Mindfulness yani bilinçli farkındalık tekniği ile akademik hayatta başarılı olabilirsiniz. Mindfulness eğitimi aracılığı ile öğrenciler akademik hayatta karşılaşabilecekleri güçlüklere karşı başa çıkma becerilerini geliştirirler. Sınava hazırlık sürecinde yaşadıkları kaygıyı azaltabilir, stresi yönetebilirler. Dikkati odaklamakta ya da sürdürmekte güçlük yaşayan bireyler tekniklerle dikkat üzerinde daha fazla kontrol sağlayabilirler.

Mindfulness eğitimi ile duygu ve düşünceleriniz üzerindeki kontrolünüzü geliştirebilirsiniz. Bu sayede olumsuz duygu ve düşüncelerinizin motivasyonunuzu düşürmesine, performansınızı engellemesine izin vermeden ilerleyebilirsiniz. Lise ve üniversite yılları ergen ve genç yetişkinler için oldukça önemli yaşam dönemleridir. Bireyleşme, kariyerini belirleme, kendini keşfetme bu dönemin önemli görevleridir. Genç bu dönemde aileden ayrışarak birey olma yolunda büyük adımlar atar. Kendi sosyal ağını, bağlantılarını kurar.

Artık genç, ailesinden bağımsız olarak kendi karakteri, bilgisi, tecrübesi ve idealleriyle kabul gören bir birey haline gelir. Kendi kararları, sorumlulukları ve hedefleri vardır. Dolayısıyla bu dönem gelecek kaygısının, belirsizliğin, risklerin ve mücadelenin yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde olumsuzluklarla karşılaşmamız da olağandır. Başarısızlıklar, hayal kırıklıkları yaşayabiliriz. Mindfulness eğitimi ile bilinçli farkındalık çalışmaları bireyin ruhsal dengesini sağlamasına yardımcı oluyor.

Eğitim içerisinde öğrenilen uygulamalara yönelik pratik kazanıldığında bireyin üzerindeki psikolojik baskı ve kaygı azalıyor. Bu sayede açığa çıkabilecek ani duygusal tepkiler azalıyor.

Anda kalabilme becerisi geliştikçe zaman daha değerli hale geliyor. Zaman yönetimini engelleyen duygu ve düşünceler fark ediliyor. Dolayısıyla zamanı organize etmek kolaylaşıyor ve zaman baskısı, erteleme davranışı ortadan kalkıyor. Zaman üzerindeki denetim kişinin kolay organize olmasını, işlerini zamanında yetiştirmesini, zamanı daha efektif kullanmasını sağlıyor.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Egzersizleri ile Odaklanma ve Dikkati Sürdürme Becerisi Gelişiyor

Mindfulness aracılığı ile yaşadığınız an da kalmanız kolaylaşır. Bu tekniği düzenli olarak kullanan bireyler geçmiş ya da gelecek odaklı duygu, düşünce ve davranışlarında azalma olduğunu iletmektedir. Ayrıca bu teknik bireyin dikkat süresini ve konsantrasyonunu da arttırmaktadır. Gün içerisinde dikkatinizi vermekte zorlandığınız, başka duygu ve düşüncelerle sıklıkla bölündüğünüz durumlarda dikkat önemlidir.

Özelliklede öğrencilik döneminde dikkatin önemi artıyor. Sınava hazırlık sürecinde öğrenciler yoğun bir çalışma temposuna giriyor. Okul dersleri, ders sonrası etüdler, deneme sınavları derken bu dönemde bilgi yüklemesi yaşıyoruz. Bilginin fark edilmesi, doğru işlenmesi ve ihtiyaç anında hatırlanabilmesi için ise dikkate ihtiyaç duyuyoruz. Sınavda uzun paragraf sorularını okumak kadar, anlamak ve hızlı yorumlayabilmek gerekiyor.

Bu süreçte de yine zaman kaybetmemek için odaklanma becerisine ve dikkati sürdürmeye ihtiyaç var. Dikkatin önemi sınava hazırlanmakla da bitmiyor. Üniversite eğitiminde, mesleğinizi belirleyecek alanda ihtisas yaparken bilgiyi kaynağından doğru edinmek gerekiyor. Dersleri etkin dinlemek, derse katılmak ve üzerine pratik yapabilmek gerekiyor. Hele ki okuduğunuz bölüm kitaplardan bilgi edinerek açığınızı kapatabileceğiniz bir bölüm değilse dikkatin önemi daha da artıyor.

Dikkatimizin kolayca bölünmesi işimizdeki verimliliği, iletişimlerimizin kalitesini ya da öğrenmemizi güçleştirir. Dolayısıyla gerek sosyal ilişkilerde gerekse eğitimde ve iş hayatında dikkati verme ve sürdürme önemli bir beceridir. Mindfulness yani bilinçli farkındalık çalışmaları bireyin dikkatini geliştirmesini sağlamaktadır. Çünkü mindfulness zihne gelen diğer duygu ve düşünceleri dışarıda bırakıp odaklanılan duygu ve düşünceye yoğunlaşmayı sağlar.

Stresle Başa Çıkmak Kolaylaşıyor, Kaygı Azalıyor

Mindfulness egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor. Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor. Akademik hayat içerisinde pek çok öğrencinin temel kaygısı geleceğe yönelik belirsizlik oluyor. Eğitimimi başarıyla tamamlayabilecek miyim? Doğru mesleğe yönelebilecek miyim? Mesleğimde başarılı ve mutlu olacak mıyım? İş bulabilecek miyim? Bu kaygıların her biri bireyi anda olmaktan uzaklaştırıyor.

Geleceğe yönelik soru işaretleri bugünü yaşamayı, bu anın tadına varmayı zorlaştırıyor. Bugünü ıskalıyoruz. Geleceğin kaygısı, bugün yaşanması gereken anları geleceğe ötelemeye neden oluyor. Mindfulness eğitimi ile geliştirilecek bilinçli farkındalık becerisi bireye anda kalmayı, duygu, düşünce ve olayları nazikçe kabul etmeyi öğretiyor. Nefese, duyulara ya da duygu ve düşüncelere odaklanan birey bu sayede sakinleşiyor.

Nefes alıp vermek gibi zihne gelen duygu ve düşüncelerde gelir ve giderler. Her gelen duygu ve düşünce kabul edilir, objektif ve yargısız değerlendirilip uğurlanır. Yerine istendiği taktirde daha olumlu ve yapıcı duygu ve düşünceler gelebilir. Bu farkındalık bireyi rahatlatır. Duygu ve düşüncelere karşı hoşgörü gelişir. Yargı azalır. Sonucunda zihin rahatlar, beden rahatlar. Stres ve kaygı bu sayede azalır.

Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir eğitim ve yaşam dengesi kurmanızı sağlıyor. Üstelik mindfulness egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Egzersizleri ile Olumsuz Duygu ve Düşünceler Üzerinde Kontrol Gelişiyor, Motivasyon Artıyor

Bilinçli farkındalık duygu, düşünce ve davranışlara önyargısız, objektif şekilde bakabilmenizi kolaylaştırır. Bu teknik geliştirildiğinde kişinin duygu, düşünce ve davranışları üzerindeki farkındalığı ve özdenetimi artar. Dolayısıyla kişinin performansını düşüren, motivasyonunu kıran olumsuz duygu ve düşüncelerle de daha kolay başa çıkılabilir.

