Meslek seçmek bir bireyin hayatında verdiği en kritik kararlardan biridir. Üstelik bu kararı verme dönemimiz de ergenlik çağı gibi hayatımızın zorlu dönemlerinden birine denk gelir. Pek çok alternatif içerisinde kişinin 40-50 yıl boyunca sürdüreceği bir mesleği belirlemesi gerekir. Bu önemli seçimi bireyin 14-15 yaşlarında yapmaya çalışması ise oldukça büyük bir sorumluluktur. Hele ki sorumluluk almaya ve özerk bir şekilde karar vermeye alışık değilsek bu süreç daha da zorlu hale gelebilir. Ailemiz ve çevremizdeki diğer kişiler karar sürecimizde etkin rol oynadığında onların doğruları ile kendi doğrularımız arasında kararsız kalabiliriz. “Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” Meslek seçimi yapmak için 14-15 yaş erken değil mi? üniversiteye kadar zamanım yok mu? diye düşünebilirsiniz.

Ancak Lise’nin 2. Yılına denk gelen 10. Sınıfta yapılacak alan seçimi de bir nevi meslek seçimidir. Çünkü alan seçimi sonrası bazı meslekleri seçebilme şansınızı kaybedersiniz. Bu yüzden kariyerinizle ilgili doğru bir seçim yapabilmek için lise yıllarınız bilinçli kararlar almanız gereken yıllardır.

Karar Vermek İçin Önce Kendinizi Tanıyın

“Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız yapmanız gereken ilk şey kendinizi daha yakından tanımaya çalışmak olmalıdır. Doğru meslek seçimi için; bireyin kendini bilmesi, güçlü yönlerinin farkında olması, gelişime açık yönlerini desteklemesi, ilgi ve yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Ancak bu birkaç saatlik ya da birkaç günlük bir süreç değildir. Her birey kendine özgü karakteristik özellikler, ilgi ve yetenek eğilimleriyle dünyaya gelir. Yaşam alanımız, cinsiyet, sosyo-kültürel ve ekonomik faktörler ile ebeveyn tutumlarımız ise bireysel eğilimlerimiz üzerinde olumlu ya da olumsuz etkide bulunur. Bu nedenle bizi biz yapan değerler çocukluğumuzdan itibaren ruhumuza işlenir.

Ancak bizler çoğunlukla bireysel özelliklerimizi bilerek, değerlendirerek ya da geliştirmeye çalışarak yetiştirilmiyoruz. “Ben kimim, hayattan ne bekliyorum, neyle mutlu olurum, benim için değerli olan ne?” bu soruların doğru cevaplarını bilmiyor ve üzerine de yeterince düşünmüyoruz. Hayatımızın meslek seçimi gibi önemli dönüm noktalarında karar vermemiz gerektiğinde ise kaygı yaşıyor, ne yapacağımızı bilmiyoruz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” kaygısını “Benim için en iyisinin bu olduğunu biliyorum” olarak değiştirmek istiyorsanız önce kendinizi tanımalısınız.

Mesleklerin Geleceğini Geleceğin Mesleklerini Öğrenin

Mesleklerle ilgili bilginiz günlük yaşamınızda karşılaştığınız ya da sıklıkla duyduğunuz meslek dallarından mı ibaret? Örneğin; doktor, eczacı, öğretmen, diş hekimi, avukat, pilot, bankacı ve benzeri mesleklere mi aşinasınız. Oysa bilgi sahibi olmadığımız ancak hayatın sürekliliği için gerekli olan pek çok meslek var. Her mesleğin ise gerektirdiği bilgi, ilgi ve beceri alanları var.

Aynı zamanda her yıl teknoloji ve bilimin ilerlemesi ile bazı meslekler etkinliğini yitirirken yepyeni meslekler de gelişmeye başlıyor. Şu an ismini bilmediğiniz ya da meslek gibi değerlendirmediğiniz pek çok çalışma alanı gelecek yılların popüler meslekleri olacak. Meslek seçimi yaparken uzun süre değerini sürdürecek ve kazanç getirecek mesleklere yönelmeniz önemli. Artan işsizlik oranları ve meslek içi rekabet bireylerin meslekleri çok daha iyi tanımasını gerektiriyor. Seçeceğiniz meslekte aranan ve tercih edilecek kişi olmak istiyorsanız zaman kaybetmeden kendinizi geliştirmelisiniz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız mesleklerin geleceğini, geleceğin mesleklerini öğrenerek karar verme sürecinizi başlatabilirsiniz.

Detaylı Araştırma Yapın, “Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” Kararsızlığından Kurtulun

Artık kendinizi büyük ölçüde tanıdınız, geleceğin popüler mesleklerini öğrendiniz, beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı biliyorsunuz. Seçebileceğiniz meslekleri de listelediniz ve süreç karar aşamasına geldi. Ancak “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” belirsizliğini giderebilmek için yapmanız gereken birkaç önerimiz daha olacak. Şimdi seçeneklerinizden hangisinin sizin için en ideal meslek olduğunu değerlendirmeniz gerekiyor. Değerlendirme sürecinde detaylı araştırma yaparak meslekleri yakından tanımanız size oldukça yardımcı olacak.

Değerlendirme yaparken meslekle ilgili basılı ve internet kaynaklarından bilgi edinebilirsiniz. Meslek çalışanlarıyla LinkedIn üzerinden iletişime geçip sizinle tecrübe ve önerilerini paylaşmalarını isteyebilirsiniz. Mümkünse meslekleri yerinde değerlendirebilirsiniz. Okulunuzdan bu konuda destek alabilir, ilginizi çeken meslekler hakkında detaylı bilgi toplamak için şirketler, fabrikalar, araştırma merkezleri gibi işin yürütüldüğü alanlara ziyaretler yapabilirsiniz. Sorularınızı çıkartabilir ve meslek çalışanlarıyla röportajlar yapabilirsiniz. Hatta başkalarına da faydalı olmak için bu röportajları sosyal medya hesaplarınızda kişilerden izin isteyerek paylaşabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarınıza meslek çalışanlarını sohbet için davet edip, ilgi duyanların da katılabileceği canlı yayınlar düzenleyebilirsiniz.

Seçtiğiniz mesleği yapabilmek için gerekli olan üniversite eğitiminiz hakkında bilgi toplayabilirsiniz. Hangi üniversitelerden eğitim alabiliyorsunuz, meslekte öne çıkmak için en iyi eğitim veren üniversiteler hangileri araştırabilirsiniz. Eğitim hayatında mutlaka okumanız gereken kitapları temin edip bu içeriklerin size ne kadar hitap ettiğini değerlendirebilirsiniz.

“Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” diyorsanız Staj Yapın, Meslekleri Yerinde Gözlemleyin

Bir mesleğin sizin için uygun olup olmadığını öğrenmenin en sağlıklı yolu mesleğin tecrübe etmektir. Lisedeyseniz mesleki stajlar yapabilmeniz çok mümkün olmayabilir. Ancak çoğu işin belli çalışma koşulları vardır. İş disiplini edinmek ve hangi çalışma koşulları sizin için daha uygun değerlendirmek için yaz tatilleri gibi boş vakitlerinizi çalışarak geçirebilirsiniz. Düşükte olsa para kazanmak, network geliştirmek ve çalışan becerilerini edinmek sizi çalışma hayatına karşı motive de edecektir.

“Hangi Mesleği Seçmeliyim Bilmiyorum!” diyorsanız Liseden başlayarak ilgi alanlarınızla uyumlu alanlarda iş deneyimleri edinebilirsiniz. Örneğin; insanlara yardım etmeyi seviyor, sosyal sorumluluk çalışmalarından mutlu oluyorsanız derneklere gönüllü çalışmacı olarak başvurabilirsiniz. Özel eğitim merkezlerinde, çocuk esirgeme kurumlarında ya da darülacezelerde gönüllü çalışabilirsiniz. Hesap yönetiminden hoşlanıyorsanız bir muhasebecinin yanında ya da bir mağazada, markette çalışabilirsiniz. Öğretmeyi seviyorsanız akranlarınıza ya da sizden daha düşük sınıflara özel ders verebilirsiniz. Seçenekleri ilgilerinize göre genişletebilirsiniz.

Üniversiteye geçtiğinizde ise mutlaka 1. Sınıf itibariyle mesleğinize yönelik çalışma alanlarını tek tek tecrübe etmelisiniz. Bunun için ara tatiller ve yaz dönemleri çok uygun olacak. Üniversitede staj yapmanız da daha kolay olacaktır. Eğitim gün ve saatleriniz düzenli bir işte çalışmaya uygunsa kısa dönemli değil uzun süreli staj programlarına da katılabilirsiniz. Seveceğiniz çalışma alanını bulduğunuzda hem daha yaratıcı, üretken ve keyifli çalışacak hem de pozitif enerjinizi karşı tarafa daha çok yansıtacaksınız. Bu olumlu tecrübe ile staj yaptığınız yerde bırakacağınız pozitif intiba size mezuniyet sonrası resmi bir iş teklifi olarak dönebilir.

“Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” Diyorsanız Meslek Seçerken Kariyer Danışmanlığı Almalısınız

Bir meslek seçmek sadece gelir elde edeceğiniz bir işe yönelmek değildir. Bir meslek seçerken yaşam kalitenizi, sosyal çevrenizi, çalışma kültürünüzü, potansiyel ailenizi de seçmiş olursunuz. Yanlış seçim yapmanız tüm bu alanlarda da yaşayacağınız doyumu azaltacaktır. Çünkü hayatımızın neredeyse 40 yılı bir mesleği icra ederek geçmektedir ve bu insan yaşamı için oldukça önemli bir süredir. Üstelik günümüzün, haftamızın büyük bölümü de mesleğimizde geçmektedir. Kendimizi gerçekleştiremediğimiz, gelişemediğimiz, değer vermediğimiz bir işte mutlu olmamız güçtür. Bizden beklenen performansı sergileyebilmemiz de kolay değildir. Bütün bir günü başarısız, mutsuz geçiren bir birey için bir süre sonra “yetersizlik, değersizlik, başarısızlık” duyguları gelişecektir. Bu negatif duygular stresi, kaygıyı besleyecek ve psikolojik olarak bireyi zorlayacaktık. Bu duygular iş hayatı ile sınırlı kalmayacak bir süre sonra özel ve sosyal yaşama, aile içi ilişkilere de sirayet edecektir.

Başarılı, mutlu ve verimli bir kariyere sahip olmak hayatınızın her alanında verimli, mutlu ve motive olmanız için önemlidir. Sadece sınavda değil hayatın her alanında kazanan olmak için kariyerinizi erkenden planlamanızı öneriyoruz. “Hangi mesleği seçmeliyim bilmiyorum!” diyorsanız Stratejik Yetenek Yönetimi ile sizi, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı tanıyarak kariyerinizi planlayabiliriz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir, Aba psikoloji sayfasını ve Youtube kanalımızı da inceleyebilirsiniz.

 

Read More

Lise öğrencilerinin üniversite sınavı yaklaşırken kararsız kaldıkları önemli bir konu da üniversite ve meslek seçimidir. Öğrencilerin bir kısmı üniversite tercihi yaparken bölüm ve meslekten bağımsız olarak prestijli bir üniversite seçmek istemektedir. Bir kısım öğrenci ise üniversitenin kalitesinden ziyade istediği mesleği yapabilmek için ihtiyacı olan diplomayı verebilecek bir üniversiteye yönelmektedir.

Peki hangisi daha doğru? Üniversiteye Göre Meslek Seçmek mi, Mesleğe Göre Üniversite Seçmek mi? Yazımızın devamında üniversite ve meslek seçimi sürecinde dikkate almanız gerekenleri sizlerle paylaşacağız.

Üniversiteye Göre Meslek Seçmek Doğru mu?

Üniversite seçmek kariyer belirlemede oldukça önemli bir karar sürecidir. Belirlediğiniz meslekte başarılı olabilmenin ön koşullarından biride size iyi bir mesleki eğitim verecek üniversiteyi kazanmaktır. Ancak üniversite eğitiminiz size sadece mesleki eğitim vermez. Üniversitenizin ülke çapındaki genel başarısı ve seçtiğiniz bölümün eğitim kalitesi iş arama sürecinde sizi diğer adaylardan öne çıkarabilmektedir. Bazı mesleklerde iş verenler için üniversiteler marka değerindedir ve üniversitenin adı okul başarınızdan, mezuniyet puanınızdan çok daha önemlidir.

Üniversitede eğitim alacağınız profesörler, akademisyenlerle olan ilişkiniz, katılacağınız faaliyetlerde geliştireceğiniz networkleriniz iş arama sürecinde referanslarınız olabilir. Seçtiğiniz üniversitede öğretim görevlisi olabilir ya da üniversiteye bağlı hastane, fabrika, laboratuvar gibi çalışma alanlarında iş bulabilirsiniz. Tüm bunlar ve daha fazlası üniversite seçimi yaparken önemli olan kriterlerdir.

Ancak dikkat etmeniz gereken kriterlerden biri üniversitenin eğitim kalitesi olsa da önceliğiniz ihtiyaç ve beklentileriniz olmalıdır. Seçmek istediğiniz meslek için okumanız gereken bölüm başarılı olarak nitelendirdiğiniz üniversitede okutulmuyor olabilir. Seçmek istediğiniz üniversitede okumak istediğiniz bölüm olabilir ama eğitim alacağınız akademik kadro sizin için tatmin edici olmayabilir. Belirlediğiniz üniversiteye göre meslek seçmek ilgileriniz, karakteriniz, bilgi ve yeteneklerinizle uyuşmayabilir. Örneğin sözel alanda çok daha yetkin bir öğrenciyken teknik ağırlıklı bir üniversiteyi seçmek istemeniz hayal kırıklığına neden olabilir.

Küçük Denizde Büyük Balık Olun

Bazen büyük bir denizde küçük balık olup yem durumuna düşmektense, küçük bir denizde büyük balık olmak size kazandırabilir. Nasıl mı? Öğrencilerden beklentinin çok yüksek olduğu, birbirinden zeki dahi çocukların kıyasıya rekabet içerisinde olduğu bir üniversitede kendinizi öğretmenlerinize göstermeniz zor olabilir. Özellikle üniversite içerisinde geçmek istediğiniz bir pozisyon varsa isminizi öne çıkarmanız kolay olmayacaktır. Yaptığınız girişimler, projeleriniz çoğunluk içerisinde kaybolup gidebilir.

Daha az öğrencinin olduğu, başarı ortalaması biraz daha düşük olan ama akademik kadrosu iyi olan bir üniversite seçmek avantaja dönüşebilir. Böyle bir üniversiteden eğitim almayı tercih etmek okumak istediğiniz bölüm açısından sizi zora sokmayacaksa çok daha kolay yıldız öğrenci olabilirsiniz. Okulu derece ile bitirebilir, hocalarınızdan alacağınız referanslar ve yönlendirmeler ile çok daha başarılı işler yapabilirsiniz.

