Yurtdışı eğitim günümüzde pek çok gencin hayali. Lise ve üniversite çağındaki öğrenciler eğitim hayatlarına yurtdışı deneyimini katabilmek istiyor. Günümüz gençleri yurtdışında eğitim almanın kariyerlerine sağlayacakları fırsatların farkındalar ve ailelerde bu konuda daha bilinçli. Artık öğrenciler yurtdışına açılmak farklı dillerde, kültürlerde deneyim kazanmak istiyor. Bugün Türkiye’nin neresinde olursanız olun internet ve dijital kaynaklar aracılığıyla dünyanın herhangi bir noktasına erişebiliyorsunuz.

Artık bilgiye ulaşmada eşit kaynaklara sahibiz. Bu kaynakları nasıl kullanıp, değerlendirdiğimizse bireysel tercihlerimize göre değişkenlik gösteriyor. Kimi öğrenciler eğitim almak veya mevcut eğitimlerini sürdürmek için Avrupa’ya, Amerika’ya yöneliyor. Kimi öğrenciler lise, lisans, yüksek lisans, doktora programları için yurtdışını tercih ederken kimileri de dil okullarına yöneliyor.

Yurtdışında eğitimine devam edebilecek maddi, manevi imkanlara sahip olmayan veya bu eğitim modelini tercih etmeyen öğrencilerse uzaktan eğitim programlarına katılabiliyor. Özellikle pandemiyle birlikte uzaktan yurtdışı eğitim programları cazip hale geldi. Pandeminin ilk yılında ulaşımdaki engeller, ülkelere gelen giriş çıkış yasakları eğitim alanında alınan önlemleri etkiledi.

Pek çok eğitim kurumu eğitim kademelerinde değişikliğe gitme kararı aldı ve uzaktan eğitimler zorunlu olarak başlatıldı. Bu deneyim hem öğrenciler ve öğrenci adayları hem de eğitim kurumları için uzaktan eğitime bakış açısını değiştirdi. Akademik eğitimi sürdürebilecek düzeyde yabancı dil bilgisine sahip olan öğrenciler için uzaktan eğitim cazip hale geldi.

Alınacak eğitimin süresi, gidilecek ülke, eğitimin konusu, eğitim alınacak kurum eğitim deneyiminden alınacak verimi belirliyor. Eğitim alınan ülkede çalışma hayatına atılmak, çalışma ve oturma izni almak da mümkün olabiliyor. Bu durumda yurtdışı eğitim için ülke değiştirenlerin bir kısmı gittikleri yerde yaşamlarını sürdürme kararı da alabiliyor. Kimi öğrencilerse eğitimleri sonrasında edindikleri deneyimler, kişisel, mesleki ve kültürel gelişimin ardından ülkelerine geri dönüyor.

Her iki seçiminde kendi içerisinde kişiye sağladığı kişisel, sosyal, akademik ve profesyonel faydaları var. Ancak yurtdışında eğitim alan her bireyin aynı kazanımları elde edeceğini söylemek gerçekçi olmaz. Peki yurtdışında eğitim almanın kariyerimize, mesleki gelişimimize faydaları neler? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Anadil Düzeyinde Yabancı Dil Kullanımını Artırabilirsiniz

Yurtdışına dil eğitimi almak için gidecek olanların karşısına sıklıkla “Türkiye’de de İngilizce öğrenebilirsin, dil okullarına gidebilirsin.” Engeli çıkmaktadır. Evet yaşadığınız ülkede de farklı diller öğrenebilir, varsa kurslara, eğitim okullarına kayıt yaptırabilirsiniz. Hatta dil öğrenmek için özel ders alabilir veya online eğitim programlarına katılabilirsiniz. Ancak yurtdışında dil eğitimi almanın en büyük avantajı dersler dışında da yabancı dil kullanmaya ihtiyaç duyacak olmanızdır.

Anadili sizden farklı olan bir ülkede ihtiyaçlarınızı karşılamak, sosyalleşmek ve öğrenmek için ortak dile ihtiyaç duyarsınız. Bu dil çoğunlukla İngilizcedir. Ancak kimi ülkelerde halk anadiline çokça bağlıdır ve İngilizce konuşmaya da gönüllü değildir. Dolayısıyla gittiğiniz ülkenin dile bakış açısını gitmeden öğrenmek sizin için faydalı olacaktır. Halkın konuştuğu dil ile sizin öğrenmeye gittiğiniz dil aynıysa çok şanslısınız.

Hem okulda hem de günlük yaşamda bu dile bolca maruz kalacak ve kullanacaksınız. Böylece diliniz Türkiye’de alacağınız yabancı dil eğitimine kıyasla çok daha hızlı gelişecek. Üstelik anadile yakın düzeyde kelime hazinenizi geliştirebilir, o bölgenin aksanını kazanabilirsiniz. Yurtdışı eğitim için gidiş nedeniniz akademik eğitim almaksa zaten belli yabancı dil yeterlilik koşullarını karşılıyor olmanız gerekir.

Çoğu okul kabul koşulları arasında yabancı dil yeterlilik belgesi ister. Bu belgeleri alabilmek için ülkenizde dil sınavlarına hazırlanmanız ve katılmanız gerekir. Kabul alan öğrenciler yine de ilk yılı dil okulunda geçirebilirler. Kimi zamansa direk eğitime başlanabilmektedir.

Yabancı öğrenci kabul eden çoğu üniversitenin eğitim dili İngilizcedir. Ancak halk arasında kullanılan yerel dil ülkenin kendi ana dilidir. İngilizce bilmek akademik anlamda kolaylık sağlasa da zamanla ana dile yönelik de pratik kazanılabilmektedir. Bu sayede de yurtdışı üniversite eğitimi İngilizce dışında bir dilin daha edinimini kolaylaştırmaktadır.

Dolayısıyla yurtdışı eğitim deneyiminiz aracılığıyla anadil düzeyinde yabancı bir dil daha kazanabilirsiniz. Hatta eğitim dilinizle ülkenin anadili farklıysa üçüncü bir dili de öğrenme fırsatı bulabilirsiniz. AP Sınavı Yaklaşıyor: Sınav Başarısı için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Yaratıcılığınızı ve Vizyonunuzu Geliştirebilirsiniz

Yurtdışında üniversite eğitimi deneyimi pek çok açıdan yaratıcılığı ve üretkenliği desteklemektedir. Özellikle daha gelişmiş ülkelerde eğitim alan öğrenciler gördükleri, deneyimledikleri yenilikleri ülkelerine getirebilmektedir. Böylece ülkemizde henüz denenmemiş veya bilgisi yer almayan yenilikler hayata geçebilmektedir. Dolayısıyla yurtdışında alacağınız eğitim, yapacağınız staj kariyeriniz açısından yeni fikirlerin yeni ürünlere dönüşmesini sağlayabilir.

Yabancı bir ülkede eğitim, kariyer veya yaşam deneyimleriniz o ülkenin çalışma disiplininden, yaşam tarzından, kültüründen esintiler almanızı sağlar. Bu esintiler iletişim tarzınıza, çalışma felsefenize, disiplininize, hatta probleme ve çözüme bakış açınızı etkiler. Yurtdışı eğitim deneyimi aracılığıyla daha yaratıcı, yenilikçi ve vizyoner olabilirsiniz. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile Harika Mülakatlar Geçirebilirsiniz

Mülakatlar hem yeni mezunların hem de iş arayışında olan deneyimli adayların stres kaynağı. İstihdam oranlarının düşüklüğü ve işsizlik oranının fazlalığı üzerimizdeki kaygı yükünü artırıyor. Gençler büyük hayallerle başladıkları üniversite eğitimlerini gelecek kaygılarıyla tamamlıyor. Her yıl daha da zorlaşan iş bulma süreci adayların yetkinliklerini daha çok arttırma ihtiyacı duymalarına neden oluyor.

İyi bir üniversite diploması, nitelikli referanslar ve staj deneyimleri, en çok da yabancı dil bilgisi ve yurtdışı deneyimi fırsatları artırıyor. Pek çok kurum yıldan yıla globalleşiyor ve yurtdışına açılıyor. Aynı şekilde yabancı pek çok firmada her yıl ülkemize giriş yapıyor. Dolayısıyla her iki durumda da işverenlerin adaylardan iyi düzeyde yabancı dil beklentisi oluyor.

Yurtdışı seyahat gerektirecek pozisyonlarda yurtdışı eğitim deneyimi olanlar adaylar arasında öne çıkıyor. Yurtdışında yaşama deneyimi ve dil yetkinliği olan adayları tercih etmek işverenin elini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla uluslararası arenada rol bulan bir firmayla mülakat yapacaksanız yurtdışı deneyiminizin faydalarını çokça hissedeceksiniz. Bu sayede mülakat öncesinde ve anında duyduğunuz kaygı ve stres daha düşük olacak. Kendinizi daha iyi ifade edecek, olumlu beden dili kullanacaksınız.

Yurtdışı Eğitim ile Özgüveninizi Destekleyebilirsiniz

Yurtdışında alacağınız eğitimin özgüveninize doğrudan etkisi olabilir. Nasıl mı? Belki gittiğiniz ülkede alışana kadar adaptasyon güçlüğü yaşayabilir, kendinizi yalnız ve uzakta kalmış hissedebilirsiniz. Aslında bunu şehir dışında eğitim alan öğrencilerde sıklıkla hisseder. Ancak yurtdışında sadece bölgeye değil, insanlara, dile, kültüre de yabancı kalırsınız. Adapte olup uyum sağlayabilmek ise sizi güçlendirir.

Yurtdışında yaşamayı öğrenirken ve uyum sağlamaya çalışırken konfor alanınızdan çıkmış olursunuz. Yeni insanlar tanımaya, kültürü öğrenmeye, ülkeyi, bölgeyi, yaşam stillerini öğrenmeye çalışırsınız. Ulaşımdan, sağlık sistemine kadar pek çok alanda yeni bilgiler edinmeniz ve ülkenizden çok daha farklı sistemleri kavramanız gerekir. Bunlar kendi ülkenizde zorlanmadan yapabildiğiniz, zorlandığınızda kolayca destek bulabildiğiniz konulardır.

Dolayısıyla kullanmadığınız veya yeterince zorlanmadığınız konular olduğu için ülkenizde bu becerileriniz bir süre sonra rutin alışkanlıklara dönüşür. Yurtdışı eğitim deneyimi sırasında problem çözme beceriniz gelişir, stresle başa çıkmayı, kendi başınıza motive olmayı öğrenirsiniz. Sorumluluk alır, zorlukların üstesinden gelirsiniz. Tüm bunlar sizi ilk etapta zorlayabilir. Ancak ülkenize geri döndüğünüzde veya eğitim aldığınız ülkede yerleşik yaşama geçtiğinizde faydalarını çokça görürsünüz.

Tüm bu zorlu deneyimler baş etme becerilerinizi geliştirirken, özgüveninizin de gelişmesini sağlar. Yurtdışında Üniversite Eğitimi Alacak Gençler için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ile İstihdam Fırsatlarını Artırabilir, Çalışma Alanınızı Genişletebilirsiniz

Yurtdışında eğitim almanızın veya staj yapmanızın diğer avantajı ise çalışma alanınızın ve istihdam fırsatlarınızın artmasıdır. İstihdam fırsatlarını kaçırma nedenlerinin başında yabancı dil eksikliği gelmektedir. Dolayısıyla mesleki bilginiz, eğitim durumunuz, diplomanız ne kadar nitelikli olsa da yabancı dil eksikliğiniz sizi geri planda bırakabilir. Bu da sizi çoğunlukla yabancı dil beklentisi olmayan iş verenlerle sınırlı tutar.

Yurtdışında eğitim deneyimi ise yerli veya yabancı fark etmeksizin beklentilerinizi karşılayan tüm işverenlerle çalışabilme ayrıcalığı tanır. Aynı şekilde yurtdışı deneyimleriniz sayesinde kendi ülkenizle sınırlı kalmaksızın farklı ülkelerde de mesleğinizi sürdürebilirsiniz. Yurtdışında çalışma, oturma, vatandaşlık izni alabilir, yaşamınızı orada devam ettirebilirsiniz. Özellikle yenilikleri seven, yaşam alanını değiştirmek isteyen veya yurtdışında çalışma, yaşama arzusu olan bireyler için yurtdışı eğitim deneyimi fayda sağlayacaktır.

Özetle yurtdışında üniversite eğitimi almanın faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Yeni kültürlerle tanışır, kendi kültürünüzden farklı kültürleri öğrenebilirsiniz.
  • En az iki dil öğrenebilirsiniz.
  • Oturma ve çalışma izni alabilirsiniz.
  • Sınav koşulu aranmaksızın başka ülkelere geçiş yaparak eğitiminizi uzatabilirsiniz.
  • Hem okuyup hem çalışabilir, birikim yapıp eğitim masraflarınızı karşılayabilirsiniz.
  • Ülkenizde veya yurtdışında en iyi marka ve firmalarda kariyer fırsatı yakalayabilirsiniz.
  • Uluslararası düzeyde network edinebilirsiniz.
  • Daha kısa sürede eğitiminizi tamamlayıp iş hayatına atılabilirsiniz: yurtdışında pek çok lisans eğitimi 3 yılda tamamlanmaktadır.
  • Bulunduğunuz ülkenin vizesiyle komşu ülkeleri dolaşabilir hem okuyup hem dünyayı dolaşabilirsiniz.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim Fırsatlarını Değerlendirmek için Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Aba psikoloji olarak yurtdışında eğitim almak isteyen öğrencilerimizin eğitim hazırlıklarında, okul, ülke, yerleşim tercihlerinde destek veriyoruz. Kariyerlerini planlarken her bir detayı en ince şekilde değerlendiriyoruz. Yurtdışında eğitim almak isteyen danışanlarımıza bu işin mutfağında olan uzmanlarımızla destek veriyoruz. Kaliteli bir hizmet için özellikle üniversiteyi, akademik süreci ve tüm gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.

Çalıştığımız alanlar itibariyle özellikle eğitim konusunda tüm aşamaların sistematiğini kurarak öğrencilerimize gereken desteği sağlıyoruz. Eğitim yüksek öğrenim ve özellikle de öğrencilerin kendi bireysel stratejik yetenek yönetimine bakarak değerlendirme yapıyoruz. Uyguladığımız test, envanter ve klinik değerlendirmelerle danışanlarımız için en doğru tercihleri belirliyoruz.

Aba psikoloji olarak tüm bu hizmetleri sağlıyor ve danışanlarımıza tüm ihtiyaç konularıyla ilgili rehberlik ediyoruz. Dolayısıyla Aba psikoloji olarak stratejik iş ortaklarımızla beraber sahip olduğumuz deneyimli kadroyla kariyer planınızda yanınızdayız.

Yurtdışı eğitim deneyimi için motivasyonu ve potansiyeli olan gençlerimizin hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmak istiyoruz. Yurtdışında eğitimin doğru planlandığında kariyer gelişimine son derece önemli etkisi olduğunu tecrübelerimizle biliyoruz. Potansiyeli olan pek çok öğrenci yurtdışında eğitim almaya yönelik önyargı geliştirebilmektedir.  Önyargılar ise uluslararası anlamda başarı elde edebilecek nice gencin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır.

Siz de yurtdışı eğitim deneyimi edinmek istiyor veya karar vermek için uzman desteğine ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba Academy sayfamızdaki yazıları ve Aba Eğitim Youtube kanalındaki içerikleri de takip edebilirsiniz.

Read More

Etkili soru çözme teknikleri ile rekabet gerektiren ve süre kısıdı olan sınavlara hazırlık yapmak çok daha kolaydır. Çünkü sınavlarda hızlı okuyabilme, okuduğunu anlama, muhakeme, soru stillerini öğrenme sınav başarısı için gereklidir. Bu becerilerin gelişmesi ise belli tekniklerin öğrenilmesi ve sık sık kullanılması ile mümkün hale gelir. Böylece sınavda zaman daha verimli kullanılabilir ve zorlayıcı sorular daha kolay çözülebilir. Bu avantajlarsa bizi binlerce katılımcının önüne geçirebilir.

Biraz çaba ve zaman ayırarak kolayca öğrenilebilecek ve kullanılabilecek bu tekniklerse yeterince önemsenmemektedir. Lise, üniversite, dil, yurtdışı eğitim ve benzeri sınavlar öğrenciler için oldukça önemlidir. Hedefi, hayali ve başarma isteği olan her öğrenci için bu sınavlar önemli olduğu kadar zorlayıcıdır da.

Zorluğun nedeni ise uzun soluklu disiplin, özveri ve fedakarlık gerektiriyor olmasıdır. Sınava yüklenen anlam arttıkça öğrencilerin destek almak istediği kaynak arayışları da artmaktadır. Ancak çoğunlukla bu kaynakların da sınavların kendisi gibi elde edilmesi zor şeyler olduğu veya olması gerektiği düşünülür. Kolay, hızlı öğrenilebilen şeylerin başarıyı desteklemeyeceği veya yeterince işe yaramayacağı gibi hatalı bir inanış bulunmaktadır.

