LGS (Liseye Geçiş Sınavı) Etkili Zaman Yönetimi

“Zamanım olsaydı tüm soruları yapabilirdim”

Çoğu öğrenciden duyduğumuz bir cümledir. Fakat özellikle yerleştirme sınavlarının çoğunun ölçtüğü şey: Zaman yönetimidir.

Öğrencilerin çoğu sınava yanlış hazırlanmak ve sınav esnasında işlerine yarayacak stratejiler belirlemekte zorlanmaktadırlar. Hazırlanılan sınavın amacını iyi bilmek çoğu zaman göz ardı edinilen fakat sınav başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir.

Bu nedenle size özellikle sınavların biçimine göre zamanı nasıl etkili şekilde kullanabileceğinize dair bir blog yazısı hazırlamak istedik.

Bu blog yazımızda özel olarak etkili zaman yönetimi için LGS’ ye nasıl hazırlanmanız ve sınav esnasında nasıl bir strateji izlemeniz gerektiğini anlatmak istedik:

LGS Sınavına Hazırlanırken Etkili Zaman Yönetimi için Nasıl Çalışmalısınız?

1.Sınav Biçimine göre Çalışmaya Özen Gösterin

Konuları biliyor olmanız değil sınav esnasında kağıda yansıtabilmeniz önemli olan. Bunu yapabilmek için sınavın biçimine göre çalışmak en mantıklı metottur.

Bazen öğrenciler konu anlatımına gereğinden fazla önem vermektedirler fakat LGS  test biçimine sahip bir sınavdır. Test sınavlarına hazırlanırken konu anlatımını bir kere dinledikten sonra hep test çözerek yapamadığınız soruların üzerinden gitmek daha büyük avantaj sağlayacaktır.  Ayrıca bolca pratik yaptığınız için sınav esnasında zaman sıkıntısı yaşama ihtimalinizi düşürecektir.

  1. Sınav Formatıyla Benzer Soru Çözümleri Yapın

LGS formatı 2 kitapçıktan oluşuyor. İlk kitapçıkta sözel ardından aradan sonra sayısal kitapçıklar dağıtılacak. Evde sınava çalışırken çoğu öğrenci derslerle ilgili ayrı ayrı testler çözmekte. Öğrenme sürecinde bu elbette yapılmalı fakat zaman zaman sınav formatına uygun deneme niteliğinde sınavlar çözmeniz sizi 10 adım öteye taşıyacaktır.

Geçek sınavda sözel bölümdeki Türkçe, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi,  İngilizce olmak üzere 4 farklı ders bulmakta.

İkinci kitapçık yani sayısal bölümde ise Matematik ve Fen Bilimleri olmak üzere iki farklı ders bulunmakta.

Aynı bu formata sahip denemeler çözmeniz daha iyi olacaktır çünkü sınavda bu farklı ders alanlarını bir arada çözmeniz beklenecektir.

  1. Hangi Dersin Ne Kadar Fazla Puan Getirdiğine Yönelik Çalışmalar Yapın

LGS puan ağırlıklarına göre size daha çok puan getiren derslere ağırlık vermeniz önemli. Elbette daha az puan getiren derslerde başarılı olabilirsiniz fakat istediğiniz gibi bir sonuç elde edebilmek için bu konuda stratejik davranmalısınız.

 

Matematik 1 soru netinin değeri: 4,9527

Fen Bilgisi 1 soru netinin değeri: 4,0725

Türkçe 1 soru netinin değeri: 3,6714

Din Kültürü 1 soru netinin değeri: 1,9407

İnkılap Tarihi 1 soru netinin değeri: 1,6849

Yabancı Dil 1 soru netinin değeri: 1,6320

Bu nedenle Matematik ve fen öncelikli olmak üzere ek olarak Türkçe’ ye diğer derslere göre daha çok ağırlık vermek size daha çok puan getirecektir.

Sınav Esnasında Zaman Yönetimi

1.İyi Olduğunuz Alandan Başlamayı Tercih Edin

Hangi dersten başlamalıyım? Her zaman tartışılan bir konudur. Bu konuda kesin bir şey    söylemek doğru değil. Öğrencinin bu anlamda kendisini tanıyarak kendine özgü bir metot belirlemesi akıl kârı olandır.

Sözel kitapçığında ya da sayısal kitapçığında hangi alanda iyiyseniz ondan başlamanız her zaman daha iyi bir taktiktir. İyi olduğunuz alanı çözmek genelde çok daha az zamanınızı alacaktır.

2.     Soruları Çözmeden Önce İnceleyin

Soruları kontrol ederek kolay olanları öncelikli olarak çözmeye çalışın. Kolay olan sorulardan başlamanız motivasyonunuzu yüksek tutmanızı sağlayacaktır. Mutlaka kolay bulduğunuz sorulara daha az vakit harcayacak ve rahatlıkla çözebileceksinizdir. Çözmüş olmanın verdiği his hem içinizi rahatlatacak hem de özgüveninizin ve motivasyonunuzu yüksek tutacaktır.

Kolayları çözerek aradan çıkarmanız ve ardından zor sorulara odaklanarak daha çok vakit ayırmanız stratejik olarak size zaman kazandıracak bir taktiktir.

3.     Sorulara Takılı Kalmayın

Soruları ilk denemede yapamadığınız zaman kabullenerek başka sorulara geçin. İlk anda yapamayabilirsiniz. Vakit kaybetmemek için başka sorulara geçin ve en sonunda boş bıraktıklarınıza geri dönerek uğraşın.

