Çocuklarda dil gelişimi doğumdan hatta anne karnındaki yolculuklarından itibaren başlamaktadır. Çocuğun konuşabilecek dil olgunluğuna erişebilmesi kadar konuşacağı dile yönelik ön bilgiyi de işlemesi gerekmektedir. Bu ise dinleme, gözlemleme ve deneyimlemeyle olur. Dil becerisi bireysel ihtiyaçların karşılanması, sosyal iletişimin ve bilgi paylaşımının sağlanabilmesi için önemlidir.

Bebeklerinse dünyaya geldiklerindeki ilk iletişim kaynakları ağlamalarıdır. Ağlayarak veya sessiz kalarak ihtiyaçları ve mevcut durumları hakkında bilgi verirler. Temel bakım veren zamanla ağlamanın tonuna, şekline ve diğer ayırıcı faktörlere göre bebeğin ihtiyacını belirler. Örneğin bebek ağlayarak acıktığını, gazı olduğunu, altını pislettiğini veya uykusunun geldiğini ifade edebilir.

Aktif konuşmanın başladığı 2 yaş dolaylarına kadar bebeğin dil gelişimi ağlama, agulama, cıvıldama gelişim eğrisinde devam eder. Çocuklarda dil gelişimi benzerlik gösterse de her çocuğun gelişim hızı ve zamanı farklıdır. Nasıl ki kimi çocuk emeklemeden adımlar, kimi çocuk erken kimileri geç yürür. Diğer gelişim adımları gibi konuşma da çocuğa özneldir.

Dil gelişimi çocuktan çocuğa farklılık gösterse de çocuk belli dil ve iletişim becerilerini göstermiyorsa ihmal edilmemelidir. İşitme engeli, zeka geriliği, uyaran eksikliği, otizm gibi nedenlerle de dil gelişimi gecikebilmektedir.

Peki çocuğun dil gelişimi hangi evrelerden geçer? Ebeveynler dil gelişimini desteklemek için neler yapabilir? Ne zaman bir profesyonele danışmak gerekir? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Çocuklarda Dil Gelişimi Evreleri

Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi yetişkinlerden çok daha hızlıdır. Dolayısıyla çocukların gelişimlerinden bahsederken yılları değil ayları ve hatta haftaları baz almak gerekir. Özellikle ilk iki yıl çocuğun gelişiminde günden güne, haftadan haftaya değişim ve gelişimler görülür.

Bebekle sürekli zaman geçiren anne baba veya diğer kişiler için bu gelişimi fark etmek kimi zaman zor olabilir. Ancak bebeği daha seyrek aralıklarla görenler gelişiminde büyük farklılıklar gözlemleyecektir.

Bebeklerde Dil Gelişiminin İlk 6 Ayı

Bebeklerin ilk bir ayı dış dünyaya adaptasyonla geçecektir. Bu dönemde her sesten kolayca irkilebilir, tedirgin olabilirler. Annenin sıcaklığına, ilgisine ve dokunuşlarına çokça ihtiyaç duyarlar. Güvenli bağlanmanın kurulabilmesi için bu dönemde bebeğe anne karnındaki ortamının devamlılığı sağlanmalıdır. Sakin, ritmik, sıcak ve kavrayan, kollayan rahim ortamı anne kucağında, şefkatli kollarla yer değiştirmelidir. Bu dönemde bebek aşina olduğu sesleri duyduğunda sakinleşir, rahatlar.

Anne, babasının sesi veya anne karnındaki seslere benzer beyaz gürültü sesleri bebeğe iyi hissettirir. İlk ay çocuklarda dil gelişimi ağlamalardan ibarettir. 2. ay ise bebeğin sosyal gülümsemeleri başlar, çevresinde konuşulanları kulak kabartıp dinliyormuş gibi görünür. Ağlamalar bu dönemde de baskın iletişim kaynağıdır. Ancak ağlamalar ilgilenen kişi tarafından daha anlamlı hale gelmiştir.

Bebeğin ağlama tonundan temel bakım veren ihtiyacının ne olduğunu anlar. 3. ay itibariyle konuşan kişiyi gözleriyle takip eder. Mimiklerini izler, gözlemler. Sosyal gülümsemelere gıgıldamalar da eşlik etmeye başlar. Bebeğin ağız kasları gelişmeye devam eder. Bu gelişim sürecinde bebeğin çıkardığı sesler refleksiftir. Bebek ses çıkardıkça mutlu olur.

4.ay itibariyle bebeğin çıkardığı sesler artar. Sosyal gülümseme artar. Başkalarının mimiklerine tepki vermeye başlarlar. Kızgın, üzgün yüz ifadelerini anlar, ses tonlarındaki duygu geçişlerini de anlayabilir. Bu farklılıklara ağlayarak tepki verir. Dili kıvırma, yuvarlama becerileri gelişmiştir. 5 ay dolaylarında adına tepki vermeye başlar.

Çocuklarda Dil Gelişimi 6 Aydan Sonra Daha Anlamlı Hale Geliyor

6 ay itibariyle bebeklerde ma-ma, de-de, ba-ba gibi tekrar eden hecelemeler başlar. Çocuk çıkardığı bu seslere verilen olumlu tepkilerle motive olur. Sesli neşeli çığlıklar atma, konuşulanları dikkatle dinleme, gülerek tepki verme bu dönemde başlar. Kendisiyle iletişime girildiğinde mutlu olurken, ilgisiz kaldığında çıkardığı seslerle tepki gösterir. 7-8 ay dolaylarında ce-ee gibi basit oyunlar ilgisini çekmeye başlar.

Çocuklarda dil gelişimi bu dönemde özellikle aile tarafından daha kolay fark edilir hale gelir. İç geçirmeler, mırıldanmalar, tekrar eden basit hecemeler artış gösterir. İsmi söylendiğinde faaliyetini durdurup dikkat kesilmeye başlar. 9 ay itibariyle “Hayır” ın olumsuzluğunu anlamaya başlar. Kendi kendine konuşuyormuş gibi mırıldanmaları artar. Bakışları, çıkardığı sesler ve mimikleriyle yanındakileri konuşmaya davet ediyormuşçasına davranır.

9 aydan sonra bebek iyiden iyiye konuşmaya hazırlık yapmaya başlar. Basit komutları anlar. Örneğin; elindeki nesneleri istendiğinde verebilir. Basit kelimeleri söyleyebilir. “Kedi, meme” gibi. Heceleme gibi çıksa da sesler rastgele değil anlamlı söylemlere dönüşür. Gözleriyle veya başıyla sorulan nesneleri, kişileri gösterebilir. 1 yaş dolaylarında artık kelimeler belirginleşmeye ve sayıca artmaya başlar.

12-18 ay aralığında bebek 50-70 arası kelimeyi anlayabilir hale gelir. 3-20 kadar kelimeyi de kullanabilir hale gelir. Çocuklarda dil gelişiminin seyrine göre kullanılan kelime miktarı farklılık gösterebilmektedir. Bu dönemde iki kelimelik basit cümle kurulumları görülebilir. Her ay düzenli olarak 3-5 kelime kazanımı olur. Çocuk sıklıkla duyduğu kelimeleri daha kolay öğrenir ve tekrar eder.

Her hafta yeni kelimeleri fark etmeye ve anlamaya başlar. Yeni meyveler, sebzeler, eşyalar, renkler isimler gibi. Konuşmaya ilgi oldukça yüksektir; göstererek veya eline alarak nesnelerin ismini öğrenmeye çalışabilir. Bu dönemde çocuğun kelime hazinesinin gelişimine katkıda bulunmak için sorma çabaları desteklenmelidir.

2 Yaş İtibariyle Sosyal Becerilerle Birlikte Dil Gelişimi Hız Kazanıyor

2 kelimeli cümlelere yeni bir kelime daha ekleyerek 3 kelimeli cümleler kurmayı öğrenir. Mimikleri ve ses tonuyla kelimelerinin anlamını güçlendirir. Çevredeki sesleri, hayvan seslerini taklit etmeye başlar. Kelime dağarcığı gelişir. Daha uzun cümleleri anlayabilir ve tepki verebilir hale gelir. Kişi zamirlerini, kelimelere gelen aitlik eklerini anlayabilir. Akrabalık ilişkilerini fark eder, teyze, hala, amca gibi akrabalık derecesini belirleyen kelimeleri kullanır.

Vücut parçalarını tanımaya ve göstermeye başlar. Kaşların nerede, kirpiklerin nerede gibi. 2 yaşında bir çocuğun kelime dağarcığı 300 kelimeye ulaşmıştır. 3 yaşına geldiğinde ise çocuklarda dil gelişimi artacak ve çocuğun anlayabildiği kelime sayısı 900’e ulaşacaktır. Cümlelerinde yer verebildiği kelime sayısı ise 500 kadardır.

Cümleleri uzamaya başlar. Espiri yapar, kendisine yapılan şakaları anlayabilir. Mübalağa niteliğinde olayları abartarak anlatabilir. Cümlelerine sıfat, zamir ekleyebilir hale gelir. Zamanları, yer yön belirten kelimeleri daha doğru kullanmaya başlar. Tekil çoğul, küçük büyük ayrımına varmaya başlar.

3-6 Yaş Dolaylarında Konuşma Dil Bilgisi Kurallarına Uygun Hale Geliyor

Bu dönemde çocuk daha kurallı ve doğru telaffuzla konuşmaya başlıyor. Cümledeki düzen, sıralama yerli yerini alıyor. Zaman, mekan kullanımı artıyor. Hata yaptıklarında kendilerini hızla düzeltiyor veya hata yapanın hatasını fark ediyorlar. Kelimeleri hatalı kullanarak şaka yapıyor. 4-5 yaş dolaylarında çocuklarda dil gelişimi yetişkin düzeye yaklaşıyor. Bu dönemde çocuğun konuşması bir yetişkinin konuşmasına yakın hale geliyor.

Cümleler daha uzun ve kompleks hale geliyor. Kendi soru cümlelerini türetebiliyorlar. Fikir üretebiliyor, alternatif çözüm önerileri geliştirebiliyorlar. Hikaye yaratma, masal anlatma artış gösteriyor. Gün boyu neler yaptıklarını detaylarıyla, zaman ve mekana uygun şekilde anlatabiliyorlar. 6 yaş dolaylarında bir çocuğun kelime hazinesi yaklaşık 2000 kelimedir. Konuşma süresi, cümledeki kelime sayısı ve tüm bunlara ek olarak dinleme süresi de artmıştır.

Çocuklarda Dil Gelişimini Desteklemek için Ebeveynler Neler Yapabilir?

Çocuklarda dil becerileri yetiştirilme koşullarına, sosyal çevreye ve çocuğun kendi gelişim hızına göre farklılaşabilmektedir. Her çocuğun gelişim hızı ve şekli kendine özgü olsa da dışarıdan desteklenerek geliştirilebilmektedir. Bu noktada da aileye, sosyal çevreye ve varsa okul öncesi eğitmenlere sorumluluklar düşmektedir. Çocuğun dil kazanımının desteklenmesi kadar doğru dil kazanımının sağlanmasına da önem verilmelidir.

Göz Teması Kurarak Konuşun

Sağlıklı iletişim kurmanın en önemli etkenlerinden biri iletişim kurduğunuz kişiyle göz kontağınızı sürdürmenizdir. Çocuğun sizi anlaması, dinlemesi ve kendisini de iletişime değer görmesi için göz kontağı kurmak önemlidir. Mümkünse iletişim sırasında çocuğunuzun seviyesine eğilmeniz, göz kontağı kurmanız önerilir. Böylece çocuk sizinle doğrudan iletişim kurabilir hale gelir.

İletişim sırasında beden dilinizi, mimiklerinizi ve ses tonunuzu kullanmanız da çocuklarda dil gelişimini destekler.

Televizyon, Tablet Gibi Dijital Kaynakları İlk 2 Yıl Kullanmayın

Öğrenme sürecini hızlandırmak, keyifli zaman geçirmelerini sağlamak ve oyalamak için çocuklara ekran kullandırmak oldukça yaygındır. Oysa çocukların dil gelişimi kadar zihinsel gelişimine de önem verilmelidir. İlk iki hatta 3 yıl dijital ekran kullanımı çocuklar için uygun değildir. 2 yaş itibariyle çocuğa dijital içerikler verilecekse mutlaka süresi kısıtlı tutulmalı ve ebeveyn takibinde verilmelidir.

Dijital çağın içerisine doğan bebeklerde dijital kaynak kullanımını kısıtlamak pek çok ebeveyne doğru gelmemektedir. Ancak tablet, telefon, televizyon kullanım süresinin kontrolsüz ve uzun olması çocuklarda sorunlara neden olmaktadır. Odaklanma ve dikkati sürdürme sorunları, öğrenme güçlüğü görülebilmekte, çocuklarda huzursuzluk, agresyon, hiperaktivite açığa çıkabilmektedir. Ayrıca çocuklar ekran karşısında tek taraflı iletişime maruz kalır. Dolayısıyla çocuklarda dil gelişimi ve iletişim kontrolsüz ekran kullanımı sonucu zayıflar.

Çocuğun izlediği içerikler denetlenmediğinde korkma, kaygılanma, travmatize olma ihtimalleri oluşabilmektedir. Uyku, yeme bozuklukları, görme sorunları da uzun süreli kullanımlarda oluşabilmektedir. Ayrıca çocuğun koşup, zıplayarak, gerçek oyuncaklarla oynayarak geliştireceği ince ve kaba motor becerilerinde gecikmeler olabilmektedir.

Çocuklarda Dil Gelişimini Desteklemek için Merak Uyandırın, Konuşmaya Gönüllendirin

Çocuklar özellikle 1 yaş itibariyle çevrelerinde gördükleri her şeyi sormaya başlar. Önce göstererek, ellerine alarak daha sonra ise “bu ne” diye sorarak öğrenmeye çalışırlar. Böylece kelime hazineleri gelişir. Kimi zamansa sınırlı kelime dağarcıklarıyla ihtiyaçlarını anlatmaya çalışırlar. Örneğin; “bu, bu” diyen bir çocuk su istiyor olabilir.

Çoğunlukla aileler çocuklarına iyilik ettiklerini düşünerek daha çocuk istemeden ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu diyen çocuğa hemen su getirilir. Bu da çocuğun suya “bu” demeye devam etmesini pekiştirir.

Çocuğa hem telaffuzunu düzeltmek hem de kelime dağarcığını geliştirmek için doğru kelimenin geçtiği sorular sorulmalıdır. “Susadın mı? Sana su mu getirmemi istiyorsun?” gibi. “O bir kitap. Kırmızı bir kitap. Bu kitabı sana okumamı ister misin?” gibi. Dolayısıyla çocuklarda dil gelişiminin desteklenebilmesi için ebeveynin merak uyandıran ve konuşmaya gönüllendiren rolde olması gerekir.

Çocuklar öğrenme sürecinde heyecanla size üst üste sorular sorabilir. Aynı soruyu tekrar tekrar yöneltebilir. Bu kimi zaman ebeveyn için zorlayıcı olabilir. Burada çocuğun hevesi kırılmamalıdır. Eğer ebeveynin müsaitliği yoksa çocuğun seviyesine inilerek, fiziksel yakınlık göstererek ebeveynin müsait olacağı zamanla ilgili çocuğa bilgi verilmelidir. Söz verilen zamanda çocuğun sorularına zaman ayırılmalı, heyecanı kırılmamalıdır.

Ona Kitap Okuyun, Masal Anlatın, Birlikte Şarkı Söyleyin

Çocuğun yaşına uygun, resimli kitapları çocuğunda resimlerini görebileceği şekilde okuyabilirsiniz. Küçük yaşlarda az ve büyük yazıların olduğu, bol resimli kitaplar tercih edilir. Yaş büyüdükçe yazı boyutu küçülür kelime sayısı artar, görseller detaylı hale gelir. Çocuğun da eklemeler yapacağı masallar anlatmak, beraber şarkı söylemek de dil gelişimini desteklemektedir.

