Nitelikli üniversitelerin iyi bölümlerinde eğitim almak sadece öğrenciler için değil onların velileri için de çok önemlidir. Öğrenciler aldıkları eğitim ve çalışmaları ile neredeyse kreşten lise son sınıfa kadar üniversiteye giriş sınavında başarılı olmak ve hedeflerine ulaşmak için çalışıyorlar. Aileleri ile geçirdikleri stresli ve yoğun tempolu günlerin ardından girilen üniversite sınavı, üniversite macerasının son adımı olmuyor. Sınavdan sonra belki de en kritik ve üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken doğru tercih nasıl yapılmalı aşaması başlıyor. 

İstemediğiniz bir şehirde veya istemediğiniz bir bölümde okumak elbette çok zor olacak ve belki de sene kaybı yaşamanıza sebebiyet verecektir. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşmamak adına birtakım noktaları göz önünde bulundurarak tercih yapılmalıdır. Peki, doğru tercih yaparak mevcut puanınızı en iyi şekilde değerlendirip severek devam edeceğiniz bir bölümü kazanmak için nelere dikkat etmeniz gerekmekte?  Bu sorunun cevabını aşağıda inceleyebiliriz.  

Doğru Tercih


  1. Gelecekteki “SEN”i Hayal Etmelisiniz

Her şeyden önce yapacağınız tercihin mezun olduktan sonraki iş bulma ve yıllar boyu yapacağınız mesleğin ilk basamağı olduğunu bilmelisiniz. Mutlu bir gelecek mutlu iş hayatıyla bağlantılıdır. Bu sebeple popüler meslekler yerine sizin seveceğiniz alanlara yoğunlaşmalısınız. Hangi alanlara ilginizin olduğunu öğrenmek adına stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı gibi test paketlerinden oluşan uygulamalar ile kendinizi uzmanlar eşliğinde tanıyabilir ve kariyerinizi üniversite tercih döneminde şekillendirebilirsiniz. 


  1. Bölümlerin Geleceklerine Geniş Bir Perspektiften Bakmalısınız

Yaşadığımız global çağda dünyadaki meslek trendlerini ve gelişmeleri takip etmeniz de seçeceğiniz bölüm konusunda oldukça fikir verici olacaktır. Klasik ve ülke genelinde rağbet gören meslekler yerine dünya genelinde istihdamı olan iş kolları üzerine eğitim almak üniversite sonrası yaşantınızda önüne birçok fırsatın çıkmasını sağlayacaktır. Öte yandan avukatlık, doktorluk, öğretmenlik gibi kült meslekler ise her zaman ihtiyaç olan alanlar olacaklardır. 


  1. Üniversitelerin Akademik Koşullarını Öğrenmelisiniz

Puanınızı öğrendikten sonra tercih edebileceğiniz üniversiteleri uzmanların yardımıyla sıralayın.  Üniversitelerin akademik kadrosu ve seçeceğiniz bölüm bakımından ne kadar popüler olduğunun araştırılması son derede mühimdir. Akademik yetkinlik sizin donanımlı bir şekilde mezun olmanızı sağlayacaktır. Ayrıca seçmeyi planladığınız bölümde hangi üniversitelerde hangi derslerin verildiğini üniversitelerin resmi sitelerinden araştırmanız da sizin bölüm ve üniversite hakkında önemli fikirler edinmenizi sağlayacaktır. 


  1. Üniversite ve Şehrin İmkânlarını da Göz Önüne Almalısınız

Özel ve devlet üniversiteleri arasında öğrenciye sundukları imkânlar bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Üniversitenin şehir merkezinde olması, üniversitenin sunduğu yabancı dil, yurtdışına öğrenci gönderme, kulüpler, sosyal hayat, kampüs ve yurt koşulları gibi ayrıntılar oldukça önemlidir. En az 4 yıl yaşayacağınız şehrin gelişmişliği ve imkânları da üniversite seçimi kadar önemli olan bir diğer detaydır. 

Tüm bunları düşünerek yapacağınız doğru tercihler başarılı ve eğlenceli bir üniversite hayatının ardından güzel bir kariyerin de kapılarını aralamanızı sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Hayata hazırlanmak için yıllarımızı okula giderek, öğrenmeye çalışarak geçiriyoruz. Bu nedenle akademik başarı, hayattaki şanslarımızı en yakından etkileyen faktörlerden biri. İşte akademik başarıyı arttırmanın 5 yolu.

Öğrenme motivasyonunuz üzerine düşünün

Okulu, öğrenmeyi otomatik süreçler olarak görmek yerine; ne için öğrenmeniz gerektiği, daha da önemlisi sizin ne için öğrenmek istediğiniz üzerine düşünün. Söz konusu çocuğunuz ise, onun düşünmesine aracı olun. Buradan bir motivasyon kaynağı doğabilir.