Size zor gelen bir soruyla uğraşarak (belki de hiç çözemeyeceğiniz bir soruyla) daha kısa zamanda çözebileceğiniz bir soruyu kaybediyor olabilirsiniz. Diğer soruları gördükten sonra geri dönmeniz başarınızın sınav sonucunuza daha iyi yansımasını sağlayacaktır.

4.     Başarılı Olduğunuz Derslerde Dikkatli Olun

Genellikle iyi olduğunuz alanlar “Nasıl çözemedim. Çözmem gerek!” diyerek hırs yapmanıza yol açabilir. Eğer başarılı olduğunuz alan o an size zor geliyorsa bilin ki herkese zor geliyor. Her ne kadar iyi olduğunuz bir alansa da sorulara karşı hırs yapmamaya çalışın. Hırs yapmanız zaman kaybettirecektir. Yapamadığınızda boş bırakın ve diğer soruları çözdükten sonra geri dönün.

 

Zeynep Bengisu Çetin

Read More

Yetenek Yönetimi 21.Yüzyılda bireylerin kendi yol haritalarını doğru bir şekilde belirlemede önemli bir rol oynuyor. Kendi ilgi alanlarımızı, bilgi ve becerilerimizi keyfederek hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğimizi ortaya koyan bir sistemdir. Özellikle öğrenciler ve anne babaların çocuklarının hangi alanlarda iyi olduklarını, becerilerini bilmeleri gerekiyor. Böylelikle çocukların erken yaşta doğru mesleklere yönlendirilmesi ve hayatları boyunca istedikleri alanda başarılı olmalarını getirir. Bu süreçte, örneğin; Lise çağındaki öğrencilerin üniversiteyi hangi ülkede okuyacağına veya hangi bölümü okuyacağına karar vermeleri gerekir.

Bu belirlemelerden sonra öğrencilerin okul dışı faaliyetlerinde de becerileri ölçülmelidir. Örneğin; spor, müzik, tiyatro bunlardan bazıları. Bu alanlarda bireylerin ne kadar başarılı oldukları veya hangi alanda ilgisinin olduğu da ölçülerek bu süreç yönetilmelidir. Yetenek Yönetimi, tüm bu süreçleri takip ederken, aynı zamanda 21.yy da ’da hangi mesleklerin revaçta olduğunu veya ilerleyen yıllardan hangi alanların en popüler ve gerekliliği arttıracak mesleklerin olduğunu da tespit eder. Böylelikle, bireyleri bu süreçte daha bilinçli ve ileriye dönük istekleri konusunda da doğru yönlendirmeyi sağlar. Bu sürecin en önemli aşaması, bireylerin tüm bu süreci belirli periyotlarda tamamlaması ve sonuca gidilmesini sağlamaktır. Bu periyotları biz 3,6,12,24,48,72 aylık süreçlerde takip ediyoruz. Bu süreçlerde bireylerin eksik alanları ve bu alanlarda kendilerini nasıl geliştirebilecekleri belirlenmiş oluyor. Böylelikle bireyler tüm bu sürecin sonunda kendine daha iyi bir vizyon çizebiliyor, hangi alanlarda başarılı olduğunu görebiliyor ve bununla paralel olarak istediği meslekleri kendisi rahatlıkla seçebilir hale geliyor.

Bu süreçte bir diğer önemli unsur ise, kişilerin bireysel gelişimlerini göz önünde bulundurmaktır. Burada biz, süreç boyunca bunu göz önünde bulundurarak bireylerin gelişimi sırasındaki farklılıkları da takip ediyoruz. Çünkü her bireyin gelişim ve değişime karşı olan farkındalığı, değişim gösterdiği unsurları farklıdır.

Yetenek Yönetimi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More

Mayıs ayıyla birlikte üniversiteye ve liseye giriş sınavları için önemli ve kritik bir döneme giriyoruz. YKS ve LGS sınavı yaklaşıyor. Son zamanların nasıl değerlendirildiği sınav performansını yüksek oranda etkileyecektir. Endişelenmeyin, bu süreci nasıl en verimli şekilde yöneteceğiniz konusunda yanınızdayız.

Düzenli Çalışma Planı

Sadece YKS ve LGS için değil, tüm sınavlar için düzenli çalışma planına sahip olmak başarıyı yüksek oranda arttıracaktır. Koca müfredatın gözünüzde büyümemesi için konuları günlere ve haftalara bölmeniz mantıklı bir strateji olacaktır.

  • Kalan zamanınızı göz önünde bulundurarak bu süreçte bitirebileceğiniz kadar konuyu gerçekçi olarak hesaplayın.
  • Ajanda tutun. Çalışmanız gereken konuları böldükten sonra günlük ve haftalık planlar hazırlayın.
  • Tamamlayamayacağınız konu eksikleriniz varsa çok çıkan soru ve konulara daha çok ağırlık verdiğiniz bir program yapın. Her konuyu bilmenizden ziyade stratejik davranmanız size net kazandıracaktır.
  • Listenizde az bildiğiniz ya da bilmediğiniz konularla ilgili çalışma planı yaparken bildiğiniz konuları da tekrar etmeyi planlamayı unutmayın.

Ne kadar sıklıkla ara verilmeli?

Ara vermek hassas bir konudur. Çalışmanızın verimini arttırmak için önemliyken çalışma düzeninize zarar vermemesini sağlamak iyi bir düzen ve denge gerektirmektedir.

