Gelişim testi, çocuklarda var olan gelişimsel sorunları tespit etmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçme aracıdır. Yaş grubuna, süreye ve uygulama şekline göre birbirinden farklı testler bulunmaktadır. Yine bu testleri uygulayan kişi ve kurumlarda da yetkisel farklılıklar olabilmektedir. Testin neden uygulandığı ve sonuçların kiminle paylaşılacağı da hangi testin nerede uygulanabileceğini belirlemede önemlidir.

Özellikle resmi kurumlarda talep edilen belli başlı test türleri ve geçerli kabul edilen kişi/kurum seçenekleri olabilmektedir.  Testler çoğunlukla okul öncesi yaş grubundaki çocuklara uygulanır. Uygulama aralığı sıklıkla 0-6 yaşı kapsamaktadır. Gelişime yönelik testlerin çoğunlukla gelişim geriliklerinin tespiti için kullanıldığı düşünülmektedir. Oysa hedef gelişim düzeyini tespit etmektir. Gelişim geriliği olabileceği gibi, normal gelişim veya ileri gelişim sonuçları da alınabilir.

Gelişim testi sıklıkla öğretmen veya doktor önerisiyle yapılmaktadır. Okul öğrencisi öğretmenleri çocuğun gelişimine yönelik gerilik, üstünlük ve sapmalarla ilgili aileyi bilgilendirebilmektedir. Ailelerde bu geribildirimin ardından test arayışına geçmektedir. Bazen de çocuk doktorları bu öneride bulunabilmektedir. Yine ailenin kendisi de erken dönemde çocuğun gelişim seviyesini öğrenmek için test talep edebilir.

Peki çocuklara uygulanan gelişim testleri hangileri? Hangi test hangi yaş aralığında uygulanıyor? Test nasıl uygulanıyor? Testler hangi durumlarda uygulanmalı? Gelişim testleri yaptırmak her çocuk için gerekli mi? Ve benzeri soruların cevaplarına yazının devamında erişebilirsiniz.

Gelişim Testi Kategorisinde Hangi Testler Var?

Gelişim testleri yaşa, bakılmak istenen gelişim alanına ve amaca göre farklılık gösterebilmektedir. Bilişsel, fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişim düzeyleri dikkate alınmaktadır. Kimi uygulamalar doğrudan çocukla yapılırken kimilerinde ebeveynlerin de uygulamaya katılması beklenir. Aşağıda geçerlilik güvenirliği tamamlanmış, uygulama sıklığı yüksek olan gelişim testlerine yer verilmiştir.

Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE)

Psikologlar tarafından 0-6 yaş arasındaki çocukların gelişimsel açıdan değerlendirilebilmesi amacıyla uygulanan bir envanterdir. Envanter “Evet, Hayır, Bilmiyorum” şeklinde yanıtlanan 154 maddeden oluşmaktadır. Uygulama sırasında sorulan çocuğun ebeveynine yöneltilmektedir. 0-3 aylık dönemden başlanarak aylık periyotlar halinde çocuklar 72. Aya kadar gözlemlenir. Dil gelişimi, zihinsel beceriler, küçük-kas gelişimi, büyük-kas gelişimi, sosyal gelişim ve öz bakım becerileri incelenir.

Uygulamaya aile de katılır. Sorular ebeveynlere sorulur ve cevap alınırken uygulayıcı tarafından çocuk gözlenir. Envanterden alınan sonuçlar çocuğun takvim yaşı da göz önünde bulundurularak hesaplanır. Ardından değerlendirme için sonuçlar Çocuk ve Ergen psikiyatristine yönlendirilir. AGTE Gelişim testi bebek ve çocuğa yönelik çok yönlü ve derinlemesine bilgi sağlayan bir testtir.

Gelişimsel gecikme açısından risk altında olduğu düşünülen bebek ve çocukların tanınması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi açısından önemli bir testtir.

Metropolitan Okul Olgunluğu Testi

Okula başlaması planlanan çocuğun okul olgunluğuna erişip erişmediğini tespit etmek için uygulanan bir testtir. Kelime Anlama, Cümleler, Genel Bilgi, Eşleştirme, Sayılar, Kopya Etme gibi 6 alt test ve toplam 100 maddeden oluşur. Bu testte çocuğun fiziksel ve bilişsel gelişimi kadar psikolojik hazır oluşu da dikkate alınmaktadır. Diğer tüm testlerde olduğu gibi bu testi uygulayan uzmanda da uygulamaya yönelik yetkinliğin ve tecrübenin olması gerekir.

Frostig Görsel Algılama Testi

4-8 yaş aralığındaki çocuklara uygulanan görsel algılamayı ölçen bir testir. Bu gelişim testi bireysel veya grup olarak uygulanabilir. Frostig bir kağıt kalem testidir ve görsel algılamayı 5 farklı algısal beceri üzerinden değerlendirir. Okula başlayacak çocukların okula hazır olup olmadığını ölçmeye yaradığı gibi öğrenme güçlüklerinin erken teşhisi için de önemlidir. Ön hazırlık süresiyle birlikte toplamda 50-60 dakikalık bir testtir. Test içerisinde aşağıdaki algı becerileri sırasıyla ölçülmektedir.

  1. El-göz koordinasyonu
  2. Şekil-Zemin ayırımı
  3. Şekil sabitliği/değişmezliği
  4. Mekan-boyut algısı (Uzay boyut algısı)
  5. Mekan ilişkilerinin algısı

Stanford Binet Zeka Testi

İlk zeka testi olma özelliğine sahip testtir. Günümüze kadar 4 farklı uyarlamadan geçmiştir. Üstün yetenekli ve zihinsel engelli bireylerin tespit edilmesinde kullanılan bir zeka testidir. Test her yaş dilimine göre hazırlanmış farklı standart sorular içermektedir. Uygulama çocukla birlikte bireysel görüşme içerisinde yapılır. Küçük çocuklara uygulandığından yaklaşık 30 dakika, daha büyüklerde ise bir veya bir buçuk saat sürebilir.

Standart uygulamaya, beklenen zihinsel yaşının daha altındaki sorularla başlanır. Eğer katılımcı bu sorularda başarısız olursa başarılı oluncaya kadar bir önceki seviye sorularına devam edilir. Gelişim testi içerisinde başarılı olunan seviye katılımcının temel yaşı olarak kabul edilir. Temel yaş belirlendikten sonra uygulayıcı daha yüksek düzeylere geçmeye başlar ve testin kalan kısmında katılımcı tümüyle başarısız oluncaya kadar sürer.

Başarısız olunan seviyede test sona erer. Stanford-Binet testi çeşitli yaşlardan kişilere uygulanabilmekle beraber çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler için daha uygundur.

WISC -R Zeka Testi

6-16 yaş grubuna uygulanan bireysel bir zeka testidir. Test, sözel ve performans olmak üzere iki bölümden oluşur. Her bölümde bir yedek, 5 ana test olmak üzere 6 alt test bulunmaktadır. Herhangi bir alt testin bozulması durumunda bozulan alt testin bulunduğu bölüme ait yedek test uygulanır.

Test sonucunda bireye ait sözel, performans ve genel olmak üzere üç zeka bölümü elde edilir. Bazı alt testlerin uygulanması süreye dayalıdır. Gelişim testi kategorisinde yer alan WISC-R mutlaka eğitim sertifikasına sahip, deneyimli, yetkin uygulayıcılar tarafından uygulanmalıdır.

Burdon Dikkat Testi

Öğrencilerin dikkat düzeylerini ölçmek amacıyla kullanılan, 10-20 yaş aralığındaki kişilere uygulanan bir testtir. Bu test sayesinde öğrencilerin dikkat eksikliği ve dikkati sürdürme güçlükleri tespit edilebilmektedir. Süreli bir testtir. Testteki her bölüm için ilköğretim düzeyindeki öğrencilere 3, lise kademesindekilere 2 dakika verilir.

Uygulama şekli; öğrencilere bir sayfa üzerine gelişi güzel dizilmiş harfler verilir. Bu harfler belli ve düzenli aralıklarla dizilmiştir. Her satırda 407 harf bulunur. Her sayfada da (20) satır vardır. Bu yapraktaki her harfin sayısı bilinir. Öğrencilere şu şekilde yönerge verilir:

“Önünüzdeki sayfada bulunan bütün a, b, d ve g harflerinin altlarını kurşun kaleminizle çizeceksiniz. Bir satırı gözden geçirirken önce yalnız bir harfi işaretlemeyeceksiniz. Satırdaki tüm a, b, d, g harflerinin altını çizeceksiniz.’’ Öğrencilerin ne yapacaklarını çok iyi kavramaları gerekir ve testi uygulamaya yönelik motivasyonları da olmalıdır. Gelişim testi yorgun, ilgisiz ve isteksiz öğrencilere uygulandığında alınacak sonuçlar hatalı olabilir.

Bender – Gestalt Görsel Motor Algı Testi

Test 5 buçuk ile 11 yaş aralığındaki çocuklara uygulanabilmektedir. Testin amacı çocuklardaki görsel motor işlevini görmektir. Bir çeşit zeka testidir. Zekanın görsel devinimsel motor algılamasında gerilik, regresyon, fonksiyon kaybı ve organik beyin hasarlarını saptamakta kullanılmaktadır.

Gesell Gelişim Figürleri Testi

3-10 yaş aralığındaki çocuklara uygulanan bir performans değerlendirme testidir. Erken çocukluk döneminde uygulanması daha sağlıklı sonuçlar almayı kolaylaştırmaktadır. Çocuklarda motor beceri, görsel algı, görsel hafıza, el-göz koordinasyonu, küçük kas becerilerini ölçen bir testtir. Ayrıca çocuğun gelişiminde herhangi bir problem olup olmadığı ile ilgili bir değerlendirme yapılmasına olanak sağlar.

Denver Gelişim Testi

0-6 yaş aralığındaki çocuklara uygulanan bir testtir. Uygulamaya anne ve baba da katılmaktadır. Anne&babadan çocukla ilgili bazı bilgiler alınır ve uygulamaya geçilir. Test formunda yer alan maddelerden anneye yöneltilmesi gereken sorular anneye yöneltilir ve çocuğun yapması beklenen maddeler ise çocuğa yöneltilir. Testin verilişinde standart yönergeye uyulması gerekmektedir. Küçük çocuklarda varolan gelişimsel sorunları tespit etmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçme aracıdır.

Moxo Dikkat Testi

Moxo testi özel olarak 6-12 yaş arası çocuklar için tasarlanmıştır. Çeşitli uyaran ve çeldiriciler içeren kısa ve online bir testtir. Çocuk ve yetişkinlerde Dikkat, Zamanlama, Dürtüsellik ve Hiperaktivite performansını ölçen, uzmanlar tarafından uygulanan objektif bir testtir.

Moxo Testinde çocuğun günlük hayattaki gibi testte bulunan görsel ve işitsel çeldiricileri görmezden gelmesi gerekmektedir. Çocuğun bunu başarabilmesi için çeldiricilerin aktif inhibisyonunu sağlayabilmesi gerekir. Gelişim testi kategorisinde dikkat dağılımının sebeplerini ortaya çıkaran güvenilir tek test Moxo Testidir. DEHB teşhisinde ve takibinde sıklıkla başvurulan bir testtir.

Buraya kadar bahsettiğimiz testlerin dışında sıklıkla uygulanan ve ayrıca bilgi alabileceğiniz aşağıdaki testler de bulunmaktadır;

  • Okul Olgunluğu Değerlendirme Testi
  • TİFALDİ Türkçe İfade Edici ve Alıcı Dil Testi
  • Bayley III Gelişimsel Tarama Ölçeği
  • Peabody Resim Kelime Testi
  • Beier Cümle Tamamlama Testi
  • Kimdir Bu?
  • Problem Tarama Listeleri
  • Kime Göre Ben Neyim
  • Başarısızlık Nedenleri Anketi
  • Snellen Scala Görme Sorunları Tarama Kartı

Gelişim Testi Her Çocuk İçin Gerekli Mi?

Gelişim testlerine verilen önem ve gösterilen ilgi yıldan yıla artış göstermektedir. Bu testler çocuğun gelişim düzeyini, takvim yaşına göre ileride, geride veya beklenen düzeyde olup olmadığını görmeyi kolaylaştırır. 0-6 yaş aralığındaki dönem çocukların gelişimi için çok önemli ve kritik bir dönemdir. Bu dönem içerisinde çocukların gelişimlerini ölçmek ileriye dönük pek çok fikir verebilmektedir.

Gelişim testleri sadece gerilik ve sorun tespiti için uygulanmamaktadır. Yaşının ilerisinde olan veya bazı alanlarda akranlarından daha başarılı olan çocukların da tespitini kolaylaştırır. Bu da öğretmenlere, aileye çocukla ilgili yönlendirici bilgiler sunmuş olur. Bu bilgiler eşliğinde çocukların eğitim hayatlarının ve kariyer rotalarının planlanması kolaylaşır. Bu anlamda yapılabilecek birçok gelişim testi bulunmaktadır.

Gelişim testleri çocukların gelişimini birçok açıdan inceler; sosyal beceri, ince motor, kaba motor, dil gelişimi ve toplam gelişim olarak. Testlerin sonucunda çocuğun yaşına uygun olan gelişimsel özellikleri taşıyıp taşımadığı incelenir. Gelişim testlerinin önemsendiği bir başka dönem de okul çağı dönemidir. Ebeveynler çocukları okula başlayacağı zaman yoğun kaygı duyabilmektedir.

Kimi ebeveynler çocuğun okula erken başlamasını isterken kimileri de olabildiğince geciktirmek isteyebilir. Burada ebeveynin isteğinden çok daha öncelikli bakılması gereken çocuğun okul olgunluğudur. Gelişim testleri içerisinde okul olgunluğunu ölçen testler de bulunmaktadır. Testler çok çeşitli olduğu gibi bu testleri yapan kurum ve kişiler de çok fazladır.

Gelişim testi yaptırmaya karar verdikten sonra mutlaka uygulama için resmi ve güvenilir kurumlar tercih edilmelidir. Uygulayıcının aldığı eğitimler, uygulama sıklığı, yetkinliği ve tecrübesi araştırılmalıdır. Kurumun teste yönelik vereceği raporun geçerliliği de uygulamadan önce öğrenilmelidir. Aynı testin tekrar tekrar uygulanması doğru değildir. Aradan mutlaka testin türüne ve içeriğine göre belli bir zaman geçmelidir.

Aba Psikoloji olarak biz de kurumumuzda uzman kadromuzla çeşitli gelişim testleri uygulamaktayız. Zeka, kişilik, dikkat, algı, ilgi ve beceri testleri uygulamaktayız. WISC V, Stanford Binet, Moxo Dikkat Testi,  CARS, Leiter, PEP 3 uyguladığımız testlerden bazılarıdır. Siz de gelişim testi yaptırmak istiyorsanız testlerle ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Zeka testi, zeka seviyesini veya zeka katsayısını ölçmek için uygulanmaktadır, geçerliliği ve güvenirliliği çalışılmıştır. Kullanılan testlerin uygulama methodu, uygulama süresi ve uygulanacağı kitlenin özellikleri farklılık gösterebilir. Bu testler aracılığıyla katılımcının zeka düzeyi, varsa üstünlük veya gerilik durumları, zeka alanı tespit edilebilir. Testler sıklıkla üstün veya gerilik öngörüsü ile yapılıyor olsa da herhangi bir şüphe gerektirmeden her birey için uygulanabilir.

Zeka testleri sanılanın aksine sadece zeka kapasitesini ölçmekle kalmaz. Öğrenme güçlükleri, hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı gibi birçok durum hakkında bizlere bilgi verir. Edinilen bilgiler ışığında sonuçlar bizlere, aileye, öğrenciye önemli bir argüman sağlar. Bu bilgiler
bireyin akademik, sosyal ve kişisel gelişimini değerlendirmek açısından son derece önemlidir.  Gerek zeka potansiyelinin, gerek yaşanan zorluğun tespiti alınacak önlemler açısından bizlere yol gösterecektir.

Ve aynı şekilde daha iyi bir akademik plan ve kariyer rotası çıkarmak için oldukça önemlidir. Planlamaya bilinmezlikle, ihtimaller ve olasılıklarla başlamak amacın yeterince belirgin olmasını engeller. Somut, ölçülebilir ve değerlendirilebilir bir bilgi ise bu bilginin yönetilmesini ve işlenmesini kolaylaştırır. Dolayısıyla zeka testi sonuçları ile kariyer planı çıkarmak çok daha bilinçli, sağlıklı ve verimli sonuçlar elde etmeyi kolaylaştıracaktır.

