Anhedoni bilinen diğer bir adıyla “hiçbir şeyden zevk almama hali” özellikle pandemi döneminde artış gösterdi. Artan sosyal medya kullanımı, hareketsiz ve sınırlandırılmış yaşam koşulları zevk alamama halini pekiştirdi. Sosyal yaşamın kısıtlanması, bulaşma veya bulaştırma korkusu, işlev alanlarımızın daralması çökkün ruh halini tetikliyor. Özellikle gençler uzayan pandemi koşullarından oldukça muzdarip.

Uzun süredir işimizi, eğitim hayatımızı internet aracılığıyla evden sürdürüyoruz. Fiziksel temastan kaçınıyor, aramıza iletişim içerisinde fiziksel mesafe koyuyoruz. Çok sevdiğimiz ve pandemi öncesinde sıklıkla bir arada olduğumuz yakınlarımızla dahi aramıza mesafe girdi. Pandemi sosyal yaşamımız kadar sosyo ekonomik düzeylerimizi de olumsuz etkiledi. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde anhedonin gelişme olasılığı da yükseldi.

Depresyon, kaygı bozukluğu, panik atak gibi pek çok ruhsal problemin de artışa geçtiği bir dönemdeyiz. Dolayısıyla haz yitimi yaşamamız ve “hiçbir şeyden zevk alamıyorum!” hissine kapılmamız oldukça normal. Yaz döneminin yaklaşmasıyla bu olumsuz duygudurum biraz daha normalleşecek. Artan güneş ışıkları, vücudumuzdaki serotonin salınımını artırarak haz yitimine meydan okuyacak.

Yaz döneminde yasakların bir nebze azalması, sosyal yaşamın kademeli olarak normale dönmesi bize iyi hissettirecek. Peki anhedoni ne anlama geliyor? Kimlerde veya hangi durumlarda daha sık görülüyor? Hiçbir şeyden zevk alamama haliyle başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında yanıtları bulabilirsiniz.

Tükenmişlik Sendromu Hayat Kalitesini ve Başarıyı Düşürüyor! Ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Anhedoni Tam Olarak Nedir ve Nasıl Gelişiyor?

Kelimenin kökeni Yunancadan gelmektedir. Aν- (an-; yok) + ηδονη (hedone; zevk) olarak çevrilebilmektedir. Terim, 1896’da Fransız psikolog Théodule-Armand Ribot tarafından zevki deneyimleme becerisinin azalması olarak ortaya atılmıştır. Önceden keyif alınan aktivitelere karşı ilginin kaybı ve ilgili nesnelerle karşılaşıldığında eskiden alınan keyfin oluşmamasıdır.

Aynı zamanda ödül veya ödül olabilecek duruma karşı ilginin, hassasiyetin kaybı olarak da kabul edilir. Bu tanımlarıyla hiçbir şeyden zevk alamama halinin en sık karşımıza çıktığı durum depresyondur. Depresyonda da kişinin daha önceden ilgisini çeken, keyif aldığı uyaranlara karşı ilgisi kaybolmaktadır.

İlgi kaybı yaşanan eylemler cinsellik, sosyal faaliyetler, ilgi alanları ve hobiler, spor ve benzeri olabilir. İlgi kaybı fiziksel ve/veya sosyal olarak gerçekleşebilmektedir. Fiziksel ilgi kaybı yeme, içme, cinsellik, spor, egzersiz şeklinde düşünülebilir. Sosyal ilgi kaybıysa çevreyle iletişime geçmemek, topluluk içine karışmamak, sosyal etkinliklere dahil olmamak benzeri olabilir.

Kişi bu eylemler sonucunda alacağı ödülden heyecan duymuyor veya keyif almıyorsa eyleme yönelik motivasyonunu kaybedecektir. Depresyon gibi psikolojik hastalıklarda ise kişinin ödüle yönelik değerlendirmelerinde bozulmalar görülmektedir. Anhedoni, ruhsal problemlerde açığa çıkan belirgin bir belirtidir. Üstelik kişinin işlevselliğini düşürürken, yaşam doyumunu, kalitesini de azaltmaktadır. Beraberinde performans olumsuz etkilenmekte ve kişi potansiyelinin çok daha altında işlevsellik göstermektedir.

Zevk yitimi, keyif almama anlamına gelen bu durum kendi başına bir sendrom ya da hastalık değildir. Psikoloji ve psikiyatride sıklıkla kullanılan bu terim diğer hastalıkların beraberinde açığa çıkan bir semptomdur. Sıklıkla karşılaşılan hastalıklar; depresyon, madde bağımlılığı, şizofreni, anksiyete, anoreksiya nevrozadır.

Zevk yitiminin tam olarak neden oluştuğu henüz tespit edilememiş olsa da bu konu üzerinde geliştirilen birkaç hipotez bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar da bu hipotezleri belli ölçüde desteklemektedir ancak henüz kesinlik için yeterli değildir. Anhedoninin açığa çıkmasında beynin yeterli düzeyde dopamin üretememesi veya dopamine yeterli tepkiyi verememesi etkili olmaktadır.

Anhedoni Hangi Durumlarda Daha Sık Gelişiyor?

Motivasyon kaybı zevk yitiminin bir sonucu olarak karşımıza çıkabildiği gibi kimi zamanda düşük motivasyon zevk yitimine yol açmaktadır. Kişisel, sosyal veya profesyonel yaşamdaki doyum eksikliği de zevk yitimine yol açabilmektedir.

  • Özgüven eksikliği, içe kapanıklık, düşük benlik değeri gibi karakteristik özellikler,
  • Olumsuz beden algısı, yeme bozuklukları, dış görünüşle ilgili memnun olunmayan özellikler ve bunları düzeltmeye yönelik müdahalelerdeki başarısızlıklar (Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden Gelişiyor? Ve Olumsuz Beden Algısı Başarıyı Olumsuz Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.),
  • Aile içi iletişim sorunları, aile içi şiddet, boşanmış bireyler veya boşanmış ailede çocuk olmak, (Boşanmış Ailede Çocuk Olmak ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.)
  • Akademik başarısızlıklar,
  • Hatalı alan/meslek seçimi ve beraberinde gelen profesyonel hayata dönük başarısızlıklar,
  • Sosyal etkinliklere ayıracak yeterli zamanın, bütçenin olmayışı,
  • Yoğun ve ağır çalışma koşulları,
  • Stresli yaşam olayları,
  • Arkadaş, aile veya partner gibi duygusal desteğin olmayışı,
  • Aile bireylerinde şizofreni, depresyon, panik atak, OKB gibi psikiyatrik hastalıkların olması,
  • Ekonomik kısıtlıklar,
  • Çevresel kısıtlıklar (yaşanan bölgede imkanlara yeterli erişimin olmayışı).

Ve benzeri kişinin yaşam doyumunu düşüren faktörler de anhedoniye neden olabilir. Çocukluk Depresyonu İhmal Edilmemeli! Ve Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Anhedoni ile Başa Çıkmak için Neler Yapılabilir?

Hiçbir şeyden keyif almama duygusuyla başa çıkmak için bireysel çalışmalar yapabilir ve/veya profesyonel destek alabilirsiniz. Aşağıda sırasıyla her ikisi için de önerilerimizi bulabilirsiniz.

İlgi ve Beceri Alanlarınızı Keşfedin

Bireysel olarak yapabileceğiniz çalışmaların başında ilgi ve beceri alanlarınızı keşfetmek geliyor. Pek çoğumuz var olan becerilerini profesyonel yaşamında veya kişisel hayatında kullanmıyor. Becerilerimiz gibi ilgi alanlarımızı da yeterince hayatımıza dahil etmiyoruz. İlgi ve becerilere ayrılacak zamanı çoğunlukla boş zaman etkinliği veya zaman kaygı gibi görebiliyoruz. Oysa yapmaktan keyif aldığımız ya da alabileceğimiz her türlü faaliyet motivasyonumuzu ve iyi oluşumuzu etkiliyor.

Böylece hem vaktimizi daha verimli değerlendiriyor hem de keyifli zaman geçiriyoruz. İlgi ve beceri alanlarınızı bilmiyorsanız bu konuda basit testlerden faydalanabilirsiniz. Çevrenize, ailenize, arkadaşlarınıza sizinle ilgili varsa gözlemlerini sorabilirsiniz. Kendiniz de araştırmalar yapabilir hoşunuza giden faaliyetleri kısa süreli deneyebilirsiniz. Gerçekten keyif aldığınız uğraşlara zaman ayırmayı alışkanlık haline getirerek rutine dönüştürebilirsiniz.

Hatta ilgi ve beceri alanlarınız profesyonel yaşamanıza da uyarlanabiliyorsa hem işi hem eğlenceyi birleştirebilirsiniz. Bu kombinasyon profesyonel yaşamınızdaki motivasyonunuzu da artıracaktır, çalışma sonuçlarınıza hatta takımınıza da olumlu etki edecektir. Bu çalışmalar sizi anhedoniye kapılma olasılığından oldukça uzaklaştıracaktır. Keyif yitimini tetikleyen artan sosyal medya ve teknoloji kullanımını da azaltacaktır.

Özgüven ve Olumlu Beden Algısı için Destek Alın

Zevk yitimine yol açan sorunların büyük çoğunluğu duygusal destek eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çocukluk deneyimleri, aile içi ilişkiler, karakteristik özellikler ve çevresel koşullar özgüveni zedeleyebilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde özgüven eksikliği sosyal izolasyon, içe kapanma ve sosyal anksiyeteye neden olabilmektedir. Akran ilişkileri, sosyal medya ve basın yayın unsurları içerisinde ideal güzellik algısına çokça vurgu yapılmaktadır.

Bu durum idealleştirilen kalıba girmeyen ve öz değeri başkalarının verdiği değer üzerinden ölçen kişiler için yıkıcı olabilmektedir. Gençler sosyal yaşamda var olabilmenin ön koşulunun beğenilmek olduğunu kabul etmektedir. Bu da ideale uymadığını düşünenlerin geri çekilmesine neden olmaktadır. Sosyal yaşamı ve öz değeri olumsuz etkileyen bu olumsuz düşüncelerle başa çıkmanın yolu destek almaktır.

Özellikle ergenlik döneminde bu tarz duygu ve düşünceler içerisindeyseniz mutlaka psikolojik destek almalısınız. Alacağınız bu destek sayesinde anhedoninin olumsuz sonuçlarından da kurtulmuş olacaksınız. Ayrıca bu çalışma özgüveninizin gelişmesine ve sosyal yaşamdaki işlevselliğinizin artmasına katkı sağlayacaktır. Ve tabi ki akademik veya profesyonel hayattaki başarınıza ve verimliliğinize de katkı sağlayacak. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal ve Etkili İletişim Becerilerinizi Geliştirmeye Odaklanın

Özellikle sosyal ortamlara girmekten kaçınıyor, iletişimi ilk başlatan siz olmak istemiyorsanız iletişim becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Sosyal becerilerle, iletişim tekniklerine yapacağınız yatırım çekincelerinizin ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Sosyal kaygılarınız ve önyargılarınız azaldıkça iletişim kurmak ve sosyalleşmek size keyif vermeye başlayacak. Bu becerilerin yokluğu anhedoni gelişimini tetiklerken becerilerinin artması ile haz yitimini engelleyecektir.

Sosyal faaliyetlere bir anda katılmakta güçlük çekebilirsiniz. Belki bu noktada ilgi ve beceri alanlarınıza hitap eden kurslara, kulüplere ve faaliyet gruplarına katılabilirsiniz. Ortak ilgi ve becerilere sahip olduğunuz bireylerle sosyalleşmek ve iletişim kurmak sizin için çok daha kolay olacak. Kendinizi çok daha rahat ve güvende hissettiğiniz bu ortamlarda geliştireceğiniz becerilerinizi ilerleyen dönemlerde farklı ortamlarda da kullanabilirsiniz.

Kelimelerin Gücü: Etkili İletişim İçin Öneriler ve Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) Çalışmaları ile Anhedoniye Meydan Okuyun

Bilinçli farkındalık ile yaşadığımız bu tatminsizliği değiştirmek mümkün. Bugüne, yaşadığımız an’a odaklanmak, yargısızca yaşamın bize sunduğunu kabul etmek ve acısıyla tatlısıyla onu deneyimlemek mümkün. Bilinçli farkındalık yaşanan an da açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları bilinçli, farkındalıklı ve yargısızca kabul etme ve izleme becerisidir. Yaşanan anın her açıdan ruhen, bedenen ve zihnen farkında olma halidir.

Özünde hepimizde var olan bu beceri yaşamın rutin hale gelen stresi ve koşturmacası içerisinde köreldi. Bu beceriyi yeniden geliştirmek ise farkındalık çalışmaları ile mümkün ve oldukça kolay. Nefes odaklı ve/veya duyu odaklı farkındalık çalışmalarıyla anda kalma ve andan keyif alma becerinizi geliştirebilirsiniz. Dolayısıyla mindfulness çalışmalarıyla anhedoninin gelişmesini önleyebilirsiniz.

Ayrıca depresyon, anksiyete, olumsuz beden algısı gibi zevk yitimine yol açan hastalıkların gelişimini de engellersiniz. Detaylı bilgi için  “Hiçbir Şeyden Keyif Almıyorum” Diyorsanız Bilinçli Farkındalık ile Yaşamınızda Fark Yaratın! ve Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? yazılarımıza bakabilirsiniz.

Sağlıklı Beslenme, Düzenli ve Yeterli Uyku ile Egzersizi Hayatınızdan Eksik Etmeyin

Sanırım bu başlıkta yer alan her bir madde sağlıklı yaşamın vazgeçilmez önerileri. Tüm bunlar sağlıklı yaşamı desteklediği kadar iyi hissetmenizi ve enerjinizi yükseltmenizi de kolaylaştırıyor. Dolayısıyla bu çalışmalar anhedoni riskini de düşürmüş oluyor. Basit bir beslenme düzenlemesi ile öğünlerinizdeki besin dengesini sağlayabilirsiniz.

Her gün ortalama 7-8 saat uyumak ve uyuma uyanma saatlerini geç saatlere bırakmamak da önemli. Böylece hem yeterli uyumuş olacak hem de melatonin salınımından tam kapasite yararlanacaksınız.

Egzersiz yapmak denildiğinde çoğumuzun zihninde kan ter içerisinde kaldığımız zorlu sporlar canlanır. Oysa gün içerisinde yapacağımız hafif tempolu bir yürüyüş de oldukça verimli bir egzersizdir. Plates, yoga gibi evde kolayca yapabileceğiniz sporlardan da faydalanabilirsiniz. Haftada 3-4 gün ortalama 20 dakikalık bir yürüyüş dahi size çok iyi gelecektir.

Anhedoni Tedavisinde Kullanılan Yöntemler

Yaşam doyumunu, motivasyonu ve işlevselliği son derece düşüren bu semptomdan bireysel çalışmalarla kurtulamıyorsanız destek almalısınız. Bu desteği bir psikologdan veya psikiyatristten alabilirsiniz. Tedavinin süresi ve yöntemi birlikte çalışacağınız uzman tarafından belirlenecektir. Çoğunlukla işlevselliğin ne derece olumsuz etkilendiğine bakılarak danışan için en uygun tedavi planı oluşturulacaktır.

İlaç tedavisi gerekli görüldüğünde sıklıkla depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar reçete edilmektedir. Bu sayede azalan dopamin salınımını artırmak hedeflenir. Ayrıca tedavi sürecine mutlaka psikoterapi de dahil edilmelidir. Danışanın sadece ilaçlarla tedaviden verim alması mümkün olmayacak, kısa süreli etki görülse de semptomlar yeniden başlayacaktır. Tedavinin ana kaynağı psikoterapi olmalı, ilaç psikoterapinin destekçisi olarak ihtiyaç duyuluyorsa kullanılmalıdır.

Aba psikoloji uzman kadrosu anhedoni (zevk yitimi) üzerine her yaştan bireyle çalışmaktadır. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Narsisistik kişilik (özsevici kişilik) özellikleri son dönemde popüler dizi ve filmlerde sıklıkla işlenmeye başladı. Bu da narsist kişilik özelliklerini kendimizde ve bir arada olduğumuz diğerlerinde arama sıklığımızı artırdı. Günlük iletişimlerimiz içerisinde de narsist terimini sık sık kullanmaya ve duymaya başladık. Bu kullanım sıklığının artmasının önemli nedenlerinden birisi de artan sosyal medya ve internet kullanımı.

Çünkü artık hepimiz 7/24 birbirimizin hayatına internet aracılığıyla dahil olabiliyoruz. Beğenilerimizi, tercihlerimizi, duygu, düşünce ve değerlendirmelerimizi bu platformlardan paylaşabiliyoruz. İnternet ortamında paylaştığımız görsel, yazılı veya sözlü içeriklerle karakterimizi, olduğumuz veya olmaya çalıştığımız kişiyi de gösteriyoruz. Ancak sosyal medya kullanımının narsisizmle sanıldığı gibi doğrudan bir ilişkisi henüz bulunamadı.

Yani hayatının her bir detayını paylaşan, paylaşımlarıyla kendini, hayatını ve sahip olduklarını öven her birey narsisistik kişilik değil. Buna karşılık çok az paylaşım yapan, daha çok diğerlerinin paylaşımlarını takip eden bireylerin narsisist olma potansiyeli de mevcut. Çünkü narsisizm; büyüklenmecilik ve kırılganlık olarak iki boyuta ayrılıyor. Bu da narsist bireyin kendini gösteren, kendini gizleyen veya pasif-agresif davranışlar sergileyebileceğini gösteriyor.

Peki bu terim yeterince doğru kullanılıyor mu? Narsits özellikler neler ve nasıl gelişiyor? Aile içerisinde veya sosyal, profesyonel yaşamda bir arada olduğumuz kişilerin narsist olup olmadığını anlayabilir miyiz? Tedavi gerektirir mi, nasıl bir tedavi süreci izlenmeli? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Narsisistik Kişilik Nedir?

