Önyargılar, net ve mantıklı düşüncenin yolunu tıkayarak öğrenme sürecini olumsuz etkiler. Düşünce süreçlerimizin gerektiği gibi işlemesinin önündeki engellerden biri de bilişsel önyargılardır. Bilişsel önyargı, çevrenizde olup biteni nasıl algıladığınızı ve iyi yönde mantıksal kararlar verme biçimlerinizi etkiler.

Bugüne kadar tanımlanmış 100’den fazla düşünce önyargıları vardır. Bunlar insan etkileşiminin çok olduğu, kişilerin belli pratiklere zorlandığı ve başarı ile başarısızlığın test edildiği yerlerde sıkça görülür. Bu faktörlere baktığımız zaman, düşünce önyargılarının okullarda görülmesine pek şaşırmıyoruz. Ancak, şaşırmıyor olmamız, bunun önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bu önyargılar, öğrencilerin öğrenme süreçlerini engelliyor.

Eleştirel düşünce bilişsel olarak güçlendiriyor

Önyargıların gölgesinde öğrenme sürecini zorlaştırmaktan kurtulmak için yapılabilecek şeyler var. Bunlardan biri de eleştirel düşünce pratiğinin geliştirilmesi. Öğrenme sürecinin verimliliği için; öğrencilerinize ya da çocuklarınıza görevlerin kendisine değil, göreve yaklaşımına odaklanmayı öğretin.

Metacognition olarak adlandırılan farkındalık geliştirme ve düşünce sürecini yönetme becerisi önyargılara savaş açmanın en barışçıl yolu. Önyargıların sınırlarından kurtulan zihin, etkin bir şekilde öğrenmeye açıktır. Peki, bunun için öğrencileri nasıl yönlendirebiliriz?

Hedef belirlemelerine destek olun

Öğrencilerin hazırlık yapmanın ne kadar önemli olduğunu ve hedef belirlemenin hayatı nasıl kolaylaştırdığını anlamasına yardım edin. İyi bir hedef belirlemek için kısa vadeli ve uzun vadeli hedefleri birbirinden ayırmasını sağlamak etkili olacaktır. Hedeflerine ulaşırken karşılaşabilecekleri sorunlar üzerine düşünmesini sağlayın. Proaktif yaklaşım daha güçlü hissetmelerini destekler.

 

Eleştirel Düşünce

Kendilerini tanımaya teşvik edin

Düşüncelerimizin ve hislerimizin farkında değilsek, onları yönetmekte zorlanabiliriz. Çocuklar ve gençler için benlik farkındalığı daha da zor olabiliyor, çünkü sürekli değişimden geçiyorlar. Günlük tutmak, bu nedenle çocuklar ve gençler için çok faydalı olabiliyor. Bunun yanı sıra günlük tutmanın, fiziksel sağlık ve zihinsel refahı arttırdığını gösteren araştırmalar bulunuyor.

Doğru soruları sormaya yönlendirin

Bir görev, ödev ya da proje söz konusu olduğunda; süreci üçe ayırmak gerekir: görev öncesi, görev sırası, görev sonrası. Her bir aşama için doğru soruları sorma becerisi kazanan çocuklar, gidiş ve düşünce yollarını belirlemekte daha başarılı oluyor. Göreve başlamadan önce, “Bu, yaptığım önceki görevlere benzer mi?” Ve “Önce ne yapmalıyım?” sorularını sormak önemlidir. Görev sırasında “Doğru yolda mı gidiyorum?” ve “Fikrini alabileceğim kimler var?” soruları önemli hale gelir.

Bu sırada öğretmenlerin ve ebeveynlerin öğrencilerin performanslarını izlemeleri ve gerekirse düzeltmeler yapmaları gerekiyor. Sonunda, bir görevin ardından, öğrenciler “Nasıl geçti?” sorusuyla, “Daha fazla geliştirmek için neye ihtiyacım var?” ve “Bir dahaki sefer farklı ne yapardım?” sorularıyla düşüncelerini geliştirebilirler.

