Meslek seçimi yapmak neredeyse hayatınızın büyük çoğunluğunu kapsayacak çalışma şeklini, gelir kaynağını ve yaşam standardını belirlemektir. Holland’a göre meslek seçimi; bireyin motivasyonunu, bilgisini, kişiliğini ve yeteneğini yansıtan etkileyici bir eylemdir. Bir meslek seçmek sosyal ilişkilerden, beslenme ve uyku düzenine kadar her şeye etki edecek bir karardır. Bu nedenle bireylerin önceliği kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapmak olmalıdır.

Bireyler geleceğine yönelik böylesi önemli bir kararı verirken aceleci davranmamalıdır. Seçim yaparken kişilik özelliklerinden sonra mutlaka yetkinlikler, beceriler, beklentiler ve ilgi alanları da göz önünde bulundurulmalıdır. Meslek seçimi yaparken bu kriterleri göz ardı etmek bireyi mutlu olamayacağı bir hayata sürükleyecektir. Ayrıca mesleki ilerleme ve toplumsal fayda bağlamında da olumsuz etkileyecektir.

Kişilik Özellikleri ile Uyumlu Meslek Seçimi Yapmak İçin Ne Yapılmalı?

Günümüzde çalışma hayatının bireyin gününün büyük bir bölümünü alıyor hale gelmesi kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapmanın önemini artırdı. Artık günümüzün, haftamızın büyük çoğunluğu iş yerinde geçiyor ve kalan kısmının önemli bir bölümü de yolda geçiyor. Yapılan işin bu kadar vakit alıyor olması kişinin iş yerinde mesleğini icra etmesinin dışında bir hayat geçirmesini sağlıyor. İşimizde sosyalleşiyor, arkadaşlıklar geliştiriyor ve kimi zamanda hayatımızı paylaşacağımız kişileri seçiyoruz.

Meslek seçimini kişilikten bağımsız değerlendirdiğimizde bizden mesleki ve kişisel olarak beklenenleri karşılamakta zorluk yaşıyoruz. Örneğin daha içe dönük, masa başı sistem odaklı çalışmayı seven birinin pazarlamacı olması hem başarısızlığı hem de mutsuzluğu getirecektir. Bu kişinin sürekli insanlarla diyalog halinde olmasını beklemek onu zorlayacak ve zamanla kendine yönelik olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olacaktır. Bu noktada kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapmak başarılı ve mutlu bir kariyer için şarttır.

Holland günümüzde en çok kullanılan meslek seçim teorilerinden biri olan Tipoloji Kuramı’nı geliştirmiştir. Bu kuramda kişilik tipleri; gerçekçi, araştırıcı, sosyal, gelenekçi, girişimci ve sanatçı olarak altı grupta toplanmıştır. Meslek seçimi yaparken bu kişilik tiplerinden de faydalanılabilmektedir. Ayrıca Duygusal Zeka Meslek Seçimi İçin Önemli mi? yazımızı okuyarak meslek seçiminizi duygusal zeka açısından da değerlendirebilirsiniz.

Hollan’ın Tipoloji Kuramına Göre Meslek Seçimini Etkileyen Kişilik Tiplerini Tanıyalım

Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapabilmek için bireylere mesleki ilgi ve yetenek envanterleri uygulamak fikir vermesi açısından önemlidir. Ancak elde edilecek sonuçların verimli şekilde değerlendirilmesi için bakılması gereken bireye yönelik alt detaylar da olmalıdır. Bu nedenle kariyer danışmanlığı alırken bireyi çok yönlü değerlendirecek uygulamalar yapılmalıdır.

Sıklıkla yapılan kişilerin mesleki hedeflerini sorarak mesleki yönlendirme yapma hatası bireylerin kariyerini olumsuz etkilemektedir. Çünkü bireyler kendilerine bu soru yöneltildiğinde mesleki prestij algısı ile popüler olana ya da kendisine yakıştırılana yönelme eğiliminde olabilmektedir. Bu da yapılacak mesleki yönlendirmenin tek bir envantere ya da kişinin beyanına bırakılarak yapılmasının yeterli olmadığını göstermektedir.

Gerçekçi (Realistic) Kişilik ile Meslek Seçimi

Gerçekçi tipteki insanlar daha çok teknik işlerde çalışmaktadır. Tamir etmek, makine ve teçhizat kullanmaktan hoşlanırlar. Bu kişilik tipindeki bireylerin sorunlara bakış açısı da geliştirdikleri çözüm yolları da mekanik, sistem odaklıdır. Sosyal ilişkilerden keyif almaz, ikili ilişkilerde temasın olmadığı, mesafenin korunduğu, duyguların paylaşılmadığı ilişkiler geliştirirler. Teknik konuların dışında hayvancılık, tarım gibi işler de onların verimli çalışabileceği alanlardır.

Araştırıcı (Investigative) Kişilik Tipi ile Meslek Seçimi

Araştırıcı tipteki insanlar ise daha çok bilimsel çalışmalar yapmaktan keyif alırlar. Meraklı, soru soran, matematik yetenekleri gelişmiş ve olaylara daha çok mantıksal değerlendirmelerle yaklaşan kişilerdir. Bu kişilik tipinden ağırlıklı olarak araştırmacılar, bilim insanları çıkmaktadır. Sosyal ilişkiler onlar için zaman kaybı olabilir, bilimselliğe ya da araştırmaya hizmet etmeyen uğraşlar onlar için gereksiz olarak değerlendirilebilir. Sosyal ilişkileri de daha çok kendileriyle benzer ilgileri olan kişilerledir ve sosyalleşme konuları yine araştırma sonuçları odaklıdır. Kısa ve net konuşmayı severler.

Araştırmacı tipteki bireylerin dikkatleri oldukça yüksektir, uzun süre konsantre biçimde verimli çalışabilirler. Düşünce şekilleri daha soyuttur. Bazı doktorluk branşları, bilim dalları ve mühendislik gibi meslekler araştırmacı kişilik özelliğine sahip bireyler için uygun olabilir. Ancak Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapılmadığında bireyin kendisiyle uyumlu olmayan bir alanda verimli ve mutlu olması mümkün değildir.

Sosyal (Social) Kişilik Tipi Meslek Seçimi

Sosyal tiptekiler tüm tipler arasında kendi dışında kalan diğerlerini de önemseyen ve onlar için üretmekten fayda sağlamaktan hoşlanan kişilerdir. Sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alan kişiler, dernek ve vakıf kurucuları, terapistler, sosyal çalışmacılar, insan kaynakları, öğretmenler bu gruba girebilir. İnsanlara yardım etmekten keyif alan, dost canlısı, sorumlu, nazik, karşılaştığı sorunları sosyal becerilerini kullanarak çözmeye çalışan ve eğitimi önemseyen bireylerdir.

Gelenekçi (Conventional) Kişilik Tipi ile Meslek Seçimi

Gelenekçi kişilik tipi ise büro işleri, muhasebeci, banka ve gişe memuru gibi meslekleri üstlenmekten hoşlanır. Risk almaktan hoşlanmaz, yeniliklere kolay adapte olamazlar. İşleyişin kolay kolay değişmediği, başlangıcı, bitişi belli olan, kendilerinden bir şey katmalarına gerek olmayan işler bu bireyler için caziptir. Görev insanıdırlar. Bu bireyler; kayıt tutma, dosya düzenleme, fotokopi çekme, verilen emirleri yerine getirme konusunda başarılıdır. Dürüst ve sakin yapılı insanlardır.

Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapabilirlerse çalıştıkları yerden memnun olup emekli olana kadar burada kalabilirler. Gelenekçi kişilik tipine sahip bireyler dışa dönüklük ve yeni deneyimlere açıklık noktasında oldukça zayıftırlar. Bu kişiler dikkati kendi üzerine çekmekten sakınırlar. Sessiz sedasız kendisinden bekleneni yerine getirir, çalışma sürecinde motivasyon için övgü ya da taktire ihtiyaç duymazlar.

Girişimci (Enterprising) Kişilik Tipi ile Meslek Seçimi

Girişimci tipler ise dışa dönük özellikleri ile bilinirler. İşletmelerde yöneticilik rolünü üstlenmekten keyif alırlar. İnsanları ikna etme ve yönlendirme konusunda başarılıdırlar. Liderlik, kişiler arası ilişkiler ve iletişime önem verirler. Konuşkan, enerjik ve güler yüzlüdürler. Pazarlama, reklamcılık, rehberlik, yöneticilik, liderlik bu kişiler için uygundur. Aynı zamanda risk alma konusunda da cesaretli ve isteklidirler. Fırsat bulmaları halinde kendi işlerini kurabilir, yatırımcı olabilir ya da insanlara iş kurma noktasında fikir sunabilirler. Bu gruptaki bireylerin, daha çok ticaret yaptıkları gözlemlenmektedir. Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapılmadığında girişimci bir bireyin de mesleki tatmin yaşaması diğer kişilik tipleri gibi mümkün olmayacaktır.

Sanatçı (Artistic) Kişilik ile Meslek Seçimi

Sanatçı kişilik tipi tipoloji kuramının son tipidir. En belirgin özelliği başkaları tarafından anlaşılması güç olmasıdır. Bu bireyler, düzenli ve rutin işlerden kaçınır, yaratıcılıklarını sunabilecekleri, hayal dünyalarını besleyecek işlere yönlendiğinde daha mutlu olurlar. Tiyatro, sinema, drama, yazarlık, müzik ve edebiyat gibi sanat dalları ile ilgilenirler.

Kişilik Özellikleri ile Uyumlu Meslek Seçimi Yapmak Neden Önemli?

Çalışmalar pek çok kişinin bir işe başlamadan önce, hangi alana dair ilgisi ve becerisi olduğundan habersiz olduğunu desteklemektedir. İnsanlar mesleklerine yönelik ilgilerinin olup olmadığını ya da karakterleriyle uyumlu olup olmadığını değerlendirmekte geç kalıyorlar. Ancak iş hayatına atılıp gerçek çalışma koşullarını tecrübe ettikten sonra bu farkındalığı kazanıyorlar. Fakat bu dönem, kariyere yeniden yön vermek ve büyük değişiklikler yapmak için oldukça geç bir dönem.

Kişinin kendini tanıması, güçlü ve zayıf yönlerini belirlemesi ve kişilik özelliklerini kabullenmesi meslek seçiminde önemli bir role sahip olmalıdır. Bireyler popüler olandan ya da kendilerine dayatılandan ziyade kendileriyle uyumlu olanı seçmeye yönelmelidir. Bu yönelim için ise gerekli olan birden fazla belirleyici etken vardır. Ailenin ebeveyn tutumu, alınan eğitim, ailenin eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik düzey, ilgi alanlarını ve karakteristik özelliklerini bilerek yetişme bunlardan sadece bazılarıdır. Seçilen mesleğin cinsiyet açısından zorluğu olacak mı, gelecekte mesleğin değeri ne olacak karar verme sürecinde mutlaka değerlendirilmelidir.

İş hayatında kariyer planlaması ve kariyer başarısı hem bireyler hem de aileler için şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Bu noktada bireylerin doğru ve etkili kararlar verebilmesi için profesyonel destek almaları kendilerine ve geleceğe yapacakları en değerli yatırım olmaktadır. Kişilik özellikleri ile uyumlu meslek seçimi yapmak için bizimle iletişime geçebilir Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Danışmanlığı hizmetimizden faydalanabilirsiniz.

 

Read More

Meslek seçmek bir bireyin hayatında verdiği en kritik kararlardan biridir. Üstelik bu kararı verme dönemimiz de ergenlik çağı gibi hayatımızın zorlu dönemlerinden birine denk gelir. Pek çok alternatif içerisinde kişinin 40-50 yıl boyunca sürdüreceği bir mesleği belirlemesi gerekir. Bu önemli seçimi bireyin 14-15 yaşlarında yapmaya çalışması ise oldukça büyük bir sorumluluktur. Hele ki sorumluluk almaya ve özerk bir şekilde karar vermeye alışık değilsek bu süreç daha da zorlu hale gelebilir. Ailemiz ve çevremizdeki diğer kişiler karar sürecimizde etkin rol oynadığında onların doğruları ile kendi doğrularımız arasında kararsız kalabiliriz. “Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” Meslek seçimi yapmak için 14-15 yaş erken değil mi? üniversiteye kadar zamanım yok mu? diye düşünebilirsiniz.

Ancak Lise’nin 2. Yılına denk gelen 10. Sınıfta yapılacak alan seçimi de bir nevi meslek seçimidir. Çünkü alan seçimi sonrası bazı meslekleri seçebilme şansınızı kaybedersiniz. Bu yüzden kariyerinizle ilgili doğru bir seçim yapabilmek için lise yıllarınız bilinçli kararlar almanız gereken yıllardır.

Karar Vermek İçin Önce Kendinizi Tanıyın

“Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız yapmanız gereken ilk şey kendinizi daha yakından tanımaya çalışmak olmalıdır. Doğru meslek seçimi için; bireyin kendini bilmesi, güçlü yönlerinin farkında olması, gelişime açık yönlerini desteklemesi, ilgi ve yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Ancak bu birkaç saatlik ya da birkaç günlük bir süreç değildir. Her birey kendine özgü karakteristik özellikler, ilgi ve yetenek eğilimleriyle dünyaya gelir. Yaşam alanımız, cinsiyet, sosyo-kültürel ve ekonomik faktörler ile ebeveyn tutumlarımız ise bireysel eğilimlerimiz üzerinde olumlu ya da olumsuz etkide bulunur. Bu nedenle bizi biz yapan değerler çocukluğumuzdan itibaren ruhumuza işlenir.

Ancak bizler çoğunlukla bireysel özelliklerimizi bilerek, değerlendirerek ya da geliştirmeye çalışarak yetiştirilmiyoruz. “Ben kimim, hayattan ne bekliyorum, neyle mutlu olurum, benim için değerli olan ne?” bu soruların doğru cevaplarını bilmiyor ve üzerine de yeterince düşünmüyoruz. Hayatımızın meslek seçimi gibi önemli dönüm noktalarında karar vermemiz gerektiğinde ise kaygı yaşıyor, ne yapacağımızı bilmiyoruz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” kaygısını “Benim için en iyisinin bu olduğunu biliyorum” olarak değiştirmek istiyorsanız önce kendinizi tanımalısınız.

Mesleklerin Geleceğini Geleceğin Mesleklerini Öğrenin

Mesleklerle ilgili bilginiz günlük yaşamınızda karşılaştığınız ya da sıklıkla duyduğunuz meslek dallarından mı ibaret? Örneğin; doktor, eczacı, öğretmen, diş hekimi, avukat, pilot, bankacı ve benzeri mesleklere mi aşinasınız. Oysa bilgi sahibi olmadığımız ancak hayatın sürekliliği için gerekli olan pek çok meslek var. Her mesleğin ise gerektirdiği bilgi, ilgi ve beceri alanları var.

Aynı zamanda her yıl teknoloji ve bilimin ilerlemesi ile bazı meslekler etkinliğini yitirirken yepyeni meslekler de gelişmeye başlıyor. Şu an ismini bilmediğiniz ya da meslek gibi değerlendirmediğiniz pek çok çalışma alanı gelecek yılların popüler meslekleri olacak. Meslek seçimi yaparken uzun süre değerini sürdürecek ve kazanç getirecek mesleklere yönelmeniz önemli. Artan işsizlik oranları ve meslek içi rekabet bireylerin meslekleri çok daha iyi tanımasını gerektiriyor. Seçeceğiniz meslekte aranan ve tercih edilecek kişi olmak istiyorsanız zaman kaybetmeden kendinizi geliştirmelisiniz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız mesleklerin geleceğini, geleceğin mesleklerini öğrenerek karar verme sürecinizi başlatabilirsiniz.

Detaylı Araştırma Yapın, “Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” Kararsızlığından Kurtulun

Artık kendinizi büyük ölçüde tanıdınız, geleceğin popüler mesleklerini öğrendiniz, beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı biliyorsunuz. Seçebileceğiniz meslekleri de listelediniz ve süreç karar aşamasına geldi. Ancak “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” belirsizliğini giderebilmek için yapmanız gereken birkaç önerimiz daha olacak. Şimdi seçeneklerinizden hangisinin sizin için en ideal meslek olduğunu değerlendirmeniz gerekiyor. Değerlendirme sürecinde detaylı araştırma yaparak meslekleri yakından tanımanız size oldukça yardımcı olacak.

Değerlendirme yaparken meslekle ilgili basılı ve internet kaynaklarından bilgi edinebilirsiniz. Meslek çalışanlarıyla LinkedIn üzerinden iletişime geçip sizinle tecrübe ve önerilerini paylaşmalarını isteyebilirsiniz. Mümkünse meslekleri yerinde değerlendirebilirsiniz. Okulunuzdan bu konuda destek alabilir, ilginizi çeken meslekler hakkında detaylı bilgi toplamak için şirketler, fabrikalar, araştırma merkezleri gibi işin yürütüldüğü alanlara ziyaretler yapabilirsiniz. Sorularınızı çıkartabilir ve meslek çalışanlarıyla röportajlar yapabilirsiniz. Hatta başkalarına da faydalı olmak için bu röportajları sosyal medya hesaplarınızda kişilerden izin isteyerek paylaşabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarınıza meslek çalışanlarını sohbet için davet edip, ilgi duyanların da katılabileceği canlı yayınlar düzenleyebilirsiniz.