Gerçekleştirmek istediğiniz bir amaç, varmak istediğiniz bir nokta için düşünmek sizi motive ederek akademik başarıyı arttırır. Elbette bu amaç küçük yaşta belli olmayabilir. Ancak önemli olan her yaşta motivasyon sağlayacak bir kaynak bulabilmek.

Öğrenmeyle olumlu bir bağ kurun

Akademik başarının yolu öncelikle etkili bir şekilde öğrenmeden geçiyor. Öğrenme, en iyi olumlu duygularla beraber gerçekleşir. Gereken olumlu duyguları sağlayabilmek için çalışma ortamının huzurlu ve güvenli olması gerekir.

Özellikle ilkokul öğrencilerinde öğretmenle kurulan olumlu bağ çok önemlidir. Öğrenmeyi motive etmeyi başaran insanlarla bir arada bulunmak akademik başarıyı arttırır.

akademik başarı

Öğrenme şeklinizi keşfedin

İnsanların kişilikleri gibi öğrenme özellikleri de birbirinden farklı. Görsel, işitsel, dokunsal hafıza öğrenme şeklimizde belirleyici oluyor. Öğrenme şekli çeşitli testlerle ortaya çıkarılabilir.

Öğrenme şeklinizi keşfettiğinizde ve kullandığınızda çok daha kalıcı öğrendiğinizi görürsünüz. Yetenekleriniz doğrultusunda bir çalışma ortamı yaratmak artan bir akademik başarıyı da beraberinde getirir.

Planlı ve programlı olun

Akademik başarı yolundaki pedagojik engelleri aştıktan sonra gelen bir faktör de düzenli çalışmak. Öğrendiklerinizi daha da kalıcı hale getirebilmek için planlı ve programlı çalışmalı, akademik sorumluluklarınızı yerine getirmelisiniz.

Sorumluluk sahibi olmak, hayatta çoğu konuda olduğu gibi akademik başarıda da olumlu etki yaratan bir faktör. Bu konuda kendinizi geliştirmelisiniz.

Sınav kaygısıyla başa çıkın

Akademik başarının tek belirleyicisi sınav sonuçları değil. Ancak eğitim sistemimizde öğrendiklerini sınavda gösterebilmek önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle sınav başarısı, bir ölçüt kabul ediliyor.

Akademik başarının sınava yansıyabilmesinin önündeki en büyük engel sınav kaygısı. Öğrenmek isteme ve düzenli çalışmaktan sonra sınavda başarılı olabilmenin yolunu bulmak gerekiyor. Gevşeme egzersizleriyle sınav kaygısı sorununu çözmek mümkün.

Read More

Tatil döneminden sonra okula tekrar başlamakta zorlanan ve hatta okula gitmek istemeyen çocuklar ebeveynler tarafından günümüzde sık sık görülür. Tatil boyunca daha geç saatlerde uyanmak, sabah erkenden okul kıyafetlerini giymemek, sürekli derslere girmemek gibi etkenlerden sonra tekrar bunlara dönmeyi kabul etmek istemeyebilirler. Bu stresle birlikte çocuklarda endişe ve heyecandan ötürü mide bulantıları, baş ağrıları ve ishal görülebilir.

Bu süreçte ebeveynler ne yapmalıdır?

Tatil döneminde genel rutinlerinden çok uzaklaşmamaları için çocuğunuzun güne erken başlamasını ve güzel bir kahvaltı yapmasını sağlayın. Daha sonra gün içinde dilediğini yapmasını ödev ve ders tekrarları da yapması koşuluyla belli sürelerle izin verin. Bu sayede çocuğunuz okul düzenini devam ettirirken kendine özel zaman da ayırabilir, tatilin tadını çıkarabilir. Özellikle sömestr gibi kısa süreli tatillerde kontrolü tamamen bırakmamak gereklidir. Aksi takdirde geç uyuyup, geç kalkan ve derslerden tatil boyunca tamamen uzaklaşan çocuklarda tekrar okul temposuna geçmede zorluklar yaşanabilir.

Eğer çocuğunuzda bu süreçte okula karşı ciddi isteksizlik durumları gözlemliyorsanız mutlaka okul rehberlik servisinden yardım alın. Okuldan yardımcı fikirler mutlaka gelecektir. Bununla birlikte problemin çözümünde farklı kişilerin de bulunması sorunun daha etkili bir şekilde çözülmesini sağlar.

cocugunuz-okula-gitmek-istemiyor

Çocuğunuza okulu nasıl sevdirebilirsiniz?

Çocuğunuza güç gösterisi yaparak okula gitmesi gerektiği konusunda baskı yapmanız okuldan nefret etmesine sebep olabilir. Baskı yapmamaya özen gösterin. Ayrıca, aşağıdaki 4 temel adımın çocuğunuza okulu sevdirmenize yardımcı olacağını düşünüyoruz.

Empati kurun. Ona neyin yardımcı olabileceğini anlamak için kendinizi onun yerine koyun. Ebeveynlerinin kendisini anladığını bilen bir çocuk onları üzmekten kaçınmayı tercih edecektir.

