Meslek seçimi yaparken sıklıkla çoklu zeka kuramına göre mesleki yönlendirme yapılmaktadır. Çoklu zeka kuramı bireyin baskın zeka alanlarının belirlenmesinde elverişlidir. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanının dikkate alınması doğru bir seçim için yeterli olmayabilir. Bireyin doğru mesleğe yönelebilmesi için ilgisinin, becerisinin, bilgisinin ve yeteneğinin o alana elverişli olması gerekir. Meslek seçimi yaparken değerlendirme bu nedenle çok yönlü yapılmalıdır.

Çoklu zeka kuramı bireyin mesleki ilgisini belirlemek için oldukça başarılıdır. Ancak seçim yaparken bireyin sadece mesleki ilgisi değil bilgisi, becerisi ve yeteneği de dikkate alınmalıdır. Örneğin bir bireyin müzikal alana ilgisi olabilir, ancak bilgi ve yeteneği olmayabilir. Başka birinin müzikal alanda bilgi ve becerisi vardır ama ilgisi yoktur. Ya da müzikal alanda onu ileriye taşıyacak sözel zekası yeterli olmayabilir.

Dolayısıyla başarılı bir kombinasyon için ilgi, bilgi, beceri, yetenek bir arada olacak şekilde mesleki yönlendirme yapılmalıdır. Bu yazımızda bireylerin zeka alanları göz önünde bulundurularak yönelebilecekleri mesleklere yer verilmiştir. Ancak meslek seçimi yaparken çok daha derinlemesine çalışılması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Mesleklerin geleceği, geleceğin meslekleri bilinmelidir. Sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar, karakteristik özellikler, beklentiler ve tutumlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Aba psikoloji olarak meslek seçimi sürecinde danışanlarımızın hayal kırıklığı yaşamaması için çok yönlü değerlendirmeler yapıyoruz. Meslekleri sadece bugünüyle değil 40-50 yıl sonrasına yönelik gelişimiyle inceliyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı yapıyor; kariyerinde mutlu, başarılı ve verimli bireyler kazanmayı hedefliyoruz.

Çoklu Zeka Kuramı Nedir?

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır.

Örneğin yabancı dil bilen biri, bu dili profesyonel düzeyde kullanırken sözel zekasını kullanır. Dili sayesinde seyahat edip başka insanlarla tanışıp yeni ilişkiler geliştirirken sosyal zekasını kullanır. Bu bilgisini mesleğe çevirip turizm rehberi olabilir burada yine sosyal zekası devrededir. Bir akrobat işini yaparken dengede durmak için bedensel zekasını kullanır. Ancak mesafeyi, derinliği görsel-uzamsal zekasıyla ölçer.

Zeka Alanlarının Gelişimini Etkileyen Başka Faktörler de Vardır

Her insanda baskın olan farklı zeka alanları olsa da bu alanların gelişimi de bazı değişkenlere bağlıdır. Armstrong, zekaların gelişmesinde avantaj ya da dezavantaj yaratan çevresel etkenler olduğunu belirtmektedir. Bu değişkenlerde bireylerin meslek seçimi yaparken bireysel yönelimlerine etki etmektedir.

  1. Kaynaklara ulaşım şansı: Bir bireyin müzikal zeka alanı baskın olabilir. Ancak imkansızlıklar kaynaklı çocuğa müzikal alanda kendini geliştirme fırsatı verilememiş olabilir. Çocuk piyano, gitar, keman gibi bir enstrümanı hiç görmemiş ya da temin edememişse bu alanda kendini de geliştiremeyecektir.
  2. Tarihsel-kültürel faktörler: İçinde bulunulan yüzyıl, koşullar ve kültür neyi gerektiriyorsa zeka alanlarımızdaki yönelim de bundan etkilenecektir. Örneğin; matematik ve fene dayalı bir eğitim alan öğrencinin ister istemez bu alanda gelişimi olacaktır.
  3. Coğrafi faktörler: Kırsalda yetişmiş bir çocuk ile şehir merkezinde yaşayan çocuğun bedensel zekası çoğunlukla aynı değildir. Boş zamanlarını sokakta oynayarak ya da çobanlık yaparak geçiren çocuğun bedensel zekası daha çok gelişir. Şehir merkezinde, apartmanda büyümüş bir çocuğun ise bedensel zekasını geliştirebileceği alanlar daha sınırlıdır.
  4. Ailesel faktörler: Sanatçı olmak isteyen bir çocuğun ailesi, avukat olmasını istiyorsa sözel zekası bu yönde desteklenecektir.
  5. Durumsal faktörler: Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça, kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.

Çoklu Zeka Kuramına Göre Meslek Seçimi Nasıl Yapılır?

Meslek Seçimi Önerileri: Sözel-Dilsel Zeka ve Meslek Seçimi

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olanların soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler, yazarlık ve anlatıcılıkta çok başarılı olabilirler. Mizah gibi güldürürken düşündürmeyi gerektiren içerikler üretmekte başarılıdırlar.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın olan bireyler kendi ana dilini, gramer yapısını, sözdizimini profesyonelce kullanabilirler. Sözcüklerin telaffuzunu ve anlamını büyük bir ustalık ile kullanır başkalarının hatalarını da kolayca fark ederler. Yazılı ya da sözlü olarak etkili hitabet, ikna ve güdüleme yeteneğine sahiptirler.

Sözel-dilsel zeka alanı baskın bireyler meslek seçimi yaparken sözel ifade alanına ya da yazı alanına yönelebilirler. Yaratıcı yazarlık, edebiyat, editörlük, medya, gazeteci, şair, reklamcılık, tarih, kütüphaneci, olabilirler. Hukuk, Tercümanlık, siyaset bilimi, politika alanlarına da yönelebilirler.

Sayısal-Mantıksal Zeka ve meslek seçimi

Sayısal-Mantıksal zekası baskın olanlar matematik bilmeyi ve kullanmayı gerektiren alanlarda başarılı, verimli ve mutlu olurlar. Bu kişiler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Meslek seçimi yaparken; Muhasebe, banka, bilgisayar sistemleri, mühendislik, yatırımcılık, araştırmacı, bilim adamı olabilirler. Uzay, fizik, kimya, matematik, elektrik-elektronik, nükleer mühendislik, ekonomi, finans, istatistik alanlarına da yönelebilirler.

Baskın giden başka bir zeka alanı daha varsa birden fazla alan değerlendirilerek meslek seçilebilir.

Görsel-Uzamsal Zeka ve meslek seçimi

Görsel-Uzamsal zeka alanı güçlü olan kişiler görsel uyaranları daha iyi fark eder, öğrenir ve hatırlayabilirler. Görsel alanı baskın kişilerin görme duyusu çok daha gelişmiştir. Görsel uyaranları diğerlerinden farklı değerlendirir ve fark edilmeyeni çok daha kolay fark edebilirler. Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, 3 boyutlu nesneleri algılama, muhakeme etme ve görsel ögelerle açıklayabilme yetenekleri ön plandadır.

Düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Meslek seçimi yaparken yönelebilecekleri alanlar oldukça geniştir. Mimar, mühendis, ressam, artist, fotoğrafçı, kameraman, heykeltıraş, tasarımcı, dekoratörlük, grafiker, stilist, tasarımcı olabilirler. Kaptan, pilot, izci, endüstri mühendisi, şehir planlamacısı, koruma, ajan, asker, polis olabilirler.

Bedensel-Kinestetik Zeka ve meslek seçimi

Bedensel-Kinestetik zeka alanı baskın olan bireyler beden diline, kas gücüne hakim bireylerdir. Vücutlarını kullanarak ön plana çıkabilecekleri mesleklerde daha başarılı olurlar. Dans, cimlantik, tiyatro gibi sahne sanatları, antranörlük, spor dalları, psikodrama, oyunculuk gibi meslekleri seçebilirler.

Meslek seçimi yaparken denge veya aktif beden kullanımı gerektiren meslekler açısından çok başarılı olabilirler. Yoga, pilates, meditasyon gibi zihin ve beden uyumu gereken alanlarda da başarılıdırlar. Pandomim, akrobasi, kareografi de yönelebilecekleri meslekler içerisindedir. Cerrahlık ince motor beceri gerektiren bir tıp dalıdır. Görsel-uzamsal zeka alanı güçlü olan bireyler, bedensel zekaları da güçlüyse cerrahlığa da yönelebilirler.

Bu zeka türü, vücut hareketlerini kontrol etmeyi ve yorumlamayı, fiziksel nesneleri kontrol etmeyi ve yorumlamayı, vücut ile zihin arasında bir uyum oluşturmayı sağlar. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Meslek Seçimi Önerileri: Ritmik Zeka ve Meslek Seçimi

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Bir müzik aletini kolayca çalabilirler. Enstrümanlara meraklıdırlar ya da hedefleri bir enstrümanı öğrenmek üzerine olabilir. Bir melodiyi bir kez duymaları, tekrarlayabilmeleri için yeterlidir. Müzikal-ritmik zeka alanı baskın bireylerde bir çok alan bir arada değerlendirilmelidir.

Notaların matematiksel uyumunu fark edebilmek için müzikal zeka ile birlikte sayısal zeka da baskın olmalıdır. Müzik aletlerinin etkin kullanımı için bedensel zeka da müzikal zekaya eşlik etmelidir. Beste, şarkı sözü gibi eserler verebilmek için iç dünyasını yansıtabilmesi açısından içsel zekanın da müzikal zekaya eşlik etmesi gerekir. Sözlerdeki ritmi yakalayabilmesi için sözel zeka alanından beslenebilir olması gerekir.

Meslek seçimi yaparken müzik ve ritim barındıran işlere yönelebilirler. Besteci, orkestra şefi, dansçı, müzisyen, müzik terapisti, müzik öğretmeni, şarkı sözü yazarı, ses mühendisi olabilirler.

Meslek Seçimi Önerileri: Doğacı Zeka ve meslek seçimi

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Toprakla, doğayla, hayvanlarla iç içe olduklarında dinlenir, sakinleşir ve enerji dolarlar. Doğanın verdiği mesajları fark eder ve doğru yorumlarlar. Doğa ile ilgilenen bilimlerde başarı gösterirler.

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya ve çevreye yönelik farkındalık kazandırmayı amaçlayan, duyarlı bireylerdir. Doğayı kirletmez, temiz tutulması için büyük çaba sarf ederler. Organik ürünler kullanır, çevreye zarar verecek materyalleri kullanmazlar. Doğal kaynakları bilinçli kullanmayı ve onlardan en iyi şekilde yararlanmayı hedeflerler.

Meslek seçimi yaparken; Ziraat mühendisliği, veterinerlik, meteorolog, biyolog, jeolog, coğrafya, zoolog, turizm, çevrebilimci olabilirler. Botanik ve zooloji, organik kimya, böcek bilimi, denizcilik, arkeolog, kaşif, çiçekçi, aktar da olabilirler. Dağcı, izci, çiftçi, bahçıvan, çoban, doğa fotoğrafçısı olabilir, belgesel çekebilirler.

İçsel Zeka ve meslek seçimi

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

İçsel zeka sahibi bireyler hümanizme katkı sunacak mesleklerde daha başarılı olurlar. Hatalarından ders alır ve her zorluğu kendilerini geliştirecek deneyimler olarak kabul ederler. içsel zekâsı gelişmiş kişiler, neler yapabilecekleri konusunda neredeyse kusursuz bir öngörüye sahiptirler. Dolayısıyla, başladıkları işte başarılı sonuçlar elde etme olasılıkları yüksektir.

Meslek seçimi yaparken; yazar, şair, filozof, psikoterapist, psikolog, iş adamı, araştırmacı, sanatçı, heykeltıraş, ressam, hemşire olabilirler.

Sosyal Zeka ve meslek seçimi

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Kitleleri, grupları ve bireyleri etkileri altına alabilirler. İkna kabiliyetleri yüksektir, networkleri geniştir. Bir ortama girdiklerinde çoğunluk tarafından tanınan kişilerdir. Grupları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıflarını taşırlar. Bu nedenle iyi bir takım lideri, yönetici, koç, antranör olabilirler.

Sosyal zeka alanı baskın kişiler diğerlerini etki altına alabilir, başkalarının duygu ve düşüncelerini yönlendirebilirler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alabilirler. Sosyal zekânın gelişmiş olması kişiye geniş bir çevre, sevilen kişi olma, kabul edilme gibi avantajlar sağlar.

Meslek seçimi değerlendirildiğinde; politikacılar, dini liderler, öğretmenler, psikologlar sosyal zeka alanının baskın olmasını gerektiren mesleklerdir. Halkla ilişkiler, mümessillik, satış elemanı, turist rehberi, emlakçı vb. olabilirler.

Read More

Çoklu zeka kuramına göre öğrencinin baskın zeka alanları belirlenerek verimli ders çalışma teknikleri geliştirilebilmektedir. Öğretmenlerin ders anlatım ve işleyiş şekilleri de çoklu zeka kuramından beslenerek her öğrenciye hitap edecek şekilde düzenlenebilmektedir.

Çoklu zeka kuramı 1983’te Gardner tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre insan zekası IQ testiyle sınırlandırılamayacak kadar çok yönlü yetenekleri içermektedir. Çoklu zeka kuramına göre insan beyni sekiz zeka alanını içermektedir. Gardner, bütün insanlarda çeşitli zeka alanlarının var olduğuna inanmaktadır. Ona göre bir zeka alanı herkeste farklı ağırlıkta yer almaktadır.

Herkesin aynı zeka alanına sahip olması mümkün değildir. Nasıl insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı ise zeka bakımından da farklıdırlar. Ayrıca Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışır. Bu nedenle dersin anlatımından, öğrencinin dersi tekrar edişine kadar tüm öğrenme ve öğretim süreçleri çok yönlü düzenlenmelidir.

Sözel- Dilsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın olan öğrencilerin soyut ve simgesel düşünme becerisi yüksektir. Kavram oluşturma, dilbilgisi, şiir, hikaye yazma ve anlatma konularında beceriklidirler. Üstelik kelimeleri yaratıcı şekilde kullanabilirler. Öğrendikleri bilgileri kelimelerle betimleyebilirler. Çok iyi not tutarlar. Hafızaları oldukça kuvvetlidir. Sözlük kullanmayı sever ve yeni kelimelere ilgiyle yaklaşırlar. Bulmacalardan büyük keyif alırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bulmaca hazırlama, makale yazma, araştırma yapma görevleri verilebilir. Konuyla ilgili kısa oyun ya da hikaye yazabilirler. Öğrenilecek konuya yönelik röportaj, söyleşi düzenleyebilirler. Öğrenilecek konuyla ilgili akılda kalıcı sloganlar oluşturabilirler. Okul dergisi, sınıf dergisi çıkarabilir, editörlük yapabilirler. Derslerde konu anlatımı yapabilir, sunum hazırlayabilirler.

Sözel-Dilsel zeka alanı baskın öğrenciler hangi ders için çalışıyor olurlarsa olsunlar öğrenme konularını hikayeleştirmeye çalışmalıdırlar. Yazarak çalışmak, kağıt-kalem kullanmak, öğrendiklerini kendi cümleleriyle not etmek öğrenmelerini kolaylaştırır. Aile bireyleriyle, sınıf arkadaşlarıyla öğrenme konusuyla ilgili beyin fırtınası yapabilir, bu sayede öğrendiklerini yaşantı içerisinde de pekiştirmiş olurlar. Sesli olarak konu tekrarı yapmak, soru çıkarmak, cevaplarını bulmaya çalışmakta öğrenmeyi kolaylaştırır.

 Mantıksal- Matematiksel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Mantıksal-matematiksek zekası baskın öğrenciler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konularına yönelik matrisler ya da çizelgeler hazırlayabilirler. Çalışma konusunu, problemi, harita ya da akış şeması haline getirebilirler. Zihin haritası çıkarabilirler. Sokratik sorgulama yapabilirler. Bu sayede derse yönelik öğrenilecek konuyu çok yönlü değerlendirebilir, bilgiler arasında neden sonuç ilişkisi kurabilirler.

5N 1K sorularını (Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kim) sorarak düşünmeleri öğrenmeyi pekiştirir. Öğrendiklerini matematiksel bir formüle dönüştürebilir, konuyla ilgili bir strateji oyunu hazırlayabilirler.