Peki zeka testleri kategorisinde hangi testler yer almaktadır? Hangi test, hangi yaş grubuna ve hangi amaçla uygulanır? Uygulamalardaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? Kimlere, neden ve ne zaman uygulanması gerekir? Sorularla ilgili cevaplara yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Zeka Testi Kategorisinde Yer Alan Testler?

Zeka testleri birbirinden oldukça farklı uygulama methodları içeren ve farklı içeriklerde olabilmektedir. Zeka testleri içerisinde çok sayıda testin olması ise ebeveynler için karışıklığa yol açabilmektedir. Test yaptırmadan önce ön hazırlık yapmak ve mümkünse güvenilir kişi ve kurumlarla iletişime geçmek önerilir. Testlerle ilgili karar vermeden önce kurumları arayabilir, testin orada uygulanıp uygulanmadığını öğrenebilirsiniz.

Uygulayıcılarla test gününden önce tanışabilir ve kurumun vereceği test sonucunun resmi kurumlarca tanınıp tanınmayacağını öğrenebilirsiniz. Aşağıda zeka testi kategorisinde yer alan ve sıklıkla duyabileceğiniz testlerle ilgili özet bilgiye erişebilirsiniz.

Moxo Dikkat Testi

Moxo Testi, çocuk ve yetişkinlerde dikkat, zamanlama, dürtüsellik ve hiperaktivite performansını ölçen bir testtir. Testin uygulaması, değerlendirmesi ve raporlanması mutlaka uzman ve yetkili kişiler tarafından yapılmalıdır.  Moxo Testi uygulanırken katılımcı tıpkı günlük yaşamdaki gibi görsel ve işitsel çeldiricileri göz ardı etmelidir. Testin amacı dikkat dağılımının sebeplerini ortaya çıkarmaktır.

Her çocuğun algısı farklı olduğu gibi dikkatini dağıtan şeylerde farklıdır. Ancak kişinin dikkatini nelerin dağıttığını tespit etmek her zaman kolay değildir. Moxo ise çeldiricilerin kolayca tespit edilmesini sağlamaktadır. Test bilgisayar karşısında sadece 15 dakikalık bir sürede online olarak uygulanmaktadır. Test bitiminde sonuca yönelik rapor katılımcı ve ailesiyle hemen paylaşılabilmektedir. Sonuçlar, ilgili uzman eşliğinde değerlendirilerek aileye bilgi verilir.

Uygulanan zeka testi sayesinde çocuğun akademik hayatı, performans alanları ve kariyeri çok daha iyi gelişim gösterir. Özellikle akranlarına göre sınıf içerisinde daha hareketli olan çocuklar vardır. Kimi zaman çok basit soruları bilemiyorken kimi zaman çok daha zor soruları bilebilen çocuklarla da karşılaşırız. Böyle bir durumda Dikkat eksikliğinden ve hiperaktiviteden şüphe edebiliriz.

Unutulmamalı ki Türkiye’de 6-12 yaş aralığındaki çocuklarda dikkat eksikliği görülme oranı %7 ile %12 arasındadır. Moxo dikkat testi 6-12 yaş arası çocuklar için tasarlanmıştır. Sıklıkla DEHB tanısının konmasında, takip ve gözleminde kullanılır.

Stanford Binet Zeka Testi

Stanford-Binet geliştirilen ilk zeka ölçeği olma özelliğini taşımaktadır. Çocuklarda gelişimsel veya entelektüel eksiklikleri teşhis etmek için kullanılan bir bilişsel yetenek ve zeka ölçümleme testidir. Uygulama bireysel olarak yapılır ve mutlaka uygulayıcının yetkin ve yeterli olması gerekir. Testte 5 farklı bilişsel beceri alanı ölçülür. Bunlar; akışkan zeka, bilgi, niceliksel akıl yürütme, görsel-uzamsal işleme ve kısa süreli hafızadır.

Bu faktörlerden her biri kendi içinde sözlü ve sözsüz olarak iki alanda test edilir. Sonuçlar Standardizasyonu yapılmış olan hesaplama methoduna ve çocuğun takvim yaşına bakılarak yapılır. Stanford Binet uygulaması Aba psikoloji merkezinde de yapılmaktadır. Uygulamada alanında yetkin olan pedagoglarımız ve psikologlarımız tarafından yapılmaktadır. Testin tekrar yapılması talep edilirse mutlaka uygulamalar arasında en az 6 ay süre olmasını öneriyoruz.

WISC-V Zeka Testi

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış hali olan WISC–V, güvenilirliği kanıtlanmış bilişsel yetenek ölçümlerinin en sonuncusu. Önceki versiyonlara göre daha fazla esneklik ve daha fazla içerik imkanı sunmaktadır. WISC–V, çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarmayı amaçlamaktadır.

WISC – V günümüzde öğrenme güçlüğünün belirlenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu test her yaşa uygun şekilde uygulanabilmektedir. Ancak öğrenme güçlüğünün yanı sıra katılımcıyı tanımayı da sağlayan pek çok bilgi sunmaktadır. Aba Psikoloji’de çocukları tanımak ve onlara kişisel çözümler sunmak amacıyla uygulanmaktadır.  Test; sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zeka, kısa süreli hafıza ve işleme hızı gibi değerlendirmeleri içermektedir.

Bu test aracılığıyla kişilerin, bilgiyi analiz etme ve işleme becerisi, niceliksel akıl yürütme becerisi ölçülür. Görsel hafıza becerisi de değerlendirilir. Aba psikoloji WISC-V’i sıklıkla kullanmaktadır. Ayrıca KTEA™-3 ve WIAT®-III testleri de kullanılarak çocuğa ilişkin birbirinden beslenen raporlar oluşturulur.

Test sayesinde, çocukların sıklıkla deneyimlediği sorunları tespit etme ve onları zamanında yönlendirme imkanı bulunabilmektedir. Böylece öğrenme sürecinin sonunda en iyi sonuca ulaşmak için olası öğrenme güçlükleri daha net tespit edilebilir. Tespit sonrasında ise çözüme yönelik bir plan çıkartılır.

WISC-V Zeka testi çocukların zekası hakkında önemli öngörülere ulaşmayı sağlayan en güvenilir ve güçlü testtir. Testin geliştirilmiş olan bu son versiyonu ayrıca edinilen bilgilerin kişiselleştirilmesini de sağlamaktadır. Herhangi bir öğrenme güçlüğü tespit edilmesi durumunda erken yaşta yönlendirilen çocuklar, bu güçlüğü en iyi şekilde atlatma şansı buluyor.

Aba Psikoloji olarak WISC-V testini Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı ‘nın bir parçası olarak ve Amerikan normlarında uygulamaktayız. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

WISC-R Zeka Testi

6-16 yaş grubuna uygulanan bireysel bir zeka ölçümleme testidir. Test, sözel ve performans olmak üzere iki bölümden oluşur. Her bölümde bir yedek, 5 ana test olmak üzere 6 alt test bulunmaktadır. Herhangi bir alt testin bozulması durumunda bozulan alt testin bulunduğu bölüme ait yedek test uygulanır.

Test sonucunda bireye ait sözel, performans ve genel olmak üzere üç zeka bölümü elde edilir. Bazı alt testlerin uygulanması süreye dayalıdır. Sözel zeka ve performans bölümü testlerinde aşağıdaki sorular sorulmaktadır (İlk 6 sözel bölüm soruları, kalanlar performans sorularıdır);

  1. Genel Bilgi: Bu bölümde çocuğun doğal ve kültürel yaşamından aldığı genel kültür bilgileri sorulur.
  2. Benzerlikler: Çocuğa iki adet resim gösterilir ve soyutlama yeteneği test edilir.
  3. Aritmetik: Süre sınırı olmakla birlikte, aritmetik işlemler ve problemler yöneltilir.
  4. Sözcük Dağarcığı: Çocuğa kendi dilinde öğrendiği kelimeleri kullandıracak sorular sorulur.
  5. Yargılama: Çocuğun önüne mantık ve muhakeme becerisini ölçecek problemler konur ve çözmesi istenir.
  6. Sayı Dizisi: Sözel zeka testi için olan son bölümde ise çocuğun işitsel hafızasını ölçme amaçlı sorular yöneltilir.
  7. Resim tamamlama: Çocuğun önüne bir resim konur ve resimdeki eksiği tamamlaması istenir.
  8. Resim düzenleme: Resimlerdeki sebep-sonuç ilişkisini oluşturabilme üzerine sorular sorulur.
  9. Küplerle desen oluşturma: 3 boyutta ne kadar yaratıcı olduğunu öğrenmek için küplerden cisimler yaratması istenir.
  10. Şifre: Karışık görselleri düzenleyerek şifre çözmeyi ne kadar hızlı yaptığı test edilir.
  11. Labirentler: El-göz uyumunu ölçmek için labirentin sonuna ulaşma soruları sorulur.

Gelişim testi kategorisinde yer alan WISC-R mutlaka eğitim sertifikasına sahip, deneyimli, yetkin uygulayıcılar tarafından uygulanmalıdır.

CAS Bilişsel Değerlendirme Testi

CAS (Cognitive Assessment System) 5-17 yaş arası bireylerin bilişsel değerlendirmelerini 4 ölçek ve 12 alt testte ölçen testtir. Zekânın zihinsel fonksiyonlara dayandığı görüşünü benimsemektedir. Bu zeka testi içerisinde planlama, dikkat, eşzamanlı ve ardıl bilişsel beceriler değerlendirilmektedir. Böylece bireylerin zihinsel düzeyleri ve zekâ bölümleri saptanmış olur. Ayrıca CAS dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü, travmatik beyin hasarı için de kullanılır.

Yanı sıra test, ağır duygusal bozukluklar ile planlama bozuklukları hakkında ipuçları sağlamaktadır. Değerlendirme süresi 60 ila120 dakika arasında değişmektedir. Testte, dikkat-dürtü kontrolü, uzamsal bilgiyi işlemleme, kavram ve sözel ifadeler arasındaki anlamı saptama, sınıflandırma, konuşma hızı gibi zihinsel süreçler değerlendirilir.

Leither Testi

Leiter Uluslararası Performans Ölçeği ya da kısaca Leiter Ölçeği, performans ölçeği formunda bir testtir. Bu test her yaş için bir IQ bölümü ve bir mantıksal yetenek ölçüsü verir. Ancak buna rağmen, 2 ila 18 yaş arası çocuklar ve gençler için tasarlanmıştır. Leiter Ölçeği’nin en önemli özelliği sözlü dil kullanılmadan uygulanabilmesidir.

Zeka testi içerisinde talimatlar dahil olmak üzere katılımcılardan sözlü bir cevap beklenmez. Testte, herhangi bir sözel alt test yoktur. Bu nedenle sadece sözsüz zekayı ölçen bir testtir. Test, ana dilde konuşamama, otizm, travmatik beyin hasarı, konuşma bozukluğu ve işitme sorunları olan katılımcılarda belirleyici bir niteliğe sahiptir.

Leiter Ölçeği, sözel bir yapıya sahip Binet Ölçeği yerine sözel olmayan bir alternatif olarak kullanılmaktadır.

Zeka Testi Neden, Ne Zaman ve Kimlere Yaptırılmalı?

Zeka testlerinin yaptırılması çoğu zaman maliyetli olabilmektedir. Maliyet kadar nerede ve kime uygulatılacağının bilinmiyor olması da çekimser durulmasına neden olabilmektedir. Zeka testlerinin uygulanması için bir gerekliliğe ve yönlendirmeye gerek duyulmamalıdır. Her çocuk ve bireye yaşına ve ölçülmek isteyen fonksiyonlara göre test uygulanabilir. Uygulamadan elde edilen sonuçlar çocuk, ergen veya yetişkin bireyin performans alanları için önemli bilgiler verecektir.

Bir çocuğa özellikle okul çağına başlamadan test uygulanması önerilir. Bu sayede çocuğun okula başlamaya hazır olup olmadığına da bakılabilir. Yine çocuğun zeka düzeyine göre akademik destek ihtiyacı varsa karşılanabilir. Bu sadece gerilik için gerekli olan bir durum değildir. Üstün zekalı ve yetenekli çocukların da körelmemeleri için profesyonel desteğe ihtiyacı olacaktır. Bu desteği ise ancak uygun öğretmenler ve eğitim kurumları sağlayabilecektir.

Unutulmamalı ki zeka testi başarı veya başarısızlık ölçütü değildir. Üstün zekalı bir öğrenci doğru eğitim ortamında değilse, yeterli ilgisi ve motivasyonu yoksa potansiyelinin altında kalabilir. Aynı durum tam tersi durumlar için de geçerlidir.

Öğrencinin zeka düzeyi ortalama ve altı olabilir ancak öğrenmeye yönelik ilgisi, merakı ve motivasyonu yüksek olabilir. Bu durumda öğrencinin potansiyelini zorlayarak beklenin üstünde başarı elde edebilmesi muhtemeldir. Bu nedenle başarılı olmanın sadece zeka düzeyiyle ilgili olmadığı göz ardı edilmemelidir. Zeka testi uygulamalarımız ve kariyer odaklı çalışmalarımızla ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yetenek testi, ilgi ve becerilerin tespit edilmesi akademik ve profesyonel kariyer hayatı için oldukça önemli. Günümüzde yetişkinlerin önemli bir bölümü sahip oldukları yetenekleri bilmeden ve belki hiç deneyimlemeden yetişti. Oysa yapılan araştırmalar ve paylaşılan sonuçlar her bireyin doğuştan getirdiği yeteneklerinin olduğunu gösteriyor. Ancak ne kadar yetenekli olursak olalım bu yeteneklerin keşfedilmesi için erken dönemde farkındalık gerekiyor.

Erken dönemde üzerine gidilmeyen ve gelişimi desteklenmeyen yetenekler zaman içerisinde köreliyor. Körelme aşamasında dikkat verilen yeteneklerin ise fark edilmesi veya geliştirilmesi zorlaşıyor. Dolayısıyla gerek ebeveynlerin gerekse öğretmenlerin ve okulların bu konuda daha farkındalıklı olması gerekiyor. Her şeyden önce bir yeteneğin veya parlak bir zekanın varlığı bireysel kazanım olarak değerlendirilmemeli.

Önemsenen her bir yeteneğin veya zekanın toplumumuz, dünyamız için önemi olabiliyor. Yetenekler aracılığıyla nice yenilikler, dönüşümler gerçekleşebiliyor. Zeka aracılığıyla teknolojide, bilimde, teknikte olağanüstü atılımlar gerçekleşebiliyor. Sanat, spor ve benzeri pek çok alanda birçok güzel gelişme yaşanabiliyor. Öyleyse yetenek testi sadece birey ve çevresi için değil hepimiz için büyük önem taşıyor.

Ancak bir bireyin gelişiminde ve başarısında sadece yeteneklerin öneminden bahsetmek de doğru olmaz. Yeteneklerle beraber mutlaka ilgilere de bakılması gerekiyor. Çünkü başarının gelebilmesi için yetenek kadar bu alana ilginin de olması gerekiyor. Eğer bir bireyin sadece yeteneği var ama ilgisi, motivasyonu yoksa performans potansiyele yaklaşamayacaktır. Aynı şekilde ilgi var ama yetenek yoksa da aynı durum söz konusu olacaktır. Başarının gelmesi için yetenek kadar, ilgiye, motivasyona ve çabaya da ihtiyaç duyulacaktır.

Yeteneklerin tespit edilmesi sadece akademik veya profesyonel çaba için değil kişisel tatmin ve keyif için de önemlidir. Peki yetenekler nasıl tespit edilebilir? Yeteneklerin öğrenilmesi hangi açılardan avantaj sağlar? Yazımızın devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Ve İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yetenek Testi Neden Yapılmalı?

Yetenek ve ilgi testleri, çocukların kişisel yeteneklerini, becerilerini ve ilgi alanlarını tespit etmeye yarayan testlerdir. Bu testler baskın zeka alanını, mesleki yatkınlığı ve genel yetenekleri belirlemeyi hedefler. Test ne kadar erken dönemde uygulanırsa geleceğe yönelik o kadar erken ve farkındalıklı planlamalar yapmak mümkün olur.

Elbette ki okul öncesi dönemden çocuğun kariyerini çizmek kolay değildir ve zaman içerisinde değişiklikler gerektirebilir. Ancak test sonucu gerek uygulayıcıya gerek aileye ve çocuğa önemli bilgiler sunacaktır. Testlerin erken dönemde yaptırılması, mevcut yeteneklerin geliştirilmesi için gereken desteklerin alınmasını da sağlayacaktır. Böylece gelişime yönelik çok daha kısa sürede ve hızlıca sonuçlar alınabilir.

Tespit süreci yaşamın hangi sürecine gelmiş olursa olsun bireyin yetenekleri yaşam alanlarına entegre edilebilir. Yetenek testi sonuçları baz alınarak okul hayatı, sanat, spor gibi ilgi alanları, sosyal yaşamı ve kariyeri desteklenebilir.