Güvende hissettirin. Çocuklar genellikle sınıfta kalabalık içine kontrollerini yitirmekten ve kendilerini ifade edememekten dolayı korku yaşarlar. Çocuğunuz bu problem yüzünden okula gitmek istemeyebilir. Çözüm olarak, okuldaki öğretmenleri ile görüşerek ona kendini iyi hissetmek için gidebileceği güvenilir bir alan belirlemelerini isteyin.

Sabırlı olun. Bunun bir süreç olduğunun farkına varın, bu zaman boyunca çocuğunuzu çok fazla zorlamayın ve aceleye getirmeyin.

Pozitif olun. Unutmayın ki depresif hissettiğiniz bir zaman içinde yapacağınız her eylemin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünürsünüz. Bu konuda çocuğunuza karşı pozitif olun, onu motive edin.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için konuyla ilgili bir diğer yazımızı okuyabilir ya da bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Hepimiz kendi hayatımızın ana karakteriyiz. Tüm insanlar gibi, çevreyi kendi benliğimiz doğrultusunda algılayarak deneyimlere dönüştürüyoruz. Bu deneyimleri olumlu yönde şekillendirmek ise kendimizi tanımamıza bağlı. Hem kişisel hem de profesyonel hayatımızda istediklerimizi gerçekleştirebilmemizin yolu öncelikle bizden geçiyor. Akademik başarı da bunlardan azade değil, yani akademik anlamda başarıyı yakalamak için de kendimizi tanımaya önem vermemiz gerekiyor.

Akademik başarı için öğrenme biçimimizi anlamak

İçinde bulunulan anı farkındalık içinde yaşamak olarak tanımlanan mindfulness, bizi akademik başarıya götüren ana yollardan biri. Mindfulness eğitimi bizi öğrenme anına odaklar ve o anın içinde kendimizi dinlemeye yöneltir. O anda ne hissettiğimizin, ne yaptığımızın farkında olmak akılda kalıcılığı ve öğrenme kalitesini arttırır.

Mindfulness eğitimleri kendimizi tanıyarak verimli öğrenme şeklimizi keşfetmemize yardımcı olur. Örneğin, ne kadar analitik olduğumuz ya da görsel ve işitsel kanallarla daha hızlı öğrenip öğrenmediğimiz akademik başarı için cevaplanması gereken sorular. Böylece öğrendiklerimiz bizim için daha anlamlı hale gelir, onları hayata geçirerek akademik başarımızı yukarı taşıyabiliriz.

akademik başarı mindfulness

Mindfulness ile duyguları ve sınırları fark etmek

Beynimizdeki duygusal ve düşünsel süreçler, birbiriyle çok yakından bağlantılı. Dolayısıyla duygularımızı tanımak ve kontrol etmek, akademik başarı için hayati önem taşıyor. Mindfulness ile kendi duygularımızın bedensel ifadelerini ve anlamlarını keşfederiz. Bu da bize duygularımızın öğrenme sürecinde neyi desteklediğini ya da neyi engellediğini fark ettirir. Mindfulness ile aynı zamanda üzüntü ve stres gibi öğrenmeye ket vuran duygularla başa çıkmayı öğreniriz.

Akademik başarının önemli bir boyutu da hedefimizi doğru seçmek. Kendini tanımayan bir insan, ne yazık ki hedeflerini gerçekçi belirleyemiyor. Dolayısıyla enerjisini de verimli kullanamıyor. Mindfulness egzersizlerinin bize kazandıracağı farkındalıkla hedefimizi doğru belirleyebiliriz. Çünkü ne istediğimizi, ne beklediğimizi ve isteklerimiz için neler yapabileceğimizi çözmek çok önemli. Duygularımızı dinleyerek, sınırlarımızı fark ederek hangi yola çıkacağımıza karar veririz. Doğru yola çıkmak da bizi akademik hayatımızla tatmin olacağımız bir noktaya götürür.

Hepimizin farklı akademik çevrelerde ve iş alanlarında sergileyebileceği bir potansiyeli var. Sahip olduğumuz bu potansiyeli gerçekleştirmenin bizi mutlu edeceğinden kuşku yok. Bunun için atılacak öncelikli adım kendimizin ve potansiyelimizin farkına varmak. Mindfulness ile kendi benliğimizi anlayarak akademik başarıya giden yolu zorlanmadan çizebiliriz.

Read More

Çocukların ders çalışmaya olan ilgisi zaman zaman artıp azalabilir. Bu iniş çıkışlar belli bir ölçüde doğaldır. Bununla birlikte, ciddi bir ilgisizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman önlem alarak çocuğunuza uzun vadede yardımcı olabilirsiniz. Bu yazımızda çocukların ders çalışmayı neden sevmediğine ve ders çalışmaya olan ilgisini arttırmak için neler yapabileceğimize göz atacağız.