Read More

Anne ve babalar; sürekli rekabetçi, talepkar ve sorumluluklarla dolu bir hale gelen dünyada çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek konusunda kaygılanabiliyor. Bu kaygı zaman zaman çocuğun üzerine çok fazla düşmeyle sonuçlanabiliyor. Üstelik, günümüzde geçmiş yıllara kıyasla çok daha fazla aşırı korumacı ebeveynle karşılaşıyoruz. Diğer taraftan akademik ve sosyal olarak destek vermek için yapılması gereken en önemli şey sağlıklı duygu durumuna sahip çocuklar yetiştirmek.

Çocuklarınızı her şeyden koruyan bir kalkanın içinde yetiştirirseniz ileride sorunlarla baş etmekte zorlanma olasılıkları epey yüksek. Çocuklarının attığı her adımı kontrol etmeye çalışan anne ve babalar, çocuklarına yalnız yürümeyi öğretmek konusunda başarılı olamayabiliyor. Çocukların kendi fikirlerinin işlevsel ve değerli olduğunu bilmeye ihtiyacı var.

Uzmanlara bakılırsa, çocukları mücadeleden uzak tutmak verimsiz bir girişim olabilir. Bunun yerine, içinden çıkamadığınız bir konu varsa çocuğunuzun fikrini sormayı deneyebilirsiniz. “Böyle bir durumda kalsaydın ne yapardın?”, “Böyle bir sorun yaşıyorum, sence ne yapabilirim?” Böylece hem harika fikirler edinebilir hem de çocuğunuza sorunlara nasıl yaklaşması gerektiğini öğretmiş olursunuz.

Dirençli çocuklar yetiştirmek önemli

Zor durumlarınız için çocuğunuza danışmak; hataların, başarısızlıkların gizlenecek bir şey olmadığını, böyle durumlarda yardım istemenin iyi bir fikir olabileceğini uygulamalı olarak gösterir. Onların fikirlerine önem verdiğinizi hissettirirsiniz. Hayatının en önemli kahramanlarından biri olarak çocuğunuza sorunlarınızdan bahsettiğinizde ve bunu yaparken sakinliğinizi koruduğunuzda “Herkes zaman zaman sorun yaşar ve bu son derece normaldir” mesajı vermiş olursunuz. İşler her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir ve bu zamanlarda sevdiklerimizin desteği hayatımızı kolaylaştırır.

Bütün çocuklar bazı sorunlarla karşılaşır. Bazen beklediklerinden düşük bir not, bazen bir oyuna kabul edilmeme… bu sorunlar çokça çeşitlenebilir. Bu nedenle çocukların sorunlarla baş etmeyi, problemler karşısında dirençli olmayı öğrenmesi gerekiyor.

 

Çocuğunuzun fikrini aldığınız konuyu dikkatli seçin

Bu aşamada çocuklarınızın sorumluluk duygusu altında ezilmemesi için gündelik ve daha basit sorunlarla başlamanız gerekiyor. Çocuğunuz büyüdükçe, onların fikirlerini daha ciddi konularda da alabilirsiniz ama küçük bir çocuğa gerçekten hayatınızın zor kararlarını vermek üzere bir sorumluluk hissettirmeyin. Bu kararlar yetişkinler için bile zorlayıcı olabiliyor!

 

Read More

Etkileşim öğrenmenin en önemli parçalarından biri olarak, öğrencinin etkin bir katılımcı olmasını gerektirir. Öğrenmeye götüren etkileşimi, siyah ve beyaz gibi kategorize eden çok sayıda eğitimci olsa da, bu etkileşim üç boyutludur. “Derste çok konuşan kişi en fazla etkileşimi sağlar, konuşmayanlar ise dersle tamamen ilgisizdir” görüşü yavaş yavaş tarihe karışıyor.

Günümüzde etkin bir katılımcı olmak; oyunda davranışsal, duygusal ve bilişsel katılımı gerektiriyor. Tek başına davranışın öğrenmenin güçlü bir ölçüsü olmadığı artık ortaya çıktı. Öğrenmenin sinirbilimi hakkında bulunan bir başka şey ise duyguların bilişe yönelmesi. Tam bir etkileşimin sağlanması için öğrencinin edindiği bilgilerden bir anlam üretebilmesi gerekir. Öğrencilerin şu sekiz özelliği taşıması etkin katılım sağladıklarının en büyük göstergesidir:

  • Etkinlik, strateji, görev veya fikir öğrencinin yanıtını kişiselleştirmesine izin veriyor mu? Yaşam deneyimlerini etkinliğe getirebilir ve kendi deneyimlerine dönüştürürler mi?
  • Açık ve modellenmiş beklentiler var mı?
  • Öğretmenin ve sınavın ötesinde bir izleyici hissi var mı? Faaliyetin başkası için değeri var mı?
  • Sosyal etkileşim var mı? Öğrenciler öğrenme ve etkileşim hakkında konuşma fırsatına sahip mi?
  • Duygusal güvenlik kültürü var mı? Hatalar, öğrenme fırsatı olarak değerlendirilir mi?
  • Öğrenciler etkinlik içinde seçim yapma fırsatı buluyor mu?
  • Bu otantik bir etkinlik midir? Bu, öğrencinin dünyasına doğrudan bağlanması gerektiği anlamına gelmez, ancak gerçekle bağlantı kurmalıdır.
  • Görevi yeni ve eğlenceli mi? Çocuklar sıkılırsa, etkileşim kurmakta zorlanırlar.

Bu koşulların hepsini aynı anda yerine getirmek zor olsa da, en az üçünün sağlanması çocukların ne kadar öğrendikleri konusunda büyük fark yaratıyor. Öğretmenlerin bir görev ya da etkinlik tasarlarken bu özelliklerin en az üçüne yer vermesi gerekiyor.

 

Öğrencilere aktif şekilde katılmayı sağlayacak bir şeyler verin

Etkileşim ve etkin katılım konusundaki öneriler ve stratejiler çoğu kez öğretmenlere ve ebeveynlere daha fazla emek vermesi gerektiğini fark ettirir. Zaman değerlidir ve zamanı en iyi şekilde kullanmak için işbirliği, yorumlama, geliştirme süreçlerini zenginleştirecek şekilde hazırlık yapmak büyük önem taşıyor. Öğrencileri tanımak ve onların ilgisini çekecek aktiviteleri keşfetmek için ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendini geliştirmesi gerekiyor.

 

Read More

Bazı çocuklar için yeni okul yılının başlangıcı zor bir sürece dönüşebilir. Yazın özgürlüğü, yerini okul rutinine bırakırken, çocuklar ebeveynlerinin desteğine ihtiyaç duyar. Bu süreçte çocuğunuzun stresini duygusallaşmalarından, uyku sorunu yaşamalarından ya da ani tepkiler vermeye başlamalarından kolayca fark edebilirsiniz. Peki, çocuklarınıza bu dönemde nasıl destek verebilirsiniz?

Tatil dönüşleri hepimizin bir parça zor olabilir. Çocuklar için de okula dönüş böyledir. İyi haber: Okula dönüş stresi, çocuğunuzun okulu sevmediğini göstermez, yalnızca değişen rutinlere alışmak zor gelir. Yine de çok yaygın olması ve ‘normal’ bir süreç olması bu konuyu görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Bu nedenle çocuğunuza bu zor zamanları atlatırken yardımcı olmaya çalışın.

Aslında uzmanların bazı önerileri, her an dikkat edilmesi gereken konulara ve yaklaşımlar dikkati çekse de belli dönemlerde daha özenli olmakta fayda var.

Çocuğunuzu dinleyin

Çocuğunuz size bir sıkıntısından bahsetmek istediği zaman, onu küçümsemeden ve eleştirmeden dinleyin. Size ihtiyaç duyduğunda orada olduğunuzu bilmesi bütün hayatı boyunca sıkıntıları aşmada önemli bir etki yaratır. Okula dönüş zamanlarında, heyecanını ya da stresini anlatmaya çalıştığında görmezden gelmeyin ve sizinle duygularını paylaşmasına izin verin.

Size ne anlattığına dikkat edin

Her çocuk için okula dönüş az da olsa stresli – ya da en azından heyecanlı olsa bile, böyle hissetmelerine sebep olan şeyler değişken olabilir. Onları dikkatle dinlemek ve stresli olmalarının asıl kaynağını öğrenmek çocuğunuzla kurduğunuz bağı güçlendirir. Üstelik ona daha iyi yardımcı olmanızı sağlar. Arkadaşları mı, dersler mi yoksa öğretmenler mi panik duymasına sebep oluyor? Bu duyguları pek çok anlama gelebilir. Dikkatle dinleyin!

