Kişinin harekete geçmesini sağlayan stres faktörü, ideal düzeyde olduğunda üretkenliği artırıyor. Bu sebeple başarının gerçekleşmesinde önemli rolü olan stres, heyecanı artırıp hedefe odaklanmak gibi pozitif işlevlere sahip. Öte yandan stres seviyesini her zaman optimum düzeyde tutmak oldukça zor. İş ortamı, okul dersleri, şehir hayatının karmaşası ve özel hayatta yaşanan birtakım çıkmazlarla stres seviyemiz artıyor ve olumsuzluklarla baş etme yeteneklerimiz azalıyor. 

Yoğun stresin kişiye hem duygusal hem de fiziksel açıdan birçok zararı var. Ancak tepkilerimizi yöneterek strese karşı direnmek mümkün. Stres yönetimi faydaları ile olumlu düşünceler kazanıp kendinize olan güveniniz ile emin adımlarla hedeflerinize ulaşmanızı sağlayan son derece etkili bir yöntemdir. Stres yönetimi eğitimi denilen bu metotla hedeflerimize nasıl ulaşıp başarıyı elde edeceğimizi hep birlikte öğrenelim. 

Stresin Kaynağını Keşfetme

Stresin kaynağına inmek ve sizi nelerin çıkmaza soktuğunu tespit etmek ilk adımdır. Baskı altında olduğumuz anlarda beynimiz derhal negatif düşünceler üretmeye başlar. Bu durum sorunlarımıza çözüm üretmek yerine canımızı acıtmaya başladığında kontrol mekanizmamız işlevsiz kalacaktır. Stres yönetimi aşamaları ile kaygının tetikleyicilerini keşfetmek ve onlara karşı değişen duygu durumumuzu saptamak önemlidir. Bu durum düşüncelerimizi düzenleyip yönetmek için oldukça faydalıdır. 

Olumlu ve Yapıcı Düşünce

Kişinin stresten uzak başarılı bir hayat sürmesi öncelikle kendini tanımasından geçiyor. Gün içerisinde çözmemiz gereken bir sorunla karşılaştığımızda kendi kendimize konuşur, kafamızda birçok muhasebe yaparız. Ancak olaylara aşırı tepkiler verdiğimiz durumlarda düşüncelerimiz de negatif ve önyargılı olacağından stres seviyemiz hızla yükselir. Başarılı olmak adına olumsuzluklardan ziyade olumlu ve yapıcı şeyleri düşünmek her zaman daha motive olmamızı sağlayacaktır.

Başarı= Zaman İyi Kullanma 

Başarının gerçek sırrı üzerine konuşurken iyi bir kariyere sahip insanların çoğu zamanlarını verimli kullandıklarından bahsederler. Gün içerisinde uyku haricinde çalışmak ve üretmek için aslında bir hayli zamanımız oluyor. Ancak yapmamız gereken görevlerimizi sürekli ertelediğimizde ödevlerimizi zamanında teslim edemiyor, sunumlarımızı vaktinde hazırlayamıyor veya toplantılarımıza geç kalıyoruz. İşte bu noktada yetiştirememe duygusu yoğun bir stresin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu nedenle zamanımızı iyi kullanmak için listeler yapmak ve planlı olmak işlerimizde başarı elde etmemizi sağlayacaktır. 

Spor ve Egzersizler

Hobi edinmek stresi azaltmak için etkili bir yöntemdir. Yaşam kalitenizin artmasını sağlayan bir diğer metot ise spor ve nefes egzersizleri. Yoğun baskı altında olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda işlerinizi birkaç dakikalığına bırakıp rahatlatıcı nefes tekniklerini uygulayabilirsiniz. Bir anlamda hayata es vermenin yolu olan bu teknikler özellikle sınav sırasında konsantrasyonu bozulan öğrencilerin sakinleşmelerinde çok etkilidir. Gün içerisinde yapılan basit bir yürüyüş, bisiklete binme gibi sporlar da kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) nedir?

DEHB, en yaygın çocukluk çağı bozukluklarından biri olan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur. Semptomlar dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktiviteyi içerir, ancak kişiden kişiye farklılık gösterir. Hem çocuklar hem de yetişkinler DEHB olabilir, ancak belirtiler her zaman çocuklukta başlar. DEHB’si olan çocuklar uzun süre hareketsiz oturmada, talimatları ve evde veya okuldaki görevleri tamamlamada zorluk çekebilirler.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocuğunuzun okuldaki başarısını ve ilişkilerini etkileyebilen karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur. DEHB belirtileri çocuktan çocuğa değişmekle beraber bazen tanı koymak zor olabilir. DEHB genellikle çocuklarda, ergenlik çağında teşhis edilse de ortalama tanı yaşı 7’dir. Semptomlar sergileyen daha büyük çocuklar da olabilir, ancak semptomlar genellikle çocukluk yıllarında belirgin bir şekilde kendini gösterir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteli çocukları olan aileler için iletişim önerileri

Unutmayın asıl düşmanınız çocuğunuz değil DEHB’dir. Başkalarını ve dış faktörleri suçlamayı bırakıp çocuğunuzun ve kendinizin iyi yönlerine odaklanın. Çocuğunuzun, diğer tüm çocuklar gibi, kusursuz olmadığını kabul edin. Çocuğunuzla ilgili “normal” olmayan bir şeyler olduğunu kabul etmek kolay değildir. Ancak, ebeveynlerinin kızgınlığını ve çocuklarıyla ilgili karamsarlıklarını algılayan bir çocuğun, mutlu ve sağlıklı bir yetişkin olabilmesi için ihtiyaç duyacağı özsaygı yeterince gelişmez. Ve bu da başka sorunlara yol açar.