Örneğin; spora yatkınlığı olan bir çocuk İlgi duyduğu ve yetenekli olduğu bir spor dalında ilerleyebilir. Bu ilerlemeden keyif alırsa ileride bu yeteneğini eğitim hayatına ve/veya mesleğine dahil edebilir.

Mesela okulun spor takımına girip sporcu destek burslarına başvurabilir. Profesyonel kariyerini sporla birleştirip antranörlüğe, koçluğa, spor spikerliğine yönelebilir. Sözel alanda da başarılı ve ilgili olan bir öğrenci dilerse sözel becerisini ve sporu birleştirip spor köşe yazarı, eleştirmeni olabilir.

Kendini yeterince ifade edemeyen, daha içe dönük bir mizaca sahip olan bir öğrencinin sosyalleşebilmesi için yeteneklerinden faydalanılabilir. Örneğin yine spordan ilerleyecek olursak bir takıma dahil olması sosyalleşebilmesini destekleyebilir. Dolayısıyla yetenek testi ile elde edilen bilgiler akademik, profesyonel, öznel ve sosyal açıdan pek çok alanda fayda elde edilmesini sağlar.

ABA Psikoloji ailesi olarak yetenek testlerinin önemini biliyor ve kurumumuzda sıklıkla uyguluyoruz. Yetenek testlerinden elde ettiğimiz sonuçları danışanlarımızın kariyer planlarını belirlerken en verimli şekilde kullanıyoruz. Değerlendirmelerimizde, en etkili ve geçerli ölçümleri veren yetenek ve ilgi testleriyle ayrıntılı analiz oluşturmaya çalışıyoruz.

Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Başarıyı Destekliyor ve Meslek Seçmeden Önce Kendinizi Keşfedin! yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Peki Aba Psikoloji Yetenek Testi Uygulamalarımız Neler?

Kurumumuzda danışanlarımızın yeteneklerini ve meslek eğilimlerini stratejik yetenek yönetimi testi ile ölçüp değerlendiriyoruz. Test sonucunda alınan verilerle güçlü yönlerinizi tecrübe ve deneyime çevirmenizi destekliyoruz. Güçsüz yönlerinizin ise performansınıza ve kariyer planınıza zarar vermeyecek şekilde nasıl yönetilebileceğini gösteriyoruz. Uyguladığımız testler ve klinik gözlemle danışanlarımızın gelecekte daha parlak ve başarılı bireyler olabilmelerini hedefliyoruz.

Çünkü ilgi ve yeteneklerini mesleğine ve performans alanlarına dahil eden bireylerin iş tatmininin ve motivasyonlarının çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Kariyer Hayatında Fark Yaratmak İçin Geliştirilmesi Gereken Beceriler! ve Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Stratejik Yetenek Testi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir, bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları yapılır. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır.

Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevreleri de değerlendirmeye dahil edilir. Böylece oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek testi hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir. Ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine bakılır.

Yanı sıra bireyin ilgi alanlarına, bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bireye bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar. Ancak bu sürede kişinin hedeflerinde değişiklik söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Gelecek Kaygınızı Yenebilirsiniz ve Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Fark Yaratın yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Stratejik Yetenek Testi ile Geleceğinizi En İyi Şekilde Tasarlayabilirsiniz!

Günümüzde eğitim ve iş alanında rekabet oldukça yoğun. Kişilerin iyi okullara girebilmesi, iyi eğitimler alabilmesi ya da iyi yerlerde istihdam edilebilmesi için başından hedef belirlemesi gerekiyor. Ancak bu kararı vermek yani stratejik bir hedef belirlemekte o kadar kolay değil. Mesleğinizi seçtiğinizde sadece bir meslek seçmiş olmuyorsunuz. Yıllarınızı verip okuyacağınız bölümü, sosyal ve akademik çevrenizi seçmiş oluyorsunuz.

Bununla da kalmıyor çok daha önemlisi bir ömür boyunca yapacağınız mesleği seçiyorsunuz. Çoğu öğrenci bu süreçte karar verirken kendi ilgi, istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıyor. Daha da kötüsü risk almaktan korkup endişe ile ailelerinin verdiği mesleki kararı seçebiliyorlar. Çünkü önyargıları, korkuları ya da çevrelerinden edindikleri çarpıtılmış gerçekler cesaretlerini kırabilmektedir.

Bu karmaşayla başa çıkabilmek, dış seslere değil de içinizdeki sese kulak verebilmek ve riskleri elimine etmek gerekiyor. Tüm bunları başarabilmek ise stratejik yetenek testi ile mümkün. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak, ülkemiz şartlarında düşünüldüğünde daha da önem kazanıyor. Çünkü ülkemizde meslek seçimi genellikle üniversite yıllarına bırakılıyor.

Liseli öğrenciler seçecekleri meslekten, o mesleğin beklentilerinden ve kendi ilgi ve yeteneklerinden habersiz seçim yapıyor. Bunun sonucunda üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun kalmıyor. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmaması gerekiyor.

Kurumumuzda uyguladığımız Stratejik yetenek yönetimi sayesinde danışanlarımız, kendini keşfetme fırsatı yakalar. Böylece gençler doğru bölümleri ve üniversiteleri tercih ederek kendilerine en uygun akademik kariyer planını gerçekleştirir. Doğru kişilerin doğru bölüm ve okullarda olması, eğitim yıllarının verimli geçmesini sağlar. Yanı sıra bu tüm akademik ve profesyonel hayatın mutlu geçmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetiminin en önemli katkılarından biri de küresel ve bilimsel bir bakış açısıyla kişilerin eğilimlerinin değerlendirilebilmesidir.

Yetenek testi ile ulaşılmak istenen asıl hedef, çocukların meslek ve program seçimini sorunsuz bir şekilde yapabilmelerini sağlamaktır. Ardından başarı elde etmek için gerekli olan kariyer planlamalarındaki ihtiyaçlar tespit edilip karşılanır.

Stratejik Yetenek Testi için Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Aba Psikoloji’de çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayabilen yetenek ve ilgi testleriyle en uygun sonuç size sunulmaktadır. Kadromuzda yer alan ve uygulamaları yapan uzmanlar Boğaziçi Üniversitesi mezunlarından oluşan psikologlardır. Ayrıca danışanlara ve ailelere uygulama sonrası Gamze Sart tarafından test sonuç sunumu yapılır.

Takip eden süreçte gereken yönlendirmeler ve geliştirmeler için danışmanlık yapılır. Siz de stratejik yetenek testi uygulamamızdan faydalanmak ve kariyer danışmanlığı almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Hakkımızda daha detaylı bilgi edinmek ve içeriklerimizi takip etmek için Youtube sayfamızı da takip edebilirsiniz.

Read More

Yüz yüze eğitim 6 Eylül Pazartesi günü tüm kademelerde ve tam zamanlı olmak üzere başlıyor. Pek çok kademede eğitim ve öğretim son iki yıldır online ve uzaktan sürdürülüyordu. Yüz yüze devam ettirilen eğitim kademelerinde ise kısıtlamalar getirilmiş ve seyreltilmiş eğitim modeli uygulanmıştı.

Sınıflardaki öğrenci sayıları azaltılmış, kapalı alan ve temas gerektiren etkinliklere de ara verilmişti. Bu yılsa alınan yeni önlemler, artan aşılamalarla yeni eğitim dönemine yüz yüze başlama kararı alındı. Öğrenciler okul ortamını, akranlarıyla bir arada olmayı ve sosyal yaşamı çok özlediler. Dolayısıyla eğitimde sınıflara dönülecek olması öğrenciler için coşkulu ve heyecan verici bir haber oldu.

Ancak iki yıldır uzaktan devam eden eğitimde yüz yüzeye dönmek endişeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle ebeveynler okulların açılıyor olmasıyla ilgili kaygı ve endişelerini çocuklara yansıtabiliyor. Nasıl korunacağız? Almamız gereken önlemler neler? Çocukların kaygı ve korkuları nasıl giderilebilir? Ve benzeri konularda merak edilen cevaplara yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Pandemide Öğrenci Olmak: Daha İyi Hissetmek için Beslenme ve Aktivite Önerileri yazımızdan faydalanabilirsiniz. Ayrıca Pandemi Sürecinde LGS’ye Psikolojik Hazırlık Nasıl Yapılmalı? Ve  Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Duygusal, Bilişsel ve Sosyal Gelişim İçin Oldukça Önemli

Akranlarla iletişimde olabilmek, aynı sosyal ortamı paylaşmak, bir arada olabilmek çocuk ve gençler için ihtiyaç. İki yıldır bu ihtiyacın karşılanabilmesi için fiziksel alanlar sanal ortamlara taşındı. Yüz yüze sohbet ve etkileşimlerin yerini online görüşmeler veya mesajlaşmalar aldı. Bu çağın çocukları ve gençleri teknolojiyle kardeş gibi büyüyor. Dolayısıyla dijital platformlar onlara hiç de yabancı değil.

Ancak onlar için bile fiziksel mesafeler rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Öğrenciler okul ortamını, okul düzenini, öğrencilik rutinlerini, sınıflarını özledi. Bu özlemin altında yatan pek çok ihtiyaç faktörü var. Pandemiden önce pek çok öğrenci okulun bu denli önemli ve değerli olduğunun farkında değildi. Sınavlara hazırlanmak, zaman baskısı, müfredat ve benzeri nedenlerle okulun olumlu yönleri geri planda kalıyordu.

Oysa okul bilginin edinildiği bir ortamdan ibaret değildi. Okulda yüz yüze eğitim aracılığıyla öğrenciler sosyalleşirler. Farklılıklar içinde uyum yakalamayı, empati kurmayı, hoşgörüyü, paylaşmayı, saygı duymayı öğrenirler. Okul sayesinde öğrenciler kendilerini değerlendirebilirler, adeta okul bir ayna görevi görür. Bu sayede çocuk kendini akademik, sosyal, karakteristik açılardan değerlendirir, sınıflandırır ve derecelendirir.

Okul ortamında kurallar vardır, disiplin vardır. Ve öğrenciler kural ve disiplinden hoşlanmıyor gibi görünseler de sınırları belli bir organizasyon içerisinde kendilerini daha güvende hissederler. Tıpkı evimiz gibi okulumuzda da konuşulan ve konuşulmayan kurallar olsun isteriz. Bu kurallar bizim sınırlarımızı belirler. Bu sınırlara sadık kalmak bizi güvende tutar. Yüz yüze eğitim ile öğrenmek daha kolay hale gelir.

Online eğitime kıyasla dikkat süresi sınıf ortamında daha uzundur. Öğrenmeye yönelik motivasyon çoğu öğrenci için sınıf ortamında daha yüksektir. Doğrudan iletişim kurabilmek, göz kontağı kurmak, iletişimde beden dilini kullanabilmek etkileşimin kalitesini artırır. Okulun sağladığı tüm bu kazanımlar öğrencilerin duygusal, bilişsel ve sosyal açıdan gelişmesini destekler.

Yüz Yüze Eğitim Ailedeki Rollerin Karışmaması ve Günün Sağlıklı Şekilde Planlanabilmesi İçin Önemli

Pandemi sürecinde sağlığımızı riske atmaksızın eğitime devam edebilmenin en verimli yolu online eğitime geçişti. Ancak ilk geçiş sürecinde pek çok zorluk ve aksama yaşandı. Eğitimlere katılabilmek için evdeki çocuk sayısı kadar bilgisayara ihtiyaç duyulması, internet ihtiyacı bunların bir kısmıydı. Önemli bir diğer konu ise çalışan ebeveynlerin durumuydu.

İşe gitmek zorunda olduğu için evden eğitim alan çocuğunu emanet edecek kimsesi olmayan ebeveynler çok zorlandı. Evden çalışan ebeveynler içinse çocuklarla bir arada çalışmak kolay değildi. Küçük ama kalabalık hanelerde herkesin çalışmak için ayrı bir alana sahip olması mümkün değildi. Bunlar da beraberinde aksaklıklara neden oldu.

Dikkatler kolayca dağıldı ya ebeveynler işlerini aksattı ya öğrenciler derslerini, evdeki küçük çocukları oyalamakta çoğu zaman abilere, ablalara kaldı. Dolayısıyla ev içerisindeki roller bozuldu. Günlük rutinler ve planlamalar da aksadı. Uyku, uyanıklık saatleri, yemek saatleri, öğünlerin niteliği değişti. Fiziksel olarak yorgunluk yaşamayan bedenler için uykuya dalmak zorlaştı. Öz bakım ve kişisel hijyen azaldı.

Okula gidip yüz yüze eğitim alınan dönemlerde öğrencilerin belli bir uyanma ve uyku saatleri vardır. Sabah erken kalkmak, okula gitmek, okulda tüm gün sıralarda oturmak, teneffüslerde koşturmak ve akşam eve dönmek yorucudur. Bu yorgunluğun bir diğer anlamı ise düzen içeren bir rutine sahip olmaktır. Okula gitmeyen öğrenciler ise çoğunlukla derslere dakikalar kala uyanıyorlar.

Kahvaltıyı geciktiriyor, evde okuldakinden daha az hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu durum uyku saatlerini ve beslenme alışkanlıklarını da bozuyor. Okul ise tüm aile bireylerinin eski rutinlerine dönmesini kolaylaştırıyor.

Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Tüm Avantajlarına Rağmen Aileleri Endişelendiriyor Olabilir

Okulları özledik, eski rutinlerimizi özledik, sosyal hayata karışmayı özledik. Ancak tüm özlemlere rağmen sağlıklı kalabilmek en büyük temennimiz. Ebeveynlerin en büyük endişesi virüsün okul ortamından öğrenciler aracılığıyla eve taşınması. Aşı yaygınlaşmış, pek çok birey aşılarını olmuş olsa da aşı hastalık kapmayı engellemiyor. Öğrencilerin önemli bir kısmı ise henüz aşılanmadı.

Bu da ebeveynlere “ya çocuğum hasta olursa?” veya “ya çocuğum hastalığı eve taşır ve risk grubundaki aile üyelerimizden biri için tehlike oluşturursa!” endişesi duyuyor. Hastalığa yakalanmak durumunda karantina sürecinde kaçırılacak derslerin nasıl telafi edileceği de başka bir soru işareti. Ancak herkesin en temel kaygısı yüz yüze eğitim sonrası hastalığı alma ve yayma ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor. Tüm bu endişeler çocukların okulla buluşma sevincini gölgeliyor.

Özellikle çocuğu okula yeni başlayacak olan okul öncesi grubu velileri ve ilk öğretim velileri endişeli. Normalde de okula ilk kez gidecek olan çocuklar ve aileleri başlangıç öncesi yoğun kaygı duyabilirler. Ebeveynin farkında olmadan yansıttığı kaygılı haller çocuğun da kaygılarını pekiştirir ve zamanla çocukta okul korkusu, fobisi gelişebilir. Şimdi bu sürece birde pandemi faktörü eklendi.

Ailelerin okul, öğretmen seçerken gösterdiği hassasiyet şu an çok daha yüksek. Tabi hassasiyet ve beklentiler artıkça eğitime ayrılan bütçelerde de farklılaşmalar oluşabiliyor. Bu da ebeveynlerin karar sürecinde daha büyük zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Kimi veliler ise yüz yüze yerine eğitimin evden devam ettirilmesini tercih ediyor.

Anaokulu Seçimi Nasıl Yapılmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Beraberinde Okul Fobisini Tetikleyebilir Aileler Yapıcı ve Heveslendirici Olmalı

Hatalı ebeveyn tutumları, mizaç, gelişimsel özellikler, çevresel koşullar, rekabet ve kıyaslamalar okul fobisine neden olabilir. Çocuğun mizacı içe dönük, çekingen nitelikteyse okul korkusu gelişebilir. Ebeveynlerin mizaç özellikleri de okul sendromu gelişimini etkileyebilir. Ayrılık anksiyetesi; ebeveynlerin çocuktan ayrı kalmaya yönelik kaygıları çocuğun okula gitmek istememesine neden olabilir.

Çocuklar okula gittiklerinde ebeveynlerine üzüntü verdikleri için kendilerini üzgün ve suçlu hissedebilirler. Aynı durum pandemide okula başlayacak çocuklar için de geçerlidir. Ebeveynler çocuklarının okula gidecek olmasından duydukları üzüntü ve kaygıyı söz, davranış ve ifadeleriyle yansıtabilirler.