Dümeni ele almalarına izin verin

Bırakın sorunlarını sizinle paylaşıp biraz olsun rahatladıktan sonra kendi çözümlerini üretsinler. Çocuğunuza neyin onu daha iyi hissettireceğini sorun ve onun önerilerine kulak asın. Sizden yardım istedikleri zaman birlikte bir çözüm üretmek üzere onlara desteğinizi sunun. Biraz daha etraflıca düşünebilmelerine yardımcı olun. Okulla ilgili güzel şeylerden bahsedin ve olumlu duygularla heyecanlanmasını sağlayın.

Öğretmenleriyle iletişime geçin

Öğretmenlerle iletişime geçmek, genellikle çocuğun sorunlarını kabul etmek anlamına gelir ve bu durum bazı ebeveynler için zor olabilir. Ancak bunun anne ya da baba olmanın sorumluluklarından biri olduğunu unutmamalısınız. Çocuklarınızın size ihtiyacı var ve bu utanmanız gereken bir şey değil. Aksine, çocuğunuzun size açık olması ve duygularını belli etmesi olumlu bir durum.

 

 

Rutinleri erkenden başlatın

Okula başladığı zaman erken kalkması gerekecek olan bir çocuğun bundan birkaç hafta önce erken yatıp erken kalkmaya başlaması hızlı bir değişimden kaçınmak için iyi bir seçenek. Rutinin hızlı değişimi duyguların da hızlı değişimi anlamına gelir. Çocuğunuzun sürece alışması için yavaş yavaş kitap okumayı arttırmak, daha erken saatte yatağa girmek gibi rutinlerin tarihini öne alın.

Sonuç

Bu dönemde çocuğunuzun beklediğinizden fazla tepkisel ve stresli olduğunu düşünüyorsanız bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Özellikle her zamanki davranışlarında değişiklik gözlemliyorsanız, öfkeli veya çok dalgın tavırlar sergiliyorsa mutlaka bir pedagog veya psikolog yardımı almanızı öneriyoruz.

Read More

Okulun ilk günü, birçoğumuzun hafızasında yer eder. Okul öncesi eğitim birçok açıdan çocukları, okulun ilk gününe hazırlasa da farklı bir konseptle tanışacakları ilkokul hem heyecanlı hem de stresli olabilir. Bu aşamada henüz çok küçük olan çocuğunuza destek olurken dikkatli olmanız gerekiyor.

Özgürlüğün korkulacak bir şey olmadığını öğretin

Tabii, buna öncelikle kendiniz inanın. Çocuğunuz büyüyor ve artık daha bireysel, daha özgür davranma eğilimde olacak. Bu bilgi sayesinde çocuğunuz tek başına neler başarabileceğini, katılımcısı olduğu bir gruba kendi iradesiyle pek çok şey katacağını öğrenecek.

Özgürlükten veya bireysellikten bahsederken onun yaşına uygun şekilde konuşmanız gerekiyor. Temel kişisel bakımını kendi kendine yapabileceğini, ellerini kendinin yıkayabileceğini, burnunu temizleyebileceğini ve kendi kendine yemek yiyebileceğini bilmesi önemli. Küçük adımlar, ileride büyük gelişmelere kapı açar.

Sosyal beceriler kazanmasına yardımcı olun

Sosyal olarak okula hazır olmak, akademik olarak hazır olmaktan farklıdır – hatta daha öncelikli olduğunu bile söyleyebiliriz. Sosyal beceriler, eğitimin büyük bir kısmını içerir. Anaokulunda öğrendiği paylaşım, sırasını bekleme, akranlarla oynama ve taklit oyununa girme gibi sosyal beceriler şimdi bir adım daha ilerleyecek.

İlkokula geçtiğinde derslerde diğerleri konuşurken dinleme, belli bir zaman içinde aktiviteleri tamamlama gibi daha sınırlı bir eğitim modeli ile karşılaşacak. Bu becerilerini zamanla geliştirecek de olsa, bu süreçte ona destek olmayı ihmal etmeyin.

 

Tuvalet eğitiminin önemini unutmayın

Özellikle heyecandan kaynaklı olarak, ilkokulda çocuklar tuvalet sorunu yaşayabilirler. Daha öncesinde tuvalete gitmek için beklemeyen çocukların, ilkokulda zorluk yaşaması normal görülebilir. Çünkü çocuklar her zaman vücutlarının gönderdiği sinyalleri son dakikaya kadar fark edemeyebilir.

