Stratejik yetenek yönetimi ile LGS’ye hazırlık yapan öğrencilerin sınav sonucundan duyduğu memnuniyet çok daha fazla. Elbette bu memnuniyetin altında büyük ölçüde öğrencinin verdiği emek, özveri ve geliştirdiği motivasyon var. Ancak tüm bunların oluşumunu, sürekliliğini ve gelişimini sağlayan önemli bir etken de kariyer danışmanlığı almak. Günümüzde farkındalığı yüksek, akademik gelişime meraklı ve doğru rol modeller edinen gençler büyük başarılar hedefliyor.

Başarının önemli bir göstergesi ise LGS’de yüksek puan almak ve nitelikli okullara yerleşebilmek. Pek çok öğrenci kariyer planını yapmaya üniversiteye hazırlık sürecinde başlasa da aslında kariyerimize yön veren ilk önemli adım Lisede atılıyor. Lisede alınan eğitimin niteliği, kişisel gelişime yapılan yatırım ve tabi doğru alana yönelmek başarıyı şekillendiriyor.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapmak daha doğru bir okul, alan ve meslek seçimi yapabilmeyi kolaylaştırıyor. Aba ailesi olarak kariyer danışmanlığı verdiğimiz öğrencilerimizi Türkiye’nin en iyi Liselerine yerleştirmekten gurur duyuyoruz. Bu başarıda planlı, bilimsel ve güncel bilgilerin ışığında danışmanlık sunan ekibimizin de etkisinin büyük olduğunu biliyoruz.

Her yıl pek çok öğrencimiz Robert koleji, Galatasaray Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Üsküdar Amerikan Lisesi, Koç, Alman ve Fransız Liselerine yerleşiyor. Bu başarının tesadüf olmadığını biliyoruz. Hedefini belirleyen, planlı çalışan, potansiyelini bilen ve performansını artırmaya odaklanan, motivasyonu yüksek öğrenciler başarıya koşuyor. LGS’ye hazırlık yaparken profesyonel destekle kariyerinizi planlamanız başarı elde etmenize akademik destek kadar katkı sağlıyor.

Peki stratejik yetenek yönetimi nedir? LGS’ye hazırlık sürecinde sağladığı faydalar nelerdir? Stratejik yetenek yöntemi ile kariyer danışmanlığı almak neden önemli?  Bu yöntem başarıyı nasıl destekliyor? Şimdiye kadar elde edilen başarılar neler? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Yöntemin temelinde öğrencilerin becerilerinin, ilgi alanlarının, eğilimlerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesi yer alır. Bunların belirlenmesi için başta WISC-V olmak üzere 8 ayrı psikolojik test uygulanır. Değerlendirmeler sonucunda belirlenen kriterlere göre, gençlerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de göz önüne alarak bir stratejik plan hazırlanır. Bu stratejik plan 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsayacak şekilde hazırlanır.

Yöntem içerisinde standart envanterler uygulanarak sonuçları puan olarak ifade edilmez. İlgi alanlarının, becerilerin ve ihtiyaçların analiz edilmesi için gerçekleştirilen testler uzman psikologlar tarafından uygulanır ve değerlendirilir. Elde edilen veriler ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerinin belirlenmesi de uzman psikologların ve eğitimcilerin işbirliğiyle gerçekleştirilir. Dolayısıyla Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı bir test paketi değildir.

LGS’ye Hazırlanırken Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Danışmanlığı Almak Neden Önemli?

LGS’ye hazırlanırken lise kademesine devam edeceğimiz okulu seçmekten çok daha uzun vadeli bir seçime yatırım yaparız. Seçeceğimiz veya yerleşeceğimiz okul aynı zamanda bize sunacağı eğitim kalitesi ve fırsatlarla kariyerimize yön verir. Aynı zamanda Lise yıllarında mesleki yönümüzü belirleyecek önemli bir karar daha veririz. Bu önemli karar alan seçimidir.

Oldukça önemlidir çünkü; alan seçerken verdiğimiz karar hayatımıza ilişkin diğer kararları da büyük ölçüde etkiler. Alan seçimi yaptığımızda bazı meslekleri seçme şansımızı kaybederiz. Alacağımız alan dersleri ise üniversite sınavında sorumlu olacağımız konulara yöneliktir. Doğru seçim yapmamız alanda dolayısıyla sınavda başarılı olmamızı sağlar.

Yanlış bir seçim ise okul başarısızlığından, sınav başarısızlığına kadar gidebilir. Dolayısıyla alan seçimindeki performansımız meslek seçimimize de etki eder. Stratejik yetenek yönetimi uygulamasının önemi de tam bu karar noktasında açığa çıkar. Bu uygulama pek çok öğrenci ve ebeveyn için adeta can simidi rolü üstlenir. Alan seçimi süreci neredeyse her öğrenci için sancılı bir süreçtir.

Liseye başlayana kadar çoğunlukla mesleki hayallerimiz akademik becerilerimizden veya zeka alanımızdan bağımsızdır. Örneğin; sayısala yatkınlığı olmayan bir öğrenci liseye gelene kadar mühendislik, tıp gibi sayısal ağırlıklı hedeflere sahip olabilir. Ancak lise eğitiminin ilk yılında alan seçimini kolaylaştırmak için tüm derslerden genel bir eğitim alınır ve değerlendirmeye girilir.

Sayısala yatkınlığı olmayan bir öğrenci özelliklede çalıştığı ve çabaladığı halde başarılı olamıyorsa sayısal alandan vazgeçer. Ancak sayısaldan vazgeçmesi mesleki hedeflerinin de değişmesine yol açacaktır. Kimi öğrenciler başarısız sonuçlara rağmen kendilerine ikinci bir şans verip sayısal alanı zorlayabilirler. Fakat alan seçimi yaptıktan sonra alan değişikliğine gitmek sanıldığı kadar kolay olmayacaktır.

Stratejik yetenek yönetimi ise alan seçimi yapmadan önce bireye somut, bireysel ve bilimsel veriler sunar. Bu veriler eşliğinde daha net seçimler yapmak, ikilem yaşamamak ve pişmanlık duymamak kolaylaşır. Seçeceğimiz mesleği yapabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için bu mesleğin gerektirdiği ilgi, bilgi ve beceriye ihtiyacımız vardır. Bilgi alan seçimi sonrasında kazanılacaktır. İlgi ve beceri ise alan seçmeden önce tespit edilmelidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Başarıyı Nasıl Destekliyor?

Kariyer planı çıkarırken farklı methodlarla çalışan pek çok danışmanlık merkeziyle irtibat kurabilirsiniz. Stratejik yetenek yöntemi de bunlardan birisidir. Henüz Türkiye’de yaygınlık kazanmamış olup Harvard ve Stanford Üniversitelerinin kullanmakta olduğu bir yöntem. Biz bu yöntemi danışanlarımızla aktif olarak kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde bilimsel verilerden de faydalanılarak danışanlarımıza 21. Yüzyılın en ideal kariyer planını çıkarmayı hedefliyoruz.

Plan yaparken uzun vadeli düşünüyor ve bugün yaptığımız planın gelecek 10, 20, 30, 40 yıl sonraki sonuçlarını ele alıyoruz. Yöntemin başarıya katkılarını aşağıda kısaca özetleyelim;

Hedef Belirlemeyi Kolaylaştırıyor

Hedef belirlemek sınav başarısı için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bir hedefe sahip olmak, hedefe ulaşmak için ihtiyacımız olan itici gücün yani motivasyonun gelişmesini sağlıyor. Öğrenciler belirli bir hedefleri olmadığında neden çalışmaları gerektiğini, çabalarının sonucunda ne kazanacaklarını somutlaştırmakta zorlanırlar. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde belirgin, öznel ve nitelikli hedef belirlemek mümkün hale gelir.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerle Amaca Ulaşmak Kolaylaşır

Yöntem, ulaşılmak istenen ana hedefe giden yolda büyük hedefi küçük hedeflere bölüştürür. Böylece hedeflerinizi takip etmek ve yönetmek daha kolay hale gelir. Performansınızı daha net şekilde görebilir, temponuzu istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Üstelik ihtiyaç duyduğunuzda yeni hedefler ekleyebilir veya değişikliklere gidebilirsiniz. Ayrıca kısa sürelerle başardığınız hedefler büyük hedefi de başarabileceğinize olan inancınızı artırır.

Çok daha Kolay Motive Olur ve Dikkat Dağıtıcılara Karşı Özdenetim Sağlayabilirsiniz

Belirlediğiniz öznel ve nitelikli hedef sayesinde sınava hazırlanmaya daha kolay motive olursunuz. Belirlenen hedef her şeyiyle size özeldir. Kişiliğiniz, ilgileriniz, beklentileriniz, yetenekleriniz, zekanız ve akademin birikiminiz gibi pek çok detay ele alınarak belirlenmiştir. Dolayısıyla bu hedefe ulaşma arzunuz da daha yüksek olacaktır. Bu da daha kolay motive olmanızı, karşılaştığınız zorluklarla daha rahat başa çıkmanızı sağlayacaktır.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kolay motive olduğunuz gibi dikkat dağıtıcılarla da daha kolay başa çıkabilirsiniz. “Ulaşmak istediğim bir hedefim var; zamanı iyi yönetmeli, bana faydası olmayan şeyleri dışarıda bırakabilmeliyim.” Diyebilirsiniz.

Kolay Organize Olup, Performansınızı En İyi Şekilde Kullanabilirsiniz

Sınava hazırlık sürecinde istenilen verimi almak için sadece hedef belirlemek yeterli değil. Öğrencilerin zamanlarını etkin kullanabilmesi için verimli ders çalışma tekniklerini de öğrenmesi gerekir. Aynı zamanda her öğrenci birbirinden farklı şekilde öğrenir. Biri için en verimli öğrenme stili görsel öğrenme stili iken, diğeri için işitsel ya da kinestetik öğrenme stili olabilir.

Öyleyse bu süreçte verimli çalışabilmek için öğrenme stiline uygun bir çalışma programı geliştirmek gerekir. Sınava hazırlık sürecinde tüm bu detayları ele almak, planlamak ve uygulamak kolay olmayabilir. Nereden başlayacağınızı veya nasıl yapacağınızı bilmiyor olabilirsiniz.  Stratejik Yetenek Yönetimi ile sınava hazırlık sürecinizde bu ihtiyaçlarınıza da yanıt bulursunuz.

LGS’ye Hazırlanırken Ders Dışı Faaliyetlere de Zaman Ayırabilirsiniz

Sınava hazırlanırken verimli ders çalışmak, plan-program yapmak ve bu planlara sadık kalmak çok önemlidir. Ancak aralıksız ders çalışmak verimli ders çalışmak değildir ve bir süre sonra çalışma isteğinizin azalmasına neden olur. Hem zihniniz hem bedeniniz yorulur ve ders çalışma zamanları gözünüzde büyümeye başlar.

Stratejik yetenek yöntemi ders çalışma süreleri dışında keyif alabileceğiniz aktivitelerle kendinizi motive etmenizi önerir. Etkili zaman yönetimi tekniklerini geliştirdiğinizde de kişisel ilgileriniz için ayırabileceğiniz vaktiniz kalır. Böylece akademik hayatınız ile kişisel yaşantınız arasında bir denge kurma imkanı bulursunuz. Bu denge daha mutlu olmanızı sağlar ve motivasyonunuza da olumlu etki eder.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Daha Az Sınav Stresi ve Gelecek Kaygısı Yaşarsınız

Stresin en büyük nedeni sınava yüklenen anlam ve başarısızlığa yönelik olumsuz düşüncelerdir. Sınava stratejik yetenek yöntemiyle hazırlandığınızda potansiyelinizi görür ve başarılı olmak için yapmanız gerekenleri tespit edersiniz. Belirsizliğin ortadan kalkması ve önyargılardan uzak kendi potansiyelinize ait somut kanıtları görmek sizi rahatlatır. Gelecekte sizi nasıl bir yol haritası bekliyor kolayca öngörebilirsiniz.

Ne yaparsanız sonucunda ne olur? potansiyel çalışma koşulları neler? Mezuniyet sonrası ortalama maaş ve deneyim sonrası maaşlar nasıl? Ve benzeri mesleğinize yönelik detayları bilmek geleceğinize yönelik duyacağınız kaygıyı da azaltacaktır.

Karar Sürecinde Siz ve Ailenizi Ortak Noktada Buluşturur

Sınava hazırlık sürecinde karşılaşılan bir diğer konu da öğrencinin hedefleriyle ailelerin beklentilerinin uyuşmamasıdır. Ailelerinin çocuklarına yönelik gerçekdışı beklentileri olabilmektedir. Aileler çocuklarının performansına, ilgilerine, yeteneklerine, karakteristik özelliklerine ya da potansiyeline bakmaksızın mesleki yönlendirme yapabilmektedir. Aileler kariyerlerinde veya eğitim hayatlarında karşılaştıkları zorluklardan çocuklarını korumaya çalışırken daha büyük mutsuzluklara neden olabilirler.

Stratejik yetenek yönetimi ile öğrencinin ilgileri, becerisi, bilgi düzeyi, karakteristik özellikleri gibi meslek belirlemede önemli olan kriterler belirlenir. Testlerden edinilen sonuçlar ve klinik değerlendirmeler ailelerle detaylı şekilde paylaşılır. Ailelere neden-sonuç bağlamında yapmak istedikleri mesleki yönlendirmenin çocuk için doğru olup olmadığı detayları ile anlatılır.

Tıpkı danışmanlık alan öğrenciler gibi ailelere de mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri detaylarıyla anlatılır. Bu bilgiler ışığında aileler de rahatlar ve çocuklarıyla ortak dil kullanmaya başlayabilirler.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Hayal Kırıklığı Yaşama Olasılığınız Azalır

Sınava hazırlanırken Stratejik yetenek değerlendirmesi ile kariyerinizi planladığınızda geleceğe yönelik alacağınız riskleri azaltmış olursunuz. Böylece gelecekte hayal kırıklığına uğrama olasılığınızı eleminize edersiniz.

“Başarılı olacak mıyım? bu okul benim için uygun mu? Seçtiğim alan benim için doğru mu? Bu alanda hangi mesleklere yönelebilirim? Bu mesleklerden hangisi benim için daha doğru? Seçtiğim meslekte iyi bir kazanç elde edebilir miyim?” gibi geleceğe yönelik kaygılarınızın olası cevaplarını öğrenirsiniz. Ve kaygılarınızdan arınmış, berrak bir zihin ile sınava hazırlanırsınız.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve kariyerinizi birlikte planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Zaman yönetimi teknikleri çoğunlukla uygulaması kolay, keyifli ve akılda kalıcıdır. Ancak pratik olmasına rağmen bu tekniklerin kullanım sıklıkları oldukça düşüktür. Pek çok birey sıklıkla zamansızlıktan yakınır. Neredeyse herkesin zamansızlıktan yetişmeyen işleri, vakit ayırılamayan hobileri, arkadaşları ve biriken yapılacaklar listeleri vardır. Biriken işler, bireysel ve sosyal ihtiyaçlara yeterince vakit ayırılamaması ise motivasyonu ve işlevselliği olumsuz etkiler.

Adeta kar topu etkisiyle negatif enerji artar, stres, kaygı, agresyon olarak duygu, düşünce ve davranışlarımıza yansır. Kişisel zamana özen göstermek, ders veya mesai dışı faaliyetlere zaman ayırmak oldukça önemlidir. Kendimize, keyif aldığımız etkinliklere veya kişilere vakit ayırmamız enerjimizi, iletişimimizi ve davranımımızı doğrudan etkiler.

Başarılı olmak için yapılan en büyük yanlışlardan birisi tüm zamanı çalışmaya ayırmaktır. Bu hatayı hem öğrenciler hem de çalışan bireyler sıklıkla yapmaktadır. Mola vermeksizin çalışmak, kişisel ihtiyaçlara zaman ve enerji ayırmamak beraberinde başarısızlığı getirecektir. Hepimizin sürdürebileceği ortalama dikkat süresi bellidir. Bu sürenin üzerine çıkan çalışmalardan alınacak verim düşecektir.

Üstelik zaman yönetimi olmaksızın yapılan uzun soluklu çalışmalarda hata payı da artış gösterecektir.  Bu nedenle başarı elde etmek, verilen emeğin karşılığını alabilmek için dinlenmeye ve eğlenmeye zaman ayırılmalıdır.

