Öğrenciler için sınavlar eğitim hayatları boyunca sık sık tecrübe ettikleri bilgi ölçümleme metotlarıdır. Sınıf geçmek için girilen okul sınavlarından başlayarak, kariyerlerini belirledikleri liseye giriş ve üniversite sınavına kadar pek çok sınav deneyimi edinirler. Ancak ne kadar sınav tecrübeleri fazla olsa da sınavlara yükledikleri anlamın derecesi kaygı düzeylerini belirlemektedir. Sınavlara büyük emek ve özveri ile hazırlanan çoğu öğrenci ise sınav günü geldiğinde “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı duyar ve öğrendiği bilgileri hatırlamakta zorluk yaşar.

Bu kaygı beraberinde çarpıntı, bulantı, baş dönmesi, terleme, ellerde uyuşma, ağızda kuruluk gibi fiziksel belirtilere neden olur. Dikkati odaklayamama, olumsuz düşüncelerin peşi sıra gelmesi ve başarısız olacağına yönelik inanç ise bilişsel belirtilerdir. Bu yoğun fiziksel ve bilişsel sıkıntı içerisinde sınava girmek verilen onca emeğe karşılık sınav başarısızlığına neden olabilmektedir.

Peki sınavlarda “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşamamak için öğrenciler neler yapabilir?

Sınavlarda “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı ile Nasıl Baş Edilir? Sınav Öncesi Yeterli Ön Hazırlık Yapılmalıdır

Sınav anında duyulan “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı en iyi yeterli ön hazırlık yapılarak önlenebilmektedir. Kişinin sınavlara yeterli hazırlanabilmek için yapacağı ilk hazırlık kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirlemek olmalıdır. Hedefi olmayan birinin verimli çalışmak için gerekli motivasyonu olmayacaktır. Hedef belirlendikten sonra verimli ders çalışma tekniklerinin öğrenilmesi, etkili zaman yönetimi becerilerinin geliştirilmesi, öğrenme stiline göre derslere hazırlanılması gerekmektedir.  Ayrıca dikkat dağıtıcılara “hayır” demenin öğrenilmesi de kişinin sınav anında kaygı yaşamaması için yapması gereken ön hazırlıklardır.

Sınavı Prova Edin “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı Yaşamayın

Deneme sınavı yaparken mutlaka gerçek sınav koşullarına yakın koşullar hazırlayarak sınava başlayın. Kendinize mutlaka zaman tutun ve bu zamana sadık kalın. Sınav sırasında tuvalet vb. ihtiyaçlar için mola vermeyin. Zorlandığınız bir soru olduğunda ipucu için kitaplara yönelmeyin. Her şeyiyle gerçek bir sınav performansı uygulayın. Bu çalışma size gerçek sınav koşulları için adaptasyon kolaylığı sağlayacak ve denemeler sırasında nerede eksikleriniz var, en çok neye uymakta zorluk yaşıyorsunuz göstermiş olacak. Gerçeği prova etmek “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşamanızı günden güne azaltacak ve sınav sırasında da dikkatinizi uzun sürelerle odaklayabilmenizi sağlayacak.

Sınav Günü İçin Ön Hazırlık Yapılmalıdır

Sınav öncesi yapılan ön hazırlık sınav kaygısının sağlıklı düzeyde hissedilmesini sağlasa da sınav anında duyulan yoğun kaygıyı gidermek için de hazırlık yapılmalıdır. Sınav günü kaygınızı kontrol etmek için neler yapabilirsiniz?

Hatırlatıcı El Kartları Hazırlayın

Eğer gireceğiniz sınav Lise, üniversite sınavı gibi kapsamı çok geniş bir sınav değilse sınav günü sorumlu olduğunuz konuları hatırlatması için renkli el kartları hazırlayabilirsiniz. Bu kartlara konuları hatırlamanızı sağlayacak ip uçları ekleyebilir, akılda kalması zor olan isim, tarih gibi bilgileri koyabilirsiniz. Formüller ya da kendi oluşturduğunuz kısaltmalarda öğrendiklerinizi sınav anına kadar tekrar etmenizi kolaylaştıracak bilgi kartları çıkarabilirsiniz. Bu kartları hazırlama süreciniz de sizin için sınava hazırlık olacak ve hazırlık sırasında da öğrendiklerinizi pekiştireceksiniz. Özellikle görsel hafızası kuvvetli olan bireylerde yapacakları bu ön hazırlık sınav anında “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşama olasılığını azaltacak.

Sınava Deneme Kitapçığı Götürün

Eğer gireceğiniz sınav liseye veya üniversiteye giriş sınavı gibi kapsamı geniş bir sınavsa sınav günü yaşadığınız “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmak için yanınızda daha önce çözdüğünüz bir deneme kitapçığını götürebilirsiniz. Sınav süresi yaklaştığında kaygınız belirgin şekilde kendini gösterecektir. “Bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı hissettiğiniz anda kitapçığı açıp birkaç soru çözmeniz aslında tüm bilgilerinizin belleğinizde kayıtlı olduğunu, hatırlamak için soruları görmenizin yeterli olacağını size gösterecektir.

Sınav Öncesi Yapacağınız Gevşeme Çalışmaları Sınav Anında Duyacağınız Kaygıyı Azaltacak

Stres ve kaygı ile başa çıkmanın en zahmetsiz ve rahatlatıcı çalışmaları gevşeme çalışmalarıdır. Ancak pek çok öğrenci bu egzersizleri işe yaramayacağı önyargısı ile denemeyi reddeder. Oysa yapılan bilimsel araştırmalar ve klinik çalışmalar meditasyon, nefes çalışması, olumlama gibi gevşeme çalışmalarının pozitif etkisini desteklemektedir. “Bildiğim her Şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmak için aşağıda önereceğimiz Nefes ve Topraklama egzersizini mutlaka denemenizi öneririz.

Nefes Egzersizi için;

Kaygılandığınız, negatif duygu ve düşüncelere kapıldığınız anda her ne iş yapıyorsanız bir kenara bırakmanız ve nefes egzersizi için kendinize zaman tanımanız başa çıkma becerisi geliştirmenizde size yardımcı olacak.

Odaklanın, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yeri hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.  Nefes egzersizi gerginliğinizi azaltacak, kaygınızı kontrol altına almanızı sağlayacaktır.

Bu nefes ve güvenli yer alıştırmasını bugünden itibaren uykudan önce, sabah kalkınca ve ders çalışırken dikkatiniz dağıldığında uygulamaya başlayın. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratiğiniz olduğu için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

Topraklanma Egzersizi

Bu uygulama size kontrolün sizde olduğunu, şimdi ve burada olduğunuzu hatırlatacaktır. Sınav anında yaşadığınız “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmanız için bu egzersiz oldukça etkilidir. Stres ve kaygı duyduğunuz, kontrolü kaybettiğinizi hissettiğiniz her olay ve düşünce karşısında bu egzersizi yapabilirsiniz.

Bu egzersizi yaparken aynı zamanda nefes egzersizi de yapıyor olmanız önemli.

  • Gözünüzle bir nesneye odaklanın ve onun detaylarını keşfedin,
  • Odadaki bir sesi duymaya ve onu tanımaya çalışın,
  • Bedeninizi duyumsayın ve bedeninize odaklanın, teninize değen kıyafetleri, takılarınızın vücudunuzdaki ağırlığını, saçlarınızın değdiği yerleri hissetmeye çalışın.
  • Etrafınızda var olan bir kokuyu duymaya ve bunun neye ait olduğunu bulmaya çalışın.
  • Mümkünse ağızınızda kalan son tadı bulmaya çalışın ya da sevdiğiniz bir yiyeceğin damağınızda bıraktığı keyifli lezzeti anımsamaya çalışın.

Olumsuz Düşüncelerinizi Olumlu ile Değiştirin

Zihninize gelen olumsuz düşüncelerle başa çıkabilmek için öncelikle onları tespit etmeniz gerekir. Bu noktada yanınızda bir not defteri bulundurmanız faydalı olacaktır. Olumsuz düşüncelerinizi belirleyene kadar bu not defterini taşımaya devam edebilirsiniz. Her olumsuz cümleyi deftere yazmalısınız. Örneğin; sınav anını düşündüğünüzde “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı duyuyor olun. Ve olumsuz düşünceniz de bildiğiniz her şeyi unutacak olmanız olsun. Bu düşüncenizi fark ettiğiniz anda hemen not etmelisiniz. Şimdi bu olumsuz cümlenin yanına daha büyük harflerle olumlu cümlenizi yazın. Örneğin; “Düzenli olarak ders çalışıyor ve öğrenmek için tüm kaynaklarımı kullanıyorum. Bu düşüncem gerçek değil. Sınava hazırlık yaparken bilgilerimi ölçen pek çok soru çözdüm ve öğrendiklerimi unutmadan sınavı başarıyla tamamlayabildim.” şeklinde yapıcı bir dille olumlu cümle karşılıkları yazın. Tüm olumsuz cümlelere karşı olumlu cümleler yazıldıktan sonra bu çalışmayı her olumsuz düşünce yakaladığınızda gerçekleştirin. Zihninize gelen her olumsuz cümlede defterinizi açıp olumlu cümleyi sesli olarak okuyun. Bu çalışmanın sonucunda zamanla olumlu düşüncenin pekişmesi ve olumsuz düşüncenin sönmesi sağlanacak.

Biteceğini Kendinize Hatırlatın!

Bu dönem ömrünüz boyunca sürmeyecek. Önünüzde sınava gireceğiniz tarihe kadar verimli değerlendirmeniz gereken bir yolculuk süresi var. O gün gelip sınavdan çıktığınızda tüm bu yolculuk tamamlanmış olacak. Şu an ki yorgunluğunuzu sınavdan çıktıktan sonra üzerinizden atıp, şimdi keyfine varamadığınız her ne varsa keyifle yapabileceksiniz. Aynı şekilde sınav anında duyduğunuz sıkıntı, kaygı ve streste ebedi değil. Sınav süresini verimli geçirmeye odaklanmalı, kaygı duymanızı gerektirecek bir durum varsa bunu değerlendirmeyi sınav sonrasına ötelemelisiniz.

“Bildiğim her şeyi unutacağım” Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Bunları da Yapabilirsiniz

  • Hızlı ve verimli okuma becerisi geliştirin: sınavlarda zorlandığınız sorulara daha fazla zaman ayırabilmenizi sağlar.
  • Sınavdan hemen önce ders çalışmayın, yeni konular öğrenmek için kendinizi zorlamayın.
  • Sınav günü de dahil olmak üzere uyku ve beslenme rutinlerinizi bozmayın. Aynı saatte yatağa girin, aynı miktarda uyku uyumaya çalışın. Uykunuz yoksa dahi, ışığı kapatıp, yatağınıza uzanın ve bedeninizi dinlendirin. Sınav sabahına her gün olduğu gibi kahvaltı ile başlayın ve menünüzü değiştirmeyin.
  • Fiziksel egzersizlerinizi ve gevşeme egzersizlerinizi son güne kadar devam ettirin.
  • Sınava gireceğiniz okulu ve sınav salonunu önceden ziyaret edin. Olası ulaşım süresini hesap edin ve sınav günü fazladan zaman kalacak şekilde sınav alanına gidin.
  • Sınav anında ihtiyacınız olacak sınav giriş belgesi, kimlik gibi olmazsa olmaz eşyalarınızı erkenden hazır edin. Sınav günü unutma riskini ortadan kaldırın.
  • Size iyi gelen pozitif cümlelerin olduğu bir kağıdı yanınızda bulundurun ve enerjinizi yükseltmek için sınav günü bu notları okuyun.

Aileler Kaygının Önemli Bir Parçası Baş Etme Becerilerinde Ailelerde Destek Olmalı

Öğrencilerin sınav kaygısı yaşamasının en önemli nedenlerinden birisi ailelerin çocuklara yüklediği başarılı olma sorumluluğu. Aileler çocuklarının gerçek potansiyellerini göz önünde bulundurmadan gerçekdışı beklentilere kapılabiliyor. Sınav başarısına yönelik beklentilerini doğrudan ya da dolaylı olarak çocuklara yansıtabiliyorlar. Ayrıca ailelerin çocuklarını akranlarıyla kıyaslaması, diğerlerinin başarılarını övüp, başarısızlıklarını eleştirmeleri de çocuklara başarılı olmak zorunda oldukları baskısını hissettiriyor.