Tedavinin gücünü hafife almayın. Günümüzde DEHB tedavisi için kullanılan ilaçlarla ilgili birçok farklı görüş duymak mümkün. İlaçların çocukları uyuşturduğu, kalıcı bir çözüm sağlamadığı hatta daha da zarar verdiği gibi söylemleri duymak mümkün. Yine de, DEHB’li
birçok çocuk için doğru ilaçların doğru zamanda kullanılması davranışlarında büyük bir fark yaratacaktır. Fark yaratan tek şeydir ilaç değildir. Kendi çabalarınızı ve çocuğunuzun çabalarını da dikkate alın. Birçok davranışının çocuğun kontrolü dışında gerçekleştiğini
unutmayın ve bu yüzden çocuğunuzu cezalandırmayın. Bu noktada disiplin ve ceza arasındaki farkı bildiğinizden emin olun. Günümüzde birçok ebeveyn disiplin ve ceza terimlerini birbirinin yerine kullanmaktadır.

DEHB’li çocuğunuzu disipline etmenin en iyi yolu onun için yaşına uygun, yapılabilir görevler vermektir. Bu davranışı kalıcı hale gelene kadar sistematik olarak pekiştirmek gerekir. Ödül vermek yerine bu süreçte gösterdiği çabayı takdir edebilir, yanınızda olduğunu hissettirebilir, onunla daha kaliteli vakit geçirebilirsiniz.

Çocuğunuzun olumlu davranışlarına daha fazla dikkat edin. Birçok ebeveyn çocuk davranış bozukluğu gösterdiğinde diğer olumlu davranışları ve çabaları gözden kaçırır. Ortaya çıkan mutsuzluk ise kimse için iyi olmaz.

References

  • https://www.webmd.com/add-adhd/childhood-adhd/adhd-children#1
  • https://www.healthline.com/health/adhd/signs
Read More

Çocuklar büyüdükçe ve geliştikçe, bazen okulda zorluk çekebilir, konulara yoğunlaşmakta sorunlar yaşayabilirler, ya da başkaları ile başa çıkmakta zorlanırlar. Bu tür durumlar ile karşılaşıldığında psikolojik testler zorlukların nerede olduğunu belirleyebilir.

Psikolojik Değerlendirme Nedir?

Psikolojik bir değerlendirme, çeşitli alanlarda güçlü ve zayıf yanları değerlendirmek için yapılandırılmış bir dizi görüşme, standartlaştırılmış test ve ankettir. Bu testler, örneğin öğrenme stillerini ve sosyal-duygusal işleyiş biçimlerini tanımlayabilir.  Bazı ebeveynler, çocuklarının gösterdiği bazı davranışların getirdiği endişelerden yola çıkarak psikolojik bir değerlendirme talep edebilir. Öte yandan bazı ebeveynlere, bir ya da daha fazla profesyonel tarafından, bu bir eğitimci, bir akıl sağlığı uzmanı ya da çocuk doktoru olabilir, psikolojik testlere başvurmaları önerilebilir. 

Çocuklar İçin Psikolojik Değerlendirmeler

Psikolojik değerlendirmeler, insanların kendileriyle ve davranışlarıyla ilgili ne bildiğini göstermek ve duyguları anlamaya ve açıklamaya yardımcı olmak için neler yapabileceklerini ortaya çıkarmak için kullanılır.  Hangi testin uygulandığına bağlı olarak kişiyi izlemeyi, soru sormayı ve kişinin bazı görevleri yerine getirmesi gibi adımları içerebilir. 

Psikolojik testler çocuklar ya da gençler okulda zorluk çekerken veya beklenmeyen şekillerde hareket edip problemli davranışlar geliştirdiklerinde kullanılabilir. Söz konusu kişiler genç insanlar olduğundan, genç bir insanın neler yapabileceğini öğrenmesi ve bazı durumlarla yüzleşmesi zaman zaman zor bir hal alabilir. Sonuçlar genellikle okul ve ev için beraber çalışmak üzere program planlamalara yardımcı olur. Ek olarak diğer olası çözüm önerileri için bir öngörü oluştururlar.  

Sonuç olarak bir testin yapılması, bir çocuğun dünyasındaki herkesin aynı hedeflere doğru çalışmasını sağlamak içindir. 

Çocuklar İçin Psikolojik Testler Düşünülürken…

  • Değerlendirme dönemleri ve toplantı öncesi, sırası ve sonrasında sorular sorun. Anlamadığınız yerleri mutlaka kafanızda netleştirin.
  • Kendi endişelerinizi paylaşın. Değerlendirme sırasında tüm alanları dikkate almak önemlidir.
  • Çocuğunuzun doktoruyla raporları ve sonuçları paylaşmak ve danışmak yararlı olabilir.