Çocuklarda Dil Gelişimi Gerilikleri İhmal Edilmemelidir

Fizyolojik, biyolojik, zihinsel, çevresel veya psikolojik nedenlerle çocukların dil gelişim seyri olumsuz etkilenebilir. Travmatik deneyimler, uyaran eksikliği, zeka geriliği, işitme kaybı ve benzeri sorunlar konuşmanın gecikmesine neden olabilir. Kimi zamansa kazanılan becerilerde gerilemeler görülebilir. Bu gerilemeler yine travmalar sonucunda gelişebilir. Ebeveyn kaybı, kardeş kıskançlığı, sevilen birinin yokluğu, çevresel değişiklikler bu gerilemeleri tetikleyebilir.

Çocuklarda dil gelişimi erken çocukluk dönemi itibariyle önemsenmelidir. Çocuğun bulunduğu ay/yaş aralığına göre gelişimi takip edilmelidir. 2 yaş itibariyle ailenin dil gelişimi konusundaki farkındalığı artmalıdır. 2,5 – 3 yaş dolaylarında çocuğun dil gelişimi akranlarıyla paralellik göstermiyorsa, yukarıda bahsettiğimiz gelişim belirtileri görülmüyorsa uzmandan destek alınmalıdır.

Read More

Çocuklarda yabancı dil kazanımı en az anadil öğrenimi kadar önemseniyor. Aileler başta İngilizce olmak üzere okul öncesi dönemden itibaren çocukların çok dilli olmasına özen gösteriyor. Yabancı dil kazanımına erken dönemden itibaren önem verilmesininse birden fazla nedeni var.

İlk ve en önemli neden çocukluk çağında yabancı dil öğreniminin daha kolay, hızlı ve kalıcı olması. Ayrıca erken dönemde öğrenilen yabancı dil en az anadil kadar doğru ve akıcı konuşulabiliyor. İkinci önemli nedeni ise farklı dil öğreniminin bilişsel gelişimi desteklemesi. Yeni bir dil öğrenmek bilişsel becerileri ve hafızayı güçlendiriyor, yaratıcılığı artırıyor.

Yabancı dil öğrenimi kültürel açıdan da zenginlik kazandırıyor. Çocuk erken yaşlardan itibaren farklı kültürleri tanıma ve kendi kültürüyle kıyaslama fırsatı buluyor. Bu da çocuğa farklı kültürlere saygı duyma ve kültürün insan üzerindeki etkilerini irdeleyebilme becerisini kazandırıyor. Böylece çocuğun sabit fikirli olmaktansa daha açık görüşlü olabilmesi ve objektif değerlendirme yapabilmesi kolaylaşıyor.

Çocuklarda yabancı dil kazanımına yeterli önem verildiğinde akademik yaşamda da pek çok avantaj yakalanabiliyor. Yurtdışı eğitim fırsatlarının dışında uluslararası yayınlara erişebilmek, daha zengin ve güncel bilgiye ulaşmak mümkün oluyor. Kariyer noktasında da yurt içi ve/veya yurt dışı istihdam fırsatları artıyor.

Sosyal ve kurumsal network de dil gelişimi sayesinde uluslararası düzeyde artıyor. Özellikle İngilizcenin anadil düzeyinde öğrenilmesi bugün eğitimde ve pek çok meslekte avantaj sağlıyor. Bilgisayar temelli pek çok programın kullanım dili İngilizce.

Globalleşme sonucunda bugün pek çok yerli ve yabancı firmanın yurtdışı şubeleri veya müşterileri var. Dolayısıyla bugünün çocuklarını geleceğin iş dünyasına yeterli düzeyde hazırlamak gerekiyor. Yabancı dil bilmek çağı yakalayabilmeyi ve hatta doğru kullanıldığında çağın ilerisini de ön görebilmeyi kolaylaştırıyor.

Peki çocuklarda anadil dışında bir dilin öğretimine ne zaman başlanmalı? Eğitim süreci nasıl yürütülmeli? Yazının devamında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Yabancı Dil Konuşma Korkusu Kariyerinizin Önüne Geçmesin yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Çocuklarda Yabancı Dil Eğitimine Ne Zaman Başlanılmalı?

Çocuklara yeni bir dil öğretmek için 2-7 yaş aralığının önemli ve verimli bir dönem olduğu araştırma sonuçlarıyla destekleniyor. Aslında çocuklar 6-7 yaş döneminden önce öğrenme değil, edinme evresinden geçiyor. 2 yaş aynı zamanda çocuğun kendi anadilini de konuşmaya başladığı zamana denk geliyor. Ancak çocuğun bir dili konuşabilmesi için öncelikle o dile maruz kalması gerekiyor.

2 yaşındaki bir çocuk anadilini konuşmaya başlamadan önce en az iki yıl bu dile maruz kalmış oluyor. Bu nedenle tıpkı anadil gibi çocuklarda yabancı dil öğreniminin de 0-3 yaş aralığında başlatılabileceği söyleniyor. Çocuk öğrendiklerini 2 yaş dolaylarında ifade etmeye başlasa da 0-3 yaş aralığında öğrendikleri belleğe yerleşiyor. Burada ebeveynler sıklıkla aynı anda iki dil öğreniminin kafa karışıklığı yaratabileceğinden endişe ediyor.

Ancak yapılan araştırmalar çocukluk döneminde birden fazla dile maruz kalmanın karışıklık yaratmadığını gösteriyor. Aksine aynı anda birden çok dil öğrenen çocukların öğrenme süreleri kısalırken, öğrenme verimlilikleri de artıyor. 6-7 yaş itibariyle dil edinimi yerini bilinçli öğrenme stratejilerinin kullanımına bırakıyor. Bu dönemde soyut düşünme, fikir üretme, çıkarımda bulunma gibi beceriler gelişiyor.

Dolayısıyla dile ne kadar maruz kalındığı, öğrenme kaynaklarının yeterliliği, motivasyon gibi etkenler öğrenimi şekillendiriyor. Uzmanlar en geç 10 yaşına kadar eğitime başlanmış olmasını öneriyor. Çocuklarda yabancı dil öğrenimi daha ileri yaşlara bırakıldığında zorlaşıyor. Ancak ergenlikte ve yetişkinlikte de planlı, düzenli ve doğru stratejilerle uygulanan eğitim programlarıyla yeterli dil gelişimi sağlanabiliyor.

Ancak öğrenim hızı, süreci ve harcanan efor çocukluğa göre farklılaşıyor. Konuşma ana dil düzeyinde akıcı ve etkin olmuyor. Ayrıca daha ileri yaşlarda çocuğun üzerindeki akademik yük de artıyor. Zorlaşan dersler, artan sınavlar ve ödevler yeni bir dil öğrenimine yeterli vaktin ayrılamamasına neden oluyor.

Üstelik yaş ilerledikçe öğretim methodları da farklılaşıyor. Öğretim modelinden keyif almayan ve zorlanan çocukların yabancı dil öğrenimine olan ilgisi de azalıyor.

Çocuklarda Yabancı Dil Eğitimine Nasıl Başlanılmalı?

Tıpkı ana dil gibi yabancı dile yönelik aşinalığın kazanımı da anne karnından itibaren başlıyor. Hamilelik sürecinde annenin çevresinde aktif olarak yabancı bir dil konuşuluyorsa ve özellikle anne de konuşuyorsa bebekte dile aşinalık başlıyor. Bu aşinalığın öğrenmeye dönüşebilmesi içinse doğumdan sonra da çocuğun yabancı dile maruz kalması gerekiyor.

Anadille Beraber İkinci Bir Dili Öğrenen Çocuklar Daha Kolay Öğreniyor

Yaşamın ilk üç yılında tıpkı anadilin öğrenimi gibi çocuğa yabancı dilin öğretilmesi gerekiyor. Çocukla yabancı dil konuşmak, çevredeki nesneleri tanıtmak, isimlendirmek öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Kartlar gösterip öğretilmek istenen dildeki sözel karşılığını söylemek, öğretilmek istenen kelimeyi sık sık anımsatmak, tekrar etmek gerekiyor.

Çocuklarda yabancı dil kazanımı özellikle anne-baba evde iki dili birden konuşuyorsa daha kolay oluyor. Ancak tek bir ebeveynin sadece çocukla iletişim kurması da öğrenebilmesi için yeterli oluyor. Ebeveynlerde ikinci dil yoksa bakıcı, oyun ablası veya öğretmenle de dil becerisi geliştirilebiliyor. Burada dil öğrenimini destekleyecek ikinci kişinin pedagojik açıdan bilgili ve tecrübeli olması da oldukça önemli.

Bilinçli bir öğretici çocuğun dil öğrenimine olan ilgisini artırırken, öğrenme sürecini de kolaylaştırıyor. Yabancı dilde çocuğun yaşına ve ilgisine uygun şarkılar, tekerlemeler söylemek, ninniler, masallar anlatmak gerekiyor. Çocuğa resimli kitaplarla sesli okumalar yapmak da öğrenimi kolaylaştırıyor. Sayfalar üzerinde sohbet etmek, görselleri anlatmak, sorular sormak da öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Çocuk 1 yaş dolaylarında anlamlı kelimeler söylemeye başlıyor.

2 yaşına kadar kelime hazinesi gelişiyor. Anladığı kelime sayısı artarken, konuşabildiği kelime miktarı da artıyor. Bu dönemde çocuğun konuşmasını teşvik etmek ve konuşmaya heveslendirmek gerekiyor. Tıpkı anadil kazanımında olduğu gibi nesnelerin adını sormak, cevaplayabileceğini basit sorular yöneltmek gerekiyor. Rakamları, renkleri, hayvanları, taşıtları, meyve ve sebzeleri öğreterek başlamak çocuğun da konuşmaya heveslenmesini sağlıyor.

Çocuklarda yabancı dil öğrenimi diğer becerilerde olduğu gibi oyunlarla çok daha kolay ve eğlenceli oluyor. Özellikle okul öncesi dönemde çocuk oyun gruplarına, yabancı dil sınıflarına veya kreşe gidiyorsa dile yatkınlığı artıyor.

Yabancı Dile Maruz Kalması İçin Fırsatlar Yaratın

Yeni bir dil öğrenmek olabildiğince çok maruz kalmakla daha kolay öğrenilmektedir. İlk 3 yıl içerisinde siz evde aktif olarak yabancı dil konuşsanız da çocuğunuzun yaşı artıkça iletişim ağı da genişleyecek. Okula başlayan, arkadaş gruplarına katılan çocuğun yabancı dile maruz kalma süresi azalacak. Yani çocuğunuz ağırlıklı olarak sadece sizinle pratik yapıyorsa sizinle geçirdiği süre azaldıkça öğrendiklerini pekiştiremeyecek.

Oysa çocuğun en çok da sosyal becerilerinin ve kelime dağarcığının geliştiği dönemde iletişim kurabilmesi gerekiyor. Bu dönemde çocuğunuzu sadece yabancı dil konuşulan oyun/aktivite gruplarına gönderebilirsiniz. Online konuşma sınıflarına katılmasını sağlayabilirsiniz. Yabancı dilde kareokeler yapabilirsiniz. Yabancı çocuklarla konuşma pratiği yapabileceği online iletişim fırsatlarını araştırabilirsiniz.

İlgisini çekecek yabancı hikaye veya aktivite kitapları, yaşına uygun bilim, sanat dergileri alabilirsiniz. Bu içeriklere yaşına ve seviyesine göre üyelik yaptırabilir aylık/haftalık olarak takip etmesini sağlayabilirsiniz.  Çocuklarda yabancı dil gelişimi için film, çizgi dizi ve dizilerden faydalanmak da öğrenmeyi artırıyor. Gün içerisinde yaşına uygun sürelerle ekranı dil öğrenimi amacıyla kullanmasına fırsat verebilirsiniz.

Kendi seçeceği ancak sizin de onayınızdan geçecek içerikleri izlemesini sağlayabilirsiniz. Özellikle interaktif içerikler çocukların öğrenmesini kolaylaştırıyor. Oyunlar da çocuğun öğrenme sürecine katkı sağlıyor. Oyunda puan almak, bir üst seviyeye çıkmak gibi pekiştireçler dil öğrenimine ilgiyi artırıyor.

Seyahat Etmek Çocuklarda Yabancı Dile Olan İlgiyi Artırıyor

Pandemi sürecinde bu önerimizi gerçekleştirebilmek pek de gerçekçi değil. Ancak seyahat etmek çocukların yabancı dile olan ilgisini artırıyor. Kendi ülkenizde çocuğunuza yabancı dilin önemini anlatmanız hiç de kolay değil. Onlar henüz dilin evrensel faydalarını anlayabilecek düzeyde değerlendirme yapamıyor. Ancak seyahat ettiklerinde başka bir ülkede o ülkenin dilini biliyor olmanın faydasını fark ediyorlar.

Kendi ülkelerinden farklı olarak ulaşım, yeme, içme, alışveriş gibi ihtiyaçlarında öğrendikleri bilgileri kullanıyorlar. Bu tecrübe öğrenmeye yönelik heveslerini artırırken, farklı diller öğrenmenin amacını da öğrenmelerini kolaylaştırıyor. Peki pandemi sürecinde seyahat edemeyenler veya buna bütçe/zaman ayıramayanlar ne yapabilir?

Çocuklarda yabancı dili desteklemek için artık pek çok dijital içerik mevcut. Youtube’da çok keyifli ülke vlogları, tanıtım videoları var. Bunları izleyebilir, belgesellere de göz atabilirsiniz. Ülkelerin tarihini, coğrafi özelliklerini, iklimini, kültürünü konuşabilirsiniz. Haritalar edinebilir, tanıtım kitapları sipariş edebilirsiniz.

Sevdikleri yabancı aktörleri, yaşadıkları ülke ve şehirleri anlatabilirsiniz. Araştırma yapmasını teşvik edebilir, öğrendiklerini size sunmasını isteyebilirsiniz. Hatta bunu etkinliğe çevirip her hafta farklı bir aile bireyinin sunum yapacağı tanıtım günleri düzenleyebilirsiniz.

Çocuklarda Yabancı Dil Kazanımı Kariyer Gelişimini Destekliyor

Günümüzde artık tek dilli olmak yeterli değil. Bugünün koşullarında dahi öğrenciler ve çalışanlar yabancı dil bilmemenin dezavantajlarını yaşıyor. Artık İngilizcenin yanı sıra İspanyolca, Almanca, Japonca gibi dillerde de yeterlilik aranabiliyor. Meslek, çalışılan sektör, hitap edilecek kitle, işveren ve iş ortaklarının ulusları da dildeki çeşitliliği etkiliyor.

Çocuklarda yabancı dil eksikliğinin 5-10 yıl sonra eğitimde ve kariyerde çok daha büyük kayıplara neden olacağı ön görülüyor. Çocukların bugünden geleceğe planlı hazırlanması gerekiyor. Bunu yapabilmek ise ilk önce bilinçli ebeveynler sayesinde mümkün olabiliyor. Çocukların erken dönem itibariyle kariyer gelişimlerinin planlanması ve gelecek hedeflerinin çıkarılması gerekiyor. Zeka testlerinin yapılması, ilgi ve beceri alanlarının belirlenmesi, karakteristik özelliklerinin tespit edilmesi gerekiyor.

Erken dönemde çocuklarla bu kapsamda bir değerlendirme yapıldığında güçlü ve gelişime açık alanlarını desteklemek kolaylaşıyor. Çocuklar okul öncesi dönemden başlayarak daha bilinçli seçimler yapıyor ve kariyerlerini şekillendirebiliyorlar. Geçmişte belki ama bugün artık “okul öncesi eğitim kariyere yön vermek için erken değil mi?” demek zaman kaybı.

Özel derslere, özel okullara, kurslara bütçe ve zaman ayırmadan çok daha önce kariyer planı yapılmalı. Ancak bu şekilde kişinin beklentileri ve potansiyeliyle uyumlu bir kariyer planı çıkarılabilir. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bugünün çocukları ve gençleri kariyerlerine ne kadar erken ve bilinçli hazırlanırsa kazanımları o kadar fazla oluyor. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Çocuklarda yabancı dil kazanımını önemsiyor, akademik hayatta ve kariyer gelişimindeki avantajlarını tecrübelerimizle biliyoruz. Yabancı dil ve yurtdışı eğitim ile ilgili içeriklerimizi Aba Yurtdışı Eğitim sayfamızdan ve Youtube kanalımızdan da takip edebilirsiniz.