Duygularımıza eşlik eden düşüncelerimizdir. Çoğunlukla bir düşünce duyguyu getirir açığa çıkan duygu daha güçlü bir düşünceyi çağrıştırır ve daha güçlü bir duygu açığa çıkar. Bu duygular bedende farklı duyumsamalara neden olur. Nabızda artış, terleme, titreme gibi. “Başarısız olacağım düşüncesi” olumsuz duyguları tetikler kişiye rahatsızlık veren bu duygular “yetersizim, yeterince iyi öğrenemiyorum, anlamıyorum, yapamıyorum” gibi artarak tekrar eden yeni düşünceleri getirir.

Bu düşünceler daha güçlü duyguları doğurur. Sonucunda çarpıntı, terleme, titreme, kızarma, nefes darlığı gibi fizyolojik belirtiler açığa çıkar. Böyle bir durumda duygularınız üzerinde bilinçli farkındalık geliştirmek için kendinize şu 3 soruyu sorabilirsiniz:

  • Şu an ne düşünüyorum?
  • Bedenimde ne hissediyorum?
  • Bu duygu beni hangi davranışa yönlendiriyor?

Bu sorular mevcut duyguyu tanımanızı ve duygunuz üzerinde farkındalık geliştirmenizi sağlar.

Düşünceleri yönelik bilinçli farkındalık geliştirmek için ise iç sesinize ve size ne söylediğinize odaklanmalısınız. Nasıl ki başkalarının söylediklerini duymak için onları dinlemek gerekiyor. Kendi iç sesinizi duymak için de dinlemeniz gerekir. İç sesiniz size ne diyor? Zihninize gelen düşünceler ne? İç sesinizin fısıldadığı mesajları bir yere not edebilirsiniz. Bu mesajları yargısız, objektif şekilde dinlemelisiniz.

Bu mesajlar ne kadar gerçek? ne kadar sizi temsil ediyor? Bu mesajları başkalarıyla paylaşsanız doğruluğunu desteklerler mi? İç sesiniz diğerlerinin düşünceleriyle uyumlu mu? Bugün iç sesinizin size “başarısızım” dediğini duyduysanız objektif değerlendirdiğinizde bu ne kadar gerçeği temsil ediyor. Öğretmeniniz, arkadaşlarınız ya da ailenizde bu düşüncenizi destekliyor mu? Yoksa kendinize farkında olmadan haksızlık mı ediyorsunuz?

Kendinizi, emeğinizi yeterince taktir etmiyor olabilirsiniz. Mevcut performansınızı alkışlamayı ihmal ediyor, çok daha iyisine ulaşmak için kendinizi zorluyor olabilirsiniz. Ancak başarı için verdiğiniz emek kadar, motivasyonunuzu sağlamak için de emek vermelisiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Özgüven Gelişiyor

Fiziksel bir rahatsızlığımız ya da bedenimizde bizi mutsuz eden bir değişiklik olmadıkça bedenimizin farkında olmayız. Daha çok bedenimize yönelik aksamaları ya da kusurları fark ederiz. Özelliklede ergenlik dönemi bedeninizden hoşnut olmadığınız, güzellik algınızın ön planda olduğu bir dönem haline gelebilir.

Bu dönemde yüzünüzde çıkan bir sivilceden, boyunuzdan ya da kilonuzdan hoşnutsuz olabilirsiniz. Tüm bakışların size yöneldiğini ve dikkatlerin üzerinizde olduğunu dolayısıyla da en ufak bir kusurun başkalarınca fark edileceğini düşünebilirsiniz. Oysa sahip olduğumuz beden sayısız beceri ve işleve sahiptir. Bu işlevlerin değerini ise çoğunlukla mahrum kaldığımızda fark ederiz.

Mindfulness eğitimi ile bilinçli farkındalık becerisi geliştirdiğinizde bedeninizi, fiziksel özelliklerinizi zarafetle kabul edersiniz. Kendinizi görünüşünüzle, olduğunuz halinizle sever, biricik olduğunuzu ve öz değerinizi fark edersiniz. Kusurlara yönelmektense, sahip olduklarınıza şükreder, minnet duyar ve teşekkür edersiniz.

Bu özü kabul ediş ve değeri fark edilmeyene yönelik farkındalık bireyin özgüvenini geliştirir. Artık performans sergilemek ya da yeni bir ortama girmek daha az stres yaratır. Hatalar ve kusurlar da hayatın bir parçası kabul edilir ve hata yapmaktan korku duyulmaz.

Mindfulness Bilinçli Farkındalık Eğitimi Almak İçin Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Aba Psikoloji olarak, mindfulness yöntemiyle danışanlarımızın dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanmasına yardımcı oluyoruz. Öğrenmeyle ilgili en önemli ve ilgi çekici kısımlar, dünyayı etkileyici hale getiren, kendine güveni ve kişisel gelişimi teşvik eden parçalardan oluşur. İşte mindfulness yöntemiyle bu parçaların izini sürüyoruz.

Mindfulness :Bilinçli farkındalık yöntemiyle gerçekleştirilen meditasyon çalışmalarının öğrenme sürecindeki bireylere en büyük katkıları, edinilen bilgiyi kalıcı hale getirmesi ve odaklanma becerisini geliştirmesi. Aba Psikoloji’de öncelik verdiğimiz bu yöntem, duygusal dengeyi destekleyerek odaklanma ve motivasyona dayalı öğrenme sürecine direkt fayda sağlar.

Read More

Psikolojik hazırlık yapmak her önemli yaşam dönemi değişikliğinde bireyin yeni koşullara uyumunu kolaylaştırmaktadır. Yurtdışında Üniversite eğitimi de bireyin hayatında önemli bir yaşam değişikliğidir. Lise eğitimini tamamlayıp üniversite eğitimine başlangıç yapan genç yepyeni roller, sorumluluklar alır. Artık genç yetişkin statüsünde, kariyerini inşa eden ve mesleğine yön veren bir bireydir. Üniversite eğitimi kimi zaman gencin şehir veya ülke değişikliği yapmasını gerektirebilmektedir.

Her iki deneyimde bireyin yaşam alanında ve koşullarında önemli değişikliklere neden olur. Şehir veya ülke değişikliği sonucunda bireyin yurt ya da aileden ayrı evde yaşama tecrübesi olacaktır. Genç bu yeni düzene aileden ayrı ve uzakta başlangıç yapıyorsa yeni beceriler geliştirmesi gerekecektir. Özellikle sosyal çevre geliştirene kadar bireyin uyum sürecinde psikolojik ön hazırlığının olması oldukça yararlıdır.

Yurtdışında üniversite eğitimi almak istiyorsanız yazımızın devamında paylaşacağımız öneriler adaptasyon sürecinde size destek olacaktır.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almadan Önce Hedefinizi Belirleyin

Her önemli yaşam değişikliğinin beraberinde getireceği yeni uyum koşulları olacaktır. Bu koşullar kimi zaman zorlukları da beraberinde getirebilmektedir. Bireyin zorluklar karşısında güçlü kalabilmesi, pes etmeden devam etmesi için hedeflerini iyi belirlemesi gerekir. Hedef belirlerken kişinin kendi potansiyelini ve beklentilerini göz önünde bulundurması gerekir. İyi bir hedef kişinin ilgi, beceri ve yetkinlikleri ile örtüşüyor olmalıdır.

Aynı zamanda bireyin ihtisası, bilgi birikimi de hedefiyle uyumlu olmalıdır. Bu sayede bireyin kendisiyle uyumlu, başarı elde edebileceği bir hedefe yönelmesi mümkün olacaktır. Hedefini doğru belirleyen bir bireyin ise motivasyonunu sürdürmesi çok daha kolaydır.