Görsel- Mekansal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Görsel- mekansal zeka alanı baskın öğrenciler düşünürken şekillerle, resimlerle düşünürler. Hayal güçleri daha kuvvetlidir. Görsel/uzamsal zekanın dili; renkler, şekiller, desenler, dokular, imajlar, resimler ve diğer görsel sembollerdir. Kağıtların kenarına şekiller çizerler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları daha kolay okurlar. Çeşitli açılardan objeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanıyabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla alakalı akılda kalıcı karikatürler çizebilirler. Ders notlarını, kitaptaki metinleri renklerle kodlayabilir akılda kalıcı hale getirebilirler. El kartları hazırlayabilir, öğrendiklerini hatırlatıcı kısa notlara çevirebilirler. Öğrendiklerini tablo haline getirebilir, sayısal bilgileri grafikleştirebilirler. Bilgisayar üzerinde çalışma yapabilir, 3 boyutlu çalışmalar tasarlayabilirler.

Öğrenilecek konuyla ilişkili ya da konuyu açıklayan resimler bulabilir, yetenekleri varsa çizebilirler. Farklı renklerle yazıların altlarını çizebilirler. Zihin haritası veya kavram haritası çıkarabilirler. Hikayedeki olayları sıralayan zaman çizelgesi ya da grafikler hazırlayabilirler. Öğrenme konularıyla alakalı videolar, sunumlar hazırlayabilirler.

Bedensel- Kinestetik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Bedensel- kinstetik zeka alanı baskın öğrenciler beden diline, kas gücüne hakimdir. Bilgiyi vücutlarındaki hislerle işlerler. Hareket etmeyi, kişilerle konuşurken onlara dokunmayı, jest ve mimiklerini kullanmayı severler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak bu zeka alanına sahip öğrenciler öğrendikleri bilgileri başkalarına anlatabilirler. Ders çalışırken hareket halinde olabilirler. Spor yaparken, dans ederken, yürürken bir yandan da ders notlarına göz atabilirler. Sabit oturmaları gerekiyorsa ellerine kalem, top alarak onu hareket ettirebilirler.

Drama yoluyla, tiyatral etkinliklerle öğrenmeleri çok daha kolaydır. Öğrendiklerini jest ve mimikleriyle bir başkasına anlatmaya çalışabilir. Böylece öğrenirken hem eğlenir hem de anlatım şekli beden kayıtlarına geçerek hatırlaması kolaylaşır.

Müziksel- Ritmik Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Müzikal-Ritmik zeka alanı baskın olan bireylerin ritme ve seslere karşı farkındalığı daha yüksektir. Çevresel seslere, insan sesi ve müzik aletlerine karşı duyarlıdırlar. İnsanların ruh hallerini ses tonlarından, vurgulardan kolayca anlayabilirler. Her ne iş yaparlarsa yapsınlar ses ve müziğe ihtiyaç duyarlar. Konsantre olmaları müzik eşliğinde daha kolaydır. Müzik yoksa kendileri şarkı mırıldanır ya da parmakları, el ve ayaklarıyla ritim tutarlar.

Yeni bir şeyler öğrenirken melodik şekle getirerek akıllarında tutmaya çalışırlar. Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken öğrenme konusuyla ilgili tekerlemeler yapabilirler. Bilgiyi şarkı sözleri gibi besteleyebilir, melodik bir şekilde tekrar edebilirler. Ders konularını coşkulu bir şekilde, tonlama ve vurgularla sesli şekilde tekrar edebilirler. Konuyla ilişkili ya da konuya benzer temada şarkılar bulabilirler. Okurken ya da yazarken tempo tutabilirler.

Sosyal Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Sosyal zeka alanı baskın bireyler kişilerarası sözlü ve sözsüz iletişim dilini kullanmada oldukça iyidir. Grup içerisinde aranan kişilerdir, grubu harekete geçiren, motive eden yapıdadırlar. Empati becerileri oldukça yüksektir. İletişime geçtikleri kişinin ruh halini kolayca fark eder ve onun frekansından konuşabilirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak ders çalışırken grup ile çalışmaktan daha çok verim alabilirler. Etkileşim kurarak, başkalarına soru sorarak ya da anlatarak daha iyi öğrenirler. Münazaralar ya da röportajlarla öğrenmeleri daha kolay olur. Başkasına öğretmek, ders vermek ya da başkasının gelişimini takip etmek öğrenmelerini pekiştirir.

İçsel Zeka ve Verimli Ders Çalışma

İçsel zeka alanı baskın bireyler iyisiyle kötüsüyle, güçlü ve zayıf yanlarıyla kendilerini çok iyi tanırlar. Kendini iyi tanıyor olmaları potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından onlara yardımcı olur. Duygu, düşünce ve davranışları üzerinde kolayca hakimiyet kurabilirler. Gerektiğinde soğukkanlı, gerektiğinde empatik olabilirler. Kendilerine değer verir, kendileriyle meşgul olmaktan keyif alırlar. Özgüven, özdenetim ve özdeğer sahibidirler.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken öğrenmeleri gereken konuları kendi hayatlarını göz önünde bulundurarak içselleştirmelidirler. “Bu bilgi benim için neden gerekli? bunu nasıl işlevsel hale getirebilirim? değerlendirmelidirler.

Kendi sorularını çıkarmalı ve yine kendi cevaplarını oluşturmalıdırlar. Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat gibi derslerde kişi, olay ve dönemlerle ilgili özdeşim kurabilirler. Kişi, konu ve dönemleri empatik değerlendirebilirler. Fen bilimlerine yönelik derslerde konulara yaklaşım günlük hayata katkısını değerlendirme odaklı olmalıdır. Bu bilgi nerede kullanılabilir, bu bilgiyi pratiğe nasıl dökebilirim diye değerlendirebilirler.

Doğacı Zeka ve Verimli Ders Çalışma

Doğacı zekaya sahip bireyler doğaya yönelik her türlü ayrıntıya karşı diğerlerine göre çok daha duyarlıdır. Hayvanları ve doğayı korumaya yönelik özveriyle çalışırlar. Doğal çevreyi anlama, tanıma, bitki ve hayvanların türlerini fark etme konusunda becerikli, ilgili ve bilgilidirler. Doğa ve hayvan türlerine yönelik belgeseller izlemekten keyif alırlar. Doğada olmaktan, doğa ile iç içe yaşamaktan hoşlanırlar.

Verimli ders çalışma önerisi olarak çalışırken doğayla iç içe ortamlarda ders çalışabilirler. Ya da çalışma alanlarına doğadan figürler, organik nesneler koyabilirler. Öğrendiklerini doğayla bağdaştırarak değerlendirebilirler. Bu bilginin doğaya faydası nedir, bu bilgi doğada nasıl kullanılabilir gibi. Ders çalışırken doğa sesleri dinleyebilirler. Hayvanlar üzerinden hikayeleştirmeler yapabilirler. Tüm bilgileri hayatta kalma, doğal yaşamda var olabilme becerilerini destekleyecek şekilde irdeleyebilirler.

Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri yazımızda verimli ders çalışma becerinizi geliştirmenize yardımcı olabilir. Size özel düzenlenmiş, öğrenme stilinize, zeka alanınıza göre hazırlanmış çalışma programları ile başarınızı artırabilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, geleceğinize bilinçli farkındalıkla yatırım yapabilirsiniz. Detaylı bilgi için Aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

 

 

Read More

Yabancı dil konuşma korkusu küreselleşmeyle birlikte kaçınılmaz hale gelen ikinci dil gerekliliğiyle fobi haline geldi. Bu fobi ikinci bir dili bilmiyor olmak değil, bilip de konuşamamakla ilgilidir. Pek çoğumuzun duyduğu ya da söylediği bir cümledir “anlıyorum ama konuşamıyorum.” İşte bu fobi de tam olarak okuyabilen, anlayabilen ya da yazabilen ama konuşamayanların yaşadığı korkudur.

Yabancı dil konuşma korkusu önüne geçilmediğinde kariyer gelişimini büyük oranda olumsuz etkilemektedir. Çok uluslu şirketler başta olmak üzere artık neredeyse tüm iş verenler yabancı dil yetkinliği aramaktadır. Bunun en önemli nedeni dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilmek ve doğrudan iletişim sağlayabilmektir. Ülkeler arası yazışmalar, görüşmeler, ziyaretler, toplantılar dil bilinmediği sürece zorlaşmaktadır. Çevirmen ile iletişim kurmak hem sıcak ilişkilerin kurulmasını engellemekte hem de daha maliyetli hale gelmektedir.

İşverenin beklentisi ikinci kimi zaman üçüncü dili bilen adaylar arasından seçim yapabilmektir. İyi üniversiteler bitirmiş, mesleki bilgisi ve tecrübesi olan adaylar dil eksikliği nedeniyle geri planda kalabilmektedir. Peki yabancı dil eğitimi ülkemizde uzun yıllardır eğitim müfredatının içerisindeyken İngilizce konuşamıyor olmamızın nedeni nedir? Yazımızda yabancı dil konuşma korkusu neden gelişir ve kariyerinizin önüne geçmesin diye neler yapabilirsiniz paylaşacağız.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu: Zenoglosofobi Nedir?

Ülkemizde yabancı dil öğrenmek artık bir lüks değil zaruri ihtiyaç haline gelmiştir. Artık okul öncesi dönemden başlayarak tüm okullarda yabancı dil eğitimi verilmekte, dil öğrenmenin önemi vurgulanmaktadır. Ancak buna rağmen bireylerin en çok zorlandığı konuların başında yabancı dil konuşma pratiği gelmektedir.

Öğrenciler dil sınavlarından ve imkanları olduğu halde dil ağırlıklı okulları tercih etmekten kaçınıyorlar. Yetişkinler dil beklentisi yüksek olan, yabancı dilde hazırlanmış iş ilanlarına başvurmaya çekiniyorlar. Ülkemizde zorunlu eğitimin içerisinde yoğunlaştırılmış yabancı dil eğitimi olduğu halde her yerde dil kursları var. İnsanlar okulda yabancı dil öğreniyor, yeterli gelmiyor kurslara gidiyor. Takviye kitaplar, online eğitimler alınıyor. Ancak yine de ülkece yabancı dil konuşma konusunda oldukça gerideyiz.

Zenoglosofobi yabancı dil konuşma korkusu demektir ama yabancı dili öğrenmekten değil öğrendiklerini konuşmaktan korkmak anlamına gelir. Ülkemizde yaygın olarak öğrenilmeye çalışılan ve okullarda da müfredat dersi olan yabancı dil İngilizcedir. Peki okul öncesi dönemden itibaren öğretilmeye çalışılan bu dili konuşma noktasında çekince yaşamamızın nedeni nedir?

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Neden Gelişiyor?

Yabancı dil konuşma korkusu birden fazla nedene bağlı olarak açığa çıkabilir. Karakteristik özellikler, yüklenen anlamın büyüklüğü, performans kaygısı, başarısızlık korkusu, özgüven eksikliği, yetersiz bilgi neden olabilmektedir. Kültür, sosyo-ekonomik düzey ve eğiticinin rolü de konuşmaya yönelik tutumu etkilemektedir.

Karakteristik Özellikler Korkuyu Tetikliyor

Karakteristik özellikler bireylerin konuşma pratiği için girişimde bulunmalarını engelleyebilmektedir. Özellikle mükemmeliyet beklentisi yüksek olan kişiler kusursuz konuşabilmeyi arzu etmektedir. Ancak kusursuz konuşabilmek için bol pratik yapmak ve bol bol yabancı dile maruz kalmak gerekir. Akıcı konuşabilmek doğru telaffuz, geniş bir kelime haznesi ve her konuda konuşabilecek genel kültürü gerektirir. Bu gereklilikler kendi dilimiz için de geçerlidir.

Yeterli bilgiye sahip olmadığımız bir konuda akıcı ve detaylı konuşmamız güçtür. Kelime hazinemizi geliştirmez, yeni kelimeler öğrenmezsek ifade gücümüz azalır. Konuşmamız sıradanlaşır. Öyleyse yabancı dilde konuşabilmek için de konuşulan konuya hakim olmak gerekir. Bütün bunları sürekliliği sayesinde konuşma becerisi kazanılır. Ancak hata yapmaktan hoşlanmayan, mükemmeli arayan kişiler için bu süreç oldukça sancılı geçmektedir.

Yabancı dil öğrenen birçok kişi dili konuşurken stres, endişe ve kaygı yaşadıklarını belirtir. Yabancı dil konuşma korkusu yaşayanlar eleştirilmekten, yanlış ifade etmekten ya da anlaşılamamaktan endişe duyarlar. Bu kişiler çoğunlukla mükemmeliyetçi veya otoriter ebeveynlerce yetiştirilmiş ya da böyle bir öğretmenden eğitim almışlardır. Dolayısıyla konuşmaya veya öğrenmeye yönelik zihinlerinde bariyerler vardır ve bariyerleri aşmak onlar için kolay değildir.

Yabancı Dil Derslerine Yüklenen Anlam Korkuya Etki Ediyor

Yabancı dil öğrenmeye yüklenen anlam da dil öğrenimini zorlaştırabilmektedir.  Yabancı dilin amacı farklı coğrafyalardaki diğer insanlarla aynı dili konuşabilmek ve iletişim kurabilmektir. Ancak yabancı dil konuşma safhasında ortaya çıkan kaygı durumu iletişimi daha başlamadan bitirmektedir. Bunun en büyük nedeni yabancı dil derslerinin müfredatta zorunlu bir ders olarak sunulmasıdır.

Öğrencilerin derslere yönelik algısı kalmak ve geçmek üzerinedir. Lise, üniversite sınavlarında başarılı olmak için gerekli olan bilgi araçları olarak görürler dersleri. Oysa yabancı dil öğreniminin amacı karneye etki edecek bir puandan çok daha ötedir. Öğrencilerin yabancı dil eğitimini yaşam ve etkileşim alanını genişletecek bir araç olarak görmesi sağlanmalıdır.

Horwitz ve arkadaşları yabancı dil kaygısının “akademik ve sosyal ortamlarda performansın değerlendirilmesi” ile ilgili olduğunu ifade ederek bunu üç tür kaygı ile bağdaştırmıştır. Bunlar; “iletişim korkusu”, “sınav kaygısı” ve “olumsuz değerlendirilme korkusu” dur.

Pratik Eksikliği ve Maruz Kalma Yetersizliği

Yabancı dil konuşma korkusu gelişimine etki eden bir diğer faktör ise günlük hayatta pratik yapamamalarıdır. Ülkemizde yabancı dil konuşma sıklığı ve ortamı oldukça azdır. Turistik bölgelerde dahi insanlar yabancılarla konuşmaya çekinmektedir. Konuşmak zorunda kaldıklarında da büyük stres yaşamakta cümle kurmaya çalışmak yerine beden dilini kullanmaktadırlar.

Diyalog bitip, güvenli alana geçtiklerinde ise kurabilecekleri alternatif cümleler zihinlerine hücum etmektedir. Ancak beklenmedik anda kendilerine soru yöneltilmesi, konuşma için yeterli pratiklerinin olmayışı ve hatasız cümle kurma beklentileri iletişim girişimlerini engellemektedir.

Okullarda dahi yeterli konuşma pratiği derslerde yapılmamaktadır. Yazma, okuma, dinleme alanlarında öğrenciler kendilerini geliştirebilse de konuşma için zorunluluk bulunmamaktadır. Sınavlarda dahi konuşmaya yönelik değerlendirme bulunmamaktadır.

Dil öğrenme ve konuşma bireyin onu pratiğe dökmesi gereken durumlar ortaya çıktığında mümkündür. Anadilimizde de konuşma öncesi dönemde kimse bize dilbilgisi öğretmez, mükemmel konuşmamız beklenmez. Kurallı konuşmayı ve yazmayı çoğunlukla okul çağında öğreniriz. Onun dışında edindiğimiz dil evde ve sosyal yaşam içerisinde maruz kalma sonucu gelişir.

Kapalıçarşı gibi turistik bölgelerde ya da tatil beldelerinde esnafın eğitimi olmadan akıcı konuşabilmesi buna örnektir. Kurallı konuşmaz, mükemmel cümle kurmaya çalışmazlar. Hedefleri doğru iletişim kurmak, karşı tarafın anlayabileceği şekilde kendilerini ifade edebilmektir.

Yetersiz Bilgi ve Performans Kaygısı Yabancı Dil Konuşma Korkusu Gelişimini Destekliyor

Yetersiz bilgi sahibi olduğumuz her konuda performans sergilememiz beklendiğinde kaygı yaşarız. Bu yabancı dil için de olağan bir durumdur. Okullarda yabancı dil müfredata dahil edilmiş bir ders olsa da her okulun yabancı dil eğitim kalitesi aynı değildir. Kimi zaman ise okulun eğitim kalitesi yüksekken öğrencinin dil öğrenmeye ilgisi yoktur. Bazen eğitim iyidir, öğrenci ilgilidir ama öğretmenin yaklaşımı öğrenciyi dersten uzaklaştırır.