Narsist kişilik, çok önemli, üstün ve eşi bulunmaz birisi olduğuna ilişkin yaygın bir duygu ile karakterizedir. Bu kişilerde yoğun beğenilme gereksinimi vardır ve empati yapamama baskındır. Benmerkezci karakter yapısı gelişmiştir. Kendilerini herkesin ve her şeyin içerisinde en özel, biricik ve değerli görürler. Hayranlık duyulan bir varlık olduğunu hissetmek bir narsist için yaşamsal öneme sahiptir. Bir narsistin kurduğu iletişim tek yönlüdür.

İnsanlarla konuşmaz ama onlara konuşur. Kendisine söylenenleri çoğunlukla duymaz. Kendi bildiği, inandığı ve duymak istediği şeylerle ilgilenir. Bir nesne olarak gördüğü karşısındaki insanın duygu ve düşünceleriyle ilgilenemeyecek kadar yoğun şekilde kendi iç dünyasıyla ilgilenir. Başkalarına uyum sağlamak, başkalarının karar ve isteklerine katılmak onun kendini değersiz hissettiği durumlardır. Kendi değerini düşürecek her şeyden uzak durur.

Narsisistik kişilik adeta cam bir fanusun ardından dünyanın beğenisine sunulmuş bir mücevher gibidir. Herkesin beğenisini ister ama kimseyle gerçek bir temasa giremez. Gizemli, cezbedici, erişilmesi zor bir imaj sergiler. Konuşmaları, tavırları, vücut dili ve davranışları başkalarının kendisini merak etmesine, arzu etmesine yöneliktir. İlgi çekmeyi sever. Nesneleştirdiği insan ilişkilerine adeta bir av niteliğiyle yaklaşır. Avını yakından tanımak ve onu nasıl fethedeceğini öğrenmek ister.

Bu amaçla avına yönelik detaylı bilgi edinir. Bu bilgileri avını kendisine çekebilmek için kullanır. Çocukluğunda maruz kaldığı görünmezlik, duyulmazlık hissini avlarına da yaşatır. Onları görmezden, duymazdan gelir.  Seviyor, önemsiyor, değer veriyor -muş gibi yapar. Daha doğrusu böyle bir çabaya girmese de av olarak belirlediği kişiler onun bu gizemli ve kuşkulu davranışlarına bu anlamı yükler.

Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol edebilen bir imaj çizer. Bu özellikleriyle adeta kendini tanrılaştırır. Tüm bu özellikleriyle narsisistik kişilik büyüklenmeci ve savunmacı iki özellik altında barınır. Narsistlerin hiyerarşiye veya yaşa hörmeti yoktur. Kendilerinden çok büyük kişileri de küçümseyebilir, saygısızca davranabilirler. Eğitim veya maddi kazanç açısından kendilerinden daha düşük statüde olan kişileri değersizleştirirler.

Kendi zihinlerinde biricik, değerli ve önemli olan tek insan yine kendileridir.

Narsisistik Kişilik Nasıl ve Neden Gelişir?

Nesne ilişkileri kuramcılarına göre narsisizm, kendini koruma ve psikolojik dayanıklılık olarak görülmektedir. Aslında narsist, gereksinimleri yeterince ve zamanında karşılanmamış, hep yoksun bırakılıp değersiz hissettirilmiş küskün bir çocuktur. Ve o kaç yaşına gelirse gelsin bu incinmiş çocuksu yönünü hep duyumsamış ve hiç sevmemiştir.

Narsisit, çok derinlerinde sıkıca sakladığı bu değersiz çocuk, dengesini kurmak, acısını dindirmek adına girişmiştir büyüklenmeye. Ancak zamanla bu büyüklenmeci tavır tüm hayatına egemen olmuştur.

Hatalı Ebeveyn Tutumları ve Güvensiz Bağlanma Narsisistik Kişilik Gelişimini Besliyor

Freud, Narsisizmin gelişmesinde iki keskin uçta yer alan olumsuz ebeveyn tutumlarının neden olduğunu söylemektedir. Bu uçlardan birinde aşırı hoşgörülü, müsamahakar ebeveyn tutumu bulunur. Diğer uçta aşırı otoriter ve/veya ihmalkar, sevgiden mahrum bırakan ebeveyn tutumu yer almaktadır. Ayrıca tutarsız ebeveyn tutumları da narsisizmin gelişmesinde etkilidir.

Ebeveynlerin birbirinin tam tersi tutumlar sergilemesi veya her ikisinin birlikte tutarsız bir tutum takınması narsisistik kişilik gelişimini desteklemektedir. Bir gün sevgi dolu bir gün ilgisiz ve soğuk davranan ebeveyn çocuğun öz değer gelişimini zedelemektedir.

Bebeğin dış dünyada kurduğu ilk insan ilişkisi, çoğu kez annesi veya bakım verenle olan ilişkisidir. Bu ilişkinin niteliği, çocuğun ilerleyen yaşamındaki ilişki kurma biçimini belirler. Çocuğun, yetişkin yaşamda olgun, sevgi dolu, ve karşılıklı güvene dayanan ilişkiler kurabilme becerisi geliştirebilmesi, sağlıklı anne-bebek etkileşiminin yaşanmış olmasını gerektirir.

Sağlıklı bir anne-bebek ilişkisi kurabilen çocuk yetişkin yaşamın zorluklarıyla daha kolay başa çıkabilir. Dış dünyayı güvenilebilir olarak algılayabilir. Güvensiz bir anne-bebek ilişkisinde ise gelişen dış dünya algısı tehlike üzerine kuruludur. Narsisistik kişilik gelişiminde ise güvene dayalı bu sağlıklı anne-bebek ilişkisi yoktur. Narsist bireyin çocukluğundan getirdiği terkedilme korkusu, güvensizlik, değersizlik, yalnızlık ve düş kırıklıkları vardır.

Bu çocuklar dış dünyayı tehlikeli ve güvenilmez bir ortam olarak algıladığı için yetişkin yaşamda güvende olabilmek için dış dünya ile etkileşime girmez. Narsisist için tutarlı, dengeli ve öngörülebilir tek alan kendi iç dünyasıdır. Bu algı kişinin ben merkezci yapısını körükler, empatinin gelişimini zedeler.

Narsisistik Kişilik İnsanlarla Olan İlişkisine “Nesne İlişkisi” Anlamı Yükler

Çocukluktan iitibaren yetişkinliğe varan süreçte narsist birey insanlarla ilişkisini nesnesel bir ilişki olarak görür. Nesneye verdiği değer ise nesneyi kendine hizmet ettirmekten ve kendi çıkarı için değerlendirmekten ibarettir. Nesnenin kötüye kullanımı oldukça belirgindir. Tıpkı kendi çocukluğunda maruz kaldığı ebeveyn ilişkisi gibi ilişki kurduğu kişilerle ilişki geliştirir. Nesneleştirdiği bu insanlarla kurduğu ilişki onları denetleme ve kontrol etme üzerine kuruludur.

En ufak bir yanlışta bağışlamacı değildir ve ilişkiyi bitirir. İlişki içerisinde olduğu kişileri beğenmez, değersizleştirir, eleştirir, kötüler; çevrelerini de bu kötü muameleye dahil eder. Aşağılama, dışlama, suçlama, reddetme, başından savma, küçük görme, alay etme gibi tavırlar takınır. Tüm bunları öyle ustaca yapar ki bu muameleye maruz kalanlar çoğunlukla farkına varmaz. Gerçekten hatalı, kusurlu ve suçlu olduklarına inanırlar.

Kurbanın narsisistik kişilik karşısındaki bu kabullenici tutumu narsistin tatminini artırır. Ancak olurda bir gün kurban narsisistin karşısına çıkıp hakkını ararsa dengeler değişir. Bu karşı çıkış narsisist kişilik için çocukluğundaki çaresizliğin yeniden tekerrür etmesinin temsili haline gelir. Ve onun iç dünyasında kimsenin bir daha çocukluğundaki gibi onu incitmeye hakkı yoktur.

Kendini korumak için şiddete ve saldırganlığa başvurabilir. Kendisi ve/veya karşısındaki için bu başkaldırı yıkıcı sonuçlara neden olabilir.

Narsisistik Kişiliklerin Genel Özellikleri Nelerdir?

Narsistler, insanların kendisine hayran olmasını doğal bir şey, çevresindekilerin asli görevi gibi algılar. Nesneye yönelik tutumu, Tanrı-kul ilişkisini çağrıştırır. Bu kişiler karşılarındaki insana nesne muamelesi yaptığı için onların duygu ve düşüncelerine değer atfetmezler. Başkaları için üzülmek, dertlenmek veya sevinmek onlara göre değildir. Dışarıdan bakıldığında kibir gibi görünen narsist tavırlar aslında bireyin özgüven ve özdeğer eksikliğinden gelişen savunma mekanizmasıdır.

Manipulatif davranışlar bu kişilik tipinde oldukça yaygındır. Karşısındaki etkilemek için büyük vaatlerde bulunabilir ve sıklıkla yalana veya abartıya başvurabilir. Şöhrete, beğenilmeye, ekonomik güce ve makam sahibi olmaya, sözünü geçirebilmeye değer verirler. Zor olanı arzu eder, elde edene kadar uğraşır, elde edince sıkılıp bir kenara bırakırlar. Materyalisttirler. Bu mtavırları nesneler kadar insanlar içinde geçerlidir. Çünkü insana da nesne muamelesi yaparlar.

DSM-V’e göre aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eş duyum yapamama ile giden yaygın bir örüntüdür. Narsisistik kişilik temel özellikleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

  1. Büyüklenir (Ör; başarılarını ve yeteneklerini abartır, gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün bir biçimde görülme beklentisi içindedir).
  2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
  3. “Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
  4. Çok beğenilmek ister.
  5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içerisinde olma).
  6. Kendi çıkarı için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır).
  7. Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
  8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
  9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.

Narsisistik Kişilik Tedavi Gerektirir mi?

Narsist kişilik yapısını teşhis etmek kolay değildir. Kimi kişiler narsisistik özelliklerini baskılayabilir ve gizil tutabilirler. Ayrıca bu kişiler çoğunlukla destek almayı kabul etmez ve buna ihtiyaçları olduğunu düşünmez. Kusurlarını, eksiklerini kabullenmekte zorlanırlar. Günlük yaşam içerisinde bu özellikleri az veya çok gösteren insanlarla sık sık karşılaşıyor olabilirsiniz. Kendinizde de bu özelliklerin bir kısmını fark ediyor olabilirsiniz.

İş arkadaşlarınız, yöneticileriniz, eşiniz, ebeveynleriniz, arkadaşlarınız içerisinde bu özelliklere sahip bireyler olabilir. Profesyonel desteğe çok az başvururlar veya başvuru nedenleri Narsist kişilik özellikleriyle ilgili değildir. Dolayısıyla bir uzman tarafından teşhis edilme olasılıkları da düşük olacaktır. Uzman seçimlerinde de oldukça seçicidirler. En iyisiyle görüşmek, en prestijli olandan destek almak isterler.

Kişilik örüntüleriyle terapisti de son derece zorlama ve aşağılama eğiliminde olabilirler. Narsisistik kişilik ile çalışmamış veya yeterli deneyimi olmayan profesyoneller bu kişilerle çalışırken zorlanabilirler. Terapistin zorlanması da narsisit bireyi memnun eder. Böylece ne kadar özel, biricik ve yüce olduğu hissine kapılır.

Narsisist kişilik özelliklerinin bir kısmını taşıyor olmak tanı almak için yeterli değildir. Aynı şekilde bu özelliklerin sizde var olmadığını düşünmeniz de narsisit olmadığınız anlamına gelmemektedir. Narsist kişilik birlikte yaşaması, çalışması, ilişki sürdürmesi oldukça zor bir kişilik yapısıdır. Bu bireyler birlikte oldukları insanların motivasyonlarını, özgüvenlerini ve öz değerlerini düşürürler.

Av niteliği yükledikleri kişilerin psikolojik destek almaya ihtiyaç duyacak hale gelmelerine neden olabilirler. İş hayatında, eğitimde daha doğrusu elde etmeyi arzu ettikleri şeylerde başarısız olurlarsa kolayca yıkılabilirler. Tedaviye de bu yıkım sonrası başvurabilirler. Örneğin; depresyon, anksiyete, panik bozukluk veya cinsellikle ilgili konularda destek isteyebilirler.

Narsisistik kişilik özellikleri taşıdığınızı düşünüyor veya böyle bir bireyle birlikte yaşıyor, çalışıyorsanız destek alabilirsiniz. Narsisizmin gelişmesinde etkili olan çocukluk çağı etkenleri üzerine çalışılabilir, bugününüzü etkileyen faktörler üzerine destek alabilirsiniz. Empati, etkili iletişim, özgüven ve duygusal zeka üzerine bir uzmanla çalışmalar yapabilirsiniz.  Aba psikoloji uzman kadromuzla danışanlarımızın kişisel, akademik ve profesyonel yaşamına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Sınav öncesi son haftaya girdik. 6 Haziran Pazar günü yani bu hafta sonu LGS gerçekleşecek. Sınava katılacak tüm öğrenciler ve aileler gibi bizler de oldukça heyecanlıyız. Heyecanınızı paylaşmak ve son günleri daha verimli geçirmeniz için hatırlatmalarda ve önerilerde bulunmak istiyoruz. Çoğunlukla sınavdan önceki son hafta sınava az bir zaman kalmış olması ve heyecanın artması nedeniyle verimsiz geçiriliyor. Kimi durumlarda da gereğinden fazla sınav odaklı olunur. Yani bu son günler öğrenciler ve aileler için oldukça önemli olsa da çoğunlukla doğru değerlendirilemiyor.

Sınavdan önce uyku ve yeme düzenini bozmak, rutinleri değiştirmek, ders çalışma ve soru çözme miktarıyla oynamak yaygındır. Kimi öğrenciler bu dönemde gereğinden fazla uyumaya veya çok az uyumaya başlar. Uyku ve uyanıklık saatleri ve süreleri değişir. İnternet, oyun, sosyal medya kullanımı artabilir. Yeme düzenleri normalden daha fazla veya az olabilir. Sınav öncesi dönemde artan stres ve heyecan yeme alışkanlıklarının da değişmesine neden olabilir.

Midelerini bozacak veya bağırsak düzenlerini değiştirecek öğün ve porsiyon değişikliğine gidebilirler. Öğün atlama görülebilir. Ayrıca bu dönemde öğrenciler sıklıkla ders çalışmayı ve özellikle soru çözmeyi bırakmaktadır. Kimi öğrencilerse son günlerde gereğinden fazla soru çözmeye veya yeni konular öğrenmeye başlayabilir.

Ailelerin de son hafta duygularında ve davranışlarında değişiklikler görülebilir. Çocuklarının sınav stresi onlara da yansır. Hem kendi beklentileriyle ilgili hem de çocuklarının performanslarıyla ilgili stres yaşayabilirler. Yaşadıkları stres ve kaygı ailelerin de davranışlarına ve rutinlerine yansıyabilir. Stresi kontrol etmekte zorluk yaşayabilirler. Çocuklarına gereğinden fazla sınav vurgusu yapabilir, sınavın önemini sıklıkla hatırlatabilirler.

Kimi aileler ise öğrencinin stresini azaltmak için sınavı önemsizleştirecek yönde konuşabilirler. Ailelerin normal zamandan farklı olan davranış ve tepkileri öğrencilerin daha fazla stres yaşamasına neden olabilir. Peki sınavdan önceki son günler nasıl daha verimli geçirilebilir? Sınavdan önceki son günleri öğrenciler ve aileler nasıl değerlendirmeli? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz. Sınav Sabahı Nasıl Değerlendirilmeli? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Öncesi Son Günleri Verimli Geçirmek İçin Öğrencilere Öneriler

Sınav gününe sayılı gün kala başarınızı destekleyecek şekilde bu günleri nasıl geçirebileceğinizi merak ediyor olabilirsiniz. Aşağıda uygulaması kolay öneriler ve unutmuş olabileceğiniz konulara yönelik hatırlatmalar bulabilirsiniz.

Sınav Sabahına Göre Uyanmaya ve Yeterince Uyumaya Başlayın

Koca bir yılı ve özellikle sınavdan önceki son ayları yüksek tempoda geçirdiniz. Adeta bir maraton koştunuz ve oldukça yoruldunuz. Bu süreçte uykusuz kaldınız, ders çalışarak sabahladınız. Uyku düzeniniz epey bozuldu. Ancak sınav sabahı erken kalkmanız gerekecek. Sınav 09.30’da başlıyor. Ancak sınav salonuna erken gitmeniz, son kontrollerden geçmeniz gerekecek.

Sınava gireceğiniz lokasyona erişim sürenizi ve sınav günü oluşabilecek trafiği de hesap ederseniz o gün epey erken kalkmanız gerekecek. Fakat gece geç yatıyor ve gündüz geç saatlerde uyanıyorsanız sınav öncesi son gece erken uyuyamayabilirsiniz. Bu da sınav günü uykusuz kalmanıza ve kendinize gelmekte zorlanmanıza neden olabilir.

Bugünden başlayarak erken yatabilir ve sabahları sınava hazırlanacakmış gibi uyanabilirsiniz. Böylece sınav gününü de birden çok kez prova etmiş olursunuz.

Sınav Sabahına Uygun Şekilde Kahvaltı Yapın

Kahvaltı günün en önemli öğünü. Hele ki LGS, YKS gibi uzun saatler süren sınavlara girmeden önce dengeli ve yeterli beslenmek çok önemli. Kahvaltınızda tükettiğiniz besinleri doğru seçer ve porsiyonunuzu ihtiyacınıza göre belirlerseniz sınavdaki enerji ihtiyacınızı karşılamış olursunuz. Sınav süresini hesap ederken sınav alanına ulaşım ve sınavı bekleme sürenizi de göz önünde bulundurmalısınız.

