Öğrenme güçlüğü, konuşma ve dili kullanma, okuma, yazma, matematiği kullanma, iletişim kurma ve sosyal becerileri geliştirme gibi alanlarda ortaya çıkan gelişimsel bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğünün zeka gelişimiyle ile ilgisi yoktur, nörolojik kökenlidir. Yani, öğrenme güçlüğünün zeka ile doğrudan bağlantısı bulunmuyor.

Çocuklarınızdaki öğrenme güçlüğünü fark edebilmeniz için beş belirti:

Konuşmada zorluk

Öğrenme güçlüğünün en belirgin olarak görüldüğü alanlardan biri konuşmadır. Eğer çocuğunuz belli bir yaşı geçmesine rağmen heceleri karıştırıyor (mavi-vami) gibi, sözcükleri hatırlamakta zorlanıyorsa bu durum bir soruna işaret ediyor olabilir.

Öğrenme güçlüğüne sahip çocukların dil kullanımı, sözcük dağarcığı kısıtlı olabilir. Çocuğunuzun dile hakimiyetini yakından takip etmenizde fayda var.

Okulda geç öğrenme

Öğrenme güçlüğü, aileler tarafından genelde ilkokula başlayan çocuğun okuma yazmayı öğrenememesiyle fark edilir. Okumayı öğrenme süreci bu konuda büyük bir ipucudur. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların harf-ses uyumu gelişemeyebilir. Yazıları okunaksızdır.

Bu çocuklar, zekaları seyrinde olmasına rağmen matematikte de yaşıtlarına kıyasla sorun yaşayabilirler. Çarpım tablosunu öğrenmekte, geometrik şekilleri çizmekte zorlanıyor olabilirler.

ögrenme güçlüğü

Sosyal ilişkilerde sorunlar

Öğrenme güçlüğü, sosyal hayatı yakından etkiler. Çocuğunuz, okul kurallarına uymakta zorlanıyor ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde aksaklık yaşıyorsa bu davranışsal bir bozukluktan ziyade öğrenme güçlüğüne işaret ediyor olabilir. Plan yapmakta zorlanma, etkinlikleri sıkılıp yarım bırakma, şarkı ve şiir ezberleyememe gibi durumlar da diğer sosyal belirtilerdir.

Farklı motor beceriler

Denge ve koordinasyon sorunları da belirtilerden arasındadır. Bisiklet kullanmak, ip atlamak, topu takip etmek gibi koordinasyon gerektiren etkinliklerde zorluk yaşayan çocuklarda öğrenme güçlüğü olma ihtimali yüksektir.

Tersten yazma, hangi eli kullanacağını tercih etmede gecikme gibi sorunlar da motor becerilerin edinilememesinden kaynaklanır. Ayrıca öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar aşırı dikkatsiz ve sakar olabilir.

Özgüven eksikliği ve anksiyete

Bu durum, öğrenme güçlüğünün bir sonucu gibidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk, bunun sıkıntısını psikolojik anlamda da yaşayabilir. Kendini yaşıtlarıyla karşılaştırdığı için özgüvensiz hissedebilir. Anksiyete belirtileri gösterebilir. Ancak aileler iyi gözlem yapıp yeterli özeni gösterirse öğrenme güçlüğünün bir uzmandan alınacak özel eğitimle tedavi edilmesi zor değildir.

Read More

Zihinsel sağlık alanında önemli bir yaklaşım olan sanat terapisi, hala fark yaratma konusunda sorgulanmaya devam ediyor. Sanat terapisinin, kişilik bozukluklarına sahip bireylerde duygusal iyileşme konusunda pozitif bir fark yaratmasına dair önemli bulgular var. Bu nedenle sanat terapisinin iyileştirme sürecine daha yakından bakmak istedik.

Yapılan araştırmalar sonucunda sanat terapisinin etki yaratma yöntemine dair şu 5 bulgu ortaya çıkıyor:

Algılama ve kendini algılama.

Bireyler, sanat anlatımının onlara şimdiki zamana odaklanmalarına, duygusal tepkileri belirlemelerine ve duygu ile beden algısı arasında bağlantı kurmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu yolla kazanılan algılama becerisi, duyguları tanımada ve doğrulamada atılan ilk adım oluyor. Daha ileri terapötik keşif ve eylemler için bir başlangıç noktası görevi görüyor.