Etkili soru çözme teknikleri de bu hatalı inanışlardan biridir. Öğrenmesi kolay, kullanımı pratik ve işlevsel olan bu teknikler öğrenciler tarafından yeterince önemsenmez. Zorluk arayışı bu tekniklerin gölgede kalmasına neden olabilir. Oysa şans verdiğinizde, deneyip pratik yaptığınızda kısa sürede verim almaya başlayabilirsiniz. Bu teknikler size formüller öğretmez, ezber gerektirmez veya ders yükünüze yeni yükler eklemez.

Dilerseniz yazının devamına ilerleyerek kullanabileceğiniz teknikleri öğrenebilir, sınava hazırlık sürecinize bu teknikleri de dahil edebilirsiniz.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Neler?

Sınava hazırlık sürecinde konu anlatımı çalışılır ve eksik konular tamamlanır. Öğrenilen bilgilerin uzun süreli belleğe yerleşebilmesi için günlük, haftalık tekrarlar yapılır. Ve bu bilgilerin pekiştirilmesi için mümkün olabildiğince çok soru çözülür. Bu üç aşamadan herhangi biri atlanırsa sınava eksik hazırlanılmış olacaktır. Yeterince konu anlatımı çalışılmazsa sınavda bilmediğiniz sorularla karşılaşma olasılığınız artar.

Yeterince çok tekrar yapılmazsa çalıştığınız konuları özellikle de stres anında hatırlamakta zorlanırsınız. Yeterince soru çözülerek pratik yapılmazsa zaman kullanımında zorlanır, çeldirici sorularda ikilemde kalır, kolayca hata yapabilirsiniz. Dolayısıyla sınava hazırlık sürecinin bu üç adımı da çok önemlidir. Öğrenciler sıklıkla konu anlatımın veya tekrar yapmaksızın bol soru çözmeye çalışırlar. Etkili soru çözme teknikleri de yeterince bilinip kullanılmaz.

Dolayısıyla test kitapçıklarında sayısız cevapsız veya yanlış soruyla karşılaşırlar. Soruları yanıtlamakta zorlanmak veya yanlış yanıtlamaksa motivasyonu kırar. Başarılı olmayı istemek motivasyon için oldukça perçinleyicidir. Ancak sadece istemekle başarı elde etmek mümkün değildir. Hayaller ve hedefler ne kadar büyükse karşılığında verilecek emek de o kadar büyük olmalıdır. Yazının devamında size soru çözmeyi sevdirecek ve performansınıza etki edecek önerilere yer vereceğiz.

Aşağıdaki teknikleri kullanarak sınava hazırlık sürecinizi keyifli hale getirebilir, başarı ihtimalinizi artırabilirsiniz.

1.     Turlama Tekniği

Etkili soru çözme teknikleri olarak arama yaptığınızda karşınıza en sık çıkacak teknik turlama tekniğidir. Turlama tekniğinin mantığı sınav kağıdını elinize aldığınızda ilk turda en önce kolayca çözebildiğiniz soruları çözmenizdir. İkinci turda çok kolay olmayan ama yine de rahat çözebildiğiniz soruları çözmelisiniz. Üçüncü turda sizi biraz daha zorlayacak soruları bitirmelisiniz. Turları bu şekilde zorluk seviyelerine göre bölüştürmelisiniz.

En son tura çözmekte zorlandığınız ve çözüm yolunu bulmak için çok daha fazla zaman harcayacağınız soruları bırakmalısınız. Bu tekniğin amacı zamanınızı daha verimli kullanmanızı ve motivasyonunuzu sürdürmenizi sağlamaktır. Aksi halde soruları sırayla çözmeye çalışırsanız daha çok zaman var düşüncesiyle zor sorularda çokça vakit harcayabilirsiniz.

Süre azaldıkça zaman baskısı artacağı için çözümü kolay olan sorularda dahi hata yapabilirsiniz. Aynı şekilde kolay soruları çözmeye zamanınızda kalmayabilir. Böylece çok daha fazla net yapabilecekken sınav sonucunda hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

2.     Hızlı Okuma Tekniği

Hızlı okuma tekniği de etkili soru çözme teknikleri içerisinde yer almaktadır. Bu tekniği kullanabilir hale gelmeniz sınava hazırlık sürecinde ve sınav gününde çokça fayda sağlayacaktır. Hızlı okuma pratiğiniz sayesinde özellikle uzun paragraf ve mantık sorularını rakiplerinizden daha kısa sürede çözebilirsiniz. Ancak hızlı okuma becerisini geliştirirken mutlaka muhakeme ve yorumlama becerinizi de geliştirmelisiniz.

Bunu yapabilmekse çok okumak ve çok soru çözmekle mümkün olacaktır. Sınava hazırlık sürecinde öğrenciler çoğunlukla zaman kaybetmemek ve dikkatlerini dağıtmamak için kitap okuma alışkanlıklarına ara verirler. Oysa kitap okumak hızlı okuma becerilerinin gelişmesi için oldukça önemlidir. Ayrıca kitap okuyarak muhakeme becerinizi de geliştirirsiniz.

Kitap okuyarak geçireceğiniz keyifli zaman strese biraz ara vermenizi de kolaylaştıracaktır. Hızlı okuma tekniği hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Okuma Alışkanlığı Kazanmak Sınav Başarısı Getiriyor! yazımızı okuyabilirsiniz.

3.     Soru Stillerini Öğrenme Tekniği

Soru stillerinin öğrenilmesi de etkili soru çözme teknikleri arasında yer almaktadır. Çözdüğünüz her denemede sizi zorlayacak soru kalıplarıyla karşılaşabilirsiniz. Özellikle sayısal derslerde farklı kalıplarla karşılaşmak mümkündür. Bu kalıpların önemli bir kısmı okulda öğretilmektedir. Ancak kalıp sorulara yönelik yeterince test çözmemek çözüm yolunun kolayca unutulmasına neden olabilir. Her deneme sonrası sizi zorlayan, çözemediğiniz veya gereğinden fazla zaman harcadığınız sorular varsa işaretleyin.

Bu soruları ilgili ders öğretmenlerinizle veya destek aldığınız profesyonelle paylaşın. Çözüm yolunu izleyin, notlarınızı çıkarın ve üzerine bol bol soru çözün. Ancak bu şekilde farklı soru stillerini öğrenebilir ve rakiplerinize oranla çok daha kısa sürede çözebilirsiniz.

Çözüm yollarını eğitmenlerinizden öğrendiğinizde sorunun çok kolay ve çözmesi çok keyifli olduğunu göreceksiniz. Bu da soru çözme isteğinizi artıracak ve soru çözerken daha çok keyif alacaksınız.

4.     Konu Anlatımı ile Bilgiyi Artırma Tekniği

Etkili soru çözme teknikleri içerisinde teknik olarak görülmeyen ancak verimi artıran en önemli çalışmalardan biridir. Bilmediğiniz veya yeterince hakim olmadığınız bir konuda verimli soru çözmeniz mümkün değildir. Konu anlatımı çalışmak, çalışırken detaylı bilgi toplamaya odaklanmak ve bu bilgileri ilişkilendirmek oldukça önemlidir. Örneğin; Coğrafya dersini sevmiyor olabilirsiniz. Ancak memleketinizi veya farklı ülkelere seyahat etmeyi seviyor olabilirsiniz.

Yer yüzü şekilleri, bitki örtüsü, tarım, hayvancılık vb. bilgileri sevdiğiniz ülke ve şehirlerle ilişkilendirebilirsiniz. Konu anlatımı çalışırken farklı kaynaklardan beslenebilir, farklı öğretmenlerin anlatım methodlarını dinleyebilirsiniz.

5.     Tekrar ile Bilgiyi Pekiştirme Tekniği

Bir diğer önemli teknik ise konu anlatımlarının tekrarlarla pekiştirilmesidir. Evet işe yarayan, sıkça kullanılan veya öğrenmesi keyifli olan bilgileri hatırlamak kolaydır. Ancak birde günlük hayatta karşımıza çıkmayan, bilme ihtiyacı duymadığımız alt detaylar vardır. Bu bilgiler tekrar edilmezse kolayca unutulabilir. Unutmamanın ise tek yolu tekrar etmektir. Sadece okuyarak tekrar etmek zorunda da değilsiniz.

Etkili soru çözme teknikleri kadar bilgi edinme ve öğrenme tekniklerinden de faydalanabilirsiniz. Örneğin; sesli çalışmaktan hoşlanıyor veya dinleyerek daha iyi öğreniyorsanız konu anlatımlarınızı kaydedebilirsiniz. Boş zamanlarınızda, yürürken, yolda giderken, spor yaparken bu kayıtları dinleyebilirsiniz. Görsel hafızanız kuvvetliyse ders notlarını resimlerle ilişkilendirebilir, duvarlara renkli post-itlerle hatırlatıcılar asabilirsiniz. Defterinize, kitabınıza, test kitapçıklarınıza renkli kalemlerle notlar düşebilirsiniz.

Doğru, yanlış ve çözümü zor olan soruları veya farklı soru stillerini renklerle birbirinden ayırabilirsiniz. Anlatarak ve öğreterek daha iyi öğreniyorsanız öğrendiklerinizi arkadaşlarınıza, ailenize anlatabilirsiniz. Böylece sınava hazırlık sürecinde zorlanan arkadaşlarınıza da destek olmuş olabilirsiniz.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Kadar İşlevsel Olan Diğer Önerilerimiz

Tam olarak teknik kabul edilmese de aşağıdaki önerilerimiz de soru çözme hızınızı ve veriminizi artıracaktır.

1.     Olumluya Odaklanın

Etkili soru çözme teknikleri içerisinde yer verilebilecek bir diğer teknikte olumluya odaklanma tekniğidir. Sınav kitapçığını elinize aldığınızda soruların hiç de kolay başlamadığını görebilir ve tüm kitapçıkta bu tarz sorular olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak sınav kitapçıklarında sorular her öğrenciye farklı dizilimde gelmektedir. Bu dizilimlerse karışık olarak belirlenmektedir. Dolayısıyla sınav kitapçığı sınava hazırlanırken çözdüğünüz soru kitapçıkları gibi değildir.

Soru kitapçıklarından kolaydan zora doğru giden bir mantık vardır. Sınav kitapçıklarında ise kolay, zor ayrımı olmaksızın tüm sorular karışık gelir. Bu da kolay bir sorudan hemen sonra zor bir soruyla karşılaşabileceğimizi gösterir. Aynı şekilde zor bir sorudan sonrada kolay sorulara denk gelebilirsiniz.

Bu nedenle zor sorularda zaman harcamadan turlama yaparak daha kolay sorularla devam edebilirsiniz. Zor soruları en sona bırakmak üzerinizdeki zaman baskısını azaltacaktır.

2.     Hasar Hesabı Yapın

Etkili soru çözme teknikleri arasında yer verebileceğimiz bir diğer teknikte kendini değerlendirebilmektir. Bu tekniği hasar hesabı tekniği de diyebiliriz. Çözdüğünüz her denemeden veya soru kağıdından sonra doğru yanlış ve boş sayılarınıza bakmalısınız. Burada odak noktanız kendinizi geliştirip geliştiremediğinizi analiz etmeye çalışmanız olmalıdır. Örneğin; birkaç gün önce bu tarz soruları hiç çözemiyordum.

Öğrendiğim teknikle doğru adetlerimi artırabildim. Ya da bu konuyu iyi bildiğimizi sanıyordum ama son birkaç testtir bu konuda hatalarım çıkıyor yeniden gözden geçirmeliyim. Bu teknik sayesinde eksiklerinizi, hatalarınızı ve performansınızı görebilirsiniz.

3.     Kendinizi Tebrik Etmeyi Unutmayın

Çoğunlukla eleştiride bonkör, iltifat ve yüceltmede cimriyiz. En ufak bir hatamızı dahi saatlerce kafamıza takıp motivasyonumuzun düşmesine neden olabiliyoruz. Oysa çalışmak için ayırdığımız zaman, öğrenmek için verdiğimiz emek ve gösterdiğimiz gelişim taktiri hak ediyor. Kendinizi sık sık tebrik edin.

Boş zamanlarınızı çalışmaya ayırabildiğiniz, dikkat dağıtıcılarla başa çıkabildiğiniz, sorumluluklarınıza sahip çıktığınız için kendinizi tebrik edin. Çaba ve özverinizin farkında olmanız ve kendinizi yüceltmeniz çevrenizin de bunu daha iyi görmesini sağlayacaktır.

Etkili Soru Çözme Teknikleri Nasıl Bir Avantaj Sağlar?

Teknikleri öğrenmeniz ve kullanım becerinizi artırmanız sınav performansınızı, motivasyonunuzu ve başarı olasılığını artırır. Bu teknikler sayesinde rakiplerinizden farklı olarak daha kısa sürede daha çok soru çözebilirsiniz. Farklı soru stillerinin çözüm yollarını öğrenerek boş veya hatalı soru ihtimalini düşürürsünüz. Çözümü kolay ve pratik olan ama soru stili farklı olan bu sorularda yöntemleri bilmediğinizde gereğinden fazla zaman harcarsınız.

Zamansa sınavda en önemli kaynağımızdır. Ne kadar zaman artırabilirsek kontrol ve daha fazla soru çözümü için o kadar zaman bırakmış oluruz. Etkili soru çözme teknikleri sayesinde okuduğumuzu daha kolay anlar, çeldirici sorularda daha az hata yaparız. Tüm bu artılar sayesinde sınav sonucumuza olumlu yönde katkı sağlamış oluruz.

Üstelik soru çözerken daha az zorlanmak ve daha az zaman harcamak alacağımız keyfi de artıracaktır. Sizin için uygun tekniklerle başlayıp, pratiğinizi artırabilirsiniz. Etkili soru çözme teknikleri dışında sınava hazırlanırken kariyer danışmanlığından da faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Tırnak yeme davranışı dürtü ve kontrol bozuklukları içerisinde yer alan psikolojik temelli bir davranıştır. Çocukluktan itibaren her yaştan bireyde karşılaşabiliriz. Çocuklarda başlangıç yaşı çoğunlukla 3-4 yaşlarıdır. Sıklıkla tırnak yeme alışkanlığının gelişimini tetikleyen bir duygusal faktör vardır. Stres de bu faktörlerin başında gelmektedir. Stresli yaşam, zorlu çalışma koşulları, sınava hazırlık, ergenlik çalkantıları, sosyal destek eksikliği bu davranışı tetikleyebilir.

Korku, yaşam alanı değişikliği, güvende hissetmeme, kaygı, öfke davranışın sıklığını artıracaktır. Ancak kimi zaman yetişkinleri taklit etme sonucunda da bu alışkanlık kazanılabilmektedir. Dışarıdan bakıldığında estetik ve hijyen açısından olumsuz izlenim bırakması, çevreden gelen tepkiler terapiye geliş nedenidir.

Tırnak yeme davranışı estetik kaygıların ötesinde ruhsal ve fiziksel açıdan da bireyi zedelemektedir. Stresini tırnaklarını yiyerek veya tırnak etlerini ısırarak azaltmaya çalışan birey aynı zamanda kendine zarar vermektedir.

Koparılan parçalar tırnak yapısında bozukluğa yol açabildiği gibi açık yaraların zor kapanması, mikrop kapma, enfeksiyon gibi riskleri de barındırmaktadır. Yaralı bölgelerin tekrar tekrar ısırılması ise söz konusu mikropların vücuda alınmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla tırnak yeme estetik, sosyal ve biyolojik açıdan zararlıdır. İleri vakalarda parmakların kullanımı da zorlaşabilmektedir.

Tırnak yeme alışkanlığı olan bireylere fizyolojik tedavi için doktor muayenesi ve sonrasındaysa psikoterapiye başvuru önerilmektedir. Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozuklukları ve Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Yazımıza da göz atabilirsiniz.

Tırnak Yeme Davranışı Altında Yatan Nedenler Neler?

Bireyin çoğunlukla farkına varmaksızın yaptığı ve önüne geçmekte zorluk yaşadığı bu davranışın nedenleri aşağıdaki gibidir. Genetik, öğrenme, bilişsel süreçler ve psikolojik faktörler sonucunda tırnak yeme alışkanlığı gelişebilir.

