç özellikleriyle birleştiğinde takıntılara yol açabilmektedir.

Çocukluk çağı travmaları da okb gelişimine etki etmektedir. Çocukluğunda cinsel istismar, taciz ve benzeri travmaları olan bireylerde stresli olaylardan sonra OKB gelişebilmektedir. Hatalı ebeveyn tutumları da öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk gelişimine etki edebilmektedir.

Öğrencilikte Obsesif Kompulsif Bozukluk Türlerinden Hangileri Sıklıkla Görülür?

Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk en çok bulaşma obsesyonları ile kendini gösterir. Okul öncesi dönemde belirtiler başlangıç gösterebilse de çoğunlukla okul yıllarında farkına varılmaktadır. Bunun en büyük nedeni de okula başlangıçla birlikte çocuğun güvenli kabul ettiği ev ortamından çıkıp ortak kullanım alanlarına katılmış olmasıdır. Ailede özellikle annenin bulaşma obsesyonu varsa, anne aşırı titizse okb gelişebilmektedir. Çocuğun temizliğe önem vermesi ve tekrarlayan temizlenme davranışları çevresi tarafından pekiştiriliyorsa okb görülme olasılığı sıklaşmaktadır.

Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu

Bulaşma obsesyonları çocuklarda en sık rastlanan obsesyon türüdür. Çocuk bir şekilde dokunduğu, bulunduğu, değdiği, giyindiği, oturduğu şeylerden mikrop kapacağını düşünür. Ortak alanlarda yemek yemek, tuvalete girmek, soyunma kabinlerini kullanmak ve benzeri bu çocuklar için zorlayıcıdır.

Kuşku Obsesyonu ve Kontrol Kompulsiyonu

Bir diğer yaygın obsesyon ise kuşku/şüphe obsesyonlarıdır. Çocuk ve genç yaptığı her şeye yönelik kuşku duyabilir. Yaptım mı, yeterli oldu mu, doğru oldu mu? Gibi sayısız şüphe duyabilir. Bu da sık sık kontrol etme ihtiyacı duymasına neden olmaktadır. Ödevimi yaptım mı? diye açığa çıkan kuşku obsesyonu çocuğun ödevini baştan sonra kontrol etmesine neden olur.

Çantamı hazırladım mı? Ders kitaplarını doğru koydum mu? Ders programında doğru güne baktım mı? gibi kuşku obsesyonları açığa çıkmaktadır. Bu da tekrar tekrar çantayı kontrol etmelerine, ders programına bakmalarına neden olmaktadır. Çantaya bakar sonra programa bakar acaba doğru günün ders kitaplarını mı eklemişim diye emin olamayıp tekrar bakarlar. Zaman yönetimini bozan ciddi bir kısır döngüye girerler.

Kötü Bir şey Olacak Obsesyonları

Sevdiklerine veya kendisine bir şey olacağını, ölüm, hastalık gibi kötü bir şeyin başlarına geleceğini düşünebilir. Bu düşünce o kadar şiddetlidir ki bireyin işlevselliği zayıflar. Ayrılık anksiyetesi, kaybetme korkusu perçinlenir. Sevdiklerini sürekli kontrol etmek, aramak, iyi olup olmadıklarını öğrenmek isteyebilir. Karşılaşılabilecek tehlikelere karşı abartılı önlemler alabilir. Hasta olmamak için sağlığına abartılı dikkat edebilir.

Yaralanmamak, zarar görmemek için pek çok aktiviteden geri kalabilir. Ailesinden ve sevdiklerinden ayrı kalmaya dayanamayabilir. Bu da özellikle çocuklukta okul fobisine yol açabilir ve ergenlikte üniversite seçimlerini etkileyebilir. Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor ve Okul Fobisi ve Ailelere Öneriler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Cinsel İçerikli Obsesyonlar

Çoğunlukla ergenlik ve sonrasında görülen bir diğer obsesyon ise cinsel içerikli obsesyonlardır. Hamile kalma, hamile bırakma, cinsel içerikli görüntüler ve cinsel kimliğe yönelik şüphe obsesyonları görülebilir.

Düzen/Simetri Obsesyonları

Düzen simetri obsesyonları da öğrencilikte yaygın olarak görülen obsesyonlardır. Her şeyi renklerine, boyutlarına göre kategorize etmek isteyebilir, simetrik durmayan şeyler dikkatini kolayca dağıtabilir. Kendi düzeni bozulduğunda veya müdahale edip düzeltemediğinde aşırı reaksiyonlar verebilirler.