Neredeyse sınavdan önce de sınav süresi kadar zamanınız geçecek. Toplam süreyi karşılayacak miktarda beslenmelisiniz. Sınava girmeden önce yanınızda götüreceğiniz ara öğününüzü de yiyebilirsiniz. Böylece enerji sürenizi de uzatmış olursunuz. Sınavdan önceki günlerde sınav günü besleneceğiniz şekilde beslenmeniz beklenmedik bağırsak hareketliliğinin de önüne geçecektir.

Her Gün ve Günde Birkaç Kez Nefes Egzersizi Yapın

Nefes egzersizlerinin ne denli önemli olduğu ve stresle başa çıkmada ne kadar etkili olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı. Nefes çalışmak için hala vaktiniz var. Bugünden itibaren gün içerisinde birkaç kez nefes egzersizi yaparak yeni bir rutin geliştirebilirsiniz. Sınav öncesi veya sınav anında stres yaşadığınızda nefes çalışması yaparak stresinizi kontrol altına alabilirsiniz.

Üstelik stresi kontrol etmenin dışında dikkati odaklamaya ve zamanı daha verimli kullanmaya da katkı sağlar. Hatırlamanızı ve olumsuz düşüncelerle başa çıkmanızı da kolaylaştırır. Nefes Egzersizleri ile Kısa Sürede Sınav Stresinizi Yenebilirsiniz! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Öncesi Dönemde Uyurken ve Güne Başlarken Dijital Ekran Detoksu Yapın

Dijital ekranlardan yayılan mavi ışık özellikle akşam saatlerinde vücudun salgıladığı, bağışıklığı güçlendiren melatoninin salınımını azaltıyor. Yeterli melatonin salınımı için tam karanlık saatlerde lamba, dijital ekran ışığı gibi aydınlatıcılardan uzakta uyumanız gerekiyor. Yapay ışıkta veya gün ışığında melatonin salınımı duruyor.

Akşam 21.00 itibariyle melatonin salınımı artarken gece 02.00 – 04.00 saatlerinde en üst seviyelere ulaşıyor. 05.00 itibariyle melatonin salınımı tekrar düşmeye başlıyor ve günün aydınlanmasıyla duruyor. Bu nedenle düzensiz ve özellikle geç saatlerde uyuyanlarda yeterli melatonin salgılanmıyor. Uymak kadar uykuya dalma sürecinde de mavi ışığın ve dijital ekranların olumsuz etkiler var.

Zihin günü bitirirken gördüğü ve edindiği son bilgileri uyku süresince işlemliyor. Dolayısıyla uyku öncesi neye maruz kalıyorsak gece boyunca zihnimiz bu bilgiyi daha fazla önemsiyor. Güne başlarken de aynı şey geçerli. Dinlenmiş, berrak zihin uyanır uyanmaz neye maruz kalırsa onu daha kaliteli şekilde işliyor. Dolayısıyla bütün gün ders çalışıp uyumadan önce sosyal medyada dolaştığınızda zihniniz son gördüğünüz içeriklere odaklanıyor.

Sabah kalktığınızda da berrak zihin ilk neyle karşılaşırsa onu işlemliyor. Bu nedenle sınav öncesi süreçte uyumadan önce ve sabah kalkar kalkmaz öğrenmekte zorlandığınız bilgileri gözden geçirmenizi öneririz. Kısa notlar aldığınız, formüllerin, hatırlatıcıların olduğu kağıtları baş ucunuzda tutabilirsiniz. Uyumadan önce ve uyanır uyanmaz bu bilgileri tekrar edebilirsiniz.

Her Gün Sınav Kurallarına Göre Deneme Çözün ve Bu Süre Boyunca Maske Takın

Bu yıl LGS’ye girecek öğrenciler sınav süresini maskeyle geçirecek. Uzun süredir eğitimin uzaktan sürdürülmesi ve öğrencilerin ev ortamında ders görüyor olması yeterli maske alışkanlığı edinmelerini engellemiş olabilir. Sınav sırasındaysa uzunca bir süre maske takmaları gerekecek. Alışık olmayanlar maskeden rahatsız olabilir, maskenin varlığı dikkatlerinin kolayca dağılmasına neden olabilir. Özellikle gözlük kullananlar için maske takmak daha da zor hale gelebilir.

Maskenin vereceği rahatsızlıkla başa çıkmak için sınav öncesi son günleri maskeyle deneme çözerek değerlendirebilirsiniz. Böylece sınav gününün provasını yapmış olacak ve sınav atmosferini de evde deneyimlemiş olacaksınız. Bu çalışma maskeye adapte olmanızı ve sınav anında dikkatinizi dağıtmamasını sağlayacak. Ayrıca sınav kurallarına ve sınav süresine sadık kalarak deneme çözmeniz süreyi bilinçli kullanmanızı da kolaylaştıracak.

Sınav Öncesi Mutlaka Sınav Salonunu Ziyaret Edin, Trafik Koşullarını Göz Önünde Bulundurun

Navigasyonlara gereğinden fazla güvenip artık çoğu zaman gideceğimiz yerleri önceden kontrol etme ihtiyacı duymuyoruz. Ancak sınav günü sizin için oldukça önemli bir gün. Bu önemli günde oluşabilecek en ufak bir aksilik dahi motivasyonunuzu olumsuz etkileyebilir. Sınav günü rahat olabilmek, beklenmedik aksiliklerle uğraşmamak için sınavdan önce gerekli tedbirleri almak avantaj sağlar. Bu tedbirlerden en önemlisi de sınav salonunun önceden ziyaret edilmesidir.

Henüz sınav yerinize gitmediyseniz sınav öncesi son günlerinize salon ziyaretini eklemelisiniz. Özel araç ile ulaşım sağlamayacaksanız hangi ulaşım yöntemiyle gidebilirsiniz, kullanacağınız araçlara ne sıklıkta erişebiliyorsunuz öğrenmelisiniz. Toplu taşıma kullanacaksanız ineceğiniz yerle sınav salonu arasındaki yürüme mesafesini de deneyimlemiş olacaksınız. Böylece evden çıkış sürenizi netleştirebilir, ulaşım alternatiflerinizi erkenden belirleyebilirsiniz. O gün trafik yoğunluğu olabileceğini lütfen göz önünde bulundurun.

Sınav Günü İhtiyacınız Olacak Ne varsa Önceden Hazırlayın

Sınavda nelere ihtiyacınız olacağı ve mutlaka yanınızda bulundurmanız gerekenler sınav giriş kağıdında yer almaktadır. Kağıdınızı kontrol ederek bugünden itibaren eşyalarınızı hazırlayabilirsiniz. Hazırlıklarınızı tamamladığınızda bir kontrol listesi çıkarmanızı öneririz. Bu kontrol listesinde hazırladığınız ve o gün yanınıza alacağınız her şey bulunsun. Evden çıkmadan önce listenizi kontrol edin ve eksiksiz şekilde yola çıkın.

Sınav Öncesi Son Günlerde Öğrencilere Destek Olmak için Ailelere Öneriler

Özellikle son bir yıl boyunca siz de çocuğunuzla birlikte sınava hazırlık yaptınız. Daha iyi bir gelecek inşa etmesi için destek oldunuz, kaygılarını dinlediniz, yüreklendirdiniz. Şimdi birlikte verdiğiniz emeğin meyvelerini toplama zamanı geldi. Sınavdan önceki son birkaç günün içerisindeyiz. Bu önemli süreçte çocuğunuzun kaygıları artış gösterebilir. Olumsuz düşünceler artabilir.

Uyku düzeni, beslenmesi değişiklik gösterebilir. Daha içe kapanık, karamsar veya öfkeli olabilir. Çocuğunuz stresle başa çıkmakta zorluk yaşayabilir. Sınav bilincinin yanı sıra maskeyle sınava girecek olması onu daha da rahatsız edebilir. Hastalanmaktan endişe duyabilir. Dolayısıyla sınav öncesi bu son günlerde çocuğunuz şefkatinize, desteğinize ve ilginize daha fazla ihtiyaç duyabilir.

Bu süreçte sergileyeceğiniz yapıcı tavır ve tutum daha iyi hissetmesine katkı sağlayacaktır.

Birlikte Yapmaktan Keyif Alacağınız Aktiviteler için Zaman Ayırın

Çocuğunuzla birlikte gündeminizde sınav olmadan keyifli zaman geçirebilirsiniz. Sınav sonrası çıkacağınız kısa bir tatili planlayabilir, yaz dönemini değerlendirmeye yönelik planlar yapabilirsiniz. Bu planlar bir yaz tatili olabileceği gibi günübirlik şehir içi aktiviteler veya evde yapabileceğiniz faaliyetlerle ilgili de olabilir. Sınav öncesi dönemde sınav sonrası için plan yapabileceğiniz gibi son günlere yönelik de plan yapabilirsiniz.

Beraber yürüyüşe çıkabilir, spor yapabilir, birlikte bir film izleyebilir, yemek yapabilir, oyun oynayabilirsiniz. Amacınız çocuğunuzu gün içerisinde birkaç saatliğine de olsa sınav düşüncesinden uzaklaştırmak olsun.

Sınav Öncesi Dönemde Birlikte Nefes Çalışın, Olumlamalar Yapın

Birlikte nefes çalışmaları yapabilir, çocuğunuzun egzersizlerine eşlik edebilirsiniz. Böylece hem eğlenir hem de artan ortak kaygınızla daha kolay başa çıkabilirsiniz. Çocuğunuzun kaygılarını dinleyebilir, gerçekten uzaklaşan olumsuz duygu ve düşüncelerine yönelik objektif geribildirimler verebilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz sınavda başarısız olacağını veya sınav süresini yetiştiremeyeceğini düşünüyor olabilir. Fakat sizin gözlemleriniz, öğretmenlerinin geri bildirimleri ve deneme sonuçları bunun aksini söylüyor olabilir.

Böyle bir durum söz konusu ise ona bunları hatırlatabilirsiniz.” Sınava yönelik olumsuz düşüncelere kapılman oldukça doğal. Çok emek verdin ve şu an emeklerinin karşılığını alamamaktan endişe ediyorsun. Ancak bu yılı çok verimli geçirdin. Sınav sonuçların ve okul puanın oldukça iyi. Hadi gel şimdi seninle nefes çalışalım. Kendini çok daha iyi hissedeceksin. Sınav anında da bu düşüncelere kapılırsan birlikte yaptığımız bu egzersizleri uygulayabilirsin.” gibi kendi cümlelerinizle yapıcı ve destekleyici dönüşler yapabilirsiniz.

Sınav öncesi dönemde vereceğiniz en önemli destekse gerçekdışı beklentilerden uzak olmanızdır. Çocuğunuzun potansiyelini kabul etmeli ve performansını takdir etmelisiniz. Olumlu dil ile konuşmanız, başarı veya başarısızlığın ilişkinizi değiştirmeyeceğini hissettirmeniz son derece önemli. Aba psikoloji ailesi olarak sınava girecek tüm öğrencilere başarılar dileriz.

Read More

Hafıza güçlendirme teknikleri sınava hazırlık sürecinde ve ayrıca yaşam boyu yürütücü işlevlerin sürdürülebilirliğinde kolaylık sağlıyor. Üstelik hafızanın gelişimine sağladığı faydalara ek olarak eğlenmenizi ve keyifli zaman geçirmenizi de destekliyor. Arkadaş gruplarıyla bir araya geldiğimizde veya telefon, tablet, bilgisayarda oynadığımız oyunlarla da hafıza güçleniyor. Örneğin arkadaşlarla veya aileyle birlikte oynanan tabu harika bir zihin egzersizi yaptırıyor.

Bu oyunu oynarken yasaklı kelimeleri kullanmadan, sınırlı sürede doğru mesajı verebilmeniz gerekiyor. Başarılı olmak için kullanmamanız gereken kelimeleri akılda tutmanız, süreyi aşmamanız ve verimli kullanmanız ve yaratıcı olup alternatif kelimeler üretmeniz gerekiyor. Aynı anda birden fazla beceriyi etkinleştirmeniz gerek. Tüm bunları yapabilmekse hafızanızın gelişimine ve güçlenmesine katkı sağlıyor.

Sadece oyunlar da değil, yaptığınız egzersizler, beslenme şekliniz, uyku kaliteniz de belleğin gelişimini destekliyor. Oyunlar ve yaşam kalitenizi artıracak faktörler dışında da kullanabileceğiniz yöntemler var. Özellikle mnemonik teknikler hafıza güçlendirme ve hatırlamayı kolaylaştırma yöntemleri olarak birebir. Bu tekniklerle eğitiminizde ve sınava hazırlık sürecinde öğrenmeniz gereken formülleri, zorlu konuları, kısaltmaları kolayca öğrenebilirsiniz.

Peki hafıza nedir? hafızanın güçlenmesini sağlayan teknikler nelerdir? Bu tekniklerin kullanımı kişiye hangi faydaları sağlar? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Hafıza Nedir, Nasıl Çalışır?

Hafıza, bir diğer adıyla bellek dış dünyadan duyular yoluyla edinilen bilgilerin saklandığı ve gerektiğinde geri getirildiği yerdir. Hafıza, engelleyici herhangi bir hastalık olmadığı sürece geliştirilebilir, güçlendirilebilir.

Hafızanın gelişimini tıpkı vücudumuzdaki diğer kaslar gibi düşünebilirsiniz. Eğer düzenli egzersiz yapar ve iyi beslenirseniz kaslarınız gelişir. Eğer egzersizlerinizin seviyesini düzenli olarak artırır ve kapasitenizi zorlarsanız kaslarınız daha da güçlenir. Hafızamızın gelişimi de böyledir. Düzenli, yeterli ve kademe kademe artırarak hafıza güçlendirme teknikleri kullanıldığında gelişim elde etmek mümkün.

Hafıza Güçlendirme Teknikleri Nelerdir?

Hafızanızı basit egzersizlerle kolayca geliştirebilirsiniz. Basit ancak düzenli şekilde tekrar edildiğinde uygulayacağınız egzersizlerin verimliliği yüksek olacaktır. Peki hafızayı güçlendirmek için hangi egzersizleri uygulayabilirsiniz?

Mnemonik Tekniklerle Hafızanızı Güçlendirebilir ve Hatırlamayı Kolaylaştırabilirsiniz

Mnemonik tekniklerden bir kısmını hali hazırda öğrenmiş ve uyguluyor ancak yaptığınız bu çalışmaların bu tekniğe özgü olduğunu bilmiyor olabilirsiniz. Örneğin Akrostiş methodunu neredeyse hepimiz kullanırız.

Akrostiş tekniğiyle öğrenilmek istenen kelimelerin, cümlelerin ilk harfleri alınarak anlamlı, kafiyeli olan başka bir kelime veya cümle oluşturulur. Kimi zamansa bu teknik öğrenilmesi gereken kısaltmalar, hece ve harfleri hatırlamak için kullanılır. Dilbilgisi dersinde sıklıkla karşımıza çıkan ünsüz benzeşmesini öğrenirken bu yöntemi kullanmayı hepimiz öğrendik.

“FıSTıKÇı ŞaHaP” dersem sanırım herkes hatırlar. Bu yöntem sayesinde “f,s,t,k,ç,ş,h,p” sert ünsüzleriyle biten kelimelere yumuşak ünsüzlerle başlayan ek geldiğinde sondaki ekin sertleştiğini öğrendik. Yine dilbilgisi derslerinde cümledeki sıfat fiilleri bulmak için “Anası Mezar Dikecekmiş” akrostijini öğrendik.

Diğer mnemonik hafıza güçlendirme teknikleri ise hayal kurma, ilişkilendirme ve yerleştirmedir. Öğrenmek istediğiniz bilgiler üzerine hayal kurabilir, bu bilgileri hatırlayabileceğiniz şekilde bir senaryoya işleyebilirsiniz. Hatırlamakta zorlandığınız bilgileri daha kolay anımsadığınız bilgilerinizle ilişkilendirebilirsiniz. Örneğin; tarihte geçen önemli bir olayın kronolojik sıralamasını yapmakta ve tarihleri akılda tutmakta zorlanıyor olabilirsiniz. Bunu yaparken büyük dedenizin veya tuttuğunuz takımın kuruluş yılını hatırlatıcı olarak alabilirsiniz.

Burçlara meraklıysanız olayın geçtiği ayı ve günü burçlarla eşleştirebilirsiniz. O aya ait mevsimi düşünebilir, olayın geçtiği mevsim koşullarını hayal ederek hatırlamaya çalışabilirsiniz.

Bir diğer hatırlamayı kolaylaştıracak yöntem de kodlamalar ve gruplandırmalardır. Örneğin telefon nuamaralarını, okul numaranızı veya vatandaşlık numaranızı nasıl tekrar ettiğinizi düşünün. Tek tek rakamlar halinde mi, 2 veya 3 basamaklı şekilde mi söylüyorsunuz? Vatandaşlık numaraları çoğunlukla ilk 8 rakam 2 basamaklı son 3 rakam ise 3 basamaklı olacak şekilde söyleniyor.

Hafıza Güçlendirme Tekniği Olarak Kullanabileceğiniz Diğer Egzersizler ve Oyunlar

Oynamaktan büyük keyif aldığınız ve çokça zaman ayırdığınız dijital oyunlar, kutu oyunları veya bulmacalar var mı? Verimsiz zaman geçirdiğinizi düşünüp oyun bitince pişmanlık hissettiğiniz bu oyunlar hafızanızı güçlendirmenize yardımcı olabilir. Veya siz oyuna ayırdığınız zamanın aynı zamanda kaliteli ve verimli geçmesini istiyorsanız aşağıdaki önerilerimize bakabilirsiniz. Oyun ve aktiviteler dışında da paylaşacağımız önerilerimizi gün içerisinde 15-20 dakika uygulayabilirsiniz.