Sürmekte Olan Bir Değerlendirmede Ebeveynler Neler Beklemeli?

İlk randevu almadan önce, ebeveynler çocuğun gelişimsel, tıbbi, sosyal ve akademik tarihiyle ilgili anketleri doldurarak psikolojik bir değerlendirmenin ilk adımını tamamlarlar. Bir sonraki aşama, hem ebeveynler hem de çocuk ile yapılan görüşmelerden oluşmaktadır. Ebeveynler çocuğun güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi verir ve özel ilgi alanlarını tartışırlar. Sırada ise çocuğun bilişsel, eğitsel ve sosyal-duygusal işleyişi inceleyen birkaç test oturumu vardır. Yazılı rapor tamamlandığında, testi yürüten kişi sonuçları gözden geçirmek ve tavsiye edilen önerileri tartışmak için velilerle görüşür.

References

https://www.beyondbooksmart.com/executive-functioning-strategies-blog/psychological-testing-for-your-child-who-benefits-and-why

https://www.cyh.com/HealthTopics/HealthTopicDetails.aspx?p=114&np=122&id=2942

Read More

Türüne bakılmaksızın tüm kariyer testlerinin amacı aslında aynı diyebiliriz. Her biri adayların başarılı olacağı alanları keşfetmeye ve şirketlerin ihtiyacına uygun olan adayları tespit etmeye yardımcı olur. Tek başlarına bir değerlendirme kriteri olarak kullanılmasalar da değerlendirme pastasındaki payları kayda değerdir. Ana amaç ise başarı ve iş tatmininin sağlanmasıdır. Bu iki maddenin sağlanması hem çalışan hem de işveren için kesinlikle karlı bir ortam yaratır.

Bu testleri içerdikleri sorulara göre 3 türe ayırmak mümkün:

*İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

*Yetenek Testleri (Skill Tests)

*Kişilik Testleri (Personality Tests)

İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

İlgi alanı testleri size hangi tür işleri sevebileceğini ve hangi tür işlerde başarılı olabileceğinizi söyler. Bu testlerin algoritması sizin ilgi alanlarınızı belirlemek ve bu ilgi alanlarını belirli mesleklerle eşleştirmeye dayanır. Doğru uygulama ile tutkuyla yapacağınızı mesleği keşfetmeniz, hatta unuttuğunuz ilgi alanlarınızı yeniden hatırlamanız da mümkün. Bu testlerle ilgili önemli nokta ise cevaplayanın belirli seçeneklere zorlanmaması. Örneğin; 3 şıklı bir soruyla karşı karşıya olduğunuzu düşünelim. Sizden 3 meslekten birini seçmeniz bekleniyor ama siz hiçbirisine yakın hissetmiyorsunuz. Sadece cevap vermek zorunda olduğunuz için herhangi birini seçmeniz sizi yönlendirmesi açısından da, firmaları yönlendirmesi açısından da sağlıklı olmaz. Spesifiklik karakterden çok uzaklaşmayan ancak adayları belirli cevaplara yönlendirmeyen testler ilgi alanı kategorisinden en başarılı sonuç veren testlerdir.

Yetenek Testleri (Skill Tests)

İlk seçenekten farklı olarak burada ilgi alanı değil, yetenek sorgulanır. Sorular adayın sahip olduğu becerileri ortaya koymak ve bu becerileri belirli mesleklerle eşleştirmek için kurgulanır. Kesinliği tartışmaya açık olmakla birlikte, yetenek testlerinin ana fikri adayın yetenekli olduğu alanlara ilgisinin de olduğu varsayımıdır. Doğruluğunu kanıtlar nitelikte örnekleriyle de karşılaştığımız bu iç görü kesindir diyemeyiz. Yetenekli olduğu alanlarla ilgilenmekten zevk almayan adaylar da mutlaka olacaktır. Tam da bu nedenle, hiçbir yetenek testi tek başına bir sonuca varamaz. Adayın görüşleri, deneyimleri, başarıları ve hatta başarısızlıkları da onunla ilgili bütünü oluşturan yargının içinde test çıktılarının yanı sıra mutlaka mevcut olmalıdır.

Kişilik Testleri (Personality Tests)

Kişilik testleri kendinizi daha iyi tanımanızı ve izlemek istediğiniz yol ile ilgili farkındalığınızı artırmanızı sağlar. Bu testler temel değerlerinizi, güçlü ve zayıf yönlerinizi keşfetmeye yarar. Kişilik yapılarını belirli bir sayıda kategoriye bölen bu testler hangi kişilik türüne hangi mesleğin uyumlu olduğunu da ortaya çıkarma potansiyeline sahip. Ancak en başta da belirttiğimiz gibi testlerin sonuçlarını planlarınız için birer yol gösterici olarak düşünmeli ancak kesin-net yargılar olarak değerlendirmemelisiniz. Kariyeriniz ve geleceğiniz için son sözün her zaman sizde olduğunu unutmayın.