Seçtiğiniz mesleği yapabilmek için gerekli olan üniversite eğitiminiz hakkında bilgi toplayabilirsiniz. Hangi üniversitelerden eğitim alabiliyorsunuz, meslekte öne çıkmak için en iyi eğitim veren üniversiteler hangileri araştırabilirsiniz. Eğitim hayatında mutlaka okumanız gereken kitapları temin edip bu içeriklerin size ne kadar hitap ettiğini değerlendirebilirsiniz.

“Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” diyorsanız Staj Yapın, Meslekleri Yerinde Gözlemleyin

Bir mesleğin sizin için uygun olup olmadığını öğrenmenin en sağlıklı yolu mesleğin tecrübe etmektir. Lisedeyseniz mesleki stajlar yapabilmeniz çok mümkün olmayabilir. Ancak çoğu işin belli çalışma koşulları vardır. İş disiplini edinmek ve hangi çalışma koşulları sizin için daha uygun değerlendirmek için yaz tatilleri gibi boş vakitlerinizi çalışarak geçirebilirsiniz. Düşükte olsa para kazanmak, network geliştirmek ve çalışan becerilerini edinmek sizi çalışma hayatına karşı motive de edecektir.

“Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” diyorsanız Liseden başlayarak ilgi alanlarınızla uyumlu alanlarda iş deneyimleri edinebilirsiniz. Örneğin; insanlara yardım etmeyi seviyor, sosyal sorumluluk çalışmalarından mutlu oluyorsanız derneklere gönüllü çalışmacı olarak başvurabilirsiniz. Özel eğitim merkezlerinde, çocuk esirgeme kurumlarında ya da darülacezelerde gönüllü çalışabilirsiniz. Hesap yönetiminden hoşlanıyorsanız bir muhasebecinin yanında ya da bir mağazada, markette çalışabilirsiniz. Öğretmeyi seviyorsanız akranlarınıza ya da sizden daha düşük sınıflara özel ders verebilirsiniz. Seçenekleri ilgilerinize göre genişletebilirsiniz.

Üniversiteye geçtiğinizde ise mutlaka 1. Sınıf itibariyle mesleğinize yönelik çalışma alanlarını tek tek tecrübe etmelisiniz. Bunun için ara tatiller ve yaz dönemleri çok uygun olacak. Üniversitede staj yapmanız da daha kolay olacaktır. Eğitim gün ve saatleriniz düzenli bir işte çalışmaya uygunsa kısa dönemli değil uzun süreli staj programlarına da katılabilirsiniz. Seveceğiniz çalışma alanını bulduğunuzda hem daha yaratıcı, üretken ve keyifli çalışacak hem de pozitif enerjinizi karşı tarafa daha çok yansıtacaksınız. Bu olumlu tecrübe ile staj yaptığınız yerde bırakacağınız pozitif intiba size mezuniyet sonrası resmi bir iş teklifi olarak dönebilir.

“Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” Diyorsanız Meslek Seçerken Kariyer Danışmanlığı Almalısınız

Bir meslek seçmek sadece gelir elde edeceğiniz bir işe yönelmek değildir. Bir meslek seçerken yaşam kalitenizi, sosyal çevrenizi, çalışma kültürünüzü, potansiyel ailenizi de seçmiş olursunuz. Yanlış seçim yapmanız tüm bu alanlarda da yaşayacağınız doyumu azaltacaktır. Çünkü hayatımızın neredeyse 40 yılı bir mesleği icra ederek geçmektedir ve bu insan yaşamı için oldukça önemli bir süredir. Üstelik günümüzün, haftamızın büyük bölümü de mesleğimizde geçmektedir. Kendimizi gerçekleştiremediğimiz, gelişemediğimiz, değer vermediğimiz bir işte mutlu olmamız güçtür. Bizden beklenen performansı sergileyebilmemiz de kolay değildir. Bütün bir günü başarısız, mutsuz geçiren bir birey için bir süre sonra “yetersizlik, değersizlik, başarısızlık” duyguları gelişecektir. Bu negatif duygular stresi, kaygıyı besleyecek ve psikolojik olarak bireyi zorlayacaktık. Bu duygular iş hayatı ile sınırlı kalmayacak bir süre sonra özel ve sosyal yaşama, aile içi ilişkilere de sirayet edecektir.

Başarılı, mutlu ve verimli bir kariyere sahip olmak hayatınızın her alanında verimli, mutlu ve motive olmanız için önemlidir. Sadece sınavda değil hayatın her alanında kazanan olmak için kariyerinizi erkenden planlamanızı öneriyoruz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız Stratejik Yetenek Yönetimi ile sizi, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı tanıyarak kariyerinizi planlayabiliriz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir, Aba psikoloji sayfasını ve Youtube kanalımızı da inceleyebilirsiniz.

 

Read More

Öğrenciler için sınava hazırlık süreci oldukça önemlidir. Kimi öğrenciler çalışmak için kolayca motive olabilirken, öğrencilerin büyük bir bölümü ise yeterince motive olamamaktan şikayet etmektedir. Çalışma verimini etkileyen motivasyon başarılı sonuçlar almak için gereklidir. Öğrenciler olumlu yönde motive olduklarında enerjileri artar, davranış için istekli hale gelirler, dikkat süreleri uzar, çeldiricilere karşı daha dayanıklı olurlar.

Peki motivasyon nedir? nasıl kazanılır? ve sınava hazırlanırken öğrencilere yardımcı olabilecek motivasyon artırma teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında cevaplarını bulabilirsiniz.

Motivasyon nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır. Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır. Motivasyon bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları durumudur.

Öğrenciler için motivasyon, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyon ve başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler güçlüklerle karşılaşıldığında, öğrenme içeriği zorlaştığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirirler. Kolay öfkelenme, çabuk pes etme gibi ders başarısını olumsuz etkileyecek davranışlar motivasyonu yüksek öğrencilerde daha az görülmektedir.

Motivasyon Nasıl Sağlanır?

Öğrenciler sınav başarılarına ve öğrenme süreçlerine motivasyonlarını artırarak pozitif katkı sağlanmak istiyorlarsa, öncelikle nasıl motive olabileceklerine yönelik bilgi edinmeliler. Motivasyonu sağlayabilmek için ise öncelikle öğrenme ihtiyaçlarının altında yatan nedenler değerlendirilmelidir. Her öğrenci aynı gerekçe ile öğrenmeye yönelmez. Kimi öğrenci için öğrenme çabası negatif motivasyon içerirken başka bir öğrencinin öğrenme isteği pozitif motivasyon içeriyor olabilir. Örneğin; başarısız olunca cezalandırılmamak ya da sınıfta kalmamak gibi bireyi üzen, rahatsızlık verecek sonuçlardan kaçınmak negatif motivasyondur. Negatif motivasyon kişinin çalışmasında etkili olsa da öğrenme sürecinden keyif almasının önüne geçmektedir. Üstelik öğrenme sürecinde başarısızlık yaşaması halinde duygusal olarak çok daha olumsuz etkilenmektedirler.

Pozitif motivasyon ise, öğrencilerin çalışmalarının karşılığında elde edecekleri iyi, olumlu, haz veren sonuçların olmasıdır. Örneğin; başarılı olmak ve bir üst sınıfa geçmek. Başarılı bir gelecek inşa edebilmek için öğrenmek. Hedeflediği üniversiteye girebilmek için çalışmak. Terfi almak için çalışmak, başka diller de konuşabilmek için çalışmak. Günlük hayatta kullanabileceği yepyeni bilgiler kazanmak, kendini daha yeterli ve donanımlı hissetmek için çalışmak pozitif motivasyona örnek olarak verilebilir. Pozitif motivasyon kaygı, korku, kaçınma içermediği ve kişiye umut verdiği için etkisi daha uzun ve değerlidir.

Öğrencilerin motivasyon sağlayabilmesi için önce öğrenme güdülerinin altında yatan nedenleri tespit etmesi sonrasında ise motivasyonlarını pozitif yönde olacak şekilde değiştirmeye çalışmaları gerekmektedir. Aksi halde öğrenme ve sınavda başarılı olma noktasında yeterli enerjiyi, isteği ve azmi hissetmeleri mümkün olmayacaktır.

İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları

Öğrenme motivasyonunu etkileyen içsel ve dışsal faktörler bulunmaktadır. İçsel faktörler öğrenmeye yönelik tutumlarımız, ilgilerimiz, dikkat düzeyimiz ve kişilik özelliklerimiz gibi duygusal, sosyal ve fiziksel durumunuz ile ilgilidir.

Öğrenciler için içsel motivasyon öğrenmeye yönelik faaliyette bulunurken faaliyetin kendisini ilgi çekici bulması ya da faaliyetin kendisinden haz duymasıdır. Dışsal motivasyon ise öğrenme faaliyetini gerçekleştirmek ve bu faaliyetten doyum almak için arada motivasyonu sağlayan dışsal bir aracın olmasıdır. İçsel motivasyonda tatmin işin kendisinden kaynaklanmakta iken dışsal motivasyonda tatmin, maddi ve sözlü ödüller gibi dışsal bir aracıyla olmaktadır. Öğrencilerin kalıcı ve başarılı sonuçlar alabilmesi için içsel motivasyon kaynakları geliştirmeleri gerekmektedir. Sınava hazırlanırken motivasyon artırmak için de içsel kaynaklar geliştirmek gerekir. İçsel olarak motive olan birey, ödüllere veya baskıya ihtiyaç duymadan, özgürce ve kendi iradesiyle faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Sınava Hazırlanırken Kullanılabilecek Motivasyon Artırma Teknikleri Nelerdir?

Sınavlara Pareto Prensibi ile Çalışmak Motivasyon Sağlıyor

Pareto prensibi diğer bilinen adıyla 80’e 20 kuralı yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz faydaların yüzde sekseninin, gösterdiğiniz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklandığını belirtir. Bu prensip, kişisel, profesyonel ve sosyal başarılar dahil hayatın tüm alanlarında kullanılabilir. Sınava hazırlanırken pareto kuralıyla çalışmanız çalışmanızdan verim elde etmenizi ve ders dışı konulara da zaman ayırmanızı sağlar. Aşağıda Pareto kuralını motivasyon kazanabileceğiniz birkaç öneri ile örneklendirdik;

  • Ders çalışırken ve sınava hazırlanırken sizin için faydası olmadığını düşündüğünüz görevleri başkalarına devredebilirsiniz.
  • Gün içerisinde kendinizi ödüllendirmek ya da dinlenmek için ders çalışmak dışında sevdiğiniz şeylere zaman ayırabilirsiniz. Ancak ayırdığınız zaman ders çalıştığınız sürenin %20’sinden fazla olmamalıdır. Örneğin 100 dakikalık bir çalışma planladıysanız, 80 dakikasını çalışarak, 20 dakikasını mola vererek geçirebilirsiniz. Bu süreyi de 20 dakikada bir 5 er dakikalık molalar verecek şekilde bölebilirsiniz. Bu çalışma modeline ise pomodoro tekniği denilmektedir.
  • Zorlandığınız ya da yeni öğrendiğiniz konulara zamanınızın %80’inin ayırırken kolayca yapabildiğiniz dersler için %20’lik bir zaman ayırabilirsiniz.
  • Sınavda alanınızla ilgili olan, size daha fazla puan getirecek derslere az puan getireceklere oranla daha çok çalışabilirsiniz.
  • Boş zaman etkinliklerinizi öğrenmenize destek olacak konuları ekleyerek değerlendirebilir, öğrenmeye katkısı bulunmayacak faaliyetlere ayırdığınız süreyi kısabilirsiniz.
  • Sınav başarınıza destek olacak, motivasyonu yüksek, bilgi paylaşımı yapabileceğiniz arkadaşlarınızla ders başarınıza etkisi olmayacak arkadaşlarınızdan daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

Enerjinizin En Yüksek Olduğu Saatlerde Çalışın

Enerjiniz düştüğünde, fiziksel ve zihinsel olarak yorulduğunuzda yapacağınız çalışmalardan verim alma olasılığınız da düşük olacaktır. Bunun yerine enerjinizin yüksek olduğu zamanlara ders çalışma planları yapmanız sağlıklı sonuçlar almanızı ve motivasyon kazanmanızı sağlayacaktır. Yorgun olduğunun zamanlarda ise ders dışı faaliyetlerle ilgilenebilir, kişisel zaman geçirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Sabah Uyanır Uyanmaz ve Gece Uyumadan Önce Tekrar Yapın

Sabah dinlenmiş, berrak bir zihinle uyandığınızda ilk olarak öğrenmeniz gereken yeni bilgilere göz atmanız daha kolay öğrenmenizi sağlayacaktır. Yine günün sonunda yatmadan önce öğrendiklerinizi 30-40 dakika tekrar etmeniz öğrenmenizi kolaylaştıracaktır. Telefon, televizyon gibi uyarı bombardımanına maruz kalmadan uyumanız son bilgileri gece boyunca zihninizin işlemesini ve uzun süreli belleğe atmasını sağlayacaktır. Bu da öğrenmenizi, öğrendiklerinizi hatırlamanızı ve motivasyon kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Çalışmaya En Zoru ile Başlayın Motivasyon Kazanın

Eat The Frog tekniği olarak da karşılaşabileceğiniz bu teknik zorlanılan ve yapılmaktan kaçınılan işlerin günün ilk işi olarak yapılmasını önermektedir. Bu sayede güne başlar başlamaz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapılacaklar listenizden çıkarmış olacaksınız. Günün geri kalanı ise diğer işlerinizi yapabilmek için rahatlamış olacak ve kafanızdaki “istenmeyen iş” etiketinden de kurtulmuş olacaksınız. Sürekli öteleyip, yapmaktan kaçındığınız işin getirdiği olumsuz enerjinin diğer işlerinizi gölgelemesine izin vermemek için önerilen bir tekniktir.

Zor ve Sevilmeyen Derslere Keyif Aldığınız Yer ve Zamanlarda Çalışın

Ders çalışma alanımızın sabit olması sevdiğimiz dersler için olumlu etki yaparken sevmediğimiz derslerde olumsuz etkiye neden olabilir. Ders çalışmak neredeyse tüm öğrenciler için olağanüstü keyifli bir etkinlik değildir. Hele ki ders sevilmiyor ve birde zorsa öğrencinin çalışmak için motivasyon sağlaması daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden sevilmeyen ya da zorlanılan derslere çalışılacağı zaman derse ve konuya sempati geliştirene kadar çalışma ortamı değiştirilebilir. Örneğin; zaman geçirmekten keyif aldığınız bir kafede sevdiğiniz bir kahve eşliğinde ya da açık alanda bir parkta, bahçede çalışabilirsiniz. Çalışırken günün keyif aldığınız zaman dilimlerinde de çalışma yapabilirsiniz.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Motivasyon Sağlayın

Hedef belirlemek sınavda başarılı olabilmek için yapmanız gereken her şeyin başında geliyor. Motive olmak, dikkatinizi toplamak, zamanı verimli kullanmak, verimli çalışmak, kaygıyı yönetebilmek için önce hedef belirlemeniz gerekiyor. Çünkü bir hedefi olmayan, bir amaç uğrunda hareket etmeyen hiç kimse motivasyon sağlayamaz, başarılı olmaya ihtiyaç duymaz.

İlgi alanınız, karakteristik özellikleriniz, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda sizin için en uygun hedefleri belirlemeniz motive olmanız için önemlidir. Uzun vadeli hedefler kimi zaman kişinin sıkılmasına ya da yaşadığı zorluklar karşısında kırıklığa uğramasına neden olabilmektedir. Uzun vadeli hedefinize varabilmek için belirleyeceğiniz kısa hedeflerde motivasyon artırma unsuru olarak size destek olacaktır.

Hedeflerinizi Görselleştirin ve Kendinize Sık Sık Hatırlatın

Hedef belirlemek motivasyon için oldukça etkili olsa da hedeflerimizi görülebilir hale getirmek motivasyon artırma noktasında çok daha etkili olacaktır. Kazanmak istediğiniz okulun bir resmini odanıza asabilir, telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan görseli yapabilirsiniz. Okulları gidip ziyaret edebilir, o atmosferi soluyabilirsiniz. Sizi motive edecek görseller tasarlayabilir ya da bizzat hedefinizle tanışarak onu elde etmeye yönelik arzunuzu artırabilirsiniz.

Her sabah kalktığınızda ve gece yatmadan önce hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal edebilir, enerjiniz düştüğünde ya da olumsuzluğa kapıldığınızda hedeflerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.