Sürekli hijyen kurallarını hatırlatmak, vücut kırgınlığı, hastalık belirtilerini hemen covid-19’a yormak çocukların doğal davranmasını engelleyecektir. Bu da öğrencinin kendi otokontrolüyle ev dışında, özellikle de yüz yüze eğitim ortamında davranabilmesini engeller. “Hasta olabilir veya hastalığı taşıyabilirim!” endişesiyle çocuk sınıf ve okul ortamında etkin hareket edemeyebilir. Ebeveynin kaygıları yoğunsa bu kaygıyı çocuğun veya gencin fark etmemesi mümkün değildir.

Kaygıyla başa çıkmak ebeveyn için mümkün olmuyorsa profesyonel destek alınabilir. Ancak kaygı kontrol edilebilir düzeylerdeyse kaygının varlığından verim elde edilebilir. Ebeveyn çocuk veya gençle temel kaygılarını paylaşabilir. Ancak kaygılar paylaşıldıktan sonra mutlaka bu kaygılarla nasıl başa çıkabileceği de paylaşılmalıdır. Aynı şekilde çocuk veya gence okulda olmanın sağlık açısından riskleri olsa da pozitif kazanımlarının da olduğu anlatılmalıdır.

Tedbirli davranılıp, alınan önlemlere dikkat edildiği sürece okulda olmanın son derece faydalı olacağı aktarılmalıdır. Okul Fobisi ve Ailelere Öneriler ve Okul Korkusu Nedenleri ve Okula Yeni Başlayacak Çocuklar İçin Ailelere Öneriler yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.  Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Başlamadan Önce Çocuklar Detaylı Bilgilendirilmeli

Kaygıyla başa çıkmanın en güzel yolu kayıta dayalı, bilimsel bilgiler eşliğinde hatalı ve eksik bilgilerin kapatılmasıdır. Kaygının en büyük tetikleyici yanlış veya eksik bilgilerdir. Bu nedenle ebeveynler önce kendileri covid-19 sürecinde alınması gereken önlemleri öğrenmeli ve olası riskleri gerçek kaynaklardan tespit etmelidir. Ardından ebeveynler edindikleri bu bilgileri çocuklarının yaşlarına göre uyarlayıp, onlarla da paylaşmalıdır.

Bilgi paylaşımı yapılmadan önce okula yönelik heves uyandırmakta son derece önemlidir. Çocuk okula yeni başlayacaksa okul temalı hikaye kitapları alınıp okunabilir. Çocuğun okul tecrübesi varsa eski okul deneyimleri, okul arkadaşları, öğretmenleri ile ilgili sohbetler edilebilir. Amaç çocuğun okula gitmek için heveslenmesini sağlamak olmalıdır. Ancak çocuğun okula gitmeye istekli olmasında en büyük destek ebeveynin de gönüllü ve istekli olmasıdır.

Yüz yüze eğitim başlamadan kaygıyla başa çıkmak için mutlaka çocuğa covid-19 kapsamında alınması gereken önlemler anlatılmalıdır. Hatta evdeki tüm aile bireylerine ebeveynlerden biri tarafından eğitim dahi verilebilir. Videolar, görseller ve hazırlanabiliyorsa slaytlar, afişler eşliğinde eğitim planlanabilir. Bu eğitim ortamı bir etkinliğe çevrilip, aktivite gibi de dizayn edilebilir. Eğitim sonrası soru cevaplar, bilgi yarışmaları yapılabilir.

Sosyal mesafe, temizlik ve maske kullanımı konusunda bilgi paylaşılmalı. Yine küçük çocuklarda bu bilgilerin yerleşmesi ve kaygı uyandırmaması için oyun ve kitaplardan faydalanılabilir.

Yüz Yüze Eğitim Gelişen Ekran Bağımlılıklarıyla Mücadele Etmeyi de Kolaylaştıracak

Salgın döneminde eve kapanmamız, eğitiminde online olarak sürdürülmesi her yaş grubundan bireyin ekran kullanımını artırdı. Derslerin online olması, akranlarla sosyalleşmek için online platformların kullanılması, boş zaman etkinliklerinin de dijital kaynaklarla yapılması bağımlılık geliştirdi. Türkiye zaten ekran kullanım oranının oldukça yüksek olduğu bir ülkeyken ekran kullanım oranlarımız pandemiyle daha da arttı.

Yüz yüze eğitim başladığında önemli kazanımlardan birisi de ekran kullanımının okul saatlerinde minimuma inecek olması. Ancak yine de öğrenciler ekran kullanımını sınırlandırmakta zorluk yaşayabilirler. Oyun, ekran bağımlılığı gibi faktörlerle mücadele eden bireyler için aşağıdaki yazılarımız faydalı olabilir. Dijital Çağda Öğrenci Olmak ve Oyun Bağımlılığı Çocukların Gelişimini Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Kariyer danışmanlığı almak yıldan yıla popülaritesini artırarak geleceğe yönelik önemli bir yatırım şekli haline geldi. Artık öğrenciler de veliler de eğitim kurumları da çok daha bilinçli ve farkındalıklı. Sadece düzenli ders çalışmanın, sınavlara motive bir şekilde hazırlanmanın başarılı olmak için yeterli olmadığını biliyoruz. Okul seçerken, bir alana, bölüme veya mesleğe yönelirken çok daha farklı değişkenlerin rol oynadığını biliyoruz.

Bireysel faktörler, çevresel etkenler ve tabi ki içinde bulunduğumuz çağın getirileri yönelimlerimizi etkiliyor. Karakteristik özelliklerimiz, ilgi ve becerilerimiz, beklentilerimiz, zeka alanımız, öğrenme şeklimiz bireysel faktörleri oluşturuyor. Yetiştirilme tarzımız, ebeveynlerimizin mizacı, beklentileri, seçimlerimizdeki rolü ve finansal gücü ise çevresel etkenlere giriyor. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, yakın çevremiz ve tabi ki içinde bulunduğumuz toplumun beklentileri de çevresel etkenler arasında.

Çağın getirileri ise bilim, teknik, teknoloji, ekonomi alanlarındaki gelişmeler ve değişmeleri temsil ediyor. Biz tüm bunların etkisi altında seçenekler belirliyor ve bir seçim yapmaya yöneliyoruz. Ancak herkesin tüm bu etkenleri değerlendirebilecek zamanı, finansal kaynağı veya rehberi olmayabiliyor. Kariyer danışmanlığı bu noktada önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Tabi bu hizmete erişebilmek, doğru danışanlarla temasa geçebilmek de oldukça önemli.

Ne yazık ki ülkemizin hala her bölgesinde, şehrinde bu tarz ihtiyaçlara cevap bulunabilecek yeterli kaynak yok. Bazı yerlerde ise hiç kaynak yok. Bu da beraberinde fırsat eşitsizliklerine ve tabi nice cevherin perde arkasında kalmasına neden oluyor.

Aslında bu olgu pandemiyle birlikte bir nebze değişti. Artık online uygulamalara ve danışmanlıklara çok daha aşina hale geldik. Hatta birçok birey online çalışmaları daha elverişli ve avantajlı buluyor. Konfor alanından uzaklaşmadan ihtiyaçlara erişebilmek rahatlık sağlıyor. Bu anlamda bulunduğu şehir ve bölgede arzu ettiği hizmetlere ulaşamayan bireyler dilerlerse online olarak istedikleri kurum veya kişiden destek alabiliyor.

Aba Psikoloji ve Aba Kariyer de tercih eden bireylere ve ailelere bu fırsatı sunuyor. Peki kariyer danışmanlığı neden önemli ve başarıyı artırmaya nasıl bir fayda sağlıyor? Aba ailesi nasıl bir kariyer çalışması yapıyor? Yazının devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı Nedir?

Kariyer danışmanı, bireyin karakterini, zeka alanını, öğrenme stilini, yaşam şeklini, beklentilerini, ilgi ve becerilerini dikkate alır. Danışman hizmet sunarken bilimsel ve güncel bilgiden faydalanır. Edindiği tüm öznel ve genel geçer bilgileri danışanın kariyerine en iyi etki edecek şekilde organize eder.

Ayrıca kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirme ve iş kaybı gibi travmaları yönetme becerilerini kazandırır. Dolayısıyla kariyer danışmanlığı kısa vadeden çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmeyi hedefler.

Kariyer danışmanı bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek sunabilmesi gerekir. Sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi de beklenir. Aynı zamanda iyi bir danışman bireye geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği noktasında da güncel bilgi sunar. İyi bir danışman uluslararası düzeyde güncel ve bilimsel bilgiye erişebilir donanımda olmalıdır.

Kariyer danışmanı tüm bu bilgilerin ışığında danışanını iyi tanımalı, doğru analiz etmeli ve yönlendirebilmelidir. Kariyer danışmanı, bireyin bilmediği veya kullanmadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapabilmelidir. Danışman, danışanının güçlü yönlerini sergileyebileceği fırsat alanlarını ona gösterebilmelidir. Çünkü akademik veya profesyonel kariyerin hangi aşamasında olunursa olsun güçlü yönler özgüveni destekler.

Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerin özgüveni artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceleri azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir. Bu sayede stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri gelişir.

Danışan çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Böylece kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabilir, zorluklarla çok daha kolay başa çıkabilir.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanları Sadece Öğrencilerle Çalışmıyor

Kariyer danışmanlığı veren uzmanlar kariyerde yaşanan duraksama veya gerilemelerle ilgili de danışanlarına destek sunar. Örneğin; Aynı konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da bireyin çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır.

Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesini sağlayacaktır. Kariyer danışmanları iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır.

Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma ve benzeri konularda da destek vermektedirler. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. Ayrıca mesleğinizle hangi şehirlerde veya ülkelerde daha iyi kazanç sağlayabileceğinize yönelik de bilgi sunacaktır.

Yüksek Lisans Eğitimi ile İş ve Kariyer Değişikliği Yapabilirsiniz ve Kariyer Hayatında Fark Yaratmak İçin Geliştirilmesi Gereken Beceriler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Günümüzde Kariyer Danışmanlığı Neden Önem Kazandı?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına yol açıyor. Bu gelişmeler sonucunda eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren meslekler küçülüyor. Hatta pek çok meslek alt grubu da teknolojideki gelişmelerle beraber yok oluyor.

Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Artık hepimiz dünya insanı haline geldik. Teknoloji ve internet aracılığıyla artık her şeye erişebilmek mümkün.  Eskiden bir yeniliğe erişebilmek, kullanıcı haline gelebilmek için yıllarca beklemek gerekebiliyordu. Pek çok yenilikle tanışmamız zaman alıyordu. Şimdiyse tüm gelişmelerden anlık bilgi sahibi olabiliyor haftalar, aylar içerisinde kullanıcı haline gelebiliyoruz.

Dolayısıyla teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamak gerekiyor. Özellikle meslek seçimi yaparken ve kariyer planlarken bu faktörleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kariyer danışmanlığı tam bu noktada önemli bir ihtiyaca yanıt veriyor.  Bu hizmet bireyin kendisine, yetkinliklerine, performansına ve potansiyeline objektif bir bakış sunuyor.

Kariyer danışmanları; “Ben neyim, nelere sahibim, en iyi ne olabilirim? Ve en iyi olmak için şimdikinden farklı neler yapabilirim?” sorularının yanıtlarını bulmayı kolaylaştırıyor.

Kariyer Danışmanlığı Başarıya Nasıl Destek Oluyor?

Kariyer danışmanı ile birlikte çalışmak her şeyden önce öğrenciye farkındalık kazandırıyor. “Geleceğime yön vermek benim elimde, bunu ne kadar doğru yaparsam yarınlarım o kadar iyi olacak!” bilincini kazandırıyor. Ayrıca danışmanlık alan öğrencilerde iç disiplin ve motivasyon gelişiyor. Dışarıdan müdahale veya hatırlatmalara gerek olmaksızın organize olabiliyor, motivasyon sağlayabiliyorlar. Geleceklerini bilinçli şekilde inşa etmeye yönelik arzu, istek ve meraklarında da artış görülüyor.

Yurtiçi ve yurtdışı kariyer fırsatlarını araştırıyor, olumlu örnekleri inceleyerek motive oluyorlar. Bu öğrencilerde sınav kaygısı, erteleme davranışı veya zaman baskısı çok daha az görülüyor. Kariyer danışmanlığı kapsamında yapılan görüşmeler ve uygulamalar sonucunda elde edilen verilerle kişiye özel çalışmalar yapılıyor. Örneğin; baskın zeka alanı tespit ediliyor, öğrenme stili açığa çıkarılıyor.

Kişinin ilgi ve beceri alanları, karakteristik açıdan güçlü ve zayıf yönleri tespit ediliyor. Bu bilgilerle nasıl daha verimli ders çalışılabileceği, bilginin nasıl daha kalıcı hale getirilebileceği öğrenciye aktarılıyor. Yaşam boyu doyum elde etmek için meslek seçiminde karakteristik özellikler, ilgi ve beceriler dikkate alınıyor.

Bütün bu çalışmalar sonucunda toplanan bilgiler seçeneklerin azaltılmasını kolaylaştırıyor. Ancak seçime gidebilmek için başka değişkenlere de bakmak gerekiyor. Seçilecek mesleği bugünü ve geleceği hakkında bilgi toplamak ileriye dönük avantaj sağlıyor. Bu bilgiye henüz mesleği seçmeden önce erişmek öğrencinin ileriye dönük elini güçlendiriyor. “Alanımda öne çıkmak için neler yapabilirim veya yapmalıyım?” sorusunun yanıtına ulaşmak kolaylaşıyor.

Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Ve Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Ve Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” yazılarımız da sizin için faydalı olabilir.

Aba, Psikoloji ve Kariyer Danışmanlığı Alanında Nasıl Çalışmalar Yapıyor?

Aba ailesi sunduğu kariyer hizmetlerinde Stratejik yetenek yönetimi uygulamasından faydalanıyorStratejik yetenek testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanıyor. Yapılan bu testlerin sonucunda uzman kadromuzla birlikte kişiye özel bir stratejik plan oluşturuluyor. Tüm değerlendirmelerden sonra bireyin kısa ve uzun vadeli hedefleri hazırlanıyor. Bu hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylara yayılarak düzenlenmesi ihtiyaç halinde hedeflerin değiştirilmesini de kolaylaştırır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlamak bireylerin kendi kariyerlerini kontrol altına alabilmelerini kolaylaştırıyor. Böylece süreç içerisinde değişiklik talebi söz konusu olursa kısa ve uzun vadeli hedeflerde güncelleme yapılabiliyor. Bireylerin kişisel kariyer hedefleri belirledikten sonra talep edildiğinde kariyer gelişimleri de düzenli olarak takip edilebiliyor.

Sunduğumuz kariyer danışmanlığı modeli bireyin güçlü ve zayıf yanlarını, tutumlarını, değerlerini kariyer planına dahil ediyor. Ayrıca okul, alan, bölüm, meslek seçimlerinde bireye seçimine yönelik piyasa değerlendirmesi de sunuluyor. Bu sayede danışanların dışarıda onları bekleyen riskleri ve fırsatları öğrenmesi sağlanıyor. Dolayısıyla danışmanlık sunarken danışana bireysel SWOT analizi yapabilmek gerekiyor.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek istiyor. Ancak ne kadar isteğimiz bu yönde olsa da yaşam içerisinde karşılaştıklarımız çok daha farklı olabiliyor. Bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiliyor. Dolayısıyla yapılan hatalı bir yönelim mutsuz çalışan ve hatta mutsuz bir organizasyon olarak karşımıza çıkabiliyor.

Kariyer danışmanlığı meslek seçerken kişiyi popüler olana, herkesin istediğine değil en doğru seçeneklere yönlendiriyor. Çünkü sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmanın çok daha zahmetli olduğunu biliyoruz. Sevilen bir işte çalışmaksa daha verimli, başarılı ve mutlu olmayı destekliyor. Geleceğinize değerli bir yatırım yapın; Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi birlikte planlayalım. Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli? Yazımızdan da bilgi alabilirsiniz.

 

Read More

Yapay zeka insan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılması olarak tanımlanabilir. Bu zeka formu düşünülürken tam anlamıyla insan beyninin çalışma ve öğrenme prensibi dikkate alınmalıdır. Yani öğrenme sürecinde eylemleri gerçekleştirmek için kodlar yazmaya gerek yoktur. Öğrenme sürecinde sistem kalıpları deneyimlerinden tanır ve bu verilere dayanarak uygun eylemi üstlenir. Bir anlamda insanlardaki deneme, yanılma ve öğrenme sürecine benzetilebilir.

Bilim ve teknolojideki hızlı ilerleme yapay zeka sistemlerinin de daha yaygın hale gelmesini desteklemektedir. Eskiden sadece bilim kurgu filmlerinde karşımıza çıkan yapay zekalara artık günümüzde pek çok alanda rastlayabilmekteyiz. Artık yıldan yıla değil an be an yeniliklerle değişiyor ve gelişiyoruz. Bu gelişim ve değişimden günlük hayat alışkanlıklarımızdan, akademik ve profesyonel yaşama kadar her alan etkileniyor.

