Sosyal anksiyete diğer adıyla sosyal fobi okul yıllarından başlayarak bireylerin kariyer gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Sosyal anksiyete yaşayan öğrenciler grup çalışmalarında pasif kalıyor, derste söz almaktan kaçınıyor, tahtaya çıkmak istemiyor. Bu öğrenciler için arkadaş gruplarına katılmak, sosyal iletişim başlatmak oldukça zor. Arkadaş grupları dışında öğretmenleriyle ve diğer yetişkinlerle de iletişim kurmaları gerektiğinde çekiniyor, heyecanlanıyor, iletişimden kaçınıyorlar.

Dolayısıyla karşımıza harika fikirleri de olsa paylaşmaktan kaçınan, doğruyu biliyor da olsa söyleyemeyen öğrenciler çıkıyor. Haklıyken haklarını savunamıyor, başkalarının işiteceği ya da dikkatini çekecek şekilde konuşmaktan, davranmaktan kaçınıyorlar. Tüm bunlar beraberinde okul başarısını olumsuz etkiliyor. Öğrenciler okul, alan, bölüm ve meslek seçimlerini de sosyal anksiyete etkisiyle potansiyellerinin aksi yönde belirliyorlar.

Peki okul başarısını bu kadar olumsuz etkileyen sosyal anksiyete nedir? Nasıl gelişir ve hangi belirtilerle kendini gösterir? tedavi için nasıl bir yol izlenmelidir?

Sosyal Anksiyete Nedir?

Sosyal anksiyete, bireyin girdiği sosyal ortamlarda kendisini aşırı güvensiz hissetmesi ve başkalarının kendisiyle alay edileceğini, reddedileceği ve yargılanacağı düşünmesiyle açığa çıkan yoğun kaygıdır. Bu kaygı bireyin sosyal ortamlarda mevcut potansiyelini performansa dökmesine engel olur. Hata yapmasına, pasif kalmasına neden olur.

İlerleyen hallerde birey sosyal ortamlara girmekten kaçınır, bahaneler ve yalanlarla bu ortamlarda bulunma olasılığını minimuma indirir. Kişi sürekli olarak başkalarının zihninde kendisiyle ilgili olumsuz değerlendirmelerin olduğunu düşünür.

Sosyal anksiyete özgül ve yaygın olarak iki ayrı gruba ayrılır. Özgül sosyal fobi sadece belli ortamlarda açığa çıkar, okulda, topluluğa konuşurken gibi. Yaygın olan versiyonda ise kişi kendisini nerdeyse bütün sosyal ortamlarda huzursuz, kaygılı ve gergin hisseder. Alt tipler yaygınlıklarına göre incelendiğinde yaygın versiyonu özgüle göre daha erken yaşlarda başlamaktadır. Aynı şekilde yaygın sosyal fobinin görülme sıklığı da daha fazladır.

Sosyal fobi sıklıkla ergenlik yıllarında başlamaktadır. Okul fobisi olan öğrencilerde ergenlik ve sonrası sosyal fobi görülme sıklığı da artmaktadır. Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? ve Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal Anksiyete Nasıl Gelişir?

Sosyal anksiyete çocuğun okul çağına geldiği yani ailesinin dışında başkalarıyla bir arada yaşamayı öğrenmesi gerektiği durumlarda açığa çıkar. Çoğunlukla sosyal fobi görülen bireyler mükemmeliyetçi ve/veya aşırı korumacı ebeveynler tarafından yetiştirilmektedir.

Çocuğa kendi başına halledebileceği konularda da sorumluluk verilmez, ihtiyaçları sürekli ebeveynler tarafından gerçekleştirilir. Veya çocuğa yönelik ebeveynlerin sürekli mükemmeliyetçi tavrı vardır. Ebeveyn gerçekdışı beklentilerle çocuğun kapasitesini zorlayabilir. Başkalarıyla kıyaslama, rekabetçi tavırlar görülebilir.

Korumacı ebeveynlerin büyük çoğunluğu kaygılı ebeveynlerdir. Çocuğa bir zarar geleceğini düşünürler. Çocuğun dışarıya çıkmasına, sosyalleşmesine, sorumluluk almasına müsaade etmezler.

Düşer, kaçırılır, araba çarpar, mikrop kapar gibi çocuğun zarar görmesine yönelik kaygılar taşırlar. Aynı şekilde beceremez, kendi halledemez, o daha küçük, ben yapayım gibi çocuğun kendine yetemeyeceğine yönelik düşünceleri vardır. Geç ve/veya zor çocuk sahibi olan ve geçmişinde kayıplar vermiş, travma geçirmiş bireylerde bu ebeveyn tutumu daha yaygındır.

Sosyal Anksiyete Nasıl Fark Edilir, Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Sosyal anksiyete grup içerisinde geride durma, sessiz kalma, utanma, terleme, konuşurken takılma gibi belirtilerle fark edilebilir. Küçük çocuklar çoğunlukla anneden ayrılmak istemez, dışarıya çıkınca en kısa sürede eve dönmek isterler. Ebeveynleri olmadan başkalarının yanında kalmak istemezler. Başkalarıyla konuşurken heyecanlanır, ne söyleyeceklerini bilemezler. Okulda derse katılmak istemezler. Cevabını bilseler dahi doğruluğundan emin olamazlar. Kendilerine soru sorulmadıkça derse katılmazlar. Göz temasından kaçınırlar.

İletişim kurarken ne söyleyeceklerini düşünmekten karşılarındakini dinleyemezler. Kısa cevaplar verirler, cümleler uzadıkça söyleyeceklerini toparlamakta güçlük çekerler. Sözlü sınavlarla yazılı sınavlar arasında ciddi farklar vardır. Sözlülerde kestirme, kısa cevaplar verirken yazılılarda uzun uzadıya yazabilirler.

Teneffüse çıkmaz, okul etkinliklerinden ve grup faaliyetlerinden uzak kalırlar. İkili ilişkilerde oldukça zayıftırlar. Ne söyleyeceklerini iletişimi nasıl başlatacaklarını bilemezler. Bu nedenle daha çok grup konuşmalarına dahil olanlar. Sohbeti başlatan değil sohbete eşlik eden kişilerdir. Popüler olanlarla değil kendileri gibi daha sessiz olan kişilerle konuşmaya yatkındırlar. Karşı cinsle de ilişki kurmakta güçlük çekerler. Beğenilerini dile getirmekte zorlanırlar.

Sosyal anksiyete yaşayan öğrencilerde ellerde ve yüzde terleme, kızarma görülebilir. Çarpıntı, nefes darlığı görülebilir. Sık idrara çıkma, bağırsak düzensizliği, ağız kuruluğu, kusma ve benzeri semptomlar görülebilir.

Sosyal fobi geliştiren bir öğrencinin kendisiyle ilgili yetersizlik ve güçsüzlük duygusu yoğundur. Kendini beğenmez ve başkaları tarafından da beğenilmediğini düşünür. Mükemmel olma arzusu yüksektir ama ne kadar iyi olursa olsun mükemmel olmadığını düşünür. En ufak şeylerde dahi kolayca kaygılanabilir ve hata yapmaktan korkabilir. Özgüveni düşük, değersizlik algısı yüksek çocuklardır. Sıkıcı olduklarını ve başkaları tarafından sevilebilir olmadıklarını düşünürler.

Sosyal Anksiyete Yaşayan Öğrencilerin Benlik Algıları Düşüktür

Sosyal anksiyete aile bireylerinde de varsa çocukta görülme olasılığı daha fazladır. Sosyal fobisi olan bir ebeveyn sosyal iletişim geliştirme noktasında çocuğu yönlendiremeyecek ve eksik rol model olacaktır. Sosyal anksiyete görülen öğrencilerde ayrıca şu çekincelerde yaygındır; Kapalı bir kapıyı çalıp içeri girmeye çekinirler. Az tanıdığı kişilerle iletişim kurmaya, yabancılara soru sormaya, yabancılarla telefonda konuşmaya, otorite konumundakilerle konuşmaya çekinirler.

Kendilerine yapılan bir haksızlığa karşı çıkmaya, haklarını aramaya çekinirler. Hayır demekte zorlanırlar, ısrarcı kişilerin tekliflerini geri çeviremezler. Bu nedenle ihtiyaçları olmayan şeyleri alabilir veya zamanları olmadığı halde başkalarının işine yardım edebilirler. Sosyal fobi yaşayan öğrenciler el yazılarının beğenilmeyeceğini düşünerek arkadaşlarıyla notlarını paylaşmak istemezler.

Tahtada yazı yazmak istemezler. Projelerini, ödevlerini sınıf önünde sunmak istemezler. Hep bir beğenilmeme, aşağılanma, eleştirilme korkuları vardır. Kimse onlara bu şekilde yaklaşmıyor olsa dahi arkasından konuşulduğunu düşünürler. Alay edilme, dalga geçilme, küçümsenme korkuları yüksektir. Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal Anksiyete Öğrencilerin Kariyer Gelişimlerini ve Seçimlerini de Etkiliyor

Sosyal anksiyete yaşayan çocuk ve genç öğrenciler okul hayatlarında potansiyellerini performansa dönüştüremiyorlar. Öğretmenleri tarafından yaşadıkları kaygı fark edilmediğinde bu öğrenciler öğrenmeye ilgisiz olarak kabul edilebiliyorlar. Düşük başarı adeta kendini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor ve bu öğrenciler akademik açıdan da kendilerini değersiz kabul ediyorlar.

Yaşadıkları kaygı ile başa çıkmakta güçlük yaşadıkları için öğrenciler sosyal etkileşimin minimum düzeyde olacağı mesleklere yönelebiliyorlar. İlgi alanları hobileri ve mesleki seçimleri de kaygılarından etkileniyor. Meslek seçerken göz önünde olmayacakları, takım çalışması veya sürekli iletişim gerektirmeyecek mesleklere yöneliyorlar.

Sosyal anksiyetesi olan bir öğrenci için bilgisayar başı işler, yalnız çalışacakları işler daha cazip oluyor. Telefon görüşmeleri veya yüz yüze konuşma yapmasını gerektirmeyecek işler kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlıyor. Homeoffice yürütebilecekleri işler de onlar için cazip olabiliyor.

Okula, dershaneye gitmek, okul değiştirmek, aileden uzaktan bir yaşam sürmek onlar için kaygı verici olabiliyor. Bu nedenle üniversite seçimlerini de mümkün olabildiğince aile yanında olabilecekleri şekilde yapıyorlar. Kendi ayakları üzerinde olmayı tecrübe edebilecekleri deneyimlerden de kaçınıyorlar. Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor ve Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal anksiyete tedavisi olan ve erken teşhis edildiğinde olumsuz etkileri minimuma indirilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplumumuzda görülme sıklığı oldukça fazladır. Akademik başarısızlık yaşayan pek çok öğrencide sosyal fobi görülme olasılığı yüksektir. Öğretmenlerin farkındalıklı gözlemi, aileyle okulun yeterli iletişim halinde olması öğrencilikte sosyal fobinin fark edilmesini kolaylaştırmaktadır.

Sosyal fobi yaşıyor ve duyduğunuz kaygı okul başarınızı, kariyer seçimlerinizi olumsuz yönde etkiliyorsa destek alabilirsiniz. Psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı ile yaşadığınız olumsuzlukların üstesinden gelebilirsiniz.

Aba psikoloji olarak sosyal anksiyete yaşayan bireylere uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapıyor okul başarınızdaki engelleri aşmanıza destek oluyoruz. Kariyer planınızı yaparken ilgi, beceri alanlarınızı dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz.

Read More

Okul fobisi bir diğer adıyla okul korkusu çocuğun okula gitmek istememesi ve okula yönelik yoğun olumsuz duygular geliştirmesi durumudur. Okula gitmek istemeyen çocuk bu isteği ebeveynleri tarafından kabul edilmezse bahanelerin veya hastalıkların ardına sığınabilir.

Okul korkusu olan çocuklarda okul günlerinde baş ağrısı, mide bulantısı, ishal, terleme, baygınlık hissi olabilir. Bu semptomlar çoğunlukla tatil günlerinde ortadan kaybolur. Tatilin bittiği ve yeni bir ders gününü başlayacağı tatil öncesi akşamlarda belirtiler bir anda geri döner.

Aileler çocuklarındaki bu düzensiz şikayetlerin kaynağını tespit etmekte başlangıçta zorlanırlar. Çocuğun gerçekten hasta olduğunu düşünüp istirahat için evde dinlenmesine izin verir ve/veya doktora da götürürler. Bazı aileler çocuğun okula gitmek istememesinin nedenlerini araştırmak yerine çocuğun evde kalmasına müsaade edebilir.

Okula gitmeyen çocuklar, evde oldukları için oldukça mutludur. Hastalıktan eser kalmaz. Gülücükler saçan, enerjik, oyuncu çocuklara dönüşürler. Ta ki ertesi gün yeniden okula gitme durumu ortaya çıkana kadar. Başka bir aile ise çocuğun istirahatine izin vermez ve okula gitmesinde ısrarcı olur.

Bu durumda çocuk evden ayrılana kadar şikayet ve yakınmalarını devam ettirir. Ancak artık geri dönüş olmadığında ve özellikle okula vardığında şikayetlerini unutur. Yeniden yüzü gülen, neşeli, keyifli bir öğrenci olur. Evden ağlayarak çıkan çocuk okula vardığında rahatlamıştır. Aynı şekilde evden ağlayarak çıkan çocuk okul dönüşü eve keyifli bir şekilde varmıştır. Bu durum ailelerde ikileme neden olur.

Aile sürekli tekrar eden bu yakınmaların asıl nedeninin okula yönelik olduğunu fark eder. Okula yönelik korkusunun tespiti yapılmış olsa da pek çok aile bu konuya nasıl yaklaşması gerektiğini bilmemektedir.

Okul Fobisi Belirtileri ve Görülme Sıklığı

Okul fobisi okul öncesi eğitimde ve ilk okul sürecinde daha fazla görülüyor. Yaş artıkça görülme sıklığı azalsa da tedavi zorlaşıyor. Okul korkusu tedavi edilmediğinde sosyal anksiyeteye dönüşebiliyor. Okul öncesi dönem okul korkusunun görülme sıklığının yüksek olduğu bir dönem olsa da zorunlu eğitime hazırlığı kolaylaştırıyor.

Okul öncesi eğitim çocukların okul kültürünü öğrenmesini, sosyalleşmesini ve okul olgunluğu kazanmasını kolaylaştırıyor. Dolayısıyla okul fobisinin olumsuz etkisinden korunmak için Okul öncesi eğitim olanakları zorunlu eğitim öncesinde değerlendirilebilir. Okul Öncesi Eğitim Ne Zaman Başlamalı? . Okul Olgunluğu: Çocuğum İlk Kez Okula Gidecek, Çocuğum Okula Başlamaya Hazır mı? ve Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Okul Fobisi Neden Gelişiyor?