Motivasyon için Öğrenme Stilinize Göre Sınava Hazırlanın

Evet her öğrenci öğrenebilir, ama her öğrenci farklı öğrenme stillerinden faydalanarak öğrenir. Etkili ve verimli şekilde çalışabilmek, sınava hazırlanırken sizin için en kolay öğrenme sitilini bulabilmek için nasıl daha iyi öğrendiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Görsel uyaranlarla mı, işitsel mi yoksa duyusal olarak mı daha iyi öğreniyorsunuz. Öğrenme stilinizi fark etmek, sınava çalışırken verimli çalışma teknikleri geliştirmenizi sağlar. Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri Yazımızı okuyarak öğrenme stilleriyle ilgili detaylı bilgi edinebilir ve motivasyon için kullanabilirsiniz.

Dikkat Dağıtıcıları Ödül Olarak Kullanarak Motivasyon Sağlayın

Telefon, internet, sosyal medya, televizyon gibi ders çalışmaktan daha çok keyif aldığımız dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koymak kolay olmayabilir. Ancak bu çeldiricilerin sınava hazırlanırken başarınıza destek olacak araçlar olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Pek çoğumuz teknolojik cihazlar karşısında harcadığımız vaktin ne kadar çok olduğunu fark etmiyor, farkına vardığımızda ise vicdan azabı çekiyoruz. Günümüzde teknolojiden, internetten ve sosyal ağlardan uzak kalmamız artık çok mümkün değil. Kimi zaman öğrenmek, kimi zaman eğlenmek ya da zaman öldürmek için değerlendiriyoruz.

Ancak sınav döneminde performansımızı gölgelemelerine ve zamanımızı boşa harcamalarına müsaade etmememiz gerekiyor. Bu nedenle çalışma alanlarınızda ve ders çalışma sürelerinizde bu tarz çeldiricileri bulundurmamanızı öneriyoruz. Dikkatinizi dağıtan telefon, tablet, televizyon gibi uyaranları ders dışı zamanlarda çabanızı ödüllendirmek için motivasyon artırma kaynağı olarak değerlendirebilirsiniz. Denediğinizde üzerinizdeki pozitif etkisini ve olumlu ders sonuçlarını göreceksiniz.

Sınava hazırlanırken motivasyon artırma tekniklerini uygulamakta zorlanıyor, hedef belirleyemiyor ya da kariyerinizi planlamakta zorluk yapıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi sizin için en uygun şekilde planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Küresel dünyada teknolojinin hızla ilerlemesi ve bilimin günlük yaşama adapte edilebilir hale gelmesi, insan yaşamını etkileyen önemli sonuçlara neden oldu. İşgücü de işsizlikte küresel hale geldi. Bu gelişme ülkelerin ve bireylerin varlığını sürdürebilmesi için ekonomik, politik ve organizasyonel hedeflere ulaşma ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu ihtiyaca en verimli şekilde cevap verebilmek için ise Kariyer danışmanlığı ve Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin önemi ön plana çıktı.

Ülkemizde eğitim sistemi içindeki mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetleri, daha çok liseden yüksek öğretime geçişe odaklanmaktadır. Her yıl üniversite sınavına girecek öğrenci sayısı artmakta, öğrenciler açıkta kalmamak için ilgi ve beklentileriyle uyumlu olmayan mesleklere yönelmektedirler. Bu yönelim beraberinde üniversite başarısızlığını, mutsuzluğu, iş bulamamayı ve ekonomik sıkıntıları getirmektedir. 21. yüzyıl yaşam koşulları doğru meslek ve kariyer seçiminin öneminin altını çizerken endüstri 4.0 gibi geleceğin yaşam standartlarını belirleyecek gelişmeler de kariyer danışmanlığının önemini artırıyor.

Bu yazıda Kariyer danışmanlığı hizmeti ile okul rehberlik servislerinde sunulan psikolojik danışmanlık hizmetinin farkını anlatacağız. Kariyer danışmanlığı nedir, Psikolojik danışmanlık nedir, hangi konularda ortak çalışırlar ve kariyer seçiminde hangisi daha önemli role sahip sizlerle paylaşacağız.

21. Yüzyılda Kariyer Seçimi Neden Bu kadar Önemli Hale Geldi?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Günümüzde bu gelişmelerin dünyada geldiği son nokta; sanayileşmenin dördüncü evresini ifade eden Endüstri 4.0’dır. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına, eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren alanlarda küçük grupların çalışmasının yeterli hale gelmesine neden oluyor. Ve hatta pek çok iş kolu bilim ve teknolojideki bu hızlı ilerleyiş sonucunda tamamen yok oluyor. Artık pek çok işimizi bilgisayar üzerinden halledebiliyoruz. ATM’ler, otomatlar, gişe görevlilerinin yerini alan elektronik kartlar… Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamayı ve bu sistemlerin içerisinde mesleki kollar bulabilmeyi, sisteme dahil olmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmenin en iyi yolu ise kariyer danışmanlığı almak.

21.yy.da gerekli olan temel yaşam ve kariyer becerileri; işbirliği ve takım çalışmasına yatkınlık, liderlik ve sorumluluk alabilme, girişimcilik ve kendini yönetme becerilerine sahip olmak. Aynı zamanda sosyal ve kültürlerarası iletişim kurabilme, kendine güven, esneklik ve uyum becerilerine sahip olma da gereken beceriler arasında kabul ediliyor. Bu alanda kendini sürekli yenileyen ve güncel gelişmeleri takip eden profesyonellerden destek almak değişen dünya koşullarına adapte olabilmeyi ve beklentileri karşılayabilmeyi daha kolay hale getiriyor.

Okullardaki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Nasıl İşliyor?

Bireyin yaşam içindeki konumunu, kendini ve yaşamını anlamlandırması, büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir. Bu nedenle eğitim kademesinde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinin yer alması oldukça önemlidir. Ülkemizde zorunlu temel eğitim 4+4+4 (ilk-orta-lise) olmak üzere 12 yıldır. 12 yıllık eğitim süresinin özellikle son 4’ün de kariyer seçimi önemli hale gelmektedir. Öğrenciler lise eğitimlerinde mesleki ilgilerine yönelik alanlara dağılmakta ve bu alanlardan sorumlu olarak üniversite sınavına hazırlanmaktadırlar. Kariyer hizmetini verimli bir şekilde alamayan lise öğrencileri, üniversiteye devam edecekleri programları seçerken zorluk yaşamaktadırlar.

Bilinçsiz meslek kararı veren öğrenciler, üniversite eğitimlerinde başarısız ve mutsuz olmakta, değişiklik ihtimalleri yeniden zaman ve emek gerektirdiği için kolay olmamaktadır. Bu durum bireylerin mutlu olmadıkları ve başarı gösteremedikleri mesleklerde hayat boyu performans sergilemek zorunda bırakabilmektedir. Bu nedenle hem okul başarısını artırmak hem de doğru alan ve meslek seçimine yönlendirebilmek için okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans programlarından mezun olan okul psikolojik danışmanları/rehber öğretmenler bulunmaktadır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Birimi Ergenlik Dönemi Sorunlarına da Eğiliyor

Ergenlik çağındaki lise öğrencileri içinde bulundukları gelişim döneminin getirdiği zorluklar ve kariyer seçimi baskısı ile psikolojik desteğe ve rehberliğe daha çok ihtiyaç duyuyor. Ergenlere bu süreçte en iyi desteği verebilecek olan kişiler okuldaki psikolojik danışmanlar. Psikolojik danışmanlar öğrencilere alan ve meslek seçiminde rehberlik etmekle kalmamakta öğrencilerin özgüvenli, girişken ve aktif olmasına da yardımcı oluyor. Psikolojik danışmanlar meslek seçiminin yanında sınav kaygısı ile baş etme, zaman yönetimi, verimli ders çalışma, dikkat çalışmaları gibi okul başarısına yönelik çalışmaları da yürütüyorlar. Akran zorbalığı, ergenlik sorunları, özgüven eksikliği, olumsuz beden algısı, okul fobisi gibi ergenlerin zorlandığı konularda da çalışıyorlar. Aile ile öğrenci arasındaki meslek seçimine yönelik anlaşmazlıklarda köprü kuruyor ve uzlaşı ortamının sağlanmasına gayret ediyorlar.

Ancak okullardaki öğrenci sayısına oranlandığında kadroda yer alan psikolojik danışmanların sayısı yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik beraberinde ihtiyaç duyan öğrencilere yeterinde destek verilememesine neden olmaktadır. Psikolojik danışmanlar meslek seçimine yoğunlaşırken diğer gelişim sorunlarına ağırlık verememekte ya da ikisini bir arada götürmeye çalışarak her iki alanda da yeterli verimi sağlayamamaktadırlar. İlgi ve yetenek envanterlerinin uygulanması, değerlendirilmesi, öğrenci ve ailelerle sonuçlar üzerinden görüşmelerin yapılması zaman almaktadır. Ancak bu zamanı planlayabilecek uygun program yaratılamamaktadır. Öğrencilere yapılacak mesleki kariyer danışmanlığı sadece envanterlerin uygulanması değil aynı zamanda alternatiflerin sunulması, avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesini de gerektirmektedir. Tüm bu koşullar sağlandığında sağlıklı bir yönlendirme yapabilmek mümkün olmaktadır. Bu hizmetin yeterli şekilde aile ve öğrencilere sunulabilmesi için okullardaki psikolojik danışman sayılarının artırılması gerekmektedir.

Peki Kariyer Danışmanlığı Psikolojik Danışmanlıktan Nerede Ayrılıyor?

Kariyer danışmanı, bireyin tecrübelerini de baz alarak, ilgi, yetenek ve niteliklerinin gelecekteki kariyerini verimli şekilde nasıl şekillendirebileceğini belirlemesinde bireye destek oluyor. Ayrıca kariyer danışmanı, bireyin kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirmesini sağlıyor ve iş kaybı gibi travmaları yönetmesinde bireye başa çıkma stratejileri kazandırıyor. Kariyer danışmanlığında temel amaç, kısa dönemli olmaktan çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmek oluyor.

Kariyer danışmanlığı yapacak bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek, sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi gerekiyor.

Kariyer danışmanı, bireyin ilgi, yetenek, bilgi, beceri ve sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu bir kariyer seçmesine destek olurken aynı zamanda geleceğin yükselen meslekleri hakkında da kişilere bilgi veriyor. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği günümüz koşullarında ayakta kalabilmek ve uzun vadeli işler yapabilmek için çağın gerisinde değil çağın beklentilerini karşılayabilir donanımda olmak gerekiyor. Kariyer seçimi sürecinde destek almayan kişiler değişen ve gelişen dünya fırsatlarından yeterli bilgi sahibi olamayabiliyor. Bu da kişinin seçim yelpazesini daraltıyor; kendisi ve iş dünyası hakkında yeterli olmayan bilgilere sahip olmasına neden olabiliyor.

Kariyer Danışmanı Bireyin Farkında Olmadığı Yönlerini Keşfetmesini Sağlıyor

Kariyer danışmanı, bireylerin farkında olmadığı ya da kullanma fırsatı bulamadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapıyor. Kişilerin güçlü yönlerini sergileyebilecekleri fırsat alanlarını onlara gösteriyor. Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerde özgüven artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceler azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir ve çok boyutlu değerlendirme becerisini geliştirir. Edindiği stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri ile kişi çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Bu doğrultuda kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabileceğine inanır ve zorluklarla da çok daha etkili başa çıkabilir.

Kariyer Danışmanı Karşılaşılan Duraksamalarda Yeni Fırsatlar Yaratma Becerisi Kazandırır

Kariyer danışmanlığına gereksinim duyulan bir başka konu ise kariyer gelişiminde yaşanan duraksamalardır. Örneğin; belli bir konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır. Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesine destek olmaktadır.

Kariyer danışmanları aynı zamanda iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır. Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma gibi kişinin meslek hayatında ihtiyaç duyacağı daha pek çok konuda da kariyer danışmanı kişilere destek vermektedir. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. İyi bir kariyer danışmanı mesleğinizin hangi şehirlerde ya da ülkelerde daha iyi kazanımlar sağlayacağına yönelikte bilgi verebilecek yeterlilikte olacaktır.

Kariyer Danışmanlığı Hizmeti ve Okul Rehberlik Bölümü Değerlendirildiğinde

Türkiye’de eğitim kurumlarında görevli olan psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden beklenen en önemli görev öğrencilerin gelecek meslek ve kariyerlerine yönelik seçimler, kararlar ve hazırlıklarında yardımcı olmalarıdır. Ancak okullarda rehberlik kadrolarına yeterli istihdamın yapılmaması bu kademelerde çalışan uzmanların iş başarısını olumsuz etkilemektedir. Üstelik 21. Yüzyıl yaşam koşullarında danışmanlık hizmeti sadece okul ortamında değil her yaş grubundan yetişkinler için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle kariyer seçimi noktasında eğitim hayatında verilen rehberlik desteği oldukça önemli role sahip olsa da yeterli değildir. Bireylerin eğitim hayatlarında yapacakları okul, bölüm, alan gibi seçimlerden başlayarak, meslek seçimi ve iş hayatındaki kariyer fırsatlarının değerlendirilmesine kadar pek çok noktada danışmanlık verebilecek kapsamda bir hizmetin edinilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Meslek Seçiminin Önemine Yeterince Önem Verilmiyor

Kariyer danışmanlığı ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler günümüzde hala çok fazladır. Bu durum danışmanlık hizmetlerinden gereken desteğin zamanında alınmamasına neden olmaktadır. Zamanında ve gerektiği şekilde alınmayan destek bireylerin başarısız ve mutsuz olma ihtimallerinin yüksek olduğu mesleklere yönelmesine neden olmaktadır. Meslek hayatındaki mutsuzluk bireyin günlük yaşamına, sosyal ilişkilerine, evliliğine, aile huzuruna etki etmekte ve kişinin yaşamı çok boyutlu etkilenmektedir. Bu durumla başa çıkabilmek için kariyer danışmanlığı almaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bazen bu ihtiyaç seçilen mesleği tamamen değiştirmeği gerektirebilir. Kimi zamansa seçilmiş meslek üzerinden gidilebilecek alternatif çalışma alanlarını değerlendirmek gerekebilir.

Hayatınızın Her Döneminde Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Kariyer danışmanlığı hizmetinin psikolojik danışmanlıktan en büyük farkı bu hizmetin sadece okulda değil, kişinin tüm mesleki yaşamı boyunca devam ettirilebilir bir hizmet olmasıdır. Kariyer danışmanı bu nedenle sadece eğitim ortamında değil, eğitim sonrasında da hizmet verebilecek bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

 

Read More

Öğrenciler için sınavlar eğitim hayatları boyunca sık sık tecrübe ettikleri bilgi ölçümleme metotlarıdır. Sınıf geçmek için girilen okul sınavlarından başlayarak, kariyerlerini belirledikleri liseye giriş ve üniversite sınavına kadar pek çok sınav deneyimi edinirler. Ancak ne kadar sınav tecrübeleri fazla olsa da sınavlara yükledikleri anlamın derecesi kaygı düzeylerini belirlemektedir. Sınavlara büyük emek ve özveri ile hazırlanan çoğu öğrenci ise sınav günü geldiğinde “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı duyar ve öğrendiği bilgileri hatırlamakta zorluk yaşar.

Bu kaygı beraberinde çarpıntı, bulantı, baş dönmesi, terleme, ellerde uyuşma, ağızda kuruluk gibi fiziksel belirtilere neden olur. Dikkati odaklayamama, olumsuz düşüncelerin peşi sıra gelmesi ve başarısız olacağına yönelik inanç ise bilişsel belirtilerdir. Bu yoğun fiziksel ve bilişsel sıkıntı içerisinde sınava girmek verilen onca emeğe karşılık sınav başarısızlığına neden olabilmektedir.

Peki sınavlarda “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşamamak için öğrenciler neler yapabilir?

Sınavlarda “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı ile Nasıl Baş Edilir? Sınav Öncesi Yeterli Ön Hazırlık Yapılmalıdır

Sınav anında duyulan “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı en iyi yeterli ön hazırlık yapılarak önlenebilmektedir. Kişinin sınavlara yeterli hazırlanabilmek için yapacağı ilk hazırlık kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirlemek olmalıdır. Hedefi olmayan birinin verimli çalışmak için gerekli motivasyonu olmayacaktır. Hedef belirlendikten sonra verimli ders çalışma tekniklerinin öğrenilmesi, etkili zaman yönetimi becerilerinin geliştirilmesi, öğrenme stiline göre derslere hazırlanılması gerekmektedir.  Ayrıca dikkat dağıtıcılara “hayır” demenin öğrenilmesi de kişinin sınav anında kaygı yaşamaması için yapması gereken ön hazırlıklardır.