 

Read More

Başarılı bir kariyer için öğrencilik yıllarını verimli ve bilinçli geçirebilmek oldukça önemli. İyi bir kariyer inşa edebilmek için erken çocukluk yılları itibariyle geleceğe yatırım yapmak gerekiyor. Ancak ne çocuklukta ne de öğrencilikte üniversite sınavına hazırlanana kadar kariyere yeterli önem verilmiyor. Kariyer gelişiminin uzun vadeli emek istediğini bilen ve buna yönelik çalışan bireyler içinse uzun vadede kazanç büyük oluyor.

Öğrencilik yılları enerjinin en yüksek hayata dair sorumluluklarınsa en düşün olduğu yıllar olması nedeniyle önemli. Çoğumuz için okul arkadaşlarla bir arada olduğumuz, eğlenirken öğrendiğimiz ve deşarj olduğumuz etkileşim ortamı. Okula yönelik bu algımız akran zorbalığı, olumsuz öğretmen modeli veya okul başarısızlığı yoksa liseye kadar devam ediyor.

Lisede ise büyük bir değişim sürecinin içerisine giriyoruz. Pek çok alışkanlığımızı geride bırakıyor, sosyal çevremizi ve ortamımızı da değiştiriyoruz. Ergenliğin de bu dönemde başlamasıyla başarılı bir kariyer için yatırım yapmak bir süre daha öteleniyor. Ergenliğin getirdiği fizyolojik, hormonal, duygusal ve zihinsel değişimlere adapte olmak zaman alıyor. Bu süreçte yeni okul ortamına, arkadaşlara ve öğretmenlere de alışmak gerekiyor.

Dolayısıyla lisenin ilk yılı yeni müfredata, okul kurallarına, ortama ve çevreye adapte olmaya çalışarak geçiyor. Lisenin ikinci yılındaysa alan seçimi yapacak donanıma ulaşmış olmak gerekiyor. Alan seçimi sonucunda öğrenciler bazı meslekleri seçme alternatiflerini tamamen kaybediyor.

Seçilen alan ise ileride tercih edilecek mesleğin belirleyicisi oluyor. Ancak alan ve meslek seçimi için yeterli ön hazırlık yapılmamışsa tercih edilen alan kısa sürede hayal kırıklığına dönüşebiliyor. Alan seçiminin hatalı yapılması ve bu hataya erken dönemde müdahale edilmemesi ise olumsuz sonuçlar doğuruyor. Okul ve üniversite sınav başarısı düşüyor, hedeflenen üniversiteyi ve meslek edindirecek bölümü okumak zorlaşıyor.

Kişinin potansiyeli, beklenti ve hedefleriyle örtüşmeyen alanı/bölümü okuması başarılı bir kariyer için tehdit oluşturuyor. Peki Daha iyi bir kariyer için öğrencilik yıllarını nasıl değerlendirebiliriz? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Okul Öncesi Dönemden İtibaren İlgi ve Beceri Alanlarınızı Keşfedin

İlgi ve beceri alanlarının keşfedilip geliştirilmesine hala yeterince önem verilmiyor. Oysa her çocuğun güçlü ve gelişime açık yönleri var. Her çocuk bir veya birden fazla alana ilgi gösterebiliyor ve beceri edinebiliyor. Doğuştan gelen ancak sonradan da geliştirilebilen bu beceriler yeterince üzerinde durulmadığındaysa kayboluyor. Bu nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak çocuklara ilgi ve becerilerini keşfedebilecekleri alternatif zenginliğini sunmak gerekiyor.

Bir çocuk sanatta başka biri sporda veya bilimde öne çıkabiliyor. Kimisi çok yaratıcıyken kimisi çok analitik olabiliyor. Erken dönemde bu çalışmaların başlatılması öneriliyor olsa da ilgi ve becerileri keşfetmek kolay değil. Bazen çocuklar sunulan alternatiflere ilgisiz kalabiliyor. Aileler, “her yolu denedik, her şeyi yaptırdık, hiçbiriyle ilgilenmedi!” diyerek çaresiz hissedebiliyor.

Ancak unutulmamalı ki ilgi ve beceri alanlarımız oldukça geniş. Başarılı bir kariyer içinse bu alanların doğru belirlenmesi gerekiyor. Müziğe yatkınlığı olan bir çocuğu piyanoya yönlendirmek yetmez. Eğer piyano ilgisini çekmiyorsa onun ilgisi veya becerisi başka bir enstrümana yönelik olabilir. Müzik sadece enstrüman çalmaktan da ibaret değildir. Enstrüman çalmakla ilgilenmeyebilir ama çok iyi bir müzik kulağına sahip olabilir.

Sporda, sanatta, bilimde de aynı şekilde çeşitlilik vardır. Çocuğun ilgilerini keşfetmekse bu çeşitliliği sunabilmeyi ve sabredebilmeyi gerektirir. Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Ve İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazımız da ilginizi çekebilir.

Eğitim Hayatınızın Başından İtibaren Araştıran, Sorgulayan ve Merak Eden Bir Öğrenci Olun

Eğitim sistemimizde yıldan yıla ezberci anlayış terk edilmeye çalışılıyor. Ancak eğitimdeki tüm gelişim çabalarına rağmen mevcut sınav sistemimiz ezberi gerektiriyor. Üniversite sınavına kadar ezberci sistem devam ederken üniversitede bir anda bu sistem terk ediliyor. Üniversitede ise ön yargı ve dogmalardan arınarak gerçeğin aranması ve eleştirel düşüncenin hakim olması isteniyor.

Ancak bu yaşa kadar bu becerilerden uzak yetiştirilmiş bireylerin üniversiteye önyargısız, eleştirel düşünebilmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle erken yaşlardan itibaren ailelerin, öğretmenlerin çocuklara eleştirel düşünmeyi öğretmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde başarılı bir kariyer için ihtiyaç duyulan düşünce biçimi geliştirilmiş oluyor.

Çocuklar araştırma yapmaya, sormaya ve sorgulamaya özendirilmeli. Ödevler bu kapsamda verilmeli. Fikirler tartışılmalı, geliştirilmeye çalışılmalı. Çocukların ve öğrencilerin merak eden, sorgulayan, araştıran yönleri taktir edilip, desteklenmeli.

Erken Yaşlardan İtibaren Yabancı Dilinizi Geliştirin, Farklı Diller Öğrenmeye Çalışın

İngilizcenin önemi üzerine artık konuşmak dahi zaman kaybı kabul ediliyor. Pek çok işveren İngilizce bilgisini zorunlu koşuyor. Eğitimde, sanatta, bilimde, teknolojide dünyadaki gelişmeleri takip edebilmek için de İngilizceyi iyi bilmek gerekiyor. Ana dil düzeyinde konuşulabilen İngilizce sayesinde yurtdışı eğitim almak ve hatta kariyer fırsatlarını değerlendirmek de mümkün oluyor.

İngilizce bilmek dünyanı insanı olabilmeyi kolaylaştırıyor. Ancak günümüzde sadece İngilizce bilmek de başarılı bir kariyer için yeterli değil. İspanyolca gibi İngilizceden sonra en sık kullanılan diğer dillere de yönelmek gerekiyor. İkinci, üçüncü dili seçerken seçeceğiniz mesleği, yaşamak veya okumak istediğiniz ülkeyi belirlemeniz de önemli oluyor.

Yeni dil öğrenebilmenin veya dili geliştirebilmenin en verimli olduğu dönemse yine çocukluk yılları. 12 yaşına kadar yeni bir dil öğrenmek ileri yaşlara göre çok daha kolay oluyor. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer için Birikim Yapın

Eğitim maliyeti yıldan yıla artıyor. İstihdam olabilmek içinse kişisel ve mesleki açıdan donanımlı olmak avantaj sağlıyor. Ancak ne kişisel ne de mesleki gelişim için ortaöğretim veya üniversite eğitimi yeterli olmuyor. Eğitim sürecinde veya mezuniyet sonrasında mutlaka kurslara, sertifika programlarına katılmak gerekiyor.

Mezuniyet sonrası yeni bil dil eğitimine başlamak, yüksek lisans yapmak, kursa katılmak bütçe gerektiriyor. Ancak mezuniyetten sonra hemen iş bulmak kolay olmuyor. İş bulma sürecini hızlandırmak içinse mezunlar bir an önce eksiklerini kapatmak istiyor. Yeterli bütçe ve finansal destek olmadığında ise bu kaynak sağlanana kadar beklemek gerekiyor.

Eğitim ve gelişim için birikim yapmak ise böyle dönemlerde kurtarıcı oluyor. Ayrıca kongreler, seminerler, fuarlar gibi alanınızla ilgili etkinliklere katılmak istediğinizde de ihtiyacınız olan bütçeyi sağlayabilirsiniz.

Daha İyi Bir Kariyer İçin Diğer Önerilerimize de Bakabilirsiniz

Başarılı Bir Kariyer için Stratejik Yetenek Yönetimi ile Tanışın

Tüm önerilerimiz daha iyi bir kariyer geliştirmenizi destekleyecektir. Ancak bunların yanı sıra profesyonel kariyer danışmanlığından da faydalanmanızı öneririz. Bu sayede erken yaşlardan itibaren ilgi ve beceri alanlarınızı çok daha kolay belirleyebilirsiniz. Öğrenme stiliniz, baskın zeka alanınız hakkında da bilgi edinebilirsiniz. Alan ve meslek seçimi yaparken karakteriniz, ilgi ve becerileriniz, öğrenme şeklinizle uyumlu karar alabilirsiniz.

Bilimsel ve güncel bilgilerle geleceğin mesleklerine ve mesleklerin geleceğine yönelik bilgi edinebilirsiniz. Güçlü ve gelişime açık yönlerinizi öğrenebilir, zayıf yönlerinizi kariyerinizi olumsuz etkilemeyecek şekilde düzenleyebilirsiniz. Yurtiçi eğitimin yanı sıra yurtdışı eğitim fırsatları hakkında da bilgi alabilirsiniz. Özellikle yurtdışı eğitimde çok önemli olan burs imkanlarıyla ilgili bilgi alabilirsiniz.

Başarılı bir kariyer için bir mentor ya da kariyer danışmanından destek almak süreci kolaylaştırıyor. Böylece kişiye özel kariyer planı çıkarılıyor. Kısa ve uzun vadeli hedefler belirleniyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz. Siz de başarılı bir kariyer için kendinize ve geleceğinize yatırım yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Sınav sabahı en az sınava hazırlık süreci kadar önemsenmelidir. Sınav gününe güzel bir başlangıç yapmak sınav motivasyonunu artırıyor. Sınav gününün verimli geçirilebilmesi ise en az 20 gün öncesinden başlayarak bir rutin oluşturmayla sağlanabiliyor.

Sınavdan bir gün öncesi iyi bir hazırlık yapılmadığında çoğunlukla telaş veya durgunlukla geçiriliyor. Ya sınav kaygısını artıracak telefon görüşmeleri yapılıyor, ya sınava yönelik olumsuz düşünceler tekrar tekrar yineleniyor.

Bazı öğrenciler artık sınav hazırlığını tamamlamış olmanın rahatlığıyla kutlama yapıyor. Son gün istirahat ederek veya saatlerce bilgisayar oyunu oynayarak, telefonla konuşarak, internette dolaşarak geçirilebiliyor. Oysa son gün zihni rahatlatmak, bedeni de çok yormamak gerekiyor. Peki sınav sabahı ve sınavdan bir gün öncesi nasıl geçirilmeli? Sınav başarısını olumlu etkilemek için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Üniversite Sınavı Yaklaşıyor: Artan Stresle Başa Çıkmak İçin Stres Yönetimi Becerilerinizi Geliştirebilirsiniz! Ve Mevsimlerden Bahar: Bahar Yorgunluğu Sınava Hazırlık Sürecinizi Olumsuz Etkilemesin! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Sabahı İçin Öneriler

Sınav gününe güzel başlayabilmek özellikle de bir gün öncesini güzel geçirmekle mümkün olabiliyor. Üstelik iyi bir başlangıç yapabilmek için büyük efor harcamaya da gerek yok. Aşağıda paylaşacağımız önerileri sınav haftası ve mümkünse bir ay öncesinden başlayarak uygulayabilirsiniz. Bu sayede sınav günü için rutin oluşturmuş ve alışkanlık kazanmış olacaksınız.

Uyku ve Uyanıklık Sürelerinizi Planlayın

Yeterli ve düzenli uykunun faydaları saymakla bitmez. Ancak sınav sürecinde uykunun bizim için en önemli faydası dikkati sürdürme ve konsantrasyonu sağlamadaki desteği. Vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi depolayabilmesine yardımcı olması ise ikinci bir destek. Bir diğer önemli desteği ise öğrenme sürecine, bilginin işlenmesine ve hatırlanmasına olan katkısı. Ayrıca kaliteli ve yeterli bir uyku stres ve kaygıyla başa çıkmayı da kolaylaştırıyor.

Yeterli ve dengeli uyku olumsuz düşüncelerle ve gerginlikle başa çıkmayı da kolaylaştırıyor. Uyku sırasında salgılanan melatonin bağışıklık sisteminin güçlenmesini de destekliyor. Bu da sınav sürecinde istemediğimiz enerjimizi düşürecek hastalıklardan korunmamızı kolaylaştırıyor. Önerimiz her gün mümkünse aynı saatte uyumanız, en az 7-8 saat uyumaya özen göstermeniz. Uyku süresi kadar uyuduğunuz saatlerde önemli.

Melatonin salgılayabilmeniz için tam karanlık saatlerde lamba, dijital ekran ışığı gibi aydınlatıcılardan uzakta uyumanız gerekiyor. Yapay ışıkta veya gün ışığında melatonin salınımı durur. Akşam 21.00 itibariyle melatonin salınımı artarken gece 02.00 – 04.00 saatlerinde en üst seviyelere ulaşır. 05.00 itibariyle melatonin salınımı tekrar düşmeye başlar ve günün aydınlanmasıyla durur. Bu nedenle düzensiz ve özellikle geç saatlerde uyuyanlarda yeterli melatonin salgılanmaz.

Sınav sabahı kolay uyanabilmek ve güne uykusuz başlamamak için özellikle son 15 gün uyku düzeninizi bu şekilde planlayabilirsiniz. Böylece yataktan daha kolay kalkabilirsiniz.

Sınav Sabahı Hafif ve Dengeli Bir Kahvaltı ile Güne Başlayın

Güne kahvaltıyla başlamanız oldukça önemli. Sınav günü çoğunlukla heyecandan kahvaltı etmek akla gelmez. Pek çok öğrenci sınava giderken bir şey yemek istemez. Oysa kahvaltı yapılmaması halinde uzun süre açlık göze alınmış olacaktır. Sınav günü öğrencilerin sınav salonuna erken gitmesi gerekiyor. Sınav salonuna gitmek için yolda geçirilen zaman, erken varış ve sınav süresi düşünüldüğünde süre uzuyor.

Açlık süresi uzadıkça dikkat dağılıyor, enerji düşüyor. Dikkatin dağılması, enerjinin azalması ise sınav günü isteyeceğimiz en son şey. Bu nedenle sınav sabahı hafif ama dengeli beslenmek gerekiyor. Metabolizmayı şaşırtmamakta önemli. Metabolizmanın şaşırmaması içinse mutlaka son bir hafta benzer şekilde kahvaltı yapmak gerekiyor. Kahvaltı saati ve yenilen besinler de sınav günüyle benzer olmalı.

Hafif beslenme ise ağır yağlı kızartmaların, baharatların veya daha önce denenmemiş yiyeceklerin olmadığı bir beslenme. Sindirimi zor besinler de tercih edilmemeli. Dengeli beslenmek içinse enerji verecek, uzun süre tok tutacak sağlıklı besinler tüketmek gerekiyor.

Sınav sabahı beslenmedeki değişiklik stres ve heyecanla da birleşince bağırsak düzenini bozabiliyor. Bu nedenle sınav günü kahvaltıyı ihmal etmemek ama yenilenlere de dikkat etmek gerekiyor. Sık idrara çıkaracak besinlerden ve fazla su tüketiminden de uzak durmak gerekiyor.