Kişisel bütünlük.

Bireyler, sanat yoluyla deneyimlerinin ifadesi sayesinde kimlik ve benlik imajının güçlendiğini ve daha fazla pozitifliğin mümkün olduğunu hissettiler. Belki de daha da önemlisi, sanat ile ifade, duyguların görünür olmasını ve terapi boyunca duygularını ve düşüncelerini derinlemesine araştırmalarını sağlıyor. Ayrıca, çelişkili duygular, tek başına sözcüklerle yapmak imkansız olan, tutarlı bir imajda bir araya getirilebiliyor.

sanat terapisi

Duygu ve dürtü düzenleme.

Sanat ifade yoluyla duygusal tepkileri modüle etmek, böylece daha fazla özgürlük hissetmek ve duyguları düzenlemek öğrenilebiliyor. Bir başka deyişle, sanat terapisi, bireylerin zor duygulara yeni tepkiler vererek kendine güven ve öz yeterlik duygusu kazandıracakları deneyimsel bir alan sunuyor.

Davranış değişikliği.

Davranış değişiklikleri kendine yönelik davranışları ve başkalarına karşı davranışları içerir. Birçok birey, davranışsal tepkilerini sanat terapi süreci boyunca değiştirmeyi öğrendiğini söylüyor. Sanat terapisi, mevcut kişisel anlatılara aslında alternatif yaratma fırsatı sunabilir. Bu çalışma küçük gruplara odaklandığından, katılımcılar grup sanat terapisi bağlamında başkalarıyla etkileşim kurarak kendi davranış kalıpları hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirler.

Anlayış ve kavrayış.

Bireyler sanat terapi ile duygularını ve sözlü olmayan deneyimleri kelimelere dökmelerinin daha kolay hale geldiğini söylüyor. Sanat ürünü üzerinde çalışırken seçimlerine yön veren bir iç diyalog deneyimliyorlar. Başka bir deyişle yaratılanlara bakmak, duyguların, düşüncelerin ve davranışların anlaşılmasını ve kavranmasını destekliyor.

Read More

Terapi ve psikoterapinin genel olarak çok sayıda faydası olmasının yanı sıra, sanat terapisi geleneksel terapi yöntemlerinden ayrışan çeşitli yollarda önemli gelişmeler sağlar. Sanat terapisi, sanatın yaratıcı sürecini kullanarak terapi uygulama yöntemidir. Sanat terapisi özellikle kelimeleri kullanmada yetersiz ve tedirgin hissedebilecek çocuklar için kendini ifade etmenin etkin bir yolu olarak görülür. Sanat Terapisi Nedir ve Hayatımızı Nasıl Etkiler? yazımız bu konu için doğru bir başlangıç olabilir.

Sanat terapisi, diğer taraftan çocuklarla sınırlı kalmayıp yetişkinler için de büyük çözümler sunan bir yöntemdir. Aslına bakarsanız bu yöntemden herkes faydalanabilir. Terapist aracılığıyla olmaksızın bile büyük fayda sağlayan sanat, bir profesyonel eşliğinde benzersiz çıkış noktaları sunabilir.

Sanat terapisinin faydaları

Sanat yoluyla kendini ifade etmek, duygu ve düşüncelerinizi açığa çıkarmanızı sağlar. İçinden çıkamadığınız durumlar için rahat ve konforlu bir ifade süreci yaratır. Sanat terapisini bir resim ya da heykel dersi gibi düşünmemek gerekir. Çünkü burada muhteşem ve hatasız bir iş çıkarmanız beklenmez. Sanat terapisi seansında yalnızca içinizdeki yaratıcılığı kullanmanız yeterlidir.