Bilinçli Farkındalıkla Çevrenizi Hissedin

Gün içerisinde çoğumuz otomatik pilotta yaşıyoruz. Yediğimiz yemeyin, yaptığımız sohbetin, yürüdüğümüz yolun, sürdüğümüz aracın dahi farkında değiliz. Dolayısıyla hafıza güçlendirme egzersizi olarak yaşadığımız anı daha farkındalıklı deneyimlemek hafızanın güçlenmesini destekliyor. Peki bunu nasıl yapabiliriz? 5 duyumuzu harekete geçirerek etrafımızı dinlememiz, hissetmemiz gerekiyor. Örneğin; bir mağazaya gittiğinizde eşyalara dokunmak, dokusunu hissetmek. O ortamdaki kişilerin davranışlarını gözlemlemek, odada bulunan eşyaları incelemek.

Seslere, konuşmalara kulak kesilmek. Varsa ortamdaki, eşyalardaki kokulara odaklanmak. Böylece çok daha güçlü ve kalıcı hatıralar kaydetmiş olacaksınız. Bu egzersizleri ders çalışırken de yapabilirsiniz. Aynı şekilde çalışma konunuz farklı duyularla da bağlantı kuracağı için zihninizde daha kalıcı bilgilere dönüşecektir.

Harf Bulma Alıştırması

Bu alıştırmayı yapabileceğiniz bulmaca kitapları da edinebilirsiniz. Ancak ekstra bir maliyet harcamadan evinizdeki mevcut kaynaklarla da egzersiz yapabilirsiniz. Elinize bir dergi/kitap/gazete ve renkli kalem alın. Herhangi bir sayfayı açın ve sayfada yer alan yazılardan kelimelere odaklanın. Bir kelimenin içerisinde geçen aynı harfleri işaretleyin. Örneğin; Ekmek yazıyorsa e’leri ve K’leri işaretleyin.

Her harf için bir renk belirleyip o renkle metindeki aynı harfleri de işaretleyebilirsiniz. Bu egzersiz hafıza güçlendirme alıştırması olmasının yanı sıra odaklanma ve dikkati sürdürme becerinizi de artıracak.

5N1K Sorgulaması

Bu yöntemi ister bir gazeteci isterseniz de bir dedektif gibi uygulayabilirsiniz. Kendinize yapabileceğiniz gibi başkalarıyla ilgili de yapabilirsiniz. 5N1K’nın açılımı “Ne, Nerede, Nasıl, Neden, Ne zaman ve Kim?” sorularının cevabını aramaktır. Dün bu saatlerde neredeydim? Orda ne yapıyordum? Bunu neden yapıyordum? Nasıl yapıyordum? Kiminle veya kim için yapıyordum? Sorularının cevaplarını aramak gibi.

Bu alıştırmayı çevrenizdeki diğer insanlar için de yapabilirsiniz. Hatta ders konularınızda geçen tarihi isimler, liderler, sanatçılar için de yapabilirsiniz.

Kelime Türetme Egzersizi

Bu egzersizi bir başkasıyla birlikte oyun şeklinde de yapabilirsiniz. Kendi başınıza da sürdürebilirsiniz. Aklınızdan bir kelime geçirin örneğin; “tabela” bu kelimenin son harfiyle başlayacak yeni bir kelime bulun; “Araba”, “Atlas”, “Sandık”, “Kalem”, “Merdiven” gibi. Ayrıca bu egzersizi plakalarla da yapabilirsiniz. Yolda giderken gördüğünüz plakaların harflerinden kelimeler hatta cümleler oluşturabilirsiniz. “AC”, “Acemi Cambaz” gibi.

Ters El Alıştırması Yaparak Hafıza Güçlendirme

Başat yani aktif kullandığınız eliniz hangisiyse hafıza geliştirme egzersizi yapmak için diğer elinizi kullanmalısınız. Örneğin; Solaksanız sağ eli kullanarak egzersiz yapın. Gün içerisinde kısa sürelerle başladığınız bu alıştırmalara pratik kazandıkça süreyi artırarak devam edin. Süreyi artırmak yeterli gelmiyorsa, artık alışkanlık geliştirmiş, beceri kazanmışsanız egzersizi farklılaştırın. Örneğin; solak biri sağ eliyle kalem tutup çizim yapmaya, yazı yazmaya çalışabilir.

Sağ elle diş fırçalamak, saç taramak, saç toplamak, yemek yemek, yemek karıştırmak, düğme iliklemek gibi.

İleriye/Geriye Kurallı Sayı Sayma Egzersizi ve Bulmacalar

Hafıza güçlendirmek için zihninizi zorlayacak sayılar belirleyip sayıları en düşükten yükseğe veya yüksekten düşüğe göre sıralayın. Örneğin 27 artırarak sayabildiğiniz kadar sayın. “27, 54, 81, 108,” gibi.

Bulmaca kitaplarından veya telefon, tablet, bilgisayar uygulamalarından faydalanabilirsiniz. Resimler arasındaki farkları bulma, su doku, kelime avcısı, çengel bulmaca gibi dijital veya basılı bulmacalar çözün. Bunları yaparken mutlaka yaşınıza, seviyenize uygun versiyonları tercih edin. Hemen yorulacağınız kadar zorlayıcı veya dikkatinizi vermenizi gerektirmeyecek kadar kolay olmasın.

Hafıza Gelişiminde Satranç En Eski ve En Etkili Oyunlardan Biri

Satranç matematik ve sözel olmayan bilişsel becerilerde gelişimi artırıyor. Düzenli olarak satranç oynayan bireylerin zekası gelişirken, hafızaları da güçleniyor. Satranç oynamak, ilerleyen hamleleri planlayabilmeyi ve rakibin hamlesini öngörerek strateji üretebilme becerisini gerektiriyor. Bu oyun aracılığıyla bireyler alternatif çözümler üretiyor, hamleler geliştiriyor.

Dikkati oyun boyunca etkin tutmaları ve her adımda yeni hamle stratejileri belirleyebilmeleri gerekiyor. Dolayısıyla satranç süratli, doğru ve çabuk düşünebilme becerisini geliştiriyor. Görsel hafızayı da güçlendiriyor. Satranç hafıza güçlendirmenin yanı sıra çalışma disiplini kazanma, özdenetim, kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenme becerisi kazandırıyor. İçsel motivasyonu geliştirirken, başarılı olmaya güdülüyor ve başarının disiplinli ve düzenli çalışma gerektirdiğini öğretiyor.

Kelime Oyunları Hem Çok Popüler Hem Çok Eğlenceli

Kelimelik, Scrabble, tabu gibi kutu veya dijital oyunlarla da hafızanızı güçlendirebilirsiniz. Üstelik bu oyunları sadece ana dilinizde değil bildiğiniz diğer dillerde de oynayabilirsiniz.

Kelime hazinenizi geliştirirken hafızanızı da zorlayacaksınız. İsim-şehir, kulaktan kulağa gibi eğlenceli grup oyunları da keyifli ve verimli zaman geçirmenizi destekler. Eğlenirken aynı zamanda hafızanız da güçlenir ve zenginleşir.

Tangram da son yıllarda oldukça popüler bir hafıza güçlendirme oyunu haline geldi. Üstelik kolaydan zora doğru giden versiyonlarıyla dijitalde de oynanabiliyor. Dijital oyunları sevmiyorsanız seviyenize uygun ahşap tangramlar edinebilirsiniz. Okul öncesi dönemden itibaren her yaş ve seviyeye uygun tangram bulabilirsiniz.

Bir başka eskimeyen ve keyifli zeka geliştirici oyun alternatifi ise eşleştirme oyunlarıdır. Bu oyunu ön yüzleri görünmeyecek şekilde kartları kapatarak seçtiğiniz kartın diğer eşini bulmaya çalışarak oynayabilirsiniz. Yine eşleştirme oyununu da kart sayısını azaltarak veya artırarak, görselleri basitleştirerek veya zorlaştırarak her yaş ve seviyede oynayabilirsiniz.

Dijital ortamda da eşleştirme oyunları oldukça popülerdir. Eşleştirme oyununu zıt kavramlar, benzer, ilişkili kavramlarla da oynayabilirsiniz.

Dijital Zeka ve Strateji Oyunları

Zekayı ve hafızayı güçlendiren çok sayıda zeka ve strateji oyunu bulunmaktadır. Eğer bu tarz oyunlar ilgilinizi çekiyorsa keyif alabileceğiniz oyunları belirleyip deneyebilirsiniz. Bu oyunlar sayesinde hafıza güçlendirme alıştırmaları yapmanın yanı sıra sosyalleşebilir, keyifli zaman geçirebilirsiniz.

Bilgisayar oyunlarıyla zaman geçirirken özdenetim sağlayabilmek de oldukça önemli. Eğer bilgisayar kullanım sürelerinizi kısıtlamakta zorlanıyorsanız bu oyunlar sizin için dezavantaj sağlamaya başlayabilir. Özellikle sınava hazırlık sürecinde dikkatinizi toplamanızı ve zamanınızı verimli kullanmanızı olumsuz etkileyen faktörlerden uzak durmalısınız.

Hafıza Güçlendirme Tekniklerinin Sağlayacağı Faydalar

Uygulayacağınız bu tekniklerle hafızanızın gelişimini ve güçlenmesini sağlayacaksınız. Bu sayede öğrenme süreciniz hızlanacak ve bilgileri çok daha kolay hatırlayabilir hale geleceksiniz. Özellikle sınava hazırlık sürecinde hafızanızı bu yönde geliştirmeniz sınav sonucunuza büyük katkı sağlayacak.

Zamanı daha verimli kullanabilirken, odaklanmanız ve dikkatinizi sürdürmeniz de kolaylaşacak. Öğrendiğiniz teknikler bilginin belleğinizde kalıcı ve net olarak kodlanmasını destekleyecek. Bu da sınavda basit hatalar yapmanızın önüne geçecek.

Hafıza güçlendirme teknikleriyle yaratıcılığınız da gelişecek. Matematikte kullandığınız ve başarılı sonuç aldığınız bir tekniği diğer sayısal derslerde de kullanmaya başlayacaksınız. Teknikleri derslere göre adapte edecek ve farklı kullanım yolları geliştireceksiniz. Duyularınızın öğrenme sürecinde ne denli etkili olduğunu fark edecek ve 5 duyunuzu daha farkındalıklı kullanacaksınız. Artık bir koku, bir ses, tat veya doku zihninizde bambaşka bilgilerle ilişkilendirilebilir hale gelecek.

Hafızayı güçlendirme tekniklerinin yanı sıra zaman yönetimi, dikkati sürdürme, verimli ders çalışma becerilerinizi de geliştirmelisiniz. Dikkat çeldiricilerle başa çıkabilmek, teknolojiyi, dijital kaynakları verimli kullanabilmek sınava hazırlık sürecinde öğrencilerin elini güçlendiriyor. Ayrıca öğrenme stilinin ve baskın zeka alanının öğrenilmesi de alan ve meslek seçiminde kolaylık sağlıyor. İlgi, beceri ve karakteristik özelliklerin tespit edilmesi de kişinin kendine uygun seçimler yapabilmesini destekliyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Hafıza güçlendirme tekniklerinin yanı sıra potansiyelinizi öğrenmek ve profesyonel danışmanlık almak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Çocuklarda dil gelişimi doğumdan hatta anne karnındaki yolculuklarından itibaren başlamaktadır. Çocuğun konuşabilecek dil olgunluğuna erişebilmesi kadar konuşacağı dile yönelik ön bilgiyi de işlemesi gerekmektedir. Bu ise dinleme, gözlemleme ve deneyimlemeyle olur. Dil becerisi bireysel ihtiyaçların karşılanması, sosyal iletişimin ve bilgi paylaşımının sağlanabilmesi için önemlidir.

Bebeklerinse dünyaya geldiklerindeki ilk iletişim kaynakları ağlamalarıdır. Ağlayarak veya sessiz kalarak ihtiyaçları ve mevcut durumları hakkında bilgi verirler. Temel bakım veren zamanla ağlamanın tonuna, şekline ve diğer ayırıcı faktörlere göre bebeğin ihtiyacını belirler. Örneğin bebek ağlayarak acıktığını, gazı olduğunu, altını pislettiğini veya uykusunun geldiğini ifade edebilir.

Aktif konuşmanın başladığı 2 yaş dolaylarına kadar bebeğin dil gelişimi ağlama, agulama, cıvıldama gelişim eğrisinde devam eder. Çocuklarda dil gelişimi benzerlik gösterse de her çocuğun gelişim hızı ve zamanı farklıdır. Nasıl ki kimi çocuk emeklemeden adımlar, kimi çocuk erken kimileri geç yürür. Diğer gelişim adımları gibi konuşma da çocuğa özneldir.

Dil gelişimi çocuktan çocuğa farklılık gösterse de çocuk belli dil ve iletişim becerilerini göstermiyorsa ihmal edilmemelidir. İşitme engeli, zeka geriliği, uyaran eksikliği, otizm gibi nedenlerle de dil gelişimi gecikebilmektedir.

Peki çocuğun dil gelişimi hangi evrelerden geçer? Ebeveynler dil gelişimini desteklemek için neler yapabilir? Ne zaman bir profesyonele danışmak gerekir? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Çocuklarda Dil Gelişimi Evreleri

Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi yetişkinlerden çok daha hızlıdır. Dolayısıyla çocukların gelişimlerinden bahsederken yılları değil ayları ve hatta haftaları baz almak gerekir. Özellikle ilk iki yıl çocuğun gelişiminde günden güne, haftadan haftaya değişim ve gelişimler görülür.

Bebekle sürekli zaman geçiren anne baba veya diğer kişiler için bu gelişimi fark etmek kimi zaman zor olabilir. Ancak bebeği daha seyrek aralıklarla görenler gelişiminde büyük farklılıklar gözlemleyecektir.

Bebeklerde Dil Gelişiminin İlk 6 Ayı

Bebeklerin ilk bir ayı dış dünyaya adaptasyonla geçecektir. Bu dönemde her sesten kolayca irkilebilir, tedirgin olabilirler. Annenin sıcaklığına, ilgisine ve dokunuşlarına çokça ihtiyaç duyarlar. Güvenli bağlanmanın kurulabilmesi için bu dönemde bebeğe anne karnındaki ortamının devamlılığı sağlanmalıdır. Sakin, ritmik, sıcak ve kavrayan, kollayan rahim ortamı anne kucağında, şefkatli kollarla yer değiştirmelidir. Bu dönemde bebek aşina olduğu sesleri duyduğunda sakinleşir, rahatlar.

Anne, babasının sesi veya anne karnındaki seslere benzer beyaz gürültü sesleri bebeğe iyi hissettirir. İlk ay çocuklarda dil gelişimi ağlamalardan ibarettir. 2. ay ise bebeğin sosyal gülümsemeleri başlar, çevresinde konuşulanları kulak kabartıp dinliyormuş gibi görünür. Ağlamalar bu dönemde de baskın iletişim kaynağıdır. Ancak ağlamalar ilgilenen kişi tarafından daha anlamlı hale gelmiştir.

Bebeğin ağlama tonundan temel bakım veren ihtiyacının ne olduğunu anlar. 3. ay itibariyle konuşan kişiyi gözleriyle takip eder. Mimiklerini izler, gözlemler. Sosyal gülümsemelere gıgıldamalar da eşlik etmeye başlar. Bebeğin ağız kasları gelişmeye devam eder. Bu gelişim sürecinde bebeğin çıkardığı sesler refleksiftir. Bebek ses çıkardıkça mutlu olur.

4.ay itibariyle bebeğin çıkardığı sesler artar. Sosyal gülümseme artar. Başkalarının mimiklerine tepki vermeye başlarlar. Kızgın, üzgün yüz ifadelerini anlar, ses tonlarındaki duygu geçişlerini de anlayabilir. Bu farklılıklara ağlayarak tepki verir. Dili kıvırma, yuvarlama becerileri gelişmiştir. 5 ay dolaylarında adına tepki vermeye başlar.

Çocuklarda Dil Gelişimi 6 Aydan Sonra Daha Anlamlı Hale Geliyor

6 ay itibariyle bebeklerde ma-ma, de-de, ba-ba gibi tekrar eden hecelemeler başlar. Çocuk çıkardığı bu seslere verilen olumlu tepkilerle motive olur. Sesli neşeli çığlıklar atma, konuşulanları dikkatle dinleme, gülerek tepki verme bu dönemde başlar. Kendisiyle iletişime girildiğinde mutlu olurken, ilgisiz kaldığında çıkardığı seslerle tepki gösterir. 7-8 ay dolaylarında ce-ee gibi basit oyunlar ilgisini çekmeye başlar.

Çocuklarda dil gelişimi bu dönemde özellikle aile tarafından daha kolay fark edilir hale gelir. İç geçirmeler, mırıldanmalar, tekrar eden basit hecemeler artış gösterir. İsmi söylendiğinde faaliyetini durdurup dikkat kesilmeye başlar. 9 ay itibariyle “Hayır” ın olumsuzluğunu anlamaya başlar. Kendi kendine konuşuyormuş gibi mırıldanmaları artar. Bakışları, çıkardığı sesler ve mimikleriyle yanındakileri konuşmaya davet ediyormuşçasına davranır.

9 aydan sonra bebek iyiden iyiye konuşmaya hazırlık yapmaya başlar. Basit komutları anlar. Örneğin; elindeki nesneleri istendiğinde verebilir. Basit kelimeleri söyleyebilir. “Kedi, meme” gibi. Heceleme gibi çıksa da sesler rastgele değil anlamlı söylemlere dönüşür. Gözleriyle veya başıyla sorulan nesneleri, kişileri gösterebilir. 1 yaş dolaylarında artık kelimeler belirginleşmeye ve sayıca artmaya başlar.