Çocuğunuzun ders çalışmayı neden sevmediğini öğrenmek için çocuğunuzu izlemek çok önemlidir ve bunun en önemli yollarından biri çocuğunuzla iyi bir ilişki kurmaktır. Sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözmek, ciddi sonuçlar yaşamadan atlatmanıza yardımcı olabilir. Çocukların ders çalışmayı sevmemesinin birçok nedeni olabilir. Bun nedenler; düşük akademik performans, motivasyon eksikliği ya da ilgisini kaybetme olarak ortaya çıkabilir.

1. Dinleme, konsantrasyon veya uzun süre oturmada zorlanma

Çocuğunuz dinleme, konsantre olma ya da uzun süre oturmaya devam etme konusunda zorluklarla karşılaştığında, ders çalışmaya olan ilgisi bundan ciddi şekilde etkilenebilir. Çocuğunuzun arkadaş edinmede zorluk çekmesi, arkadaşlarını çabucak kaybetmesi, konuşmalarla mücadele etmesi, durumlara aşırı tepki vermesi, iş yüküne ayak uyduramaması ve güvenilir olmaması size bu konuda ipucu verebilir.

Sosyal olarak kabul edilebilir ve edilemez şeyler hakkında çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Bu konuşma sırasında onu gerçekten dinlediğinizden emin olun. Ayrıca, insanların ekip olarak nasıl hareket edebileceğini görmesi için bir grup sporu veya etkinliğe başlamasını sağlayabilirsiniz. Buralarda arkadaşlıklar edinip iletişim kurmayı öğreneceklerdir.

ders çalışmayı sevmek

2. Bulundukları yerde rahat hissetmeme

Siz elinizden gelenin en iyisini yapmış olsanız da, çocuğunuz herhangi bir nedenden dolayı rahatsız hissedebilir. Bu rahatsızlık çalışmalarını etkilemeye başlar. Gürültülü ve uyarıcı etkenin bulunduğu yerler genellikle ders çalışmak için elverişli değildir. Çalışma ortamını gözden geçirerek onları rahat hissettirecek ögelerin var olduğundan emin olun.

Yapılması gereken diğer bir şey, bol ışık bulunduğundan ve ders çalışmak için yeterli alana sahip olduklarından emin olmaktır. Odadaki dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirin ve tutarlı bir çalışma rutin programlayın. Ders çalışırken ihtiyaç duyacağı her türlü materyali kolayca erişebileceği yerlerde bulundurun. Yapılan araştırmalar, insanların kişiselleştirebildikleri ortamlarda daha rahat hissettiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle çocuğunuzu kendi çalışma alanlarına kendi dokunuşlarını ekleyerek rahat bir çalışma alanı oluşturmaya teşvik edin. Rahat bir çalışma alanı yaratmak, ders çalışmayı eğlenceli hale getirmeye yardımcı olur.

3. Ders konularından hoşlanmama

Kabul edelim, kimse tüm ders konularından hoşlanmıyor. Hoşlanmadığımız konularda başarısız olma olasılığımız yükselir. Bu nedenle hoşlanmadığımız konuları çalışmak motivasyonumuzu arttırmanın bir yolunu bulmak önemlidir. Çünkü ne yazık ki, okul müfredatı ve daha başarılı olmak için öğrenilmesi gereken bilgiler bellidir.

Örneğin, matematik çocuğunuzun ilgisini çekmiyorsa, yalnızca kitaplarla çalışmak yerine daha ilginç hale getirmek için çeşitli oyunlar oynamayı deneyebilirsiniz. Yapabileceğiniz bir diğer şey de, bu konuların hayatlarını nasıl kolaylaştıracağı ve bu bilgilerin hayatta nasıl kullanıldığı hakkında onları bilgilendirmek olacak. Çocuklar genellikle gerçek dünyada hiçbir zaman bu bilgileri kullanmayacaklarını düşünüyorlar.

4. Konuyu çok basit ve sıradan bulma

Çoğu zaman çocuklar, yaptıkları işlerde yeterince meydan okuma olmadığını hissederler ve bu da düşük motivasyona neden olur. Durum buysa, ders çalışma yöntemini gözden geçirmekte fayda var. Örneğin, yapılması gereken ödevlerin hemen ardından zorlayıcı bazı konulara çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Başka bir fikir ise çok net bir zaman çizelgesi belirlemek olabilir. Böylece yapılan iş basit olsa da belli bir süre içinde bitirmeye çalışmak işin içine biraz heyecan katarak motive edebilir.

ders çalışmak

5. Çalışarak performansını geliştiremeyeceğine inanma

Öğrenciler çabalarının performansını artırma ihtimali olduğuna inanmazlarsa, çok çalışmaya motive olmayacaklardır. Eğer bir görevi tamamlayamayacaklarını ve bu çalışmanın onları ilerletmeyeceğini düşünüyorlarsa ders çalışmak istemeyebilirler. Ayrıca, öğrencilerin bilgi ve öğrenme konusunda motivasyonlarını etkileyebilecek inançları vardır. Eğer öğrenmenin genellikle hızlı ve kolay olduğuna (ya da yavaş ve zor) inanırsa, zorluklarla karşılaştıklarında motivasyonlarını kaybedebilirler. Benzer şekilde, zekanın doğuştan gelen bir şey olduğuna inanıyorlarsa, ne yaparlarsa yapsınlar daha zeki olmayacaklarını düşünebilirler. Bu da çaba göstermemeleriyle sonuçlanır.