Peki zamanı daha iyi organize etmek için kullanılabilecek yöntemler nelerdir? Bu tekniklerin yeterince kullanılmamasının nedeni nedir? Kişisel zaman yaratmak neden önemli? Zamanı yönetmek öğrenilebilir bir beceri mi? Zamanı verimli kullanmanın sağlayacağı avantajlar neler? Zamanı organize edememek beraberinde hangi sorunları getiriyor? Tüm soruların cevaplarına yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Popüler Zaman Yönetimi Teknikleri ile Hem Eğlenin Hem Zaman Kazanın

Günün 24 saat olduğunu, bir haftada 7 gün ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz olduğunu biliyoruz. Çalışıyor ya da öğrenciysek mesai ve ders saatlerimizi biliyoruz. Günde ortalama kaç saat uyuduğumuzu ve kaç saatimizin yolda geçtiğini biliyoruz. Yani zamanımızı harcayan, bizim yönetimimiz dışındaki tüm sorumluluk ve ihtiyaçlarımızın bilincindeyiz.

Peki arta kalan zamanı neden değerlendiremiyoruz? Veya neden işlerimizi yetiştiremiyor, kendimize zaman ayıramıyoruz? Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir.

Pek çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza ve yaptığımız işten verim alamamamıza neden oluyor.

Aşağıda kullanımı kolay, eğlenceli ve pratik teknikler önereceğiz. Kendiniz için uygun olanları inceleyebilir, birkaç deneme ile işlevselliğini test edebilirsiniz. İş, eğitim hayatınız için farklı, günlük yaşamınız için farklı teknikler de kullanabilirsiniz.

Kanban Tekniği ile Zaman Yönetimi

Kanban tekniği, ihtiyacımız olan fazla zamanı artırabilmek için mevcut iş ve sorumluluklarımızı planlama kolaylığı sağlamaktadır.  Kanban, zaman baskısını azaltırken, stres ve kaygıyı da dengelememizi kolaylaştırır. Bu teknik aracılığıyla zihnimizde dağınık halde duran tüm yapılması gereken işleri kağıda dökebiliriz. Böylece gözümüzde büyüyen işlerin hacmini, önemini ve ne kadar zamanımızı alacağını da görmüş oluyoruz.

Kanban tekniği dijital ortamda, bilgisayar programında, tahtada veya kağıt üzerinde hazırlanabilir. Bu tekniğe göre zaman baskısı yaşamamak için kişinin üzerindeki işler 3 gruba ayrılır. “Yapacaklarım, Yapmakta olduklarım ve yaptıklarım”. Bu 3 kategori başlığı yan yana yazılacak şekilde çalışma sayfasında 3 ayrı sütun oluşturulur.

1.       Yapacaklarım Sütunu

Yapacaklarım sütununa yapmaya başlamadığınız ama yapmanız gereken işleri yazmalısınız. Buraya yapmanız gerekenler kadar yapmak istediklerinizi de yazabilirsiniz. Yapılacaklar listesini yazılı olarak listelemek veya görselleştirmek kişinin üzerindeki işleri daha net görmesini sağlar. Dolayısıyla zaman yönetimi de daha kolay hale gelir.

Bu çalışma kişinin işlerini bitirmek için motive olmasını, zamanı daha verimli kullanmak için çabalamasını destekler. Aynı zamanda iş listesinin somutlaştırılması kişinin görevlerini yerine getirmesi için bir bağlayıcılık da sağlayacaktır. Üzerinizdeki işleri biliyor olmak başkalarının teklif ve ricalarına hayır diyebilmenizi kolaylaştırır. Ayrıca Kanban methodu ile üzerinizdeki işleri hafife almaz, işleri erteleyip biriktirmezsiniz.

2.       Yapmakta Olduklarım Sütunu

Yapmakta olduklarım sütununa yapacaklarım listesinden seçilen 3 iş yazılır. Bu 3 işe aciliyete göre öncelik verilmiş olabilir. Veya ilk olarak onlardan başlamak tercih edilmiş olabilir. Bu sütunda sadece 3 işe öncelik verilmesinin nedeni ise kişinin üzerindeki zaman ve performans baskısını azaltmaktır.

Daha fazla işin sırada beklediğini bilmek kişiyi işleri yarım bırakmaya veya baştan savma yapmaya itebilir. Böylece zaman yönetimi çok daha kolay hale gelir.

3.       Yaptıklarım Sütunu

Yaptıklarım sütunu ise kişinin yapıp bitirdiği işleri taşıdığı sütundur. Yapmakta olduklarım listesinde biten işler bu alandan silinip yaptıklarım alanına taşınır. Bu hem kişinin bitirdiği işleri görüp motive olmasını sağlar hem de psikolojik olarak kişiyi rahatlatır. Bu sütundaki işlerin artması bireyin üzerindeki işlerin azalmasını ifade eder. Bu nedenle bu sütunu doldurabilmek birey için ulaşılması gereken bir hedef niteliği taşır.

Yaptıklarım sütunundaki liste doldukça hissedilen tatmin de artacaktır. Kanban tekniğini uygulamak zaman baskısı yaşamamak için oldukça etkili. Üstelik işlerinizi tamamlamak ve artarak daha fazla iş üstlenmek için de motivasyon sağlar. İşlerinizi somutlaştırmanız üzerinizdeki işleri görmenizi, kendinizi buna göre organize etmenizi sağlar. Sorumluluklarınızı unutmaz, zamanlamayı kaçırmazsınız.

Neleri ne kadar sürede yapabildiğinizi görmek kendinizle de bir rekabete girmenizi sağlar. Bugün bunu yapabildiysem yarın daha iyisini yapabilirim düşüncesini tetikler. Daha iyisi olmasa dahi standardınızı korumak üzere sizi motive eder.

Eisenhower Matrisi Tekniği ile Zaman Yönetimi Becerinizi Geliştirebilirsiniz

Zamanı yönetme becerinizi geliştirmeye kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniğiyle başlayabiliriz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğe göre yapılması gereken işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir.

Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur. Böylece bireyin üzerindeki görev ve sorumluluklar önem ve aciliyet sırasına konur.

1.      Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Bu gruba giren işleri somutlaştırıp listelemek zamanımızı çalan işleri de net bir şekilde görmemizi sağlar.

Sosyal medyada zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma ve benzeri acil ve önemli olmayan işlerdir. Bu işlerle meşgul olmak zamanımızı daha efektif kullanmamız gereken dönemlerde zaman yok edici etkiye sahiptir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

2.      Acil Olan- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Bu grupta yer alan işler zaman yönetimi becerimizi olumsuz etkilemektedir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması ve 1 saat sonra kahve içmek için sizinle görüşmek istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda 1 saat sonra olacak bir görüşme için hazırlanmanız gerekmektedir.

Hayır diyebilmek ve bu tarz durumlarda yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmek gerekir. Böylece zaman baskısı yaşamamak için önceliklerinizi de belirlemiş olursunuz.

3.      Acil Olmayan-Önemli İşler

1 yıl sonra girilecek üniversite sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

4.      Acil- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan ve önemli işlerimizdir. İş hayatında yöneticilerimizden gelen taleplerde bazen bu kategoriye girebilmektedir.  Zaman yönetimi teknikleriyle bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Ancak çalışma koşullarımız bu tarz sürprizlere açık olmayı gerektirebilir. Stres yaşamamak için zaman planımızda bu tarz işler için boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

Zaman Yönetimi Teknikleri Neden Yeterince Kullanılmıyor?

Zamanı verimli kullanamamanın altında yatan nedenler bireysel, durumsal veya çevresel faktörler olabilir. Motivasyon düşüklüğü, erteleme davranışı, sorumlulukları önemsememe gibi bireysel nedenler zaman kullanımını olumsuz etkileyebilir. Zaman, iş ve güç dağılımı adil olmayabilir. Yani kişiye ihtiyaç duyulandan daha az sürede yapabileceğinden daha fazla iş yükü verilmiş olabilir. Dolayısıyla bu iş bireyin potansiyelini zorlar, yetersizlik, çaresizlik hissini besler.

Motivasyonu, özgüveni düşürür. Dikkat dağıtıcılar, plan dışı talep ve beklentiler, trafik vb. faktörler de zaman kullanımını olumsuz etkiler. Tüm bunlar zaman yönetimi becerisine duyulan ihtiyacı artıran etkenlerdir. Ancak zamanın kontrolü kaybedildiğinde düzene girmek ve sağlıklı bir ritim tutturmak özen ve zaman ister. Kimi insanlar çok çalışmaktan ve kişisel zaman yaratamamaktan dert yanar.

Kimi insanlarsa zamanlarını verimli kullanabilecekleri sorumlulukları, işleri olmadığı için zamanı yönetemezler. Biri çok çalışıp, kişisel zaman yaratamamakla sonuçlanır. Diğeri ise miskinliğe, hareketsizliğe ve sık sık erteleme davranışına neden olabilir. Kendi ritminizi bulabilmeniz ve zamanınızı yönetebilmeniz ise bilinçli farkındalık gerektirir.

İlk etapta kağıt kalemle veya dijital uygulamalarla zamanınızı planlayabilirsiniz. Hatırlatıcılar, alarmlar kurabilirsiniz. Zamanla işleriniz düzene girmeye başlar, zamanı yönetmek kolaylaşır ve kişisel zamanınız da artar. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetme Teknikleri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Zaman Yönetimi Becerinizi Geliştirmek için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Zamanı verimli kullanmayı her yaşta ve her koşulda öğrenebilirsiniz. Aslında bu teknikleri öğrenebilmenin en önemli kaynağı motivasyondur. Zamanınızı verimli kullanmayı, kişisel ilgilerinize ve ihtiyaçlarınıza zaman ayırmayı istiyorsanız, teknikleri kolayca öğrenebilirsiniz. Bu tekniklerle belirli bir düzene girdikten ve alışkanlık edindikten sonra kendi bireysel tekniklerini dahi geliştirebilirsiniz.

Zamanı verimli kullanmak eğitim hayatınızdan başlayarak, profesyonel yaşamınıza, kişisel işlerinize, ilgilerinize, sosyal yaşamınıza kolaylık sağlar. Bu sayede hem başarılı, disiplinli, dakik bir çalışan/öğrenci olabilir hem de kendinize ve sosyal yaşama zaman ayırabilirsiniz. Kendinize zaman ayırmanız, eğitim ve iş dışında da alışkanlık ve rutinler edinmeniz motivasyonunuzu artırır. İşinizi daha keyifli yapar, iş dışı zamanların tadına daha çok varırsınız.

Ancak tüm önerilerimizi denemiş ve verim alamamış olabilirsiniz. Veya önerilerimizi deneyecek enerjiyi, zamanı bulamıyor olabilirsiniz. Böyle bir durum söz konusuysa zamanı yönetmek için profesyonel destek alabilirsiniz. Bu destek sayesinde zaman kullanımınızı olumsuz etkileyen faktörleri tespit edersiniz. Zamanı verimli kullanmak için hangi yöntemleri kullanabileceğinizi öğrenirsiniz. Zamansızlığın yol açtığı olumsuzluklardan çok daha kısa sürede kurtulabilirsiniz.

Zaman yönetimi tekniklerini öğrenip, uygulamaya başladığınızda beraberinde kişisel ve mesleki tatmin elde edebilirsiniz.

 

Read More

Kişilik testleri, kişilerin kendilerine ait özelliklerini daha iyi tanımalarını ve bu özelliklerle de kendilerini tanıtabilmelerini sağlamaktadır. Kimi zaman kişilik testi talebi bireyin kendisinden gelirken, kimi zamansa aile, okul veya iş verenler talep edebilmektedir. Kişilik testi sonuçları bireyin karakteri, güçlü ve zayıf yönleri hakkında kapsamlı bilgi vermektedir. Pek çok birey kişilik özelliklerini bildiğini düşünmektedir.

Oysa kişilik özelliklerimiz bulunduğumuz ortama, etkileşimde olduğumuz insanlara ve gruplara göre esneyebilir. Ancak bu esneme sağlıklı sınırlar içerisinde olduğu sürece kişinin benlik bütünlüğüne hitap edecektir. Kişi kendini rahat hissetmediği, kişiliğiyle, ilgileriyle veya becerileriyle uyuşmayan ortamlarda çokça zorlanabilir. Bu zorlanım bireyi, bulunduğu ortama uyum sağlayabilmek için daha fazla esnemeye itebilir.

Ancak kişi kişilik sınırlarını aşan, öz benliğiyle çatışan bir noktaya gelmeye zorlanırsa olumsuz getirileri olacaktır. Aynı şekilde kişi, bu tarz ortamlarda tolare edebileceğinden daha uzun süre kalmamalıdır. Aslında eğitimde, profesyonel hayatta, kariyer basamaklarının her birinde görülen motivasyon eksikliğinin bir nedeni de budur.

Bireyler hatalı alan veya meslek seçimi yapabilmekte ve bu hatanın sonuçlarına bir ömür boyu katlanmak zorunda kalabilmektedir. Bu zorlanımsa kişinin zaman içerisinde kendi benliğine ve olduğu kişiye ters düşmesine neden olacaktır. Bir bireyin eğitimine veya mesleğine yönelik motivasyon eksikliği sadece birey için değil tüm organizasyon için olumsuz sonuçlar doğurur.

Bu nedenle kişilik testleri bireyin kendini tanıması, kendini nasıl daha iyi tanıtacağını öğrenmesi için önemlidir. Özellikle kariyer belirleme sürecine girerken mutlaka kişilik testi yaptırılmalıdır. Bu sayede kişi baskın özelliklerini, güçlü ve zayıf yönlerini daha detaylı keşfedebilir. Bu keşif sayesinde daha mutlu ve başarılı olabileceği bir alana, mesleğe yönelebilir. Kariyer seçiminde zayıf yönler, güçlü yönler kadar, belki de fazla öneme sahip.

Peki kişilik nedir? Kişilik testi sonuçları bize neyi verir? Kişilik testi ile kariyer seçiminin ilişkisi ne? Kişilik özelliklerini bilmeden kariyer belirlemenin dezavantajları neler? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Ve Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Kişilik Nedir ve Kişilik Testleri Hangi Amaçla Yapılır?

Kişilik, bireyin doğuştan getirdiği ve sonradan kazanılan, tutarlı olarak sergilenen ve bireyi diğerlerinden ayıran özellikleridir. Kişiliğin gelişiminde genetik etkenler daha çok bireyin potansiyelinin belirlenmesinde etkilidir. Çevresel faktörler ise bu potansiyelin kullanımına yönelik etki etmektedir.

Genetik etkenler arasında anne babanın zekâ düzeyi, kişilik özellikleri, ilgileri ve becerileri yer almaktadır. Çevresel etkenler arasındaysa beslenme ve beş duyu ile elde edilen deneyimler yer almaktadır. Ayrıca bireyin içinde doğduğu aile ve özellikle de anne baba ile olan ilişkiler oldukça önemlidir. Kişilik gelişiminde çevre de kişiliğin şekillenmesinde en az aile kadar önemli rol oynamaktadır.

Çocuk büyüdükçe sosyal çevresi ve etkileşim ağı genişlemektedir. Büyümeyle birlikte çocuğun karakter gelişiminde ailenin etkisi azalırken arkadaş çevresi, okul, öğretmen, kültür ve sosyal yapı etkili hale gelmektedir. Kişilik yaşamın ilk 6 yılında belirgin şeklini almaya başlasa da çoğunlukla tamamlanması ergenliği bulmaktadır. Sağlıklı kişilik bireyin duygu, düşünce ve davranış boyutlarında dengeli ve tutarlı bir bütünlük kurmasıyla oluşmaktadır.

Kişilik testleri ise bireyin doğuştan gelen mizaç özellikleriyle, çevresel faktörlerin etkisiyle gelişen kişiliğinin somutlaştırılmasını sağlar. Bireyin kişiliğiyle ilgili bilgileri edinebilmek yani bireyi başkalarından ayıran temel nitelikleri tespit etmek amacıyla kullanılır. Objektif ve projektif testler olarak ikiye ayrılır. Yaygın olarak uygulanan testler objektif testlerdir. Bu testlerde uygulayıcının yorumundan ziyade test sonucuna odaklanılmaktadır.

Klinik gözlem sonuçlardan sonra gelmektedir. Sıklıkla uygulanan objektif testler; Minesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI) ve 16 PF Kişilik Envanteridir. Özellikle işe alım sürecinde kişilik testi uygulamaları oldukça yaygındır. Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Ve Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yaşam Boyu Başarıya Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Testleri Sonucunda Hangi Bilgileri Ediniriz?