  • Stres,
  • Kaygı,
  • Korku,
  • Öfke,
  • Özgüven Eksikliği,
  • Değersizlik hissi,
  • İstismara maruz kalma,
  • Şiddet görme,
  • Travma,
  • Travmatik olaya maruz kalma,
  • Taklit sınucu öğrenme,
  • Genetik faktörler,
  • Dikkat dağınıklığı,
  • Depresyon,
  • Tik,
  • Zeka geriliği,
  • Duygusal açlık, sevgisizlik, ilgisizlik,
  • Otorite figürü karşısında bastırılma,
  • Sosyal destek eksikliği,
  • Hatalı ebeveyn tutumları,
  • Akran zorbalığı,
  • Ani ortam değişiklikleri, (okul, ev, şehir, ülke)
  • İletişim problemleri,
  • Sevilen birinin kaybı ve benzeri psikolojik ve yaşantısal faktörler tırnak yeme davranışı için zemin oluşturmaktadır. Aynı nedenler davranışın sıklığının artması ve alışkanlığa dönüşmesi için de tetikleyicidir.

Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Tırnak Yeme Davranışı Nasıl Önlenir?

Ebeveynler çoğunlukla çocuklarının tırnak yeme alışkanlığını anlamlandıramazlar. Bunun bir oyun mu yoksa duygusal bir baskının dışa vurumu mu olduğunu ayırt edemezler. Çoğunlukla bu davranış alışkanlığa dönüştüğünde harekete geçerler. Ancak alışkanlık kazanıldıktan sonra önünü almak biraz daha zordur. Ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan birisi de çocuğun bu davranışını ayıplama, yasaklama ve ceza uygulamadır.

Bu davranışın altında yatan tetikleyiciler iyi bilinmelidir. Ebeveynlerin çözüm önerisi olarak kullandığı tüm yöntemler çocuğun üzerindeki stres ve baskıyı daha da artıracaktır. Çocuğun dikkati farklı yöne çekilmeli, tırnak yeme davranışı gereğinden fazla vurgulanmamalıdır. Çocuğu engellemek yerine bu davranışın açığa çıkmasına neden olabilecek faktörler değerlendirilmelidir.

  • Çocuk okulda zorlanıyor olabilir.
  • Ebeveynlerin aile içi iletişimi olumsuz olabilir.
  • Akran zorbalığı veya akademik başarısızlık yaşıyor olabilir.
  • Ebeveynlerini kaybetme korkusu yaşıyor olabilir.
  • Çocuk travmatize olmuş ancak ifade edemiyor olabilir.
  • Yeterince anlaşılmadığını veya yeterince değerli olmadığını hissediyor olabilir.
  • Ebeveynler boşanma sürecinde olabilir.
  • Sevilen birinin kaybı sonucu yas belirtileri gösteriyor olabilir.
  • Kardeş kıskançlığı veya ebeveyne yönelik otorite korkusu duyuyor olabilir.

Dolayısıyla çocuğun korkusunu besleyen faktörler tespit edilip bu faktörler minimuma indirilmelidir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkmanın en verimli yolu olumsuz faktörlerin elimine edilmesidir. Çocuğa zaman ayırmak, ilgi ve şefkat göstermek, ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılamak davranış sıklığını azaltacaktır. Çocuğa mutlaka ev içerisinde sağlıklı ve güvenli bir aile ortamı inşa edilmelidir. Bu mümkün olmuyorsa mutlaka aile terapisi ile destek alınmalıdır.

Çocuğun kaldırabileceğinden büyük psikolojik yükler çocuğa yüklenmemelidir. Annenin veya babanın diğer ebeveynle ilgili sorunlarını çocuğa anlatması veya çocuğa yaşından büyük sorumluluklar verilmesi gibi. Örneğin; kendisi de küçük olan bir çocuğa kardeşinin bakımından sorumlu olma sorumluluğu yüklenmemelidir.

Davranışın azaltılması için çocuğun elleri olabildiğince ilgisini çekecek faaliyetlerle meşgul edilmelidir. Hamur, top, el işi kağıtları, kum ve su oyunları, lego, yap boz ve benzeri denenerek çocuğun keyif aldığı faaliyetler tespit edilebilir. Seçilecek etkinliklerde çocuğun iki elini de aktif olarak kullanacağı oyunlara odaklanmak önerilir.

Tırnak Yeme Davranışı Tedavi Edilebilir mi?

Tırnak yeme çoğunlukla çocukluk dönemi başlangıçlıdır ve yetişkinlikte de devam eder. Tedavi için bu nedenle çocukluk döneminde alınacak önlemler son derece önemlidir. Tırnak yeme alışkanlığının pekiştirilmemesi için fark edildiği anda görmezden gelinip çocuğa meşguliyet verilmelidir. “Tırnağını yeme, çok çirkin, iğrenç” gibi utandırıcı, korkutucu ve öfkelendirici tepkiler verilmemelidir. Davranışa yönelik bu tarz tepkiler davranışın sıklığının da artmasına neden olacaktır.

Bunun yerine çocuğa davranışına yönelik bir şey söylemeden elini oyalayacak meşgaleler verilmelidir. Meşgul etme çocuğun her yeme davranışında tekrarlanmalıdır. Eğer meşguliyet işlevsel olmuyorsa ve yeme davranışı sıklığı devam ediyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır. Tırnak yeme davranışı atında yatan tetikleyici faktörlerin tespit edilmesi için uzman değerlendirmesi önemlidir. Odağın ortadan kaldırılmasıyla ve pozitif motivasyonla bu durum, tamamen ortadan kaldırılabilir.

Yetişkinlerde de önleyici müdahaleler benzerdir. Çocuktan farklı olarak yetişkinin ellerini kendi farkındalığıyla meşgul etmesi gerekir. Yemek yapma, el işi, örgü, maket, yap boz yapma, resim, heykel, ahşap işleri ve benzeri oyalayıcı olabilir. Tırnaklar olabildiğince kısa kesilmeli ve manikür, pedikür yaptırılmalıdır.  Bu sayede hem hijyen korunmuş ve enfeksiyon riski azaltılmış olur hem de güzel görünen eller tırnak yememek için motivasyon sağlar.

Can sıkıntısı, kaygı ve stres gibi duygusal ve fiziksel tetikleyicilerin de ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tırnak yeme davranışı ile başa çıkılamadığında mutlaka profesyonel destek alınmalıdır. Tıpkı çocuklarda olduğu gibi tetikleyici faktörler araştırılmalıdır. Ayrıca acı oje kullanımı da tırnak yeme alışkanlığının bırakılmasına yardımcı olabilir.

Tüm bunlara rağmen tırnak yeme alışkanlığı devam ediyorsa, bilişsel ve davranışsal terapi yaklaşımları ile tırnak yeme hastalığı tedavi edilebilir.

Tırnak Yeme Davranışı Kişiyi Nasıl Etkiliyor?

Bu davranış bireyi sosyal, duygusal ve fizyolojik açıdan olumsuz etkiliyor. Olumsuz faktörlerin yarattığı baskıyı azaltmak için yapılan davranış zamanla bir kısır döngü yaratıyor. Rahatlamak için yapılan davranış aynı zamanda sorunların varlığını ve sürekliliğini de hatırlatıcı rol üstleniyor. Bu davranışın sosyal boyutları oldukça tahrip edici olabiliyor. Ellerdeki deforme olmuş görüntü ve yeme davranışı sosyal çevre tarafından fark ediliyor.

Ellerin hijyenik olmaması ve hatta açığa çıkan enfeksiyon ve tükürüğün yarattığı koku dışlanmaya yol açabiliyor. Bu bireyler sosyal yaşamlarında, eğitim hayatlarında arkadaşları ve iletişimde oldukları kişiler tarafından eleştirilebiliyor. Alay, tenkit kişilerin stres faktörünü daha da artırıyor. Bir diğer önemli konu ise iş hayatına yönelik. Ellerdeki deformasyon ve tırnak yeme davranışı hakkında bilgi veriyor. Dolayısıyla bu bireyler için mülakatlar dezavantajlı başlıyor.

Tırnak yeme hastalığının fizyolojik zararları da oldukça fazla. Parmak, tırnak ve tırnak etrafındaki dokunun hasarlanmasına dolayısıyla zaman içinde şekil bozukluğuna yol açabilir. Ellerdeki açık ve sık sık zarar gören yaralar enfeksiyon riskini artırıyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor ve kişi hastalığa daha meyilli hale gelebiliyor. Uzun dönemde tırnak yatakları zarar görerek tırnak kayıplarına ve şekil bozukluklarına yol açabiliyor.

Tırnaklara tel tedavisi uygulanarak tırnak yatağı düzeltilebilse de ilerlemiş vakalarda başarı oranı azalabiliyor. Tırnak yiyen kişinin tırnaklarını yutması durumunda, mide enfeksiyonu gibi rahatsızlıklar görülebiliyor. Ayrıca tırnak yeme alışkanlığı diş, diş eti, çene eklemi ve çene kapanık sorunlarına da yol açabiliyor.

Tırnak yeme davranışı duygusal tahribatlara da yol açıyor. Olumsuz beden algısına, özgüven eksikliğine, neden oluyor. Romantik ilişkilerde ve yeni arkadaşlıklar kurmakta zorluk yaşanabiliyor. Benzer sorunlar yaşıyorsanız fizyolojik muayene ve ardından psikoterapi ile hastalıkla başa çıkabilirsiniz. Bu davranış kaynaklı kariyerinizde karşılaştığınız zorluklarla ilgili olarak bizimle iletişime geçebilir, kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

 

Read More

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek ebeveynlerin ve çocukla çalışan profesyonellerin ihtiyacı ve isteğidir. Çocuklarla keyifli ve uyumlu zaman geçirebilmek ebeveyn için mutluluk kaynağıdır. Ancak iletişim hataları, çocuğun verdiği mesajları yanlış okumak çoğunlukla birlikte geçen zamanı zorlaştırır. İnatlaşan, her şeye hayır diyen, istenilenleri yapmayan, sık sık ağlayan veya zorluk çıkaran çocukların verdiği önemli bir mesaj vardır.

Yeterince ilgi görmediklerini ve fark edilmediklerini hisseder, kendilerini göstermek için olumsuz davranışlara girişirler.  Pek çok çocuğun bu olumsuz davranışlarının altında anlaşılmama duygusu yatar. Kimi zamansa çocuklar ebeveynlerinin iletişim tarzlarını taklit ederler. Bağırarak konuşan, şiddet uygulayan veya küserek istediklerini elde eden ebeveyn veya kardeşler olumsuz rol model olurlar.

Aile bireylerinin birbirleriyle ve çocukla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramaması çocuğun özbenliğini ve özdeğerini zedeler. Böyle bir ortamda çocuk sağlıklı kişilik oluşturmakta zorlanır. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek çocuğun benlik değerini, özgüvenini artırır. Her ailenin problem çözme becerileri, iletişim tarzları, ebeveynlik stilleri ve stresle başa çıkma yöntemleri farklıdır.

Çocuk ailenin sahip olduğu bu kaynaklardan beslenerek sorun çözme becerilerini, iletişim tarzını geliştirir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocukla kurduğu iletişimin kalitesi ve niteliği çocuğun iletişimine, kendine ifade ediş biçimine yansımaktadır.

Aile içerisinde sürekli bastırılan, görmezden gelinen veya söz hakkı verilmeyen çocuğun davranışlarında agresyon vardır. Bu agresyon çoğunlukla pasif olarak açığa çıkar. Anneye veya babaya doğrudan kızamayan çocuk eşyalarını fırlatabilir. Söz hakkı olmayan çocuk kendini ifade edebilme ihtiyacını karşılamak için kendisinden istenilenleri yapmamakta direnebilir. Aile içerisinde büyük ölçüde şekillenen çocuk sosyal yaşamda ve eğitim hayatında da benzer davranışlar sergiler.

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak çocuğun hem bugününe hem de geleceğine yapılacak önemli bir yatırımdır. Kimi zamansa ebeveynlerin çocukla iletişimi oldukça iyidir ancak birlikte geçirdikleri zaman çok sınırlıdır. Yoğun koşullarda çalışan ebeveynler çocuklarına ayırabilecek yeterli zamanı yaratmakta zorlanabilir. Ancak yeterince ve kaliteli zaman geçirmemek çocuğun ebeveynine duyduğu özlemi artırır. Çocuk özlemini ifade etmek için ağlama, surat asma, öfkelenme, kapris yapma gibi davranışlar sergileyebilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak İçin Deneyebilecekleriniz

Çocuklarla sağlıklı bir iletişim geliştirmek ve sağlıklı bir model sunabilmek için aşağıdaki önerilerimizi dikkate alabilirsiniz. Çocuklarda Öfke Nöbeti Nedenleri? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

1.     İletişim Sırasında Çocuğun Boyuna, Göz Seviyesine İnin

Basit bir uygulama ile başlayalım. Bunu evde çocuğunuzla veya diğer aile bireyleriyle deneyebilirsiniz. Siz yere oturun ve karşınızdaki kişi ayakta dikilsin. Ayakta olan kişiden bir şey isteyin veya gününüzün nasıl geçtiğini anlatın. Ayakta duran kişi de sizinle iletişimi sürdürsün. Birkaç dakika sonra durun ayağa kalkın ve bu deneyimin size neler hissettirdiği üzerine konuşun.

Aynı uygulamayı karşı tarafı oturtup, siz ayakta kalarak da deneyimleyebilirsiniz. Çoğunlukla bu uygulamada oturan yani iletişim kurduğu kişinin aşağısında kalan kişi rahatsızlıkla anlatır. Kendini küçük, önemsiz, güçsüz ve çaresiz hissettiklerini ifade ederler. Çocuğunuza fark etmeden bu hisleri her gün yüklüyor ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmaktan uzaklaşıyor olabilirsiniz. Hele ki öfkelendiğinizde ve bağırarak konuştuğunuzda çocuğunuzun yaşayacağı duygular çok daha negatif olacaktır.

İletişimde eşit boy ve göz teması önerilir. Yani çocuğunuzla iletişim kurarken onun boyuna eğilebilir veya dizlerinizin üzerine çökebilirsiniz. Bunu yaptığınızda iletişim her ikiniz içinde daha keyifli olacaktır. Göz temasını sürdürme kişiye dinlendiğini ve önemsendiğini, şu an sadece onunla ilgilenildiğini hissettirir. Bu nedenle sağlıklı bir iletişim için karşımızdakinin boyuna inmek ve göz teması kurmak oldukça önemlidir.

2.     Konuşurken Sadece Ona Odaklanın

Sıklıkla yaptığımız hatalardan bir diğeri de iletişim kurarken birden fazla şeyle ilgilenmemizdir. Oysa ilgimiz farklı bir noktadayken etkin dinleme yapmamız, çocuklarla sağlıklı iletişim kurmamız mümkün değildir. Çocuğunuz sizinle konuşmaya çalıştığında mümkünse işlerinize ara verip ona odaklanmalısınız. Boyuna inmeli, göz teması kurmalı ve farklı bir şeyle ilgilenmeden onu dinlemelisiniz.

Mimikleriniz ve beden dilinizle iletişiminizi kuvvetlendirmeli ve bu iletişimden keyif aldığınızı, etkilendiğinizi ona hissettirmelisiniz. Tabi her zaman işimizi bırakmamız ve çocukla etkin iletişim kurmamız mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda dinliyormuş gibi yapmak, duymazdan gelmek veya kızmak doğru değildir. Bunun yerine çocuğunuza ilgilendiğiniz şeyin önemini, aciliyetini anlatabilir, işinizi bitirir bitirmez onu dinleyeceğinizi söyleyebilirsiniz.

Bunu yaparken yine boyuna inmeniz, göz kontağı kurmanız, sarılıp, öpmeniz olumlu duyguları pekiştirir. Çocuk geçiştirildiğini düşünmeden ebeveyninin müsaitliğini bekler. Ancak kimi zaman verilen sözler unutulabilmekte ve çocuklar hayal kırıklığına uğramaktadır. Çocuğunuza verdiğiniz sözü unutmamalı, verdiğiniz geri dönüş süresine sadık kalmalısınız. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için konuşurken telefon, televizyon, bilgisayar ve benzeriyle oyalanmamak da oldukça önemlidir.

Eğer verdiğiniz söze sadık kalamamanıza neden olacak bir durum olduysa bunu mutlaka çocuğunuzla paylaşın. Yeni bir iletişim randevusu planlayın ve bu sefer kesinlikle randevunuza sadık kalın. Ertelediğiniz süreye bağlı olarak iletişim sürenizi de artırabilirsiniz.

3.     Beden Diliniz ve Cümlelerinizle Onu Dinlediğinizi Hissettirin

Çocuğunuzla iletişiminizi iyileştirmeye başlamadan önce iletişiminizdeki hataları tespit edin. Örneğin; konuşurken çocuğunuzu ne kadar dinliyor ne kadar dinliyormuş gibi yapıyorsunuz? Çocuğunuz “seni duydum” demenize rağmen tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor mu? Onu dinlemediğinizi düşünüp size sitem ediyor veya öfkeleniyor mu? Eğer bunlardan herhangi biri varsa çocuğunuz onu gerçekten dinlediğinizi hissetmiyor.