Egzersiz Yaparsanız Güne Daha Dinç ve Enerjik Başlayabilirsiniz

“Sınav günü nasıl egzersiz yapabilirim? Zaten çok heyecanlı olacağım!” diye düşünebilirsiniz. Egzersizi de tam bu sebeple yapmanız gerekiyor. Özellikle sınava son bir ay kala egzersiz yapmaya başlamanız alacağınız verimi artırıyor. Egzersiz denilince aklınıza en az bir saat yapabileceğiniz, çok ter dökeceğiniz sporlar geliyor olabilir. Ancak bizim önerimiz temiz havada hafif tempolu bir yürüyüş veya evde basit fizik egzersizleri.

Amacımız vücudu uyandırmak, harekete geçirmek. Böylece hem güne daha yüksek tempoda, enerjiyle başlamış olacak hem de dikkatinizi daha kolay toparlayabileceksiniz. Böylece daha kolay uyanacak, temponuzu yakalayacaksınız. 10-15 dakika yapacağınız egzersizler sınava hazırlık sürecinde ve sınav sabahında size kolaylık sağlayacak.

Mavi Işıktan Uzak Durun, Güne Başlarken ve Günü Bitirirken Ekran Detoksu Yapın

Gün içerisinde hepimiz mavi ışığa maruz kalıyoruz. Telefon, tablet ve bilgisayarlarla çevrili etrafımız. Dolayısıyla da tüm günümüz mavi ışık yüklenerek geçiyor. Mavi ışık için uzmanlar yüksek düzeyde ışık etkisi olduğunu söylüyor. Mavi ışığa maruz kaldığımız sürenin fazlalığı ise uyku düzenimizi bozuyor, yorgunluk hissini artırıyor. Göz kuruluğunu da etkiliyor. Dolayısıyla bağışıklık sistemimiz de zayıflıyor.

Mavi ışık etkisini azaltmak için ekran koruyucu kullanmak verdiğin zararın azaltılmasını sağlıyor. Ancak yine de yeterli değil. Dijital ekranların yaydığı ışıktan arınmak, teknolojiden uzak yaşamak da günümüz için mümkün değil. Peki ne yapabilirsiniz? Bu öneri hepimiz için geçerli. Özelliklede sınava hazırlık yapan öğrenciler için daha da önemli.

Sınava hazırlık yaptığınız dönemde gece yatarken mavi ışıktan uzak yatmalısınız. Mümkünse sınav sabahı uyandıktan sonra telefonla hiç ilgilenmemek öneriliyor.

Uyumadan önce son baktığınız şeyin telefon gibi dijital bir ekran olmaması da oldukça önemli. Alacağınız bu önlem hem mavi ışıktan korunmanızı sağlıyor hem de öğrenme sürecinizi etkiliyor. Uyumadan önce ekrana bakmak yerine gün içerisinde öğrendiğiniz ve hatırlamak istediğiniz bilgileri gözden geçirebilirsiniz. Çıkardığınız özetleri uyku öncesi 20 dakika tekrar edebilirsiniz. Öğrenmekte zorlandığınız formülleri, konuları tekrar edebilirsiniz.

Uykudan önce yapacağınız bu tekrarlar uyku süresince zihninizde işlenecek. Beynin yapacağı bu işlemleme süreci bilgilerin uzun süreli belleğe kaydedilmesini ve hatırlanmasını kolaylaştıracak. Sınav sabahı ve aslında her sabah da güne benzer şekilde başlayabilirsiniz. Çoğumuz güne telefonumuzu kontrol ederek başlarız. Oysa güne ekrandan uzak başlamak öğrenmek istenen bilgileri tekrar etmek bilgi işlemleme sürecini kolaylaştırıyor.

Güne Olumlu Düşüncelerle Başlayın Günü Olumlu Düşüncelerle Tamamlayın

Hayatımızda olumlu düşüncelere yeterince yer vermiyoruz. Oysa pozitif düşünce pek çok zorluğun üstesinden gelebilmeyi kolaylaştırıyor. Olumsuz düşüncelerle ve karamsarlıkla geçirdiğimiz zamansa çok daha fazla. Sınava hazırlık sürecinde olumsuzluklara odaklanmak yerine olumlu düşüncelere zaman ayırmak gerekiyor.

“Sınav çok zor. Yeterince zamanım yok. Çok fazla konu var.” Gibi olumsuz düşünceler yerine “Başarılı olmak için yapmam gerekenleri biliyorum. Düzenli çalışıyor, zamanımı verimli kullanıyorum. Ben de başarılı olacağım.” Gibi olumlu düşüncelere yer verilmeli. Sınav sabahı ve özellikle sınav anında da bu olumlu düşüncelere devam edilmeli.

Fakat bu sefer olumlu düşünceler “sınavda başarılı oldum.”, “Sınavım çok iyi geçti.”, “Zamanı çok verimli kullandım.” Şeklinde olmalıdır. Bu sayede zihnimizi başarılı olacağımıza önceden inandırmış olacağız. Zihinde sınav süresince bu başarıyı gerçekleştirmek için ekstra çaba sarf edecek.

İhtiyaçlarınızın Listesini Tutun, Sınav Salonunu Önceden Ziyaret Edin

Her yıl pek çok öğrenci sınav salonuna geç kalır veya kimliklerini unutur. Bu nedenle bir yıl boyunca hazırlandıkları sınava katılma haklarını da kaçırmış olurlar. Bir anlık bir dalgınlığın ve ihmalin sonucunda yaşanan kayıp ise oldukça büyüktür. Geç kalmanın veya bir şeyleri unutmanın en önemli nedeni ise sınavdan önce ihtiyaçların belirlenmemiş olmasıdır.

Sınav günü nelere ihtiyaç duyulacağı önceden not edilmelidir. Mümkünse sınav salonu erkenden ziyaret edilmeli, sınav günü oluşabilecek trafik de göz önünde bulundurulmalıdır.

Mesafe ve trafik de planlanarak bir yolculuk süreci belirlenmeli, evden bu süreye göre çıkılmalıdır. Sınav giriş belgesi, kimlik gibi gerekli evrak ve eşyalar erkenden hazırlanmalı. Sınav sabahı kontrol etmek için temiz bir check list daha yapılmalıdır. Sınav günü evden çıkmadan bu liste kontrol edilmelidir.

Sınav Sabahı ve Sınava Hazırlık Sürecinde Nefes Egzersizleri Yapın

Nefes egzersizleri bedenimizin ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlar. Zihin dinginleşir, tazelenir. Sakinleşir, rahatlar ve dengeleniriz. Yapacağımız nefes egzersizleri dikkati sürdürmemizi ve daha kolay konsantre olmamızı kolaylaştırır. Enerjimizi daha verimli kullanabiliriz. Sınava hazırlık sürecinde ve sınav günü açığa çıkan heyecanı ve kaygıyı yönetmemizi kolaylaştırır. Uygulaması kolay ve keyifli olan bu egzersizleri sınava hazırlık döneminde hayatınızın parçası haline getirmenizi öneririz.

Yoga, pilates, meditasyon gibi çalışmalar da zihni ve bedeni rahatlatmaktadır. Ancak sınav sabahı kısa süreli, bedensel faaliyet gerektirmeyen bir egzersiz yapmak istiyorsanız nefes egzersizi yapabilirsiniz. Üstelik istediğiniz her zaman, her yerde herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymadan yapabilirsiniz.

Sınava 1 ay kala nefes çalışmaya başlamanız bunun da rutin bir alışkanlık haline gelmesini sağlayacaktır. Böylece sınav günü çok daha kolay egzersiz yapabilir, zihninizi, bedeninizi daha kolay sınava adapte edebilirsiniz.

Sınav Sabahı Sınav Kaygısı Yaşamak İstemiyorsanız Destek Alabilirsiniz

Tüm bu önerilerimiz sınav gününü daha rahat geçirmenizi sağlayacaktır. Ancak sınavı düşündüğünüzde yoğun kaygı yaşıyorsanız, sınav tarihi yaklaştıkça kaygınızla başa çıkamıyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. Sınav kaygısı ile tek başınıza baş etmekte zorlanmanız oldukça normal. Hayatınızın belki de en önemli dönemlerinden birini yaşıyorsunuz. Bu süreçte profesyonel destek almanızsa sınav başarınızın önünde duran bu engeli aşabilmeniz için oldukça önemli.

Gerçekdışı beklentiler ve olumsuz düşünceler sonucu gelişen sınav kaygısı başarı potansiyeli olan öğrencileri olumsuz etkiliyor. Sınav kaygısıyla destek almadan başa çıkmak ne kadar zorlayıcıysa destek alarak üstesinden gelmekte bir o kadar kolay. Üniversite Sınavı Yaklaşıyor: Artan Stresle Başa Çıkmak İçin Stres Yönetimi Becerilerinizi Geliştirebilirsiniz! , Gençler Neden Sınav Kaygısı Yaşıyor? Ve Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Siz de sınav kaygınızı sınav başarısına çevirmek ve kariyerinizi yapılandırmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Böylece sınav sabahını da çok daha sakin ve verimli geçirebilirsiniz.

 

Read More

Yapay zeka çalışmaları 1980 sonrasında hız kazanmaya başlasa da 2000’li yıllara kadar kullanıcı düzeyinde etkisi fark edilmedi. İnternetin yaygınlaşması, herkesin birden fazla akıllı cihaza sahip olmasıyla kullanıcı düzeyinde de önemi fark edilir hale geldi. İnternet, bilgisayar ve akıllı cihazlar aracılığıyla bugün yapay akıllı sistemler geniş kitlelerin kullanımına ulaştı. Ancak yine de insan zekası model alınarak geliştirilen bu zeka formuna yönelik yeterli bilgimiz yok.

Yapay beyinler günlük hayatımızı, meslekleri, eğitimi, gelecek nesilleri ve gelecek yaşam formlarını nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Oysa özelliklede geleceğini yapılandırma sürecinde olan öğrencilerin kariyer planlarını yaparken yapay zeka etkisini değerlendirmesi gerekiyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek ve iş alanı endüstrideki gelişmeler, teknoloji, internet ve yapay beyinler aracılığıyla yok oldu.

İnsan gücünün ön planda olduğu, zarar görme veya hata yapma payının yüksek seyrettiği işler evrildi. İnsan gücünün yerini akıllı sistemler, makineler aldı. İnsan eliyle açığa çıkabilecek hata payları neredeyse sıfıra indirildi. İnsan gücü yerini sistemlerin işleyişini kontrol ve denetlemeye bıraktı. Bu da insana duyulan ihtiyacı azalttı.

İnsan faktörüyle oluşan hataların yanı sıra zaman ve üretim hızı açısından da kar sağlandı. Az zamanda çok daha nitelikli ve fazla üretim yapılabilir hale geldi. Üstelik yıllık izin, istirahat, mola, motivasyon gibi üretimi etkileyecek insani faktörler de ortadan kalktı.

2030 itibariyle yapay zekanın mesleklerin geleceği üzerindeki etkisinin daha da belirginleşeceği öngörülüyor. Bu nedenle meslek seçimi yapmaya hazırlanan herkesin daha bilinçli seçimler yapması gerekiyor. Bilinçli seçimler yapabilmek ise bilimsel ve güncel bilgiyi takip edebilmekle mümkün. Çok yönlü düşünebilme ve stratejik öngörüde bulunabilme becerisi de gerekiyor.

Okulların, eğitmenlerin, kariyer danışmanlarının, mentorlerin ve ailelerin de bu yetkinliklere sahip olması gerekiyor. Aksi halde okul başarısını sürdürmek, sınava hazırlanmak, geleceği planlamak derken öğrenciler objektif ve bilimsel değerlendirme yapmakta zorlanıyor.

Peki Yapay zeka nedir? Bugünün ve geleceğin mesleklerini nasıl etkilemesi öngörülüyor? Bugünden avantajlı konuma geçmek için seçimlerimizi nasıl yapmalıyız? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Yapay Zeka Nedir?

İnsan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılmasıdır. Bu zeka formu düşünülürken tam anlamıyla insan beyninin çalışma ve öğrenme prensibi dikkate alınmalıdır. Yani öğrenme sürecinde eylemleri gerçekleştirmek için kodlar yazmaya gerek yoktur. Öğrenme sürecinde sistem kalıpları deneyimlerinden tanır ve bu verilere dayanarak uygun eylemi üstlenir. Bir anlamda insanlardaki deneme, yanılma ve öğrenme sürecine benzetilebilir.

Her yıl insanlığa baş kaldıran akıllı robotların yer aldığı bilim kurgu filmleriyle karşılaşırız. Yapay beyinleri de çoğunlukla insana benzer bu robotlarla özdeşleştiririz. Ancak YZ robotlarla sınırlı değildir. Apple’ın Siri’si, Android’in Iris’i, otomatik pilot sistemler, insansız araçlar, robot ev aletleri, Google arama motoru algoritması da yapay zeka formlarıdır. Kullandığımız akıllı cihazların büyük çoğunluğunda gelişmiş veya sınırlı YZ görebiliriz.

Yapay Zekanın Avantaj ve Dezavantajları

Yapılan araştırmalar ve çalışmalar akıllı sistemlerin ve teknolojinin yani yapay beyinlerin meslekleri tehdit etmediğini gösteriyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek teknolojinin hızıyla boy ölçüşememiş olsa da bu dezavantaj olarak görülmüyor. Bunun en önemli nedeniyse kaybolan mesleklerden çok daha fazla yeni meslek dalının gelişmiş olması. Teknoloji insan gücünün ön planda olduğu meslekleri olumsuz etkilerken yeni meslek dallarının da açığa çıkmasını sağlıyor.

Sağlıkta, üretimde, iletişimde YZ’nin avantaj ve faydalarını sıklıkla görüyoruz. Deneyimlenen en önemli avantajları ise insan faktörüyle açığa çıkan hata payının azaltılması. Zamandan ve enerjiden tasarruf da diğer önemli faydası. İş kazalarının azalması da başka bir fayda. Tüm bunlar değerlendirildiğinde koruyucu, önleyici ve maddi, manevi kazandırıcı etkisi büyük. Sayesinde daha kısa sürede daha fazla üretim elde edilebiliyor artık.

Yapay zeka yorulmuyor, dinlenmeye, mola yapmaya ihtiyaç duymuyor. Yıllık izin, istirahat raporu, trafik, sigara molası gibi zamansal kayıplar yaşanmıyor. 7/24 çalıştırılabiliyor. Çok daha hızlı karar alınabiliyor ve hata payı yok denecek kadar düşüyor. Hata payındaki düşüklük özellikle finans/banka sektöründe iş verene büyük kazanç sağlıyor. Veri güvenliği de bir diğer avantaj.

Şimdilerde yaygınlaşan esnek çalışma modeli de gelecekte yeni çalışma tarzı olacak. Herkes her yerden işini kolayca sürdürebilir hale gelecek. Dezavantajları ise işsizlik riskini artırıyor. Günümüzde hala bu sistemlerin kullanılması aşırı maliyetli. Yüksek maliyetler ve henüz hala bu alanda yeterli iş gücünün olmaması işin sürdürülebilirliği düşürüyor. Empati kuramaması, duygularının olmayışı, insiyatif alamaması, yaratıcı düşünememesi ise insan gücünden ayıran diğer dezavantajları.

Yapay Zeka Mesleklerin Geleceğini Nasıl Etkileyecek?

Yapılan çalışmalar YZ’nin kullanılmaya başladığı şirketlerde henüz bu nedenle işten çıkarmaların yapılmadığını gösteriyor. Aksine yapay sistemleri kullanan şirketler üç farklı kolda yeni insan güçlerine ihtiyaç duyuyor. Bu sisteme geçiş yapmış olmakla yapay beyne devredilen iş kendiliğinden yürümüyor. Tıpkı insandaki öğrenme ve adaptasyon süreci gibi yapay zekanın da bilgiyi alması, işlemesi ve bağlantı kurabilmesi gerekiyor.

YZ algoritmasının öğrenebilmesi için ise bir insan tarafından bilginin aktarılıyor olması gerekiyor. Yine öğrenme gelişene kadar açığa çıkacak hataların da insan tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla YZ kendi kendini yönetebilir ve yürütebilir hale gelene kadar insan gücüne ihtiyaç devam ediyor.