Sonuç olarak nedeni her ne olursa olsun bilginin eksikliği kaygının gelişimini besler. Performans kaygısı ve başarısızlık korkusu da yabancı dil konuşma korkusu oluşmasına neden olmaktadır. “Başarısız olacağım. Yanlış telaffuz edeceğim. Alay edecekler. Herkes gülecek.” Bu tarz negatif duygu ve düşünceler kişinin baskı hissetmesine ve potansiyeli altında performans sergilemesine neden olmaktadır.

Oysa turistler bizimle Türkçe konuştuğunda hepimiz mutlu oluruz. Dilimizi konuşma çabalarını taktir ederiz. Onlarla alay etmez, aksine eksik yanlış kurmaya çalıştıkları cümleleri anlamaya çalışırız. Ve onlara yardımcı olabildiğimizde de mutlu oluruz.

Aynı şey bizim yabancı dil konuşma serüvenimizde de geçerlidir. Konuştuğumuz kişiler bizi dinlerken anlamaya çalışırlar. Telaffuz hatalarımızı bulmaya odaklanmazlar. Çabamızı taktir eder ve ortak bir dilde anlaşabiliyor olduğumuz için mutlu olurlar.

Yabancı Dil Konuşma Korkusu Nasıl Yenilir?

Okul Öncesi Dönemde Yapılabilecekler

Okul öncesi çağda henüz önyargıların oluşmadığı dönemde çocukların yabancı dile maruz bırakılması yararlıdır. Berrak zihinle hem daha hızlı hem de doğru öğrenmeleri mümkün olacaktır. Erken yaşlardan itibaren çocuklarda yabancı dil öğrenimine ilgi ve merak uyandırılmalıdır. Okuma kitaplar, aktiviteler, müzikler, çizgi filmlerle ilgileri desteklenmelidir. Mümkünse evde de çocukla yabancı dil konuşulmalıdır.

Yabancı dilini geliştirmesi için pratik yapabileceği akranlarıyla bir araya gelmesi desteklenmelidir. Hataları değil, doğruları pekiştirilmeli, çabası her daim taktir edilmelidir. Dil bilmenin temel amacı çocuğa anlatılmalıdır. Dil öğrenimini bir performans unsuru değil, sosyalleşme ve evrenselleşme aracı olarak görmesi sağlanmalıdır.

Okul Döneminde Neler Yapılabilir?

Okul dönemi artık İngilizcenin ders olarak anlatılmaya başlandığı dönemdir. Burada işin içerisine puanlama girdiği için performans kaygısının gelişmesi olasıdır. Kaygının olumlu düzeyde tutulabilmesi için öğretmenin öğrencilere yaklaşımı ve derse yönelik tutumu son derece önemlidir. Öğretmen öğrencilerinin hatalarını vurgulamak yerine çabalarını taktir etmeli, yanlışlarını rencide etmeden düzeltmelidir.

Sınıf içerisinde bol konuşma pratiği yapılmalı, mümkünse ders içerisinde ana dil konuşturulmamalıdır. Derse katılım, soru sorma, soruya cevap verme olağan hale gelmeli öğrenciler interaktif eğitimden keyif almalıdır. Okul dışında da İngilizce konuşmayı teşvik edecek çalışmalar yapılmalıdır. Konuşma kulüpleri kurulmalı, öğrenciler okul dışında da yabancı dil konuşacak şekilde sınıf içerisinde eşleştirilmelidir. Ders içerisinde öğrencilere konu anlatımı yaptırılabilir, yabancı dilde münazaralar düzenlenebilir.

Öğrenciler yabancı dil konuşma korkusu yaşamamak için okul dışında dil pratiklerini artırabilecekleri alanlar araştırmalıdır. Online programlarla konuşma pratiği yapabilir, online konuşma sınıflarına katılabilirler. Kitap okuyabilir, yabancı gazete ve dergileri takip edebilirler. Sosyal medya aracılığı ile yabancı ülkelerden akranlarıyla iletişime geçebilirler.

Üniversite eğitiminde yurtdışı öğrenci değişim programlarına katılabilir, başka bir ülkede eğitimlerini bir süreliğine devam ettirebilirler. Staj programlarını çok uluslu şirketlerde yapabilir, iş ortamında da yabancı dile maruz kalmalarını sağlayabilirler.

Yetişkinlikte Neler Yapılabilir?

Yetişkinlikte dil öğrenimi çocukluktaki kadar kolay değildir. Sıfırdan öğrenmek zor olsa da imkansız değildir. Hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış dil programlarına katılabilirsiniz. Mevcut bilgiyi geliştirmek ise çok daha kolaydır. Belli düzeyde İngilizce alt yapınız varsa destek alarak kısa sürede konuşabilir hale gelebilirsiniz. Burada amacınızı doğru belirlemeniz konuşma motivasyonunuz için oldukça önemlidir. Konuşmayı neden istiyorum, konuşmaya neden ihtiyacım var? Sorularını yanıtlamalısınız.

Cevap kariyerinizde yeni fırsatlar edinmek ya da tamamen globalleşebilmek olabilir. Farklı ihtiyaçlarınızda olabilir. Ancak özellikle eğitim alırken amacınızın belli olması önemlidir. İş İngilizcesi ile günlük İngilizce eğitimi birbirinden farklı olacaktır. Konuşma kulüplerine katılmak, bol diyalog, sesli okumalar, müzik dinleme, film-dizi izleme faydalı olmaktadır. Yurtdışı seyahatleri düzenlemek, dili yerinde kullanmakta kişilerin öğrenme ve konuşma isteklerini artırmaktadır.

Yabancı dil konuşma korkusu kariyerinizin önüne geçmesin. Tüm çabanıza rağmen kaygınız performansınızı düşürüyor, iletişim kurmanıza engel oluyorsa profesyonel destek alabilirsiniz. İkinci bir dil dahi bazı meslekler için yeterli değildir. Kariyerinizde başarı elde edebilmek, fark yaratmak ve evrensel düzeyde gelişmeleri takip edebilmek için yabancı dil becerinizi geliştirmelisiniz.

Read More

Başarılı bir kariyer için çocuk, ergen ve yetişkinlerde duygu düzenleme (regülasyon) becerilerinin gelişmesi gerekiyor. Bu beceri ilk önce anne karnında gelişmeye başlıyor. Doğum sonrası temel bakım veren ile kurulan ilişkiye göre duygu düzenleme becerisi şekilleniyor. Çocuklukta ise aileyle olan ilişkinin derecesi ve ebeveyn tutumları çocuğun duygu hakimiyetini etkiliyor. Sosyal çevrenin etkisi de çocuğun duygu gelişimine yön veriyor.

Ergenlikte bu beceri çocuklukta atılan temellere göre şekilleniyor. Yetişkinlikte edinilen duygusal deneyimler sonucu duygu düzenleme becerisi gelişiyor ya da tamamen köreliyor. Dolayısıyla kişinin duyguları üzerinde kontrol geliştirebilmesi, duygularını yönetebilmesi ve düzenleyebilmesi kariyerini doğrudan etkiliyor. Başarılı bir kariyer için bireyin duygu düzenleme becerilerini iç ve dış kaynaklardan yararlanarak geliştirmesi gerekiyor.

Duygu Düzenleme Becerisi Nedir?

Duygu düzenleme becerisi bireyin sahip olduğu bir duyguyu yönetmek üzere kullandığı tüm stratejilerdir. Bu duygu olumlu ya da olumsuz olabilir. Duygunun stratejik şekilde yönetilebilmesi için kişinin duygusu karşısında açığa çıkan ilk tepkiyi durdurması gerekiyor. Kişinin sağlıklı tepki verebilmesi için doğru tepki üzerine düşünmesi ve sonrasında daha olumlu bir tepkide bulunması gerekiyor.

Duygular üzerindeki bu otokontrol bireyin kişisel gelişimini, sosyal ilişkilerini ve kariyerini büyük ölçüde etkiliyor.

Yeterli duygu düzenleme becerisi edinilemezse kişinin çocukluktan başlayarak yetişkinliğe kadar duygu odaklı sorunlar yaşaması muhtemeldir. Oysa yeterli duygu düzenleme becerisine sahip olan biri duygularının farkındadır. Bu kişiler duygularını kolayca tanır, kabul eder ve dürtüsel davranışlarını kontrol edebilir.

Elbette ki negatif duygular da açığa çıkabilir, duyguları düzenleyebilme becerisi negatif duyguların açığa çıkmasını engellemez. Ancak bu beceri negatif duygularda dahi olumlu bir amaca uygun davranış sergileyebilmeyi sağlar. Başarılı bir kariyer için olumsuz duygular üzerinde özdenetim sağlanabilmelidir.

Duygu kontrolü sadece olumsuz duygular için değil yeri geldiğinde olumlu duygular için de kullanılmalıdır. Özellikle yetişkinlikte duyguların yeri, zamanı ve miktarı dengeli olmalıdır. Keyfinizin çok yerinde olduğu bir gün geçiyor olabilirsiniz ancak ekip arkadaşınızın morali bozuk olabilir. Sizin için iyi ama bir yakınınız için felaket bir gün olabilir. Bir cenazede olabilir ya da bir kazaya denk gelebilirsiniz.

Dolayısıyla sizin olumlu duygularınız diğerlerinin duygularına göre dengelenebilmelidir. Çocukken karnenizde tüm notları pekiyi gördüğünüzde sınıfta havalara uçabilir, dans edebilirsiniz. Ancak yetişkinlikte terfi ya da pirim aldığınızda aynı duygulara kapılsanız da aynı davranışları sergileyemezsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuklarda Duygu Düzenleme Nasıl Olmalı

Duygu düzenleme bireyin anne karnındaki yolculuğu ile başlar. Dolayısıyla başarılı bir kariyer için daha anne karnındayken çocuğa olumlu duygular öğretilmelidir.  Mutlu, huzurlu, pozitif duygularla geçen bir hamilelikte bebeğin de tanıştığı ilk duygular pozitif olmaktadır. Bebek dünyaya geldikten sonra temel ihtiyaçları açığa çıkmakta ve bu ihtiyaçları karşılama yeterliliği bulunmamaktadır. Yani bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılamak için bakım verene ihtiyacı vardır. Temel ihtiyaçlar ise beslenme, barınma, korunma ve sevgi ihtiyacıdır.

Temel bakım veren bu ihtiyaçları zamanında, yerinde ve yeterince karşıladığında bebekte güven duygusu gelişmektedir. İhtiyaçlarının karşılanacağını bilen bebeğin duyguları olumludur. Mutlu, güvende, sevgi dolu olan bebek stresten uzaktır. Ancak bebeğin ihtiyaçları yeterince ve zamanında karşılanmazsa yaşamsal riskler açığa çıkacak ve bebekte stres açığa çıkacaktır. Stres olumsuz bir duygudur ve bebeğin bu duyguyla başa çıkması mümkün değildir.

Bebek biraz büyüdüğünde yürümeye ve konuşmaya başladığında temel bakım verenden de kademe kademe ayrışır. Sosyal kaynaklarla iletişime geçer ve onlarla kurduğu iletişim de beraberinde yeni duygular getirir. Başkaları tarafından sevilme, kabul edilme çocuğun olumlu duygularının pekişmesini sağlar. Sosyal hayatta ötekileştirilen, varlığı kabul edilmeyen, değer verilmeyen çocuklar ise yine olumsuz duygular geliştirir.

Bu duygular sonucunda yıkıcı tepkilerin açığa çıkmaması için olumsuz duygularla nasıl başa çıkılabileceği çocuğa öğretilmelidir. Ayrıca başarılı bir kariyer için çocuğun sosyal yaşamında maruz kaldığı uyaranlar da aile tarafından değerlendirilmelidir. Çocuğun özgüvenini, girişkenliğini ve öz değerini etkileyecek sosyal koşullar gerektiğinde yeniden düzenlenmelidir.

Çocukların Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirmek İçin Öneriler

Sarılın, Sallayın ve Eğlenin

0-2 yaş dönemde duygular sözel olarak ifade edilemediği için duygu düzenlemede fiziksel temas önceliklidir. Çocuğunuz açığa çıkan yıkıcı duygularıyla başa çıkamadığında sakinleştirmek için önce ona sarılın. Hafifçe sallanmak çocuğa anne karnındaki huzurlu ortamı hatırlatacaktır. Bu nedenle sarıldıktan sonra çocuğunuzu hafifçe sallayın. Sallarken ona bir yandan da ninni söyleyebilir ya da beyaz gürültü sesleri dinletebilirsiniz.

Sakinleştikten sonra olumsuz duygularını olumlu ile değiştirmek için hoşuna gidecek basit aktiviteler yapabilirsiniz. Gıdıklamak, ce-e oyunu oynamak gibi.

Duygularını İfade Etmesine Fırsat Verin

Burada çocuk duygularını dile getirmekte, nasıl bir duygu hissettiğini anlatmakta zorluk yaşayabilir. Siz gözlemlediğiniz duyguları çocuğa sözel olarak yansıtabilirsiniz. Örneğin; kafasını bir yere çarptı ve canı acıdı, ağlıyor. “Oyun oynarken kafanı çarptın ve canın çok acıdı. Beklemediğin bir anda bunun olması seni korkutmuş olabilir. Şu an canın acıdığı için üzülüyor olman oldukça normal.”

Çocuğun bir yetişkin tarafından anlaşılmış olması onu rahatlatır. Üstelik bu duyguya karşı yetişkinin sakin tavrı çocuğunda sakinleşmesini sağlar. Çocuk bir daha böyle bir tecrübe yaşadığında daha sakin kalmayı dener.

Başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerisi duyguların bastırılması değildir. Duygunun fark edilmesi, açığa çıkan tepkinin bastırılması ve uygun tepkinin değerlendirilmesi sürecidir. Dolayısıyla ağlayan çocuğa “Bunda ağlayacak ne var.” ,“Tamam üzülme, ağlama” demek yerine “Canın acıyor olmalı.” “Çok canın yandı.” “Çok üzgünsün.” gibi duygu yansıtmaları yapılmalıdır.

Duygularını Uzuvlarını Tanıtır Gibi Tanıtın

Çocuklarda yetişkinler gibi mutlu, üzgün, korkmuş, öfkelenmiş, şaşırmış olabilir. Bir yetişkinin temel duygularına çocukta sahiptir. Ancak duygularını isimlendirmeyi, tanıtmayı çocuk öğretilmediği sürece bilemez. Bunun için çocuğunuza uzuvlarını, duyu organlarını, renkleri, nesneleri tanıtır gibi duygularını tanıtmalısınız. Bunu yaparken duygu kartları hazırlayabilir, stickerlar, resimler kullanabilirsiniz. Duygu canlandırmaları yapabilir, tüm bunları bir oyuna çevirip eğlenirken öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Nefes Egzersizi Öğretin ve Fiziksel Egzersiz Yaptırın

Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın Çocuğunuzun yürümesini, koşmasını ya da zıplamasını sağlayabilirsiniz. Hareket etmek duygularını düzenlemesine yardımcı olacaktır. Bu egzersizleri birlikte yapabilir, siz de ona eşlik edebilirsiniz. Beraberlik duygusu çocuğun olumlu duygular geliştirmesini de destekleyecektir.

Çocuğunuza diyafram nefesini öğretebilirsiniz. Bunu öğretmen zor oluyorsa içinden 1’den 10’a kadar saymasını ve bunu sakinleşene kadar sürdürmesini öğretebilirsiniz.

Model Olun, Çabasını Taktir Edin

Çocuk duygu düzenleme becerisini ailesini gözlemleyerek de öğrenebilir. Ebeveynlerin duygu düzenleme becerisi çocuk için model oluşturur. Duygularınız üzerinde hakimiyet kurabiliyor ve duygularınıza istediğiniz gibi yön verebiliyorsanız çocuğunuzda davranışlarınızı örnek alacaktır. Çocuğun duygu düzenleme becerisinin pekiştirilmesi, çabasının taktir edilmesi de çocuğun duygu kontrolünü öğrenmesini destekleyecektir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Ergenlerde ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme Nasıl Olmalı

Ergenlik donemi, yaşamın en zorlu dönemlerinden biridir. Birey bu dönemde fiziksel, zihinsel ve hormonal olarak değişir. Üstelik bu dönem ergenin birden fazla sorumluluğu üstlendiği önemli bir dönemdir. Gencin bu dönemde kendini tanıması, ilgi alanlarını keşfetmesi, bağımsızlaşması ve kendine bir kariyer çizmesi gerekir.

Bu zorlu dönemde sık sık istenmeyen duygu ve davranışlar açığa çıkabilir. Gencin başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerilerini geliştirmesi gerekir.