Bu süreçte ailelerin çocuklarının gerçek potansiyelinin farkına varması ve gerçekleştirebilecekleri beklentiler taşımaları oldukça önemli. Çocuklarına olan sevgilerinin koşulsuz olduğunu, sınavda başarılı ya da başarısız olmanın ona olan sevgilerini etkilemeyeceği çocuklara hissettirilmeli. Aileler sınava yönelik kendi kaygılarını kontrol etmekte zorlanıyor ve çocuklarına istemeden yansıtıyorsa mutlaka bu konuda destek almalıdır. Ayrıca Sınav Kaygısı ile Baş Etmek İçin Anne ve Babalara Öneriler yazımızı da okuyabilirsiniz.

 “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı ile Baş Etmekte Zorlanıyorsanız Destek Almayı İhmal Etmeyin

Kaygı sınava yüklenen anlam ve değerin büyüklüğüne göre kimi zaman başa çıkılması zor bir hale gelebilir. Yoğun kaygı nedeniyle önerilerimizi uygulamaya koymakta zorlanıyor ve denediklerinizden de verim alamıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz.

Read More

Etkili zaman yönetimi teknikleri önemlidir. Hepimiz zamansızlıktan ve işlerimizi yetiştirememekten şikayet eder, zaman baskısı nedeniyle strese gireriz. Zamanını verimli kullandığını düşündüğümüz, bir güne birden fazla iş sığdırabilen insanların dahi zamanın yetersizliğinden dem vurduğuna şahit oluruz. Bütün bir gün işlerimizin aciliyet ve öneminden bahseder ve gün sonunda büyük çoğunluğunu bitirememiş olmanın sıkıntısını hissederiz. Oysa 1 gün 24 saatten ibarettir ve bir gün için planlanabilecek ve yetiştirilebilecek işlerin potansiyeli bellidir. Bir güne ait zaman bu kadar netken, işlerimiz neden yetişmiyor ve belli bir zamana neden gereğinden fazla yapılacak işler koyuyoruz?

Eğer sizde zaman yönetimi konusunda iyi değilseniz size gerçekleştirebileceğiniz bir takım zaman yönetimi becerileri öğreteceğiz. Bunlara uyarak zamanınızı daha verimli bir şekilde kullanabilirsiniz.  Peki zaman yönetimi nedir? Zaman yönetimi neden önemlidir? Etkili zaman yönetimi teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında zaman yönetimini sizler için detaylarıyla ele alacağız.

Etkili Zaman Yönetimi Nedir?

Günün 24 saat olduğunu, bir haftada 7 gün ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz olduğunu biliyoruz. Çalışıyor ya da öğrenciysek mesai ve ders saatlerimizi biliyoruz. Günde ortalama kaç saat uyuduğumuzu ve kaç saatimizin yolda geçtiğini biliyoruz. Yani zamanımızı harcayan, bizim yönetimimiz dışındaki tüm sorumluluk ve ihtiyaçlarımızın bilincindeyiz. Peki arta kalan zamanı neden değerlendiremiyoruz?

Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir. Pek çoğumuz zaman yönetiminde sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza ve yaptığımız işten verim alamamamıza neden oluyor.

Zamanı Verimli Kullanmayı Engelleyen Unsurlar Neler?

Mükemmeliyetçilik zamanı verimli kullanmayı engellemektedir. Mükemmeliyetçi mizaca sahip kişiler yaptıkları işin detaylarında kaybolabilmekte ve kısa sürede tamamlayabilecekleri bir işi uzun süreler harcayarak bitirebilmektedir. Mükemmeliyetçilik etkili zaman yönetimi becerisi geliştirmeyi engelleyen bir kişilik özelliğidir.

Erteleme özelliği de yine karakteristik bir özelliktir. Bir işi yapmak için yeterince motivasyonu olmayan ya da işin zor ve keyifsiz olduğunu düşünen kişiler işi bitirmek yerine farklı zaman dilimlerine ertelemektedir. Erteleme davranışı olan kişilerin işlerini çoğunlukla son gün ya da son saatlerde yaptığı ve bu yüzden de yoğun zaman baskısı yaşadığı görülmektedir.

Kişilerin zaman yönetimini engelleyen başka bir unsur ise kendilerine aşırı güven duymaları ve dolayısıyla “bu çok kolay hemen hallederim” yanılgısına kapılmalarına neden olmaktadır. Tam tersi özgüven eksikliği ise “ne kadar uğraşırsam uğraşayım halledemeyeceğim” düşüncesi ile işi yapmaya hiç başlamamalarına ya da yarıda bırakmalarına neden olabilmektedir.

Bir diğer zaman yönetimini engelleyen unsur da kişilerin “hayır” diyememeleridir. Başkalarının talep ettiği işlere, sosyal çevrenin davetlerine ve zamanı engelleyen tüm aktivitelere hayır diyemiyor olmak etkili zaman yönetimini engellemektedir.

Ders Veren Hayat Kavanozu Deneyi ve Etkili Zaman Yönetimi Kullanımının Faydaları

Fransız bir profesörün Amerikalı iş adamlarına yaptığı hayat kavanozu deneyi etkili zaman yönetimi kullanımının önemini anlatan oldukça güzel bir örnektir. Bu deneyde profesör boş bir kavanozun içine yerleştirmek için büyük taşlar, çakıllar ve kum kullanıyor. Önce büyük taşları koyuyor ve kavanozu ağzına kadar dolduruyor. Ardından kendisini izleyenlere “kavanoz doldu mu?” diye soruyor ve evet cevabını alıyor. Çakıl taşlarını kavanoza döküyor ve kavanozu sallıyor, taşlar büyük taşların aralarındaki boşluklara yerleşiyor. “Peki şimdi doldu mu?” diye soruyor. Yine evet cevabını alıyor. Profesör bu kez kum çıkarıyor ve kavanoza dökmeye başlıyor ve kavanozu yer açılması için sallıyor. Kum çakıl taşlarının ve büyük taşların arasındaki boşluklara sızıyor. Ve ardından da kavanoza su dökmeye başlıyor ve suyu da kavanoz tamamen dolana kadar koyuyor. Profesör kendisini dinleyenlere dönüyor ve bu çalışmadan çıkarmanız gereken hakikat; “Eğer büyük taşları önce koymazsanız, bir daha asla koyamayacağınızdır.” diyor.

Peki sizin hayatınızdaki büyük taşlar ne? Hayalleriniz, hedefleriniz, ilgi alanlarınız, sevdikleriniz kısaca sizin için olmazsa olmaz olan, hayattaki öncelikleriniz ne ise kavanoza önce onları koymalısınız. Eğer küçük şeylere öncelik verirsek (çakıl, kum) hayatımız önemsiz şeylerle dolar ve bizim için daha önemli olan şeylere yeterli zaman kalmaz. Etkili zaman yönetimi tekniklerini öğrendiğinizde zamanı verimli kullanacak ve kısa sürelerde beklentinizin üzerinde işler başarabileceksiniz. İşlerinizi zamanında ve hatta daha erken tamamlayabiliyor olmanız özgüveninizi artıracak ve yaşadığınız zaman baskısını da ortadan kaldıracak. Zaman baskısı yaşamıyor olmanız stresten uzak kalmanızı ve daha huzurlu, mutlu olmanızı sağlayacak. Zamanınızı verimli kullandığınızda sadece mesleğiniz, okulunuz ya da evinizdeki rutin işleriniz için değil aileniz, sosyal çevreniz, ilgi alanlarınız ve kişisel ihtiyaçlarınız için de vakit ayırabileceksiniz.

Etkili Zaman Yönetimi İçin Hedef Belirleyerek Başlayabilirsiniz

Her işimizde olduğu gibi zamanı verimli kullanmak için de bizi harekete geçiren, motive eden bir amacımız, hedefimiz olmalıdır. Eğer henüz zamanınızı verimli kullanma ihtiyacı duymanızı sağlayacak bir hedefiniz yoksa kendinize kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemelisiniz. Bu hedefler evinizdeki kişisel sorumluluklarınızla ilgili olabileceği gibi meslek hayatınız ya da eğitiminizle de ilgili olabilir.

Belirleyeceğiniz hedeflerin net olması ve belirsizlik taşımaması önemlidir. Zihninizde dağınık ve belirsiz halde duran bir hedef sizi motive etmekten çok dikkatinizi dağıtacak ve başlamadan pes etmenize neden olacaktır. Hedefinizi belirginleştirmek için uzun vadeli ve büyük hedefleri kısa vadeli ve daha küçük hedeflere bölebilirsiniz. Her alt hedefi de kendi içerisinde önem ve aciliyet sırasına göre gruplandırabilirsiniz. İşlerimizin önem ve aciliyet derecesini belirlemek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

  1. Şu an bu işle uğraşmamın benim için önemi ne?
  2. Bu işi farklı bir zamanda yapmak üzere ertelemek bana bir şey kaybettirir mi?
  3. Bütün işlerimi göz önünde bulundurduğumda şu an bu işle uğraşıyor olmam önemli ve acil olduğu için mi kolay ve keyif aldığım için mi?

Eisenhower Matrisi Etkili Zaman Yönetimi Tekniği

Etkili zaman yönetimi tekniklerine kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniği ile başlayabiliriz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğe göre yapılması gereken işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir. Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Sosyal medyada ve internette zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma bu gruba dahil edilebilecek acil olmayan ve yaşamsal önemi olmayan işlerdir. Bu tarz işlerle meşgul olmak özellikle zamanımızı çok daha efektif kullanmamız gereken dönemlerde zaman yok edici etkiye sahiptir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

Acil- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması ve 1 saat sonra kahve içmek için sizinle görüşmek istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda 1 saat sonra olacak bir görüşme için hazırlanmanız gerekmektedir. Üstelik yolda kaybedeceğiniz ve görüşme süresinde geçecek zaman hesap edildiğinde eve döndüğünüzde sizi bekleyen önemli işleriniz için çok daha az zamanınız kalmış olacak. Hayır diyebilmek ve bu tarz durumlarda yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmekte bir zaman yönetimi becerisidir.

Acil Olmayan-Önemli İşler

1 yıl sonra girilecek üniversite sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

Acil- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan ve önemli olan işlerimizdir. İş hayatında yöneticilerimizden gelen taleplerde bazen bu kategoriye girebilmektedir. Etkili zaman yönetimi ile bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Ancak çalışma koşullarımız bu tarz sürprizlere açıksa stres yaşamamak için zaman planımızda bu tarz işler için boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

Pomodoro Tekniği ile Zaman Yönetimi Mümkün

Uzun sürelerle ve aralıksız çalışmanın etkili bir çalışma şekli olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. İyi bir etkili zaman yönetimi tekniği ile daha kısa sürelerde çok daha verimli çalışmalar yapmak ve daha az yorgunluk hissetmek mümkün. Pomodoro tekniği dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz sürenin ortalama 25 dakika olduğunu söylüyor. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Tekniklere Bağlı Kalmak İstemiyorsanız Etkili Zaman Yönetimi İçin Farklı Neler Yapabilirsiniz?

  • Gün içerisinde yaptığınız işleri not edebilir ve hangi işe ne kadar zaman ayırdığınızın hesabını tutabilirsiniz. Bu çalışma hangi işe gereğinden fazla zaman ayırdığınızı görmenizi sağlayacaktır. Fazla zaman harcamanıza neden olan işlere daha az zaman ayırmak için neler yapabileceğinizi araştırabilir, çevrenizden de bu konuda destek alabilirsiniz.
  • Sorumluluklarınız, ilgi alanlarınız, sosyal çevreniz ve kişisel zamanlarınız için kendinize zaman sınırlamaları koyabilirsiniz. Planladığınız zaman aralıklarına sadık kalarak zamanınızı yönetme becerinizi geliştirebilirsiniz.
  • Kısa ve uzun vadeli planlar çıkarabilir, günlük, haftalık, aylık planlar yapabilirsiniz.
  • Programlarınıza sadık kaldıkça motivasyonunuzu artırmak için kendinize ödüller verebilirsiniz.
  • Dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için çalışma ortamınızı düzenleyebilir, dikkatinizi dağıtan eşyaları ortamınızdan kaldırabilirsiniz.
  • Etkili zaman yönetimi için vaktinizi verimsiz geçirmenize neden olan sosyal medya, teknolojik cihaz ve internet kullanımlarınızı mümkün olduğunca sınırlandırabilirsiniz.
  • Keyif almadığınız ya da yapmakta zorlandığınız, gözünüzde büyüyen işleri ertelemek yerine günün erken saatlerinde yapmaya çalışabilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi için Teknolojiden Faydalanın

Yukarıda önerdiğimiz her teknik için akıllı telefonlarınıza indirip ücretsiz olarak kullanabileceğiniz uygulamalar bulunmaktadır. Pomodoro tekniğine göre kurgulanmış mola saatlerinizi size hatırlatacak uygulamalar edinebilir ya da telefonunuzun alarmını kullanarak mola alarmlarınızı hazırlayabilirsiniz. Günlük, haftalık, aylık çalışma programları hazırlayabileceğiniz uygulamalar indirebilir ya da yapılacaklar listesi hazırlayabileceğiniz dijital not defteri uygulamaları yükleyebilirsiniz.