Yapay Zekanın Yaygınlaşmasıyla Gelecekte Popülerleşecek Meslekler

Aşağıda paylaşacağımız mesleklerin bir kısmı günümüz için ütopik gelebilir. Ancak bugün hayatımızın önemli bir parçası haline gelen pek çok kaynak da geçmişte ütopikti. Meslek öngörülerini değerlendirirken teknolojinin hızını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Geleceğe dönük meslek öngörüleri ise şu şekilde;

  • Dijital veri dedektifleri
  • Yol/yürüyüş arkadaşı
  • Yapay zeka iş geliştirme uzmanı /müdürü
  • YZ kendi kendini yönetebilir hale gelene kadar veri analistliği önemli bir meslek olarak devam edecek
  • Robot teknisyeni
  • Yapay Sağlık Danışmanı (Hekim, Diyetisyen, Eczacı, Psikolog gibi)
  • Yapay Eğitim Danışmanı (Koç, Mentor gibi)
  • Robotik veya Holografik Avatar Tasarımcıları
  • YZ algoritma eğitmenleri
  • Robot iş gücü sağlayıcılar (ajanslar)
  • Organ İmalatçısı / Tasarımcısı
  • Siber Polis, Siber Terör Uzmanı
  • İş-veri analistleri
  • Kişisel veri brokerı
  • Kişiye özel dikim yapam dijital terziler
  • Kişisel bellek uzmanları
  • Dijital çöpçüler, veri temizleme ve geri dönüştürme uzmanları
  • Dijital tedarikçiler
  • Yapay zeka hukuğu; robotlar kaynaklı açığa çıkan sorunlar için avukatlar
  • Robot tamircileri bu mesleklerden sadece bir kısmı.

Ayrıca gelecekte sanat, bilim, teknoloji, matematik, fen gibi alanlar birbirleriyle kaynaşacak. Sanat mühendisliği gibi karma meslekler oluşacak.

Bugünden Avantajlı Konuma Geçmek İçin Bu Becerileri de Geliştirmek Gerekiyor

Gelecek 10 yıl içerisinde teknolojinin ve akıllı sistemlerin çok daha fazla hayatımıza nüfus ettiğini göreceğiz. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, üretim, ulaşım ve hatta hukuk gibi pek çok alanda varlığını ve etkisini hissedeceğiz. Dolayısıyla hızlı adapte olabilen ve erken dönemde bilgi edinip hazırlık yapanlar avantajlı konuma gelecek. Gelecekte iş gücümüzü sürdürebilmek, istihdam fırsatı yakalamak için bugünden edinmemiz gereken beceriler var.

Her şeyden önce zihninize ve bedeninize iyi bakmanız gerekiyor. Hangi meslek dalında olursanız olun pozitif düşünün, mutlu, enerjik, sağlıklı ve disiplinli olun. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Teknoloji ve yapay zekadaki gelişmeleri takip etmeye çalışın. Sürdürdüğünüz veya yönelmek istediğiniz meslek bu gelişmelerden nasıl etkilenecek irdeleyin. Teknolojiye karşı mesafeli duruyorsanız, en kısa sürede barışın. Açığınızı kapatmak için eğitimlere katılın. Dijital tasarım alanları ileride çok daha değerli hale gelecek. İlginiz veya beceriniz varsa bu alanda kendinizi geliştirmeye çalışın. Yan dal, çift ana dal veya uzaktan eğitim gibi alternatifleri değerlendirin.

Matematik, teknoloji, bilgisayar, dijital sanat, tasarım, bilim alanlarına yönelin. Kodlama, robotik gibi alanlarda da eğitim alın, amatör düzeyde de olsa içerik üretebilecek düzeye gelin. Yaratıcı ve inovatif olmaya odaklanın. Performansınızı ve potansiyelinizi düşürecek insan faktörlü olumsuzluklardan uzak durun. Olumsuz düşüncelere, dedikoduya, motivasyonu düşüren olumsuz rekabete kapılmak gibi. Dijital kaynakları, sosyal hesapları iyi kullanın, iletişim becerilerinizi geliştirin.

Mutlaka ana dil düzeyinde İngilizce öğrenmeye çalışın. Dünyanın gündemini, teknolojideki ve yapay zekadaki gelişmeleri takip edin. Yapabiliyorsanız mesleğinizde sizi avantajlı yapacak farklı dilleri de öğrenmeye çalışın. Disiplinli olun, zamanı verimli kullanın, dikkati sürdürme, odaklanma becerilerinizi geliştirin. Teknolojiyi ve interneti verimli kullanın. Dikkat dağıtıcı ve zaman öldürücü unsurlara karşı otokontrol geliştirin.

Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı ile Yapay Zeka Etkisini Dikkate Alarak Kariyerinizi Planlayabilirsiniz

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz.

Siz de yapay zekanın avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek meslek seçimi yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Read More

Netlessfobi dijital çağın yol açtığı 3 psikolojik rahatsızlıktan biridir. Henüz literatürde yeterince bilgi yer almasa da özellikle Z kuşağı içerisinde oldukça yaygındır. İnternetsiz kalma korkusu olarak da bilinen bu hastalığa ek olarak nomofobi, fomo hastalıkları da görülmektedir. Dijital çağ ile sonradan tanışanlar yani dijital göçmenler için internet özgürlük anlamına geliyor.

İnternetle tanışana kadar insanlar yaşadıkları bölgeyle sınırlı olacak şekilde sosyal ilişki kurabiliyorlardı. İnternetle ise dünyanın her köşesinden insanla istedikleri zaman iletişime geçebilir hale geldiler. Bilgiyi edinebilmenin de sınırları genişledi. Matbu kitaplardan edinilen bilgi uluslararası düzeyde, evrensel dijital bir kitaplıktan edinebilir hale geldi. Z kuşağı içinse internet içine doğdukları ve farklı bir türünü bilmedikleri olağan bir iletişim hali.

İnternet sayesinde artık hepimiz zamandan ve mekandan bağımsız olarak iletişime geçebiliyoruz. Bunu yapabilmek için internet bağlantısı kurabileceğimiz bir dijital cihaza ve internet erişimine sahip olmamız yeterli.  Ancak bizi bu kadar özgürleştiren internet bir o kadar da bağımlı kılıyor. İnternetin sağladığı iletişim ve erişim kolaylığı yokluğunda da yoksunluk belirtileri gösterilmesine neden oluyor.

İnterneti kimi zaman iletişim kimi zaman eğlence kimi zaman bilgi edinme için kullanıyoruz. İnternetin kullanım amacı ve alanı oldukça geniş. İnternet ortamında her yaştan bireye ve her ihtiyaca hitap edecek içerik bulmak mümkün. Bu da pek çok insan için internetin yerinin doldurulması zor bir kaynak haline gelmesine neden oluyor. Özellikle pandemi sürecinde internet zaruri bir ihtiyaç halini de aldı.

Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma düzenlemeleri ve sosyal hayatın kısıtlanması internetin önemini daha da artırdı. Peki Netlessfobi hangi belirtilerle kendisini gösteriyor? Kişiler üzerindeki olumsuz etkileri neler? İnternetsiz kalma korkusuyla başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazının devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Akademik Başarıyı ve Kariyeri Olumsuz Etkiliyor ve FOMO (Fear Of Mising Out) Hastalığı ve Öğrenciler Üzerindeki Olumsuz Etkileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Netlessfobi Belirtileri Nelerdir?

İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireyler internet bağımlıları ile karıştırılabilmektedir. İnternet bağımlıları internet kullanım davranışlarıyla tanım alırlar. İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerde ise internet kullanım sıklığı ve süresi önemli değildir. Bu bireyler gün içerisinde interneti kullanmaya hiç ihtiyaçları olmasa dahi yokluğundan huzursuzluk duyarlar. Yani netlessfobi, internetin aşırı kullanımından öte kişinin internetin olmadığı bir ortamda kalamaması ve internet yoksunluğundan endişe duymasıdır.

İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerde aşağıdaki belirtiler görülebilmektedir.

  1. Kişinin 3’den fazla internet bağlantısına sahip akıllı cihazı bir arada kullanması ve bunlarla uzun zaman geçirmesi. (Laptop, tablet, telefon gibi)
  2. Günlük hayatta gittiği mekânlarda internet bağlantısının olmasına özen göstermesi,
  3. Günlük en az 8 saat süreyle online olması,
  4. İnternete bağlanma imkânı olmadığında hayatın durduğu düşüncesine kapılmak,
  5. İnternete bağlanma imkânı olmadığında sosyal ağlardaki yeni gelişmeleri kaçırmaktan ve tekrar yakalayamamaktan endişe duymak,
  6. Gece uyurken bile internete bağlanabilme özelliği olan akıllı cihazları ulaşabileceği mesafede bulundurmak,
  7. Sosyal medya hesaplarına ait mesaj, bildirim, beğeni, ses ve görüntülerden büyük bir haz duymak,
  8. Kısa süreliğine bile olsa internetten ayrı kalamamak,
  9. Yemek siparişi, alışveriş, fatura ödeme gibi günlük işlerini sürekli olarak internet aracılığıyla gerçekleştirmek,
  10. Günde sosyal amaçlı en az 20 bildirimde bulunmak.
  11. İnternet olmayan ortamlarda huzursuz olmak, internetsizlik neticesinde fiziksel tepkiler göstermek,
  12. Sürekli internet arayışı içerisinde olmak.

Tanı için yukarıdaki belirtiler örnek gösterilse de konuyla ilgili çalışmalar artıkça belirtilerde de farklılaşmalar olacaktır.

Netlessfobinin Olumsuz Etkileri Nelerdir?

İnternetten yoksun kalma korkusu bireyin duygu, düşünce ve davranışlarına yansımaktadır. İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerdeki olumsuz etkiler şu şekildedir;

  1. Sosyal medyada çok zaman geçirmenin sonucunda zorlaşan zaman yönetimi,
  2. Kişisel veya mesleki gelişime katkısı olmayan sitelerde gereksiz zaman geçirme,
  3. Kişisel uğraşlara gereğinden fazla zaman harcama,
  4. İşleri önceliklemede problem yaşama,
  5. Erteleme davranışında artış,
  6. İş yerinde artan sanal kaynatma,
  7. İşleri geciktirmede herhangi bir sorun görmeme,
  8. Aksayan işlerle ilgili bahaneler üreterek, sorunun internet kullanımıyla ilgili olmadığını ispat etmeye çalışma,
  9. Ödül ve ceza algısında farklılaşma,
  10. Dikkati sürdürme ve konsantrasyon güçlüğü,
  11. Umursamazlık ve empati eksikliği,
  12. İnternetin yoksunluğunda öfke, huzursuzluk, stres hissetme,
  13. İnternetin yokluğunda depresif duygu durum,
  14. Sürekli online oyun, kumar, bahis, spor ve benzeri takibi veya blog, sözlük, haber takibi,
  15. Online olunamayan sürelerde sosyal beceri eksikliği gösterme ve benzeri olumsuz etkiler görülebilmektedir.

Netlessfobik bireylerde internet bağımlılığı, teknolojik cihazlardan uzak duramama veya yeniliklerden haberdar olamama korkusu görülebilmektedir.

Örgütler Açısından Karşılaşılabilecek Olumsuzluklar

Çalışan bağlılığının düşük olduğu örgütlerde internet kullanımı bir kaytarma unsuru olarak kullanılabilmektedir. Yeterince çalışma motivasyonu olmayan bireyler için internette amaçsız gezinmek fazla ve sık sigara molaları gibidir. Ayrıca kurum içerisinde mutsuz olan birey örgütün diğer üyeleri için de motivasyon kırıcı olabilmektedir. Olumsuz örnek teşkil etmesi ve ekibi yavaşlatması da örgüte zarar vermektedir.

Kurum markasına, imajına yakışmayacak şirket içi görüntü ve videoların sanal ortamda paylaşılması da marka imajını zedelemektedir. Güvenli internet kullanımını bilmeyen, zararlı yazılımlara karşı yeterli önlem almayan çalışanlar da kuruma zarar vermektedir. Bu nedenle organizasyonun siber güvenliği, kişisel verileri ve bilgileri tehdit altında kalmaktadır.  Hacker saldırılarına ve casus yazılımlara davetiye çıkarılmaktadır. Sonuç olarak netlessfobik bireyler kuruma maddi ve manevi zarar verebilmektedir.

Öğrenciler ve Akademik Başarı Açısından Karşılaşılabilecek Olumsuzluklar

İnternetten yoksun kalma korkusu öğrencileri ve akademik başarıyı da olumsuz etkilemektedir. Başta zaman yönetimi eksikliği, erteleme davranışı ve dikkati sürdürme güçlüğü başarıyı olumsuz etkilemektedir. Ödevlerin, tekrarların zamanında yetiştirilememesi, ders içerisinde zihnin internet kullanımında olması performansı olumsuz etkilemektedir. Özellikle lise, üniversite sınavlarına hazırlık gibi önemli dönemlerde internet stresten kurtulmak için de kullanılabilmektedir.

Motivasyon eksikliği, hedefsizlik, gerçekdışı çevresel beklentiler de internet kullanım sıklığını artırabilmektedir. Ayrıca günümüz öğrencileri dijital çağın içerisine doğmaktadır. Dolayısıyla öğrencilerde ve genç nesilde internet yoksunluğu çok daha sık görülmektedir. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Netlessfobi ile Başa Çıkmak İçin Öneriler

İnternetten yoksun kalma korkusuyla başa çıkmak için öncelikle kişinin internet ihtiyacının nedenleri ortaya çıkarılmalıdır. Ayrıca alternatif uğraşlar geliştirmesi desteklenmelidir. Bilinçli ve kontrollü internet kullanımının kazandırılması için bilişsel ve davranışsal çalışmalar yapılmalıdır. Bireysel psikolojik danışmanlık ve grup terapisi işe yaramaktadır. Yoksun bırakmak yerine amaçlı ve verimli internet kullanımı teşvik edilmelidir. Ardından ihtiyaç duyulursa kademeli yoksun bırakma uygulanarak internet kullanım sıklığı azaltılabilir.

Netlessfobi Kariyer Gelişiminizi ve Akademik Başarınızı Engelliyorsa Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Dijital çağda akademik başarıyı ve kariyer gelişimini destekleyen pek çok kaynak mevcuttur. Ancak bu kaynaklar verimsiz ve hatalı kullanıldığında başarıyı da engellemektedir. Akademik hayatın erken yıllarından itibaren başarıda istikrarlı olabilmek kariyer gelişimine olumlu katkı sağlamaktadır. Bu nedenle erken dönem itibariyle çocuklara ve öğrencilere bilinçli internet ve teknoloji kullanımı aşılanlamlıdır.

İnternetten yoksun kalma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın/ kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Netlessfobi yaşıyor ve bunun başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Alan seçimi kariyer yolculuğunun en önemli adımı. Ancak seçim sürecinin denk geldiği karmaşık yaşam dönemi seçime yeterli önemin verilememesine neden oluyor. Öğrenciler tercih sürecinde yeterli bilgi edinemeden çoğunlukla aile ve/veya öğretmenlerin yönlendirmesiyle seçim yapıyor. Kimi öğrenciler ise seçimlerinde birbirlerinin tercihlerinden etkileniyor. Oysa seçim sürecinde öğrencinin öğrenme stili, baskın zeka alanı, karakteri ve beklentileri dikkate alınmalı.

Seçim yaparken eğitim alınan okulun akademik kadrosu, sunacağı eğitim fırsatları da önemsenmeli. Öğrenciler seçimlerini bugünün koşullarına ek geleceği de değerlendirerek yapmalı. Mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri iyi bilinmeli. Uluslararası sürdürülebilecek bir meslek seçimi yapılacaksa lisede alan seçerken bu kriter de göz önünde bulundurulmalı. Yurtdışı üniversite eğitimi hedefi olan öğrenciler lise yıllarından başlayarak bu hedefleri için hazırlık yapmalı.

Yurtdışı eğitim sınavları hakkında bilgi edinilmeli, AP, IB programları ve sınavları araştırılmalı. Alan seçimi yaparken mutlaka okul rehberlik biriminden veya profesyonel bir danışmanlık merkezinden de destek alınmalı. Mesleki ilgi, kişilik ve zeka testleriyle seçim süreci yapılandırılmalı. Seçim sonrası oluşacak avantaj ve dezavantajlar da değerlendirilmeli. Alan yeterlilik testinde yer alan çıkmış sorular gözden geçirilerek öğrencinin alana yeterli ilgisi olup olmadığına bakılmalı.