Konuşurken göz teması kurmanızı, bedeninizi onun olduğu yöne doğru yöneltmenizi istiyor. Anlattığı şeyler karşısında duygularınızı görebilmek istiyor. Bu nedenle beden dilinizi ve mimiklerinizi değerlendiriyor. Eğlendiğinizi, üzüldüğünüzü veya kızdığınızı ifadelerinizde görmeye çalışıyor. Ancak ifadeleriniz belirsiz olduğunda veya konuyla ilişkisiz olduğunda samimiyetiniz çocuğa geçmiyor. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek için beden dili ve cümle seçimleri doğru uygulanmalıdır.

4.     Sen Dili Değil, Ben Dili Kullanın

Yine yetişkinler olarak sıklıkla yaptığımız bir hata iletişimde çokça sen diline yer vermektir. Çocuklarsa olumsuz örneklere maruz kalmadıkça iletişimde ben dilini kullanırlar. Örneğin; “yine odanı toplamamışsın, yeter artık sorumsuzluğun!” tamamıyla sen diliyle kurulmuş bir cümledir. Sen toplamamışsın, sen sorumsuzsun. Bu ifadeler yargı, eleştiri, memnuniyetsizlik içermektedir. Sen dili çoğunlukla suçlayıcı bir mesaj barındırır.

Suçlanmak ise karşı tarafı kendini aklamak ve korumak yönünde tetikler. Suçlanan bir birey veya çocuk kendini korumaya alır ve tüm kaynaklarını kullanarak savunur. Dolayısıyla bu noktada mantığa bürüme, yalan söyleme gibi istemediğimiz davranışlar görülebilir. Bunun yerine iletişimde ben dilini kullanmaksa empatiyi artırır ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmayı destekler.

Örneğin; “Odanı toplamadığını gördüm. Odanı böyle görmek beni üzüyor. Her gün odanı toplamak için çok uğraşıyorum; bu beni yoruyor ve üzüyor. Odanı toplarken bana yardımcı olman veya oyunun bittiğinde oyuncaklarını toplaman daha az yorulmamı sağlar. Bu davranışın beni çok mutlu eder.” Bu konuşmada ise yargı yok, duygu ve düşüncelerin sağlıklı bir şekilde paylaşımı var.

“Üzülüyorum.”, “Toplamak için uğraşıyorum.”, “Yoruluyorum.”, Yardımcı olman beni mutlu eder.” Bu cümlelerse kişinin kendi duygu ve düşüncelerine yöneliktir. Yargı, kinaye, eleştiri barındırmaz. Çocuk kendini savunmak veya korumak yerine ebeveyniyle empati kurar. Böylece iletişim daha sağlıklı hale gelir.

5.     Öfke Anında Dikkat Dağıtma Tekniği ile Odağını Değiştirin

Çocuğunuz öfkelendiğinde onun iletişim dalgasına kapılmak yerine tam tersi ilişki kurabilirsiniz. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için sakin, dingin ve akıcı bir konuşma ile onu dinleyin. Öfkesinin nedenlerini öğrenmeye çalışın. Eğer bu işe yaramıyorsa yine sakin, dingin ama çocuğun dikkatini çekecek bir biçimde çocukla konuşarak dikkatini farklı bir yöne yönlendirebilirsiniz.

Örneğin; mağazada oyuncak almak için tutturan çocuğun dikkatini dağıtmak için farklı bir mağazanın vitrinini gösterebilir, etraftaki insanlara dikkatini vermesini sağlayabilirsiniz. Böylece çocuğun dikkati dağılır, öfkelenmesine yol açan konuya yönelik olumsuz düşünceleri azalır. Sakinleşir ve farklı şeylerle ilgilenmeye başlar. Bu teknik yetişkinlerde de işe yaramaktadır.

6.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Konuşma Ritminizi Düzenleyin

Çocukların öfkeli ve bağırarak konuşmasına ebeveynler çoğunlukla sinirlenir ve benzer tepkiler gösterirler. Aslında çocuğun öfkeli konuşması ve kendini bağırarak ifade etmesi iletişimi bu şekilde model almış olmasındandır. Dolayısıyla çocuğunuz sizinle veya başkalarıyla bağırarak konuşuyorsa kızmadan önce kendi iletişiminize bakın.

Siz de konuşurken kendinizi duyurmak veya ifade etmek için bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz? Konuşurken sık sık bağırdığınızı fark ediyor veya bu konuda geribildirim alıyor musunuz? Öyleyse şimdi çocuğunuzun ve kendinizin düzensiz iletişim ritmini düzene sokmalısınız. Size bağırdığında bağırarak karşılık vermek yerine sakin ve düşük tondan konuşabilirsiniz. İletişimin en önemli kurallarından biri birbirine uyumlanmaktır.

Sizin sakinliğiniz ve dingin ses tonunuzla çocuğunuzun da öfkesi yatışacak, sesi alçalacaktır. Bunu başarabildiğinizde kısa sürede çocuğunuz sizin iletişim ritminize uyumlanır.

7.     Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için İçeriği Yaşına Uygun Düzenleyin

Çocuklar iletişimi yaşlarına, gelişimlerine, ihtiyaçlarına ve ilgilerine göre oluşturulduğu zaman en iyi şekilde öğrenirler. İyi nitelikli ve verimli iletişim çocuk gelişiminin temellerini, bu gelişimi ve öğrenmeyi nasıl besleyeceğimizi anlamakla başlar. Yaşın ilerlemesiyle çocuklar daha karmaşık içeriği, bağlamları ve biçimleri hem anlayabilir hem de talep edebilir hale gelir. Her bir yaş grubunun kendine has özellikleri, bu özelliklerin gerektirdiği iletişim ihtiyaçları bulunmaktadır.

Sadece aile içi veya sosyal iletişimde de değil, medyada maruz kalınan içeriklerde de çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygunluk aranmalıdır. Çocuğun yaşının altında kalan içerikler gelişimini ketleyebilir veya çabuk sıkılmasına, dikkatini kaybetmesine neden olabilir. Yaşından büyük içeriklerse çocuğun kendini yetersiz hissetmesine, anlamakta zorlanmasına, ilişkilendirememesine neden olabilir. Ayrıca yaşına uygun olmayan içerikler çocuğun duygusal ve psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine de neden olabilir.

Çocuklarla Sağlıklı İletişim Kurmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Aile içinde sağlıklı iletişim kurabilmek, stresle başa çıkmayı ve problem çözme becerilerini etkin kullanabilmek gerekir. Bu gereklilikler sağlandığında çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmak mümkün olur. Çocuğunuzla veya diğer aile bireylerinizle kurduğunuz iletişimi beğenmiyor ve daha iyisini arzu ediyor olabilirsiniz. Daha iyisinin olabileceğine yönelik inancınız zor durumlarla başa çıkmanızı da kolaylaştırır.

Eğer aile içerisinde veya çocuğunuzla olan iletişiminizde pürüzler olduğunu düşünüyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Alacağınız destek çocuğunuz veya sizin için bireysel destek veya genel olarak aile terapisi şeklinde de olabilir. Çocuklarla çalışırken oyun terapisi teknikleri etkin olarak kullanılmaktadır. Çocuğunuz veya kendinizle ilgili destek ihtiyacınız varsa detaylı bilgi için bizi arayabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarak çocuklarla sağlıklı iletişim kurulmasını önemsiyor, aile içi iletişimin karakter gelişimini etkilediğini biliyoruz. Kullandığımız terapi ve danışmanlık modellerimizle danışanlarımıza ihtiyaç duydukları hizmetleri sağlıyorum.

Read More

Özgeçmiş hazırlamak özenli, planlı, nitelikli bir ön hazırlık sürecini gerektirir. Özgeçmiş hazırlarken olabildiğince tutarlı, ilişkili ve gerçeğe uygun bilgiler paylaşmak gerekir. Özgeçmiş işverenle aday arasında kurulacak ilişkinin kalitesinin belirleyecek önemli bir araçtır. Özgeçmiş (CV) hazırlarken adayın donanımı kadar işverenin beklentileri de göz önünde bulundurulmalıdır.

Özgeçmiş hazırlama sürecinde özensiz davranmak, yetersiz veya tutarsız bilgi paylaşmak, dizayna ve içeriğe önem vermemek iş verence kolayca fark edilir. Özensiz bir cv adayın başvurusunda yeterince gönüllü ve istekli olmadığını hissettirecektir. İş verenler çoğunlukla ilanlara başvuru yapan adayları tanımamaktadır. Dolayısıyla özgeçmişte yer alan bilgiler ve özgeçmişin niteliği işverene adayla ilgili genel geçer bilgi verecektir.

Çoğu aday özgeçmişte yazan bilgileri yüzeysel tutmakta mülakata gittiğinde detaylı bilgi paylaşmayı tasarlamaktadır. Ancak mülakata davet edilmek için de bir ön değerlendirme sürecinden geçilmektedir. Bu süreçte yine iş verenler ve insan kaynakları personelleri özgeçmiş üzerinden adayla ilgili değerlendirme yapmaktadır. Derli toplu, göze hitap eden, içeriği anlaşılır, düzenli ve tutarlı olan bir özgeçmiş daha kolay dikkat çekecektir.

Peki Özgeçmiş Hazırlamak için Yeterli Özen Neden Gösterilmiyor?

Mesleki tatminsizlik, olumsuz çalışma koşulları, hatalı meslek geçimi, motivasyon eksikliği, teknolojik cihazların verimsiz kullanımı nedeniyle özensiz özgeçmişler hazırlanabilmektedir. İyi bir özgeçmiş için özgeçmişte yer alan bilgilerin güncel ve anlamlı sürelerle sürdürülmüş olması da önemlidir. Kısa süreli iş tecrübeleri, yarıda bırakılmış eğitimler, uzun süre önce bırakılmış hobi ve faaliyetler özgeçmişte yer almamalıdır.  İyi bilinmeyen bir dil, program, sistem vb. hakkında özgeçmişte yeterlilik belirtilmemelidir.

İyi bir özgeçmiş hazırlamak için mutlaka bu ön hazırlığı yapmaya psikolojik olarak hazır olmak gerekir. Psikolojik hazırlık, kendimizi daha iyi ifade etmemizi, pozitif bir dil kullanmamızı, özenli olmamızı sağlayacaktır. Özellikle mesleğini sevmeyen, mesleki tatminsizlik yaşayan bireylerde özgeçmiş hazırlama süreci özensiz kalabilmektedir.

Dijital kaynakların yeterince etkin kullanılmıyor olması da hazırlık sürecini olumsuz etkilemektedir. Akademik olarak çok başarılı, kişisel gelişimine önem veren, pozisyon için son derece uygun adaylar özgeçmişteki başarısızlıkları nedeniyle işi kaybedebilmektedir. Çünkü bu adayların önemli bir bölümü iş verenlerin aday değerlendirme süreçlerine girememektedir.

Özgüven eksikliği, hatalı meslek seçimi, mesleki doyumsuzluk, çalışma hayatına yönelik ön yargı ve korkular kişiyi olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla psikolojik hazırlık en çok bu bireyler için önemlidir. Peki cv hazırlamak için psikolojik hazırlık nasıl yapılır? İş verenlerin dikkatini çekecek bir özgeçmişte nelere yer verilmelidir? Özgeçmişi zenginleştirmek için neler yapılmalıdır? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Nasıl Bir Psikolojik Hazırlık Yapılmalı?

Özgeçmişinizi yeterli ve dikkat şekilde hazırlayabilmenizin ön koşulu bu hazırlığı yapmaya istekli olmanızdır. Motivasyonunuzun yüksek olması ise özgeçmişinizi nerede ve ne için kullanacağınıza ve bunu ne kadar istediğinize göre değişir. Yapmak istemediğiniz bir staja başvuruyor veya çalışmak istemediğiniz bir pozisyona aday oluyorsanız motivasyonunuz düşecektir. Motive olabilmek için öncelikle ne istediğinize karar vermelisiniz!

Doğru alan ve meslek seçimi yapmak, meslekte de yine sizin için doğru alt dala yönelmek motivasyon için önemlidir. Bu noktada iyi bir özgeçmiş hazırlamak için öncelikle kendinize iyi bir hedef belirlemiş olmanız gerekir. Hedef belirlerken de karakteristik özelliklerinizi, beklentilerinizi, ilgi ve becerilerinizi dikkate almalısınız. Aynı zamanda hedefinizi belirlerken iyi bir ön araştırma yapmalı ve yeterince bilgi toplamalısınız.

Staj veya iş başvurusu yapacağınız kurumları araştırmanız, referans almanız bu başvuruya yönelik aidiyetinizi artıracaktır. Belirlediğiniz hedefin size katkılarını ve avantajlı yanlarını da dikkate almalısınız.

Staj yapacağınız veya çalışmaya başlayacağınız bu kurum size ne vaat ediyor? Burada kendinizi geliştirebilir veya potansiyelinizi gösterebilir misiniz? Bu tecrübenizden sonraki adımı düşünecek olursanız yapacağınız bu staj veya iş deneyimi size bir fayda sağlayacak mı? Bu soruların yanıtlarını aramak da motivasyonunuzu etkileyecektir.

Gerçekten hazır olduğunuzda iyi bir özgeçmiş hazırlamak için çalışmaya başlayabilirsiniz. Özgeçmişinizi üzerinde bir resim ve sizinle ilgili yazıların olduğu bir kağıt olarak düşünmemelisiniz. Özgeçmişiniz sizin temsilcinizdir. Ona ne kadar özenirseniz değerlendirenler karşısındaki imajınızı o kadar artırmış olursunuz. Kariyer Gelişimi için Kaçırılmaması Gereken Fırsatlar Neler? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İşverenlerin Dikkatini Çekecek Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Neler Yapılmalı?

İşveren için önemli olan özgeçmişte yazan kişisel gelişim, mesleki bilgi ve beceriye dönük bilgilerin ne kadar uygulanabilir olduğudur. Dolayısıyla adayın özgeçmişte yer verdiği bilgileri uygulayabilir, kullanabilir olduğunu işverene göstermesi gerekir. Yeterli bilgi ve beceriye sahip olunduğunu işverene gösterebilmekse ilişkili faaliyetlerden örnekler vermekle mümkün olabilir.

Örneğin; Satranç oynamayı seven, bununla ilgili kurslara, müsabakalara giren birisi analitik yönünün güçlü olduğunu göstermiş olur. Gönüllü olarak kitap seslendirmesi yapan birisi için diksiyonunun iyi olduğu düşünülür. Sosyal sorumluluk projelerinde görev alan biri empati yönünü vurgulayabilir. Dijital platformlara kendi fotoğraf ve videolarıyla içerik üreten biri özgüvenini, dijital kaynaklarını kullanma becerisini gösterebilir.

İşverenlerin adaylardan beklediği organizasyona katkı sağlayacak kişisel kazanımlar özetle aşağıdaki gibidir. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için bu beklentileri destekleyecek bilgilere özgeçmişte yer verilmelidir.

  • Stresle başa çıkabilme
  • Zor insanlarla iletişim kurabilme
  • İkna becerisi
  • Zorlu çalışma koşullarına adapte olabilme
  • Analitik düşünme
  • Takım içerisinde verimli çalışabilme
  • Yaratıcılık
  • Özgüven ve öz değer geliştirme
  • Empati yapabilme
  • Krizi yönetebilme
  • Zamanı verimli kullanma
  • Dikkati sürdürebilme
  • Diksiyon
  • Etkili beden dili kullanımı

Bu örnekleri kendi ilgi ve becerilerinizden yola çıkarak olabildiğince uzatabilirsiniz. İş veren için önemli olan tek yönlü olmamanızdır. İş dışında da ilgi ve beceri alanlarınıza yatırım yapıyor olmanız iş verenler için önemlidir. Ancak bazı meslekler doğası gereği kişisel aktivitelere ayırdığınız zamanları kısıtlayabilir.

İyi bir özgeçmiş hazırlamak için çoğu zaman göz ardı edilen bu bilgiler dikkate alınmalıdır. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Özellikle sabit gün ve saatlerde müsait olmanızı gerektiren etkinlikleriniz varsa bazı işler için tercih edilmeniz zorlaşabilir. Sık seyahat gerektiren, mesaisi ve nöbetleri olan, esnek çalışma saatleri içeren işler sizin için uygun olmayacaktır. Böyle bir mesleğiniz varsa mutlaka ilgi alanlarınızı da çalışma koşullarınıza adapte etmelisiniz.

İçeriği Zengin Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Adaylar Kişisel ve Mesleki Gelişime Önem Vermeli!

Pek çok aday kişisel faaliyet alanlarına yönelik ilgi ve becerilerine özgeçmişlerinde yer vermek istemez. Kimisi bunu kişisel alanıyla ilgili gereğinden fazla bilgi vermek gibi düşünebilir. Kimisi ise mesleğiyle ilişkili olmadığını düşünerek alakasız bulabilir. Ancak kişinin iş dışı zamanlarını geçirdiği bu bireysel faaliyetler iş verene adayla ilgili önemli bilgiler verir.