Bu etki alanında en çok önemsememiz gereken noktalar ise eğitim ve kariyer alanları. Çünkü bilim ve teknolojideki ilerleme ne kadar hızlı olsa da meslek sahibi olmamız içir geçen zaman oldukça uzun. Lise eğitimi ve ardından yüksek öğrenimle ortalama 8 yıllık bir mesleğe yönelim süreci var.

Bu sürede bilim ve teknoloji nereye gelecek ve yolun başında seçtiğimiz meslek ne tarz değişimlere uğrayacak bilmiyoruz. Gelecekte bizleri nelerin beklediğine yönelik bugünden fikir edinebilmekse mümkün. Edineceğimiz ön bilgilerle geleceğimize çok daha bilinçli ve avantajlı yön verebiliriz. Bu bilgilere erişmek için alanda profesyonel hizmet veren kariyer danışmanlarından destek alabilirsiniz.

Peki profesyonel destek almadan neler yapılabilir? Yapay zeka meslekleri nasıl etkileyecek ve bu etkiyi avantaja çevirebilmek için neler yapılabilir? Profesyonel destek almak nasıl bir avantaj sağlar? Yazımızın devamında detaylara erişebilirsiniz.

Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yapay Zeka Neredeyse Tüm Meslek Alanlarında Rol Edinecek

Bugün hala kas gücüne dönük işlerde istihdam fırsatı bulmak mümkün. Ancak gelecek on yıllar içerisinde şimdide etkilerini gördüğümüz üzere mesleklerde kas değil zihin gücü rol alacak. En basit örneğiyle bir aracı kullanabilen değil de o aracı üretebilen, tasarlayabilen veya geliştirebilen beyinler ön plana çıkıyor olacak. Çünkü gelecekte kas gücüne duyulan ihtiyaç minimuma indirilmiş olacak.

Bugün kas gücüyle gerçekleşen, manüel olarak sürdürülen neredeyse tüm iş alanları yapay zeka aracılığıyla otomatize edilecek. Dolayısıyla üretmeyi, geliştirmeyi öğrenmeyi tercih edenler yerine kullanmayı tercih edenler geri planda kalacak. Bugün pek çok genç drone pilotluğunun geleceğin meslekleri arasında olacağını düşünüyor. Oysa artık dronelarda da otomatik pilot sistemleri geliştirildi. Dolayısıyla daha bugünden belli ki gelecekte bu mesleğe yatırım yapanlar hüsrana uğrayabilir.

Bunun yerine akıllı sistemleri dronelara entegre edebilecek mesleklere yönelmek kazandırıyor olacak. Bu basit matematik tüm meslekler için geçerli olacak. Bugün İngilizce bilmemek pek çok birey için büyük eksiklik ve mesleki alanda da istihdam fırsatlarını kaçırmanın önemli bir nedeni. Bugün İngilizce bilmemenin sonuçları neyse gelecekte yapay beyini bilmemenin sonuçları benzer olacak.

Gelecekte adaylarda aranan en temel beceriler dijital okur yazarlık, öğrenebilen yapay sistemleri bilmek ve yaratıcılık olacak. Dijital Okuryazarlık Becerisi Kazanılması Gereken En Önemli Yetkinliklerden Biri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Tıpta Yapay Zeka Sistemleri Çokça Yer Alacak

Tıp biliminde de öğrenebilen makineler, akıllı ameliyathaneler büyük rol oynayacak. Cerrahi sistemlerde artık robotik sistemlerden çokça faydalanılıyor. Tıp eğitimi ne kadar uzun ve uygulamaya yönelik bir eğitim olsa da her geçen gün hastalıklar çeşitleniyor ve tedavide de pek çok farklı yöntem geliştiriliyor. Bu da teşhis ve tanılama süreçlerini zorlaştırıyor. Doktorların doğru teşhisi koyabilmesinde yapay zeka sistemleri büyük kolaylık sağlıyor.

Özellikle acil servisler gibi doktorların zamanla yarıştığı ve kaosu koordine etmeleri gereken alanlarda önem kazanıyor. Doktorlar gelecekte daha yaygın şekilde kullanabilecekleri yapay beyinler sayesinde çok daha kısa sürede teşhis koyup tedaviye başlayabilecekler. Bu sayede zamanında ve doğru şekilde müdahale edebilmek pek çok hayatın kurtulmasını sağlayacak. Ve belki de ortalama yaşam sürelerinin daha da uzaması sağlanacak.

Dolayısıyla tıp seçmeyi düşünen öğrenciler mutlaka uzmanlık alanlarını seçerken bu faktörleri de göz önünde bulundurmalılar. Gelecekte belki de tıptaki birçok alt dala yönelik doktor ihtiyacı yapay beyinler tarafından karşılanacak. Belki polikliniklerde artık sadece şikayetlerimizi dinleyen yapay sistemler göreceğiz, reçetelerimizi onlar yazacak. Aynı şey eczacılık alanında da geçerli olacak.

Bu nedenle meslek seçerken mutlaka yapay zeka sistemlerini öğrenmeli ve mesleğimize entegre etmeye çalışmalıyız. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Teknoloji ve bilimdeki gelişmeleri takip etmeye çalışın. Sürdürdüğünüz veya yönelmek istediğiniz meslek bu gelişmelerden nasıl etkilenecek irdeleyin. Teknolojiye karşı mesafeli duruyorsanız, en kısa sürede barışın. Açığınızı kapatmak için eğitimlere katılın. Dijital tasarım alanları ileride çok daha değerli hale gelecek. İlginiz veya beceriniz varsa bu alanda kendinizi geliştirmeye çalışın. Yan dal, çift ana dal veya uzaktan eğitim gibi alternatifleri değerlendirin.

Sözel ve Sanatsal Mesleklerde de Değişiklikler Olacak

Şu an yöneldiğiniz meslekle öğrenebilen makineleri ilişkilendiremiyor olabilirsiniz. Sözel veya sanatsal alanlarda yapay sistemlerin yeterince rol alamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Öğretmenler, psikologlar, mimarlar veya hizmet sektöründe rol alan diğer meslek grupları gibi. Ancak pandemi sürecinde de gördük ki eğitime online ve uzaktan da verimli şekilde devam edilebiliyor.

Çoğu okul dersleri online sürdürdü ancak derslere katılamayan öğrenciler ders saatleri dışında derslerin kayıtlarını izlediler. Bu da bize sınıf ortamına ve hatta bir anlatıcıya gerek olmaksızın da eğitimin sürdürülebildiğini gösterdi. İleride öğretmenlik mesleği evrilebilir. Öğretmenler bilgiyi binlerce öğrenciye tekrar tekrar anlatmak yerine yapay zeka sistemine anlatabilir.

Öğretmenler bilginin sisteme anlatılması ve sisteme güncel bilgilerin düzenli aktarılması noktasında rol edinebilirler. Bu da beraberinde daha az öğreticiye ihtiyaç duyulacağının bir göstergesi olabilir. Amerika da psikolojik danışmanlık hizmetlerinde dahi yapay beyinlerden faydalanmak üzere çalışmalar yapılmaktadır. Hizmet sektöründe de yapay beyinlerin rolü giderek artmaktadır.

Hızlı geçiş sağlayan akıllı kasalara ilaveten şimdi akıllı mağazalar tasarlanmaktadır. Bu mağazalarda tüm hizmet akıllı cihazlar aracılığıyla sunulmaktadır. Akıllı kabinler, akıllı kasalar gibi. Örneğin akıllı mağazalarda bir görevliye ihtiyaç duymadan aradığınız ürünün nerede olduğunu veya size uygun bedenin olup olmadığını öğrenebileceksiniz. Ve hatta hangi ürünlerle kombin yapabileceğinizi, bu ürünlerin nerede ve ne kadar olduğunu kolayca öğrenebileceksiniz.

Yapay Zeka Sistemlerini Bilen ve Mesleğine Entegre Edebilenler Kazançlı Çıkacak

Gelecek 10 yıl içerisinde teknolojinin ve akıllı sistemlerin çok daha fazla hayatımıza nüfus ettiğini göreceğiz. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, üretim, ulaşım ve hatta hukuk gibi pek çok alanda varlığını ve etkisini hissedeceğiz. Dolayısıyla hızlı adapte olabilen ve erken dönemde bilgi edinip hazırlık yapanlar avantajlı konuma gelecek. Gelecekte iş gücümüzü sürdürebilmek, istihdam fırsatı yakalamak için bugünden edinmemiz gereken beceriler var.

Her şeyden önce zihninize ve bedeninize iyi bakmanız gerekiyor. Hangi meslek dalında olursanız olun pozitif düşünün, mutlu, enerjik, sağlıklı ve disiplinli olun. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin her kademesinde teknoloji, bilim ve yapay zeka eğitiminin rolü artırılmalıdır. Çocuk ve gençlerin zeka alanı, ilgi ve becerisi hangi yönde olursa olsun teknolojiden ayrı tutulmamalıdır. Teknoloji bu kadar hızlı gelişirken ister istemez ebeveynler ve çocuklar arasında kuşak farkları açığa çıkıyor. Ebeveynler çocuk ve gençler kadar teknolojiyi etkin takip edemeyebiliyor.

Aynı şekilde çocuklarımızı akademik ve mesleki alanda yönlendirirken de bilim, teknik ve teknolojinin etkisini göz ardı edebiliyoruz. Ancak yeterince önemsemediğimiz veya ihmal ettiğimiz bu önemli etkenler çocuklarımızın geleceğinde mesleki zorlanımlara yol açacak. Aileler çocuklarının eğitim hayatlarına veya meslek seçimlerine yön verirken mutlaka çocuklarına kulak vermeliler.

Ne kadar onlar için en doğrusunu bildiğimizi düşünüyor ve en iyisini istiyor olsak da onlar kadar sürecin içerisinde değiliz. Bilgimiz kendi okul, meslek seçimi dönemimizle sınırlı kalmış olabilir. Çevremizden edindiğimiz bilgiler hatalı veya yetersiz olabilir. Aynı durumlar öğrenciler için de geçerli. Okul, alan, meslek seçiminin önemine yönelik yeterince bilgi ve ilgiye sahip olmayabilirler.

Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yapay Zeka ve Kariyer Danışmanlığı

Yapay akıllı sistemler geleceğimize her alanda ve koşulda yön verecek. Ve hatta belki de bizleri yönlendirecek, yönetecek. Bu nedenle okulunuzu, alanınızı, mesleğinizi seçerken tüm bu faktörleri göz önünde bulundurmalısınız. Ne kadar güncel, kanıta dayalı, bilimsel bilgiye erişirseniz o kadar mantıklı ve avantajlı seçimler yapabilirsiniz.

Dilerseniz okul öncesi dönemden itibaren ihtiyaç duyduğunuz herhangi bir aşamada profesyonel kariyer danışmanlığından da faydalanabilirsiniz. Bir diğer önemli konu ise bu alanda bireysel çabanın yetersiz olacağını şimdiden biliyor olmaktır. Sizin başarılı olabilmeniz için dahil olduğunuz okulun, organizasyonun ve yaşadığınız ülkenin ilgili olması gerekir. Siz ne kadar isteseniz de aradığınız eğitimi veren okulları bulamayabilir veya yerleşemeyebilirsiniz.

Ülkenizde yapay zeka alanında yeterli çalışma yapılmıyor ve bu çalışmalar desteklenmiyor olabilir. Maliyet gibi önemli nedenlerle çalıştığınız organizasyonda da bu işe gereken yatırım yapılmıyor olabilir. Öyleyse bu işi öğrenmek, kendinizi geliştirmek veya bu işi ülkenize, organizasyonunuza getirebilmek için neler yapmalısınız?

Belki de meslek seçiminden hemen sonra bu konuları araştırmaya odaklanmalısınız. Yurtdışı eğitim fırsatlarını değerlendirebilir veya yabancı dil bilginizi geliştirerek yurtdışında ARGE çalışmalarına gönüllü olabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz. Yurtdışı eğitim fırsatları ve burslar konusunda da destek veriyoruz. Yapay zeka sistemlerinin avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek meslek seçimi yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Kariyer hedefi belirlerken karar verme sürecinde sıklıkla ailelere de büyük roller düşer. Kariyer planının hem maddi hem manevi destek gerektiren iki yönü bulunmaktadır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu için üniversiteyi bitirip iş hayatına atılana kadar ailenin maddi desteğine gereksinim vardır. Ancak yine pek çok öğrenci için alan, meslek, bölüm, okul seçimi süreçlerinde aileyle hemfikir olabilmek manevi destek sağlamaktadır.

Ailenin istek ve beklentileriyle öğrencinin seçenekleri ve kararı uyuşmadığında manevi destek azalabilmektedir. Bu da öğrencilerin hayatlarının bu önemli noktasında kendilerini yalnız hissetmesine ve bocalamasına neden olabilmektedir. Ailenin manevi, maddi ve fiziki desteği öğrencilerin motivasyonunu artırmakta ve başarısını desteklemektedir.

Seçim sürecinde ortak noktada olunabilmesi için ailelerin kariyer hedefi nasıl belirlenir bilmesi gerekir. Kariyer planı çıkartılırken bilimsel verilerden beslenmek, güncel bilgiyi edinmek, öznel nitelikleri göz ardı etmemek gerekir. Ailenin maddi imkanları kariyer planı çıkarılırken göz önünde bulundurulmalıdır. Burs fırsatları da araştırılmalıdır. Peki aileler kariyer planı belirlenirken nelere dikkat etmeli? Profesyonel destek almak seçim sürecini nasıl etkiler? Yazının devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Hedefi Bireyin Gelecek 50 yılına Yön Veriyor

Günümüzde hedef belirleme süreci çok daha bilinçli ve planlı şekilde yapılıyor. Kariyer planı yaparken bu planlamanın sadece bir okul ya da bölüm seçmekten ibaret olmadığı artık fark edildi. Bu planlama bireyin gelecek 40-50 yılına etki ediyor. Lise eğitiminden başlayarak seçim sürecinde aktif, bilinçli ve geleceğe yönelik planlamalar yapmak gerekiyor. Çünkü lisede seçtiğimiz alan üniversitede seçeceğimiz mesleki bölümlere yön veriyor.

Alan dışı bölümleri seçmek veya o bölümlere kabul edilmek zorlaşıyor. Dolayısıyla gençler 14-15 yaşlarında hayatlarının yönünü belirleyecek önemli kararlar almak durumunda kalıyor. Hedef belirleme sürecinin belirgin adımları liseye başlarken atılıyor gibi görünse de aslında bireyin kariyer yönü okul öncesi eğitimden itibaren şekilleniyor.

Pek çok öğrenci için henüz bu durum geçerli olmasa da günümüzde aileler okul öncesi eğitimden itibaren geleceğe yönelik yatırımlar yapmaya başlıyor. Bu da liseye gelindiğinde kariyer hedefi belirlemede rekabetin çok daha belirgin olacağını gösteriyor. Ebeveynlerin ve geleceklerini inşa etmekte olan öğrencilerin bu önemli süreçte profesyonel destek almasıysa güven veriyor. Ancak profesyonel kariyer hizmeti almak günümüzde hala ulaşımı kolay olan hizmetler değil.

Artık pek çok kurum online danışmanlık hizmeti de sağlıyor. Fakat finansal süreçler nedeniyle de profesyonel destek fırsatları değerlendirilemeyebiliyor. Bu yazımızda vereceğimiz bilgilerle profesyonel hizmetlerden faydalanmanın sağlayacağı avantajları da paylaşıyor olacağız. Yine hizmet alamayan ebeveynler için kariyer seçiminde odaklanmaları gereken önemli bilgileri de paylaşacağız.

Kariyer Hedefi Belirlerken Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği Mutlaka Bilinmeli

Hedef belirleme sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği. Peki bu bilgi ne işe yarar? Günümüzde teknoloji ve bilimdeki hızlı gelişim ve değişim, yapay zeka, dijitalleşme meslekleri hızla değiştiriyor. Kimi meslekler tamamen yok olurken kimilerinin de içeriği, işlevi ve hitap ettiği kitle değişiyor. Örneğin; artık akıllı mağazalar dahi üretilmeye başladı.

Bu mağazalarda satış görevlileri, reyon düzenleyiciler, kasiyerler bulunmuyor. Kasadan, kabine her yerde akıllı ekranlar hizmet veriyor. Dolayısıyla bu gelişmeler bize yakın gelecekte kasiyer, reyon görevlisi, stand hostesi gibi mesleklerin yok olacağını gösteriyor. Bu basit örnek aslında pek çok meslek için aynı gelişim ve değişim olasılığının söz konusu olabileceğini gösteriyor.