Dini İçerikli Obsesyonlar

Dini içerikli obsesyonlar da öğrencilikte sıklıkla karşımıza çıkabilmektedir. Yanlış veya eksik ibadet ettiğini düşünmek, günah işlediğini düşünmek, affedilmeyeceğini düşünmek gibi.

Saldırganlık veya Kurallara Uymama Obsesyonu

Yaygın olarak görülen bir diğer obsesyon ise saldırganlık ve veya kurallara uymama içerikli düşüncelerdir. Çocuk veya genç birine veya kendisine yönelik zarar verici obsesyonlar geliştirebilir. Birine vuracağını, zarar vereceğini düşünebilir, kendini bir yerden atacağını, arabanın önüne atlayacağını düşünebilir. Aynı şekilde çocuk veya genç kuralları çiğneyeceğini, karşı çıkacağını ve söylenenin tam tersini yapacağını ve buna karşı koyamayacağını düşünebilir.

Sayma Kompulsiyonları

Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk belirtisi olarak sayma kompulsiyonlarıyla da sıkça karşılaşılabilmektedir. Çocuk veya genç kendisi için önemli olan bir sayıyı belirleyip o sayı kadar davranışını yineleyebilir. Daha eksik veya fazla olduğunda huzursuzluk hissedebilir ve tekrar saymaya başlayabilir. Ellerini 8 kez yıkamak gibi.

Öğrencilikte Obsesif Kompulsif Bozukluk Hangi Belirtilerler Kendini Gösterir?

Çocuklarda sıklıkla 7-13 yaş aralığında başlayan Okb ergenlikte ve yetişkinlikte de müdahale edilmediği sürece devam etmektedir. Ancak 3 yaş gibi çok daha erken yaşlarda da belirtileri görülebilmektedir. Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk çocuğun veya gencin akademik başarısını olumsuz etkilemektedir. Takıntılı tekrarlayan olumsuz düşünceler ve yineleyen davranışlar motivasyonu ve performansı düşünmektedir.

Zihin sürekli olarak bir konuda tekrarlayan şekilde meşgul olduğu için derslere, sınavlara konsantre olmak güçleşmektedir. Zaman yönetimi zorlaşmakta, dikkat ve konsantrasyon güçlükleri başlamaktadır. Çoğunlukla mükemmeliyetçi yönleri ve başarısız zaman yönetimleri nedeniyle bu öğrencilerde sınav kaygısı açığa çıkmaktadır. Gençler Neden Sınav Kaygısı Yaşıyor? Yazımızı da okuyabilirsiniz.

Öğrencilikte Obsesif Kompulsif Bozukluk Okul Başarısını Düşürüyor

Çocuk mikrop bulaşacağı endişesiyle kendini güvende hissettiği ortamlardan ayrılmak istemeyebilir. Okula gitmeyi, sosyal faaliyetlere katılmayı reddedebilir. Lavabo, tuvalet, yemek hane, spor salonu gibi ortak kullanım alanlarını kullanmaktan kaçınabilir. Bulaşma obsesyonunu rahatlatmak için sık sık ellerini yıkayabilir.

Sürekli ellerini yıkamaktan kendini alı koyamaz. Teneffüsten derse, evden okula yetişmekte zorluk yaşayabilir. Başkasıyla sırasını, eşyalarını paylaşmak istemeyebilir. Sık sık el yıkamaktan cildinde çatlaklar, yaralar açılabilir.

Mükemmeliyetçi yönü kaynaklı ödevleri, tuttuğu ders notları yetersiz gelebilir. Beğenilmeyeceği veya yeterli olmadığı düşüncesiyle tekrar tekrar baştan yapabilir. Zamanı yetiştirmekte güçlük yaşar, fiziksel olarak yorulur bu da yeme, uyku düzenini bozabilir. Zamanı yönetememek ve yeterince dinlenememek stresini artırabilir. Artan stres öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk belirtilerini artırabilir.

Emin olamamak sınavda soruları tekrar tekrar kontrol etmesine neden olabilir. Doğru şıkkı mı işaretledim, ismimi doğru mu yazdım, kodlamayı doğru mu yaptım? Bu kaygılar zaman kullanımını, dikkati ve motivasyonu olumsuz etkilemektedir. Bitmeyen şüphe öğrencinin sınavı başarıyla tamamlamasını güçleştirmektedir. LGS Yaklaşıyor Etkili Zaman Yönetimi ile Eksiklerinizi Tamamlayabilirsiniz ve Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Öğrencilikte görülen her türlü obsesyon ve kompulsiyon akademik başarıya olumsuz etki etmektedir. Müdahale edilmediğinde başarısızlık kadar sosyal izolasyon ve yalnızlık da artacaktır. OKB bireyin çocukluğunu ve gençliğini doya doya yaşamasına engel olmaktadır. Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Başarıyı Destekliyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Öğrencilikte Obsesif Kompulsif Bozukluk İhmal Edilmemeli

Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk ihtimalinden şüphe edilirse kesin tanı ve tedavi için profesyonel destek alınmalıdır. Erken teşhis her konuda olduğu gibi OKB’de de tedavi için önemlidir. OKB’de tedavi terapi, psikoeğitim ve ilaç tedavisi olarak uygulanabilmektedir. Obsesyonun türü, kompulsiyonun derecesi ve kişinin hayatının ne derece etkilendiğine göre tedavi methodu belirlenmektedir. Burada kişinin yaşı, sosyal desteği de önemlidir.

Ailenin duygusal desteği, yapıcı yaklaşımı, farkındalığı ve ilgisi tedavi sürecinde oldukça önemlidir. Okul başarısı ve kariyer gelişimi öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk sonucu oldukça etkilenebilmektedir. Bu nedenle profesyonel kariyer danışmanlığı almak çocuğun veya gencin akademik eksikliklerini tölere edebilmek için önemlidir. Çocuk ve genç için günün büyük çoğunluğu okul ortamında geçmektedir. Bu nedenle okul yönetiminin ve öğretmenlerin de farkındalığının yüksek olması gerekir.

Rehberlik biriminin faal olması ve öğrencilerle düzenli görüşmeler yapılması önemlidir. Öğretmenlerin ve okul yönetiminin de sık rastlanan çocukluk ve ergenlik sorunlarıyla ilgili bilgili olması gerekmektedir.

Öğrencilikte obsesif kompulsif bozukluk tanısı alan çocuk ve gençlerle obsesyon ve kompulsiyonlarıyla ilgili alay edilmemelidir. Cezalanlandırma, dışlama, taklit etme, alay etme gibi olumsuz davranış ve tutumlar çocuk ve genç üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Sosyal ilişkilere giremeyen, yalnız kalan üstelik bir de dışlanan, alay edilen çocuk duygusal olarak örselenir. Depresyon, tik bozuklukları, sosyal anksiyete, yeme bozuklukları, kaygı bozuklukları gelişebilir.

Read More

Sosyal anksiyete diğer adıyla sosyal fobi okul yıllarından başlayarak bireylerin kariyer gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Sosyal anksiyete yaşayan öğrenciler grup çalışmalarında pasif kalıyor, derste söz almaktan kaçınıyor, tahtaya çıkmak istemiyor. Bu öğrenciler için arkadaş gruplarına katılmak, sosyal iletişim başlatmak oldukça zor. Arkadaş grupları dışında öğretmenleriyle ve diğer yetişkinlerle de iletişim kurmaları gerektiğinde çekiniyor, heyecanlanıyor, iletişimden kaçınıyorlar.

Dolayısıyla karşımıza harika fikirleri de olsa paylaşmaktan kaçınan, doğruyu biliyor da olsa söyleyemeyen öğrenciler çıkıyor. Haklıyken haklarını savunamıyor, başkalarının işiteceği ya da dikkatini çekecek şekilde konuşmaktan, davranmaktan kaçınıyorlar. Tüm bunlar beraberinde okul başarısını olumsuz etkiliyor. Öğrenciler okul, alan, bölüm ve meslek seçimlerini de sosyal anksiyete etkisiyle potansiyellerinin aksi yönde belirliyorlar.

Peki okul başarısını bu kadar olumsuz etkileyen sosyal anksiyete nedir? Nasıl gelişir ve hangi belirtilerle kendini gösterir? tedavi için nasıl bir yol izlenmelidir?

Sosyal Anksiyete Nedir?

Sosyal anksiyete, bireyin girdiği sosyal ortamlarda kendisini aşırı güvensiz hissetmesi ve başkalarının kendisiyle alay edileceğini, reddedileceği ve yargılanacağı düşünmesiyle açığa çıkan yoğun kaygıdır. Bu kaygı bireyin sosyal ortamlarda mevcut potansiyelini performansa dökmesine engel olur. Hata yapmasına, pasif kalmasına neden olur.

İlerleyen hallerde birey sosyal ortamlara girmekten kaçınır, bahaneler ve yalanlarla bu ortamlarda bulunma olasılığını minimuma indirir. Kişi sürekli olarak başkalarının zihninde kendisiyle ilgili olumsuz değerlendirmelerin olduğunu düşünür.