  • Bir konuyu çalışırken aralarınızın çalıştığınız süreden daha az olmasına özen gösterin. Örneğin her 40 dakikada 5-10 dakikalık aralar verin.
  • 1 saatten fazla ara vermeden çalışmayın. Zihninizin sınırları var. 1 saatten fazla hiç ara vermeden çalışmanız odaklanma problemi yaşamanıza neden olacaktır. Dikkatinizi tekrar toplamanız için küçük bir ara vermekte fayda var.
  • Verdiğiniz aranın uzunluğundan emin olmak ve çalışma düzeninizi korumak için mutlaka süre tutun.
  • Her kalkmak istediğinizde ne olursa olsun çalışmak için planladığınız süre bitene kadar kalkmayın. Sıkılsanız dair masadan kalkmayın. İlla yeni bir konu çalışmanıza gerek yok sıkıldığınızda. En azından konuyla ilgili daha önce aldığınız notları tekrar okuyun. Burada önemli olan planladığınız saat düzenlemesine uyum sağlamak Kalkmamanız oluşturduğunuz saat düzenine gün geçtikçe daha rahat adapte olmanızı sağlayacak.

Çalışmalarınıza Renk Katmanın Önemi

 Elinize kağıdı kalemi alıp defalarca yazmak ya da aynı metinleri tekrar tekrar okumak sizi sıkacak ve yoracaktır. Zaman zaman alternatif çalışma yöntemleri uygulamanız motivasyonunuzun düşmesini engelleyecek ve öğrenmenizi kolaylaştıracaktır.

Alternatif çalışma yöntemleri:

  • Arkasında terimlerin tanımları yazan renkli oyun kartları hazırlayarak kendinizi test edin.
  • Çözemediğiniz soruları bir kavanozda biriktirip ara ara onları incelemek, tekrar çözmeye çalışın.
  • Alt alta sıralanan bir liste yapmak yerine konularla ilgili aşağıdaki gibi bir zihin haritası hazırlayın.
  • Konuyla ilgili videolar izleyerek çalışın.
  • Arkadaşlarınızla görüntülü konuşarak birbirinize bildiğiniz konuları anlatın.
  • Sesli okuyarak çalışın.
  • Ezberlemesi zor gelen şeyleri melodik ezberlemek ezberlemenizi kolaylaştıracaktır.

Zeynep Bengisu ÇETİN

Read More

Genç olmanın doğasındaki düşünce: “Kimse beni anlamıyor.“ Özgür ruhları anlamak zor gelirken bir de onları kısıtlayarak evde tutmalıyız… Kişilik karmaşalarının içerisinde oradan oraya savrulmak genç olmanın doğasında var. Hadi bir de özel koşullardan ötürü özgür bir ruhun kanadını kestiğimizi düşünelim: “Artık dışarı çıkamıyorsun.”

Onlar için kolay olmadığı kadar evdeki otorite için de kolay değil… Bu durumda ebeveynlerin ne yapması gerektiği oldukça tartışmalı.

“Onunla nasıl baş edeceğiz şimdi?” “Onu zorlamalı mıyım?” “Karışmamam mı gerekir?” “Benimle iletişimi güçlü değil, nasıl iletişim kurmalıyım?” “Odasından çıkmıyor, bizimle iletişime geçmek istemiyor.” “Uyku ve yeme düzeni çok bozuldu bu konuda ne yapmalıyım.”

Maalesef bu soruların tek bir cevabı yok. Her ergenlik çağındaki birey her insan gibi farklı düşüncelere sahiptir. Hepsinde işe yarayacak bir çözüm bulmak imkansız… Fakat fikirlerine, kişiliğine ve durumu algılayış biçimine göre sizi nasıl davranmanız gerektiğiyle ilgili sonuca ulaştırabiliriz!

Farklı Davranış Örüntüleri

Temelinde ergenlik çağındaki bireyler sosyalleşme ihtiyacı duyarlar ve kendilerini kanıtlama iç güdüsü içerisindedirler. Bu sebeple eskiden olsa eve kapanmak her genç bireye zor gelir diyebilirdik.  Yalnız artık durum farklı. Sosyal medyayla iç içe yaşadığımız bu çağda bazısına evde kalmak daha cazip bile gelebilir.

Diğer bir yandan gençlerin geçirdiğimiz döneme bakış açıları da kişisel farklılıklar gösterecektir. Bazı gençler hiç panik yapmazken, bazısı çeşitli sebeplerden korku ve endişe besleyebilir. Örneğin özellikle sosyal yönleri güçlü çocukların: “Zaman kaybediyorum!” diye düşünmesi ya da yarım kalan planlarına üzülme eğilimi göstermesi beklenen bir durumdur.

Ne Düşündüğünü Anlamaya Çalışın

Farklılıkların olması ebeveynleri olarak sizi korkutmasın. Buradaki kilit nokta genç olmanın ortak özelliği “kendilerini kanıtlama iç güdüsü” dür.   Kendilerini değerli hissetme ihtiyacı duyan gençlere ilk uygulamanız gereken taktik durumla ilgili düşüncelerini sormak duygularını anlamaya çalışmak olmalıdır.

