Öğrenme üzerine yapılan araştırmalar bilgiyi işlemek ve kaydetmek için herkesin farklı öğrenme stili ile öğrenmeye ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda her öğrencinin bilgi edinme sürecinde öğrenme stiline uygun eğitim alması gerekmektedir. Eğitim sistemimizde öğretim farklı öğrenme stilleri göz önünde bulundurularak yapılmaya çalışılsa da kalıcı öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencilerin de öğrenme stillerine göre ders çalışması ve öğrendiklerini pekiştirmesi gerekir.

Öğrencilerin akademik açıdan daha başarılı olabilmesi, öğrenme sürecinden keyif alması, bilgiyi işleyerek günlük hayatta kullanılabilir hale getirmesi için derslerin farklı öğrenme stillerine uygun verilmesi gerekir. Öğrenme stiline göre eğitim alan çocuklar sebep-sonuç ilişkisini kurabilen, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünen, okul ortamını ve ders çalışmayı daha çok seven çocuklardır. Ailelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmesi, ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve kaynakları temin edebilmesi için öğrenme stillerini bilmesi gerekir.

Öne Çıkan 3 Farklı Öğrenme Stili Var

Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından geliştirilen Dunn&Dunn öğrenme modeline göre görsel, işitsel-duyusal, ve dokunsal (kinestetik) olmak üzere 3 farklı öğrenme stili bulunmaktadır. Bu öğrenme modeline göre sadece öğrenenin değil öğreten konumundaki öğretmenlerin de öğretme modelleri birbirinden farklıdır. Başarılı bir eğitim ortamı için öğrenenin öğrenme stilleri kadar öğretenin de öğretme stilinin uyumlu olması gerekir. Bu koşulların sağlanabilmesi için öğreticilerin her öğrenme stiline hitap edecek çeşitlilikte öğretimi düzenlemesi gerekmektedir.

Öğretmen ve öğrencinin öğrenme stillerinin birbiriyle uyumu kadar öğrenme ortamının da öğrenme stilleriyle uyumlu olması gerekir. Öğrenme stiline göre ihtiyaç duyulan araç-gereçler öğrenme ortamında bulundurulmalıdır. Eğitimin süresi, molalar ve hatta ödevler de yine öğrenme stillerine göre düzenlenmelidir.

Pek çok insan için tek bir öğrenme stili daha baskındır. Ancak öğrenirken 3 öğrenme stilinden farklı ağırlıklarda faydalanılarak öğrenilir. Bir öğrencinin etkili ve verimli ders çalışma stilini belirleyip uygulayabilmesi için; öncelikle kendi öğrenme stilini iyi tanıması gerekir.

Dunn&Dunn öğrenme modeline göre 3 öğrenme stilini inceleyelim;

1.Görsel Öğrenme Stili

Görsel öğrenme stilinde öğrenmenin en etkili yolu görerek, gözlem yaparak ve okuyarak öğrenmedir. Görsel öğrenme stilinin baskın olduğu kişiler görsel hafızası daha güçlü olan kişilerdir. Öğrendiklerini hatırlarken görsel kareler şeklinde anımsarlar. Öğrenmenin daha etkili hale gelmesi için görsel öğrenme stiline uygun eğitim sunumları, videolar, resimler, tablolar, zihin haritaları gibi görselliğin baskın olduğu eğitim materyalleri kullanılmalıdır.

Görsel öğrenme stiline sahip bireyler kişisel yaşamlarında düzene önem veren, planlı, programlı olmaktan hoşlanan kişilerdir. Bu kişisel çalışma alanlarının derli toplu olmasını isterler. Çalışma alanları temiz, havadar, aydınlık ve düzenlidir. Dikkatlerinin dağılmaması için çalışma konuları dışında araç-gereç, ders notu, kitap vb. bulunmasından hoşlanmazlar. Masaları gibi okul çantalarının da toplu olmasını, çantalarında aradıkları bir şeyi hızlıca bulabilmeyi isterler. Kitaplıkları, masaları, çantaları için düzenleyici aparatlar kullanarak eşyalarını kendi içlerinde ayrıştırırlar. Defter ve kitapları temiz, zarar görmemiştir ve yazıları bilgisayarda yazılmışçasına düzenlidir. Düzen kadar kuralları da severler. Planlı ders çalışır, işlerini kolay kolay ertelemezler. Bu öğrenciler aynı zamanda dil bilgisi kurallarına karşı da hassastır ve yazım dillerine ve konuşma şekillerine önem verirler.

Görsel Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • İçerik görsel olarak zengin olmalı: akılda kalıcı resim, tablo, semboller, şemalar yer almalı. Yazı okunaklı ve belirgin olmalı, mümkünse içerik slaytlar halinde düzenlenmeli.
  • Renklerle belirginleştirilmeli: tıpkı düzenli bir masada organize olmuş eşyalar gibi, okunan bir metinin içerisindeki yazılarda düzenlenebilir olmalı. Bu nedenle renkli kalemlerle okudukları bölümlerin altını çizebilir, her renge temsil edilecek bir özellik atayabilirler.
  • Renkli post-it kağıtlar üzerine alınacak notlar, yapılacak hatırlatıcı çizimlerle konular belirginleştirilebilir.
  • Not alarak çalışmalıdırlar: Görsel olmadan sadece dinleyerek öğrenmeleri zordur, sadece dinlediklerinde dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle dinlerken not tutmaları öğrenmelerini kolaylaştıracaktır.
  • Söylenenleri not alamadıklarımda huzursuz olabilirler ve kolay unuturlar. Yazarken söylenenlere yetişemezlerse dikkatlerini kaybedebilir, strese girebilirler.
  • Not tutarken düzenli olabilmesi için derslere göre ayrılmış defterler ya da dosya kağıtları ile düzenlenmiş klasörler tutabilirler.
  • Öğrendiklerini zihin haritaları çıkararak pekiştirebilirler.
  • El kartları hazırlanabilir: hatırlatıcı özet bilgilerin yer aldığı kağıtlar, formül kartları vb. oluşturulabilir. Bu kartlara derslerden, sınavlardan önce göz atarak hatırlamak kolaylaştırılabilir.
  • Günlük, haftalık, aylık planlar çıkartabilir, yapılacaklar listesi hazırlayabilir, derslere ya da diğer görevlere göre üzerindeki işleri sınıflandırabilirler. Böylece hem daha kolay hatırlar hem de zihinlerindeki karmaşayı somutlaştırmış olurlar.
  • İşitsel hafızaları zayıftır, dinledikleri şarkıları, duydukları isimleri hatırlamakta zorlanırlar. Ancak okudukları kitapları, izledikleri filmleri kolay kolay unutmazlar.
  • Dağınık, düzensiz ortamlarda çalışamaz, huzursuz olurlar.
  • Sınıf içerisinde verimli çalışabilmeleri için kendisi gibi düzenli kişilerle oturtulabilirler. Evde çalışma ortamlarındaki düzene müdahale edilmemelidir.
  • Bu öğrencilerin etkili öğrenebilmesi için öğrenme içerikleri sunumlar, videolar, görsellerle zenginleştirilmeli, derste not almasına imkan verilmeli ya da mümkünse derslerde takip edebilecekleri basılı dokümanlar paylaşılmalıdır.

2- İşitsel-Duyusal Öğrenme Stili

Dinleyerek, konuşarak, iletişim kurarak öğrenmenin daha kalıcı olduğu öğrenme stilidir. Bu öğrenme stilindeki bireyler grup çalışmalarına daha yatkındır. Dikkatleri dağılmadan uzun süren sözlü anlatımları dinleyebilirler. Görsel öğrenme stili baskın olan bir birey bir filmi anımsarken zihninde sahneler canlanırken, işitsel öğrenme stili daha belirgin olan bir kişi filmden replikleri anımsar. İşitsel uyaranların eşlik ettiği öğrenme ortamı bu kişiler için daha uygundur. Örneğin; öğretmenin ders anlatımı sırasında yaptığı tonlama ve vurgular bu kişilerin anlatılan konuyu hatırlamasını daha da kolaylaştırır.