Sınavı Prova Edin “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı Yaşamayın

Deneme sınavı yaparken mutlaka gerçek sınav koşullarına yakın koşullar hazırlayarak sınava başlayın. Kendinize mutlaka zaman tutun ve bu zamana sadık kalın. Sınav sırasında tuvalet vb. ihtiyaçlar için mola vermeyin. Zorlandığınız bir soru olduğunda ipucu için kitaplara yönelmeyin. Her şeyiyle gerçek bir sınav performansı uygulayın. Bu çalışma size gerçek sınav koşulları için adaptasyon kolaylığı sağlayacak ve denemeler sırasında nerede eksikleriniz var, en çok neye uymakta zorluk yaşıyorsunuz göstermiş olacak. Gerçeği prova etmek “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşamanızı günden güne azaltacak ve sınav sırasında da dikkatinizi uzun sürelerle odaklayabilmenizi sağlayacak.

Sınav Günü İçin Ön Hazırlık Yapılmalıdır

Sınav öncesi yapılan ön hazırlık sınav kaygısının sağlıklı düzeyde hissedilmesini sağlasa da sınav anında duyulan yoğun kaygıyı gidermek için de hazırlık yapılmalıdır. Sınav günü kaygınızı kontrol etmek için neler yapabilirsiniz?

Hatırlatıcı El Kartları Hazırlayın

Eğer gireceğiniz sınav Lise, üniversite sınavı gibi kapsamı çok geniş bir sınav değilse sınav günü sorumlu olduğunuz konuları hatırlatması için renkli el kartları hazırlayabilirsiniz. Bu kartlara konuları hatırlamanızı sağlayacak ip uçları ekleyebilir, akılda kalması zor olan isim, tarih gibi bilgileri koyabilirsiniz. Formüller ya da kendi oluşturduğunuz kısaltmalarda öğrendiklerinizi sınav anına kadar tekrar etmenizi kolaylaştıracak bilgi kartları çıkarabilirsiniz. Bu kartları hazırlama süreciniz de sizin için sınava hazırlık olacak ve hazırlık sırasında da öğrendiklerinizi pekiştireceksiniz. Özellikle görsel hafızası kuvvetli olan bireylerde yapacakları bu ön hazırlık sınav anında “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı yaşama olasılığını azaltacak.

Sınava Deneme Kitapçığı Götürün

Eğer gireceğiniz sınav liseye veya üniversiteye giriş sınavı gibi kapsamı geniş bir sınavsa sınav günü yaşadığınız “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmak için yanınızda daha önce çözdüğünüz bir deneme kitapçığını götürebilirsiniz. Sınav süresi yaklaştığında kaygınız belirgin şekilde kendini gösterecektir. “Bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı hissettiğiniz anda kitapçığı açıp birkaç soru çözmeniz aslında tüm bilgilerinizin belleğinizde kayıtlı olduğunu, hatırlamak için soruları görmenizin yeterli olacağını size gösterecektir.

Sınav Öncesi Yapacağınız Gevşeme Çalışmaları Sınav Anında Duyacağınız Kaygıyı Azaltacak

Stres ve kaygı ile başa çıkmanın en zahmetsiz ve rahatlatıcı çalışmaları gevşeme çalışmalarıdır. Ancak pek çok öğrenci bu egzersizleri işe yaramayacağı önyargısı ile denemeyi reddeder. Oysa yapılan bilimsel araştırmalar ve klinik çalışmalar meditasyon, nefes çalışması, olumlama gibi gevşeme çalışmalarının pozitif etkisini desteklemektedir. “Bildiğim her Şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmak için aşağıda önereceğimiz Nefes ve Topraklama egzersizini mutlaka denemenizi öneririz.

Nefes Egzersizi için;

Kaygılandığınız, negatif duygu ve düşüncelere kapıldığınız anda her ne iş yapıyorsanız bir kenara bırakmanız ve nefes egzersizi için kendinize zaman tanımanız başa çıkma becerisi geliştirmenizde size yardımcı olacak.

Odaklanın, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yeri hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.  Nefes egzersizi gerginliğinizi azaltacak, kaygınızı kontrol altına almanızı sağlayacaktır.

Bu nefes ve güvenli yer alıştırmasını bugünden itibaren uykudan önce, sabah kalkınca ve ders çalışırken dikkatiniz dağıldığında uygulamaya başlayın. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratiğiniz olduğu için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

Topraklanma Egzersizi

Bu uygulama size kontrolün sizde olduğunu, şimdi ve burada olduğunuzu hatırlatacaktır. Sınav anında yaşadığınız “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı ile başa çıkmanız için bu egzersiz oldukça etkilidir. Stres ve kaygı duyduğunuz, kontrolü kaybettiğinizi hissettiğiniz her olay ve düşünce karşısında bu egzersizi yapabilirsiniz.

Bu egzersizi yaparken aynı zamanda nefes egzersizi de yapıyor olmanız önemli.

  • Gözünüzle bir nesneye odaklanın ve onun detaylarını keşfedin,
  • Odadaki bir sesi duymaya ve onu tanımaya çalışın,
  • Bedeninizi duyumsayın ve bedeninize odaklanın, teninize değen kıyafetleri, takılarınızın vücudunuzdaki ağırlığını, saçlarınızın değdiği yerleri hissetmeye çalışın.
  • Etrafınızda var olan bir kokuyu duymaya ve bunun neye ait olduğunu bulmaya çalışın.
  • Mümkünse ağızınızda kalan son tadı bulmaya çalışın ya da sevdiğiniz bir yiyeceğin damağınızda bıraktığı keyifli lezzeti anımsamaya çalışın.

Olumsuz Düşüncelerinizi Olumlu ile Değiştirin

Zihninize gelen olumsuz düşüncelerle başa çıkabilmek için öncelikle onları tespit etmeniz gerekir. Bu noktada yanınızda bir not defteri bulundurmanız faydalı olacaktır. Olumsuz düşüncelerinizi belirleyene kadar bu not defterini taşımaya devam edebilirsiniz. Her olumsuz cümleyi deftere yazmalısınız. Örneğin; sınav anını düşündüğünüzde “bildiğim her şeyi unutacağım” kaygısı duyuyor olun. Ve olumsuz düşünceniz de bildiğiniz her şeyi unutacak olmanız olsun. Bu düşüncenizi fark ettiğiniz anda hemen not etmelisiniz. Şimdi bu olumsuz cümlenin yanına daha büyük harflerle olumlu cümlenizi yazın. Örneğin; “Düzenli olarak ders çalışıyor ve öğrenmek için tüm kaynaklarımı kullanıyorum. Bu düşüncem gerçek değil. Sınava hazırlık yaparken bilgilerimi ölçen pek çok soru çözdüm ve öğrendiklerimi unutmadan sınavı başarıyla tamamlayabildim.” şeklinde yapıcı bir dille olumlu cümle karşılıkları yazın. Tüm olumsuz cümlelere karşı olumlu cümleler yazıldıktan sonra bu çalışmayı her olumsuz düşünce yakaladığınızda gerçekleştirin. Zihninize gelen her olumsuz cümlede defterinizi açıp olumlu cümleyi sesli olarak okuyun. Bu çalışmanın sonucunda zamanla olumlu düşüncenin pekişmesi ve olumsuz düşüncenin sönmesi sağlanacak.

Biteceğini Kendinize Hatırlatın!

Bu dönem ömrünüz boyunca sürmeyecek. Önünüzde sınava gireceğiniz tarihe kadar verimli değerlendirmeniz gereken bir yolculuk süresi var. O gün gelip sınavdan çıktığınızda tüm bu yolculuk tamamlanmış olacak. Şu an ki yorgunluğunuzu sınavdan çıktıktan sonra üzerinizden atıp, şimdi keyfine varamadığınız her ne varsa keyifle yapabileceksiniz. Aynı şekilde sınav anında duyduğunuz sıkıntı, kaygı ve streste ebedi değil. Sınav süresini verimli geçirmeye odaklanmalı, kaygı duymanızı gerektirecek bir durum varsa bunu değerlendirmeyi sınav sonrasına ötelemelisiniz.

“Bildiğim her şeyi unutacağım” Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Bunları da Yapabilirsiniz

  • Hızlı ve verimli okuma becerisi geliştirin: sınavlarda zorlandığınız sorulara daha fazla zaman ayırabilmenizi sağlar.
  • Sınavdan hemen önce ders çalışmayın, yeni konular öğrenmek için kendinizi zorlamayın.
  • Sınav günü de dahil olmak üzere uyku ve beslenme rutinlerinizi bozmayın. Aynı saatte yatağa girin, aynı miktarda uyku uyumaya çalışın. Uykunuz yoksa dahi, ışığı kapatıp, yatağınıza uzanın ve bedeninizi dinlendirin. Sınav sabahına her gün olduğu gibi kahvaltı ile başlayın ve menünüzü değiştirmeyin.
  • Fiziksel egzersizlerinizi ve gevşeme egzersizlerinizi son güne kadar devam ettirin.
  • Sınava gireceğiniz okulu ve sınav salonunu önceden ziyaret edin. Olası ulaşım süresini hesap edin ve sınav günü fazladan zaman kalacak şekilde sınav alanına gidin.
  • Sınav anında ihtiyacınız olacak sınav giriş belgesi, kimlik gibi olmazsa olmaz eşyalarınızı erkenden hazır edin. Sınav günü unutma riskini ortadan kaldırın.
  • Size iyi gelen pozitif cümlelerin olduğu bir kağıdı yanınızda bulundurun ve enerjinizi yükseltmek için sınav günü bu notları okuyun.

Aileler Kaygının Önemli Bir Parçası Baş Etme Becerilerinde Ailelerde Destek Olmalı

Öğrencilerin sınav kaygısı yaşamasının en önemli nedenlerinden birisi ailelerin çocuklara yüklediği başarılı olma sorumluluğu. Aileler çocuklarının gerçek potansiyellerini göz önünde bulundurmadan gerçekdışı beklentilere kapılabiliyor. Sınav başarısına yönelik beklentilerini doğrudan ya da dolaylı olarak çocuklara yansıtabiliyorlar. Ayrıca ailelerin çocuklarını akranlarıyla kıyaslaması, diğerlerinin başarılarını övüp, başarısızlıklarını eleştirmeleri de çocuklara başarılı olmak zorunda oldukları baskısını hissettiriyor.

Bu süreçte ailelerin çocuklarının gerçek potansiyelinin farkına varması ve gerçekleştirebilecekleri beklentiler taşımaları oldukça önemli. Çocuklarına olan sevgilerinin koşulsuz olduğunu, sınavda başarılı ya da başarısız olmanın ona olan sevgilerini etkilemeyeceği çocuklara hissettirilmeli. Aileler sınava yönelik kendi kaygılarını kontrol etmekte zorlanıyor ve çocuklarına istemeden yansıtıyorsa mutlaka bu konuda destek almalıdır. Ayrıca Sınav Kaygısı ile Baş Etmek İçin Anne ve Babalara Öneriler yazımızı da okuyabilirsiniz.

 “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı ile Baş Etmekte Zorlanıyorsanız Destek Almayı İhmal Etmeyin

Kaygı sınava yüklenen anlam ve değerin büyüklüğüne göre kimi zaman başa çıkılması zor bir hale gelebilir. Yoğun kaygı nedeniyle önerilerimizi uygulamaya koymakta zorlanıyor ve denediklerinizden de verim alamıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz.

Read More

Etkili zaman yönetimi teknikleri önemlidir. Hepimiz zamansızlıktan ve işlerimizi yetiştirememekten şikayet eder, zaman baskısı nedeniyle strese gireriz. Zamanını verimli kullandığını düşündüğümüz, bir güne birden fazla iş sığdırabilen insanların dahi zamanın yetersizliğinden dem vurduğuna şahit oluruz. Bütün bir gün işlerimizin aciliyet ve öneminden bahseder ve gün sonunda büyük çoğunluğunu bitirememiş olmanın sıkıntısını hissederiz. Oysa 1 gün 24 saatten ibarettir ve bir gün için planlanabilecek ve yetiştirilebilecek işlerin potansiyeli bellidir. Bir güne ait zaman bu kadar netken, işlerimiz neden yetişmiyor ve belli bir zamana neden gereğinden fazla yapılacak işler koyuyoruz?

Eğer sizde zaman yönetimi konusunda iyi değilseniz size gerçekleştirebileceğiniz bir takım zaman yönetimi becerileri öğreteceğiz. Bunlara uyarak zamanınızı daha verimli bir şekilde kullanabilirsiniz.  Peki zaman yönetimi nedir? Zaman yönetimi neden önemlidir? Etkili zaman yönetimi teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında zaman yönetimini sizler için detaylarıyla ele alacağız.

Etkili Zaman Yönetimi Nedir?

Günün 24 saat olduğunu, bir haftada 7 gün ve her biri 24 saatten toplam 168 saatimiz olduğunu biliyoruz. Çalışıyor ya da öğrenciysek mesai ve ders saatlerimizi biliyoruz. Günde ortalama kaç saat uyuduğumuzu ve kaç saatimizin yolda geçtiğini biliyoruz. Yani zamanımızı harcayan, bizim yönetimimiz dışındaki tüm sorumluluk ve ihtiyaçlarımızın bilincindeyiz. Peki arta kalan zamanı neden değerlendiremiyoruz?

Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir. Pek çoğumuz zaman yönetiminde sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz. Ya da tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza ve yaptığımız işten verim alamamamıza neden oluyor.

Zamanı Verimli Kullanmayı Engelleyen Unsurlar Neler?

Mükemmeliyetçilik zamanı verimli kullanmayı engellemektedir. Mükemmeliyetçi mizaca sahip kişiler yaptıkları işin detaylarında kaybolabilmekte ve kısa sürede tamamlayabilecekleri bir işi uzun süreler harcayarak bitirebilmektedir. Mükemmeliyetçilik etkili zaman yönetimi becerisi geliştirmeyi engelleyen bir kişilik özelliğidir.

Erteleme özelliği de yine karakteristik bir özelliktir. Bir işi yapmak için yeterince motivasyonu olmayan ya da işin zor ve keyifsiz olduğunu düşünen kişiler işi bitirmek yerine farklı zaman dilimlerine ertelemektedir. Erteleme davranışı olan kişilerin işlerini çoğunlukla son gün ya da son saatlerde yaptığı ve bu yüzden de yoğun zaman baskısı yaşadığı görülmektedir.

Kişilerin zaman yönetimini engelleyen başka bir unsur ise kendilerine aşırı güven duymaları ve dolayısıyla “bu çok kolay hemen hallederim” yanılgısına kapılmalarına neden olmaktadır. Tam tersi özgüven eksikliği ise “ne kadar uğraşırsam uğraşayım halledemeyeceğim” düşüncesi ile işi yapmaya hiç başlamamalarına ya da yarıda bırakmalarına neden olabilmektedir.

Bir diğer zaman yönetimini engelleyen unsur da kişilerin “hayır” diyememeleridir. Başkalarının talep ettiği işlere, sosyal çevrenin davetlerine ve zamanı engelleyen tüm aktivitelere hayır diyemiyor olmak etkili zaman yönetimini engellemektedir.

Ders Veren Hayat Kavanozu Deneyi ve Etkili Zaman Yönetimi Kullanımının Faydaları

Fransız bir profesörün Amerikalı iş adamlarına yaptığı hayat kavanozu deneyi etkili zaman yönetimi kullanımının önemini anlatan oldukça güzel bir örnektir. Bu deneyde profesör boş bir kavanozun içine yerleştirmek için büyük taşlar, çakıllar ve kum kullanıyor. Önce büyük taşları koyuyor ve kavanozu ağzına kadar dolduruyor. Ardından kendisini izleyenlere “kavanoz doldu mu?” diye soruyor ve evet cevabını alıyor. Çakıl taşlarını kavanoza döküyor ve kavanozu sallıyor, taşlar büyük taşların aralarındaki boşluklara yerleşiyor. “Peki şimdi doldu mu?” diye soruyor. Yine evet cevabını alıyor. Profesör bu kez kum çıkarıyor ve kavanoza dökmeye başlıyor ve kavanozu yer açılması için sallıyor. Kum çakıl taşlarının ve büyük taşların arasındaki boşluklara sızıyor. Ve ardından da kavanoza su dökmeye başlıyor ve suyu da kavanoz tamamen dolana kadar koyuyor. Profesör kendisini dinleyenlere dönüyor ve bu çalışmadan çıkarmanız gereken hakikat; “Eğer büyük taşları önce koymazsanız, bir daha asla koyamayacağınızdır.” diyor.

Peki sizin hayatınızdaki büyük taşlar ne? Hayalleriniz, hedefleriniz, ilgi alanlarınız, sevdikleriniz kısaca sizin için olmazsa olmaz olan, hayattaki öncelikleriniz ne ise kavanoza önce onları koymalısınız. Eğer küçük şeylere öncelik verirsek (çakıl, kum) hayatımız önemsiz şeylerle dolar ve bizim için daha önemli olan şeylere yeterli zaman kalmaz. Etkili zaman yönetimi tekniklerini öğrendiğinizde zamanı verimli kullanacak ve kısa sürelerde beklentinizin üzerinde işler başarabileceksiniz. İşlerinizi zamanında ve hatta daha erken tamamlayabiliyor olmanız özgüveninizi artıracak ve yaşadığınız zaman baskısını da ortadan kaldıracak. Zaman baskısı yaşamıyor olmanız stresten uzak kalmanızı ve daha huzurlu, mutlu olmanızı sağlayacak. Zamanınızı verimli kullandığınızda sadece mesleğiniz, okulunuz ya da evinizdeki rutin işleriniz için değil aileniz, sosyal çevreniz, ilgi alanlarınız ve kişisel ihtiyaçlarınız için de vakit ayırabileceksiniz.