Yurtdışında üniversite eğitimi daha bilinçli ve hazırlıklı planlar yapmayı, stratejik düşünmeyi gerektirir. Psikolojik hazırlık yapabilmeniz için kısa ve uzun vadeli hedeflerinizin önceden belirlenmesi önemlidir. Bu sayede hedeflerinize ulaşmak için ihtiyaç duyacağınız konularla ilgili ülke değişikliği yapmadan önce hazırlık yapabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almadan Önce Bilgi Toplayın

Gideceğiniz ülke, okuyacağınız okul, yaşayacağınız bölge, ülkenin kültürü, ulaşımı, yemekleri, dili, dini hakkında bilgi toplayabilirsiniz. Bu süreçte kendi imkanlarınızla araştırma yapabilir ya da yurtdışı eğitim danışmanlığı alabilirsiniz. Yurtdışında üniversite eğitimi hakkında eğitim ofislerinden de bilgi edinebilirsiniz. Gideceğiniz ülkede yaşayan ya da yaşamış tanıdıklarınız varsa onlarla iletişime geçebilirsiniz.

İnternet ve sosyal ağ aracılığıyla orada yaşayan, okuyan Türklerle iletişime geçebilir, daha gitmeden çevre oluşturabilirsiniz. Özellikle gideceğiniz bölgede öğrencilik tecrübesi olan Türk vatandaşlarının tecrübelerini öğrenmek size büyük kolaylık sağlayacaktır. Hiç aklınıza gelmeyecek, gerekli görmediğiniz alt bilgiler ülkedeki ilk dönemlerinizde size büyük kolaylık sağlayabilir. Her ülkenin şehir içi ulaşım ağı farklıdır. Önceden edineceğiniz ulaşım ağı haritalarıyla ön çalışmalar yapabilirsiniz.

Konaklayacağınız yer ile okul arası mesafede zaman geçirebileceğiniz güvenilir kafeleri öğrenebilirsiniz.

Aylık bütçenizi erkenden oluşturabilmek için konaklama, ulaşım, beslenme, eğitim giderleriniz hakkında ön bilgi edinebilirsiniz. Sağlık sistemiyle ilgili bilgi toplamakta oldukça önemli. Bizim ülkemizdeki sağlık hizmeti ile yurtdışı sağlık sistemi arasında oldukça fark var. Sağlık hizmetleri hakkında bilgi alabilir, sigorta poliçenizin kapsamını tecrübeli kişilerden bilgi alarak genişletebilirsiniz.

Trafik kuralları, kamu kuralları, düzen noktasında da ülkeler arasında pek çok farklılık olabilmektedir. Gittiğinizde beklenmedik cezalarla karşılaşmamak için önden bilgi edinebilirsiniz. Edineceğiniz tüm bu bilgiler gitmeden önce psikolojik hazırlık için size yardımcı olacaktır.

Türk mutfağı dışında lezzetlere açık olmanız özellikle yaşayacağınız ülkenin lezzetlerini gitmeden tecrübe etmeniz önemli. Üniversite eğitiminiz süresince Türk mutfağından uzak kalmanız gerekebilir. Gideceğiniz ülkenin yaygın ve popüler lezzetlerini araştırabilir, tavsiye edilen yemekleri erkenden deneyebilirsiniz. Kullanılan yağlar, baharatlar, etler hakkında ön bilgi alabilirsiniz. Herhangi bir sağlık sorununuz veya alerjiniz varsa bu bilgileri erken edinmek sizin için faydalı olabilir.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almadan Önce Psikolojik Hazırlık için Ülkenin Diline Hakimiyetinizi Artırın

Yurtdışında üniversite eğitimi almak istiyorsanız gideceğiniz ülkenin diline hakim olmanız oldukça önemli. İngilizce biliyor ve bunun yeterli olacağını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak gideceğiniz ülkede eğitim dili İngilizce olsa dahi yerel dil İngilizce değilse adaptasyonunuz zorlaşabilir. Alışveriş yaparken, insanlarla sosyalleşirken ya da ilişkilerinizi geliştirirken dillerini bilmiyor olmanız size zorluk çıkarabilir. Kimi ülkelerde vatandaşlar İngilizce bilse dahi kullanmamayı tercih etmemektedir.

Tabelaları okumakta, adresleri bulmakta güçlük yaşayabilirsiniz. Bu da size yeni yaşam alanınıza alışana kadar zorluk çıkarabilir. Ülkenin dilini en azından temel ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek kadar öğrenmeniz sizin için faydalı olacaktır. Aynı şekilde eğitim dilini ileri düzeyde bilmeniz, akademik anlamda kendinizi iyi ifade edebilmeniz için gerekli.

Espri yapabilme ya da anlama, mecaz kullanabilme, o dile özgü atasözlerini öğrenme de iletişiminizi daha keyifli hale getirecektir. Şimdiden yurtdışında yaşayan kişilerle uygulamalar üzerinden iletişime geçebilir, konuşma pratiğinizi ilerletebilirsiniz.

Yurt dışında hangi üniversite olursa olsun kabul için belirlenmiş bir seviyede dil yeterliliği beklenmektedir. Dil yeterliliği istenen seviyede olmadığında da başvurular kabul edilebilmektedir. Ancak bu durumda bir bazen iki yıl dil eğitimi alınıp sonrasında bölüm derslerine başlangıç yapılabilmektedir. Bu da o ülkede geçireceğiniz süreyi ve dolayısıyla mezuniyet yılınızı ötelemektedir.

Açığa çıkan fazladan sürenin ekonomik planlarınızı da etkilemesi söz konusu olacaktır. Bu nedenle dil yeterliliğinin önemi göz ardı edilmemelidir.

Bütçe Hazırlığınızı İyi Yapın, Yurtdışı Eğitim Burslarını ve Part Time Çalışma Fırsatlarını Araştırın

Özellikle ülkemizden gidecek öğrenciler için yurtdışında üniversite eğitimi ortalamanın çok daha üzerinde bir maliyete neden olmaktadır. Kur değişiklikleri de bu maliyeti günden güne artırabilmektedir. Eğitiminize aileniz destek verecekse mutlaka birlikte gitmeden önce bütçe planlaması yapmalısınız. Aylık ve yıllık harcamalarınızı her detayı düşünerek planlamalısınız. Yurtdışında maddi zorluk yaşamanız imkanlarınızın kısıtlanması dışında sizi psikolojik olarak da oldukça zorlayacaktır.

Bu noktada özellikle ailenin finansal desteği yurtdışı eğitim için yeterli olmayacaksa yurtdışı eğitim burslarını araştırmalısınız. Eğitim bursundan faydalanmanız maddi olarak sizi oldukça rahatlatacaktır. Bazı özel burslar sayesinde gelecekteki iş alanınızı dahi belirleyebilirsiniz.

Bir diğer seçenek ise ders gün ve saatleriniz dışında kalan zamanlarda çalışabileceğiniz ücretli bir iş bulmanızdır.