İşitsel-Duyusal Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Bu gruptaki bireyler, konuşmayı severler ve grup ile çalışırken daha kolay öğrenebilirler.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek için kendilerine ve başkalarına sesli olarak öğrendiklerini tekrar anlatabilirler.
  • Anlatacak biri olmadığında ayna karşısında kendilerine anlatabilir ya da kendi seslerini kayıt edip, ses kayıtlarını dinleyerek öğrenebilirler. İzin verilirse derslerde de tekrar dinlemek için kayıt alabilirler.
  • Konuşma üzerine olan mesleklerde daha başarılıdırlar. İyi bir konuşmacı, anlatıcı, spiker, sunucu olabilirler.
  • Okuyarak öğrenmek zorunda kaldıklarında dudaklarını oynatarak ve alçak sesle mırıldanarak daha rahat öğrenebilirler.
  • Görsel içerikler ya da yazılar onlar için sıkıcıdır ve hatırlamaları daha zordur.
  • Vurgu ve tonlamalarla yapılan anlatımları çok daha rahat hatırlarlar.
  • Uzun süren diyalogları sıkılmadan takip edebilir ve hatırlayabilirler.
  • Görsel öğrenme stili baskın olan bireylere göre yazım kurallarında hataya açıktırlar ve yeterince dikkat etmezler. Onlar için doğru telaffuz, doğru yazmaktan daha değerlidir.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek ve kolay hatırlamak için işitsel düzenlemeler yapabilirler. Örneğin; öğrenmekte zorlandıkları konuları, tarih, isim, yer bilgisi gibi akılda kalmayan ince detayları bir melodi eşliğinde şarkı sözü mırıldanır gibi sesli olarak söyleyebilir ve bu şekilde tekrar edebilirler.
  • Etkili öğrenmek için kendisi gibi işitsel bir arkadaşı ile grup olabilir birbirlerine sesli anlatım yapabilirler.
  • Bu kişilerin konuşarak ve dinleyerek yabancı dil öğrenmesi çok daha kolaydır.

3. Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stili

Dokunsal (kinestetik) öğrenme stiline sahip bireylerin ebeveyni ya da öğretmeni olmak çokta kolay değildir. Hatta bu öğrencilerle birlikte ders alan işitsel ve görseller için de beraber çalışmak çok kolay değildir. Çünkü onlar görerek ya da dinleyerek değil en iyi öğreneceği şeyi uygulayarak öğrenirler. Uzun süre hareket etmeden duramazlar. Sınıf içinde bir ders süresi boyunca masa başı oturup tek bir anlatıcıya odaklanmak onlar için çok zordur. Elleri sürekli bir şeylerle meşgul olsun isterler ya da sık sık tahtaya kalkmak, çöp atmaya gitmek, yerinde kımıldanmak gibi fiziksel hareket ihtiyacı duyarlar. Bu da diğerlerinin ve öğretmenin dikkatini dağıtabilir. Aileler ise çocuklarının odaklanamadığını, ders çalışmalarının çok verimsiz olduğunu düşünebilir.

Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Hareket etmek öğrenebilmeleri için gereklidir. Dikkatlerini hareket halindeyken daha iyi toparlarlar.
  • Öğretmen ve ailelerin çok hoşuna gitmese de öğrencinin daha kalıcı şekilde bilgiyi edinebilmesi için öğrenme sırasında hareket etmesine müsaade edilmelidir.
  • Dikkat süreleri işitsel ve görsellere göre daha kısadır. Bu öğrenciler ders çalışırken daha sık mola vermelidir.
  • Okurken çabuk sıkılır ve sayfaları hızlıca atlayabilirler. Öğrenmek için motive olabilmesi için proje üretmesi istenebilir. Bir şey üretmesi gerektiğinde layığı ile yapabilmek için daha verimli okuma ve araştırma ihtiyacı duyacaktır.
  • Mümkünse öğrendiklerini uygulayabilecekleri fırsatlar tanınmalıdır. Örneğin; matematiği daha iyi öğrenebilmek için market harcamalarına, evin aylık gelir-gider hesaplarına dahil olarak pratik yapabilirler. Tarih derslerini tarihi mekanları dolaşarak öğrenebilir, coğrafya dersleri için bitki yetiştirme, doğa gezilerine katılma, coğrafi araştırmalara katılma, kulüp etkinliklerinde bulunma gibi aktif olarak öğreneceği faaliyetlerde bulunabilir.
  • Bu çocuklar öğrenirken uygular ya da hareket ederlerse daha kolay hatırlarlar. Örneğin spor yaparken dinlediği bir dersi daha kolay hatırlayabilir. Çıkardığı ders notlarını odasında yürüyerek tekrar edebilir. Egzersiz yaparken ses kayıtları dinleyebilir. Ya da öğrendiklerini günlük hayatla birleştirerek pekiştirebilir.
  • Dinlerken konuşulanların kısa ve doğrudan olmasını isterler. Kendileri de uzun cümleler kurmaktan hoşlanmaz.
  • Yazım dili de diksiyonları da onlar için çok öncelikli değildir. Ancak yaptıkları bir uygulamanın hatasız, kusursuz olmasını isterler.
  • Oturarak çalışmaları gerektiğinde ellerine meşgul olabilecekleri oyun hamuru, stres topu gibi materyaller verilebilir.
  • Tiyatral şekilde anlatılan dersler, oyunlaştırılmış dersler, laboratuvar ortamında işlenen konular kinestetik öğrenme stiline sahip bireylerin öğrenmesini kolaylaştırır.

Öğrenme Stilimi Nasıl Bulabilirim?

Yazının sonuna geldiğinizde 3 öğrenme stilinden birine ait özelliğin sizde daha fazla olduğunu fark etmiş olma olasılığınız yüksek. Ancak birden fazla stilin size uyduğunu düşünüyorsanız öğretmenlerinizin ve ailenizin geri bildirimlerini alabilirsiniz. Okul rehberlik servisinizden size öğrenme stili envanteri uygulanmasını isteyebilirsiniz. Daha kapsamlı bilgi almak, öğrenme stilinizi detaylarıyla keşfedip, doğru ders çalışma tekniklerini öğrenmek için profesyonel danışmanlık alabilirsiniz.

Eğitim ortamınızın ve gördüğünüz derslerin öğrenme stilinize hitap ettiğini düşünmüyorsanız bu konudaki ihtiyaçlarınızı öğretmenlerinizle paylaşabilirsiniz.

 

Read More

Aileler okul ve akademik yaşamlarında daha iyi yerlere gelebilmesi için tüm olanaklarını kullanarak çocuklarına destek vermeye çalışırlar. Ancak çocukların akademik başarı gösterebilmek için ailelerinden beklentileri çok daha basittir; çocuklar koşulsuz sevilmek, saygı görmek, kendi kararlarını verebilmek ve anlaşılmak isterler.

Aileler çocukları için en iyisini isterken farkında olmadan çocuklarını mutsuz ve başarısız olacakları bir geleceğe hazırlıyor olabilirler.