Sosyal anksiyete özgül ve yaygın olarak iki ayrı gruba ayrılır. Özgül sosyal fobi sadece belli ortamlarda açığa çıkar, okulda, topluluğa konuşurken gibi. Yaygın olan versiyonda ise kişi kendisini nerdeyse bütün sosyal ortamlarda huzursuz, kaygılı ve gergin hisseder. Alt tipler yaygınlıklarına göre incelendiğinde yaygın versiyonu özgüle göre daha erken yaşlarda başlamaktadır. Aynı şekilde yaygın sosyal fobinin görülme sıklığı da daha fazladır.

Sosyal fobi sıklıkla ergenlik yıllarında başlamaktadır. Okul fobisi olan öğrencilerde ergenlik ve sonrası sosyal fobi görülme sıklığı da artmaktadır. Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? ve Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal Anksiyete Nasıl Gelişir?

Sosyal anksiyete çocuğun okul çağına geldiği yani ailesinin dışında başkalarıyla bir arada yaşamayı öğrenmesi gerektiği durumlarda açığa çıkar. Çoğunlukla sosyal fobi görülen bireyler mükemmeliyetçi ve/veya aşırı korumacı ebeveynler tarafından yetiştirilmektedir.

Çocuğa kendi başına halledebileceği konularda da sorumluluk verilmez, ihtiyaçları sürekli ebeveynler tarafından gerçekleştirilir. Veya çocuğa yönelik ebeveynlerin sürekli mükemmeliyetçi tavrı vardır. Ebeveyn gerçekdışı beklentilerle çocuğun kapasitesini zorlayabilir. Başkalarıyla kıyaslama, rekabetçi tavırlar görülebilir.

Korumacı ebeveynlerin büyük çoğunluğu kaygılı ebeveynlerdir. Çocuğa bir zarar geleceğini düşünürler. Çocuğun dışarıya çıkmasına, sosyalleşmesine, sorumluluk almasına müsaade etmezler.

Düşer, kaçırılır, araba çarpar, mikrop kapar gibi çocuğun zarar görmesine yönelik kaygılar taşırlar. Aynı şekilde beceremez, kendi halledemez, o daha küçük, ben yapayım gibi çocuğun kendine yetemeyeceğine yönelik düşünceleri vardır. Geç ve/veya zor çocuk sahibi olan ve geçmişinde kayıplar vermiş, travma geçirmiş bireylerde bu ebeveyn tutumu daha yaygındır.

Sosyal Anksiyete Nasıl Fark Edilir, Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Sosyal anksiyete grup içerisinde geride durma, sessiz kalma, utanma, terleme, konuşurken takılma gibi belirtilerle fark edilebilir. Küçük çocuklar çoğunlukla anneden ayrılmak istemez, dışarıya çıkınca en kısa sürede eve dönmek isterler. Ebeveynleri olmadan başkalarının yanında kalmak istemezler. Başkalarıyla konuşurken heyecanlanır, ne söyleyeceklerini bilemezler. Okulda derse katılmak istemezler. Cevabını bilseler dahi doğruluğundan emin olamazlar. Kendilerine soru sorulmadıkça derse katılmazlar. Göz temasından kaçınırlar.

İletişim kurarken ne söyleyeceklerini düşünmekten karşılarındakini dinleyemezler. Kısa cevaplar verirler, cümleler uzadıkça söyleyeceklerini toparlamakta güçlük çekerler. Sözlü sınavlarla yazılı sınavlar arasında ciddi farklar vardır. Sözlülerde kestirme, kısa cevaplar verirken yazılılarda uzun uzadıya yazabilirler.

Teneffüse çıkmaz, okul etkinliklerinden ve grup faaliyetlerinden uzak kalırlar. İkili ilişkilerde oldukça zayıftırlar. Ne söyleyeceklerini iletişimi nasıl başlatacaklarını bilemezler. Bu nedenle daha çok grup konuşmalarına dahil olanlar. Sohbeti başlatan değil sohbete eşlik eden kişilerdir. Popüler olanlarla değil kendileri gibi daha sessiz olan kişilerle konuşmaya yatkındırlar. Karşı cinsle de ilişki kurmakta güçlük çekerler. Beğenilerini dile getirmekte zorlanırlar.

Sosyal anksiyete yaşayan öğrencilerde ellerde ve yüzde terleme, kızarma görülebilir. Çarpıntı, nefes darlığı görülebilir. Sık idrara çıkma, bağırsak düzensizliği, ağız kuruluğu, kusma ve benzeri semptomlar görülebilir.