Yetişkinlik dönemi ergenlik kadar karmaşalar içermese de daha fazla sorumluluk üstlenilen önemli bir dönemdir. Bu dönemde kariyerde başarı elde etmek, aile kurmak, yaşam standartlarını iyileştirmek gibi sorumluluklar üstlenilir. Bu sorumluluklardan birinde bile olumsuzluk yaşansa diğer yaşam alanlarına olumsuz duygular etki edebilir. Bu nedenle bireyin başarılı bir kariyer için duygu düzenleme becerilerini geliştirmesi gerekir.

Sadece kariyer için değil hayatının her alanında mutlu olabilmesi için yetişkinlerin duygu kontrolü kazanabilmesi gerekir.

Ergen ve Yetişkinlere Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirmek İçin Öneriler

Olumsuz Düşünceleri Daha Olumlu ya da Nötr Duygularla Değiştirin

Duygu ve davranışlarımızı açığa çıkaran düşüncelerimizdir. Olumsuz duygu ve davranışlarımızı besleyen de olumsuz düşüncelerimizdir. Bu nedenle duygu düzenleme becerisi geliştirebilmek için ilk önce olumsuz düşüncelerinizi fark etmelisiniz. Düşüncelerin farkına varmak kolay değildir. Durup, değerlendirmeyi gerektirir.

Kimi zaman herhangi bir düşüncemiz olmadığını zannederiz. Başarılı bir kariyer için bu düşünceleri yakalamak ve değiştirmek için egzersiz yapmak gerekir. Temel düşüncenizi bulmak için kendinize sorular sormalısınız.

Bu duygumun altında yatan düşüncem ne? Bu düşüncem neden bu duyguya neden oluyor? Bu düşüncem ne kadar gerçeği yansıtıyor? Bu duygumu daha yapıcı bir duygu ile değiştirmek için farklı ne düşünebilirim? Bu yeni düşünce daha olumlu duygular hissetmemi destekliyor mu?

Nefes Egzersizi Yapın Fiziksel Aktivitelere Zaman Ayırın

Nefes egzersizi ve fiziksel aktivite olumsuz düşüncelerle başa çıkmaya yardımcı olmaktadır. Nefes egzersizleri sakinleşmeyi ve çok daha olumlu duygulara kapılmayı sağlıyor. Nefes çalışmaları sayesinde olumsuz duyguları pekiştiren yüksek nabız, fiziksel gerginlik, kan akış hızı normale dönüyor. Bu da kişinin kendini daha dingin ve huzurlu hissetmesini sağlıyor.

Fiziksel egzersizler de aynı şekilde kişinin olumsuz düşüncelerle başa çıkmasını sağlıyor. Egzersiz yapan bireyler negatif enerjiyi egzersizle beraber boşaltıyor.

Olumsuz Duygunuzun Açığa Çıkardığı İlk Tepkinin Tam Tersini Yapın

Duygular davranışlarımıza etki eder. Olumsuz duygular ise olumsuz davranışları tetikler. Başarılı bir kariyer için olumsuz davranışları kontrol altında tutabilmek gerekir. Bunu yapabilmenin en kolay yolu olumsuz duygu karşısında vücudunuzun vereceği ilk tepkiyi fark edip durdurmaktır. Tepkinizi baskılamaya çalışırken nefes egzersizi yapabilir ve daha yapıcı bir tepki için alternatif üretebilirsiniz.

Örneğin; çok iyi hazırlandığınız bir sunum beğenilmediğinde üzülüp kırıklığa uğramak ya da öfkelenip kızmak yerine konuşabilirsiniz.  Yöneticinize daha detaylı geri bildirim almak ve nerede eksik olduğunuzu öğrenmek için toplantı talep edebilirsiniz. Böylece zaman kazanmış olur ve toplantı süresine kadar biraz daha sakinleşebilirsiniz. Toplantıda konuşmak üzere sorularınızı çıkarabilir ve duygularınızı yöneticinize daha iyi ifade edebilirsiniz. Bu sayede çok daha yapıcı ve profesyonel bir tepki göstermiş olabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Açığa Çıkan Duygunuzun Tam Tersini Hissettirecek Aktiviteler Yapın ya da Hayal Edin

Öfkelendiğinizde ya da üzüldüğünüzde duygularınızı olumlu yönde değiştirecek aktivitelere yönelebilirsiniz. Eğlenceli bir film izlemek, fıkra ya da capsler okumak, güldüren videolar izlemek gibi. Ayna karşısına geçip öyle hissetmeseniz de gülümseyebilir hatta birkaç kez kahkaha atabilirsiniz. Bu davranışlar içinizden gelmiyor olsa dahi zihninizi kandırmak için “miş” gibi yapmanız duygunuzu değiştirmeye yarayacak.

Meditasyon, yoga gibi zihni arındıran, vücudu dinginleştiren ve esneten çalışmalar da olumsuz düşüncelerle başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Tüm bunları yapabilecek ortamınız ya da fırsatınız yoksa kendinizi yapıyormuş gibi hayal edebilirsiniz. Hayal etmekte en az yapmak kadar duygularınızın değişimine etki edecektir. Sizi mutlu edecek ya da gülümsetecek bir anınızı düşünebilir ya da zihninizde yeni bir imaj canlandırabilirsiniz.

Başarılı bir kariyer için çocuklukta duygu düzenleme becerisi kazanılmalıdır. Ergenlikte ve yetişkinlikte ise bu beceri yaşın getirdiği yeni dönem ve tecrübelere uygun şekilde geliştirilmelidir.

Read More

Pek çok şeyde olduğu gibi başarılı olmak için de önce psikolojik hazırlık yapılmalıdır. Psikolojik hazırlık sürecinde bireyin başarmaya duygusal anlamda hazır olması gerekir. Ancak bu hazır oluş karşısına çıkabilecek olumsuzluklar karşısında da hazırlıklı olabilmeyi gerektirir. Ayrıca bireyin başarma yolculuğunda duygu, düşünce ve isteklerini doğru bir şekilde ifade edebilmesi gerekmektedir. Başarılı olmak için bireyin kendi problem çözme becerilerini geliştirmesi ve kendi çözüm yollarını üretmesi gerekir.

Gelişmiş bir duygusal zeka, empatik iletişim becerisi de başarı için gereklidir. Ayrıca başarmak için meraklı ve istekli olmakta bireyin sahip olması gereken psikolojik hazırlık envanteri içerisindedir. Başarı için özgüven, girişimcilik, sorumluluk alma ve karar verebilme becerileri de oldukça önemlidir.

Başarılı Olmak İçin Hedeflerinizi Belirleyin Sizi Olumsuz Etkileyen Belirsizlikleri Ortadan Kaldırın

Başarının en büyük engellerinden biridir belirsizlik ve hedefsizlikte geleceğe yönelik bir belirsizliktir. Başarmaya yönelik planlı bir hedefi olmayan birinin başarmak için yeterli psikolojik hazırlığı yoktur. Bu süreçte öncelikle geleceğe yönelik planlı hedefler belirlemeniz gerekir. Hedefleriniz sizi yansıtmalı, kişiliğiniz, ilgi ve yetenekleriniz ve sonuca yönelik beklentilerinizle uyumlu olmalıdır. Hedefler belirlendikten sonra bu hedeflerin karşınıza çıkarabileceği potansiyel olumsuzluklar ve riskler belirlenmelidir.

Başarılı Olmak İçin Gerçekçi Hedefler Belirleyin

Başarılı olmak için hedef belirlemek yetmez, belirlenen hedefin erişilebilir olması gerekir. Potansiyelinizi göz önünde bulundurarak çıkabileceğiniz en yüksek performansı hedeflemelisiniz. Ancak bu performans gerçekçi olmalıdır.

Matematikle arası iyi olmayan birinin matematik ağırlıklı bir meslekte başarılı olması gerçekçi bir hedef değildir. İş hayatına yeni atılmış birinin 1 yıl içinde yöneticiliğe terfi etmeyi hedeflemesi gerçekçi değildir. Düzenli çalışmayan, gerekli ön hazırlıkları yapmayan bir öğrencinin üniversite sınavında derece yapmayı hedeflemesi gerçekçi değildir. Dolayısıyla bir hedef belirlerken bu hedefin performansımız, potansiyelimiz ve belirlediğimiz süre açısından gerçekçi olması gerekiyor.

Başarılı Olmak için Motivasyon Kaynaklarınızı Belirleyin

İyi bir psikolojik hazırlık olumsuzluklarla başa çıkabilmek için iç ve dış motivasyonlara sahip olmayı gerektirir. Başarmaya yönelik isteğiniz ve başaracağınıza yönelik inancınız iç motivasyonunuz olmalıdır.  Elde edeceğiniz gelir, yaşam standartlarınızdaki artış, terfi gibi maddi kazançlar ise dışsal motivasyonlar olacaktır. Başarılı olmak için motivasyon kaynaklarınızı belirlemelisiniz.

Başaracağınıza İnanın ve Başardığınızı Hayal Edin

Başarılı olmak için başarmanın hayalini kurmak da iyi bir psikolojik hazırlık methodudur.  Düzenli olarak hayal kurmak ve özellikle yorulduğunuz, motivasyonunuzu kaybettiğiniz zamanlarda hayal kurmak başarı için sizi güdüleyecektir. Başarmak istediğiniz hedeflerinizi resmedebilir, kendinize hayal panosu oluşturabilirsiniz. Başarı için sizi motive edecek yazılar yazabilir bu yazıların çıktılarını alabilirsiniz. Tüm bunları telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan yapabilir ya da odanızda kolaylıkla görebileceğiniz bir yere asabilirsiniz.

Problem Çözme Becerilerinizi Güçlendirin

Başarılı olmak için olumsuzluklarla mücadele edebilmek gerekir. Bu olumsuzluklar performansınızda meydana gelen düşüşler de olabilir başarıya ulaşmanızı yavaşlatan aksilikler de. Bu süreçte problemlerle karşılaşabilir, stres yaşayabilir ve hatta umutsuzluğa kapılabilirsiniz. Ancak psikolojik hazırlığınızı iyi yaptığınızda tüm bu olumsuzluklarla kolayca başa çıkabilirsiniz.

Başaracağınıza yönelik inancınız karşınıza çıkabilecek tüm olumsuzluklardan daha büyük olmalı. Olumsuzlukların sizi yıldırmasına fırsat vermeden başarısızlıklardan ders çıkararak başarmaya doğru ilerleyebilirsiniz. Bu yolculukta kimi zaman adımlarınız yavaşlayacak kimi zamansa hızlanacak. Önemli olan adım atmaya devam etmek için isteğinizi kaybetmemenizdir.

Başarılı Olmak İçin Başarı Hikayeleri Okuyun

Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor. Bugün pek çoğumuzun bildiği başarılı isimlerin, markaların hikayelerine bakıldığında başarmanın emek istediği görülüyor. Başarı satın alınmıyor, başarı kimseye hediye edilmiyor.

Başarılı isimlerin hikayeleri bize başarılı olmak için ayrıcalığa gerek olmadığını gösteriyor. Bu hikayelerde gerçekten istediğinizde imkansızlıklar içerisinde de başarıyı yakalayabileceğinizi görüyorsunuz. Siz de model aldığınız kişilerin başarı hikayelerini okuyabilir emeğinizin sonunda başarabileceğinize daha çok inanabilirsiniz.

Başarılı Olmak İçin Kariyer Danışmanlığı Edinebilirsiniz

Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Başarılı olmak için artık çok daha bilinçli kariyer hedefleri planlamak gerekiyor. Stratejik yetenek yönetimi ile uyguladığımız kariyer danışmanlığı hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir kariyerinize bilinçli yön verebilirsiniz.

 

Read More

Dijital çağda ebeveyn olmak çocuklarımızı dijitalleşmenin olumsuz etkilerinden koruma becerilerini geliştirmeyi gerektiriyor. Dijitalleşme küçükten büyüye hepimizin hayatında kolaylaşma sağlasa da özellikle çocukların gelişiminde negatif etkilere neden oluyor. Bu da ailelerin çocuklarına dijital kaynakları sunarken daha bilinçli olmasını, farkındalıkla gereken önlemleri almasını gerektiriyor. Aileler çocuklarının bilişsel, fiziksel, duygusal ve davranışsal gelişimini geriletmeyecek şekilde dijital kaynakları denetlemesi gerekiyor. Yani dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara güvenli, etkili ve verimli dijital kaynak kullanımını öğretmeyi gerektiriyor.

Bu yazıda ailelere dijitalleşmenin olumsuz etkilerinden çocuklarını koruma önerilerini paylaşacağız. Aynı zamanda dijital kaynaklar nasıl daha faydalı hale getirilebilir değerlendireceğiz.

Peki Dijital Çağ Nedir ve Dijital Kaynaklar Neleri Kapsamaktadır?

Yaşadığımız yüzyıl aynı zamanda Dijital çağ olarak anılmakta başka bir deyişle bilgi çağı olarak da ifade edilmektedir. Dijital tüm bilgilerin yazılımlar aracılığı ile dijital ortama taşındığı çağdır. Günlük hayatımızdan başlayarak, eğitim, sağlık, kurumsal hayat gibi her alanda dijitalleşmenin hakimiyeti bulunmaktadır.

Dijital ortama taşınan tüm bu bilgilerin insana ulaşması ise dijital ekranlar aracılığı ile olmaktadır. Bu da beraberinde gün içerisinde sınırsız dijital uyarana maruz kalmamız anlamına gelmektedir. Dijital kaynaklar bilgiye edinmek için kullandığımız tüm teknolojik cihazlardır. Televizyon, tablet, telefon, bilgisayar, akıllı saat, kitap okuyucu gibi pek çok cihaz dijital kaynaklarımızdır.

Ebeveyn olmak büyük sorumlulukları beraberinde getirir. Ancak dijital çağda ebeveyn olmak sorumluluklar noktasında çok daha bilinçli olmayı gerektirmektedir. Dijital kaynaklara maruz kalma oranımız oldukça yüksektir ve kullanımı denetlenmediğinde hepimiz için yıkıcı etkileri olabilmektedir.

Çocukların teknoloji bağımlılığı geliştirmemesi ve dijitalleşmenin çocukları olumsuz etkilememesi için aileler çocuklarına farkındalık kazandırmalıdır. Dijital kaynaklar bilinçli kullanıldığında yararları oldukça fazladır. Aileler çocuklarının bu kaynakları bilinçli kullanmayı öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Aileler çocukların öz denetim becerisini pekiştirmeli ve çocuklarına teknoloji kullanımı açısından sağlıklı rol model olmalıdırlar.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Anne Babalar İçin Nelere Dikkat Etmeyi Gerektiriyor?

Günümüz anne babalarının kendi çocukluk deneyimleri ile çocuklarının çocukluk deneyimi birbirinden çok farklı. Bugünün ebeveynleri çocukluğunda bilgiyi daha çok deneyerek öğreniyordu; sokakta oyun oynuyor akranlarıyla sosyalleşiyordu.

Televizyonlar yine vardı ama bu kadar fazla ve çeşitli içerik onların çocukluk döneminde yoktu. Her evde bilgisayar yoktu. Telefonlar bu kadar gelişmemişti. İnternet çok daha maliyetli ve sınırlıydı. Dolayısıyla fiziki ilişkiler devam ediyor, dijital kaynaklar bugünkü kadar yoğun kullanılmıyordu. Kısaca dijital çağda ebeveyn olmak ile çocuk olmak birbirinden oldukça farklı.

Bugünün çocukları ise dijital çağın içerisine doğuyorlar. Doğdukları an itibariyle an be an fotoğrafları çekiliyor video kayıtlarına alınıyorlar. Her hareketleri dijital bir kareye dönüşüyor.

Çoğu evde gün içerisinde yoğun olarak telefonla konuşuluyor, televizyonlar izlenmese dahi açık bırakılıyor. Dolayısıyla çocuklar teknolojiyle el ele büyüyor ve teknolojiden arındırılmış bir yaşamın nasıl olduğunu bilmiyorlar. Ancak bu noktada ebeveynin tutumu da çocuğun dijitalleşmeye bakış açısını etkiliyor.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Yerine Dijital Çağda Bilinçli Ebeveyn Olmak Gerekiyor

Dijital çağda ebeveyn olmak ile dijital çağda bilinçli ebeveyn olmak birbirinden oldukça farklı. Dijitalleşmenin yeni dönemlerinde aileler dijital uyaranların insan üzerindeki negatif etkisini henüz bilmiyordu. Özellikle çocukların bilişsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal gelişiminde yol açtığı tahribatlardan pek çoğumuz habersizdik.

Bu dönemde çocuklar kontrolsüzce dijital kaynaklara maruz bırakıldı. Televizyon karşısında saatlerce oturtulan bebekler, tabletle yemek yedirilen, seyahat boyu elinde televizyon tablet olan çocuklar yetiştirildi. Bu çocuklarda zamanla dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik görülmeye başlandı.