Öyleyse Mesleğe Göre Üniversite Seçmek mi Gerekir?

Tercih döneminde yapılan bir diğer seçim yanlışı ise mesleğe göre üniversite seçmek. Puanlar açıklandıktan sonra öğrenciler istedikleri mesleğe yönelik seçmeleri gereken bölümün okutulduğu tüm üniversiteleri tercih formuna işleyebiliyorlar. Bu durumda üniversitelerin kalitesine, akademik kadrosuna, okutulan derslere ve üniversitenin bölüm başarısına bakılmaksızın meslek odaklı bir seçim yapılmasına neden oluyor. Hedefinizin net olması ve yapmak istediğiniz mesleği belirlemiş olmanız çok güzel. Ancak iyi bir kariyer inşa edebilmek için doğru meslek seçmek kadar mesleki alt yapınızı da sağlam oluşturmalısınız. Yani aldığınız eğitimin niteliğini de önemsemelisiniz.

Yıldan yıla üniversite sayıları artmakta, özel ve vakıf üniversiteleri kurulmaktadır. Bir üniversitenin ister devlet ister özel ya da vakıf olsun kalitesini belirleyen faktörler göz ardı edilmemelidir. Devlet üniversitesi kazanmanız, özel üniversitede burslu okumanız ya da para vererek okumanız değil, sizi ileriye götürecek olan aldığınız eğitimdir.

Tercihinizi yaparken odaklanmanız gereken öncelikle meslek seçmek olmalıdır. Karakteristik özelliklerinizle, ilgileriniz, becerileriniz, öğrenme şekliniz, sosyo-ekonomik ve kültürel yaşam koşullarınızla kendinizi değerlendirmelisiniz. Bu değerlendirmeler sonucunda hangi mesleğin sizin için daha uygun olduğunu belirlemelisiniz. Mesleğinizi belirledikten sonra bu mesleği başarıyla icra edebilmek için nasıl bir eğitim almanız gerektiğine odaklanmalısınız. Bazı meslekler için sadece 4 yıllık üniversite bitirmek yeterliyken pek çok meslek için mesleğe özel eğitim almak gerekir. O zaman sırada ihtiyacınız olan bölümü belirlemek olmalıdır. Okumanız gereken bölümü de netleştirdikten sonra üniversite seçmek için değerlendirme yapabilirsiniz.

Doğru Meslek Seçmek için Dikkat Etmeniz Gereken Kriterler Var

Seçeceğiniz mesleğin size hitap eden bir meslek olması başarılı bir kariyer inşa edebilmek için oldukça önemli. Meslek Seçiminde Kariyer Danışmanlığı ve Psikolojik Danışmanlık yazımızdan meslek seçimi ve kariyer danışmanlığı hakkında daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Ancak bir mesleği tercih ederken dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar vardır. Mesleğin sizin için uygunluğu, çalışma koşulları, mesleğin kapsamı ve eğitim içeriği başlıkları altında nelere dikkat etmeniz gerektiğini yazının devamında bulabilirsiniz.

Meslek Seçmek Kendini Tanımayı Gerektiriyor

Her mesleğin sürdürülebilirliği için sahip olunması gereken bir takım karakteristik özellikler vardır. Örneğin; sabırlı olmak, sakin kalabilmek, çatışmayı yönetebilmek, uzlaşmacı olmak, liderlik özellikleri taşımak gibi. Sizin baskın olan yönleriniz, güçlü ve zayıf özellikleriniz neler tespit etmelisiniz. Çabuk sıkılan bir kişinin eğitmenlik yapması kolay değildir, çünkü aynı konuları tekrar tekrar anlatmanız gerekir. Hareketli birinin gününü masa başında geçireceği bir işi yapması keyifli olmayacaktır. Ya da korkularınız varsa bunları aşmadan korkularınızla yüzleşmeyi gerektirecek mesleklere yönelmeniz riskli olabilir. Yüksekten korkan birinin hostes, pilot olmak istemesi ya da hayvanlardan korkan birinin veteriner olmak istemesi yanlış bir seçim olabilir.

Meslek seçiminde sağlık durumu da dikkat edilmesi gereken bir kriterdir. Özellikle riskli veya stresli mesleklerde sağlık sorunları adayların elenmesine neden olan önemli bir belirleyicidir. Göz sağlığınız mikro cerrahi için ya da pilot olmak için engel teşkil edebilir. Kronik hastalıklarınız, düzenli ilaç kullanımı gerektiren rahatsızlıklarınız ya da fiziksel bir engeliniz varsa meslek seçiminizde sağlık durumunuzun uygunluğunu da değerlendirmelisiniz.

Mesleğin Kapsamı ve Eğitim İçeriği Meslek Seçmek için Belirleyici

Seçtiğiniz mesleğe kabul edilmek için nasıl bir eğitim almanız gerektiğini araştırmalısınız. Önlisans ya da lisans eğitimi yeterli mi? lisans üstü eğitime gerek var mı? mesleğe kabul için alınması gereken farklı eğitimler ya da tamamlanması gereken koşullar var mı? Girilmesi gereken başka sınavlar da olacak mı?

Çalışma koşulları da adaylar için seçim sürecinde belirleyici olmaktadır. Yapılacak işin mesai saatleri, mesai sonrası çalışma gerektirip gerektirmediği, hafta tatilleri ve yıllık tatiller seçimleri etkilemektedir. Seyahat ya da varsa hayati risk unsurları da meslek seçmek için belirleyici olabilir. Giyilmesi gereken üniforma, kullanılması gereken ekipmanlar varsa kişinin kullanmaya ne kadar uygun olduğu değerlendirilmelidir.

Çalışma alanına yönelik özelliklerde çoğu öğrencinin seçim sürecinde gözden kaçırdığı önemli bir detaydır. Çalışma ortamınız nasıl olacak, ofis ortamında mı, hastanede, fabrikada, şantiyede ya da bir madende mi çalışmanız gerekecek değerlendirilmeli. Ekip olarak mı bireysel mi çalışacaksınız? Hiyerarşi olacak mı? Tüm bunlar seçim sürecinde değerlendirilmesi gereken unsurlardır.

Maddi Kazanç ve Mesleğin Geleceği Düşünülerek Meslek Seçmek Önemli

Maddi gelir beklentisi mesleğe başlangıçta düşük tutulsa da herkes için önemli bir kriterdir. Seçeceğiniz meslekte sabit aylık maaşlarınız mı olacak, parça başı ücret mi alacaksınız? Yan haklarınız, priminiz olacak mı? Yıllık ücret artışınız nasıl olacak? Terfi imkanınız ve çıkabileceğiniz daha üst pozisyonlar var mı? meslek seçmek için araştırma yaparken değerlendirmelisiniz.

Meslek seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise seçeceğiniz mesleğin geleceğinin olup olmadığıdır. Seçeceğiniz meslek gelecekte de popülerliğini ve işlevselliğini sürdürecek mi? ya da şu an yeterince önemi olmayan ama yakın zamanda çok önemli hale gelecek bir meslek mi seçmek istiyorsunuz değerlendirmelisiniz. Seçeceğiniz mesleğin gelecek 20,30 yıl varlığını sürdürebilecek düzeyde olması önemlidir.

Üniversite Seçmek için Dikkat Etmeniz Gereken Kriterler Olmalı

Sınav puanınız belirleyici olsa da üniversite seçmek iyi bir kariyer için başka kriterleri de değerlendirmeyi gerektiriyor. Alanda çalışan başarılı isimler hangi üniversitelerden mezun olmuş, başarı hikayelerinde üniversitenin etkisi ne kadar olmuş araştırabilir, bizzat kendilerine de danışabilirsiniz. Bu meslek için mezun olacağınız okulun adı ne kadar önemli değerlendirmelisiniz. Özellikle iş bulma sitelerine girerek o mesleğe yönelik arama yapabilir ve iş verenlerin adaylardan hangi donanımları beklediğini öğrenebilirsiniz.

Bir diğer dikkat etmeniz gereken akademik kadro olmalıdır. Akademik kadroda yer alan öğretim görevlilerinin özgeçmişlerini ve alanda yaptıkları çalışmaları araştırabilirsiniz. Üniversitenin bu bölümden her yıl kaç öğrenci mezun ettiğine bakabilirsiniz. Sınıfları geçme zorluğu ne, mezun olmak zor mu, mezunlar ne kadar sürede istihdam oluyor araştırabilirsiniz. İnternet aracılığı ile sosyal ağlardan üniversitelerin sayfalarını takip edebilir, öğrenci ve mezunlarıyla iletişim kurabilirsiniz.

Dikkat etmeniz gereken bir diğer konu ise seçeceğiniz üniversitelerin bulunduğu şehir/ülke ve eğitim masrafları olmalıdır. Eğer ekonomik bağımsızlığınız yoksa ve eğitim hayatınızda ailenizin maddi desteğini alacaksanız bu aşamada birlikte değerlendirme yapmalısınız. Yurtdışı eğitim istiyorsanız üniversitenin eğitim giderleri, konaklama, sağlık, yeme, sosyal faaliyet ve seyahat giderlerini belirlemelisiniz. Burs imkanlarını araştırmalısınız. Aynı şey yurtiçi içinde geçerli olmalıdır. Aileden uzakta farklı bir şehirde yaşanacaksa yine bütçe hesabı yapılmalıdır. Aynı şehirde yaşayacakların da yine üniversite sürecinde belli giderleri olacaktır ve ailenin ne kadar destek verebileceği öğrenilmelidir.

İster yurtdışı, ister özel okul ya da devlet üniversitesi olsun, tüm eğitim hayatınız boyunca belli masraflarınızın olması kaçınılmazdır. Eğitim alırken gelir getirecek bir işte çalışmak her zaman mümkün olmamaktadır. Bazı bölümler çalışmak için uygun olmayabilir ya da siz ikisini bir arada götürmekte zorlanabilirsiniz. Üniversite öğrencilerine sunulan çok sayıda burs imkanı bulunmaktadır. Burslar hakkında bilgi edinmeniz eğitim masraflarınızı karşılamanızda size yardımcı olabilir.

Doğru Olan Üniversiteye Göre Meslek Seçmek ya da Mesleğe Göre Üniversite Seçmek Değil

Tercihinizi yaparken üniversiteye göre meslek seçmek ya da mesleğe göre üniversite seçmek yanılgısına düşülmemelidir. Size hitap eden mesleği belirledikten sonra yapmanız gereken bu mesleğe yönelik iyi eğitim alabileceğiniz üniversiteyi belirlemek olmalıdır. Ancak bu mesleğe göre üniversite seçmek olarak değerlendirilmemelidir. Mesleki eğitim alacağınız üniversiteyi belirlerken sizin ihtiyaçlarınız ve beklentilerinizle örtüşen, yeterli eğitimi alabileceğiniz bir üniversite tercihiniz olmalı.

Seçim sürecinizde istemediğiniz tercihler yapmak durumunda kalmamak için tempoyu en başından sıkı tutmanız önemlidir. İyi bir kariyer, başarılı bir planlama ile mümkündür. Kendinizi daha iyi tanımak, meslekler, üniversiteler hakkında detaylı bilgi almak, burs ve yurtdışı eğitim imkanlarını değerlendirmek için kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikoloji ile iletişime geçerek kariyerinizi stratejik yetenek yönetimi ile planlayabilirsiniz. Kariyer yolculuğunuzda başarılar dileriz.

Read More

Bugün kariyer planı yaparken sorumluluk ailede mi gençte mi olmalı sorusunu tartışacağız. Kariyer planı yapmak, hayal ettiğimiz yaşam standartlarına ulaşmamızda bize rehberlik edecek yol haritasını tasarlamaktır. Kariyer planı yapmak, motivasyonumuzu artırır, hedeflerimizi belirlememize ve hedeflerimize varmak için özveriyle çalışmamıza yardım eder. Ancak kariyerimizi planladığımız dönem etkilenmeye ve yönlendirilmeye oldukça açık olduğumuz yaşlara denk gelmektedir.

Lise yılları kariyerimize bilinçli olarak yön vermemiz gereken yıllardır. Lisede öncelikle alan seçimi yapılmakta, sonrasında da seçilen alana göre üniversite sınavına hazırlanılmaktadır. Doğru üniversiteyi seçebilmek için meslek seçimi yapmak gerektiği gibi seçim esnekliği elde edebilmek için sınavdan da iyi puan almak gerekir. Alan seçimi, meslek ve üniversite seçimi ve tüm bunları yapabilmek için gerekli olan okul ve sınav başarısı öğrenciyle ilgilidir. Fakat kariyer planı yaparken aile seçim sürecinde baskın rol oynayabilmektedir.

Kariyer Planı Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Kariyer planı yaparken öncelikle öğrencilerin kendilerini tanıması, kişilik özellikleri, ilgi alanları, yetenek ve yatkınlıkları hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Öğrenme stilinin tespit edilmesi, Mantıksal zeka, duygusal zeka testlerinin yapılması önerilir. Okul başarısının ve sayısal, sözel, eşit ağırlık, dil alanlarından hangisi için daha uygun olduğunun değerlendirilmesi de gerekir. Tüm bu değerlendirmeler için öğrencilerin ilgi, yetenek, kişilik ve zeka testlerine alınması doğru yönlendirme için önemlidir.

Bugünün Genci Z Kuşağı, Nasıl Bir Kariyer İstiyor?  Ve Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Fark Yaratın yazılarımızı da kariyer planı yaparken faydalanmak için okuyabilirsiniz.

Kariyer Planı Yaparken Gençler Geleceğine Sahip Çıkmalı Son Söz Kendisine Ait Olmalı

Kariyer planı yaparken iyi bir kariyeriniz olması için çevrenizdeki herkes size kendilerince doğru olduğunu düşündükleri yönlendirmeler yapacaktır. Oysa lisede yapacağınız alan seçiminden başlayarak mesleğinizi ve okuyacağınız üniversiteyi belirlemeye kadar tüm süreçte son söz sizde olmalıdır. Aileniz, öğretmenleriniz, arkadaşlarınız karar verirken size yönlendirme yapabilir. Hatta bir noktada bu yönlendirmeyi onlardan siz isteyebilirsiniz. Geleceğiniz için vereceğiniz bu önemli kararda sorumluluğu başkalarıyla paylaşmak istemeniz olağan. Yapacakları yönlendirmelerin ve verecekleri önerilerin sizin iyiliğiniz için olacağı da kesin.

Ancak kimi zaman kendimiz için doğru olan başkaları için tamamen yanlış olabilir. Kariyer planı yaparken rol sahibi olması gereken karakteriniz, ilgi alanlarınız, öğrenme şekliniz, yetenekleriniz ve zeka türünüz olmalıdır. Sayısal zekaya sahip bir ebeveynin çocuğu olmak sayısal alanda başarılı olabilecek bir çocuk olmak demek değildir. Zihni sayılarla, hesaplarla, olasılıklarla çalışan bir anne-babanın sözel zekaya sahip bir çocuğu olabilir. Ebeveyn, kendisi sayısal alanda daha başarılı olduğu için çocuğunun da başarılı olacağını düşünebilir. Ama gerçek böyle değildir.