Etkili Zaman Yönetimi İçin Hedef Belirleyerek Başlayabilirsiniz

Her işimizde olduğu gibi zamanı verimli kullanmak için de bizi harekete geçiren, motive eden bir amacımız, hedefimiz olmalıdır. Eğer henüz zamanınızı verimli kullanma ihtiyacı duymanızı sağlayacak bir hedefiniz yoksa kendinize kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemelisiniz. Bu hedefler evinizdeki kişisel sorumluluklarınızla ilgili olabileceği gibi meslek hayatınız ya da eğitiminizle de ilgili olabilir.

Belirleyeceğiniz hedeflerin net olması ve belirsizlik taşımaması önemlidir. Zihninizde dağınık ve belirsiz halde duran bir hedef sizi motive etmekten çok dikkatinizi dağıtacak ve başlamadan pes etmenize neden olacaktır. Hedefinizi belirginleştirmek için uzun vadeli ve büyük hedefleri kısa vadeli ve daha küçük hedeflere bölebilirsiniz. Her alt hedefi de kendi içerisinde önem ve aciliyet sırasına göre gruplandırabilirsiniz. İşlerimizin önem ve aciliyet derecesini belirlemek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

  1. Şu an bu işle uğraşmamın benim için önemi ne?
  2. Bu işi farklı bir zamanda yapmak üzere ertelemek bana bir şey kaybettirir mi?
  3. Bütün işlerimi göz önünde bulundurduğumda şu an bu işle uğraşıyor olmam önemli ve acil olduğu için mi kolay ve keyif aldığım için mi?

Eisenhower Matrisi Etkili Zaman Yönetimi Tekniği

Etkili zaman yönetimi tekniklerine kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniği ile başlayabiliriz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğe göre yapılması gereken işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir. Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Acil Olmayan- Önemsiz İşler

Sorumluluk alanlarımız dışında kalan, zaman baskısı hissetmediğimiz ve çoğunlukla keyif almak için yaptığımız işler bu gruba girmektedir. Sosyal medyada ve internette zaman geçirme, oyun oynama, telefonla konuşma bu gruba dahil edilebilecek acil olmayan ve yaşamsal önemi olmayan işlerdir. Bu tarz işlerle meşgul olmak özellikle zamanımızı çok daha efektif kullanmamız gereken dönemlerde zaman yok edici etkiye sahiptir. Bizi akademik olarak ileriye taşımayan ya da maddi bir getirisi olmayan işlerdir.

Acil- Önemsiz İşler

Çoğunlukla hayır demeyi başaramadığımız, başkalarının istek ve ricalarının zamanımızı böldüğü işler bu gruba girebilir. Örneğin; öncelikli halletmeniz gereken önemli işleriniz varken arkadaşınızın araması ve 1 saat sonra kahve içmek için sizinle görüşmek istemesi. Hayır diyemediğiniz durumda 1 saat sonra olacak bir görüşme için hazırlanmanız gerekmektedir. Üstelik yolda kaybedeceğiniz ve görüşme süresinde geçecek zaman hesap edildiğinde eve döndüğünüzde sizi bekleyen önemli işleriniz için çok daha az zamanınız kalmış olacak. Hayır diyebilmek ve bu tarz durumlarda yaşamsal önemi olmayan işleri başka zamanlara erteleyebilmekte bir zaman yönetimi becerisidir.

Acil Olmayan-Önemli İşler

1 yıl sonra girilecek üniversite sınavı önemlidir. Ama şimdiden bu sınava hazırlık yapmak acil değildir. Ancak acil olmaması sürekli ertelenebilir öneme sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Bugünden başlayarak planlı şekilde ders çalışmak, eksikleri tamamlamak sınavda başarılı olmak için gereken ön hazırlıklardır.

Acil- Önemli İşler

Bu kategoride toplanan işler çoğunlukla zamanı iyi yönetemediğimiz için son dakikaya kalan ve önemli olan işlerimizdir. İş hayatında yöneticilerimizden gelen taleplerde bazen bu kategoriye girebilmektedir. Etkili zaman yönetimi ile bu işlerin son dakikaya kalması önlenebilmektedir. Ancak çalışma koşullarımız bu tarz sürprizlere açıksa stres yaşamamak için zaman planımızda bu tarz işler için boşluklar bırakmak faydalı olacaktır.

Pomodoro Tekniği ile Zaman Yönetimi Mümkün

Uzun sürelerle ve aralıksız çalışmanın etkili bir çalışma şekli olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. İyi bir etkili zaman yönetimi tekniği ile daha kısa sürelerde çok daha verimli çalışmalar yapmak ve daha az yorgunluk hissetmek mümkün. Pomodoro tekniği dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz sürenin ortalama 25 dakika olduğunu söylüyor. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Tekniklere Bağlı Kalmak İstemiyorsanız Etkili Zaman Yönetimi İçin Farklı Neler Yapabilirsiniz?

  • Gün içerisinde yaptığınız işleri not edebilir ve hangi işe ne kadar zaman ayırdığınızın hesabını tutabilirsiniz. Bu çalışma hangi işe gereğinden fazla zaman ayırdığınızı görmenizi sağlayacaktır. Fazla zaman harcamanıza neden olan işlere daha az zaman ayırmak için neler yapabileceğinizi araştırabilir, çevrenizden de bu konuda destek alabilirsiniz.
  • Sorumluluklarınız, ilgi alanlarınız, sosyal çevreniz ve kişisel zamanlarınız için kendinize zaman sınırlamaları koyabilirsiniz. Planladığınız zaman aralıklarına sadık kalarak zamanınızı yönetme becerinizi geliştirebilirsiniz.
  • Kısa ve uzun vadeli planlar çıkarabilir, günlük, haftalık, aylık planlar yapabilirsiniz.
  • Programlarınıza sadık kaldıkça motivasyonunuzu artırmak için kendinize ödüller verebilirsiniz.
  • Dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için çalışma ortamınızı düzenleyebilir, dikkatinizi dağıtan eşyaları ortamınızdan kaldırabilirsiniz.
  • Etkili zaman yönetimi için vaktinizi verimsiz geçirmenize neden olan sosyal medya, teknolojik cihaz ve internet kullanımlarınızı mümkün olduğunca sınırlandırabilirsiniz.
  • Keyif almadığınız ya da yapmakta zorlandığınız, gözünüzde büyüyen işleri ertelemek yerine günün erken saatlerinde yapmaya çalışabilirsiniz.

Etkili Zaman Yönetimi için Teknolojiden Faydalanın

Yukarıda önerdiğimiz her teknik için akıllı telefonlarınıza indirip ücretsiz olarak kullanabileceğiniz uygulamalar bulunmaktadır. Pomodoro tekniğine göre kurgulanmış mola saatlerinizi size hatırlatacak uygulamalar edinebilir ya da telefonunuzun alarmını kullanarak mola alarmlarınızı hazırlayabilirsiniz. Günlük, haftalık, aylık çalışma programları hazırlayabileceğiniz uygulamalar indirebilir ya da yapılacaklar listesi hazırlayabileceğiniz dijital not defteri uygulamaları yükleyebilirsiniz.

Etkili zaman yönetimi becerisi edinmekte zorlanıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kısa sürede pratiğinizi geliştirebilirsiniz. Hedef belirlemekte, zamanınızı verimli kullanmakta ve işlerinizi yetiştirmekte zorlanıyorsanız, zaman baskısı ile yoğun stres yaşıyorsanız Aba psikoloji ile iletişime geçebilir ve psikolojik danışmanlık alabilirsiniz.

Read More

Okul çağında çocuğu olan her aile için çocuklarını güvenle gönderebilecekleri iyi okul özelliklerini taşıyan bir okul bulmak önceliklidir. Uzun araştırmalar ve olumlu referanslarla aileler okul seçimi yaparlar. Peki yeterli referansı olmayan ya da yaşadıkları bölge kaynaklı okul hakkında detaylı bilgi edinemeyen aileler okul seçerken nelere dikkat etmelidir?

İyi Okul nedir? İyi Okul hangi özellikleri sahip olmalıdır? Aileler seçim yaparken nelere dikkat etmelidir? Yazımızın devamında iyi okul kriterleri hakkında detayları paylaşacağız.

İyi Okul Nedir?

İyi okul; öğrencilerin bilgi, beceri, yetenek ve gelişim alanlarını destekleyen okuldur. Bu okullarda demokratik ve hoşgörülü bir iletişim hakimdir, öğrencinin güven içerisinde olması, çok yönlü yetişmesi ve öğrenme stiline uygun eğitim alması önceliklidir.

İyi okul, kaliteli bir eğitim ve öğretim için öğrenmeyi ve öğretimi etkileyen iç ve dış faktörlerin en iyi şekilde düzenlendiği ve organize edildiği ortamdır. Gagne’ye göre öğrenmeyi etkileyen iç faktörler: önceki bilgiler, zihinsel beceriler, bilişsel stratejiler; ilgi, tutum ve değerler gibi duyuşsal özelliklerdir. Çevredeki uyarıcılar, öğrenilecek içeriğin kendisi, ses, ısı, ışık durumu ve içinde bulunulan zaman koşulları ise öğrenmeyi etkileyen dış faktörlerdir. Öğrencinin karakteri, inançları, görüş ve tutumları, kültürü ve beklentileri de öğrenmeyi etkileyen bireysel faktörlerdir. İyi bir okulda öğretimin başarılı ve verimli olabilmesi için iç ve dış koşulların öğretime elverişli olması gerekir. Okul kültürünün öğrencinin getirdiği bireysel koşullarla da uyumlu olması beklenir.

İyi Okul Nitelikli Bir Eğitim Kadrosuna Sahiptir

İyi okul, kadrosunda yer alan öğretmenlerin alanlarında başarılı, yeterli ve güncel bilgiye sahip öğretmenlerden oluşmasını hedefler. İyi okul, öğretmenlerini güncel bilgiyi edinebilmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için dış kaynaklarla besler. İyi okul, sempozyum, çalıştay, zirve ve hizmet içi eğitimlere katılmaları için öğretmenlerinin çalışma programlarında düzenleme yapar. Öğretmenlerin üst üste gelen, yoğun saatlerde, dinlenmeksizin çalışmasına neden olacak programlardan kaçınır. Dinlenebilecekleri ve her yeni derse yüksek enerji ile başlayabilecekleri şekilde çalışma aralıklarını düzenlemeye özen gösterir. Öğretmenlerin mola alanlarını ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri konfor ve donanımda hazırlar. Ayrıca iyi okul, çalışanlarının kendi içlerinde olumlu ilişkiler kurmalarına ve birbirlerini geliştirmelerine ortam hazırlayan okuldur. Bu okullarda çalışan öğretmenler yaptıkları işi sever, çalışma koşullarından memnun ve mutludurlar. Öğretmenlerin ve diğer kademelerdeki çalışanların işe aidiyetleri yüksektir.

Rehberlik Çalışmalarına Önem Verir ve Kadrolarında Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanları Bulundururlar

Her kademeden okulun iyi okul statüsünde olabilmesi için bünyesinde rehberlik servisinin bulunuyor olması ve aktif olarak görev alınması gerekmektedir. Hangi yaş grubunda olursa olsun günlerinin büyük bölümünü okulda geçiren çocuklar ve gençler için psikolojik desteğe ve rehberliğe ihtiyaç doğabilir. Okul başarısızlığı, öfke nöbetleri, özgüven eksikliği, depresif davranışlar, sınav kaygısı, stres ve daha pek çok psikolojik problem okul ortamında görülebilir. Bu problemlerin teşhis edilmesi, önlenmesi ve yönlendirilmesi için rehberlik servisinin olması iyi okul koşullarını sağlayabilmek için önemlidir. Evdeki problemler okula yansıyabilir ya da okulda akranlarla yaşanan problemler, öğrenme güçlükleri, dikkat dağınıklığı gibi sorunlar öğrencinin okul hayatını ve başarısını olumsuz etkileyebilir.

İyi Okul Eğitimde Farklı Öğrenme Stillerini Yer Verir

Öğrencilerin akademik açıdan daha başarılı olabilmesi, öğrenme sürecinden keyif alması, bilgiyi işleyerek günlük hayatta kullanılabilir hale getirmesi için derslerin farklı öğrenme stillerine uygun verilmesi gerekir. Öğrenme stiline göre eğitim alan çocuklar sebep-sonuç ilişkisini kurabilen, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünen, okul ortamını ve ders çalışmayı daha çok seven çocuklardır. Ailelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmesi, ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve kaynakları temin edebilmesi için öğrenme stillerini bilmesi gerekir.

Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından geliştirilen Dunn&Dunn öğrenme modeline göre görsel, işitsel-duyusal, ve dokunsal (kinestetik) olmak üzere 3 farklı öğrenme stili bulunmaktadır. Bu öğrenme modeline göre sadece öğrenenin değil öğreten konumundaki öğretmenlerin de öğretme modelleri birbirinden farklıdır. Başarılı bir eğitim ortamı için öğrenenin öğrenme stilleri kadar öğretenin de öğretme stilinin uyumlu olması gerekir. Bu koşulların sağlanabilmesi için öğreticilerin her öğrenme stiline hitap edecek çeşitlilikte öğretimi düzenlemesi gerekmektedir.

Öğretmen ve öğrencinin öğrenme stillerinin birbiriyle uyumu kadar öğrenme ortamının da öğrenme stilleriyle uyumlu olması gerekir. Öğrenme stiline göre ihtiyaç duyulan araç-gereçler öğrenme ortamında bulundurulmalıdır. Eğitimin süresi, molalar ve hatta ödevler de yine öğrenme stillerine göre düzenlenmelidir. İyi Okul, öğrenme stilleriyle uyumlu şekilde müfredatı, öğretmenin öğretme stilini ve öğrenme ortamının öğretim koşullarını düzenlemelidir.

İyi Okul Yabancı Dil Öğretimine Önem Verir

İkinci hatta üçüncü dil öğrenimin ihtiyaç haline geldiği günümüz koşullarında iyi okul farklı dillerin öğretimine de önem vermelidir. Çocuklarının geleceğe donanımlı şekilde hazırlanmasını isteyen aileler dil eğitimleri için büyük bütçeler ayırmaktadır. Ailelerin üzerindeki bu ekonomik yük iyi okul kriterlerini taşıyan okullarca hafifletilmelidir. Okullarda dil eğitiminin kalitesi artmalı ve mezun edecekleri öğrencilerin yabancı dil bilgisini kazanarak mezun olmasını hedeflemelidirler. Günümüzde öğrenciler eskiye oranla yurtdışı eğitimi daha fazla önemsemekte ve eğitim hayatlarının bir dönemine bu tecrübeyi de eklemek istemektedirler. Dil öğreniminin çok daha kolay olduğu çocukluk yılları itibariyle okullar ilk okul kademelerinden başlayarak yabancı dil öğretimine ağırlık vermelidir. Özellikle özel okul arayışında olan anne babaların tercihlerini etkileyen en önemli unsurlardan birisi çocuklarına yabancı dil becerisinin kazandırılmasıdır. Bu konuda öğrencilerine yabancı dil eğitimini çok iyi düzeyde öğreten okullar velilerin en çok tercih ettiği okullar olmuştur. İyi okul, Lise, üniversite sınavlarının yanı sıra uluslararası dil sınavlarına da girebilecek yeterlilikte eğitim verebilen okul olmalıdır.

İyi Okul Eğitim ve Öğretimde Son Teknolojiyi Takip Eder

Farklı öğrenme stillerine uygun, güncel ve verimli eğitim verebilmenin bir koşulu da eğitim materyallerinin son teknolojiye uygun şekilde yenilenmesidir. Teknoloji- bilim- teknik sınıfları, fen laboratuvarları, eğitim sınıfları, seminer ve toplantı odaları teknolojinin gelişimiyle paralel şekilde yenilenmelidir. İnternet alt yapısı mutlaka olmalı, sınıflarda akıllı tahtalar bulunmalıdır. İyi okul bu donanımlara önem verir. Öğretmenlerini teknolojik cihazların efektif kullanımı için eğitir ve sürekli geliştirir.