Okulda dersi dinlemekte zorlanan, okumaktan sıkılan ya da okuduğunu anlamakta güçlük çeken çocuklar büyüdü. Yapılan çalışmalar sonucunda teknolojinin ve dijital uyaranlara kontrolsüz maruz kalmanın olumsuz etkileri üzerine ebeveynler bilgilendirildi. Şimdi aileler çok daha bilinçliler. Ancak çocuklara sınır koymak, öz deneyim kazandırmak özelliklede teknoloji bağımlılığı geliştiren çocuklarda kolay değil.

Ebeveynler Çocuklarına Sınır Koyabilmeli

Çocuklara iki yaşından önce televizyon izletilmemeli, telefon, tablet gibi dijital kaynaklar ellerine verilmemelidir. 2 yaşından sonra ise kısıtlı sürelerle ve ebeveynin belirlediği içeriklerle kullanım hakkı tanınmalıdır. Çocukların teknolojik ürünlerle yoğun etkileşimi bilişsel gelişim üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Dolayısıyla dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara bilinçli sınır koyabilmeyi gerektirmektedir.

Okul öncesi dönemde çocukların beyni hızlı bir gelişim sürecindedir. 7-8 yaşına kadar çocukların zeka gelişiminin neredeyse tamamı oluşmaktadır. Bu nedenle küçük çocuklar yaşamın ilk yıllarını dijital kaynaklardan olabildiğince uzak geçirmelidir. Çok renkli, çok sesli, uyaran fazlalığı olan oyuncaklar da çocukların uzun süreli kullanımına bırakılmamalıdır. Çocuklar teknolojik cihazlar yerine kitaplar, eğitsel materyaller, oyuncaklar, hamurlar gibi yaşına uygun materyallerle kaynaştırılmalıdır.

Çocuk mümkün olduğunca akranlarıyla vakit geçirmeli, fiziksel enerjisini koşarak, oynayarak, eğlenerek boşaltmalıdır. Evde hareketsiz kalan, sürekli ekran karşısında tek yönlü uyaranlara maruz kalan çocukta negatif enerji birikir. Bu çocuklar daha öfkeli, dürtüsel, saldırgan ve tahammülsüz olabilirler. Ekranda maruz kaldıkları renk patlamaları, hızlı görsel geçişler bu tempoya zihinlerinin alışmasına neden olur.

Bir süre sonra çocuk okunan kitaptan keyif duymaz. Renkler cansız, konular keyifsiz gelmeye başlar. Üstelik dikkati kolayca dağılır. Çocuğunuza sınır koymanız, 2 yaşından sonra yaşına uygun sürelerle dijital kaynakları kullanmasına müsaade etmeniz önerilmektedir. İçerikleri mutlaka öncesinde siz uygunluk açısından değerlendirmelisiniz. İçerik çocuğun yaşına uygun mu? verdiği mesaj nedir? çocuk bu içerikle ne kazanabilir ebeveynler değerlendirmelidir.

Çocuğunuza Keyifli Alternatifler Bulun ve Ona Zaman Ayırın

Dijital çağda ebeveyn olmak oldukça zor. Eskiden aileler çocuklarının arkadaşlık ilişkilerini takip eder, gittiği sosyal ortamların güvenilirliğini kontrol ederdi. Şimdi ise çocuklar fiziken evde ve yalnız olsalar da sanal dünya sayesinde diledikleri herkesle sosyalleşebiliyor her ortamda bulunabiliyorlar. Bu durum ailelerin çocuklarını denetlemesini zorlaştırıyor.

Çocuğun tehlikelere karşı bilinçli farkındalık geliştirebilmesi için ise aileyle daha sıcak ilişkilerin kurulması gerekiyor. Çünkü ailede sevgiyi, ilgiyi, güveni bulan çocuk sanal dünyada ya da dışarıda bu arayışlara girmiyor. Çocuk ailesine kendini yakın hissettiğinde hatalarıyla yüzleşmekten ya da zorlandığında ailesinden destek almaktan çekinmiyor.

Çocukların iç dünyasını bilebilmek ve denetlemeye gerek kalmaksızın onların nasıl bir dünyada yaşadığını öğrenebilmek için iyi ilişkiler geliştirmek gerekiyor. Bunu sağlayabilmenin ilk koşulu ise çocukla etkin zaman geçirebilmek. Ancak çocukla zaman geçirirken etkin iletişim kurabilmek ve keyif alabilmek gerekiyor. Bu nedenle de beraber vakit geçirirken karşılıklı doyum alabilmek için ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hususlar var.

Öncelikle ebeveynlerin çocuğuyla vakit geçireceği zamanlara farklı iş planları koymaması gerekiyor. Fiziken, ruhen, zihnen ebeveynin çocuğuyla birlikte olması gerekiyor. Ebeveynin çocuğuyla iletişim kurarken parmak uçları ile burnunun aynı yöne bakması gerekiyor. Çocuğuna “ben şu anda şimdi ve burada seninleyim” mesajını ebeveynin davranışlarıyla çocuğa hissettirmesi gerekiyor. Dijital çağda ebeveyn olmak kendi duygu ve düşüncelerin üzerinde daha fazla denetim sağlamayı gerektiriyor.

Ebeveynin çocuğuyla zaman geçirirken gündelik işlerine, sorumluluklarına, dış dünyada olup bitenlere zihnini kapatması gerekiyor. Ertesi gün yapacağı yemeği ya da işyerindeki bir sunumu düşünen ebeveyn şimdi ve burada çocukla birlikte olamıyor.

Çocuklar ise duygu kapanı; ebeveynin beden dilinden, ses tonundan o an kendisiyle olup olmadığını anlıyor. Bu durum birkaç kez tekrar ettiğinde çocuk kırıklığa uğruyor. Bir süre sonra ebeveyninden uzaklaşıyor, oyun tekliflerini reddediyor ve çocuk pasif agresif davranışlar sergiliyor. İlgi ve sevgiyi beklediği şekilde alamayan çocuk temin edemediği ihtiyaçlarını farklı ortam ve kişilerde arıyor.

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak Bilinçli Rol Model Olmayı Gerektirir

Günümüz ebeveynleri medya kullanımı göz önünde bulundurulduğunda 3 gruba ayrılmaktadır. Medya odaklı ebeveynler günlerinin büyük bir bölümünü medya araçları karşısında geçirmektedir. Bu ebeveynlerde günün yaklaşık 11 saati ekran karşısında geçmektedir. Dolayısıyla yemek yerken, ailecek sosyalleşirken, iş yaparken ya da dinlenirken ekrana maruz kalmaya devam ederler.

Ortalama medya kullanan ebeveynler ise günde 4-5 saatlerini ekran karşısında geçirirler. Bu aileler medya merkezli ailelere göre ekran kullanımını daha denetimli hale getirmektedirler. Ancak yine de ekran karşısında geçen zaman onlar için keyiflidir.

Sınırlı medya kullanıcısı ebeveynler ise ekran karşısında ortalama 1-2 saat geçirmektedir. Bu da onların ekran odaklı olmadığını ve günlerinin büyük çoğunu ekran dışı etkinlik ve uğraşlarla geçirdiğini göstermektedir. Dijital çağda ebeveyn olmak zamanın farkına varılmaksızın geçmesini sağlayan dijital kaynakları bilinçli kullanabilmeyi gerektiriyor.

Zamanı verimli geçirmek için ebeveynlerin çocuklarla birlikte teknolojiden uzak etkinlikler yapmaya özen göstermesi gerekiyor. Ancak bunu yapabilmek için ilk önce kendileri ekran kullanımına ayırdıkları zamanı denetlemelidir. Çocuklar en iyi model alarak öğrenirler. Ebeveynlerinin televizyon, tablet, telefon karşısında saatlerce vakit geçirdiğini gören çocuğun dijital kullanımını kısıtlamak kolay değildir.

Ebeveynlerinin elinde sürekli telefon gören çocuk için telefon ilgi çekicidir. Ebeveyninin elinde sürekli kitap gören bir çocuk için ise kitap daha ilgi çekicidir. Hayat Boyu Başarı İçin Çocuklarınıza Okumayı Sevdirin yazımız çocuklarınıza okuma alışkanlığı kazandırmanıza yardımcı olabilir.

Öyleyse ailelerin kendi dijital kaynaklarını ve bu kaynaklara ayırdıkları zamanı düzenlemesi gerekir. Ebeveynleri aynı düzeni çocuklarının kullanım alışkanlığı üzerinde de yeniden sağlaması gerekir.

Ancak dijital kaynakları yasaklamak ya da herhangi bir açıklama yapmadan çocuğu ekrandan uzaklaştırmak çözüm değildir. Dijital çağda ebeveyn olmak çocuğa ekran karşısında geçireceği vakit yerine yine keyif alabileceği alternatifler sunmayı gerektiriyor. Günün hangi saatlerinde ve ne kadar süreyle dijital kaynakların kullanılabileceği çocuğa en başından söylenmelidir. Sınırların belirli olması, bilinçli rol model olunması ve alternatifler sunulması çocuğunda bilinçli farkındalık kazanmasını sağlayacaktır.

Dijital Kaynaklar ve Dijital İçeriklerle İlgili Bilgi Edinin

Ebeveynlerin çocuklarını dijital kaynaklarla tanıştırmadan önce hangi yaşta ne tarz içerikler izlenebileceğini araştırması gerekir. İçeriklerin yaşa uygunluğu, kalitesi ve eğiticiliği değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme sadece izleyeceği film ve çizgi diziler için değil oyunlar ve dijital aktiviteler için de yapılmalıdır. Çocuğun hangi yaşta hangi kaynakları ne kadar süreyle kullanabileceği de öğrenilmelidir.

Bazı oyunlar çocuklar görsel-işitsel dikkat sürelerini, aritmetik becerilerini, dil gelişimlerini geliştirmektedir. Ancak bu oyunlara fazla maruz kalmak olumlu kazanımların yerini pek çok gelişim alanında gerilemelere bırakabilmektedir. Bu nedenle dijital çağda ebeveyn olmak çocuklara sunulan teknolojik ürünler hakkında bilgili olmayı gerektirir.

Özellikle okul döneminde çocuğu olan aileler çocuklarının gelişimlerini destekleyecek dijital içerikler konusunda uzmanlardan destek alabilir. Dijital içerikleri belirlerken çocuğun baskın zeka alanı da değerlendirilmelidir. Bir çocuğun ilgisini çeken oyun, aktivite başka bir çocuğa sıkıcı gelebilir. Yine içeriklerin mutlaka çocuğun yaşına, gelişimine uygun olarak seçilmesi çocuğun olumsuz etkilenmemesi için önemlidir.

Çocuk zorlandığı bir oyunda hem ilgisini kaybedecek hem de başarısızlığın getirdiği yetersizlik duygusunu pekiştirmiş olacaktır. Tüm bunlar sağlandığında dijital çağda ebeveyn olmak çok daha kolay ve keyifli hale gelebilmektedir.

 

Read More

Dijital çağda öğrenci olmak Z kuşağı bireyleri için hiç kolay değil. Çünkü dijital çağ bu kuşağın doğrudan içine doğduğu çağ. Z kuşağı hayata gözlerini açtığı günden bu yana teknolojiyle ve dijital kaynaklarla birlikte büyüyor. Adeta el ele gelişiyor ve değişiyorlar. Dolayısıyla dijital dünya içerisinde büyüyen bu çocukların en iyi bildiği şey teknoloji ve dijital kaynaklar.

Onlar daha emeklemeden, konuşmaya başlamadan teknolojik cihazları kullanıyor dijital içeriklere maruz kalıyorlar. Öyleyse dijital çağda öğrenci olmak eğitimin, öğretimin ve öğrenme kaynaklarının da dijital çağa uyması gerekiyor. Sadece eğitim methodları ya da kullanılan kaynaklar değil, eğitim veren öğretmenler de dijital çağı yakalayabilmeli.

Eğitim, kullanılan kaynaklar ve eğitimciler dijital çağa ayak uyduramadığında dijital çağda öğrenci olmak zorlaşıyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Z Kuşağı İçin Neden Zor

Bilim ve teknoloji hızla ilerlese de henüz eğitim sistemimiz, eğitim kaynaklarımız dijital çağın hızını yakalayamadı. Nüfus ve eğitim alan öğrenci sayısının yüksekliği, ekonomik refah düzeyi eğitimde dijital kaynakların kullanılabilmesini sınırlandırıyor.

Özel okullar ve büyükşehir okulları bu konuda biraz daha iyi durumdalar. Ancak özellikle kırsal bölgelerde, sanayileşmenin olmadığı şehirlerde eğitim kaynakları yeterli değil. Dijital kaynakların sınırlı olması zaman yönetimi, dikkat süresi açısında bu öğrencilerin başarısına katkı sağlıyor. Fakat dijital öğrenme sistemlerinden mahrum kalmaları mevcut potansiyellerini göstermelerinin önüne geçebiliyor.

Öğretmenlerin dijital çağ yaşı da öğrenmeyi etkiliyor. Dijital çağ yaşı ne demek? Genç öğretmenler teknoloji ve dijital kaynakları kullanma konusunda daha yatkın olabiliyorlar. Ancak teknolojinin içerisine doğmayan, dijital kaynaklarla büyümeyen Z kuşağı dışında kalan diğer kuşaklar bu konuda zorlanabiliyorlar. Tabi burada asıl belirleyici olan öğretmenlerin hangi kuşağa ait olduğu değil.

Emekliliğine yaklaşmış bir öğretmen de pek tabi ki dijital kaynakları kolayca kullanabilir. İşte dijital çağ yaşı da bu noktada devreye giriyor. Teknoloji ve dijital kaynaklarla ilgilenilen süre kişinin dijital yaşını belirliyor.

Dijital çağa geçiş döneminde doğmuş bir birey imkansızlıklar ya da ilgi eksikliği nedeniyle dijital alanda kendini geliştirmemiş olabilir. Daha ileri yaşlarda biri ise teknolojiyle geç tanışmasına rağmen ilgisi ve merakı sayesinde kendini geliştirebilir. Dolayısıyla dijital çağda başarılı öğrenciler yetiştirebilmek için dijital çağı yakalamış öğretmenler gerekiyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Akademik Başarı İçin Pek Çok Alanda Özveride Bulunmayı Gerektiriyor

Günümüzde hala sınavlar kağıt kalem ile yapılıyor. Dolayısıyla dijital çağda öğrenci olmak dijital alışkanlıklara rağmen geleneksel bilgi ölçme yöntemlerine uyum sağlamayı gerektiriyor. Bunu başarmak kolay olmasa da başarılı olmak isteyen öğrencilerin bu uyum için çabalaması gerekiyor.

Sadece sınavlar değil derslerin de büyük bölümü dijital kaynaklarla sürdürülmüyor. Eğitim de henüz hala yeterince interaktif değil. Oysa bu dönemin öğrencilerinin dikkatlerini sürdürebilmesi için interaktif anlatıma ihtiyacı var. Tüm bu eksiklikler nedeniyle dijital çağda öğrenci olan bireylerin dikkat sürelerini geliştirmeye ihtiyacı var. Aksi halde derslerde kolaylıkla dikkatleri dağılabilir, okuduklarını ya da dinlediklerini takip etmekte zorlanabilirler.

Bunu yapabilmek için dijital kaynakların kullanım sürelerini düzenlemek gerekiyor. Yine dijital kaynaklar kadar kitap, dergi, defter gibi matbu kaynakların kullanımına da önem verilmeli.

Sosyal medya, oyun konsolları, ilgi çeken internet sayfaları keyifli vakit geçirmenizi sağlıyor. Ancak kimi zaman dijital kaynaklarla geçirdiğimiz zamanın büyüklüğünün farkına varamıyoruz. Zamansa en değerli kaynağımız. Zamanı verimli kullanmaya özellikle öğrencilik yıllarımızda çok ihtiyacımız var. Çünkü bu yıllar sadece eğitim aldığımız, yeni bilgiler edindiğimiz yıllar değil. Öğrencilik yıllarımız aynı zamanda yaşam standartlarımızı belirleyecek kariyer gelişimimize yatırım yaptığımız yıllardır.

Dijital Kaynakları Bilinçli ve Verimli Kullanmak Başarıyı Destekliyor

İnternet ve teknoloji ile aranıza mesafe koymanız güç olabilir. Ancak bu kaynakları daha bilinçli ve işlevsel şekilde kullanabilirsiniz. Online eğitimlere katılabilir, zorlandığınız derslerle ilgili videolar izleyebilirsiniz. Online deneme sınavlarına katılabilir performansınızı gözlemleyebilirsiniz. Arkadaşlarınızla online birbirinize iyi olduğunuz konularda ders anlatabilirsiniz. Mesajlaşmalarınızda soru cevaplar yapabilir, sohbet ederken öğrendiklerinizi pekiştirebilirsiniz.