Durum böyle ise, onları motive ettiğiniz bazı öğrenme stratejileri belirlemelisiniz. Ayrıca, pratik yapmaları için onlara bol fırsatlar yaratın ve daha sonra onlara geri bildirim verin. Böylece çabalarının onlara neler kattığını görebilirler ve kendilerine olan güven artabilir.

6. Öğrenme güçlüğü

Entelektüel, bilişsel, davranışsal, gelişimsel veya zihinsel sağlık sorunlarına sahip çocuklar uyku bozuklukları, karın ağrısı, baş ağrısı, diyare, ajitasyon ve agresif davranışlar, geri çekilme, güven ve benlik saygısı kaybı, kaygı ve depresyon gibi birçok problem yaşayabilir. Bu, ders çalışırken yorulma ve ilgisini kaybetme, yeteneklerine güvenmeme ve kendileri hakkında olumsuz duygular gibi sorunlara sebep olur.

Yardımcı olmak için çocuğunuzun bu sorunlardan herhangi birine sahip olup olmadığını tespit edebilmek önemlidir. Öğrenme güçlüğü hakkında detaylı bilgi olmak için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. En etkili çözüm ise, profesyonel bir yardım alarak çocuğunuzun öğrenme sorunlarını aşmasını desteklemektir. Bu, çocuğunuzun engellerini aşmasına ve ders çalışırken odaklanabilmesine yardımcı olarak onlara ihtiyaç duydukları bir avantaj sağlar.

Read More

Yeni bir şey öğrenmek keyifli olsa da, her zaman kolay değildir. Bu nedenle öğrenmeyi öğrenmek, süreci kolaylaştırmak adına atılacak en etkili adımlardan biri. Metacognition olarak daha önce de dile getirdiğimiz bu yöntem, belli bir hedefi olan pratikler ve yaklaşımlar geliştirme üzerinden işler. Öğrenme sürecinde beynimizin nasıl çalıştığını bilmek, kendi sürecimizi yönetmemize yardımcı olur.

Odaklanmış ya da gezinen zihin

Öğrenmeyi öğrenme sürecinin başında odaklanmış ve gezinen zihin arasındaki farkı görmeye çalışmamız gerekir. Bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bazen en hızlı şekilde varış noktasına gitmek bazen de etrafı izleyerek ve yolda neler olduğunu fark ederek yolun sonuna ulaşmak isteriz. Bunlardan biri iyi, diğeri kötü değildir. Önemli olan hangisine ihtiyacımız olduğunu yolun başındayken tespit edebilmek.

Odaklandığımız zaman, kısa vadeli sonuçlara erişmemiz kolaylaşır. Böylece zamandan kazanır ve spesifik bir hedefe hızla varabiliriz. Bazı durumlarda buna ihtiyacımız olsa da, bazen gerçekten ne öğrenmeye çalıştığımızı anlamak için biraz daha geniş bir algıya gerek duyabiliriz. Zihnimiz gezinirken de öğrenmeye devam eder ve öğrenirken eski bilgilerimizi birbiriyle ilişkilendirmemiz kolaylaşır. Daha fazla detayı fark ederiz.

Bilgi zinciri oluşturma

Bir konuyu tüm detaylarıyla öğrenmek ve sebep sonuç ilişkisini en iyi şekilde kurmak için bilgiyi parçalara ayırmak önemlidir. Tabii öğrenme sürecinin sonunda bu parçaları bir zincir gibi güçlü ve ilişkisel olarak bir araya getirebildiğimiz sürece. Örneğin, belli başlı denklemlerin nasıl çözüleceği üzerine çalışırken, sonuca giden yoldaki detayları öğrendiğinizde bu denklemleri daha karmaşık problemlere uygulamanız kolaylaşır.

Basit bir denklemin tam olarak neyi çözdüğünü öğrenmek, (karmaşık bir problemi bir zincir olarak düşünürsek) bu denklemin hangi zincirin yerini alması gerektiğini fark edebiliriz. Bu, neden ve nasıl olduğunu sorgulamadan bir denklemi ezberden çözmekten çok daha farklıdır. Çünkü ezberden çözüm yolunu öğrendiğinizde, aynı denklemi farklı konseptlerde çözmekte zorlanabilirsiniz.