Sosyal yaşam içerisinde ve özellikle de yeni katıldığımız ortamlarda kendimizi ifade ederken olduğumuz kişiden çok olmamız gereken kişi gibi davranabiliriz. Toplumun veya dahil olmak istediğimiz organizasyonun beklentileri davranışlarımıza etki edebilir. Ancak bulunduğumuz ortama ve kişilere alıştığımızda sahip olduğumuz kişilik özelliklerini sergilemeye başlarız. Sergilediğimiz kişilik özelliklerimiz ise dahil olacağımız sosyal grup veya organizasyon için önemlidir.

Beklentileri karşılayabilecek miyiz, uyum sağlayabilecek miyiz, fayda veya zararımız olur mu bu grup üyelerince önemlidir. Kişilik testleri de tam olarak bu bilgi ihtiyacını karşılar. Güçlü ve zayıf yönlerimizi ortaya çıkarır. Baskın kişilik özelliklerimizi, iletişim ve uyum becerilerimizi gösterir. İçedönük, dışadönük, çözüm odaklı, problem odaklı, pasif, girişken, agresif, sakin, lider veya takım üyesi. Test sonuçları bireyle ilgili pek çok bilgiyi barındırır.

Hatta bu bilgilerin bir kısmı bireyin farkında olmadığı kişilik özelliklerine yönelik olabilir. Kişi bu özelliklerini sevmiyor ve inkar ediyor veya bu özelliklerini fark edecek durum ve ortamlarla karşılaşmamış olabilirler. Test sonuçlarıyla kendini daha yakından gören bireyler özellikle farkında olmadıkları güçlü yönlerini daha verimli kullanabilirler. İş verenler içinse bu bilgiler işe alım kararını ve organizasyon içerisindeki konumlandırmayı etkiler.

Kişilik Testinden Elde Edilen Sonuçlarla Kariyer Planı Çıkarmak Çok Daha Kolay

İşe alım kadar, görev değişikliği, terfi, rotasyon süreçlerinde de kişilik testleri önem kazanmaktadır. İş veren, test sonuçlarına göre adayın sahip olduğu özelliklerin organizasyonu için faydasını veya zararını değerlendirebilir. Örneğin; stresle başa çıkmakta zorlanan bir aday stresli bir işte çalışmakta zorlanabilir. Yaratıcılığı yüksek olan bir aday, monoton bir işte sıkılabilir.

İçedönük bir aday açık ofiste, sürekli iletişim gerektiren bir işte çalışmakta zorlanabilir. Liderlik yönü güçlü olan bir aday grup üyesi olmakta zorlanabilir. Kişilik testi uygulamaları işe alımdan çok daha önce meslek seçimi aşamasında rol sahibidir. Kişilik özelliklerimiz meslek seçiminde de dikkate alınmalıdır.

Test sonuçlarından elde edilen bilgilerle bireyin hangi meslek alanında daha başarılı olabileceği veya hangi mesleklere yönelmesinin doğru olmayacağı belirlenebilir. Elbette bu kararda sadece kişilik testleri yeterli değildir. Zeka testleri, ilgi, yetenek testleri, mesleki norm ve beklentiler de bireyin meslek seçimine etki etmektedir.

Ancak seçim sürecini kişilik özelliklerinden bağımsız yapmak eksik bir değerlendirmeye neden olacaktır. Dolayısıyla da bireyin kariyer yönelimi çoğunlukla hatalı yapılmış olacak ve motivasyon kaybı beraberinde gelecektir.

Kişilik Testleri Kariyer Belirlemede Nasıl Bir Rol Oynuyor

Kariyer belirleme sürecinin en önemli aşamalarından birisi lisede yapılan alan seçimidir. Bu seçim çoğunlukla öğrencinin dönem derslerinden edindiği ortalama puanlara ve öğretmen değerlendirmelerine göre yapılır. Ancak çoğu derste başarılı veya başarısız olan öğrenciler için hangi alanın daha doğru olacağını seçmek zorlaşır.

Aslında tam da bu aşamada karar vermeden önce kişilik, zeka, ilgi ve beceri testleri yapılmalıdır. Bu sayede öğrenci çok daha sağlıklı bir alan seçimi yapabilir. Alan seçimi meslek seçimine giden aşamada en önemli karardır. Çünkü alan seçtikten sonra bazı mesleklere yönelebilme hakkı tamamen kaybedilir.

Alan dışında kalan meslekleri kazanmak da, kabul edilmek de zorlaşmaktadır. Bu nedenle alan seçerken uzun vadeli değerlendirme yapılmalı, bu aşamada meslek alternatifleri de dikkate alınmalıdır. Kişilik testleri mesleki yönelim hakkında önemli bilgiler verir. Çünkü her mesleğin başarılı olabilmek ve mesleği sürdürebilmek için sahip olunması gereken kişilik özellikleri vardır. Örneğin; bir asker, polis veya sağlık personeli soğukkanlı olabilmelidir.

Bir öğretmen sabırlı, sevecen ve adil olabilmelidir. Bir psikolog objektif, dikkatli ve iyi bir dinleyici olabilmelidir. Bir sanatçı, mimar yaratıcı olabilmelidir. Bir sporcu azimli, dakik, planlı olabilmelidir. Yine pek çok iş veren için çalışanlarının uyumlu, çözüm odaklı, yaratıcı, düzenli, planlı olması önemlidir.

Kişilik testleri sonucunda güçlü yönlerimizi daha belirgin hale getirip zayıf yönlerimizi geride tutacak mesleklere yönelebiliriz. Daha bilinçli ve bireysel seçimler yapabilir, böylece hem bireysel başarımızı hem de organizasyon başarısını destekleyebiliriz. Uygulaması ve değerlendirmesi son derece basit olan bu testler sayesinde bireysel ve organizasyonel kazanımlar artar.

İş verenler, işe aldıkları personelle ilgili daha az soru işareti taşırlar. Doğru adaya daha kısa sürede erişebilirler. Bu nedenle alan ve meslek seçimi öncesinde ve işe alım sürecinde kişilik testi yapılması önerilmektedir. Meslek Seçmeden Önce Kendinizi Keşfedin ve Kişilik Özellikleri ile Uyumlu Meslek Seçimi Yapmak yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Testleri Yaptırmadan Hedef ve Kariyer Belirlemek Başarı Oranını Düşürüyor

İş hayatında kariyer planlaması ve kariyer başarısı hem bireyler hem aileler için büyük önem taşımaktadır. Özellikle günümüzde bilinçli kariyer planlamak çok daha önemli hale geldi. Eğitimde ve istihdamda ciddi bir rekabet var. Adaylar çok donanımlı ancak istihdam sınırlı. Dolayısıyla işsizlikle başa çıkabilmek için kariyer planını olabildiğince erken ve detaylı yapmak gerekiyor.

Ancak bu süreçte kişilik özelliklerini dikkate almak çoğunlukla ihmal ediliyor. Ailelerin ve öğrencilerin yönelimi popüler, prestijli veya çok kazandıran meslekler olabiliyor. Fakat bir meslekte başarılı olmak için o mesleği tercih etmek yeterli değildir. Meslekte başarılı olmak için gereken kişilik özelliklerini de taşıyabilmeniz gerekir. Eğitim hayatınızdan başlayarak kendinizi mesleğiniz içerisinde kanıtlayacağınız sürece kadar pek çok zorlukla karşılaşabilirsiniz.

Zorluklarla baş edebilmenizde ise karakteristik özellikleriniz önemli bir role sahiptir. Kişilik özelliklerinizin mesleki beklentilerle örtüşmesi bu zorluklarla başa çıkmanızı kolaylaştıracaktır. Bu nedenle kişilik testleri son derece önemlidir. Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapmak için profesyonel danışmanlık alabilirsiniz. Okul öncesi eğitim döneminden itibaren eğitim hayatınızın herhangi bir aşamasında destek alarak kariyerinize yön verebilirsiniz.

Yine kariyerinizi belirleyip, mesleğinizi seçtikten sonra da destek talebinde bulunabilirsiniz. Bu sayede mesleğinizde nasıl daha başarılı olabileceğinizi öğrenebilir veya kariyer değişikliği fırsatlarını yakalayabilirsiniz. Tüm bu süreçle ilgili bizimle iletişime geçebilir Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Danışmanlığı hizmetimizden faydalanabilirsiniz.

Aba psikoloji olarak kariyer gelişiminizi önemsiyoruz. Kariyere bilinçli yön vermek sadece mesleki doyum elde etmek için gerekli değildir. Mesleğinizde elde edeceğiniz başarı ve mutluluk sayesinde hayatınızın her alanına mutluluğunuzu taşıyabilirsiniz. Biz Aba ailesi olarak bireylerin kendilerini ve yeteneklerini keşfetmesine destek oluyoruz.

Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleri ile çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Doğru meslek seçimi yapmak için bizimle iletişime geçebilir, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı  alabilirsiniz.

Read More

Yurtdışında okumak 21. yüzyıl içerisinde ve özellikle de son yıllarda çokça talep görüyor. Artık pek çok öğrenci üniversite eğitimlerine yurt dışında devam etmek istiyor. Ön lisans, lisans ve yüksek lisans programları talep görüyor. Yanı sıra yaz okulları, dil ve sanat okulları da talep gören programlar arasında. Yurtdışı eğitimi özelliklede global sahası olan mesleklerde önem kazanıyor.

Özgeçmişinde kısa süreli de olsa yurtdışı eğitim veya yaşam deneyimi olanlar kazançlı çıkıyor. Ancak alınacak eğitim, çalışılacak sektör ve tabi yurtdışında geçirilen sürenin niteliği kariyerimizde önemli rol oynuyor. Eğitim alınan bölüm mesleğinizle ilintili değilse bu tecrübeden beklediğiniz avantajı yakalayamayabilirsiniz. Aynı şekilde çalışacağınız sektör ve organizasyon uluslararası düzeyde iş yapmıyorsa bu deneyiminiz sizi öne çıkarmayabilir.

Yurtdışında uzun süre kalmış olabilirsiniz. Ancak geçirdiğiniz süreyi iyi değerlendirememiş olabilirsiniz. Örneğin; dil okuluna gitmiş ancak döndükten sonra yeterince üzerinde durmadığınız için konuşma pratiğinizi yitirmiş olabilirsiniz. Yurtdışında sizin kadar uzun süre geçirmemiş ama kaldığı süreyi iyi değerlendirmiş olan biriyse daha avantajlı olabilir. Dolayısıyla yurtdışında okumak her durumda sizi öne çıkaramayabilir.

Aslında kariyerinizde ilerlemek için attığınız her adım gibi yurtdışı eğitiminizi de iyi planlamalısınız. Bu eğitimi neden istiyorsunuz? Mezuniyet sonrası bu eğitime yönelik beklentileriniz neler? Yurtdışında almak istediğinizle yönelmek istediğiniz meslek aynı mı? Yurtdışında yaşamayı, çalışmayı veya ülkenize döndüğünüzde global bir işi sürdürmeyi istiyor musunuz? Yurtdışı eğitiminizi planlarken nelere öncelik verdiniz?

Seçtiğiniz okul, bölüm ve meslek beklenti, istek, ilgi ve becerilerinizle ne kadar örtüşüyor? Karakteristik özellikleriniz bu mesleği yapmaya ne kadar uygun? Aslında yurtdışında okumak için karar verirken tüm bu sorulara da cevap verebilmek gerekiyor. Çünkü bu detaylar yeterince iyi düşünülmez, cevaplanmazsa eğitimden beklenen başarı ve verim elde edilemeyebiliyor.

Peki yurtdışı eğitim planlanırken nelere dikkat edilmeli? Bölüm ve meslek seçimi yaparken nelere bakılmalı? Seçilecek okul, ülke ve eğitim kadrosu kariyerimiz açısından önemli mi? Daha bilinçli ve planlı bir tercih yapmak için profesyonel destekten faydalanmak gerekir mi? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yurtdışında Okumak İsteyenler İyi Bir Kariyer Planı Çıkarmalı

Yurtdışında eğitim almak isteyen öğrenciler tıpkı yurt içinde olduğu gibi seçim yapmadan önce iyi bir planlama yapmalıdır. Öğrenciler çoğunlukla yurtdışı eğitimi almaya odaklanmakta ancak bu eğitimi yeterince iyi planlamamaktadır. Bu durum yurtiçinde eğitim alacak pek çok öğrenci için de geçerlidir. Neredeyse tüm öğrenciler üniversite eğitimi almayı hedefler ancak bu hedeflerini yeterinde detaylı şekilde planlamazlar.

Planlama eksiklikleri ise zaman yönetimini zorlaştırır, motivasyonu olumsuz etkiler. Dolayısıyla yurtiçi veya yurtdışı eğitim fark etmeksizin amaç diploma almaktan çok nitelikli diploma almak olmalıdır.

Yurtdışında Okumak İstiyorsanız Hedefinizi Detaylı Planlayın

Hedef belirlemek motive olmanızı, olası riskleri hesaplayabilmenizi ve organize olabilmenizi sağlar. Hedefi olan bir birey hedefine ulaşmak için ihtiyaç duyacağı kaynakları çok daha iyi tespit eder. Daha planlı, programlı ve disiplinli çalışabilir. Eğer belirlenen hedef bireyin ilgileriyle, istekleriyle, kişiliği ve beklentileriyle uyumluysa zorluklarla başa çıkmak kolaylaşır. Ancak bir hedefin erişilebilir olması için mutlaka belirgin bir hedef olması gerekir.

“Üniversiteyi yurtdışında okumak istiyorum!” bir hedeftir. Ancak yeterince belirgin değildir. Bu hedefi daha belirgin hale getirmek için detaylandırmalı, kısa ve uzun vadeli hedeflere dönüştürmek gerekir. Örneğin; Harvard Üniversitesinde Psikoloji Eğitimi almak istiyorum gibi. Hedefinizi belirginleştirdikten sonra bu hedefe ulaşmak için neler yapmanız gerektiğini tespit edip, planlayabilirsiniz.

Hangi sınavlara girmeniz gerekiyor? Bu sınavlara hazırlanmak için profesyonel desteğe ihtiyacınız olacak mı? Günde kaç saat çalışmalı, ne kadar soru çözmelisiniz? Yabancı dil bilginiz nasıl ve ilerletmeniz gerekiyorsa neler yapmalısınız? Gideceğiniz ülkenin yaşam koşullarını, kültürünü biliyor musunuz? Yaşam maliyetleri neler, konaklama, beslenme, sağlık, ulaşım gibi ihtiyaçlarınızı nereden, nasıl ve ne kadara karşılayabilirsiniz?

İşte bütün bu sorulara vereceğiniz cevaplar hedefinizi daha belirgin ve planlı hale getirmenizi sağlamış olacak. Bu bilgileri toplarken, hedefinizi değiştirebilir veya geliştirebilirsiniz de. Yeterince bilgi toplamak karar vermenizde ve seçeneklerinizi belirlemenizde seni esneklik sağlayacaktır. Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Başarıyı Destekliyor ve Hangisi Daha Doğru: Sınav Sonucuna Göre Hedef Belirlemek mi Hedefe Göre Sınava Hazırlanmak mı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışında Okumak için Seçtiğiniz Bölüm ve Meslek İlgi ve Becerilerinizle İlişkili mi?

İlgi ve yeteneklerini mesleğine ve performans alanlarına dahil eden bireylerin iş tatmini ve motivasyonları çok daha yüksek olacaktır. Bu nedenle alan, meslek, okul, iş veren, sektör seçimlerimizde ilgi ve beceri alanlarını dikkate almak oldukça önemlidir. Bu sayede birey belki de bir ömür boyu hobi olarak gördüğü bir alandan geçimini sağlayabilir. Yaptığı işi sever, sevdiği işe değer katar.

Konfüçyüs’ün deyimiyle “Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış sayılmazsınız. Eğitiminize ister yurtiçinde ister yurtdışında devam edin, seçimlerinizi mutlaka bireysel özelliklerinizi dikkate alarak yapmalısınız. Alan, bölüm ve meslek seçimleri kariyerinize adım adım yön veren önemli dönüm noktalarıdır. Bir mesleğe yönelmek hayatınızın geri kalan 40-50 yılında nasıl bir hayat süreceğinizi büyük ölçüde belirleyecektir.

Mesleğinizi seçtiğinizde olası yaşam koşullarınızı, sosyal çevrenizi, gelir düzeyinizi de seçersiniz. Bu nedenle yurtdışında okumak için hazırlık yapıyorsanız mutlaka seçimlerinizde ilgilerinize ve becerilerinize de yer verin. Ancak şu da unutulmamalıdır; bir çocuğun/gencin bir alana ilgisi olabilir ama becerisi olmayabilir.