Çok yönlü olmak, yaratıcılık, üretkenlik, çalışkanlık, verimli zaman yönetimi, iletişim becerileri, uyum bunlardan sadece bazılarıdır. Yine aynı şekilde mesleki bilgi olarak da özgeçmişte verilen bilgi işe giriş-çıkış tarihi, kurum adı ve pozisyon bilgisiyle sınırlı olmamalıdır. Adayın pozisyonuna ait görevlerini, sorumluluklarını, kuruma kattığı değeri, varsa fark yaratan çalışmalarını da paylaşması gerekir.

İş verenin önüne her gün benzer niteliklerde pek çok özgeçmiş gelir. Benzer üniversiteler, benzer bölümler ve iş tecrübeleri. İş verenin adaylara yönelik özgeçmişte yazan bilgilerden başka bilgisi ve referansı yoktur. Yani iş veren sizi özgeçmişinde yer verdiğiniz bilgiler kadar tanımaktadırlar.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Kişisel Gelişim Önerileri

İş verenin adaylar arasında seçimi kolaylaştıracak daha öznel bilgilere erişmeye ihtiyacı vardır. Hobileriniz, katıldığınız kurslar, kulüp üyelikleriniz, sosyal yardım çalışmalarınız, sanat, spor ilgileriniz sizin kim olduğunuzu yansıtır. İş veren bu bilgilere göz gezdirdiğinde elindeki özgeçmişin dinamik bir kişiye ait olduğunu hisseder. Böylece özgeçmişiniz diğerleri arasında öne çıkarak fark yaratır.

Kişisel gelişimin sadece iş bulma sürecinde değil hayatınızın pek çok alanında önemini fark edeceksiniz. Özellikle yurtdışı üniversite kabullerinde de okul dışı faaliyetlere katılım önemlidir. Üniversiteler de tıpkı iş verenler gibi bünyelerine katacakları öğrencilerin çok yönlü olmasını ister.

Okullarındaki öğrencilerin akademik bilginin dışında sanat, spor, sosyal sorumluluk alanlarında aktif olmasını beklerler. Stajlar ve iş bulma sürecinde işinize yarayacak olan referans edinme sürecinde de kişisel gelişim gereklidir. Dolayısıyla tüm bu bilgiler iyi bir özgeçmiş hazırlamak için yer verilmesi gereken niteliktedir.

Yurtdışı eğitim ve üniversite kabulleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Aba Akademy sayfasını ziyaret edebilirsiniz. . Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İyi Bir Özgeçmiş Hazırlamak için Mesleki Gelişim Önerileri

Mesleğinizi en iyi şekilde yapabilmeniz için mümkün olan en iyi üniversitelerden eğitim almaya çalışın. Eğitim hayatınızı en verimli şekilde değerlendirin. Üniversite döneminde networkünüzü geliştirin. Akademisyenlerinizle ilişkilerinizi iyi tutun ve mesleğinize olan ilginizi gösterin. Onlardan iş arama sürecinde size yardımcı olacak referans mektupları toplamaya çalışın.

Mesleğinizdeki gelişmeleri yakından takip edin. Ücretsiz eğitimler de dahil olmak üzere mesleğinize yönelik eğitimleri kaçırmayın. Mesleğinizle ilgili sempozyumları, kongreleri yakından takip edin. Konuşmacı olarak katılma olanağınız varsa katılın. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için mesleki bilgilerinizin güncelliğini koruyabilmeniz gerektiğini unutmayın.

Her yıl için en az bir staj tecrübeniz olsun ve mesleğinizin çalışma alanlarını daha öğrenciyken tecrübe edin. Staj yaptığınız alanlarda devam etme isteği duyarsanız mutlaka iş vereninizle irtibatınızı sürdürün. Çoğu kurum ihtiyaç halinde bünyesinde staj yapan adayları işe alım sürecinde öncelikli tercih etmektedir. Aynı şekilde staj yapacağınız alanların mesleki gelişiminize katkı sağlayacak donanımda olmasını da önemseyin.

Mümkün olduğunca mesleğinizde size yeni fırsatlar açabilecek dilleri öğrenmeye çalışın. Örneğin; bu meslekte kolaylıkla iş bulabilmeniz için İngilizce bilmeniz gerekiyorsa dilinizi ileri düzeye çıkarmaya çalışın. Başka bir ülkede sürdürebileceğiniz bir işiniz varsa ilk fırsatta o ülkenin dilini öğrenmeye başlayın.

Mesleğinizi sürdürmek için ehliyet sahibi olma, spesifik bilgisayar programları kullanabilme gibi koşullar gerekebilir. Öğrencilik yıllarından itibaren bu ihtiyaçları tamamlamanız iş hayatına hızlı atılmanızı sağlayacaktır. Sosyal medyayı ve network geliştirebileceğiniz sosyal ağları meslek odaklı kullanın. Mesleki bilgilerinizi paylaşabileceğiniz platformları aktif kullanmanız bilgi birikiminizi iş verene sunabileceğiniz bir portföy etkisi oluşturacaktır.

Dikkat çeken bir özgeçmiş hazırlamak için dijital dünya ile bağınızı koparmamaya özen gösterin. Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunmaktadır. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlamaktayız. Kariyer planı yaparken IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle  danışanlarımızı yakından tanımaya çalışmaktayız. İyi bir özgeçmiş hazırlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Bipolar bozukluk, manik-depresif bozukluk olarak da bilinmektedir. Her iki kullanım da aynı psikolojik rahatsızlığı ifade etmektedir. Bipolar, belirtileri sıklıkla 15 yaş civarında başlasa da yaşamın her döneminde başlangıç gösterebilir. 15-24 yaş aralığında görülme sıklığı ise diğer dönemlere oranla daha yüksektir. Manik, hipomanik ve depresif ataklarla kendini gösterir. Bireyin eğitim hayatından başlayarak pek çok alanda zorluk yaşamasına neden olur.

Belirtiler kişinin çevresi tarafından fark edilse de kişinin kendine yönelik bir farkındalığı çoğunlukla yoktur. Ataklarda kişinin kendine veya çevresine zarar vermesi söz konusu olabilir. Ancak öfke ve yıkıma yönelik davranışlar çoğunlukla bireyin kendisine yöneliktir. Fark edilmediğinde veya tedavi edilmediğinde bipolar bozukluk intihar veya riskli eylemler yoluyla ölüme yol açabilecek bir rahatsızlıktır.

Hastalığın tedavisinde ilaç ve psikoterapinin birlikte yürütülmesi tedavi seyrini olumlu etkilemektedir. Hastaların %15’i hastalıktan tamamen iyileşirken, %45 kadarı yaşamları içerisinde farklı dönemlerde ataklarla karşılaşabilmektedir. Yazımızın devamında ortaya çıkış nedenlerine, belirtilerine ve tedavi sürecine detaylarıyla yer verilecektir. Bipolar bireylerde tedavi uygulanmaz veya tedavi yarım bırakılırsa eğitim, kariyer ve sosyal yaşam olumsuz etkilenecektir.

Bozukluğun 15-24 yaş aralığında belirti vermeye başlaması kariyer gelişimi açısından önemli bir döneme denk gelmektedir. 15-18 yaş aralığında çoğunlukla alan seçimi, üniversite tercihi, meslek belirleme gibi önemli kariyer adımları atılmaktadır. 20’li yaşlarsa üniversite eğitimi, staj, network geliştirme ve ilk iş deneyimlerinin yaşandığı döneme denk gelmektedir. Bu dönemde öncelikleri kişisel, mesleki ve sosyal gelişimi olması gereken bireyin mücadele ettiği konular farklılaşmaktadır.

Dolayısıyla bipolar bozukluk belirtileri gösteren bireyler için akademi veya profesyonel kariyer geri planda kalmaktadır. İniş çıkışlı ruh hali ve tutarsız davranışlar çevreyle ve aileyle olan ilişkilerin zedelenmesine neden olabilmektedir. Bipolar belirtiler, Borderline Kişilik Bozukluğu ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Borderline Kişilik Bozukluğu Nedir? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Nedir?

Uzun süre devam eden, farklı dönemlerde ataklar görülebilen bir duygu durum bozukluğudur. Manik, hipomanik veya depresif ataklarla kendini gösterebilir. İki uçlu duygu durum bozukluğu veya manik depresif bozukluk olarak da bilinmektedir. Psikiyatrik bir rahatsızlıktır ve çoğunlukla ilaç kullanımı gerektirir. Tedavi sürecine psikoterapinin de dahil edilmesi önerilmektedir.

Hastalarda belirgin bir mani, hipomani veya depresif duygu durum görülebilir veya her ikisi bir arada görülebilir. Bipolar ataklarında her türlü bireyin davranışları normalin dışında olacak ve dışarıdan dikkat çekecektir. Toplumda görülme sıklığı %2 civarı olan bipolar bozukluk erkek ve kadınlarda benzer sıklıkta görülmektedir. Genetik faktörlü olduğu düşünülen manik depresif bozukluğun yaşam olayları ve yaşam kalitesiyle tetiklenebileceği düşünülmektedir.

Mani ataklarında birey son derece neşeli, coşkulu ve hareketlidir. Kişinin neşeli hali rahatsız edici düzeyde dikkat çekici olabilir. Neşenin yanı sıra kişi kolayca öfkelenebilir. Engellenme, baskılanma veya eleştirilme durumlarında tepkisi oldukça keskin olabilir. Mani kişinin uyumunu ve işlevselliğini bozan bir süreçtir. Abartılı davranışlar, riskli deneyimler ve kontrolsüz harcama görülebilir. Kimi zamansa bu bozuklukta hipomani atakları görülebilmektedir. Hipomani, mani ataklarına göre çok daha ılımlıdır.

Birbirlerine belirti olarak benzerlik gösterseler de hipomanide kişinin işlevselliği ve üretkenliği manideki kadar bozulmaz. Bu nedenle hipomani ataklarının fark edilmesi sosyal çevre için daha zordur. Hipo mani için mani belirtilerinin çok daha düşük dozda seyrettiği bir atak diyebiliriz. Depresif ataklarda ise maninin tamamen zıt olan ruh hali görülür. Depresyon olarak tanımlanan bu dönemde üzüntü, ağlama, değersizlik/suçluluk hissi, enerji kaybı, haz kaybı, uyku problemleri ortaya çıkabilir.

Bipolar Bozukluk Belirtileri Nelerdir?

Bipolar ataklar mani halindeyken kişinin olabildiğince coşkulu, neşeli ve hiperaktif hissetmesine neden olur. Depresif dönemde ise kişi tam tersi şekilde durgun, mutsuz, karamsar ve hatta intihara eğilimlidir. Bu dönemde kişi kendisini ailesine, arkadaşlarına ve sorumluluklarına kapatabilir. Öz bakım ve işlevsellik azalacaktır. Mani ve depresif dönemde gözlenen belirtiler aşağıda yer almaktadır.

Teşhis için manide belirtilerin en az üçünün bir hafta boyunca her gün görülmesi beklenir. Depresif dönemde ise en az 5 belirtinin iki hafta süresince gözlenmesi beklenir.

Mani Dönemi Belirtileri

  • Uykuya yönelik problemler (uyku ihtiyacında azalma, uyuyamama, sık uyanma)
  • Oldukça yükselmiş (öforik) duygu durum
  • Enerjide artış, yerinde duramama, aşırı haraketlilik ve etkinliklerde artış
  • Dikkat ve konsantrasyonu sürdürme güçlükleri
  • Cinsel istekte artış
  • Çok para harcama, kumar, kontrolsüz ve ihtiyaç dışı alışveriş yapma
  • Kişinin kendi kabiliyeti konusunda gerçek olmayan inanışlara sahip olması
  • Düşünme ve konuşma içeriğinde artış
  • Tahrik edici, uygun olmayan davranışlarda artış
  • Bipolar bozukluk mani döneminde alkol ve madde kullanımında artışla da kendini gösterir
  • Adrenalini yüksek, riskli eylemlerde artış görülür

Depresif Dönem Belirtileri

  • Umutsuzluk, karamsarlık
  • Üzgün ve mutsuz hissetme
  • Kaygılı, endişeli olma
  • Yaşamdan zevk alamama
  • Cinsel istekte azalma
  • Enerji kaybı
  • Unutkanlık, hatırlamada güçlük yaşama
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Değersizlik hissi
  • Yeme alışkanlığında farklılaşma; iştahsızlık veya aşırı yeme
  • Fazla uyuma, gün içerisinde uyuma veya uykuya dalmakta güçlük çekme, geceleri sık uyanma
  • Çaresizlik ve değersizlik hisleri
  • Ölüm ya da intihar düşünceleri

Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Ve Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden Gelişiyor? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Tedavi Edilebilir mi?

Klinik gözlem ve değerlendirme manik depresif bozukluk teşhisi için önemlidir. Ancak kesin tanı için psikiyatrik değerlendirme gerekir ve bunun için uygulanacak test, ölçek ve envanterler bulunmaktadır. Bipolar tedavisinde, akut alevlenme dönemlerinin tedavisi ve koruma tedavisi olmak üzere iki aşamalı tedavi yapılmaktadır. Hastalığın tedavisinde ilaç kullanımı oldukça önemlidir. Ancak sadece ilaç kullanmak tedavi için yeterli değildir.

Mutlaka ilaç tedavisine ek olarak psikoterapi desteği alınmalıdır. Bu destek terapistlik yetkinliği olan psikolog veya psikiyatrlar tarafından karşılanabilir. Psikoterapide manik ve depresif atakları tetikleyebilecek stres faktörlerinin etkisinin azaltılması, stresle başa çıkma yöntemlerinin geliştirilmesi hedeflenir. Genetik yatkınlığın yanı sıra beyin gelişimi ve beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan nörotransmitterların da bipolar bozukluk gelişimine yol açabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca bipolar hastalığına ek olarak başka hastalıklar da görülebilmektedir. Yemek bozukluğu, kaygı bozukluğu, madde kötüye kullanımı, obezite, migren atakları, tiroid ve kalp hastalığı gibi. Eğer bozukluğa eşlik eden sekonder bir rahatsızlık varsa mutlaka teşhis ve tedavi edilmelidir.

Hastalığın gelişmesini önlemek ve belirtilerin şiddetini azaltmak için yaşam kalitesinin artırılması gerekmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapiye ek olarak yaşam alanlarının düzenlenmesi ve psikososyal destek alınması gerekir.

Bipolar Bozukluk Belirtileri ile Başa Çıkmak için Neler Yapılabilir?

Hastalığın açığa çıkmasını önlemek veya belirtilerin azaltılmasını sağlamak amacıyla yaşam kalitesini artırmaya yönelik faaliyetler yapılmalıdır.

  • Düzenli ve yeterli uyunmak, uykudan önce son ve uyandıktan sonra ilk yapılan faaliyeti düzenlemek gerekir. Örneğin yatmadan önce telefonla ilgilenmek yerine kitap okumak, müzik dinlemek, meditasyon yapmak gibi.
  • Bipolar bozukluk belirtileri ile başa çıkmayı kolaylaştırmak için nefes teknikleri ve nefes çalışmaları öğrenilmelidir. Nefes egzersizlerine sabah güne başlarken ve gece yatmadan önce zaman ayırılmalıdır. Doğru egzersizleri öğrenmek için Gevşeme Teknikleri ile Yaşam Kalitenizi Artırabilirsiniz! Yazımızdan faydalanabilirsiniz.
  • Yaşa ve vücut tipine uygun sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanılmalıdır. Kafain ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme şeklinden uzak durulmalıdır. Doktor kontrolünde doğru bir beslenme planı oluşturulmalı bu plana mümkün olduğunda sadık kalınmalıdır. Beslenme düzenini kilo vermek veya hastalıktan korunmak için değil bir yaşam biçimi olarak benimsemek önerilmektedir.
  • Mümkün olduğu kadar egzersiz yapılmalıdır. Gün içerisinde 15-20 dakikalık egzersizlere zaman ayırmak dahi hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyecektir.
  • Stres bipolar bozukluk belirtilerinin açığa çıkmasına yol açan en önemli tetikleyicilerden biridir. Eğitim hayatında, meslekte, sosyal yaşamda veya aile içerisinde yaşanan stres hastalığı tetikleyebilir ve belirtileri artırabilir. Bu nedenle mümkün olduğunca stresli yaşam alanlarından uzak durulmalıdır. Stresle başa çıkma teknikleri öğrenilmeli ve stresten uzak kalmak için yapılabilecekler üzerine çalışılmalıdır.
  • Varsa alkol, madde kullanımı azaltılmalı ve mümkünse tüketimi bırakılmalıdır. Alkol ve madde kullanımının hastalığın tetiklenmesinde, belirtilerin artmasında etkili olduğu göz ardı edilmemelidir.
  • Öfke mani ataklarında sık karşılaşılan bir belirtidir. Kişinin öfkesi çoğunlukla kendine dönüktür ancak şiddetlidir. Kimi zaman çevreye yönelik öfke ve saldırganlık da görülebilir. Öfke kontrol becerisi geliştirilmeli ve mümkünse hastanın sıklıkla iletişimde olduğu kişiler de öfke kontrolünde destek olmak üzere kendilerini geliştirmelidir. Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmediğinde Bireyin Yaşamı Nasıl Etkilenir?