Kariyer planı yaparken yanlış alan seçmeniz gelecek haritanızın hayal etmediğiniz bir noktaya varmasına neden olacaktır. Çünkü alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlığıdır. Alan seçimi sonrası alan dışı mesleklerin seçilebilme olasılığı azalmaktadır. Bazı meslekler için ise seçim hakkı tamamen kalkmaktadır. Size uygun olmayan bir alanda okuyarak akademik başarı elde etmeniz, sınavda derece yapabilmeniz mümkün değildir. Yine size uygun olmayan bir alanda meslek seçmeniz ise gelecek 40-50 yılınızı etkileyecektir.

Kariyer Planı Yaparken Ailenin Rolü Ne Olmalı?

Kariyer planı yaparken ailelerin rolü oldukça önemlidir. Ancak bu rol, öğrenci adına alan ve meslek seçimi yapmak değildir. Aileler çocuklarının erken yaşlardan itibaren ilgi alanlarını keşfetmelerini desteklemeli, yeteneklerini geliştirmeleri için teşvik etmelidir. Ebeveynler çocuklarının, özsaygısı olan, özgüvenli, sorumluluk sahibi bireyler olabilmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklarıyla olumlu ilişkiler geliştirmelidir. Olumlu ilişkilerin kurulabilmesi ise ebeveynle çocuk arasında doğumdan itibaren güvenli bağın kurulmasına bağlıdır.

Çocuğun yetiştirilmesinde sağlıklı ebeveyn tutumu uygulanması da gencin sağlıklı kişilik gelişimi için önemlidir. Aile çocuğun ev içerisinde küçük yaşlardan itibaren sorumluluk almasını desteklemelidir. Çocuklar yine erken yaşlardan itibaren kendi kararlarını alabilecek özdenetimde yetiştirilmelidir. Karar vermekte zorlanan çocuklara hangi seçeneğin daha doğru olacağını söylemek yerine neden-sonuç ilişkisini öğretmek gerekmektedir.

Aileler alan ve meslek seçimi yaparken destek isteyen çocuklarına kendi doğruları, ilgileri ve becerileriyle yönlendirme yapmaktan kaçınmalıdır. Destek talebi karşılıksız bırakılmamalı gençler bilinçli ve objektif yönlendirmeler için rehberlik servisine ya da profesyonel kariyer danışmanlığına yönlendirilmelidir.

Ailelerin kariyer planı yaparken rol üstlenecekleri bir diğer konu ise bütçe planlamasıdır. Öğrencinin yapacağı seçimlerin ekonomik boyutu olacaktır. Aile eğitimin kaç yıl süreceğini göz önünde bulundurarak konaklama, eğitim giderleri, ulaşım, yemek masraflarını hesaplamalıdır. Yine erken yaşlardan itibaren çocuğa harçlık vererek parasını idare etme becerisi kazandırılmalıdır.

Aileler sınava yönelik kaygı ve beklentilerini mümkün oldukça çocuğa yansıtmamalıdır. Kaygı düzeyi kontrol edilemiyorsa mutlaka destek alınmalıdır. Kariyer planı yaparken beklentiler gerçekçi olmalı, öğrencinin potansiyelinin çok üzerinde bir performans beklentisine girilmemelidir. Sonuç her ne olursa olsun çocuğa olan sevginin değişmeyeceği hissettirilmeli, sevgi ve ilgi kaybı ceza olarak sunulmamalıdır. Doğru Meslek ve Kariyer Seçimi İçin Anne ve Babalara Öneriler yazımızı kariyer planı yaparken faydalanmak için okuyabilirsiniz.

Kariyer Planlaması Yaparken Aile Gencin En Büyük Destekçisi Olmalıdır

Kariyer planlaması yaparken karar sürecini belirleyen gencin kendisi olsa da ailenin desteği çok önemlidir. Karar sürecinin ergenlik dönemine gelmesi, bu dönemin kimi gençler için duygusal ve fiziksel olarak daha zorlu yaşanmasına neden olmaktadır. Hissedilen baskı, duyulan stres ve geleceğe yönelik kaygı gençlerin seçim sürecini olumsuz etkileyebilmektedir. Gençlerin kendilerini yalnız ve korunmasız hissetmemesi için ailelerin desteklerini sözle, davranışsal ve duygusal olarak hissettirmesi önemlidir. Gencin maddi özgürlüğünün olmayışı, ailenin bakımı altında oluşu da ailenin karar sürecinde ekonomik kaynaklarını düzenleyebilmesi için önemlidir.

Kariyer planlaması yaparken lise alan seçimini beklemeden harekete geçmeniz ve karar sürecinde kendinizi iyi değerlendirmeniz doğru seçim yapabilmek için önemlidir. İyi bir kariyer, başarılı bir planlama ile mümkündür. Kendinizi daha iyi tanımak, meslekler, üniversiteler hakkında detaylı bilgi almak, burs ve yurtdışı eğitim imkanlarını değerlendirmek için kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikoloji ile iletişime geçerek kariyerinizi stratejik yetenek yönetimi ile planlayabilirsiniz. Kariyer yolculuğunuzda başarılar dileriz.

Read More

Öğrenciler lisede önce alan sonra meslek seçimi yaparak iki önemli karar sürecinden geçerler. Aynı zamanda ergenlik dönemi sorunları da bireylerin bu dönemde mücadele ettiği bireysel konulardır. Aynı döneme denk gelen bu önemli konular gençlerin üzerindeki baskıyı artırmakta ve karar süreçlerinde dış faktörlerin etkili olmasına neden olmaktadır. Oysa alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlık aşamasıdır. Alan seçiminin bilinçli yapılması bireylerin ileriki yaşamlarında hem başarılı hem de mutlu olmaları açısından son derece önemlidir.

Alan Seçimi Neden Önemli?

Alan seçimi öğrencinin kendisine sunulan dört alandan birini seçip eğitimine devam etmesi olsa da işin özü bu kadar basit değildir. Alan seçimi yapmak, bireyin gelecekte yöneleceği meslek için de bir ön hazırlık sürecidir. Çünkü alan seçimi sonrası öğrencilerin belli meslekleri seçebilmesinin önü kesilmiş olmaktadır. Bir meslek seçmek ise bireyin hayatının kalanında vaktinin büyük çoğunluğunu geçireceği çalışma sahasını belirlemesidir. Meslek seçimi ile bireyler sadece gelir kaynaklarını belirlememekte sosyal çevrelerini, hayat standartlarını, potansiyel eşlerini ve ilişkilerini de belirlemektedir. Meslek her şeyden önce bireyin yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme alanıdır. Bu nedenle alan seçmekle kalmaz olası mesleğinizi ve yaşam koşullarınızı da Lise döneminde belirlemiş olursunuz.

Alan Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Gençlerin doğru karar verebilmesi için hem kendini hem de alanları tanıması ve buna göre alan seçimini yapması gerekmektedir. Seçim sürecine gelmeden önce kişinin kendi karakteristik özelliklerini fark etmesi, güçlü ve gelişime açık yönlerini belirlemesi, ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Bunlar çoğunlukla doğru mesleği seçebilmek için önemli olsa da doğru mesleği seçebilmek doğru alanı belirlemekten geçmektedir. Ayrıca öğrencilerin doğru alana yönelebilmeleri için çoklu zeka testine girerek hangi zeka türünde olduklarını öğrenmesi, görsel, işitsel, duyusal öğrenme stillerinden de hangisi ile daha iyi öğrendiğini tespit etmesi gerekir.

Alan seçiminde doğru karar verebilmek için seçim öncesi sayısal, sözel, eşit ağırlık ve yabancı dil alanlarını detaylarıyla değerlendirmek gerekir. Hangi alanda hangi dersler veriliyor incelenmelidir. Ayrıca o alandan mezun olan öğrencilerin hangi meslekleri seçebileceği de öğrenilmelidir. Alan seçimi yapmadan önce çok yönlü değerlendirme yapılmalı, öğrenciler mümkünse zeka, ilgi, yetenek testlerine katılmalıdır. Çünkü üniversite sınavında başarıyı belirleyecek olan seçilen alana yönelik cevaplanacak sorulardan elde edilecek performanstır. Alan dışı öğrencilerin bu alan sınavlarında başarılı olması oldukça zordur. Ayrıca alan dışından gelen öğrenciler için katsayılarda dezavantajlı konuma düşmelerine neden olmaktadır.

Gençler Neden Hatalı Alan Seçimi Yapıyor?

Gençlerin neden hatalı alan seçimi yaptığını anlamak için öncelikle seçim sürecini etkileyen içsel ve dışsal faktörleri değerlendirmek gerekmektedir. Bireylerin seçim süreçlerinde aşağıda sıralanan faktörler etkili olmaktadır;

  • Biyolojik, fizyolojik, davranışsal özellikler,
  • Genel ve özel yetenekler,
  • İlgi alanları, tutum ve değerler,
  • Geleceğe yönelik tercih ve beklentiler,
  • Özgüven ve benlik algısı,
  • Mantıksal ve duygusal zeka düzeyi,
  • Sosyal ilişkiler,
  • Aile yapısı, sosyo-kültürel ve ekonomik özellikler,
  • Çevredeki öğrenim olanakları ve çalışma alanları tercih sürecini etkilemektedir.

Seçim sürecini etkileyen faktörler biliniyor olsa da gençler çocukluktan itibaren kendilerini, ilgi ve yeteneklerini bilerek yetiştirilmemektedir. Pek çok çocuğun yatkınlıkları, ilgi ve becerileri vaktinde fark edilmediği için yetişkin yaşama yaklaştıklarında bu yatkınlıklar kaybolmaktadır. Fark edilmeyen, gelişimi için yeterince destek verilmeyen ilgi, beceri ve yatkınlıklar için lisede farkındalık geliştirmek oldukça geçtir. “Hadi şimdi kendini değerlendir ve kendin için en doğru kararı ver” denildiğinde öğrenci için karşılanması güç bir talep haline gelmektedir.

Ergenlik Sorunları Alan Tercihi Sürecinde Olumsuz Etki Edebilir

Ergenlik çağı, gençlerin çocukluktan getirdikleri özgüven eksikliği, düşük benlik algısı, kaygı, koşulsuz sevginin eksikliği etkisiyle daha şiddetli geçebilmektedir. Ergenlik döneminin getirdiği yoğun duygu, düşünce ve eksiklikler gençlerin bir hayatı etkileyecek alan ve meslek seçimine pozitif enerji ayırmalarını zorlaştırmaktadır. Üstelik bu dönemde gençler yoğun gelecek kaygısı yaşayabilmekte, geleceğin belirsizliği ve kendilerine yönelik yetersizlik atıfları ile gençlerin korkuları perçinlenebilmektedir.

Tüm bunların ışığında gençler karar vermekten çekinmekte, kararının getireceği sorun ve sorumluluklarla tek başına kalmak istememektedir. Bu nedenle karar sürecini riski ve sorumluluğu paylaşabileceği diğerlerine bırakmaktadırlar. Ailenin ya da okulun karar sürecinde etkin rol edinme isteği gençlerin kaygılarıyla örtüştüğünde karar aile ya da okul tarafından verilebilmektedir.

Gençler Alan Seçimi Yaparken Sorumluluk Almaktan Çekiniyor

Çocukluktan itibaren yeterince sorumluluk verilmemiş, kendi kararlarını alma noktasında desteklenmemiş öğrenciler Lisede de karar verememekte, sorumluluk almaktan çekinmektedir. Gencin kendini, ailenin çocuğunu yeterince tanımadan alan seçimi yapılması bir süre sonra yanlış bir seçim yapıldığının belirtilerini vermeye başlamaktadır. Alan seçiminde yeterince irdelenmeden verilen karar gençlerin akademik başarısında düşüşe neden olmaktadır. Öğrencilerde okula ve derslere ilgi kaybı, dikkat dağınıklığı, öğrenmede güçlük, sınav kaygısı, artan gelecek kaygısı, motivasyon düşüklüğü görülmektedir. Öğrencilerin giderek artan özgüven eksikliği seçimin yanlış olduğunun bir başka göstergesidir.

Bu öğrenciler için ders başarısını sağlamak çok zordur. Hem derse ilgilerinin hem de kendileriyle örtüşen, onları motive edecek bir meslek seçimlerinin olmayışı verimli çalışmalarına engel olmaktadır. Yeterince iyi öğrenemeyen ve ilgi de duymayan bir öğrencinin sınavda başarı sağlaması güçtür. Süre sınırı olan ve 4 yıllık bir eğitim içeriğinden sorumlu tutulan öğrencinin sınavdan başarılı olmasını beklemek polyanacılık olacaktır.

Hatalı Alan Seçimi Yapıldığında Değişiklik Yapmak Mümkün Olmayabilir

Alan seçimi 10. Sınıfta yapılmakta ve 11-12. Sınıflar ağırlıklı alan dersleri ile okutulmaktadır. Öğrencilerin alan seçiminde hata yaptıklarını fark etmeleri ise çoğunlukla seçim sonrası geçen 1 dönemin sonlarına yaklaşıldığında fark edilmektedir. Aslında öğrenciler hatayı çok daha erken fark etmektedirler. Ancak öğrencilerin değişiklik taleplerini dile getirecek kadar zorlandıklarını görmeleri bir dönem sonuna denk gelmektedir.

Pek çok okul kısa bir sürenin ardından alan değişikliğine sıcak bakmamaktadır. Bunun nedeni alan seçimi sonrası müfredatın alanlara göre farklılaşması ve öğrencilerin dahil olmadıkları alan derslerine yönelik eksiklerini tamamlamasının zor olmasıdır. Öğrenciler alan değişikliğine kabul edilse dahi açıklarını kapamak, diğer öğrencileri yakalamak ve çok kısa sürelerle temelini oturtmak zorundadır. Bu normalin 2-3 misli özveri ile çalışmayı gerektirmektedir. Aynı zamanda öğrencinin değişim sonrası sınıf ve öğretmen değişiklikleri olacak bu da yeni bir adaptasyon sürecini doğuracaktır.

Alan değişikliği sonrası eksik kapatma sürecinde zorlanan öğrencilerde yeni bir kaygı da baş göstermektedir. Yaşadıkları stres “ikinci kez yanlış yapmış olabilir miyim”, “ya bu alanda benim için uygun değilse” düşüncelerinin açığa çıkmasına neden olabilmektedir. Öğrencilerin bu süreçte yıpranmaması, en başından kendisi için en doğru kararı vermesi için iyi bir kariyer danışmanlığı alması gerekmektedir.