Okul fobisi birden fazla nedenle açığa çıkabilir. En sık rastlanan nedenler okula gitmeyle açığa çıkan ayrılık anksiyetesidir. Aynı şekilde aşırı korumacı ebeveyn tutumları da çocuğun okul korkusu geliştirmesine neden olabilmektedir. Çocuğun okulda akranları tarafından dışlanması, alaya alınması, şiddet görmesi ve benzeri de okul korkusunu tetiklemektedir.

Ailenin, öğretmenlerin ve okulun gerçekdışı beklentileri de çocuğun korku geliştirmesine neden olmaktadır. Sosyal beceri eksikliği olan çocuklarda da akran ilişkileri gelişmediği için yalnızlık hissi okul fobisi oluşumuna neden olmaktadır.

Ayrılık Anksiyetesi Okul Fobisi Gelişimini Etkilemektedir

Okul fobisi görülen çocukların büyük çoğunluğunda anneden ayrılma kaygısı açığa çıkar. Anneyi bırakıp okula gitmek onlar için oldukça zordur. Annenin davranışları, beden dili ve cümleleri de bu kaygıyı destekleyebilmektedir. “Ben sen gidince ne yapacağım? Sen okuldayken seni çok özleyeceğim. Sen yokken çok üzüleceğim, yalnız kalacağım.” Gibi çocuğun okulda olmasına yönelik annenin üzüntüsü çocukta kaygıya yol açmaktadır.

Çocuk okulda olmaktan dolayı kendini suçlu hissetmekte ve annesini üzdüğünü düşünmektedir. Bu çocuklar okulda olmanın ailelerine ihanet olduğunu, onlar evde üzgünken okulda mutlu olmaya haklarının olmadığını düşünürler. Bu yüzden okula gidene kadar ebeveynlerinin davranışlarının benzerlerini tekrar ederler. Okula vardıklarında ise aileleri tarafından gönderildikleri için rahatlamışlardır.

Ayrıca aile içi şiddet, ebeveynlerden birinin daha önce evi terk etmiş olması, evde ağır hasta bulunması okul fobisine neden olabilir. Okula giden çocuk yokluğunda evde ebeveyninin zarar görebileceğini düşünebilir. Aynı şekilde çocuk ebeveyninin o okuldayken evi terk edebileceğini de düşünebilir. Ebeveynlerden biri, büyük anne-baba veya kardeş ağır hastaysa çocuk okuldayken onlara bir şey olmasından korkabilir.

Evde küçük kardeşin olması da okul fobisi gelişimini etkileyebilir. Çocuk okuldayken ebeveyni ile kardeşinin neler yapacağını merak edebilir. Onların yanında olmak isteyebilir. Okula gönderilmeyi cezalandırılma veya istenmeme nedeni olarak görebilir. Bu nedenle çocuklar okul veya okul öncesi eğitimine kardeş doğmadan çok önce başlatılmalıdır. Eğer bu mümkün değilse kardeş olduktan hemen sonra okula başlangıç olmamalıdır.

Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Aşırı Korumacı Ebeveyn Tutumu Okul Fobisi Gelişmesine Neden Olmaktadır

Aşırı korumacı ebeveynler çocuklarının büyüdüğünü kabul etmekte güçlük yaşarlar. Yaşlarıyla ve potansiyelleriyle uyumlu sorumluluklar almalarına müsaade etmezler. Çocuğun en basit kararlarında dahi aile belirleyicidir. Hiçbir zaman hiçbir şey için çocuklarının tam olarak hazır olduğunu düşünmezler. “Sen daha küçüksün, yapamazsın, bırak ben yapayım.” Gibi müdahale cümlelerini fazlaca kullanırlar.  Ailede sorumluluk alamayan, kendi kararlarını veremeyen çocuk ve/veya genç okul ortamında stres yaşar.

Genç ailenin yönlendirmesi ve seçimleri olmaksızın bireyselliğini göstermekte zorlanır. Aile içi şiddet, ebeveynlerin boşanması, evden bir ebeveynin ayrılması sevilen birinin kaybı gibi durumlar da okul fobisi gelişmesine neden olur. Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Nasıl Olmalı?, Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Ve Helikopter Ebeveynler Akademik Başarıyı Düşürüyor! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Akran Zorbalığı ve Okuldaki Kötü Deneyimler

Okul fobisi akranlar ve okuldaki diğer olumsuzluklarla alakalı olarak da gelişebilir. Akranları tarafından alaya alınan, hakarete uğrayan, şiddet ve zorbalık gören çocuklar okula gitmek istemeyebilir. Baskıcı -otoriter bir öğretmen, derslerde zorluk yaşama, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği de okul korkusunu tetikleyebilir.

Okul yolunda veya servis aracında yaşanan olumsuz deneyimler de korkuya neden olabilir. Okulun fiziki koşulları, disiplin kuralları ve yönetimi de okul korkusunu tetikleyebilir. LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? ve Olumsuz Beden Algısı Başarıyı Olumsuz Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Gerçekdışı Beklentiler

Kimi zaman aileler, öğretmenler, okul ve bazen de diğer kişiler çocuğa yönelik gerçekdışı beklentiler geliştirebilir. Gerçekdışı beklentiler bireyin sahip olduğu potansiyel ile performansının diğerlerinin beklentileriyle örtüşmemesi durumudur. Kapasitesinin zorlandığını ve beklenen başarıyı elde edemeyeceğini düşünen bireylerde okul fobisi gelişebilir. Bu durumda beklentiyi karşılayamayan çocukta yetersizlik, başarısızlık hissi de güçlenir.

Sosyal Beceri Eksikliği ve Yalnızlık

Sosyal beceri eksikliği çocuğun arkadaşlık ilişkisi geliştirememesine ve okulda yalnız kalmasına neden olabilir. Diyalog kuramayan, arkadaşlık geliştiremeyen çocuk diğerleri tarafından bir süre sonra fark edilmemeye başlar. Bu da çocuğun daha fazla geri çekilmesine neden olabilir. Okul çocukların hem öğrendiği hem de sosyalleştiği ortamlardır.

Çocuk öğretmeninden akademik bilgiler edinirken akranlarından da yaşının gerekliliklerini öğrenir. Sosyal beceri eksikliği olan çocuklarda ise bu deneyimler eksik kalacaktır. Okulda sosyalleşemeyen, akran gruplarına dahil olamayan, diğerleri tarafından kabul görmeyen çocuklarda okul fobisi gelişebilir. Teşhis ve müdahale için öğretmenin ve ailenin farkındalıklı gözlem yapması ve çocuğa zaman ayırması oldukça önemlidir.

Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Okul Fobisi ile Başa Çıkmak için Aileye Öneriler

Her problemin çözümünde olduğu gibi, okul fobisinin giderilmesinde de aileye ve okula çokça görev düşer. Ebeveynler çocuğa karşı koşulsuz sevgi sunmalıdır. Çocuk hoşgörü ile desteklenmeli, yaşadığı zorluklarda nasıl başa çıkabileceği çocuğa öğretilmelidir. Ebeveynler çocuğa davranışları, sözleri ve yaklaşımı ile güven vermelidir. Ebeveynlerin tutarlı olması ve iyi bir rol model olması da çocuğun güvenini desteklemektedir.

Çocuğun kaygı ve korkuları dinlenmeli, gerekirse profesyonel destek alınmalıdır. Anne ve baba okulla ilgili kararlarda kendi içlerinde tutarlı olmalıdır. Okul fobisi tedavisinin okula gitmemek olmadığı bilinmelidir. Ancak çocuğun okula yönelik tepkisinin göz ardı edilmesi de sağlıklı değildir. Çocukla iletişim kurarken hoşgörülü, demokratik, destekleyici tutum sergilenmelidir. Aile çocuğa evdeki problemleri yansıtmamalıdır, ebeveynin çocuğun yokluğunda duyacağı özlem ve sıkıntı çocuğa aktarılmamalıdır.

Ebeveynin önceliği çocuğu okula göndermek olmalıdır. Ancak burada çocuk yapıcı şekilde ikna edilmeye çalışılmalı ve okula gitmeye özendirilmelidir. Ceza, tehdit ve gerçekdışı vaatler bu durumda yapıcı yöntemler olmayacaktır. Çözüm yolu aranırken öncelikle okul fobisinin neden geliştiği irdelenmelidir. Çocuk ayrılık anksiyetesi yaşıyorsa okula giderken ayrılmak istemediği ebeveyni de okul yolculuğunda çocuğa eşlik edebilir.

Ebeveyn çocuğa okulda ilk yarım saat, 1 saat eşlik edebilir. Ebeveyn okulun bahçesinde çocuk derse girene kadar bekleyebilir. Gün içerisinde ebeveyn çocuğu birkaç kez ziyaret edebilir. Okul çıkışında aynı ebeveyn çocuğu almaya gelebilir. Ancak bunlar ilk bir maksimum iki hafta süresince yapılmalıdır. Çocuğun alışkanlık edinmesine müsaade edilmemelidir. İlk birkaç gün her gün giden ebeveyn yavaş yavaş sıklığı azaltarak süreci bitirmelidir.

Çocuk okula gitmek istemiyorsa günden birkaç saat keyif alacağı derslerden başlayarak okulda olması sağlanabilir. Ardından giderek okulda kalma süresi uzatılabilir. Tedavi sürecinde okulun, öğretmenlerin, rehberlik biriminin de aileyle iş birliği içerisinde olması gerekir.

Aynı şekilde okuldan eve dönüşte okulda günün nasıl geçtiği, neler yaptığı çocuğa sorulmalıdır. Çocuğun okula yönelik deneyimleri ebeveynler tarafından heyecanla dinlenmeli, meraklı ve ilgili sorular çocuğa yönlendirilmelidir.

Çocuk Okula Özendirilmeli, Heveslendirilmelidir

Çocuk okul alışverişine çıkarılmalı, ihtiyaçları alınırken beğenisine göre seçimler yapması desteklenmelidir. Çocukla konuşurken okula yönelik olumlu bilgiler paylaşılmalı, negatif deneyimler çocukla gerekmedikçe paylaşılmamalıdır. Çocuğa okulun neden gerekli olduğu, orada öğreneceklerinin ve orada olmanın faydaları anlatılmalıdır. Çocuk okula gönderilirken vedalaşmalar kısa tutulmalıdır. Ayrılırken anne veya baba çocuğun aklının evde kalmasına neden olacak sözler sarf etmemelidir. Ayrıca okul dönüşü çocukla evde kaliteli zaman geçirilmeli, ayrı geçen zaman telafi edilmelidir. Çalışan Ebeveyn Olmak ve Çocuklarla Kaliteli Zaman Geçirmek yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Okul Fobisi İhmal Edilmemeli Gerektiğinde Profesyonel Destek Alınmalıdır

Okul fobisi tedavisi olan ve erken teşhis edildiğinde olumsuz etkileri minimuma indirilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplumumuzda görülme sıklığı oldukça fazladır. Akademik başarısızlık yaşayan pek çok öğrencide okul korkusu ve/veya sosyal anksiyete görülme olasılığı yüksektir. Öğretmenlerin farkındalıklı gözlemi, aileyle okulun yeterli iletişim halinde olması öğrencilikte okul fobisinin fark edilmesini kolaylaştırmaktadır.

Aba psikoloji olarak okul fobisi yaşayan çocuklara ve ailelerine uzman kadromuzla danışmanlık sunuyoruz. Stratejik yetenek yönetimi ile çocuklara kariyer planlaması yapıyor okul başarılarındaki engelleri aşmalarına destek oluyoruz. Çocuklara kariyer planını yaparken ilgi, beceri alanlarını dikkate alıyor, zeka ve karakter özelliklerinize ve beklentilerinize uygun hedefler belirliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Arkadaş seçimi çocukluktan başlayarak bireyin karakter gelişiminde, akademik başarısında, sosyal yaşamında ve kariyerinde rol oynar. Arkadaşlık ilişkileriyle birey iletişim becerisini geliştirir, sosyal beceriler edinir, uyum gösterir, paylaşmayı öğrenir. Arkadaşlık sayesinde birey herkesin aynı olmadığını, kişiler arasında farklar olduğunu öğrenir. Bu farklılıklar karakteristik, kültürel, ailevi, ekonomik, bilişsel ve duygusal yönlerden olabilir.

Bir bireyin yaşamında ilk sosyal ilişkiler aile ile kurulmaktadır. Çoğunlukla çocuğun ilk arkadaşı anne, baba ve varsa diğer kardeşlerdir. Yürümeyi öğrendikten ve konuşmaya başladıktan sonra çocuk ailenin dışındaki kişilerle de etkileşim kurmaya başlar. Okul öncesi eğitimle arkadaşlık ilişkileri iyiden iyiye gelişse de bu dönemde de hala çocuğun ilgi odağı ailesidir.

İlk okul dönemi ve özellikle ergenlik çağı arkadaşlık ilişkilerinin gelişim kazandığı dönemdir. Ergenlik öncesi çocuk için aile hala karar alma, sorunları ve duyguları paylaşma noktasında önceliklidir. Ergenlikte ise genç aileden daha çok arkadaşlarla iletişim ve etkileşim halindedir. Özellikle aile ilişkileri zayıf olan gençlerde aile gençle ilgili konularda en son haberdar olan etkileşim grubu haline gelebilir.

Yaşamın her döneminde arkadaş dünyayı keşfetme, tanıma ve deneyimleme noktasında önemli bir kaynaktır. Ancak ergenlik çağı bu dönemlerin en önemlisidir. Ergenlik bireyin geleceğini inşa ettiği, kariyerine yön verdiği, mesleğini, eğitim alanını belirlediği önemli bir dönemdir.

Genç seçeceği doğru arkadaşlıklarla kişisel, akademik ve sosyal gelişimine olumlu yön verebilir. Ancak bu hassas dönemde yanlış arkadaş seçimi bireyin büyük ve telafisi zor olan zararlar görmesine de neden olabilir.

Arkadaş Seçimi Neden Önemli?

Çocuk için ilk rol model anne ve/veya babadır. Anne ve babanın çocuğun bakımında bir sebeple yeterli rolü üstlenemediği durumlarda ise çocuğun ilk modeli temel bakım verendir. Çocuk aileden dışarıya çıkıp gerçek dünyaya adım attığında ise rol modelleri farklılaşmaktadır. Hala ailenin önemli bir rol değeri olsa da artık çocuk yeni rolleri gözlemlemeye ve örnek almaya başlayacaktır. Bu roller geniş aile bireyleri, aile dostları, öğretmenler ve çocuğun arkadaşlarıdır.