Altına kaçıran çocuğunuzun bunun büyük bir sorun olarak görmemesi için size görev düşüyor. Okula başlamadan önce çocukların tek başına tuvalete gitmeyi öğrenmesi çok önemli.

Güvenlik önlemlerini almaya çalışın

İlkokula başlayan çocuğunuz okul öncesi eğitimi görse de görmese de artık daha fazla yabancıyla karşılaşacağını unutmayın. Çocuğunuza bedenine kimlerin ve nasıl dokunabileceğini öğretin. İstemediği bir konuşma ya da bedensel temas söz konusu olduğunda tepki göstermesi gerektiğini öğrenmesine yardımcı olun.

Read More

Yapılan çalışmalar yeni doğanlar kadar onlu yaşlarda çocuğu olan anneler için de sosyal desteğin oldukça faydalı olduğunu gösteriyor. Sosyal destek ağları annelerin genç çocuklarıyla ile daha yakın ilişkiler geliştirmesine yardımcı olabiliyor.

Kadınlar arkadaşları ve diğer kadınlar gibi farklı insanlardan destek aldığında, çocuklarıyla sıcak ilişkiler sürdürme olasılıkları artıyor. Ebeveynlik yıllarının ilk yılları fiziksel bakımı daha fazla gerektirse de, gençlik yıllarında duygusal olarak destek vermek önemlidir. Diğer taraftan kendi yetkinliklerine olan inançları sizi saf dışı bıraktığında nasıl davranacağınızı biliyor olmanız gerekiyor.

Gençler, yetişkinlere benzeyen kararlar verme yetenekleri konusunda daha yetenekli olduklarına inandıklarında, ebeveynlerin sınırlamalarına işaret ettiklerinde genellikle isteksizdirler.

Çocukluk döneminden çıkıp ergenliğe giren çocuklar, genellikle özerklik talepleriyle ortaya çıkarlar. Onları bu dönemde ne şekilde özgür bırakacağınız ve nasıl yönlendireceğiniz en önemli konu haline gelir. Diğer taraftan ebeveynler bazen bu konularda uzlaşamayabilir. Bu aşamada bir uzmandan fikir almak olumlu etki yaratacaktır.

 

Çevrimiçi platformlar bağlantı kurmanıza yardımcı olabilir

Çocuğunuzun taleplerine saygı duymak ve sizi dinlemek istemedikleri bir dönemde onlarla konuşmak için çaba sarf etmeniz gerekebilir. Bu dönemde ayrıca güvensizlik duyabilirler. Böylece işler daha hassas bir hale gelir. Uzmanlar; ebeveynlik döngüsünün ergenlik döneminde ortaya çıkan sıkıntıları normale döndürerek daha açık konuşmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Bunu yapmak her zaman kolay olmayacağı için, uzman yardımının yanı sıra anneler için güvenilir arkadaşlarla konuşmak yardımcı olabilir. Çünkü anneliğin ilk dönemlerinde, kadınlar ebeveynlik sorunlarını kolaylıkla ifşa ederken çocukları büyüdükçe gençlerin yetiştirilmesinin zorluklarını tartışmak genellikle daha zordur.

Diğer taraftan bunun gerçekleştirildiği durumlara baktığımızda önemli sonuçlar elde ediliyor. Kadınlar, yanlış seçimlerin çocuklarını hayat boyu sürebileceğini düşünerek kendi ebeveynlik kararlarını birlikte değerlendirme fırsatı buluyor. Çocuklarının ‘kusurlu’ olmadığını, kendi endişelerinin onları birer kötü anne yapmadığını fark ediyorlar.

Yapılan çalışmalar kapsamında annelere yardımcı olabilecek bazı fikirler ortaya çıkıyor. Örneğin uzmanlar, topluluk gönüllüsü, yerel bir egzersiz sınıfına katılmak veya çevrimiçi bağlantı kurmak gibi yeni etkinlikler denemek suretiyle daha diğer annelerle yakın ilişkiler geliştirmelerini öneriyor. Bugün internette pek çok anne blogu kadınlara bu tarz konularda yol gösteriyor ve anneleri bir araya getirmeyi başarıyor.