Dijital çağda öğrenci olmak hareketsizliği de beraberinde getiriyor. Özellikle pandemi sürecinde çok fazla evlerde kaldık ve dijital kaynaklarla geçirdiğimiz süre de artı. Çünkü eğitim de online ilerliyor. Evde zaman geçirecek yeterli aktivite alanımız olmadığı için hareketsiz ve ekran karşısındayız. Ancak hem bilişsel hem fiziksel gelişim çağında olmanız hareket etmenizi gerektiriyor.

Fiziksel egzersiz yapan, temiz havada yürüyen, nefes çalışmaları yapan öğrenciler negatif enerjilerini kolaylıkla atıyorlar. Uyku ve beslenme düzenine dikkat eden, egzersizi de hayatından eksik etmeyen çocuklar çok daha kolay öğreniyor ve daha başarılı oluyorlar.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceğini Bilmeyi Gerektiriyor

Dijital çağda öğrenci olmak kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemeyi gerektiriyor. Hedef belirleyebilmek ise bireyin kendini iyi tanımasını, ilgi ve beceri alanlarını keşfetmesini gerektiriyor. Ayrıca bireyin sosyo-ekonomik koşullarını da göz önünde bulundurması gerekiyor. Bulunduğumuz yüzyılda kariyer fırsatları ayağımıza gelmiyor. Çok iyi eğitimlerle bezenmiş, olağanüstü özgeçmişler dahi işverenlerin dikkatini çekmeyebiliyor.

Gelecekte bu rekabet daha da artacak ve iş bulmak zorlaşacak. Kariyer fırsatlarını yakalayabilmek için iyi bir eğitimin dışında, doğru mesleği seçmek, kişisel ve mesleki gelişime önem vermek gerekiyor.

Bu noktada öğrencilerin geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmesi gerekiyor. Bu bilgi sayesinde hedefledikleri mesleğin gelecekteki potansiyelini değerlendirmiş oluyorlar. Kolay iş bulabilir miyim? Mesleğimde yükselebilir miyim? Kariyer fırsatlarını yakalamak için şimdiden neler yapabilirim? Sorularının olası yanıtlarını değerlendirmiş oluyorlar. Kimi zamanda öğrencinin mesleki hedefi gelecekte rolü olmayacak bir mesleğe yönelik oluyor. Bu durumda da öğrenciye hedefiyle paralel niteliklerde yeni hedefler ve meslek planları çıkarılabiliyor.

Dijital Çağda Öğrenci Olmak Kariyer Danışmanlığı ile Çok Daha Kolay

Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Dijital çağda öğrenci olmak artık çok daha bilinçli kariyer hedefleri belirlemeyi gerektiriyor. Stratejik yetenek yönetimi ile uyguladığımız kariyer danışmanlığı bulunduğunuz çağın beklentilerini karşılamanızda size destek olacaktır. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir kariyerinize bilinçli yön verebilirsiniz.

Read More

Dikkat çeken bir Cv hazırlamak mülakatlara davet edilme olasılığını artırıyor. Özgeçmiş hazırlarken verdiğiniz bilgilerin çeşitliliği ve kalitesi ise işe alım sürecinizi olumlu etkiliyor. Ancak etkili bir özgeçmiş hazırlamak çokta kolay değil. Özgeçmişinizin etkileyici olabilmesi için bilgi, ilgi, beceri ve yetkinlik alanlarınızın yeterince donanımlı olması gerekiyor.

Başarılı bir özgeçmiş hazırlamak işe alım için gerekli olan ilk basamaktır. Unutulmamalı ki Cv’niz başvuru yaptığınız yere sizden önce ulaşacak. Dolayısıyla Cv’nizi değerlendiren kişilerde iyi biz izlenim bırakabilmeniz için iyi bir Cv’ye ihtiyacınız var. Çağımızın en genç bireylerini kapsayan Z kuşağı cv hazırlama konusunda oldukça yaratıcı.

Yazılı bir özgeçmişten ziyade artık gençler videolu başvurular yapıyor. Pek çoğunun LinkedIn, youtube gibi networklerini geliştirebileceği hesapları var. Bu hesaplar aracılığı ile ilgi ve beceri alanlarına yönelik kendilerini dijital ortamda ifade ediyorlar. Ancak etkili bir Cv’nin önemini henüz fark edememiş olan da pek çok genç ve yetişkin var.

Yazının devamında dikkat çeken bir Cv hazırlamak için kişisel ve mesleki gelişim önerilerine yer vereceğiz.

Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel Gelişim Önerileri

İşe alım sürecinde mesleki tecrübelerin ön planda olduğu düşünülür. Ancak adaylar arasında işe alım için ayırıcı etkiyi bireyin kişisel gelişimi belirlemektedir. Artık yeni mezunlar da dahil olmak üzere iş arama sürecindeki pek çok adayın cv’si akademik alanda donanımlıdır.

Mülakata davet edilmek için bitirilen üniversite, bölüm, bilinen diller önemlidir. Ancak mülakatta kişinin fark yaratabilmesi, diğer adayları eleyebilmesi için kişisel gelişimine de önem vermesi gerekiyor. Kişisel gelişim alanları Cv’de paylaşılırken mümkün olabildiğince başvurulacak ilanın beklentisini karşılayacak şekilde ifade edilmeli. Bu sayede iş veren Cv’yi değerlendirirken bireyin kişisel yetkinliklerinin organizasyona nasıl bir katkısı olacağını değerlendirebilir.

Dikkat çeken bir cv iş verenin ilk 20-30 saniyede ilgisini çekebilecek işlevselde içeriğinin olmasını gerektirir. Bu nedenle cv hazırlarken kronolojik sıradan ziyade iş veren neyi görmek istiyorsa o alanlar vurgulanmalıdır.

Ancak her zaman kişisel gelişim alanlarınızı ilanın beklentileriyle uygun hale getiremeyebilirsiniz. En başta da yeni mezunlar için bunu başarabilmek kolay değildir. Bu durumda profesyonelleştiğiniz kişisel gelişim alanlarınız varsa bunlara da CV’nizde yer verebilirsiniz. Özellikle de dereceleriniz, ödülleriniz varsa Cv’nizde paylaşmanız ilgi çekici olacaktır. Başvurulan işle alakası olmasa da kişisel gelişim alanınız iş verene uzun süre bir alana ilgi duyabildiğinizi gösterir.

İş veren için özgeçmişini değerlendirdiği aday bir yabancıdır. İlk etapta adaylar bir resim ve isim-soy isimden ibarettir. Özgeçmişte yer verilen bilgiler detaylandırıldıkça iş veren için aday daha anlamlı hale gelecektir. Kişisel gelişim gösterdiğiniz ilgi ve beceri alanlarınız iş verenin sizinle ilgili detaylı bilgi edinmesini sağlar. Bu nedenle ilgi, beceri ve yetkinlik alanlarınızı özgeçmişinizde belirtmekten çekinmemelisiniz.

Ancak üzerinden uzun yıllar geçmiş, becerilerinizin köreldiği faaliyet alanlarınıza özgeçmişinizde yer vermeyin. Aynı şekilde çok kısa süreli olan, henüz tutarlı bir şekilde ilgi göstermediğiniz alanları da yazmak için yazmayın. Aldığınız iki üç günlük kısa eğitimleri de pratikte kullanmıyorsanız özgeçmişinizde paylaşmamalısınız. Doldurmak için doldurulmuş bilgiler iş verende dikkat çeken bir cv olmaktan ziyade amatörlük izlenimi yaratacaktır.

Kişisel gelişim derken ne kastedilmektedir ve adaylardan ne beklenmektedir?

Kişisel gelişim kişilerin rutin çalışma alanları ve sorumlulukları dışında ilgilendikleri eğitim, etkinlik, performans alanlarından edindikleridir. Gelir elde etme amacı olmaksızın yapılan, keyif alınan uğraşlar olarak da değerlendirilebilir. Kişisel gelişim faaliyetleriyle bireylerin boş zamanlarını değerlendirmesi; duygusal, bilişsel, sosyal ve davranışsal becerilerini geliştirmesi amaçlanır.

Kişisel gelişim alanları kulüplere katılmak, spor, dans, sanatla ilgilenmek, dijital içerik üretmek, fotoğrafçılık gibi örneklendirilebilir. Bu etkinlikler aracılığı ile bireyler boş zamanlarını verimli geçirmekle kalmaz farklı kazanımlar da elde ederler. En başta sosyal ilişkilerini ve iletişim becerilerini geliştirir, network elde ederler. Kişisel uğraşları sayesinde zamanı verimli kullanma, çok yönlü düşünme gibi iş hayatına etki edecek kazanımlar da elde ederler.

Dikkat çeken bir cv hazırlayabilmek için kişisel gelişim alanlarının etkili bir şekilde ifade edilmesi gerekir. İş verenler adaylardan kişisel gelişimlerine önem vermelerini beklemektedir. Bunu özgeçmiş üzerinden değerlendirebilmeleri için cv’de kişisel gelişim alanları iyi ifade edilmelidir. Yapılacak işin türüne göre adayın kişisel gelişim alanlarını işe katkı sağlayacak şekilde ifade etmesi de önemlidir.

Örneğin; sürekli seyahat gerektirecek bir işe başvuracak bir adayımız olsun. Adayın özgeçmişinde seyahat bloğu yazdığını paylaşması, özgeçmişine bloğun incelenmesi için link eklemesi dikkat çekici olacaktır. Seyahat her çalışanın kabul edeceği bir kriter değildir. Dolayısıyla seyahat etmeyi seven, bununla ilgili blog yazan bir aday seçim sürecinde öne çıkabilecektir.

Dikkat Çeken Bir Cv İçin İlgi Alanlarınızın Size Kattığı Farkındalığı İş Verene İfade Edebilmelisiniz

Kişisel gelişim alanlarımızı etkinliklerimiz, hobilerimiz, eğitimlerimizle anlatmaya çalışsak da kişisel gelişimden beklenen deneyimlerimizden kazandığımız farkındalıktır. İşverenlerin adaylardan bekledikleri ise daha duygu, davranış ve düşünce odaklı kazanımlardır. Aşağıda kişisel gelişimle elde edebileceğiniz kazanımlara yönelik örnekler bulabilirsiniz. Dikkat çeken bir cv hazırlamak için sahip olduğunuz bu ve benzeri kazanımları özgeçmişinize ekleyebilirsiniz.

  • Stresle başa çıkabilme
  • Zor insanlarla iletişim kurabilme
  • İkna becerisi
  • Zorlu çalışma koşullarına adapte olabilme
  • Analitik düşünme
  • Takım içerisinde verimli çalışabilme
  • Yaratıcılık
  • Özgüven ve öz değer geliştirme
  • Empati yapabilme
  • Krizi yönetebilme
  • Zamanı verimli kullanma
  • Dikkati sürdürebilme
  • Diksiyon
  • Etkili beden dili kullanımı

Kişisel gelişim alanlarınızdaki faaliyetlerin bu becerileri kazandığınızı iş verene ifade etmesi gerekir. Satranç oynamayı seven, bununla ilgili kurslara, müsabakalara giren birisi analitik yönünün güçlü olduğunu göstermiş olur. Gönüllü olarak kitap seslendirmesi yapan birisi için diksiyonunun iyi olduğu düşünülür. Sosyal sorumluluk projelerinde görev alan biri empati yönünü vurgulayabilir. Dijital platformlara kendi fotoğraf ve videolarıyla içerik üreten biri özgüvenini gösterebilir.

Bu örnekleri kendi ilgi ve becerilerinizden yola çıkarak olabildiğince uzatabilirsiniz. İş veren için önemli olan tek yönlü olmamanızdır. İş dışında da ilgi ve beceri alanlarınıza yatırım yapıyor olmanız iş verenler için önemlidir. Ancak bazı meslekler doğası gereği kişisel aktivitelere ayırdığınız zamanları kısıtlayabilir.

Özellikle sabit gün ve saatlerde müsait olmanızı gerektiren etkinlikleriniz varsa bazı işler için tercih edilmeniz zorlaşabilir. Sık seyahat gerektiren, mesaisi ve nöbetleri olan, esnek çalışma saatleri içeren işler sizin için uygun olmayacaktır. Böyle bir mesleğiniz varsa mutlaka ilgi alanlarınızı da çalışma koşullarınıza adapte etmelisiniz. Dikkat çekici bir cv hazırlamak için çoğu zaman göz ardı edilen bu koşulu dikkate almalısınız.

Dikkat Çeken Bir Cv İçin Mesleki Gelişim Neden Önemli?

İş dünyası artık yerinde duran, kendini yenilemeyen, geliştirmeyen çalışanlar istemiyor. Küreselleşme ile beraber ne şirketlerin ne de bireylerin gelişim için imkansızlıkları öne sürme opsiyonu kalmadı. Artık pek çok bilgiye ve gelişim fırsatına internet aracılığı ile erişim sağlanabiliyor. Uzaktan eğitim imkanı ile bugün Türkiye’de yaşayan biri dünyanın başka bir ülkesinden eğitim alabiliyor.

Teknolojinin, bilimin hızlı gelişimi kendimizi daha kolay geliştirebileceğimiz alanları da beraberinde getiriyor. Ancak bu gelişmeler bir yandan da istihdam oranlarımızın düşmesine neden oluyor. Artık pek çok işi bilgisayar programları, makineler yapıyor. Bu da İş arayan sayısına kıyasla işe alıma yönelik ihtiyacı düşürüyor. Tüm bunların sonucunda bireyler istihdam edilebilmek için kıyasıya rekabet ediyor, mesleki gelişime ciddi yatırımlar yapılıyor.

Bugün iki üniversite mezunu, çift dil bilen, iyi üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş gençler işsiz. İş verenlerin beklentilerinin çok üzerinde özgeçmişler uzun süredir iş arama sürecindeler. Bu nedenle günümüz koşullarında yerinde durana, kendini geliştirmeyene hayal ettiği iş fırsatlarının verilmesi mümkün değil. Mesleki gelişimin önemi de tam olarak burada karşımıza çıkıyor. Dikkat çekici bir cv için mesleki gelişim alanlarını yeterli yatırımın yapılması gerekiyor.

Dikkat Çeken Bir Cv İçin Mesleki Gelişim Önerileri

Mesleğinizi en iyi şekilde yapabilmeniz için mümkün olan en iyi üniversitelerden eğitim almaya çalışın. Eğitim hayatınızı en verimli şekilde değerlendirin. Üniversite döneminde networkünüzü geliştirin. Akademisyenlerinizle ilişkilerinizi iyi tutun ve mesleğinize olan ilginizi gösterin. Onlardan iş arama sürecinde size yardımcı olacak referans mektupları toplamaya çalışın.

Mesleğinizdeki gelişmeleri yakından takip edin. Ücretsiz eğitimler de dahil olmak üzere mesleğinize yönelik eğitimleri kaçırmayın. Mesleğinizle ilgili sempozyumları, kongreleri yakından takip edin. Konuşmacı olarak katılma olanağınız varsa katılın. Dikkat çeken bir cv hazırlamak için mesleki bilgilerinizin güncelliğini koruyabilmeniz gerekir.

Her yıl için en az bir staj tecrübeniz olsun ve mesleğinizin çalışma alanlarını daha öğrenciyken tecrübe edin. Staj yaptığınız alanlarda devam etme isteği duyarsanız mutlaka iş vereninizle irtibatınızı sürdürün. Çoğu kurum ihtiyaç halinde bünyesinde staj yapan adayları işe alım sürecinde öncelikli tercih etmektedir. Aynı şekilde staj yapacağınız alanların mesleki gelişiminize katkı sağlayacak donanımda olmasını da önemseyin.

Mümkün olduğunca mesleğinizde size yeni fırsatlar açabilecek dilleri öğrenmeye çalışın. Örneğin; bu meslekte kolaylıkla iş bulabilmeniz için İngilizce bilmeniz gerekiyorsa dilinizi ileri düzeye çıkarmaya çalışın. Başka bir ülkede sürdürebileceğiniz bir işiniz varsa ilk fırsatta o ülkenin dilini öğrenmeye başlayın. Mesleğinizi sürdürmek için ehliyet sahibi olma, spesifik bilgisayar programları kullanabilme gibi koşullar gerekebilir. Öğrencilik yıllarından itibaren bu ihtiyaçları tamamlamanız iş hayatına hızlı atılmanızı sağlayacaktır.