Etkili zaman yönetimi becerisi edinmekte zorlanıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kısa sürede pratiğinizi geliştirebilirsiniz. Hedef belirlemekte, zamanınızı verimli kullanmakta ve işlerinizi yetiştirmekte zorlanıyorsanız, zaman baskısı ile yoğun stres yaşıyorsanız Aba psikoloji ile iletişime geçebilir ve psikolojik danışmanlık alabilirsiniz.

Read More

Okul çağında çocuğu olan her aile için çocuklarını güvenle gönderebilecekleri iyi okul özelliklerini taşıyan bir okul bulmak önceliklidir. Uzun araştırmalar ve olumlu referanslarla aileler okul seçimi yaparlar. Peki yeterli referansı olmayan ya da yaşadıkları bölge kaynaklı okul hakkında detaylı bilgi edinemeyen aileler okul seçerken nelere dikkat etmelidir?

İyi Okul nedir? İyi Okul hangi özellikleri sahip olmalıdır? Aileler seçim yaparken nelere dikkat etmelidir? Yazımızın devamında iyi okul kriterleri hakkında detayları paylaşacağız.

İyi Okul Nedir?

İyi okul; öğrencilerin bilgi, beceri, yetenek ve gelişim alanlarını destekleyen okuldur. Bu okullarda demokratik ve hoşgörülü bir iletişim hakimdir, öğrencinin güven içerisinde olması, çok yönlü yetişmesi ve öğrenme stiline uygun eğitim alması önceliklidir.

İyi okul, kaliteli bir eğitim ve öğretim için öğrenmeyi ve öğretimi etkileyen iç ve dış faktörlerin en iyi şekilde düzenlendiği ve organize edildiği ortamdır. Gagne’ye göre öğrenmeyi etkileyen iç faktörler: önceki bilgiler, zihinsel beceriler, bilişsel stratejiler; ilgi, tutum ve değerler gibi duyuşsal özelliklerdir. Çevredeki uyarıcılar, öğrenilecek içeriğin kendisi, ses, ısı, ışık durumu ve içinde bulunulan zaman koşulları ise öğrenmeyi etkileyen dış faktörlerdir. Öğrencinin karakteri, inançları, görüş ve tutumları, kültürü ve beklentileri de öğrenmeyi etkileyen bireysel faktörlerdir. İyi bir okulda öğretimin başarılı ve verimli olabilmesi için iç ve dış koşulların öğretime elverişli olması gerekir. Okul kültürünün öğrencinin getirdiği bireysel koşullarla da uyumlu olması beklenir.

İyi Okul Nitelikli Bir Eğitim Kadrosuna Sahiptir

İyi okul, kadrosunda yer alan öğretmenlerin alanlarında başarılı, yeterli ve güncel bilgiye sahip öğretmenlerden oluşmasını hedefler. İyi okul, öğretmenlerini güncel bilgiyi edinebilmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için dış kaynaklarla besler. İyi okul, sempozyum, çalıştay, zirve ve hizmet içi eğitimlere katılmaları için öğretmenlerinin çalışma programlarında düzenleme yapar. Öğretmenlerin üst üste gelen, yoğun saatlerde, dinlenmeksizin çalışmasına neden olacak programlardan kaçınır. Dinlenebilecekleri ve her yeni derse yüksek enerji ile başlayabilecekleri şekilde çalışma aralıklarını düzenlemeye özen gösterir. Öğretmenlerin mola alanlarını ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri konfor ve donanımda hazırlar. Ayrıca iyi okul, çalışanlarının kendi içlerinde olumlu ilişkiler kurmalarına ve birbirlerini geliştirmelerine ortam hazırlayan okuldur. Bu okullarda çalışan öğretmenler yaptıkları işi sever, çalışma koşullarından memnun ve mutludurlar. Öğretmenlerin ve diğer kademelerdeki çalışanların işe aidiyetleri yüksektir.

Rehberlik Çalışmalarına Önem Verir ve Kadrolarında Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanları Bulundururlar

Her kademeden okulun iyi okul statüsünde olabilmesi için bünyesinde rehberlik servisinin bulunuyor olması ve aktif olarak görev alınması gerekmektedir. Hangi yaş grubunda olursa olsun günlerinin büyük bölümünü okulda geçiren çocuklar ve gençler için psikolojik desteğe ve rehberliğe ihtiyaç doğabilir. Okul başarısızlığı, öfke nöbetleri, özgüven eksikliği, depresif davranışlar, sınav kaygısı, stres ve daha pek çok psikolojik problem okul ortamında görülebilir. Bu problemlerin teşhis edilmesi, önlenmesi ve yönlendirilmesi için rehberlik servisinin olması iyi okul koşullarını sağlayabilmek için önemlidir. Evdeki problemler okula yansıyabilir ya da okulda akranlarla yaşanan problemler, öğrenme güçlükleri, dikkat dağınıklığı gibi sorunlar öğrencinin okul hayatını ve başarısını olumsuz etkileyebilir.

İyi Okul Eğitimde Farklı Öğrenme Stillerini Yer Verir

Öğrencilerin akademik açıdan daha başarılı olabilmesi, öğrenme sürecinden keyif alması, bilgiyi işleyerek günlük hayatta kullanılabilir hale getirmesi için derslerin farklı öğrenme stillerine uygun verilmesi gerekir. Öğrenme stiline göre eğitim alan çocuklar sebep-sonuç ilişkisini kurabilen, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünen, okul ortamını ve ders çalışmayı daha çok seven çocuklardır. Ailelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmesi, ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve kaynakları temin edebilmesi için öğrenme stillerini bilmesi gerekir.

Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından geliştirilen Dunn&Dunn öğrenme modeline göre görsel, işitsel-duyusal, ve dokunsal (kinestetik) olmak üzere 3 farklı öğrenme stili bulunmaktadır. Bu öğrenme modeline göre sadece öğrenenin değil öğreten konumundaki öğretmenlerin de öğretme modelleri birbirinden farklıdır. Başarılı bir eğitim ortamı için öğrenenin öğrenme stilleri kadar öğretenin de öğretme stilinin uyumlu olması gerekir. Bu koşulların sağlanabilmesi için öğreticilerin her öğrenme stiline hitap edecek çeşitlilikte öğretimi düzenlemesi gerekmektedir.

Öğretmen ve öğrencinin öğrenme stillerinin birbiriyle uyumu kadar öğrenme ortamının da öğrenme stilleriyle uyumlu olması gerekir. Öğrenme stiline göre ihtiyaç duyulan araç-gereçler öğrenme ortamında bulundurulmalıdır. Eğitimin süresi, molalar ve hatta ödevler de yine öğrenme stillerine göre düzenlenmelidir. İyi Okul, öğrenme stilleriyle uyumlu şekilde müfredatı, öğretmenin öğretme stilini ve öğrenme ortamının öğretim koşullarını düzenlemelidir.

İyi Okul Yabancı Dil Öğretimine Önem Verir

İkinci hatta üçüncü dil öğrenimin ihtiyaç haline geldiği günümüz koşullarında iyi okul farklı dillerin öğretimine de önem vermelidir. Çocuklarının geleceğe donanımlı şekilde hazırlanmasını isteyen aileler dil eğitimleri için büyük bütçeler ayırmaktadır. Ailelerin üzerindeki bu ekonomik yük iyi okul kriterlerini taşıyan okullarca hafifletilmelidir. Okullarda dil eğitiminin kalitesi artmalı ve mezun edecekleri öğrencilerin yabancı dil bilgisini kazanarak mezun olmasını hedeflemelidirler. Günümüzde öğrenciler eskiye oranla yurtdışı eğitimi daha fazla önemsemekte ve eğitim hayatlarının bir dönemine bu tecrübeyi de eklemek istemektedirler. Dil öğreniminin çok daha kolay olduğu çocukluk yılları itibariyle okullar ilk okul kademelerinden başlayarak yabancı dil öğretimine ağırlık vermelidir. Özellikle özel okul arayışında olan anne babaların tercihlerini etkileyen en önemli unsurlardan birisi çocuklarına yabancı dil becerisinin kazandırılmasıdır. Bu konuda öğrencilerine yabancı dil eğitimini çok iyi düzeyde öğreten okullar velilerin en çok tercih ettiği okullar olmuştur. İyi okul, Lise, üniversite sınavlarının yanı sıra uluslararası dil sınavlarına da girebilecek yeterlilikte eğitim verebilen okul olmalıdır.

İyi Okul Eğitim ve Öğretimde Son Teknolojiyi Takip Eder

Farklı öğrenme stillerine uygun, güncel ve verimli eğitim verebilmenin bir koşulu da eğitim materyallerinin son teknolojiye uygun şekilde yenilenmesidir. Teknoloji- bilim- teknik sınıfları, fen laboratuvarları, eğitim sınıfları, seminer ve toplantı odaları teknolojinin gelişimiyle paralel şekilde yenilenmelidir. İnternet alt yapısı mutlaka olmalı, sınıflarda akıllı tahtalar bulunmalıdır. İyi okul bu donanımlara önem verir. Öğretmenlerini teknolojik cihazların efektif kullanımı için eğitir ve sürekli geliştirir.

İyi Okul Veli-Öğretmen ve Öğrenci İletişimine Önem Verir

Doğru okul kriterlerinden bir diğeri de veli-okul-öğretmen-öğrenci iletişiminin güçlü olmasıdır. Günümüzde veliler çoğunlukla yoğun mesailerle çalışmakta ve çocuklarının eğitiminde yeterince yer edinemedikleri için kendilerini kötü hissetmektedir. İyi okul, velinin kaygılarını gidermek ve sürece dahil olmasını sağlamak için okul içi gelişmelerden, öğrencinin gelişiminden veliyi sıklıkla haberdar etmelidir. Öğretmenler veliye öğrenciyle ilgili düzenli geri bildirim vermeli, rehberlik birimi öğrencinin ilgileri, yetenek ve becerileri noktasında aileyi yönlendirmelidir. Ayrıca öğrencilerin gelişim dönemlerine uygun ihtiyaçlarının karşılanması, aile içi iletişimin gelişimi için velilere seminerler düzenlenmelidir. Akran öğrencilerin aileleri grup çalışmalarıyla bir araya getirilerek tanıştırılmalı ailelerin birbirlerinden de haberdar olması sağlanmalıdır. Veli-öğretmen-okul-öğrenci arasındaki bu değerli işbirliği öğrenci başarısı ve mutluluğunu artıracaktır.

Doğru Okul Öğrencisinin Kariyer ve Meslek Seçimine Rehberlik Eder

Öğrenciler Liseye hazırlık yıllarından itibaren ilgi, yetenek, bilgi ve karakteristik özelliklerini keşfetmelidir. Bireyin tüm bu özellikleri ve sosyo-ekonomik düzeyi göz önünde bulundurularak lise eğitimini sürdüreceği okulu seçmesi önemlidir. Lisede yapılacak alan seçimi yine kişinin bu özelliklerini dikkate alarak yapması gereken bir seçimdir. Bir ileri adım ise meslek seçimi ve bu mesleği edinebilmek için okunacak bölümün, üniversitenin seçimidir. Bir öğrenci için tüm bu seçim aşamaları hayatının önemli dönüm noktalarıdır. Vereceğin kararların kendisi için ne derece doğru olduğu geleceğinin o kadar mutlu ve başarılı olacağının teminatıdır. Bu nedenle öğrenciler ve aileler için doğru okul öğrencisine doğru kariyer ve meslek seçiminde bilinçli rehberlik hizmeti sunabilecek donanımda olmalıdır.

Doğru Okul Öğrenci ve Aile İçin Güvenli Olan Okuldur

Doğru okul öğrencinin fiziksel, duygusal ve psikolojik güvenliği için gerekli koşulları hazır bulunduran okuldur. Bu noktada okul içerisinde öğrencilerin birbirlerine zarar verebileceği hiçbir unsur yer almamalıdır. Sigara, alkol, madde kullanımı, kesici-yaralayıcı alet bulundurma gibi bireyin fiziksel sağlığını etkileyebilecek tüm etkenler okul ortamından uzak olmalıdır. Disiplin kuralları ve suiistimal edenlere uygulanacak yaptırımlar net olmalıdır. Öğretmenler ve personeller tıbbi ve psikolojik ilk yardım konularında bilgili olmalı ve mümkünse okullarda sağlık personeli bulundurulmalıdır.

Akran zorbalığı, sanal zorbalık, taciz, istismar gibi öğrencilerin duygusal ve psikolojik güvenliğini tehdit eden koşulların oluşmaması için gerekli tüm önlemler alınmalıdır. Öğrenciler, öğretmenler ve veliler güvenlik hususlarıyla ilgili sıklıkla bilgilendirilmelidir.