öğrenmeyi kolaylaştıran yöntemler

Metafor veya benzetmeler

Yeni bir şeyi öğrenmeye çalıştığınızı farz edelim. Öncelikle bunun öğrendiğiniz ya da öğreneceğiniz ilk şey olmadığını hatırlayın ve rahatlayın. Üstelik eski bilgileriniz – en basit olanları bile – yeni bilgiler edinmenizi kolaylaştırır. Bir örnekle açıklayalım: elektronların akışını öğrenmeye çalışıyorsunuz ve bunu tam olarak anlamakta zorlanıyorsunuz. Bunu suyun akışına benzeterek görselleştirebilir ve sizin için daha basit bir konuya dönüşmesini sağlayabilirsiniz.

Ertelemeyi erteleyin

Çalıştığınız konu sizi gerçekten zorluyorsa, kitabı kapatıp öğrenme işini başka bir zamana ertelemeyin. Gerçekten bunaldığınızı hissediyorsanız, kısa bir mola vererek çalıştığınız ortamdan uzaklaşabilirsiniz. Stratejik olarak 25 dakikalık bir çalışma süresi belirleyip sonrasında 5 dakika mola vermenin verimli sonuçlar getireceğini söyleyebiliriz. Zorlandığınız anda pes etmek yerine, farklı yollar deneyin. Sonunda başardığınızı görmek, buna değecek!

Read More

Duygusal zeka, beş temel alanı kapsar: öz farkındalık, duygusal kontrol, öz motivasyon, empati ve ilişki becerileri. Özellikle diğer insanlarla ve canlılarla iyi bir iletişim kurma açısından önemli olsa da öğrenme, akademik başarı ve profesyonel yaşamın da olmazsa olmazlarından biridir.

Duygusal zeka terimi, Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka: Neden IQ’dan Daha Önemli adlı kitabıyla birlikte 90’lı yılların ortalarında popüler hale geldi. Kitap, duygusal zekayı, özbilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zeka olarak tanımlıyor. Burada duygusal zekanın IQ’dan daha önemli olduğu yönündeki iddiası, psikologlar arasında bir tartışmanın kaynağı olmanın yanı sıra akademik başarıda bir faktör olabileceği şeklinde görünüyor.

Duygusal zekayı geliştirmek hayatınızda büyük değişikliklerin başlangıcı olabilir. Bunlara kısaca bir bakalım.

Aktif dinleme

Aktif dinleme becerisi, gerçekten iki yönlü iletişim kurmanın önemli bir parçasıdır – ve sadece karşıdakine dikkat etmekten çok daha fazlasıdır. Gerçekten diyalogu takip etmeyi ve kendi beden dilinizi kullanarak başkalarına yanıt vermeyi kapsar. Bunun sonunda alınan ana mesajların sözlü olarak özetlenerek anlaşıldığını göstermeyi içerir.

Duygular üzerine kelime haznesi

Araştırmacı Lisa Barrett, öğrencilerin duygu sözcük dağarcığını artırmalarına yardımcı olarak kişilerarası becerilerin geliştirilebileceğini belirtiyor.  Öğrendiğimiz her duygu ifadesi, duygusal zekayı geliştirmek için yeni bir araçtır. Hislerimize bir anlam vermek ve onları tanımak için onları adlandırmayı öğrenmemiz gerekiyor.

duygusal zeka

Özbilinci geliştirme

Benlik algımız, diğer insanlarla iletişimimizi önemli ölçüde etkiler. Kendimizi olduğumuz gibi tanımak, kabul etmek ve sosyal etkileşimlerimizi buna göre kurmak önemlidir. Bu durum akademik başarı için de geçerli. Araştırmacıların öğrencilere bir sınavda kendileriyle ilgili düşüncelerini sorduğu bir araştırmada öğrencilerin algıları gerçek sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Çoğu öğrencinin yeteneğini olduğundan fazla tahmin ediyordu. Bu, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinir ve eğitimde en yaygın düşünceler biri olarak öğrencilerde hayal kırıklığına sebep olabilir.

Empati gösterme

Empati, yargısal olmamakla birlikte başka birinin bakış açısını fark etme, duygularını tanıma becerisi olarak tanımlanabilir. Karşıdaki kişinin bakış açısını anlamak, bu kişinin anlaşılmasına yardımcı olur. Bu da işbirliğini güçlendirir. Yapılan çalışmalar, kitap okumanın bu beceriyi geliştirmenin harika bir yolu olduğunu gösteriyor.

Sonuç

Öğrencilerin kendilerini geliştirmesini desteklemek için özdenetimlerini, düşünce ve duygularını yönetme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak en etkili yollardan biridir. Özellikle ergenlik yıllarında bu konuda büyük ölçüde zorluk yaşanabilir. Duygusal becerilerin de her şey gibi geliştirilebilir olduğunu öğrencilere hatırlatmak gerekiyor. Bu, genellikle zorlu ve sabır isteyen bir süreç olsa da sonunda akademik başarı getirmenin yanı sıra kişinin tüm hayatını olumlu yönde etkiler.