İyi Okul Veli-Öğretmen ve Öğrenci İletişimine Önem Verir

Doğru okul kriterlerinden bir diğeri de veli-okul-öğretmen-öğrenci iletişiminin güçlü olmasıdır. Günümüzde veliler çoğunlukla yoğun mesailerle çalışmakta ve çocuklarının eğitiminde yeterince yer edinemedikleri için kendilerini kötü hissetmektedir. İyi okul, velinin kaygılarını gidermek ve sürece dahil olmasını sağlamak için okul içi gelişmelerden, öğrencinin gelişiminden veliyi sıklıkla haberdar etmelidir. Öğretmenler veliye öğrenciyle ilgili düzenli geri bildirim vermeli, rehberlik birimi öğrencinin ilgileri, yetenek ve becerileri noktasında aileyi yönlendirmelidir. Ayrıca öğrencilerin gelişim dönemlerine uygun ihtiyaçlarının karşılanması, aile içi iletişimin gelişimi için velilere seminerler düzenlenmelidir. Akran öğrencilerin aileleri grup çalışmalarıyla bir araya getirilerek tanıştırılmalı ailelerin birbirlerinden de haberdar olması sağlanmalıdır. Veli-öğretmen-okul-öğrenci arasındaki bu değerli işbirliği öğrenci başarısı ve mutluluğunu artıracaktır.

Doğru Okul Öğrencisinin Kariyer ve Meslek Seçimine Rehberlik Eder

Öğrenciler Liseye hazırlık yıllarından itibaren ilgi, yetenek, bilgi ve karakteristik özelliklerini keşfetmelidir. Bireyin tüm bu özellikleri ve sosyo-ekonomik düzeyi göz önünde bulundurularak lise eğitimini sürdüreceği okulu seçmesi önemlidir. Lisede yapılacak alan seçimi yine kişinin bu özelliklerini dikkate alarak yapması gereken bir seçimdir. Bir ileri adım ise meslek seçimi ve bu mesleği edinebilmek için okunacak bölümün, üniversitenin seçimidir. Bir öğrenci için tüm bu seçim aşamaları hayatının önemli dönüm noktalarıdır. Vereceğin kararların kendisi için ne derece doğru olduğu geleceğinin o kadar mutlu ve başarılı olacağının teminatıdır. Bu nedenle öğrenciler ve aileler için doğru okul öğrencisine doğru kariyer ve meslek seçiminde bilinçli rehberlik hizmeti sunabilecek donanımda olmalıdır.

Doğru Okul Öğrenci ve Aile İçin Güvenli Olan Okuldur

Doğru okul öğrencinin fiziksel, duygusal ve psikolojik güvenliği için gerekli koşulları hazır bulunduran okuldur. Bu noktada okul içerisinde öğrencilerin birbirlerine zarar verebileceği hiçbir unsur yer almamalıdır. Sigara, alkol, madde kullanımı, kesici-yaralayıcı alet bulundurma gibi bireyin fiziksel sağlığını etkileyebilecek tüm etkenler okul ortamından uzak olmalıdır. Disiplin kuralları ve suiistimal edenlere uygulanacak yaptırımlar net olmalıdır. Öğretmenler ve personeller tıbbi ve psikolojik ilk yardım konularında bilgili olmalı ve mümkünse okullarda sağlık personeli bulundurulmalıdır.

Akran zorbalığı, sanal zorbalık, taciz, istismar gibi öğrencilerin duygusal ve psikolojik güvenliğini tehdit eden koşulların oluşmaması için gerekli tüm önlemler alınmalıdır. Öğrenciler, öğretmenler ve veliler güvenlik hususlarıyla ilgili sıklıkla bilgilendirilmelidir.

İyi okul, kütüphane, laboratuvar, öğrenci kulüpleri, bilgisayar sınıfları, yemekhane, spor salonu gibi faaliyet alanlarıyla öğrencilerinin ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte olmalıdır. Öğrencilerinin ders dışı alanlarda da aktif olmasını, sosyal sorumluluk projelerinde yer almasını teşvik etmelidir. İyi okul bilim, sanat, kültür etkinliklerinde çevre ve ülke genelindeki okullar arasında gerçekleşen faaliyetlerde rol almalıdır. Okul seçerken iyi okul kriterlerini göz önünde bulundurmanızı öğrencilerinizin akademik başarısı ve mutluluğu için önermekteyiz.

Read More

Bugünün okul çağı çocukları ve sınava hazırlanan gençleri yaşadıkları yüzyıl gereği teknolojinin içine doğdular ve onunla el ele büyüyorlar. Pandemi nedeniyle eğitimin online olarak sürdürülmesi de internet ve teknolojik cihazların her evin zaruri ihtiyacı haline gelmesine neden oldu. Bu nedenle günümüzün teknolojisi ve yaşamsal koşulları internet ve teknoloji bağımlılığı noktasında en çok çocukları ve gençleri tehdit ediyor. Doğdukları koşullar içerisinde internet ve teknolojiye maruz kalma oranları daha yüksek olan bu popülasyon için bağımlılık riski çok daha yüksek.

İnternet ve teknolojik cihazlar denetimsiz, sınırsız ve amaçsız kullanıldığında, gündelik yaşamı ve sorumlulukları aksatıyor ve uzun süre kullanıldığında kişiye zarar veriyor. Kişiler bu bağımlılıktan fiziksel, sosyal, psikolojik ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyecek şekilde etkileniyor. Peki internet ve teknoloji bağımlılığı nedir? Nasıl gelişir ve özellikle sınava hazırlık sürecinde bağımlılık ile başa çıkabilmek için ne yapmak gerekir? Öğrenci ve ebeveynler için önerilerimizi yazımızın devamında paylaşıyor olacağız.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı Nedir? Hangi Belirtiler ile Kendini Gösterir?

İnternet ve teknoloji bağımlılığı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin bağımlısı olduğu ürüne ulaşamadığında yoksunluk yaşadığı bir durum olarak tanımlanmaktadır. İnternet ve teknoloji bağımlılığında başlıca belirtiler kullanım isteğinin önüne geçilememesi, kullanım için sıklıkla fırsat yaratma çabası ve uzak kalındığında gerginlik, öfke ve hatta saldırganlık davranışlarının görülmesidir.

Aşağıdaki belirtilerden birden fazlasını kendinizde görüyor ya da bu konuda çevrenizden geribildirim alıyorsanız bağımlılık ihtimalinizi değerlendirmeli ve psikolojik destek ihtiyacınızı gözden geçirmelisiniz.

  1. Yalnızca birkaç dakika ile başlayarak her seferinde planlandığından daha çok zaman harcamak.
  2. İnternette ve ekran karşısında geçirdiğiniz zaman hakkında çevrenize yalan söylemek.
  3. Uzun süre hareketsiz kalma ve ekrana bakma sonucu ağrı, uyuşma, gözlerde yanma gibi fiziksel şikayetler yaşamak.
  4. Sanal ortamda yüz yüze olduğunuzdan çok daha girişken, pozitif ve ilgi çekici bir karakter sergilemek.
  5. İnternet ve teknoloji kullanımı için uyku düzeninizi, yemek, kişisel bakım gibi temel ihtiyaçlarınızı aksatma.
  6. İnternet ve tablet, telefon, televizyon gibi teknolojik cihazlarınızdan uzak kaldığınızda gergin, savunmasız ve boşluktaymış gibi hissetmek.
  7. Sorumluluklarınızı, gerçek ilişkilerinizi aksatmak.
  8. İnternet ya da teknolojik cihazlardan uzak kalındığında da onları düşünmek ve neler kaçırdığını merak etmek.

Cep Telefonu ve Sosyal Medya Kullanımı da Bağımlılık Sebebi mi?

Sosyal medya kullanıcı sayısı gün gittikçe artıyor ve artık her yaştan kullanıcı sosyal medyaya dahil oluyor. Sosyal medyada geçen vaktin fazla olması ve diğer bağımlılık türlerinde görülen semptomların sosyal medya kullanımında da görülmesi sosyal medyayı internet bağımlılık alt nedenlerinden biri haline getiriyor.

  1. Eğer sosyal medya hesabınız boş kaldığınız zamanlarda ya da sıkıldığınızda aklınıza gelen ilk şeyse,
  2. Farkında olmadan girdiğinizi ve zaman geçirmeye başladığınızı gözlemliyorsanız,
  3. Amaçsız ve kontrolsüz şekilde uzun sürelerle zaman geçiriyorsanız,
  4. Paylaşım yapmak sizin için çok önemliyse,
  5. Gelen beğeni ve etkileşimler gerçek hayatta aldığınız taktirlerden daha çok haz veriyorsa,
  6. Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal arkadaşlıklar ve takipçiler alıyorsa sosyal medya bağımlısı olma riskinizin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Cep telefonu bağımlılığı ise teknoloji bağımlılığının alt nedenlerinden biridir. Ve diğer bağımlılık semptomları cep telefonu bağımlılığı için de geçerli olmaktadır.

Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Başa Çıkmak için Risk Gruplarını ve Altında Yatan Nedenleri Bilmek Önemli

İnternet ve teknoloji bağımlılığı riski 12-18 yaş arasındaki ergenlerde çok daha yüksek. Ayrıca yapılan araştırmalar erkek kullanıcıların kadın kullanıcılara oranla bağımlılık düzeylerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi, depresyon veya ailede bağımlılığa yatkınlık söz konusu olduğunda da internet ve teknoloji bağımlılığı riski artıyor. Bir diğer risk faktörü ise sosyal ilişkiler ve sosyal becerilerdir. Aile içerisinde kendini güvende hissetmeyen, çatışma yaşayan, ebeveyn kaybı yaşamış, sevgi yoksunluğu olan kişilerde risk daha yüksek. Sosyal ilişkileri gelişmemiş ve okulda başarısız olan çocuklar interneti bir kaçış olarak görmektedir. Kendilerini sanal ortamda daha iyi ifade edebildiklerini düşünen bu çocuklarda internet ve teknoloji kullanım sıklığı pekişmektedir.

Başla bir risk faktörü ise aile içerisinde babanın fiziki ya da duygusal yokluğudur. Babasını kaybeden ya da babası sıklıkla ev dışında olan çocuk ve özellikle ergenlik dönemindeki erkekler için teknoloji bağımlılığı sık görülmektedir. İnternet ve teknoloji bağımlılığı olan arkadaş çevresine sahip olmakta bu gruba uyum sağlamak için bağımlılığa yönelmeyi beraberinde getirebilmektedir. Ayrıca model alma da bağımlılığı beraberinde getirebilir. Bireyler anne-babalarının, eğlenme, dinlenme ve sorunlarını unutma-çözme amacıyla teknolojiyi kullandığını gözlemlediklerinde benzer davranışları model alabilmektedir.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığının Neden Olduğu Fiziksel, Bilişsel, Sosyal ve Ruhsal Şikayetler

İnternet ve teknoloji bağımlılığı nedeniyle uzun süre ekrana maruz kalan kişilerde gözlerde yanma, boyun ve sırt ağrıları ile tutukluklar, beden duruşunda bozukluk, şekilsizlik, ellerde uyuşma ve kasılmalar ile halsizlik görülmektedir. Aynı zamanda internet ve teknoloji bağımlılığı olan bireylerin fedakarlık ettikleri ilk şey uykularıdır. Yetersiz uyku, hareketsizlik ve sürekli ekrana maruz kalma dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü ve zihinde karışıklık, hatırlamada güçlük gibi bilişsel etkilere neden olmaktadır. Sosyal alanda görülen şikâyetler ise yüz yüze iletişimde başarısızlık ve çekingenlik, sosyal aktivitelerden kaçınma, izolasyon olarak sayılabilir. İnternet arkadaşlıkları dışında gerçek arkadaşlık geliştirememe de bağımlılığın gelişmesine neden olan sosyal eksikliklerdir. Ayrıca internet ve teknoloji bağımlılığı olan okul çağı çocuklarında akademik başarıda düşüş, okulda uyum sorunları, devamsızlık, kuralları karşı geliş görülebilmektedir. Bu bireylerde ev içerisinde de çatışmalar vardır ve aile ile sorun yaşarlar.

İnternet ve teknoloji bağımlığı olan bireyler uyku fedakarlıklarından sonra beslenme ihtiyaçlarını da mümkün olduğunca ötelemekte, öğünlerini ekran karşısında tüketmektedir. Besin olarak hızlı hazırlayabilecekleri ve çabuk tüketebilecekleri yiyecekler tercih etmektedirler. Bu bireylerde zamanla psikolojik rahatsızlıklar belirgin hale gelmekte dikkat dağınıklığı, anksiyete, öfke ve depresyon görülebilmektedir.

Hedef Belirlemek İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Başa Çıkmak İçin Önemli

Özellikle pandemi sürecinde 20 yaş altı gençler ve çocuklar zamanlarının büyük bölümünü evde ve ekran karşısında geçiriyorlar. Ekran kullanımlarının bir nedeni ders dinlemek ve ödevlerini yapmak olsa da ciddi bir bölümü de ders dışı aktiviteler ile amaçsız ve verimsiz şekilde geçiyor. Bireylerin sınava hazırlık gibi önemli bir dönemde internet kullanımlarını sınırlayamamaları ve teknolojik cihazlardan uzak kalamamaları belli bir hedefe sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Hedefsizlik zamanı etkin ve verimli değerlendirememeye neden oluyor. Odak noktalarında ulaşmaya çalıştıkları bir hedef olmayınca planlı programlı çalışmaya da ihtiyaç duymuyorlar.

Bu noktada ailelerin öncelik vermesi gereken çocuklarının kısa ve uzun vadeli hedefler geliştirmesine yardımcı olmak olmalıdır. Mesleki ilgi alanları ve gelecekte ne tarz işlerle uğraşmaktan keyif alabilecekleri üzerine araştırma yapmaya sevk edilebilirler. Aynı zamanda kişilerin kendi ilgi, bilgi, yetenek ve karakteristik özelliklerini de keşfetmesi ve hedeflerini bu değerlendirmeler sonrası belirlemesi daha sağlıklı karar vermesini sağlayacaktır. Hedef belirleme, meslek ve kariyer seçimi sürecinde profesyonel destek almak ve mesleki ilgi ve yetenek testine katılmakta bu noktada faydalı olacaktır. Aba Psikoloji ile iletişime geçerek meslek ve kariyer seçimi sürecinde size yardımcı olacak test ve uygulamalarımıza katılabilirsiniz.

İlgi Alanları ve Sosyal Uyum Becerileri Geliştirilmelidir

Gençlerin internet ve teknoloji bağımlılığı geliştirmelerinin en önemli nedenlerinden biri de sosyal beceri eksikliğidir. Çocukların akranlarıyla gerçek alanda sosyalleşebilecekleri fırsatlar yaratılmalıdır.

Çocukların ve gençlerin biriken enerjilerini sağlıklı bir şekilde boşaltabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, akranlarıyla sosyalleşebilecekleri ortamlara ihtiyaçları vardır. Ancak bu ortamlar hazırlanırken kolay erişilebilir, ekonomik ve kaliteli olmasına, gençlerin ihtiyaç ve beklentilerine uyumlu olmasına dikkat edilmelidir. İnternet bağımlılığının hızlı şekilde ilerlemesinin en önemli nedeni kolay ulaşılabilir, ekonomik ve ihtiyaca uygun olmasıdır. Bu noktada belediyeler, devlet kurumları, okul yönetimleri ve aileler iş birliği içerisinde olmalı ve bağımlılığa yönlendiren fiziki koşulların iyileştirilmesi için çalışmalıdır.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Mücadelede Aileler Ne Yapabilir?

Aileler internet ve teknoloji kullanımının sınırlandırılması ve denetlenmesi aşamasında zorluk yaşayabilmektedir. Özellikle eğitimin online sürdürülmesi ailelerin takip mekanizmasını zayıflatmakta ve çocuklarına kötüye kullanım noktasında bilgi verirken de yetersiz kalmalarına neden olmaktadır. Aileler denetleme noktasında kullanıma hiç izin vermeme ya da tamamen serbest bırakma olmak üzere iki uç arasında gidip gelebilmektedir. Oysa günümüz koşulları teknolojiden mahrum yaşamak için uygun değildir. Ailelerin kullanıma mani olmak yerine amaçlı, sınırlandırılmış ve kontrollü kullanıma müsaade etmesi gerekmektedir.

İnternet ve Teknolojik Aletlerin Kullanımı Sınırlandırılmalı

2 yaşından küçük çocukların internet ve ekrana maruz kalınan teknolojik aletlerle karşılaşması uygun değildir. Okul öncesi grubundaki çocuklar için 30 dakikayı geçmeyecek günlük internet kullanımı yeterlidir. İlköğretimin ilk 4 yılında ödevler dışında oyun ve eğlence için günlük 45 dakika zaman ayrılabilir. Takip eden yıllarda günde 1 saat kullanım uygundur. Lise çağında da internette günlük 2 saat ders dışı vakit geçirmek yeterlidir.

Nasıl ki uzun süre ders çalışılmasını önermiyor ve verim alabilmek için kısa molalar öneriyoruz internet ve teknolojik cihazlar için de aynı şey geçerlidir. Çocuklar uzun süre ekrana maruz kalmamalı, mutlaka sık sık ara vermelidir. Çocukların özellikle tv ve bilgisayar karşısında beslenmesine izin verilmemelidir.