Becerisi olabilir ama ilgisi olmayabilir. İlgisi ve/veya becerisi olabilir ama bilgisi olmaya bilir. Hepsi olabilir ama sosyo-ekonomik, kültürel ve dönemsel koşullar bu meslek için uygun olmayabilir. Dolayısıyla doğru bir seçim yapabilmek için ilgi ve beceri alanları belirleyici olsa da tek etken değildir. Burada yine en başa dönüyoruz. Kariyerinizde başarılı olabilmek için tek bir etkeni dikkate almak yeterli değildir.

Kariyer planlamak çok yönlü değerlendirme yapabilmeyi gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Alan Seçimi Kariyer Yolculuğunun Rotasını Belirliyor ve İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişilik Özelliklerinizi Seçim Sürecine Dahil Ettiniz mi?

Kişilik özelliklerine göre meslek seçimi yapmak mesleki doyum, başarı ve mutluluk için oldukça önemlidir. Meslek seçimi yaparken çoğunlukla sınav başarısı, popüler meslekler ve mesleki kazanç dikkate alınır. Oysa meslekte başarıyla ilerlemek ve mutlu olabilmek için kişilik özellikleri, ilgi ve beceriler dikkate alınmalıdır.

Doğru bir meslek seçimi yapmak için kişinin ilk önce kendini objektif şekilde değerlendirmesi gerekir.

Bu değerlendirmeyi yapabilmek kolay değildir. Özellikle güçsüz yönlerimizi kabul etmekte çoğunlukla zorlanırız. Doğru bir mesleğe yönelebilmek için kişilik özelliklerimizi biliyor olmamız, güçlü ve zayıf yönlerimizi belirlememiz gerekir. Bununla da kalmaz doğru seçim için ilgi ve beceri alanlarımızın da göz önünde bulundurulması gerekir. Kişilik özellikleriniz meslek seçimi kadar, gideceğiniz ülkenin ve okulun belirlenmesinde de önemlidir.

Yurtdışında okumak isteyen öğrenciler için tüm bu öneriler caydırıcı gibi görünebilir. Ancak bu alt detayların düşünülmesi ve araştırılması hedefinizi güçlendirir ve özgüveninizi de artırır. Kimse bilmediği bir ülkede belirsizlikler içerisinde kalmak istemez. Aynı şekilde kimse uzun yıllar emek verip, maddi ve manevi yatırım yapıp seçtiği meslekten, aldığı eğitimden pişmanlık duymak istemez. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak karar verilmelidir.

Karar sürecinde profesyonel destek alarak üzerinizdeki iş yükünü de hafifletebilirsiniz. Yetenek Testi: Her Çocuğun Bir Yeteneği Var, Yeter ki Fark Edilip Desteklensin! Ve Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışında Okumak için Bütçenizi Erkenden Planlayın

Özellikle ülkemizden gidecek öğrenciler için yurtdışı eğitim ortalamanın çok daha üzerinde bir maliyete neden olmaktadır. Kur değişiklikleri de bu maliyeti günden güne artırabilmektedir. Eğitiminize aileniz destek verecekse mutlaka birlikte gitmeden önce bütçe planlaması yapmalısınız. Aylık ve yıllık harcamalarınızı her detayı düşünerek planlamalısınız. Yurtdışında maddi zorluk yaşamanız imkanlarınızın kısıtlanması dışında sizi psikolojik olarak da oldukça zorlayacaktır.

Bu noktada özellikle ailenin finansal desteği yurtdışı eğitim için yeterli olmayacaksa yurtdışı eğitim burslarını araştırmalısınız. Eğitim bursundan faydalanmanız maddi olarak sizi oldukça rahatlatacaktır. Bazı özel burslar sayesinde gelecekteki iş alanınızı dahi belirleyebilirsiniz. Bir diğer seçenekse ders gün ve saatleriniz dışında kalan zamanlarda çalışabileceğiniz ücretli bir iş bulmanızdır.

Yurtdışında okumak isteyenler part time çalışarak hem yönetici işlev becerilerini geliştirebilir hem iş hayatını erken tecrübe edebilirler. Çalışarak elde edilecek maddi kazanç ise ayrı bir kolaylık sağlayacaktır. Ülkenin kendi para birimiyle maaş almaksa hem öğrenciye hem aileye maddi rahatlık sağlayacaktır. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışında Okumak Profesyonel Destek ile Çok Daha Kolay

Yurtdışında eğitim almak isteyen öğrenciler avantaj ve dezavantajları öğrenmek ve daha bilinçli bir hazırlık yapmak için destek alabilirler. Alınacak yurtdışı eğitim danışmanlığı öğrencilerin ve ailelerin olası riskleri minimuma indirmesini sağlayacaktır. Ülkelerin yabancı öğrencilere yaklaşımı, üniversitelerin kabul koşulları, maliyet hesaplamaları gibi pek çok detaya bakılmalıdır.

Pek çok aile kısa sürede bu kadar fazla konuya yoğunlaşamadığı için yurtdışı eğitimden kaçınmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki öğrenci istediği ve aile destek sağladığı sürece avantajlar dezavantajlardan çok daha fazladır.

Aba psikoloji olarak yurtdışında okumak isteyen danışanlarımıza bu işin mutfağında olan uzmanlarımızla destek veriyoruz. Kaliteli bir hizmet için özellikle üniversiteyi, akademik süreci ve tüm gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Çalıştığımız alanlar itibariyle özellikle eğitim ve yüksek öğrenim eğitimi konusunda tüm aşamaların sistematiğini kurarak öğrencilerimize gereken her türlü desteği sağlıyoruz.

Eğitim, yüksek öğrenim ve özellikle de öğrencilerin kendi bireysel stratejik yetenek yönetimine bakarak değerlendirme yapıyoruz. Uyguladığımız test, envanter ve klinik değerlendirmelerle danışanlarımız için en doğru tercihleri belirliyoruz. Aba psikoloji olarak tüm bu hizmetleri sağlıyor ve danışanlarımıza tüm ihtiyaç konularıyla ilgili rehberlik ediyoruz. Dolayısıyla Aba psikoloji olarak stratejik iş ortaklarımızla beraber sahip olduğumuz deneyimli kadroyla kariyer planınızda yanınızdayız.

Yurtdışında okumak için motivasyonu ve potansiyeli olan gençlerimizin hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmak istiyoruz. Yurtdışı eğitiminin doğru planlandığında kariyer gelişimine son derece önemli etkisi olduğunu tecrübelerimizle biliyoruz. Potansiyeli olan pek çok öğrenci yurtdışı eğitime yönelik sahip oldukları eksik, yanlış bilgilerle önyargı geliştirebilmektedir.  Önyargılar ise uluslararası anlamda başarı elde edebilecek nice gencin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır.

Siz de yurtdışında okumak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba Academy sayfamızdaki yazıları ve Aba Yurtdışı Eğitim Youtube kanalındaki içerikleri de takip edebilirsiniz.

 

Read More

Yüz yüze eğitim 6 Eylül Pazartesi günü tüm kademelerde ve tam zamanlı olmak üzere başlıyor. Pek çok kademede eğitim ve öğretim son iki yıldır online ve uzaktan sürdürülüyordu. Yüz yüze devam ettirilen eğitim kademelerinde ise kısıtlamalar getirilmiş ve seyreltilmiş eğitim modeli uygulanmıştı.

Sınıflardaki öğrenci sayıları azaltılmış, kapalı alan ve temas gerektiren etkinliklere de ara verilmişti. Bu yılsa alınan yeni önlemler, artan aşılamalarla yeni eğitim dönemine yüz yüze başlama kararı alındı. Öğrenciler okul ortamını, akranlarıyla bir arada olmayı ve sosyal yaşamı çok özlediler. Dolayısıyla eğitimde sınıflara dönülecek olması öğrenciler için coşkulu ve heyecan verici bir haber oldu.

Ancak iki yıldır uzaktan devam eden eğitimde yüz yüzeye dönmek endişeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle ebeveynler okulların açılıyor olmasıyla ilgili kaygı ve endişelerini çocuklara yansıtabiliyor. Nasıl korunacağız? Almamız gereken önlemler neler? Çocukların kaygı ve korkuları nasıl giderilebilir? Ve benzeri konularda merak edilen cevaplara yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Pandemide Öğrenci Olmak: Daha İyi Hissetmek için Beslenme ve Aktivite Önerileri yazımızdan faydalanabilirsiniz. Ayrıca Pandemi Sürecinde LGS’ye Psikolojik Hazırlık Nasıl Yapılmalı? Ve  Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Duygusal, Bilişsel ve Sosyal Gelişim İçin Oldukça Önemli

Akranlarla iletişimde olabilmek, aynı sosyal ortamı paylaşmak, bir arada olabilmek çocuk ve gençler için ihtiyaç. İki yıldır bu ihtiyacın karşılanabilmesi için fiziksel alanlar sanal ortamlara taşındı. Yüz yüze sohbet ve etkileşimlerin yerini online görüşmeler veya mesajlaşmalar aldı. Bu çağın çocukları ve gençleri teknolojiyle kardeş gibi büyüyor. Dolayısıyla dijital platformlar onlara hiç de yabancı değil.

Ancak onlar için bile fiziksel mesafeler rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Öğrenciler okul ortamını, okul düzenini, öğrencilik rutinlerini, sınıflarını özledi. Bu özlemin altında yatan pek çok ihtiyaç faktörü var. Pandemiden önce pek çok öğrenci okulun bu denli önemli ve değerli olduğunun farkında değildi. Sınavlara hazırlanmak, zaman baskısı, müfredat ve benzeri nedenlerle okulun olumlu yönleri geri planda kalıyordu.

Oysa okul bilginin edinildiği bir ortamdan ibaret değildi. Okulda yüz yüze eğitim aracılığıyla öğrenciler sosyalleşirler. Farklılıklar içinde uyum yakalamayı, empati kurmayı, hoşgörüyü, paylaşmayı, saygı duymayı öğrenirler. Okul sayesinde öğrenciler kendilerini değerlendirebilirler, adeta okul bir ayna görevi görür. Bu sayede çocuk kendini akademik, sosyal, karakteristik açılardan değerlendirir, sınıflandırır ve derecelendirir.

Okul ortamında kurallar vardır, disiplin vardır. Ve öğrenciler kural ve disiplinden hoşlanmıyor gibi görünseler de sınırları belli bir organizasyon içerisinde kendilerini daha güvende hissederler. Tıpkı evimiz gibi okulumuzda da konuşulan ve konuşulmayan kurallar olsun isteriz. Bu kurallar bizim sınırlarımızı belirler. Bu sınırlara sadık kalmak bizi güvende tutar. Yüz yüze eğitim ile öğrenmek daha kolay hale gelir.

Online eğitime kıyasla dikkat süresi sınıf ortamında daha uzundur. Öğrenmeye yönelik motivasyon çoğu öğrenci için sınıf ortamında daha yüksektir. Doğrudan iletişim kurabilmek, göz kontağı kurmak, iletişimde beden dilini kullanabilmek etkileşimin kalitesini artırır. Okulun sağladığı tüm bu kazanımlar öğrencilerin duygusal, bilişsel ve sosyal açıdan gelişmesini destekler.

Yüz Yüze Eğitim Ailedeki Rollerin Karışmaması ve Günün Sağlıklı Şekilde Planlanabilmesi İçin Önemli

Pandemi sürecinde sağlığımızı riske atmaksızın eğitime devam edebilmenin en verimli yolu online eğitime geçişti. Ancak ilk geçiş sürecinde pek çok zorluk ve aksama yaşandı. Eğitimlere katılabilmek için evdeki çocuk sayısı kadar bilgisayara ihtiyaç duyulması, internet ihtiyacı bunların bir kısmıydı. Önemli bir diğer konu ise çalışan ebeveynlerin durumuydu.

İşe gitmek zorunda olduğu için evden eğitim alan çocuğunu emanet edecek kimsesi olmayan ebeveynler çok zorlandı. Evden çalışan ebeveynler içinse çocuklarla bir arada çalışmak kolay değildi. Küçük ama kalabalık hanelerde herkesin çalışmak için ayrı bir alana sahip olması mümkün değildi. Bunlar da beraberinde aksaklıklara neden oldu.

Dikkatler kolayca dağıldı ya ebeveynler işlerini aksattı ya öğrenciler derslerini, evdeki küçük çocukları oyalamakta çoğu zaman abilere, ablalara kaldı. Dolayısıyla ev içerisindeki roller bozuldu. Günlük rutinler ve planlamalar da aksadı. Uyku, uyanıklık saatleri, yemek saatleri, öğünlerin niteliği değişti. Fiziksel olarak yorgunluk yaşamayan bedenler için uykuya dalmak zorlaştı. Öz bakım ve kişisel hijyen azaldı.

Okula gidip yüz yüze eğitim alınan dönemlerde öğrencilerin belli bir uyanma ve uyku saatleri vardır. Sabah erken kalkmak, okula gitmek, okulda tüm gün sıralarda oturmak, teneffüslerde koşturmak ve akşam eve dönmek yorucudur. Bu yorgunluğun bir diğer anlamı ise düzen içeren bir rutine sahip olmaktır. Okula gitmeyen öğrenciler ise çoğunlukla derslere dakikalar kala uyanıyorlar.

Kahvaltıyı geciktiriyor, evde okuldakinden daha az hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu durum uyku saatlerini ve beslenme alışkanlıklarını da bozuyor. Okul ise tüm aile bireylerinin eski rutinlerine dönmesini kolaylaştırıyor.

Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Tüm Avantajlarına Rağmen Aileleri Endişelendiriyor Olabilir

Okulları özledik, eski rutinlerimizi özledik, sosyal hayata karışmayı özledik. Ancak tüm özlemlere rağmen sağlıklı kalabilmek en büyük temennimiz. Ebeveynlerin en büyük endişesi virüsün okul ortamından öğrenciler aracılığıyla eve taşınması. Aşı yaygınlaşmış, pek çok birey aşılarını olmuş olsa da aşı hastalık kapmayı engellemiyor. Öğrencilerin önemli bir kısmı ise henüz aşılanmadı.

Bu da ebeveynlere “ya çocuğum hasta olursa?” veya “ya çocuğum hastalığı eve taşır ve risk grubundaki aile üyelerimizden biri için tehlike oluşturursa!” endişesi duyuyor. Hastalığa yakalanmak durumunda karantina sürecinde kaçırılacak derslerin nasıl telafi edileceği de başka bir soru işareti. Ancak herkesin en temel kaygısı yüz yüze eğitim sonrası hastalığı alma ve yayma ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor. Tüm bu endişeler çocukların okulla buluşma sevincini gölgeliyor.

Özellikle çocuğu okula yeni başlayacak olan okul öncesi grubu velileri ve ilk öğretim velileri endişeli. Normalde de okula ilk kez gidecek olan çocuklar ve aileleri başlangıç öncesi yoğun kaygı duyabilirler. Ebeveynin farkında olmadan yansıttığı kaygılı haller çocuğun da kaygılarını pekiştirir ve zamanla çocukta okul korkusu, fobisi gelişebilir. Şimdi bu sürece birde pandemi faktörü eklendi.

Ailelerin okul, öğretmen seçerken gösterdiği hassasiyet şu an çok daha yüksek. Tabi hassasiyet ve beklentiler artıkça eğitime ayrılan bütçelerde de farklılaşmalar oluşabiliyor. Bu da ebeveynlerin karar sürecinde daha büyük zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Kimi veliler ise yüz yüze yerine eğitimin evden devam ettirilmesini tercih ediyor.

Anaokulu Seçimi Nasıl Yapılmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Beraberinde Okul Fobisini Tetikleyebilir Aileler Yapıcı ve Heveslendirici Olmalı

Hatalı ebeveyn tutumları, mizaç, gelişimsel özellikler, çevresel koşullar, rekabet ve kıyaslamalar okul fobisine neden olabilir. Çocuğun mizacı içe dönük, çekingen nitelikteyse okul korkusu gelişebilir. Ebeveynlerin mizaç özellikleri de okul sendromu gelişimini etkileyebilir. Ayrılık anksiyetesi; ebeveynlerin çocuktan ayrı kalmaya yönelik kaygıları çocuğun okula gitmek istememesine neden olabilir.

Çocuklar okula gittiklerinde ebeveynlerine üzüntü verdikleri için kendilerini üzgün ve suçlu hissedebilirler. Aynı durum pandemide okula başlayacak çocuklar için de geçerlidir. Ebeveynler çocuklarının okula gidecek olmasından duydukları üzüntü ve kaygıyı söz, davranış ve ifadeleriyle yansıtabilirler.