Read More

Kariyer planlaması için üniversiteden mezun olmayı beklemek son derece yaygın olsa da, başarılı kariyer planı için çok daha erken harekete geçmek gerekiyor. Yeni mezunlar, özellikle daha önce staj yapmamış ve iş hayatıyla ilgili kafa yormamışsa zorlu bir süreç geçirebiliyor. Diğer taraftan 6 yaşından itibaren uygulanan testler sayesinde yeteneklerini keşfetmiş ve eğitiminden başlamak üzere geleceğini bu yeteneklere uygun olarak planlamış kişiler hızla başarıya ulaşıyor.

Kariyer danışmanlığı genel olarak, bir kişinin hayattaki amaçlarını, neyi neden yapmak istediğini saptamasına destek oluyor. Böylece hedef ve beklentiler belirlenerek, buna uygun bir rota çiziliyor. Bu aşamada kişinin yaşadığı yer veya yaşamak istediği yer, iş hayatına atılacağı döneme dair beklentiler göz önünde bulundurularak profesyonel hizmet veriliyor.

Küreselleşme ve teknolojinin gelişimi belirleyici olabiliyor

Kişilerin kariyer planını yaparken, küreselleşen dünyada meslek seçimi çok daha zor hale geldi. Üstelik teknolojinin büyük bir hızla gelişmesi de alternatifleri büyük ölçüde arttırırken karar sürecini zorlaştırabiliyor. Önceden doktor, mühendis, öğretmen gibi daha geniş kapsamlı olarak ele alınan meslekler bugün 3B yazıcının devreye girmesiyle farklılaşan tıp dünyası, yaratıcılık ile birlikte zenginleşen mühendislik çalışmaları ve envaı çeşit bilginin aktarılmasını içeren eğitim sektörü ile karşı karşıyayız.

Özelleşen ve belli alanlar çevresinde çeşitlenen mesleklerin ortaya çıkmasıyla kişilerin kendine en uygun kariyeri keşfetmesi için profesyonel desteğe duyulan ihtiyaç da arttı.

 

Kariyer danışmanlığı neden önemlidir?

En doğru işi, en doğru şirketi – ya da girişimi – belirlemek için kişisel gelişimi destekleyen kariyer danışmanlığı için başvuru yaptığınızda ilgi alanlarınız, becerileriniz, eğilimleriniz ve ihtiyaçlarınız analiz edilir. Danışmanlık dahilinde girdiğiniz test verileri, puan olarak değil sosyo-ekonomik ve kültürel çevreniz de göz önünde bulundurularak uzmanların yorumlaması ile rapor edilir. Buna stratejik yetenek yönetimi denir.

Yetenekleriniz belirlendikten sonra bu yeteneklerle en iyi geleceği kurgulamanız için çalışmalar başlar. Başta WISC-V olmak üzere 8 ayrı testin sunduğu bilgiler tamamen size özeldir ve sonucunda da sadece size özel bir kariyer planı hazırlanır. Tüme varım yöntemi uygulanarak belirlenen kariyer planı, kişisel beklentilerinizi karşılayarak mutlu ve başarılı bir mesleki ya da akademik kariyeriniz olmasını destekler.

Read More

Başarı ve mutluluk gibi duygu durumumuz üzerinde önemli etkisi olan kavramlar, günümüzde son derece somut çerçeveler dahilinde tanımlanabiliyor. Çevremizde gerçekleşen olaylar, geçmişten gelen bilgiler bu tanımları içselleştirmemizde önemli bir rol oynuyor. Bu durumda, yaştan ya da durumdan bağımsız olarak biz de kendimizi içselleştirdiğimiz tanımlara göre eleştiriyoruz.

Belli ölçüde özeleştiri, çocukların ya da yetişkinlerin kendi davranışlarını değerlendirmesinde ve şekillendirmesinde olumlu bir etki yaratıyor. Diğer taraftan, önyargıya dönüşen bilgiler, zaman zaman kendimizi acımasızca eleştirmemize de ortam yaratabiliyor. İşte bu tür bir özeleştiri, başarıyı desteklemek yerine kaygı, endişe, korku gibi olumsuz olarak kategorize edebileceğimiz duygu durumlarına yol açıyor.