Çoğunlukla çocuklarımızın doğru davranışları model almasını arzu ederiz ve onun yanında konuşmamızdan, hareketlerimize her şeyimizi ölçüp biçeriz. Çocuklarımızın da bir ayna gibi bizim davranışlarımızı, söz ve mimiklerimizi taklit ettiğini ve tekrarladığını görürüz. Ancak çocuğun sosyal ağı genişledikçe iletişimde bulunduğu roller artar. Çocuğun okulda ve sosyal çevre içerisinde geçirdiği zaman artıkça bizimde denetimimiz azalır.

Çocuk henüz yürümeyi öğrenmediği, anne kucağında olduğu dönemlerde dahi başkalarının sesini, mimiklerini taklit etmeye çalışır. Çocuk konuşmaya başladığında diğerlerinin kelimelerini kullanır. Taklit etmekten ve tekrar etmekten keyif alır. Bu davranışlar çocuk büyüdükçe farkında olmaksızın devam eder. Çocuk sıklıkla etkileşim kurduğu ve birlikte olmaktan keyif aldığı kişiler gibi davranmaya, konuşmaya başlar.

Çocuğun ilgi alanları, beğenileri de etkileşimde olduğu çevresine göre şekillenir. Geleceğe yönelik hayalleri, planları ve beklentileri de yine arkadaşlarından etkilenecektir. Dolayısıyla birey arkadaş seçiminde nelere dikkat etmesi gerektiğini çocukluktan itibaren öğrenmelidir. Çocuğun doğru seçimler yapabilmesi için ailenin çocukluktan itibaren çocuğun arkadaşlık ilişkileriyle alakadar olması önemlidir. Aile çocuğun arkadaşlarını tanımalı, onlarla vakit geçirmeli ve iletişimde olmalıdır.

Çocuğun arkadaş seçimi yargılanmamalı, çocuğun seçimlerine saygı duyulmalı, yanlışları görmesi için çocuğa fırsat tanınmalıdır. Burada çocuk kısıtlanmamalı ancak görebileceği olası risklerle ilgili çocuğa bilgi verilmelidir. Çocuk ailesine güvenmeli, aileden korkmamalı ve ailesinin her zaman en yakın arkadaşı konumunda olacağını bilmelidir.

Çocuğun Arkadaş Seçimi ve Ailenin Yaklaşımı

Çocuğunuzu iyi tanıyor ve onunla yeterli vakit geçiriyor, sağlıklı iletişim kuruyorsanız arkadaşlık ilişkilerinde de seçimlerine güvenebilirsiniz. Sıcak aile ilişkileri olan, ailesi tarafından sevilen, desteklenen ve karşılıklı güven duyulan çocuklarda aile referanstır. Çocuk kurduğu arkadaşlık ilişkilerinde ailesiyle benzer güven ve sıcaklığı bulamadığında bağ kurmayacaktır.  Ancak yine de çocuğu arkadaş seçimi noktasında iyi gözlemlemek gerekmektedir.

Arkadaşlıklar gerçek hayatta kurulmuş olabileceği gibi çevrimiçi ortamlarda, sanal olarak da gelişebilir. Ergenlik öncesi sanal dünyada kurulacak olumsuz arkadaşlıklar istismara açık olabilmektedir. Aynı şekilde ergenlikte de kurulacak sanal arkadaşlıklar bireyin fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir. Sigara, alkol madde kullanımı gibi zararlı alışkanlıklar çoğunlukla arkadaş özendirmesi ile başlamaktadır.

Ailesiyle yeterli iletişimi ve ilişkisi olmayan çocuklarda cinsellik gibi önemli konularda da arkadaşlar bilgi ve tecrübe edinme noktasında olumsuz kaynak oluşturabilmektedir. Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Arkadaş Seçimi Okul Başarısını Nasıl Etkiliyor?

Başarı yolunda arkadaşın önemi oldukça büyük. Okul yılları çocuğun ve gencin vaktinin büyük çoğunluğunu aileden uzak arkadaşlarla geçirdiği dönemdir. Bu dönemde çocuk akademik eğitim almanın yanında dünyayı ve kendini keşfeder. Bu keşif sırasında çocuğa yardımcı olan ailede öğrendikleri ve deneyimledikleri duygular, normlar ve değerlerdir.

Çocuk okul çağında bir akran grubuna dahil olur. Akranlarıyla sosyalleşir, onlarla duygu, düşünce ve değerlerini paylaşır. Bir gruba dahil olabilmek ve grupta kalabilmek için uyum gösterir. Ancak uyum dışında sevilmek, kabul edilmek için bireyselliğini de ortaya koymalıdır. Çocuk akran grubu içerisinde ilgi çeken, sevilen, aranan biri olmak ister. Bu istek zayıf ve çarpık aile ilişkileri olan çocuklarda daha yüksek olacaktır.

Olumlu Aile İlişkileri Olan Çocukların Arkadaş Seçimi Daha Sağlıklı Oluyor

Aile ile yeterli ilişkileri olan, ailede duygusal ihtiyaçları karşılanan çocuklar için arkadaşlıklar daha farkındalıklıdır. Arkadaş seçimi çocuğun ihtiyaç ve beklentilerine göre şekillenecektir. Ailesiyle yeterli ilişkisi olan çocuk için arkadaş öğrenmeyi, başarıyı destekleyen ve keyifli vakit geçirilen akranlardan oluşacaktır. Dolayısıyla çocuk kendi başarısıyla eşdeğer başarıda, kültürel ve yaşantısal açıdan benzerlik taşıyan kişilerle arkadaşlık geliştirecektir.

Ailesiyle yakın olan çocuk ortak değerlere sahip kişilerle arkadaş olmaktan daha büyük keyif alır. Çünkü ailesinin taşıdığı değerleri o da olumlu yönde benimser ve sürdürmek ister. Aynı zamanda çocuk arkadaşlarını ailesiyle tanıştırmak ister.

Ailesiyle iyi ilişkiler içerisinde olan çocuk için değer verdiği ailesi ile değer verdiği arkadaşının birbirini tanıması ve sevmesi önemlidir. Burada çocuk ve genç arkadaşını ailesinin onayına, aileyi de arkadaşının onayına sunmaktadır. Ancak olumlu aile ilişkilerinde ailenin beğenisi arkadaşın beğenisinden daha değerlidir. Dolayısıyla çocuk ailesinin de memnuniyet duyacağı kişilerle arkadaşlık kurma eğiliminde olacaktır.

Başarıyı önemseyen, okumayı seven, saygılı, empatik, merhametli ve benzeri olumlu özelliklere sahip kişilerle arkadaşlık geliştirir. Dolayısıyla çocuk çevresini şekillendirirken kendine benzer ve kendini ileriye taşıyabilecek nitelikteki kişilerle arkadaşlık kurar.

Doğru arkadaş seçimi bireye sağlıklı rol modeller sunacaktır. Çocuk arkadaşlık ilişkisi aracılığıyla başarma ve başarıyı sürdürmeye daha büyük istek duyacaktır. Paylaşımları öğrenme ve öğretme noktasında olacak, beraber ders çalışmak, araştırma yapmak, proje hazırlamak keyifli hale gelecektir. Arkadaşına ve arkadaşının ailesine karşı sorumluluk duyan genç iyi bir arkadaş olmak için çabalayacaktır.

Olumlu arkadaşlar birbirlerini pozitif yönde destekleyecek, yanlışlarında birbirlerini uyaracaktır. Zaman yönetimi, doğru hedef belirleme, motivasyon, dikkati odaklama gibi başarıyı desteklen konularda arkadaşlar birbirlerini destekleyecektir.

Olumsuz Aile İlişkileri Olan Çocukların Arkadaş Seçimi Riskli Sonuçlara Neden Olabiliyor

Tam tersi bir arkadaşlık ilişkisinde ise çocuk arkadaş seçiminde ailede bulamadığı ilgi ve sevgi ihtiyacını karşılamak ister. Burada önemli olan arkadaşın başarısı, kültürü, değer ve normlarından ziyade çocuğa vereceği ilgi ve sevgidir. Çocuk bir gruba aidiyet sağlamak için riskli davranışlara yönelebilir, olumsuz deneyim ve alışkanlıklar edinebilir.

Burada çocuk arkadaşlık ilişkileriyle hem duygusal boşluğu kapatmaya çalışır hem de bir anlamda aileyi cezalandırır. Ailenin yeterli ilgisini çekemeyen çocuk davranışlarını daha ileriye taşıyabileceği gibi tamamen içine de kapanabilir.

Olumsuz bir arkadaş seçimi çocuğun okul başarısını düşürecek veya başarıya olumlu yönde katkı sağlamayacaktır. Olumsuz arkadaşlıklar çoğunlukla dikkat dağıtıcı, hedeften uzaklaştıran ya da yanlış hedeflere yönlendiren arkadaşlar olmaktadır. Olumsuz arkadaşlıklar bireyin zamanı verimsiz kullanmasına, geleceğe yönelik düşük beklentiler geliştirilmesine neden olabilmektedir. Dersi asma, dersi dinlememe, dersi sabote etme, düzeni bozma gibi olumsuz davranışlarla kötü örnek oluşturabilmektedir.

Arkadaş seçimi aile içerisinde öğrenilmekte ve nasıl bir arkadaşa ihtiyaç duyulacağı ailenin ilgi, alaka ve sevgisine göre şekillenmektedir. Aile çocuk ve gencin arkadaş seçiminde kendi arkadaşlık ilişkileriyle olumlu model oluşturmalıdır. Çocuğun yanlış seçimler yapabileceği göz ardı edilmemeli, hatalı seçimlerde cezalandırmak yerine yanlışı görmesine destek olunmalıdır. Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor, Aile İçi İletişim Eksikliği Nedenleri yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Read More

Erken dönemde kariyer planı yapmak geleceğe güçlü adımlar atmak isteyen gençlere büyük avantaj sağlıyor. Kariyer planlaması son yıllarda önemi artan ve bireyin başarısını olumlu yönde destekleyen bir yöntem. Bu planlama bir profesyonel eşliğinde yapılabileceği gibi, genç ve ailesi tarafından ya da varsa okulda rehberlik birimi tarafından yapılabiliyor.

Kariyer planlaması bireye ilgi, beceri, yetenek alanlarına hitap eden, kişinin potansiyeliyle uyumlu bir yol haritası çıkarıyor. Bu çalışmayla bireye karakteriyle örtüşen, maddi ve manevi kariyer beklentilerini karşılayan kariyer alternatifleri çıkarılıyor. Aynı zamanda bu plan yapılırken bireyin kültürel, ekonomik koşulları da dikkate alınıyor. Kişinin kariyerini destekleyecek gelişim alanlarına yatırım yapılırken, güçsüz yanları da kariyerini olumsuz etkilemeyecek şekilde düzenleniyor.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kariyer planlaması detaylı, kapsamlı ve özenli bir çalışma gerektiriyor. Bu nedenle hızlı yol alabilmek için erken dönemde kariyer planı yapmak gerekiyor.

Erken Dönemde Kariyer Planı Nasıl Yapılıyor?

Aba Psikoloji olarak biz uzman kadromuzla kariyer danışmanlığı talep eden danışanlarımıza Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı hazırlıyoruz. Bu yöntem sayesinde danışanlarımızın gelişim alanlarını çıkarıyor ve gelişim süreçlerini planlıyoruz.  Bireyin kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirliyor ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planlarını yapıyoruz. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmalarını amaçlıyoruz.

Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulamaktayız. Erken dönemde kariyer planı yaparken bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturuyoruz. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirerek oluşturduğumuz plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsıyor.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetimi hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir.

Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar. Bu sürede kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Mesleki Doyumu ve Bireysel Mutluluğu Artırıyor

İçinde bulunduğumuz yaşam koşullarını değerlendirdiğimizde rekabetin ön planda olduğunu yaşayarak görüyoruz. Eğitimden başlayarak içinde bulunduğumuz her ortam ve kademede rekabet mevcut. İyi bir okulda okumak için rekabet etmek gerekiyor, iyi bir şirkette çalışmak için rekabet etmek gerekiyor, daha iyi koşullar için rekabet etmek gerekiyor.

Gençler artık kariyerlerini belirlemek için mezun olmayı beklemiyor, iş fırsatlarının ayaklarına gelmeyeceğini, üniversite bitirmenin istihdam olabilmek için yeterli olmadığını biliyorlar. Artık iyi üniversite okumak yeterli değil. İyi bir lise eğitimi almak, okul dışı aktivitelere de önem vermek, çok yönlü gelişmek gerekiyor. İş verenler artık yabancı dil bilen, 2. hatta 3. dili konuşabilen çalışanlar arıyor.

Gençlerde bu beklentiyi bilerek kendini mutlaka geliştirmek istiyor. İmkanı olanlar yurtdışı eğitimini de tecrübe etmek istiyor. Gençler lisede yapılacak alan seçiminden üniversitede yapılacak stajlara kadar her şeyi özenle irdeliyor ve seçiyor. Çünkü artık herkes her şeyi biliyor. Eğitim dünyasında veya iş hayatında içinde bulundukları ve bulunacakları her ortamda sıkı bir rekabet var.

Fırsat eşitliğinin olmayışı ve rekabetin yoğun oluşu erken dönemde kariyer planı yapmanın önemini artırıyor. Öne çıkabilmek için çok çalışmanın, yenilikçi olmanın ve fark yaratmanın gerekli olduğu bir sistemde yaşıyoruz. İşsizlik oranları çok yüksek. İş bulmak zor, hele ki sevdiğin işi yapabilmek daha da zor. İş hayatına adım atmış olup da “işimi aşkla yapıyorum” diyebilen çalışana rastlamak da kolay değil.

Oysa günümüzün hatta ömrümüzün büyük bölümü çalışarak geçiyor. Peki neden sevdiğimiz işleri yapmıyor ya da yaptığımız işleri sevemiyoruz? Bu noktada önemi hala yeterince fark edilemeyen erken dönemde kariyer planı yapmak önemli hale geliyor.

Mutlu çalışanlara baktığımızda eğitim hayatının ilk yıllarından itibaren ilgilerine, yeteneklerine göre ilerlemiş, seçimlerini bu doğrultuda yapmış kişileri görüyoruz. Doğru kariyer seçimi yaparak başarılı olmakla kalmamış, çalışırken mutlu da olmuş insanlar çıkıyor karşımıza.