12-18 ay aralığında bebek 50-70 arası kelimeyi anlayabilir hale gelir. 3-20 kadar kelimeyi de kullanabilir hale gelir. Çocuklarda dil gelişiminin seyrine göre kullanılan kelime miktarı farklılık gösterebilmektedir. Bu dönemde iki kelimelik basit cümle kurulumları görülebilir. Her ay düzenli olarak 3-5 kelime kazanımı olur. Çocuk sıklıkla duyduğu kelimeleri daha kolay öğrenir ve tekrar eder.

Her hafta yeni kelimeleri fark etmeye ve anlamaya başlar. Yeni meyveler, sebzeler, eşyalar, renkler isimler gibi. Konuşmaya ilgi oldukça yüksektir; göstererek veya eline alarak nesnelerin ismini öğrenmeye çalışabilir. Bu dönemde çocuğun kelime hazinesinin gelişimine katkıda bulunmak için sorma çabaları desteklenmelidir.

2 Yaş İtibariyle Sosyal Becerilerle Birlikte Dil Gelişimi Hız Kazanıyor

2 kelimeli cümlelere yeni bir kelime daha ekleyerek 3 kelimeli cümleler kurmayı öğrenir. Mimikleri ve ses tonuyla kelimelerinin anlamını güçlendirir. Çevredeki sesleri, hayvan seslerini taklit etmeye başlar. Kelime dağarcığı gelişir. Daha uzun cümleleri anlayabilir ve tepki verebilir hale gelir. Kişi zamirlerini, kelimelere gelen aitlik eklerini anlayabilir. Akrabalık ilişkilerini fark eder, teyze, hala, amca gibi akrabalık derecesini belirleyen kelimeleri kullanır.

Vücut parçalarını tanımaya ve göstermeye başlar. Kaşların nerede, kirpiklerin nerede gibi. 2 yaşında bir çocuğun kelime dağarcığı 300 kelimeye ulaşmıştır. 3 yaşına geldiğinde ise çocuklarda dil gelişimi artacak ve çocuğun anlayabildiği kelime sayısı 900’e ulaşacaktır. Cümlelerinde yer verebildiği kelime sayısı ise 500 kadardır.

Cümleleri uzamaya başlar. Espiri yapar, kendisine yapılan şakaları anlayabilir. Mübalağa niteliğinde olayları abartarak anlatabilir. Cümlelerine sıfat, zamir ekleyebilir hale gelir. Zamanları, yer yön belirten kelimeleri daha doğru kullanmaya başlar. Tekil çoğul, küçük büyük ayrımına varmaya başlar.

3-6 Yaş Dolaylarında Konuşma Dil Bilgisi Kurallarına Uygun Hale Geliyor

Bu dönemde çocuk daha kurallı ve doğru telaffuzla konuşmaya başlıyor. Cümledeki düzen, sıralama yerli yerini alıyor. Zaman, mekan kullanımı artıyor. Hata yaptıklarında kendilerini hızla düzeltiyor veya hata yapanın hatasını fark ediyorlar. Kelimeleri hatalı kullanarak şaka yapıyor. 4-5 yaş dolaylarında çocuklarda dil gelişimi yetişkin düzeye yaklaşıyor. Bu dönemde çocuğun konuşması bir yetişkinin konuşmasına yakın hale geliyor.

Cümleler daha uzun ve kompleks hale geliyor. Kendi soru cümlelerini türetebiliyorlar. Fikir üretebiliyor, alternatif çözüm önerileri geliştirebiliyorlar. Hikaye yaratma, masal anlatma artış gösteriyor. Gün boyu neler yaptıklarını detaylarıyla, zaman ve mekana uygun şekilde anlatabiliyorlar. 6 yaş dolaylarında bir çocuğun kelime hazinesi yaklaşık 2000 kelimedir. Konuşma süresi, cümledeki kelime sayısı ve tüm bunlara ek olarak dinleme süresi de artmıştır.

Çocuklarda Dil Gelişimini Desteklemek için Ebeveynler Neler Yapabilir?

Çocuklarda dil becerileri yetiştirilme koşullarına, sosyal çevreye ve çocuğun kendi gelişim hızına göre farklılaşabilmektedir. Her çocuğun gelişim hızı ve şekli kendine özgü olsa da dışarıdan desteklenerek geliştirilebilmektedir. Bu noktada da aileye, sosyal çevreye ve varsa okul öncesi eğitmenlere sorumluluklar düşmektedir. Çocuğun dil kazanımının desteklenmesi kadar doğru dil kazanımının sağlanmasına da önem verilmelidir.

Göz Teması Kurarak Konuşun

Sağlıklı iletişim kurmanın en önemli etkenlerinden biri iletişim kurduğunuz kişiyle göz kontağınızı sürdürmenizdir. Çocuğun sizi anlaması, dinlemesi ve kendisini de iletişime değer görmesi için göz kontağı kurmak önemlidir. Mümkünse iletişim sırasında çocuğunuzun seviyesine eğilmeniz, göz kontağı kurmanız önerilir. Böylece çocuk sizinle doğrudan iletişim kurabilir hale gelir.

İletişim sırasında beden dilinizi, mimiklerinizi ve ses tonunuzu kullanmanız da çocuklarda dil gelişimini destekler.

Televizyon, Tablet Gibi Dijital Kaynakları İlk 2 Yıl Kullanmayın

Öğrenme sürecini hızlandırmak, keyifli zaman geçirmelerini sağlamak ve oyalamak için çocuklara ekran kullandırmak oldukça yaygındır. Oysa çocukların dil gelişimi kadar zihinsel gelişimine de önem verilmelidir. İlk iki hatta 3 yıl dijital ekran kullanımı çocuklar için uygun değildir. 2 yaş itibariyle çocuğa dijital içerikler verilecekse mutlaka süresi kısıtlı tutulmalı ve ebeveyn takibinde verilmelidir.

Dijital çağın içerisine doğan bebeklerde dijital kaynak kullanımını kısıtlamak pek çok ebeveyne doğru gelmemektedir. Ancak tablet, telefon, televizyon kullanım süresinin kontrolsüz ve uzun olması çocuklarda sorunlara neden olmaktadır. Odaklanma ve dikkati sürdürme sorunları, öğrenme güçlüğü görülebilmekte, çocuklarda huzursuzluk, agresyon, hiperaktivite açığa çıkabilmektedir. Ayrıca çocuklar ekran karşısında tek taraflı iletişime maruz kalır. Dolayısıyla çocuklarda dil gelişimi ve iletişim kontrolsüz ekran kullanımı sonucu zayıflar.

Çocuğun izlediği içerikler denetlenmediğinde korkma, kaygılanma, travmatize olma ihtimalleri oluşabilmektedir. Uyku, yeme bozuklukları, görme sorunları da uzun süreli kullanımlarda oluşabilmektedir. Ayrıca çocuğun koşup, zıplayarak, gerçek oyuncaklarla oynayarak geliştireceği ince ve kaba motor becerilerinde gecikmeler olabilmektedir.

Çocuklarda Dil Gelişimini Desteklemek için Merak Uyandırın, Konuşmaya Gönüllendirin

Çocuklar özellikle 1 yaş itibariyle çevrelerinde gördükleri her şeyi sormaya başlar. Önce göstererek, ellerine alarak daha sonra ise “bu ne” diye sorarak öğrenmeye çalışırlar. Böylece kelime hazineleri gelişir. Kimi zamansa sınırlı kelime dağarcıklarıyla ihtiyaçlarını anlatmaya çalışırlar. Örneğin; “bu, bu” diyen bir çocuk su istiyor olabilir.

Çoğunlukla aileler çocuklarına iyilik ettiklerini düşünerek daha çocuk istemeden ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu diyen çocuğa hemen su getirilir. Bu da çocuğun suya “bu” demeye devam etmesini pekiştirir.

Çocuğa hem telaffuzunu düzeltmek hem de kelime dağarcığını geliştirmek için doğru kelimenin geçtiği sorular sorulmalıdır. “Susadın mı? Sana su mu getirmemi istiyorsun?” gibi. “O bir kitap. Kırmızı bir kitap. Bu kitabı sana okumamı ister misin?” gibi. Dolayısıyla çocuklarda dil gelişiminin desteklenebilmesi için ebeveynin merak uyandıran ve konuşmaya gönüllendiren rolde olması gerekir.

Çocuklar öğrenme sürecinde heyecanla size üst üste sorular sorabilir. Aynı soruyu tekrar tekrar yöneltebilir. Bu kimi zaman ebeveyn için zorlayıcı olabilir. Burada çocuğun hevesi kırılmamalıdır. Eğer ebeveynin müsaitliği yoksa çocuğun seviyesine inilerek, fiziksel yakınlık göstererek ebeveynin müsait olacağı zamanla ilgili çocuğa bilgi verilmelidir. Söz verilen zamanda çocuğun sorularına zaman ayırılmalı, heyecanı kırılmamalıdır.

Ona Kitap Okuyun, Masal Anlatın, Birlikte Şarkı Söyleyin

Çocuğun yaşına uygun, resimli kitapları çocuğunda resimlerini görebileceği şekilde okuyabilirsiniz. Küçük yaşlarda az ve büyük yazıların olduğu, bol resimli kitaplar tercih edilir. Yaş büyüdükçe yazı boyutu küçülür kelime sayısı artar, görseller detaylı hale gelir. Çocuğun da eklemeler yapacağı masallar anlatmak, beraber şarkı söylemek de dil gelişimini desteklemektedir.

Çocuklarda Dil Gelişimi Gerilikleri İhmal Edilmemelidir

Fizyolojik, biyolojik, zihinsel, çevresel veya psikolojik nedenlerle çocukların dil gelişim seyri olumsuz etkilenebilir. Travmatik deneyimler, uyaran eksikliği, zeka geriliği, işitme kaybı ve benzeri sorunlar konuşmanın gecikmesine neden olabilir. Kimi zamansa kazanılan becerilerde gerilemeler görülebilir. Bu gerilemeler yine travmalar sonucunda gelişebilir. Ebeveyn kaybı, kardeş kıskançlığı, sevilen birinin yokluğu, çevresel değişiklikler bu gerilemeleri tetikleyebilir.

Çocuklarda dil gelişimi erken çocukluk dönemi itibariyle önemsenmelidir. Çocuğun bulunduğu ay/yaş aralığına göre gelişimi takip edilmelidir. 2 yaş itibariyle ailenin dil gelişimi konusundaki farkındalığı artmalıdır. 2,5 – 3 yaş dolaylarında çocuğun dil gelişimi akranlarıyla paralellik göstermiyorsa, yukarıda bahsettiğimiz gelişim belirtileri görülmüyorsa uzmandan destek alınmalıdır.

Read More

Başarılı bir kariyer için öğrencilik yıllarını verimli ve bilinçli geçirebilmek oldukça önemli. İyi bir kariyer inşa edebilmek için erken çocukluk yılları itibariyle geleceğe yatırım yapmak gerekiyor. Ancak ne çocuklukta ne de öğrencilikte üniversite sınavına hazırlanana kadar kariyere yeterli önem verilmiyor. Kariyer gelişiminin uzun vadeli emek istediğini bilen ve buna yönelik çalışan bireyler içinse uzun vadede kazanç büyük oluyor.

Öğrencilik yılları enerjinin en yüksek hayata dair sorumluluklarınsa en düşün olduğu yıllar olması nedeniyle önemli. Çoğumuz için okul arkadaşlarla bir arada olduğumuz, eğlenirken öğrendiğimiz ve deşarj olduğumuz etkileşim ortamı. Okula yönelik bu algımız akran zorbalığı, olumsuz öğretmen modeli veya okul başarısızlığı yoksa liseye kadar devam ediyor.

Lisede ise büyük bir değişim sürecinin içerisine giriyoruz. Pek çok alışkanlığımızı geride bırakıyor, sosyal çevremizi ve ortamımızı da değiştiriyoruz. Ergenliğin de bu dönemde başlamasıyla başarılı bir kariyer için yatırım yapmak bir süre daha öteleniyor. Ergenliğin getirdiği fizyolojik, hormonal, duygusal ve zihinsel değişimlere adapte olmak zaman alıyor. Bu süreçte yeni okul ortamına, arkadaşlara ve öğretmenlere de alışmak gerekiyor.

Dolayısıyla lisenin ilk yılı yeni müfredata, okul kurallarına, ortama ve çevreye adapte olmaya çalışarak geçiyor. Lisenin ikinci yılındaysa alan seçimi yapacak donanıma ulaşmış olmak gerekiyor. Alan seçimi sonucunda öğrenciler bazı meslekleri seçme alternatiflerini tamamen kaybediyor.

Seçilen alan ise ileride tercih edilecek mesleğin belirleyicisi oluyor. Ancak alan ve meslek seçimi için yeterli ön hazırlık yapılmamışsa tercih edilen alan kısa sürede hayal kırıklığına dönüşebiliyor. Alan seçiminin hatalı yapılması ve bu hataya erken dönemde müdahale edilmemesi ise olumsuz sonuçlar doğuruyor. Okul ve üniversite sınav başarısı düşüyor, hedeflenen üniversiteyi ve meslek edindirecek bölümü okumak zorlaşıyor.

Kişinin potansiyeli, beklenti ve hedefleriyle örtüşmeyen alanı/bölümü okuması başarılı bir kariyer için tehdit oluşturuyor. Peki Daha iyi bir kariyer için öğrencilik yıllarını nasıl değerlendirebiliriz? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Okul Öncesi Dönemden İtibaren İlgi ve Beceri Alanlarınızı Keşfedin

İlgi ve beceri alanlarının keşfedilip geliştirilmesine hala yeterince önem verilmiyor. Oysa her çocuğun güçlü ve gelişime açık yönleri var. Her çocuk bir veya birden fazla alana ilgi gösterebiliyor ve beceri edinebiliyor. Doğuştan gelen ancak sonradan da geliştirilebilen bu beceriler yeterince üzerinde durulmadığındaysa kayboluyor. Bu nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak çocuklara ilgi ve becerilerini keşfedebilecekleri alternatif zenginliğini sunmak gerekiyor.

Bir çocuk sanatta başka biri sporda veya bilimde öne çıkabiliyor. Kimisi çok yaratıcıyken kimisi çok analitik olabiliyor. Erken dönemde bu çalışmaların başlatılması öneriliyor olsa da ilgi ve becerileri keşfetmek kolay değil. Bazen çocuklar sunulan alternatiflere ilgisiz kalabiliyor. Aileler, “her yolu denedik, her şeyi yaptırdık, hiçbiriyle ilgilenmedi!” diyerek çaresiz hissedebiliyor.

Ancak unutulmamalı ki ilgi ve beceri alanlarımız oldukça geniş. Başarılı bir kariyer içinse bu alanların doğru belirlenmesi gerekiyor. Müziğe yatkınlığı olan bir çocuğu piyanoya yönlendirmek yetmez. Eğer piyano ilgisini çekmiyorsa onun ilgisi veya becerisi başka bir enstrümana yönelik olabilir. Müzik sadece enstrüman çalmaktan da ibaret değildir. Enstrüman çalmakla ilgilenmeyebilir ama çok iyi bir müzik kulağına sahip olabilir.

Sporda, sanatta, bilimde de aynı şekilde çeşitlilik vardır. Çocuğun ilgilerini keşfetmekse bu çeşitliliği sunabilmeyi ve sabredebilmeyi gerektirir. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Ve İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazımız da ilginizi çekebilir.

Eğitim Hayatınızın Başından İtibaren Araştıran, Sorgulayan ve Merak Eden Bir Öğrenci Olun

Eğitim sistemimizde yıldan yıla ezberci anlayış terk edilmeye çalışılıyor. Ancak eğitimdeki tüm gelişim çabalarına rağmen mevcut sınav sistemimiz ezberi gerektiriyor. Üniversite sınavına kadar ezberci sistem devam ederken üniversitede bir anda bu sistem terk ediliyor. Üniversitede ise ön yargı ve dogmalardan arınarak gerçeğin aranması ve eleştirel düşüncenin hakim olması isteniyor.

Ancak bu yaşa kadar bu becerilerden uzak yetiştirilmiş bireylerin üniversiteye önyargısız, eleştirel düşünebilmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle erken yaşlardan itibaren ailelerin, öğretmenlerin çocuklara eleştirel düşünmeyi öğretmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde başarılı bir kariyer için ihtiyaç duyulan düşünce biçimi geliştirilmiş oluyor.

Çocuklar araştırma yapmaya, sormaya ve sorgulamaya özendirilmeli. Ödevler bu kapsamda verilmeli. Fikirler tartışılmalı, geliştirilmeye çalışılmalı. Çocukların ve öğrencilerin merak eden, sorgulayan, araştıran yönleri taktir edilip, desteklenmeli.

Erken Yaşlardan İtibaren Yabancı Dilinizi Geliştirin, Farklı Diller Öğrenmeye Çalışın

İngilizcenin önemi üzerine artık konuşmak dahi zaman kaybı kabul ediliyor. Pek çok işveren İngilizce bilgisini zorunlu koşuyor. Eğitimde, sanatta, bilimde, teknolojide dünyadaki gelişmeleri takip edebilmek için de İngilizceyi iyi bilmek gerekiyor. Ana dil düzeyinde konuşulabilen İngilizce sayesinde yurtdışı eğitim almak ve hatta kariyer fırsatlarını değerlendirmek de mümkün oluyor.

İngilizce bilmek dünyanı insanı olabilmeyi kolaylaştırıyor. Ancak günümüzde sadece İngilizce bilmek de başarılı bir kariyer için yeterli değil. İspanyolca gibi İngilizceden sonra en sık kullanılan diğer dillere de yönelmek gerekiyor. İkinci, üçüncü dili seçerken seçeceğiniz mesleği, yaşamak veya okumak istediğiniz ülkeyi belirlemeniz de önemli oluyor.