Read More

1960lardan sonra duymaya başladığımız jenerasyon kavramı sosyal ve siyasi global olayların yansımalarını taşıyan yaş gruplarını tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Nesilleri özellikle psikolojik açıdan anlamamızı ve bir manada kategorize etmemizi sağlayan bu kavram ile ortaya çıkan ilk jenerasyon patlama kuşağı da denilen baby boomers oldu. Onu X ve Y kuşakları izledi. Yazımızın konusu olan Z kuşağı ise milenyum ve sonrası doğan nesilleri ifade ediyor. Z kuşağını anlamak için onların arkadaşlık ilişkilerinin ve sosyal iletişim becerilerinin nasıl olduğunu aşağıda inceleyelim. 

1. Teknoloji Çocukları

Dijital çağın ortasına doğmuş ve internetsiz bir dönemin varlığından habersiz Z nesline, teknolojik bağlıklarını göstermek için Kuşak I, iGen veya Instant Online olarak da isimler veriliyor. Bireysel, bağımsız ve özgüveni yüksek olan bu nesil için imkânsız pek de önemli olmayan bir kavramdır. Analitik ve hızlı düşünüp pratik çözüm üretebilen nesil, toplumsal ve grup bilincinden biraz uzak.

2. Günlük Hayatın Vazgeçilmezi: İnternet

Günlük ortalama olarak internette 7 saatten fazla vakit geçiren Z kuşağı için, sanal dünya bir yaşam alanı. Bilgiye ulaşmak, sosyal ilişkiler kurmak ve eğlenceli vakit geçirmek için interneti kullanan bu jenerasyonun gelişimi noktasında bir önceki nesiller oldukça endişeli. Onlara göre Z nesli, internetin yararından çok zararına maruz kalan psikolojik olarak internete bağımlı bir nesil. Ancak dünyaya ayak uydurma konusunda internetin rolü de yadsınamaz derecede önemli.

3. Küresel ve Dijital Bir Dünya

Network çocukları olan Z kuşağı, bir anlamda yaşadığımız bilgi ve teknoloji çağının da gerçeği ve yansımalarıdır. Zihinsel gelişimleri bir hayli hızlı olan nesil, tüm dünyada olup biten her şeye bir tık uzaklıkta olduğundan sınırlardan bağımsız global bir hayat yaşıyor. Z kuşağını beklentileri doğrultusunda bilginin ve mobilitenin sınırlarının olmadığı bir hayatı tanıyan bu kuşak tüm dünyayı akıllı cihazlarının ardından izleyip deneyimleyebiliyor. 

4. Günümüzün Arkadaşlık İlişkilerinde Sosyallik 

Yemek yerken, uyumadan önce, sabah kalkar kalmaz, yolda yürürken sosyal medya hesaplarını kontrol etmek ve iletilere bakmak Z kuşağının genelinin günlük aktivitelerdendir. Z kuşağı dijital dünyada olan bitenlerden geri kalmama ve her şeyden anında haberdar olma çabası oldukça yüksek bir nesil. Z kuşağı ile iletişim ve onların birbirleri ile arkadaşlık kurma yolu da sosyal medya ile yapılıyor. Ekleme, beğeni yapma, izlenme oranları derken sanal bir iletişim yöntemi tercih ediliyor. 

5. Sosyal Medyanın İlişkilere Etkisi

Sosyal medya, oyunlar ve daha birçok sanal mecralar kişilerin ortak bir paydada bulunmalarını ve onlarda aidiyet duygusunun gelişmesini sağlayan ortamlardır. Paylaşımlar, mesaj yoluyla sohbet etme, birçok fikir ve görüşü okuyup farklı karakterdeki insanlarla tanışma noktasında sanal dünya oldukça faydalı. Tüm bunların neticesi olarak sosyal medyada güçlü iletişim kuran Z kuşağı genç nesil, yüz yüze ilişkilerde de başarılı oluyor. 

Kaynaklar

Read More

Dikkat eksikliği bozukluğu (ADD), eğitime katılma zorluğu, okul çalışmalarına odaklanma, ödevlere devam etme, talimatları takip etme, görevleri tamamlama ve sosyal etkileşim gibi çeşitli davranış sorunlarına neden olan nörolojik bir hastalıktır. ADD ayrıca davranış problemleriyle birlikte hiperaktivite içerebilir. ADD’li öğrencilerin öğrenme güçlüğü olabilir bu durum okulda fark edilip anlayışla karşılanmadığı taktirde çocuk için başka sosyal sorunlara da sebebiyet verebilir. Ne yazık ki yetişkinler ve akranlar, bu tür öğrencilerin verilen yönergelere dikkat etmemeleri ve ödevlerini yerine getirmemelerinin sebeplerini tembel oldukları için yapmadıklarını düşünürler. ADD son derece yaygın olsa da, hastalıkla ilgili yanlış algılar kabul görüp yerleştiği için tanı koyması ve fark edilmesi zor olabiliyor.