Erken Dönemde Kariyer Planı Yapmak Avantaj Sağlıyor

Bu rekabette avantajlı olan grup ise kariyer planlamanın önemini erken fark edenler. Profesyonel bir kariyer danışmanlığı alan öğrenciler sürecin başından sonuna kadar bilinçli ilerliyor. Hayallerini hedefe çeviriyor, hedeflerine ulaşabilmek için gerçekleştirmesi gereken amaçları bir bir gerçekleştiriyorlar. Belirlediği hedefin zaman içerisinde kendisine uymadığını deneyimleyen birey geç olmadan hedefinde stratejik değişiklikler yapabiliyor.

Kariyer gelişimi yaşamın ilk yıllarından itibaren şekillenmeye başlıyor. Bu nedenle erken dönemde kariyer planı yapmak önem taşıyor. Okul öncesi dönemde dahi çocuğun kariyer gelişimine yön verilebiliyor. Bu konuda Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızdan faydalanabilirsiniz. Ancak profesyonel anlamda bir kariyer seçimi yapabilmek için LGS Hazırlık sürecinde kariyer danışmanlığı alınması gerekir.

Çoğunlukla LGS hazırlık sürecinde kariyer seçimi yapılmadan okul ve alan seçimi yapılıyor. Ancak bireyin kariyerinde hayal kırıklığı yaşamaması için üniversite sınavına hazırlık sürecinde mutlaka planlama yapılması gerekiyor. Öğrencilerin, ailelerin ve okulların Lise eğitiminin ilk yılı itibariyle kariyer seçimi konusunda çalışmalara başlaması gerekiyor. Bu seçimi Lise, üniversite hatta iş yaşamına başlarken alınacak danışmanlık desteğiyle de beslemek avantaj sağlıyor.

Erken dönemde kariyer planı yapmanın önemini detaylarıyla paylaştığımız diğer yazılarımıza da bakabilirsiniz. Üniversiteden Önce Kariyer Danışmanlığı Almanın Faydaları, Kariyer Seçimi Yapmak İçin Doğru Zaman Ne Zaman?. Bugünün Genci Z Kuşağı, Nasıl Bir Kariyer İstiyor?, Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Fark Yaratın. Daha fazla kariyer odaklı yazı için Aba Psikoloji Blog sayfamızı ziyaret edebilir, videolarımıza Aba Psikoloji YouTube kanalından ulaşabilirsiniz.

 

 

 

 

Read More

Çocuğun akademik başarısı için aile içi iletişim, aile bireyleri arası sıcak ilişki ve ailenin bir arada olması önemlidir. Ailenin birlikteliği ve iletişimin kalitesi bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin her döneminde oldukça etkilidir. Toplumun en temel yapı taşlarından biri olan aile, çocuğun başarılı bir yetişkin olmasını destekler.

Çocuğun özgüveni, sosyal becerisi, iletişim ve problem çözme becerisi ailenin rol modelliği aracılığı ile gelişir. Dolayısıyla ebeveynlerin birlikteliği, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişimde olmaları ve gereksinimlerini karşılamaları çocuklar için önemlidir. Bireyin duygusal farkındalığının yüksek olduğu çocukluk ve ergenlik yıllarında aile içi sorunlar ve boşanma bireyin dünyasını olumsuz etkileyebilmektedir.

Dolayısıyla çocuğun akademik başarısı boşanma sürecinde ve sonrasında ilk etkilenen performans alanı olmaktadır. Yetişkinlikle beraber bireyin sorumlulukları, sosyal çevresi geliştikçe ve ekonomik olarak bağımsızlaştıkça boşanmanın birey üzerindeki etkisi azalmaktadır. Çocukluk yıllarında akademik temel oluşturabilmek için çocuğun akademik başarı edinebilmesi önemlidir. Lisede ise genç artık kariyerine yön vermeye başlayacaktır.

Bu dönemde alan seçimi, meslek seçimi, üniversite seçimi gibi önemli kararlar gencin hayatının merkezine yerleşmektedir. Çocuk ve genç için aile yıkılmaz, sarsılmaz temellere sahiptir. Birey aileden aldığı bu güvenle yoluna cesaretle devam edebilir. Aile bireyin özelliklede çocuk ve gencin denge merkezidir. Ailede bir sorun varsa çocuğun tüm yaşam alanlarındaki duygusal dengesi sarsılacaktır.

Boşanma çocuk ve gencin gelecek kaygısını besleyecek, ayrılık anksiyetesini ve aile birliğine yönelik güvenini sarsacaktır. Anne-babanın boşanmasıyla yeni bir döneme giren çocuk ve gençte duygusal sorunlar kolayca gözlenebilir. Kendini kötü hissetme ve içe kapanmayla başlayan süreç depresyona, riskli davranış ve arayışlara kadar gidebilir.

Çocuk ve gençlerde boşanma sonrası duygusal, düşünsel ve davranışsal farklılıklar görülebilmektedir. Kaygı bozuklukları, okb, ayrılık anksiyetesi, okul fobisi, akademik başarısızlık, regresyon, özgüven eksikliği, içe kapanma, sosyal fobi, uyku ve yeme bozukluğu, takıntı ve tikler bunlardan bazılarıdır. Yazımızın devamında boşanmış ailede çocuğun akademik başarısı ele alınacaktır. Boşanma çocuğun akademik başarısını nasıl etkiliyor? Düşen akademik başarı için aile neler yapabilir? Detaylarıyla bahsedeceğiz.

Çocuklarda Regresyon ve Nedenleri ve Oyun Terapisi ve Çocukluk Çağı Problemleri yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Çocuğun Akademik Başarısı Boşanma Sonrası Olumsuz Etkilenebiliyor

Akademik başarı bireyin doğru öğretim yöntemleriyle potansiyelinin üstünde başarı elde edebilmesidir. Akademik başarı bireyin performansı, motivasyonu, potansiyeli, zekası ve dikkat süresi ile ilişkilidir. Ancak akademik başarı için duygusal faktörlerde oldukça önemlidir. Sosyal destek, başarmaya yönelik motivasyon kaynakları, ailenin varlığı, desteği çocuk ve genç için oldukça önemlidir. Boşanma sonrası ebeveynlerin birliğinin bozulması gencin önemli bir motivasyon kaynağını kaybetmesine neden olmaktadır.

Ailenin varlığı, bütünlüğü ve işlevlerini yerine getiriyor olması çocuk için oldukça önemlidir. Aile çocuğun gözlerini açtığı ilk dünyadır. Çocuk tüm ilk tecrübelerini bu dünyada deneyimleyecek burada prova ettiği tüm becerileri gerçek dünyada uygulayacaktır. Dolayısıyla ailedeki bir kayıp, eksiklik ve değişiklik çocuğun duygusal dengesini bozacak, gücünü düşürecektir. Ailenin geçirdiği bu olumsuz süreç çocuğun gelecek kaygısını, kaybetme ve terkedilme korkusunu tetikleyecektir.

Kaygı, korku ve belirsizlik içerisinde debelenen çocuğun akademik başarısı düşebilmektedir. Aile, çocuğun yetiştirilmesinde, sosyalleştirilip topluma uyum sağlamasında, kimlik ve kişilik oluşumunda oldukça etkilidir. Çocuk önce ailede şekil alır, temellerini oluşturur ardından dış dünyaya açılarak bireysel kimliğini geliştirir. Böylece çocuk ve genç dış dünyada bir birey olarak yer edinmeye başlar.

Ailenin çocuğa tüm bu katkıları yapabilmesi için çocuğunun yanında olabilmesi gerekmektedir. Ebeveynin çocuğa rol model sunması, maddi ve manevi destek vermesi oldukça önemlidir. Ancak boşanma sürecinde yaşanan aile içi sorunlar ve sonrasında boşanmanın getirdiği yaşam değişiklikleri çocuk ve genci altüst edebilmektedir. Bu süreçte aile ebeveyn rollerini aksatabilmekte çocuk ve gencin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ihmal edilebilmektedir.

Dolayısıyla çocuk ve genç ebeveynlerinin boşanma sürecinde sosyal ve psikolojik açıdan süreçten olumsuz etkilenebilmektedir. Bu da çocuk veya gencin okul hayatına ve akademik başarısına olumsuz yansıyabilmektedir. Okul başarısını etkileyen pek çok değişken vardır. Aile içi ilişkilerin dengeli ve düzenli olması nasıl çocuğun başarısını olumlu açıdan etkiliyorsa düzensiz olması da başarıyı olumsuz etkilemektedir.

Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Ebeveynler Tarafından Nasıl Desteklenebilir?

Boşanma sürecinde ebeveynin önem vermesi gereken ilk konu çocuğun psikolojisi olmalıdır. Çift arasındaki ilişki ne kadar sorunlu olursa olsun tartışmalar, kavgalar ve elbette şiddet, hakaret içeren negatif olaylar çocuğun yanında yaşanmamalıdır. Çocuk ebeveynleri arasındaki ilişkinin eskisi gibi olmadığını, problemler olduğunu gözlemlemelidir. Ancak çocuğa aksedilen problemler çocuğun anne ve babasına yönelik olumlu değerlendirmelerini etkilememelidir.

Çocuk ve/veya gence boşanma süreci sakin bir dille, abartıya kaçılmadan anne ve baba tarafından açıklanmalıdır. Varsa soruları yanıtlanmalı, duygu ve düşünceleri dinlenmelidir. Çocuğa bu süreçte alınan yeni kararlarla ilgili bilgi verilmelidir. Çocuğun/gencin yaşam alanında olacak değişiklik, evden ayrılacak ebeveyniyle nasıl ve ne sıklıkta görüşebileceği anlatılmalıdır. Geleceğe yönelik mümkün olduğunca belirsizlik yaratılmamalıdır.

Net olmayan konularda kaygı verici açıklamalar yerine “henüz bu konu netleşmedi, karar aldığımızda ilk seninle paylaşacağız.” Denilebilir. Her iki ebeveyninde yeni yaşam alanında çocuk için yer olmalıdır. Mümkünse ona da bir oda yapılmalı, odasının kendisinin hazırlamasına, eşyalarını seçmesine fırsat verilmelidir. Ebeveynler evliliklerini nasıl bitirirlerse bitirsinler birbirleriyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini çocuğa yansıtmamalıdır.

Ebeveynin diğerini kötülemesi, suçlaması çocuğun üzerindeki duygusal baskıyı daha da artıracaktır. İçe kapanık, duygularını yeterince paylaşmayan çocukların böyle bir dönemde daha da fazla içe kapanması olasıdır. Aile bu dönemde çocuğun sessizliğini dikkate almazsa akademik başarısızlığın dışında sorunların gelişmesine de fırsat verebilir.

Çocuğun akademik başarısı düştüğünde çocuk yargılanmadan, cezalandırılmadan dinlenmeli, başarıyı etkileyen kaygı ve düşünceleri üzerine konuşulmalıdır. Varsa çocuğun destek talebi karşılanmalıdır. Çocuğun hayatında kaygılanmasını gerektirecek bir yaşam değişikliği olmayacağı ona hissettirilmelidir. Anne ve baba boşanma sürecinde ve sonrasında çocuğa düzenli zaman ayırmaya devam etmelidir.

Bu dönemde çocuğun başarısını etkileyen önemli bir sorun çocuğun artık konsantre olmakta güçlük yaşıyor olmasıdır. Anda kalamayan sürekli geçmiş anılar ve geleceğe yönelik kaygılar taşıyan çocuk derse odaklanmakta güçlük yaşamaktadır. Çocuk bu dönemde olumsuz ortam ve durumlardan uzaklaşabilmesi, negatif enerjisini boşaltabilmesi için bilinçli yönlendirilmelidir. Spor ya da sanat çalışmalarına katılması, gün içerisinde egzersiz yapması çocuğu rahatlatacaktır.

Mindfulness çalışmalarına katılması, nefes egzersizlerini öğrenmesi, yoga veya meditasyon yapması faydalı olabilir. Çocuğun yaşına göre oyun terapisi yapılması ya da psikolojik destek verilmesi de faydalı olabilir. Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazımızı da okuyabilirsiniz.

Boşanma Sonrası Çocuğun Akademik Başarısı Olumsuz Etkileniyorsa Psikolojik Destek Alınmalıdır

Bu dönemde açığa çıkabilecek akademik başarısızlıkların aile tarafından anlayışla karşılanması ve yapıcı şekilde desteklenmesi gerekir. Ancak çocuğun başarısız olmasına katkıda bulunan boşanma süreci ebeveynler için de yıpratıcı bir dönem olabilmektedir. Çocuğun yaşadığı kaygıların benzerleri ebeveynler için de geçerlidir. Dolayısıyla kendi duygu, düşünce ve endişeleri içerisinde bocalayan ebeveyn bu dönemde çocuğunu ihmal edebilmektedir.

Boşanma sürecinde ve sonrasında çocuk ve diğer aile bireyleri psikolojik destek alarak yeni döneme daha kolay adapte olabilir. Boşanmanın getirdiği kaos içerisinde eşlerin de kendilerine dönmesi, duygularının farkına varması zorlaşmaktadır. Bu nedenle psikolojik destek ihtiyacı çocuk ve/veya genç kadar ebeveynler için de gerekli olabilmektedir. Özellikle çocuğun/gencin akademik başarısı düşüyorsa destek ihtiyacı göz ardı edilmemelidir.

Boşanma planlı da plansız da olsa çiftler için zorlu bir süreçtir. Ayrılığı isteyen birey özellikle çocuklar olduğunda kendini suçlu hissedebilmektedir. Ayrılığı istemeyen birey için de hem kendisi hem de çocuğunun iyi oluşu için psikolojik destek zaruri bir ihtiyaç haline gelebilmektedir.

Boşanma sonrası çocuğun akademik başarısı iyi takip edilmelidir. Okul ve öğretmenlerle iletişimde olmak çocuğun okul ve sınıf içi durumundan haberdar olmak gerekir. Çocukların boşanmaya tepkisi iyi gözlenmeli çocuktaki duygu, davranış değişiklikleri takip edilmelidir. Kaygı, depresyon, uyku-yeme sorunları, akademik başarısızlık gibi sorunlar görülebilir. Çocuğa psikolojik destek verilmesi ya da ailenin bu süreci daha iyi yönetmek için psikoeğitim alması faydalı olacaktır.

Read More

Akademik başarı elde edebilmek için erken yaşlardan itibaren çocukların yönetici işlev becerileri geliştirilmelidir. Yönetici işlev becerileri; çalışan bellek, duygu kontrolü, dikkati sürdürme, planlama, organizasyon, zamanı kullanma, bilişsel esneklik, hedefe yönelme, tepkiyi dizginleme, göreve başlama olarak tanımlanabilir.