Hatalı Alan Tercihi Yapmamak için Yapabilecekleriniz

İlgi alanlarınızı keşfetmeye, beceri ve yatkınlıklarınızı geliştirmeye odaklanın. Geleceğe yönelik kısa ve uzun süreli hedefler belirleyin ve gelecekte nasıl bir hayat istediğinizi hayal edin. Dışarıdan gelen sesleri, korkularınızı ve önyargılarınızı bastırmaya çalıştığınızda iç sesinizin size söylemek istediklerine odaklanın. Geleceğe yönelik kaygılarınız en çok hangi konuda yoğunlaşıyorsa o konuda ailenizden, öğretmenlerinizden ya da bir profesyonelden destek alın. Yetersiz bilgi kaygının en büyük sebebidir. Geleceğinize yön verebilmek için alanlar, meslekler ve yapmanız gerekenlerle ilgili çokça bilgi toplayın. Eğer yapılmıyorsa okulunuzdan mesleki ilgi ve yetenek envanterlerinin uygulanmasını, tercih sürecinde size detaylı bilgi verilmesini ve alanların tanıtılmasını talep edin.

Edindiğiniz bilgiler sizin için yeterli değilse daha kapsamlı değerlendirme almak ve kariyerinizi planlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Hatalı alan seçimi yapmamak başarılı bir kariyer planlamak için kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

 

Read More

Öğrenciler için sınava hazırlık süreci oldukça önemlidir. Kimi öğrenciler çalışmak için kolayca motive olabilirken, öğrencilerin büyük bir bölümü ise yeterince motive olamamaktan şikayet etmektedir. Çalışma verimini etkileyen motivasyon başarılı sonuçlar almak için gereklidir. Öğrenciler olumlu yönde motive olduklarında enerjileri artar, davranış için istekli hale gelirler, dikkat süreleri uzar, çeldiricilere karşı daha dayanıklı olurlar.

Peki motivasyon nedir? nasıl kazanılır? ve sınava hazırlanırken öğrencilere yardımcı olabilecek motivasyon artırma teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında cevaplarını bulabilirsiniz.

Motivasyon nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır. Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır. Motivasyon bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları durumudur.

Öğrenciler için motivasyon, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyon ve başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler güçlüklerle karşılaşıldığında, öğrenme içeriği zorlaştığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirirler. Kolay öfkelenme, çabuk pes etme gibi ders başarısını olumsuz etkileyecek davranışlar motivasyonu yüksek öğrencilerde daha az görülmektedir.

Motivasyon Nasıl Sağlanır?

Öğrenciler sınav başarılarına ve öğrenme süreçlerine motivasyonlarını artırarak pozitif katkı sağlanmak istiyorlarsa, öncelikle nasıl motive olabileceklerine yönelik bilgi edinmeliler. Motivasyonu sağlayabilmek için ise öncelikle öğrenme ihtiyaçlarının altında yatan nedenler değerlendirilmelidir. Her öğrenci aynı gerekçe ile öğrenmeye yönelmez. Kimi öğrenci için öğrenme çabası negatif motivasyon içerirken başka bir öğrencinin öğrenme isteği pozitif motivasyon içeriyor olabilir. Örneğin; başarısız olunca cezalandırılmamak ya da sınıfta kalmamak gibi bireyi üzen, rahatsızlık verecek sonuçlardan kaçınmak negatif motivasyondur. Negatif motivasyon kişinin çalışmasında etkili olsa da öğrenme sürecinden keyif almasının önüne geçmektedir. Üstelik öğrenme sürecinde başarısızlık yaşaması halinde duygusal olarak çok daha olumsuz etkilenmektedirler.

Pozitif motivasyon ise, öğrencilerin çalışmalarının karşılığında elde edecekleri iyi, olumlu, haz veren sonuçların olmasıdır. Örneğin; başarılı olmak ve bir üst sınıfa geçmek. Başarılı bir gelecek inşa edebilmek için öğrenmek. Hedeflediği üniversiteye girebilmek için çalışmak. Terfi almak için çalışmak, başka diller de konuşabilmek için çalışmak. Günlük hayatta kullanabileceği yepyeni bilgiler kazanmak, kendini daha yeterli ve donanımlı hissetmek için çalışmak pozitif motivasyona örnek olarak verilebilir. Pozitif motivasyon kaygı, korku, kaçınma içermediği ve kişiye umut verdiği için etkisi daha uzun ve değerlidir.

Öğrencilerin motivasyon sağlayabilmesi için önce öğrenme güdülerinin altında yatan nedenleri tespit etmesi sonrasında ise motivasyonlarını pozitif yönde olacak şekilde değiştirmeye çalışmaları gerekmektedir. Aksi halde öğrenme ve sınavda başarılı olma noktasında yeterli enerjiyi, isteği ve azmi hissetmeleri mümkün olmayacaktır.

İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları

Öğrenme motivasyonunu etkileyen içsel ve dışsal faktörler bulunmaktadır. İçsel faktörler öğrenmeye yönelik tutumlarımız, ilgilerimiz, dikkat düzeyimiz ve kişilik özelliklerimiz gibi duygusal, sosyal ve fiziksel durumunuz ile ilgilidir.

Öğrenciler için içsel motivasyon öğrenmeye yönelik faaliyette bulunurken faaliyetin kendisini ilgi çekici bulması ya da faaliyetin kendisinden haz duymasıdır. Dışsal motivasyon ise öğrenme faaliyetini gerçekleştirmek ve bu faaliyetten doyum almak için arada motivasyonu sağlayan dışsal bir aracın olmasıdır. İçsel motivasyonda tatmin işin kendisinden kaynaklanmakta iken dışsal motivasyonda tatmin, maddi ve sözlü ödüller gibi dışsal bir aracıyla olmaktadır. Öğrencilerin kalıcı ve başarılı sonuçlar alabilmesi için içsel motivasyon kaynakları geliştirmeleri gerekmektedir. Sınava hazırlanırken motivasyon artırmak için de içsel kaynaklar geliştirmek gerekir. İçsel olarak motive olan birey, ödüllere veya baskıya ihtiyaç duymadan, özgürce ve kendi iradesiyle faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Sınava Hazırlanırken Kullanılabilecek Motivasyon Artırma Teknikleri Nelerdir?

Sınavlara Pareto Prensibi ile Çalışmak Motivasyon Sağlıyor

Pareto prensibi diğer bilinen adıyla 80’e 20 kuralı yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz faydaların yüzde sekseninin, gösterdiğiniz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklandığını belirtir. Bu prensip, kişisel, profesyonel ve sosyal başarılar dahil hayatın tüm alanlarında kullanılabilir. Sınava hazırlanırken pareto kuralıyla çalışmanız çalışmanızdan verim elde etmenizi ve ders dışı konulara da zaman ayırmanızı sağlar. Aşağıda Pareto kuralını motivasyon kazanabileceğiniz birkaç öneri ile örneklendirdik;

  • Ders çalışırken ve sınava hazırlanırken sizin için faydası olmadığını düşündüğünüz görevleri başkalarına devredebilirsiniz.
  • Gün içerisinde kendinizi ödüllendirmek ya da dinlenmek için ders çalışmak dışında sevdiğiniz şeylere zaman ayırabilirsiniz. Ancak ayırdığınız zaman ders çalıştığınız sürenin %20’sinden fazla olmamalıdır. Örneğin 100 dakikalık bir çalışma planladıysanız, 80 dakikasını çalışarak, 20 dakikasını mola vererek geçirebilirsiniz. Bu süreyi de 20 dakikada bir 5 er dakikalık molalar verecek şekilde bölebilirsiniz. Bu çalışma modeline ise pomodoro tekniği denilmektedir.
  • Zorlandığınız ya da yeni öğrendiğiniz konulara zamanınızın %80’inin ayırırken kolayca yapabildiğiniz dersler için %20’lik bir zaman ayırabilirsiniz.
  • Sınavda alanınızla ilgili olan, size daha fazla puan getirecek derslere az puan getireceklere oranla daha çok çalışabilirsiniz.
  • Boş zaman etkinliklerinizi öğrenmenize destek olacak konuları ekleyerek değerlendirebilir, öğrenmeye katkısı bulunmayacak faaliyetlere ayırdığınız süreyi kısabilirsiniz.
  • Sınav başarınıza destek olacak, motivasyonu yüksek, bilgi paylaşımı yapabileceğiniz arkadaşlarınızla ders başarınıza etkisi olmayacak arkadaşlarınızdan daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

Enerjinizin En Yüksek Olduğu Saatlerde Çalışın

Enerjiniz düştüğünde, fiziksel ve zihinsel olarak yorulduğunuzda yapacağınız çalışmalardan verim alma olasılığınız da düşük olacaktır. Bunun yerine enerjinizin yüksek olduğu zamanlara ders çalışma planları yapmanız sağlıklı sonuçlar almanızı ve motivasyon kazanmanızı sağlayacaktır. Yorgun olduğunun zamanlarda ise ders dışı faaliyetlerle ilgilenebilir, kişisel zaman geçirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Sabah Uyanır Uyanmaz ve Gece Uyumadan Önce Tekrar Yapın

Sabah dinlenmiş, berrak bir zihinle uyandığınızda ilk olarak öğrenmeniz gereken yeni bilgilere göz atmanız daha kolay öğrenmenizi sağlayacaktır. Yine günün sonunda yatmadan önce öğrendiklerinizi 30-40 dakika tekrar etmeniz öğrenmenizi kolaylaştıracaktır. Telefon, televizyon gibi uyarı bombardımanına maruz kalmadan uyumanız son bilgileri gece boyunca zihninizin işlemesini ve uzun süreli belleğe atmasını sağlayacaktır. Bu da öğrenmenizi, öğrendiklerinizi hatırlamanızı ve motivasyon kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Çalışmaya En Zoru ile Başlayın Motivasyon Kazanın

Eat The Frog tekniği olarak da karşılaşabileceğiniz bu teknik zorlanılan ve yapılmaktan kaçınılan işlerin günün ilk işi olarak yapılmasını önermektedir. Bu sayede güne başlar başlamaz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapılacaklar listenizden çıkarmış olacaksınız. Günün geri kalanı ise diğer işlerinizi yapabilmek için rahatlamış olacak ve kafanızdaki “istenmeyen iş” etiketinden de kurtulmuş olacaksınız. Sürekli öteleyip, yapmaktan kaçındığınız işin getirdiği olumsuz enerjinin diğer işlerinizi gölgelemesine izin vermemek için önerilen bir tekniktir.

Zor ve Sevilmeyen Derslere Keyif Aldığınız Yer ve Zamanlarda Çalışın

Ders çalışma alanımızın sabit olması sevdiğimiz dersler için olumlu etki yaparken sevmediğimiz derslerde olumsuz etkiye neden olabilir. Ders çalışmak neredeyse tüm öğrenciler için olağanüstü keyifli bir etkinlik değildir. Hele ki ders sevilmiyor ve birde zorsa öğrencinin çalışmak için motivasyon sağlaması daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden sevilmeyen ya da zorlanılan derslere çalışılacağı zaman derse ve konuya sempati geliştirene kadar çalışma ortamı değiştirilebilir. Örneğin; zaman geçirmekten keyif aldığınız bir kafede sevdiğiniz bir kahve eşliğinde ya da açık alanda bir parkta, bahçede çalışabilirsiniz. Çalışırken günün keyif aldığınız zaman dilimlerinde de çalışma yapabilirsiniz.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Motivasyon Sağlayın

Hedef belirlemek sınavda başarılı olabilmek için yapmanız gereken her şeyin başında geliyor. Motive olmak, dikkatinizi toplamak, zamanı verimli kullanmak, verimli çalışmak, kaygıyı yönetebilmek için önce hedef belirlemeniz gerekiyor. Çünkü bir hedefi olmayan, bir amaç uğrunda hareket etmeyen hiç kimse motivasyon sağlayamaz, başarılı olmaya ihtiyaç duymaz.

İlgi alanınız, karakteristik özellikleriniz, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda sizin için en uygun hedefleri belirlemeniz motive olmanız için önemlidir. Uzun vadeli hedefler kimi zaman kişinin sıkılmasına ya da yaşadığı zorluklar karşısında kırıklığa uğramasına neden olabilmektedir. Uzun vadeli hedefinize varabilmek için belirleyeceğiniz kısa hedeflerde motivasyon artırma unsuru olarak size destek olacaktır.

Hedeflerinizi Görselleştirin ve Kendinize Sık Sık Hatırlatın

Hedef belirlemek motivasyon için oldukça etkili olsa da hedeflerimizi görülebilir hale getirmek motivasyon artırma noktasında çok daha etkili olacaktır. Kazanmak istediğiniz okulun bir resmini odanıza asabilir, telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan görseli yapabilirsiniz. Okulları gidip ziyaret edebilir, o atmosferi soluyabilirsiniz. Sizi motive edecek görseller tasarlayabilir ya da bizzat hedefinizle tanışarak onu elde etmeye yönelik arzunuzu artırabilirsiniz.

Her sabah kalktığınızda ve gece yatmadan önce hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal edebilir, enerjiniz düştüğünde ya da olumsuzluğa kapıldığınızda hedeflerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.

Motivasyon için Öğrenme Stilinize Göre Sınava Hazırlanın

Evet her öğrenci öğrenebilir, ama her öğrenci farklı öğrenme stillerinden faydalanarak öğrenir. Etkili ve verimli şekilde çalışabilmek, sınava hazırlanırken sizin için en kolay öğrenme sitilini bulabilmek için nasıl daha iyi öğrendiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Görsel uyaranlarla mı, işitsel mi yoksa duyusal olarak mı daha iyi öğreniyorsunuz. Öğrenme stilinizi fark etmek, sınava çalışırken verimli çalışma teknikleri geliştirmenizi sağlar. Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri Yazımızı okuyarak öğrenme stilleriyle ilgili detaylı bilgi edinebilir ve motivasyon için kullanabilirsiniz.

Dikkat Dağıtıcıları Ödül Olarak Kullanarak Motivasyon Sağlayın

Telefon, internet, sosyal medya, televizyon gibi ders çalışmaktan daha çok keyif aldığımız dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koymak kolay olmayabilir. Ancak bu çeldiricilerin sınava hazırlanırken başarınıza destek olacak araçlar olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Pek çoğumuz teknolojik cihazlar karşısında harcadığımız vaktin ne kadar çok olduğunu fark etmiyor, farkına vardığımızda ise vicdan azabı çekiyoruz. Günümüzde teknolojiden, internetten ve sosyal ağlardan uzak kalmamız artık çok mümkün değil. Kimi zaman öğrenmek, kimi zaman eğlenmek ya da zaman öldürmek için değerlendiriyoruz.

Ancak sınav döneminde performansımızı gölgelemelerine ve zamanımızı boşa harcamalarına müsaade etmememiz gerekiyor. Bu nedenle çalışma alanlarınızda ve ders çalışma sürelerinizde bu tarz çeldiricileri bulundurmamanızı öneriyoruz. Dikkatinizi dağıtan telefon, tablet, televizyon gibi uyaranları ders dışı zamanlarda çabanızı ödüllendirmek için motivasyon artırma kaynağı olarak değerlendirebilirsiniz. Denediğinizde üzerinizdeki pozitif etkisini ve olumlu ders sonuçlarını göreceksiniz.