Hiperaktivite içermeyen dikkat eksikliği

Hiperaktivite bileşeni olmayan ADD’li çocuklar sınıf etkinliklerinde sıkılmış veya ilgisiz görünebilir. Hayal etmeye ya da unutkanlığa yatkın olabilir, yavaş tempoda çalışabilir veya işlerini eksik bir şekilde tamamlayabilirler. Yaptıkları ödevleri de tıpkı masaları ve kullandıkları diğer alanlar gibi düzensiz görünebilir. Okulda, evde veya okul çalışmalarında materyal ya da kişisel eşyalarını kaybedebilir ve ödevlerde başarısız olabilirler. Bu, öğretmenleri, ebeveynleri sinirlendirebilir ve çocuğun sınıfta kötü not almasına neden olabilir.

Teşhis aşaması

Eğer çocuğunuzun hiperaktivite içeren ya da içermeyen bir ADD olduğundan şüpheleniyorsanız, uygun tedavi için çocuğunuzun okul danışmanı, öğretmeni veya hekimi ile en kısa zamanda konuşmalısınız. Herhangi bir endişeniz varsa, en iyisi bunu en kısa sürede masaya yatırmaktır.

Tedavi

ADD bazen Ritalin gibi uyarıcı ilaçlarla tedavi edilir. Bazı durumlarda, uyarıcı ilaçlar ADD’li öğrencilerin görev başında kalmasına ve odaklanmasına yardımcı olabilir. Bununla birlikte, bazı uyarıcı ilaçlar ciddi yan etkilerle ilişkilendirilmiştir. Sonuç olarak, birçok ebeveyn, ADD’yi tedavi etmek için Ritalin, Adderall veya diğer ilaçları kullanmaktan çekinmektedir. Çoğu doktor ve çocuk psikoloğu ilaç kullanmayı tercih etsin ya da etmesin ebeveynlere çocuklara adaptif davranış becerilerini öğretmeyi ve istenmeyen davranışları azaltmak için bir davranış müdahale planı geliştirmelerini tavsiye eder. Peki bu durumu önlemek mümkün mü? Tıp bilimi henüz ADD’i önlemenin bir yolunu bulamadı. ADD genetik olarak ebeveynden çocuğa bulaşan ve tüm çocukların% 10-15’inde mevcut olan insan ırkının en sık görülen kalıtsal hastalıklarından biridir. ADD’li çocuklar ve yetişkinler de dahil olmak üzere birçok kişi, rahatsızlıklarının ciddiyetine bağlı olarak, dikkatsizliklerini ve düzensizliklerini bir dereceye kadar kontrol edebilmektedir.

References

  • https://www.psychologytoday.com/intl/blog/suffer-the-children/201502/30-ways-prevent-adhd
  • https://www.helpguide.org/articles/add-adhd/attention-deficit-disorder-adhd-in-children.htm/
Read More

Okula başladığımız günden akademik hayatımızı tamamlayana kadar yüzlerce sınava giriyoruz. Liseye giriş, üniversite sınavı, KPSS gibi sınavlar ise geleceğimizi belirlediğinden diğerlerine nazaran daha önemli oluyor. Hal böyle olunca çoğumuz sınav dönemlerinde oldukça stresli ve kaygılı oluyoruz. Farklı şekilde ifade etmek gerekirse stresimiz sınavın ve hatta başarımızın önüne geçiyor. 

Stres yeteri düzeyde olduğunda bizi motive edip güdüleyen bir duygu olsa da çoğu zaman yoğun strese maruz kalıyoruz ve bu durum sınavlardan düşük puanlar almamıza ve dolayısıyla başarısız olmamıza neden oluyor. Öte yandan kaygı ve stresle baş etme yolları hakkında bilgi edinerek bu duyguları yönetmek mümkün. Yazımızın devamında sınav stresini en aza indirmenin 10 yolunu hep birlikte öğrenebiliriz. 

1. Yeterince Çalıştığınızdan Emin Olun 

Sınav dönemi stres ve kaygıya neden olan en önemli durumlardan biri az çalışmaktır. Ders konularına büyük ölçüde hâkim olmadığınızda başarısız olacağınız korkusu strese neden olur. Bu nedenle kendinize güveninizi artırmak için sınavdan önce tekrar ve soru çözümleri yaparak tüm konuları iyice öğrenmelisiniz. 

2. Planlı Çalışın

Sınav konularını zamanında yetiştiremeyeceğinizi düşünmek de strese neden olmaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmak için dersleri düzenli şekilde takip ederek günü gününe çalışmalısınız. Az zamanda çok işler yapmak yerine zamanında rahat bir şekilde çalışmak kaygılarınızın önüne geçecektir. 

3. Gerçekçi Hedefler Koyun

Yapamayacağınız derecede büyük hedefler koymak sınava dair korkularınızı artıracak ve motivasyonunuzu düşürecektir. Hatta bu durum vazgeçip çalışmayı bırakmanıza dahi neden olabilir. Bu nedenle kendinize uygun hedefler belirlemelisiniz. 

4. Şartlanmak Strese Neden Olur

Sınavdan mutlaka şu puanı almalıyım ya da şu okulu kazanmalıyım diye şartlanmak da yüksek kaygıya neden olur. Başarılı olacağınıza mutlaka inanmalısınız; ancak başaramamak da her şeyin sonu değildir. Başarısız olduğunuzda daha çok çalışmalı, öğrenmeli ve tekrar sınava girmelisiniz. 