 Yargılamayın

Duygularını açıklarken daha çok olumsuz duygular içerisinde olduğunu ve geleceğe ümitsiz baktığını fark edebilirsiniz. Böyle bir durumda yargılamayın. Böyle hissetmek için birçok geçerli nedeni olduğunu anlamaya çalışın. Ergenlik döneminde yapmak istenilen şeyleri yapmak bir ihtiyaçtır. Ergenlik kimlik arayışıdır. Yani gençler yapmak istenilen her türlü etkinliği yaparak özünün neyden beslendiğini bulmaya çalışır bu süreçte. Hareket alanı kısıtlandığı için büyük ihtimalle olumsuz duyguları artacaktır. Onu anlamaya çalışın. Olumsuz duyguları eleştirmek yerine onu anladığınızı ve üzücü bir durum olduğunu belirtin. Ardındansa geleceği ve şuanı kapsayan umut verici cümleler kurmaya çalışın:

“ Her şey düzelecek, merak etme. “

“ Hepimiz yapmak istediklerimizi yapamıyoruz, hepimiz için zaman durdu. Yalnızca sen değil arkadaşlarında aynı durumdalar. ”

“ Güven bana gerekli önlemleri aldığımız sürece bugünleri de sağlıklı bir şekilde atlatacağız.”

Bağlılık, Yeterlilik ve Özerklik İhtiyacını Karşılayın

Bu üç psikolojik ihtiyacı sakın unutmayın. Özellikle gençler bu üç psikolojik ihtiyaca yoğun bir şekilde gereksinim duymaktadırlar.

Bağlılık için aile ruhunu yansıtmanız, çocuğunuzun yanında olduğunuzu hissettirmeniz yetecektir.

Yeterlilik için ona çocuk gibi davranmayın. O artık bir çocuk değil. Basit sorumluluklar konusunda uyarmayın. Mesela ona kalkmasını söylemeyin. Aslında bu süre aynı zamanda onların sorumluluk alıp almadıklarını gözlemlemenizi sağlayacaktır.

Özerklik için gerekli oranda özgürlük alanı sağlayın. Emir verici cümleler kurmayın. Ona günlük planını sorun. Ardından yapması gerektiğini düşündüğünüz bir sorumluluk varsa (örneğin ev işlerine yardım etmesi gibi) planına bunu da ekleyebilir misin diyerek kibarca rica edin. Sorumluluğun içinde onu boğmayın. Fakat  kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenmeye başladığı gençlik döneminde sorumluluk almayı öğrenmesi gerekmektedir. Kolay ve az miktarda, rica yoluyla görevler vermekten çekinmeyin.

Plan Yapması İçin Yönlendirin

Okulun olmaması onu plansızlığa itebilir ve düzeni bozulabilir. O artık yetişkinlik için ilk adımlarını atmış bir birey. Bu yüzden onun planını siz oluşturamazsınız. Bunun yerine onu plan yapmaya yönlendirebilirsiniz. Sabahları ya da akşamları gün içerisinde neler yaptığını sorun, bu onu günlerini düşünerek değerlendirmeye itecektir. Sorumluluklarının yerinde saymadığını hissedecek ve plan yapmaya kendiliğinden yönelecektir.  Örneğin meraklı bir şekilde online derslerinde ya da kendi kendine çalışırken ne çalıştığını, neler öğrendiğini sormak bu bağlamda işe yarayabilir.

Zamanını Sürekli Verimli Geçirmesine Gerek Yok

Gerginlik ve kaygı duyulan süreçlerde ,yaş grubu fark etmeksizin, sürekli kendimizi bir şeyler yapmaya zorlamak doğru değildir. Süreç içinde gençlerin zamanını sürekli verimli geçirmemesi beklenen ve hatta önerdiğimiz bir durum. Ara sıra bırakın ne istiyorlarsa onu yapsınlar. Yalnızca tek yönlü etkinliklere ağırlık vermemesi konusunda dikkatli olun. Özellikle sürekli internetle vakit geçiriyorsa değişik yöntemler uygulamakta fayda var. Her gün ailecek oynayabileceğiniz eğlenceli bir kutu oyunu oynamak güzel bir çözüm olabilir.

Read More

Stratejik Yetenek Yönetimi öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkartan bir yöntemdir. Özellikle İngiltere, Amerika, Japonya gibi ülkelerde stratejik yetenek yönetimi sistemi uygulanmaktadır. Bu yöntem sayesinde, kişiler yeteneği olduğu mesleklere yönlenebiliyor ve işletmecilerde bu anlamda yeteneği olan kişileri işe alabiliyorlar. Böylelikle daha verimli ve dinamik bir çalışma sistemi elde edilebiliyor.

Stratejik Yetenek Yönetimi, özellikle 6-12 yaş, 12-18 yaş, 18-25 ve 25 yaş üzeri gençlerin kabiliyet ve yeteneklerini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu yaş aralıkları, gelişim ve dinamizmin en verimli zamanlarıdır. Bu nedenle yetenek yönetiminin çocuklarda ve gençlerde iyi bir şekilde analiz edilip saptanması, gelecekteki hayatları için önemlidir.

Stratejik Yetenek Yönetiminde en önemli unsurlardan biri saptamadır. Bu nedenle öğrencilerin yeteneklerini doğru saptayabilmek için bazı psikolojik testler bulunuyor (IQ&EQ, Liderlik, Girişimcilik veya İnovasyon gibi). Bu testler kişinin yetenek ve becerilerini belirleyen testlerdir. Bu testler eğitimciler için sadece ön bir değerlendirmedir.