Yeni dil öğrenebilmenin veya dili geliştirebilmenin en verimli olduğu dönemse yine çocukluk yılları. 12 yaşına kadar yeni bir dil öğrenmek ileri yaşlara göre çok daha kolay oluyor. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer için Birikim Yapın

Eğitim maliyeti yıldan yıla artıyor. İstihdam olabilmek içinse kişisel ve mesleki açıdan donanımlı olmak avantaj sağlıyor. Ancak ne kişisel ne de mesleki gelişim için ortaöğretim veya üniversite eğitimi yeterli olmuyor. Eğitim sürecinde veya mezuniyet sonrasında mutlaka kurslara, sertifika programlarına katılmak gerekiyor.

Mezuniyet sonrası yeni bil dil eğitimine başlamak, yüksek lisans yapmak, kursa katılmak bütçe gerektiriyor. Ancak mezuniyetten sonra hemen iş bulmak kolay olmuyor. İş bulma sürecini hızlandırmak içinse mezunlar bir an önce eksiklerini kapatmak istiyor. Yeterli bütçe ve finansal destek olmadığında ise bu kaynak sağlanana kadar beklemek gerekiyor.

Eğitim ve gelişim için birikim yapmak ise böyle dönemlerde kurtarıcı oluyor. Ayrıca kongreler, seminerler, fuarlar gibi alanınızla ilgili etkinliklere katılmak istediğinizde de ihtiyacınız olan bütçeyi sağlayabilirsiniz.

Daha İyi Bir Kariyer İçin Diğer Önerilerimize de Bakabilirsiniz

Başarılı Bir Kariyer için Stratejik Yetenek Yönetimi ile Tanışın

Tüm önerilerimiz daha iyi bir kariyer geliştirmenizi destekleyecektir. Ancak bunların yanı sıra profesyonel kariyer danışmanlığından da faydalanmanızı öneririz. Bu sayede erken yaşlardan itibaren ilgi ve beceri alanlarınızı çok daha kolay belirleyebilirsiniz. Öğrenme stiliniz, baskın zeka alanınız hakkında da bilgi edinebilirsiniz. Alan ve meslek seçimi yaparken karakteriniz, ilgi ve becerileriniz, öğrenme şeklinizle uyumlu karar alabilirsiniz.

Bilimsel ve güncel bilgilerle geleceğin mesleklerine ve mesleklerin geleceğine yönelik bilgi edinebilirsiniz. Güçlü ve gelişime açık yönlerinizi öğrenebilir, zayıf yönlerinizi kariyerinizi olumsuz etkilemeyecek şekilde düzenleyebilirsiniz. Yurtiçi eğitimin yanı sıra yurtdışı eğitim fırsatları hakkında da bilgi alabilirsiniz. Özellikle yurtdışı eğitimde çok önemli olan burs imkanlarıyla ilgili bilgi alabilirsiniz.

Başarılı bir kariyer için bir mentor ya da kariyer danışmanından destek almak süreci kolaylaştırıyor. Böylece kişiye özel kariyer planı çıkarılıyor. Kısa ve uzun vadeli hedefler belirleniyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz. Siz de başarılı bir kariyer için kendinize ve geleceğinize yatırım yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yapay zeka çalışmaları 1980 sonrasında hız kazanmaya başlasa da 2000’li yıllara kadar kullanıcı düzeyinde etkisi fark edilmedi. İnternetin yaygınlaşması, herkesin birden fazla akıllı cihaza sahip olmasıyla kullanıcı düzeyinde de önemi fark edilir hale geldi. İnternet, bilgisayar ve akıllı cihazlar aracılığıyla bugün yapay akıllı sistemler geniş kitlelerin kullanımına ulaştı. Ancak yine de insan zekası model alınarak geliştirilen bu zeka formuna yönelik yeterli bilgimiz yok.

Yapay beyinler günlük hayatımızı, meslekleri, eğitimi, gelecek nesilleri ve gelecek yaşam formlarını nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Oysa özelliklede geleceğini yapılandırma sürecinde olan öğrencilerin kariyer planlarını yaparken yapay zeka etkisini değerlendirmesi gerekiyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek ve iş alanı endüstrideki gelişmeler, teknoloji, internet ve yapay beyinler aracılığıyla yok oldu.

İnsan gücünün ön planda olduğu, zarar görme veya hata yapma payının yüksek seyrettiği işler evrildi. İnsan gücünün yerini akıllı sistemler, makineler aldı. İnsan eliyle açığa çıkabilecek hata payları neredeyse sıfıra indirildi. İnsan gücü yerini sistemlerin işleyişini kontrol ve denetlemeye bıraktı. Bu da insana duyulan ihtiyacı azalttı.

İnsan faktörüyle oluşan hataların yanı sıra zaman ve üretim hızı açısından da kar sağlandı. Az zamanda çok daha nitelikli ve fazla üretim yapılabilir hale geldi. Üstelik yıllık izin, istirahat, mola, motivasyon gibi üretimi etkileyecek insani faktörler de ortadan kalktı.

2030 itibariyle yapay zekanın mesleklerin geleceği üzerindeki etkisinin daha da belirginleşeceği öngörülüyor. Bu nedenle meslek seçimi yapmaya hazırlanan herkesin daha bilinçli seçimler yapması gerekiyor. Bilinçli seçimler yapabilmek ise bilimsel ve güncel bilgiyi takip edebilmekle mümkün. Çok yönlü düşünebilme ve stratejik öngörüde bulunabilme becerisi de gerekiyor.

Okulların, eğitmenlerin, kariyer danışmanlarının, mentorlerin ve ailelerin de bu yetkinliklere sahip olması gerekiyor. Aksi halde okul başarısını sürdürmek, sınava hazırlanmak, geleceği planlamak derken öğrenciler objektif ve bilimsel değerlendirme yapmakta zorlanıyor.

Peki Yapay zeka nedir? Bugünün ve geleceğin mesleklerini nasıl etkilemesi öngörülüyor? Bugünden avantajlı konuma geçmek için seçimlerimizi nasıl yapmalıyız? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Yapay Zeka Nedir?

İnsan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılmasıdır. Bu zeka formu düşünülürken tam anlamıyla insan beyninin çalışma ve öğrenme prensibi dikkate alınmalıdır. Yani öğrenme sürecinde eylemleri gerçekleştirmek için kodlar yazmaya gerek yoktur. Öğrenme sürecinde sistem kalıpları deneyimlerinden tanır ve bu verilere dayanarak uygun eylemi üstlenir. Bir anlamda insanlardaki deneme, yanılma ve öğrenme sürecine benzetilebilir.

Her yıl insanlığa baş kaldıran akıllı robotların yer aldığı bilim kurgu filmleriyle karşılaşırız. Yapay beyinleri de çoğunlukla insana benzer bu robotlarla özdeşleştiririz. Ancak YZ robotlarla sınırlı değildir. Apple’ın Siri’si, Android’in Iris’i, otomatik pilot sistemler, insansız araçlar, robot ev aletleri, Google arama motoru algoritması da yapay zeka formlarıdır. Kullandığımız akıllı cihazların büyük çoğunluğunda gelişmiş veya sınırlı YZ görebiliriz.

Yapay Zekanın Avantaj ve Dezavantajları

Yapılan araştırmalar ve çalışmalar akıllı sistemlerin ve teknolojinin yani yapay beyinlerin meslekleri tehdit etmediğini gösteriyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek teknolojinin hızıyla boy ölçüşememiş olsa da bu dezavantaj olarak görülmüyor. Bunun en önemli nedeniyse kaybolan mesleklerden çok daha fazla yeni meslek dalının gelişmiş olması. Teknoloji insan gücünün ön planda olduğu meslekleri olumsuz etkilerken yeni meslek dallarının da açığa çıkmasını sağlıyor.

Sağlıkta, üretimde, iletişimde YZ’nin avantaj ve faydalarını sıklıkla görüyoruz. Deneyimlenen en önemli avantajları ise insan faktörüyle açığa çıkan hata payının azaltılması. Zamandan ve enerjiden tasarruf da diğer önemli faydası. İş kazalarının azalması da başka bir fayda. Tüm bunlar değerlendirildiğinde koruyucu, önleyici ve maddi, manevi kazandırıcı etkisi büyük. Sayesinde daha kısa sürede daha fazla üretim elde edilebiliyor artık.

Yapay zeka yorulmuyor, dinlenmeye, mola yapmaya ihtiyaç duymuyor. Yıllık izin, istirahat raporu, trafik, sigara molası gibi zamansal kayıplar yaşanmıyor. 7/24 çalıştırılabiliyor. Çok daha hızlı karar alınabiliyor ve hata payı yok denecek kadar düşüyor. Hata payındaki düşüklük özellikle finans/banka sektöründe iş verene büyük kazanç sağlıyor. Veri güvenliği de bir diğer avantaj.

Şimdilerde yaygınlaşan esnek çalışma modeli de gelecekte yeni çalışma tarzı olacak. Herkes her yerden işini kolayca sürdürebilir hale gelecek. Dezavantajları ise işsizlik riskini artırıyor. Günümüzde hala bu sistemlerin kullanılması aşırı maliyetli. Yüksek maliyetler ve henüz hala bu alanda yeterli iş gücünün olmaması işin sürdürülebilirliği düşürüyor. Empati kuramaması, duygularının olmayışı, insiyatif alamaması, yaratıcı düşünememesi ise insan gücünden ayıran diğer dezavantajları.

Yapay Zeka Mesleklerin Geleceğini Nasıl Etkileyecek?

Yapılan çalışmalar YZ’nin kullanılmaya başladığı şirketlerde henüz bu nedenle işten çıkarmaların yapılmadığını gösteriyor. Aksine yapay sistemleri kullanan şirketler üç farklı kolda yeni insan güçlerine ihtiyaç duyuyor. Bu sisteme geçiş yapmış olmakla yapay beyne devredilen iş kendiliğinden yürümüyor. Tıpkı insandaki öğrenme ve adaptasyon süreci gibi yapay zekanın da bilgiyi alması, işlemesi ve bağlantı kurabilmesi gerekiyor.

YZ algoritmasının öğrenebilmesi için ise bir insan tarafından bilginin aktarılıyor olması gerekiyor. Yine öğrenme gelişene kadar açığa çıkacak hataların da insan tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla YZ kendi kendini yönetebilir ve yürütebilir hale gelene kadar insan gücüne ihtiyaç devam ediyor.

Yapay Zekanın Yaygınlaşmasıyla Gelecekte Popülerleşecek Meslekler

Aşağıda paylaşacağımız mesleklerin bir kısmı günümüz için ütopik gelebilir. Ancak bugün hayatımızın önemli bir parçası haline gelen pek çok kaynak da geçmişte ütopikti. Meslek öngörülerini değerlendirirken teknolojinin hızını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Geleceğe dönük meslek öngörüleri ise şu şekilde;

  • Dijital veri dedektifleri
  • Yol/yürüyüş arkadaşı
  • Yapay zeka iş geliştirme uzmanı /müdürü
  • YZ kendi kendini yönetebilir hale gelene kadar veri analistliği önemli bir meslek olarak devam edecek
  • Robot teknisyeni
  • Yapay Sağlık Danışmanı (Hekim, Diyetisyen, Eczacı, Psikolog gibi)
  • Yapay Eğitim Danışmanı (Koç, Mentor gibi)
  • Robotik veya Holografik Avatar Tasarımcıları
  • YZ algoritma eğitmenleri
  • Robot iş gücü sağlayıcılar (ajanslar)
  • Organ İmalatçısı / Tasarımcısı
  • Siber Polis, Siber Terör Uzmanı
  • İş-veri analistleri
  • Kişisel veri brokerı
  • Kişiye özel dikim yapam dijital terziler
  • Kişisel bellek uzmanları
  • Dijital çöpçüler, veri temizleme ve geri dönüştürme uzmanları
  • Dijital tedarikçiler
  • Yapay zeka hukuğu; robotlar kaynaklı açığa çıkan sorunlar için avukatlar
  • Robot tamircileri bu mesleklerden sadece bir kısmı.

Ayrıca gelecekte sanat, bilim, teknoloji, matematik, fen gibi alanlar birbirleriyle kaynaşacak. Sanat mühendisliği gibi karma meslekler oluşacak.

Bugünden Avantajlı Konuma Geçmek İçin Bu Becerileri de Geliştirmek Gerekiyor

Gelecek 10 yıl içerisinde teknolojinin ve akıllı sistemlerin çok daha fazla hayatımıza nüfus ettiğini göreceğiz. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, üretim, ulaşım ve hatta hukuk gibi pek çok alanda varlığını ve etkisini hissedeceğiz. Dolayısıyla hızlı adapte olabilen ve erken dönemde bilgi edinip hazırlık yapanlar avantajlı konuma gelecek. Gelecekte iş gücümüzü sürdürebilmek, istihdam fırsatı yakalamak için bugünden edinmemiz gereken beceriler var.

Her şeyden önce zihninize ve bedeninize iyi bakmanız gerekiyor. Hangi meslek dalında olursanız olun pozitif düşünün, mutlu, enerjik, sağlıklı ve disiplinli olun. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Teknoloji ve yapay zekadaki gelişmeleri takip etmeye çalışın. Sürdürdüğünüz veya yönelmek istediğiniz meslek bu gelişmelerden nasıl etkilenecek irdeleyin. Teknolojiye karşı mesafeli duruyorsanız, en kısa sürede barışın. Açığınızı kapatmak için eğitimlere katılın. Dijital tasarım alanları ileride çok daha değerli hale gelecek. İlginiz veya beceriniz varsa bu alanda kendinizi geliştirmeye çalışın. Yan dal, çift ana dal veya uzaktan eğitim gibi alternatifleri değerlendirin.

Matematik, teknoloji, bilgisayar, dijital sanat, tasarım, bilim alanlarına yönelin. Kodlama, robotik gibi alanlarda da eğitim alın, amatör düzeyde de olsa içerik üretebilecek düzeye gelin. Yaratıcı ve inovatif olmaya odaklanın. Performansınızı ve potansiyelinizi düşürecek insan faktörlü olumsuzluklardan uzak durun. Olumsuz düşüncelere, dedikoduya, motivasyonu düşüren olumsuz rekabete kapılmak gibi. Dijital kaynakları, sosyal hesapları iyi kullanın, iletişim becerilerinizi geliştirin.

Mutlaka ana dil düzeyinde İngilizce öğrenmeye çalışın. Dünyanın gündemini, teknolojideki ve yapay zekadaki gelişmeleri takip edin. Yapabiliyorsanız mesleğinizde sizi avantajlı yapacak farklı dilleri de öğrenmeye çalışın. Disiplinli olun, zamanı verimli kullanın, dikkati sürdürme, odaklanma becerilerinizi geliştirin. Teknolojiyi ve interneti verimli kullanın. Dikkat dağıtıcı ve zaman öldürücü unsurlara karşı otokontrol geliştirin.

Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı ile Yapay Zeka Etkisini Dikkate Alarak Kariyerinizi Planlayabilirsiniz

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz.

Siz de yapay zekanın avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek meslek seçimi yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Read More

Savunma mekanizmaları yaşamda karşılaşılan kaygıları azaltmak için egonun gerçeği çarpıttığı bilinçsiz stratejilerdir. Kişileri iç ve dış zorluklara ya da sıkıntılara karşı koruyan otomatik süreçler olarak da düşünülebilir. Bu mekanizmalarla birey kendini sıkıntı verici düşüncelerden, benliğin oluşturduğu suçluluk ve kaygı duygularından uzaklaştırır. Benliğimiz ise id, ego ve süperego olarak üç farklı yapıdan oluşmaktadır. Her bir yapı farklı amaçlara hizmet etmektedir.

Yaşadığımız kaygı ve sıkıntılar ise bu yapıların birbiriyle çatışmasından, açığa çıkan anlaşmazlıklardandır. İd, benliğin hiçbir mantıklı ya da ahlaki norma bağlı olmayan en ilkel yapısıdır. Tamamıyla bilinçaltına gömülüdür, cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin ve bu dürtülerin getirdiği istek ve eğilimlerin muhafaza edildiği alandır.

Ego ise, benliğin idden daha gelişmiş olan ikinci yapısıdır. Bu yapı idden gelen dürtüsel ihtiyaçları doyurmak ve dengelemek için çalışır. Egonun idden daha gelişmiş olmasının nedeni işlevini yerine getirirken düşünce sistemini kullanmasıdır. Ego, bireyin uygun koşullar oluşana kadar mevcut ihtiyacını ertelemesini sağlamaktadır. Bu anlamda da idden gelen dürtüleri bastırıp bireyin öncelikli ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlar.

Ego, bu özelliğiyle benliğin bilinç düzeyine daha yakın olan kısmıdır. Süperego ise, yetiştiğimiz kültür ve büyütüldüğümüz ebeveyn tutumlarına göre şekillenir. Süperego, idin dürtülerini sürekli olarak bastırmaya çalışır. 3 benlik yapısından gerçeklikle uyumlu olan tek yapı egodur. Ego, savunmaları kullanarak yaşamsal kaygıları daha kabul edilebilir hale getirir. Böylece savunmalar psikolojik sağlığımızı dengede tutmamızı, yaşadığımız çevre ile uyumlu olmamızı sağlar.