İyi okul, kütüphane, laboratuvar, öğrenci kulüpleri, bilgisayar sınıfları, yemekhane, spor salonu gibi faaliyet alanlarıyla öğrencilerinin ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte olmalıdır. Öğrencilerinin ders dışı alanlarda da aktif olmasını, sosyal sorumluluk projelerinde yer almasını teşvik etmelidir. İyi okul bilim, sanat, kültür etkinliklerinde çevre ve ülke genelindeki okullar arasında gerçekleşen faaliyetlerde rol almalıdır. Okul seçerken iyi okul kriterlerini göz önünde bulundurmanızı öğrencilerinizin akademik başarısı ve mutluluğu için önermekteyiz.

Read More

Bugünün okul çağı çocukları ve sınava hazırlanan gençleri yaşadıkları yüzyıl gereği teknolojinin içine doğdular ve onunla el ele büyüyorlar. Pandemi nedeniyle eğitimin online olarak sürdürülmesi de internet ve teknolojik cihazların her evin zaruri ihtiyacı haline gelmesine neden oldu. Bu nedenle günümüzün teknolojisi ve yaşamsal koşulları internet ve teknoloji bağımlılığı noktasında en çok çocukları ve gençleri tehdit ediyor. Doğdukları koşullar içerisinde internet ve teknolojiye maruz kalma oranları daha yüksek olan bu popülasyon için bağımlılık riski çok daha yüksek.

İnternet ve teknolojik cihazlar denetimsiz, sınırsız ve amaçsız kullanıldığında, gündelik yaşamı ve sorumlulukları aksatıyor ve uzun süre kullanıldığında kişiye zarar veriyor. Kişiler bu bağımlılıktan fiziksel, sosyal, psikolojik ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyecek şekilde etkileniyor. Peki internet ve teknoloji bağımlılığı nedir? Nasıl gelişir ve özellikle sınava hazırlık sürecinde bağımlılık ile başa çıkabilmek için ne yapmak gerekir? Öğrenci ve ebeveynler için önerilerimizi yazımızın devamında paylaşıyor olacağız.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı Nedir? Hangi Belirtiler ile Kendini Gösterir?

İnternet ve teknoloji bağımlılığı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin bağımlısı olduğu ürüne ulaşamadığında yoksunluk yaşadığı bir durum olarak tanımlanmaktadır. İnternet ve teknoloji bağımlılığında başlıca belirtiler kullanım isteğinin önüne geçilememesi, kullanım için sıklıkla fırsat yaratma çabası ve uzak kalındığında gerginlik, öfke ve hatta saldırganlık davranışlarının görülmesidir.

Aşağıdaki belirtilerden birden fazlasını kendinizde görüyor ya da bu konuda çevrenizden geribildirim alıyorsanız bağımlılık ihtimalinizi değerlendirmeli ve psikolojik destek ihtiyacınızı gözden geçirmelisiniz.

  1. Yalnızca birkaç dakika ile başlayarak her seferinde planlandığından daha çok zaman harcamak.
  2. İnternette ve ekran karşısında geçirdiğiniz zaman hakkında çevrenize yalan söylemek.
  3. Uzun süre hareketsiz kalma ve ekrana bakma sonucu ağrı, uyuşma, gözlerde yanma gibi fiziksel şikayetler yaşamak.
  4. Sanal ortamda yüz yüze olduğunuzdan çok daha girişken, pozitif ve ilgi çekici bir karakter sergilemek.
  5. İnternet ve teknoloji kullanımı için uyku düzeninizi, yemek, kişisel bakım gibi temel ihtiyaçlarınızı aksatma.
  6. İnternet ve tablet, telefon, televizyon gibi teknolojik cihazlarınızdan uzak kaldığınızda gergin, savunmasız ve boşluktaymış gibi hissetmek.
  7. Sorumluluklarınızı, gerçek ilişkilerinizi aksatmak.
  8. İnternet ya da teknolojik cihazlardan uzak kalındığında da onları düşünmek ve neler kaçırdığını merak etmek.

Cep Telefonu ve Sosyal Medya Kullanımı da Bağımlılık Sebebi mi?

Sosyal medya kullanıcı sayısı gün gittikçe artıyor ve artık her yaştan kullanıcı sosyal medyaya dahil oluyor. Sosyal medyada geçen vaktin fazla olması ve diğer bağımlılık türlerinde görülen semptomların sosyal medya kullanımında da görülmesi sosyal medyayı internet bağımlılık alt nedenlerinden biri haline getiriyor.

  1. Eğer sosyal medya hesabınız boş kaldığınız zamanlarda ya da sıkıldığınızda aklınıza gelen ilk şeyse,
  2. Farkında olmadan girdiğinizi ve zaman geçirmeye başladığınızı gözlemliyorsanız,
  3. Amaçsız ve kontrolsüz şekilde uzun sürelerle zaman geçiriyorsanız,
  4. Paylaşım yapmak sizin için çok önemliyse,
  5. Gelen beğeni ve etkileşimler gerçek hayatta aldığınız taktirlerden daha çok haz veriyorsa,
  6. Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal arkadaşlıklar ve takipçiler alıyorsa sosyal medya bağımlısı olma riskinizin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Cep telefonu bağımlılığı ise teknoloji bağımlılığının alt nedenlerinden biridir. Ve diğer bağımlılık semptomları cep telefonu bağımlılığı için de geçerli olmaktadır.

Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Başa Çıkmak için Risk Gruplarını ve Altında Yatan Nedenleri Bilmek Önemli

İnternet ve teknoloji bağımlılığı riski 12-18 yaş arasındaki ergenlerde çok daha yüksek. Ayrıca yapılan araştırmalar erkek kullanıcıların kadın kullanıcılara oranla bağımlılık düzeylerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi, depresyon veya ailede bağımlılığa yatkınlık söz konusu olduğunda da internet ve teknoloji bağımlılığı riski artıyor. Bir diğer risk faktörü ise sosyal ilişkiler ve sosyal becerilerdir. Aile içerisinde kendini güvende hissetmeyen, çatışma yaşayan, ebeveyn kaybı yaşamış, sevgi yoksunluğu olan kişilerde risk daha yüksek. Sosyal ilişkileri gelişmemiş ve okulda başarısız olan çocuklar interneti bir kaçış olarak görmektedir. Kendilerini sanal ortamda daha iyi ifade edebildiklerini düşünen bu çocuklarda internet ve teknoloji kullanım sıklığı pekişmektedir.

Başla bir risk faktörü ise aile içerisinde babanın fiziki ya da duygusal yokluğudur. Babasını kaybeden ya da babası sıklıkla ev dışında olan çocuk ve özellikle ergenlik dönemindeki erkekler için teknoloji bağımlılığı sık görülmektedir. İnternet ve teknoloji bağımlılığı olan arkadaş çevresine sahip olmakta bu gruba uyum sağlamak için bağımlılığa yönelmeyi beraberinde getirebilmektedir. Ayrıca model alma da bağımlılığı beraberinde getirebilir. Bireyler anne-babalarının, eğlenme, dinlenme ve sorunlarını unutma-çözme amacıyla teknolojiyi kullandığını gözlemlediklerinde benzer davranışları model alabilmektedir.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığının Neden Olduğu Fiziksel, Bilişsel, Sosyal ve Ruhsal Şikayetler

İnternet ve teknoloji bağımlılığı nedeniyle uzun süre ekrana maruz kalan kişilerde gözlerde yanma, boyun ve sırt ağrıları ile tutukluklar, beden duruşunda bozukluk, şekilsizlik, ellerde uyuşma ve kasılmalar ile halsizlik görülmektedir. Aynı zamanda internet ve teknoloji bağımlılığı olan bireylerin fedakarlık ettikleri ilk şey uykularıdır. Yetersiz uyku, hareketsizlik ve sürekli ekrana maruz kalma dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü ve zihinde karışıklık, hatırlamada güçlük gibi bilişsel etkilere neden olmaktadır. Sosyal alanda görülen şikâyetler ise yüz yüze iletişimde başarısızlık ve çekingenlik, sosyal aktivitelerden kaçınma, izolasyon olarak sayılabilir. İnternet arkadaşlıkları dışında gerçek arkadaşlık geliştirememe de bağımlılığın gelişmesine neden olan sosyal eksikliklerdir. Ayrıca internet ve teknoloji bağımlılığı olan okul çağı çocuklarında akademik başarıda düşüş, okulda uyum sorunları, devamsızlık, kuralları karşı geliş görülebilmektedir. Bu bireylerde ev içerisinde de çatışmalar vardır ve aile ile sorun yaşarlar.

İnternet ve teknoloji bağımlığı olan bireyler uyku fedakarlıklarından sonra beslenme ihtiyaçlarını da mümkün olduğunca ötelemekte, öğünlerini ekran karşısında tüketmektedir. Besin olarak hızlı hazırlayabilecekleri ve çabuk tüketebilecekleri yiyecekler tercih etmektedirler. Bu bireylerde zamanla psikolojik rahatsızlıklar belirgin hale gelmekte dikkat dağınıklığı, anksiyete, öfke ve depresyon görülebilmektedir.

Hedef Belirlemek İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Başa Çıkmak İçin Önemli

Özellikle pandemi sürecinde 20 yaş altı gençler ve çocuklar zamanlarının büyük bölümünü evde ve ekran karşısında geçiriyorlar. Ekran kullanımlarının bir nedeni ders dinlemek ve ödevlerini yapmak olsa da ciddi bir bölümü de ders dışı aktiviteler ile amaçsız ve verimsiz şekilde geçiyor. Bireylerin sınava hazırlık gibi önemli bir dönemde internet kullanımlarını sınırlayamamaları ve teknolojik cihazlardan uzak kalamamaları belli bir hedefe sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Hedefsizlik zamanı etkin ve verimli değerlendirememeye neden oluyor. Odak noktalarında ulaşmaya çalıştıkları bir hedef olmayınca planlı programlı çalışmaya da ihtiyaç duymuyorlar.

Bu noktada ailelerin öncelik vermesi gereken çocuklarının kısa ve uzun vadeli hedefler geliştirmesine yardımcı olmak olmalıdır. Mesleki ilgi alanları ve gelecekte ne tarz işlerle uğraşmaktan keyif alabilecekleri üzerine araştırma yapmaya sevk edilebilirler. Aynı zamanda kişilerin kendi ilgi, bilgi, yetenek ve karakteristik özelliklerini de keşfetmesi ve hedeflerini bu değerlendirmeler sonrası belirlemesi daha sağlıklı karar vermesini sağlayacaktır. Hedef belirleme, meslek ve kariyer seçimi sürecinde profesyonel destek almak ve mesleki ilgi ve yetenek testine katılmakta bu noktada faydalı olacaktır. Aba Psikoloji ile iletişime geçerek meslek ve kariyer seçimi sürecinde size yardımcı olacak test ve uygulamalarımıza katılabilirsiniz.

İlgi Alanları ve Sosyal Uyum Becerileri Geliştirilmelidir

Gençlerin internet ve teknoloji bağımlılığı geliştirmelerinin en önemli nedenlerinden biri de sosyal beceri eksikliğidir. Çocukların akranlarıyla gerçek alanda sosyalleşebilecekleri fırsatlar yaratılmalıdır.

Çocukların ve gençlerin biriken enerjilerini sağlıklı bir şekilde boşaltabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, akranlarıyla sosyalleşebilecekleri ortamlara ihtiyaçları vardır. Ancak bu ortamlar hazırlanırken kolay erişilebilir, ekonomik ve kaliteli olmasına, gençlerin ihtiyaç ve beklentilerine uyumlu olmasına dikkat edilmelidir. İnternet bağımlılığının hızlı şekilde ilerlemesinin en önemli nedeni kolay ulaşılabilir, ekonomik ve ihtiyaca uygun olmasıdır. Bu noktada belediyeler, devlet kurumları, okul yönetimleri ve aileler iş birliği içerisinde olmalı ve bağımlılığa yönlendiren fiziki koşulların iyileştirilmesi için çalışmalıdır.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Mücadelede Aileler Ne Yapabilir?

Aileler internet ve teknoloji kullanımının sınırlandırılması ve denetlenmesi aşamasında zorluk yaşayabilmektedir. Özellikle eğitimin online sürdürülmesi ailelerin takip mekanizmasını zayıflatmakta ve çocuklarına kötüye kullanım noktasında bilgi verirken de yetersiz kalmalarına neden olmaktadır. Aileler denetleme noktasında kullanıma hiç izin vermeme ya da tamamen serbest bırakma olmak üzere iki uç arasında gidip gelebilmektedir. Oysa günümüz koşulları teknolojiden mahrum yaşamak için uygun değildir. Ailelerin kullanıma mani olmak yerine amaçlı, sınırlandırılmış ve kontrollü kullanıma müsaade etmesi gerekmektedir.