Sosyal fobi geliştiren bir öğrencinin kendisiyle ilgili yetersizlik ve güçsüzlük duygusu yoğundur. Kendini beğenmez ve başkaları tarafından da beğenilmediğini düşünür. Mükemmel olma arzusu yüksektir ama ne kadar iyi olursa olsun mükemmel olmadığını düşünür. En ufak şeylerde dahi kolayca kaygılanabilir ve hata yapmaktan korkabilir. Özgüveni düşük, değersizlik algısı yüksek çocuklardır. Sıkıcı olduklarını ve başkaları tarafından sevilebilir olmadıklarını düşünürler.

Sosyal Anksiyete Yaşayan Öğrencilerin Benlik Algıları Düşüktür

Sosyal anksiyete aile bireylerinde de varsa çocukta görülme olasılığı daha fazladır. Sosyal fobisi olan bir ebeveyn sosyal iletişim geliştirme noktasında çocuğu yönlendiremeyecek ve eksik rol model olacaktır. Sosyal anksiyete görülen öğrencilerde ayrıca şu çekincelerde yaygındır; Kapalı bir kapıyı çalıp içeri girmeye çekinirler. Az tanıdığı kişilerle iletişim kurmaya, yabancılara soru sormaya, yabancılarla telefonda konuşmaya, otorite konumundakilerle konuşmaya çekinirler.

Kendilerine yapılan bir haksızlığa karşı çıkmaya, haklarını aramaya çekinirler. Hayır demekte zorlanırlar, ısrarcı kişilerin tekliflerini geri çeviremezler. Bu nedenle ihtiyaçları olmayan şeyleri alabilir veya zamanları olmadığı halde başkalarının işine yardım edebilirler. Sosyal fobi yaşayan öğrenciler el yazılarının beğenilmeyeceğini düşünerek arkadaşlarıyla notlarını paylaşmak istemezler.

Tahtada yazı yazmak istemezler. Projelerini, ödevlerini sınıf önünde sunmak istemezler. Hep bir beğenilmeme, aşağılanma, eleştirilme korkuları vardır. Kimse onlara bu şekilde yaklaşmıyor olsa dahi arkasından konuşulduğunu düşünürler. Alay edilme, dalga geçilme, küçümsenme korkuları yüksektir. Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal Anksiyete Öğrencilerin Kariyer Gelişimlerini ve Seçimlerini de Etkiliyor

Sosyal anksiyete yaşayan çocuk ve genç öğrenciler okul hayatlarında potansiyellerini performansa dönüştüremiyorlar. Öğretmenleri tarafından yaşadıkları kaygı fark edilmediğinde bu öğrenciler öğrenmeye ilgisiz olarak kabul edilebiliyorlar. Düşük başarı adeta kendini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor ve bu öğrenciler akademik açıdan da kendilerini değersiz kabul ediyorlar.

Yaşadıkları kaygı ile başa çıkmakta güçlük yaşadıkları için öğrenciler sosyal etkileşimin minimum düzeyde olacağı mesleklere yönelebiliyorlar. İlgi alanları hobileri ve mesleki seçimleri de kaygılarından etkileniyor. Meslek seçerken göz önünde olmayacakları, takım çalışması veya sürekli iletişim gerektirmeyecek mesleklere yöneliyorlar.

Sosyal anksiyetesi olan bir öğrenci için bilgisayar başı işler, yalnız çalışacakları işler daha cazip oluyor. Telefon görüşmeleri veya yüz yüze konuşma yapmasını gerektirmeyecek işler kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlıyor. Homeoffice yürütebilecekleri işler de onlar için cazip olabiliyor.

Okula, dershaneye gitmek, okul değiştirmek, aileden uzaktan bir yaşam sürmek onlar için kaygı verici olabiliyor. Bu nedenle üniversite seçimlerini de mümkün olabildiğince aile yanında olabilecekleri şekilde yapıyorlar. Kendi ayakları üzerinde olmayı tecrübe edebilecekleri deneyimlerden de kaçınıyorlar. Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor ve Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal anksiyete tedavisi olan ve erken teşhis edildiğinde olumsuz etkileri minimuma indirilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplumumuzda görülme sıklığı oldukça fazladır. Akademik başarısızlık yaşayan pek çok öğrencide sosyal fobi görülme olasılığı yüksektir. Öğretmenlerin farkındalıklı gözlemi, aileyle okulun yeterli iletişim halinde olması öğrencilikte sosyal fobinin fark edilmesini kolaylaştırmaktadır.

Sosyal fobi yaşıyor ve duyduğunuz kaygı okul başarınızı, kariyer seçimlerinizi olumsuz yönde etkiliyorsa destek alabilirsiniz. Psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı ile yaşadığınız olumsuzlukların üstesinden gelebilirsiniz.