Sürekli hijyen kurallarını hatırlatmak, vücut kırgınlığı, hastalık belirtilerini hemen covid-19’a yormak çocukların doğal davranmasını engelleyecektir. Bu da öğrencinin kendi otokontrolüyle ev dışında, özellikle de yüz yüze eğitim ortamında davranabilmesini engeller. “Hasta olabilir veya hastalığı taşıyabilirim!” endişesiyle çocuk sınıf ve okul ortamında etkin hareket edemeyebilir. Ebeveynin kaygıları yoğunsa bu kaygıyı çocuğun veya gencin fark etmemesi mümkün değildir.

Kaygıyla başa çıkmak ebeveyn için mümkün olmuyorsa profesyonel destek alınabilir. Ancak kaygı kontrol edilebilir düzeylerdeyse kaygının varlığından verim elde edilebilir. Ebeveyn çocuk veya gençle temel kaygılarını paylaşabilir. Ancak kaygılar paylaşıldıktan sonra mutlaka bu kaygılarla nasıl başa çıkabileceği de paylaşılmalıdır. Aynı şekilde çocuk veya gence okulda olmanın sağlık açısından riskleri olsa da pozitif kazanımlarının da olduğu anlatılmalıdır.

Tedbirli davranılıp, alınan önlemlere dikkat edildiği sürece okulda olmanın son derece faydalı olacağı aktarılmalıdır. Okul Fobisi ve Ailelere Öneriler ve Okul Korkusu Nedenleri ve Okula Yeni Başlayacak Çocuklar İçin Ailelere Öneriler yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.  Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yüz Yüze Eğitim Başlamadan Önce Çocuklar Detaylı Bilgilendirilmeli

Kaygıyla başa çıkmanın en güzel yolu kayıta dayalı, bilimsel bilgiler eşliğinde hatalı ve eksik bilgilerin kapatılmasıdır. Kaygının en büyük tetikleyici yanlış veya eksik bilgilerdir. Bu nedenle ebeveynler önce kendileri covid-19 sürecinde alınması gereken önlemleri öğrenmeli ve olası riskleri gerçek kaynaklardan tespit etmelidir. Ardından ebeveynler edindikleri bu bilgileri çocuklarının yaşlarına göre uyarlayıp, onlarla da paylaşmalıdır.

Bilgi paylaşımı yapılmadan önce okula yönelik heves uyandırmakta son derece önemlidir. Çocuk okula yeni başlayacaksa okul temalı hikaye kitapları alınıp okunabilir. Çocuğun okul tecrübesi varsa eski okul deneyimleri, okul arkadaşları, öğretmenleri ile ilgili sohbetler edilebilir. Amaç çocuğun okula gitmek için heveslenmesini sağlamak olmalıdır. Ancak çocuğun okula gitmeye istekli olmasında en büyük destek ebeveynin de gönüllü ve istekli olmasıdır.

Yüz yüze eğitim başlamadan kaygıyla başa çıkmak için mutlaka çocuğa covid-19 kapsamında alınması gereken önlemler anlatılmalıdır. Hatta evdeki tüm aile bireylerine ebeveynlerden biri tarafından eğitim dahi verilebilir. Videolar, görseller ve hazırlanabiliyorsa slaytlar, afişler eşliğinde eğitim planlanabilir. Bu eğitim ortamı bir etkinliğe çevrilip, aktivite gibi de dizayn edilebilir. Eğitim sonrası soru cevaplar, bilgi yarışmaları yapılabilir.

Sosyal mesafe, temizlik ve maske kullanımı konusunda bilgi paylaşılmalı. Yine küçük çocuklarda bu bilgilerin yerleşmesi ve kaygı uyandırmaması için oyun ve kitaplardan faydalanılabilir.

Yüz Yüze Eğitim Gelişen Ekran Bağımlılıklarıyla Mücadele Etmeyi de Kolaylaştıracak

Salgın döneminde eve kapanmamız, eğitiminde online olarak sürdürülmesi her yaş grubundan bireyin ekran kullanımını artırdı. Derslerin online olması, akranlarla sosyalleşmek için online platformların kullanılması, boş zaman etkinliklerinin de dijital kaynaklarla yapılması bağımlılık geliştirdi. Türkiye zaten ekran kullanım oranının oldukça yüksek olduğu bir ülkeyken ekran kullanım oranlarımız pandemiyle daha da arttı.

Yüz yüze eğitim başladığında önemli kazanımlardan birisi de ekran kullanımının okul saatlerinde minimuma inecek olması. Ancak yine de öğrenciler ekran kullanımını sınırlandırmakta zorluk yaşayabilirler. Oyun, ekran bağımlılığı gibi faktörlerle mücadele eden bireyler için aşağıdaki yazılarımız faydalı olabilir. Dijital Çağda Öğrenci Olmak ve Oyun Bağımlılığı Çocukların Gelişimini Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Kariyer danışmanlığı almak yıldan yıla popülaritesini artırarak geleceğe yönelik önemli bir yatırım şekli haline geldi. Artık öğrenciler de veliler de eğitim kurumları da çok daha bilinçli ve farkındalıklı. Sadece düzenli ders çalışmanın, sınavlara motive bir şekilde hazırlanmanın başarılı olmak için yeterli olmadığını biliyoruz. Okul seçerken, bir alana, bölüme veya mesleğe yönelirken çok daha farklı değişkenlerin rol oynadığını biliyoruz.

Bireysel faktörler, çevresel etkenler ve tabi ki içinde bulunduğumuz çağın getirileri yönelimlerimizi etkiliyor. Karakteristik özelliklerimiz, ilgi ve becerilerimiz, beklentilerimiz, zeka alanımız, öğrenme şeklimiz bireysel faktörleri oluşturuyor. Yetiştirilme tarzımız, ebeveynlerimizin mizacı, beklentileri, seçimlerimizdeki rolü ve finansal gücü ise çevresel etkenlere giriyor. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, yakın çevremiz ve tabi ki içinde bulunduğumuz toplumun beklentileri de çevresel etkenler arasında.

Çağın getirileri ise bilim, teknik, teknoloji, ekonomi alanlarındaki gelişmeler ve değişmeleri temsil ediyor. Biz tüm bunların etkisi altında seçenekler belirliyor ve bir seçim yapmaya yöneliyoruz. Ancak herkesin tüm bu etkenleri değerlendirebilecek zamanı, finansal kaynağı veya rehberi olmayabiliyor. Kariyer danışmanlığı bu noktada önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Tabi bu hizmete erişebilmek, doğru danışanlarla temasa geçebilmek de oldukça önemli.

Ne yazık ki ülkemizin hala her bölgesinde, şehrinde bu tarz ihtiyaçlara cevap bulunabilecek yeterli kaynak yok. Bazı yerlerde ise hiç kaynak yok. Bu da beraberinde fırsat eşitsizliklerine ve tabi nice cevherin perde arkasında kalmasına neden oluyor.

Aslında bu olgu pandemiyle birlikte bir nebze değişti. Artık online uygulamalara ve danışmanlıklara çok daha aşina hale geldik. Hatta birçok birey online çalışmaları daha elverişli ve avantajlı buluyor. Konfor alanından uzaklaşmadan ihtiyaçlara erişebilmek rahatlık sağlıyor. Bu anlamda bulunduğu şehir ve bölgede arzu ettiği hizmetlere ulaşamayan bireyler dilerlerse online olarak istedikleri kurum veya kişiden destek alabiliyor.

Aba Psikoloji ve Aba Kariyer de tercih eden bireylere ve ailelere bu fırsatı sunuyor. Peki kariyer danışmanlığı neden önemli ve başarıyı artırmaya nasıl bir fayda sağlıyor? Aba ailesi nasıl bir kariyer çalışması yapıyor? Yazının devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı Nedir?

Kariyer danışmanı, bireyin karakterini, zeka alanını, öğrenme stilini, yaşam şeklini, beklentilerini, ilgi ve becerilerini dikkate alır. Danışman hizmet sunarken bilimsel ve güncel bilgiden faydalanır. Edindiği tüm öznel ve genel geçer bilgileri danışanın kariyerine en iyi etki edecek şekilde organize eder.

Ayrıca kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirme ve iş kaybı gibi travmaları yönetme becerilerini kazandırır. Dolayısıyla kariyer danışmanlığı kısa vadeden çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmeyi hedefler.

Kariyer danışmanı bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek sunabilmesi gerekir. Sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi de beklenir. Aynı zamanda iyi bir danışman bireye geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği noktasında da güncel bilgi sunar. İyi bir danışman uluslararası düzeyde güncel ve bilimsel bilgiye erişebilir donanımda olmalıdır.

Kariyer danışmanı tüm bu bilgilerin ışığında danışanını iyi tanımalı, doğru analiz etmeli ve yönlendirebilmelidir. Kariyer danışmanı, bireyin bilmediği veya kullanmadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapabilmelidir. Danışman, danışanının güçlü yönlerini sergileyebileceği fırsat alanlarını ona gösterebilmelidir. Çünkü akademik veya profesyonel kariyerin hangi aşamasında olunursa olsun güçlü yönler özgüveni destekler.

Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerin özgüveni artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceleri azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir. Bu sayede stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri gelişir.

Danışan çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Böylece kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabilir, zorluklarla çok daha kolay başa çıkabilir.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanları Sadece Öğrencilerle Çalışmıyor

Kariyer danışmanlığı veren uzmanlar kariyerde yaşanan duraksama veya gerilemelerle ilgili de danışanlarına destek sunar. Örneğin; Aynı konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da bireyin çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır.

Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesini sağlayacaktır. Kariyer danışmanları iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır.

Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma ve benzeri konularda da destek vermektedirler. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. Ayrıca mesleğinizle hangi şehirlerde veya ülkelerde daha iyi kazanç sağlayabileceğinize yönelik de bilgi sunacaktır.

Yüksek Lisans Eğitimi ile İş ve Kariyer Değişikliği Yapabilirsiniz ve Kariyer Hayatında Fark Yaratmak İçin Geliştirilmesi Gereken Beceriler yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Günümüzde Kariyer Danışmanlığı Neden Önem Kazandı?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına yol açıyor. Bu gelişmeler sonucunda eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren meslekler küçülüyor. Hatta pek çok meslek alt grubu da teknolojideki gelişmelerle beraber yok oluyor.

Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Artık hepimiz dünya insanı haline geldik. Teknoloji ve internet aracılığıyla artık her şeye erişebilmek mümkün.  Eskiden bir yeniliğe erişebilmek, kullanıcı haline gelebilmek için yıllarca beklemek gerekebiliyordu. Pek çok yenilikle tanışmamız zaman alıyordu. Şimdiyse tüm gelişmelerden anlık bilgi sahibi olabiliyor haftalar, aylar içerisinde kullanıcı haline gelebiliyoruz.

Dolayısıyla teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamak gerekiyor. Özellikle meslek seçimi yaparken ve kariyer planlarken bu faktörleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kariyer danışmanlığı tam bu noktada önemli bir ihtiyaca yanıt veriyor.  Bu hizmet bireyin kendisine, yetkinliklerine, performansına ve potansiyeline objektif bir bakış sunuyor.

Kariyer danışmanları; “Ben neyim, nelere sahibim, en iyi ne olabilirim? Ve en iyi olmak için şimdikinden farklı neler yapabilirim?” sorularının yanıtlarını bulmayı kolaylaştırıyor.

Kariyer Danışmanlığı Başarıya Nasıl Destek Oluyor?

Kariyer danışmanı ile birlikte çalışmak her şeyden önce öğrenciye farkındalık kazandırıyor. “Geleceğime yön vermek benim elimde, bunu ne kadar doğru yaparsam yarınlarım o kadar iyi olacak!” bilincini kazandırıyor. Ayrıca danışmanlık alan öğrencilerde iç disiplin ve motivasyon gelişiyor. Dışarıdan müdahale veya hatırlatmalara gerek olmaksızın organize olabiliyor, motivasyon sağlayabiliyorlar. Geleceklerini bilinçli şekilde inşa etmeye yönelik arzu, istek ve meraklarında da artış görülüyor.

Yurtiçi ve yurtdışı kariyer fırsatlarını araştırıyor, olumlu örnekleri inceleyerek motive oluyorlar. Bu öğrencilerde sınav kaygısı, erteleme davranışı veya zaman baskısı çok daha az görülüyor. Kariyer danışmanlığı kapsamında yapılan görüşmeler ve uygulamalar sonucunda elde edilen verilerle kişiye özel çalışmalar yapılıyor. Örneğin; baskın zeka alanı tespit ediliyor, öğrenme stili açığa çıkarılıyor.

Kişinin ilgi ve beceri alanları, karakteristik açıdan güçlü ve zayıf yönleri tespit ediliyor. Bu bilgilerle nasıl daha verimli ders çalışılabileceği, bilginin nasıl daha kalıcı hale getirilebileceği öğrenciye aktarılıyor. Yaşam boyu doyum elde etmek için meslek seçiminde karakteristik özellikler, ilgi ve beceriler dikkate alınıyor.

Bütün bu çalışmalar sonucunda toplanan bilgiler seçeneklerin azaltılmasını kolaylaştırıyor. Ancak seçime gidebilmek için başka değişkenlere de bakmak gerekiyor. Seçilecek mesleği bugünü ve geleceği hakkında bilgi toplamak ileriye dönük avantaj sağlıyor. Bu bilgiye henüz mesleği seçmeden önce erişmek öğrencinin ileriye dönük elini güçlendiriyor. “Alanımda öne çıkmak için neler yapabilirim veya yapmalıyım?” sorusunun yanıtına ulaşmak kolaylaşıyor.

Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Ve Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Ve Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” yazılarımız da sizin için faydalı olabilir.

Aba, Psikoloji ve Kariyer Danışmanlığı Alanında Nasıl Çalışmalar Yapıyor?

Aba ailesi sunduğu kariyer hizmetlerinde Stratejik yetenek yönetimi uygulamasından faydalanıyorStratejik yetenek testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanıyor. Yapılan bu testlerin sonucunda uzman kadromuzla birlikte kişiye özel bir stratejik plan oluşturuluyor. Tüm değerlendirmelerden sonra bireyin kısa ve uzun vadeli hedefleri hazırlanıyor. Bu hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylara yayılarak düzenlenmesi ihtiyaç halinde hedeflerin değiştirilmesini de kolaylaştırır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlamak bireylerin kendi kariyerlerini kontrol altına alabilmelerini kolaylaştırıyor. Böylece süreç içerisinde değişiklik talebi söz konusu olursa kısa ve uzun vadeli hedeflerde güncelleme yapılabiliyor. Bireylerin kişisel kariyer hedefleri belirledikten sonra talep edildiğinde kariyer gelişimleri de düzenli olarak takip edilebiliyor.

Sunduğumuz kariyer danışmanlığı modeli bireyin güçlü ve zayıf yanlarını, tutumlarını, değerlerini kariyer planına dahil ediyor. Ayrıca okul, alan, bölüm, meslek seçimlerinde bireye seçimine yönelik piyasa değerlendirmesi de sunuluyor. Bu sayede danışanların dışarıda onları bekleyen riskleri ve fırsatları öğrenmesi sağlanıyor. Dolayısıyla danışmanlık sunarken danışana bireysel SWOT analizi yapabilmek gerekiyor.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek istiyor. Ancak ne kadar isteğimiz bu yönde olsa da yaşam içerisinde karşılaştıklarımız çok daha farklı olabiliyor. Bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiliyor. Dolayısıyla yapılan hatalı bir yönelim mutsuz çalışan ve hatta mutsuz bir organizasyon olarak karşımıza çıkabiliyor.

Kariyer danışmanlığı meslek seçerken kişiyi popüler olana, herkesin istediğine değil en doğru seçeneklere yönlendiriyor. Çünkü sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmanın çok daha zahmetli olduğunu biliyoruz. Sevilen bir işte çalışmaksa daha verimli, başarılı ve mutlu olmayı destekliyor. Geleceğinize değerli bir yatırım yapın; Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi birlikte planlayalım. Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli? Yazımızdan da bilgi alabilirsiniz.

 

Read More

Beyin temelli öğrenme sistemi ezberci eğitim anlayışından çok uzakta öğrencilere anlayarak ve bağ kurarak öğrenmeyi öğretiyor. Ülkemizde her yıl pek çok kademeden öğrenci eğitim hayatları ve kariyerleri için önemli sınavlara hazırlanıyor. Sınava hazırlık yapmanın yanı sıra okul puanlarının da yüksek tutulması gerekiyor. Dolayısıyla öğrenciler bilgiyi kalıcı olarak edinmek üzere değil sınavdan iyi sonuçlar almak amacıyla çalışıyor.