Çocukların Arzu ve İsteklerine Saygı Duymak Akademik Başarıyı Artırıyor

Çocukların akademik başarısında ailenin rolü çocuğun arzu ve istekleri karşısında gösterdiği tutuma göre şekillenmektedir. Aile içerisinde akademik hayata dair planlarını, geleceğe yönelik isteklerini paylaşabilen çocukların akademik başarı elde etmeleri daha kolay oluyor. Eğer aile çocuğun hedef ve hayallerini gerçekçi bulmuyor ya da yeterli görmüyorsa çocuklar aile içerisinde arzu ve isteklerini dile getirmemeye başlıyor. Üstelik ailenin bu yaklaşımı çocukların başarısızlık algısı geliştirmesine ya da performans kaygısı duymasına da neden oluyor.

Geleceğin Başarılı Bireyleri Bugünün Sorumluluk Alabilen Çocuklarıdır

Ailelerin akademik başarıdaki rolü çocuklarına verdikleri sorumluluk alma fırsatı ile doğru orantılıdır. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk almayı öğrenen çocuklar, yaptıklarının sonuçlarına katlanmayı öğrenmekte ve koşullarını iyileştirmek için daha büyük istek duymaktadırlar. Sorumluluk alabilen çocuklar başarı ve başarısızlıklarının getirilerini daha kolay idrak etmekte ve ailelerinin söylemesine gerek kalmadan ders çalışmaktadır. Gençlerde sorumluluk bilinci oluşturabilmek için; yaş dönemine ve gelişim düzeyine uygun sorumluluklar vermek, kendi kararlarını verebilme konusunda desteklemek, aldıkları kararların sonuçlarını düşündürmek gerekmektedir.

Çocuğunuzun İlgi ve Yetenek Alanlarını Bilin

Çocuğunun ilgi ve yetenek alanlarını bilen ailelerin çocuklarında akademik başarı daha yüksek. Çocuğunun İlgi ve yetenekleri üzerine bilgi sahibi olan aileler, kariyer yolculuğunda çocuklarına çok daha bilinçli rehberlik etmekte, ilgi, yetenek ve gelişim alanlarıyla uyumlu meslekler seçmelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmektedir.

Akademik hayatında İlgi alanları ve yetenekleri ile uyumlu şekilde ilerleyen çocuklar kendilerini çok daha iyi ifade edebilmekte ve daha başarılı olmaktadırlar. Bu farkındalık ile yönlendirilen çocuklar okul ve kariyer hayatlarında çok daha mutlu ve verimli çalışmaktadırlar.

Aileler çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını yeterince iyi bilmiyorlarsa ya da çocuklar aileye ilgilerini çok fazla gösteremiyorsa mutlaka kariyer danışmanlığı alınmasını öneririz.

Gerçekçi Beklentiler Edinin

Ailelerin gerçekçi beklentiler içerisinde olmaması çocuklarda akademik başarısızlığa, sınav kaygısına, düşük benlik algısına ve daha pek çok olumsuz etkiye neden olabilmektedir. Çocuğun potansiyeli ile uyumlu olmayan aile beklentileri çocuklarda düşük başarı ve kaygının yanı sıra yanlış tercihler yapmalarına da neden olabilmektedir. Çocuklar ailelerini üzmemek için onların beklentilerini karşılayacak seçimlere yönelirken ömür boyu başarısızlık ve tatminsizlik içerisinde debelenecekleri bir seçime de yöneliyorlar.

Çocuklarınız sizin için çok kıymetli ve tüm çabanız onların daha iyi koşullarda yaşayabilmesi. Ancak sizin hayal ettiğiniz daha iyi koşullar için çocuğunuza yaptığınız yönlendirme onu çok daha zor koşullar içerisine sokuyor olabilir.

Ona Zaman Ayırın, İlgilenin

Çocuklarda akademik başarı ailelerin çocuklarıyla ne kadar verimli zaman geçirdiğiyle de paraleldir. Çocuklarınızla keyifli zaman geçirmek, onlarla oyun oynamak, aktivitelere katılmak, dışarı çıkmak, sohbet etmek bağlarınızı kuvvetlendirecektir. Ailesiyle beraber zaman geçiren, birlikte eğlenen, ortak paylaşımlarda bulunan çocuklar çok daha mutlu ve başarılı çocuklardır.

Çocuklarınızın bakımıyla, beslenme ve uyku düzenleriyle ilgilenin. Elinizin hala üzerlerinde olduğunu, ihtiyaç duyduklarında istedikleri sürece yardımcı olacağınızı çocuğunuza hissettirin. Ailelerinin yanında olduğunu hisseden çocuklar kendilerini çok daha değerli ve güçlü hissetmektedir.

İhtiyaçlarını Fark Edin Onları Dinleyin

Akademik başarı aile ile sağlıklı iletişim kurabilmeyi de gerektirir. Ne kadar güçlü bağlarınız olursa olsun çocuğunuz kendisini konuşarak ifade etmekten çok hoşlanmıyor olabilir ya da fark edilmeyi bekliyor olabilir. Çocuklarınızı yeterince iyi gözlemliyorsanız size ihtiyaç duydukları anları fark etmeniz çok zor olmayacaktır. Kaygılı, stresli ya da düşünceli olduklarında onlara mutlaka konuşma fırsatı verin. İşinizi bırakıp zaman ayırmak, orada onun için olduğunuzu hissettirmek çok önemli. Yine günlük sohbetler etmek, keyif aldığı şeyler üzerine konuşmakta iletişiminizi geliştirecek ve konuşma ihtiyacının bir alışkanlık haline dönüşmesine yardımcı olacaktır. Siz çocuğunuza konuşmak için fırsat ayırdıkça o artık adım beklemeden sizinle konuşabilir hale gelecektir.

Evdeki Huzuru Koruyun Demokratik ve Hoşgörülü Bir Ebeveyn Tutumu Sergileyin

Bu tutumun egemen olduğu aile yapılarında çocuğun erken yaşlarından itibaren evde söz hakkı vardır. Aileyi ilgilendiren her konuyla ilgili karar alınırken çocuğunda fikri sorulur. Kendisiyle ilgili yapacağı seçimlerde çocukluktan itibaren karar vermeye teşvik edilir. Yapılan hatalar cezalandırılmak yerine sonuçları değerlendirilir ve telafi etmek için neler yapılabileceği konusunda rehberlik edilir.

Bu tür bir ailede yetişen çocukta akademik başarı daha yüksektir. Çocukların özgüvenleri tamdır ve sosyal ilişki kurarken sorun yaşamazlar. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk alma, sebep-sonuç ilişkisini kurma becerileri geliştiği için bu çocuklar ders çalışmak konusunda kendi iç motivasyonlarını sağlayabilir. Dolayısıyla bu çocukların yüksek akademik başarı olasılığı da daha fazladır.

Bu ebeveyn tutumuyla uyuşmayan bir ana baba davranışınız var ise ebeveyn tutumlarınızı araştırabilir, neleri düzeltmeniz gerektiği noktasında bilgi edinebilirsiniz. Aile danışmanlığı hizmetinden faydalanmakta siz ve çocuğunuz için olumlu sonuçlar getirecektir.

Yaşam Kalitenizi Artırın

Akademik başarıda ailenin rolü düşünüldüğünde beslenme, uyku, fiziksel egzersiz gibi kişinin yaşam kalitesini artıran alışkanlıkların ne derece sağlıklı ve düzenli olduğu da önemlidir. Çocuklar ailelerini rol model alırlar ve dolayısıyla sağlıksız beslenen bir ailede çocuğun da iyi beslenmesi çok mümkün olmayacaktır. Çocuğunuza iyi bir rol model olabilmek için beslenme şeklinizde düzenleme yapmanız, uyku düzeninize, egzersiz sıklığınıza önem vermeniz çocuklarınız için faydalı olacaktır. Yine alkol, madde, sigara kullanımı da çocukların aile içinde ya da arkadaş gruplarında edindikleri alışkanlıklardır.

Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin

Televizyon karşısında geçen zaman, internet kullanımının sıklığı ve içerik kalitesi, telefon kullanımı gibi zamanımızı yönetmemizi zorlaştıran araçları kullanım sıklığınızı da gözden geçirmelisiniz. Sizin alışkanlıklarınız çocuklarınızın da alışkanlığı haline gelecektir. Özellikle gelişim ve öğrenme sürecindeki çocukların ekran karşısında geçirdiği zaman kısıtlı tutulmalıdır. Akademik başarı elde edebilmek için ailelerin de zamanı etkili kullanması ve dikkat dağıtıcı unsurlara ayırdıkları zamanı iyi yönetebilmesi gerekir.

Koşulsuz Sevin, Ödülle Cezalandırmayın

Anne babalar bazen çocuklarını motive etmek için sevgilerini ödül olarak sunabilirler. Bu ilişki bir süre sonra “Ne kadar başarı, o kadar sevgi” haline gelebilir ve çocuklar başarılı olmazsam ailem tarafından sevilmem korkusu duyabilirler. Ailenin koşulsuz sevgisini kaybettiğini hisseden çocuk kırıklığa uğrar. Üstelik koşulsuz sevildiği tek ortamı da kaybetmiş olur. Çocuğun özgüvenini ve kendine saygısını en çok zedeleyen nedenlerden biri bu tür koşula bağlı aile ilişkileridir. Çocuk başarı düzeyi ne olursa olsun, anne babası tarafından sevildiğini hissetmek ister.

Akademik başarı karşısında çocuğa verilen ödüllerde de bir süre sonra çocuğun başarmaktan mutlu olmamasına neden olacaktır. Çocuğu motive edebilmek için her seferinde daha değerli ödüller sunmak gerekir ve bunun sonu yoktur. Çocuğun ödüllendirilmeye ihtiyaç duymaksızın başarılı olmaktan mutluluk duyması sağlıklı olandır. Çocuklar başarı için kendi iç motivasyonlarını sağlayabilmeli “Derslerime çalışıyor, öğrenmek için emek harcıyor ve emeğimin karşılığını alıyorum. Başarılı olmak beni düzenli çalışmam için motive ediyor” diyebilmelidir.

Başarısızlıkları Başarıya Giden Yolda Araç Olarak Gösterin

Çocuklarımızın her zaman başarılı olmasını beklemek çok gerçekçi bir hedef değil. Başarısız oldukları zamanlarda olacak. Önemli olan verdiğimiz tepkilerde çocuklarınızın başarısızlıklarından ders alarak kendilerini geliştirmelerinde motive edebilmek olmalı. Başarısız olmak her çocuğu belli düzeyde üzer, ailenin verdiği büyük ve negatif tepkiler ise bu üzüntüyü perçinler.

Çocuklarınız size başarısız bir sonuç ile geldiğinde kullanabileceğiniz yapıcı bir yaklaşım örneği verelim; “Başarılı olmayı istediğini ve bu sonuç için şu an üzüldüğünü biliyorum. Ancak bazen başarılı olabilmek için başarısız olmayı da bilmek gerekir. Nerelerde hata yaptığına bakıp eksiklerini tamamlarsan bir sonraki sınava daha iyi hazır olacaksın.” denilebilir. Burada anne baba kendi üzüntüsünden değil çocuğun neler hissettiğini anlayabildiğinden bahsetmiş ve ona çözüm önerileri sunmuştur. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu da ailesini üzmek değil, başa çıkamadığı bir zorluğun nasıl üzerinden gelebileceğini öğrenmektir.

Akademik başarı söz konusu olduğunda ailenin rolünün ne derece büyük olduğu klinik gözlemlerimizde ve yapılan alan araştırmalarında görülmektedir. Çocuklarınızla iletişim kurmakta zorlanıyor, akademik başarılarında iletişim ve yaklaşım modellerinizle olumsuz etkide bulunduğunuzu düşünüyorsanız psikolojik destek ve aile danışmanlığı için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Modern dünyada kariyer planlaması, hayatımızın en önemli süreçlerinin başında yer alır.Bundan sonra hangi konumda yer alacağımız, ne kadar kazancı elde edeceğimiz ve hangi standartlarda yaşayacağımız gibi hayati hususların belirleyicisi olan kariyer, bireysel tatmin ve ilgi alanları da uygunluk paralelinde planlanması gereken hassas bir süreçtir. Kariyer planlaması yaparken yalnızca, maddi kavramları dikkate almak doğru bir yaklaşım değildir.Mutsuz bir meslek hayatı, yüksek gelirler söz konusu olsa dahi, keyifli bir süreç olarak karşımıza çıkmayacaktır. Tersi şekilde çok mutlu olup düşük gelirler elde etme fikri de pek çok kimseye cazip gelmez. Ancak pek çok kariyer uzmanına göre, birey mutlu olduğu işi keyifle yaparken zaten yeterince gelir elde edebilecek nitelikte iş üretebilecek ve bireysel olarak tatmin olabilecektir. Dolayısıyla kariyer planlaması yapılırken öncelikle, kişinin yetenekleri ve eğilimleri ile doğru orantılı bir mesleki planlamanın yapılması büyük önem arz eder. Elbette bunun için çok erken yaşlarda girişimde bulunmalı ben en azından belli bir alan hedefi konulmalıdır.

Kariyer Planlaması Sadece Yetişkinlikte Yapılmaz

Kariyer planlaması sadece yetişkinlikte yapılmaz kavramı, içi doldurulması gereken bir iddiadır. Öyle ki;birey belli bir yaştan sonra mevcut mesleki yaşantısını terkedip bambaşka bir alana geçiş yapmak isteyebilir. Bu noktada başarılı olmuş birçok kimse örnek olarak gösterilir. Buradan belli  bir seviyeden sonra kariyer değiştirilmez şeklinde bir yargı aslında doğru değildir. Ama gerçekleşen örnekleri detayına bakıldığında, esasen bireyin terk ettiği kariyerinin kendisine uygun olmadığı çoğunlukla gözlemlenen bir durumdur. Örneğin; ciddi anlamda müzik kabiliyeti bulunan ve müzik yapmayı çok seven bir bireyin, toplumsal standartlara uygun davranarak avukat olması ve belli bir süre sonra bu mesleği terk edip müziğe yönelmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Toplumsal standart olarak tarif edilen durum aslında bir normal değil anormalidir. Zira tüm toplumlar sanatçıya da, diğer meslek gruplarına da ihtiyaç duyar. Sonuç olaraktoplumsal statü ve daha fazla gelir için, trendleri takip etmek aslında doğru bir yaklaşım değildir.Herkesin avukat veya herkesin doktor olduğu bir ülke söz konusu olamaz. Bu durumda mantıklı bir yaklaşım sergilenmeli ve bireyin eğilimleri ve yetenekleri ile doğru orantılı mesleki planlamanın mümkün olduğunca erken yapılması sağlanmalıdır.

Örgün Eğitimde Kariyer Planlaması

Maalesef ülkemiz eğitim sisteminde çocukların kariyer planlaması yapabilmesi mümkün değildir. Her ne kadar lise düzeyinde belli alanlar tercih ediliyor ve bireylerin eğitimleri bu alanlarda sürdürülüyor olsa da, meslek seçimi noktasında herkesin öncelikli tercihi daha çok kazanç elde edilen ve/veya daha yüksek hayat standartları sunan mesleğin tercih edilmesi yönünde olmaktadır.Elbette bu ülkemizin koşullarından da kaynaklanan bir durumdur. Lakin koşullar ne olursa olsun bireylerin mutlu bir hayat sürdürebilmeleri için doğru meslekleri tercih etmeleri ve kariyerlerini olması gerektiği gibi planlamaları gereklidir.