Sınava hazırlanırken motivasyon artırma tekniklerini uygulamakta zorlanıyor, hedef belirleyemiyor ya da kariyerinizi planlamakta zorluk yapıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi sizin için en uygun şekilde planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi yapıldığında sadece yapacağınız işin koşullarını ve elde edeceğiniz maddi geliri belirlemezsiniz. Bir meslek seçtiğinizde aynı zamanda hayatınızın gidişatına da önemli bir yön verirsiniz. Özdenetim, iç motivasyon, empati ve sosyal beceri avantajları ile duygusal zeka sahibi bireyler meslek seçimi sürecinde daha başarılı kararlar verebilmektedir. Meslek seçimi hayatınızın her alanına etki eden önemli bir karar süreci olduğu için duygusal zeka bu kararda önemli rol edinmektedir. Yazımızda duygusal zekanın ve meslek seçimi üzerindeki etkilerini paylaşacağız.

Duygusal Zeka (EQ) Nedir?

Duygusal zeka ile ilgili farklı tanımlamalar bulunsa da en gelişmiş tanım Goleman tarafından yapılmıştır. Goleman duygusal zekayı; kendini motive etme, aksiliklere rağmen yılmama, dürtülerini kontrol ederek isteklerini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, zorlukların öğrenmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkalarının yerine koyabilme ve umut besleme olarak tanımlamaktadır. Duygusal zeka ve meslek seçimi arasındaki ilişki üzerine alan çalışmaları oldukça fazladır. Çalışma sonuçları duygusal zeka artıkça bireylerin; iş, özel – sosyal hayat ve eğitim alanlarında hedeflerine ulaşabilmek için duygularını yönetebildiklerini göstermektedir.

Duygusal Zeka (EQ) Mesleki Başarıyı Artırıyor

Mantıksal Zeka (IQ), bir kişinin akademik başarısını, mantık yanını ve duygusal olmayan zekasını temsil etmektedir. Araştırmalar bireylerin Mantıksal Zeka (IQ) düzeyleri yüksek olsa da Duygusal zeka (EQ)  yüksek olmadıkça bazı mesleklerde tam performans gösteremediklerini desteklemektedir. Zeki insanların öğrenme, kavrama, sentezleme becerileri yüksek olsa da başarılı olmak için IQ’nun yüksek olması yeterli olmamaktadır. Kişinin başarısını etkileyen zeka düzeyinin dışında, zamanı yönetme, stresle başa çıkma, organize olma, iletişim, empati gibi becerilerinin de gelişmiş olmasıdır. Bu beceriler ise duygusal zeka becerileridir. Dolayısıyla bireylerin IQ’sundan çok daha etkili olan duygusal zeka düzeyidir. Ancak duygusal zekanın başarı üzerindeki etkisi bu özelliklerin kullanılabileceği meslekler için geçerlidir.

İnsan odaklı çalışmayı gerektiren pazarlama, hukuk, danışmanlık, hekimlik, öğretmenlik, hizmet sektörü gibi alanlar için yüksek duygusal zeka sahibi olmak avantajdır. Mesleki başarıyı desteklemektedir. Yüksek duygusal zeka insan memnuniyetinin ön planda olduğu ve çalışma koşullarının stresli olduğu alanlarda kişinin daha kolay çalışabilmesine destek olmaktadır. Ancak duygusal zeka insanla çalışılmayan, masa başı işlerle, tüm gün raporlar analizlerle sürdürülen bir işte başarıyı belirleyici bir özellik değildir. Ancak kişinin kendini motive etmesi noktasında destekleyici bir özellik olarak rol edinebilir.

Meslek Seçimi Motivasyonları Sadece Gelir Odaklı Değildir

Meslek seçimi yaparken bireyin motivasyonu sadece para kazanmak değildir. Karar sürecinde bireyin değer yargıları, inançları, beklentileri, hedefleri, çalışma koşulları da rol oynamaktadır. Örneğin; seçilecek mesleğin bireyin kişilik özelliklerine, kültürel değerlerine ve yaşama bakış açısına da uygun olması gerekmektedir. Meslek her şeyden önce yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme aracıdır. Dolayısıyla maddi kazanç yüksek olsa da kendini değerli, verimli hissetmediği, yapıcı ilişkilerin olmadığı bir ortamda kişiler için para belirleyici değildir.

Duygusal zekası yüksek bireyler; gelişmiş özdenetim sahibi, yüksek iç motivasyonu olan, empati becerisi gelişmiş ve sosyal ilişkilerinde başarılı bireylerdir. Duygusal zekanın getirisi bu pozitif kazanımlar bireylere meslek seçiminde yardımcı olduğu gibi meslek başarılarında da etki etmektedir. İnsan odaklı işlerde çalışmayı, grup çalışmalarını, ekip olmayı severler ve takım içerisinde de başarılı işler çıkarabilirler. Olumsuz çalışma koşullarında dış motivasyona gerek duymadan kendilerini motive edebilecek kaynaklar bulabilirler. Empati becerileri sayesinde başarılı bir çalışan, ekip arkadaşı ve lider olabilirler. Sosyal becerileri sayesinde kişilerarasında denge kurabilir, sosyal grup içerisindeki problemleri yapıcı şekilde çözebilirler.

Meslek Seçimi Yaparken Kendilerini Tanıyarak Seçim Yaparlar

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler ilgilerinin ve profesyonel becerilerinin farkındadırlar ve meslek seçiminde bu ilgi ve becerilerle etkili iletişim kurabilmektedirler. Kişinin kendini, beklentilerini, ihtiyaçlarını biliyor ve önemsiyor olması meslek seçiminde kendisi için en doğru seçimi yapmasını desteklemektedir. Duygusal zekası yüksek bireylerin özdenetim sahibi olmaları meslek seçiminde dışarıdan gelen yönlendirmelerden bağımsız karar verebilmelerini sağlamaktadır. Bu bireyler neyi yapıp yapamayacaklarını bilmekte, başarısız olma ihtimalleri olan alanlarda mutsuz olacakları bilinciyle kararlarını iyi değerlendirmektedir.

Duygusal zekası yüksek birey için iş tatmini, mutluluk ve verim ne kadar önemliyse başarısız ve mutsuz olma riskini hesap etmekte o kadar önemlidir. Bu bireyler için sosyal etkileşimin az olduğu, masa başı, sistem üzerinden yürütülen işler cazip değildir. Yaratıcılıklarını kullanabilecekleri, fikirlerini paylaşabilecekleri, ekip ruhunun olduğu, pozitif ilişkilerin geliştirilebileceği çalışma ortamları onlar için daha değerlidir. Kendilerini nasıl motive etmeleri gerektiğini bildikleri gibi diğerlerinin de motivasyonunu önemser ve ilişkilerinde olumlu dil kullanma alışkanlığına sahiptirler.

Yüksek Duygusal Zeka Sözsüz İletişimde Farkındalığı Artırıyor

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler beden dillerini iyi kullanabildikleri gibi diğerlerinin beden dillerini de iyi okurlar. Bu onlar için iş hayatında yaşamsal bir fonksiyondur. Mülakatlarda görüştükleri uzmanın beden dilini anlayarak konuşmalarına yön verebilirler. İş hayatında yapacakları bir konuşma ya da sunum sırasında dinleyicilerin beden diline göre anlatımlarını geliştirebilirler. Ayrıca çevrelerinin kendilerini nasıl algıladığını da beden dili gibi sözsüz iletişim becerilerinden fark ederler. Kendileriyle ilgili algının olumlu olmadığı ya da ilk intibada olumlu izlenim edinemedikleri ortamlarda bulunmak istemezler.

Başkalarının Duygu ve Düşüncelerine Yön Verebilirler

Duygusal zekası yüksek bireylerin özgüvenleri yüksektir. Beden dillerini iyi kullanırlar. Duygu ve düşüncelerini etkili şekilde ifade edebilirler. İnsanların duygu ve düşüncelerini de etkileme kabiliyetleri yüksektir. Bu nedenle yönetici, lider, iş veren pozisyonlarında çalışabilir ya da koçluk, psikolojik danışmanlık, mentorluk, terapistlik yapabilirler.

Liderlik rolünü üstlendiklerinde birlikte çalıştıkları kişilerin iş tatminlerine ve çalışan bağlılıklarına olumlu yönde etki ederler. Hitabetleri güçlüdür, kelimeleri iyi seçerler. Topluma yön verecek liderler olabilirler. Duygusal zeka sahibi bireyler toplumsal konularda, sosyal sorumluluk projelerinde söz ve rol sahibi olabilirler. Bu alanlara yönelik faaliyet içerisinde olmaktan keyif alır kendilerini tamamlanmış hissederler.

Meslek Seçimi: Mutlu Olmadıkları Çalışma Koşullarını Değiştirir ya da Terk Ederler

Duygularını iyi anlayabilen ve yönetebilen yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, seçtikleri kariyerin duygusal sonuçlarını da iyi tahmin ederler. Hoşa gitmeyen sorumluluklar ve görevlerle uzun süre çalışamaz ve bu tarz mesleklerden kaçınırlar. Bu bireyler mutsuz oldukları çalışma koşullarını değiştirmek ve yeni iş fırsatlarını değerlendirmek için zaman kaybetmeden iş aramaya yönelirler. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, iş değişikliği öncesinde tüm kaynaklarını kullanarak çalışma ortamındaki olumsuzlukları düzeltmeye çalışırlar. Ancak yapının değişime uygun olmayışı ya da değişime direncin olması durumunda hemen harekete geçerler.

Kimi insanlar için maddi kazanç elde etmek daha önceliklidir. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler için ise öncelik iş tatmini, iş huzuru ve çalışan bağlılığıdır. Maddi kazanç ise tüm bu duygusal kazanımlardan sonra gelmektedir. Saygınlık görmedikleri, olumlu kişilerarası ilişkilerin yer almadığı, mobing, çalışan verimliliğinin suiistimali gibi olumsuz koşullar altında çalışmazlar. Ancak maddi beklentilerinin de farkındadırlar ve zamanla duygusal ve maddi ihtiyaçları arasındaki dengeyi kurarlar.

Yüksek Duygusal Zeka Sahibi Bireyler İçin Her Yaşta Kariyer Değişimi Mümkündür

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler bir mesleğin hayat boyu sürdürülecek önemli bir etkinlik olduğunun farkındadırlar. Meslek seçimi sürecinde kararlarını bu bilgiyi göz önünde bulundurarak verirler. Meslek seçiminde ya da çok daha erken dönemde örneğin lisede yapılan alan seçiminde hatalı bir tercih yapmış olabilirler. Ne kadar direnç gösterseler de seçimlerinde aile, öğretmen, okul görüşü etkili olmuş ve kendileriyle örtüşmeyen bir alana yönelmiş olabilirler. Ancak kariyerlerinde herkesten bağımsız karar verebilecek noktaya geldiklerinde değişikliğe gitmekten endişe duymayacaklardır.

İster lisede ister üniversitede ya da iş hayatlarında olsunlar, yüksel duygusal zeka sahibi bireyler kariyerlerinde radikal değişikliklere yönelebilirler. Pek çok insan için bu tarz keskin değişiklikler kaygı vericidir. Ancak bu bireyler için kar-zarar hesabı yaptıklarında değişiklik daha fazla umut veriyorsa denemekten çekinmezler. Mesleği değiştirmek kolay değilse, farklı bir alana geçilmiyorsa, bulundukları meslek grubu içerisinde farklı çalışma alanlarına yönelebilirler. Kendi işlerini kurabilir, hedefledikleri çalışma ortamını kendileri ve istihdam edecekleri kişiler için yaratabilirler.

Duygusal Zekayı ölçümlemek için birden fazla yöntem bulunmaktadır. Duygusal zeka (EQ) ya da Mantıksal Zeka (IQ) ölçümlerine katılmak, kariyerinizi belirlerken kişisel sonuçlarınızla planlama yapmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yaparak kariyerinize birlikte çok daha başarılı bir yön verebiliriz.

Read More

Gençler için gelecek kaygısı lise yıllarında kendini hissettirmeye başlasa da asıl kaygı üniversiteyi bitirirken başlamaktadır. Gençler, üniversite eğitimini tamamladıklarında artık öğrencilik rollerini tamamlamış ve toplumda nitelikli bir birey olmak için hayata atılmış olacaklar. Hayatın getireceği yeni koşulların belirsizliği, iş bulma, eğitim hayatında öğrendiklerini iş hayatında kullanabilme, gelir elde etme, geçimini sağlama, aile kurma vb. yeni gelecek sorumluluklar kişide kaygı yaratıcı etmenlerden bazıları olarak sıralanabilir. Her öğrenci yükseköğrenime devam etmez, dolayısıyla liseden sonra eğitime ara veren ve iş hayatına atılacak olan bir birey için gelecek kaygısı çok daha erken kendini gösterir. Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın önemli bir destekçisi ise hiç şüphesiz ailedir. Peki aileler gençlerin gelecek kaygısı yaşamaması için ne yapabilir?

Doğru Ebeveyn Tutumu ile Yetişen Gençler Gelecek Kaygısı Yaşamıyor

Aile içerisinde söz hakkı olan, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla dile getirebilen ve fiziksel-duygusal ihtiyaçlarına ebeveynleri tarafından karşılık verilen bireyler gelecek kaygısı yaşamıyor. Çocuklar bu aile yapılarında koşulsuz sevildiğini hissediyor. Sorumluluk alıyor. Sebep sonuç ilişkisini öğreniyor. Ceza yerine hatalarının sonuçlarından ders çıkarmayı öğreniyor. Kıyaslamalara maruz kalmıyor, kendini olduğu haliyle değerli ve özel kabul ediyor. Böyle bir aile yapısında çocuklar özgüvenli, sorumluluk sahibi, özdenetim sahibi, girişken, hoşgörülü ve vicdanlı yetişiyor. Uyum göstermeyi, zorluklarla çözüm odaklı şekilde başa çıkabilmeyi öğreniyorlar. Çocuğun sevilmesi, dinlenmesi, erken yaşlardan itibaren bireyselliğine önem verilmesi çocukların yetişkin hayatta kendini gerçekleştirme potansiyellerini artırıyor. Literatürde, çocukların bu özellikleri kazanabildiği sağlıklı aile modeline Demokratik, Destekleyici, Hoşgörülü aile tutumu adı verilmektedir.