Geleneksel olarak sözlü ifadelerle gerçekleştirilen terapi sürecinde, söz yerine sanatı kullanmak önemli ölçüde rahatlama ve çözümleri keşfetme ile sonuçlanır. Kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir alanda yaratıcılığınızı kullanarak kendinizi keşfetme ve tanıma şansı bulursunuz. 

sanat terapisinin faydaları

Sanat terapisi pek çok sorunun çözümünde kullanılır

Çok sayıda psikolojik düzensizlik, rahatsızlık ya da hastalık için gereken çözüm sanat terapisinde gizli olabilir. Çünkü bu terapi yöntemi sayesinde çeşitli zihinsel ve hatta fiziksel belirtide olumlu gelişmeler olduğu biliniyor. Örneğin, anksiyete, fiziksel ağrılar ve gerginlik için sanat terapisi büyük çözüm sunar. Zihinsel bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu, bipolar bozukluk gibi hastalıklar için sanat terapisi tavsiye edilir.

Sanat terapisi özellikle sosyal becerilerin geliştirilmesinde rol oynar. Bu terapi yönteminin faydaları arasında insanların özgüvenini arttırmak ve kendi hayatının sorumluluğunu almak gibi sonuçlar da yer alır. Bu nedenle ergenlik çağındaki gençler için de ideal bir hal alır. Çekingenlik, utangaçlık ya da kendini ifade etmede zorluk yaşayan kişilerin bu sorunlardan kurtulmasına yardımcı olur. Zihinsel, duygusal ve hatta fiziksel olarak destekleyerek, hayat kalitesinin artmasında fayda sağlar.

Read More

Çocukların okula gitmek istememesi son derece yaygın bir durum ve bunun birçok sebebi olabilir. Yapılan araştırmalara göre, okul çağındaki 10 çocuktan 3’ü bu sorunu yaşıyor. Genel olarak okula gitmek söz konusu olduğunda huzursuz oluyorlar ve gitmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Peki, çocuğunuz okula gitmek istemiyorsa ne yapmanız gerekir?

Yakın ilişki kurmak

Okula gitmek istemeyen çocukların genellikle bir nedeni vardır. Bu nedeni keşfetmek için çocuğunuzla yakın ilişki kurmalısınız. Bazen çocukların kendileri de okula giderken onları huzursuz eden şeyi tanımlamakta zorlanabilir. Bu sorunu birlikte aşmak için onun yanında olduğunuzu bilmesi ise uzun vadede olumlu sonuçlar almanızı sağlar.

Suçlamadan anlamaya çalışmak

Okula gitmek istemeyen küçük bir çocuk ya da ergenlik çağında bir genç, kendi başına çözmekte zorlandığı bir sorun yaşıyor olabilir. Bu nedenle onu suçlamadan, sıkıntısını anlamaya çalışın. Peşinen ona okulun ne kadar önemli olduğuna dair bir konuşma yapmadan önce, karşılıklı bir konuşma ortamı yaratın. Sizinle konuşurken onu anladığınızı ve önemsediğinizi gösterin.

çocuğunuz okula gitmek istemiyorsa

Gözlem yapmak

Yakın ilişki kurmak ya da sorunu ortaya çıkaran bir konuşma yapmak her zaman kolay olmayabilir. Bu nedenle çocuğunuzu sürekli olarak gözlemleyin ve sorunu anlamaya çalışın. Okula gitmemek için yalanlar söylüyor mu? Bazı çocuklar hasta olduklarını öne sürerek bir bahane yaratmaya çalışırlar. Gözlem yaparken kendini kapana kısılmış gibi hissetmediğinden emin olun. Sizinleyken güvende olduğunu ve eleştirilmeyeceğini bilmesi çok önemli.

Denge kurmak

Çocuğunuz okula gitmemek için bir bahane uydurup evde kalıyorsa bunu bir ödüle dönüştürmemeye çalışın. Elbette bir çocuğun evinde rahat hissetmesi gerekiyor. Ancak, hasta olduğu için okula gitmek istemezse doktora gitmesi, televizyon ya da bilgisayar oyunlarıyla kendini yormaması ve belki çok da sevmediği çorbaları içmesi gerektiğini biliyor olması gerekiyor. Kulağa biraz zalimce gelebilir, ancak ev ile okul arasında denge kurmaya özen gösterin. 

Destek almak

Çocuğunuzun okula gitmeme isteği dönemsel bir sorun olabileceği gibi çok uzun sürebilir. Devam eden bir huzursuzluk ve isteksizlik olması durumunda psikolojik ya da çocuğun özgüvenini yerine getirecek şekilde yeteneklerini keşfetmeyi sağlayacak destek almak gibi yöntemlerden faydalanılabilir.