Read More

Öğrenme sürecinin kişiye özel olduğundan daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ise, bireysel öğrenme süreçlerinden farklı bir süreci beraberinde getirir. Bu durumda eğitimcilerin ve ailelerin daha sabırlı olması ve daha etkin planlar ortaya koyması gerekir. Çünkü dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, doğru stratejiler uygulandığında öğrenme için büyük bir engel teşkil etmez ve çocuklar bu noktada profesyonel desteğe ihtiyaç duyar.

DEHB’li çocuklar için dikkat ve fiziksel olarak sabitlik gerektiren sınıf ortamı zorlu bir yer ve zamana dönüşebilir. Bu çocuklar yaklaşık bir saat boyunca oturmak, sessizce dinlemek ve odaklanmak konusunda diğer öğrencilere göre daha fazla zorlanırlar. Ayrıca, diğerlerinden farklı olmak arkadaşları arasında dışlanmalarına neden olarak sosyal açıdan da önem verilmesi gereken bir hal alabilir.

Çocuğunuzu tanıyın

Neyse ki, doğru yaklaşım ile DEHB‘li çocukların eğitimini başarılı bir şekilde tamamlamasının önünde hiçbir engel yok! Çocuğunuza yardımcı olmak istiyorsanız, yapmanız gereken ilk şey onu dinlemek, onu anlamak ve diğer çocuklar için önerdiğimiz gibi onun için en iyi öğrenme yollarını keşfetmek olacak. Bunun için çocuğunuzla konuşmaya zaman ayırın. Okula karşı yaklaşımına saygılı davranın ve en iyi nasıl öğrendiğini sorarak ilgilendiğinizi gösterin. Çocuğunuzun güçlü, zayıf yönleri, ilgi alanları ve okul dışı başarıları hakkında bilgi edinin.

dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Etkili bir plan hazırlayın

Öğretmenlerin ve ebeveynlerin, sürekli iletişimi DEHB’li çocukların akademik başarısı için çok önemlidir. Bütünlüklü olarak çocuğun hayatına etki eden bir yaklaşım büyük oranda olumlu sonuçlar verir. Öğretmenlerle birlikte çocuğunuzun ihtiyaçlarını belirleyin ve onun için ideal çalışma planını hazırlayın. Bu planı sosyal becerilerini güçlendirecek etkinliklerle destekleyin.

Planın olabildiğince uygulanması için hazırladığınız çalışma planıyla ilgili fikirlerini alın. Planın uygulanması sırasında bir sorun çıkarsa, bu sorunun sonuçlarını anlaşılır şekilde açıklayın. Açıklamalarınız sırasında açık ve net olmanın yanı sıra tutarlı olduğunuzdan emin olun.

Çocuğunuzu sürekli gözlemleyin

Hiperaktif çocuklar için kendi dikkatlerini odaklamakta zorlanmak strese sebep olabilir. Böyle zamanlarda programı biraz daha rahatlatmanın yollarını arayabilirsiniz. Çocuğunuzun duygularını önemseyin ve bunu ona belli edin. Kendini daha rahat hissettiği zaman öğrenmek onun için kolaylaşacak ve size olan güveni artacaktır.

Read More

Ders çalışmak ya da akademik başarıya götüren şekilde ders çalışmak, kişiye özgü davranışlar gerektirse de başarılı öğrencilerin belli başlı ortak özelliklerini görmezden gelmek mümkün değil. Üstelik bu özellikler, bilimsel araştırmalar tarafından da doğrulanıyor. Başarılı öğrencilerin bazı ortak davranışlarına gelin, birlikte göz atalım.

Tek seferde çok fazla çalışmazlar

Sınav gününe kadar pek kitap sayfası açmamış ya da dersleri iyi dinlememiş öğrenciler, genellikle son gün bütün konuları öğrenmeye çalışırlar. Bu genellikle pek mümkün değildir. Kısa sürede çok fazla konuyu öğrenmeye çalışmak etkin bir çalışma metodu olmayacağı gibi, sonrasında yorgun düşmenize sebep olacaktır. Bunun yerine düzenli olarak ve belli aralıklarla mola vererek çalışmanız gerekir.

En verimli zamanlarının farkındadırlar

Herkesin kendine özgü bir verimli çalışma modeli vardır. Çalışma saatleri, çalışma ortamı ve materyal kullanımı gibi değişkenlerden sizin için en idealini bulmanız yararınıza olacaktır. Buna eğitim dünyasında metacognition adı verilir. Metacognition, kendinize özel düşünme süreçlerinin farkına varmanızı ve bu süreçleri kontrol etmenize yardımcı olur.

Akademik Başarı

Her bir oturum için hedef koyarlar

Hedef dediğimiz zaman yönünüzü çok uzak bir geleceğe çevirmek zorunda değilsiniz. Bazen kısa vadeli hedefler koymak motivasyonunuzu arttırır. Başarılı öğrenciler genellikle günlük küçük hedefler koyarak ilerler. Bu sayede hem o gün içinde öğrenecekleri konuların ve tamamlayacakları çalışmanın çerçevesini çizer hem de çalışma sona erdiğinde neler başardıklarını görerek bir sonraki gün için motivasyonlarını yüksek tutmuş olurlar.