Dolayısıyla sınav sistemi bilginin ömürlük değil de sınav bitimine kadar kazanılmasının yeterli olacağı yanılgısını doğuruyor. Bu da öğrencilerin, öğrenmeden veya bilgiyi ilişkilendirmeden direk olarak ezberlemeye çalışmasına neden oluyor. Sınavlara ve eğitim sistemindeki açıklara yönelik aksaklıklar Ülkemizde yıllarca ezberci eğitimin uygulanmasına yol açtı.

Ancak uzun vadede ezberleyerek öğrenilen bilgilerin işlevini yitirdiği görüldü. Dolayısıyla sınavdan çıkan öğrenciler hayatları boyu faydasını görebilecekleri ve kullanabilecekleri bilgileri dahi unuttular. Öğrencilerin bilgiyi sentezleme, analiz etme, ilişkilendirme ve mantık yürütme becerileri gelişmedi. Soru kalıplarına kadar pek çok bilgiyi ve yöntemi ezberlemek durumunda kaldılar. Üniversiteye kadar ezbere dayalı eğitim alan öğrenciler için üniversitede özgün, yaratıcı düşünce, mantık ve muhakeme zayıf kaldı.

Günümüzde artık erken eğitim kademelerinden itibaren beyin temelli öğrenme sistemine geçilmeye çalışılıyor. Tabi burada sistemin kavranabilmesi ve uygulanabilmesi için eğitimcilerin de bu sistemi benimsiyor olması gerekiyor. Bilgiyi ezberlemek yerine anlayan, anlamlandıran ve ilişkilendiren öğrencilerin başarı oranları da artıyor. Üstelik bu sistem hem sınav hem de okul başarısını destekliyor. Sınavdan sonra da edinilen bilgiler uzun süreli olarak kullanılabilir hale geliyor.

Peki Beyin temelli eğitim sistemi nedir? Ezberci eğitim sisteminden farkı nedir? Eğitimde öğrencilere ve eğitmenlere ne tarz avantajlar sağlamaktadır. Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yapay Zeka Meslekleri Nasıl Etkileyecek? Ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Beyin Temelli Öğrenme Nedir?

Bireyin özelliklerine, beynin yapısına, fonksiyonlarına ve genel çalışma prensiplerine uygun bir öğrenme biçimidir. Bu yöntemle gerçekleşen öğrenmenin çok daha hızlı ve kolay olacağına inanılmaktadır. Burada temel olarak; öğrenmeye yönelik uygulamaların beynin öğrenme sistematiğine uygun şekilde düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Bu yönteme göre beyin paralel bir işlemcidir. Bu paralellik bir bilginin kazanımında ve/veya kullanımında birçok işlemin bir arada yapıldığını göstermektedir. Beyin öğrenme sürecinde bilgiyi depolarken duygu, düşünce, duyu, davranış, hayal gibi pek çok süreçten beslenmektedir. Kazanılan bilgi ne kadar çok yönlü şekilde depolanırsa kalıcılığı ve işlevselliği o denli artmaktadır. Beyin temelli öğrenme sistemine bir örnek verelim.

Coğrafya dersinde ülkemizde yetişen sebze ve meyvelerden bahsederken sadece ezber yapmak işe yaramamaktadır. Bunun yerine öğrencilere sebze ve meyvelerin nasıl yetiştiğine yönelik belgesel izletilebilir. Tarım alanlarına geziler düzenlenip, ekip, dikim veya hasat dönemlerine katılım yapılabilir. Çiftçilerle veya pazarcılarla röportaj ödevleri verilebilir. Öğrencilere kendi amatör belgesellerini çekme fırsatı tanınabilir.

Bu sebze ve meyvelerin ülkemizin hangi topraklarında daha elverişli yetişebileceği veya yetişemeyeceği anlatılabilir. Toprağın yapısı, iklim, rüzgar, yağış gibi detayların yetiştiricilikteki rolü anlatılabilir. Tohumların varsa tarihi bilgileri anlatılabilir. Bu tohumlar nasıl keşfedilmiş? ülkemize nereden gelmiş veya ilk bizde mi bulunmuş? ilk bulunduğunda bu meyve ve sebzeler hangi amaçla kullanılmış? anlatılabilir.

Farklı beslenme türlerine, meyve ve sebzenin beslenme zincirimizdeki yerine ve önemine değinile bilinir. Tüm bunlar beyin temelli sistemin işleyişine örnektir. Kitapta yazan bilginin okunup ezberlenmesi yerine bilginin pek çok kaynaktan toplanarak işlenmesi desteklenmektedir.

Beyin Temelli Öğrenme Eğitimde Nasıl Kullanılıyor?

Türkiye de uzun yıllar üzülerek ezberci eğitim sistemi eğitim kademelerimizde kullanıldı. Koşullar, beklentiler ve sınav sistemindeki zorluklar bu sistemin kanıksanmasına neden oldu. Oysa ezbere dayalı eğitimde bilgilerin kavranması ya da anlaşılmasından ziyade zihinde tutabilmek ve istenildiğinde bilgiyi aynı şekilde sunabilmek önem taşımaktaydı.

Öğrencilerin bilgiyi yorumlama, analiz etme gibi yetenekleri bu yaklaşımda oldukça geri planda kalıyordu. Bu nedenle bilginin davranışa dönüşmesi ya da yaşamda uygulanabilir olması mümkün olmuyor. Beyin temelli öğrenme modeli ise gelişen teknoloji, dijitalleşme ve globalleşme ile hızla benimsendi. Bilgi her an değişiyor, gelişiyor ve artıyor.

Artık global bir evrende yaşıyor ve internet aracılığıyla dünya genelindeki tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Dolayısıyla bunca bilgiyi ezberleyebilmek ve işleyebilmek mümkün görünmüyor. Teknoloji ve internet geldiğimiz noktada bilgi ürütme, edinme ve geliştirme fırsatları sunuyor.

Artık öğrenciler okulda ve derslerde yalnızca kitaplardan değil; hareketli grafiklerden, dijital öykülerden, animasyonlardan yararlanıyorlar. Bu yeni yöntemler öğrencilere daha akılda kalıcı, zaman ve mekandan bağımsız, yoruma ve analize açık bir öğrenme deneyimi sunuyor.

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme Yenilikçi, Kişiye Özel ve Geliştirilebilir Öğrenme Ortamı Sunuyor

Bu modelde öğrencinin bilgiyi edinmesi çok yönlü, deneyimleyerek ve dahil olarak gerçekleşiyor. Eğitim sürecinde öğrencilerin zeka alanları, öğrenme stilleri, ilgi ve becerileri baz alınıyor. Aynı zeka alanına sahip öğrenciler de dahi farklı öğrenme stilleri veya farklı ilgi ve beceriler rol alabiliyor. Bir öğrenci görsel-uzamsal yolla daha kolay öğrenirken, bir başka öğrenci tecrübe ederek daha kolay öğrenebiliyor.

Öğrenme sürecine ilgilerin ve becerilerin dahil edilmesi öğrenmenin daha kalıcı ve keyifli olmasını sağlıyor. Örneğin; yüzmeyi seven ve yüzme sporuyla aktif olarak uğraşan bir öğrenci için matematikte havuz problemleri daha dikkat çekici olabilir. Tabi ki her öğrencinin ilgi ve beceri alanını ya da öğrenme stilini öğrenmek bir öğretmen için kolay değildir.

Aynı şekilde öğrenilse dahi tüm öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde her öğrenciye özel örnekler yapılması mümkün değildir. Fakat öğrencilere öğrenmenin mantığını aktarılabilir ve kendi bilgi edinme süreçlerinde bu sistemi kullanmaları teşvik edilebilir. Böylece derse katılmak, kendi örneklerini üretmek, yaratıcı düşünmek, ödev yapmak çok daha kolay ve keyifli hale gelir.

Beyin temelli öğrenme sistemi kişisel yaşanmışlıkların, kültürün ve eski öğrenmelerin de yeni bilgilerin ediniminde rol oynadığını gösteriyor. Aynı şekilde öğrenme sürecinde farkında olmasak da bilinçdışı süreçler de rol oynuyor.

Bu model eğitim sistemimizde yaygınlaşmaya başlasa da hala pek çok eğitim kurumunda ezberci sistem devam ettiriliyor. Artık geride kalması gereken ezberci eğitimin dezavantajları öğrencileri eğitim ve kariyer hayatlarını tehdit ediyor. Ezberci sistemin negatif etkilerinden korunabilmenin önemli bir yolu ise profesyonel eğitim ve kariyer desteği almaktır. Bu sayede okul ortamınızda olmasa dahi alternatif öğrenme ortamlarında ve bireysel çalışmalarınızda bu yöntemi kullanabilirsiniz.

Aba Psikoloji ile eğitim ve kariyer hayatınızı daha planlı ve bilinçli şekilde sürdürmenizi destekliyoruz. Uzman kadromuzla danışanlarımızın zeka alanlarını, ilgi ve becerilerini, öğrenme stillerini keşfediyoruz. Stratejik yetenek yönetimi uygulamamızla kariyer planınızı belirlemenize yardımcı oluyoruz. Çalışmalarımızda bilime, güncel bilgiye, teknolojiye ve beyin temelli öğrenme sistemine önemle yer veriyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuklarda benlik gelişimi çocuğun sadece kendine yönelik algısıyla ilgili değildir. Çocuğun çevresi, ailesi, öğretmeni, arkadaşları da çocuğun benliğini etkiler. Dolayısıyla benlik bireyin fiziksel ve sosyal çevresiyle olan etkileşimleri sonucu kazandığı duygu, düşünce ve değerlerdir. Bir başka ifadeyle benlik, bireyin kendini algılayış biçimi, kim ve ne olduğuna yönelik düşüncesidir.

Benlik imajımız (kendimizi nasıl gördüğümüze yönelik değerlendirmelerimiz) ideal benliğe (olmak istediğimiz benliğe) yaklaştıkça benlik saygısı gelişir. Benlik saygısı kişinin ne olduğuyla ne olmak istediği arasındaki farka ilişkin duygu ve düşüncelerdir. Benlik saygısı artıkça, özgüven artar, kişi kendinden hoşnut olur ve kendiyle barışıktır. Çocuklar benlik değerlerini geliştirebilmek için kendilerini başarılı hissetmelerini sağlayacak etkinliklere yönelirler.

Başarılı olamadıklarında ise olumlu düşünmeyi sürdürebilecekleri etkinlik ve aktivitelere yönelirler. Böylece başarısızlığı öz değerlerine atfetmezler. Bunu başarabilen çocuklarda yüksek benlik saygısı gelişirken yapamayanlarda düşük benlik saygısı gelişecektir. Dolayısıyla çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısı olarak ikiye ayrılabilir. Yüksek benlik saygısı olan bir çocuk kendisine potansiyeliyle uyumlu gerçekçi hedefler koyabilen çocuktur.

Bu çocuk hedeflerini gerçekleştirmek üzere çalışır ve hedefe ulaşabileceğine yönelik inanca ve motivasyona sahiptir. Düşük benlik saygısına sahip bir çocuk ise okulda ve diğer performans alanlarında kapasitesinin altında hedefler belirleme eğilimindedir. Peki yüksek benlik saygısı ve düşük benlik saygısına neden olan faktörler neler? Benlik gelişimini desteklemek için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Kıyaslama ve Rekabet Çocukları Nasıl Etkiliyor? Ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yüksek Benlik Saygısı

Yüksek benlik saygısı olan çocuklar başarılarının veya başarısızlıklarının kaynağı olarak kendilerini görür. Başarısız olduklarında neden olarak başkalarını sorumlu tutmazlar. Başarısızlıklarından veya yanlışlarından ders çıkararak yeniden denemek ve daha iyisini yapmak için iç motivasyon geliştirirler. Otokontrol sahibidirler. Duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar ve objektif kalabilirler. Daha yapıcı, pozitif ve suçlamalardan uzak bir dil kullanırlar.

Problemlerle başa çıkmak için akılcı stratejiler kullanırlar. “Fizik sınavım kötü geçti. Ancak nerelerde zorlandığımı ve hata yaptığımı biliyorum. Bir sonraki sınava çok daha iyi hazırlanacağım. Öğretmenimle konuşup düşük sınav notumu tölare etmek için neler yapabileceğimi öğreneceğim.” Gibi. Zorluklarla çok daha kolay baş edebilirler. Sosyal becerileri daha gelişmiştir ve kendilerini çok daha iyi ifade edebilirler.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Düşük Benlik Saygısı

Düşük benlik saygısı olan çocuklarda ise başarı veya başarısızlığın neden olarak başkaları görülür. Örneğin; Fizik sınavından hoca düşük not vermiş. Bana taktı, kasten puanımı kırıyor.” Veya “Sınavdan yüksek not aldım çünkü öğretmen soruları çok kolay sormuştu.” Gibi. Düşük benlik saygısına sahip çocuklarda özgüven de düşüktür. Kendilerine ve potansiyellerine yeterince inanmazlar.

Yapabileceklerinin çok altında performans sergiler ve kendilerini zorlayacakları sorumluluklar altına girmezler. Yapabileceklerine yönelik inançları oldukça düşüktür. Kendi hayatlarına yönelik sorumluluk almakta veya seçimler yapmakta güçlük çekerler. Yaşamın her alanında ve döneminde desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Duygu ve düşünceleriyle ilgili olarak da kendilerinden emin değildirler.

Şu an ne hissettikleri veya düşündükleri çevrenin duygu ve düşüncelerine göre kolayca değişebilir. Bu anlamda yönlendirilmeye ve manipüle edilmeye açık bireylerdir. Dilleri ve iletişim şekilleri çoğunlukla suçlayıcı ve olumsuz yöndedir. “Senin yüzünden yeterince çalışamadım.”, ödevlerime yardım etseydin böyle olmazdı.” Gibi.

Çocuklarda benlik gelişimi ideal benlikle benlik algısı arasındaki fark açıldıkça düşük benlik saygısına yol açıyor. Ve düşük benlik saygısı geliştiren çocuklarda şu ortak özellikler görülüyor;

  • Sorumluluk almaktan kaçınır, yapabileceğinin çok altından görev ve sorumlulukları kabul eder.
  • Sınav kaygısı, performans kaygısı görülme sıklığı oldukça yüksektir,
  • Daha içedönük, pasif çocuklardır,
  • Pasif agresif davranışlara daha sık rastlanır,
  • En ufak bir başarısızlıkta, hatada veya hayal kırıklığında pes eder, yaptığı işi bırakır,
  • Kolayca küser,
  • Başarısızlıklarında başkalarını suçlar, mazeretler bulur, mantığa bürümeye çalışır,
  • Olumsuz benlik algısı, özgüven eksikliği, yetersizlik duygu ve düşünceleri baskındır,
  • Övülmekten hoşlanmaz, nasıl karşılık vereceğini bilemez veya alay edildiğini düşünerek öfkelenebilir,
  • Eleştirilmekten hoşlanmaz,
  • Otorite kabul ettiği kişilerin duygu ve düşüncelerinden kolayca etkilenir,
  • Hak ararken aşırı pasif ya da aşırı saldırgan davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Nasıl Desteklenebilir?

Çocuklarda sağlıklı bir benlik gelişimini desteklemek için ebeveynlere düşen sorumluluklar oldukça fazladır. Benlik saygısı yüksek çocukların ebeveynleri tarafından sevilen, desteklenen ve kabul edilen çocuklar olduğu görülmektedir. Bu çocuklar aile içerisinde hem özerktir hem de ailenin temel kurallarına uymakla yükümlüdür. Çocukların aile içerisinde söz hakkı vardır, yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar alırlar, kendileriyle ilgili konularda karar verebilirler.

Ebeveynler çocuklarının sadece başarılarını değil başarmak üzere verdikleri çabayı da taktir ederler. Düşük benlik saygısına sahip çocuklar ise güvensiz bir aile ortamında yetişmektedir. Bu çocuklar çoğunlukla ihmal edilen, cezalandırılan veya yok sayılan çocuklardır. Kimi çocuklar ise ailelerinin büyümeyen bebekleridir. Aşırı korunmaya maruz kalırlar ve bağımsızlaşamazlar. Kendi kararlarını veremez, sorumluluk alamaz, becerilerini sınayamazlar.