Read More

Ezberci eğitimi geride bırakıp yaparak öğrenmenin öne çıkarıldığı bir dönemin başlangıcındayız. Artık öğrencilerin yeni bir konu öğrenirken formüller ya da tanımlar ezberlemesi değil, sebepleri ve sonuçları öğrenmesi bekleniyor. Bu yönelimle birlikte eğitim dünyasında “Neden?” sorusu büyük önem kazanıyor.

Peki, “Neden?” sorusuna cevap aramanın öğrencilere ne faydası var?

Derinlemesine öğrenme sağlar

Bir bilgiyi öğrenirken sebebinden hiç bahsetmediğimiz zaman, bu bilgiyi daha sonra hatırlamakta zorlanabiliriz. Örnek vermek gerekirse, “dağlar denize paralel olduğunda nem iç bölgelere ulaşmaz ve buralarda karasal iklim görülür.” Bu bilgiyi tek başına verdiğimiz zaman öğrenci gerçek hayatta bunun karşılığını bulamaz. Diğer taraftan nemin iç kısımlara neden ulaşmadığını, hangi durumlarda nemin ulaşabildiğini tartışmak ve sebepleri keşfetmek; bu bilginin derinlemesine öğrenilmesini ve kolayca hatırlanmasını sağlar.

Ders çalışmayı keyifli hale getirir

Ders çalışırken bilgileri ezberlemeye çalışmak, öğrenciler için sıkıcı bir hal alır. Bu öğrenme modelinde asıl hedef öğrenmek değil, sınavlarda başarılı olmaktır. Diğer taraftan, sebep – sonuç ilişkisi kurarak öğrenmek, öğrencinin kendini daha yetkin hissetmesini sağlayarak öğrenmenin kendisini keyifli hale getirir.

Bir bilginin sebebini araştırmak, öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmasını sağlar. Bu nedenle, akademik bilginin ötesinde bir katkı sağlamak için “Neden?” sorusunu sormak gerekir. Yalnızca formül ve tanımların sebebini değil, genel olarak eğitimin ve öğrenmenin sebebini araştırmak öğrencilerin motive olmasına yardımcı olur. Okumak ve yazmak neden önemlidir? Matematik ve fen derslerini neden alırız? Bu bilgiler ne işimize yarar? Tüm bu soruları ciddiye almak ve bu sorulara cevap aramak büyük önem taşır.

Özgüveni arttırır

Bir bilginin sebebini bilen öğrenciler için her bir bilginin daha sonra kolayca hatırlatan hikayesi vardır. Bir matematik problemi çözerken formülün sebebini bilerek hareket eden öğrenciler için sonuçtan emin olma olasılığı artar. Öğrendiklerini kolayca hatırlayan öğrencilerin özgüveni artar. “Neden?” sorusu genellikle beşeri bilimler alanlarına ait bir soru olarak görülse de tüm alanlarda sorulması gerekir. Bu nedenle çocukların doğru soruları sorarak öğrendikleri bir bilginin sebebini keşfetmesi için yol göstermek büyük öneme sahiptir. Eleştirel düşünceye yönlendiren ve derinlemesine öğrenmeyi sağlayan bir eğitim ile kendine güvenen, üretken bir yeni nesil yaratabiliriz.

Read More

Bilimsel insanları ve eğitmenler, öğrenmeyi teşvik etmek için izlenmesi gereken yollara uzun zamandır odaklanıyor. Çocukların ders çalışma motivasyonu, onları sürekli teşvik etmedikçe kolayca kaybolur. Bu nedenle, onlara destek olmak ve motive etmek için zaman, çaba ve enerji harcamanız gerekir. Bu süreçte çocukların öncelikle ihtiyacı olan, onlara destek olan ve onların yanında olduğunu her fırsatta gösteren ebeveynlerdir. Çünkü siz, eğitimi önemsemezseniz, büyük olasılıkla onlar da önemsemeyecektir.

Şimdi, gelin çocuklarınızın ders çalışma motivasyonunu arttırmak için faydalı olacak bir kaç yönteme göz atalım.