5. Kendinizi Başkalarıyla Karşılaştırmayın

Sınav sonuçlarınızı başkalarının sonuçlarıyla karşılaştırmak kendinizi yetersiz görmenize neden olur. Bu durum sizin başarıya olan inancınızı azaltıp stresinizi artıracağından sadece kendinize ve sonuçlarınıza odaklanmalısınız. 

6. Olumlu Telkinlerde Bulunun

Sınava dair hazırlıklarınızı yaptığınızda kendi kendinize “yeterince çalıştım, elimden geleni yaptım” gibi cümleler kurmanız kendinizi telkin etmenizi ve sakinleştirmenizi sağlayacaktır. Stresle baş etme yolları kapsamında olumlu düşünmeyi öğrenerek kaygıyı da azaltabilirsiniz.

7. Sınav Anında Stresi Sınırlandırın

Sınav anında bazı soruları çözemeyip stres seviyeniz yükseldiğinde derin bir nefes alıp başka soruya geçin. Böylelikle stresiniz sizi ele geçirmeden siz onu kontrol altına almış olursunuz.

8. Spor Yapın

Yoga ve nefes teknikleri gibi stresle baş etme egzersizleri son derece etkilidir. Kaygılandığınızı düşündüğünüz zamanlarda yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek veya bir hobi ile ilgilenmek de stresle mücadelede etkili yöntemlerden bazıları kabul ediliyor. 

9. Beslenme ve Uykunuza Dikkat Edin

Sağlıklı beslenme ve yeteri kadar uyku stresin azalmasında etkilidir. Bu nedenle günlük beslenmenizde protein, sebze ve meyve gibi sağlıklı besinleri tüketmelisiniz.

10. Profesyonel Destek Alın

Stresle baş etme yöntemleri nelerdir sorusunun cevabını en iyi bu işin uzmanı verecektir. Bu nedenle kendiniz stresle başa çıkamayacağınızı anladığınızda bir uzmana danışarak profesyonel destek almalısınız.

 

Kaynaklar

Read More

Otizm, 3 yaşına kadar başlayan ve ömür boyu devam eden gelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Otizmliler arasında öğrenme güçlüğü çekenler olduğu gibi normal ve hatta yüksek zekalı bireyler de vardır. Otizmli bireylerin duyuları oldukça gelişmiştir. Bu nedenle diğer insanları normal koşullarda rahatsız etmeyen ses, ışık gibi etmenler otizmli bireyleri oldukça rahatsız edebilir. İletişim konusunda etkin olamayan otizmli bireylerin genellikle içe dönük kişilikleri vardır. İkili ilişkileri sürdürme konusunda zorlandıklarından onlarla konuşurken en uygun yöntemi seçmek gerekir. Yazımında otizmli bireylerle nasıl iletişim kurulur sorusunun püf noktalarını okuyabilirsiniz. 

1. Basit ve Kısa Cümleler Kurun

Bire şey anlatırken basit cümleler kurmak otistiklerle iletişim kurarken onların sizi daha iyi anlaması için oldukça etkili bir yöntemdir. Ayrıca karşınızdaki kişinin dil ve anlama becerisine göre sözcüklerinizi seçmeli ve dolaylı anlatımlardan kaçınmalısınız. Yavaş konuşmak ve biraz ara vererek cümleler kurmanız da doğru otizmli bireylerle iletişim sağlamak için yararlı olacaktır.

2. Jest ve Mimik Kullanın

Otizmliler jest ve mimiklerini oldukça fazla kullanırlar. Bu nedenle onlarla sohbet ederken yüz ifadesi ve vücut dilinizi kullanmanız dikkatlerini çekecektir. Hem sohbete odaklanmaları hem de sizi daha iyi anlamaları için konuşma sırasında ses tonunuzu değiştirerek ilgilerini de çekebilirsiniz. Bunlara ek olarak konuşurken neşeli ve canlı olmanız da otizmli bireylerin ilgisini çekecek ve iletişimin süresini uzatacaktır. 

3. İletişim Kurmalarını Sağlayın

Sohbet esnasında otizmli bireyin de konuşmasını sağlamak için gözlerinin içine bakıp ona doğru eğilebilirsiniz. Bu bedensel hareketiniz ondan karşılık beklediğinizi gösterecektir. Ayrıca kaşlarınızı kaldırmak ve diğer yüz mimiklerinizi kullanmanız da işe yarayabilir. Otizmli birey söze başladığında onu dinlemeli, müdahale etmemeli ve kesinlikle sözünü bitirmesini beklemelisiniz. 

4. Çok Soru Sormadan İlgisini Çekmeye Çalışın

Otistik iletişim bozukluğu sorununu gidermek ve dil gelişimini sağlamak için onlara sadece gerektiği zaman sorular sorun. Çok soru sormak yalnızca karşınızdaki otizmli kişiyi rahatsız edip bunaltacaktır. Eğer merak ettiğiniz soruları yeri geldiğinde sorar ve bu merakınızı da ona yansıtabilirseniz karşılıklı iletişimi de başlatmış olursunuz. Ayrıca otizmlilerin yaptıklarını gözlemleyip o anki hareketlerinden tahminler yürüterek sohbet konusu da açabilirsiniz. Otizmlilerden size sadece kelimelerle karşılık vermesini beklemeyin onların çıkardıkları sesler de birer iletişim yöntemidir. 