Part time çalışarak hem yönetici işlev becerilerinizi geliştirebilir hem iş hayatını erken tecrübe edebilirsiniz. Elde edeceğiniz maddi kazanç ise size ayrı bir kolaylık sağlayacaktır. Ülkenin kendi para birimiyle maaş almanız ise hem sizi hem de ailenizi maddi olarak rahatlatacaktır. Bu konuda da yine okurken bir yandan da çalışan Türk öğrencilerden bilgi alabilir, iş fırsatlarını öğrenebilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi İlk Evden Ayrılık Tecrübeniz Olmasın

Aileden ve evden ayrılmak pek çok birey için oldukça zorlu bir tecrübedir. Özellikle ilk kez ayrılacak olan bireyler için bu duruma alışmak daha da zor olabilmektedir. Üniversite nedeniyle ayrılık şehir ya da ülke değişikliği gerektirdiğinde genci ve aileyi zorlayabilmektedir. Aile gencin evdeki yokluğunu kabullenmekte genç ise ailenin fiziki desteği olmadan yeni döneme adapte olmakta güçlük çekebilmektedir.

Aradaki mesafe uzayıp, ulaşım şekli de zorlaştıkça her iki taraf için manevi yük artabilmektedir. Yurtdışında üniversite eğitimi ise ilk ayrılık için oldukça büyük bir adım olabilir. Hem aile hem de genç bu süreçte daha fazla zorluk yaşayabilir. Bu da her iki tarafın yeni dönem için iyi bir psikolojik hazırlık yapmasını gerekli kılar.

Pek çok genç sırf bu sebeple yurtdışı eğitim imkanını göz ardı etmektedir. Gencin yaşıyla ve potansiyeliyle uyumlu şekilde aileden kademeli olarak ayrılabilmesi gerekir. Bunu sağlamak için gence kısa süreli deneyimler elde etme fırsatı verilebilir. Lise eğitimi sürecinde bir yaz döneminde yurtdışı dil okulu tecrübesi değerlendirilebilir. Tek başına planlayacağı bir seyahat ya da tatil değerlendirilebilir.

Bu tecrübeler sırasında genç kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenecektir. Ayrıca genç ve aile ayrılığın getirdiği fiziksel mesafeye adapte olabilecektir.

Üniversite Seçerken Diploma Denkliği ve Üniversite Kabul Koşulları Dikkate Alınmalı

Yurtdışında üniversite eğitimi söz konusu olduğunda ihmal edilen konulardan biri okunacak üniversitenin ülkemizdeki denkliğinin bakılmamasıdır. Yurtdışındaki her üniversitenin ve her bölümün ülkemizde MEB onaylı diploma denkliği bulunmamaktadır. Denklik koşulu ülkeye geri döndüğünüzde diplomanızın resmi kurum ve kuruluşlar tarafından kabulü için gereklidir. Aksi halde yıllarınızı, emeğinizi ve bütçenizi ayırdığınız üniversite diplomanız ülkenizde kabul görmeyecektir.

Bu durum ise iş bulmanızı ve ülkenizde üniversite mezunu olarak kabul görmenizi zorlaştıracaktır. Pek çok genç bu detayı göz ardı ettiği için mağdur olabilmektedir. Bu sebeple hangi ülke ya da okul seçilirse seçilsin mutlaka MEB tarafından yayınlanmış genelgede başvuru yapılacak okulun ülkemiz açısından diploma geçerliliği kontrol edilmelidir. Bazen de denklik için mezuniyeti takiben sınavlara girilmesi gerekmektedir.

Tüm bu detayları erkenden bilmeniz ve hazırlıklarınızı bu bilgiyle yapmanız önemlidir. Psikolojik hazırlık için olumlu olumsuz her detayı değerlendirmeniz oldukça önemlidir. Üniversite deneyiminizin hayal kırıklığına dönüşmemesi için profesyonel destek alabilirsiniz. Eğitim sürecinizi uzman bir ekiple daha bilinçli planlamanız size büyük kolaylık sağlayacaktır.

Bir diğer önemli konu ise üniversite kabul koşullarının dikkate alınmasıdır. Her üniversitenin kabul için benzer şartlarının dışında kendine özel kriterleri de bulunmaktadır. Kimi üniversite kabul edeceği öğrencinin ülkesinde yürüttüğü bilimsel çalışma geçmişinizin olmasını istemektedir. Alınan ödüller, yazılan makaleler, deneyler ve projeler gibi. Başka bir üniversite ise sosyal yönünüzün, ilgi ve beceri alanlarınızın olmasına önem vermektedir.

Kulüp üyelikleri, sanat ve spor dallarındaki dereceleriniz ve çalışmalarınız, sosyal sorumluluk projeleriniz gibi. Dolayısıyla üniversite kabulü için gerekli olan yurtdışı üniversite kabul sınavlarının dışında bu yönlerinize yatırım yapmalısınız. Yurtdışında üniversite eğitimi almayı hedefliyorsanız lise eğitiminiz sürecinde profesyonel destek alarak bilinçli hazırlıklar yapabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi için Ailelerin Psikolojik Hazırlık Yapması da Oldukça Önemli
Çocuğunun yurtdışında üniversite eğitimi alma isteğini destekleyen ailelerin de psikolojik hazırlık yapması gerekir. Bu süreç sadece çocuk için değil aile için de yepyeni tecrübeler edinecekleri önemli bir değişimi içermektedir. Aile çocuğunun başka bir ülkede olduğunu, istediği sıklıkta görüşme fırsatının olmayacağını kabullenmelidir. Çocuklarına zorluklarla başa çıkabilme noktasında güven duymalı, bu yeni sürece adapte olabilmesi için cesaret vermelidir.

Ailenin yönetemediği kaygıları var ise, bu kaygı çocuğu olumsuz etkiliyorsa mutlaka aile destek almalıdır. Ülkenin, yeni yaşam alanının ve koşullarının yerinde değerlendirilmesi, ulaşım şeklinin prova edilmesi aileyi ferahlatacaktır. Çocuğun eğitim alacağı ülkede acil bir durumda çocuğa yerinde destek verebilecek Türk ailelerle tanışmak faydalı olabilir. Orada yaşayan akraba ya da arkadaşlar varsa onlarla bağlantı kurmak işe yarayabilir.

Aile varsa Lise eğitimi sürecinde okulda yurtdışı danışmanlığı yapan birimle sıkı bir iş birliği içinde olmalıdır. Çocuğun başarılı olabileceği üniversiteler iyi belirlenmelidir. Yapılması gereken ön hazırlıklar ve çalışmalar hakkında bilgi toplanmalıdır. Hem kaliteli hem denkliği olan alternatifler belirlenmelidir. Tüm bunlar yapılırken profesyonel kaynaklardan mutlaka bütçe planlama desteği de alınmalıdır. Aile burs olanaklarını mutlaka değerlendirmelidir.

Bunun yanı sıra çocuğun sosyal güvencesi, sağlık giderleri için sigorta seçenekleri detaylı incelenmelidir. Aile çocuğu yerinde ziyaret edecekse mutlaka ülkeye giriş çıkış için ihtiyaç duyacağı koşulları önceden öğrenmelidir.

Yurtdışında üniversite eğitimi hem genç hem de aile için yeni ve farklı bir deneyimdir. Bu deneyimi edinirken karşılaşılabilecek zorluklarla başa çıkabilmek için psikolojik hazırlık yapmak oldukça önemlidir. Yurtdışı eğitiminde profesyonel destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Detaylı bilgi için Aba Yurtdışı Eğitim sayfamızı da inceleyebilirsiniz.

Read More

Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak bireyin kariyerinde daha mutlu ve başarılı olması için oldukça önemlidir. Doğru mesleği belirlemede kişilik özellikleri etkili olduğu için meslek seçimi sürecinde bireye rehberlik yapılırken kişilik belirleme tekniklerinden faydalanılmaktadır.