Aba psikoloji olarak sosyal anksiyete yaşayan bireylere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapıyor okul başarınızdaki engelleri aşmanıza destek oluyoruz. Kariyer planınızı yaparken ilgi, beceri alanlarınızı dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

Read More

“Konuşurken heyecanlanıyorum!” diyenlere sıklıkla rastlayabilir ve sizde bu heyecanı duyuyor olabilirsiniz. Aslında heyecan sağlıklı bir duygudur ve kontrol edilebildiğinde de performansa olumlu etki etmektedir. Ancak konuşurken heyecanlanmak kontrol edilemediğinde sosyal anksiyete yaşayan bireylerin sıklıkla yaşadığı olumsuz bir deneyime dönüşür.

Sosyal anksiyete yaşayan bireyler bir topluluğa hitap edeceklerinde kaygılanırlar. İlgi ve gözler üzerlerinde olduğunda, herkes onları dinlediğinde yoğun stres yaşarlar. Stres yaşamaları için ille de göz önünde olmalarına gerek yoktur. Heyecanlanmaları için seslerini başkalarının duyacağını bilmeleri de yeterlidir. Telefonla konuşmak, telekonferans yapmak, görüntülü konuşmak, mülakata girmek, sunum yapmak, sahnede olmak onlar için ürkütücü olabilir.

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyenler tabi ki yaptıkları her konuşmada heyecan duymazlar. En azından mevcut heyecanlarını sağlıklı düzeyde tutabildikleri ortamlar da olmaktadır. Sıklıkla konuştukları, kendilerini güvende hissettikleri kişilerle görüşürken heyecanlanmazlar veya bu heyecanı kontrol edebilirler.

Heyecanı tetikleyen çoğunlukla hata yapma, alay edilme, rezil olma korkularıdır. Bu korkularını tetikleyecek kişi ve ortamlar onlar için kaygı kaynağını oluşturmaktadır. Biri için bu kaygının nedeni anne-baba iken, başkası için akranları, öğretmeni, yöneticisi olabilir. İlerlemiş sosyal anksiyetede kişi konuşması gereken her ortamda ve kişiyle kaygı yaşayabilir.

Kekelemekten, söyleyeceklerini unutmaktan, seslerinin titremesinden korkarlar. Bunu daha önce bir veya birkaç kez deneyimlemişlerse korkuları çok daha yüksek ve kontrol etmesi güç olabilir. Başkalarının kendileriyle ilgili değerlendirmelerinin çoğunlukla olumsuz olduğunu ve alay içerdiğini düşünmektedirler. Özsaygıları, öz değerleri ve özgüvenleri daha düşük bireylerdir.

“Konuşurken Heyecanlanıyorum” Diyen Herkes Sosyal Anksiyete mi Yaşıyor?

Konuşurken heyecanlanmak neredeyse hepimizin yaşadığı bir durumdur. Burada yaşanan heyecanın bir sorun haline gelmesine neden olan kişinin yaşadığı sıkıntının derecesidir. Kontrol edilebildiğinde heyecan kişinin performansını olumlu yönde etkilemektedir. Sağlıklı heyecan kişinin konuşmasına daha iyi hazırlanmasına, daha fazla özen göstermesine neden olmaktadır. Kişinin daha coşkulu, hazırlıklı ve enerjik olmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla da heyecan kontrol edilebildiğinde olumlu etkiye sahiptir.

Heyecanlanıyor ama bu heyecanın performansınızı olumlu yönde etkilemesini sağlıyorsanız heyecanınızı kontrol edebiliyorsunuz demektir. “Konuşurken heyecanlanıyorum” diyor ama önemli konuşmalar yapmaktan geri durmuyor, size verilen görevlerden kaçınmıyorsanız bununla baş edebiliyorsunuz demektir. Dolayısıyla konuşurken heyecan duymak sosyal anksiyete tanısı için yeterli değildir. Sıklığı, yoğunluğu ve derecesi tanı için belirleyicidir.

“Konuşurken Heyecanlanıyorum” Diyen Bireylerde Görülen Diğer Sosyal Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Konuşurken yoğun heyecan duymak sosyal anksiyetenin önemli bir belirtisidir. Anksiyete yaşayan bireylerin duydukları heyecanın yoğunluğu performanslarını düşürmektedir. Konuşurken terler, kızarır, titrerler. Ellerini kollarını nereye koyacaklarını şaşırabilir ya da tamamen hareketsiz kalabilirler. Beden dilleri ile konuştukları senkron içerisinde değildir. Konuşmaları akıcı değildir ve tonlamalarını da doğru yapamazlar. Heyecanlarını kontrol etmeye çalışırken kısa ve net konuşur uzun cümlelerden kaçınırlar.