Liderlik vasıfları kuvvetli organizasyon yetileri bulunan bir bireyin, işletme yönetimi kariyeri yapması, teknoloji eğilimi bulunan bir bireyin mühendislik kariyeri yapması, sanatsal eğilimleri bulunan bir bireyin bu alanda ileri düzey eğitimleri alması ve burada bir kariyer planlaması doğru yaklaşımdır. Bunun örgün eğitimde karşılanmaması, ailelere ciddi bir sorumluluk yükler. Elbette belli bir yaştan sonra bireylerin de kariyer seçimi yaparken bu noktaları hassasiyetle değerlendirmesi gerekir. Tabii ki hangi alanda kariyer seçimi yapacak olursanız olun, nitelikli bir rota çizip, gereklilikleri yerine getirmek için ek eğitimler almanız gerekli olacaktır. Örneğin işletme yönetimi Yüksek lisansı yapma ve bunu yurt dışında gerçekleştirmek istiyorsanız, kariyer planlama süreçlerinize ciddi bir yabancı dil eğitimini de dahil etmelisiniz. Ama kariyer size mükemmel bir geleceği temin edebileceğiniz kariyer seçimi danışmanlık hizmetlerini sunar. Bize hemen ulaşarak en doğru kariyer seçimini kolayca gerçekleştirebilirsiniz.

Read More

Nitelikli üniversitelerin iyi bölümlerinde eğitim almak sadece öğrenciler için değil onların velileri için de çok önemlidir. Öğrenciler aldıkları eğitim ve çalışmaları ile neredeyse kreşten lise son sınıfa kadar üniversiteye giriş sınavında başarılı olmak ve hedeflerine ulaşmak için çalışıyorlar. Aileleri ile geçirdikleri stresli ve yoğun tempolu günlerin ardından girilen üniversite sınavı, üniversite macerasının son adımı olmuyor. Sınavdan sonra belki de en kritik ve üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken doğru tercih nasıl yapılmalı aşaması başlıyor. 

İstemediğiniz bir şehirde veya istemediğiniz bir bölümde okumak elbette çok zor olacak ve belki de sene kaybı yaşamanıza sebebiyet verecektir. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşmamak adına birtakım noktaları göz önünde bulundurarak tercih yapılmalıdır. Peki, doğru tercih yaparak mevcut puanınızı en iyi şekilde değerlendirip severek devam edeceğiniz bir bölümü kazanmak için nelere dikkat etmeniz gerekmekte?  Bu sorunun cevabını aşağıda inceleyebiliriz.  

Doğru Tercih


  1. Gelecekteki “SEN”i Hayal Etmelisiniz

Her şeyden önce yapacağınız tercihin mezun olduktan sonraki iş bulma ve yıllar boyu yapacağınız mesleğin ilk basamağı olduğunu bilmelisiniz. Mutlu bir gelecek mutlu iş hayatıyla bağlantılıdır. Bu sebeple popüler meslekler yerine sizin seveceğiniz alanlara yoğunlaşmalısınız. Hangi alanlara ilginizin olduğunu öğrenmek adına stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı gibi test paketlerinden oluşan uygulamalar ile kendinizi uzmanlar eşliğinde tanıyabilir ve kariyerinizi üniversite tercih döneminde şekillendirebilirsiniz. 


  1. Bölümlerin Geleceklerine Geniş Bir Perspektiften Bakmalısınız

Yaşadığımız global çağda dünyadaki meslek trendlerini ve gelişmeleri takip etmeniz de seçeceğiniz bölüm konusunda oldukça fikir verici olacaktır. Klasik ve ülke genelinde rağbet gören meslekler yerine dünya genelinde istihdamı olan iş kolları üzerine eğitim almak üniversite sonrası yaşantınızda önüne birçok fırsatın çıkmasını sağlayacaktır. Öte yandan avukatlık, doktorluk, öğretmenlik gibi kült meslekler ise her zaman ihtiyaç olan alanlar olacaklardır. 


  1. Üniversitelerin Akademik Koşullarını Öğrenmelisiniz

Puanınızı öğrendikten sonra tercih edebileceğiniz üniversiteleri uzmanların yardımıyla sıralayın.  Üniversitelerin akademik kadrosu ve seçeceğiniz bölüm bakımından ne kadar popüler olduğunun araştırılması son derede mühimdir. Akademik yetkinlik sizin donanımlı bir şekilde mezun olmanızı sağlayacaktır. Ayrıca seçmeyi planladığınız bölümde hangi üniversitelerde hangi derslerin verildiğini üniversitelerin resmi sitelerinden araştırmanız da sizin bölüm ve üniversite hakkında önemli fikirler edinmenizi sağlayacaktır. 


  1. Üniversite ve Şehrin İmkânlarını da Göz Önüne Almalısınız

Özel ve devlet üniversiteleri arasında öğrenciye sundukları imkânlar bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Üniversitenin şehir merkezinde olması, üniversitenin sunduğu yabancı dil, yurtdışına öğrenci gönderme, kulüpler, sosyal hayat, kampüs ve yurt koşulları gibi ayrıntılar oldukça önemlidir. En az 4 yıl yaşayacağınız şehrin gelişmişliği ve imkânları da üniversite seçimi kadar önemli olan bir diğer detaydır. 

Tüm bunları düşünerek yapacağınız doğru tercihler başarılı ve eğlenceli bir üniversite hayatının ardından güzel bir kariyerin de kapılarını aralamanızı sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Hayata hazırlanmak için yıllarımızı okula giderek, öğrenmeye çalışarak geçiriyoruz. Bu nedenle akademik başarı, hayattaki şanslarımızı en yakından etkileyen faktörlerden biri. İşte akademik başarıyı arttırmanın 5 yolu.

Öğrenme motivasyonunuz üzerine düşünün

Okulu, öğrenmeyi otomatik süreçler olarak görmek yerine; ne için öğrenmeniz gerektiği, daha da önemlisi sizin ne için öğrenmek istediğiniz üzerine düşünün. Söz konusu çocuğunuz ise, onun düşünmesine aracı olun. Buradan bir motivasyon kaynağı doğabilir.

Gerçekleştirmek istediğiniz bir amaç, varmak istediğiniz bir nokta için düşünmek sizi motive ederek akademik başarıyı arttırır. Elbette bu amaç küçük yaşta belli olmayabilir. Ancak önemli olan her yaşta motivasyon sağlayacak bir kaynak bulabilmek.

Öğrenmeyle olumlu bir bağ kurun

Akademik başarının yolu öncelikle etkili bir şekilde öğrenmeden geçiyor. Öğrenme, en iyi olumlu duygularla beraber gerçekleşir. Gereken olumlu duyguları sağlayabilmek için çalışma ortamının huzurlu ve güvenli olması gerekir.

Özellikle ilkokul öğrencilerinde öğretmenle kurulan olumlu bağ çok önemlidir. Öğrenmeyi motive etmeyi başaran insanlarla bir arada bulunmak akademik başarıyı arttırır.

akademik başarı

Öğrenme şeklinizi keşfedin

İnsanların kişilikleri gibi öğrenme özellikleri de birbirinden farklı. Görsel, işitsel, dokunsal hafıza öğrenme şeklimizde belirleyici oluyor. Öğrenme şekli çeşitli testlerle ortaya çıkarılabilir.

Öğrenme şeklinizi keşfettiğinizde ve kullandığınızda çok daha kalıcı öğrendiğinizi görürsünüz. Yetenekleriniz doğrultusunda bir çalışma ortamı yaratmak artan bir akademik başarıyı da beraberinde getirir.