Beş faktör kuramı da kişilik özelliklerini sınıflandıran bir kişilik kuramıdır. Bu kurama göre kişilik her bireyde farklı seviyelerde olan bazı faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Beş faktör modelinde kişilik özellikleri özdenetim, dışadönüklük, nevrotiklik, uyumluluk, gelişime açıklık boyutlarında değerlendirilmektedir.

Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak İçin Size En Yakın Kişilik Boyutunu Değerlendirmelisiniz

Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak için Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve Meslek Seçimi Önerileri: Çoklu Zeka Kuramı yazılarımızı da okuyabilirsiniz. Kişiliğe göre meslek seçmenin mesleki doyum üzerindeki etkisi oldukça yüksektir. Ancak başarılı bir kariyer için ilgi alanları, beceriler, ihtisas alanı, beklentiler de titizlikle değerlendirilmelidir.

Meslek seçimi bireyin hayatının oldukça büyük bir zaman dilimine etki etmektedir. Bireyin yaşam şeklinden ilişkilerine kadar pek çok noktada etkisi olan mesleğin belirlenmesinde seçici ve irdeleyici olunmalıdır.

Özdenetim Boyutu ile Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak

Beş faktör modelinin özdenetim boyutunda olan bireyler özdenetimi yüksek, temkinli davranışlar sergileyen bireylerdir. Bir karar almadan ya da harekete geçmeden önce olumlu- olumsuz yönleri iyice değerlendirirler. Riskleri belirler, önlem alırlar ve sonrasında eylemde bulunurlar. Özdenetim boyutundaki bireyler çalışkan, sorumluluk sahibi, güvenilir ve başarmak için güçlü bir iradeye sahiptir. Hassas ve dikkatlidirler. Toplumsal kurallara önem verir, düzene uyar ve karşı çıkmazlar.

Sabırlı, dirayetli ve temkinlidirler. Disiplini severler. Kural ve kaidelerin olduğu, sistemli, planlı çalışma ortamlarında daha verimli işler üretirler. Zamanı planlamayı, günü organize etmeyi severler. Belirsizlik onları mutsuz eder ve strese sokar. Başarı odaklıdırlar. İç disiplinleri yüksektir, kendilerini ve başkalarını motive edebilirler. Görev insanıdırlar. Sorumluluklarını bilir, görevlerini tamamlamadan farklı bir işe yönelmezler. Düzeni severler yaşam alanları ve çalışma ortamları oldukça düzenlidir.

Dosyalayarak, gruplandırarak çalışmayı severler. Sistemli, programlı çalışma yaparlar. Ani çıkan işler, değişikliklerden ya da düzenlerine müdahale edilmesinden hoşlanmazlar. Belli kurallara bağlı çalışmaktan hoşlanır, emir ve kurallara harfiyen uyum gösterirler. Belirsizlik onlar için önemli bir motivasyon kaybı nedenidir. Belirsizlik içerisinde strese girer ve çalışmalarından verim elde edemezler.

Düzen oturtamayacakları, çalışma saatleri belli olmayan, kuralları olmayan işlere yönelik meslek seçmeleri mutsuzluğu getirecektir. Kütüphane görevlileri, depo sayım memurları bu tipteki kişilere örnek sayılabilir. Dosyaların, klasörlerin, bilgisayar, fotokopi makinesi gibi sarf malzemelerinin yer aldığı çalışma ortamları onlar için uygundur.

Risk almaktan, değişikliklerden ve yeniliklerden hoşlanmaz, uyum sağlamakta zorlanırlar. Kişiliğe göre meslek seçimi yapmaları halinde mutlu ve başarılı olabilirler.

Bu mesleki tipe sahip bireyler, banka veznedarı, postacı, muhasebeci ve sekreterlik gibi meslekleri tercih ederler. Bankalar, tapu ve vergi daireleri gibi kuruluşlarda büro işlerini yürüten bireyler bu mesleki tipin üyeleridir. Hayal güçleri zayıftır, kendilerine verilen işi ne artı ne eksi tam istenen şekilde yapmaya özen gösterirler.

Uyumluluk Boyutu ile Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak

Beş faktör kuramına göre kişiliğin uyum boyutu kişinin daha çok insancıl tarafını ifade etmektedir. Bu boyuttaki bireyler oldukça fedakârdır; kendilerinden çok başkalarını düşünür, onların ihtiyaç ve sorunlarını önceliklendirirler. Sempatiklik, başkalarına yardımda isteklilik, güven, affedici olma, alçak gönüllülük gibi özellikler uyum faktörünün özellikleri arasındadır. Bu bireyler güven veren, sadık, dürüst, fedakar ve alçakgönüllüdür. Aynı zamanda değişikliklere ve yeniliklere kolay adapte olabilirler.

Stresle başa çıkabilir, sorunlara yapıcı çözüm önerileri getirebilirler. Diğerleriyle iletişim kurarken kolayca empati kurabilirler. Yardımsever, ilgili, düşünceli, merhametli, alçakgönüllü bireylerdir. Toplumsal konulara karşı duyarlı ve farkındalık sahibidirler.

Bu bireyler çalışma alanı olarak sosyal ortamları, sosyal meslekleri tercih ederler. Herhangi bir problemle karşılaştıklarında bu sorunları sosyal becerilerini kullanarak çözmek isterler. Yapıcı, birleştirici, uzlaştırıcı kişilerdir. Bir ekibin, grubun aranan yüzleridirler. Çözüm odaklı bir iletişim kurar, empatik dinler ve problemleri yapıcı bir dille çözerler. Takım olmaktan, grupla hareket etmekten keyif alırlar. Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak için sosyal yönü olan işleri tercih etmelidirler.

Bu tip bireyler, dost canlısı, içgörü sahibi, sorumlu, sosyal, cömert, idealist, nazik, anlayışlı, ince düşünceli kişilerdir. Psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar ve öğretmenler bu mesleki tipe sahip özellikleri taşımaktadır. Verimli çalışabilmeleri için sosyalleşebilecekleri, kendilerini sözlü olarak ifade edebilecekleri, insanlarla etkileşim kurabilecekleri ortamlara ihtiyaç duyarlar. Hastaneler, okullar, danışmanlık merkezleri, organizasyon alanları bu kişiler için keyifli ortamlardır.

Sosyalleşebilecekleri, diğerleriyle iletişim içerisinde olabilecekleri, insanlara faydalı olacakları işlerde çalışmaktan keyif alırlar.

Dışadönüklük Boyutu ile Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak

Dışadönüklük boyutundaki bireyler enerjilerini daha çok dış dünyaya yönlendirirler. Dışadönük olan bireyler, girişken ve sosyal olarak nitelendirilmektedirler. Kolayca arkadaş edinebilir, sosyalleşebilirler. Girdikleri ortamlarda aranan, dikkat çeken kişilerdir. Grubun nabzını tutan, sohbeti sevilen kişilerdir. İkna becerileri oldukça yüksektir. Diğerlerini etkileyebilir, duygularını, karar ve davranışlarını etkileyebilirler. Yeniliklere açık, macera sever, enerjik bireylerdir.