Manik depresif bireylerin gösterdiği belirtiler fark edilmeyebilir veya göz ardı edilebilir. Özellikle ergenlik çağında başlayan belirtiler aile ve çevre tarafından ergenlik etkisi olarak değerlendirilebilir. Üniversiteyi aileden uzakta okuyan veya yalnız yaşayan, sosyal etkileşimi az ve düzensiz olan bireylerde de belirtilerin fark edilmesi zorlaşabilir. Bipolar belirtileri çoğunlukla bireyin kendisi tarafından fark edilmemektedir. Bu da tedaviyi başlangıç sürecini geciktirmektedir.

Ailenin veya çevrenin yönlendirmesi tedaviye başlangıcı kolaylaştırmaktadır. Fark edilmeyen ve tedavi edilmeyen Bozukluk akademik başarısızlığa yol açabilir. Yaşanacak dikkat dağınıklıkları, konsantre olamama, devamsızlık, kurallara aykırı davranışlar olumsuz akademik sonuçlara yol açabilir. Bu bireyler için üniversiteye hazırlanmak, sınava çalışmak veya akademik derslerde performans göstermek zordur. Kişilik Gelişimi için İdeal Aile Ortamı Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar bozukluk tanısı alan bireylerde okulu bırakma, okuldan atılma gibi istenmeyen akademik sonuçlar görülebilir. Üniversite eğitimlerinde de derslere katılmama, devamsızlık, sosyal iletişimde problemler, kurallara aykırı davranışlar görülebilir. Otorite figürleriyle sorunlar yaşayabilirler. Sosyal desteği olmayan yalnız bireylerde intihar girişimleri çok daha fazla görülebilmektedir. İş hayatında da mülakatlarda başarısız olma, iş hayatında beklenen performansı sergileyememe ve sık iş değiştirme görülebilir. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İkili ilişkilerde partnerlerle sorun yaşanabilir. Sosyal uyum ve ilişkileri sürdürmekte güçlük çekilebilir. Bu bireylerde boşanma ve sık partner değiştirme olasılığı daha yüksektir. Ebeveynlik rollerinde de tutarsız bir ebeveynlik tutumu sergilenebilir. Çok sevgi dolu, ilgili, neşeli bir, destekleyici bir rolden öfkeli, hırçın, saldırgan bir role geçiş yapılabilir. Çocuklarda Benlik Gelişimi ve Yaşam Boyu Başarıya Etkisi yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bipolar bozukluk tüm bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda tedavisi ihmal edilmemesi gereken psikolojik/psikiyatrik rahatsızlıktır. Tedavisi olan bu bozukluğun yol açtığı olumsuz etkilerden kurtulmak mümkündür. Tedavi sürecinde ve sonrasında hastalık kaynaklı karşılaşılan yaşamsal zorluklarda da azalma görülecektir. Kişinin sosyal uyumu, bireysel farkındalığı, üretkenlik ve sürdürebilirlik becerileri gelişecektir. Tedavi ve belirtilerin yol açtığı olumsuzluklarla başa çıkmak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Staj başvurusu süreci sıklıkla meslek liselerinde ve üniversitede karşımıza çıkmaktadır. Zorunlu stajlar meslek liselerinde ve üniversitede mezuniyet şartları içerisinde yer alabilmektedir. Zorunlu stajların yanı sıra gönüllü olarak yapılabilecek stajlar da vardır. Staj, bireyin mesleki tecrübe edinmesini, iş dünyasını tanımasını ve network edinmesini sağlayan mesleki prova niteliğindedir. Dolayısıyla staj yapılacak alanı, kurumu, markayı belirlerken ön hazırlık yapılmalıdır.

Hazırlık sürecine geçmeden önce ise staj yapma nedeninin, stajdan beklentinin ve staj programına yönelik önceliklerin belirlenmesi gerekir. Staj programları dönemsel, aylık, haftalık ve benzeri şekilde farklılaşabilmektedir. Staj yapan öğrencilere ise stajyer denilmektedir. Her kurum bünyesinde stajyer bulundurmamaktadır.

Kimi firmalarda her yıl düzenli olarak staj programı çalışıp yayınlanır ve işe alım yapar gibi stajyer alınır. Kimi firmalar ise stajyer bulundurur ancak belli bir staj programı hazırlamazlar. Staj başvurusu yaparken önceliklerin belirlenmesi başvuru yapılacak sektörün, firmanın daha sağlıklı seçilmesini sağlar. Böylece stajyerlik sürecinizde sürprizlerle karşılaşmaz, zaman kaybı ve hayal kırıklığı yaşamazsınız.

Peki staj yapacak olan öğrenciler önceliklerini neye göre belirlemeli? Öncelik belirlerken nelere dikkat edilmeli? Öncelik belirlemenin sağlayacağı avantajlar neler? Yazımızın devamında soruların yanıtlarına detaylarıyla ulaşabilirsiniz.

Kariyer Gelişimi için Kaçırılmaması Gereken Fırsatlar Neler? Ve Başarılı Bir Kariyer İçin Öğrencilik Yılları Nasıl Daha Verimli Geçirilebilir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj Başvurusu Nasıl Yapılır?

Başvuru sürecinde her sektörün ve bu sektörlere bağlı olan kurum, kuruluş ve firmaların farklı talep ve beklentileri olabilmektedir. Dolayısıyla başvuru yapmadan önce staj yapmak istenilen adresler belirlenmelidir. Ardından mümkün olabildiğince erken dönemde bu firmaların stajyer alım süreçleri takip edilmeye başlanmalıdır. Başvuru sürecinde talep edilen evraklar önceden hazırlanmalı, eksikler varsa başvuru tarihine kadar tamamlanmalıdır.

Her firmanın stajyer alım dönemleri farklılık gösterebilir. Kimi firmalar yaz boyu alım yaparken kimileri Eylül döneminde alım yapar ve stajyeri yıl boyunca bünyesinde tutar. Dolayısıyla başvuru koşulları kadar başvuru dönemini kaçırmamak için başvuru tarihleri de takip edilmelidir. Yine her firmanın ve sektörün stajyer ihtiyacı farklılık gösterin. Kimi firmalar bir ay süresince haftanın her günü gelecek bir stajyer ister.

Kimi firmalarsa haftanın en az iki günü olacak şekilde yıl boyunca stajyer bulundurmak ister. Bu durumda da başvuru yapmadan önce kurumun stajyer beklentileri iyi öğrenilmelidir. Aksi halde ders saatlerinizle staj günlerinizi planlamak zorlaşabilir. Tüm bu bilgileri edinip, en uygun seçeneği belirledikten sonra staj başvurusu yapmak için özgeçmiş hazırlamalısınız.

Hazırladığınız özgeçmişi kuruma direk elden verebilir veya talep ederlerse mail adreslerine gönderebilirsiniz. Kimi firmalar başvuracak adayların özgeçmişlerinin firma tarafından hazırlanmış formatta doldurulmasını ister. Dolayısıyla siz firmaya özgeçmişinizi götürseniz veya gönderseniz bile size kendi özgeçmiş formlarını gönderebilirler.

Başvuru sonrası adaylar işe alım sürecinde olduğu gibi kriterleri karşılamaları halinde mülakata davet edilirler. Mülakatta da başarı gösteren adayların belirtilen gün ve saatte staja başlaması beklenir. Dikkat Çeken Bir Cv için Kişisel ve Mesleki Gelişim Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj yapacağınız adresi belirlerken şehrinizle veya ülkenizle de sınırlı kalmak zorunda değilsiniz. Dileyen, imkanı olan ve fırsat yaratabilen öğrenciler yurtdışında da staj yapabilirler. Özellikle mesleği uluslararası iş yapmaya uygun olanlar yurtdışı staj fırsatlarını yakından takip etmeli ve değerlendirmelidir. Karar sürecinde bilgi almak için Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Staj Başvurusu Yaparken Öncelikleri Belirlemek Nasıl Avantaj Sağlar?

Başvuru sürecini kısaca anlattık. Şimdi başvuru aşamasına gelmeden önce nelere dikkat etmemiz gerektiğini ve ön hazırlık yapmanın avantajlarını paylaşacağız. Staj süreci mesleğe hazırlık yapmanın en önemli aşamasıdır. Eğitim hayatında edindiğimiz akademik bilgiler son derece önemli olsa da pratikte bu bilgilerin çok azını kullanırız. Dolayısıyla staj yapmaksızın mesleğe atılan bireyler iş hayatında şaşkınlığa uğrayabilirler. Staj yapmaksa bu şaşkınlığı mezun olmadan önce atlatmayı sağlar.

Staj yaparken deneyim edinmenin yanı sıra mesleğin hangi dalında çalışacağımızı da belirleyebiliriz. Her mesleğin farklı çalışma alanları vardır. Mesleki liseye başladığınızda veya üniversiteye geçtiğinizde çalışmak istediğiniz meslek dalı hayaliniz çok farklı olabilir. Eğitim sürecinde size çok cazip ve ilgi çekici gelen meslek dalı iş hayatında hayal kırıklığı yaşamanıza neden olabilir.

Eğitim hayatınız süresince meslek alanınıza yönelik ne kadar çok staj başvurusu yaparsanız doğru dalı bulmanız o kadar kolaylaşır.  Staj yaparken çalışma koşullarını görebilirsiniz, mesleğin avantaj ve dezavantajlarını gözlemleyebilirsiniz. Staj sürecinde mesleğinizle ilgili referanslar toplayabilir, networkünüzü geliştirebilirsiniz. Ayrıca staj yaptığınız firma sizden memnun kalırsa mezuniyet sonrası iş başvurusu için ilgililerle iletişim kurabilirsiniz.

Kurum kültürünü biliyor olmanız, deneyimleriniz ve bıraktığınız intiba sizi diğer adaylardan ayıracaktır. Pek çok firma işe alım sürecinde stajyerlerine öncelik tanımaktadır. Staj yaptığınız kurumda işe alım ihtiyacı yoksa size referans olarak sizi farklı firmalara yönlendirebilirler.

Bir diğer önemli kazanımsa iş hayatını ve gelecekteki meslektaşlarınızı görerek eksiklerinizi belirleyebilmeniz olacaktır. Örneğin; staj tecrübeniz süresince yabancı dil eksiğinizi fark edebilirsiniz. Sunum yapma, Office programlarını etkin kullanma, diksiyon ve benzeri eksiklerinizi belirleyebilirsiniz. Üstelik henüz öğrenci olmanız ve mesleğe atılmak için önünüzde zamanın olması eksiklerinizi tamamlamanız için de fırsat yaratmanızı sağlar.

Mesleğinizde size avantaj sağlayacak bilindik, güvenilir ve nitelikli bir firmada staj başvurusu yapmanız da avantajlıdır. Büyük ve köklü bir firmada stajyer olmak özgeçmişinizin çok daha kolay fark edilmesini sağlar. Staj yaptığınız firmada işe başlayamasanız bile özgeçmişinizde bu deneyimin yer alması diğer firmaların ilgisini çeker. Bu da işe alım sürecinizi hızlandırır.

Staj Başvurusu Yaparken Nelere Dikkat Edilmelidir?

İlk önce staj türü belirlenmelidir. Bu zorunlu bir staj mı yoksa gönüllü bir staj mı olacak. Zorunlu bir staj yapılacaksa hedef belirlenmelidir. Hedefiniz okulunuzun beklentisini karşılamak mı yoksa verimli bir staj süreci geçirmek mi olacak? Çoğunlukla yaz dönemine denk gelen zorunlu stajlarda öğrenciler gönülsüz olabilmektedir.

Gönülsüz olmaları marka, kurum, sektör ayrımı yapmaksızın olabilecek en rahat staj programına yönelmelerine yol açmaktadır. Gönüllü staj yapanlarsa stajdan tam verim almayı hedeflemektedir. Bu da motivasyonlarına ve performanslarına etki etmektedir.  Staj başvurusu yapmadan önce stajın önemi içselleştirilmelidir. Staj programından elde edilecek avantajlar ve uzun vadede stajın kazandıracakları değerlendirilmelidir. Staj sürecine ayrılacak zaman ve enerji de planlanmalıdır.

Staj yaparken akademik bilginizi pratiğe dökme veya bu konuda nitelikli gözlem yapma fırsatı edinmek isteyebilirsiniz. Ancak her stajda bu fırsatları yakalamanız mümkün olmayacaktır. Kimi firmalar stajyerlerinin kazanımlarına ve gelişimlerine çok önem verir. Staj sürecini profesyonelce planlarlar. Kimi firmalarda ise stajyerler ofis işlerine destek olan, fotokopi çeken, evrak düzenleyen statüde kalabilir. Hatta mesleğine yönelik hiçbir gözlem yapma fırsatı da yakalayamayabilir.

Dolayısıyla staj başvurusu yapmadan önce firmanın size sunacağı fırsat ve olanakları öğrenmelisiniz. Böylece kendi beklentilerinizle firmanın sağlayacaklarının ne kadar örtüştüğünü değerlendirebilirsiniz. Başvuru yaptığınız kurumun sizin karakteriniz, yaşam biçiminiz, inanç ve değerlerinizle ne denli örtüştüğü de sizin için önemli olabilir.

Staj yapacağınız kurumların sizin start noktanızı oluşturacağını göz önünde bulundurmalısınız. Çıtanızı ne kadar yüksekte tutarsanız iş hayatına da o kadar yüksekten dahil olursunuz. Aksi şekilde çıtanızı kolaya kaçmak için ne kadar alçak tutarsanız iş hayatınız da o kadar alçaktan başlayabilir.

Bu nedenle staj başvurusu yapmadan önce ne istediğinize ve staj sürecinden beklentilerinize karar vermelisiniz. Staj tecrübelerinizin ileriye dönük hedeflerinizle ne kadar örtüştüğüne dikkat etmelisiniz. İş hayatında sizin için fayda sağlamayacak aksine sizi olumsuz etkileyecek staj tecrübeleriniz varsa bunlara özgeçmişinizde yer vermek zorunda değilsiniz. Staj sürecinizi planlarken profesyonel kariyer danışmanlığı alarak akademik ve profesyonel hedeflerinize daha kolay erişebilirsiniz.

Read More

Popüler meslekler de popülaritesi olan tüm diğer şeyler gibi seçim süreçlerimizi etkiliyor. Her yıl yeni meslekler ve akabinde yeni trendler açığa çıkıyor. Bazı mesleklerinse popülaritesi uzun yıllar devam ediyor. Trendler sık sık değişse de sunduğu prestij, sağladığı avantaj ve konforla kimi mesleklerin yeri hiç sarsılmıyor.

Popüler olan seçeneklere yönelmek seçim yapacak öğrencilere “garanti meslek” izlenimi yaratıyor. Oysa bir mesleğin garantili olmasından ziyade o meslekteki başarınız, beceriniz mesleki garantiyi artırıyor. Her yıl popüler olana odaklanan nice genç üniversite eğitiminden sonra kalabalık bir rekabet ortamına giriyor. Rekabet ortamında ise mesleki ilgi, bilgi, beceri ve motivasyon diğerleri arasından sıyrılmayı kolaylaştırıyor.

Üniversite eğitiminden başlayarak her mesleğin zorlukları bulunuyor. Üniversite ve meslek seçerken popülariteye ve prestije aldansak da zorluklarla karşılaştığımızda hayal kırıklıkları baş gösteriyor. Yoğun ve yorucu mesai temposu, kimi zaman hayati risk veya çalışma ortamındaki fiziki zorluklar yıpratıcı olabiliyor. Mesleki avantajlar herkes için motivasyon sağlıyor olsa da dezavantajlar motivasyonu düşürüyor.

Mesleğini severek tercih eden, severek sürdüren bireylerin mesleki zorluklarla başa çıkması daha kolay oluyor. Mesleğini popüler meslekler arasından seçerek seçim sürecinde farklı faktörleri değerlendirmeyen bireylerse daha çabuk demoralize oluyor. Aynı şey üniversite eğitiminde de etkisini gösteriyor. Meslek seçerken çok yönlü değerlendirme yaparak kendisi için uygun olan mesleğe odaklanan bireyler akademik hayatta daha başarılı oluyor.

Mesleki eğitime ilgileri, merakları ve öğrenme azimleri bu bireylerin diğerlerine kıyasla çok daha yüksek oluyor. Seçim yaparken sadece popülariteye odaklanan öğrencilerinse eğitim sürecinde daha ilgisiz ve başarısız olduğu görülüyor. Hatta meslek değişikliğine gitme, bölüm değiştirme yeniden sınava hazırlanma ve benzeri gelişmeler de yaşanabiliyor.