Öğrenme süreçlerine aktif katılımlarını sağlayın

Çocuklara sadece ne yapmaları gerektiğini söylemek, onlar için öğrenmeyi sıkıcı bir hale getirir. Bu nedenle çocuklarınız için bir çalışma planı yaparken onların da sürece dahil olduğundan emin olun. Hedeflerini, beklentilerini ve kendilerine özgü etkili çalışma yöntemlerini çocuğunuzla birlikte belirleyin. Kendilerini tanımalarını sağlayın. Öğrenme süreçlerinde bir kural koyucu değil, yönlendirici ve kolaylaştırıcı olarak rol alın.

Onlara kafanızdaki soruların cevaplarını empoze etmek yerine, bu sorulara cevap bulmalarına yardımcı olun. Yani, bir yapılacaklar listesi vermek yerine listeyi hazırlamak için doğru soruları sorarak keşfetmenin motive eden etkisinden faydalanın.

Kendi başarılarının tadını çıkarma fırsatı verin

Öğrenciler için kendi başarılarının tadını çıkarmak, yeni başarılar için emek verme konusunda etkili bir motivasyon kaynağıdır. Sizin için değil, kendi arzuları ve hayallerine ulaşmak için başarılı olduklarını fark etmelerini sağlayın. “Ben başardım!” demek çocuklar için özgüven arttırıcı bir rol oynayarak istedikleri zaman neler yapabileceklerini görmelerine yardımcı olur.

ders çalışmak için motivasyon

Diğer öğrencilerle kendilerini kıyaslamalarına sebep olmadan kendileriyle yarışmaya teşvik edin. Sınıfın en iyisi olmak değil, düne göre daha iyi olmak gibi kısa hedefler koymak bu konuda çok faydalı olacak.

Sosyalleşmeye teşvik ederek hayata katılmalarını sağlayın

Ders çalışmanın ve akademik başarının, yüksek not almak için ya da diğerlerinden daha iyi olduklarını kanıtlamak için olduğu gibi bir fikir içinde kaybolmaları motivasyonlarını düşürür. Üstelik böyle zamanlarda öğrenciler, hem derslere daha az ilgi duyar hem de sosyalleşmekten kaçınırlar. Sınıf arkadaşlarını birer arkadaş değil, rakip olarak görebilirler.

Birlikte başarmanın ne kadar keyifli olduğunu keşfetmelerini sağlayın. Diğer taraftan fikirlerini açıkça ifade etmek ve soru sormaktan çekinmemek için onları yönlendirin. Bunu yapmanın en iyi yolu, derslerin sınavlarla değil, hayatla ilgili olduğunu ve diğerlerinin fikirleriyle beslenebileceklerini onlara fark ettirmektir.

Read More

Öğrenciler, öğretmenlerini sevdiklerinde ve onlara güvendiklerinde daha iyi öğrenirler. Bu nedenle her bir öğrenciyle iletişim kurmak büyük bir önem taşır. Bu durumun ebeveynler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bir çocuk, anne ve babasına ne kadar çok güvenirse fikirlerine ve önerilerine de o kadar çok değer verir.

Onları iyi yönlendirmek ve gençlere hedef belirlemede destek olmak için eğitmenlerin ve ailelerin dikkatli olması gerekiyor. Peki, onlara size en çok ihtiyaç duydukları dönemde en iyi desteği sağlamak için neler yapabilirsiniz?

Hedef belirlemek motivasyonu arttırır

Stanfordlu psikolog William Damon; bir hedefe sahip olmayı, hayatta bir numaralı motivasyon kaynağı olarak görüyor. Bunun için de belirlenmesi gereken öncelikli iki konu var: birincisi kendisi için neyin önemli olduğu ve ikincisi ise çalışmaları sonucunda nasıl bir hayat yaşamak istediği. Buna karşılık lise öğrencilerinin büyük kısmı yalnızca kendine söyleneni yerine getiriyor ve gerçek dünyadan koparılmış gibi bir hayat sürüyor.

hedef belirleme

Başarılı olmak isterken, başarılı olmanın tanımını kendi için tam olarak yapmamış çocuklar istenmeyen sonuçların ya da başarıya giden yolun verdiği stresle baş etmekte zorlanabiliyor. Diğer taraftan gençlerin hedef belirleme konusunda da pek rahat olmadıklarını biliyoruz. Bu aşamada ebeveynlerin ve eğitmenlerin yapabileceği en iyi şey tutarlı bir esneklik sağlamak.