Öğrencilerin özellikle ilkokul çağlarından itibaren bedenen, ruhen ve beynen birçok konuda gelişim gösterirler. Bu gelişimleri nasıl değerlendirip gerçek istek ve becerilerini ortaya çıkaracaklarını bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda Stratejik Yetenek Yönetimi, öğrencilerin ilkokul, orta okul ve Lise çağlarında hangi üniversitede okuması gerektiğini, hangi ülkeyi seçmesi gerektiğini sonrasında da öğrencilere eğitimine yön verecek stratejiler belirlemektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi, gelişen bu global dünyaya öğrencileri entegre etmek için kendilerini keşfetmelerini ve doğru bir eğitim hayatı ile iş dünyasına da hazırlanabilmelerini hedeflemektedir.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Alışılmış düzenin bozulması büyük küçük herkesi olumsuz etkiler. Fakat çocuklarda düzenin bozulması daha sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Çocuğun hayatının herhangi bir alanında bozulan düzeni devrilen domino taşları gibi hayatının diğer alanlarına da etki edecektir.

Bu bağlamda doğru yönlendirmeyle işleri çözmek mümkün. Online eğitim gören çocukların etrafındaki tek uyarıcı anne babalarıdır. Anne babaların doğru müdahaleleri sayesinde çocukların yeni eğitim düzenine uyum sağlamaları kolaylaşacaktır.

Eğitim ve psikoloji alanında yaptığımız çalışmalara dayanarak yeni eğitim düzeninde önünüze ışık tutmaya geldik. Ebeveynleri olarak çocuğunuzu yeni düzene ,online eğitime, alıştırmak için rahatlıkla uygulayabileceğiniz yöntemleri derledik.

1.Dikkat Dağıtıcı Ögeleri Sınırlayın

Ders saatleri dışında çocuğunuzun elektronik eşya kullanımını kısıtlayın. Evde çocukların dikkatini dağıtacak bir çok elektronik eşya var. Online eğitim görürken de okul saatleri doğrultusunda çocuğunuza elektronik eşya kullanım limiti koymanız çocuğunuzun derslere odaklanmasını arttıracaktır.

2.Öğrenmek İçin Alan Yaratın

Çocuğunuzun online eğitimi esnasında kullanacağı özel bir alan yaratın. Okul ortamına benzer bir şekilde masanın olduğu ve koltuk, yatak gibi; konfor içerikli, dikkat dağıtıcı malzemelerin bulunmadığı bir alan tercih edin.  Ders gördüğü ortam ne kadar okul ortamına benzerse bir o kadar odaklanması ve derslere motivasyonu artacaktır.

3.Ara vermesine özen gösterin

Rutin ve program okula giden çocuklar için oldukça önemlidir. Çocukların okuldaki rutinlerine benzer rutinler yaratmaya çalışın.

  • Ders araları için okul zilini andıracak şekilde alarm kurmak
  • Öğlen dersleri bittikten sonra balkonda hava almalarını sağlayın

4.Arkadaşlarıyla Görüntülü Konuşmasına Fırsat Tanıyın

Sosyal çevrelerinden uzaklaşmak çocukları olumsuz etkileyecektir. Özellikle ilkokul grubundaki çocuklar için arkadaş ilişkileri değerlidir. Bu yüzden çocuklarınızın düzenli olarak arkadaşlarıyla görüntülü konuşmalara katılmasına özen gösterin. Destekleyerek sevdiği arkadaşlarıyla bağlarının sürmesini sağlayın.

5.Ekran Kullanım Süresini Kısıtlamaya Çalışın

Sürekli ekrana maruz kalmak çocuklarda baş ağrısı ve yorgunluğa sebep olabilir. Ders dinledikleri saatler dışında çocuğunuzun ödevlerini ya da kurs materyallerini çıktı almanız, basılı kitaplardan yaralanmanız fayda sağlayacaktır.

6.Diğer Velilerle İletişim Halinde Kalın

Sanal yollarla diğer velilerle iletişiminizi kesmeyin. Tüm çocuklu aileler için evden eğitim yeni bir deneyim. Başkalarının deneyimlerinden faydalanın ve deneyimlerinizi paylaşın.

7.Program Yapın

Çocukların sürekli evde olması onlara yapılacak sorumlulukları olmadığı izlenimini verebilir. Bundan ötürü çocuğunuz ve kendiniz için haftalık  programlar yapın. Çocuğunuzun ders dışında yapacağı ödevleri ve projeleri düzene sokun. Aksi taktirde eğitim düzenleri bozulan çocukların beslenme ve uyku düzenleri de bozulacaktır.

8.Çocuğunuzun Tatildeymiş Gibi Davranmasına İzin Vermeyin

Bu zamanlar çocuklara tatil gibi gelebilir. Lakin çocukların eğitimlerinin devam ettiğinin farkında olmaları gerekmektedirler. Çocuğunuzun ders saatlerine uyduğuna ve ödevlerini tamamladığına emin olun.

9.Programınıza Eğlenmeyi Eklemeyi Unutmayın

Çocukların sosyal hayatlarındaki eksiği kapatarak eğlenmeleri de gereklidir bu süreçte. Belki de çocuğunuzla yoğun iş hayatınız sebebiyle bu kadar vakit geçiremiyordunuz. Durumu bir avantaja çevirin ve akşamları çocuğunuzla ailecek oynanabilecek çeşitli oyunlar oynayın.

 

Read More

Yüzümüze dokunmadan duramayız. Gün içerisinde sık sık yüzümüze dokunuruz. Farkında olmadan yaptığımız bu davranış aslında DNA’mızda var. Yani anne karnındayken bile sık sık yüzüne dokunduğu görülüyor. Bunun en temel nedeni, kendimizi rahatlatma isteğimizdendir. Örneğin şaşırdığımızda, sevindiğimizde, üzüldüğümüzde hep yüzümüze dokunuruz. Yüzümüzdeki belli yerlere farkında olmadan dokunarak baskı kaslarını harekete geçirerek kendimizi rahatlatırız.