Peki meslek seçiminde popüler olan seçeneklere yönelmek mi yoksa kendimiz için en iyi olana odaklanmak mı mantıklı? Her popüler meslek, tercih edenlere beraberinde başarı ve mutluluk getirir mi? Popüler meslekler neye göre belirleniyor veya mesleklerin popülaritesini hangi etkenler değiştiriyor? Meslek seçimi yaparken kararı belirleyen ne olmalı? Yazımızın devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Popüler Meslekler Neler ve Bu Meslekler Başarılı Olmak için Yeterli mi?

Mesleklerin popülaritesine belirleyen o mesleğe ait iş gücüne duyulan ihtiyaçla ilişkilidir. Bugün ülkemizde popüler hale gelen meslekler çoğunlukla dünya genelinde de popüler ve talep gören mesleklerdir. Bu meslekler gelecek 5-10 yıl içerisinde değer kazanır ve mahsul vermeye başlar. Yani bugün ismini yeni yeni duyduğunuz ama bir yandan da popüler meslek statüsünde yer alan meslekler aslında geleceğin meslekleridir.

Gelişen teknoloji ve bilim mesleki trendleri ve ihtiyaçları da farklılaştırıyor. Geçmişte iş verenin beklentisi daha çok kas gücüne yönelikken artık iş verenler zeka gücüne önem veriyor. Eskiden mahsulü toplayacak işçiye ihtiyaç varken şimdi mahsulü toplayacak makineyi programlayacak kişilere ihtiyaç var. Bu basit örnekten de anlaşılacağı üzere artık işi yapana değil işi yapacak akıllı sistemleri üretebilenlere, yönetebilenlere ihtiyaç var.

Bu da yapay zeka uzmanlığı, veri mühendisliği, veri analistliği, 3D üretim mühendisliği, dijital pazarlama vb. mesleklerin trend haline gelmesini sağlıyor. Peki bu popüler meslekler bizde ilgi uyandırmıyorsa, sırf popüler ve çok kazandıracak meslekler diye onları seçmemiz doğru olur mu? Seçim sürecinde pek çok öğrenci ve aile bu ikilemi yaşayabilir.

Popüler olanın daha çok kazandıracağı ve daha fazla prestij sağlayacağı düşüncesi kararı etkileyebilir. Ancak kazanç ve süreklilik sağlayan mesleğimizde göstereceğimiz performans ve başarıdır. Bir meslek ne kadar popüler olursa olsun meslekte başarı elde edemezsek bize dezavantaj sağlar. Bir meslekte başarılı olabilmek ise aşağıdaki her bir maddeyi seçim sürecinde dikkate almakla mümkün oluyor;

  1. Meslek seçerken karakteristik özellikler dikkate alınmalıdır. Bireyin kişilik özelliklerini, güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek için kişilik testi yapılmalıdır.
  2. Mesleki ilgi ve beceri değerlendirmesi yapılmalıdır. Bireyin ilgi ve beceri alanları tespit edilmelidir.
  3. Bireyin kültürü, sosyoekonomik düzeyi ve mesleki beklentileri de dikkate alınmalıdır.

Aksi halde meslekten elde edeceğimiz verim, doyum ve başarı beklentilerimizin altında kalacaktır.

Dijital Pazarlama Bugünün ve Geleceğin Mesleklerinde Nasıl Bir Role Sahip? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Popüler Meslekler ve Kariyer Danışmanlığı

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişimini olumsuz yönde etkiler. Sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmak, potansiyelini performansa dökmek kolay değildir. Buna karşılık sevilen bir işte çalışmak kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekler.

Sevdiğimiz işi yaparken çok daha üretken, keyifli ve yaratıcı olabiliriz. İşimize yönelik sevgi ve ilgimiz temas ettiğimiz diğer insanları da etkisi altına alır. Ekip arkadaşlarımızı, takımımızı, hizmet ettiğimiz markayı veya sunduğumuz hizmeti olumlu yönde etkileriz. Mesai dışı sürelerde de işimizden aldığımız tatmin duygusu mutluluk hissimizin süresini uzatır. Sosyal yaşamda, aile ilişkilerimizde ve bireysel olarak iç dünyamızda daha keyifli hale geliriz.

Tüm bu olumlu etkilerin aksine yanlış mesleğe yönelmekse tam tersi negatif etkilere yol açabilir. İşte bu noktada popüler meslekler iyi değerlendirilmelidir. Tercih sürecinde bir mesleğe yönelmemizi sağlayan sadece popülaritesi olacaksa bu seçim bize uzun vadede kaybettirebilir. Ancak popüler bir mesleğe ilginiz ve hatta bu alanda bilginiz de varsa bu seçenek mutlaka değerlendirilmelidir. Değerlendirme sürecinde daha sağlıklı kararlar verebilmek için profesyonel bir destekten de faydalanabilirsiniz.

Başarılı, mutlu ve memnun olabileceğimiz bir mesleği bulmamız sandığımız kadar kolay değil. Ancak iyi bir destek aldığımızda ve kararlarda etkin rol oynadığımızda seçim yapmak endişe duyduğumuz kadar zor da değil. Meslek seçerken çoğunlukla çevrenin, ailenin veya eğitmenlerin yönlendirmelerine kulak veririz. Risk almak istememek veya yeterli bilgiye sahip olmamak sonucunda kendi mesleğimizi seçerken pasif kalabiliriz.

Aynı şekilde popüler meslekler de garanti uyandırdığı için mantıklı bir seçenek haline gelebilir. Oysa seçeceğiniz mesleği gelecek 40-50 yıl boyunca sürdürecek olan sizsiniz. Dolayısıyla meslek seçimi yaparken ilk kulak vermemiz gereken ses kendi iç sesimiz. Aba psikoloji olarak kariyer danışmanlığı verirken tam olarak bunu hedefliyoruz. Danışanlarımızın ihtiyaçlarını, potansiyellerini, karakterlerini ön plana çıkarıyoruz. Meslek seçimine tüm bireysel detayları belirledikten sonra geçiyoruz.

Read More

Sınav motivasyonu sınava hazırlık sürecinde ve sınav boyunca mevcut potansiyelin performansa dökülmesini destekliyor. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler sınavdan başarılı sonuçlar almak için daha planlı ve programlı çalışıyor. Motivasyon beraberinde disiplin, düzen ve istikrar da getiriyor. Tüm bunlar bir arada sürdürülebildiğinde beklentiyle uyumlu sonuçlar almak mümkün hale geliyor. Ancak bu motivasyonu üretebilmenin ve sürdürebilmenin de bir takım ön koşulları var.

Motive olmayı istemek veya motivasyona ihtiyaç duymak motive olmak için yeterli olmuyor. Motivasyon eksikliği yaşayan pek çok öğrenci için dikkat dağınıklığı, erteleme, düzenli çalışamama gibi başarıyı engelleyici etkenler çoğalıyor. Zaman baskısı, zamanı verimli kullanamama, sınav stresi, gelecek kaygısı ve hatta öfke, umutsuzluk açığa çıkabiliyor. Sınav motivasyonu olmayan öğrenciler motivasyon eksikliklerinin beraberinde getirdiği başarısızlık dışında çevresel faktörlerle de mücadele ediyor.

Ebeveynlerin, okulun, öğretmenlerin, arkadaşların ve sosyal çevredeki diğer bireylerin söylem ve baskıları da sürece eklenebiliyor. Tüm bu olumsuz katkılar bireyin daha fazla motivasyon kaybı yaşamasına ve sınava yönelik olumsuz duygu ve düşünceler geliştirmesine neden oluyor. Sınava motive bir şekilde çalışan bireylerde ise performans potansiyelle uyumlu ilerliyor. Bu bireyler olumsuz faktörlerle, stres ve zorluklarla çok daha kolay baş edebiliyorlar.

Çoğunlukla motivasyonları içsel kaynaklı oluyor ve dışarıdan gelen negatif etkilerden daha az etkileniyorlar. Peki sınava yönelik motivasyonu artırmak için sınava hazırlık sürecinde neler yapmalıyız? Sınavda başarılı olan ve sınava hazırlık sürecini daha sağlıklı geçiren bireyler nasıl motive oluyor? Yazımızın devamında detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

Sınav Motivasyonu için Hayal Kurma Becerinizi Kullanın

İlk ve en önemli motivasyon artırıcı olarak hayal kurma becerinizi kullanmanızı öneriyoruz. Bu becerinin sınava hazırlık sürecinde olumlu şekilde kullanılması başarıyı ve motivasyonu artırıyor. Başarı elde etmek için hep çok para harcayacağımız ve çok yorulacağımız şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. Motive olmak için yapmamız gerekenlerde de aynı beklentiye kapılabilirsiniz. Bu beklentiyle yazıyı okumaya başladıysanız hayal kurma önerisi size geçersiz gibi gelebilir.

Oysa zihnimizi neye koşullandırırsak bize sunacağı performansta koşullanmamızla benzer olacaktır. Pek çok kişisel gelişim ve zihin kitabı benzer söylemlerle doludur. Ancak burada kuracağınız hayal sizi eyleme geçmeye yönelik motive edecek bir hayaldir. Yani itekleyici güçtür. Sadece hayal kurarak başarılı olmak elbette ki mümkün değildir. Başarılı olmak için Türkiye gerçekliğinde çok ama çok çalışmanız gerekebilir.

Ancak çok çalışmak için ihtiyacınız olan sınav motivasyonu hayal kurma tekniği ile artırılabilir. Önyargılarınızı, sizi ketleyen inanışlarınızı ve diğerlerinin görüşlerini bir kenara bırakın. Geleceğinizden ne bekliyorsunuz? Nasıl bir eğitim, nasıl bir kariyer ve nasıl bir yaşam sürmek istiyorsunuz? Tüm bunları gözünüzde canlandırın. Bu o kadar detaylı bir canlandırma olsun ki hayalinizi adeta yaşıyormuşsunuz gibi hissedin.

Bu hayali somutlaştırabilir, kendinize bir hayal panosu da hazırlayabilirsiniz. Hayalinizi yazıya, resme de dökebilirsiniz. Bunu yaptıktan sonra motivasyonunuzdaki değişimi değerlendirin. Örneğin; Boğaziçi üniversitesinde okumak istiyor olabilirsiniz. Öyleyse kendinizi Boğaziçi üniversitesini kazanmış olarak hayal edin. Elinize ulaşan sınav sonuç kağıdını hayal edin. Okula kayıt için gittiğinizi, bahçesinde dolaştığınızı, akademisyenlerle tanıştığınızı hayal edin. Okulun şenliklerini, ders aralarını, arkadaş gruplarını hayal etmeye çalışın.

Şimdi hedefiniz size çok daha parlak, ulaşılmaya ve uğrunda uğraşılmaya değer görünüyor olmalı. Bunu her gün yapmaya özen gösterin. Karamsarlığa kapıldığınızda, yorulduğunuzda veya inancınızı yitirdiğinizde tekrar edin.

Sınav Motivasyonu Kazanmak için Hedef Belirlemeyi Ertelemeyin

Hedef belirleme süreci sıklıkla ihmal edilen ve son dakika aceleye bırakılan bir süreçtir. Oysa hedef belirlemeye olabildiğince erken başlamak ve detaylı bir planlama yapmak gerekir. Hedef belirlerken öğrencinin karakteristik özellikleri, ilgi ve beceri alanları, zeka alanı göz önünde bulundurulmalıdır. Öğrenme stili, zaman yönetimi becerisi, çalışma ortamı ve öğrenme kaynakları da hedef belirleme sürecinde dikkate alınmalıdır.

Tüm bu faktörler göz önünde bulundurularak hedef belirlendiğinde hedefe ulaşmak daha kolay ve keyifli hale gelmektedir. Belirlenen amaç kişinin kendi istek, beklenti ve becerileriyle uyumlu olduğunda ulaşmaya yönelik istekte artmaktadır. Hedef belirleme sürecinin önemli bir aşaması da hedefi kısa ve uzun vadeli hedeflere bölerek planlamaktır. Büyük hedefin küçük hedeflere bölüştürülmesi sınav motivasyonu sağlayacaktır.

Çünkü bu sayede öğrenci performansına yönelik sonuçları daha iyi görebilir ve zamanında gerekli müdahaleyi yapabilir. Uzun vadeli hedefler için hazırlanmak çoğu zaman motivasyon kaybına yol açmaktadır. Örneğin bir yıl sonra olacak bir sınava yapacağımız hazırlığın motivasyonu ile yaklaşan sınavın motivasyonu aynı olmayacaktır. Dolayısıyla Uzun vadeli hedefimiz sınavda başarılı olmak ise bu hedefi küçük hedef parçalarına bölüştürebiliriz.

1 ay boyunca konu tekrarı yapmak ve ay sonunda denemeden alacağı puanı 50 puan artırmak kısa vadeli bir hedef olabilir.

Sınav Motivasyonu için Olumsuz Kıyaslamalardan Kaçının

Özellikle herkesin tatil yapıp dinlendiği hafta tatillerinde, sömestr ve yaz tatillerinde çalışıyor olmak motivasyon kırıcıdır. Öğrenciler çoğunlukla “Ben neden çalışmak zorundayım, onlar gezip eğlenirken ben niye konu tekrarı yapıp soru çözüyorum!” diyebilirler. Bu kıyaslamayı yapan herkes benzer duygulara kapılır ve geçici süreli de olsa motivasyon düşüklüğü yaşayabilir.

Olumsuz rekabet ve olumsuz kıyaslamalar motivasyonun önündeki önemli engellerdir. Ve çoğunlukla bu engelleri bir dizeriz. Hayatın hepimiz için adil olmadığını, biz bu kadar çok çalışırken çalışma zorunluluğu hissetmeyenlerin daha şanslı olduğunu düşünebiliriz. Evet koşullar herkes için eşit olmayabilir. Başarılı olmak için sizin çok çalışmanız gerekirken bir başkasını başarılı olmaya ihtiyaç duymuyor olabilir. Ancak bu durum sadece ekonomik farklılıklar kaynaklı değildir.

Aslında sınav sistemi ayrım gözetmeksizin herkes için eşittir. Ancak sınav sonucunun yeterince iyi olması herkes için aynı anlama gelmemektedir. Kimi öğrencinin sınav motivasyonu barajı geçmek ve herhangi bir üniversiteyi tercih edebilmek olabilir. Bir başkasının hedefi iyi bir üniversiteyi ve bölümü kazanmak olabilir. Bir başkasının hedefi burs almak olabilir. Dolayısıyla sınav herkes için aynıdır ancak sınava yüklenen anlamlar farklıdır.

Siz bugün çalışma temponuzla sınava sizden daha az efor harcayan bir öğrencinin önüne geçebilirsiniz. Bugün koşullarınız birbirinden çok farklıyken azminiz, seçimleriniz ve performansınızla yarın benzer ve hatta daha iyi koşullara erişebilirsiniz.

Sınav Motivasyonu Sağlamak İstiyorsanız Dinlenmeye Zaman Ayırmayı Unutmayın

Sınava hazırlık sürecinde başarılı olmak için ilk gözden çıkarılan şey mola ihtiyacıdır. Ders çalışmak ve daha iyi sonuçlar elde etmek için kitapların üzerinde uyuyan, çalışma masasında yemek yiyen nice öğrenci vardır. Bu öğrenciler daha çok çalışmak için sosyal etkinlere katılmaz, keyif aldığı etkinliklere zaman ayırmaz. Sınava hazırlık sürecine giren öğrenciler bir anda ilgi alanlarını, sosyal çevrelerini ve hobilerini rafa kaldırırlar.

Ancak sıklıkla unutulan önemli bir konu var ki dikkat süremiz sandığımız kadar uzun değil. Etkin dinleme yapıp, dikkatimizi dağılmaksızın sürdürebildiğimiz süre ortalama 30 dakika. Ancak ağır konularda veya zihnen, bedenen yorgun olduğumuz zamanlarda bu süre daha da kısalabilir. Sanılanın aksine mola vermek, dinlenmek ve keyif veren faaliyetlere zaman ayırmak sınav motivasyonu için önemlidir.

Dinlenmiş, eğlenmiş bir birey deşarj olur ve daha iyi çalışmak üzere motive olur. Üstelik mola verebileceğini ve kendine zaman ayırabileceğini bilmek çalışma sürelerinin daha verimli geçmesini sağlar. Bir zaman yönetimi tekniği olan Pomodoro tekniğini kullanarak molalarını daha verimli planlayabilirsiniz. Ayrıca zamanınızı daha verimli kullanarak da motivasyonunuzu artırabilirsiniz. Zaman hepimiz için eşit olsa da bu zamanı nasıl değerlendirdiğimiz oldukça özneldir.