Gençlerin kendine güvenini arttırın

İçinden çıkamadıklarını düşündükleri anlarda çeşitli aktivitelerle sahip oldukları becerilerin ve güçlerin farkına varmalarına destek olmak da gençleri desteklemenin en iyi yöntemleri arasında sayılabilir. Öğrencilerinizin ya da çocuklarınızın size ve özellikle de kendilerine güvenmeye ihtiyacı var. Böylece kendileri için anlam taşıyan alanları keşfederken, kişisel tercihlerini görmezden gelmeyecekler.

Öğrencilerin kim oldukları, ne yöne gitmek istedikleri ve hedeflerini nasıl başaracakları hakkında düşünmelerine yardımcı olmak onlara ne yapmaları gerektiğini söylemekten çok daha motive edicidir. Böylece, yalnızca kariyer anlamında değil, genel olarak hayattan beklentilerini fark ederler ve ayakları yere daha sağlam basar. Bu da belli bir hedef için yol alırken çevresel faktörleri en doğru şekilde değerlendirmelerine, dikkat dağıtıcı unsurları devre dışı bırakmalarına yardımcı olur.

Read More

Bugüne kadar gerek akademide gerek sosyal yaşamda her zaman özgüvene büyük bir önem atfedildi. Elbette özgüvenin önemi görmezden gelinemez. Ancak, özduyarlılık, ya da diğer bir deyişle kendinizi önemsemek bundan çok daha değerli.

Özgüvenin nasıl sağlanacağına dair yönlendirmelerin çerçevesi zaman zaman özgüvenli hissetmeyi zorlaştırıyor. Böylece, özgüven sürdürülebilir olmaktan uzaklaşabiliyor. Çünkü bir birey olarak ne hissettiğiniz ve hayattan ne beklediğinize dair konulardan soyutlanıyor. Bunun yerine, kendinize en saçma şekilde de davransanız yakın davranmanın ve kendini sevmenin önemine odaklanmak hem daha başarılı hem de daha mutlu olmanızı sağlayabiliyor.

Eğitim aldığınız bölümü özgüveninizi yükseltecek alanda değil, en çok ilgilendiğiniz alanda olacak şekilde seçmek bunun için önemli bir adım olabilir. Özgüven zaman zaman olduğunuzun dışında istikrarlı olmak ya da narsizm gibi sonuçlara varabilirken, özduyarlılık özgüveninizi yükseltecek şekilde kendinizi sevmenize yardımcı oluyor.

Diğer insanları rakip olarak görmeyin

Mutlu ya da başarılı olmak için diğerlerinden daha iyi olmak zorunda olmadığımız fikrini içselleştirmemiz, benimsememiz gerekiyor. Diğer insanların ‘çok iyi’ olduğu bir ortamda da başarılı olabileceğimizi unutmadan, elimizden geldiğince iyi olmak pek çok kapıyı açmamızı sağlıyor. İstediğimiz şeyi yapmak, motivasyonumuzu arttırırken öğrenme ve ilerleme fırsatı yaratıyor.

Başarısız olduğunuz zamanlarda kendinize ‘iyi bir arkadaş’ olmayı başardığınız zaman kendiniz için en iyi yolu bulmanız kolaylaşıyor. Kendinize karşı nazik olun. Kendi isteklerinizi ve arzularınızı önemseyin. Belli bir aşamaya kadar özgüvenin büyük faydasını görseniz de bunu yaparken diğerleriyle yarış içinde hissetmemeye özen göstermeniz gerekiyor. Bunun anahtarı ise özduyarlılık.