Risk almayı sever, gelişim ve başarı için risk almanın gerekli olduğunu düşünürler. Dürüst, açık sözlü bireylerdir. Düşüncelerini doğrudan ifade ederler. Liderlik, bağımsızlık yönleri güçlüdür. İyi bir yönetici, siyasi lider, patron olabilirler. Olumsuz koşullar içerisinde de verimli çalışabilirler. Başarısızlıklarında kolay kolay yılmaz, başarısızlığı gelişim için araç kabul ederler. Yenilikçi ve yaratıcı fikirleri vardır. Girişimci yönleri kuvvetlidir. Sorunlara yapıcı çözümler getirirler.

Ekibin enerjisini yükselten, verimliliği artıran, motivasyonu sağlayan kişilerdir. Başarı elde etmeyi severler ancak onlar için asıl başarı diğerlerinin de fark ettiği başarıdır. Parmakla gösterilmekten, taktir edilmekten, model alınmaktan hoşlanırlar. Dış görünüşe önem verir, imajlarıyla dikkat çekerler. Şık giyinmeyi, temiz olmayı, bakımı severler. Kaliteye önem verirler. Hedefleri hep yüksektir. Ortalama ya da sönük işler onlar için keyifsizdir.  İyi bir konuşmacıdırlar.

Kitleleri etkileyebilirler. Geniş networke sahiptirler. Sosyal ağlarını genişletmekten keyif alırlar. Sosyal faaliyetlere önem verirler. Mesleki gelişim kadar kişisel gelişimi de önemserler. Stresle başa çıkmak için işlevsel yöntemler kullanırlar. Kalabalık içerisinde olacakları, çokça insanla iletişim kurabilecekleri etkinliklerden keyif alırlar; partiler, konserler, kamplar gibi. Finansal ve ekonomik unsurların önemli olduğu ve ödüllendirilmek için risklerin alınabileceği ortamlarda çalışmaktan hoşlanır veya kendi işlerini kurabilirler.

Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak için liderlik, yöneticilik, antranörlük, koçluk, patronluk gibi meslekleri düşünebilirler. İyi bir satışçı, reklamcı, mümessil, avukat olabilirler. Kendilerine ve yeteneklerine güvenen, maceracı, risk almayı seven, hırslı ve inatçı kişilerdir. Güçlü ve zayıf yönlerini iyi bilirler; güçlü yönlerine etkili kullanırken, güçsüzlüklerini de kontrol altında tutabilirler.

Uyumluluk boyutuyla benzerlik taşıdıkları düşünülse de en büyük fark uyumluluk boyutundaki kişiler için öncelik diğerleridir. Dışadönüklük boyutunda ise birey için öncelik kendisi ve başarısıdır.

Nevrotiklik Boyutu ile Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak

Nevrotiklik boyutundaki bireylerde kaygı, korku, umutsuzluk ve karamsarlık baskındır. Nevrotiklik yönü gelişmiş olan bireylerde özdenetim zayıftır. Kolay kırılan, küsen, motivasyonunu kaybeden kişilerdir. Sık iş değiştirme, bir işin sonunu getirememe davranışı sık görülür. Bu kişilerin motivasyonunu sağlamak oldukça zordur. Olumlu ve olumsuz duyguları çok iç içe yaşarlar. Bir an mutluyken bir an çok üzgün ya da kızgın olabilirler.

Bu kişilerde özgüven eksiktir, öz değer düşüktür. Kendilerini değersiz ve önemsiz hissederler. Eleştirilmekten, göz önünde olmaktan rahatsızlık duyarlar. Risk ya da sorumluluk almaları gereken konularda stres yaşarlar. Bu nedenle sınırları ve kuralları belirli olan işlerde çalışmak isterler. Ekip çalışmasına, sosyal çalışma ortamlarına dahil olmak istemezler. İnsiyatif almayı gerektirmeyen işlerde çalışmak onlar için çok daha uygun olacaktır.

Gelişime Açıklık Boyutu ile Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak

Gelişime açık olan bireyler yeni deneyimlere açıktırlar. Çeşitliliğe, yaratıcılığa ve hayal gücüne önem verirler. Sanat ve güzelliğe karşı duyarlıdırlar. Bu bireylerin yaratıcı yönleri güçlüdür, özgün çalışmalar yapabilirler. Yeni şeyler keşfetmeye istekli ve cesaretlidirler. Hoşgörülüdürler, farklılıklara saygı duyarlar. Estetiğe önem verirler. Hayal dünyaları geniştir. Bağımsız ve özgür ruhludurlar. Kısıtlanmaktan, tek düze işlerle ilgilenmekten hoşlanmazlar.

Yaratıcılığın, yeniliğin ya da estetiğin yer almadığı işlerde ve çalışma alanlarında mutlu olamazlar. Moda, müzik, sanat dallarına yönelebilirler. Yaratıcı yazarlık, drama, şiir, öykü yazarlığı yapabilirler. Tiyatro gibi sahne sanatlarına yönelebilirler. Hak ve özgürlükler için mücadele edebilir, bu yöndeki çalışmalara öncülük edebilirler.

Mutlu ve başarılı olabilecekleri çevresel koşullar yaratıcılığı destekleyen ve yaratıcı ürünler çıkarılabilecek ortamlardır.  Yaratıcı ortam, rahat, açık, kişisel ifadeyi ve yaratıcılığı teşvik eden özgür ortamdır. Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak için fotoğrafçılık, oyunculuk, yönetmenlik, grafik tasarımcılığı gibi mesleklere de yönelebilirler.

Ruh halleri değişkendir, çok mutlu bir anlarında duygulanabilir, hiç beklenmedik olay ve durumlarda ilham bulabilirler. Karşılaştıkları problemleri artistik becerilerini kullanmaya çalışarak çözmeye çalışırlar. Sezgilerine güvenirler, kurallara uymaktan, sınırlandırılmaktan hoşlanmazlar. Ressam, sanatçı, dekoratör, moda tasarımcısı ve mimarlık gibi meslekleri tercih edebilirler.  Mekanik işlerle meşgul olmalarını gerektiren ya da kurallı çalışma ortamlarında bulunmak onlar için uygun değildir.

Kişiliğe Göre Meslek Seçimi Yapmak için Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Aba psikoloji olarak kariyer gelişiminizi önemsiyoruz. Kariyere bilinçli yön vermek sadece mesleki doyum elde etmek için gerekli değildir. Mesleğinizde elde edeceğiniz başarı ve mutluluk sayesinde hayatınızın her alanına mutluluğunuzu taşıyabilirsiniz. Biz Aba ailesi olarak bireylerin kendilerini ve yeteneklerini keşfetmesine destek oluyoruz.

Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Kişiliğe göre meslek seçimi yapmak için bizimle iletişime geçebilir, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hizmetimizi alabilirsiniz.

Read More

Pasif agresif davranışlar kişinin ilişkilerini zedeliyor, performansına olumsuz etki ediyor. Dolayısıyla pasif agresif tutum eğitim ve/veya kariyer alanında başarıyı engelliyor. Pasif agresif davranış bireyin performansı kadar etkileşimde olduğu diğer kişilerin performansını da olumsuz etkiliyor. Üstelik eğitimde de kariyerde de pasif agresif bireyler oldukça sık karşımıza çıkıyor.

Pasif agresif bir bireyle sosyal yaşamda, öğrencilik yıllarınızda ya da mesleğinizde karşı karşıya gelebilirsiniz. Hatta pasif agresif bir bireyle evlenebilir ya da pasif agresif çocuklar yetiştirebilirsiniz. Sorunun ne olduğunu kabul etmeyen, sorun ya da çözüme yönelik oklar kendine döndüğünde sessizliğe bürünen, sık sık küsen, konuşmak yerine kaçınmayı tercih eden kişiler var mı hayatınızda?