Planlı ve programlı olun

Akademik başarı yolundaki pedagojik engelleri aştıktan sonra gelen bir faktör de düzenli çalışmak. Öğrendiklerinizi daha da kalıcı hale getirebilmek için planlı ve programlı çalışmalı, akademik sorumluluklarınızı yerine getirmelisiniz.

Sorumluluk sahibi olmak, hayatta çoğu konuda olduğu gibi akademik başarıda da olumlu etki yaratan bir faktör. Bu konuda kendinizi geliştirmelisiniz.

Sınav kaygısıyla başa çıkın

Akademik başarının tek belirleyicisi sınav sonuçları değil. Ancak eğitim sistemimizde öğrendiklerini sınavda gösterebilmek önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle sınav başarısı, bir ölçüt kabul ediliyor.

Akademik başarının sınava yansıyabilmesinin önündeki en büyük engel sınav kaygısı. Öğrenmek isteme ve düzenli çalışmaktan sonra sınavda başarılı olabilmenin yolunu bulmak gerekiyor. Gevşeme egzersizleriyle sınav kaygısı sorununu çözmek mümkün.

Read More

Tatil döneminden sonra okula tekrar başlamakta zorlanan ve hatta okula gitmek istemeyen çocuklar ebeveynler tarafından günümüzde sık sık görülür. Tatil boyunca daha geç saatlerde uyanmak, sabah erkenden okul kıyafetlerini giymemek, sürekli derslere girmemek gibi etkenlerden sonra tekrar bunlara dönmeyi kabul etmek istemeyebilirler. Bu stresle birlikte çocuklarda endişe ve heyecandan ötürü mide bulantıları, baş ağrıları ve ishal görülebilir.

Bu süreçte ebeveynler ne yapmalıdır?

Tatil döneminde genel rutinlerinden çok uzaklaşmamaları için çocuğunuzun güne erken başlamasını ve güzel bir kahvaltı yapmasını sağlayın. Daha sonra gün içinde dilediğini yapmasını ödev ve ders tekrarları da yapması koşuluyla belli sürelerle izin verin. Bu sayede çocuğunuz okul düzenini devam ettirirken kendine özel zaman da ayırabilir, tatilin tadını çıkarabilir. Özellikle sömestr gibi kısa süreli tatillerde kontrolü tamamen bırakmamak gereklidir. Aksi takdirde geç uyuyup, geç kalkan ve derslerden tatil boyunca tamamen uzaklaşan çocuklarda tekrar okul temposuna geçmede zorluklar yaşanabilir.

Eğer çocuğunuzda bu süreçte okula karşı ciddi isteksizlik durumları gözlemliyorsanız mutlaka okul rehberlik servisinden yardım alın. Okuldan yardımcı fikirler mutlaka gelecektir. Bununla birlikte problemin çözümünde farklı kişilerin de bulunması sorunun daha etkili bir şekilde çözülmesini sağlar.

cocugunuz-okula-gitmek-istemiyor

Çocuğunuza okulu nasıl sevdirebilirsiniz?

Çocuğunuza güç gösterisi yaparak okula gitmesi gerektiği konusunda baskı yapmanız okuldan nefret etmesine sebep olabilir. Baskı yapmamaya özen gösterin. Ayrıca, aşağıdaki 4 temel adımın çocuğunuza okulu sevdirmenize yardımcı olacağını düşünüyoruz.

Empati kurun. Ona neyin yardımcı olabileceğini anlamak için kendinizi onun yerine koyun. Ebeveynlerinin kendisini anladığını bilen bir çocuk onları üzmekten kaçınmayı tercih edecektir.

Güvende hissettirin. Çocuklar genellikle sınıfta kalabalık içine kontrollerini yitirmekten ve kendilerini ifade edememekten dolayı korku yaşarlar. Çocuğunuz bu problem yüzünden okula gitmek istemeyebilir. Çözüm olarak, okuldaki öğretmenleri ile görüşerek ona kendini iyi hissetmek için gidebileceği güvenilir bir alan belirlemelerini isteyin.

Sabırlı olun. Bunun bir süreç olduğunun farkına varın, bu zaman boyunca çocuğunuzu çok fazla zorlamayın ve aceleye getirmeyin.

Pozitif olun. Unutmayın ki depresif hissettiğiniz bir zaman içinde yapacağınız her eylemin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünürsünüz. Bu konuda çocuğunuza karşı pozitif olun, onu motive edin.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için konuyla ilgili bir diğer yazımızı okuyabilir ya da bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Hepimiz kendi hayatımızın ana karakteriyiz. Tüm insanlar gibi, çevreyi kendi benliğimiz doğrultusunda algılayarak deneyimlere dönüştürüyoruz. Bu deneyimleri olumlu yönde şekillendirmek ise kendimizi tanımamıza bağlı. Hem kişisel hem de profesyonel hayatımızda istediklerimizi gerçekleştirebilmemizin yolu öncelikle bizden geçiyor. Akademik başarı da bunlardan azade değil, yani akademik anlamda başarıyı yakalamak için de kendimizi tanımaya önem vermemiz gerekiyor.

Akademik başarı için öğrenme biçimimizi anlamak

İçinde bulunulan anı farkındalık içinde yaşamak olarak tanımlanan mindfulness, bizi akademik başarıya götüren ana yollardan biri. Mindfulness eğitimi bizi öğrenme anına odaklar ve o anın içinde kendimizi dinlemeye yöneltir. O anda ne hissettiğimizin, ne yaptığımızın farkında olmak akılda kalıcılığı ve öğrenme kalitesini arttırır.

Mindfulness eğitimleri kendimizi tanıyarak verimli öğrenme şeklimizi keşfetmemize yardımcı olur. Örneğin, ne kadar analitik olduğumuz ya da görsel ve işitsel kanallarla daha hızlı öğrenip öğrenmediğimiz akademik başarı için cevaplanması gereken sorular. Böylece öğrendiklerimiz bizim için daha anlamlı hale gelir, onları hayata geçirerek akademik başarımızı yukarı taşıyabiliriz.

akademik başarı mindfulness

Mindfulness ile duyguları ve sınırları fark etmek

Beynimizdeki duygusal ve düşünsel süreçler, birbiriyle çok yakından bağlantılı. Dolayısıyla duygularımızı tanımak ve kontrol etmek, akademik başarı için hayati önem taşıyor. Mindfulness ile kendi duygularımızın bedensel ifadelerini ve anlamlarını keşfederiz. Bu da bize duygularımızın öğrenme sürecinde neyi desteklediğini ya da neyi engellediğini fark ettirir. Mindfulness ile aynı zamanda üzüntü ve stres gibi öğrenmeye ket vuran duygularla başa çıkmayı öğreniriz.

Akademik başarının önemli bir boyutu da hedefimizi doğru seçmek. Kendini tanımayan bir insan, ne yazık ki hedeflerini gerçekçi belirleyemiyor. Dolayısıyla enerjisini de verimli kullanamıyor. Mindfulness egzersizlerinin bize kazandıracağı farkındalıkla hedefimizi doğru belirleyebiliriz. Çünkü ne istediğimizi, ne beklediğimizi ve isteklerimiz için neler yapabileceğimizi çözmek çok önemli. Duygularımızı dinleyerek, sınırlarımızı fark ederek hangi yola çıkacağımıza karar veririz. Doğru yola çıkmak da bizi akademik hayatımızla tatmin olacağımız bir noktaya götürür.