Baskıcı, otoriter, cezalandırıcı ebeveyn tutumunda ise sağlıksız bir çocuk gelişimi söz konusu oluyor. Çocuk ebeveynlerinden beklediği sevgi ve ilgiyi koşulları karşıladığı sürece alabiliyor. Cezalar ve katı kurallar daha ön planda oluyor. Özellikle baba figürü ev içerisinde sıcaklık duyulmayan korku nesnesi olarak yer alıyor. Korkunun ve mesafenin egemen olduğu bu ailelerde çocuklar duygularını, düşüncelerini paylaşmaya çekiniyor. Hatalarını gizliyor ve cezalandırılmaktan korkuyor. Başarılı olamamak onlar için çok daha büyük bir kaygı nedeni. Geleceği düşündüklerinde hem bu aile ortamından uzaklaşma arzusu yaşıyor hem de ayakları üzerinden nasıl durabileceğine yönelik yoğun kaygı duyuyorlar.

Gevşek, aşırı hoşgörülü, tutarsız ebeveyn tutumlarında da benzer sağlıksız duygusal gelişim görülüyor. Gençler kişisel gelişimleri noktasında zorluk yaşıyorlar. Bu da gelecek kaygılarını perçinliyor. Aileler çocukları kaç yaşında olursa olsun ebeveyn tutumlarını değerlendirmeli, eğer çocuk yetiştirme stillerinde önerilmeyen bir yaklaşım fark ediyorlarsa kendilerini değiştirmek ve geliştirmek noktasında destek almalıdır.

Erken Yaşlardan İtibaren Sorumluluk Almayı Öğretmek Gerek

Erken yaşlardan itibaren aileler çocuklara yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar vermelidir. Sorumluluk becerisi aile içerisinde öğrenilir, sosyal yaşam ve okul ise sorumluluk bilincini geliştirir. Aile içinde sorumluluk alma becerilerini geliştirme fırsatı bulamayan çocuklar aileden uzaklaşıp sosyal hayat, okul gibi bireysel olarak rol almaya başladığı ortamlara girdiğinde kendilerinden bekleneni yapmakta çok zorlanırlar. Evde ebeveynleri tarafından “O daha küçük yapamaz”, “Dur ben halledeyim, yalnız yapamazsın” gibi korumacı yaklaşılan çocuklara “yetersizlik” mesajı verilmektedir. Bu yaklaşımla büyüyen çocuklar okulda öz güveni düşük, kaygılı, unutkan, sorunlarını yardım alamadan çözemeyen, var olan kapasitesini kullanamayan çocuklar olur.

Daha ileri yıllarda lise, üniversite eğitimi içerisinde içe kapanık, özgüvensiz, çekingen, kendini ifade edemeyen ve yoğun gelecek kaygısı yaşayan bireylere dönüşürler. İş hayatı ve yetişkin hayat deneyimleri onlar için ürkütücüdür. Desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Mülakatlara, ilk iş günlerine ebeveynleriyle beraber giden adaylar bunun en üzücü örneğidir. İş hayatında karşılaştığı zorlukları ebeveynlerine ileten ve yöneticileriyle konuşmalarını isteyen gençlerle de sıklıkla karşı karşıya gelmekteyiz.

Kendi Kararlarını Alabilen Çocuklar Sorumluluk Almayı da Öğrenir

Çocuklarınızın özgüven sahibi olabilmesi, kendi sorunlarını tek başına çözebilmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi ve kendini gerçekleştirebilmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklarınıza sorumluluk vermelisiniz. Çocuklarınızın denemeye yönelik isteklerini pekiştirmeli, “yapabilirsin, denemen çok güzel”, “her seferinde daha da iyi olacak”, “isteğini ve çabanı taktir ediyorum” gibi olumlu sözlerle desteklemelisiniz. Çocuğunuza mutlaka karar vermesi için iki, üç seçenek sunmalısınız; erken yaşlardan başlayarak kıyafetinden, yemeğine, oyuncağından, kitabına her konuda seçenekler sunarak onun kararı olmasını desteklemelisiniz. Kendi kararlarını alabilen çocuklar kararlarının getireceği sorumlulukları da öğrenmeye başlayacaktır.

Çocukların yaşları ilerledikçe evdeki sorumluluklarının artırılması da gelecek kaygısı ile baş etmelerini kolaylaştırır. Harçlığını yönetmek, para biriktirmek, birikimleri ile kendi ihtiyaçlarını karşılamak, tatil dönemlerinde kısa süreli iş tecrübeleri edinmek gibi roller verilebilir. Evde anne ve babanın yürüttüğü işlere destek olmaları istenebilir. Kariyerlerini planlamaları, geleceğe yönelik hedef belirlemeleri, öğrencilik rolü gereği sınavlara iyi hazırlanmaları ve gelecekleri için kendilerine yatırım yapmaları yönünde desteklenebilirler.

İlgi Alanlarını Keşfetmelerine Destek Olun

Bireylerin kendilerine uyan mesleği seçebilmesi ve gelecekte iş hayatlarında daha başarılı ve mutlu olabilmeleri için erken yaşlardan itibaren ilgi alanlarını keşfetmeleri gerekir. İlgi alanlarını keşfedebilmek ise büyük oranda ailenin bilinçli yönlendirme yapmasını gerektirir. Çünkü her çocuk belli yönelimlerle doğar. Çocuk bu yönelimini oyuncaklarıyla nasıl oynadığından başlayarak gösterir. Okul hayatında ise bu ilgiler yeni öğrenmelerle birlikte daha da gelişebilir ya da tamamen körelebilir. Çocuklar ilgi alanları desteklendiğinde hem öğrenme sürecinden daha büyük keyif alır, hem de daha yaratıcı ve üretken hale gelir.

Hareketli çocuklar fiziksel egzersizlerle enerjilerini boşaltabilecekleri sporsal aktivitelere yönlendirilebilir. Müzik ve danstan keyif alan çocuklar bale, dans ya da bir müzik aleti çalmayı öğrenmeye yönlendirilebilir. Taklitten hoşlanan bir çocuk tiyatroya, dramaya yönlendirilebilir. Konuşmayı seven bir çocuk sunucu, anlatıcı olarak rol alabilir. Ancak unutulmamalıdır ki ilgi alanlarını keşfetmek zaman alacaktır. Örneğin spora yönlendirilmiş bir çocuğun hangi spor dalında ya da müziğe yönlendirilmiş bir öğrencinin hangi enstrümanda daha mutlu ve başarılı olacağını bulmak zaman alacaktır. Bu süreci maymun iştahlılık olarak değerlendirmemeli, çocuğun ilgi alanını keşfetmesine fırsat verilmelidir.

Çocukluktan itibaren ilgi alanları keşfedilen çocuklar yetişkin hayata geldiklerinde kendilerini mutlu eden kaynakları tespit etmiş ve mümkünse bu ilgilerini iş hayatlarına da yedirmiş kişiler olurlar. Daha mutlu işler üretir, üretirken keyif alır ve bu keyfi tüm yaşam alanlarına yayarlar. Gençlerin gelecek kaygısı yaşamamaları için aileler erken yaşlardan itibaren çocuklarının ilgilerini fark etmesi ve desteklemesi gerekir.

Geleceğe Hazırlık Yapmalarını Teşvik Edin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın en verimli yollarından biri de geleceğin yaşam standartlarını belirlemek üzere hazırlık yapmaktır. Eğer çocuğunuz henüz lise yıllarındaysa mesleki ilgi ve yeteneklerini öğrenmek üzere profesyonel destek alabilirsiniz. Çocuğunuza ilgileri, yetenekleri ve karakteri ile uyumlu bir meslek seçebilmesi için lisede doğru alana yönelmesine destek olabilirsiniz. Üniversite eğitiminde başarılı bir iş hayatı için yapması gerekenler noktasında bilgi verebilir, tecrübeleriniz bu konuda yeterli değilse yine profesyonel bir kariyer danışmanlığı alması için çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz. Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızda üniversitede başarılı bir iş hayatı için gençlerin neler yapabileceğini detaylarıyla ele aldık. Bilgi edinmek için bu yazımızı da okuyabilir, çocuğunuz ile paylaşabilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamaları için Çocuklarınıza İyi Bir Rol Model Olun

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın bir diğer yolu da çocuklarınız için iyi birer rol model olmanızdır. Çocuklar iş hayatına yönelik algılarını, ev geçindirme, aile sorumluluğu alma gibi önemli rollere yönelik bilgiyi kendi ebeveynlerinin rollerini gözleyerek edinirler. Siz mesleğinize nasıl bakıyorsunuz, nasıl bir çalışma disiplininiz var ya da mesleğinize ne kadar değer veriyorsunuz? Maaşınızı nasıl yönetiyor, harcamalarınıza nasıl öncelik veriyorsunuz? Karşınıza çıkan zorluklarla nasıl başa çıkıyor, problemlerinizi nasıl çözüyorsunuz? Tüm bu sorulara vereceğiniz bireysel yanıtlar çocuklarınızın gelecek kaygısı ile başa çıkmalarını ya da kaygılarının artmasını sağlıyor olabilir.

İyi Gözlemleyin ve İyi Bir Dinleyici Olun

Gençler ailelerini hayal kırıklığına uğratmamak ya da endişelendirmemek için kaygı veren duygu ve düşüncelerini paylaşmak istemiyor olabilir. Özellikle ailesinden uzakta eğitim alan, yurtta ya da yalnız yaşayan, farklı şehirlerde bulunan öğrenciler gelecek kaygılarını daha fazla bastırabilmektedir. Ailenin maddi zorlukları söz konusu ise, gençlerin bir an önce iş hayatına atılıp para kazanmaları gerekiyorsa kaygı daha yoğun olabilir. Ailenin maddi ve duygusal desteği yetersizse gençlerin gelecek kaygısı daha da artmaktadır.

Çocuklarınızın geleceğe yönelik kaygılarını fark edebilmek için onlarla daha sık zaman geçirmeli, eğitim hayatlarına, sosyal yaşamlarına, arkadaşlık ilişkilerine ve hedef ve hayallerine karşı daha ilgili olmalısınız. Aranızdaki paylaşımlar artıkça sizleri konuşmak, duygu ve düşüncelerini paylaşmak için kendilerine daha yakın hissedeceklerdir. Unutulmamalıdır ki bir çocuğun ya da gencin hayatındaki güvenle sığınabildiğini ilk ve en sağlam limandır aile. Aile ilişkileri güçlü oldukça, aile hoşgörülü, sevecen, ilgili ve alakadar oldukça çocuğun hayatındaki bu öncelik değişmeyecektir.

Gelecek Kaygısı Devam Ediyorsa Profesyonel Destek İhtiyacını Göz ardı Etmeyin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmak mümkün olsa da önlem almak için geç kalındığında, gençlerin hayalleri ile potansiyelleri örtüşmediğinde, geleceğe yönelik gerçekçi olmayan beklentilere kapıldıklarında, yeterince sorumluluk bilinçleri gelişmediğinde gelecek kaygısı profesyonel destek almayı gerektirecek aşamaya gelebilmektedir. Ailelerin gelecek kaygısıyla başa çıkmak için yeterli ilgisi, zamanı ve bilgisi olmadığında da destek ihtiyacı kaçınılmaz hale gelmektedir. Çocuğunuza iyi bir gelecek inşa etmek, gelecek kaygılarından arındırmak ve geleceğe yönelik gerekli hazırlıkları yapabilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapabilirsiniz. Bizimle tanışmak ve detaylı bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Ayrılık anksiyetesi nedir sorusu son dönemde merak edilenler arasında yer almaktadır. Her birey gelişimiyle paralel olarak belli yaşam dönemlerinden geçer ve her dönemin başlangıç evresinde adaptasyon güçlükleri yaşanabilir. Ergenlik, evlilik, çocuk sahibi olma, işe başlama, emekliye ayrılma gibi üniversiteye başlama da kişinin hayatında önemli bir yaşam dönemidir. Her önemli yaşam dönemi gibi üniversitenin de getireceği yeni sorumluluklar, roller ve riskler vardır. Tüm bunlar kişinin fiziksel, ruhsal ve bilişsel bütünlüğünü koruyabilmesi için yeni koşullara uyum sağlama becerisini gerektirir. Aksi halde kişinin sağlık bütünlüğü bozulur ve anksiyete, depresyon, özgüven kaybı gibi psikolojik sorunlara neden olabilir.

Üniversiteye başlamak yeni rollere uyum sağlamanın yanı sıra bir de bireyin ailesinden, arkadaşlarından, yaşadığı şehir ve alışkanlıklarından ayrılması gerekliliğini gündeme getirebilir. Bu ihtimal ise bazı öğrencilerin yoğun ayrılık anksiyetesi yaşamasına ve üniversite seçimi yaparken bu kaygının etkisiyle tercih yapmasına neden olabilmektedir.

Ayrılık Anksiyetesi Nedir?

Ayrılık anksiyetesi bireyin çocukluk yıllarında kendisine bakım veren kişinin yokluğunda özvarlığının tehlikede olduğunu hissetmesi olarak tanımlanabilir. Çocuklukta bu güven bağı temel bakım veren kişi iken İleri yaşlarda duygusal ve fiziksel ihtiyaçlar noktasında bağ kurduğu sevgili, eş, arkadaş gibi farklı bir kişi de olabilmektedir. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM-V)’nda ayrılma anksiyetesi çocukluktan başlayarak ergenlerde ve yetişkinlerde de ortaya çıkabilecek bir bozukluk olarak belirtilmiştir. Aşağıda DSM-V’de yer alan tanı kriterleri yer almaktadır ve çocukluk döneminde görülen ayrılık anksiyetesi belirtilerinin büyük çoğunluğu yetişkin dönemde de görülmektedir. Aşağıdaki kriterlerden en az 3 tanesinin sürekli veya çoğunlukla kişide var olup olmaması ayrılık anksiyetesi tanısı konulup konulmamasında etkilidir:

  1. Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, kişinin evden ya da bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygunsuz ve aşırı anksiyetenin olması.
  2. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılma beklendiğinde yineleyici biçimde aşırı sıkıntı duyma
  3. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  4. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişilerden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  5. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme
  6. Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma
  7. Bağlandığı başlıca kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da buna karşı direnme

Başka Hangi Durumlar Tanı İçin Önemlidir?

  1. Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme
  2. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık söz konusu olduğunda tekrarlayan fiziksel belirtiler gösterme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)
  3. Bu endişe, tasa ya da kaçınma daimi bir hal alarak çocuklar ve ergenlerde en az dört hafta, yetişkinlerde ise en az altı ay süre devam eder.
  4. Klinik bulgular eşliğinde bir rahatsızlığa ya da okul, iş, sosyal ve toplumsal alanlarda işlevsel azalmaya, başarısızlığa sebep olur.
  5. Bu bozukluk, otizmde görülebilen evden uzaklaşmaya karşı direnme, psikoz ilişkili bozukluklarda ayrılık ile ilgili varsanılar, agorafobide güven duyulan biri olmadan evden çıkmaya direnme, yaygın kaygı bozukluğu kapsamında değer verilen diğer bireylere kötü bir olay (hastalık gibi) gelmesinden endişelenme ya da hastalık kaygısı bozukluğunda sürekli hasta olma ile ilgili endişe duyma gibi diğer ruhsal bozukluklar ile daha iyi açıklanamaz.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Gelişiyor?