Bir işin yapacağını söyleyen ama sık sık geciktiren, geçiştiren ya da erteleyen kişiler? İletişim dilinde bol bol kinayeler, imalar ve eleştiriler kullanan kişiler? Ekipte herkes kendine düşen işi yapmaya çalışırken payına düşeni yapmayan, elini taşın altına koymayıp birde işi bol bol eleştiren kişiler? Eleştirilmekten, geribildirim almaktan hoşlanmayan ama bol bol eleştiren, kolay kırılan ve küsen kişiler?

Eğer bunlar tanıdık geliyorsa pasif agresif davranışlar gösteriyor olabilir veya böyle biriyle zaman geçiriyor olabilirsiniz.

Pasif Agresif Davranışlar Sergileyen Bireylerin Yaygın Duygu, Düşünce ve Davranışları

Pasif agresif davranışlar sergileyen bireyler çoğunlukla çocuklukta duygu, düşünce ve davranışlarını bastırarak yetiştirilmiştir. Dolayısıyla ebeveyn tutumları bireylerin pasif agresif davranış geliştirmesine neden olabilmektedir. Öfke gibi olumsuz duygularını çocuklukta açıkça ifade edemeyen bireyler yetişkin hayatta bu duyguyu sağlıklı yansıtamamaktadır. Bu nedenle birey diğerleri tarafından kabul edilmek ya da cezalandırılmamak için olumsuz duygularını bastırmaktadır.

Ancak birey bu duygularını bir şekilde ifade etmeye ihtiyaç duymaktadır. Karşısındakine duygu ve düşüncelerini olduğu gibi ifade edemeyen birey farklı bir iletişim geliştirmektedir. Kişi sessiz kalarak, göz ardı ederek, erteleyerek, ima ederek veya eleştirerek pasif agresif davranışlardan faydalanıyor. Pasif agresif davranışlar sıklaştığında ve şiddeti artığında kişinin diğerleri tarafından olumsuz algılanmasına neden oluyor.

Grup içerisinde istenmeyen, ahengi bozan, motivasyonu düşüren, hoşnutsuz bireyler haline geliyorlar. Pasif agresif davranışlar sosyal ilişkilerden, eğitim ve kariyer hayatına kadar pek çok alanda kendisini gösteriyor.

Pasif Agresif Davranışlar Nelerdir?

Pasif agresif davranışlar karşı tarafa doğrudan zarar veren davranışlar olmadığı için fark edilmesi zaman alabilir. Sıklığı artıkça ve kişinin uyum bozan davranışları şiddetlendikçe daha kolay fark edilir hale gelir. Bu rahatsız edici davranışlar diğerleri tarafından fark edilse dahi isimlendirilememektedir. Yıkıcı etkileri fark edilmeye başlandığında pasif agresif bireyin davranışlarının olağandışılığı kendini belli etmektedir.

Sıklıkla görülen davranışlar şu şekilde sıralanabilir;

  • Anlaşmazlık ya da çatışma halinde olunan kişiyle konuyu konuşmaktansa sessiz kalma, sinirli davranma, ortamdan uzaklaşma gibi davranışlar sergilenir.
  • İmalar, mecazlar ya da dolaylı ifadelerle olumsuz duygu ve düşünceler ifade edilir.
  • Başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarına yönelik eleştirilerde bulunur. Başkalarının ilişkilerini ya da işlerini bilerek ya da bilmeyerek sabote eder.
  • Olaylar karşısında sonuçlara yönelik çoğunlukla başkalarını suçlar. Kendi eksik ve hatalarını görmek yerine, başkalarının eksik ve hatalarına odaklanır.
  • Kendisinden beklenen yardım, ilgi ve sevgiyi koşul olarak sunar ya da ceza olarak esirger.
  • Huysuz, memnuniyetsiz, sürekli olumsuza odaklanan, şikayetçi bir tavırları vardır.
  • Göz ardı edildiklerinde, yeterince önemsenmediklerinde kolayca incinir, küser ve ortamdan uzaklaşırlar.
  • Jest ve mimiklerinden, beden dili kullanımından öfkeleri, olumsuz duygu ve düşünceleri fark edilir.
  • Tahammülsüz, kıskanç, inatçı ve kincidirler.
  • Üzerine gidildiğinde baskı hissedip kolayca ağlayabilirler. Konuşmak yerine ağlamayı ya da saldırgan davranışta bulunmayı seçerler.
  • Öfke anlarında içsel konuşmaları vardır sessiz kaldıklarında zihinlerinde durmaksızın konuşurlar ama bunu dışarıya ifade etmezler.
  • Zihin okuma eğilimindedirler. Başkalarının kendisiyle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri olduğunu düşünürler. Diğerlerini yeterince güvenilir bulmazlar.
  • Yapmak istemediği bir şeyi yapması istendiğinde kızar, surat asar veya tartışmaya girer.
  • Tavsiye verilmesinden, iş öğretilmesinden hoşlanmaz.
  • Yanlış ifade ettiğini kabul etmez, yanlış anlaşıldığını ileri sürer. Kendini kusursuz görür. Bu nedenle hata yapıyorsa bu başkaları yüzündendir.
  • Diğerleri için neler yaptığını sık sık dile getirir, ancak karşılık görmediğinden yakınır. Bunu yaparken kanıtlarla konuşur.
  • Tüm yeniliklere ilk etapta sorgusuz sualsiz karşı çıkar, açığını arar. Olumsuz fikirlerini sıklıkla dile getirir ve kendine yandaş arar. Bu davranışın altında yatan duygu ise yeniliğe adapte olamama korkusudur.
  • Bu kişileri motive etmek kolay değildir. Sık sık alttan alınmaya, pof poflanmaya, övülmeye ihtiyaç duyarlar.
  • Empati kurmakta güçlük yaşar. Buna ihtiyaçta duymaz. Ancak başkalarının kendisine empatik yaklaşmasını ister.

Pasif Agresif Davranışlar İş Hayatında Kendini Nasıl Gösterir?

Pasif agresif davranışlar iş hayatında sıklıkla karşımıza çıkar. Kimi zaman yöneticimiz kimi zamansa ekip arkadaşımız tarafından pasif agresif davranışlara maruz bırakılırız. Bu davranışların sıklığı ve şiddeti davranışın bir bozukluğa dönüşmesine neden olur. Her pasif agresif davranış kişilik bozukluğu değildir.

Zaman baskısı, performans kaygısı veya rekabet nedeniyle açığa çıkan pasif agresif davranışlar savunma mekanizması olabilir. Davranışın sıklığı ve şiddeti artığında ise işe yönelik performansı, verimliliği ve kişilerarası ilişkileri zedelemektedir.