Hepimizin farklı akademik çevrelerde ve iş alanlarında sergileyebileceği bir potansiyeli var. Sahip olduğumuz bu potansiyeli gerçekleştirmenin bizi mutlu edeceğinden kuşku yok. Bunun için atılacak öncelikli adım kendimizin ve potansiyelimizin farkına varmak. Mindfulness ile kendi benliğimizi anlayarak akademik başarıya giden yolu zorlanmadan çizebiliriz.

Read More

Çocukların ders çalışmaya olan ilgisi zaman zaman artıp azalabilir. Bu iniş çıkışlar belli bir ölçüde doğaldır. Bununla birlikte, ciddi bir ilgisizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman önlem alarak çocuğunuza uzun vadede yardımcı olabilirsiniz. Bu yazımızda çocukların ders çalışmayı neden sevmediğine ve ders çalışmaya olan ilgisini arttırmak için neler yapabileceğimize göz atacağız.

Çocuğunuzun ders çalışmayı neden sevmediğini öğrenmek için çocuğunuzu izlemek çok önemlidir ve bunun en önemli yollarından biri çocuğunuzla iyi bir ilişki kurmaktır. Sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözmek, ciddi sonuçlar yaşamadan atlatmanıza yardımcı olabilir. Çocukların ders çalışmayı sevmemesinin birçok nedeni olabilir. Bun nedenler; düşük akademik performans, motivasyon eksikliği ya da ilgisini kaybetme olarak ortaya çıkabilir.

1. Dinleme, konsantrasyon veya uzun süre oturmada zorlanma

Çocuğunuz dinleme, konsantre olma ya da uzun süre oturmaya devam etme konusunda zorluklarla karşılaştığında, ders çalışmaya olan ilgisi bundan ciddi şekilde etkilenebilir. Çocuğunuzun arkadaş edinmede zorluk çekmesi, arkadaşlarını çabucak kaybetmesi, konuşmalarla mücadele etmesi, durumlara aşırı tepki vermesi, iş yüküne ayak uyduramaması ve güvenilir olmaması size bu konuda ipucu verebilir.

Sosyal olarak kabul edilebilir ve edilemez şeyler hakkında çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Bu konuşma sırasında onu gerçekten dinlediğinizden emin olun. Ayrıca, insanların ekip olarak nasıl hareket edebileceğini görmesi için bir grup sporu veya etkinliğe başlamasını sağlayabilirsiniz. Buralarda arkadaşlıklar edinip iletişim kurmayı öğreneceklerdir.

ders çalışmayı sevmek

2. Bulundukları yerde rahat hissetmeme

Siz elinizden gelenin en iyisini yapmış olsanız da, çocuğunuz herhangi bir nedenden dolayı rahatsız hissedebilir. Bu rahatsızlık çalışmalarını etkilemeye başlar. Gürültülü ve uyarıcı etkenin bulunduğu yerler genellikle ders çalışmak için elverişli değildir. Çalışma ortamını gözden geçirerek onları rahat hissettirecek ögelerin var olduğundan emin olun.

Yapılması gereken diğer bir şey, bol ışık bulunduğundan ve ders çalışmak için yeterli alana sahip olduklarından emin olmaktır. Odadaki dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirin ve tutarlı bir çalışma rutin programlayın. Ders çalışırken ihtiyaç duyacağı her türlü materyali kolayca erişebileceği yerlerde bulundurun. Yapılan araştırmalar, insanların kişiselleştirebildikleri ortamlarda daha rahat hissettiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle çocuğunuzu kendi çalışma alanlarına kendi dokunuşlarını ekleyerek rahat bir çalışma alanı oluşturmaya teşvik edin. Rahat bir çalışma alanı yaratmak, ders çalışmayı eğlenceli hale getirmeye yardımcı olur.

3. Ders konularından hoşlanmama

Kabul edelim, kimse tüm ders konularından hoşlanmıyor. Hoşlanmadığımız konularda başarısız olma olasılığımız yükselir. Bu nedenle hoşlanmadığımız konuları çalışmak motivasyonumuzu arttırmanın bir yolunu bulmak önemlidir. Çünkü ne yazık ki, okul müfredatı ve daha başarılı olmak için öğrenilmesi gereken bilgiler bellidir.

Örneğin, matematik çocuğunuzun ilgisini çekmiyorsa, yalnızca kitaplarla çalışmak yerine daha ilginç hale getirmek için çeşitli oyunlar oynamayı deneyebilirsiniz. Yapabileceğiniz bir diğer şey de, bu konuların hayatlarını nasıl kolaylaştıracağı ve bu bilgilerin hayatta nasıl kullanıldığı hakkında onları bilgilendirmek olacak. Çocuklar genellikle gerçek dünyada hiçbir zaman bu bilgileri kullanmayacaklarını düşünüyorlar.

4. Konuyu çok basit ve sıradan bulma

Çoğu zaman çocuklar, yaptıkları işlerde yeterince meydan okuma olmadığını hissederler ve bu da düşük motivasyona neden olur. Durum buysa, ders çalışma yöntemini gözden geçirmekte fayda var. Örneğin, yapılması gereken ödevlerin hemen ardından zorlayıcı bazı konulara çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Başka bir fikir ise çok net bir zaman çizelgesi belirlemek olabilir. Böylece yapılan iş basit olsa da belli bir süre içinde bitirmeye çalışmak işin içine biraz heyecan katarak motive edebilir.

ders çalışmak

5. Çalışarak performansını geliştiremeyeceğine inanma

Öğrenciler çabalarının performansını artırma ihtimali olduğuna inanmazlarsa, çok çalışmaya motive olmayacaklardır. Eğer bir görevi tamamlayamayacaklarını ve bu çalışmanın onları ilerletmeyeceğini düşünüyorlarsa ders çalışmak istemeyebilirler. Ayrıca, öğrencilerin bilgi ve öğrenme konusunda motivasyonlarını etkileyebilecek inançları vardır. Eğer öğrenmenin genellikle hızlı ve kolay olduğuna (ya da yavaş ve zor) inanırsa, zorluklarla karşılaştıklarında motivasyonlarını kaybedebilirler. Benzer şekilde, zekanın doğuştan gelen bir şey olduğuna inanıyorlarsa, ne yaparlarsa yapsınlar daha zeki olmayacaklarını düşünebilirler. Bu da çaba göstermemeleriyle sonuçlanır.

Durum böyle ise, onları motive ettiğiniz bazı öğrenme stratejileri belirlemelisiniz. Ayrıca, pratik yapmaları için onlara bol fırsatlar yaratın ve daha sonra onlara geri bildirim verin. Böylece çabalarının onlara neler kattığını görebilirler ve kendilerine olan güven artabilir.

6. Öğrenme güçlüğü

Entelektüel, bilişsel, davranışsal, gelişimsel veya zihinsel sağlık sorunlarına sahip çocuklar uyku bozuklukları, karın ağrısı, baş ağrısı, diyare, ajitasyon ve agresif davranışlar, geri çekilme, güven ve benlik saygısı kaybı, kaygı ve depresyon gibi birçok problem yaşayabilir. Bu, ders çalışırken yorulma ve ilgisini kaybetme, yeteneklerine güvenmeme ve kendileri hakkında olumsuz duygular gibi sorunlara sebep olur.

Yardımcı olmak için çocuğunuzun bu sorunlardan herhangi birine sahip olup olmadığını tespit edebilmek önemlidir. Öğrenme güçlüğü hakkında detaylı bilgi olmak için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. En etkili çözüm ise, profesyonel bir yardım alarak çocuğunuzun öğrenme sorunlarını aşmasını desteklemektir. Bu, çocuğunuzun engellerini aşmasına ve ders çalışırken odaklanabilmesine yardımcı olarak onlara ihtiyaç duydukları bir avantaj sağlar.