Savunma mekanizmaları yaşa ve bilişsel gelişmişlik düzeyine göre de farklılık gösterir. Çocuklar daha ilkel savunma mekanizması kullanırken, yetişkinlerin kullandığı mekanizmalar daha gelişmiştir. Peki bu mekanizmalar nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Seçimlerimizi ve davranışlarımızı nasıl etkiler? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizması kullanımı oldukça sağlıklı ve benlik bütünlüğünü, iyi oluşu koruyan önemli bir kaynaktır. Ancak her şeyin fazlasında olduğu gibi bu mekanizmaların da gereğinden çok kullanımı sağlıklı değildir. Savunmaların ideal ölçüde kullanımı bizi tehditlere karşı koruyup, stres, kaygı ve üzüntüyle başa çıkmayı sağlar. Gereğinden fazla kullanımı ise patolojik sonuçlara neden olabilir. Sıklıkla kullanılan mekanizmalar aşağıdaki gibidir;

Bastırma (Repression)

Egoyu rahatsız eden tüm duygu, düşünce ve dürtülerin bilinçaltına itilerek orada tutulmasına bastırma mekanizması denilmektedir. Kişi böylece başa çıkamadığı ve varlığından rahatsız olduğu her şeyi hiç yaşanmamışçasına bilinç düzeyinden uzaklaştırabilir. Şiddetli korkular, travmalar, kayıplar, pişmanlıklar bu mekanizmayla geri plana atılabilir. Aynı şekilde başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve istekler de bastırılabilmektedir.

Örneğin; kardeş kıskançlığı yaşayan bir çocuk ebeveynlerinin kardeşine olan ilgisini görmezden gelir, bu konudaki düşüncelerini bastırır. Ancak savunma mekanizmaları içerisinde bastırma en fazla zihinsel enerji tüketimine neden olandır. Bastırma mekanizmasının gereğinden fazla kullanılması unutkanlığa neden olabilmektedir. Detayları, önemli konuları hatırlamakta güçlük çekilebilir. Durgunluk, tepkisizlik gibi sonuçlara da neden olabilmektedir.

İnkar (Denial)

İnkar, gerçekliğin acı veren yönünün bilinçten uzaklaştırılmasına yardım eden savunma mekanizmasıdır. Bir olayın varlığını, şiddetini ve sonuçlarını kabul etmekte zorlandığımızda kullandığımız mekanizmadır. Kabullenmenin gerçekleşebilmesi için inkar yardımcı rol oynamakta, kişinin sürece uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Ancak inkarın süresi, sıklığı ve şekli bu savunmanın sağlıksız bir kullanıma dönüşmesine neden olabilir.

Örneğin; sevdiği birinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen birisi onun çok güçlü olduğunu ve bu hastalığı kolayca atlatacağını düşünebilir. Kanser olduğunu öğrenen biri yapılan testlerin hatalı olduğunu, başka bir doktora daha gitmesi gerektiğini düşünebilir. Yas tutan biri, kaybettiği yakınının bir gün geri döneceğini düşünebilir. Özelliklede ölüm alanına tanık olmayan veya cenaze sürecinde bulunmayan kişiler için ölümü inkar sıklıkla görülebilmektedir.

Kişi inkar mekanizması ile yaşadığı durum karşısında açığa çıkacak şiddetli kaygı, korku veya üzüntüyle baş etmeye çalışmaktadır. Savunma mekanizmaları benlik bütünlüğünün korunmasına destek olmaktadır.

Yansıtma (Projection)

Kişinin kendisinde olan ama olmasını istemediği duygu, düşünce ve dürtüleri başkalarına yansıtmasıdır. Örneğin; eşini aldatmaktan korkan biri eşinin kendisini aldatacağını, sadık olmadığını söyleyebilir. Yalan söyleyen biri herkesin yalan söylediğini düşünebilir. Kardeşini kıskanan biri kardeşinin kendisini kıskandığını iddia edebilir. Başarısız olduğunu düşünen biri öğretmenlerinin başarısız olduğunu düşündüğünü düşünebilir.

Mantığa Bürüme (Rationalization)

Bir diğer anlamıyla bahane uydurma olarak düşünülebilir. Kişi kendisi ve başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve davranışlarını açıklamak için mantıklı bulanabilecek bahaneler üretebilir. Mantığa bürüme savunma mekanizmaları içerisinde en sık kullanılanıdır. Ancak gerçeğin çarpıtılmış hali olduğu için fazla kullanımı yine sağlıksızdır. Kişinin kendi duygu, düşünce, davranış ve dürtülerine yabancılaşmasına neden olur.

Başkaları tarafından fark edildiğinde de güven zedeleyici olabilmektedir. Okulda başarılı olamayan bir çocuk neden olarak evde çalışabileceği bir alanın olmadığını söyleyebilir. Mesleğinde ve kariyerinde aradığı başarıyı bulamayan biri hatalı meslek seçtiğini bu yüzden başarılı olamadığını söyleyebilir. Ekonomik yetersizlikler yaşayan biri en büyük zenginliğin mutluluk olduğunu söyleyebilir.

Özdeşleşme (İdentification)

Kişinin kendini bir başkasının yerine koyması ve onun gibi davranmasıdır. Çeşitli engellenmeler, başarısızlıklar, hayal kırıklıkları karşısında kişi kendisinden daha başarılı, yetenekli olan kişilerle özdeşleşerek kişisel değerini artırmaya çalışabilir. Böylece başkasının başarısından kendisine de yüceltici bir değer kattığını düşünebilir. Örneğin; iyi yemek yapamayan biri, annesinin çok iyi bir aşçı olduğunu söyleyebilir. Akranları tarafından hırpalanan biri babasının çok güçlü olduğunu söyleyebilir.

Karşıt Tepki Kurma (Reaction)

Savunma mekanizmalarından bir diğeri de karşıt tepki kurmadır. Kişi kabullenmekte zorlandığı veya başkaları tarafından onaylanmayacak duygu, düşünce ve dürtülerinin tam zıttını ifade eder. Örneğin; kişi cinsel dürtü ve düşüncelerine karşı aşırı ahlaki değerlere bağlı davranma eğiliminde olunabilir. Kardeşini kıskanan bir abla/ağabey kardeşini çok sevdiğini söyleyebilir, çok iyi bir kardeş rolü sergileyebilir.

Yer Değiştirme (Displacement)

Kişinin başa çıkmaya gücünün yetmediği olaylarda öfkesini, kızgınlığını gücünün yeteceği başka kişilere, nesnelere yönlendirmesi durumudur. Babasına sinirlenen birinin küçük kardeşine kızması veya telefonda sinir harbi yaşayan birinin öfkeyle telefonu kırması gibi. Asıl kaynağına ifade edilemeyen duygu ve düşünceler için kişi o kaynağa ait eşyalara da zarar verebilir. Örneğin; kardeşine çok kızan bir çocuk onun en sevdiği oyuncağa zarar verebilir.

Yüceltme (Sublimation)

Savunma mekanizmalarından yüceltmenin rolü oldukça önemlidir. Kişinin idden gelen ve bastırmakta zorluk yaşadığı dürtülerini toplumun da onaylayacağı şekilde değiştirmesidir. Örneğin; öfkeli, saldırgan, kavgacı biri polis, koruma olmayı veya dövüş sporlarıyla profesyonelce ilgilenmeyi seçebilir.

Ödünleme/ Telefi Etme

Ödünleme ise bireyin bütün olumsuzluklara rağmen üstünlük duygusunu doyurmaya çalışma çabasıdır. Kişi herhangi bir alandaki eksikliğini veya başarısızlığını başka alanlardaki etkinliklerle kapatmaya çalışır. Kimi durumlarda ise kişi eksiklik yaşadığı alanda çok daha fazla çalışarak başarılı olmaya odaklanır. Derslerinde başarılı olmayan biri, sporda veya sanatta çok başarılı olabilir.

Savunma Mekanizmaları Seçimlerimizi Nasıl Etkiliyor?

Kullandığımız savunma mekanizmaları içinde bulunduğumuz duruma ve yaşantıladığımız deneyimlere kişisel ve çevresel faktörlerle verdiğimiz tepkilerdir. Savunmalar sağlıklı, herkes tarafından kullanılan benliği dengeleyici tepkiler olsa da bir o kadar da özneldir. Kullandığımız savunmaların türü, sıklığı ve şekli bizi diğerlerinin tepki ve davranışlarından farklılaştırmaktadır. Bir kişi yaşadığı başarısızlık karşısında mantığa bürümeyi kullanarak yanlış meslek seçimi yaptığını söyleyebilir.

Bir başkası başarısızlık düşüncesiyle baş etmek için başka bir alanda örneğin ebeveynlik rolünde çok başarılı olmaya çalışabilir. Başka biri başarısızlığını ödünlemek için kardeşinin, eşinin veya çocuğunun başarılarıyla övünebilir. Dolayısıyla aynı duyguya, düşünceye verdiğimiz tepkiler birbirinden farklı olabilmektedir. Seçimlerimizde de savunmaların etkisi görülmektedir. Seçtiği meslekte veya okulda başarısız olmaktan kaygı duyan genç ailesinin onayladığı bölümü, okulu seçebilir.

Yurtdışında eğitim almak isteyen ama buna cesaret edemeyen birisi yurtdışı eğitimi gereksiz bulduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla kullandığımız savunma mekanizmaları seçimlerimizi de yönlendirmektedir. Tüm bunlar kullandığımız mekanizmaların iyi oluşumuzu, başarımızı veya başarısızlıklarla başa çıkmamızı desteklediğini göstermektedir. Savunmaların sıklığı artığında, kişinin gerçeklikle bağı kopmaya başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Bu mekanizmaların gereğinden fazla ve yersiz kullanımı benlik bütünlüğünün dengesini bozacaktır. Kişilerarası ilişkiler, akademik başarı, kariyer hatalı ve kontrolsüz kullanımda olumsuz etkilenebilir.

Savunma mekanizmaları kişiye ve çevresine zarar verecek boyutlara ulaşıyorsa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik mesleki ve kişisel danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Psikolojik destek ihtiyacına da destek veriyoruz.

Read More

Yurtdışı eğitim ve YKS için aynı anda hazırlık yapmak son yıllarda büyük talep görüyor. Bunun iki önemli nedeni var; Birincisi öğrenciler artık yurtdışı eğitimi çok daha fazla önemsiyor. Okullar, rehberlik birimleri ve kariyer danışmanları bu konuda daha fazla bilgilendirme yapıyor. İkinci neden ise yurtdışı eğitim için kabul alamayan veya farklı bir nedenle eğitime başlayamayan öğrenciler yurtiçi eğitim fırsatlarını kaçırmak istemiyor.

Özellikle yurtdışı eğitimin ekonomik boyutu öğrencileri ve aileleri tercih sürecinde zorluyor. Yurtdışı eğitim iyi bir burs fırsatı yakalanamazsa oldukça büyük bütçeler gerektiriyor. Döviz kurundaki ani değişiklikler ise yurtdışı eğitim maliyetinin çok hızlı değişmesine neden oluyor. Yurtdışı üniversite kabulleri için okulların beklentileri de seneden seneye farklılık gösterebiliyor. Bu anlamda da iyi bir takip ve planlama yapılamadığında yurtdışı eğitime hazırlık yapmak zorlaşıyor.

Bu da öğrencilerin her iki sürece aynı anda hazırlık yapmasına neden oluyor. Birbirinden farklı olarak yapılan iki sürecin hazırlığı ise çok daha bilinçli ve verimli çalışmayı gerektiriyor. Sadece YKS veya sadece Yurtdışı eğitim için hazırlık yapan öğrencilerin hazırlık sürecine ayırdığı efor ve zaman iki katına çıkarılmalı.

Peki yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı anda hazırlık yapmak mümkün mü? Avantaj ve dezavantajları neler? Hazırlık sürecini kolaylaştırmak için öğrenciler neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz! Ve Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Aynı Anda Hazırlık Yapılabilir mi?

Evet, doğru bir stratejik planlama ve yüksek motivasyon ile her ikisine birlikte hazırlık yapmak mümkün. Ancak bu hazırlığı yaparken öğrencilerin sırtlanacağı yük de oldukça fazla olacak. Bu yükün olabildiğince hafifletilmesi gerekiyor. Yükün paylaşılmasında ise aileye ve kaynak sağlanabiliyorsa mentor, kariyer danışmanı gibi profesyonellere pay düşüyor. Yurtdışı eğitim ve YKS için hazırlık yapmak aynı anda birden fazla değişkeni takip etmeyi gerektiriyor.

Üniversitelerin kabul koşulları neler, hangi üniversite mesleki başarı için daha avantajlı? Hangi ülke bu eğitim için daha uygun? Burs fırsatları için ne yapılmalı? Bütçe planlama gibi pek çok bilginin takibinde sorumluluk mentor veya kariyer danışmanında olmalı.

Aileler ise bütçe ve duygusal destek konusunda öğrencinin yükünü, stres ve kaygılarını almalı. Öğrenciye ise zamanı verimli kullanma, verimli ders çalışma ve iç motivasyonunu koruma sorumluluğu kalmalı.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Birlikte Hazırlık Yapmanın Avantaj ve Dezavantajları

Hazırlık süreci doğru yapılandırıldığında avantajlar dezavantajlardan çok daha fazla olmaktadır. Ancak hazırlık sürecinde tüm yük öğrencinin üzerine bırakılırsa dezavantajları daha fazla olacaktır. YKS için yapılacak hazırlık ağırlıklı olarak 12. yani son sınıftadır. Son sınıfta çoğunlukla konu anlatımları biter, tekrarlar ve bol soru, deneme çözümleri ile bilgiler pekiştirilir.

Sınav süresini yetiştirmek, kontroller için ek süre bırakmak için pratik yapmak da başarıyı olumlu etkiler. Dolayısıyla yurtiçi eğitim için YKS hazırlığı son sınıfta hız kazanacaktır. Yurtdışı eğitim için ise IB ve AP gibi eğitim programlarına hazırlık yapılması gerekir. AP sınavına hazırlık yapmak YKS için de büyük avantaj sağlamaktadır. Bunun en büyük nedeni karşılaşılacak konulardaki benzerliklerdir.

AP sınavında karşılaşılan konu içerikleri AYT yani ikinci YKS oturumu olan Alan Yeterlilik Sınavında da soruluyor. AP sınavında Fizik ve matematik YKS ile birebir örtüşürken, Kimya %70, Biyoloji %50 benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla AP sınavına hazırlık yapanlar doğrudan YKS için de hazırlanmış oluyor. AP sınavı için en önemli sene 11. Sınıf.

Öğrenciler bu yılda yapacakları hazırlıkla hem AP’ye hem de erkenden AYT’ye hazırlanmış oluyor. Bu da Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmanın en büyük avantajını sunuyor. Ancak hazırlık süreci iyi yürütülmediğinde öğrencilerin sınav stresi artıyor. Zaman yönetimi, konsantrasyon zorlaşıyor ve motivasyon düşebiliyor.

Öğrencilerin üzerindeki baskı artığında hem yurtiçi eğitim başarısı hem de yurtdışı kabul olasılığı düşebiliyor. Bu noktada da hem öğrenciyi hem de aileyi rahatlatabilmek için mentor ve kariyer danışmanlığını öneriyoruz.

Aba Yurt Dışı Eğitim bu konuda uzman kadrosu ile her yıl çok sayıda öğrenciyi yurtiçi ve yurtdışı eğitime birlikte hazırlıyor. Danışmanlık verilen öğrencilerin dünyanın en iyi üniversitelerine yerleşmeleri için çalışmalar yapılıyor. Eğer öğrenci dünyanın en iyi üniversitelerine giremeyecekse Türkiye’nin en iyi üniversitelere girebilecek stratejileri uygulamaları hedefleniyor.

Yurtdışı Eğitim ve YKS Hazırlık Sürecini Verimli Geçirmek için Öneriler

Sadece YKS’ye veya yurtdışı eğitim programlarına hazırlık yapmak dahi oldukça emek isteyen bir süreç. Ergenlik döneminin zorlukları, sınav rekabeti, dersler ve geleceğin belirsizliği ise süreci zorlaştıran diğer faktörler. Ancak geleceği daha iyi şekilde yapılandırmak, yaşam standartlarını artırmak için en doğru zaman lise yılları.

Enerjinin en yüksek olduğu, dikkat dağıtıcı faktörlerin ve yaşamsal sorumlulukların en az olduğu dönem. Üstelik iyi bir lise eğitimi alıyorsanız ve aile desteğiniz varsa bu süreci başarıyla tamamlamanız mümkün. Tüm olumlu katkılarına rağmen bir hedefi planlamak ve elde etmeyi istemek başarmak için yeterli değil. Peki başarıyı desteklemek için neler yapılabilir?

Zaman Yönetimi ve Verimli Ders Çalışma Tekniklerini Bilmek Oldukça Önemli

Zamanı iyi yönetebilmek bu sürecin belki de en önemli koşulu. Zaman herkes için eşit olsa da zamanı nasıl değerlendirdiğimiz özneldir. Bu öznelliğin nasıl değerlendirildiği ise başarı oranını doğrudan etkilemektedir. Hedeflerini yeterince iyi planlamamış veya bir hedefi olmayan bir öğrenci zamanını ders dışı aktivitelerle doldurabilir.

Yeterince iyi yapılan bir zaman planlaması ise Yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı zaman diliminde yer verebilme fırsatı sunar. Zaman kullanımını iyileştirmek için yapabileceklerinizi aşağıda özetledik. Daha detaylı bilgi için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri  yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Dikkat süresini aşmayacak şekilde çalışmak.
  • Düzenli sürelerle ve ihtiyaç duyuldukça mola vermeyi ihmal etmemek.
  • Mola sürelerine sadık kalmak. (Pomodora tekniğinden faydalanabilirsiniz)
  • Dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek. (Telefon konuşmaları, mesajlaşma, sosyal medya gibi dikkat dağıtıcı kaynaklara ders süresinde yer verilmemelidir.)
  • Hayır diyebilmek. (Uzayan telefon konuşmalarına, planın dışında kalan aciliyeti olmayan işlere ve benzeri taleplere)

Verimli ders çalışma tekniklerini iyi bilmek ve uygulamak da yurtdışı eğitim ve YKS’ye birlikte hazırlanmayı kolaylaştırmaktadır. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dinlenmeye ve Keyif Alınan Faaliyetlere de Zaman Ayırılmalı

Çoğunlukla sınava hazırlık gibi önemli süreçlerde ilk ihmal edilen kişisel zamana ve dinlenmeye ayrılan süredir. Oysa verimli çalışabilmek, dikkati sürdürebilmek ve motivasyonu korumak için dinlenmeye ve eğlenmeye de vakit ayırılmalıdır. Mola vermek, dinlenmek veya böyle önemli bir süreçte eğleniyor olmak öğrenciler tarafından kabahat gibi değerlendirilebilmektedir. Oysa üniversite eğitimine hazırlık yapmak maraton gibidir; temposu yüksek ve uzun bir parkurdur.