Çocukların kendini sevmeyi öğrenmesi çok önemli

Çocuklar başta olmak üzere tüm insanların kendisiyle kurduğu ilişki, tıpkı çevresindekilerle kurduğu ilişki gibi çok önemli. Bunun için anne ve babaların çocuklarına eleştirel yaklaşırken kendilerini yetersiz ve hatta suçlu hissettirecek şekilde davranmaması gerekiyor. Sürekli olarak yanlış bir şey yaptığını düşünen çocuk, sonunda kafasında bir genellemeye giderek başarısız biri olduğu kanaatine varma eğiliminde olur. Bu da kendine olan güvenini azaltır.

Peki, çocuklarınıza kendini sevmeyi nasıl öğretebilirsiniz? İçselleştirilmiş negatif deneyimler, kişilerin kendini eleştirirken acımasızlaşmasına neden olabilir. Bu nedenle, mindfulness bütün bir bakış açısını değiştirmeye yardımcı olabilir. Yanlış bir şey yapıldıysa buna doğru demek yerine, insanların bazen hata yapabileceğinden ve bunun son derece doğal olduğundan bahsedebilirsiniz. Yapılan hatanın bir kişiyi tanımlamayacağını, yalnızca bir yaşantı olduğunu çocuğunuza en iyi şekilde anlatmalısınız.

Başarı ile kendini sevmek arasındaki ilişki

Geçen haftaki yazımızda motivasyonun başarıya olan etkisinden bahsetmiştik. İşte, kendini sevmek direkt olarak motivasyonu etkilediği için başarıya da destek olur. Kendini sevmek için, kişinin kendini belli bir ölçüde eleştirmesi ve olumlu ya da olumsuz yönlerini keşfetmesi gerekiyor. Olumsuz yönlerine karşılık, olumlu yönlerinden duyacağı memnuniyet kişinin kendine dönük sevgisini arttırıyor. Bu da başarılı olabileceğine dair inancını güçlendiriyor.

Kendine güvenen, daha iyisini yapabileceğini ve hak ettiğini düşünen çocuklar potansiyellerini sonuna kadar kullanma eğiliminde oluyor. Böylece, dozunda özeleştiri ve kendini sevmek sonunda çocukları – kendi tanımları çerçevesinde – başarılı birer yetişkin haline getiriyor.

Read More

Zeka testlerinde yüksek puan ortalamasına sahip çocuklar, genel olarak yalnızca akademik başarı değil, hayatın her alanında daha yüksek bir başarı çıtasına sahip. Ancak bunun sebebinin, tek başına yüksek zeka olduğunu söyleyemeyiz. Çocuklar için zeka testlerinde, akademik başarının habercisi genellikle yüksek motivasyon oluyor.

Yapılan son araştırmalar, motivasyonun zeka testlerinde başarıyı direkt etkilediğini ortaya çıkardı. Örneğin, sınav sonunda başarılı olanlara ödül sözü verildiğinde, kişilerin önemli ölçüde daha yüksek bir puan aldığı gözlendi. Bir diğer araştırmada yaş ortalaması 12,5 olan 500 çocuğun zeka testi sırasındaki motivasyonlarının düştüğünü gösteren esneme, masaya başını koyma, etrafı izleme hareketleri incelendi. Bir analiz yapabilmek için bu çocuklarla ortalama 24 yaşına geldiklerinde tekrar görüşüldü. Sonuç, zekanın önemli etkisinin yanı sıra motivasyonun alınan eğitimin süresi ve iş bulma açısından %84 oranında etkili olduğunu ortaya koydu.

Başlıkta sorduğumuz soruya net bir cevap vermemiz gerekirse, çocuklar için zeka testleri akademik başarı hakkında bize bazı ipuçları verir. Akademik başarının yanı sıra hayat boyu başarıya dair önbilgi de sunabilir.

Çocuğunuzun akademik başarı için doğru yönlendirin

Yapılan araştırmalarda da ortaya çıktığı gibi, çocuğunuzun yüksek zekasının tek başına bir başarı garantörü olmadığını unutmayın. Aynı şekilde, düşük zeka testi sonucu da başarısız olacağı anlamına gelmez. Önemli olan; çocuğunuzu akademik başarı için doğru yönlendirmeniz ve süreç boyunca motivasyonunu arttırmasına destek olmanız.