İnternet ve Teknolojik Aletlerin Kullanımı Sınırlandırılmalı

2 yaşından küçük çocukların internet ve ekrana maruz kalınan teknolojik aletlerle karşılaşması uygun değildir. Okul öncesi grubundaki çocuklar için 30 dakikayı geçmeyecek günlük internet kullanımı yeterlidir. İlköğretimin ilk 4 yılında ödevler dışında oyun ve eğlence için günlük 45 dakika zaman ayrılabilir. Takip eden yıllarda günde 1 saat kullanım uygundur. Lise çağında da internette günlük 2 saat ders dışı vakit geçirmek yeterlidir.

Nasıl ki uzun süre ders çalışılmasını önermiyor ve verim alabilmek için kısa molalar öneriyoruz internet ve teknolojik cihazlar için de aynı şey geçerlidir. Çocuklar uzun süre ekrana maruz kalmamalı, mutlaka sık sık ara vermelidir. Çocukların özellikle tv ve bilgisayar karşısında beslenmesine izin verilmemelidir.

Çocukların İlgi ve Yetenekleri Keşfedilmeli, Sorumluluklar Verilmelidir

Ailelerin çocuklarını ilgi ve yetenekleriyle uyumlu spor, sanat, kültür etkinliklerine katılmaya teşvik etmesi gerekmektedir. Çalışma ve günlük aktivite planı hazırlayabilir internet ve teknolojik cihazların kullanımını mola ve ödül olarak plana ekleyebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki gününü verimli değerlendiren, görev ve sorumlulukları olan çocuklar için internet ve teknolojik cihazlarla ilgilenecek zaman ve enerji kalmayacaktır. Çocuğunuza sorumluluk vermekten, evdeki görevlere dahil etmekten çekinmeyiniz.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Mücadelede Ailenin Denetimi Çok Önemli

Çocukların internet kullanım alanlarını denetlemek için aile filtreleri kullanılabilir. Yine bilgisayar, tablet, telefon gibi teknolojik cihazlara yüklenen uygulamaların da çocuğun yaşına uygunluğu aile tarafından değerlendirilmelidir. Çocuklarınızın internette nelerle meşgul olduğunu daha iyi gözlemleyebilmek için bilgisayarın sabit bir alanda ve herkes tarafından erişilebilecek şekilde kullanılmasını sağlayabilirsiniz. Birlikte İnternet ve teknoloji bağımlılığı zararlarını anlatan yazılar, görseller, sloganlar hazırlayarak görebileceği yerlere asabilirsiniz.

Aileler çocuğu susturmak ya da problemleri çözmek için internet ve teknolojik cihazları ödül, hediye olarak kullanmamalıdır. İnternet ortamında kurulan arkadaşlıklar aile tarafında takip edilmeli, mümkünse bu kişilerle aile bireyleri de tanışmalıdır.

Psikolojik Destek İhtiyacı İhmal Edilmemeli

Hedef belirleme, gerçek sosyal ilişkiler geliştirme, pozitif aile ilişkileri yapılandırma ve sorumluluk verme bağımlılıkla mücadelede oldukça işlevseldir. Ancak İnternet ve Teknoloji bağımlılığı altında sıklıkla psikolojik nedenler yer almaktadır. Bu nedenle öncelikle altta yatan psikolojik faktörler tespit edilmeli ve bu noktalar tedavi edilmelidir. Bağımlılıkla mücadele sürecinde psikolojik destek almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

“Çocuğum ders çalışmak istemiyor”, “yeterince çalışmıyor, ben söylemeden yapmıyor” pek çok ebeveynin çocuklarının eğitim hayatları süresince sıklıkla kullandığı cümlelerdir. Peki çocuklar neden ders çalışmak istemez ve çocuklara ders çalışma alışkanlığı kazandırmak için neler yapmak gerekir?

Ders Çalışma Alışkanlığı Kazandırmak İçin Sorumluluk Almayı Yaşamın İlk Yıllarından İtibaren Öğretmeliyiz

ders çalışmak, işe gitmek ya da evdeki rutin işleri yerine getirmek neredeyse hiçbirimiz için keyif veren işler değildir. Ancak bunlar bulunduğumuz konumun getirdiği sorumluluklardır ve bizim tarafımızdan yapılması gerekmektedir. Bir öğrencinin temel sorumluluğu; okula gitmesi, derslerini dinlemesi, ödevlerini yapması, öğrendiklerini tekrar etmesi ve çabasının sonucunda da sınıfını geçerek üst sınıflara yükselmesidir. Çocuğun bunların kendi sorumluluğunda olduğunu öğrenmesi ve sorumluluklarını yerine getirmek için özdenetime sahip olması gerekir.

Ebeveynlerin çocuk yetiştirme sürecinde yaptıkları en büyük hatalardan biri küçük yaşlardan itibaren çocuklarına sorumluluk bilincini aşılamamalarıdır. Çocuğunun zorlanmaması için çoğu ihtiyacını karşılayan ya da hatırlatan ebeveynler çocuklarının sorumluluk alma becerilerini geliştirememelerine neden olmaktadır. Oysa çocuklar fiziksel ve zihinsel gelişimleriyle orantılı şekilde hayatlarının her döneminde sorumluluk alabilirler. Odasını toplama, yemeğini yeme, dişlerini fırçalama, üzerini giyinme-soyunma, kirlilerini kirli sepetine atma, tuvalete gitme ve temizlenme. Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun olarak ona küçük görevler verebilir ve bu görevlerin onun sorumluluğunda olduğunu öğretebilirsiniz.

Erken yaşlar itibariyle evde sorumluluk alan çocukların yetişkin yaşamda görevlerinin hatırlatılmasına ya da destek verilmesine gerek kalmadan sorumluluklarını yerine getirebildiği klinik gözlemler ve bilimsel araştırmalar sonucu görülmüştür.  Sorumluluk alma alışkanlığı olmayan çocukların ders çalışmak için kendilerini organize etmeleri kolay değildir ve başkalarının hatırlatmasına ihtiyaç duyarlar. Çocuğunuzun okul çağında ödevlerini yapan, ders çalışması gerektiğini sürekli hatırlatan ve bu konuda sıklıkla çatışma yaşayan ebeveynler olmak istemiyorsanız mutlaka sorumluluk bilincini erken yaşlar itibariyle aşılamalısınız.

Hedef Belirlemeden Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanmak Mümkün Değil

Kimse karşılığı olmayan bir iş için performans sergilemek istemez. Ders çalışma alışkanlığı edinebilmek için “Neden ders çalışmalıyım? sorusuna verilebilecek kişiyi harekete geçirecek bir cevap olmalı. Bu cevabın işlevsel olması için de bizim bir amaca, ulaşılabilir bir hedefe ihtiyacımız var. Bu hedefler kısa süreli hedefler olabileceği gibi uzun vadeli hedeflerde olabilir. Eğitim yılını başarılı bitirmek kısa süreli bir hedefken, iyi bir üniversitede okumak, doktor olmak, akademisyen olmak uzun vadeli hedefler olabilir.

Örneğin; çalışmalıyım çünkü, ders notlarım ne kadar iyi olursa sınıfımı o kadar iyi derece ile bitiririm. Okul ortalamam yükselir ve başarılı bir puan ile mezun olabilirim. Çalışmalıyım çünkü öğrendiklerimi pekiştirmeli, kalıcı hale getirebilmeliyim. İyi bir lise, iyi bir üniversite için hazırlanmam gereken önemli sınavlar var. Ne kadar düzenli ve verimli çalışırsam bu sınavlardan olumlu sonuçlar alma olasılığım o kadar yüksek olur. Çalışmalıyım çünkü başarılı bir avukat olmak istiyorum. Bunun ön koşulu iyi bir üniversite okuyabilmem. İstediğim üniversiteye gidebilmek, istediğim bölümü okuyabilmek ve başarı ile mezun olmak için şimdiden emin adımlarla ilerlemeliyim.

Hedefi olmayan bir öğrencinin oyun oynamak, televizyon izlemek gibi ders çalışmaktan daha keyifli olan bir aktiviteye ara vermesi daha zordur. Bu durum ebeveynler ile çocukların çatışmasına neden olacaktır. Çocuklarınızın hedef belirleme sürecinde desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve profesyonel destek almak istiyorsanız stratejik yetenek yönetimi testimize katılabilir, erken yaşta çocuklarınızın ilgi, yetenek ve bilgileriyle uyumlu mesleğe yönlendirilmesini sağlayabilirsiniz.

Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Motive Etmek Yerine Motive Olmasını Sağlayın

Ebeveynler olarak çoğu zaman çocuklarımızın motivasyon koçu oluruz. “Sen yaparsın, sen zekisin, sen beceriklisin” diyerek onları motive etmeye çalışırız. Oysa motivasyon kişinin kendisi tarafından sağlandığında dışarıdan gelen motivasyona göre çok daha işlevsel ve uzun soluklu olmaktadır. Çoğunlukla hedefimizi doğru belirlediğimizde motivasyon kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ancak doğru hedef belirlemiş olsak dahi yaşam içerisinde kimi etkenler motivasyonumuzu düşürebilmektedir. Kişinin bu tarz motivasyon kırıcılarla başa çıkabilmek için geliştirmesi gereken iç motivasyon kaynakları geliştirmesi gerekir. Örneğin; hedeflerini kendisine hatırlatacak resimler, yazılar olabilir. Uzun vadeli hedefine ulaşmak için belirlediği kısa vadeli hedeflerden başarı elde ettiğinde kendine vereceği ödüller olabilir.

Ebeveyn olarak sizler, çocuklarınızın içsel motivasyonlarını nasıl artırabileceğine yönelik araştırmalar yapabilir, çocuğunuzu bu konuda bilgi edinmesi için yönlendirebilirsiniz. Çabasını taktir etmeli, başarılarında onu tebrik etmeli ve sizden destek talep ettiğinde yardım etmelisiniz. Ancak çocuğunuzun ders çalışmak ya da ders çalışma alışkanlığı kazanmak için birincil motivasyon kaynağı siz olmamalısınız.

Öğrenme Stiline Uygun Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanılmalı

Herkes öğrenebilir ama öğrenme her bireyde farklı şekillerde gerçekleşir. Dunn&Dunn Öğrenme modeline göre öğrenmeyi kolaylaştıran 3 öğrenme stili vardır. Bunlar; görsel-uzamsal öğrenme stili, işitsel-duyusal öğrenme stili ve dokunsal-kinestetik öğrenme stilidir. Bir çocuğun kalıcı ve doğru şekilde öğrenebilmesi için öğrenme ortamının, öğretenin ve öğrenilecek içeriğin öğrenme stiline uygun düzenlenebilmesi gerekmektedir. Yine çocuğun başarılı olabilmesi için ders çalışma tekniğinin de öğrenme stili ile uyumlu olması gerekmektedir. Aksi halde dikkatini toparlayamama, çabuk sıkılma, öğrendiğini hatırlamada güçlük ve öğrendikleri arasında bağ kuramama, günlük hayata adapte edememe gibi olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu da hem çalışma alışkanlığının kazanılmasını zorlaştırmakta hem de çalışma sürelerinin verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Öğrenme stillerini detaylarıyla anlattığımız ve öğrenme stiline uygun ders çalışma önerilerini içeren yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Planı Oluşturun

Ne kadar hedef belirlemiş ve motive olmuş olursak olalım, plansız olduğumuz sürece verim alma olasılığımız azalacaktır. Öğrencilerin günlük, haftalık hatta aylık planlar çıkararak çalışmaları ders çalışma sürelerinden alacakları verimi artıracaktır.

Planlı ders çalışmanın avantajları;

  • Ne kadar sürede ne kadar konu bitireceğinizi belirlersiniz,
  • Hangi konuya ne kadar zaman ayıracağınızı belirlersiniz,
  • Planlama sayesinde bir konu üzerinde gereğinden fazla zaman harcamanın önüne geçersiniz,
  • Zihnen ve bedenen yorulmamak için mola sürelerinizi belirlersiniz.
  • Planınıza uyduğunuzda daha kolay motive olur ve sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz için kendinizi daha iyi hissedersiniz.
  • Planlı olduğunuzda çalışmanız gereken konulara adil vakit ayırabilirsiniz. Ders çalışma planı olmayan çocukların keyif aldıkları derslere daha fazla zaman ayırdığı görülmüştür.
  • Planlı ders çalışmanız sonucunda öğrendiklerinizi pekiştirir, öğrenmenin kalıcı gerçekleşmesine ve bunun da okul başarınızı olumlu etkilemesine katkıda bulunursunuz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek için çalışma planı hazırlamakta zorlanan çocuklar online uygulamalar edinebilir, okul öğretmenlerinden ve rehberlik servisinden destek alabilirler.