Sosyal medyayı ve network geliştirebileceğiniz sosyal ağları meslek odaklı kullanın. Mesleki bilgilerinizi paylaşabileceğiniz platformları aktif kullanmanız bilgi birikiminizi iş verene sunabileceğiniz bir portföy etkisi oluşturacaktır. Dikkat çeken bir cv hazırlamak için dijital dünya ile bağınızı koparmamaya özen gösterin.

Dikkat Çeken Bir Cv için Kariyer Danışmanlığı Alın

Öğrencilik yıllarınızdan başlayarak hayatınızın her döneminde kariyerinizi geliştirmek için danışmanlık alabilirsiniz. Kariyer danışmanlığı sayesinde sizin için ilgi, beceri, ihtisas alanlarınıza uygun kariyer planları oluşturulur. Bu planlar bugünün koşulları dışında gelecek 10,20,30 yılın kariyer fırsatları göz önünde bulundurularak hazırlanır. Bir anlamda alacağınız danışmanlık hizmetiyle size mesleğinizin geleceği, geleceğin de meslekleri gösterilir.

Aba psikoloji olarak kariyer danışmanlığının bireylerin mesleki gelişimlerindeki rolünü çok önemsiyoruz. Siz de kariyerinizi önemsiyor ve rekabet koşulları içerisinde ön sıralarda yer almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Dikkat çeken bir cv hazırlayabilmek için bizimle iletişime geçtiğinizde güçlü ve gelişime açık yönlerinize odaklanırız. Zayıf yönlerinizin başarınızın önünde engel oluşturmaması için neler yapabileceğinize yönelik çalışmalar yaparız. Aba psikoloji olarak kariyer danışmanlığı sunarken Stratejik yetenek yönetimi ile kişiyi çok yönlü değerlendiririz. Sadece mesleki gelişiminize değil, mesleğinizden alacağınız doyum sayesinde hayat boyu elde edeceğiniz kazanımlara yatırım yaparız.

 

 

Read More

Çocukların ilgi ve beceri alanları erken çocukluk dönemi itibariyle gelişmeye başlar. Çocuğun bu alanlarda yetkinlik kazanabilmesi için ailelerin çocuklara deneyim kazabilecekleri çeşitlilikte oyun alanı sunması gerekir. Çünkü çocuğun gelişim alanları desteklenmezse ilgi ve beceri alanlarına yönelik potansiyeli zamanla kaybolacaktır.

İlgi ve beceri alanlarının zamanında ve doğru şekilde keşfedilmesi oldukça önemlidir. Bu alanlardaki kazanımlar okul öncesi dönemden başlayarak çocuğun öğrencilik ve meslek hayatına kadar etki eder. Sadece eğitim ve mesleği de etkilemez; sosyal hayat becerilerini, iletişim şeklini, yaşam standartlarını da belirler.

Aileler İçin Çocukların İlgi ve Beceri Alanları Neden Önemli?

Anne babalar için günden güne çocuklarının yeteneklerine yönelik ilgi ve farkındalık artıyor. Artık ebeveynler çok daha bilinçli ve sadece akademik eğitimin başarı için yeterli olmadığını biliyorlar. Bu nedenle çocuklarının yetenekli olduğu alanları görmek ve geliştirmek istiyorlar. Ancak ebeveynler çoğunlukla çalışıyor ve çocukla geçirebildikleri zaman daha sınırlı oluyor. Bu da yeterli gözlemi yapamadıklarını, gelişimlerini takip etmekte zorlandıklarını düşünmelerine neden oluyor. Aileler çocuklarının ilgi ve beceri alanları konusunda daha bilinçli yönlendirme almaya ihtiyaç duyuyorlar.

Kimi çocuklar için ilgi ve becerisi olan alana yönelim kendiliğinden gerçekleşiyor. Kimi çocukta ise çocuğun neye yeteneği olduğunu bulabilmek için çocuğa destek vermek gerekiyor. Eskiden ebeveynler ilgi ve beceri alanlarını keşfedebilmek için çocuklarını spor ya da sanat dallarına yönlendiriyordu. Şimdi ise çocukların yönlendirilebileceği alanlar çok daha geniş; sanat ve spor dallarındaki çeşitlilik artı. Hem de yeni ilgi ve beceri alanları ortaya çıktı; kodlama, robotik gibi.

Aileler için çocuklarının sağlıklı ve çok yönlü gelişimi, zamanlarını mutlu ve keyifli geçirmeleri çok önemli. Eskiden anneler çoğunlukla evde çocukla vakit geçiriyordu. Çocuklar kalabalık aileler içinde sosyalleşerek büyüyor ya da mahalle kültürü içerisinde akranlarıyla oyunlar oynuyordu. Şimdi ise mahalle kültürü kalmadı, kalabalık aileler çekirdek aileye döndü.

Çocuklar apartmanlarda, televizyon, tablet, telefon karşısında vakit geçiriyor, ihtiyaçları olan fiziksel ve duygusal boşalımı sağlayamıyorlar. Koşmaya, zıplamaya, hayal gücünü geliştirmeye, keşfetmeye ihtiyacı olan çocuklar için yeni yaşam düzeni çokta uygun değil. Aileler kendi çocukluklarından referans alarak çocuklarının imkanlar içerisinde yaşadıkları bu imkansızlığa üzülüyor.

Bu da çocuklarının ilgi ve beceri alanları ile daha yakından ilgilenmelerini pekiştiriyor. İlgi ve becerilerin keşfi için bol çeşitlilik içerisinde çocuğa deneyim imkanı sunulması gerekiyor. Ancak her ailenin bu çeşitliği sağlayabilecek bütçesi olmayabilir. Günümüzde bu alanlara yönelik ilgi artsa da maliyetler oldukça yüksek.

Çocukların İlgi ve Beceri Alanları Nasıl Ortaya Çıkarılır?

Öncelikle aileler her çocuğun kendine özel ilgi ve becerileri olduğunu ve fırsat verildiğinde geliştirilebileceğini unutmamalıdır. Hiçbir şeye ilgisi ya da becerisi olmayan çocuk yoktur. İlgi ve beceri alanları desteklenmeyen çocuk vardır. Çoklu Zeka modeline göre çocukların ilgi ve becerileri de baskın zeka alanlarına göre farklılaşmaktadır. Aileler çocuğun baskın zeka alanını tespit ederek ilgi ve beceri alanları açısından çocuklarını destekleyebilirler.

Zeka Alanına Göre İlgi ve Beceri Alanları Ortaya Çıkarılabilir

Çocukların baskın zeka alanı ilgi ve becerilerini keşfetmek için bize somut ipuçları verir. Bu nedenle çocuğunuzu oyun oynarken iyi gözlemlemeniz zeka alanını belirlemenizi kolaylaştırır. Çocuğun hangi oyuncakları seçtiği, oyuncakları oyun içerisinde nasıl kullandığı zeka alanı açısından belirleyicidir. Oyun çocuğun kelimeleridir, oyun çocuğun duygu ve düşüncelerinin ifadesidir. Dolayısıyla oyuncakları kullanış şekli çocuğun zekasının yansımasıdır.

Her çocuk bir arabayla ya da bebekle oyun oynar. Ancak farkı ortaya çıkaran oynayış şekilleridir. Bir çocuk araba ile oynarken onu parçalara ayırıp yeniden birleştirmeye çalışabilir. Tamirci olduğunu ve onu tamir ettiğini söyleyebilir. Başka bir çocuk arabaları ambulans, itfaiye aracı olarak düşünüp başkalarına yardım etmek için kullanabilir. Çocukların ilgi ve beceri alanları farklılaştıkça oynadıkları oyuncaklar aynı olsa bile oyun oynama şekilleri farklılaşacaktır.

Bir çocuk oyuncak bebeğini hasta olarak düşünebilir ve doktoru olarak onu iyileştirebilir. Başka bir çocuk oyuncak bebeğine kıyafetler tasarlayıp onu süsleyebilir. Kimi çocuklar ise Legolarla, yapbozlarla ilgilenmekten daha çok keyif alır. Başka bir çocuk el becerisi gerektiren oyunlara yönelir ya da oyuncaklarını farklı ritimler çıkarmak için kullanır.

Gardner’ın Çoklu Zeka Kuramına Göre İlgi ve Beceri Alanları Üzerinde Etki Eden 8 Zeka Bölümü Vardır;

Gardner’a göre çocuklar baskın olan zeka bölümlerine göre farklı ilgi ve beceri alanları sergileyebilirler. Bu alanlar;

  1. Mantıksal – Matematiksel
  2. Sözel – Dilsel
  3. Görsel – Mekansal,
  4. İçsel – Kişiye Dönük
  5. Sosyal – Kişiler Arası
  6. Müziksel – Ritmik
  7. Bedensel – Kinestetik
  8. Doğa

Sözel-dilsel zeka alanı kuvvetli olan bir çocuğun kelimelerle arası daha iyidir. Kelime haznesi akranlarına göre daha yüksektir ve kelimeleri kullanış biçimi de daha başarılıdır. Bu çocuklar kendisine söylenenleri ve dinlediklerini unutmazlar, oldukça iyi bir hafızaları vardır. Okumaya, yazmaya ve kitaplara ilgi duyarlar. Okuma-yazma bilmedikleri dönemlerde dahi kitapları eline alıp okuyormuşçasına hikaye anlatabilirler. Yazamasalar da kağıda karalamalar yapıp yazı yazdıklarını söyleyebilir, yazdıklarını size okuyabilirler.

Görsel zekaya sahip bir çocuk görerek çok daha kolay öğrenir. Bir şey öğretmek istediğiniz de en iyi ona göstererek öğretebilirsiniz. Sözel bilgilerdense gözlemleyerek edindiği bilgileri daha kolay öğrenir. Kitap okurken yazılardan çok resimler ilgisini çeker. Kitap seçerken hikayesi kadar görsellerinin de ilgi çekici olacağı kitaplar seçmek gerekir. İlgi ve beceri alanları dikkate alınarak yönlendirilen çocuklar daha mutlu ve başarılı olacaktır.

Bedensel zekaya sahip bir çocuk dokunarak, bedensel olarak keşfederek öğrenir. Bu çocuklar her şeye dokunma ihtiyacı duyan, sürekli hareket eden, enerjisi yüksek çocuklardır. Kum oyunları, parmak boya, oyun hamuru gibi dokunarak kendilerini ifade edebilecekleri materyaller bu çocuklar için uygundur.

Anne Babalar Çocukla Oyun Oynayarak Çocuklarının İlgi ve Beceri Alanlarını Keşfedebilirler

Çocuklarla oyun oynarken ya da oyunlarını izlerken iç dünyaları, ilgi ve beceri alanları hakkında çokça bilgi edinebilirsiniz. Aslında zeka alanını belirlerken dikkat etmeniz gereken noktalar beraber oyun oynarken de geçerlidir. Birlikte oynarken müdahale etmeden oyununa dahil olun. Hangi oyuncakları seçiyor, oyuncaklarla ne tarz oyunlar kuruyor dikkat edin. Sizi oyuna nasıl dahil ediyor, size nasıl rol ve sorumluluklar veriyor gözlemleyin. Çocuğunuzu izlerken şu soruların cevaplarını bulmaya çalışın;

  • Oyun oynarken sıklıkla hangi oyuncakları tercih ediyor ve onlarla ne tarz aktiviteler yapıyor?
  • Uzun süre sıkılmadan vakit geçirdiği oyuncaklar, aktiviteler neler?
  • Oyun oynamadığı zamanlarda neler yapıyor, nelerle ilgileniyor?

Seçenek Çeşitliliği İlgi ve Becerileri Bulmaya Yardım Ediyor

Çocukların ilgi ve beceri alanları onlara yeterince çeşitlilik sunarak belirlenebilir. Çocuğunuzun sanata, spora, bilime, sosyal alanlara ilgi ve becerisi olabilir. Ancak bu alanların her biri kendi içinde ayrı ayrı dallara bölünür. Bir çocuğun spora ilgili olmasını bulmak yeterli değildir. Hangi spor dalına ilgi ve becerisi var önemli olan bunu bulabilmektir.

Atletizm ile spor alanına giriş yapan bir çocuğun keyif almaması spora ilgisi olmadığı anlamını taşımamalıdır. Çocuğun yine spor içerisinde yüzme, voleybol, basketbol, tırmanma, cimlastik gibi farklı alanlara da ilgisi olabilir. Bunu tespit edebilmek için çocuğu olabildiğince çok farklı dallarda tecrübe edinmeye yönlendirmek gerekir.

Kurstan kursa, etkinlikten etkinliğe koşmak aileler için de çocuklar için de zor olabilir. Bu hem zaman, emek hem de maddiyat gerektirecektir. Ancak çocuğun zeka alanı tespit edildiğinde, becerileri, ilgi alanları takip edildiğinde yönlendirme daha kolay olacaktır.

Bazen aileler çocuklarını kendi ilgi ve beceri alanlarına göre yönlendirmeye çalışabilmektedir. Kendi keyif aldığı faaliyetlerden çocuğunun da keyif alabileceğini düşünmeleri normaldir. Ancak zekanın önemli bir bölümü kalıtımsal olsa da herkesin ilgi ve beceri alanı özneldir.

Önemli olan sizin tercihleriniz değil onun tercih ettiği ilgi ve beceri alanlarının değerlendirilmesidir. Kendi ilgi ve becerilerini deneyimleyebilen bir çocuğun geleceğe yönelik kazanımları da büyük olacaktır.

Çocukların İlgi ve Beceri Alanları Keşfedilirken Özgürlük, Sorumluluk ve Seçim Hakkı Verilmesi Gerekiyor

Çocukların ilgi ve beceri alanları keşfedilirken doğru tespitler yapabilmek için onlara özgürlük tanınmalıdır. Hata yapmasına müsaade edilmeli, oynamak istediği oyun ve oyuncakları seçmesinde fırsat tanınmalıdır. Çocuklar deneye yanıla, düşe kalka öğrenir.

Yanında olmanız, ihtiyaç duyduğunda ve talep ettiğinde destek vermeniz kendini güvende hissetmesi için önemlidir. Ancak müdahaleler ve kısıtlamalar ilgi ve beceri alanlarını bulmalarını engelleyecek ve baskılayacaktır. Çocuklara özgürlük tanımak özgüvenlerini geliştirmelerine de destek olacaktır.

Çocuklar ilgi ve beceri alanları ile uyumlu sorumluluklar almaktan daha çok keyif duyarlar. Çocuğunuzun kolayca sorumluluk aldığı, görev gibi değil de oyun gibi yerine getirdiği sorumluluklarını gözlemleyin. Hatta bu tespitlerinizi not almanız da ilgi ve becerileri belirlemekte yararlı olabilir. Sorumluluk becerisi keyif alınan alanlarda kazanılmaya başlandığında farklı alanlara yönelik sorumluluk geliştirmek daha kolay olacaktır.

Çocuklara seçim hakkı sunulması karar verme becerilerini geliştirmek için önemlidir. Çocuklar oynayacağı oyun ve oyuncakta dahil olmak üzere kendileriyle ilgili her konuda karar verebilmeye yönlendirilmelidir. Karar verebilen, fikirlerini özgürce ifade eden çocuklar daha girişken, özgüvenli ve özdeğeri yüksek bireyler olacaktır.

Aileler Çocukların İlgi ve Beceri Alanları İçin Stratejik Yetenek Yönetimi Desteği Alabilirler

Aileler çocuklarının ilgi ve beceri alanlarını gereken özveri, çeşitlilik ve zamanı ayırsalar da tespit edemeyebilirler. Bazı çocukların mizaç özellikleri ilgi ve beceri alanlarının belirlenmesini zorlaştırabilir. Ya da aile çocuğun kararlarına, yönelimlerine fırsat tanımakta zorluk yaşıyor, istemeden müdahale ediyor olabilir. Aynı şekilde ailelerin çocuklarıyla ilgili beklentileri çocuğun potansiyelinin dışında kalabilir. Ailenin gerçek dışı beklentisi ilgi ve beceri alanlarının fark edilmesini zorlaştırabilir.

Kimi zaman aileler çocuklarını kendi çocukluklarında deneyimlemek isteyip de deneyimleyemedikleri alanlara yönlendirir. Bu da çocuk için doğru bir yönlendirme değildir; keyif almamasına ve mutsuz olmasına neden olacaktır. Dolayısıyla aileler çocuklarını yönlendirirken objektif olmakta zorlanabilir. Çocuğun ise kendisi için en iyisini gerçekleştirebilmesinde objektif bir yönlendirmeye ihtiyacı olacaktır.

Çocuğun ilgi ve beceri alanları doğru tespit edildiğinde okul öncesi dönemden başlayarak performansında yükseliş olacaktır. Doğru yönlendirme sayesinde çocuk eğitim hayatında, meslek yaşamında ve sosyal ilişkilerde de daha başarılı olacaktır. Çocuğun meslek seçimini ilgi ve beceri alanına göre yapması kolaylaşacaktır. Bu seçim çocuğun mesleğinden keyif almasını, daha kaliteli işler ortaya çıkarmasını sağlayacaktır.