Bunun için zeka testlerine giren çocuklarınızın sonuçlarını bir puan olarak değerlendirmekle kalmayıp, profesyonel bir analizinin çıkarılmasını sağlayın. Böylece çocuğunuzun güçlü ve güçsüz yönlerini keşfetmekle kalmayıp, yola nasıl devam etmesi gerektiğini öğrenebilirsiniz.

Çocuğunuzun motivasyonunu arttıran yolu keşfedin

Motivasyonun artmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri, onu cesaretlendirecek doğru akademik planın hazırlanmasıdır. Her bir çocuk farklı becerilere ve özelliklere sahiptir. Bu nedenle çocuğunuzu, genel bilgiler çerçevesinde çalışmaya zorlayarak onu yormayın. Bu yorgunluk beraberinde motivasyonu düşürür ve akademik başarısının önünde büyük bir engel oluşturur. Bunun yerine, zeka testlerinin sonucuna göre öğrenmekten zevk almasını sağladığınız zaman, motivasyonunu büyük oranda arttırmasına yardımcı olursunuz.

Read More

Yılın dört mevsimi öğrenciler ve profesyoneller için farklı sınavlarla, stresli hale geliyor. Üniversite sınavı, hazırlık atlama / proficiency sınavı, ALES, TOEFL, SAT… sınavların sonu gelmiyor desek pek yanlış olmaz. Bu sınavlar beraberinde hayatınıza ciddi ölçüde stres getirebilir. Böyle zamanlarda özgüveninizi arttırmak ve stresinizi azaltmak için biraz kontrolü elinize almanız gerekir.

Sınav stresi her yaştan pek çok öğrencinin deneyimlediği bir duygudur. Genellikle öğrencinin kendini yetersiz hissetmesi, çarpıntı, panik gibi duygularla ortaya çıkar ve öğrencinin performansını olumsuz yönde etkiler. Neyse ki, sınav stresi üstesinden gelinemez bir sorun değil. Şimdi, bakalım sınav stresinden kurtulmak için neler yapabiliriz?

Yalnız olmadığınızı bilin

Bu sınava yalnızca siz girmiyorsunuz. Yani, içinde bulunduğunuz stresli durumu yaşayan pek çok öğrenci var. Sınav dönemini görece daha stresli geçirenler, genellikle sınavın başında hissettikleri yoğun stresle soruların hiçbirini anlayamadığını söylüyor. İyi haber, stresleri biraz olsun azaldığında sorular bir anlama gelmeye başlıyorlar ve soruları cevaplamaya koyuluyorlar. Bu durum size de tanıdık geliyorsa, yalnız olmadığınızı unutmayın!

İşinize odaklanın

Odaklanmakta zorlanıyorsanız en sevdiğiniz konudan başlayın. Böylece yapabildiğinizi gördükçe daha çok rahatlayacaksınız ve kötü olduğunuzu düşündüğünüz konular için motivasyonunuz artacak. Sınav öncesinde çalışmalarınız arasına günde 10 dakikalık meditasyonlar ekleyerek, heyecanınızı yönetmenin yollarını öğrenebilirsiniz. Bu sınav anında büyük bir kurtarıcıya dönüşecek.

Sizi strese sokan şeyi keşfedin

Sınav öncesinde ve sınav sırasında stresli hissettiğiniz zaman aklınızdan geçen düşünceleri fark edin. İçinizdeki ses size neler söylüyor? Stresinizin seviyesini arttıran iç konuşmalarınız neler? Bununla ilgili farkındalığınızı arttırdığınız zaman içinizdeki bu sese vereceğiniz makul cevaplar olduğunu göreceksiniz. Örneğin; içinizdeki ses size başarısız olacağınızı söylüyorsa ona bu sınav için ne kadar çok çalıştığınızı hatırlatabilirsiniz.

Stresin her türünden kurtulmaya çalışmayın

Stresin motivasyon arttırıcı özelliğini daha önce duymuş olabilirsiniz. Bu tamamen doğru! Düşük ya da orta seviyede stres, işinizi daha etkin ve hızlı tamamlamanızı ve performansınızı geliştirmenize yardımcı olur. Diğer taraftan; okuduklarınıza odaklanmanızı zorlaştıracak, nefesinizi düzensiz hale getirecek ve performansınızı düşürecek seviyedeki stresi içinizden atmanız gerekir.

Read More