Yönetici işlevler sayesinde bireyin çoklu görevleri organize etmesi, amaç ve önceliklerini belirlemesi, belirli uyaranları engellemesi ve dolayısıyla dikkatini sürdürmesi kolaylaşır. Birey yönetici işlev becerisi ile duygu, düşünce ve davranışlarında öz denetim sağlar. Sosyal yaşam içerisinde diğerleriyle empati kurar, sağlıklı iletişim geliştirir ve problemlerle yapıcı şekilde başa çıkar.

Birey bu sayede değişime daha kolay adapte olur, stresle başa çıkabilir ve daha kolay motive olur. Uygun davranışı seçme ve başlatma, doğru muhakemede bulunma becerileri gelişir. Çok yönlü düşünebilir, olumlu ve olumsuz yanları görebilir. Sonuçları değerlendirebilir, öngörüde bulunabilir. Strateji geliştirme, ileriyi planlama, zamanı organize etme becerileri gelişir.

Karmaşık gibi görünse de çocukluktan itibaren yaptığımız pek çok iş, görev, sorumluluk yönetici işlev becerisi gerektirir. Günümüzü planlamak, organizasyon yapmak, ödev yapmak, rapor hazırlamak, giyinmek, duş almak en basit örneklerdir. Ne kadar basit desek de bunları gerçekleştirmek yönetici işlev becerileri geliştirilmedikçe oldukça zor hale gelir. Yönetici işlev becerisi olmayan bir çocuk ödevlerini desteksiz yapmakta zorlanır. Bir yetişkin zamanı organize etmekte, plana uymakta ve işlerini yetiştirmekte güçlük yaşar.

Yönetici İşlev Becerisi Geliştirilmesinde Ailenin Rolü Oldukça Büyük

Akademik başarı elde etmek için çocukluktan itibaren yönetici işlev becerisi geliştirmek gerekir. Bir çocuğun bu beceriyi kazanması aile desteği olmadan pek mümkün değildir. Ailenin beceri kazanımında çocuğa rehberlik etmesi ve rol model olması gerekir. Ailenin ebeveyn tutumundan kendi yönetici işlev becerilerine kadar tüm tutum ve davranışları çocuk üzerinde etkilidir. Dolayısıyla aile çocuğa yaşıyla uyumlu sorumluluk vermeli sorumluluk alanını kademeli olarak genişletmelidir.

Aile çocuğun kendi kararlarını vermesine fırsat tanımalıdır. Çocuk ailede, yani güven alanında hata yapabilmeli, bu hatalarla yüzleşerek ders çıkarmayı öğrenmelidir.

Bilişsel Esneklik Akademik Başarı için Önemli Bir Yönetici İşlev Becerisi

Bilişsel esneklik sahibi bireyler, kendi etkili davranma becerilerinden emindirler ve davranışlarının sonucunun başarılı olacağına inanırlar. Bilişsel esneklik sayesinde düşünceler arasında geçiş yapılabilir. Problemlere karşı alternatif çözüm yolları geliştirilebilir ve stratejik planlar yapılabilir. Bilişsel esneklik sayesinde bireyler seçenekleri avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendirebilir. Bu beceri sayesinde bireyler farklılıklara ve yeniliklere kolayca uyum sağlayabilir.

Bilişsel esneklik akademik başarıyı destekleyen önemli bir yönetici işlev becerisi, dolayısıyla kazanılması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bu beceri sayesinde sağlıklı problem çözme, mukayese etme, öngörüde bulunma, farklı işleri aynı anda yapabilmek becerileri gelişir.

Bilişsel esnekliğe sahip olmayan bireyler düzen değişikliğine ve yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar. Bu da kariyer gelişimi açısından bireyi dezavantajlı duruma düşürmektedir.

Duygu Düzenleme de Akademik Başarı için Geliştirilmesi Gereken Bir Yönetici İşlev Becerisidir

Duygu düzenleme becerisi de yönetici işlev becerisi içerisindedir. Duygu düzenleme becerisi çocuklukta kazanılmaktadır ve bu beceri ergenlik ve yetişkinlikte oldukça önemlidir. Akademik başarı için duygu düzenleme becerisine sahip olmak oldukça önemlidir. Duygu düzenleme becerisi bireyin sahip olduğu bir duyguyu yönetmek üzere kullandığı tüm stratejilerdir. Bu duygu olumlu ya da olumsuz olabilir.

Duygunun stratejik şekilde yönetilebilmesi için kişinin duygusu karşısında açığa çıkan ilk tepkiyi durdurması gerekiyor. Kişinin sağlıklı tepki verebilmesi için doğru tepki üzerine düşünmesi ve sonrasında daha olumlu bir tepkide bulunması gerekiyor. Duygular üzerindeki bu otokontrol bireyin kişisel gelişimini, sosyal ilişkilerini ve kariyerini büyük ölçüde etkiliyor.

Yeterli duygu düzenleme becerisi edinilemezse kişinin çocukluktan başlayarak yetişkinliğe kadar duygu odaklı sorunlar yaşaması muhtemeldir. Oysa yeterli duygu düzenleme becerisine sahip olan biri duygularının farkındadır. Bu kişiler duygularını kolayca tanır, kabul eder ve dürtüsel davranışlarını kontrol edebilir.

Elbette ki negatif duygular da açığa çıkabilir, duyguları düzenleyebilme becerisi negatif duyguların açığa çıkmasını engellemez. Ancak bu beceri negatif duygularda dahi olumlu bir amaca uygun davranış sergileyebilmeyi sağlar. Akademik başarı için olumsuz duygular üzerinde özdenetim sağlanabilmelidir.

Duygu kontrolü sadece olumsuz duygular için değil yeri geldiğinde olumlu duygular için de kullanılmalıdır. Özellikle yetişkinlikte duyguların yeri, zamanı ve miktarı dengeli olmalıdır. Keyfinizin çok yerinde olduğu bir gün geçiyor olabilirsiniz ancak ekip arkadaşınızın morali bozuk olabilir. Sizin için iyi ama bir yakınınız için felaket bir gün olabilir. Bir cenazede olabilir ya da bir kazaya denk gelebilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuk, Ergen ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme (Regülasyon) yazımızı da okuyabilirsiniz.

Akademik başarı için yönetici işlev becerisi kazanmak oldukça önemli. Bu konuda destek almak ve gelişim alanlarınızı belirlemek isteyebilirsiniz. Bu konuda bilgi almak ve kariyerinize daha bilinçli yön vermek istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinize bilimsel kanıtlar ışığında yön verebiliriz. Bu sayede akademik başarınızı etkileyecek yönetici işlev becerileri üzerine de çalışmalar yapabilirsiniz.

Read More

Başarılı bir kariyer inşa edebilmek için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirebilmek gerekiyor. Her bireyin hayatında sosyal ilişkilerin başlamasıyla beraber problemlerde başlangıç gösteriyor. Bu nedenle iletişime girmek, iletişimi sürdürmek gibi sosyal becerilerle birlikte karşılaşılabilecek sorunlara karşı problem çözme becerilerini de geliştirmek gerekiyor.

İnsan sosyal bir canlı dolayısıyla yaşamın ilk yıllarından itibaren sosyal ilişkiler kurulmaya başlıyor. Bu da beraberinde problemleri getiriyor. Bireyin yetişkin hayatta problemlerini sağlıklı şekilde çözebilmesi için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirmesi gerekiyor.

Problem Çözme Becerisi Nedir?

Problem çözme becerisi, problem üzerine düşünebilme, ne ve nasıl yapılacağına karar verebilme, kaynakları kullanabilme ve bu yolla çözüme ulaşma becerisidir. Bir problemi çözebilmek için önce problemin ne olduğunun tanımlanması gerekir. Sonrasında probleme ve çözümüne ilişkin bilgilerin toplanması gerekir. Ardından uygun çözüm yolunun uygulamaya konulması ve sonucun değerlendirilmesi gerekir.

Tüm bunları yapabilmek için bireyin birtakım becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu becerilerden en önemlileri; eleştirel düşünebilme, planlama ve organize edebilme, planı gözden geçirme ve değerlendirmedir.

Problem çözme becerilerinin kazanımı erken çocukluk yaşlarına dayanmaktadır. Çalışmalar 4 yaş itibariyle çocukların etkin problem çözme becerileri kazanabildiğini göstermektedir. Bu nedenle problemle çözme becerisi kazanımında ailenin rolü oldukça büyüktür. Ebeveyn tutumları, ebeveynin problem çözme modeli çocuğun beceri ediniminde olumlu ya da olumsuz etki edecektir.

Çocuğun başarılı bir kariyer geliştirebilmesi için aile çocuğun problemlerini çözmemeli, çözüm için sadece rol model olmalıdır. Aksi halde çocuğun problem çözme becerisi problemi aileye taşımaktan öteye geçmeyecektir. Böyle bir durumda çocuğun ailesinden uzakta bireyselleşmesi ve sosyalleşmesi mümkün olmayacaktır.

Ailenin gölgesinden ve korumasından uzaklaşamayan çocuk yapıcı problem çözme becerisi geliştiremeyecektir. Başarılı bir kariyer için ailenin gölgesinde kalmış bir bireyin kendini gösterebilmesi ve kariyerinde ilerlemesi çok mümkün olmayacaktır.

Çocuğunuzun Problemlerini Onun Adına Çözmek Yerine Ona Problem Çözme Becerisi Kazandırabilirsiniz

  • Çocuğunuzu bir sorun anında mutlaka dinleyin ve onun ihtiyaçlarını, isteklerini anlamaya çalışın
  • Çocuğunuza onu anladığınızı belirtin, onun düşüncelerini özetleyerek doğru anlayıp anlamadığınızı ona gösterin.
  • Çocuğunuzun duygularını isimlendirebilir, duyu organları, renkler, uzuvlar gibi duyguların da isimleri olduğunu ona anlatabilirsiniz. Duyguların sözlü ifadesini çocuğunuza öğretmeniz onun da duygularını tanımasını kolaylaştıracaktır.
  • Çocuğunuzun yaşadığı probleme yönelik kendi düşüncelerinizi onunla paylaşabilirsiniz. Bu sayede problem çözme becerisi kazandırırken kendi yöntemlerinizden de örnekler sunmuş olursunuz.
  • Çocuğunuzla beraber beyin fırtınası yaparak çözümler bulmaya çalışabilirsiniz. Burada ona çözüm yolu bulmak için derinlemesine düşünmeyi öğretmelisiniz. Fikirleri sizin vermeniz yerine onun bulmasını teşvik etmelisiniz. Basit ya da saçma önerileri olabilir. Onu eleştirmeden her önerisini değerlendirmelisiniz. Uygulanabilir hale getirmek için fikrini geliştirmesine yardım edebilir ya da olumsuz bir seçenek varsa nedenlerini paylaşabilirsiniz.
  • Çocuğunuza problemi ifade edebilmesi için ya da çözüm yolu bulabilmesi için düşünmeye sevk edecek açık uçlu sorular sorabilirsiniz.
  • Ne oldu? Böyle olunca sen ne hissettin? Peki sence o ne hissetmiş olabilir? Sen onun yerinde olsaydın böyle bir durumda ne hissederdin? Senin başına böyle bir şey gelmiş olsaydı sana ne yapılmasını isterdin? Böyle olmasaydı farklı olarak ne yapabilirdin? Gibi.
  • Bulduğunuz fikirleri not ederek kendi içerisinde uygulanabilirliğine göre bir sıralama yapabilirsiniz.
  • Listeyi baştan sona gözden geçirerek çocuğunuzun kendisi için en uygun alternatifi seçmesine eşlik edebilirsiniz.
  • Çocuğunuzla beraber kitap okuyabilir ya da film izleyebilirsiniz. Kitaptaki ya da filmdeki karakterler üzerinden beyin fırtınası yapabilirsiniz. Sence bu problemi çözmek için ne yapabilir? Sen böyle bir sorun yaşasan ne yapardın? Bu problem karşısında o ne hissetmiş olabilir? Ne olursa o daha mutlu olabilir?

Başarılı Bir Kariyer için Ona Balık Tutmayı Öğretin

Çocuğunuz başarılı bir kariyer geliştirmesini istiyorsanız onun için balık tutmak yerine ona balık tutmayı öğretmelisiniz. Böylece çocuğunuzun problemini çözmek yerine ona çözüme yönelik düşünmeyi ve uygulamaya geçmeyi öğretmiş olacaksınız. Problem çözme becerisi kazandırmak için bu çok daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.

Çocuğunuzun duygu, düşünce ve fikirlerini dinlemeniz, ona zaman ayırmanız benlik gelişimi için önemlidir. Kaç yaşında olursa olsun çocuğunuza sofrada yer açmanız ve aile içi sohbetlerde ona da söz vermeniz gerekir. Dinlenen, fikirlerine saygı gösterilen, kendisine zaman ayırılan çocuklar çok daha özgüvenli gelişmektedir.

Evde kendini değerli hisseden çocuk sosyal yaşam içerisinde de bu değeri sürdürmek istemektedir. Dolayısıyla daha kaliteli arkadaşlık ilişkileri geliştirmekte ilgi ve sevgi görmek için zararlı ilişkilere girişmemektedir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Problem Çözme Becerisi Geliştirmeye Destek Olan Ebeveyn Tutumu Hangisidir?

Anne babaların ebeveyn tutumları da problem çözme becerilerinin gelişimine etki etmektedir. Baskıcı otoriter ebeveyn modelinde çocukların duygu, düşünce ve problemlerine yeterince önem verilmemektedir. Bu aile modelinde ebeveyn güç gösterisi ile çocuğu bastırabilmektedir. Ceza, sözlü ya da fiziksel şiddet uygulanabilmekte ya da çocuğun duygu ve düşünceleri göz ardı edilmektedir.

Aşırı korumacı ebeveynler çocuğun bireyselleşmesine müsaade edememekte ve çocuğun problemlerini onun adına çözme eğilimindedirler. Tutarsız aileler çocuğun problemlerine bir kez aşırı ilgiliyse başka bir sefer ilgisiz kalabilmektedir. Bu belirsizlik çocuğun ailesiyle beraber kendi girişimlerine de güven duymamasına neden olmaktadır.

Aşırı hoşgörülü ve çocuk merkezli bireylerde ise aile çocuğa rol model olmak yerine çocuğun olumlu olumsuz tüm problem çözme becerilerini desteklemektedir. Bu durumda da çocuğun yapıcı problem çözme becerisi kazanabilmesi mümkün olmamaktadır.