Yüzümüze dokunmamamız söylendiğinde, özellikle şu dönemlerde çok sık birbirimize söylediğimiz bu cümle, beynimiz aslında uygulanması pek mümkün olmayan zor bir komutu alır. Uzmanlar bu konuda, beynimizin aldığı bu komutların istemsizce yaptığımız için bu alışkanlığımızı önlemenin bazı yöntemleri olabilir diyor. Örneğin gözlük takmak bir önleyici olabilir. Kadınların daha rahat uygulayabileceği, makyaj yapmak da yüzümüze dokunmamıza engel olabilir. Bunlara ek olarak, ellerimize sık sık krem sürmek de bu anlamda yüzümüze dokunmamızı engelleyebilir. Burada tabii ki bu yöntemlerin uygulanabilmesi yine beynimizdeki komutları yönlendirerek ve bunu uygulamaya çalışarak hayata geçirebileceğimiz önlemlerdir.

Bu alışkanlık aslında sadece insanlara özel değil. Hayvanlarda da görülüyor. Özellikle kediler bunu çok sık yapar. Kediler doğası gereği çok sık kendilerini yalarlar. Özellikle patilerini yüzüne sürtme hareketini çok sık görürsünüz ve bu onları çok mutlu eder. Aynı şey köpekler için ve birçok hayvan için de geçerli.

COVID-19 (Koronavirüs) ülkemizde ve dünyada yaşanan bu sorun, özellikle psikolojik açıdan da değerlendirilmesi gereken bir noktada. Örneğin; şu dönem çok sık haber kanallarını izliyoruz ve doğal olarak olumlu haberler almak için yapıyoruz bunu. Ancak farkında olmadan bu durum, özellikle şu dönem bizlerde farklı psikolojik reaksiyonlara neden olabilir. Korku, anksiyete veya panik gibi duygularımızı tetikleyebilir ve bu duygular bizlerde ileri seviyede sorunlara neden olabilir. Bu durumları engellemek bizlerin elindedir. Örneğin; gün içerisinde yapacaklarınızı listeleyebilirsiniz. Belirli saat dilimlerinde film izlemek, oyun oynamak, kitap okumak gibi evde yapabileceğiniz aktivitelerle hem gününüzü verimli geçirmiş olursunuz hem de farklı konularla meşgul olmak sizi daha iyi hissettirecektir.

Read More

Yaşadığımız hassas dönemden ötürü çoğu iş yeri kapatıldı ve evden çalışma imkanı olanlar evlerinde bilgisayarlarının karşısında çalışmalarını sürdürmeye başladılar. Fakat evden verimli bir şekilde çalışmak ve motive olabilmek o kadar da kolay değil… Evden çalışırken sizin işe ne zaman başladığınızı kontrol eden bir patronunuz yok. Pijamalarınıza veda edip iş kıyafetlerini giyme derdiniz de yok. En rahat ve huzurlu olduğunuz ortamdasınız. Sıcak yatağınız ve konforlu ev ortamı sizin aklınızı başınızdan almak için tüm cazibesiyle oracıkta, gözlerinizin önünde… Alışık olduğunuz iş düzeni ve disiplin bozulduğunda iş verimimizin düşme olasılığı oldukça yüksek.

Siz de eğer bu birkaç günde motivasyonunuzun düştüğünü gözlemlediyseniz ve işleriniz biriktiyse koşa koşa yardımınıza geldik. aba Psikoloji olarak vereceğimiz basit ve pratik tavsiyeler sayesinde kendi iç motivasyonunuzu elde ederek çalıştığınız ortam fark etmeksizin verimliliğinizi koruyabileceksiniz.

Plan yapın

Uzaktan çalışırken verimliliğinizi korumanın en pratik yolu plan yapmaktan geçer. Haftalık yapılacaklar listesi hazırlayarak her akşam bir sonraki gün yapılacakları kontrol etmek sizi iş disiplininde tutacaktır. Salaş ev ortamında düzeni sağlamanıza yardımcı olacaktır.

Ofisteymiş illüzyonu yaratın

İnsan beyni ip uçlarıyla çalışmaktadır. Ev koltuğunda televizyon izlemeye koşullanırken, ofis masanızda çalışmaya koşullanmanız kaçınılmaz derece yüksektir. Daha önce ev koltuğunda yaptığınız şey film izlemekti, beyniniz onu hatırlayarak film izleme iç güdüsüne kapılmanızı sağlayacaktır. Hele bir de ev kıyafetlerinizleyseniz bütün ip uçları sizi film izlemeye sürüklemek için bir araya gelmiş demektir.

İş yerindeymiş gibi davranmaya özen gösterin. Kendinize yeni bir çalışma alanı oluşturun. Sadece çalışmak için kullandığınız bir masanın olması ve bu masanın evin konforlu bölgelerinden uzak olması çalışma motivasyonunuzu arttıracaktır. İllaki iş kıyafeti giymek zorunda değilsiniz ama pijamalarla işlerinize motive olabilmeniz kabul edilmelidir ki oldukça zor. İşinizi yaptığınız süreçte, en azından sizi uyku modundan çıkarabilecek kıyafetler giymeyi tercih edin. Eğer iş yerindeyken işe başlamadan önce kahve içiyorsanız, her zamanki gibi kahvenizi içmeyi unutmayın. İş yerindeki alışkanlıklarınızı çalıştığınız süreçte uygulamaya çalışın. Böylelikle zihniniz çalışmaya daha olumlu bakacaktır, vücudunuz da çalışmaya hazır  ve dinç olacaktır.