5. Dikkatli Bir Dinleyici Olun

Konuşmakta zorlanan ve sadece birtakım sesler çıkarabilen bir otistik bireylerle iletişim kuruyorsanız onu anlamanız biraz zaman alabilir. Böyle bir durumda onu anlamadığınızı belli etmemeniz konuşmanın devam etmesi için son derece önemlidir. Anlamazsanız bile vücut hareketlerinizle iletişim halinde olduğunuz otizmli bireyin size ifade etmeye çalıştığı şeyi anladığınızı gösterin. Bu durum onun iletişime devam etmesini sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Hayatta mutlu ve başarılı olmak için çok çalışmak, odaklanmak, hobilere zaman ayırmak, öğrenmeyi asla bırakmamak gibi kriterler sayabiliriz. Ama tüm bunlardan önce sağlıklı bir vücut, bunun için de düzenli uyku şart. Bu yazımızda düzenli ve kaliteli uyku için kolayca uygulayabileceğiniz yöntemleri inceledik.

1- Kafein, Alkol ve Nikotinden Uzak Durun

Kafeinli ürünler uyku kalitesini olumsuz yönde etkiler. Bütün kahve severler kafeinin uyku kaçırma özelliği olduğunu bilir. Uyumadan 4-6 saat öncesinde kafein ve nikotin tüketimini kesmek daha kaliteli bir uyku sağlar. Alkolde ise durum daha farklıdır. Vücuda ilk girişinde uyku getirebilir ancak birkaç saat sonra uyku kaçırıcı bir uyaran olarak devreye girer. Alkol tüketimini maksimum 2 kadehte tutarak uyumadan önce en az 3 saat önce alkol alımını durdurmak daha iyi bir uyku için faydalı. Bu zararları ürünleri hiç tüketmemenin kaliteli bir uyku için çok daha faydalı olduğunu ve vücudu rahatsız eden horlama gibi durumları azalttığını hatırlatalım.

2- Ufak Değişikliklerle Odanızı Kaliteli Bir Uyku İçin Dekore Edin

Sessiz ve fazla ışık almayan ortamlar uykuya dalmanızı kolaylaştırır ve uyku kalitesini artırır. Koyu renkli perdeler, içeriğe ışık girmesini engeller. Koyu renk perde tercih etmiyorsanız göz bandı da kullanabilirsiniz. Ortopedik yatak ve ortopedik yastık kullanımı da vücudunuzun optimum koşullar altında dinlenmesini destekler. Oda sıcaklığını 18-23 derece arasında tutmanız da uykunuzu engelleyebilecek fazla sıcak ya da fazla soğuğa karşı önlem almanızı sağlar. Bilgisayar, televizyon gibi dikkat dağıtıcı objeleri yatak odanızdan uzak tutmanız da oldukça önemli. Bu yöntem sizi geç saatlerde uykunuzdan alıkoyan sürükleyici dizi ve filmlerden uzak tutar.

3- Uykuya Hazırlık Ritüeli Oluşturun

Her gün tekrar edebileceğiniz kolaylıkta bir ritüel oluşturabilirsiniz. Bunu uykudan önce hazırlık niteliğinde tekrarlamanız vücudunuzu uykuya alıştırır ve daha kolay uyumanızı sağlar. Duş, vücut sıcaklığınızı artırıp azaltarak optimum seviyeye getirir ve sizi kaliteli bir uykuya hazırlar. Yatmadan önce okuma ışığında kitap okumak ise gözlerinizi uyku için hazır hale getirir. Yatmadan önce ılık bir duş, birkaç sayfa okuma ve küçük bir bardakta hazırlanmış bitki çayı sizin için kaliteli uykuyu garantiler.

4- Beslenme ve Egzersizin Gücünü Unutmayın

Günlük düzende uygulayacağınız 10-15 dakikalık egzersizler kaslarınızı çalıştırır ve sizi daha sağlıklı bir vücuda kavuşturur. Düzenli beslenme ile desteklenen egzersizin ise uyku düzenlemesinde önemli bir yeri var. Uzun yıllardır uzmanlar kaliteli uyku ve egzersiz arasındaki ilişkiyi somut bir temele dayandırmak için araştırmalarına devam ediyor. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin araştırması konuyla ilgili şu bulguları sunuyor: Kişiler egzersizin uykuya dalmalarını kolaylaştırdığını, daha derin uyku sağladığını, sabah uyandıklarında kendilerini daha iyi hissettiklerini bildirmişlerdir (2). Özellikle sabah egzersiz yapıldığında ya da akşam geç saatte yapılan ve yoğunluğu fazla olan egzersizle uykunun daha olumlu etkilendiği bildirilmiştir (2). Japonya’da uzun yaşayan insanların yoğun olduğu bir bölgede, 60-93 yaşları arasındaki 788 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada (5), egzersiz ve günlük yürüyüşlerin iyi bir uyku için önemli bir faktör olduğu ortaya konmuştur. Ancak bu çalışmalarda elde edilen sonuçların olumlu görülmesinin, egzersizin yorgunluğa yol açmasının aynı zamanda uykuya yol açma şeklinde düşünülüyor olmasından, iyi uyuyan kişilerin ayrıca egzersize daha istekli olmasından ya da egzersiz yapan kişilerin kafein ve sigara kullanımından daha uzak durmalarından da kaynaklanabileceği belirtilmektedir.”