Öğrenci mezuniyet sonrası hangi mesleklere yönelebilir, hangi üniversiteleri ve bölümleri seçebilir araştırılmalı. Peki alan seçme nedir? Alan seçerken nelere dikkat edilmeli? Yapılan seçim kariyere nasıl etki ediyor? Doğru alanı seçmek için farklı neler yapılabilir? Yazımızın devamından detaylarıyla paylaşacağız.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Lise’de Doğru Alan Seçimi Yapabilirsiniz Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Alan Seçimi Nedir?

Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği’ne göre, bir ders yılı iki dönemden oluşmaktadır. Öğrencinin bir ders yılı başarısı ise bu iki dönemin genel ortalamasına göre belirlenmektedir. 9. sınıfı tamamlayan öğrenciler artık alanlara yönlendirilmektedir. Bu süreçte öğrenciler ilgi, istek, yetenek ve derslerdeki başarı durumlarına göre alanlara yönelir veya yönlendirilir.

Yönlendirme öğrencinin ve ailenin görüşü alınarak rehber, öğretmen veya müdür yardımcısıyla yapılır. Seçim sürecinde öğrenciler Sayısal (Fen-Matematik), Eşit Ağırlık (Türkçe-Matematik), Sözel ve Dil alanlarına geçebilir. Alan seçimi bir noktada meslek seçiminin de temelini oluşturmaktadır. Öğrenciler yaptıkları seçimle ileride girecekleri üniversite sınavında sorumlu olacakları ağırlıklı konuları da belirlemektedir. Dolayısıyla öğrencinin alacağı sınav sonucu seçeceği bölümü, üniversiteyi ve başarıyı da belirleyecektir.

Öğrenciler seçimlerini eğitim yılı sonunda yapsa da eğitim yılı içerisindeki başarıları oldukça önemlidir. Çünkü seçim sürecinde alanın kaynak derslerinin yılsonu ağırlıklı ortalamasının belirli bir barajın üstünde olması gerekir. Bu nedenle öğrenciler alan seçme aşamasına gelmeden çok daha önce alan derslerine yönelik ilgiyi artırmalıdır. Alan seçme sürecinde bireyin ilgilerinin, yeteneklerinin ve mesleki değerlerinin dikkate alınması gerekmektedir.

Hatalı Alan Seçimi: Değişiklik Yapmak Mümkün mü? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Alan Seçimi Yapılırken Nelere Dikkat Edilmeli?

Alan seçmek lisede eğitim alınacak ağırlıklı alan derslerini belirlemekten ibaret değildir. Lisenin ikinci yılına denk gelen bu önemli seçim süreci mesleki yönelimin de en önemli adımıdır. Seçim sonrasında öğrencilerin tercih edebileceği meslek grupları belirginleşmektedir. Bu da yapılan seçimin sonucunda bazı mesleklerin artık seçilemeyeceği anlamına gelmektedir.

Örneğin sözel alanını tercih etmiş bir öğrenci için tıp, matematik, işletme, mühendislik gibi bölümlere yönelmek artık mümkün değildir. Dolayısıyla tercih yaparken öğrencinin ve seçim sürecinde etkili olacak kişi ve birimlerin bilinçli olması gerekir.

Seçim Sürecinde Ailenin Bilinçli Yönlendirme Yapabilmesi Oldukça Önemli

Özellikle ailelerin bu aşamadaki sorumlulukları oldukça yüksektir. Çocuklar, erken yaşam dönemlerinden itibaren ilgi ve beceri alanlarını keşfetmek üzere yönlendirilmelidir. Mümkünse okul öncesi dönemde bu farkındalık kazandırılmaya başlanmalıdır. Çocuklara ailenin sosyo-ekonomik durumu da göz önünde bulundurularak mümkün olduğunca zengin seçenek imkanı sunulmalıdır. Sanat, spor, bilim, teknik, kültür alanlarında çocuğun ilgilerini ve becerilerini keşfetmesi desteklenmelidir.

Erken dönemlerden itibaren çocukların sorumluluk ve karar alma bilinci de desteklenmelidir. Böylece alan seçimi gibi önemli bir karar aşamasına gelindiğinde objektif değerlendirme yapabilmeleri sağlanmalıdır. Kendi kararlarını verebilen ve kararlarının getirdiği sorumlulukları üstlenebilen bireylerin yaşam doyumu çok daha yüksektir. Bu bireyler daha kolay motive olabilirken, zorluklarla da başa çıkmakta çok daha başarılı olabilirler.

Öğrencinin Öğrenme Stili ve Baskın Zeka Alanı Alan Seçimi Sürecine Dahil Edilmeli

İlgi ve becerilerin belirlenmesi kadar öğrenme stilleri ve baskın zeka alanları da oldukça önemlidir. Öğrenme stili daha çok okulun ve öğretmenlerin öğretim modeliyle alakalı katkı sağlayacaktır. Baskın zeka yönü ise alan seçme sürecinde doğrudan kişinin yönelebileceği ağırlıklı derslerin belirlenmesini sağlayacaktır. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanını önemsemek doğru bir yaklaşım değildir.

Örneğin; Öğrencinin zekası sayısal alanı seçmek için elverişli olabilir. Ancak bu alana öğrencinin ilgisi yoksa başarı elde etme olasılığı yine düşük olacaktır. Ya da öğrencinin sayısal bölümüne ve buradan seçebileceği mesleklere ilgisi olabilir. Mesela hekim olmayı istiyor ve başarılı bir hekim olabileceğine inanıyor olabilir. Ancak zeka yönü ve akademik becerisi sayısal okumak için uygun olmayabilir.

Pek çok öğrencinin çocukluk yıllarından getirdiği “büyüyünce doktor, öğretmen, mühendis olacağım” gibi hedefleri olabilmektedir. Çocuklukta edinilen rol modeller, ailelerin yönlendirmeleri veya kulaktan dolma bilgiler bu hedefleri şekillendirmektedir. Ancak çocukluk mesleklerle ilgili oldukça yüzeysel bilginin sahip olunduğu dönemdir. Doktorlar insanları iyileştirir, öğretmenler okuma yazma öğretir, polisler suçluları yakalar gibi.

Çocuklar çoğunlukla liseye gelene kadar meslek sahibi olabilmenin gerisinde yatan akademik çabayı ve gereklilikleri bilmemektedir.  9. Sınıfta alınan eğitim alan seçimine yönelik bilgi geliştirilmesini sağlamaktadır. Öğrencilerin bazı derslerde daha iyi ve ilgili olması bazılarında ise zorlanması seçimlerinde ayrışabilmelerini sağlamaktadır. Dolayısıyla çocukluktan itibaren doktor olma hayali olan bir öğrenci sayısal derslerde zorluk yaşıyorsa seçimi değişebilmektedir. Bu da sürecin kabullenilmesini zorlaştırmaktadır.

Hayalinin dışında kalan bir alana yönelmek öğrencinin kendisini başarısız hissetmesine neden olabilmektedir. Bu hayal kırıklığının yaşanmaması için erken dönemlerden itibaren mesleki ilgi ve yetenek üzerine çalışılmalıdır.

Öğrencinin Karakteristik Yapısı da Seçim Sürecinde Dikkate Alınmalı

Alan seçerken öğrencinin akademik becerisi, başarısı, ilgileri kadar karakteri de göz önünde bulundurulmalıdır. Mesleklerin çalışma koşulları, içerikleri ve işleyişleri doğrudan karakterle ilgilidir. Örneğin; düzen seven, rutinlerinin bozulmasından hoşnut olmayan biri seyahat veya esnek çalışma saatlerinden hoşnut olmayabilir.  Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve Beş Faktör Kuramı: Kişiliğe Göre Meslek Seçimi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Mesleklerin Geleceği ve Geleceğin Meslekleri Yeterince Bilinmiyor

Ne öğrenciler ne de aileler seçim yaparken bu kriteri yeterince göz önünde bulundurmuyor. Mevcutta popüler ve iş yapan meslekleri hepimiz biliyoruz. Ancak dünya çok hızlı değişiyor, evriliyor. Artan nüfus ve nitelikli insan gücü, buna karşılık artan akıllı sistemler ve yapay zeka işsizlik oranlarını yükseltiyor. Her yıl yeni üniversiteler açılıyor ve aynı bölümlerden sayısız öğrenci eğitime başlatılıyor veya mezun ediliyor.

Lisans eğitiminin 4 yıl olduğunu kabul edersek eğitime başlandıktan 4 yıl sonra belki de o meslekle ilgili ihtiyaç çoktan karşılanmış oluyor. Bu da alan seçimi yaparken mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini iyi bilmeyi gerektiriyor. Bin bir heves ve heyecanla başlanan üniversite eğitimi mezuniyet sonrasında hüsranla sonuçlanabiliyor.

Düşük maaşlar, uzun ve sancılı iş arama süreci nitelikli eğitim almış öğrencileri dahi kapsayabiliyor. Bu nedenle seçim sürecinde yöneleceğimiz alan kadar bu alanı seçtikten sonra seçebileceğimiz meslekleri de öğrenmeliyiz. Meslek alternatiflerini öğrendikten sonra bu mesleklerin gelecekteki potansiyelleri, istihdam olanakları öğrenilmeli. Aynı şekilde seçilen alandan yola çıkarak yeni gelişen ve gelişecek olan meslekler de öğrenilmeli.

Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımız da faydalı olabilir.

Alan Seçimi Yaparken Yapay Zekanın Meslekler Üzerindeki Etkisi Göz Önünde Bulundurulmalı

Yapay zekanın meslekler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin sadece sayısal bölümleri kapsadığı yanılgısına kapılabilirsiniz. Ancak sayısal, sözel ayrımı yapılmaksızın yapay zekalar gelecekte pek çok mesleğin kaderini değiştirecek. Nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyulan birçok meslek yapay zekalara devredilecek. Bugün psikolojik danışmanlığın dahi yapay zeka aracılığı ile sağlanabileceği öngörülüyor.

Günümüzde dahi pek çok meslek akıllı sistemlerin ve teknolojik aygıtların kullanımı ile sürdürülüyor. İnsan gücü ise denetim aşamasında rol oynuyor. Dolayısıyla sağlıktan, eğitime, sanayiden, üretime kadar pek çok alanda yapay zekanın etkisini göreceğiz. Bu da alan seçimi yaparken yapay zeka gelişmelerinin de meslekler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmayı gerektiriyor.

Alan Seçimi Kariyer Yolculuğunu Nasıl Etkiliyor?

Daha öncede belirttiğimiz gibi alan seçmek meslek seçimi yapmanın ilk adımı. Yöneldiğimiz alan seçebileceğimiz meslekleri de sınırlandırmış oluyor. Bu nedenle alan seçtiğimizde kariyer yolculuğumuzun da yönünü belirlemiş oluyoruz. Bu yolculuğa başladıktan sonra dönüş yapabilmek ise kolay değil. Bir alana yöneldiğinizde lise eğitiminizin büyük bölümünü bu alana yönelik eğitim alarak geçirirsiniz. Dolayısıyla diğer alanlara yönelik sınırlı bilgi edinme imkanınız olacaktır.

Üniversite sınavına hazırlanırken alanınızı doğru seçerseniz sınav sonucunuzdan alacağınız verim de o kadar yüksek olacaktır. Ancak sınava hazırlık sürecinde farklı bir alandan sınava hazırlık yapmaya karar verirseniz alan içinden olanlara yetişmeniz zorlaşır. Açıklarınızı kapatmanız için çok daha fazla zaman ve efor harcamanız gerekir.

Kimi zaman öğrenciler üniversite eğitimi sürecinde alan seçimi ve mesleğin hatalı olduğunu fark edebilmektedir. Bu aşamadan sonra değişiklik yapmak hala mümkün olsa da kaybedilecek zaman ve harcanacak efor oldukça yüksektir. Yeniden üniversite sınavına hazırlanmak ve yeniden eğitim almak gerekebilmektedir. Kimi durumlarda çift ana dal, yan dal, yüksek lisans gibi alternatif programlarla bu ihtiyaç karşılanmaktadır.

Z kuşağı alan ve meslek seçimi konusunda geçmiş kuşaklara göre çok daha bilinçlidir. Hali hazırda meslek sahibi olan daha eski kuşak mensuplarının ise mesleki doyumu daha düşük bulunmaktadır. Bu da çalışanların kariyerlerinde değişikliğe gitmek istemelerine veya hedefledikleri kariyer başarısını elde edememelerine neden olmaktadır. Sık iş değiştirme, düşük performans, mesleki mutsuzluk kişisel hayata da etki etmektedir.

Aile içi ilişkiler, sosyal yaşam iş hayatındaki olumsuzluklardan etkilenebilmektedir. Mesleki doyumsuzluk stresle ve zorluklarla başa çıkabilmeyi de zorlaştırmaktadır.

Doğru Alan Seçimi İçin Kariyer Danışmanlığı

Alan ve meslek seçimi bireyin bugününü değil bütün ömrünü, yaşam standardını, koşullarını ve çevresini belirlemektedir. Bu nedenle seçim süreci sınırlı bilgi ve yönlendirme ile yürütülmemelidir. Günümüz koşullarında doğru bir alana ve mesleğe yönelmek çok yönlü değerlendirme yapabilmeyi gerektirmektedir.

Seçim yaparken bilimsel verileri, alan çalışmalarını takip edebilmek, ileri görüşlü olmak ve kendini iyi tanımak gerekmektedir. Bunların hepsini ise tek başına yapmak kolay değildir. Okulun, rehberlik servisinin alan seçimiyle ilgili yeterli hazırlığı ve çalışması yoksa öğrencinin yükü artmaktadır. Bu süreçte hatta çok daha öncesinde profesyonel kariyer danışmanlığı almak daha doğru seçim yapabilmeyi kolaylaştırmaktadır.

Hatta günümüzde mentor desteği alan öğrenci sayısı da oldukça fazladır. Özellikle yurtdışı eğitim isteyen, uluslararası düzeyde bir mesleğe yönelmeyi planlayan öğrenciler daha bilinçli tercih yapmalıdır. Yurtdışı eğitim ve burs fırsatlarının takibinin yapılması, sınavlara hazırlanılması için yurtdışı eğitim danışmanlığı alınabilir.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de doğru alan seçimi yapmak ve kariyerinizi yapılandırmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Sayısal zeka denince akla ilk gelen Isaac Newton, Albert Einstein, Thomas Edison, Bil Gates, Stephen Hawking gibi dâhilerdir. Bu nedenle sayısal yeteneği olan her öğrencinin tüm kariyer basamaklarını hızla adımlayabileceği yanılgısı oldukça yaygındır. Ancak sayısal yani mantıksal-matematiksel zekaya sahip her birey dahi değildir. Akademik başarıyı yeterince önemsemeyen veya önemini bilmeyen pek çok öğrencinin sayısal potansiyeli gizli kalabilmektedir.

Düşük not ortalaması, derslere olan ilgisizlik öğrencinin sayısal becerilerinin keşfedilmesine engel olabilmektedir. Bu da özellikle lisede alan seçimi yaparken öğrencilerin yanlış alanlara yönlendirilmesine neden olmaktadır. Sayısal derslerde ortalama ve üzeri başarı elde etmek sayısal beceri sahibi olmak için yeterli değildir. Çünkü derslerini iyi dinleyen, sınavlara iyi hazırlanan öğrenciler de ortalama performans gösterebilmektedir. Sayısal zeka, ders başarısından çok daha öte bir değerlendirme gerektirmektedir.

Sayısal zeka alanının tespit edebilmek için öğretmenlerin farkındalıklı gözlem yapması oldukça önemlidir. Öğretmenin sayısal potansiyel fark ettiği öğrenciyi temel ders bilgisi dışında da ölçümleyebilmesi gerekir. Bu diğer zeka yönleri için de oldukça önemlidir. Yine zeka testlerine katılmak da zeka yönünün belirlenmesinde etkili ve güvenilirdir.