İşe erken başlayın

Evde olmak size esnek iş saatleri sağlayacaktır. Bu durum sizi rahata düşürerek işlerinizi ertelemenize sebep olabilir. Halbuki işlerinizi erken bitirirseniz rahatça günün kalanını kendinize ayırabilirsiniz. Aksi taktirde işle ilgilenmediğiniz her an yaptığınız diğer aktivitelerin de tadını çıkaramazsınız. Ertelediğiniz işler zihninizde ve düşüncelerinizde gezinip duracaktır.    İşe gider gibi ofis saatinizde işlerinize başlayarak kendinizi işe hazırlayın. Böylelikle günün kalanı size kalacaktır.

Ara verin

Düzenli aralar vermeye özen gösterin. İşlerinizi hemen bitirip kurtulma şansınız olduğundan evdeyken aralıksız çalışma ihtimaliniz daha yüksektir. Fakat ara vermeden çalışmak verimliliğinizi düşürecektir. Saat başı 10-15 dakikalık kısa aralar ve rahatlamak için 1 saatlik öğle arası vermeyi unutmayın.

Sosyal medya kullanımınıza sınırlar getirin

Hangimiz biraz internette gezineyim de sonra işime dönerim dedikten sonra fark etmeden saatlerce internette gezinmedik ki? Sosyal medya çalışırken kontrol altına alınmalıdır. Sosyal medyada gezinirken zihnimiz gevşediği için ve sürekli yeni şeyler keşfettiğimiz için fark etmeden gereğinden fazla zaman harcarız. Haliyle işlere ayırdığımız vakitten çalarken hem de işe geri dönme motivasyonumuzu azaltır sosyal medya. İş sürecinizde, günlük sosyal medya kullanımınız için bir süre belirleyin. Sosyal medya kullanım süreniz uzadıkça işe dönme isteğinizde azalacaktır. Çalışmaya ara verdiğiniz zaman sosyal medyayla ilgilenecekseniz bunun için 10 -15 dakika gibi kısıtlı, kısa süreler vermeye çalışıp konsantrasyonunuzu ve motivasyonunuzu aktif tutun.

İş arkadaşlarınızla görüntülü konuşun

Ofis hayatınızda insanlarla iç içeyken evde durum aynı değil. Ofisteki insanlarla iletişim halinde olmak da motivasyonu yükseltici bir faktördür. İş arkadaşlarınızla işle ilgili konuları görüntülü konuşarak tartışmaya çalışın. Uzaktan da olsa iş arkadaşlarınızla birbirinize destek olmanız motivasyonunuzu arttıracaktır.

Ev işleriyle ofis işlerinizi birbirinden ayırın

Çalışma aralarınızda bulaşıkları yıkamak ya da çamaşır asmak cazip gelebilir fakat pek de mantıklı değil. Ev işleri  yine “iş” tanımı içerisine girdiği için bölünmenize ve akışınızı bozmanıza sebebiyet verebilir.  Bölünmemek için ya işlerinize başlamadan önce ya da işleriniz bittikten sonra ev işlerinizi halledin.

Düzenli egzersiz yapın

İş yerine gidip gelmek bile bir spor niteliğindedir. Evden çalışmak sizi tembelleştirerek, kilo almanıza sebep olabilir. Dahası spor endorfin ve serotonin (mutluluk hormonları) salgılamanızı sağlar. Eğer güne sporla başlarsanız ardından işlerinize başlamak daha kolay gelecektir. Günü daha dinç ve daha motive geçirmeniz için düzenli egzersiz yapmanın mutlaka faydasını göreceksinizdir.

Read More

Gittikçe yaygınlaşan corona virüsü yalnızca fiziksel değil ruhsal sağlığımızı da tehlikeye atmaktadır.

Ruhsal sağlığımız iki şekilde tehlikededir

  • Virüsün yayılmasından dolayı artan kaygı
  • Evden çıkılmadığı karantina durumunun ruhsal sağlığı tehlikeye sürüklemesi

Akıl Sağlığı Vakfı (MHF) ve Amerikan Psikoloji Birliği (APA)’ nın verdiği öneriler ve kurumumuzun “stres ve kaygı” konusundaki uzman bilgilerinden yararlanarak virüsle psikolojik olarak baş etmek için yapılabilecekleri listeledik.

1.Dayanaksız görüşlerden uzak durun

Virüsle ilgili dayanaksız bilgiler ortalıkta dolaşmakta. Edindiğiniz fazla ve yanlış bilgiler sizi korkutabilir ya da sizde ekstra kaygı yaratabilir. Bilindik ve güvenilir sağlık sayfaları ve doktorunuz gibi yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi almaya çalışın. Çok fazla ve bilinmeyen kaynaklardan bilgi edinmek sizi fazladan strese sokacaktır. Her duyduğunuza inanmayın. “Corona Virüsüne Karşı Koruyucu Önlemler” ve “Corona Virüsü Mitleri ve Gerçeklikleri”  blog yazılarımızı okuyarak güvenilir bilgiler edinebilirsiniz.