Buradan hareketle uyku ve egzersiz arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.

5- Uyku Saatlerinizi Sabit Tutun

 

Günlük aynı saatte uyuyup uyanmanın uyku düzeni üzerinde doğrudan olumlu etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu düzen biyolojik saatinizin her gün aynı koşullara göre düzenlenmesini ve dolayısıyla da rahatça uyuyup uyanmanızı sağlar. Vücudunuz bu düzene alıştığında kendiliğinden uykuya dalacak ve hatta sabahları alarm yardımı olmadan kendiliğinden, dinç bir şekilde uyanacaktır.

Kaynak

http://geneltip.org/upload/sayi/46/GTD-00344.pdf 

http://healthysleep.med.harvard.edu/healthy/getting/overcoming/tips 

Read More

Yetenekler bütünü olarak görülen uzamsal akıl yürütme eğitim, iş ve günlük hayatımızın işleyişinde önemli bir etken olarak görülüyor. Metaforları anlamak ve yorumlamak, yol bulmak veya zihinden tahmini hesaplamalar yapmak için uzamsal akıl yürütmeyi kullanıyoruz. Uzamsal sorunlara getirilen bir çözüm olduğu için uzamsal zekâ da deniliyor. Uzamsal zekâ tanımı olarak beynin sağ lopunun birincil işlevi olduğu söylenebilir.

Uzamsal akıl yürütme ve sayı duyusunun arasında paralellik ise oldukça yüksek. Yazımızın devamında uzamsal akıl yürütme nedir ve uzamsal zekâ nasıl geliştirilir gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nedir?

Bu konuda birçok farklı tanımlama yapılmış olsa da uzamsal akıl yürütmeyi en basit ve yalın haliyle bir şekli zihnimizde canlandırma becerimiz olarak açıklayabiliriz. Daha detaylı bir tanımlama yapacak olursak uzamsal akıl yürütme için kişinin görsel deneyimini yeniden oluşturabilmesi için çevresindeki görsellikleri algılama ve onlar üzerinde değişiklikler yaparak ilk algıladığından farklı bir şekil yaratma süreci de denilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmeden Yararlanma

Uzamsal beceriyi kullanabilen kişiler zihinlerindeki görsel görüntü ve nesneleri yeniden düzenlenip dönüştürülebildiğinden STEM denilen bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında başarılı işler ortaya çıkarıyorlar. Uzamsal beceride nesneler ve şekiller 2 ve 3 boyutlu uzayda zihinsel olarak düzenleniyor. Uzamsal zekâ ile kişiler renk, çizgi, şekil, uzay ve kendi aralarındaki ilişkiyi yönlendirebiliyorlar. 

Bu duruma mimarlar ve mühendislerin bir yapı tasarlarken, heykeltıraşların bir eser yaparken, modacıların bir kıyafet tasarlarken ve kimyagerlerin molekülleri düşünürken uzamsal becerilerini kullanmaları örnek verilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmenin Önemi

Kendimizi konumlandırmamız ve uzayda nerede olduğumuzu bilmememizin birçok yönden avantajı var. En basitinden hareket etmek için veya istediğimiz bir noktaya varabilmek için hayalimizde gideceğimiz yolu çizip rotamızı belirlememiz gerekir. Ayrıca en temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için araç gereç kullanabilmede de uzamsal yerimizi belirlememiz gerekir. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nasıl Geliştirilir?

Zekanın geliştirilebildiği gibi uzamsal zekâ ve akıl yürütme de geliştirilebilmektedir. Uzamsal zekanın genetik ve cinsiyete bağlı olduğuna dair söylemler olsa da doğru egzersizler yapılarak olumlu sonuçlar elde edilebilmekte. Egzersizlikler uzamsal manada döndürebilme, nesneleri karşılaştırabilme ve dikkati yoğunlaştırabilmeyi öğrenmek için ideal. Uzamsal akıl yürütmenin geliştirilmesi bilişsel öğrenme, hafıza ve düşünebilme yetisi gibi beynin birçok alanında gelişmesini sağlıyor.

Uzamsal Akıl Yürütmeyi Geliştirme Yolları

Araç kullanmak uzamsal akıl yürütme becerisini geliştiren bir yöntemdir. Araçla hareket halindeyken çevredeki binaların, ağaçların ve tabelaların boylarına ve birbirlerine olan oranlarına dikkat ederek uzamsal algınızı geliştirebilirsiniz. Zekâ küpü, yapboz, satranç ve tetrisle oynamak veya çizimler yapmak, grafik programları kullanmak da sizi geliştirecektir. 

Kaynaklar

Read More