Bu parkuru iyi bir dereceyle tamamlayabilmek ise gerektiğinde durmayı, ihtiyaçları karşılamayı gerektirir. Öğrenciler üniversiteye hazırlanırken bir anda sosyal aktivitelere, kişisel zamana ve dinlenmeye ara verir. Deşarj olmalarını sağlayan kaynaklarını tüketirler. Spora, yürüyüşe, filme, kitaba veya arkadaşlarla yapılan aktivitelere zaman ayırmayı başarıyı engelleyecek kaynaklar olarak görebilirler.

Oysa Yurtdışı eğitim ve YKS gibi iki önemli sürece hazırlık yapmak içsel motivasyonu sağlayabilmeyi gerektirir. Motivasyonun korunabilmesi ise dinlenmekten ve keyif alabilmekten geçer. Aksi halde hem zihin, hem beden yorulacak ve dolayısıyla ulaşılmaya çalışılan hedef de gözünüzde büyüyecektir.

Sağlıklı Beslenmek ve Yeterli Uyku İhmal Edilmemeli

Beslenme ve uyku Lise, üniversite gibi önemli akademik basamaklara hazırlık yaparken ihmal edilen önemli kaynaklardandır. Özellikle sınavlara kısa bir zaman kaldığında öğrencilerin iştahı kesilir, çoğunlukla öğünler çalışma masasında yenir. Uyku ise gen saatlere kalır ve yetersizdir. Geç yatıp erken kalkarak öğrenciler çalışmaya ayırdıkları zamanı artırmaya çalışır. Oysa başarılı olabilmek ve yapılan çalışmadan verim alabilmek için fiziksel sağlık ihmal edilmemelidir.

Yurtdışı eğitim ve YKS hazırlık sürecinde beslenmeye ve uyku kalitesine çok daha fazla önem vermek gerekiyor. Yetersiz beslenme ve uyku öğrenmeyi, hatırlamayı, dikkati olumsuz etkileyecektir. Yeni bilgileri işlemek, eski bilgileri geri getirmek zorlaşacaktır. Fiziksel yorgunluk nedeniyle dikkat daha kolay dağılacak ve ayrıca bedensel yakınmalar da başlayacaktır. Uzun saatler çalışma masasında oturmak sırt, boyun, eklem ağrılarına ve tutukluklara neden olacaktır.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Hazırlık Yaparken Kariyer Danışmanlığı Almak Başarıyı Artırıyor

Aynı anda iki sürece birden hazırlık yapmayı hedeflemek yüksek motivasyon, stratejik planlama ve destek gerektiriyor. Bu süreçte okul, aile, öğrenci ve mümkünse kariyer danışmanının iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Hazırlık sürecinde iyi koordine olunabilirse öğrencinin üzerindeki yük azaldığı gibi başarı olasılığı da artıyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Bakış açınızı geliştiriyor, kariyer ve eğitim fırsatlarınızın artması için stratejik hedefler belirliyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmak isteyenlere kariyer danışmanlığı geniş fırsatlar sunuyor. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Dijital okuryazarlık becerisi bir diğer anlamıyla “dijital çağda hayatta kalma becerisi” olarak düşünülebilir. 21. Yüzyılın beraberinde hızla gelişen ve ilerleyen teknoloji sayesinde dünya küçülmekte, hayatımız değişip, şekillenmektedir.  İnternetin kullanılabildiği her yerden sınırsız bilgiye erişebilmek mümkün. Hatta çevrimdışı uygulamalarla dahi bilgiye kolaylıkla erişebilir hale geldik. Bilgiye erişme hızımız artarken doğru ve kaliteli bilgiye erişmek ise zorlaştı.

Bilgi eskiden geleneksel yollarla elde edilirdi. Okulda öğretmenler, kütüphanelerde kitaplardan bilgi toplanırdı. Dolayısıyla bilgiye erişim zor olsa da daha sağlıklı bilgi edinmek mümkündü. Şimdiyse internet resmi içerikler kadar bireysel kullanıcıların hazırlayıp paylaştığı bilgilerle de dolu. Her geçen gün artan şekilde geçerliliği, güvenilirliği yapılmamış, bilimsel dayanağı olmayan bilgilere maruz kalıyoruz.

Bu bilgileri bir fitreden geçirmek, dikkate almamak mümkün olsa da bu bilince erişebilmek için dijital okuryazarlık becerisi gerekiyor. Gün geçtikçe daha da gelişen ve yenilenen teknolojinin hızına ayak uydurmaksa hiç kolay değil. Teknolojinin içerisine doğan dijital yerliler için uyum sağlamak daha kolay olsa da yeterli değil.

Uyum sağlamak kadar teknolojiyi ve dijital kaynakları etkili ve verimli kullanabilmeyi de bilmek gerekiyor. Her internet, medya veya dijital kaynak kullanıcısı dijital okuryazar kabul edilmiyor. Okuryazarlık düzeyinde kullanıcı olabilmek için herhangi bir sorunun çözümünde dijital bilgiye aktif olarak erişebilmek gerekmektedir.

Erişimin dışında ulaşılan bilgiyi etkili kullanma, değerlendirme ve buna yenilerini katabilme becerisini de gerektirmektedir. Dolayısıyla dijital kaynaklara erişmek, kullanmak dijital okuryazar olmak için yeterli değildir. Gençler dijital kaynakları daha fazla kullansa da yapılan araştırmalar gençlerin dijital okuryazarlığının düşük olduğunu göstermektedir. Siber saldırılar, zararlı yazılımlar, mahremiyetin korunması, yasal hak ve sınırlılıklar konusunda da bilgi sahibi olunmalıdır.

Peki daha geniş tanımıyla dijital okuryazarlık nedir? Bu beceriyi kazanmak neden önemli? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Nedir?

Dijital okuryazarlık kavramını geliştiren Paul Gilster, dijital okuryazarlığın sadece tuşlara basmaktan ibaret olmadığını fikirlere hâkim olmayı da gerektirdiğini belirtmektedir. Bu aynı zamanda dijital cihazlar aracılığıyla bilgiyi bulma, anlama, analiz etme, üretme ve paylaşabilme becerisidir. Dijital okuryazar olmak bilişsel otorite, güvenlik, gizlilik, yaratıcılık, etik sorumluluk ve dijital medyanın kullanımını gerektirmektedir.

Bilgisayar okur yazarlığı ile sıklıkla karıştırılsa da birbirinden farklıdır. Dijital kaynaklar bilgisayarla sınırlı tutulmamalıdır. Bilgisayarda kullanılabilen paket programlara hakim olmak bu beceri için yeterli değildir. Çok daha geniş kapsamda düşünülmesi gerekmektedir. Dijital kaynakları okuma, analiz etme, derleme, geliştirme ve dijital kaynaklarla yazabilme, üretebilme becerisidir.

Dijital kaynaklara sahip olmak, onları kullanabilmek okuryazar olmak için yeterli değildir. Dijital okur yazar olabilmek için bilgiyi kullanma, anlama ve üretebilme becerilerine sahip olmak gerekir. Bu anlamda da her dijital kaynak kullanıcısı dijital okur yazar kabul edilmemelidir.

Dijital mecrada iyi bir okuryazar olabilmek için şu 3 bileşene sahip olmak gerekmektedir;

  • Çeşitli donanım aygıtlarına ve yazılım uygulamalarına erişim ve bunları kullanma bilgi ve becerisi,
  • Dijital içerik ve uygulamaları anlamak ve eleştirel bir şekilde analiz etmek için yeterlilik,
  • Dijital teknoloji ile yaratma/üretme becerisi

Ayrıca dijital okuryazarlık teknik, bilişsel ve sosyal-duygusal olmak üzere üç farklı boyutta ele alınmalıdır.

Dijital Okur Yazarlığın Boyutları

Teknik boyut, dijital okuryazar olmak için sahip olunması gereken teknik ve bazı işlevsel becerileri kapsamaktadır. Veri aktarımını sağlayacak aygıtları kullanabilmek, internete bağlanabilmek, basit teknik sorunlara müdahale edebilmek gibi. Ayrıca bilgiye erişimi sağlayacak uygulamaları, eklentileri indirebilme, basit kullanıcı programlarını kurabilme de bu kapsamdadır.

E-posta alma ve gönderebilme, veri ekleme, gelen veriyi indirme, sosyal hesaplara giriş yapabilme, şifre belirleme, şifre yenileme de örnek verilebilir.

Bilişsel boyut ise çevrimiçi aramada eleştirel düşünme, dijital bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerilerini kapsar. Bilgiyi alma, paylaşma veya üretme amacıyla uygun yazılım programlarını seçebilme ve değerlendirebilme yetisine sahip olabilmektir. Ayrıca yeterli bir dijital okuryazarlık için kullanıcıların ahlaki ve etik konularda bilgili olmasını gerektirmektedir.

Sosyal-duygusal boyut ise güvenlik, etik ve mahremiyet konularını kapsamaktadır. İnternet iletişim, sosyalleşme, alışveriş, bilgi paylaşımı veya bilgi edinimi için kullanılabilir. Ancak kullanım amacı ne olursa olsun kişisel bilgilerin gizli tutulması ve bilgilerin güvenliğinin sağlanması gerekir.

Pek çok resmi kurum Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında veri gizliliğine büyük hassasiyet göstermektedir. Ancak internet resmi hesaplar kadar sahte ve kötü niyetli kullanıcıların da takibindedir. Bu da kişisel bilgiler tehdit altında bulunduğunda tehdide karşı nasıl başa çıkılacağını bilmeyi gerektirir.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Neden Önemli

Dijital çağda var olabilmek, bilgiyi almak, işlemek, dönüştürmek ve dağıtabilmek için bu becerinin kazanılması yaygınlaştırılmalıdır. 21. Yüzyılda dijital kaynak kullanıcıları dijital yerliler ve göçmenler olarak ikiye ayrılmaktadır. 1980 ve sonrası doğanlar dijital yerliler kabul edilse de aslında yaşın dijital yerli olmakla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

Dijital Göçmenler ile Dijital Yerlilerin Teknolojik Uyumunu Sağlıyor

80 sonrası teknolojinin hızla gelişmesi, dijital kaynaklara erişimin kolaylaşması dijital yerli tanımının gelişmesine neden olmuştur. Ancak daha ileri yaşlardaki bireyler de teknolojiye duydukları ilgi ve yatkınlıkla dijital yerli statüsüne girebilirler. Dijital göçmenlerse analog dünyada doğmuş, teknolojik kültür ile sonradan karşılaşmış, uyum sağlamaya çalışan nesildir.

Günümüzde eğitmenlerin yaşları itibariyle ağırlıklı olarak dijital göçmenler sınıfında olduğu görülmektedir. Bu da eğitimin daha geleneksel işletilmesine neden olmaktadır. Dijital göçmenlerin eğitimden verim alabilmesi için teknolojiye adapte olmuş ve dijital okuryazarlık sahibi öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu da dijital okur yazarlığın önemini artırmaktadır.

Okullarda çoğunlukla geleneksel öğretmen ve öğretim methodları kullanılmaktadır. Okur yazarlık için matbu kaynaklara, kaleme, kağıda ihtiyaç duyulmaktadır. Oysa teknolojinin ve çağın geldiği son nokta bilginin çok daha hızlı işlenmesini gerekli kılmaktadır. Öğrenen kadar öğretenin de çağın bu hızını yakalaması ve ayak uydurması gerekmektedir.

Sağlıklı Bilgi Kazanımı ve Güvenli İletişim Sağlar

Dijital okuryazarlık becerisine sahip bireyler ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için doğru ve güvenilir kaynaklardan faydalanırlar. Referans ve kaynak taraması yapabilir; bilimsel ve güvenilir içerik sunan adresleri ayırt edebilirler. Bu da edinilen bilginin güncel, doğru ve tutarlı olmasını sağlar. Bilgiyi kullanır veya başkalarıyla paylaşırken referans belirtmeye özen gösterirler.

Sosyal hesaplar üzerinden iletişime geçerken paylaştıkları içeriklerle etik değerlere uygun davranırlar. Kullandıkları iletişim dili de gerçek yaşamda gerçek ilişkileri içerisinde kullandıkları iletişim tarzıyla uyumludur. Bu da sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan sözel saldırıların, hakaret ve yorumların da azalmasını destekler.

Etkili ve Verimli Zaman Yönetimi

Dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılması internette veya dijital kaynaklar aracılığıyla verimsiz geçirilen zamanın azaltılmasında da etkili olacaktır. İnternetin kullanım amacı, süresi ve kapsamlı dijital okuryazarlarda olmayanlara göre daha farklıdır. Kullanım sürelerini, sıklığını ve amacını yönetmekte daha az zorlanırlar. Dijital kaynakları daha verimli, hızlı, etkili ve güvenli şekilde kullanabilirler. Ayrıca bu beceri sayesinde bilgi kirliliği, sanal zorbalık gibi riskler de azaltılabilir.

Sanal Zorbalığa Karşı Bilinç Geliştirilir

Özellikle öğrenciler arasında yaygın olan sanal zorbalık pek çok gencin fiziksel- psikolojik sağlığını tehdit etmektedir. Dijital okuryazarlık sanal zorbalığın da azalmasını desteklemektedir. Bir nevi kullanıcılarda sanal saygı ve empati bilincinin gelişmesini desteklemektedir. Dijital okur yazar olma bilincini kazanan bireylerde sanal mahremiyete saygı da gelişir. Mahrem görüntü, video, yazışma veya konuşmaların başkalarıyla paylaşılması veya çoğaltılmasının önüne geçilir.

Günümüzde özellikle tanınmış kişilerin özel yaşam alanlarında izinleri dışında çekilen video ve resimleri izinsizce paylaşılabilmektedir. Bu özel alana müdahale sosyal ağ içerisinde de yapılmaktadır. Kişinin izni olmaksızın fotoğraf ve videoları çoğaltılıp bilgisi dışında başkalarıyla paylaşılabilmektedir. Ahlaki açıdan da doğru olmayan bu davranışların hukuki açıdan da yaptırımları bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla bilgileri dışında gerçekleşen bu sanal zorbalığı tespit etmek de mümkün değildir.

Sanal zorbalıkla ilgili LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Kişisel Verilerin Korunmasını Sağlar

Dijital dünyada yaygınlaşan sanal hırsızlığın mağduru olmamak için de okuryazarlık becerisine ihtiyaç vardır. Gençler de dahil olmak üzere pek çok kullanıcı sosyal medya hesaplarını çaldırabilmekte veya güvensiz sitelere kişisel bilgilerini verebilmektedir. Dolandırıcılık, intihal, sahte hesaplar gibi kişilerin mallarına, şahsi değerlerine zarar verecek konularla ilgilide bilgi edinilmelidir.

Günümüzde özellikle teknolojiyle barışık olmayan veya teknolojiyi sınırlı şekilde kullanan bireyler için kişisel veriler tehlikededir. Bu kişiler hem teknolojik cihazlarına hem de kişisel verilerine zarar verebilecek içeriklere erişebiliyorlar. Zararlı spam mailler, sms ve linkler gibi. Ayrıca itibar edilmemesi gereken kişilere çekiliş, hediye, piyango, fırsat adı altında bilgilerini verebiliyorlar.

Sanal oyun ve uygulamalarda da fark etmeden maddi kayıplar yaşayabiliyorlar. Dijital okuryazarlık becerisi edinmek bu tarz maddi ve manevi zararların da önüne geçilmesini sağlıyor.

Dijital okuryazar olmak özelliklede öğrencilerin eğitimde ve kariyer fırsatlarını yakalama noktasında daha avantajlı olmalarını desteklemektedir. Dijital okur yazar olmak öğrencilerin bilgiyi daha hızlı edinmesini, işlemesini ve dönüştürmesini desteklemektedir. Doğru kullanıldığında etkili problem çözme becerisi katmaktadır. Yaratıcılığı, evrenselliği ve üretkenliği de desteklemektedir. Özellikle İngilizce bilen kullanıcılar için daha zengin ve global düzeyde bilgiye erişmek de kolaylaşmaktadır.

Dijital Okuryazarlık Yurtdışı Eğitim ve Kariyer Fırsatlarına Erişimi de Kolaylaştırıyor

Dijital okuryazarlık yurtdışı eğitim ve kariyer fırsatlarının da yakalanmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmaktadır. Dijital çağa kadar yurtdışı eğitim çoğu öğrenci için çok daha zorlu ve külfetli bir alternatifti.

Üniversiteler, ülkeler, kültürler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak, sosyal destek eksikliği bu zorluğu destekliyordu. Ancak dijital çağın verimli kullanımı dünyanın bir ekrana ve arama motoruna sığmasını sağladı. Şimdi tek bir dokunuşla hiç bilmediğimiz ülkelere, kültürlere misafir olabiliyoruz. Sosyal ağlar sayesinde başka dillerden insanlarla tanışabiliyor, ilişki kurabiliyoruz. Bu da öğrencilerin yurtdışı eğitim ve kariyer hayallerinin eğitime dönüşmesini sağlıyor.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Dijital okuryazar olmak ise bireylerin gelişimini destekliyor, rekabet ortamındaki güçlü yönlerini belirginleştiriyor. Siz de kariyerinizde başarılı olmak istiyorsanız kariyer planı yaparken dijital okuryazar becerilerinizi gözden geçirmelisiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Dijital okuryazarlık becerisine ek olarak kariyerinize bilinçli yön vermek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More