Alan seçiminin zeka alanı belirlendikten sonra yapılması akademik başarı ve kariyer gelişimi için son derece önemlidir. Bu bilinçle yapılan tercihlerde okul başarısını artırmak ve üniversite sınavına hazırlık yapmak daha kolay olacaktır. Meslek seçimi yaparken de baskın zeka alanının tercih sürecinde etkili olması önemlidir. Ancak meslek seçerken baskın zeka alanı kadar karakteristik özellikler, ilgi ve hedefler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Örneğin sayısal zeka sahibi bir öğrencinin sosyal yönü de gelişmiş olabilir. Bu durumda meslek seçimi sayısal bilgi ve beceri gerektiren ve sosyal yönü olan alternatiflerden olmalıdır. Alan, meslek seçimi bu kapsamda yapıldığında akademik başarı, mesleki doyum ve kariyer gelişimi de yükselecektir.

Peki sayısal (mantıksal-matematiksel) zeka nedir? Bu zeka alanı hangi meslekleri kapsamaktadır? Sayısal becerinin artması için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Sayısal Zeka Nedir?

Sayısal-Mantıksal zekası baskın olanlar matematik bilmeyi ve kullanmayı gerektiren alanlarda başarılı, verimli ve mutlu olurlar. Bu kişiler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayısal zeka Howard Gardner tarafından öne sürülen 8 çoklu zeka türünden biridir. Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar. Gardner’a göre her bireyin birden fazla baskın zeka alanı olabilir. Bu zeka alanları birbiriyle işbirliği içerisinde çok daha verimli çalışabilir.

Sayısal beceriye sahip bireyler meslek seçerken mutlaka ilgi alanlarını ve varsa diğer baskın zeka türlerini de değerlendirmeliler. Örneğin yabancı dil bilen biri, bu dili profesyonel düzeyde kullanırken sözel zekasını kullanır.

Dili sayesinde seyahat edip başka insanlarla tanışıp yeni ilişkiler geliştirirken sosyal zekasını kullanır. Bu bilgisini mesleğe çevirip turizm rehberi olabilir burada yine sosyal zekası devrededir. Bir akrobat işini yaparken dengede durmak için bedensel zekasını kullanır. Ancak mesafeyi, derinliği görsel-uzamsal zekasıyla ölçer.

Meslek Seçimi Önerileri: Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sayısal Zeka Gerektiren Meslekler Nelerdir?

Sayısal-mantıksal zekası güçlü olan bireyler sayısal, mantıksal düşünme becerisi gerektiren tüm mesleklerde başarılı olabilirler. Ancak bu başarıyı belirleyen baskın zeka kadar bu alana yönelik ilgi ve merakın da olmasıdır.

Eşlik eden diğer zeka alanlarının da meslek seçimine dahil edilmesi alternatif zenginliğini sağlamaktadır. Ayrıca doğru mesleği belirlemek de kolaylaşmaktadır. Sayısala ek olarak görsel uzamsal zekası güçlü olan birisi tasarım veya mikrocerrahi alanına yönelebilir.

Genel olarak sayısal zeka sahibi bireyler aşağıdaki meslek dallarına yönelebilirler. Araştırma, geliştirme, uygulama ve öğretme aşamalarında da rol alabilirler.

  • Bilgisayar Mühendisi/Programcısı/Teknisyeni (Bilgisayar temelli tüm mesleklerde başarılı olabilirler)
  • Yazılım Mühendisi
  • Sistem Analisti
  • Ağ Analisti
  • Veritabanı Uzmanı/Tasarımcısı
  • Mühendis (Elektronik, inşaat, mekanik, kimya, endüstri)
  • Muhasebe Uzmanı
  • Maliye Uzmanı
  • Finans ve Yatırım Danışmanı
  • Matematik Uzmanı
  • İstatistikçi
  • Mimar/İç Mimar
  • Fizikçi
  • Astronomi Uzmanı/Gökbilimci
  • Doktor/Hemşire/Sağlıkçı/Eczacı
  • Yapay zeka, makine öğrenmesi, robotik gibi dallarda çalışılabilir
  • Elektrik/elektronik
  • Biomedikal – Bioteknik
  • Sayısal bilimlere yönelik öğretmen, akademisyen, araştırmacı
  • Endüstriyel tasarım
  • Kodlama programları

Sayısal Zeka Geliştirilebilir mi?

Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışmaktadır. Dolayısıyla okul öncesi dönemden başlayarak zeka alanlarının gelişimine katkıda bulunulabilir.

Zeka alanının geliştirilmesi kadar baskın zeka alanına yönelik ilgi ve merakın da uyandırılması gerekir. Merak uyandırmak için araştırma ödevleri vermek, projeler ürettirmek başarılı sonuçlar verebilir. Atık materyallerden geri dönüşüm fikirleri ürettirmek, çevre dostu ürünler tasarlattırmak gibi. Grup çalışmaları yaptırmak da hem ekip çalışmasını öğretmek hem de beyin fırtınası yaptırmak için verimlidir.

Sayısal- mantıksal zekada sayısal beceriye yaratıcılığın eşlik ediyor olması da başarıyı artırmaktadır. Özellikle yenilik icat edebilmek veya mevcudu geliştirip dönüştürebilmek için yaratıcı düşüncenin geliştirilmesi gerekmektedir.

Satranç gibi neden sonuç ilişkisini irdelemeyi ve bir sonraki adımı planlamayı gerektiren oyunlar da faydalıdır.  Strateji oyunları oynamak, bulmaca çözmek, mantık ve matematik soruları çözmek de sayısal beceriyi artırmaktadır. Oyunlarda rakibin hamlelerini takip etmek ve tahmin etmeye çalışmak da sayısal zekayı geliştirmektedir. Kodlama, robotik gibi sayısal alanlara yönelik ilgi ve beceriyle uyumlu faaliyetlere katılmak da oldukça faydalı.

Basit kodlama programları kullanarak oyun, site, yazılım kurulabilir. Böylece hem öğrenir hem eğlenir hem de verimli zaman geçirilebilir. Deney yapmak, robot/maket yapmak da faydalıdır. Bilim-teknik faaliyetlerine katılmak, kulüp ve dergi üyelikleri yaptırmak da sayısal- mantıksal zekayı geliştirmektedir. Bozulan oyuncakları, eşyaları açıp incelemek veya çalışma sistemini öğrenmeye çalışmak da yararlı olmaktadır. Ancak bunu yaparken zarar görmeyecek şekilde, güvenlik önlemleri alınarak çalışılmalıdır.

İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Ve Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazılarımız da sizin için faydalı olabilir.

Sayısal Zeka Becerinizi Kariyer Danışmanlığı ile Çok Daha Verimli Kullanabilirsiniz

Sayısal- mantıksal zekaya sahip olmak doğru değerlendirildiğinde akademik başarıyı desteklemekte ve kariyer fırsatlarını artırmaktadır. Ancak bu alana yeterli yatırımın yapılmaması, eğitim fırsatlarının iyi değerlendirilmemesi başarı olasılığının düşmesine neden olmaktadır. Sayısal zekaya sahip olan ve bu alanda mesleğini sürdüren ebeveynler çocuklarını daha bilinçli yönlendirebilmektedir. Ancak bazen çocuğun potansiyeli fark edilmeyebilir veya yeterince üzerinde durulmamış olabilir.

Zeka alanının doğru tespit edilmesi ve mesleki yönlendirmenin doğru yapılabilmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Her şeyden önce güncel, bilimsel ve zengin mesleki bilgiye sahip olabilmek gerekir. Geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmek, yapay zekanın, teknolojinin meslekler üzerindeki etkisini öngörebilmek gerekir. Yabancı dilin önemi de oldukça önemlidir. Çünkü ulusal kaynaklardan edinilen bilgiler yeterli değildir.

Dünyadaki gelişmeleri takip edebilmek geleceğe yönelik başarılı seçimler yapabilme olasılığını artırmaktadır. Tüm bunları yaparken öğrenciyi iyi değerlendirmek, karakterini, zeka alanı kadar ilgi ve becerilerini de öğrenmek gerekir. Sosyo kültürel ve ekonomik yapının bilinmesi, kişinin beklentilerinin de sürece dahil edilmesi önemlidir.

Tüm bunları bir arada eksiksiz yapabilmek ise kolay değildir. Bu nedenle alan ve meslek seçerken profesyonel kariyer danışmanlığı almak hata payını minimuma indirmektedir.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Sayısal zeka gibi tüm zeka alanlarına yönelik profesyonel destek sunuyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Savunma mekanizmaları yaşamda karşılaşılan kaygıları azaltmak için egonun gerçeği çarpıttığı bilinçsiz stratejilerdir. Kişileri iç ve dış zorluklara ya da sıkıntılara karşı koruyan otomatik süreçler olarak da düşünülebilir. Bu mekanizmalarla birey kendini sıkıntı verici düşüncelerden, benliğin oluşturduğu suçluluk ve kaygı duygularından uzaklaştırır. Benliğimiz ise id, ego ve süperego olarak üç farklı yapıdan oluşmaktadır. Her bir yapı farklı amaçlara hizmet etmektedir.

Yaşadığımız kaygı ve sıkıntılar ise bu yapıların birbiriyle çatışmasından, açığa çıkan anlaşmazlıklardandır. İd, benliğin hiçbir mantıklı ya da ahlaki norma bağlı olmayan en ilkel yapısıdır. Tamamıyla bilinçaltına gömülüdür, cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin ve bu dürtülerin getirdiği istek ve eğilimlerin muhafaza edildiği alandır.

Ego ise, benliğin idden daha gelişmiş olan ikinci yapısıdır. Bu yapı idden gelen dürtüsel ihtiyaçları doyurmak ve dengelemek için çalışır. Egonun idden daha gelişmiş olmasının nedeni işlevini yerine getirirken düşünce sistemini kullanmasıdır. Ego, bireyin uygun koşullar oluşana kadar mevcut ihtiyacını ertelemesini sağlamaktadır. Bu anlamda da idden gelen dürtüleri bastırıp bireyin öncelikli ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlar.

Ego, bu özelliğiyle benliğin bilinç düzeyine daha yakın olan kısmıdır. Süperego ise, yetiştiğimiz kültür ve büyütüldüğümüz ebeveyn tutumlarına göre şekillenir. Süperego, idin dürtülerini sürekli olarak bastırmaya çalışır. 3 benlik yapısından gerçeklikle uyumlu olan tek yapı egodur. Ego, savunmaları kullanarak yaşamsal kaygıları daha kabul edilebilir hale getirir. Böylece savunmalar psikolojik sağlığımızı dengede tutmamızı, yaşadığımız çevre ile uyumlu olmamızı sağlar.

Savunma mekanizmaları yaşa ve bilişsel gelişmişlik düzeyine göre de farklılık gösterir. Çocuklar daha ilkel savunma mekanizması kullanırken, yetişkinlerin kullandığı mekanizmalar daha gelişmiştir. Peki bu mekanizmalar nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Seçimlerimizi ve davranışlarımızı nasıl etkiler? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizması kullanımı oldukça sağlıklı ve benlik bütünlüğünü, iyi oluşu koruyan önemli bir kaynaktır. Ancak her şeyin fazlasında olduğu gibi bu mekanizmaların da gereğinden çok kullanımı sağlıklı değildir. Savunmaların ideal ölçüde kullanımı bizi tehditlere karşı koruyup, stres, kaygı ve üzüntüyle başa çıkmayı sağlar. Gereğinden fazla kullanımı ise patolojik sonuçlara neden olabilir. Sıklıkla kullanılan mekanizmalar aşağıdaki gibidir;

Bastırma (Repression)

Egoyu rahatsız eden tüm duygu, düşünce ve dürtülerin bilinçaltına itilerek orada tutulmasına bastırma mekanizması denilmektedir. Kişi böylece başa çıkamadığı ve varlığından rahatsız olduğu her şeyi hiç yaşanmamışçasına bilinç düzeyinden uzaklaştırabilir. Şiddetli korkular, travmalar, kayıplar, pişmanlıklar bu mekanizmayla geri plana atılabilir. Aynı şekilde başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve istekler de bastırılabilmektedir.

Örneğin; kardeş kıskançlığı yaşayan bir çocuk ebeveynlerinin kardeşine olan ilgisini görmezden gelir, bu konudaki düşüncelerini bastırır. Ancak savunma mekanizmaları içerisinde bastırma en fazla zihinsel enerji tüketimine neden olandır. Bastırma mekanizmasının gereğinden fazla kullanılması unutkanlığa neden olabilmektedir. Detayları, önemli konuları hatırlamakta güçlük çekilebilir. Durgunluk, tepkisizlik gibi sonuçlara da neden olabilmektedir.

İnkar (Denial)

İnkar, gerçekliğin acı veren yönünün bilinçten uzaklaştırılmasına yardım eden savunma mekanizmasıdır. Bir olayın varlığını, şiddetini ve sonuçlarını kabul etmekte zorlandığımızda kullandığımız mekanizmadır. Kabullenmenin gerçekleşebilmesi için inkar yardımcı rol oynamakta, kişinin sürece uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Ancak inkarın süresi, sıklığı ve şekli bu savunmanın sağlıksız bir kullanıma dönüşmesine neden olabilir.

Örneğin; sevdiği birinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen birisi onun çok güçlü olduğunu ve bu hastalığı kolayca atlatacağını düşünebilir. Kanser olduğunu öğrenen biri yapılan testlerin hatalı olduğunu, başka bir doktora daha gitmesi gerektiğini düşünebilir. Yas tutan biri, kaybettiği yakınının bir gün geri döneceğini düşünebilir. Özelliklede ölüm alanına tanık olmayan veya cenaze sürecinde bulunmayan kişiler için ölümü inkar sıklıkla görülebilmektedir.

Kişi inkar mekanizması ile yaşadığı durum karşısında açığa çıkacak şiddetli kaygı, korku veya üzüntüyle baş etmeye çalışmaktadır. Savunma mekanizmaları benlik bütünlüğünün korunmasına destek olmaktadır.

Yansıtma (Projection)

Kişinin kendisinde olan ama olmasını istemediği duygu, düşünce ve dürtüleri başkalarına yansıtmasıdır. Örneğin; eşini aldatmaktan korkan biri eşinin kendisini aldatacağını, sadık olmadığını söyleyebilir. Yalan söyleyen biri herkesin yalan söylediğini düşünebilir. Kardeşini kıskanan biri kardeşinin kendisini kıskandığını iddia edebilir. Başarısız olduğunu düşünen biri öğretmenlerinin başarısız olduğunu düşündüğünü düşünebilir.

Mantığa Bürüme (Rationalization)

Bir diğer anlamıyla bahane uydurma olarak düşünülebilir. Kişi kendisi ve başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve davranışlarını açıklamak için mantıklı bulanabilecek bahaneler üretebilir. Mantığa bürüme savunma mekanizmaları içerisinde en sık kullanılanıdır. Ancak gerçeğin çarpıtılmış hali olduğu için fazla kullanımı yine sağlıksızdır. Kişinin kendi duygu, düşünce, davranış ve dürtülerine yabancılaşmasına neden olur.

Başkaları tarafından fark edildiğinde de güven zedeleyici olabilmektedir. Okulda başarılı olamayan bir çocuk neden olarak evde çalışabileceği bir alanın olmadığını söyleyebilir. Mesleğinde ve kariyerinde aradığı başarıyı bulamayan biri hatalı meslek seçtiğini bu yüzden başarılı olamadığını söyleyebilir. Ekonomik yetersizlikler yaşayan biri en büyük zenginliğin mutluluk olduğunu söyleyebilir.

Özdeşleşme (İdentification)

Kişinin kendini bir başkasının yerine koyması ve onun gibi davranmasıdır. Çeşitli engellenmeler, başarısızlıklar, hayal kırıklıkları karşısında kişi kendisinden daha başarılı, yetenekli olan kişilerle özdeşleşerek kişisel değerini artırmaya çalışabilir. Böylece başkasının başarısından kendisine de yüceltici bir değer kattığını düşünebilir. Örneğin; iyi yemek yapamayan biri, annesinin çok iyi bir aşçı olduğunu söyleyebilir. Akranları tarafından hırpalanan biri babasının çok güçlü olduğunu söyleyebilir.