Uzun bir cümle kurmaları gerekirse cümleyi toparlamakta ve konuşmayı sonuca bağlamakta zorlanırlar. Çoğunlukla konuşma yapmalarını gerektirecek ortamlardan kaçınırlar. Alışveriş yaparken kasiyerle konuşmak, müşteri hizmetlerini aramak, mülakata katılıp kendilerini anlatmak onlar için oldukça zordur. Tanımadıkları insanlara bir şey sormaları gerektiğinde çok yoğun stres duyarlar. Otorite figürleriyle, öğretmen, müdür, yönetici gibi kişilerle konuşmakta zorlanırlar.

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyen bireyler konuşacaklarını zihinlerinde toplamaya çalışırken çoğunlukla diyalogları kaçırırlar. Bunu çoğunlukla grup içerisinde yaşarlar. Bir toplantıda veya sosyal bir etkileşim ortamında açılan bir konuya dahil olmak istediklerinde sıkıntı yaşarlar. Onlar ne söyleyeceğine karar verene kadar diğerleri başka konulara geçmiş olurlar. Yapacakları esprileri de sıklıkla düşünürler. Bu yüzden doğal akışında konuşamaz ve konuşulanlara da doğal tepki veremezler.

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyen bireyler bu heyecanlarını sessiz kalarak kamufle edebilirler. Heyecan yaşadıkları ortamlardan kaçınarak da kaygıyla baş etmeye çalışabilirler. Yüz yüze iletişim yerine mail veya mesaj ile iletişim kurabilirler. Alışverişlerini online yapabilirler. Banka işlerini ATM veya online uygulamalardan halledebilirler. Arkadaşlık kurmakta da zorluk yaşayabilirler. Bu ihtiyaçlarını da arkadaşlık sitelerinden karşılayabilirler.

Meslek olarak da potansiyelleri ne kadar yüksek olursa olsun konuşmalarını gerektirmeyecek işlere yönelebilirler. Ön planda olmayacakları, geri planda çalışacakları meslekleri tercih edebilirler.

İlerleyen durumlarda müdahale edilmezse yakın arkadaşlarla, aile bireyleriyle konuşurken de kişilerde bu heyecan açığa çıkabilir. Özellikle kendilerinden emin olmadıkları, eleştirilebilecekleri veya yeterince bilgi sahibi olmadıkları konular hakkında konuşurken heyecan yaşayabilirler.

Sosyal Anksiyete Yaşayan Bireyler Neden Konuşurken Heyecanlanıyor?

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyen bireyler konuşacakları konuyu önceden bildiklerinde ön hazırlık yapmaktadırlar. Kendileriyle baş başayken gayet akıcı konuşurlar. Yalnızken kendilerinden eminken yanlarına bir başkası geldiğinde bu güven ortadan kalkmaktadır. Konuşurken göz kontağı kurmaktan kaçınır, dikkatlerinin dağılmaması için çoğunlukla bakışlarını başka yerlere sabitlerler.

Karşılarındaki kişinin beden dilini okumaya çalışırlar. Çoğunlukla her bir mesajı olumsuz algılar ve karşılarındakini sıktıklarını düşünürler. “Benimle dalga geçecek, şu an hakkında kim bilir ne düşünüyor, kesin rezil oldum.” Gibi olumsuz çıkarımlarda bulunurlar.

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyen bireyler çoğunlukla mükemmeliyetçi ailede yetişmiş ve/veya aşırı korumacı tutumla büyütülmüştür. Çoğunlukla belirtiler ergenlik döneminde fark edilmeye başlanır. Okul fobisi yaşayan, çocukluğunda çoğunlukla arkadaşlık kuramayan, yalnız çocuklarda da sosyal anksiyete gelişmesi muhtemeldir.

Ebeveynleri tarafından fazla eleştirilen, gerçek dışı beklentilerle performansları zorlanan, rekabetçi yetiştirilen çocuklarda sosyal anksiyete gelişebilir. Bu bireyler çoğunlukla akranlarıyla ve başkalarıyla kıyaslanarak büyütülmüştür. Yetersizlik duyguları oldukça yüksektir. Ne yaparlarsa yapsınlar başkalarının beklentilerini karşılayamayacaklarını düşünebilirler. Alay edilmekten, başarısız olmaktan ve hatalarının bulunmasından endişe duyarlar. Kendilerine karşı oldukça olumsuz eleştirilerde bulunurlar.