Çalışma saatlerine saygı duyarlar

Çalışma saatlerini bir işkence süresi değil, yeni bilgilerin edinildiği bir zaman zaman dilimi olarak gören başarılı öğrenciler, bu saatlerin bölünmesine izin vermezler. 50 dakika çalışmaya karar verdiyseniz, kimsenin bu 50 dakikayı elinizden almasına izin vermemeniz gerekiyor. Bu sizin kendiniz için en iyi olduğunu düşündüğünüz günlük plan ve ne siz ne de başkaları bu planı görmezden gelebilir.

Zorlandıkları konularda destek isterler

Her şeyi bilmek mümkün değil. Ne kadar başarılı olsanız da öğrenmekte zorlandığınız ya da bilmediğiniz konuları açığa çıkarmaktan çekinmeyin. Çünkü ancak bu şekilde yeni bilgiler edinme ve tam anlamıyla öğrenemediğiniz konuların detaylarını öğrenme şansı bulabilirsiniz. Arkadaşlarınızla, karmaşık gelen konuları tartışın. Bir sonuca varamazsanız öğretmenlerinizden destek alın. Birlikte öğrenmek keyiflidir!

Read More

Uzamsal akıl yürütme birçok konuda önemli bir etken olmasına rağmen dikkatten kaçmaya devam ediyor. Bu nedenle uzamsal akıl yürütme hakkında bilgi vermeyi önemli buluyoruz. Bu yazıda uzamsal akıl yürütmenin ne olduğu hakkında bilgi vermenin yanı sıra çocukların uzamsal akıl yürütmenin önemine de değineceğiz.

En genel tanımıyla uzamsal akıl yürütme bir şekli zihnimizde canlandırırken yaptığımız şeydir. Örneğin mimarlar ve mühendisler bir bina tasarlamaya başlarında uzamsal akıl yürütme ile işe başlarlar. Kimyagerler bir molekülü üç boyutlu olarak düşünürken uzamsal akıl yürütür. Diğer taraftan hepimiz farklı bir görsel bakış açısı geliştirirken aynı şekilde akıl yürütürüz.

Uzamsal akıl yürütme testleri arasında çok bilinenler iki şeklin aynı olup olmadığını sormak ya da bloklar yardımıyla belli bir şekli yeniden yaratmak sayılabilir. Aslında uzamsal akıl yürütmenin ne olduğu sorusunu yanıtlarken, neden önemli olduğu da ortaya çıkmış oluyor. Bu konudaki becerilerimizin; bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik gibi alanlarda başarılı olma olasılığımızı öngörebildiğine dair bilimsel araştırmalar bulunuyor.

uzamsal akıl yürütme testiSayı duyusu ve uzamsal düşüncenin gelişimi birbiriyle yakın bir ilişki içinde. Uzamsal ilişkileri görselleştirmede başarılı olan çocuklar, ilk okulda daha güçlü aritmetik becerisine sahip. Sadece STEM alanlarında değil, erken uzamsal beceriler küçük çocukların okuma becerisiyle ilgili de ipuçları veriyor.

Çocukların uzamsal becerileri geliştirilebilir mi?

Uzamsal zekanın, genellikle biyolojik olarak belirlenmiş olduğu düşünülür. Ancak görünen o ki, bu düşünce yalnızca gözlemlenen cinsiyet farklarına dayanıyor. Diğer taraftan bu farkların temelde, oyunlardan okul sıralarına kadar çocuklara verilen eğitimle bağlantılı olduğu çoktan ortaya çıktı. Yapılan pek çok çalışma bunu destekliyor.

uzamsal akıl yürütme1

Örnek vermek gerekirse 2008 yılında Rebecca Wright ve arkadaşlarının yürüttüğü çalışma kapsamında Harvard’da 38 gönüllü ile bir araya gelindi. Başlangıçta yapılan testlerin sonucunda uzamsal düşünce konusunda cinsiyete dayalı farklar görüldü. Ancak bu çalışmayı farklı kılan bu sonucu nihai sonuç olarak görmektense bir adım ileri götürmek oldu.

Katılımcılar 21 günlük bir eğitimin ardından tekrar uzamsal becerilerinin ölçüldüğü bir teste tabi tutuldu. Sonuç olarak, cinsiyete dayalı fark ortadan kalkmıştı. Bu sonuçlar, iki konuda sevindirici. Birincisi, yakın zamana kadar kız çocuklarının başarılı olamayacağı önyargısıyla uzaklaştırıldığı STEM alanlarında başarılı olmanın biyolojik olarak cinsiyetle ilişkili olmadığı anlaşılmış oldu. Diğer taraftansa, cinsiyet önemli olmaksızın uzamsal becerilerin 21 gün gibi kısa süreli bir eğitimin ardından bile geliştirilebileceği ortaya çıktı.

Read More