Çocukların ilgi ve beceri alanları keşfedildiğinde tüm hayatına etki edecek bir farkındalık kazanılmış olur. Eğer bu keşif sürecinde ebeveynler olarak zorlanıyor ya da tespitlerinizin doğruluğundan emin olamıyorsanız destek alabilirsiniz.

Aba psikoloji olarak stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı veriyoruz. Bu yöntemle çocukların ilgi ve beceri alanları belirleniyor, kariyerlerine çocukluk yıllarından itibaren başarıyla yön vermeleri destekleniyor. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Yazılarımızı paylaştığımız Blog sayfamızdan ve Youtube kanalımızdan da içeriklerimizi takip edebilirsiniz.

 

Read More

Ebeveynler Çocuklarının hayat boyu başarı elde edebilmesi için ilk önce çocuklarına okumayı sevdirmelidir. Çocukların öğrencilik yıllarından başlayarak akademik ve mesleki hayatlarında başarılı olabilmesi için okuma alışkanlığı edinebilmesi gerekir. Bu nedenle anne ve babalara sıklıkla “Çocuklarınıza Okumayı Sevdirin” demekteyiz.

Okuma sevgisi yani kitap okuma alışkanlığı bireylerin erken yaşlardan itibaren kazanması gereken bir beceridir. Çünkü hayat boyu başarı için kazanılması gereken en önemli beceri okuma alışkanlığıdır. Hangi bölümü seçerseniz seçin, hangi mesleğe yönelirseniz yönelin hayatınız boyunca okuma alışkanlığının faydalarını görebilirsiniz.

Okuma alışkanlığı öğrencilik yıllarında derslerde daha başarılı olmaya yardım eder. Böylece öğrenciler okuduğunu daha kolay anlar, dersleriyle ilgili okuyarak daha fazla bilgi edinirler. Sınavlarda okuma alışkanlığı olan öğrenciler okuma alışkanlığı olmayanlara oranla daha hızlı okurlar ve okuduklarını daha çabuk anlarlar.

Meslek hayatında da iyi bir okur olarak mesleki gelişmeleri yakından takip edebilirler. Kelimeleri mesleğinde daha iyi kullanır kendilerini çok daha başarılı ifade edebilirler.

Kitap okuma alışkanlığı iyi bir okur olmayı da sağlar. Sadece ilgiye ve mesleğe yönelik değil gündeme dair konularda da iyi bir okuyucu olmayı sağlar. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilir ve fırsatları ya da riskleri daha kolay değerlendirebilirler. Hayat boyu başarı için okuma alışkanlığı ne kadar erken kazanılırsa etkisi o kadar fazla olacaktır.

Elbette çocuklar okumayı sökmeden kitap okuyamazlar ama kitap okuma alışkanlığını çok küçük yaşlarda kazanabilirler. Her döneme uygun kitaplar bulunmaktadır.

Hayat Boyu Başarı İçin Çocuklara Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılabilir?

Aileler çoğunlukla eğer ilgileri varsa çocuklarının okuma sevgisini kendiliğinden kazanacağını düşünürler. Oysa erken çocukluk döneminde çocukların tüm ilgi ve beceri alanları ailenin bilinçli yönlendirmeleri ile güçlenir. Dolayısıyla okuma sevgisi ve alışkanlık kazanımı için aileye önemli bir rol düşer.

Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için çocuklara öncelikle kitapları sevdirmek gerekir. Sevilmeyen, zoraki yapılan hiçbir etkinlik çocukta ilgi uyandırmaz. Aileler çocuklarının okuma ilgilerini geliştirebilmek için farklı içeriklerde kitaplar temin etmelidir. Kitapların çocuğun yaşıyla uyumlu olması ilgisini çekebilmesi için oldukça önemlidir. Ailelerin çocuklarına alışkanlık kazandırabilmek için kendilerinin de bu alışkanlığı edinmesi gerekir. Çocuklar en iyi rol model alarak alışkanlık geliştirirler.

Evde okuma saatleri yapmak, uyku öncesi kitap okuyarak günü sonlandırmak çocuk için keyifli olacaktır. Okunacak kitapları seçerken çocuğun karar vermesini desteklemekte kitaplara duyacağı ilgiyi artıracaktır. Kitap üzerine sohbet etmek, resimlerini değerlendirmekte kitap okuma sürelerini eğlenceli bir aktiviteye dönüştürecektir. Kitaplar çocuğun ilgisini çekmediğinde farklı içerikte kitaplar denenmelidir.

Kitap okuma saatleri çocukla ebeveyni arasındaki duygusal bağı da güçlendirecektir. Hayat boyu başarı için ebeveynle güvenli bağ kurma kitap okuma alışkanlığından çok daha önceliklidir. Bu nedenle düzenli olarak çocukla birlikte kitap okumaya zaman ayırılmalıdır.

Okuma Alışkanlığı Kazanmanın Çocuk İçin Faydası Nedir?

Okuma alışkanlığı geliştirmek çocuğun bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişimine katkıda bulunur. Kitaplar sayesinde çocuğun yaratıcılığı gelişir. Dikkat süresi uzar, kelime hazinesi genişler. Kitap okumayı seven bir çocuk edindiği gelişmiş dil becerisi ile kendini çok daha iyi ifade eder. Çocuğun hayal gücü kitaplar aracılığı ile gelişir. Farklı dünyalara misafir olur, hiç bilmediği tecrübeleri kitaplar aracılığı ile deneyimler.

Duygularını kitaplar aracılığı ile tanır, kabullenir ve duygusal boşalım yaşar. Bazı kitaplar ise bilgi odaklıdır ve çocuğun bilgi birikimine katkı sağlar. Çocuklar doğayı, tarihi, dünyayı, meslekleri ve benzeri kitaplarla öğrenebilirler.

Çocuk kitaplar aracılığı ile tanıştığı karakterler üzerinden kendini tanır, anlamlandırır. Sadece kendini değil başkalarına yönelik farkındalığını da geliştirir, empati kazanır. Çocuk kitap aracılığı ile sorumluluk almayı, dürüstlüğü, yardımlaşmayı, çalışkanlığı ve daha fazlasını öğrenir. Çocuk doğru ve yanlışları ayırt etmeyi, neden-sonuç ilişkisini kurmayı da yine kitaplar sayesinde öğrenecektir.  Hayat boyu başarı için özellikle empati, sorumluluk becerisi ve neden sonuç bağını kurabilme önemlidir.

Kitaplar sayesinde çocuklar, farklı hayatlara misafir olur. Başka çocukların dünyasını ve yaşam koşullarını görür. Başka kültürleri, dilleri ve inançları tanır. Okuma sevgisi çocuklara kendisiyle aynı duygu, düşünce ve tutumlara sahip çocukları gösterir. Yalnız olmadığını, böyle hissetmesinin normal olduğunu anlamlandırmasına yardımcı olur. Mutlu sonlar çocuğun zorluklarla başa çıkarken çabasının sonucunda kazanımının olacağı inancını aşılar.

Ancak her zaman mutlu sonla biten kitaplar okunmamalıdır. Kıssadan hisse kendine pay çıkarabileceği, ders alabileceği kitaplara da mutlaka okuma sürelerinde zaman ayırılmalıdır. Bu sayede çocuğun problem çözme becerileri gelişir. Kitap okumak çocuğun güvenli bir ortamda gerçek dünyaya hazırlanmasını sağlar.

Okuma sevgisi edinen bir çocuk için kitaplarla geçirilen vakit boş zaman etkinliği değildir. Çocuk okumaya yeterli ve düzenli şekilde zaman ayırmak ister ve bunu başaramadığında kendini eksik hisseder. Hayat boyu başarı için kitap okuma alışkanlığı önemli bir kişisel gelişim alanıdır.

Hayat Boyu Başarı İçin Okul Öncesi Dönemde Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılmalı?

“Ağaç yaşken eğilir” atasözü hayat boyu etkisini sürdürmesini istediğimiz her şey için geçerlidir. Bir çocuğa okuma sevgisi henüz okumayı bilmediği yıllardan başlayarak kazandırılabilir. Okuma sevgisini kazandırmak için çocuğunuzun anne karnında olduğu dönemlerden başlayarak kitap sevgisini filizlendirebilirsiniz. Anneler, babalar gebelik sürecinde bebeğe gün içerisinde sesli okumalar yapabilirler.

Doğumdan sonra gün içerisinde özellikle uyku vakitlerinde çocuğa ninniler söylenip masallar anlatılabilir. Biraz daha büyüyüp kitapları anlayabilir hale geldiğinde çocukla birlikte kitap okunabilir. Çocuk için ilk etapta önemli olan resimler olacaktır. Dikkat çekici görsellerle hikayeyi resimlerden keşfedebileceği kitaplar ilk olarak tercih edilebilir.

Çocukların dikkat süreleri kısadır ve dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle ilk aşamalarda kısa kitaplar seçilmelidir. Zamanla dikkat süreleri de gelişecek ve kitap okuma alışkanlığı bu gelişimi destekleyecektir. Hayat boyu başarı için kariyere yönelik temeller çok erken yaşlarda atılmalıdır.

Çocuğunuza kitap okurken ses tonunuzu, mimiklerinizi kullanmanız kitaba ilgisini artıracaktır. Kukla gösterileri ve oyuncak figürlerle hikayelerin canlandırılması da çocuğun ilgisini çekecektir. Çocuğun kitaba ilgisini sürdürmek için okuma sırasında sesinizin ritmini ve tonlamasını değiştirebilirsiniz. Sayfalar üzerinde sorular sorarak, kitabın devamında farklı neler olabileceğine yönelik beyin fırtınası yapabilirsiniz.

Çocuğunuz henüz konuşmuyor olabilir ancak konuşmuyor olması sizi anlamadığı anlamına gelmemelidir. Kitap okuyarak çocuğunuzun dil gelişimine de katkıda bulunursunuz. Kitaptaki renkleri, objeleri gösterebilir, isimlerini sesli olarak telaffuz edebilirsiniz. Henüz dile getiremese de neyin ne olduğunu öğrenmesinde ona büyük katkısı olacaktır.

Alışkanlık kazandırabilmek için her gün belirli saatlerde okumaya zaman ayırın. Kitap okurken çocuğunda kitabı tutmasına, sayfalarını değiştirmesine fırsat verin. Mümkünse gün içerisinde fırsat bulamıyorsanız bile uyku öncesinde mutlaka kitap okuyun.

Okul Döneminde Okuma Sevgisi Nasıl Kazandırılmalı?

Okul öncesi dönemde okuma alışkanlığı kazanmış bir çocuk için okul döneminde alışkanlığını sürdürmek kolay olacaktır. Üstelik okumayı öğreniyor olması kitaplara yönelik ilgisini de perçinleyecektir. Kitap sevgisi sayesinde çocuğun okumayı öğrenme süreci daha keyifli olacaktır. Üstelik çocuğun okuma kaygısı yaşama olasılığı da azalacaktır.

Okuma alışkanlığını örseleyen en büyük etkenlerden biri teknolojik aletlerin çocuğun kullanımına bırakılmasıdır. Okul çağına gelmesiyle beraber “artık büyüdü” düşüncesiyle aileler teknolojik cihazların kullanımına izin verebilmektedir. Ancak buradaki renkli dünya, uyaran çeşitliliği çocuğun dikkat süresini olumsuz etkileyecektir. Bilişsel gelişim, dikkat ve dil becerisi olumsuz etkilenecektir. Çünkü teknoloji aracılığı ile maruz kalınan içerikler tek yönlüdür.

Televizyon, tablet, telefon gibi cihazlarda interaktif içerikler çoğunlukla yoktur. Ayrıca çocuk bu kaynaklardan aldığı uyaranlara yanıt veremez. Çocuğun dil gelişimi, hayal dünyası, yaratıcılığı olumsuz etkilenir. Anne baba ile okuma sürelerinde geçirilen birliktelikte zamanla azalır. Teknoloji kullanımı denetlenmediğinde çocukların kitap sevgisi yaralanacak, onarılması güç hasarlar oluşacaktır. Hayat boyu başarı için dikkat dağıtıcı teknolojik uyaranlara çocukluk yıllarında olabildiğince az zaman ayırılmalıdır.

Kitapların ev içinde çocukların ulaşabileceği yerlerde olması oldukça faydalıdır. Mümkünse odalarında ya da evdeki bir kitap köşesinde çocuğun kitaplarına da alan açılmalıdır. Bu kitaplara olan heveslerini ve okuma sevgilerini artıracaktır. Kitap almak için kitapçıya birlikte gitmeli, farklı kitapları incelemesine ve kendi seçimini yapmasına izin vermelisiniz.

Kitap seçerken çocuğun seçim yapmasına fırsat tanımak önemlidir. Ancak doğru içerikler seçebilmesi için kitapları önce sizin değerlendirmeniz sonrasında birkaç seçenek belirleyip kararı çocuğa bırakmanız faydalı olacaktır. Çocuğunuzun farklı kültürleri tanımasını istiyorsanız dilimize çevrilen hikaye kitaplarına da kitaplığınızda yer vermelisiniz.

Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırmakta Zorlanıyorsanız Önerilerimizi Deneyebilirsiniz

Çocuğunuza kitap okuma alışkanlığı kazandırmakta zorluk yaşıyor olabilirsiniz. Daha önce ilgisi varken bu ilgiyi kaybetmiş ya da hiç ilgi göstermemiş olabilir. Bu ne kadar üzücü olsa da altında yatan nedenleri öğrenmek yeniden denemek için size ipucu verebilir. Aksi halde hayat boyu başarı için çocuğunuz önemli bir kaynağı kaybetmiş olacaktır.

Çocuğunun okuma alışkanlığı kazanamamasından üzüntü duyan ebeveynlere öncelikle kendi okuma alışkanlıklarını gözden geçirmelerini önermekteyiz. Eğer az kitap okuyor, kolaylıkla yarım bırakıyor, kitaplara ilgi duymuyorsanız çocuğunuzun sizi model alması olasıdır. Çocuğunuzla birlikte siz de kitap okuma alışkanlığı edinmek için çabalayabilirsiniz.

Birlikte kitap alışverişine çıkabilir ilginizi çekecek kitapları seçerek işe başlayabilirsiniz. Düzenli olarak okuma saatleri belirleyebilir, bu saatler içerisinde tüm aile bireyleri birlikte kitap okuyabilirsiniz. Okuduğunuz kitapları birbirinize anlatabilir, üzerine sohbet edebilirsiniz.

Okuma alışkanlığı kazandırırken zorlama, kıyaslama gibi çocuğunuzu olumsuz etkileyecek yaklaşımlarda bulunmamalısınız. Küçükte olsa çabalarını desteklemeniz kitaplara ilgi duymasını destekleyecektir.

Telefon gibi dikkati kolayca dağıtan uyaranlarla fazla vakit geçiriyorsa özellikle uyku saatlerine yakın kullanımı kısıtlayabilirsiniz. Hayat boyu başarı için dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek önemli bir kazanımdır. Okumayı sevebilmesi için ilgi alanları ile uyumlu kitaplar tercih etmesine fırsat tanımasınız. Örneğin karikatürleri, bilmece kitaplarını seven bir çocuk yaşıyla örtüşen içerikleri tercih edebilir. Bilimi seven bir çocuk bilim temalı kitaplar alabilir.

Okumayı öğrense de okuma seanslarınıza devam etmeniz önemlidir. Bir sayfayı onun başka bir sayfayı sizin okumanız gibi. Zamanla okuma alışkanlığı gelişecek ve okuma hızı artıkça bireysel okumalar yapmaya yönelik talebi de artacaktır.

Hayat Boyu Başarı İçin Okuma Alışkanlığını Engelleyen Riskleri Erkenden Belirleyin

Çocuğunuz tüm çabalarınıza rağmen okumaya ilgi duymuyor olabilir. Bunun altında yatan birden çok neden olabilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktiviye, özgül öğrenme güçlüğü bu nedenlerden bir kısmıdır. Okumaya yönelik performans kaygısı ya da korkuları da çocuğun okuma alışkanlığını etkileyebilir. Bu nedenle çocuğunuzun okuma alışkanlığını engelleyen fiziksel, bilişsel, psikolojik nedenlerin tespit edilmesi oldukça önemlidir.

Aba psikoloji olarak yaptığımız test, uygulama ve değerlendirmeler ile çocuğunuzun ilgi ve ihtiyaçlarını belirleyebilmekteyiz.  Hayat boyu başarı için önlem almayı ihmal etmemelisiniz. Erken teşhis ve müdahale için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More