Çocukların İlgi ve Yetenekleri Keşfedilmeli, Sorumluluklar Verilmelidir

Ailelerin çocuklarını ilgi ve yetenekleriyle uyumlu spor, sanat, kültür etkinliklerine katılmaya teşvik etmesi gerekmektedir. Çalışma ve günlük aktivite planı hazırlayabilir internet ve teknolojik cihazların kullanımını mola ve ödül olarak plana ekleyebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki gününü verimli değerlendiren, görev ve sorumlulukları olan çocuklar için internet ve teknolojik cihazlarla ilgilenecek zaman ve enerji kalmayacaktır. Çocuğunuza sorumluluk vermekten, evdeki görevlere dahil etmekten çekinmeyiniz.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı İle Mücadelede Ailenin Denetimi Çok Önemli

Çocukların internet kullanım alanlarını denetlemek için aile filtreleri kullanılabilir. Yine bilgisayar, tablet, telefon gibi teknolojik cihazlara yüklenen uygulamaların da çocuğun yaşına uygunluğu aile tarafından değerlendirilmelidir. Çocuklarınızın internette nelerle meşgul olduğunu daha iyi gözlemleyebilmek için bilgisayarın sabit bir alanda ve herkes tarafından erişilebilecek şekilde kullanılmasını sağlayabilirsiniz. Birlikte İnternet ve teknoloji bağımlılığı zararlarını anlatan yazılar, görseller, sloganlar hazırlayarak görebileceği yerlere asabilirsiniz.

Aileler çocuğu susturmak ya da problemleri çözmek için internet ve teknolojik cihazları ödül, hediye olarak kullanmamalıdır. İnternet ortamında kurulan arkadaşlıklar aile tarafında takip edilmeli, mümkünse bu kişilerle aile bireyleri de tanışmalıdır.

Psikolojik Destek İhtiyacı İhmal Edilmemeli

Hedef belirleme, gerçek sosyal ilişkiler geliştirme, pozitif aile ilişkileri yapılandırma ve sorumluluk verme bağımlılıkla mücadelede oldukça işlevseldir. Ancak İnternet ve Teknoloji bağımlılığı altında sıklıkla psikolojik nedenler yer almaktadır. Bu nedenle öncelikle altta yatan psikolojik faktörler tespit edilmeli ve bu noktalar tedavi edilmelidir. Bağımlılıkla mücadele sürecinde psikolojik destek almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

“Çocuğum ders çalışmak istemiyor”, “yeterince çalışmıyor, ben söylemeden yapmıyor” pek çok ebeveynin çocuklarının eğitim hayatları süresince sıklıkla kullandığı cümlelerdir. Peki çocuklar neden ders çalışmak istemez ve çocuklara ders çalışma alışkanlığı kazandırmak için neler yapmak gerekir?

Ders Çalışma Alışkanlığı Kazandırmak İçin Sorumluluk Almayı Yaşamın İlk Yıllarından İtibaren Öğretmeliyiz

ders çalışmak, işe gitmek ya da evdeki rutin işleri yerine getirmek neredeyse hiçbirimiz için keyif veren işler değildir. Ancak bunlar bulunduğumuz konumun getirdiği sorumluluklardır ve bizim tarafımızdan yapılması gerekmektedir. Bir öğrencinin temel sorumluluğu; okula gitmesi, derslerini dinlemesi, ödevlerini yapması, öğrendiklerini tekrar etmesi ve çabasının sonucunda da sınıfını geçerek üst sınıflara yükselmesidir. Çocuğun bunların kendi sorumluluğunda olduğunu öğrenmesi ve sorumluluklarını yerine getirmek için özdenetime sahip olması gerekir.

Ebeveynlerin çocuk yetiştirme sürecinde yaptıkları en büyük hatalardan biri küçük yaşlardan itibaren çocuklarına sorumluluk bilincini aşılamamalarıdır. Çocuğunun zorlanmaması için çoğu ihtiyacını karşılayan ya da hatırlatan ebeveynler çocuklarının sorumluluk alma becerilerini geliştirememelerine neden olmaktadır. Oysa çocuklar fiziksel ve zihinsel gelişimleriyle orantılı şekilde hayatlarının her döneminde sorumluluk alabilirler. Odasını toplama, yemeğini yeme, dişlerini fırçalama, üzerini giyinme-soyunma, kirlilerini kirli sepetine atma, tuvalete gitme ve temizlenme. Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun olarak ona küçük görevler verebilir ve bu görevlerin onun sorumluluğunda olduğunu öğretebilirsiniz.

Erken yaşlar itibariyle evde sorumluluk alan çocukların yetişkin yaşamda görevlerinin hatırlatılmasına ya da destek verilmesine gerek kalmadan sorumluluklarını yerine getirebildiği klinik gözlemler ve bilimsel araştırmalar sonucu görülmüştür.  Sorumluluk alma alışkanlığı olmayan çocukların ders çalışmak için kendilerini organize etmeleri kolay değildir ve başkalarının hatırlatmasına ihtiyaç duyarlar. Çocuğunuzun okul çağında ödevlerini yapan, ders çalışması gerektiğini sürekli hatırlatan ve bu konuda sıklıkla çatışma yaşayan ebeveynler olmak istemiyorsanız mutlaka sorumluluk bilincini erken yaşlar itibariyle aşılamalısınız.

Hedef Belirlemeden Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanmak Mümkün Değil

Kimse karşılığı olmayan bir iş için performans sergilemek istemez. Ders çalışma alışkanlığı edinebilmek için “Neden ders çalışmalıyım? sorusuna verilebilecek kişiyi harekete geçirecek bir cevap olmalı. Bu cevabın işlevsel olması için de bizim bir amaca, ulaşılabilir bir hedefe ihtiyacımız var. Bu hedefler kısa süreli hedefler olabileceği gibi uzun vadeli hedeflerde olabilir. Eğitim yılını başarılı bitirmek kısa süreli bir hedefken, iyi bir üniversitede okumak, doktor olmak, akademisyen olmak uzun vadeli hedefler olabilir.

Örneğin; çalışmalıyım çünkü, ders notlarım ne kadar iyi olursa sınıfımı o kadar iyi derece ile bitiririm. Okul ortalamam yükselir ve başarılı bir puan ile mezun olabilirim. Çalışmalıyım çünkü öğrendiklerimi pekiştirmeli, kalıcı hale getirebilmeliyim. İyi bir lise, iyi bir üniversite için hazırlanmam gereken önemli sınavlar var. Ne kadar düzenli ve verimli çalışırsam bu sınavlardan olumlu sonuçlar alma olasılığım o kadar yüksek olur. Çalışmalıyım çünkü başarılı bir avukat olmak istiyorum. Bunun ön koşulu iyi bir üniversite okuyabilmem. İstediğim üniversiteye gidebilmek, istediğim bölümü okuyabilmek ve başarı ile mezun olmak için şimdiden emin adımlarla ilerlemeliyim.

Hedefi olmayan bir öğrencinin oyun oynamak, televizyon izlemek gibi ders çalışmaktan daha keyifli olan bir aktiviteye ara vermesi daha zordur. Bu durum ebeveynler ile çocukların çatışmasına neden olacaktır. Çocuklarınızın hedef belirleme sürecinde desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve profesyonel destek almak istiyorsanız stratejik yetenek yönetimi testimize katılabilir, erken yaşta çocuklarınızın ilgi, yetenek ve bilgileriyle uyumlu mesleğe yönlendirilmesini sağlayabilirsiniz.

Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Motive Etmek Yerine Motive Olmasını Sağlayın

Ebeveynler olarak çoğu zaman çocuklarımızın motivasyon koçu oluruz. “Sen yaparsın, sen zekisin, sen beceriklisin” diyerek onları motive etmeye çalışırız. Oysa motivasyon kişinin kendisi tarafından sağlandığında dışarıdan gelen motivasyona göre çok daha işlevsel ve uzun soluklu olmaktadır. Çoğunlukla hedefimizi doğru belirlediğimizde motivasyon kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ancak doğru hedef belirlemiş olsak dahi yaşam içerisinde kimi etkenler motivasyonumuzu düşürebilmektedir. Kişinin bu tarz motivasyon kırıcılarla başa çıkabilmek için geliştirmesi gereken iç motivasyon kaynakları geliştirmesi gerekir. Örneğin; hedeflerini kendisine hatırlatacak resimler, yazılar olabilir. Uzun vadeli hedefine ulaşmak için belirlediği kısa vadeli hedeflerden başarı elde ettiğinde kendine vereceği ödüller olabilir.

Ebeveyn olarak sizler, çocuklarınızın içsel motivasyonlarını nasıl artırabileceğine yönelik araştırmalar yapabilir, çocuğunuzu bu konuda bilgi edinmesi için yönlendirebilirsiniz. Çabasını taktir etmeli, başarılarında onu tebrik etmeli ve sizden destek talep ettiğinde yardım etmelisiniz. Ancak çocuğunuzun ders çalışmak ya da ders çalışma alışkanlığı kazanmak için birincil motivasyon kaynağı siz olmamalısınız.

Öğrenme Stiline Uygun Ders Çalışma Alışkanlığı Kazanılmalı

Herkes öğrenebilir ama öğrenme her bireyde farklı şekillerde gerçekleşir. Dunn&Dunn Öğrenme modeline göre öğrenmeyi kolaylaştıran 3 öğrenme stili vardır. Bunlar; görsel-uzamsal öğrenme stili, işitsel-duyusal öğrenme stili ve dokunsal-kinestetik öğrenme stilidir. Bir çocuğun kalıcı ve doğru şekilde öğrenebilmesi için öğrenme ortamının, öğretenin ve öğrenilecek içeriğin öğrenme stiline uygun düzenlenebilmesi gerekmektedir. Yine çocuğun başarılı olabilmesi için ders çalışma tekniğinin de öğrenme stili ile uyumlu olması gerekmektedir. Aksi halde dikkatini toparlayamama, çabuk sıkılma, öğrendiğini hatırlamada güçlük ve öğrendikleri arasında bağ kuramama, günlük hayata adapte edememe gibi olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu da hem çalışma alışkanlığının kazanılmasını zorlaştırmakta hem de çalışma sürelerinin verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Öğrenme stillerini detaylarıyla anlattığımız ve öğrenme stiline uygun ders çalışma önerilerini içeren yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Planı Oluşturun

Ne kadar hedef belirlemiş ve motive olmuş olursak olalım, plansız olduğumuz sürece verim alma olasılığımız azalacaktır. Öğrencilerin günlük, haftalık hatta aylık planlar çıkararak çalışmaları ders çalışma sürelerinden alacakları verimi artıracaktır.

Planlı ders çalışmanın avantajları;

  • Ne kadar sürede ne kadar konu bitireceğinizi belirlersiniz,
  • Hangi konuya ne kadar zaman ayıracağınızı belirlersiniz,
  • Planlama sayesinde bir konu üzerinde gereğinden fazla zaman harcamanın önüne geçersiniz,
  • Zihnen ve bedenen yorulmamak için mola sürelerinizi belirlersiniz.
  • Planınıza uyduğunuzda daha kolay motive olur ve sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz için kendinizi daha iyi hissedersiniz.
  • Planlı olduğunuzda çalışmanız gereken konulara adil vakit ayırabilirsiniz. Ders çalışma planı olmayan çocukların keyif aldıkları derslere daha fazla zaman ayırdığı görülmüştür.
  • Planlı ders çalışmanız sonucunda öğrendiklerinizi pekiştirir, öğrenmenin kalıcı gerçekleşmesine ve bunun da okul başarınızı olumlu etkilemesine katkıda bulunursunuz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek için çalışma planı hazırlamakta zorlanan çocuklar online uygulamalar edinebilir, okul öğretmenlerinden ve rehberlik servisinden destek alabilirler.

Dinlenmek ve Eğlenmek İçin Mutlaka Zaman Ayırılmalı

Ara vermeden ders çalışmak mümkün olsa da verimli çalışmak mümkün değil. Çoğu zaman çalışırken ara vermeyi unutur ya da mola sürelerinin dikkatimizi dağıtacağını düşünürüz. Zamanı iyi yönetebilmek için aralıksız ders çalışmak gerektiğini düşündüğümüz de olur. Oysa bir konuya aralıksız 25-30 dakikadan daha uzun süre ile dikkatimizi yöneltebilmemiz mümkün değildir. Çalışma alanında saatlerce oturmamız, oturduğumuz saatler boyunca verimli şekilde çalıştığımız anlamına gelmemektedir. Öğrenciler ailelerinin “az çalıştın, yeterince çalışmıyorsun” sözlerine maruz kalmamak için çalışma alanlarından ayrılmadan çalışmaya devam etmektedir. Ancak hem zihnen hem bedenen yorulan çocuklar yerlerinde kıpırdanmaya, dikkatlerini çalışma alanlarındaki farklı obje ve uyaranlara vermeye başlamaktadırlar.

Çocuklarınızın çalışma sürelerine 25-30 dakikada bir 5 dakikalık molalar eklemelerine ve bu süreyi çalışma alanlarının dışında değerlendirmelerine müsaade etmelisiniz. 4-6 kez 5 dakikalık molaların ardından mutlaka 25-30 dakikalık bir mola vermeleri de çalışma verimleri için gereklidir. Pomodoro tekniği adı verilen bu tekniği çalışma planınızı hazırlarken bilgi almak için daha detaylı araştırabilirsiniz.

İlk İş Büyük Kurbağayı Yiyin! (Eat The Frog Tekniği)

Hepimizin yapmaktan kaçındığı, sürekli ertelediği, yapmamak için sürekli başka işlere öncelik verdiği işler vardır. Ancak yapmak istemediğimiz bu işler “yapılmayı bekleyenler” olarak zihnimizin bir köşesinde durur ve gün boyu kendini alarm vererek hatırlatır. Yapmaktan kaçındığımız bu işler kendini her hatırlatışında enerjimiz düşer, keyfimizi kaçar ve yapmakta olduğumuz işi de verimli yapmamıza engel olur. Bu gözümüzde büyüyen işleri gün sonunda ya bir bahane ile başka bir güne erteleriz ya da istemeyerek yaparız. İsteksizlik, zihnen ve bedenen yorgunluk birleştiğinde de gün sonu yapılan bu işten hiçbir verim bekleyemeyiz.

Mark Twain “Eğer işin bir kurbağa yemek ise, onu sabah ilk iş olarak yemek en iyisidir. Eğer işin iki kurbağa yemekse, en büyük olanı önce yemek en iyisidir.” diyerek yapmaktan çokta keyif almayacağımız işleri günün ilk işi olarak tamamlamamızı ve günün kalanına zihnimiz daha hafif ve huzurlu şekilde devam etmemizi öneriyor.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Ders Çalışma Alışkanlığı İçin Öğrendiklerini Oyunlaştırın

Oyunla öğrenmek öğrenmenin hem eğlenceli hem de etkili olmasını sağlıyor. Çocuğunuzun yaş grubuna ve öğrendiği konulara göre bilgilerini pekiştirebileceği oyunlar hazırlayabilirsiniz. Bu oyunlar için internetten fikir edinebilir, çocuğunuzla birlikte oyunlar geliştirebilirsiniz. Evde bilgi yarışması düzenleyip kazanana ödül verebilirsiniz. Matematikte problem çözme oyunları, Türkçe ve yabancı dilde kelime oyunları ve bulmacalar, sözel derslerde münazaralar düzenleyebilirsiniz. Yine online uygulamalar üzerinden de oyun oynayarak öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Öğrenme ortamına oyunla öğrenme dahil edildiğinde ders çalışma süreleri çok daha keyifli hale gelecektir. Ders çalışma alışkanlığı kazanılmasında her yaştan çocuk için oyun etkili bir yöntemdir.

Öğrendiklerimizi Gerçek Hayatta Kullanabildiğimizde Öğrenmek Daha Keyifli Hale Geliyor

Günlük hayat içerisinde kullanılamayan bilgiler yeterli şekilde pekiştirilmediği için çok daha kolay unutulabiliyor. Oysa gün içerisinde kurduğumuz diyaloglarda kullanabildiğimiz, sebep-sonuç ilişkisini kurduğumuz bilgilerin kalıcı olması çok daha mümkün. Çocuklarınızın öğrendiği bilgilerin günlük yaşamdaki karşılıklarını onlara anlatabilir, hangi bilgiyi hangi alanda kullanabileceklerini öğretebilirsiniz. Burada akla ilk gelen şey toplama çıkarma hesabı olmamalıdır. Çocuğunuza problem çözme becerileri kazandırmanız, bir sorunla karşı karşıya kaldığında uygulayabileceği problem çözme stratejilerini öğretmeniz matematiğin günlük hayattaki karşılığını vermeniz anlamına gelecektir.