Ebeveyn İle Kurulan Bağın Güvenilirliği

Ayrılık anksiyetesi nedenlerini anlayabilmek için öncelikle Bowlby’nin bağlanma teorisi kuramını bilmek gerekiyor. Bağlanma teorisinin kuramcısı John Bowlby’e göre bebek ile temel bakım veren (çoğunlukla anne) arasında bir bağ vardır; bu bağ bebeğin fiziksel, duygusal ihtiyaçlarına yönelik anneye verdiği mesajların anne tarafından doğru anlaşılıp yeterli ve zamanında karşılanması halinde güçlenirken; yetersiz, düzensiz ya da hiç karşılanmaması durumlarına göre de güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır.

Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu bir yer olarak algılar. Çocuklar temel bakım veren kişiyle kurdukları bağın içeriğine göre kendilerini ve etkileşim içerisinde oldukları diğerlerini de güvenli ya da güvensiz olarak değerlendirirler. Ebeveynleri ile güvenli bağ kuran çocuklar ergenlik ve yetişkinlikte daha az bağımlı kişilik özellikleri gösterir ve ayrılık anksiyetesi taşıma riskleri de azalır.

Ebeveynlerin Hatalı Çocuk Yetiştirme Tutumları

Ayrılık anksiyetesi gelişiminin bir diğer nedeni ise ebeveyn tutumlarıdır. Özellikle aşırı korumacı yetiştirilen çocuklar okula başlama, üniversiteyi kazanma, evlilik gibi aileden uzaklaşmayı gerektiren yaşam döngülerinde yoğun kaygı yaşayabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ailenin çocuğun özerkleşmesine, sorumluluk almasına ve büyümesine yeterince izin vermemesidir. Çocukların tüm büyüme sinyallerine ailenin “sen yapamazsın, sen daha küçüksün, dur ben yardım edeyim, ben de seninle geleyim” müdahaleleri ile engellemesi çocukların gerçek yaşam koşullarıyla karşı karşıya kaldığında yetersizlik hissetmesine ve “başaramayacağım, yalnız yapamam” korkusu duymalarına neden olmaktadır. Böyle bir aile yapısında yetişen çocuklar ailelerinden uzaklaşmak istememekte çeşitli mantığa uydurulmuş bahanelerle ayrılık ihtimallerinden kaçınmaktadırlar. Ayrılığın mecburi olduğu durumlarda ise bireyler derinden sarsılmakta ve depresyon, sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilmektedir.

Ebeveynlerin Mizaç Özellikleri

Ayrılık anksiyetesini besleyen bir diğer etken ise temel bakım veren kişinin mizaç özellikleridir. Annenin mizaç özelliklerinde güvensizlik, karamsarlık, kötümserlik, şüphecilik, huzursuzluk ve yetersizlik duyguları baskınsa annenin duygu, düşünce ve davranışları çocuklarda ayrılık anksiyetesi geliştirebiliyor. Annenin dış dünyanın tehlikeli ve felaketlerle dolu olduğuna yönelik inancı, çocuğa bir şey olacağına ya da ondan uzak kaldığında kendisine bir şey olabileceğine yönelik korkuları bireylerin ergenlik ve yetişkinlik döneminde evden uzaklaşmak istememelerine neden olmaktadır. Çünkü annenin temel kaygı ve korkuları rol model alınarak çocuğa da geçiş yapmaktadır.

Ayrıca ebeveynlerden birinin beklenmedik vefatı, geride kalan ebeveynin yeterli sosyal desteğinin olmayışı, boşanmış ailede çocuk olmak, ileri yaşlarda ebeveynlere sahip olmak ya da evde ağır hastalık sahibi bir bireyin olması da gençlerin üniversite döneminde ayrılık anksiyetesi yaşamasına neden olabiliyor.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Üniversite Seçiminde Belirgin Hale Geliyor?

Çocukluktan itibaren ayrılık anksiyetesi geliştiren bireylerde kaygı bastırılabilir ya da kontrol edilebilir düzeyde olsa da üniversite dönemi anksiyetenin daha yoğun hissedilmesine neden olacak bir dönemdir. Genç bu yaşam döneminde sadece aileden ayrılmak zorunda kalmayacak, kendi ayakları üzerinde de durmaya çalışacaktır. Yeni ilişkiler geliştirecek, kendini insanlara tanıtacak, onlara güven verecek ve güven duymaya da ihtiyaç duyacaktır.

Ancak temel bakım veren ebeveynler ile kurulan yetersiz bağ yeni yaşam sürecinde geliştirilecek yeni bağlara karşı da güvensiz yaklaşılmasına neden olmaktadır. Ergenlik ve yetişkinlik sürecinde güvensiz bağ sadece aile temelli değerlendirilmemelidir. Kişinin hayatında önemli bir yere koyduğu duygusal arkadaşlıkları, romantik ilişkileri de bireyin ayrılık anksiyetesi duymasına neden olabilir. Aldatılma, mesafe söz konusu olduğunda ilişkide uzaklaşmalar hissetme gibi kişinin temel korkularını destekleyecek olumsuz tecrübeler ayrılık anksiyetesini artırabilmektedir. Tüm bu deneyimler “Ailem ve kendimi yakın hissettiğim diğerleri ihtiyacım olduğunda benimle olmadılar, demek ki ben değerli, güvenilir, sevilebilir değilim” düşüncesinin yinelenmesine neden olabilir.

Üniversite hayatında bireyin aynı zamanda kendini koruma, olası tehditleri fark etme ve onlarla başa çıkmayı da öğrenmesi gerekmektedir. Kendisinin ya da sevdiklerinin zarar görme ihtimali ile de karşı karşıya kalacak; “İhtiyaç halinde yanımda olamazlar” ya da “ihtiyaç duymaları halinde onlara yetişemem” endişesi duyulacaktır.

Ayrılık Anksiyetesi Kişinin Potansiyeliyle Uyuşmayan Tercihlere Yönelmesine Neden Olabilir

Tüm bu kaygı, korku ve geleceğe yönelik olumsuz senaryolar kişilerin üniversite seçimi yaparken tercihlerini ailelerinden uzaklaşmamalarını sağlayacak yönde yapmalarına neden olabilir. Anne-babanın yanında kalabilmek için puanı çok daha iyi üniversitelere yettiği halde gençler yaşadıkları şehirdeki bir üniversiteyi tercih edebilirler. Yaşadıkları şehirde kendileri için uygun bir bölümün olmaması halinde istemedikleri bir bölüme yönelebilirler.

Üniversite tercih sürecinde artan ayrılık anksiyetesi uzun süreli olduğunda, kişinin toplumsal sorumluluklarında, okulla ilgili akademik başarısında ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında düşüşlere neden olabilmektedir. Bireylerin yaşadıkları yoğun anksiyeteye müdahale edilmediği durumlarda kişilerde uyku bozukluğu, depresyon, çökkün ruh hali, akademik başarıda düşüş, psikosomatik hastalıklar görülebilmektedir. Bu kişiler aile ortamından ayrıldıktan sonra girdikleri yeni sosyal çevre içerisinde güçlü ve yakın gördükleri kişilere duygusal olarak bağımlı hale gelebilmektedir.

Ayrılık anksiyetesi kişilerin yaşam fonksiyonlarını ve verimliliklerini olumsuz etkilemeye başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Üniversite tercih döneminde alacağınız stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hem kaygılarınızla başa çıkmanız hem de potansiyelinizle uyumlu tercihler yapmanızda size yardımcı olacak.

 

 

Read More

Bireylerin akademik hayatlarında ve iş yaşamlarında başarılı olması ilgileri, beklentileri, karakteristik özellikleri ve yetenekleriyle uyumlu olacak şekilde eğitimlerini ve mesleklerini belirlemeleriyle doğru orantılıdır. Ancak bunun olabilmesi için kişinin öncelikle kendisinin farkında olması gerekir. Karakterimiz, ilgilerimiz ve yeteneklerimiz çocukluğumuzdan itibaren kendini göstermeye başlar. Fakat pek çoğumuzun gelişim alanları, güçlü yönleri çocukluktan itibaren fark edilip geliştirilmez. Yetişkin yaşama geldiğimizde ise bu yönlerimizi köreltmiş hale geliriz. Kaç yaşında olursa olsun stratejik yetenek testi bireyin kendisine ve geleceğine yaptığı en değerli yatırım olacaktır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapmak ise kişinin kaç yaşında olursa olsun potansiyelini fark edip kariyerine güçlü bir yön verebilmesi için önemlidir. Henüz eğitim hayatının başında olan biriyseniz başarılı, verimli, keyifli ve mutlu bir kariyer için stratejik yetenek testine katılmanız sürecin başından kazanan olmak için yatırım yapmanız anlamına gelir. İş hayatına atılmış ve tamamen yanlış bir meslekte olduğunu fark etmiş biriyseniz ya da “doğru yerdeyim ama kendimi nasıl göstereceğimi bilmiyorum” diyorsanız stratejik yetenek yönetimi yine sizin için en iyi kariyer planını oluşturmayı sağlar.

Stratejik Yetenek Testi Nedir, Nasıl Uygulanır?

Stratejik yetenek testi stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak isteyen danışanlara uygulanan bir testtir. Bu kapsamda uygulanan benzer bir çalışma Türkiye’de yapılmamaktadır. Stratejik Yetenek testi başta öğrenciler olmak üzere, akademik ya da kariyer planlarını kişisel özellikleri, beklentileri, ihtiyaçları ve ilgileriyle uyumlu şekilde planlamak isteyen herkes için gereklidir. Hemen her yaştan bireye uygulanabilir. Stratejik Yetenek Testi standart meslek ve ilgi envanterlerinden farklı olarak sonuçları sadece puan olarak verilen bir test değildir.

İlgi alanlarınız, becerileriz ve ihtiyaçlarınız analiz edildikten sonra test sonuçları çıkarılır. Elde edilen verilerin yorumlanması ve bu veriler ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerinin belirlenmesi de uzman psikologların ve eğitimcilerin işbirliği ile gerçekleştirilir. Testlerin uygulanması 2-2.5 saat sürer ve sonuçlar 2-3 hafta içerisinde sizinle paylaşılır. Sonuçlar sizinle paylaşılırken tüm alt detaylar, hedefler ve öngörüleri de kapsayan bir sunum akademisyen psikoloğumuz Gamze Sart tarafından yapılır. Sunum sonrası kariyer planınızda ihtiyacınız olan yönlendirmelerin yapılması, gelişim alanlarınızın desteklenmesi ve varsa sorularınızın yanıtlanması için danışmanlık verilir.

Stratejik Yetenek Testi kapsamında bireyin güçlü yönlerinin, ilgi, ihtiyaç, beceri, öğrenme sitili, IQ, EQ, kişilik özellikleri özelinde değerlendirmelerin yapılabilmesi için bireye başta WISC-V olmak üzere 8 ayrı psikolojik test uygulanır. WISC–V, güvenilirliği kanıtlanmış bilişsel yetenek ölçümlerinin en sonuncusudur. The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış halidir. Önceki versiyonlara göre daha fazla esneklik ve daha fazla içerik imkanı sunan WISC–V, kişilerin yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarır. Değerlendirmeler sonucunda belirlenen kriterlere göre, bireyin sosyo–ekonomik ve kültürel çevresini de göz önünde bulundurarak kişiye stratejik plan hazırlanır. Tüm değerlendirmeler sonucunda bireylere 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefler ve öngörüler çıkarılır.

Stratejik Yetenek Testi Neden Önemli?

İçinde bulunduğumuz yüzyıl koşullarında başarılı bir kariyer inşa etmek sadece bireysel değil sosyal yaşamın refah ve mutluluğu için de oldukça önemli. Kişinin kendisiyle örtüşen, beklentilerini karşılayan, keyif aldığı, verimle ürettiği, çalışırken mutlu olduğu bir mesleği seçmesi mesleki tatminini yaşamayı sağlayacaktır. Bu tatminin vereceği haz sadece iş hayatında değil sosyal hayatından, aile içi ilişkilerine kadar olumlu yönde etki edecektir. Hepimiz günümüzün büyük bölümünü gelir elde ettiğimiz işlerimizi icra etmek için harcıyoruz. Mutsuz olduğumuz keyif almadığımız bir işte başarılı olmak, yaratıcı ve verimli işler çıkarmak mümkün değil. Böyle bir ortamda hele ki başarı odaklı bir bireyseniz örselenmeniz, hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır. Mesleki tatminsizliğiniz gün geçtikçe kendinize verdiğiniz değerin azalmasına, denemekten yorulmanıza ve enerjinizin düşmesine neden olacaktır.

Biz bireyin açığa çıkarılmayı bekleyen güçlü yönleri olduğuna ve bu alanları stratejik yetenek testi ile keşfedeceğimize inanıyoruz. Bilimsel kanıtlar ve klinik çalışmalarımızda bu inancı destekliyor. Hayat içerisinde başarılı olabilmek için aslında ne çok yatırım yapıyoruz. Eğitim için ayrılan bütçeler, özel dersler, test kitapları bunlarla da bitmiyor çok daha önemlisi çok büyük bir zaman harcıyoruz. Zaman en değerli servetimiz. Bunca emek ve zamanın ardından yürüdüğünüz bu uzun yolun tamamen yanlış bir yol olduğunu öğrenmek ne büyük hayal kırıklığı. Sizin içerisinde mutlu olmadığınız, kalıbınıza uyduramadığınız bir mesleği başkalarının taktir etmesi, parmakla göstermesi sizin için bir süre sonra hiçbir değer taşımayacak. Öyleyse zamanınızı, enerjinizi ve bütçenizi boşa harcamamak, yolun sonuna ulaştığınızda keşke dememek için stratejik yetenek testi ile kariyerinizi planlama ayrıcalığını kendinize tanımalısınız.

Stratejik Yetenek Testi çocuğunuzun sayısal ya da sözel hangi alana daha yatkın olduğunu, öğrenme stilini, genel yeteneklerini, ilgi alanlarını tespit etmeyi sağlar. Bu test aracılığıyla kişilerin, bilgiyi analiz etme ve işleme becerisi, niceliksel akıl yürütme becerisi, görsel hafıza gücü gibi konulardaki mevcut durumu tespit edilir. Aynı zamanda stratejik yetenek testi ile varsa dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü gibi öğrencinin erkenden desteklenmesi ve ihtiyacına uygun eğitim almasını gerektiren yönleri de belirlenir.