Birimiz çok hızlı öğrenirken birimiz daha yavaş öğrenebiliriz. Birimiz her koşulda odaklanabilirken bir diğerimizin dikkati kolayca dağılabilir. Zaman yönetimi teknikleri bize zamanı daha verimli kullanmayı öğretir. Bu sayede derslere, ders dışı etkinliklere ve kendi bireysel ihtiyaçlarımıza daha fazla zaman ayırabiliriz. Kanban Tekniği ile Zamanınızı Daha Kolay Organize Edebilirsiniz! Ve Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Öneriler yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Motivasyonu için Konfor Alanınızdan Çıkın

Hepimiz konfor alanımıza yeterince düşkünüz. Özellikle pandemiyle beraber evde geçirdiğimiz sürenin artması konfor alanımızın kullanımını da artırdı. Dolayısıyla sınava hazırlık sürecinde konfor alanından uzaklaşmak da zorlaştı. Peki nedir konfor alanından çıkmak ve neden çıkmak istemiyoruz? Derslerinize çalışma masasında değil de yatağınızda mı çalışıyorsunuz? Çalıştığınız alanda müzik de dinliyor, film de izliyor, yemek de yiyor, kitapta mı okuyorsunuz?

Ders çalışırken sizi zorlayan soruları, konuları erteliyor veya yapmıyor musunuz? Başarı elde etmek için çalışmanız gereken sürenin altında mı çalışıyorsunuz? Uykunuzdan, dizi ve film alışkanlıklarınızdan, ilgilerinizden ve hobilerinizden kısamıyor musunuz? Örnekleri daha çoğaltabilecek olsak da bunların bir kısmını yapmakta zorluk yaşıyorsanız konfor alanınızdan çıkamıyorsunuz demektir.

Oysa başarı da pek çok güzel şey için özen, özveri ve emek ister. Emek vermeniz, çabalamanız ve beklediğiniz sonuçlara ulaşabilmeniz için konfor alanınızdan uzaklaşmalısınız. İlerde daha konforlu bir hayat sürebilmek, kariyerinizde, mesleğinizde daha mutlu olmak için konfor alanınızı daraltmalısınız. Konfor alanınızdan tamamen vazgeçmemeli ancak bu alana ayırdığınız zamanı yeniden gözden geçirmelisiniz.

Sınav Motivasyonu için Profesyonel Destek Alın

Sınava hazırlık sürecinde tüm çabanıza rağmen olumsuz duygularla ve sınav stresiyle başa çıkmakta zorluk yaşayabilirsiniz. Aynı şekilde hedef belirleme, planlı çalışma, zamanı verimli kullanma becerilerinde de desteğe ihtiyaç duyabilirsiniz. Sınav başarınızı düşürecek ve motivasyonunuzu olumsuz etkileyen konularda psikolojik destek talep edebilirsiniz. Aynı şekilde sınava hazırlık sürecinde daha bilinçli hazırlık yapmak için profesyonel kariyer desteği de alabilirsiniz.

Sınav motivasyonu sağlamada size yardımcı olacak kişi/kurum bu konuda ne kadar deneyimli? Verdiği bilgiler bilimsel kanıtlara dayalı mı, güncel mi ve uluslararası düzeyde geçerliliği var mı? Kariyer hedefi belirleme süreçlerinde kaç kişiye destek vermiş ve başarı oranları nedir? Ve daha pek çok alt detayı bilmeniz alacağınız hizmetin kalitesiyle ilgili ön bilgi edinmenizi kolaylaştıracaktır.

Aba Psikoloji, Aba Kariyer ve Aba Yurtdışı Eğitim iş birlikleri ile kariyer belirleme sürecinizde size profesyonel destek sunmaktadır. Aba Psikoloji de danışanlarımızın kariyer planını çıkarırken Stratejik yetenek yönetimini kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir.

Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır. Bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur.

Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.  Sınav motivasyonu sağlamanız için kurumumuzda psikologlar ve eğitimciler iş birliği içinde çalışır.

 

Read More

Meslek seçiminde kararsızlık yaşamak özellikle sınava hazırlık dönemlerinde motive olmayı zorlaştırıyor. Seçim yapamamak net bir hedefe odaklanamamaya neden oluyor. Ve bu durumda da dikkat çeldiricilerle başa çıkmak zorlaşıyor. Seçim yapmadan sınava hazırlanmaya çalışan öğrenciler için alan, bölüm, okul seçimi yapmak da pek kolay olmuyor. Öğrenciler karar verememe nedeni olarak sıklıkla belirsizlikleri, gelecek kaygılarını veya alternatif çokluğunu öne sürüyor.

Oysa meslek seçmekte zorluk yaşamanın altında yatan ve farkında olunmayan pek çok faktör var. Kendini yeterince tanımama, potansiyeline performansına güvenmeme, bilgi eksikliği, kulaktan dolma veya gerçekdışı bilgiler bunlardan bazıları. Kimi öğrenciler için özel bir hedef belirlemektense genel bir hedefe odaklanmak daha mantıklı kabul edilebiliyor.

Bir alana, okula veya mesleğe yönelmektense en iyi puanı almaya odaklanabiliyorlar. Böylece sınavdan alacakları sonuçla istedikleri okul ve mesleği tercih edebilmeyi hedefliyorlar. Ancak genel hedeflerde de tıpkı meslek seçiminde kararsızlık yaşayanlarda olduğu gibi motivasyonun kolayca düştüğünü görüyoruz. Yine bu öğrenciler için de en ufak başarısız deneyimler kolayca hedeften uzaklaşabilmeye neden olabiliyor.

Ailelerin seçim sürecinde kendi istek, beklenti ve kararlarını gencin kararlarının önünde tutmaları da seçim sürecini zorlaştırıyor. Gencin istekleri ailenin beklentileriyle örtüşmüyorsa motivasyon ve performans doğrudan düşüyor. Yani seçim sürecinde kararsızlık yaşamak veya kendi mesleki kararlarını alamıyor olmak başarı önünde engel oluşturuyor.

Peki seçim yaparken kararsızlık yaşamamak için ne yapabiliriz? Başarılı ve mutlu olabileceğimiz bir mesleğe yönelmek için seçim sürecinde nelere dikkat etmeliyiz? Seçim yaparken kimlerin veya neylerin etkisinde kalmaktan kaçınmalıyız? Yazımızın devamında sorulara yönelik detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Hangisi Daha Doğru: Sınav Sonucuna Göre Hedef Belirlemek mi Hedefe Göre Sınava Hazırlanmak mı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Meslek Seçiminde Kararsızlık Yaşayanlar İçin 5 Önemli Öneri

Kararsızlık başarının önündeki en önemli engellerden biri. Karar vermeyi zorlaştıran veya engelleyen faktörlerse çoğunlukla dışarıda aranıyor. Oysa sağlıklı, nitelikli ve bilinçli kararlar verebilmenin püf noktası kendini iyi tanımaktan geçiyor. Bir meslek seçmek geleceğimize bugünden önemli bir yön vermeyi sağlıyor.

Bir meslek seçtiğimizde eğitim alacağımız okulu, şehri, ülkeyi, bölümü, sosyal çevremizi, potansiyel ailemizi ve yaşam standartlarımızı da belirliyoruz. Dolayısıyla seçim yaparken önceliğimiz Kendimizi tanımak olmalı. Aşağıda seçim yapmakta zorlanan bireylerin karar sürecini destekleyecek öneriler yer almaktadır.

1.     Meslek Seçiminde Kararsızlık Yaşamamak İçin Kendinizi İyi Tanıyın

Karar vermeden önce zaman ayırmanız gereken en önemli önerimiz kendinizi tanıma süreciniz olacak. Nasıl bir mizaca sahipsiniz? İletişim kurmaktan veya insanlarla çalışmaktan hoşlanır mısınız? İşiniz masa başı mı olsun istersiniz yoksa hareket halinde olacağınız bir iş mi tercih edersiniz? Düzenli mesai saatleri mi tercih edersiniz esnek çalışma düzeni mi?

Yaratıcılığınızı kullanabileceğiniz bir iş mi tercih edersiniz? Sizin için bir meslekte en önemli olan şey nedir; elde edeceğiniz gelir mi, mesleğinizden duyacağınız manevi tatmin mi? Prestij mi, konfor mu, yüksek standartlar mı istersiniz? Bu sorular da verilebilecek cevaplarda çeşitlendirilebilir. Tüm bunlar ve daha fazlasına vereceğiniz yanıtlar seçim sürecinizi kolaylaştıracaktır.

Ancak kendinize hangi soruları soracağınızı veya hangi yanıtların size daha uygun olacağını bulmakta zorlanabilirsiniz. Bu noktada meslek seçiminde kararsızlık yaşamamak için profesyonel bir destek alabilirsiniz. Bir rehberlik öğretmeniyle, kariyer danışmanıyla veya mentörle görüşebilirsiniz. Bir kişilik testine ve ayrıca mesleki ilgi envanterine katılabilirsiniz. Alacağınız sonuçlar üzerine ilgili uzmanlardan tavsiyeler alabilirsiniz. Yine sonuçlar üzerine içsel bir değerlendirme yapabilirsiniz.

Çıkan sonuçları sizi iyi tanıyan aile bireylerinizle veya öğretmenlerinizle, arkadaşlarınızla değerlendirebilirsiniz. Böylece karar sürecinde dikkate almanız gereken en önemli aşamalardan birini tamamlamış olacaksınız. Bu kısmı tamamladığınızda mesleki yöneliminize yönelik zihninizde fikirler oluşmaya başlayacaktır. Şimdi bu fikirleri biraz daha belirginleştirmeli, detaylandırmalı ve ne kadar size uygun olduğunu değerlendirmelisiniz.

2.     Meslek Seçiminde Kararsızlık Yaşamamak İçin İlgi ve Becerilerinizi Keşfedin

Kararsızlık yaşayan öğrencilerin sıklıkla yaşadığı problemlerden birisi de kendilerine keyif veren herhangi bir ilgilerinin olmayışıdır. Bir diğer faktör ise sahip oldukları becerileri henüz keşfetmemiş veya geliştirmek için çalışmamış olmalarıdır. Oysa meslek seçimi yaparken ilgi ve becerilerini dikkate alan bireylerin mesleklerinde daha mutlu olduğu gözlenmektedir. Mesleğiyle ilgi ve beceri alanlarını ilişkilendiren bireyler çalışma hayatlarından daha fazla keyif almaktadır.

İlgi ve beceri alanlarımızı sıklıkla hobilerimizle sınırlı tutarız. Sadece artık zamanlarımızda bu alanlara zaman ayırırız. Dolayısıyla da meslek seçimi gibi önemli bir süreçte bu alanlardan faydalanmak aklımıza gelmez. Oysa ilgi ve becerilerimize yönelik çalışmalar yapmamız bizi psikolojik, bilişsel, sosyal, fiziksel açıdan çokça besleyebilmektedir. Dolayısıyla meslek seçiminde kararsızlık yaşamamak için İlgi ve beceri alanları keşfedilmeye çalışılmalıdır. Keşif süreci ise hiç kolay değildir.

Erken yaşam döneminden itibaren gerek evde ve gerekse okulda çocuğa alternatif zenginliği sunulmalıdır. Deneme yanılma yoluyla çocuk ilgi ve becerilerini keşfetmelidir. Erken yaşlarda bu mümkün olmadıysa bile profesyonel destekle birlikte de bu ihtiyaçlara yanıt bulunabilir. İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

3.     İşin Uzmanlarıyla Görüşün, Fikir Alın, Gözlem Yapın

Karar vermeyi kolaylaştıran ancak sıklıkla ihmal edilen bir diğer konu ise mesleklere yönelik yeterince araştırma yapmamış olmaktır. Her öğrencinin zihninde birkaç meslek olabilir. Bu meslekler belirlenirken ailenin istek ve beklentileri, dönemin popüler meslekleri veya bize yakıştırılanlar etkili olabilir. Oysa meslek seçiminde kararsızlık yaşamamak için mesleklerle ilgili bilgi edinmek gerekir. Kitabi veya tanımsal bilgilere internetten veya basılı kaynaklardan ulaşılabilir.

Seçim sürecini kolaylaştıransa bu meslekleri yapmakta olan bireylerle görüşmek onların karar süreçlerini dinlemek olabilir. Bu mesleği seçmelerinde etkili olan ne olmuş? Bu mesleğin en güzel yanları neler? Bu mesleği seçerseniz karşılaşabileceğiniz zorluklar neler? Bu mesleği size ne kadar önerirler?

Bu mesleği seçerseniz gelecekte sizi nasıl bir mesleki yaşam bekliyor olacak? Bu soruların yanıtlarını arayabilirsiniz. Görüştüğünüz kişileri network ağınıza ekleyebilir, mesleğe yöneldiğinizde mesleki iletişiminizi sürdürebilirsiniz.

4.     Güncel, Bilimsel Bilginin Peşinden Gidin

Meslek seçiminde kararsızlık yaşamamak için yapılabilecek bir diğer çalışma mesleklerle ilgili güncel, bilimsel bilgilere erişmektir. Yapmak istediğiniz işe yönelik bir meslek kolunun veya üniversite eğitiminin olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Seçmek istediğiniz meslekte iş bulmanızın zor olacağını veya yaşadığınız bölgede bu işin yapılamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Yönelmek istediğiniz meslek henüz yeni bir meslek dalına ait olabilir ve çevrenizde bu işi yapan kimse olmayabilir.

Tüm bunlar seçim yapmanızı zorlaştırıyor olabilir. Meslek seçerken mutlaka mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri dikkate alınmalıdır. Mesleki alternatiflerinizi belirlediğinizde bir uzmandan destek alarak veya detaylı araştırma yaparak önyargı ve kaygılarınızı azaltabilirsiniz. Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

5.     Meslekleri Deneyimleyin, Mesleki Kitaplar Okuyun, Çalışma Alanlarını Ziyaret Edin

Bir mesleğe karar verirken çoğunlukla mesleğin getireceği avantajlara odaklanır, güzel yönleriyle kendimizi motive ederiz. Ancak her mesleğin kendi içinde taşıdığı zorlukları da bulunmaktadır. Bu zorlukları deneyimlemek, gözlemlemek veya tecrübe etmiş birinden dinlemekse fikirlerimizi değiştirebilir. Staj programları çoğunlukla üniversitede verilmektedir. Oysa Meslek seçiminde kararsızlık yaşamanın önüne geçmek için üniversiteye başlamadan önce de staj yapılmalıdır.

Tabi bu noktada iş verenlerin üniversite öğrencilerini tercih ediyor olması bir dezavantaj olacaktır. Mümkünse seçim yapmadan önce ilgi duyulan ve yönelmek istenen mesleklerde staj yapılabilir. Mümkün olmuyorsa bu mesleğe yönelik eğitim kitapları, araştırmalar, akademik yayınlar okunabilir. Mesleğin sürdürüleceği çalışma alanlarına ziyaretler yapılabilir; hastane, şantiye, fabrika, atölye gibi. Bu deneyimlerle kararınızı güçlendirebilir veya kararınızda değişikliğe gitme kararı alabilirsiniz.

Ayrıca mesleği yapmakta olan, alanında başarılı isimlerle de görüşebilirsiniz. Görüşeceğiniz kişileri mesleğinde başarılı ve mutlu kişilerden seçmeniz öncelikle önerilmektedir.

Meslek Seçiminde Kararsızlık Yaşayanlar için Kariyer Danışmanlığı Önemli Bir Destek

Meslek seçiminde kararsızlık yaşamak oldukça olağandır. Hatta pek çok açıdan faydalıdır. Kararsızlık yaşamak bireyi araştırmaya, öğrenmeye ve tecrübe etmeye yönlendirecektir. Bu sayede gencin mesleklere ilgisi artacak, doğru mesleği seçebilmek için kendisine yönelik keşfi de başlayacaktır. Ancak meslek seçimi yapabilmek günümüz koşullarında bireysel çabayla yeteri kadar verimli sonuç veremeye bilmektedir.

Bunun en önemli nedeni artan üniversite sayıları ve istihdam olanağı düşük olduğu halde aynı bölümlerden her yıl sayısız mezun verilmesidir. Gençler sınırlı meslek repertuarına sahip. Popüler olan ve çok tercih edilene yönelme eğilimleri oldukça yüksek. Oysa popüler olan pastadan payımıza düşecek parçanın da küçülmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla özelliklede günümüzde profesyonel desteğin önemi artıyor.

Aba psikoloji olarak biz danışanlarımıza kariyer planı çıkarırken stratejik yetenek yönetimi ile çalışıyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Böylece yaptığımız çalışmalarla danışanlarımızın meslek seçiminde kararsızlık yaşamalarının da önüne geçmiş oluyoruz. Mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri hakkında danışanlarımızı ve ailelerini bilgilendiriyoruz. Böylece öğrencinin bakış açısını genişletiyor, iş hayatıyla ilgili farkında olmadığı çalışma alanlarını da bilgisine sunuyoruz. Meslek Seçiminde Kariyer Danışmanlığı ve Psikolojik Danışmanlık yazımızı da okuyabilirsiniz.

 

Read More