En sağlıklı ebeveyn tutumu Demokratik, Destekleyici ve Hoşgörülü ebeveyn tutumudur. Bu ebeveyn modelinde bireyin duygu, düşünce ve fikirlerine saygı duyulur. Evde çocuğun da söz hakkı vardır. Fikirler küçümsenmez ya da reddedilmez. Her fikre saygı duyulur ve fikirlerin olumlu olumsuz yönleri değerlendirilir. Aile çocuğun hatalarını cezalandırmaz, ders almasına ve tekrar etmemesine rehberlik eder. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk daha özgüvenli olur ve benlik değeri de daha yüksektir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Ergenlikte Problem Çözme Becerisi

Ergenlik dönemi problem çözme becerilerinin çok daha önemli hale geldiği zamandır. Bunun nedeni ise ergenlik döneminde bireyin bir yandan fiziksel ve bilişsel olarak değişim ve gelişim yaşarken, başka bir yandan duygusal ve hormonal olarak gelişiyor ve değişiyor olmasıdır. Bunu yanı sıra genç bu dönemde geleceğine hazırlanmak, kariyerini inşa etmek, mesleğini belirlemek zorundadır. Tüm bunlar bireyin duygusal ve zihinsel olarak zorlanmasına neden olmaktadır.

Birey bu dönemde akademik, kişisel ve sosyal problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Dolayısıyla gencin problemlerin üstesinden gelebilmesi ve problemleri etkili bir şekilde çözebilmesi için problem çözme becerisi kazanması önemlidir. Ergenlikte bireyin problem çözme becerisi geliştirebilmesi için tıpkı çocuklukta olduğu gibi aileye ihtiyacı olacaktır. Ergenlik dönemi aynı zamanda yetişkinliğin bir ön provasıdır. Dolayısıyla ailenin yetişkinlik rolleriyle ilgili gence rol model olması gerekir.

Çocuklukta verilen destek bu kez yetişkin problem çözme becerisine adapte edilerek gence sunulmalıdır. Çocuğun yaşı ilerledikçe ebeveyn çocuğunun duygu, düşünce ve kararlarında daha geri planda durmaya çalışmaktadır. Ancak gencin yaşamının bu zorlu döneminde duygusal desteğe ihtiyacı oldukça fazladır. İlgiyi, sevgiyi, güven ve desteği zararlı alışkanlıklarda ve ilişkilerde aramaması için gencin aile ilişkileri her daim güçlü olmalıdır.

Aile gencin problemleri karşısında seçtiği çözüm yollarını müdahale etmeden gözlemlemelidir. Seçimlerinin getirdiği doğal sonuçları yaşamasına ve bu yaşantılardan tecrübe kazanmasına müsaade edilmelidir. Genç böylece olumluların yanında olumsuz sonuçları da görebilecektir. Bu tecrübeler genci olgunlaştıracak ve sorunlara sağlıklı çözüm üretme becerisini geliştirecektir.

Her bireyin başarılı bir kariyer geliştirmek için problem çözme becerisi kazanması gerekir. Bu konuda zorlanıyor veya kendinizi geliştirmek istiyorsanız profesyonel destek alabilir kendinize ve kariyerinize yatırım yapabilirsiniz.

Read More

Okul olgunluğu, bir çocuğun okula başlatılabilmesi için kazanmış olması gereken beceriler bütününe verilen isimdir. Bu beceriler; okul için gerekli olan fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimi gösterir nitelikte olmalıdır. Her aile, çocuğunu okula başlatma kararı almadan önce beklenen gelişimin çocukta ne düzeyde olduğunu değerlendirmelidir. Çünkü bir çocuğun okulda zorlanmaması ve okul hayatından keyif alması için bu becerilere ihtiyacı olacaktır.

Çocuk için ev ve aile ortamı kendini en mutlu ve güvende hissettiği ortamdır. Bu ortamın çocuğun kendini hazır hissetmeden değiştirilmesi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Okul olgunluğu gelişmeden okula başlayan çocuk fiziksel, duygusal, davranışsal, sosyal ve zihinsel alanlarda negatif etkilenebilir. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için çocuğun okula başlamadan önce okulda kendisinden beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olması gerekir.

Okul Olgunluğu Neden Önemli?

Okul olgunluğu kazanmak okul öncesi eğitim almış çocuklar için daha kolay olabilmektedir. Çünkü okul öncesi eğitim sayesinde çocuk güvenli ev ortamından daha yapılandırılmış bir ortama yumuşak bir geçiş yapar. Okul öncesi eğitim aile sıcaklığının devamını sağlar; burada akranlarla sosyalleşme, oyunlarla öğrenme ve kuralları tanıma vardır.

Öğretmen okulda evdeki temel bakım veren ebeveynin rolünü üstlenerek çocuğun sevgi ve ilgi ihtiyacını karşılar. Burada başarı, başarısızlık yoktur, puanlama yoktur. Dolayısıyla çok daha kurallı ve sistemli olan okula başlangıç öncesi bu keyifli tecrübeler çocuğa yeni yapıya dahil olma kolaylığı sağlar. Okul olgunluğu oluşmadan ilk öğretime başlayan çocuk okula karşı olumsuz algı ve tutum geliştirir.

Okula yönelik ilk deneyimlerini 1. sınıfta yaşayan çocuklarda adaptasyon problemleri sık görülür. Anneden ayrılmakta, sınıf içi kurallara uyum sağlamakta zorlanabilirler. Okula karşı geliştirilen bu olumsuz algı kişinin tüm akademik ve ruhsal yaşantısına etki edebilir. Anne ve babalar çocuklarının tüm gelişim alanlarında yaşıtlarına paralel gelişim sergilediğinden emin olmalıdır. Çocuğunuzu ilk 2 yılından sonra okul olgunluğu kazanabilmesi için destekleyebilirsiniz.

Çocuğunuzun iki yaşından sonra daha fazla sosyal, duygusal, bilişsel ve fiziksel uyarana ihtiyacı olacaktır. Evde kurulan ilişki iki yaştan sonra tek düze hale gelmekte ve uyaran zenginliği yetersiz kalmaktadır. Aileler okul olgunluğu için 2 yaşından itibaren çocuklarını haftada birkaç gün 1-2 saatlik oyun gruplarına başlatabilir. Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Oyun grubu ya da okul öncesi eğitim her aile için mümkün olamayabilir. Maddi boyutu kadar lokasyon olarak da okul öncesi eğitim ve oyun gruplarına erişim zor olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda çocuğu sosyalleşebileceği parklara götürebilirsiniz. Çevrenizde çocuğunuza akranlık edebilecek çocuğu olan ailelerle sık sık bir araya gelebilirsiniz.

Çocuğun oyunlarına kurallar ekleyebilir, ev içerisinde ona sorumluluklar verebilirsiniz. Oyuncaklarını toplaması, onlara iyi bakması, temizlemesi gibi.

Çocuğum Okula Başlamaya Hazır mı?

Çocuğunuzun okula başlamaya hazır olup olmadığını okul olgunluğu belirtilerine bakarak değerlendirebilirsiniz. Bu belirtileri fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal gelişim belirtileri olarak sınıflandırabiliriz.

Fiziksel Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Okula başlayacak bir çocuk bedenini rahat kullanabilmeli ve bedensel koordinasyonunu sağlayabilmelidir. Kaba motor becerilerinin gelişmiş olması gerekir.  Yürüme, koşma, zıplama, vurma, atma, fırlatma gibi beceriler kaba motor becerilerdir.  Kaba motor beceriler vücudumuzdaki büyük kasların kullanımını gerektiren eylemlere yönelik becerilerdir.

Çocukların desteksiz hareket edebilmesi, uzun süre sırada oturabilmesi, koşup oynayabilmesi için bu becerilere ihtiyacı vardır. Bu becerileri kazanmış bir çocuk okulda daha özgüvenli ve başarılı olabilecektir. Çocuğun okulda tek başına ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bu becerilere ihtiyacı olacaktır. Çocuğun okulda merdiven çıkma, kapı açma kapama, çantasını açma kapama, düğme ilikleme gibi becerilere ihtiyacı olacaktır.

Çocuğun okulda öz bakımını da tek başına sağlayabilmesi gerekmektedir. Tuvaletini yaparken yardımsız üzerini çıkarıp giyebilmeli, tuvalete oturabilmeli ve sonrasında kendi başına temizliğini halledebilmelidir. Çocuk okulda temizlik, beslenme, giyinme ve dinlenme gibi alanlarda kendi gereksinimlerini desteksiz karşılayabilmelidir. Okul olgunluğu için çocuğun İnce motor becerilerini de kazanmış olması gerekir.

İnce motor beceriler küçük kasların kullanımını gerektiren becerilerdir. Kalem tutma, yazı yazma becerilerini edinebilmesi için çocuğun ince motor becerilerinin gelişmesi gerekir. İnce motor beceriler aynı zamanda dikkati de sürdürmeyi gerektirir. Dikkatin yanı sıra ince motor becerilerin kullanımı için el-göz koordinasyonunun da gelişmiş olması gerekir. Çünkü ince motor beceri gerektiren yazı yazma, kalem tutma gibi beceriler yapılan eylemi gözle takip etmeyi de gerektirir.

Bilişsel Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuk bir ders süresinde aktif olarak öğretmenini dinleyebilecek ve sandalyesinde kalkmadan oturabilecek şekilde dikkatini sürdürebilmelidir. Kendini ifade edebilecek, söylenenleri anlayıp uygulayabilecek kadar dil becerisine ve kelime hazinesine sahip olmalıdır. Karar verebilmek, seçim yapma becerisi gelişmiş olmalıdır. Çocuk verilen görevleri yerine getirebilecek sorumluluk becerisini kazanmış olmalıdır.

Öğretmeninin verdiği yönergeleri dinleyip uygulayabilmelidir. Ayrıca okuma-yazma öğrenebilmesi için sınıflama, sıralama, dikkat, analiz ve sentez gibi bilişsel beceriler gereklidir. Çocuğun aynı zamanda zihinsel olarak yeterli olgunluğa erişmiş olması gerekir. Çocuk zihinsel olarak problem çözebilmeli, nesnelerin özelliklerini algılayabilmeli ve ayırt edebilmelidir. Olaylar arasında ilişki kurabilmeli ve öğrendiklerini farklı alanlarda kullanabilmelidir.

Sosyal Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuk bireysel olarak hareket edebilecek ve sosyal ilişkiler kurabilecek kadar özgüvene ve girişkenliğe sahip olmalıdır. Yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmeli ve ilişkileri sağlıklı sürdürebilmelidir. Karşılaştığı gelişimiyle uyumlu sosyal ve duygusal problemleri çözebilmeli çözemediği durumlarda sorunu yapıcı dille ifade edebilmelidir. Grup içerisinde uyumlu hareket edebilme, grup kurallarına uyma, sırasını bekleyebilme ve paylaşabilme becerilerini geliştirmelidir.

Çocuk tüm bunları yapabildiğinde sosyal gelişim açısından okul olgunluğu kazanmış olacaktır.

Duygusal Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuğun okul olgunluğu için gerekli olan en önemli duygusal belirtisi anne ve babadan güvenli ayrılabilmesidir. Çocuk ailenin yokluğunda da keyifli vakit geçirebiliyor olmalıdır. Okul süresi içerisinde ailesinden uzak olacağını ama sonrasında tekrar ailesiyle güvenle bir araya geleceğini bilmelidir. Bu sağlıklı ayrılışı gerçekleştirebilen çocuk okulda daha mutlu ve başarılı olabilir.

Aksi halde duyacağı yoğun ayrılık anksiyetesi dikkatini, davranışı, sosyal ilişkilerini ve okula uyumunu zorlaştıracaktır. Çocuğun yaşıyla uyumlu şekilde duygularını regüle edebilmesi gerekir. Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuk, Ergen ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme (Regülasyon) yazımızı da okuyabilirsiniz. Çocuğun okul ortamında duygularını rahatça ifade edebilmesi gerekir. Bu ifade becerisi çoğunlukla ev ortamında gelişir.

Evde duygularını anne babasıyla veya bakım vereniyle paylaşabilen çocuk okulda da paylaşacaktır. Aynı zamanda duygu paylaşımı dil becerisinin de gelişmiş olmasını gerektirir. Çocuk duygularını ifade ederken kelime hazinesinden faydalanabilmelidir. Bu nedenle çocuğun herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde dil gelişimi edinmesi önemlidir. Ailenin burada dikkat etmesi gereken önemli bir konu ise çocuğa dili öğretirken bebekçe konuşmamalarıdır.

Bazen aileler çocuklarıyla sadece kendilerinin anlayabileceği bir dil geliştirmektedir. Örneğin su yerine bu demek gibi. Çocuğun kullandığı bu farklı kelimeler okul ortamında öğretmeni ya da arkadaşları tarafından anlaşılmayabilir. Anlaşılmıyor olmak çocuğun özgüven geliştirememesine, duygusal kırıklık yaşamasına neden olabilir. Çocuğun okulda kendisini güvende hissetmesi, çevresindeki kişiler ile rahat bir şekilde iletişim kurabilmesi gerekir. Tüm bunlar çocuğun sağlıklı okul olgunluğu geliştirdiğini gösterecektir.

Okul Olgunluğu ve Profesyonel Destek

Çocuğunuzu okula başlatmak istiyor ama yeterli hazır oluş belirtisi görmüyor olabilirsiniz. Çocuğunuz okula başlamayı reddediyor olabilir ya da siz kendinizi çocuğunuzun okula başlamasına hazır hissetmiyor olabilirsiniz. Çocuğunuzun okul olgunluğu değerlendirmesi için profesyonel destek alabilirsiniz.

Aba psikolojide uyguladığımız test, envanterler ve yaptığımız görüşmeler ile çocuğunuzun okul olgunluğu değerlendirilebilmektedir. Ayrıca stratejik yetenek yönetimi ile çocuğunuzun erken yaştan itibaren ilgi ve beceri alanlarını belirleyebilirsiniz. Bu sayede karakteri, ilgi ve becerileri ile uyumlu olacak şekilde çocuğunuzun eğitimine ve kariyerine bilinçli yön verebilirsiniz.

Read More

Okul öncesi eğitim başlangıç yaşı ebeveynler tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ebeveynlerin çocuklarının gelişimine yeterli katkıyı yapamadıklarını düşünüyor olmasıdır. Özellikle 2 yaş sonrası çocuklara ev koşullarında yeterli sosyal, fiziksel ve bilişsel aktivite olanağını sunmak kolay değildir.

Aileler çocuklarının gelişimlerine daha profesyonel katkıda bulunabilmek için okul öncesi eğitim kurumlarını araştırmaktadır. Bu sayede çocuklarının ilgi, beceri ve yetkinliklerini daha kolay keşfedebileceklerini düşünmektedirler. Ayrıca çocuklar okul aracılığı ile sosyal beceriler kazanacak, paylaşmayı, uyum sağlamayı ve özerk olmayı öğrenecekler. Bu nedenle okul öncesi eğitim aileler için önemli bir gelişim kaynağıdır.