Aile ve/veya öğretmenler tarafından çocuğun davranışları utangaçlık, çekingenlik veya terbiyeli, saygılı gibi değerlendirildiğinde tedavi gecikmektedir. Sosyal anksiyete ihmal edildiğinde farklı psikolojik rahatsızlıklara da neden olmaktadır. Depresyon sıklıkla ergenlikte ve yetişkinlikte sosyal anksiyeteye eşlik etmektedir.

Sigara, alkol, madde ilerleyen durumlarda bireylerin kaygılarıyla başa çıkmaları için baş vurdukları zararlı alışkanlıklar olabilir. Arkadaş edinmekte, evlenmekte, iş bulmakta, terfi almakta zorluk yaşayabilirler. Sosyal becerilerde kendilerini geliştirmekte oldukça zorlanırlar.

“Konuşurken Heyecanlanıyorum” Diyenler için Uygulanabilecek Öneriler

“Konuşurken heyecanlanıyorum” diyen bireylerin konuşurken çoğunlukla sesleri titrer, çocuksu veya ağlamaklı bir sesle konuşabilirler. Bu sesi fark ettikleri anda heyecanları hızla kaygıya dönüşür ve “şu an herkes benimle alay ediyor, ağlayacağımı düşünüyorlar.” Gibi olumsuz değerlendirmeler yapmaya başlarlar. Bireylerin seslerini daha doğru kullanmayı öğrenmesi gerekir.

İyi bir diksiyon konuşurken doğru nefesle konuşabilmeyi bilmekten geçer. Diksiyon eğitimi alarak bireyler yaşadıkları heyecanı da yönetmeyi öğrenirler. Kesintisiz konuşmak, nefes almadan konuşmak da konuşurken kişinin sesinde bozulmalara yol açar. Çabuk yorulur, nefessiz kalırlar. Konuşması akıcı olmaz. Diksiyon eğitimi ile birey diyafram nefesini kullanmayı ve daha uzun soluklu, akıcı konuşmalar yapmayı öğrenir. Tonlama ve doğru yerlerde es vermeyi de öğrenmiş olur.

Bir diğer önerimiz ise kişinin bol bol kitap okuması ve kelime hazinesini geliştirmesidir. Sesli okumalar yapmak da konuşma akıcılığına destek olacaktır. Ayna karşısında okuma yapmak veya bir konu kapsamında ayna karşısında konuşmak da yaşanan heyecanla başa çıkılmasını kolaylaştırır. Kişi böylece hem konuşmalarının ön provasını yapar hem kendi sesini dinler.

Ses kaydı yapmak, konuşmasını videoya alıp izlemekte kişinin heyecanını kontrol etmesini sağlar. Kişi kendi sesine ne kadar maruz kalırsa onu kabul etmesi de o kadar kolay olacaktır.

Konuşurken hareket etmek ve beden dilini kullanmak da kişiye güven verecektir. Hem de dinleyenin dikkati konuşulanla beraber hareketlere de yönelecektir. Özellikle sahnede olacaksanız ve topluluğa hitap edecekseniz sahnede yürüyebilirsiniz. Bir alanda hareketsiz durmaktansa hareket edebilirsiniz. Hareketleriniz ayrıca dinleyenlere de orada hakimiyetiniz olduğunu hissettirecektir.

Ayrıca konuşurken mümkünse ön hazırlık yapıp bir sunu hazırlayabilirsiniz. Sunumunuza görseller, konuşmanızı hatırlamanızı kolaylaştıracak kelimeler yazabilirsiniz. Videolarla, grafikler ve istatistiklerle dikkati üzerinizden alıp sunuma yönlendirebilirsiniz.

Negatif enerjinizi atmak ve heyecanınızı boşaltmak için nefes egzersizleri öğrenebilir, kaygılandıkça uygulayabilirsiniz. Spor yapabilir, suyun iyileştirici ve rahatlatıcı gücünü kullanabilirsiniz.

Konuşurken Heyecanlanıyorum Diyor ve Performansınızın Olumsuz Etkilendiğini Düşünüyorsanız Profesyonel Destek Almayı İhmal Etmeyin

Sosyal fobi yaşıyor ve duyduğunuz kaygı okul başarınızı, kariyer seçimlerinizi olumsuz yönde etkiliyorsa destek alabilirsiniz. Psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı ile yaşadığınız olumsuzlukların üstesinden gelebilirsiniz.

Aba psikoloji olarak “konuşurken heyecanlanıyorum” diyen sosyal anksiyete yaşayan bireylere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapıyor okul başarınızdaki engelleri aşmanıza destek oluyoruz. Kariyer planınızı yaparken ilgi, beceri alanlarınızı dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

 

Read More