Çocuklarda benlik gelişimi aşağıdaki ebeveyn rolleri doğru şekilde gerçekleştirildiğinde yüksek benlik saygısına ulaşabilmektedir.

Çocuğa Güven Ortamı Sağlanmalıdır

Çocuk kendini ve geleceğini güvende hissetmek ister. Ancak güven ortamı olduğunda ve çocuk kendini güvende hissettiğinde yüksek benlik değeri inşa edilebilir. Güvensizlik söz konusu olduğunda çocuğun kendini değerli hissetmesi, özgürce ifade etmesi mümkün değildir. Güvensiz bir ortamda çocuk daha çekinik ve ürkek bir kişilik geliştirecektir.

Çocuğun Aidiyet Bilinci ve Hissi Geliştirilmelidir

Her çocuk güven ihtiyacından sonra kendini bir yere ait hissetmek ister. Bu aidiyet aileden başlar, arkadaş ortamı, okul gibi sosyal çevreler içerisinde devam eder. Çocuk ait olduğu ortam içerisinde kabul edildiğini, sevildiğini ve değerli olduğunu hisseder. Böyle bir ortamda çocuk başarısız olmaktan, hata yapmaktan çekince duymaz. Aidiyet hissi olmayan çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Kendilerini yalnız, başı boş ve savunmasız hissederler. Savunmasızlık hissi ise daha hırçın, saldırgan olmalarına veya pasif agresif davranışlar sergilemelerine neden olabilir.

Çocuğunuza Güven Verin

Çocuk güven duygusunu ilk önce ailede ebeveynleriyle olan ilişkisi içerisinde öğrenir. Yaşamın ilk yılında bebek bakıma muhtaçtır. Temel bakım veren çocuğun duygusal, fiziksel ve fizyolojik ihtiyaçlarını zamanında ve yeterli şekilde karşılamalıdır. Ancak bu koşulda çocuk ebeveyniyle güvenli bir bağ kurabilir. Bu güvenli bağ hissi çocuğa sevilebilir, değerli ve önemli olduğu hissini verir.

Ailede başlayan bu güven ilişkisini çocuk sosyal yaşamı keşfettikçe çevresindeki diğer kişilere yönlendirir. Ebeveyniyle güvenli bağ kuran çocuk kendini değerli ve sevilebilir gördüğü gibi güvenli de görür. Dolayısıyla güvenli bağ kurmuş bir çocuk için hem ailesi hem kendisi hem de çevresi güvenlidir.

Tam tersi bir durumda ise çocuk başta ebeveynini, ebeveyni aracılığıyla kendisini ve sonrasında da çevresini güvensiz tayin eder. Güvenin olmadığı bir ortamda ise çocuklarda benlik gelişimi zarar görür.

Sorumluluk Alma ve Karar Verme Becerileri Desteklenmelidir

Ebeveynlere düşen en önemli rollerden birisi de çocukların yaşıyla uygun şekilde sorumluluk almasına fırsat verilmesidir. Çocuğa neleri yapabileceğini göstermesi için sorumluluk verilmelidir. Çocuk sorumluluk almak yönünde yüreklendirilmelidir. Üstesinden gelebildiği sorumluluklarda çocuğa rutin görevler verilmeli ve bu davranışı pekiştirilmelidir. Üstesinden gelemediği sorumluluklarda motivasyonunu kırmadan daha küçük görevler verilmeli ve neden zorlanmış olabileceği çocuğa anlatılmalıdır.

Önemli bir diğer rol ise çocukların karar verme ve seçim yapma becerilerinin desteklenmesidir. Çocuklar yaşlarıyla uygun şekilde seçim yapmaya teşvik edilmelidir. Yemek istedikleri yemekleri, giymek istedikleri kıyafetleri, oynamak istedikleri oyunları seçebilirler. Alışveriş yaparken kendileriyle ilgili ihtiyaçları seçmelerine fırsat verilebilir. Örneğin; çocuğa kitap alınacaksa birkaç seçenek içerisinden hangisinin alınmasını istediğini seçmesi sağlanabilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi için Çocuğa Ev İçerisinde Söz Hakkı Verilmelidir

Kaç yaşında olursa olsun çocuk evin bir ferdidir. Evde yaşanan iyi kötü her şeyden çocuk doğrudan etkilenmektedir. Dolayısıyla ev içerisinde önemli konularla ilgili çocuğun da fikrine danışılmalıdır. Eve alınacak bir şey veya yapılacak bir değişiklik varsa çocuğun da fikri alınabilir. Yapılacak bir etkinlikte çocuğun da istekleri sorulabilir. Yemek sofrasında herkes gibi çocuğun da gününün nasıl geçtiği sorulabilir.

Ev içerisinde böyle bir ortam sağlandığında çocuk kendisini çok daha değerli hissedecektir. Bu basit uygulama çocuğun ileriki yaşamında kendini çok daha özgür ve doğru ifade edebilmesini sağlayacaktır. Evde söz hakkı olan, sorumluluk alan, kendiyle ilgili konularda karar verebilen çocuklarda benlik gelişimi yüksek benlik saygısı ile sonuçlanacaktır.

Başarıyı Değil Çabayı Taktir Edin

Aşırı mükemmeliyetçi veya başarı odaklı ebeveynlerde çocuğun sadece başarısı taktir edilmektedir. Bu da çocuğun başarısızlık duygusuyla başa çıkamamasına neden olmaktadır. Çocuk başarısız olduğunda performans kaygısı, sınav kaygısı gibi istenmeyen durumlarla boğuşabilmektedir. Çocuğun sağlıklı bir benlik inşa edebilmesi için sadece başarılarının değil başarmak üzere verdiği tüm çabaların da taktir edilmesi gerekir.

Çabası taktir edilen çocuk sonuç kadar süreçten de keyif almayı öğrenir. Sadece başarmak için değil, öğrenmek ve deneyimlemek için de motive olur.

Çocuklarda Benlik Gelişimi Sağlıklı Rol Modellerle Desteklenmelidir

Tüm bu önerilerin yanı sıra sağlıklı bir benlik gelişimi inşa edebilmek için çocukların doğru rol modelleri ihtiyacı vardır. Ebeveynler, öğretmenler veya arkadaş çevresi düşük benlik saygısına sahipse çocuğun da modeli eksik kalacaktır. Sağlıklı benlik gelişimi için başta ebeveynler olmak üzere çocukla doğrudan ilişki kuran herkesin benlik değeri önemlidir.

İçe kapanık, kendini ifade edemeyen, sorumluluk bilinci gelişmemiş rol modellerle yetişen çocukların benlik değeri profesyonel kaynaklarla desteklenebilir.

Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Profesyonel Destek

Kimi zaman ailevi faktörler, kimi zaman mizaç özellikleri veya çevresel koşullar düşük benlik saygısına neden olabiliyor. Bazen ailenin büyük özveride bulunmasına karşılık arkadaş çevresi, akademik ortam veya çevresel koşullar benlik değerini olumsuz etkiliyor. Akran zorbalığına maruz kalmak, sık öğretmen, okul veya şehir değiştirmek benlik gelişimini olumsuz etkileyebiliyor.

Travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak da benlik değerinin düşmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla benlik gelişimi bu ve benzeri nedenlerle profesyonel olarak desteklenmeyi gerekli kılabiliyor. Oyun terapisi, sanat terapisi, müzik veya kum terapisi gibi çocuklara yönelik uygulamalarla çocuğun benliği destekleniyor.

Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla çocuklarda benlik gelişimi üzerine çalışıyoruz. Düşük benlik saygısı nedeniyle kişisel, sosyal veya akademik alanda zorluk yaşayan çocuklara ve ailelere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile çocuklara kariyer planlaması yapıyor okul başarılarındaki engelleri aşmalarına destek oluyoruz. Çocuklara kariyer planını yaparken ilgi, beceri alanlarını dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

 

Read More

Borderline kişilik bozukluğu “sınır kişilik bozukluğu” olarak da bilinmektedir ve psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla ergenlik ve genç yetişkinlik dönemi başlangıçlıdır. Borderline bireylerde dürtü kontrolü kaybolur, tutarsız duygu, düşünce ve davranışlar hakimdir. Bu yönüyle kişiler arası ilişkilerde, kimlik algısında ve duygulanımda dalgalanmalar yaşanır. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla 3 kat daha fazladır.

Kişi çevresinin aksine duygu, düşünce ve davranışlarındaki anormalliğin farkında değildir. Çevreye tekinsiz, güven uyandırmayan bir izlenim bırakır. Ani duygu geçişleri, öfke nöbetleri, intihar düşünceleri, riskli eylem ve davranışlar görülebilir. Cinsel dürtülerini kontrol etmekte zorluk yaşayabilir ve cinselliği de riskli şekillerde deneyimleyebilirler. Aşırı ve kontrolsüz para harcama, alışveriş, kumar, alkol, madde kullanımı, hızlı ve emniyetsiz araç kullanma gibi davranışlar görülebilir.

Borderline kişilik bozukluğu olan bireylerin sosyal yaşam, eğitim ve kariyer alanları da risk altındadır. Tedavi görmeyen bireyler yaşamları boyu potansiyellerinin çok altında performans sergiler ve çevre tarafından dışlanabilirler.

Peki sınırda kişilik bozukluğu belirtileri nelerdir? Bu kişilik bozukluğu neden ve nasıl gelişir? Tedavi edilebilir mi? soruların yanıtlarına yazımızın devamında erişebilirsiniz. Posttravmatik Stres Bozukluğu Nedir? ve Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Borderline Kişilik Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Borderline kişilik özelliklerinin başında bireyin uçlarda gidip gelen davranış, duygu ve düşünceleri gelir. Bu kişiler için ya iyi ya kötü ya siyah ya beyaz ya doğru ya da yanlış vardır. Hiçbir şeyin ortası yoktur. Empati becerileri zayıftır. Duygu ve davranışları dışında insanlara yönelik düşünce ve yargıları da iki uçludur.

Bir gün çok sevip değer verdikleri birini başka bir gün tek kalemde silip atabilirler. Hayatlarındaki kişilere kendilerini adama ve abartılı sevme, ilgi gösterme davranışları vardır. Gerçek veya hayali bir terkedilmeden kaçınmak için abartılı çabalar göstermek. Bir kişiyi aşırı yüceltme ve aşırı yerme arasında gidip gelen tutarsız ilişkiler yaşamaktadırlar. İntihar düşünceleri, girişimleri sıkça görülebilir.

Hayatlarından çıkmasını istemedikleri insanlara psikolojik şiddet uygulayabilirler. Suçluluk hissettirerek ellerinde tutmaya çalışabilirler. Borderline kişilik bozukluğu olan bireyler sıklıkla kendilerini amaçsız, gereksiz ve boşlukta hissedebilirler. Öfke kontrol sorunları baskındır, kolayca öfkelenebilir, sakinleşmekte zorlanabilirler. Üstelik çoğunluğun aksine öfkelenmeyi gerektirmeyecek konularda da öfkelenebilirler. Kolay öfkelenirken, sakinleşmeleri de bir o kadar zor olacaktır.

Dikkatsiz ve hızlı araba sürme, aşırı ve gereksiz para harcama, abartılı cinsel davranışlarda bulunma, madde kullanma gibi dürtüsel davranışlar yaygındır. Şüpheci, paranoid düşünceler hakimdir. Borderline bireylerde tanı konabilmesi için tüm belirtilerin görülüyor olması gerekmez. Fark Edilmeyen Ergenlik Sorunları Lisede Başarısızlık Nedeni Olabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Borderline Kişilik Bozukluğu Neden ve Nasıl Gelişir?

Sınırda kişilik bozukluğunun neden geliştiğine yönelik henüz net bir sonuç elde edilememiştir. Ancak klinik vakar üzerinde yapılan çalışmalar genetik faktörün önemli bir rolünün olduğunu göstermektedir. Genetik faktörlerin yanı sıra, erken yaşam deneyimleri, travmalar, istismar, yetiştirilme tarzı, kültür ve çevre de etkili olmaktadır. Özellikle çocukluk çağı travmalarının (emosyonel, fiziksel, cinsel travmalar) borderline kişilik gelişiminde belirgin rol oynadığı düşünülmektedir.

Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Borderline Kişilik Bozukluğu Yaşayan Bireylerin Yaşadığı Zorluklar

Borderline bireyler, duygu, düşünce ve davranışları nedeniyle sosyal, bireysel ve profesyonel yaşamda sorunlar yaşarlar. Çoğunlukla bu bireyler kendilerini normal görürler veya hastalığın semptomlarını kendileri dışında olan şeylere yönlendirirler. Ancak pek çok borderline bireyde sosyal yaşam zayıftır. İlişkiler problemlidir. Akademik hayatta sık sık disiplin sorunları yaşar, otorite figürleriyle karşı karşıya gelirler.

Devamsızlık, okuldan kaçma, kurallara uymama, asi, isyankar davranışlar ve akademik başarısızlık sıklıkla görülür. İş hayatında ise sık iş değiştirme, iş bulamama, işten atılma gibi başarısız girişim ve sonuçlar görülür. Eğitimine devam edememe, okulu yarıda bırakma görülebilir. Sık sık partner değiştirme, evlilik öncesi ilişkiyi sonlandırma, boşanma veya ilişkisel sorunlar görülebilir. Riskli davranışlarda bulunurlar.

Borderline kişilik bozukluğu olan bireyler tehlikeli araç kullanma, alkol, madde kullanımı, kumar gibi nedenlerle hukuki sorunlar yaşayabilirler. Sicillerinde çeşitli suç ve cezalar yer alabilir. Bu durumda da yine iş hayatları olumsuz etkilenecek, iş bulmaları zorlaşacaktır. Kendilerine zarar verebilir, intihar girişimlerinde bulunabilirler. Bu sebeple hastanede yatma, mide yıkatma ve benzeri tedavilerden geçebilirler. İstenmeyen gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar görülebilir.

Kavgaya karışma, alkol madde bağımlılığı görülebilir. Aşırı para harcama davranışları nedeniyle varlık edinmekte zorluk yaşarlar, borç yapabilir, bu konuda da yasal sorunlar yaşayabilirler. Para tutamama ve borç edinme davranışları ailelerinin de zorluk yaşamasına neden olabilir. Borç alma davranışları çevrelerindeki diğer insanları da zor duruma sokabilir. Kişinin hayatına daha sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi, hastalığın komplikasyonlarından korunabilmesi için tedavi alması şarttır.

Borderline kişilik bozukluğu hastalarında sıklıkla farklı psikiyatrik hastalıklar da eşlik etmektedir. Depresyon, anksiyete, alkol/madde bağımlılığı, bipolar bozukluk, yeme bozukluğu bunlardan bazılarıdır. Travma sonrası stres bozukluğu, dikkat ve hiperaktivite bozukluğu da beraberinde görülebilir.

Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden Gelişiyor? Ve Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Borderline Kişilik Bozukluğu Tedavi Edilebilir Mi?

Sınırda kişilik bozukluğunda uygulanabilecek en etkin tedavi yöntemi psikoterapidir.  Ancak sadece psikoterapi ile de istenen sonuç alınamaya bilmektedir. Tedavi sürecinde gerekli görüldüğünde doktor kontrolünde ilaç tedavisi de uygulanmaktadır. Psikoterapinin yanı sıra psiko eğitim de tedavi sürecinden alınan verimi artırmaktadır. Bu methotlarla kişinin savunma düzenekleri, düşünce şemaları yeniden yapılandırılır. Borderline kişilik bozukluğu çoğunlukla farklı psikolojik ve psikiyatrik hastalıklarla birlikte görülebilir.

Alkol-madde kullanımı, yeme bozuklukları, anksiyete, depresyon, öfke kontrol bozukluğu, öz kıyım düşüncesi ve girişimi gibi. Dolayısıyla tedavi planlanırken eşlik eden bu ikincil sorunların da tedavisine odaklanılmalıdır. Terapist tedavi planına göre doğru terapi modelini uygulamalıdır. Uygulanacak tedavi sayesinde kişinin yeniden özdenetim kazanması sağlanabilir. Bu tedaviler sadece danışanlara değil, aile ve sosyal çevrelerinin yaşam kalitesinin arttırılması için de önemlidir.

Tedavi süreci diğer psikolojik rahatsızlıklara kıyasla kişiden kişiye değişecek şekilde uzayabilmektedir. Ayrıca danışanın tedavi sürecinde yakın sosyal çevresinden ve ailesinden alacağı destek tedaviyi olumlu etkilemektedir. Psikoterapi ve gerektiğinde ilaç tedavisiyle danışanın empati becerisi geliştirilir, öfke kontrolü ve dürtü denetimi kazandırılır. Birey tedavi sürecinde ve sonrasında uçlarda yaşamak, düşünmek ve duygulanmak yerine ortalama olabilme becerisi kazanır.