Dinlenmek ve Eğlenmek İçin Mutlaka Zaman Ayırılmalı

Ara vermeden ders çalışmak mümkün olsa da verimli çalışmak mümkün değil. Çoğu zaman çalışırken ara vermeyi unutur ya da mola sürelerinin dikkatimizi dağıtacağını düşünürüz. Zamanı iyi yönetebilmek için aralıksız ders çalışmak gerektiğini düşündüğümüz de olur. Oysa bir konuya aralıksız 25-30 dakikadan daha uzun süre ile dikkatimizi yöneltebilmemiz mümkün değildir. Çalışma alanında saatlerce oturmamız, oturduğumuz saatler boyunca verimli şekilde çalıştığımız anlamına gelmemektedir. Öğrenciler ailelerinin “az çalıştın, yeterince çalışmıyorsun” sözlerine maruz kalmamak için çalışma alanlarından ayrılmadan çalışmaya devam etmektedir. Ancak hem zihnen hem bedenen yorulan çocuklar yerlerinde kıpırdanmaya, dikkatlerini çalışma alanlarındaki farklı obje ve uyaranlara vermeye başlamaktadırlar.

Çocuklarınızın çalışma sürelerine 25-30 dakikada bir 5 dakikalık molalar eklemelerine ve bu süreyi çalışma alanlarının dışında değerlendirmelerine müsaade etmelisiniz. 4-6 kez 5 dakikalık molaların ardından mutlaka 25-30 dakikalık bir mola vermeleri de çalışma verimleri için gereklidir. Pomodoro tekniği adı verilen bu tekniği çalışma planınızı hazırlarken bilgi almak için daha detaylı araştırabilirsiniz.

İlk İş Büyük Kurbağayı Yiyin! (Eat The Frog Tekniği)

Hepimizin yapmaktan kaçındığı, sürekli ertelediği, yapmamak için sürekli başka işlere öncelik verdiği işler vardır. Ancak yapmak istemediğimiz bu işler “yapılmayı bekleyenler” olarak zihnimizin bir köşesinde durur ve gün boyu kendini alarm vererek hatırlatır. Yapmaktan kaçındığımız bu işler kendini her hatırlatışında enerjimiz düşer, keyfimizi kaçar ve yapmakta olduğumuz işi de verimli yapmamıza engel olur. Bu gözümüzde büyüyen işleri gün sonunda ya bir bahane ile başka bir güne erteleriz ya da istemeyerek yaparız. İsteksizlik, zihnen ve bedenen yorgunluk birleştiğinde de gün sonu yapılan bu işten hiçbir verim bekleyemeyiz.

Mark Twain “Eğer işin bir kurbağa yemek ise, onu sabah ilk iş olarak yemek en iyisidir. Eğer işin iki kurbağa yemekse, en büyük olanı önce yemek en iyisidir.” diyerek yapmaktan çokta keyif almayacağımız işleri günün ilk işi olarak tamamlamamızı ve günün kalanına zihnimiz daha hafif ve huzurlu şekilde devam etmemizi öneriyor.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Öğrendiklerini Oyunlaştırın

Oyunla öğrenmek öğrenmenin hem eğlenceli hem de etkili olmasını sağlıyor. Çocuğunuzun yaş grubuna ve öğrendiği konulara göre bilgilerini pekiştirebileceği oyunlar hazırlayabilirsiniz. Bu oyunlar için internetten fikir edinebilir, çocuğunuzla birlikte oyunlar geliştirebilirsiniz. Evde bilgi yarışması düzenleyip kazanana ödül verebilirsiniz. Matematikte problem çözme oyunları, Türkçe ve yabancı dilde kelime oyunları ve bulmacalar, sözel derslerde münazaralar düzenleyebilirsiniz. Yine online uygulamalar üzerinden de oyun oynayarak öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Öğrenme ortamına oyunla öğrenme dahil edildiğinde ders çalışma süreleri çok daha keyifli hale gelecektir. Ders çalışma alışkanlığı kazanılmasında her yaştan çocuk için oyun etkili bir yöntemdir.

Öğrendiklerimizi Gerçek Hayatta Kullanabildiğimizde Öğrenmek Daha Keyifli Hale Geliyor

Günlük hayat içerisinde kullanılamayan bilgiler yeterli şekilde pekiştirilmediği için çok daha kolay unutulabiliyor. Oysa gün içerisinde kurduğumuz diyaloglarda kullanabildiğimiz, sebep-sonuç ilişkisini kurduğumuz bilgilerin kalıcı olması çok daha mümkün. Çocuklarınızın öğrendiği bilgilerin günlük yaşamdaki karşılıklarını onlara anlatabilir, hangi bilgiyi hangi alanda kullanabileceklerini öğretebilirsiniz. Burada akla ilk gelen şey toplama çıkarma hesabı olmamalıdır. Çocuğunuza problem çözme becerileri kazandırmanız, bir sorunla karşı karşıya kaldığında uygulayabileceği problem çözme stratejilerini öğretmeniz matematiğin günlük hayattaki karşılığını vermeniz anlamına gelecektir.

Örneğin; haftalık harçlığı ile bir haftayı nasıl verimli geçirebileceğini öğretebilirsiniz. Okuldaki öğünleri dışında, kitap almak ya da bir arkadaşına hediye almak için harçlığından her hafta kenara bir miktar para koymak kişiye hem hesaplama yapmayı, olasılıkları değerlendirmeyi öğretecek hem de günlük yaşam becerilerini kazandıracaktır. Bir bitkinin nasıl yetiştiği, yağmurun nasıl yağdığı, bitkilerin ve canlıların evrenimiz için faydalarının ne olduğunu anlatabilirsiniz. Soframıza gelen besinlerin nasıl üretildiği, suyun nasıl idareli kullanılabileceği tüm bu bilgiler çocuğun öğrendiklerini pekiştirebileceği günlük hayatta lazım olacak bilgilerdir. Tarih, sosyoloji konuları kişinin hayat görüşünü, ideolojisini belirlemede etkilidir. Bu derslerde edindiği bilgilerin bugünümüzü nasıl etkilediğini anlatarak bugünün olaylarının geleceğe nasıl yön verebileceğini anlatabilirsiniz. Derslerde öğrendikleri bilgilerin hangi mesleklerde yoğun olarak kullanılacağını anlatabilir, öğrendiklerinin meslekler içerisindeki etkisini görmesini sağlayabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Örnek Bir Rol Model Olun

Çocuklar için ebeveynlerinin çalışma stilleri, zamanı nasıl yönettikleri, problemlerini nasıl çözdükleri model alabilecekleri yaşam becerileridir. Söyledikleriniz, tavsiye ettikleriniz ile yapmakta olduklarınızın örtüşüyor olması oldukça önemlidir. İşlerinizi son dakikaya bırakıyor, zamanı iyi yönetemiyorsanız çocuğunuzun da düzenli ve verimli ders çalışma alışkanlığı edinmesi kolay olmayacaktır. Sorumluluklarınızı yerine getirmek için başkalarının size hatırlatmasına ihtiyaç duyuyorsanız aynı beklentiye girmeleri çocuklarınız için de olasıdır. İyi bir rol model olmak için çocuğunuz birlikte siz de hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek, yaşamın ilk yıllarından itibaren kazandırılması gereken sorumluluk bilinci ile ilişkili olsa da sonradan da edinilebilmektedir. Hedef belirleme, verimli ders çalışma tekniklerini öğrenme, zamanı etkili kullanabilme, planlı olma ve öğrenme stiline uygun çalışma bu süreçte oldukça yardımcı olabilmektedir. Yine de verimli ders çalışamıyor ve ders çalışma alışkanlığı kazanamıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kariyeriniz için şimdiden kalıcı yatırımlar yapabilirsiniz.

Read More

Öğrenme üzerine yapılan araştırmalar bilgiyi işlemek ve kaydetmek için herkesin farklı öğrenme stili ile öğrenmeye ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda her öğrencinin bilgi edinme sürecinde öğrenme stiline uygun eğitim alması gerekmektedir. Eğitim sistemimizde öğretim farklı öğrenme stilleri göz önünde bulundurularak yapılmaya çalışılsa da kalıcı öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencilerin de öğrenme stillerine göre ders çalışması ve öğrendiklerini pekiştirmesi gerekir.

Öğrencilerin akademik açıdan daha başarılı olabilmesi, öğrenme sürecinden keyif alması, bilgiyi işleyerek günlük hayatta kullanılabilir hale getirmesi için derslerin farklı öğrenme stillerine uygun verilmesi gerekir. Öğrenme stiline göre eğitim alan çocuklar sebep-sonuç ilişkisini kurabilen, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünen, okul ortamını ve ders çalışmayı daha çok seven çocuklardır. Ailelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmesi, ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve kaynakları temin edebilmesi için öğrenme stillerini bilmesi gerekir.

Öne Çıkan 3 Farklı Öğrenme Stili Var

Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından geliştirilen Dunn&Dunn öğrenme modeline göre görsel, işitsel-duyusal, ve dokunsal (kinestetik) olmak üzere 3 farklı öğrenme stili bulunmaktadır. Bu öğrenme modeline göre sadece öğrenenin değil öğreten konumundaki öğretmenlerin de öğretme modelleri birbirinden farklıdır. Başarılı bir eğitim ortamı için öğrenenin öğrenme stilleri kadar öğretenin de öğretme stilinin uyumlu olması gerekir. Bu koşulların sağlanabilmesi için öğreticilerin her öğrenme stiline hitap edecek çeşitlilikte öğretimi düzenlemesi gerekmektedir.

Öğretmen ve öğrencinin öğrenme stillerinin birbiriyle uyumu kadar öğrenme ortamının da öğrenme stilleriyle uyumlu olması gerekir. Öğrenme stiline göre ihtiyaç duyulan araç-gereçler öğrenme ortamında bulundurulmalıdır. Eğitimin süresi, molalar ve hatta ödevler de yine öğrenme stillerine göre düzenlenmelidir.

Pek çok insan için tek bir öğrenme stili daha baskındır. Ancak öğrenirken 3 öğrenme stilinden farklı ağırlıklarda faydalanılarak öğrenilir. Bir öğrencinin etkili ve verimli ders çalışma stilini belirleyip uygulayabilmesi için; öncelikle kendi öğrenme stilini iyi tanıması gerekir.

Dunn&Dunn öğrenme modeline göre 3 öğrenme stilini inceleyelim;

1.Görsel Öğrenme Stili

Görsel öğrenme stilinde öğrenmenin en etkili yolu görerek, gözlem yaparak ve okuyarak öğrenmedir. Görsel öğrenme stilinin baskın olduğu kişiler görsel hafızası daha güçlü olan kişilerdir. Öğrendiklerini hatırlarken görsel kareler şeklinde anımsarlar. Öğrenmenin daha etkili hale gelmesi için görsel öğrenme stiline uygun eğitim sunumları, videolar, resimler, tablolar, zihin haritaları gibi görselliğin baskın olduğu eğitim materyalleri kullanılmalıdır.

Görsel öğrenme stiline sahip bireyler kişisel yaşamlarında düzene önem veren, planlı, programlı olmaktan hoşlanan kişilerdir. Bu kişisel çalışma alanlarının derli toplu olmasını isterler. Çalışma alanları temiz, havadar, aydınlık ve düzenlidir. Dikkatlerinin dağılmaması için çalışma konuları dışında araç-gereç, ders notu, kitap vb. bulunmasından hoşlanmazlar. Masaları gibi okul çantalarının da toplu olmasını, çantalarında aradıkları bir şeyi hızlıca bulabilmeyi isterler. Kitaplıkları, masaları, çantaları için düzenleyici aparatlar kullanarak eşyalarını kendi içlerinde ayrıştırırlar. Defter ve kitapları temiz, zarar görmemiştir ve yazıları bilgisayarda yazılmışçasına düzenlidir. Düzen kadar kuralları da severler. Planlı ders çalışır, işlerini kolay kolay ertelemezler. Bu öğrenciler aynı zamanda dil bilgisi kurallarına karşı da hassastır ve yazım dillerine ve konuşma şekillerine önem verirler.