Örneğin; haftalık harçlığı ile bir haftayı nasıl verimli geçirebileceğini öğretebilirsiniz. Okuldaki öğünleri dışında, kitap almak ya da bir arkadaşına hediye almak için harçlığından her hafta kenara bir miktar para koymak kişiye hem hesaplama yapmayı, olasılıkları değerlendirmeyi öğretecek hem de günlük yaşam becerilerini kazandıracaktır. Bir bitkinin nasıl yetiştiği, yağmurun nasıl yağdığı, bitkilerin ve canlıların evrenimiz için faydalarının ne olduğunu anlatabilirsiniz. Soframıza gelen besinlerin nasıl üretildiği, suyun nasıl idareli kullanılabileceği tüm bu bilgiler çocuğun öğrendiklerini pekiştirebileceği günlük hayatta lazım olacak bilgilerdir. Tarih, sosyoloji konuları kişinin hayat görüşünü, ideolojisini belirlemede etkilidir. Bu derslerde edindiği bilgilerin bugünümüzü nasıl etkilediğini anlatarak bugünün olaylarının geleceğe nasıl yön verebileceğini anlatabilirsiniz. Derslerde öğrendikleri bilgilerin hangi mesleklerde yoğun olarak kullanılacağını anlatabilir, öğrendiklerinin meslekler içerisindeki etkisini görmesini sağlayabilirsiniz.

Çocuklarda Ders Çalışmak: Örnek Bir Rol Model Olun

Çocuklar için ebeveynlerinin çalışma stilleri, zamanı nasıl yönettikleri, problemlerini nasıl çözdükleri model alabilecekleri yaşam becerileridir. Söyledikleriniz, tavsiye ettikleriniz ile yapmakta olduklarınızın örtüşüyor olması oldukça önemlidir. İşlerinizi son dakikaya bırakıyor, zamanı iyi yönetemiyorsanız çocuğunuzun da düzenli ve verimli ders çalışma alışkanlığı edinmesi kolay olmayacaktır. Sorumluluklarınızı yerine getirmek için başkalarının size hatırlatmasına ihtiyaç duyuyorsanız aynı beklentiye girmeleri çocuklarınız için de olasıdır. İyi bir rol model olmak için çocuğunuz birlikte siz de hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz.

Ders çalışma alışkanlığı edinmek, yaşamın ilk yıllarından itibaren kazandırılması gereken sorumluluk bilinci ile ilişkili olsa da sonradan da edinilebilmektedir. Hedef belirleme, verimli ders çalışma tekniklerini öğrenme, zamanı etkili kullanabilme, planlı olma ve öğrenme stiline uygun çalışma bu süreçte oldukça yardımcı olabilmektedir. Yine de verimli ders çalışamıyor ve ders çalışma alışkanlığı kazanamıyorsanız profesyonel danışmanlık alarak kariyeriniz için şimdiden kalıcı yatırımlar yapabilirsiniz.

Read More

Öğrenme üzerine yapılan araştırmalar bilgiyi işlemek ve kaydetmek için herkesin farklı öğrenme stili ile öğrenmeye ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda her öğrencinin bilgi edinme sürecinde öğrenme stiline uygun eğitim alması gerekmektedir. Eğitim sistemimizde öğretim farklı öğrenme stilleri göz önünde bulundurularak yapılmaya çalışılsa da kalıcı öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencilerin de öğrenme stillerine göre ders çalışması ve öğrendiklerini pekiştirmesi gerekir.

Öğrencilerin akademik açıdan daha başarılı olabilmesi, öğrenme sürecinden keyif alması, bilgiyi işleyerek günlük hayatta kullanılabilir hale getirmesi için derslerin farklı öğrenme stillerine uygun verilmesi gerekir. Öğrenme stiline göre eğitim alan çocuklar sebep-sonuç ilişkisini kurabilen, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünen, okul ortamını ve ders çalışmayı daha çok seven çocuklardır. Ailelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmesi, ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve kaynakları temin edebilmesi için öğrenme stillerini bilmesi gerekir.

Öne Çıkan 3 Farklı Öğrenme Stili Var

Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından geliştirilen Dunn&Dunn öğrenme modeline göre görsel, işitsel-duyusal, ve dokunsal (kinestetik) olmak üzere 3 farklı öğrenme stili bulunmaktadır. Bu öğrenme modeline göre sadece öğrenenin değil öğreten konumundaki öğretmenlerin de öğretme modelleri birbirinden farklıdır. Başarılı bir eğitim ortamı için öğrenenin öğrenme stilleri kadar öğretenin de öğretme stilinin uyumlu olması gerekir. Bu koşulların sağlanabilmesi için öğreticilerin her öğrenme stiline hitap edecek çeşitlilikte öğretimi düzenlemesi gerekmektedir.

Öğretmen ve öğrencinin öğrenme stillerinin birbiriyle uyumu kadar öğrenme ortamının da öğrenme stilleriyle uyumlu olması gerekir. Öğrenme stiline göre ihtiyaç duyulan araç-gereçler öğrenme ortamında bulundurulmalıdır. Eğitimin süresi, molalar ve hatta ödevler de yine öğrenme stillerine göre düzenlenmelidir.

Pek çok insan için tek bir öğrenme stili daha baskındır. Ancak öğrenirken 3 öğrenme stilinden farklı ağırlıklarda faydalanılarak öğrenilir. Bir öğrencinin etkili ve verimli ders çalışma stilini belirleyip uygulayabilmesi için; öncelikle kendi öğrenme stilini iyi tanıması gerekir.

Dunn&Dunn öğrenme modeline göre 3 öğrenme stilini inceleyelim;

1.Görsel Öğrenme Stili

Görsel öğrenme stilinde öğrenmenin en etkili yolu görerek, gözlem yaparak ve okuyarak öğrenmedir. Görsel öğrenme stilinin baskın olduğu kişiler görsel hafızası daha güçlü olan kişilerdir. Öğrendiklerini hatırlarken görsel kareler şeklinde anımsarlar. Öğrenmenin daha etkili hale gelmesi için görsel öğrenme stiline uygun eğitim sunumları, videolar, resimler, tablolar, zihin haritaları gibi görselliğin baskın olduğu eğitim materyalleri kullanılmalıdır.

Görsel öğrenme stiline sahip bireyler kişisel yaşamlarında düzene önem veren, planlı, programlı olmaktan hoşlanan kişilerdir. Bu kişisel çalışma alanlarının derli toplu olmasını isterler. Çalışma alanları temiz, havadar, aydınlık ve düzenlidir. Dikkatlerinin dağılmaması için çalışma konuları dışında araç-gereç, ders notu, kitap vb. bulunmasından hoşlanmazlar. Masaları gibi okul çantalarının da toplu olmasını, çantalarında aradıkları bir şeyi hızlıca bulabilmeyi isterler. Kitaplıkları, masaları, çantaları için düzenleyici aparatlar kullanarak eşyalarını kendi içlerinde ayrıştırırlar. Defter ve kitapları temiz, zarar görmemiştir ve yazıları bilgisayarda yazılmışçasına düzenlidir. Düzen kadar kuralları da severler. Planlı ders çalışır, işlerini kolay kolay ertelemezler. Bu öğrenciler aynı zamanda dil bilgisi kurallarına karşı da hassastır ve yazım dillerine ve konuşma şekillerine önem verirler.

Görsel Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • İçerik görsel olarak zengin olmalı: akılda kalıcı resim, tablo, semboller, şemalar yer almalı. Yazı okunaklı ve belirgin olmalı, mümkünse içerik slaytlar halinde düzenlenmeli.
  • Renklerle belirginleştirilmeli: tıpkı düzenli bir masada organize olmuş eşyalar gibi, okunan bir metinin içerisindeki yazılarda düzenlenebilir olmalı. Bu nedenle renkli kalemlerle okudukları bölümlerin altını çizebilir, her renge temsil edilecek bir özellik atayabilirler.
  • Renkli post-it kağıtlar üzerine alınacak notlar, yapılacak hatırlatıcı çizimlerle konular belirginleştirilebilir.
  • Not alarak çalışmalıdırlar: Görsel olmadan sadece dinleyerek öğrenmeleri zordur, sadece dinlediklerinde dikkatleri kolayca dağılır. Bu nedenle dinlerken not tutmaları öğrenmelerini kolaylaştıracaktır.
  • Söylenenleri not alamadıklarımda huzursuz olabilirler ve kolay unuturlar. Yazarken söylenenlere yetişemezlerse dikkatlerini kaybedebilir, strese girebilirler.
  • Not tutarken düzenli olabilmesi için derslere göre ayrılmış defterler ya da dosya kağıtları ile düzenlenmiş klasörler tutabilirler.
  • Öğrendiklerini zihin haritaları çıkararak pekiştirebilirler.
  • El kartları hazırlanabilir: hatırlatıcı özet bilgilerin yer aldığı kağıtlar, formül kartları vb. oluşturulabilir. Bu kartlara derslerden, sınavlardan önce göz atarak hatırlamak kolaylaştırılabilir.
  • Günlük, haftalık, aylık planlar çıkartabilir, yapılacaklar listesi hazırlayabilir, derslere ya da diğer görevlere göre üzerindeki işleri sınıflandırabilirler. Böylece hem daha kolay hatırlar hem de zihinlerindeki karmaşayı somutlaştırmış olurlar.
  • İşitsel hafızaları zayıftır, dinledikleri şarkıları, duydukları isimleri hatırlamakta zorlanırlar. Ancak okudukları kitapları, izledikleri filmleri kolay kolay unutmazlar.
  • Dağınık, düzensiz ortamlarda çalışamaz, huzursuz olurlar.
  • Sınıf içerisinde verimli çalışabilmeleri için kendisi gibi düzenli kişilerle oturtulabilirler. Evde çalışma ortamlarındaki düzene müdahale edilmemelidir.
  • Bu öğrencilerin etkili öğrenebilmesi için öğrenme içerikleri sunumlar, videolar, görsellerle zenginleştirilmeli, derste not almasına imkan verilmeli ya da mümkünse derslerde takip edebilecekleri basılı dokümanlar paylaşılmalıdır.

2- İşitsel-Duyusal Öğrenme Stili

Dinleyerek, konuşarak, iletişim kurarak öğrenmenin daha kalıcı olduğu öğrenme stilidir. Bu öğrenme stilindeki bireyler grup çalışmalarına daha yatkındır. Dikkatleri dağılmadan uzun süren sözlü anlatımları dinleyebilirler. Görsel öğrenme stili baskın olan bir birey bir filmi anımsarken zihninde sahneler canlanırken, işitsel öğrenme stili daha belirgin olan bir kişi filmden replikleri anımsar. İşitsel uyaranların eşlik ettiği öğrenme ortamı bu kişiler için daha uygundur. Örneğin; öğretmenin ders anlatımı sırasında yaptığı tonlama ve vurgular bu kişilerin anlatılan konuyu hatırlamasını daha da kolaylaştırır.

İşitsel-Duyusal Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Bu gruptaki bireyler, konuşmayı severler ve grup ile çalışırken daha kolay öğrenebilirler.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek için kendilerine ve başkalarına sesli olarak öğrendiklerini tekrar anlatabilirler.
  • Anlatacak biri olmadığında ayna karşısında kendilerine anlatabilir ya da kendi seslerini kayıt edip, ses kayıtlarını dinleyerek öğrenebilirler. İzin verilirse derslerde de tekrar dinlemek için kayıt alabilirler.
  • Konuşma üzerine olan mesleklerde daha başarılıdırlar. İyi bir konuşmacı, anlatıcı, spiker, sunucu olabilirler.
  • Okuyarak öğrenmek zorunda kaldıklarında dudaklarını oynatarak ve alçak sesle mırıldanarak daha rahat öğrenebilirler.
  • Görsel içerikler ya da yazılar onlar için sıkıcıdır ve hatırlamaları daha zordur.
  • Vurgu ve tonlamalarla yapılan anlatımları çok daha rahat hatırlarlar.
  • Uzun süren diyalogları sıkılmadan takip edebilir ve hatırlayabilirler.
  • Görsel öğrenme stili baskın olan bireylere göre yazım kurallarında hataya açıktırlar ve yeterince dikkat etmezler. Onlar için doğru telaffuz, doğru yazmaktan daha değerlidir.
  • Öğrendiklerini pekiştirmek ve kolay hatırlamak için işitsel düzenlemeler yapabilirler. Örneğin; öğrenmekte zorlandıkları konuları, tarih, isim, yer bilgisi gibi akılda kalmayan ince detayları bir melodi eşliğinde şarkı sözü mırıldanır gibi sesli olarak söyleyebilir ve bu şekilde tekrar edebilirler.
  • Etkili öğrenmek için kendisi gibi işitsel bir arkadaşı ile grup olabilir birbirlerine sesli anlatım yapabilirler.
  • Bu kişilerin konuşarak ve dinleyerek yabancı dil öğrenmesi çok daha kolaydır.

3. Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stili

Dokunsal (kinestetik) öğrenme stiline sahip bireylerin ebeveyni ya da öğretmeni olmak çokta kolay değildir. Hatta bu öğrencilerle birlikte ders alan işitsel ve görseller için de beraber çalışmak çok kolay değildir. Çünkü onlar görerek ya da dinleyerek değil en iyi öğreneceği şeyi uygulayarak öğrenirler. Uzun süre hareket etmeden duramazlar. Sınıf içinde bir ders süresi boyunca masa başı oturup tek bir anlatıcıya odaklanmak onlar için çok zordur. Elleri sürekli bir şeylerle meşgul olsun isterler ya da sık sık tahtaya kalkmak, çöp atmaya gitmek, yerinde kımıldanmak gibi fiziksel hareket ihtiyacı duyarlar. Bu da diğerlerinin ve öğretmenin dikkatini dağıtabilir. Aileler ise çocuklarının odaklanamadığını, ders çalışmalarının çok verimsiz olduğunu düşünebilir.

Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme Stilinde Verimli Ders Çalışma Nasıl Olmalı?

  • Hareket etmek öğrenebilmeleri için gereklidir. Dikkatlerini hareket halindeyken daha iyi toparlarlar.
  • Öğretmen ve ailelerin çok hoşuna gitmese de öğrencinin daha kalıcı şekilde bilgiyi edinebilmesi için öğrenme sırasında hareket etmesine müsaade edilmelidir.
  • Dikkat süreleri işitsel ve görsellere göre daha kısadır. Bu öğrenciler ders çalışırken daha sık mola vermelidir.
  • Okurken çabuk sıkılır ve sayfaları hızlıca atlayabilirler. Öğrenmek için motive olabilmesi için proje üretmesi istenebilir. Bir şey üretmesi gerektiğinde layığı ile yapabilmek için daha verimli okuma ve araştırma ihtiyacı duyacaktır.
  • Mümkünse öğrendiklerini uygulayabilecekleri fırsatlar tanınmalıdır. Örneğin; matematiği daha iyi öğrenebilmek için market harcamalarına, evin aylık gelir-gider hesaplarına dahil olarak pratik yapabilirler. Tarih derslerini tarihi mekanları dolaşarak öğrenebilir, coğrafya dersleri için bitki yetiştirme, doğa gezilerine katılma, coğrafi araştırmalara katılma, kulüp etkinliklerinde bulunma gibi aktif olarak öğreneceği faaliyetlerde bulunabilir.
  • Bu çocuklar öğrenirken uygular ya da hareket ederlerse daha kolay hatırlarlar. Örneğin spor yaparken dinlediği bir dersi daha kolay hatırlayabilir. Çıkardığı ders notlarını odasında yürüyerek tekrar edebilir. Egzersiz yaparken ses kayıtları dinleyebilir. Ya da öğrendiklerini günlük hayatla birleştirerek pekiştirebilir.
  • Dinlerken konuşulanların kısa ve doğrudan olmasını isterler. Kendileri de uzun cümleler kurmaktan hoşlanmaz.
  • Yazım dili de diksiyonları da onlar için çok öncelikli değildir. Ancak yaptıkları bir uygulamanın hatasız, kusursuz olmasını isterler.
  • Oturarak çalışmaları gerektiğinde ellerine meşgul olabilecekleri oyun hamuru, stres topu gibi materyaller verilebilir.
  • Tiyatral şekilde anlatılan dersler, oyunlaştırılmış dersler, laboratuvar ortamında işlenen konular kinestetik öğrenme stiline sahip bireylerin öğrenmesini kolaylaştırır.

Öğrenme Stilimi Nasıl Bulabilirim?

Yazının sonuna geldiğinizde 3 öğrenme stilinden birine ait özelliğin sizde daha fazla olduğunu fark etmiş olma olasılığınız yüksek. Ancak birden fazla stilin size uyduğunu düşünüyorsanız öğretmenlerinizin ve ailenizin geri bildirimlerini alabilirsiniz. Okul rehberlik servisinizden size öğrenme stili envanteri uygulanmasını isteyebilirsiniz. Daha kapsamlı bilgi almak, öğrenme stilinizi detaylarıyla keşfedip, doğru ders çalışma tekniklerini öğrenmek için profesyonel danışmanlık alabilirsiniz.

Eğitim ortamınızın ve gördüğünüz derslerin öğrenme stilinize hitap ettiğini düşünmüyorsanız bu konudaki ihtiyaçlarınızı öğretmenlerinizle paylaşabilirsiniz.

 

Read More