Kimi aileler ise anne-baba çalıştığı ve çocukla verimli zaman geçirebilecek bir aile büyüğü olmadığı için eğitim fırsatlarını değerlendirebilmektedir. Ailelerin beklentileri, koşulları ve çocuğun gelişim durumu okul öncesi eğitim başlangıç yaşını belirlemektedir. Yazımızda okul öncesi eğitime ne zaman başlanmalı ve başlangıç yaşı belirlenirken nelere dikkat edilmeli paylaşacağız.

İlk İki Yıl Evde Bakım Evde Eğitim

İlk iki yılda çocuk için dünyanın merkezi evidir. Bu dönemde çocuğun eğitim ortamı da ev olmalıdır. Evde anne ve baba ya da temel bakım veren diğer bir kişi çocuk için ilk eğitmendir. Çocuk yaşamının ilk yılı yılında temel bakım vereniyle kurduğu bağa göre dış dünyayı anlamlandırır.

Koşulsuz sevgi gören, temel ihtiyaçları yerinde, zamanında ve yeterli şekilde karşılanan çocuk kendini değerli kabul eder. Bu sayede çocuk ev ortamını güvenli ve temel bakım verenini güvenilir kabul eder. Çocuk hayatının merkezine yönelik bu olumlu algıları dış dünyaya yansıtır. Artık onun için dış dünya güvenli ve diğer sosyal kaynaklarda güvenilirdir.

Kendine yüklediği değer ve dış dünyaya yönelik algısı ile çocuğun özgüveni gelişir. Ancak bazen de çocuk temel bakım vereninden yeterli sevgi ve ilgiyi görmez. Çocuğun ihtiyaçları zamanında ve yeterince karşılanmamış olabilir. Bu durumda da çocuğun kendilik değeri ve dış dünya algısı güvensizlik ve değersizlik üzerine kurulacaktır. Bu çocuklarda özgüven ve öz değer gelişmez.

Okul öncesi eğitim için ilk iki yıl uygun değildir. Çocuk 2 yaşına kadar temel becerilerini geliştirir. Önce ihtiyaçları ana kucağında karşılanan çocuk emeklemeye başlayarak hareket alanını genişletir. Ardından 1 yaş itibariyle çocuklarda adımlama, yürüme başlar. Yürümeyle beraber çocuğun hareket ve etkileşim alanı daha da genişler. Diğerleriyle ilgilenmeye ve iletişime geçmeye çalışan çocuk gelişimiyle orantılı şekilde dil becerisi edinir.

2 yaş dolaylarında çocuklar kendilerini ifade edebilecek şekilde dili kullanmaya başlarlar. Artık oyuncaklarıyla daha uzun süre vakit geçirir, anne & baba yanında olmadan da keyifli zaman geçirebilirler. Çocuk duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını basit cümlelerle anlatabilir. Oyun kurar ve tek başına oynayabilir.

Bu dönemde çocuk keşfetmesi, deneyimlemesi ve gerçek dünyayı taklit etmesi için bol oyuncakla tanıştırılmalıdır. Bu oyuncak ve aktiviteler dışarıdan temin edilebileceği gibi ev ortamında anne baba tarafından da hazırlanabilir. Çocuk ilk iki yılını tamamladığında anne babadan daha bağımsız hale gelir, bireyselliğini fark eder ve karakterini oluşturmaya başlar.

2 Yaş Sendromu Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

2 yaş sendromu, ismi nedeniyle olumsuzluk ifade etse de aslında her çocukta görülen ve görülmesi normal olan bir durumdur. Aksine görülmemesi çocuğun bilişsel ve duygusal olarak ebeveynleri tarafından bastırıldığını düşündürebilir. 2 yaş sendromu çocuğun anne babadan ayrı bir birey olduğunu fark ettiği döneme denk gelir. Bu dönemde çocuk kendi kararlarını almak, seçim yapabilmek, evde söz hakkı edinmek ister.

Aileyle her konuda çatışmaya ve inatlaşmaya girerek kendi özerk sınırlarını çizmeye çalışır. Çünkü mevcut sınırlar artık ona yeterli gelmemekte, kabuğunu kırmayı arzu etmektedir. Çocuğun bu dönemde en sık kullandığı kelime “hayır”, “istemiyorum” olabilir. Bu dönem ailenin hassas ve bilinçli davranması gereken bir dönemdir. Çocukla inatlaşmak, cezalandırmak, şiddet uygulamak ya da güç gösterisine girişmek yapıcı çözümler değildir.

Bu dönemde çocuğa kendini ifade edebilmesi için alan ve fırsat tanınmalıdır. Çocuk dinlenmeli, anlatmak istediklerine, tercihlerine kulak verilmelidir. Çocuk eğer yeterli dil becerisi kazanmadıysa kendini ifade edemediği ve anlaşılmadığı için daha öfkeli olabilir. Doğru gözlem yaparak çocuğa cevabı evet ya da hayır olacak şekilde kapalı uçlu sorular sorarak ona onu anladığınızı hissettirebilirsiniz.

Bu dönemde öfke nöbetleri, ağlama krizleri görülebilir ve aileler kendini çaresiz hissedebilir. Bu durumda çocuğunuzun negatif duygularını boşaltmasına fırsat vermelisiniz. Ancak kendine ya da size zarar vermemelidir. Güvenli bir mesafede göz kontağı kurabileceğiniz şekilde yakınında durabilirsiniz. İstediği an size sarılabileceğinin mesajını da ona vermeli, yargılamadan ya da utandırmadan yanında durabilmelisiniz.

Bu hassas dönemde okul öncesi eğitim başlatıldığında çocuklar evde istenmedikleri, cezalandırma odaklı okula gönderildiklerini düşünebilmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitime başlanırken iki yaş sendromuyla bağdaştırılmayacak bir dönemde başlangıç yapılmalıdır.

Tuvalet Eğitimi Okul Öncesi Eğitim İçin Dikkate Alınmalı

Okul öncesi eğitim için önemli olan başka bir konu çocuğun öz bakım becerisini kazanıp kazanamadığıdır. Okul öncesi eğitime başlarken çocuğun kendini daha iyi hissetmesi için tuvalet eğitimini kazanmış olması önemlidir. Akranlarının bezi bırakmış olması çocuğun kendini farklı hissetmesine neden olabilir. Üstelik bu dönemde artık çocuğa mahremiyet eğitiminin de verilmesi gerekmektedir.

Mahremiyetin öğretilmeye çalışıldığı dönemde çocuğun öz bakımı temel bakım veren dışında karşılanmamalıdır. Çocuğun tuvalet eğitimini kazandıktan sonra okul öncesi eğitime başlatılması çok daha sağlıklı olmaktadır. Tuvalet eğitimi çocuğun hazır oluş belirtileri gösterdiği gözlemlenmeye başladıktan sonra verilebilir.

Çoğu zaman tuvalet eğitimine 18. aydan sonra başlanılmaktadır. Ancak her çocuğun kas ve psikolojik gelişimi farklılık göstereceğinden bu süreç uzayabilir veya kısalabilir. Tuvalet eğitimi için önerilen yaş aralığı hazır oluş belirtileri de eşlik ediyorsa 24-36 ay arasıdır.

3 Yaş Okul Öncesi Eğitim İçin İdeal Başlangıç Yaşıdır

Çocuğunuzun ilk iki yılında anne- baba ilk rol modellerdir. Fakat çocuk yaş aldıkça farklı deneyimler ve örnekler görmeye ihtiyaç duyar. Dış dünyayı ve diğerlerini tanımak ister. Kelime hazinesini geliştirmesi, kültürel normları öğrenmesi, kendi beceri ve ilgilerini fark etmesi gerekir. Bunları deneyimleyebileceği en sağlıklı ortam ise okul öncesi eğitim ortamıdır.

Çocuk için ikincil önemli rol modelleri okul öncesi dönemde karşılaşacağı öğretmenleri olacaktır. Dış dünyaya açılan evin dışındaki yeni güvenli ortam ise okul ortamıdır. Akranlarını görür, gözlemler, taklit eder, değerlendirir. Ev ortamından daha geniş bir sosyal ağ içerisinde karakterini, duygularını ve davranışlarını fark eder. Bağımsızlaşır, problem çözme becerileri geliştirir ve iletişim kurmayı öğrenir.

Çocuk okul aracılığıyla kuralları, uyum sağlamayı, takım olmayı, paylaşmayı ve otokontrolü öğrenir. Çocuğun 3 yaşından itibaren düzenli bir okul hayatı olmalıdır. Bunun önemli bir nedeni de eğitim sisteminde 4+4+4 uygulamasına geçilmiş olmasıdır. Zorunlu eğitime geçişte çocuğun okula daha kolay adapte olabilmesi için okul olgunluğu kazanmasına erken dönemde destek verilmelidir.

Özellikle büyük şehirlerde büyüyen çocuklar zamanlarının büyük bölümünü apartman dairelerinde, kapalı alanda, doğadan ve doğal olandan uzak geçirmektedir. İhtiyaç duyduğu şekilde koşma, oynama, sosyalleşme fırsatı bulamayan bu çocuklar için okul öncesi eğitim ihtiyaçtır. Okul öncesi eğitim tecrübesi olmayan çocukların zorunlu eğitime başladığında güçlük yaşaması olağandır. Zorunlu eğitim için gerekli olan dikkat süresi, kurallara uyum, sosyal beceri okul öncesi eğitimde kazanılmaktadır.

Ayrıca yapılan etkinlikler, oynanan oyunlar ve kullanılan materyaller sayesinde çocukların ince motor becerileri de gelişmektedir. İnce motor becerinin kazanımı ve el göz koordinasyonu yazı yazma becerisi için oldukça önemlidir.

Okul Öncesi Eğitim Neden Gerekli?

Çocuğun ilk iki yıl evde temel bakım verenle beraber olması duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimi için oldukça önemlidir. Çünkü çocuğun koşulsuz sevgi ve koşulsuz bakım ihtiyacının doyurulması gerekmektedir. Ancak bu doyum sağlandıktan sonra çocukta hazır oluş belirtileri görüldüğünde okul öncesi eğitim mutlaka değerlendirilmelidir. Aksi halde çocuk için bir süre sonra evdeki deneyimleri tekrara girecek ve gelişimini yavaşlatacaktır.

Ev içerisinde oynanan oyunlar, uyaran yoksunluğu, yetişkinle kurulan sınırlı iletişim çocuğun gelişiminde yavaşlamaya yol açabilir. Okul öncesi eğitim ise çocuğun evdeki sınırlı yaşantısına yepyeni deneyimler ekleyecektir. Çocuk okul öncesi eğitim içerisinde önyargısız şekilde farklılıkları tecrübe eder. Akranlarındaki fiziksel, duygusal, davranışsal, gelişimsel farklılıkları görür. Farklı tutum, değer ve kültürleri deneyimler. İletişim kurmayı, sorunlarını çözmeyi öğrenir.

Girişimde bulunur, hata yapar, ders alarak yeniden daha iyisini yapmak üzere denemeyi öğrenir. Okul öncesi eğitimde sınav, puanlama yoktur. Çocuk bu sayede başarısızlıktan endişe etmez. Oyunla öğrenir, oyunla uyum gösterir. Dolayısıyla okul öncesi eğitim ev ortamından sonra çocuğun yumuşak geçiş yapabileceği değerli bir ortamdır. Buradaki deneyimler çocuğun zorunlu eğitime daha kolay geçiş yapmasını sağlar.

Okul fobisi, ayrılık anksiyetesi okul öncesi eğitim tecrübesi olan çocuklarda daha az görülür.

Evde Biricik Olan Çocuk Okul Öncesi Eğitim ile Gruptan Biri Olmayı Öğrenir

Çocuklar, özelliklede ilk veya tek çocuklar evin merkezindedir. Bu biriciklik duygusu çocuğun özgüven ve öz değer geliştirmesi için çok önemlidir. Ancak anne baba tarafından koşulsuz sevilen, övülen, desteklenen çocuklar bu ilgi ve kabulü herkesten bekler. Oysa gerçek dünya böyle değildir.

Okul öncesi eğitimde evinin biriciği olan pek çok çocuk bir araya gelir. Dolayısıyla hepsi en değerli olmak, ilk sırada olmak ister. Paylaşmak onlar için öğrenilmesi gereken zorlu bir beceridir. Çünkü evde bir kardeş yoksa daha önce bunu deneyimlememişlerdir. Öğretmenin herkese eşit mesafede durması çocuğa biricikliğini bir kenara bırakıp gruptan biri olmayı öğretir.

Okul öncesi eğitim çocuğa ikinci olmanın bir kayıp olmadığını öğretir. Bu sayede çocuk sırasını beklemeyi, paylaşmayı ve çoğunluktan biri olmayı öğrenir.

Okul Öncesi Eğitim için Karar Verirken Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Anne babalar çocuklarını okul öncesi eğitime başlatırken kararsızlık yaşayabilmektedir. Aileler çocuğum eğitime başlamaya hazır mı? okula göndermek çocuğumu duygusal olarak olumsuz etkiler mi? Okul olgunluğu için dikkat etmen gerekenler neler? Gibi pek çok sorunun cevabını aramaktadır. Okul öncesi eğitime başlamadan önce okulları dolaşmanız, özellikle okul öncesi öğretmenleriyle ve kurum psikologlarıyla görüşmeniz önemlidir.

Çocuğun gelişiminin ve okul öncesi eğitime hazır oluşunun değerlendirilmesi başlama kararı alabilmek için önemlidir. Ancak bu süreçte daha objektif ve profesyonel bir değerlendirme yapmak da isteyebilirsiniz. Aba psikoloji olarak çocukların okul olgunluğunu değerlendiriyor ve ailelere daha bilinçli yönlendirmeler yapıyoruz.

Uzman kadromuzda yer alan psikologlarımızla çocuklara IQ, EQ, gelişim, ilgi ve yetenek testleri uyguluyoruz. Çocuk okula ne zaman başlatılmalı, okul öncesi eğitim günde kaç saat haftada kaç gün olmalı bilgi veriyoruz. Okul seçerken nelere dikkat edilmeli, aileler çocuğu okul sürecinde nasıl desteklemeli rehberlik ediyoruz.

Read More

Ebeveynler kreş seçerken çocukları için mümkün olabilecek en iyi alternatifi bulmaya çalışır. Kolay mı, pamuklara sarıp sarmaladıkları çocuklarını evden ilk kez uzaklaştıracaklar. Üstelik bu çocuklar henüz 3 yaş civarlarındalar. Kimisi daha küçük ya da biraz daha büyük. O daha ana kuzusu derken şimdi okul çocuğu olmaya hazırlanıyorlar. Haliyle bu süreç aile için duygusal olarak çalkantılı bir dönem.