Görsel Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • İçerik görsel olarak zengin olmalı: akılda kalıcı resim, tablo, semboller, şemalar yer almalı. Yazı okunaklı ve belirgin olmalı, mümkünse içerik slaytlar halinde düzenlenmeli.
  • Renklerle belirginleştirilmeli: tıpkı düzenli bir masada organize olmuş eşyalar gibi, okunan bir metinin içerisindeki yazılarda düzenlenebilir olmalı. Bu nedenle renkli kalemlerle okudukları bölümlerin altını çizebilir, her renge temsil edilecek bir özellik atayabilirler.
  • Renkli post-it kağıtlar üzerine alınacak notlar, yapılacak hatırlatıcı çizimlerle konular belirginleştirilebilir.
  • Not alarak çalışmalıdırlar: Görsel olmadan sadece dinleyerek öğrenmeleri zordur, sadece dinlediklerinde dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle dinlerken not tutmaları öğrenmelerini kolaylaştıracaktır.
  • Söylenenleri not alamadıklarımda huzursuz olabilirler ve kolay unuturlar. Yazarken söylenenlere yetişemezlerse dikkatlerini kaybedebilir, strese girebilirler.
  • Not tutarken düzenli olabilmesi için derslere göre ayrılmış defterler ya da dosya kağıtları ile düzenlenmiş klasörler tutabilirler.
  • Öğrendiklerini zihin haritaları çıkararak pekiştirebilirler.
  • El kartları hazırlanabilir: hatırlatıcı özet bilgilerin yer aldığı kağıtlar, formül kartları vb. oluşturulabilir. Bu kartlara derslerden, sınavlardan önce göz atarak hatırlamak kolaylaştırılabilir.
  • Günlük, haftalık, aylık planlar çıkartabilir, yapılacaklar listesi hazırlayabilir, derslere ya da diğer görevlere göre üzerindeki işleri sınıflandırabilirler. Böylece hem daha kolay hatırlar hem de zihinlerindeki karmaşayı somutlaştırmış olurlar.
  • İşitsel hafızaları zayıftır, dinledikleri şarkıları, duydukları isimleri hatırlamakta zorlanırlar. Ancak okudukları kitapları, izledikleri filmleri kolay kolay unutmazlar.
  • Dağınık, düzensiz ortamlarda çalışamaz, huzursuz olurlar.
  • Sınıf içerisinde verimli çalışabilmeleri için kendisi gibi düzenli kişilerle oturtulabilirler. Evde çalışma ortamlarındaki düzene müdahale edilmemelidir.
  • Bu öğrencilerin etkili öğrenebilmesi için öğrenme içerikleri sunumlar, videolar, görsellerle zenginleştirilmeli, derste not almasına imkan verilmeli ya da mümkünse derslerde takip edebilecekleri basılı dokümanlar paylaşılmalıdır.

2- İşitsel-Duyusal Öğrenme Stili

Dinleyerek, konuşarak, iletişim kurarak öğrenmenin daha kalıcı olduğu öğrenme stilidir. Bu öğrenme stilindeki bireyler grup çalışmalarına daha yatkındır. Dikkatleri dağılmadan uzun süren sözlü anlatımları dinleyebilirler. Görsel öğrenme stili baskın olan bir birey bir filmi anımsarken zihninde sahneler canlanırken, işitsel öğrenme stili daha belirgin olan bir kişi filmden replikleri anımsar. İşitsel uyaranların eşlik ettiği öğrenme ortamı bu kişiler için daha uygundur. Örneğin; öğretmenin ders anlatımı sırasında yaptığı tonlama ve vurgular bu kişilerin anlatılan konuyu hatırlamasını daha da kolaylaştırır.

İşitsel-Duyusal Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Bu gruptaki bireyler, konuşmayı severler ve grup ile çalışırken daha kolay öğrenebilirler.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek için kendilerine ve başkalarına sesli olarak öğrendiklerini tekrar anlatabilirler.
  • Anlatacak biri olmadığında ayna karşısında kendilerine anlatabilir ya da kendi seslerini kayıt edip, ses kayıtlarını dinleyerek öğrenebilirler. İzin verilirse derslerde de tekrar dinlemek için kayıt alabilirler.
  • Konuşma üzerine olan mesleklerde daha başarılıdırlar. İyi bir konuşmacı, anlatıcı, spiker, sunucu olabilirler.
  • Okuyarak öğrenmek zorunda kaldıklarında dudaklarını oynatarak ve alçak sesle mırıldanarak daha rahat öğrenebilirler.
  • Görsel içerikler ya da yazılar onlar için sıkıcıdır ve hatırlamaları daha zordur.
  • Vurgu ve tonlamalarla yapılan anlatımları çok daha rahat hatırlarlar.
  • Uzun süren diyalogları sıkılmadan takip edebilir ve hatırlayabilirler.
  • Görsel öğrenme stili baskın olan bireylere göre yazım kurallarında hataya açıktırlar ve yeterince dikkat etmezler. Onlar için doğru telaffuz, doğru yazmaktan daha değerlidir.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek ve kolay hatırlamak için işitsel düzenlemeler yapabilirler. Örneğin; öğrenmekte zorlandıkları konuları, tarih, isim, yer bilgisi gibi akılda kalmayan ince detayları bir melodi eşliğinde şarkı sözü mırıldanır gibi sesli olarak söyleyebilir ve bu şekilde tekrar edebilirler.
  • Etkili öğrenmek için kendisi gibi işitsel bir arkadaşı ile grup olabilir birbirlerine sesli anlatım yapabilirler.
  • Bu kişilerin konuşarak ve dinleyerek yabancı dil öğrenmesi çok daha kolaydır.

3. Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stili

Dokunsal (kinestetik) öğrenme stiline sahip bireylerin ebeveyni ya da öğretmeni olmak çokta kolay değildir. Hatta bu öğrencilerle birlikte ders alan işitsel ve görseller için de beraber çalışmak çok kolay değildir. Çünkü onlar görerek ya da dinleyerek değil en iyi öğreneceği şeyi uygulayarak öğrenirler. Uzun süre hareket etmeden duramazlar. Sınıf içinde bir ders süresi boyunca masa başı oturup tek bir anlatıcıya odaklanmak onlar için çok zordur. Elleri sürekli bir şeylerle meşgul olsun isterler ya da sık sık tahtaya kalkmak, çöp atmaya gitmek, yerinde kımıldanmak gibi fiziksel hareket ihtiyacı duyarlar. Bu da diğerlerinin ve öğretmenin dikkatini dağıtabilir. Aileler ise çocuklarının odaklanamadığını, ders çalışmalarının çok verimsiz olduğunu düşünebilir.

Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Hareket etmek öğrenebilmeleri için gereklidir. Dikkatlerini hareket halindeyken daha iyi toparlarlar.
  • Öğretmen ve ailelerin çok hoşuna gitmese de öğrencinin daha kalıcı şekilde bilgiyi edinebilmesi için öğrenme sırasında hareket etmesine müsaade edilmelidir.
  • Dikkat süreleri işitsel ve görsellere göre daha kısadır. Bu öğrenciler ders çalışırken daha sık mola vermelidir.
  • Okurken çabuk sıkılır ve sayfaları hızlıca atlayabilirler. Öğrenmek için motive olabilmesi için proje üretmesi istenebilir. Bir şey üretmesi gerektiğinde layığı ile yapabilmek için daha verimli okuma ve araştırma ihtiyacı duyacaktır.
  • Mümkünse öğrendiklerini uygulayabilecekleri fırsatlar tanınmalıdır. Örneğin; matematiği daha iyi öğrenebilmek için market harcamalarına, evin aylık gelir-gider hesaplarına dahil olarak pratik yapabilirler. Tarih derslerini tarihi mekanları dolaşarak öğrenebilir, coğrafya dersleri için bitki yetiştirme, doğa gezilerine katılma, coğrafi araştırmalara katılma, kulüp etkinliklerinde bulunma gibi aktif olarak öğreneceği faaliyetlerde bulunabilir.
  • Bu çocuklar öğrenirken uygular ya da hareket ederlerse daha kolay hatırlarlar. Örneğin spor yaparken dinlediği bir dersi daha kolay hatırlayabilir. Çıkardığı ders notlarını odasında yürüyerek tekrar edebilir. Egzersiz yaparken ses kayıtları dinleyebilir. Ya da öğrendiklerini günlük hayatla birleştirerek pekiştirebilir.
  • Dinlerken konuşulanların kısa ve doğrudan olmasını isterler. Kendileri de uzun cümleler kurmaktan hoşlanmaz.
  • Yazım dili de diksiyonları da onlar için çok öncelikli değildir. Ancak yaptıkları bir uygulamanın hatasız, kusursuz olmasını isterler.
  • Oturarak çalışmaları gerektiğinde ellerine meşgul olabilecekleri oyun hamuru, stres topu gibi materyaller verilebilir.
  • Tiyatral şekilde anlatılan dersler, oyunlaştırılmış dersler, laboratuvar ortamında işlenen konular kinestetik öğrenme stiline sahip bireylerin öğrenmesini kolaylaştırır.

Öğrenme Stilimi Nasıl Bulabilirim?

Yazının sonuna geldiğinizde 3 öğrenme stilinden birine ait özelliğin sizde daha fazla olduğunu fark etmiş olma olasılığınız yüksek. Ancak birden fazla stilin size uyduğunu düşünüyorsanız öğretmenlerinizin ve ailenizin geri bildirimlerini alabilirsiniz. Okul rehberlik servisinizden size öğrenme stili envanteri uygulanmasını isteyebilirsiniz. Daha kapsamlı bilgi almak, öğrenme stilinizi detaylarıyla keşfedip, doğru ders çalışma tekniklerini öğrenmek için profesyonel danışmanlık alabilirsiniz.

Eğitim ortamınızın ve gördüğünüz derslerin öğrenme stilinize hitap ettiğini düşünmüyorsanız bu konudaki ihtiyaçlarınızı öğretmenlerinizle paylaşabilirsiniz.

 

Read More

Pek çok zorlu süreçten geçen öğrencilerin, kariyer hedeflerine ulaşmak için yurt dışında eğitim aldıkları görülmektedir. Yurt dışında okumak öğrenciler için ilgi çekici olduğu kadar zorlayıcı bir süreç de olabilmektedir. Öğrencilerin yurt dışında eğitim aldıkları süre içerisinde zaman zaman stres yaşadıkları ya da ülke hasreti çektikleri gözlemlenen olağan durumlar arasındadır.

Bu durumla baş edemeyen öğrencilerin eğitim başarıları hızlı bir şekilde düşebilmektedir. Öğrencilerin yaşadıkları psikolojik zorluklar, bazen baş edilmesi mümkün olmayan düzeyde gerçekleşebilmektedir. Böyle durumlarda öğrencilerin profesyonel bir destek almaları, sürecin kısa sürede ve kayıpsız atlatılmasına yardımcıdır. Yapılan araştırmalara göre yurt dışında eğitim alan öğrenciler, toplumun geneline göre ruhsal rahatsızlık yaşama ihtimali en yüksek olan kesimdir.

Yurt Dışında Okumak Neden Kaygı Oluşturmaktadır?

Yurt dışında prestijli bir üniversite eğitim alan herhangi bir öğrenci, daha önce hiç karşılaşmadığı bir sistemle ilk kez karşılaştığında şaşkınlık yaşayabilmektedir. Önceki eğitim sürecinde çok başarılı olan bir öğrencinin bu şaşkınlık karşısında derslerinden beklemediği ölçüde düşük notlar alması, yurt dışında okumak sürecinde başarılı olamayacağı inancının oluşmasına neden olabilir. Bu durum, öğrencinin içinden çıkılamaz bir psikolojik sarmala girmesine yol açabilmektedir.

2600 öğrenci arasında yapılan bir araştırma, öğrencilerin %35’inin yurt dışında eğitim sürecinde yaşananlar nedeniyle intihara eğilimli olduklarını ortaya çıkarmıştır. Bunlardan geriye kalan çok büyük kesimin ise ciddi anlamda kaygı ve stres yaşadığı, araştırmanın diğer bir sonucu olarak görülmektedir. Yurt dışında eğitim sürecinde; akademik beklentilerin yüksek olması, öğrencilerin yaşadıkları ekonomik zorluklar ve çeşitli ilişki problemleri psikolojik sorunların oluşmasına neden olabilmektedir.

Öğrenciler Bu Süreçte Neler Yapmalıdır?

Öğrenciler yurt dışında eğitim aldıkları sırada yaşadıkları psikolojik sorunları en aza indirmek için ilk olarak sosyal bir çevre edinmeye gayret göstermelidir. Kendileri gibi benzer deneyimler yaşayan öğrencilerle konuşmak ve destek ağı oluşturmak öğrencilere iyi gelmektedir. Öğrencilerin bu süreçte yeni deneyimlere açık olmaları, yeni arkadaşlıklar kurmaları ve düzenli bir yaşamı benimsemeleri, psikolojilerinin daha sağlam olmasını sağlayacaktır. Yine de durum ciddi boyuta ulaştıysa profesyonel bir destek alarak süreçten kısa sürede kurtulmaları mümkün olabilmektedir.