Read More

Yeni bir şey öğrenmek keyifli olsa da, her zaman kolay değildir. Bu nedenle öğrenmeyi öğrenmek, süreci kolaylaştırmak adına atılacak en etkili adımlardan biri. Metacognition olarak daha önce de dile getirdiğimiz bu yöntem, belli bir hedefi olan pratikler ve yaklaşımlar geliştirme üzerinden işler. Öğrenme sürecinde beynimizin nasıl çalıştığını bilmek, kendi sürecimizi yönetmemize yardımcı olur.

Odaklanmış ya da gezinen zihin

Öğrenmeyi öğrenme sürecinin başında odaklanmış ve gezinen zihin arasındaki farkı görmeye çalışmamız gerekir. Bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bazen en hızlı şekilde varış noktasına gitmek bazen de etrafı izleyerek ve yolda neler olduğunu fark ederek yolun sonuna ulaşmak isteriz. Bunlardan biri iyi, diğeri kötü değildir. Önemli olan hangisine ihtiyacımız olduğunu yolun başındayken tespit edebilmek.

Odaklandığımız zaman, kısa vadeli sonuçlara erişmemiz kolaylaşır. Böylece zamandan kazanır ve spesifik bir hedefe hızla varabiliriz. Bazı durumlarda buna ihtiyacımız olsa da, bazen gerçekten ne öğrenmeye çalıştığımızı anlamak için biraz daha geniş bir algıya gerek duyabiliriz. Zihnimiz gezinirken de öğrenmeye devam eder ve öğrenirken eski bilgilerimizi birbiriyle ilişkilendirmemiz kolaylaşır. Daha fazla detayı fark ederiz.

Bilgi zinciri oluşturma

Bir konuyu tüm detaylarıyla öğrenmek ve sebep sonuç ilişkisini en iyi şekilde kurmak için bilgiyi parçalara ayırmak önemlidir. Tabii öğrenme sürecinin sonunda bu parçaları bir zincir gibi güçlü ve ilişkisel olarak bir araya getirebildiğimiz sürece. Örneğin, belli başlı denklemlerin nasıl çözüleceği üzerine çalışırken, sonuca giden yoldaki detayları öğrendiğinizde bu denklemleri daha karmaşık problemlere uygulamanız kolaylaşır.

Basit bir denklemin tam olarak neyi çözdüğünü öğrenmek, (karmaşık bir problemi bir zincir olarak düşünürsek) bu denklemin hangi zincirin yerini alması gerektiğini fark edebiliriz. Bu, neden ve nasıl olduğunu sorgulamadan bir denklemi ezberden çözmekten çok daha farklıdır. Çünkü ezberden çözüm yolunu öğrendiğinizde, aynı denklemi farklı konseptlerde çözmekte zorlanabilirsiniz.

öğrenmeyi kolaylaştıran yöntemler

Metafor veya benzetmeler

Yeni bir şeyi öğrenmeye çalıştığınızı farz edelim. Öncelikle bunun öğrendiğiniz ya da öğreneceğiniz ilk şey olmadığını hatırlayın ve rahatlayın. Üstelik eski bilgileriniz – en basit olanları bile – yeni bilgiler edinmenizi kolaylaştırır. Bir örnekle açıklayalım: elektronların akışını öğrenmeye çalışıyorsunuz ve bunu tam olarak anlamakta zorlanıyorsunuz. Bunu suyun akışına benzeterek görselleştirebilir ve sizin için daha basit bir konuya dönüşmesini sağlayabilirsiniz.

Ertelemeyi erteleyin

Çalıştığınız konu sizi gerçekten zorluyorsa, kitabı kapatıp öğrenme işini başka bir zamana ertelemeyin. Gerçekten bunaldığınızı hissediyorsanız, kısa bir mola vererek çalıştığınız ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Stratejik olarak 25 dakikalık bir çalışma süresi belirleyip sonrasında 5 dakika mola vermenin verimli sonuçlar getireceğini söyleyebiliriz. Zorlandığınız anda pes etmek yerine, farklı yollar deneyin. Sonunda başardığınızı görmek, buna değecek!

Read More

Duygusal zeka, beş temel alanı kapsar: öz farkındalık, duygusal kontrol, öz motivasyon, empati ve ilişki becerileri. Özellikle diğer insanlarla ve canlılarla iyi bir iletişim kurma açısından önemli olsa da öğrenme, akademik başarı ve profesyonel yaşamın da olmazsa olmazlarından biridir.

Duygusal zeka terimi, Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka: Neden IQ’dan Daha Önemli adlı kitabıyla birlikte 90’lı yılların ortalarında popüler hale geldi. Kitap, duygusal zekayı, özbilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zeka olarak tanımlıyor. Burada duygusal zekanın IQ’dan daha önemli olduğu yönündeki iddiası, psikologlar arasında bir tartışmanın kaynağı olmanın yanı sıra akademik başarıda bir faktör olabileceği şeklinde görünüyor.

Duygusal zekayı geliştirmek hayatınızda büyük değişikliklerin başlangıcı olabilir. Bunlara kısaca bir bakalım.

Aktif dinleme

Aktif dinleme becerisi, gerçekten iki yönlü iletişim kurmanın önemli bir parçasıdır – ve sadece karşıdakine dikkat etmekten çok daha fazlasıdır. Gerçekten diyalogu takip etmeyi ve kendi beden dilinizi kullanarak başkalarına yanıt vermeyi kapsar. Bunun sonunda alınan ana mesajların sözlü olarak özetlenerek anlaşıldığını göstermeyi içerir.

Duygular üzerine kelime haznesi

Araştırmacı Lisa Barrett, öğrencilerin duygu sözcük dağarcığını artırmalarına yardımcı olarak kişilerarası becerilerin geliştirilebileceğini belirtiyor.  Öğrendiğimiz her duygu ifadesi, duygusal zekayı geliştirmek için yeni bir araçtır. Hislerimize bir anlam vermek ve onları tanımak için onları adlandırmayı öğrenmemiz gerekiyor.

duygusal zeka

Özbilinci geliştirme

Benlik algımız, diğer insanlarla iletişimimizi önemli ölçüde etkiler. Kendimizi olduğumuz gibi tanımak, kabul etmek ve sosyal etkileşimlerimizi buna göre kurmak önemlidir. Bu durum akademik başarı için de geçerli. Araştırmacıların öğrencilere bir sınavda kendileriyle ilgili düşüncelerini sorduğu bir araştırmada öğrencilerin algıları gerçek sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Çoğu öğrencinin yeteneğini olduğundan fazla tahmin ediyordu. Bu, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinir ve eğitimde en yaygın düşünceler biri olarak öğrencilerde hayal kırıklığına sebep olabilir.

Empati gösterme

Empati, yargısal olmamakla birlikte başka birinin bakış açısını fark etme, duygularını tanıma becerisi olarak tanımlanabilir. Karşıdaki kişinin bakış açısını anlamak, bu kişinin anlaşılmasına yardımcı olur. Bu da işbirliğini güçlendirir. Yapılan çalışmalar, kitap okumanın bu beceriyi geliştirmenin harika bir yolu olduğunu gösteriyor.

Sonuç

Öğrencilerin kendilerini geliştirmesini desteklemek için özdenetimlerini, düşünce ve duygularını yönetme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak en etkili yollardan biridir. Özellikle ergenlik yıllarında bu konuda büyük ölçüde zorluk yaşanabilir. Duygusal becerilerin de her şey gibi geliştirilebilir olduğunu öğrencilere hatırlatmak gerekiyor. Bu, genellikle zorlu ve sabır isteyen bir süreç olsa da sonunda akademik başarı getirmenin yanı sıra kişinin tüm hayatını olumlu yönde etkiler.

Read More