Kariyer hedefi belirlerken bu nedenle yönelmek istenilen mesleğin bugünkü koşullarını ve gelecekte ne yöne evrileceğini bilmek gerekiyor. Bu bilgi sayesinde seçilen mesleğin istihdam imkanlarını öğrenebilirsiniz. Yine aynı şekilde mesleğinizde herhangi bir değişiklik söz konusu olursa kendinizi nasıl geliştirebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Hedefi Planlanırken Finansal Hesaplamalar Çok İyi Yapılmalı

Kariyer planı çizilirken olabildiğince kısa ve uzun vadeli, detayları olan bir plan çıkarılmalı. Eğitim alınacak okula yönelik maliyetler, yaşanacak şehir ve ülkeye yönelik ulaşım, beslenme, konaklama gibi maliyetler hesaplanmalı. Eğitim kaç yıl sürecek, eğitim materyalleri, kitapları, katılınması gereken varsa sertifika programları araştırılmalı. Tabi mezuniyet sonrası ne kadar sürede istihdam olunacak, istihdam fırsatları hangi şehir, bölge veya ülkede daha fazla öğrenilmeli.

Bazı bölümlerde mezuniyet sonrası istihdam alanının genişleyebilmesi için ek eğitimlere veya diplomalara ihtiyaç olabiliyor. Yüksek lisans eğitimi veya sertifika programlarına devam edilmesi gerekiyorsa bunların da maliyeti ve sürelerinin hesaplanması gerekiyor. Hesap yaparken öğrencilik ne kadar sürecek, mezuniyet sonrası mesleğe ne kadar yatırım yapmak gerekecek belirlenmeli. Kariyer hedefi belirlendiğinde bu detayların geri planda bırakılması mesleki gelişim aşamasında aksamalara neden olabilmektedir.

Ortalama ve gerçeğe yakın hesaplamalar yapabilmek ailelerin elini kolaylaştırmaktadır. Aksi halde ebeveynler eğitim sürecinde büyük borçların altına girmek durumunda kalabilmekte ve öğrencilerin eğitim hayatları aksayabilmektedir. Okul dondurma, hatta okulu bırakma, bölüm değiştirme, tekrar sınava hazırlanma gibi zaman, motivasyon kayıpları yaşanabilmektedir.

Üniversite eğitimi devam ederken ücretli staj programları veya yarı zamanlı iş fırsatları değerlendirilebilmektedir. Ancak bu fırsatlar her bölüm, eğitim türü ve okul için mümkün olmamaktadır. Haftanın her günü tüm güne yayılan bir ders programı söz konusuyla okurken çalışmak zor olabilir. Okunan bölüm yoğun dikkat, enerji gerektiren bir bölümse beraberinde çalışmak yorucu olabilir, eğitimdeki verimliliği düşürebilir.

Kariyer hedefi belirlenirken her eğitim kademesi için burs imkanları da araştırılmalıdır. Günümüzde artık okul öncesi eğitimden başlayarak burs desteği sunulmaktadır. Bursların niteliği, süresi ve miktarı farklılık gösterebilir. Örneğin; ulaşım, konaklama, beslenme, eğitim ve benzeri şekilde ayrışabilir. He yurtiçi hem de yurtdışı burs fırsatları için aynı durum geçerlidir. Bu nedenle burs olanakları araştırılırken burs içeriğinin de öğrenilmesi gerekir. Eğer burs her şeyi kapsamıyorsa ebeveynlerin yine geri kalan masraflar için finansal hesaplama yapması önerilmektedir.

Kariyer Hedefi Belirlenirken Bireysel Özellikler de Dikkate Alınmalı

Hedef belirleme sürecinde önem verilmesi gereken bir diğer önemli konu da öğrencinin bireysel özelliklerinin göz önünde bulundurulmasıdır. Tamamen iyi niyetle de olsa seçim sürecinde ebeveynler veya çevre kendi beklentileri ve istekleri doğrultusunda seçim sürecini etkileyebilmektedirler. Okul, bölüm, meslek önerisi yapmadan veya öğrenciyi bir alana yönlendirmeden önce mutlaka öğrencinin özelliklerine bakılmalıdır.

Karakteristik Özellikler Seçim Sürecine Dahil Edilmeli

Karakteristik özellikler hem meslek seçerken hem de okul, şehir, ülke seçerken önemsenmeli. İçedönük, çekingen mizaca sahip bir öğrencinin sosyal olması gereken mesleklere yönlendirilmesi kaygı düzeyini artırabilmektedir. Bu da beraberinde motivasyon kaybı, özgüven eksikliği, performans kaygısı gibi olumsuz sonuçlara neden olabilir. Dolayısıyla karakteristik özellikler seçim sürecinde önemli bir role sahiptir.

Ebeveynler karakteristik özellikleri belirlemekte veya karaktere uygun meslekleri bulmakta zorlanabilir. Böyle bir durumda profesyonel destek almak doğru sonuçlara ulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Kariyer hedefi belirleme sürecinde uygulanacak kişilik testleri sayesinde kolayca mesleki yönelim belirlenebilmektedir. Aynı şekilde hedef belirlerken karakteristik özellikleri bilmek okul, şehir, ülke seçimini de kolaylaştırır.

Örneğin; yalnız yaşamak istemeyen, korkuları olan veya tek başına hayatını idame etmekte zorlanacak birini düşünelim. Böyle bir öğrenci kendi tercih etmediği sürece şehir, ülke değişikliğine, yalnız yaşayacağı bir öğrenci evine yönlendirilmemelidir. Yine çok girişken, sosyal, enerjik, konuşkan birinin masabaşı, yalnız çalışacağı bir mesleğe yönelmemesi gerekir. Yaratıcı bir bireyin monoton, tek düze bir işe yönlendirilmesi de yine verim kaybına neden olacaktır.

Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zeka Alanına Göre Seçim Yapmak Başarı Olasılığını Artırıyor

Kariyer hedefi belirlerken önem verilmesi gereken bir diğer konuda bireyin zeka alanıdır. Yapacağımız alan, bölüm, meslek seçimleri mutlaka zeka alanımızla örtüşmelidir. Sözel zekaya sahip birinin sayısal bir alana yönlendirilmesi başarısızlığı getirecektir. Liseden başlayarak bu öğrenci potansiyelinin gerisinde kalan bir performans sergileyecektir. Motivasyon kaybolacak, zamanla kendine ve potansiyeline olan güveni azalacaktır.

Zeka alanı doğru belirlendikten sonra seçim yapmak ise öğrencinin başarı olasılığını artıracaktır. Doğru seçim yapıldığında öğrenciler karşılaştıkları zorluklarla daha kolay başa çıkabilmektedir. Ve yine motivasyonlarını çok daha zor kaybettikleri görülmektedir. Zeka alanını belirlemek için yine kariyer danışmanlığından faydalanılabilir. Eğitim alınan okulun rehberlik desteği varsa buradan da destek talep edilebilir.

Kariyer Hedefi Belirlemede İlgi ve Beceri Alanları Oldukça Önemli

Hedef belirleme sürecinde sıklıkla ihmal edilen ancak yaşam boyu mesleki doyumu artıran önemli bir etken de ilgi ve beceri alanlarıdır. Alan, bölüm ve meslek seçiminde ilgi ve beceri alanlarını dikkate almak mesleğin gelir getiren bir hobi niteliği kazanmasını sağlamaktadır. Seçim sürecinde karakteristik özellikler, zeka alanı, ilgi ve beceri alanları dikkate alındığında doğru kombinasyona ulaşılmaktadır.

Ancak burada önemli bir noktaya dikkat edilmelidir. Bir konuda ilginiz olabilir ama beceriniz olmayabilir veya bu alanda becerilisinizdir ama ilgili değilsinizdir. Dolayısıyla meslek seçimi yaparken ilgi duymadığınız bir alana sırf becerili olduğunuz için yönelmeniz doğru değildir. Aynı şekilde becerili olmak da ilgili olmadığınız sürece başarılı sonuçlar almanıza yetmeyecektir. Hedef belirleme sürecinde tüm bu detayları dikkate almak doğru bütüne ulaşmayı sağlamaktadır.

Kariyer Hedefi Kariyer Danışmanlığıyla Daha Güvende

Günümüzde kariyer planlama merkezlerine ve danışmanlara verilen önem arttı. Bu artışın en önemli nedeni azalan istihdam fırsatları ve artan işsizlik oranları. Her yıl sayısız öğrenci sayısız bölümden mezun oluyor veya aynı bölümlerde eğitime başlıyor. Kapasitesi dolmuş mesleklerde aynı hızla mezun vermeye devam etmek gelecek yıllardaki işsizlik oranlarının daha da yüksek olacağını gösteriyor.

Geleceğine sağlıklı yatırım yapmak isteyen bilinçli öğrenciler ve ebeveynleri ise bu zorluklarla karşılaşmamak için erkenden önlem alıyor. Önlem almanın en güvenilir yolu ise profesyonel danışmanlık hizmeti almak. Ancak hizmet alınacak kişi ve kurumu belirlemek de hassasiyet gerektiriyor.

Size yardımcı olacak kişi/kurum bu konuda ne kadar deneyimli? Verdiği bilgiler bilimsel kanıtlara dayalı mı, güncel mi ve uluslararası düzeyde geçerliliği var mı? Kariyer hedefi belirleme süreçlerinde kaç kişiye destek vermiş ve başarı oranları nedir? Ve daha pek çok alt detayı bilmeniz alacağınız hizmetin kalitesiyle ilgili ön bilgi edinmenizi kolaylaştıracaktır.

Aba Psikoloji, Aba Kariyer ve Aba Yurtdışı Eğitim işbirlikleri ile kariyer belirleme sürecinizde size profesyonel destek sunmaktadır. Aba psikoloji’de danışanlarımızın kariyer planını çıkarırken Stratejik yetenek yönetimini kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir.

Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur.

Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar. Aba Psikoloji’ de bireyin kariyer hedefi belirlenirken psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır.

Read More

Beyin temelli öğrenme sistemi ezberci eğitim anlayışından çok uzakta öğrencilere anlayarak ve bağ kurarak öğrenmeyi öğretiyor. Ülkemizde her yıl pek çok kademeden öğrenci eğitim hayatları ve kariyerleri için önemli sınavlara hazırlanıyor. Sınava hazırlık yapmanın yanı sıra okul puanlarının da yüksek tutulması gerekiyor. Dolayısıyla öğrenciler bilgiyi kalıcı olarak edinmek üzere değil sınavdan iyi sonuçlar almak amacıyla çalışıyor.

Dolayısıyla sınav sistemi bilginin ömürlük değil de sınav bitimine kadar kazanılmasının yeterli olacağı yanılgısını doğuruyor. Bu da öğrencilerin, öğrenmeden veya bilgiyi ilişkilendirmeden direk olarak ezberlemeye çalışmasına neden oluyor. Sınavlara ve eğitim sistemindeki açıklara yönelik aksaklıklar Ülkemizde yıllarca ezberci eğitimin uygulanmasına yol açtı.

Ancak uzun vadede ezberleyerek öğrenilen bilgilerin işlevini yitirdiği görüldü. Dolayısıyla sınavdan çıkan öğrenciler hayatları boyu faydasını görebilecekleri ve kullanabilecekleri bilgileri dahi unuttular. Öğrencilerin bilgiyi sentezleme, analiz etme, ilişkilendirme ve mantık yürütme becerileri gelişmedi. Soru kalıplarına kadar pek çok bilgiyi ve yöntemi ezberlemek durumunda kaldılar. Üniversiteye kadar ezbere dayalı eğitim alan öğrenciler için üniversitede özgün, yaratıcı düşünce, mantık ve muhakeme zayıf kaldı.

Günümüzde artık erken eğitim kademelerinden itibaren beyin temelli öğrenme sistemine geçilmeye çalışılıyor. Tabi burada sistemin kavranabilmesi ve uygulanabilmesi için eğitimcilerin de bu sistemi benimsiyor olması gerekiyor. Bilgiyi ezberlemek yerine anlayan, anlamlandıran ve ilişkilendiren öğrencilerin başarı oranları da artıyor. Üstelik bu sistem hem sınav hem de okul başarısını destekliyor. Sınavdan sonra da edinilen bilgiler uzun süreli olarak kullanılabilir hale geliyor.

Peki Beyin temelli eğitim sistemi nedir? Ezberci eğitim sisteminden farkı nedir? Eğitimde öğrencilere ve eğitmenlere ne tarz avantajlar sağlamaktadır. Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yapay Zeka Meslekleri Nasıl Etkileyecek? Ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Beyin Temelli Öğrenme Nedir?

Bireyin özelliklerine, beynin yapısına, fonksiyonlarına ve genel çalışma prensiplerine uygun bir öğrenme biçimidir. Bu yöntemle gerçekleşen öğrenmenin çok daha hızlı ve kolay olacağına inanılmaktadır. Burada temel olarak; öğrenmeye yönelik uygulamaların beynin öğrenme sistematiğine uygun şekilde düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Bu yönteme göre beyin paralel bir işlemcidir. Bu paralellik bir bilginin kazanımında ve/veya kullanımında birçok işlemin bir arada yapıldığını göstermektedir. Beyin öğrenme sürecinde bilgiyi depolarken duygu, düşünce, duyu, davranış, hayal gibi pek çok süreçten beslenmektedir. Kazanılan bilgi ne kadar çok yönlü şekilde depolanırsa kalıcılığı ve işlevselliği o denli artmaktadır. Beyin temelli öğrenme sistemine bir örnek verelim.

Coğrafya dersinde ülkemizde yetişen sebze ve meyvelerden bahsederken sadece ezber yapmak işe yaramamaktadır. Bunun yerine öğrencilere sebze ve meyvelerin nasıl yetiştiğine yönelik belgesel izletilebilir. Tarım alanlarına geziler düzenlenip, ekip, dikim veya hasat dönemlerine katılım yapılabilir. Çiftçilerle veya pazarcılarla röportaj ödevleri verilebilir. Öğrencilere kendi amatör belgesellerini çekme fırsatı tanınabilir.

Bu sebze ve meyvelerin ülkemizin hangi topraklarında daha elverişli yetişebileceği veya yetişemeyeceği anlatılabilir. Toprağın yapısı, iklim, rüzgar, yağış gibi detayların yetiştiricilikteki rolü anlatılabilir. Tohumların varsa tarihi bilgileri anlatılabilir. Bu tohumlar nasıl keşfedilmiş? ülkemize nereden gelmiş veya ilk bizde mi bulunmuş? ilk bulunduğunda bu meyve ve sebzeler hangi amaçla kullanılmış? anlatılabilir.

Farklı beslenme türlerine, meyve ve sebzenin beslenme zincirimizdeki yerine ve önemine değinile bilinir. Tüm bunlar beyin temelli sistemin işleyişine örnektir. Kitapta yazan bilginin okunup ezberlenmesi yerine bilginin pek çok kaynaktan toplanarak işlenmesi desteklenmektedir.

Beyin Temelli Öğrenme Eğitimde Nasıl Kullanılıyor?

Türkiye de uzun yıllar üzülerek ezberci eğitim sistemi eğitim kademelerimizde kullanıldı. Koşullar, beklentiler ve sınav sistemindeki zorluklar bu sistemin kanıksanmasına neden oldu. Oysa ezbere dayalı eğitimde bilgilerin kavranması ya da anlaşılmasından ziyade zihinde tutabilmek ve istenildiğinde bilgiyi aynı şekilde sunabilmek önem taşımaktaydı.

Öğrencilerin bilgiyi yorumlama, analiz etme gibi yetenekleri bu yaklaşımda oldukça geri planda kalıyordu. Bu nedenle bilginin davranışa dönüşmesi ya da yaşamda uygulanabilir olması mümkün olmuyor. Beyin temelli öğrenme modeli ise gelişen teknoloji, dijitalleşme ve globalleşme ile hızla benimsendi. Bilgi her an değişiyor, gelişiyor ve artıyor.

Artık global bir evrende yaşıyor ve internet aracılığıyla dünya genelindeki tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Dolayısıyla bunca bilgiyi ezberleyebilmek ve işleyebilmek mümkün görünmüyor. Teknoloji ve internet geldiğimiz noktada bilgi ürütme, edinme ve geliştirme fırsatları sunuyor.

Artık öğrenciler okulda ve derslerde yalnızca kitaplardan değil; hareketli grafiklerden, dijital öykülerden, animasyonlardan yararlanıyorlar. Bu yeni yöntemler öğrencilere daha akılda kalıcı, zaman ve mekandan bağımsız, yoruma ve analize açık bir öğrenme deneyimi sunuyor.