 

Hayattan beklentilerinizi ciddiye alın

Başarısız olduğunuz anları, “Herkes zaman zaman başarısız olur” diyerek atlatmak bir sonraki adımı güçlü atmak için işlevseldir. Başarısızlıklara ve zorluklara nasıl yaklaştığınız yolunuzu nasıl çizeceğinizi belirler. Kendi yolunuzu çizerken kendi önceliklerinizi, diğer insanların önceliklerinden ayırmaya çalışın. Özduyarlılık, böyle zamanlarda kendinizi suçlamaktansa başa dönüp neleri değiştirebileceğinizi görmenizi sağlar.

Kendinize merhamet gösterdiğiniz zaman aynı zamanda kendi kendinize değer hissi sağladığını fark edeceksiniz. Benlik saygınızı kazanarak toplumsal karşılaştırmaya yönelik daha makul tavırlar gösterme gücü bulacaksınız. Hem başarısız hem de başarılı olduğunuz zaman kendinize merhamet duyacaksınız. Kendinize karşı nazik olmaktan kaynaklanan benlik değeri, diğer pek çok değer yargısından çok daha kararlı olmanızı sağlayacak.

Read More

Yılın dört mevsimi öğrenciler ve profesyoneller için farklı sınavlarla, stresli hale geliyor. Üniversite sınavı, hazırlık atlama / proficiency sınavı, ALES, TOEFL, SAT… sınavların sonu gelmiyor desek pek yanlış olmaz. Bu sınavlar beraberinde hayatınıza ciddi ölçüde stres getirebilir. Böyle zamanlarda özgüveninizi arttırmak ve stresinizi azaltmak için biraz kontrolü elinize almanız gerekir.

Sınav stresi her yaştan pek çok öğrencinin deneyimlediği bir duygudur. Genellikle öğrencinin kendini yetersiz hissetmesi, çarpıntı, panik gibi duygularla ortaya çıkar ve öğrencinin performansını olumsuz yönde etkiler. Neyse ki, sınav stresi üstesinden gelinemez bir sorun değil. Şimdi, bakalım sınav stresinden kurtulmak için neler yapabiliriz?

Yalnız olmadığınızı bilin

Bu sınava yalnızca siz girmiyorsunuz. Yani, içinde bulunduğunuz stresli durumu yaşayan pek çok öğrenci var. Sınav dönemini görece daha stresli geçirenler, genellikle sınavın başında hissettikleri yoğun stresle soruların hiçbirini anlayamadığını söylüyor. İyi haber, stresleri biraz olsun azaldığında sorular bir anlama gelmeye başlıyorlar ve soruları cevaplamaya koyuluyorlar. Bu durum size de tanıdık geliyorsa, yalnız olmadığınızı unutmayın!

İşinize odaklanın

Odaklanmakta zorlanıyorsanız en sevdiğiniz konudan başlayın. Böylece yapabildiğinizi gördükçe daha çok rahatlayacaksınız ve kötü olduğunuzu düşündüğünüz konular için motivasyonunuz artacak. Sınav öncesinde çalışmalarınız arasına günde 10 dakikalık meditasyonlar ekleyerek, heyecanınızı yönetmenin yollarını öğrenebilirsiniz. Bu sınav anında büyük bir kurtarıcıya dönüşecek.

Sizi strese sokan şeyi keşfedin

Sınav öncesinde ve sınav sırasında stresli hissettiğiniz zaman aklınızdan geçen düşünceleri fark edin. İçinizdeki ses size neler söylüyor? Stresinizin seviyesini arttıran iç konuşmalarınız neler? Bununla ilgili farkındalığınızı arttırdığınız zaman içinizdeki bu sese vereceğiniz makul cevaplar olduğunu göreceksiniz. Örneğin; içinizdeki ses size başarısız olacağınızı söylüyorsa ona bu sınav için ne kadar çok çalıştığınızı hatırlatabilirsiniz.

Stresin her türünden kurtulmaya çalışmayın

Stresin motivasyon arttırıcı özelliğini daha önce duymuş olabilirsiniz. Bu tamamen doğru! Düşük ya da orta seviyede stres, işinizi daha etkin ve hızlı tamamlamanızı ve performansınızı geliştirmenize yardımcı olur. Diğer taraftan; okuduklarınıza odaklanmanızı zorlaştıracak, nefesinizi düzensiz hale getirecek ve performansınızı düşürecek seviyedeki stresi içinizden atmanız gerekir.

Read More