Yurt dışında okumak pek çok öğrenci için zorlu bir deneyimdir. Bu süreçte destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi edinmek üzere aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Güncel ve bilgilendirici konularda hazırlanmış videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

TOEFL sınavı, dünya genelinde eğitim ve kariyer anlamında kabullerde işe yarayan önemli bir dil sınavıdır. Sınav, yurt dışında eğitim almak ya da kariyer yapmak isteyenlerin hedeflerine ulaşmalarında yardımcı olmaktadır. Sınavda ileri seviye İngilizce yeterliliği ölçüldüğü için, sınava disiplinli bir çalışma yapmak gerekmektedir. Adayların sınav hazırlık süresince en çok karşılaştıkları durum TOEFL odaklanma sorunu yaşamalarıdır.

Odaklanma sorunu, sınav hazırlık sürecinde verimli çalışmalar yapmayı önlemektedir. Sınavdan yüksek puan alabilecek adayların odaklanma sorunu yüzünden düşük skor yaptıklarına tanık olmaktayız. Bu durum, sınavlara hazırlık sürecinde odaklanma probleminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. TOEFL hazırlık aşamasında odaklanma sorununa çözüm bulmak, sınav başarısı için gereklidir.

TOEFL Odaklanma Sorunu İle Nasıl Baş Edilir?

TOEFL odaklanma sorunu çözümü için farklı teknikler uygulanabilmektedir. Genellikle birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışanlarda odaklanma sorunlarının daha sık yaşandığı görülmektedir. Örneğin TOEFL sınavına hazırlanırken başka bir sınav için de aynı dönemde yoğun bir çalışma sürecine girmek, TOEFL için odaklanma problemlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle mümkünse aynı dönemde çok önemli sınavları aynı anda çalışma sürecine dahil etmemek tavsiye edilebilir. TOEFL sınav çalışmaları için detaylı bir program oluşturulmalıdır. Tüm çalışma süreçleri bu plan dahilinde yürütülmelidir. Sınava çalışmak için ayrılan sürelerin dışında sosyal aktivitelere de zaman ayırmak bu dönem için doğru bir davranış olacaktır.

Güçlü Bir Konsantrasyon İçin Başka Nelere Dikkat Edilmelidir?

Bu süreçte düzenli beslenme ve yeterli bir uyku almak da konsantrasyonu güçlendirmektedir. Ayrıca beyin egzersizleri ve fiziksel çalışmalar yapmak odaklanmayı artıran diğer unsurlardır. Sınav dışındaki yaşama da günlük plan dahilinde zaman ayırmak gerekmektedir. Sınava yönelik bilgi eksiklikleri için çalışmaların yapılması, yaklaşan sınav stresini azaltacağı gibi odaklanmaya da pozitif katkı sunacaktır. TOEFL sınavında yer alan bölümler dikkate alındığında konsantrasyona sınav sırasında da ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Odaklanma sorunu adaylarda önüne geçilemez psikolojik ve fiziksel sorunlara neden oluyorsa adayların profesyonel bir destek almaları önerilebilir.

TOEFL odaklanma sorunu çözümünde destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. TOEFL sınavı ile ilgili detaylı bilgi almak için aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasına göz atabilirsiniz. Güncel konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Psikolojik olarak sınav kaygısı ile mücadele etmek her öğrenciye kolay gelmeyebilir. Geleceğini fazla etkilemeyen sınavlarda bile heyecanlanan öğrenciler vardır. Bu durumda onları suçlamamak gerekir. Geçmişte sınavlardan istediği gibi sonuçlar alamamış, sınavı fazla ciddiye almış öğrenciler kendi kontrolleri dışında psikolojik bir kaygı yaşayabilirler. Bu durumda öğrencilerin daha profesyonel bir yaklaşıma ihtiyacı olabilir.

Sınav kaygısı ile mücadelede bazı terapi uygulamaları onlara iyi gelecektir. Yalnızca blog yazımızla bir terapi uygulamamız elbette mümkün değil. Ancak bilişsel davranışçı terapi (BDT) dediğimiz yaklaşımla sınav kaygısıyla nasıl mücadele edilebileceğini anlatarak bir nebze destek olabiliriz. Daha fazla desteğe ihtiyacınız olduğuyla ilgili bir düşünceniz varsa Aba Psikoloji merkezimizi arayarak randevu alabilirsiniz.

Bilişsel Davranışçı Yaklaşım

Bilişsel davranışçı yaklaşım sınav kaygısı ile mücadele etmek için en etkili yaklaşımlardan birisidir. Bunun nedeni kaygı yaşayan öğrencilerin çoğunun kendilerine bilişsel bariyerler kurmaları ve bu bariyerlerin sonucunda da bunları destekleyecek davranışlarda bulunmalarıdır. Örneğin başarısız olacağına inanan bir öğrenci başarısızlık korkusuyla çalışmaktan kaçacaktır. Çalışma saatlerinin çoğunluğunu “Kesin başarısız olacağım. Ya yapamazsam…” gibi düşüncelerle harcayacaktır. Odaklanmakta zorlanacaktır. Yani düşünceleri davranışlara da yanşayacaktır. Sonucunda da belki de düşündüğü şey aslında kendi davranışlarından dolayı başına gelecektir. Bunun önüne geçmek adına hem düşünceleri hem de davranışları üzerine değişim yaratmaya çalışmak en makul çözüm olacaktır.

Sınav Kaygısı ile Mücadele Etmek: BDT Uygulamaları

Sınav kaygısı ile mücadele etmek adına bazı BDT temelli kurtarıcı uygulamalara değinebiliriz. Öncelikle düşüncelerin farkında olup gerçekçi olmayan düşüncelerin üzerinden geçilmesi gerekir. Sınavla ilgili kaygılarınızı fark edin. Ekstra heyecan, kaygı ve stres durumu yaşıyorsanız mutlaka sınavın sonucuna dair doğrudan başarısız olacağınıza odaklı düşünceler kuruyorsunuzdur. Ancak başarısız olmak kadar başarılı olmanızın da ihtimali olduğunu kendinize hatırlatın. Üstelik çalışarak başarılı olma ihtimalinizi arttırdığınızı kendinize hatırlatın ve bu size çalışma motivasyonu olsun. Bazen başaracağınızı hayal etmek de başarmaya olan inancınızı arttıracaktır.

Sınav kaygısı ile mücadele etmek için BDT yoluyla düşüncenin üzerinde çalışmak dışında davranışımıza da bu yeni düşünceleri adapte etmemiz gerekir. Sınava karşı yüksek kaygı duyuyorsanız davranışlarınıza da bu yansıyordur. Başarı inancınız olmadığı için pes ediyor olmanız muhtemel. Kendinize çok yükleniyor olabilirsiniz. Konuları bölmek ve bir gün için sadece bir test çözmek bile yeterli olabilir. Özellikle inancını kaybetmiş öğrencilerin bir süre daha yapılması kolay ve sınavlarda sıklıkla çıkan sorular üzerine çalışmaları iyi olacaktır. Eğer bir öğrenci masa başına oturmakta zorlanıyorsa en başta yalnızca 15-20 dakika kadar kısa sürelerle başlamakta da fayda vardır. Bir anda zorlamak çalışmaya karşı soğutacaktır. Bu yolla denemelerde netlerinin artması ve çözdükleri testlerde ilerleme kaydetmeleri kendilerine umut ışığı olacaktır. Bir yandan başarıya olan inançlarını yükseltirken aynı zamanda bunun somut örneklerinin de olması inançlarını pekiştirecektir. Ardından zorlamadan yavaş yavaş çalışılan saatlerin ve konuların yoğunluğu arttırılabilir.

Read More

Sınav kaygısı belirtileri fizyolojik ya da psikolojik olarak görülebilir. Bireyler stres altındayken kaygı hissedeler. Aslında bu son derece doğal bir durumdur. Öğrenciler için sınavlar hayatlarının önemli bir parçasını oluşturur ve çoğu zaman kaygı hissetmelerine sebep olur. Kaygı belirli bir düzeyin üstüne çıkmadığı sürece vücudu olumlu etkileyebilir ancak kaygı düzeyinin yüksek oluşu ve kontrol altında tutulamaması bazı problemlere neden olur. Sınav kaygısı, odaklanma sorunu, bildiğini unutma gibi sorunların yanı sıra fiziksel problemlere varan ciddi bir tabloya dönüşebilir. Peki; sınav kaygısı belirtileri nelerdir?

Sınav Öncesinde Ya Da Sınav Sırasında Görülen Belirtiler

Sınav kaygısı, sınav öncesinde ya da sınav sırasında bazı belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz;

  • Telaş, unutkanlık, organize olmada zorluk yaşama
  • Odaklanma sorunu
  • Sindirim sistemi problemleri (mide bulantısı, ishal, kabızlık)
  • Ağız Kuruluğu
  • Kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme
  • Normalden fazla terleme ya da üşüme
  • Baş ağrısı
  • Yeme bozuklukları (iştahsızlık ya da aşırı yeme)
  • Uyku düzeninin bozulması
  • Yorgunluk
  • Uzaklaşma Arzusu
  • Gerginlik ya da Çabuk Öfkelenme

Tüm bu belirtiler sınav kaygısı belirtileri olarak karşımıza çıkar. Önemli sınavlardan önce ya da sınav esnasında bu belirtilerden bir ya da birkaçını gösteriyorsanız sınav kaygısı yaşıyorsunuz demektir. Peki sınav kaygısı neden ortaya çıkar?

Neden Sınav Kaygısı Yaşarız?

Sınav kaygısı öğrencilerin sıkça yaşadığı bir problem olarak karşımıza çıkar. Peki; hangi düşünce ya da durumlar sınav kaygısını tetikler? Öğrenciler sınava yeterince hazır olmadıklarını düşündüklerinde kaygı hissetmeye başlarlar. Zamanları daraldıkça kaygı miktarı da artar. Özellikle ebeveynleri tarafından sürekli olarak başkalarıyla kıyaslanmaları kaygının ortaya çıkmasının önemli sebeplerinden biridir. Başarısız olmaktan korkan öğrenci kaygıya kapılır. Mükemmeliyetçi bir yaklaşıma sahip olmak da kaygıyı tetikleyebilen nedenler arasındadır. Mükemmele ulaşma isteği ve beraberinde getirdiği yetersizlik hissi kaygının ortaya çıkmasına ya da kaygı düzeyinin artmasına neden olabilir.

Sınav Kaygısının Kontrol Edilememesi Ne Gibi Sonuçlara Yol Açar

Sınav kaygısı kontrol edilemeyecek düzeyde olduğunda bilgilerin aktarılması mümkün olmaz. Dikkat eksikliği ve odaklanma problemi ortaya çıkar. Zihinsel beceriler zayıflayacağı için okuduğunu anlama ve/veya hatırlama zorlaşır, unutkanlık problemi ortaya çıkar. Kaygı seviyesinin üst düzeyde olması sınav öncesi ya da sınav esnasında fiziksel sorunların yaşanmasına neden olur.

Sınav Kaygısı ile Baş Etme Yöntemleri Nelerdir?

Peki; sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri nelerdir? Bu konuda neler yapabiliriz? Her şeyden önce mutlaka bir çalışma programı hazırlanmalı ve programa uyulmalıdır. Çalışmayı son ana bırakmak kaygının artmasına neden olacaktır. Çalışmaya vaktinde başlamak eksiklerin giderilmesi için yeterli zamanı sağlar ve kaygı hissinin azalmasına yardımcı olur. Çalışmanın son ana bırakılması kafa karışıklığına ve telaşa sebep olacaktır.

Sınav öncesinde yeteri kadar uyumak ve dinlenmek dikkat eksikliği sorununu ortadan kaldırmanıza yardımcı olur. Sınav saatinden önce kendinize birkaç saat izin vermek ve sınav dışı konulara odaklanmak kafa karışıklığını önler ve rahatlamanızı sağlar.

Unutmayın ki; kendinizi başkalarıyla kıyaslamak size bir şey kazandırmaz. Bu ve benzeri düşüncelerden uzak durmak, başarıya odaklanmak ve kendinize inanmak ise motivasyonunuzu arttırır.

Sınav öncesinde omuz egzersizleri ya da nefes egzersizleri gibi küçük dokunuşlarla vücudunuzu rahatlatabilirsiniz. Burundan nefes alıp aldığınız nefesi ağızdan yavaşça vererek vücudunuzu ve zihninizi gevşetmeyi deneyebilirsiniz. Ya da sınavdan bir süre önce meditasyon tekniklerine başvurabilir düzenli meditasyon ile kendinizi rahatlatmayı deneyebilirsiniz.

Sınav kaygısı belirtileri ve sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More