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme Yenilikçi, Kişiye Özel ve Geliştirilebilir Öğrenme Ortamı Sunuyor

Bu modelde öğrencinin bilgiyi edinmesi çok yönlü, deneyimleyerek ve dahil olarak gerçekleşiyor. Eğitim sürecinde öğrencilerin zeka alanları, öğrenme stilleri, ilgi ve becerileri baz alınıyor. Aynı zeka alanına sahip öğrenciler de dahi farklı öğrenme stilleri veya farklı ilgi ve beceriler rol alabiliyor. Bir öğrenci görsel-uzamsal yolla daha kolay öğrenirken, bir başka öğrenci tecrübe ederek daha kolay öğrenebiliyor.

Öğrenme sürecine ilgilerin ve becerilerin dahil edilmesi öğrenmenin daha kalıcı ve keyifli olmasını sağlıyor. Örneğin; yüzmeyi seven ve yüzme sporuyla aktif olarak uğraşan bir öğrenci için matematikte havuz problemleri daha dikkat çekici olabilir. Tabi ki her öğrencinin ilgi ve beceri alanını ya da öğrenme stilini öğrenmek bir öğretmen için kolay değildir.

Aynı şekilde öğrenilse dahi tüm öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde her öğrenciye özel örnekler yapılması mümkün değildir. Fakat öğrencilere öğrenmenin mantığını aktarılabilir ve kendi bilgi edinme süreçlerinde bu sistemi kullanmaları teşvik edilebilir. Böylece derse katılmak, kendi örneklerini üretmek, yaratıcı düşünmek, ödev yapmak çok daha kolay ve keyifli hale gelir.

Beyin temelli öğrenme sistemi kişisel yaşanmışlıkların, kültürün ve eski öğrenmelerin de yeni bilgilerin ediniminde rol oynadığını gösteriyor. Aynı şekilde öğrenme sürecinde farkında olmasak da bilinçdışı süreçler de rol oynuyor.

Bu model eğitim sistemimizde yaygınlaşmaya başlasa da hala pek çok eğitim kurumunda ezberci sistem devam ettiriliyor. Artık geride kalması gereken ezberci eğitimin dezavantajları öğrencileri eğitim ve kariyer hayatlarını tehdit ediyor. Ezberci sistemin negatif etkilerinden korunabilmenin önemli bir yolu ise profesyonel eğitim ve kariyer desteği almaktır. Bu sayede okul ortamınızda olmasa dahi alternatif öğrenme ortamlarında ve bireysel çalışmalarınızda bu yöntemi kullanabilirsiniz.

Aba Psikoloji ile eğitim ve kariyer hayatınızı daha planlı ve bilinçli şekilde sürdürmenizi destekliyoruz. Uzman kadromuzla danışanlarımızın zeka alanlarını, ilgi ve becerilerini, öğrenme stillerini keşfediyoruz. Stratejik yetenek yönetimi uygulamamızla kariyer planınızı belirlemenize yardımcı oluyoruz. Çalışmalarımızda bilime, güncel bilgiye, teknolojiye ve beyin temelli öğrenme sistemine önemle yer veriyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuklarda benlik gelişimi çocuğun sadece kendine yönelik algısıyla ilgili değildir. Çocuğun çevresi, ailesi, öğretmeni, arkadaşları da çocuğun benliğini etkiler. Dolayısıyla benlik bireyin fiziksel ve sosyal çevresiyle olan etkileşimleri sonucu kazandığı duygu, düşünce ve değerlerdir. Bir başka ifadeyle benlik, bireyin kendini algılayış biçimi, kim ve ne olduğuna yönelik düşüncesidir.

Benlik imajımız (kendimizi nasıl gördüğümüze yönelik değerlendirmelerimiz) ideal benliğe (olmak istediğimiz benliğe) yaklaştıkça benlik saygısı gelişir. Benlik saygısı kişinin ne olduğuyla ne olmak istediği arasındaki farka ilişkin duygu ve düşüncelerdir. Benlik saygısı artıkça, özgüven artar, kişi kendinden hoşnut olur ve kendiyle barışıktır. Çocuklar benlik değerlerini geliştirebilmek için kendilerini başarılı hissetmelerini sağlayacak etkinliklere yönelirler.

Başarılı olamadıklarında ise olumlu düşünmeyi sürdürebilecekleri etkinlik ve aktivitelere yönelirler. Böylece başarısızlığı öz değerlerine atfetmezler. Bunu başarabilen çocuklarda yüksek benlik saygısı gelişirken yapamayanlarda düşük benlik saygısı gelişecektir. Dolayısıyla çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısı olarak ikiye ayrılabilir. Yüksek benlik saygısı olan bir çocuk kendisine potansiyeliyle uyumlu gerçekçi hedefler koyabilen çocuktur.

Bu çocuk hedeflerini gerçekleştirmek üzere çalışır ve hedefe ulaşabileceğine yönelik inanca ve motivasyona sahiptir. Düşük benlik saygısına sahip bir çocuk ise okulda ve diğer performans alanlarında kapasitesinin altında hedefler belirleme eğilimindedir. Peki yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısına neden olan faktörler neler? Benlik gelişimini desteklemek için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Kıyaslama ve Rekabet Çocukları Nasıl Etkiliyor? Ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yüksek Benlik Saygısı

Yüksek benlik saygısı olan çocuklar başarılarının veya başarısızlıklarının kaynağı olarak kendilerini görür. Başarısız olduklarında neden olarak başkalarını sorumlu tutmazlar. Başarısızlıklarından veya yanlışlarından ders çıkararak yeniden denemek ve daha iyisini yapmak için iç motivasyon geliştirirler. Otokontrol sahibidirler. Duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar ve objektif kalabilirler. Daha yapıcı, pozitif ve suçlamalardan uzak bir dil kullanırlar.

Problemlerle başa çıkmak için akılcı stratejiler kullanırlar. “Fizik sınavım kötü geçti. Ancak nerelerde zorlandığımı ve hata yaptığımı biliyorum. Bir sonraki sınava çok daha iyi hazırlanacağım. Öğretmenimle konuşup düşük sınav notumu tölare etmek için neler yapabileceğimi öğreneceğim.” Gibi. Zorluklarla çok daha kolay baş edebilirler. Sosyal becerileri daha gelişmiştir ve kendilerini çok daha iyi ifade edebilirler.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Düşük Benlik Saygısı

Düşük benlik saygısı olan çocuklarda ise başarı veya başarısızlığın neden olarak başkaları görülür. Örneğin; Fizik sınavından hoca düşük not vermiş. Bana taktı, kasten puanımı kırıyor.” Veya “Sınavdan yüksek not aldım çünkü öğretmen soruları çok kolay sormuştu.” Gibi. Düşük benlik saygısına sahip çocuklarda özgüven de düşüktür. Kendilerine ve potansiyellerine yeterince inanmazlar.

Yapabileceklerinin çok altında performans sergiler ve kendilerini zorlayacakları sorumluluklar altına girmezler. Yapabileceklerine yönelik inançları oldukça düşüktür. Kendi hayatlarına yönelik sorumluluk almakta veya seçimler yapmakta güçlük çekerler. Yaşamın her alanında ve döneminde desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Duygu ve düşünceleriyle ilgili olarak da kendilerinden emin değildirler.

Şu an ne hissettikleri veya düşündükleri çevrenin duygu ve düşüncelerine göre kolayca değişebilir. Bu anlamda yönlendirilmeye ve manipüle edilmeye açık bireylerdir. Dilleri ve iletişim şekilleri çoğunlukla suçlayıcı ve olumsuz yöndedir. “Senin yüzünden yeterince çalışamadım.”, ödevlerime yardım etseydin böyle olmazdı.” Gibi.

Çocuklarda benlik gelişimi ideal benlikle benlik algısı arasındaki fark açıldıkça düşük benlik saygısına yol açıyor. Ve düşük benlik saygısı geliştiren çocuklarda şu ortak özellikler görülüyor;

  • Sorumluluk almaktan kaçınır, yapabileceğinin çok altından görev ve sorumlulukları kabul eder.
  • Sınav kaygısı, performans kaygısı görülme sıklığı oldukça yüksektir,
  • Daha içedönük, pasif çocuklardır,
  • Pasif agresif davranışlara daha sık rastlanır,
  • En ufak bir başarısızlıkta, hatada veya hayal kırıklığında pes eder, yaptığı işi bırakır,
  • Kolayca küser,
  • Başarısızlıklarında başkalarını suçlar, mazeretler bulur, mantığa bürümeye çalışır,
  • Olumsuz benlik algısı, özgüven eksikliği, yetersizlik duygu ve düşünceleri baskındır,
  • Övülmekten hoşlanmaz, nasıl karşılık vereceğini bilemez veya alay edildiğini düşünerek öfkelenebilir,
  • Eleştirilmekten hoşlanmaz,
  • Otorite kabul ettiği kişilerin duygu ve düşüncelerinden kolayca etkilenir,
  • Hak ararken aşırı pasif ya da aşırı saldırgan davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Nasıl Desteklenebilir?

Çocuklarda sağlıklı bir benlik gelişimini desteklemek için ebeveynlere düşen sorumluluklar oldukça fazladır. Benlik saygısı yüksek çocukların ebeveynleri tarafından sevilen, desteklenen ve kabul edilen çocuklar olduğu görülmektedir. Bu çocuklar aile içerisinde hem özerktir hem de ailenin temel kurallarına uymakla yükümlüdür. Çocukların aile içerisinde söz hakkı vardır, yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar alırlar, kendileriyle ilgili konularda karar verebilirler.

Ebeveynler çocuklarının sadece başarılarını değil başarmak üzere verdikleri çabayı da taktir ederler. Düşük benlik saygısına sahip çocuklar ise güvensiz bir aile ortamında yetişmektedir. Bu çocuklar çoğunlukla ihmal edilen, cezalandırılan veya yok sayılan çocuklardır. Kimi çocuklar ise ailelerinin büyümeyen bebekleridir. Aşırı korunmaya maruz kalırlar ve bağımsızlaşamazlar. Kendi kararlarını veremez, sorumluluk alamaz, becerilerini sınayamazlar.

Çocuklarda benlik gelişimi aşağıdaki ebeveyn rolleri doğru şekilde gerçekleştirildiğinde yüksek benlik saygısına ulaşabilmektedir.

Çocuğa Güven Ortamı Sağlanmalıdır

Çocuk kendini ve geleceğini güvende hissetmek ister. Ancak güven ortamı olduğunda ve çocuk kendini güvende hissettiğinde yüksek benlik değeri inşa edilebilir. Güvensizlik söz konusu olduğunda çocuğun kendini değerli hissetmesi, özgürce ifade etmesi mümkün değildir. Güvensiz bir ortamda çocuk daha çekinik ve ürkek bir kişilik geliştirecektir.

Çocuğun Aidiyet Bilinci ve Hissi Geliştirilmelidir

Her çocuk güven ihtiyacından sonra kendini bir yere ait hissetmek ister. Bu aidiyet aileden başlar, arkadaş ortamı, okul gibi sosyal çevreler içerisinde devam eder. Çocuk ait olduğu ortam içerisinde kabul edildiğini, sevildiğini ve değerli olduğunu hisseder. Böyle bir ortamda çocuk başarısız olmaktan, hata yapmaktan çekince duymaz. Aidiyet hissi olmayan çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Kendilerini yalnız, başı boş ve savunmasız hissederler. Savunmasızlık hissi ise daha hırçın, saldırgan olmalarına veya pasif agresif davranışlar sergilemelerine neden olabilir.

Çocuğunuza Güven Verin

Çocuk güven duygusunu ilk önce ailede ebeveynleriyle olan ilişkisi içerisinde öğrenir. Yaşamın ilk yılında bebek bakıma muhtaçtır. Temel bakım veren çocuğun duygusal, fiziksel ve fizyolojik ihtiyaçlarını zamanında ve yeterli şekilde karşılamalıdır. Ancak bu koşulda çocuk ebeveyniyle güvenli bir bağ kurabilir. Bu güvenli bağ hissi çocuğa sevilebilir, değerli ve önemli olduğu hissini verir.

Ailede başlayan bu güven ilişkisini çocuk sosyal yaşamı keşfettikçe çevresindeki diğer kişilere yönlendirir. Ebeveyniyle güvenli bağ kuran çocuk kendini değerli ve sevilebilir gördüğü gibi güvenli de görür. Dolayısıyla güvenli bağ kurmuş bir çocuk için hem ailesi hem kendisi hem de çevresi güvenlidir.

Tam tersi bir durumda ise çocuk başta ebeveynini, ebeveyni aracılığıyla kendisini ve sonrasında da çevresini güvensiz tayin eder. Güvenin olmadığı bir ortamda ise çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Sorumluluk Alma ve Karar Verme Becerileri Desteklenmelidir

Ebeveynlere düşen en önemli rollerden birisi de çocukların yaşıyla uygun şekilde sorumluluk almasına fırsat verilmesidir. Çocuğa neleri yapabileceğini göstermesi için sorumluluk verilmelidir. Çocuk sorumluluk almak yönünde yüreklendirilmelidir. Üstesinden gelebildiği sorumluluklarda çocuğa rutin görevler verilmeli ve bu davranışı pekiştirilmelidir. Üstesinden gelemediği sorumluluklarda motivasyonunu kırmadan daha küçük görevler verilmeli ve neden zorlanmış olabileceği çocuğa anlatılmalıdır.

Önemli bir diğer rol ise çocukların karar verme ve seçim yapma becerilerinin desteklenmesidir. Çocuklar yaşlarıyla uygun şekilde seçim yapmaya teşvik edilmelidir. Yemek istedikleri yemekleri, giymek istedikleri kıyafetleri, oynamak istedikleri oyunları seçebilirler. Alışveriş yaparken kendileriyle ilgili ihtiyaçları seçmelerine fırsat verilebilir. Örneğin; çocuğa kitap alınacaksa birkaç seçenek içerisinden hangisinin alınmasını istediğini seçmesi sağlanabilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi için Çocuğa Ev İçerisinde Söz Hakkı Verilmelidir

Kaç yaşında olursa olsun çocuk evin bir ferdidir. Evde yaşanan iyi kötü her şeyden çocuk doğrudan etkilenmektedir. Dolayısıyla ev içerisinde önemli konularla ilgili çocuğun da fikrine danışılmalıdır. Eve alınacak bir şey veya yapılacak bir değişiklik varsa çocuğun da fikri alınabilir. Yapılacak bir etkinlikte çocuğun da istekleri sorulabilir. Yemek sofrasında herkes gibi çocuğun da gününün nasıl geçtiği sorulabilir.

Ev içerisinde böyle bir ortam sağlandığında çocuk kendisini çok daha değerli hissedecektir. Bu basit uygulama çocuğun ileriki yaşamında kendini çok daha özgür ve doğru ifade edebilmesini sağlayacaktır. Evde söz hakkı olan, sorumluluk alan, kendiyle ilgili konularda karar verebilen çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ile sonuçlanacaktır.

Başarıyı Değil Çabayı Taktir Edin

Aşırı mükemmeliyetçi veya başarı odaklı ebeveynlerde çocuğun sadece başarısı taktir edilmektedir. Bu da çocuğun başarısızlık duygusuyla başa çıkamamasına neden olmaktadır. Çocuk başarısız olduğunda performans kaygısı, sınav kaygısı gibi istenmeyen durumlarla boğuşabilmektedir. Çocuğun sağlıklı bir benlik inşa edebilmesi için sadece başarılarının değil başarmak üzere verdiği tüm çabaların da taktir edilmesi gerekir.

Çabası taktir edilen çocuk sonuç kadar süreçten de keyif almayı öğrenir. Sadece başarmak için değil, öğrenmek ve deneyimlemek için de motive olur.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Sağlıklı Rol Modellerle Desteklenmelidir

Tüm bu önerilerin yanı sıra sağlıklı bir benlik gelişimi inşa edebilmek için çocukların doğru rol modelleri ihtiyacı vardır. Ebeveynler, öğretmenler veya arkadaş çevresi düşük benlik saygısına sahipse çocuğun da modeli eksik kalacaktır. Sağlıklı benlik gelişimi için başta ebeveynler olmak üzere çocukla doğrudan ilişki kuran herkesin benlik değeri önemlidir.

İçe kapanık, kendini ifade edemeyen, sorumluluk bilinci gelişmemiş rol modellerle yetişen çocukların benlik değeri profesyonel kaynaklarla desteklenebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Profesyonel Destek

Kimi zaman ailevi faktörler, kimi zaman mizaç özellikleri veya çevresel koşullar düşük benlik saygısına neden olabiliyor. Bazen ailenin büyük özveride bulunmasına karşılık arkadaş çevresi, akademik ortam veya çevresel koşullar benlik değerini olumsuz etkiliyor. Akran zorbalığına maruz kalmak, sık öğretmen, okul veya şehir değiştirmek benlik gelişimini olumsuz etkileyebiliyor.

Travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak da benlik değerinin düşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla benlik gelişimi bu ve benzeri nedenlerle profesyonel olarak desteklenmeyi gerekli kılabiliyor. Oyun terapisi, sanat terapisi, müzik veya kum terapisi gibi çocuklara yönelik uygulamalarla çocuğun benliği destekleniyor.

Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla çocuklarda benlik gelişimi üzerine çalışıyoruz. Düşük benlik saygısı nedeniyle kişisel, sosyal veya akademik alanda zorluk yaşayan çocuklara ve ailelere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile çocuklara kariyer planlaması yapıyor okul başarılarındaki engelleri aşmalarına destek oluyoruz. Çocuklara kariyer planını yaparken ilgi, beceri alanlarını dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

 

Read More

Okul korkusu okula başlama çağına gelen pek çok çocukta görülebilmektedir. Okula yönelik olumsuz duygu, düşünce ve tutumlar okul reddine dönüşebilmektedir. Kayıt dönemi geldiğinde çoğu aile okulun ilk haftasına yönelik yoğun kaygı duymaktadır. Çocuğun korkusuyla ailenin artan kaygısı bir araya geldiğinde kar topu etkisiyle korku ve kaygılar beslenmektedir.

Bu noktada ailenin ve çevrenin çocuğa yönelik hatalı yaklaşım ve tutumu okul sendromunu artırabilmektedir. Okula yönelik olumsuz duygular çocuğun ilk okul tecrübesiyle başlayabileceği gibi okul değişikliği, sınıf atlama, öğretmen değişikliği gibi durumlarda da gelişebilmektedir. Okul öncesi eğitim de çocuklar için bir çeşit okuldur. Evden ve ebeveynden ayrılmayı gerektiren bu ortam değişikliği de yine çocukta okul korkusu gelişimini tetikleyebilir.

Anaokuluna başlarken okul sendromu görünmeyen bir çocukta ilkokula başlarken okul fobisi görülebilir. Dolayısıyla okula yönelik korkular farklı dönemlerde, koşullara ve deneyimlere bağlı olarak gelişebilmektedir.

Peki henüz okul tecrübesi olmayan çocuklarda okula yönelik korku neden gelişiyor? Okul sendromu belirtileri nelerdir? Okul fobisinin gelişmemesi için neler yapılabilir? Okul fobisiyle başa çıkmak için ebeveynlere verilebilecek öneriler nelerdir? Başa çıkılamayan korkularda psikolojik destek gerekir mi? ve benzeri soruların cevaplarına yazının devamında erişebilirsiniz.

Okul Korkusu Belirtileri Nelerdir?

Sıklıkla okul sendromu olan çocuklarda aşağıdaki belirtiler görülmektedir.

  • Baş ağrıları,
  • Karın ağrıları, bulantı-kusma hissi,
  • İştahsızlık, keyifsizlik,
  • Uyku düzeninde bozukluklar,
  • Okul sorumluluklarından kaçınma ve aksamalar,
  • Sebebi olmayan ağlama,
  • Alıngan ve sinirli olma,
  • Sevilen şeylere karşı ilgi kaybı,
  • Durgunluk, isteksizlik, sessizlik,
  • Bu belirtiler daha çok sabahları ve okul saatlerinde ortaya çıkar ve yoğunlaşır.

Okul sendromuna yönelik tablo, aile ve öğretmen tarafından iyi değerlendirilmez ve doğru yaklaşım sergilenmezse çocuğun korkusu pekişebilir.

Okul Korkusu Neden Gelişiyor?

Hatalı ebeveyn tutumları, mizaç, gelişimsel özellikler, çevresel koşullar, rekabet ve kıyaslamalar okul fobisine neden olabilir. Aşağıda okula yönelik korku gelişmesinin nedenleri detaylarıyla yer almaktadır.

Ayrılık Anksiyetesi İle Gelişen Okul Korkusu

Çocuklarda görülen okul fobisinin önemli bir nedeni yaşadıkları ayrılık anksiyetesidir. Çocuklar okul ortamında günlerinin büyük bölümünü geçirirler ve bu süre boyunca evden uzak kalırlar. Evdeki konfor, ebeveynin ilgisi okul ortamında daha sınırlıdır. Evde daha merkezde tutulan çocuk okul ortamında akranlarıyla eşittir ve paylaşmayı öğrenmelidir. Evde kurallar çok daha esnek olabilirken okulda kurallar belli ve nettir.

Hele ki çocuğun ilkokul tecrübesinden önce okulöncesi eğitimi yoksa korku gelişme olasılığı daha yüksektir. Çocuk evinden, rutin alışkanlıklarından, konfor alanından ve anneden ayrılmak istemez. Üstelik bir de ebeveyn çocuğun okula başlayacak olmasına üzülüyorsa çocuğun korkuları daha da pekişecektir. Bazı ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini hissettirmek için “sen yokken ben ne yapacağım, seni çok özleyeceğim, tüm gün seni bekleyeceğim” gibi cümleler kurarlar.

Bu cümleler çocukları olumsuz etkiler ve okula başlayacak olmanın ebeveynlerini cezalandırmak, üzmek olduğunu düşünebilirler. Bu nedenle ebeveynler ayrılığa yönelik kaygılarını ve üzüntülerini olabildiğince çocuklara hissettirmemelidir.

Yeni Deneyimlerle Başa Çıkamamaktan Endişe Etme

Yaşıyla uyumlu sorumluluklar verilmeyen, her istediği istediği gibi gerçekleştirilen çocuklar özellikle bu sorunu yaşayabilmektedir. Evde sorumluluk almayan veya yaşına göre karar verme becerisi gelişmeyen çocukların problem çözme becerileri de gelişmemektedir. Ayrıca okul çağına kadar akranlarıyla veya sosyal çevreyle yeterince iletişime ve etkileşime geçmemiş çocuklarda da iletişim becerileri gelişmemektedir. Tüm bunlar çocuk okul çağına ulaştığında okul korkusu olarak karşımıza gelebilmektedir.

Gerçekdışı Başarı Beklentileri

Öğretmenin, ailenin veya çevrenin başarı beklentileri, rekabetçi tutumları çocuklarda okul fobisi gelişimini tetikleyebilmektedir. Sözlü veya yazılı sınav başarısı, ödevlerdeki performans veya sınıf içi derse katılım öğrencilerde kaygı uyandırabilir. Özellikle okul olgunluğuna ulaşmadan erken yaşta okula başlatılan çocuklar için sınıfın ritmini yakalamak zordur. Fark edilmeyen dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite gibi başarıyı doğrudan etkileyen faktörler de okul fobisine neden olabilmektedir.

Sosyal Beceri Eksikliği ve Akran Zorbalığı da Okul Korkusu Gelişimini Tetiklemektedir

İçe kapanık, çekingen, utangaç mizaç özelliklerine sahip çocuklar okul ortamında arkadaş edinmekte zorluk yaşayabilmektedir. Bu çocuklar için arkadaşlık ilişkisini başlatmak zordur. Çoğunlukla bulundukları ortamda fark edilmemek için geri planda kalmayı tercih ederler. İstek, ihtiyaç ve fikirlerini çoğunlukla grupla paylaşmazlar. Grup oyunlarına katılmakta veya grupla oynanacak oyunlar kurmakta güçlük yaşarlar.

Gruba katılmak yerine davet edilmeyi isterler. Bu da çocukların okul ortamında kendilerini ifade etmesini ve arkadaşlık kurmasını güçleştirir. Okulda sosyalleşemeyen çocuk zamanını keyifli geçiremez ve okula karşı motivasyonu gelişmez. Dolayısıyla okul fobisi gelişir. Ayrıca okul ortamında akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda da okul korkusu görülme sıklığı oldukça yüksektir.

Fiziksel, duygusal veya davranışsal olarak zorbalığa maruz kalan çekingen çocuklar kendilerini korumakta zorlanabilmektedir. Bu sorunla nasıl başa çıkacaklarını bilmedikleri için sorundan kaçmayı tercih edebilirler.

Okul Korkusu ile Başa Çıkmak İçin Ebeveynlere Öneriler

Ebeveynler için de okula başlangıç çoğunlukla heyecan ve kaygıyı bir arada getirir.  Okula başlangıç çocuğun kendine yetebilir hale gelmesi ve akranlarıyla sosyalleşecek olması anlamına gelir. Yanı sıra okul çocuk için bilgi edinme, bilgiyi arama ve kendini geliştirme ortamı sunar. Bir başka açıdansa okula başlangıç çocuğun düzene girmesini, toplumsal kuralları öğrenmesini ve onlara uymasını sağlar.

Ancak birçok açıdan okula başlangıç ebeveyn için kaygı unsurudur. Peki aileler hem kendi kaygılarıyla baş etmek hem de çocukta okul korkusu gelişmesini engellemek için neler yapılabilir?

Duygularını Dinleyin, Davranışlarını Gözlemleyin

Çocuğun okula yönelik olumsuz duygu ve düşünceleri çoğunlukla okul deneyimi edinmeden önce başlar. Ebeveynden ayrı kalmak, okula yönelik çevreden edinilen olumsuz bilgiler okul sendromunu başlatabilir. Çocuğun korkuları ne zaman başlarsa başlasın ebeveynler bu korkulara kulak vermeliler. Çocuğun okula yönelik duygu ve düşünceleri dinlenmelidir. Kimi çocuklar özellikle de çekingen mizaca sahip olan çocuklar duygularını konuşma taraftarı olmayabilir.

Çocuğunuzla duygu ve düşünceleri üzerine konuşamıyorsanız davranışlarını gözlemleyebilirsiniz. Eskiye oranla daha çok içe kapanıksa, ağlamaları, fiziksel şikayetleri artış göstermişse şüphe edebilirsiniz. Özellikle de bu belirtiler okulla ilgili konular konuşulduğunda, okul günlerinde veya tatiller bitip okula başlama yaklaştığında artıyorsa şüphelenilmelidir.

Sabırlı Olun

Okul korkusu yaşayan çocuğunuzun duygu, düşünce ve davranışlarına karşı bu dönemde ekstra sabırlı olmalısınız. Aynı konuları, aynı duyguları tekrar tekrar konuşmanız gerekebilir. Her şey yolunda, sanırım artık korkularıyla başa çıkabiliyor dediğiniz bir anda korkular yeniden başlayabilir. Sabırlı, sevgi dolu, anlayışlı ve güven verici bir tutum sergilemeniz çocuğunuzun korkularıyla baş etmesini kolaylaştıracaktır.

Okulun Amacını Açıklayın, İlgi ve Merak Uyandırın

Bilinmeyen her şey gibi okula, öğrenci olmaya yönelik, yetersiz bilgi, bilgisizlik çocuk için kaygı uyandırır. Bu nedenle okulların açılmasını beklemeksizin okul olgunluğuna erişmiş çocuklara okul ortamı anlatılmalıdır. Okulda bir gün nasıl geçer, okula neden gidilir, okula gitmenin faydaları nelerdir anlatılmalıdır.

Belki kayıt yapılacak okula çocukla beraber ön ziyaretler yapmak, bahçesini dolaşmak, okul imkanlarını birlikte değerlendirmek faydalı olabilir. Okul çantasını, kırtasiye malzemelerini, kıyafetlerini alırken çocuğun da fikri alınabilir, seçim fırsatı tanınabilir.

Alay Etmeyin, Duygularını Küçümsemeyin ki Okul Korkusu Gelişmesin

Okul fobisi hafife alınmaması gereken bir çocukluk çağı problemidir. Alay, küçümseme, kıyaslama gibi tavır ve tutumlar durumun daha da kötüleşmesine neden olacaktır. Alay etmek, hafife almak, küçümsemek çocuğun kendisini çok daha çaresiz ve yalnız hissetmesine neden olur. Bu his daha fazla içe kapanmasını tetikler ve beraberinde farklı psikolojik sorunları tetikleyebilir.

Vedalaşmaları Pozitif ve Kısa Süreli Tutun

Çocuklarda okula yönelik korkuyu tetikleyen önemli bir davranış hatası da ebeveynlerin vedalaşmayı uzun tutmasıdır. Kapı önünde tekrar tekrar sarılmak, belki gözyaşı dökmek çocuğu olumsuz etkilemektedir. Çocuk ebeveynlerini uzun süre göremeyeceğini düşünebilir. Okulun kötü bir yer olduğunu ve bu nedenle ebeveyninin üzüntü duyduğunu düşünebilir. Cezalandırıldığını düşünebilir. Okula giderek ebeveynlerini üzdüğünü düşünebilir. Tüm bunlar okul korkusu gelişimini tetikleyebilir.

Böyle dramatik bir ayrılık yerine vedalaşma daha kısa süreli tutulmalı. Ebeveyn ayrılırken okul gününe yönelik güzel dileklerde bulunabilir. Okul bitiminde almaya geleceğini, eve dönüşte neler yapacaklarını kısaca anlatabilir. Çocuk okuldayken ebeveyn kendisinin neler yapacağından bahsedebilir. Böylece çocuk ebeveyninin kendisi okuldayken evde üzüleceğini veya o okuldayken evde çok eğleneceklerini düşünmez.

“Sen okuldayken ben de iş yerinde çalışıyor olacağım.”, “Sen okuldayken ben de akşam için yemek yapacağım.” gibi.

Okul Dönüşü Sohbet Edin, Gününün Nasıl Geçtiğini Sorun

Çocuğunuz eve döndüğünde mutlaka onunla okul gününe yönelik sohbet edin. Okulda neler yaptı, neler öğrendi konuşabilirsiniz. Anlattıkları karşısında ilgili ve meraklı olduğunuzu ses tonunuz ve beden dilinizle destekleyebilirsiniz. Önemli olan bu sohbeti yapmış olmak için yapmamaktır. Çocuğunuzla konuşurken mutlaka boy seviyesine inin ve göz kontağı kurmaya çalışın.

Anlattıklarını varsa sorularınızla derinleştirin. Öğrendiklerini size göstermek isterse fırsat verin ve size de öğretmesini isteyin.

Sorumluluk Verin, Kendi Kararlarını Almasını Destekleyin

Okul korkusu gelişimini etkileyen bir diğer önemli konu da çocuklara yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar verilmiyor oluşudur. Evde sorumluluk verilmeyen çocuk okul ortamında üstlenmesi gereken sorumluluklarla karşılaştığında uyum sorunu yaşar. Sorumluluklarını yerine getirmeyi unutur veya yerine getirmeye zorlanır. Ebeveynlerinin, öğretmeninin veya arkadaşlarının desteğine ihtiyaç duyabilir. Bu da çocuğun özgüveninin zedelenmesine, kendi gücünü ve potansiyelini keşfetmesine engel olur.

Çocuklara ev ortamında yaşına uygun sorumluluklar vererek bu beceriler desteklenmelidir. Oyuncaklarını toplama görevi, masayı kurmaya yardım etme görevi, evcil hayvanını besleme görevi gibi. Bir diğer önemli rol de çocuğun karar alma becerisinin geliştirilmesidir. Çocuklar tıpkı sorumluluklar gibi yaşıyla uygun şekilde karar vermeye teşvik edilmelidir.

Çocuğa iki, üç seçenek içerisinden kendi istediğini seçme fırsatı sunulmalıdır. Böylece çocuk özerk bir birey olduğunu, kendisiyle ilgili konularda söz hakkı olduğunu öğrenir. Ve kendisini ilgilendiren her konuya daha fazla dahil olarak içselleştirir.

Okul Korkusu ve Psikolojik Destek

Çevresel faktörler, mizaç, okul ortamı, akran etkisi ve ebeveyn tutumları gibi nedenlerle okul fobisi ile başa çıkmak zorlaşabilir. Çocuğun okul reddiyle baş edilemiyorsa, duygusal, fizyolojik ve davranışsal belirtilerde artış varsa mutlaka destek alınmalıdır. Beraberinde okul başarısında düşüş, devamsızlıkta artış, depresyon, sosyal kaygı, sınav kaygısı ve benzeri görülebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.

Okul fobisi tedavisi olan ve erken teşhis edildiğinde olumsuz etkileri minimuma indirilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplumumuzda görülme sıklığı oldukça fazladır. Akademik başarısızlık yaşayan pek çok öğrencide okul sendromu ve/veya sosyal anksiyete görülme olasılığı yüksektir. Öğretmenlerin farkındalıklı gözlemi, aileyle okulun yeterli iletişim halinde olması öğrencilikte okul fobisinin fark edilmesini kolaylaştırmaktadır.

Aba psikoloji olarak okul korkusu yaşayan çocuklara ve ailelerine uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile çocuklara kariyer planlaması yapıyor okul başarılarındaki engelleri aşmalarına destek oluyoruz. Çocuklara kariyer planını yaparken ilgi, beceri alanlarını dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

 

Read More