Aile bir yandan artık ev ortamının çocuğun gelişimine yeterli gelmediğini, çocuğun daha fazla uyarana ihtiyaç duyduğunu fark ediyor. Başka bir yandan çocuğunun dış dünyayı deneyimlemeye hazır olup olmadığından emin olamıyor. Aslında pek çok aile çocuklarının potansiyelinin farkında ve çocuğunun okul öncesi eğitime uygun olduğunu biliyor. Ancak bu deneyim için çocuklarından önce kendilerini yeterince hazır hissetmiyorlar.

Evde takip etmesi, koruması çok daha kolayken okul ortamına yönelik endişeler taşıyorlar. Bu da onları iyi bir seçim yapmak için tüm kaynakları zorlamaya yöneltiyor. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızı da okul seçmeden önce okuyabilirsiniz.

Peki Ebeveynler Kreş Seçerken Neleri Değerlendirmeli?

Aileler kreşlerle görüşmeye başlamadan önce kendi kriterlerini listelemeli, ön araştırmalar sonrasında kurumları ziyaret etmelidir. Kurumlarda mutlaka kurum yöneticisi ve sınıf öğretmeniyle ayrı ayrı görüşülmelidir. Varsa kurum psikoloğunun okulda olduğu bir güne görüşme planlanmalı ve psikologla da tanışılmalıdır. Okul aile tarafından dolaşılmalı, fiziki koşullar, güvenlik, eğitim materyalleri yerinde değerlendirilmelidir.

Aile beklentileriyle örtüşen seçenekleri belirledikten sonra bütçesine ve beklentilerine en uygun olan seçeneğe yönelmelidir. Seçenekler belirlendikten sonra karar aşamasına gelindiğinde okullar çocukla beraberde dolaşılmalıdır. Ebeveynler kreş seçerken mümkünse son karar çocuğa bırakılmalıdır. Seçenekler netleştikten sonra iki, üç alternatif içerisinden tercihi çocuğun yapması çocuk için değerlidir. Çocuğun aidiyet geliştirmesi için bu önemli bir basamak olacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Ulaşım Kolaylığını Öncelikli Değerlendirmelidir

Ebeveynler kreş seçerken ilk dikkat edilmesi gereken kriterlerden biridir kolay ulaşılabilirlik. Çocuk okula ilk başladığında muhtemelen birkaç saatle başlatılacak çocuk alıştıkça süre tam güne yayılacaktır. Bu dönemde özellikle çalışan ebeveynler için çocuğu okula geç bırakmak erken almak zor olabilmektedir. Belki çocuğun okula geliş gidişini takip edecek bir aile büyüğünden destek alınabilir.

Ancak çocuk okula tam zamanlı gitmeye başlasa dahi acil durumlarda okul kolay erişilebilir noktada olmalıdır. Gerek ebeveynler gerekse çocukla ilgilenecek diğer bakım verenler için erişim kolaylığı değerlendirilmelidir. Ulaşımın göz önünde bulundurulmasını gerektiren bir diğer önemli konu ise çocuktur. Servise binmeyi veya uzun araba yolculuğu yapmayı gerektiren güzergahlar çocuğun daha çabuk yorulmasına neden olur. Çocuğun daha erken uyanması gerekebilir.

Yolda geçen süre kaynaklı anne baba ile daha az zaman geçirmek de çocuk için üzücüdür. Ulaşımın getirdiği bu sıkıntılar çocuğun okulu istememesine neden olabilir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Referans Araştırması Yapmalıdır

Ebeveynler kreş seçerken mümkün olduğunca referans toplamaya çalışmalı. Seçenekleri belirledikten sonra güvenilir kaynaklara okulun güvenilirliği, hijyeni, kalitesi danışılmalıdır. Söz konusu çocuk olduğunda aileler birbirleriyle dayanışma içerisinde olacaktır. Okulu sosyal medyada ve internette araştırabilirsiniz. Çevrenizde daha önce bu okulu tecrübe etmiş tanıdıklarınız varsa deneyimlerini öğrenebilirsiniz. Referans edinebilmeniz karar sürecinde size oldukça yardım olacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Öğretmen Kadrosunu Değerlendirmeli

Okul öncesi eğitimde öğretmen kadrosunun önemsiz olduğunu düşünmek çok büyük yanılgıdır. Okul öncesi eğitim çocuğun evde aldığı eğitimden sonra alacağı ilk eğitimdir. Çocuk evde anne babayı rol model alırken okulda öğretmenini model alacaktır. Öğretmenin iletişim şekli, problem çözme becerisi, disiplin anlayışı, öğretim modeli son derece önemlidir. Bu nedenle ebeveynler kreş seçerken öğretim kadrosuyla ilgili bilgi toplamalıdır.

Direk okul yönetimiyle ve öğretmenlerle görüşebilir ya da özgeçmiş araştırması yapabilirsiniz. Mezun olunan okul, mesleki tecrübe ve öğretmenin nerede ne kadar çalıştığı oldukça önemlidir. Ayrıca öğretim kadrosundaki sirkülasyon da değerlendirilmelidir. Okulda öğretmenler ne sıklıkta değişiyor, kadrodaki en uzun ve kısa kıdem süresi öğrenilmelidir.

Sürekli öğretmen değişikliğinin olması öğretmenlerin kuruma aidiyetinin az olduğunu gösterir. Bu da eğitim kadrosunun okul yönetiminden ve haklarından memnun olmadığını düşündürebilir. Mutsuz çalışanların olduğu bir ortamda mutlu çocukların yetiştirilmesi de çok mümkün olmayacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Sınıftaki Öğrenci Sayısını da Öğrenmelidir

Okul öncesi eğitimden verim alınabilmesi için sınıfların çok kalabalık olmaması gerekir. Öğretmenin takibinde olan öğrenci sayısı az olmalıdır. Bu dönem çocukların fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak hızla geliştikleri bir dönemdir. Dolayısıyla öğretmen gelişimi ve değişimi fark edebilmek için her çocukla yeterince ilgilenebilmelidir.

Çocukların gelişim alanlarını gözlemleyebilmesi, gereken desteği, ilgiyi verebilmesi için öğretmenin zamana ve enerjiye ihtiyacı olacaktır. Ebeveynler kreş seçerken bu detayı da mutlaka değerlendirmelidir. Aksi halde okul öncesi eğitimden beklenen verimi almaları mümkün olmayacaktır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Eğitim İçeriğini Öğrenmelidir

Öncelikle kurumun kendine özel uyguladığı bir eğitim sistemi, müfredat var mı öğrenilmelidir. Var ise bu eğitimin detayları araştırılmalı mümkünse bir ön tanıtım istenilmelidir. Bazı okul öncesi kurumlarında yabancı dil eğitimi verilmektedir. Böyle bir beklentiniz varsa eğitimin detayları ve yoğunluğu hakkında bilgi isteyebilirsiniz. Kullanılan kitaplar, eğitim materyalleri de aile tarafından incelenmelidir.

Ebeveynler kreş seçerken varsa spor ya da sanatsal faaliyetler, atölye çalışmaları hakkında da bilgi almalıdır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Oyuncak ve Materyallerin Kalite ve Hijyenini Değerlendirmelidir

Çocuklara sunulan eğitsel materyallerin kalitesinin değerlendirilmesi oldukça önemli. Ahşap mı yoksa plastik ürünler mi kullanılıyor. Organik boyalar ve materyaller mi tercih ediliyor yoksa kimyasal içerikli materyaller mi? Kurumun anlaşmalı olduğu ya da tercih ettiği markalar neler?

Her öğrenci için ayrı materyal mi var yoksa ortak kullanım mı söz konusu? Oyuncak ve materyaller nasıl ve ne sıklıkta temizleniyor? Oyuncak ve materyaller ne sıklıkta yenileniyor? Eğitici araç-gereçler seçilirken nelere dikkat ediliyor? Ebeveynler kreş seçerken mutlaka bu detayları öğrenmelidir.

Çocuklar oyuncak ve materyalleri ağzına sokabilmektedir. Boyalarla ellerini, vücudunun belli bölgelerini boyayabilmekte hatta bu okulda aktivite olarak da uygulanabilmektedir. Dolayısıyla kullanılan ürünlerin sağlıklı ve organik olması son derece önemlidir. Ancak ürünler ne kadar kaliteli olursa olsun düzenli temizlenmediği sürece bakteri üretmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle temizliğin sıklığı ve tabi ki kullanılan temizlik ürünlerinin öğrenilmesi de önemlidir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Okulun Fiziki Koşullarını Yerinde Değerlendirmelidir

Okul öncesi eğitimde kurumun fiziki koşullarının yönetmeliğe uygun olması son derece önemlidir ve denetlenmektedir. Ancak ailelerin yönetmelik dışında kalan beklentileri de olabilmektedir. Kimi zamanda milli eğitime bağlı olmayan bir okulda eğitime başlangıç yapılabilmektedir. Dolayısıyla çocuğun okuldaki fiziki güvenliği için fiziki koşullar değerlendirilmelidir.

Bina çok katlı bir bina ise merdivenlere dikkat edilmelidir. Merdivende tırabzan var mı? merdivenin yüksekliği, basamak sayısı ve genişliği çocuğun inip çıkabilmesi için uygun mu? Her katta tuvalet var mı? tuvalete giderken çocuğun merdiven inip çıkması gerekiyor mu? Ağır ve yüksek eşyalar duvarlara sabitlenmiş mi? Etrafta çocuğun yaralanmasına yol açabilecek eşyalar, dekorasyon ürünleri var mı?

Pencereler güvenli mi? Okulun bulunduğu yer ana caddeye yakın mı? Okul çıkışı güvenli mi? Okul güvenli bir muhitte mi? Okul yolunda çocukların güvenliği için gerekli trafik uyarıları var mı? Okulun bahçesi var mı? bahçede çocuğun oynayabileceği kaydırak, kum, salıncak vb. aktivite araçları var mı? Beslenme alanı var mı?

Mutfak çocuğun güvenliği için uygun mu? Tuvalet ve banyo çocuğun yalnız kullanabileceği şekilde dizayn edilmiş mi? Sınıfların büyüklüğü, ışık ısı dengesi ideal mi? Ebeveynler kreş seçerken bu detayları da göz önünde bulundurmalıdır.

Ebeveynler Kreş Seçerken Günlük Rutin, Beslenme ve Uyku Hakkında Bilgi Almalıdır

Çocukların ev ortamında mutlaka kendilerine özel bir rutinleri oluyor. Uyanma saati, beslenme saati, devam ediyorsa öğle uyku saati, ara beslenme saatleri gibi. Çocuğun rutinleri eğer esnetilebilir değilse mutlaka bu rutinlere uyabilecek alternatifler değerlendirilmelidir. Okuldan günlük rutin çizelgesi alınmalıdır.

Eğitim kaçta başlıyor, yemek araları ne zaman ve ne kadar sürüyor, öğle uykusu araları var mı öğrenilmelidir. Beslenme için aylık menüler incelenmelidir. Çocukların beslenme menüsü belirlenirken profesyonel bir beslenme danışmanlığı alınıyor mu değerlendirilmelidir.

Yemekler okulda mı hazırlanıyor, dışarıdan mı geliyor öğrenilmelidir. Yemeği hazırlayan firma ya da kişi hakkında bilgi edinilmelidir. Yemek yapan kişinin sağlık kontrolleri düzenli yapılıyor mu sorulmalıdır. Yemeklerde kullanılan marka ve ürünler değerlendirilmelidir. Çocuğun herhangi bir besin alerjisi varsa bunun bilgisi de mutlaka okulla paylaşılmalıdır. Ebeveynler kreş seçerken yorucu olsa da önemli  olan her ayrıntıyı değerlendirmelidir.

Ebeveynler Kreş Seçerken İletişim Ağı Hakkında Bilgi Edinmelidir

Çocuğunuzu okula bıraktıktan sonra aklınız onda kalmadan evinize ya da işinize dönmek isteyeceksiniz. Bu en doğal hakkınız, aksi halde gününüz verimsiz ve endişeli geçecek. Aklınızın çocuğunuzda kalmaması için okuldaki gelişmelerle ilgili okulun ve öğretmenin sizi anlık bilgilendireceğine güvenebilmeniz lazım. Çocuğun güvenliği, sağlığı, psikolojisi gibi aciliyetli ve önemli konularda ebeveynin bilgilendiriliyor olması çok önemli.

Ebeveynler kreş seçerken mutlaka bu konuda okuldan bilgi almalıdır. Bazı kurumlarda öğrenci sayısının fazla olması nedeniyle bu iletişim ağı kurulamamaktadır. Öğretmen öğrencinin gelişimini ve ihtiyaçlarını yakından takip edememekte veya okul böyle bir iletişime gerek duymamaktadır. Böyle bir ortamda çocuğun gördüğü zarar çoğunlukla aile tarafından evde fark edilmektedir. Bu da okula olan güveni zedelemektedir.

Ebeveynler Kreş Seçerken Kurumda Okul Psikoloğu Olmasını Önemsemelidir

Kurumda psikolog bulunması oldukça önemlidir. Okul öncesi dönem çocukların küçük olması nedeniyle hafife alınmamalıdır. Bu dönemde çocukların taşımakta zorlandıkları duygusal yükleri olabilmektedir. Boşanma evresinde olan ya da boşanmış ailelerin çocuklarında psikolojik destek oldukça önemli olabilmektedir. Kardeş kıskançlığı, sevilen birinin kaybı, akran zorbalığı, gelişimsel gerilik ve benzeri durumlar psikolojik desteği gerekli kılar.

Üstelik çocukların IQ, EQ testlerine girmesi, ilgi ve yeteneklerinin belirlenmesi için de okulda psikoloğun olması önemlidir. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazımızı okumak sizin için faydalı olabilir. Ayrıca Mutlu Aileler Başarılı Çocuklar Yetiştiriyor! yazımıza da göz atabilirsiniz.

Üstün zekalı çocukların fark edilmesi, gelişim geriliklerinin tespit edilmesi için de psikoloğu erken teşhisi önemlidir. Çocuk okulda ya da evde yaşadığı zorlukları psikolog ile konuşabilir. Ya da uygulanan projektif testler ve uygulamalar ile çocuğun iç dünyası dışarıya yansıtılabilir.

Psikolog tarafından ailelerle yapılacak grup çalışmaları, ebeveyn eğitimleri de son derece faydalıdır. Ebeveynler kreş seçerken mutlaka psikolog değerlendirmesi yapmalıdır. Ebeveynler psikologla ara ara görüşmelidir. Çocuğun psikolojik gelişimini desteklemek için neler yapılabileceği ihtiyaç durumunda psikoloğa danışılmalıdır.

 

Read More