Karşıt Tepki Kurma (Reaction)

Savunma mekanizmalarından bir diğeri de karşıt tepki kurmadır. Kişi kabullenmekte zorlandığı veya başkaları tarafından onaylanmayacak duygu, düşünce ve dürtülerinin tam zıttını ifade eder. Örneğin; kişi cinsel dürtü ve düşüncelerine karşı aşırı ahlaki değerlere bağlı davranma eğiliminde olunabilir. Kardeşini kıskanan bir abla/ağabey kardeşini çok sevdiğini söyleyebilir, çok iyi bir kardeş rolü sergileyebilir.

Yer Değiştirme (Displacement)

Kişinin başa çıkmaya gücünün yetmediği olaylarda öfkesini, kızgınlığını gücünün yeteceği başka kişilere, nesnelere yönlendirmesi durumudur. Babasına sinirlenen birinin küçük kardeşine kızması veya telefonda sinir harbi yaşayan birinin öfkeyle telefonu kırması gibi. Asıl kaynağına ifade edilemeyen duygu ve düşünceler için kişi o kaynağa ait eşyalara da zarar verebilir. Örneğin; kardeşine çok kızan bir çocuk onun en sevdiği oyuncağa zarar verebilir.

Yüceltme (Sublimation)

Savunma mekanizmalarından yüceltmenin rolü oldukça önemlidir. Kişinin idden gelen ve bastırmakta zorluk yaşadığı dürtülerini toplumun da onaylayacağı şekilde değiştirmesidir. Örneğin; öfkeli, saldırgan, kavgacı biri polis, koruma olmayı veya dövüş sporlarıyla profesyonelce ilgilenmeyi seçebilir.

Ödünleme/ Telefi Etme

Ödünleme ise bireyin bütün olumsuzluklara rağmen üstünlük duygusunu doyurmaya çalışma çabasıdır. Kişi herhangi bir alandaki eksikliğini veya başarısızlığını başka alanlardaki etkinliklerle kapatmaya çalışır. Kimi durumlarda ise kişi eksiklik yaşadığı alanda çok daha fazla çalışarak başarılı olmaya odaklanır. Derslerinde başarılı olmayan biri, sporda veya sanatta çok başarılı olabilir.

Savunma Mekanizmaları Seçimlerimizi Nasıl Etkiliyor?

Kullandığımız savunma mekanizmaları içinde bulunduğumuz duruma ve yaşantıladığımız deneyimlere kişisel ve çevresel faktörlerle verdiğimiz tepkilerdir. Savunmalar sağlıklı, herkes tarafından kullanılan benliği dengeleyici tepkiler olsa da bir o kadar da özneldir. Kullandığımız savunmaların türü, sıklığı ve şekli bizi diğerlerinin tepki ve davranışlarından farklılaştırmaktadır. Bir kişi yaşadığı başarısızlık karşısında mantığa bürümeyi kullanarak yanlış meslek seçimi yaptığını söyleyebilir.

Bir başkası başarısızlık düşüncesiyle baş etmek için başka bir alanda örneğin ebeveynlik rolünde çok başarılı olmaya çalışabilir. Başka biri başarısızlığını ödünlemek için kardeşinin, eşinin veya çocuğunun başarılarıyla övünebilir. Dolayısıyla aynı duyguya, düşünceye verdiğimiz tepkiler birbirinden farklı olabilmektedir. Seçimlerimizde de savunmaların etkisi görülmektedir. Seçtiği meslekte veya okulda başarısız olmaktan kaygı duyan genç ailesinin onayladığı bölümü, okulu seçebilir.

Yurtdışında eğitim almak isteyen ama buna cesaret edemeyen birisi yurtdışı eğitimi gereksiz bulduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla kullandığımız savunma mekanizmaları seçimlerimizi de yönlendirmektedir. Tüm bunlar kullandığımız mekanizmaların iyi oluşumuzu, başarımızı veya başarısızlıklarla başa çıkmamızı desteklediğini göstermektedir. Savunmaların sıklığı artığında, kişinin gerçeklikle bağı kopmaya başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Bu mekanizmaların gereğinden fazla ve yersiz kullanımı benlik bütünlüğünün dengesini bozacaktır. Kişilerarası ilişkiler, akademik başarı, kariyer hatalı ve kontrolsüz kullanımda olumsuz etkilenebilir.

Savunma mekanizmaları kişiye ve çevresine zarar verecek boyutlara ulaşıyorsa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik mesleki ve kişisel danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Psikolojik destek ihtiyacına da destek veriyoruz.

Read More

Yurtdışı eğitim ve YKS için aynı anda hazırlık yapmak son yıllarda büyük talep görüyor. Bunun iki önemli nedeni var; Birincisi öğrenciler artık yurtdışı eğitimi çok daha fazla önemsiyor. Okullar, rehberlik birimleri ve kariyer danışmanları bu konuda daha fazla bilgilendirme yapıyor. İkinci neden ise yurtdışı eğitim için kabul alamayan veya farklı bir nedenle eğitime başlayamayan öğrenciler yurtiçi eğitim fırsatlarını kaçırmak istemiyor.

Özellikle yurtdışı eğitimin ekonomik boyutu öğrencileri ve aileleri tercih sürecinde zorluyor. Yurtdışı eğitim iyi bir burs fırsatı yakalanamazsa oldukça büyük bütçeler gerektiriyor. Döviz kurundaki ani değişiklikler ise yurtdışı eğitim maliyetinin çok hızlı değişmesine neden oluyor. Yurtdışı üniversite kabulleri için okulların beklentileri de seneden seneye farklılık gösterebiliyor. Bu anlamda da iyi bir takip ve planlama yapılamadığında yurtdışı eğitime hazırlık yapmak zorlaşıyor.

Bu da öğrencilerin her iki sürece aynı anda hazırlık yapmasına neden oluyor. Birbirinden farklı olarak yapılan iki sürecin hazırlığı ise çok daha bilinçli ve verimli çalışmayı gerektiriyor. Sadece YKS veya sadece Yurtdışı eğitim için hazırlık yapan öğrencilerin hazırlık sürecine ayırdığı efor ve zaman iki katına çıkarılmalı.

Peki yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı anda hazırlık yapmak mümkün mü? Avantaj ve dezavantajları neler? Hazırlık sürecini kolaylaştırmak için öğrenciler neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz! Ve Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Aynı Anda Hazırlık Yapılabilir mi?

Evet, doğru bir stratejik planlama ve yüksek motivasyon ile her ikisine birlikte hazırlık yapmak mümkün. Ancak bu hazırlığı yaparken öğrencilerin sırtlanacağı yük de oldukça fazla olacak. Bu yükün olabildiğince hafifletilmesi gerekiyor. Yükün paylaşılmasında ise aileye ve kaynak sağlanabiliyorsa mentor, kariyer danışmanı gibi profesyonellere pay düşüyor. Yurtdışı eğitim ve YKS için hazırlık yapmak aynı anda birden fazla değişkeni takip etmeyi gerektiriyor.

Üniversitelerin kabul koşulları neler, hangi üniversite mesleki başarı için daha avantajlı? Hangi ülke bu eğitim için daha uygun? Burs fırsatları için ne yapılmalı? Bütçe planlama gibi pek çok bilginin takibinde sorumluluk mentor veya kariyer danışmanında olmalı.

Aileler ise bütçe ve duygusal destek konusunda öğrencinin yükünü, stres ve kaygılarını almalı. Öğrenciye ise zamanı verimli kullanma, verimli ders çalışma ve iç motivasyonunu koruma sorumluluğu kalmalı.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Birlikte Hazırlık Yapmanın Avantaj ve Dezavantajları

Hazırlık süreci doğru yapılandırıldığında avantajlar dezavantajlardan çok daha fazla olmaktadır. Ancak hazırlık sürecinde tüm yük öğrencinin üzerine bırakılırsa dezavantajları daha fazla olacaktır. YKS için yapılacak hazırlık ağırlıklı olarak 12. yani son sınıftadır. Son sınıfta çoğunlukla konu anlatımları biter, tekrarlar ve bol soru, deneme çözümleri ile bilgiler pekiştirilir.

Sınav süresini yetiştirmek, kontroller için ek süre bırakmak için pratik yapmak da başarıyı olumlu etkiler. Dolayısıyla yurtiçi eğitim için YKS hazırlığı son sınıfta hız kazanacaktır. Yurtdışı eğitim için ise IB ve AP gibi eğitim programlarına hazırlık yapılması gerekir. AP sınavına hazırlık yapmak YKS için de büyük avantaj sağlamaktadır. Bunun en büyük nedeni karşılaşılacak konulardaki benzerliklerdir.

AP sınavında karşılaşılan konu içerikleri AYT yani ikinci YKS oturumu olan Alan Yeterlilik Sınavında da soruluyor. AP sınavında Fizik ve matematik YKS ile birebir örtüşürken, Kimya %70, Biyoloji %50 benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla AP sınavına hazırlık yapanlar doğrudan YKS için de hazırlanmış oluyor. AP sınavı için en önemli sene 11. Sınıf.

Öğrenciler bu yılda yapacakları hazırlıkla hem AP’ye hem de erkenden AYT’ye hazırlanmış oluyor. Bu da Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmanın en büyük avantajını sunuyor. Ancak hazırlık süreci iyi yürütülmediğinde öğrencilerin sınav stresi artıyor. Zaman yönetimi, konsantrasyon zorlaşıyor ve motivasyon düşebiliyor.

Öğrencilerin üzerindeki baskı artığında hem yurtiçi eğitim başarısı hem de yurtdışı kabul olasılığı düşebiliyor. Bu noktada da hem öğrenciyi hem de aileyi rahatlatabilmek için mentor ve kariyer danışmanlığını öneriyoruz.

Aba Yurt Dışı Eğitim bu konuda uzman kadrosu ile her yıl çok sayıda öğrenciyi yurtiçi ve yurtdışı eğitime birlikte hazırlıyor. Danışmanlık verilen öğrencilerin dünyanın en iyi üniversitelerine yerleşmeleri için çalışmalar yapılıyor. Eğer öğrenci dünyanın en iyi üniversitelerine giremeyecekse Türkiye’nin en iyi üniversitelere girebilecek stratejileri uygulamaları hedefleniyor.

Yurtdışı Eğitim ve YKS Hazırlık Sürecini Verimli Geçirmek için Öneriler

Sadece YKS’ye veya yurtdışı eğitim programlarına hazırlık yapmak dahi oldukça emek isteyen bir süreç. Ergenlik döneminin zorlukları, sınav rekabeti, dersler ve geleceğin belirsizliği ise süreci zorlaştıran diğer faktörler. Ancak geleceği daha iyi şekilde yapılandırmak, yaşam standartlarını artırmak için en doğru zaman lise yılları.

Enerjinin en yüksek olduğu, dikkat dağıtıcı faktörlerin ve yaşamsal sorumlulukların en az olduğu dönem. Üstelik iyi bir lise eğitimi alıyorsanız ve aile desteğiniz varsa bu süreci başarıyla tamamlamanız mümkün. Tüm olumlu katkılarına rağmen bir hedefi planlamak ve elde etmeyi istemek başarmak için yeterli değil. Peki başarıyı desteklemek için neler yapılabilir?

Zaman Yönetimi ve Verimli Ders Çalışma Tekniklerini Bilmek Oldukça Önemli

Zamanı iyi yönetebilmek bu sürecin belki de en önemli koşulu. Zaman herkes için eşit olsa da zamanı nasıl değerlendirdiğimiz özneldir. Bu öznelliğin nasıl değerlendirildiği ise başarı oranını doğrudan etkilemektedir. Hedeflerini yeterince iyi planlamamış veya bir hedefi olmayan bir öğrenci zamanını ders dışı aktivitelerle doldurabilir.

Yeterince iyi yapılan bir zaman planlaması ise Yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı zaman diliminde yer verebilme fırsatı sunar. Zaman kullanımını iyileştirmek için yapabileceklerinizi aşağıda özetledik. Daha detaylı bilgi için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri  yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Dikkat süresini aşmayacak şekilde çalışmak.
  • Düzenli sürelerle ve ihtiyaç duyuldukça mola vermeyi ihmal etmemek.
  • Mola sürelerine sadık kalmak. (Pomodora tekniğinden faydalanabilirsiniz)
  • Dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek. (Telefon konuşmaları, mesajlaşma, sosyal medya gibi dikkat dağıtıcı kaynaklara ders süresinde yer verilmemelidir.)
  • Hayır diyebilmek. (Uzayan telefon konuşmalarına, planın dışında kalan aciliyeti olmayan işlere ve benzeri taleplere)

Verimli ders çalışma tekniklerini iyi bilmek ve uygulamak da yurtdışı eğitim ve YKS’ye birlikte hazırlanmayı kolaylaştırmaktadır. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dinlenmeye ve Keyif Alınan Faaliyetlere de Zaman Ayırılmalı

Çoğunlukla sınava hazırlık gibi önemli süreçlerde ilk ihmal edilen kişisel zamana ve dinlenmeye ayrılan süredir. Oysa verimli çalışabilmek, dikkati sürdürebilmek ve motivasyonu korumak için dinlenmeye ve eğlenmeye de vakit ayırılmalıdır. Mola vermek, dinlenmek veya böyle önemli bir süreçte eğleniyor olmak öğrenciler tarafından kabahat gibi değerlendirilebilmektedir. Oysa üniversite eğitimine hazırlık yapmak maraton gibidir; temposu yüksek ve uzun bir parkurdur.

Bu parkuru iyi bir dereceyle tamamlayabilmek ise gerektiğinde durmayı, ihtiyaçları karşılamayı gerektirir. Öğrenciler üniversiteye hazırlanırken bir anda sosyal aktivitelere, kişisel zamana ve dinlenmeye ara verir. Deşarj olmalarını sağlayan kaynaklarını tüketirler. Spora, yürüyüşe, filme, kitaba veya arkadaşlarla yapılan aktivitelere zaman ayırmayı başarıyı engelleyecek kaynaklar olarak görebilirler.

Oysa Yurtdışı eğitim ve YKS gibi iki önemli sürece hazırlık yapmak içsel motivasyonu sağlayabilmeyi gerektirir. Motivasyonun korunabilmesi ise dinlenmekten ve keyif alabilmekten geçer. Aksi halde hem zihin, hem beden yorulacak ve dolayısıyla ulaşılmaya çalışılan hedef de gözünüzde büyüyecektir.

Sağlıklı Beslenmek ve Yeterli Uyku İhmal Edilmemeli

Beslenme ve uyku Lise, üniversite gibi önemli akademik basamaklara hazırlık yaparken ihmal edilen önemli kaynaklardandır. Özellikle sınavlara kısa bir zaman kaldığında öğrencilerin iştahı kesilir, çoğunlukla öğünler çalışma masasında yenir. Uyku ise gen saatlere kalır ve yetersizdir. Geç yatıp erken kalkarak öğrenciler çalışmaya ayırdıkları zamanı artırmaya çalışır. Oysa başarılı olabilmek ve yapılan çalışmadan verim alabilmek için fiziksel sağlık ihmal edilmemelidir.

Yurtdışı eğitim ve YKS hazırlık sürecinde beslenmeye ve uyku kalitesine çok daha fazla önem vermek gerekiyor. Yetersiz beslenme ve uyku öğrenmeyi, hatırlamayı, dikkati olumsuz etkileyecektir. Yeni bilgileri işlemek, eski bilgileri geri getirmek zorlaşacaktır. Fiziksel yorgunluk nedeniyle dikkat daha kolay dağılacak ve ayrıca bedensel yakınmalar da başlayacaktır. Uzun saatler çalışma masasında oturmak sırt, boyun, eklem ağrılarına ve tutukluklara neden olacaktır.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Hazırlık Yaparken Kariyer Danışmanlığı Almak Başarıyı Artırıyor

Aynı anda iki sürece birden hazırlık yapmayı hedeflemek yüksek motivasyon, stratejik planlama ve destek gerektiriyor. Bu süreçte okul, aile, öğrenci ve mümkünse kariyer danışmanının iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Hazırlık sürecinde iyi koordine olunabilirse öğrencinin üzerindeki yük azaldığı gibi başarı olasılığı da artıyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Bakış açınızı geliştiriyor, kariyer ve eğitim fırsatlarınızın artması için stratejik hedefler belirliyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmak isteyenlere kariyer danışmanlığı geniş fırsatlar sunuyor. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More