2.Çevrenizle iletişim halinde kalın

Özellikle karantina ve eve kapanma durumlarında çevreyle olan iletişim kesildiği için problemler yaşanabilir. İnsan sosyal bir varlıktır. Çevrenizle iletişim kurmaya devam edin. Telefon ve internet yoluyla sevdiklerinizle iletişim kurmayı sürdürmeye çalışın.

3.Günlük rutininizi sürdürün

Eve kapanmak sizi depresif hale getirebilir. Depresif ve karamsar ruh haline girmemek için günlük rutininizi sürdürebilmeniz faydalı olacaktır.

  • Yemek yeme düzeninizi koruyun
  • Uyku düzeninize dikkat edin
  • Duyduğunuz kaygıyla başa çıkmak için spor, yoga ve meditasyon yapın.

4.Çocuğunuzla konuşun

Çocuklar geleceğe bırakılacak miraslardır. Özellikle bu konuyla ilgili onları bilgilendirmek oldukça mühim. Çocuğunuzun bu konuyla ilgili ne duyduğunu ona sorun. Endişe uyandırmayacak şekilde olanları anlatın. Daha çok haber niteliğindeki bilgileri paylaşmaya çalışın. Alması gereken önlemleri ona açıklayın. Gerektiği kadar açıklama yapın  çünkü çok fazla bu konudan bahsetmeniz çocuğunuzda kaygı ve endişe uyandırabilir.

5.Sizi daha çok kaygılandıracak davranışları kontrol altına alın

Özellikle obsesif kompulsif bozukluğuna (OKB), anksiyete (kaygı) bozukluğuna, sahip bireyler böyle durumlarda diğerlerine göre daha çok endişe duyabilirler. Bu tip psikolojik sıkıntılarınız yoksa bile bu özel durumda kaygı ve endişelerinizin artması çok normal.

  • Sürekli internetten koronavirüs semptomlarını araştırmak
  • Olan olayları sosyal medya ve televizyon yoluyla sürekli, durdurulamaz bir şekilde kontrol etmek

Gibi davranışlar gereğinden fazla endişeli olduğunuzun göstergesi    olabilir.

Semptomlara yalnızca bir kere önlem almak için bakın. Sürekli incelemek sizde “Acaba bende virüsü kapmış olabilir miyim?” düşüncesi yaratabilir. Endişeden dolayı sizde olmayan belirtileri psikolojik olarak hissedebilirsiniz.

Günlük olayları takip etme oranınızı azaltın. Örneğin her akşam yalnızca bir kere haberleri güvenilir kaynaklardan takip etmek gibi uygulamalar etkili olacaktır.

Düzenli nefes egzersizleri, meditasyon ve mindfulness çalışmaları fiziksel semptom hissetme oranınızı ve stresinizi azaltacaktır.

Bu dönemde alınabilecek önlemler için şu yazımıza göz atabilirsiniz.

Koronavirüs (COVID-19) İçin Alınabilecek Önlemler

 

Read More

Moxo testi, dikkat, hiperaktivite, zamanlama ve dürtüsellik performansını ölçen online bir testtir. Uzmanlar tarafından düzenlenen bu test; çocuk, genç ve yetişkin testi olarak 2’e ayrılmaktadır. Test 8 aşamadan oluşmaktadır. Yetişkinlerde 18 dakika, çocuklarda ise yaklaşık 15 dakika sürmektedir. Moxo testi, kişinin çevresel koşullar altındaki dikkat performasını çeldiricilerle objektif bir şekilde ölçmeyi hedefleyen bir testtir. Görsel ve işitsel olmak üzere iki çeldiriciden oluşan testin bir bölümünde çeldirici bulunmazken, bir diğer bölümde bulunmasıyla, kişinin dikkati, zamanlaması ve dürtüselliği ölçülmektedir. Özellikle 6-12 yaş grupları için hazırlanan bir testtir.

Eğer çocuğunuzda bu belirtiler varsa;

  • Derslerinde çalışmasına rağmen başarılı olamıyorsa
  • Dikkat sorunu yaşıyorsa
  • Sınavlarda zamanlama sorunu yaşıyorsa
  • Yerinde duramıyor, sık sık yaralanıyorsa
  • Okula hep geç gidiyorsa ve evden hep geç çıkıyorsa

Moxo testi bu belirtilerde olan çocuklarda uygulanması en sağlıklı testtir. Küçük yaşta hiperaktif olan ve yukarıda belirtilen durumları olan çocuklar, genellikle velileri tarafından ilkokul çağında fark edilmektedir. Erken yaşta fark edilip müdahale edilmesi önemlidir. Aksi halde çocukların ergenlik dönemleri ile birlikte ileriki yaşlarında sorunlarla karşılaşmasına neden olabilmektedir.

Genç ve Yetişkinlerde şu belirtiler varsa;

  • Okulda dersleri dinlemekte zorlanıyorsa
  • Sınavlarda stres yapıyor ve zamanlama sorunu yasıyorsa
  • İş hayatında istenen başarıyı sağlayamıyorsa
  • Toplantılarda dikkati dağılıyorsa
  • Trafikte dikkatini toplayamaması sebebiyle kaza yapıyorsa

Bu gibi belirtilerin yanında yoğun ve dikkat isteyen işlerde çalışan kişilerin de Moxo testini yaptırması önerilir. Örneğin; bankacılık, pilotluk, borsacılık, iş makineleri operatörlüğü gibi mesleklerde çalışanlara kesinlikle tavsiye edilmektedir.

Moxo testi ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videomuza göz atabilirsiniz.

Read More