Aileler Çocuklarının İyi Bir Kariyere Sahip Olmasını İstiyorsa Stratejik Yetenek Testi ile Tanışmalılar

Ebeveynler için çocuklarına iyi bir gelecek inşa etmek oldukça önemli. Çocuklarının mesleklerinde iyi yerlere gelmeleri, kendi ayakları üzerinde durmaları, iyi bir gelir düzeylerinin olması ve mutlu olmaları en büyük hayalleri. Aileler kendi geçtikleri zorlu yollardan çocuklarının geçmesini istemiyorlar. Küresel gerçeklik, teknoloji ve bilimin hızlı ilerleyişi insan yaşamını pek çok alanda olumlu etkilese de geleceğin en büyük dertlerinden biri artan işsizlik olacak. İyi eğitim almış, çok yönlü gelişmiş nice gencin iş hayatına atılamıyor oluşu, günden güne artan işsizlik oranları gençler kadar aileleri de tedirgin ediyor. Aileler çocuklarının iyi eğitim alması, yabancı dilden, okul dışı aktivitelere kadar her konuda kendileri geliştirmeleri için maddi manevi büyük çaba harcıyorlar. Ailelerin özverisini, endişelerini görüyor ve onlara destek olmak istiyoruz.

Aileler bazen artan kaygıları ve çocuklarına iyi bir gelecek bırakabilme telaşı ile çocuklarını yanlış alanlara ve mesleklere yönlendirebiliyorlar. Şu an ki sistem ailelerin eğitim aldığı dönemden çok farklı. Geçmiş yılların popüler meslekleri ile bugünün meslekleri örtüşmüyor. 10,20,30 yıl sonrasının popüler meslekleri de bugünle aynı olmayacak. Ailelerin ise bu işin içerisinde olmadığı sürece mesleklerdeki değişimi ve gelişimi takip etmesi kolay değil. Stratejik Yetenek testi size çocuğunuzun ilgi alanlarını, güçlü yönlerini, yeteneğini, bilgi düzeyini, gelişim noktalarını, karakteristik özelliklerini vermekle kalmayacak. Aynı zamanda yönelmek istenilen mesleğin geleceğini ve geleceğin mesleklerini de size anlatıyor olacağız.

Stratejik yetenek yönetimi ile yönlendirme yaparken aynı zamanda ailelerin ekonomik koşulları, ihtiyaçları, kültürleri de göz önünde bulundurulacak. Çocuğunuzun kendisine en uygun eğitimi almasını amaçladığımız gibi alternatif burs imkanları, yurtdışı eğitim olanakları konusunda da danışmanlık veriyor olacağız. Cinsiyet, sosyo-kültür, inanç bağlamında da seçimlerinize rehberlik edilecek.

Yetenek Testi ile Öne Çıkın

Stratejik yetenek testi gelişim alanınızı, mesleki yatkınlığınızı, hangi ülkede üniversite okumak istediğinizi, üstleneceğiniz rolleri ve finansal yeterliliklerinizi değerlendirerek size ayakları yere basan, gerçekleştirmesi mümkün olan hedefler belirleyerek kaliteli bir kariyer planı çıkarmaktadır. Stratejik yetenek testi hakkında daha detaylı bilgi edinmek, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Her yönüyle kendinizi keşfettiğinizde başarmak için önünüzde bir engel kalmayacak. Sizce de bu ayrıcalığı hak etmiyor musunuz?

Read More

21.yüzyılın kariyer hayatına hazırlık yapan en genç kuşağı hiç şüphesiz Z kuşağı. Bu kuşağın en yaşlı üyesi dahi henüz 20’lerinde. Teknoloji ve bilimin içerisine gözlerini açan, teknolojik cihazlar ve tabi ki internet ile el ele büyüyen bu kuşak diğer kuşaklara göre çok daha farkındalık sahibi. Aynı zamanda hem küresel değişim ve gelişim hem de eski kuşaklara oranla çok daha bilinçli ebeveynler tarafından büyütülmeleri daha “ben” odaklı yetişmelerini sağladı. Eğitim sisteminde de bakış açısı değişti, müfredatlar iyileştirildi. Tüm bunların ışığında artık pek çok genç kariyer planlaması yapmak için daha bilinçli hale geldi. Onlar kendilerini ve tabi ki yaşayacakları geleceğin yaşam koşullarını düşünüyor, şimdiden gelecekleri için en iyi yatırımları yapmaya odaklanıyorlar. Bu da kariyer danışmanlığı, hedef belirleme, stratejik yetenek yönetimi gibi konularla çok daha erken tanışmayı gerektiriyor.

Kariyer Planlama Neden Bu Kadar Önemli Hale Geldi?

Gençler artık kariyerlerini belirlemek için mezun olmayı beklemiyor, iş fırsatlarının ayaklarına gelmeyeceğini, üniversite bitirmenin istihdam olabilmek için yeterli olmadığını biliyor. Artık iyi üniversite okumak değil iyi bir lise eğitimi almak, okul dışı aktivitelere de önem vermek, çok yönlü kendini geliştirmek önemli. Yabancı dil bilmek, 2. hatta 3. dili de mutlaka öğrenmek istiyorlar. İmkanı olanlar yurtdışı eğitimini de mutlaka tecrübe etmek istiyor. Lisede yapılacak alan seçiminden üniversitede yapılacak stajlara kadar her şeylerini irdeliyor ve en iyisi olabilmesi için efor harcıyorlar. Çünkü artık herkes her şeyi biliyor. Eğitim dünyasında ya da iş hayatında aslında içinde bulundukları ve bulunacakları her ortamda sıkı bir rekabet var.

Öğrenciler Kendilerini Göstermek Zorunda

Bu kimi zaman girecekleri önemli bir sınavken kimi zaman yapacakları bir sunum, bir proje ya da bir mülakat oluyor. Öne çıkabilmek, farkını gösterebilmek için işe olabildiğince erken koyulmak gerekiyor. Bu rekabette avantajlı olan grup ise kariyer planlamanın önemini erken fark edenler. Profesyonel bir kariyer danışmanlığı alan öğrenciler sürecin başından sonuna kadar bilinçli ilerliyor. Hayallerini hedefe çeviriyor, hedeflerine ulaşabilmek için gerçekleştirmesi gereken amaçları bir bir gerçekleştiriyor. Yolda tökezledi mi ya da kendisine bu hedefin uymadığını mı fark etti o zaman yeni stratejilerle ana yoldan sapmadan yepyeni ara yollar planlanıyor. Biz bu sürece Stratejik Yetenek yönetimi diyoruz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetim hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Yazının en başında da belirttiğimiz gibi günümüzde eğitim ve iş alanında rekabet oldukça yoğun. Kişilerin iyi okullara girebilmesi, iyi eğitimler alabilmesi ya da iyi yerlerde istihdam edilebilmesi için en başından hedefini belirleyip bu hedefe uygun hazırlanması gerekmektedir. Ancak bu kararı vermek o kadar da kolay değildir. Yıllarınızı verip okuyacağınız bölümü belirlemek çok daha önemlisi bir ömür boyunca yapacağınız mesleği seçmek bir anlık bir karar süreci olmamalıdır. Çoğu öğrenci bu süreçte karar verirken kendi ilgi, istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp risk almaktan duyduğu endişe ile ailelerinin verdiği kararı seçebilmektedir. Önyargıları, korkuları ya da çevrelerinden edindikleri çarpıtılmış gerçekler cesaretlerini kırabilmektedir. Bu karmaşayla başa çıkabilmek, dış seslere değil de içinizdeki sese kulak verebilmek ve riskleri elimine etmek için stratejik yetenek yönetimi ile yola koyulmak en sağlıklı olandır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak, ülkemiz şartlarında düşünüldüğünde daha da önem kazanmaktadır. Çünkü ülkemizde meslek seçimi genellikle üniversite öğrenimi yapmaya yönelik olarak algılanmaktadır, öğrenciler liseden sonra herhangi bir mesleğe yönelmeye çalışmaktadırlar. Liseli öğrenciler genellikle, seçecekleri meslekten, o mesleğin beklentilerinden ve kendi ilgi ve yeteneklerinden habersiz olarak seçim yapmaktadır. Bunun sonucunda üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun değiller. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmadan, bilimsel kanıtların ışığında vermesi gerekliliği bu yöntemin önemini vurgulamaktadır.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kişiler, kendini keşfetme fırsatı yakalar. Böylece gençler doğru bölümleri ve üniversiteleri tercih ederek kendine en uygun akademik kariyer planı gerçekleştirir. Doğru kişilerin doğru bölüm ve okullarda olması, eğitim yıllarının verimli geçmesinin yanı sıra tüm akademik ve profesyonel hayatın mutlu geçmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetiminin en önemli katkılarından biri de küresel ve bilimsel bir bakış açısıyla kişilerin eğilimlerinin değerlendirilebilmesidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Nasıl Bir Fark Yaratabilirsiniz?

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Size Uyan Hedefe Yönelirsiniz

Kariyerinizi bir kostüme benzetirsek Stratejik Yetenek Yönetimi size üzerinize göre dikilmiş, renginden, boyuna, kumaşından, dikişine her detayıyla size uyan elbiseyi sunar. Başkalarının size ödünç verdiği ya da size danışmadan giydirilmeye çalışılan giysiler gibi değildir. Stratejik yetenek yönetimi ile başından sonuna kadar sizi dinleyerek, ilgileriniz, ihtisasınız, becerilerinizle ve en önemlisi karakteristik özelliklerinizle örtüşen bir hedef planı oluşturulur. Bu sayede süreç içerisinde alacağınız riskler azalır ve hayal kırıklığı yaşama olasılığınız ortadan kalkar.

Başarı İçin Motive Olursunuz

Hedefiniz sizinle örtüştüğünde o hedefe ulaşmak için çok daha kolay motive olursunuz. Üstelik gözünüzü korkutacak uzak hedefler belirleyerek sizi bu yolculukta yalnız bırakmaz. 3 aylık döngülerle 6 yıla kadar varan bir periyotta hedef çıkarabilirsiniz. Bu da size uzak hedefe ulaşana kadar adım adım geçmeniz gereken kısa hedefleri gösterir. Her hedefi tamamladığınızda daha fazla motive olursunuz. Başarıyor olduğunuzu görmek asıl hedefe de ulaşabileceğiniz yönünde size içsel motivasyon sağlar.

Özgüveniniz Artar

Yine kostüm örneğinden gidecek olursak, size uyan ve sizin beğenilerinize göre hazırlanmış bir kıyafetin içerisinde kendinizi çok daha iyi hisseder ve kendinizi çok daha iyi gösterirsiniz. Siz elbiseyi özgüvenle taşırken elbise de sizi en iyi şekilde göstermek için tüm maharetini sergiler. İşte stratejik yetenek yönetimi ile belirlenmiş hedeflerde size uyan bir elbise ile dolaşmanın verdiği özgüveni verir. Yapabileceğinize yönelik inancınız yüksektir. Kendinizi, düşüncelerinizi ve beklentilerinizi çok daha özgüvenli ifade edersiniz. Eğitim hayatınızdan, ilişkilerinize, staj tecrübenizden, mülakatlarınıza kadar pek çok deneyimde özgüven ile kendinizi ifade edersiniz. Beden dilinizden, diksiyonunuzu, enerjinizden, söyleminize kadar her detayı olumlu etkiler.

Stratejik Yetenek Yönetimi Gelecekten Haberdar Olmanızı Sağlar

Nasıl mı? Stratejik yetenek yönetimi ile Mesleklerin geleceğini bilir, geleceğin de mesleklerini bilirsiniz. Bu sayede seçmek istediğiniz meslek gelecekte nasıl bir yön alacak, çalışma koşulları ne olacak, hala popüler olacak mı öğrenebilirsiniz. Gelecek 10 yıllar içerisinde mesleğinizde meydana gelebilecek potansiyel gelişmeleri erkenden bilerek gerekli hazırlıkları yapabilir şimdiden aldığınız eğitimleri bu yönde çeşitlendirebilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi Kariyer Fırsatlarını Bilerek Hazırlanmanızı Sağlar

Öğrenciler pek çok mesleği gündelik hayatlarında tecrübe ettikleri kadar biliyorlar. Bu oldukça da normal. Önemi yeterince bilinmeyen ne çok meslek var oysa. Bilimden, üretime, sağlıktan, eğitime pek çok sektörde İsimlerini bilmediğimiz sadece vatandaş olarak ürün ve üreticiden haberdar olduğumuz meslek grupları. Yine aynı şekilde pek çok öğrenci ve aile mesleklerin çalışma alanları hakkında da yeterince bilgi sahibi değil. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı almak tüm bu noktalarda bilgi ihtiyacınızı doyuruyor.

Çalışma Ortamı ve Koşullar

Masa başı çalışma mı gerektiriyor, mobil olmayı mı? ofis ortamında grup içerisinde mi çalışılacak bir odada yalnız mı? Çalışma saatleri nedir, mesai, nöbet durumları var mı? Seyahat gerektiriyor mu? İleride bir aile kurduğunuzda düzeninizi bozmayı gerektirecek koşullar var mı? Örneğin; şehir değişikliği, atamalar gibi.

Mesleğe Kabul İçin Aranan Nitelikler

Seçmek istediğiniz ya da size uygun olduğunu tespit edilen meslekler için nasıl bir eğitim almak gerekiyor, eğitim kaç yıl sürecek? Hangi üniversitelerde bu eğitim veriliyor? mezuniyet sonrası istihdam olabilmek için almanız gereken bir üst eğitim var mı? (Sertifika programı, master gibi). İşbaşı yapabilmek için girmeniz gereken farklı sınavlar var mı? (Mesleki yeterlilik, dil yeterlilik, devlet atama sınavı, yetenek sınavı vb.)

Bu mesleğe kabul edilmek için yaş, cinsiyet, boy, ağırlık, duyu organlarının hassaslığı gibi nitelikler yönünden bir sınırlama ya da tercih durumu var mı? İş ne gibi yetenekler gerektiriyor (genel ve özel yetenekler açısından). Bunun yanında yabancı dil bilme, bilgisayar kullanma vb. yeterlilikler gerektiriyor mu? Tüm bu detayları erkenden öğrenmek mesleki seçeneklerinizi belirlemenize ve tercihlerinizi değiştirmenize neden olabilir. Bilmemek ise bu koşullarla sonradan karşı karşıya kaldığınızda hayal kırıklığı yaratabilir.

Meslekte İlerleme ve Kazanç Durumu

Her meslekte, mesleğe başlangıçta, gelişim döneminde ve uzmanlıkta aynı oranlarla gelir artışı olmaz. Kimi mesleklere çok iyi ücretlerle başlayabilirsiniz, kimisi için uzun süre az kazanmak ve hatta mesleki gelişim için kazandığından çoğunu eğitimlere ayırarak harcamak gerekir. Kimi mesleklerde iyi bir kazanç elde edebilmek için kendi işinizi kurmak gerekebilir. Bir meslekte yönetici statüsünde alabileceğiniz maaşı, başka bir meslekte uzmanken de rahatlıkla alabilirsiniz. Tüm bu alt detayları öğrenebilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak son derece önemlidir.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiler. Sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmak güç olduğu gibi sevilen bir işte çalışmak kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekleyecektir. Bu nedenle geleceğinize yapacağınız en güvenli ve değerli yatırım Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı alarak gelecek hedeflerinizi belirlemek olacaktır. Stratejik Yetenek Yönetimi hakkında daha detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More