Duygu ve düşüncelerinin kendine ait olduğunu ve onları kontrol edebileceğini öğrenir. Borderline kişilik bozukluğu şüphesi taşıyor veya belirti veren biriyle yaşıyor/çalışıyorsanız bizimle iletişime geçerek detaylı bilgi alabilirsiniz. Sınırda kişilik belirtilerinin yol açtığı akademik, profesyonel kariyerinize yönelik olumsuzluklarla baş etmek için destek alabilirsiniz. Aba Kariyer ve Aba Psikoloji sayfalarını takip edebilir, Youtube kanallarımızdaki içeriklere göz atabilirsiniz.

Read More

Özgül fobi, bilinen eski adıyla basit fobilerdir.  Bazı durumlar veya nesnelerden duyulan mantıksız/aşırı korku haliyle karakterizedir. Başlangıç yaşı ergenliğe denk gelmektedir ve sıklıkla 16 yaş civarında görülmeye başlamaktadır. Daha erken veya geç başlangıçlı vakalar da bulunmaktadır. Fobiler arasında görülme sıklığı en yüksek olan türdür (%2,8). Kadınlarda erkeklere oranda daha fazla görülmektedir.

Basit fobilerle mücadele içerisinde olan bireylerin tedaviye gelme oranları oldukça düşüktür. Daha çok fobik nesne ve durumlardan kaçınma davranışları yaygındır. Örneğin; köpek fobisi olan bir birey köpek besleyen insanların evine gitmez. Köpeklerin dolaştığı park, bahçe, sokak gibi alanlardan geçmez. Köpeğin olduğunu bildiği veya deneyimlediği alanları tehlikeli olarak işaretler ve bu alanlardan kaçınır. Böylece kendisine güvenli bir yaşam alanı yaratmış olur.

Çevresini bu şekilde düzenlediği için de fobinin yol açtığı olumsuzluklara daha az maruz kalır. Bu sayede özgül fobi için tedavi arayışına girmesine gerek kalmaz. Fobik bireylerin tedaviye geliş nedenleri sıklıkla eşlik eden diğer sorunlara yöneliktir. Bazı basit fobi türleri ise kişi henüz tecrübe etme fırsatı bulmadığı için hiç fark edilmez.

Örneğin uçuş fobisi olan bir F16 pilotu uzun eğitim sürecine rağmen gerçek bir uçuş anına kadar korkusunu fark etmeye bilir. Yine yükseklik korkusu olan bir birey yüksek bir yere çıkmadığı sürece bu korkusunu tanımaya bilir. Basit fobilerin kişinin eğitim ve kariyer hayatını en az etkileyecek fobiler olduğu yanılgısı yaygındır. Oysa tedavi edilmeyen fobiler kişinin yaşam kalitesini, performansını ve verimliliğini düşürmektedir.

Örneğin; köpek fobisi olan birey okul yolunda veya işe giderken köpekle karşılaşabileceği korkusuyla okula/işe gitmekten kaçınabilir. Sadece ev ya da iş de değil sosyal yaşamı da bu durum oldukça sınırlayabilir. Özellikle kişinin yaşadığı çevrede çok fazla sokak köpeği varsa bu korku evden çıkma cesaretini kırabilir.

Özgül fobi kişinin sosyal etkinliklerden ve bireysel sorumluluklardan kaçınmasına neden olabilir. Meslek veya iş, okul seçimi de kişinin korkularına göre şekillenebilir. Örneğin; doktor, hemşire olabilecekken kan görme korkusu nedeniyle bu alternatifi göz ardı edebilir.

Özgül Fobi Nedir, Korkudan Farkı Var mı?

Basit fobilerde birey bazı nesne veya durumlara karşı sürekli ve mantıksız korku duyar. Korkması için görmesine ve karşılaşmasına da ihtiyacı yoktur, karşılaşabileceği fikri dahi onu korkutur. Bu korku bir nesnenin veya canlının kendisine zarar verebileceğine yönelik olabilir. Örneğin; ısırma, tırmalama, kovalama, saldırma gibi. Bir başka korkma haliyse nesne ya da durumla karşılaşıldığında açığa çıkacak tepki ve davranışlara yöneliktir.

Örneğin; kan görünce veya yükseğe çıkınca bayılmaktan, kapalı alanlarda kontrolü kaybetmekten korkmak gibi. Normal korkuyla en temel farkı basit fobinin kişinin yaşamını sınırlandıracak düzeyde sürekli ve mantıkdışı olmasıdır. Örneğin; yükseğe çıkıldığında herkes tedirgin olabilir ancak özgül fobi durumunda kişi yükseğe çıkmayı reddeder veya çıktığında fenalaşabilir. Çok yüksek bir binada iş görüşmesine, etkinliğe veya bir davete katılmayı reddedebilir.

Saldırgan olabileceği bilinen bir köpeğin yanından geçerken herkes tedirgin olabilir. Ancak fobisi olan bir birey köpeği fark edince direk yolunu değiştirecek veya kaçacaktır.

Özgül Fobi Yaşamı Nasıl Etkiliyor?

Fobik bireyler çoğunlukla kaçınma davranışlarıyla kendilerine daha izole, güvenli bir yaşam alanı oluşturur. Bu sayede de fobilerinin olumsuz yaşam etkilerinden uzak kalırlar. Fakat oluşturdukları bu güvenli alan çoğunlukla sabit kalır ve gelişime kapalıdır. Dolayısıyla sosyal yaşam, kariyer alanları, eğitimleri, kişisel ve mesleki gelişimleri sınırlanır. Fobik durum ve nesneler kaynaklı iletişim ağları ve sosyal çevreleri sınırlı kalır.

Okul, kurs, meslek, iş seçimleri sınırlı kalır. Sınırların ötesinde kimi özgül fobi türleri kişinin hayatını da riske sokabilir. Örneğin; yoğun köpek veya kedi fobisi olan bir birey korktuğu canlıdan kaçmak için kontrolsüzce arabaların önüne atlayabilir. Korktuğu şeyden kaçarken bir yerden düşebilir, kendini daha kötü yaralayabilir. Kan korkusu olan bir birey kan tahlili vermez.

Kan aldırması gerekir diye doktora gitmez veya kan görmemek için hastaneye girmez. Kan görebileceği mesleklerden kaçınır. Yükseklik korkusu olan bir birey plazalarda, gökdelenlerde çalışmasını gerektirecek işlerden kaçınabilir. Uçuş korkusu olan bir birey uçakla rahatlıkla gidebileceği şehirlere diğer ulaşım araçlarıyla daha uzun sürede gitmeyi seçer. Seyahat gerektiren işlerden kaçınır. Yurtdışı seyahatleri planlamaz, uzak şehirlere gitmemeyi tercih eder.

Özgül Fobi Türleri

Basit fobiler içerisinde sayılabilecek çok çeşitli fobi kaynakları bulunmaktadır. Ancak karşılaşılma sıklığı yüksek olan basit fobiler aşağıda yer almaktadır;

Hayvan Korkusu: Kedi, köpek, fare, yılan gibi hayvanlara yönelik geliştirilen fobilerdir. Hayvan fobileri yaşanılan coğrafyaya ve kültüre göre farklılık göstermektedir. Örneğin; yılanın görülmediği bir coğrafyada yılan fobisi görülme sıklığı yok denecek kadar azdır. Yine hayvana yüklenen anlamlar da fobi gelişimini etkilemektedir. Örneğin; dini olarak kutsal kabul edilen hayvanlara yönelik o kültürde fobi geliştirme olasılığı düşük olacaktır.

Hayvan fobisi olan bireylerde fobinin derecesi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Örneğin; köpekten korkan bir birey köpekle karşılaşabileceği sosyal ortamlardan, evlerden, park ve bahçelerden kaçınır. Bazı vakalar hayvanın sesine duyarlıdır ve görmeden sadece uzaktan sesini duyduğunda dahi kontrolü kaybeder. Resmini görmek, videosunu izlemek de benzer tepkilere yol açabilir.

Özgül fobi durumlarında kişinin korku unsuruyla karşılaşmasına gerek yoktur, hayal etmesi, onun üzerine düşünmesi de korkması için yeterlidir.

Yükseklik Korkusu:

Yükseklik korkusu en yaygın fobilerden ikincisidir. Kişi yüksek yerlere çıkamaz, merdivene tırmanamaz, Çok katlı yüksek binalara giremez. Yüksek binalarda cam kenarlarında duramaz, yüksekten aşağıya bakamaz. Asansöre, özellikle de camekanlı asansörlere binemez. Asansöre binmek istememe nedenleri kapalı kalma korkusu değildir. Asansörün yükselmesinden korku duyarlar. Uçak korkusuyla birlikte görüldüğü vakalar da bulunmaktadır. Ancak her uçak korkusu olanın yükseklik korkusu bulunmamaktadır.

Kan Görme ve Yaralanma Korkusu:

Kan görme korkusu halk arasında kan tutması olarak da bilinen özgül fobi türüdür. Kan görmekten neredeyse herkes rahatsızlık hisseder. Ancak kan görme ve yaralanma fobisi olan bireylerde hayati risklere neden olabilecek düzeyde kaçınma vardır. Hastaneye, doktora gitmez, kan veremez, ambulans sesinden dahi korkabilirler. Kanlı filmlerden, haber ve fotoğraflardan kaçınır, maruz kalırlarsa benzer tepkiler verirler.

Enjeksiyondan yani iğneden de korkarlar. Bu bireyler mümkün olduğu sürece doktora gitmez. Dişleri çürüse dahi dişçi koltuğuna oturmamak için var güçleriyle mücadele eder, ağrıya dayanmaya çalışırlar. Kadınlar doğum yapmaktan korktuğu için hamile kalmamaya çalışabilirler. Şeker hastaları gibi düzenli enjeksiyon kullanımı gerektiren hastalıklarda tedaviyi ihmal ederler. Tüm bu ihmal ve kaçınmalar beraberinde çok daha riskli hastalıkların gelişmesine yol açar.

Uçak, Uçuş Korkusu:

Özgül fobi türlerinden uçak korkusu kişinin yaşam kalitesini düşüren önemli bir fobi türüdür. Bu bireyler özellikle yetişkin yaşamda epey sıkıntı çekebilir. Özellikle de meslekleri seyahat gerektiriyorsa kişinin yaşayacağı sıkıntılar artış gösterecektir. Uçak korkusu olan bireyler çoğunlukla seyahatlerini kara veya deniz yoluyla sürdürmeyi seçerler. Ancak her iki yolculuk şekli de daha fazla zaman gerektirecektir.

Hele ki uzak noktalara seyahat gerekiyorsa yolculuğa ayrılacak zaman daha da fazla olacaktır. Bu durum hem kişinin konforunu düşürecek hem de iş veren açısından olumsuz değerlendirilmeye neden olacaktır. Bu bireyler yurtiçi seyahatlerini bir şekilde farklı ulaşım seçenekleriyle planlayabilirler. Ancak yurtdışı seyahat deneyimlerini planlamak çok daha zorludur. Bu durumda da yurtdışı seyahatlerinden kaçınma davranışı sergilerler. Ancak yine mesleki açıdan zorluk yaşayabilirler.

Uçmaya mecbur kalmaları durumunda uçuş öncesi korkuyla baş etmek için ilaç alabilirler. Ancak özgül fobi sonucu bu ilaçların sık kullanımı da zaman içerisinde duyarsızlaşmaya veya alışkanlığa dönüşebilir. Uçuş öncesinde ve hatta uçuşa günler kala kaygı ve korkuları tırmanabilir.

Somatik belirtiler göstermeye başlayabilirler; uyuyamama, terleme, çarpıntı gibi. Uçuş anında da kontrolü kaybetme, terleme, çarpıntı, baş dönmesi, baygınlık hissi, nefes darlığı vb. görülebilir.

Yutma Korkusu:

Yutma korkusu bazı yiyecek/içeceklerle karakterize olabileceği gibi her türlü yiyecek ve içecekle de ilgili olabilir. Su içerken, kuruyemiş gibi taneli yiyecekleri yerken veya yemek yerken korku gelişebilir. Kişi yediği şeylerin kendi kontrolü dışında boğazına kaçacağını, boğulacağını, öleceğini veya felç kalacağını düşünebilir. Yalnız yemek yemekten korkabilir. Yanında boğulma anında bilinçli müdahale edip onu kurtarabilecek insanların olmasını isteyebilir.

Kişi güvenli olarak belirlediği bazı yiyecekleri tüketip, diğerlerini yemekten kaçınabilir. İleri vakalarda kişi yeme eylemini mümkün olabildiğince sınırlı tutabilir. Pipetle, püre ve sıvı halde beslenmeye çalışabilir. İleri vakalarda bu hastalık aşırı kilo kayıplarına yol açabilir.

Klostrofobi (Kapalı/Basık Alan Korkusu):

Klostrofobi kapalı/basık alanlardan duyulan korkudur. Asansör, alçak tavanlı odalar, koridorlar, küçük ve az camlı odalar, yer altındaki yerler, penceresiz alanlar, mağaralar gibi. Ayrıca kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, altgeçitler de klostrofobi kaynağıdır. İçinde bulunulan odanın, kabinin kilitli olması da korkuyu artırmaktadır. Asansör kapısının biraz geç açılması veya katlarda gereğinden fazla beklemesi de atak geçirmeye neden olabilmektedir.

Bir özgül fobi türü olan klostrofobide temel korku sıkışıp kalmak, çıkamamak, nefes alamamak, boğulmak ve benzeridir. Sadece içerisinde bulunan alan değil kimi durumlarda dar giysiler, takılar da kişiyi bunaltabilir. Boğazlı kıyafetler giyinmek istemez, kolye, fular takmaktan rahatsızlık duyabilirler.

Birey duş, hamam, sauna gibi alanlarda da fenalık geçirebilir. Yine etrafı sularla çevrili olan ada veya çıkış kapısına uzak olunan alanlarda da bunalım yaşayabilir.

Özgül Fobi Nedenleri

Nedenleri henüz tam olarak bilinememekle birlikte genetik, çevresel faktörler ve öğrenme sonucu oluşabileceği düşünülmektedir. Ailede birinde özgül fobi varsa çocuklarda görülme riski artmaktadır. Yine fobiye dönüşebilecek deneyimler yaşamak veya başkalarının deneyimlerine şahit olmak da fobi gelişimini etkileyebilmektedir. Örneğin; kedi, köpek saldırması, kötü bir uçuş deneyimi, uçak kazasına tanık olmak gibi.

Ancak olumsuz yaşam deneyimleri fobi geliştirmek için yeterli değildir. Örneğin köpek saldırısına maruz kalan pek çok bireyde fobi gelişmemektedir. Aslında fobili bireylerin çoğunlukla çocukluktan itibaren belirti verdiği görülmektedir. Dolayısıyla çocukluklarında da korku geliştirebilecekleri nesne, canlı ve durumlara karşı temkinli yaklaşmaktadırlar.

Yapılan çalışmalar basit fobi tanısı almış bireylerin çoğunlukla korkulara duyarlı şekilde dünyaya geldiği görülmektedir. Yani genetik rol basit fobilerin gelişiminde etkindir. Zarar görme ve ölüm korkuları basit fobilerin temelinde yatan korkulardır.

Özgül Fobi ve Tedavi Yöntemleri

Basit fobiler kişinin kontrolü altında olduğu sürece yaşam kalitesini düşürse de tedaviye gidişi geciktirmektedir. Çoğunlukla tedavi riskli yaşam deneyimleri artıkça veya panik atak gibi ikincil hastalıklar eşlik ettikçe değerlendirilmektedir. Tedaviye başvuran bireylerde sanılanın aksine çok daha kısa sürede sonuç alınmaktadır. Birkaç seans gibi kısa bir sürede dahi pek çok basit fobiden kurtulabilmektedir.

Basit fobilerin tedavisinde en etkili yöntem olarak Bilişsel davranışçı terapi yöntemi kullanılmaktadır. Maruz bırakma, imgeleme, gevşeme ve nefes teknikleri, kaygıyla başa çıkmayı öğretme tedavide olumlu sonuçlar verir. Özgül fobi destek alınması halinde tedavisi olan, kısa sürede sonuca ulaşılabilen önemli bir psikolojik hastalıktır. Detaylı bilgi için Aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More