İş hayatında verimliliği düşüren, performansı olumsuz etkileyen ve ilişkileri bozan davranışları şu şekilde örneklendirebiliriz;

  • Ekip arkadaşlarının ya da yöneticilerinin fikirlerini destekler, över. Ancak fikrin hayata geçirilmesi sürecinde gerçekleşmesi için ekibe destek vermez. Projenin olumsuzluklarını dile getirmeye başlar ya da kendisine verilen sorumlulukları aksatır.
  • Öne çıkmaktan, sorumluluk almaktan, liderlik etmekten hoşlanmaz. Ancak ekip içerisinde bu yönleri baskın olan kişilere karşı da olumsuz duygu ve düşünceler geliştirir. Ekipte başka birinin taktir edilmesini, övülmesini ya da yüceltilmesini istemez.
  • Ekipten birisi terfi alır ya da ödüllendirilirse sıklıkla kendisini onunla kıyaslar. Kişinin başarısının altında yatanın performansı değil networkleri olduğunu savunur. Kulis oluşturup, kişiyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşır. Kişinin başarısını gölgelemeye uğraşır, açıklarını arar.
  • Kendisine verilen işleri özelliklede yapmayı istemediği işlerse geciktirir. Eksik yapar. Unuttuğunu ya da zorlandığını dile getirir.
  • Acil bir iş yetiştirilmesi gerekiyorsa ve ona da iş düşüyorsa sıklıkla bahane üretir, çok yoğun olduğunu, başka iş ve planları olduğunu dile getirir.
  • Kendi hataları başkaları tarafından gösterildiğinde hatanın asıl kaynağı olarak başkalarını gösterir. “O bana böyle demişti”, “bana böyle anlatılmamıştı”, “evrakları geç getirmişti.” Gibi.
  • Terfi, zam, pirim gibi beklentilerini ilgili birimlerle görüşmekten çekinir. Ancak arka planda sık sık terfiyi hak ettiğini, zam ve pirim istediğini ama talebinin karşılanmadığını dile getirir.
  • Duygu, düşünce ve isteklerinin kendisi tarafından dile getirilmeden karşılanmasını ister.
  • Yönetici, ekip arkadaşları ve şirket çalışanları ile ilgili düşüncelerini ilgili kişiyle paylaşmaktan kaçınır. Ancak bu olumsuz düşünce ve değerlendirmelerini kişinin kendisi dışındaki diğer kişilerle paylaşabilir.

Pasif Agresif Davranışlar Gösteren Kişilere Nasıl Yaklaşmalıyız?

Öncelikle pasif agresif davranışlar sergileyen bireylerin davranış sergilerken sakin ve soğukkanlı olduğunu göz ardı etmeyin. Onların sakinliği karşısında sizin öfkelenmeniz haklıyken haksız duruma düşmenize neden olabilir. Sakin olun ve fevri davranışlardan, ani duygu patlamalarından kaçının. Her ne kadar rahatsız edici davranışlar olsa da kişinin bu davranışları bilinçli olarak yapmadığını unutmayın.

Asıl problemin siz, sizin davranışınız ya da başarınız olmadığını kendinize hatırlatın. Sorun siz gibi görünüyor olsa da pasif agresif bir bireyin asıl sorunu kendisiyle ilgilidir.

Pasif agresif bireyle konuşurken kendisini güvende hissedeceği, bakışların ona yönelmeyeceği bir ortam seçin. İletişim dilinizi sen dili ile değil de ben dili ile sürdürün. Örneğin pasif agresif kişi bir davranışınıza alaycı şekilde yaklaşabilir. “Sunum sırasında yaptığın espri sonrası kendimi oldukça kötü hissettim. Bu sunuma çok iyi hazırlanmıştım. Ekip arkadaşım olarak sizlerin desteğini önemsiyorum. Eksik bir nokta tespit edersen bunu benimle daha farklı bir biçimde paylaşabilir misin?” Bu yaklaşımınız kişinin sizinle empati kurabilmesini sağlayacak ve kendi davranışına da ayna tutacaktır.

İletişim kurarken varsayımlar üzerinden konuşmayın, özellikle pasif agresif davranışlar ile ilgili geribildirim verirken yer, zaman, durum ifade ederek örnekler verin. Suçlayıcı konuşmaktan, cezalandırmaktan ya da hedef göstermekten kaçının.

Pasif Agresif Davranışlar ile Başa Çıkmak İçin Bunları Deneyebilirsiniz

Pasif agresif davranışlarınızla ilgili çevrenizden geribildirim almış olabilir ya da kendinizde bu farkındalığı kazanmış olabilirsiniz. Duygu, düşünce ve davranışlarınız üzerinde otokontrol geliştirmek için güvendiğiniz kişilerden düzenli geribildirim alabilirsiniz. Diğerlerinin sizinle paylaştığı ya da sizin fark ettiğiniz pasif agresif davranışlarınızı not edebilirsiniz. Fark ettiğiniz her davranışın altında yatan duygu ve düşünceyi bulmaya çalışabilirsiniz.

Bu davranışımı tetikleyen düşüncem ne? Bu düşünce nasıl bir duygulanıma neden oluyor? Bu duygumu olumlu yönde değiştirebilir miyim? Sorularının cevaplarını arayabilirsiniz. Olumsuz duygu ve düşüncelerinizi tespit ettiğinizde düzeltebilecekleriniz ve değiştirebilecekleriniz üzerine çalışabilirsiniz.

İlgi alanlarınıza yönelmeniz, boş zamanlarınızda kendinize ve hobilerinize zaman ayırmanız da pasif agresif davranışlar ile başa çıkmayı kolaylaştırmaktadır. Olumsuz duygularla başa çıkmak için meditasyon, yoga yapabilir, fiziksel egzersizlerle negatif enerjinizi atabilirsiniz.

Sessiz kalma, ortamdan uzaklaşma, öfkelenme gibi pasif agresif davranışları fark ettiğinizde nefes egzersizleri çalışabilirsiniz. Ortamı terk etmeden, duygu ve düşüncelerinizi karşı tarafa sözlü olarak iletmeyi deneyebilirsiniz. Bu ilk zamanlar sizi oldukça zorlayabilir. Çevrenizdekileri bu kişisel gelişim sürecinizle ilgili önceden bilgilendirirseniz girişimlerinizi destekleyeceklerdir. Dolayısıyla bu tarz duygu ve düşüncelerinizi etrafınızdakilerle paylaşabilmeniz çok daha kolay olacaktır.

Pasif Agresif Davranışlar ile Başa Çıkmak İçin Psikolojik Destek Alabilirsiniz

Pasif agresif davranışlar sergiliyor ya da pasif agresif davranışları olan bir bireyle yaşıyor olabilirsiniz. Her ikisi de sağlıklı iletişimi bozan ve başarıyı, mutluluğu ve verimi olumsuz etkileyen durumlardır. Üzerine çalışmalar yaptığınız halde başarı elde edememiş ve pasif agresif tutumunuzu değiştirememiş olabilirsiniz. Böyle bir durumda bireysel, sosyal ve kariyer yaşamınızda daha fazla olumsuzluk yaşamamak için profesyonel destek almayı mutlaka değerlendirmelisiniz.

Pasif agresif davranışlarınızın başarınızı gölgelemesine, ilişkilerinizi zedelemesine izin vermeyin. Psikolojik danışmanlık ile üstesinden gelebileceğiniz bu olumsuz duygu, düşünce ve davranışları göz ardı etmeyin. Aba psikoloji olarak sağlığınızı, bireysel yaşamınızda ve kariyerinizde mutlu olmanızı önemsiyoruz.

Pasif agresif davranışlar ile başa çıkmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Yaşadığınız bu durum kariyerinizde olumsuzluklara neden olmuş olabilir, kariyerinizde gerileme ya da duraklama yaşıyor olabilirsiniz. Danışmanlık sürecinde kariyerinizde yeniden gelişim yaşayabilmeniz için de talep etmeniz halinde destek vermekteyiz. Stratejik yetenek yönetimi ile sunduğumuz kariyer danışmanlığı sayesinde kariyer beklentilerinizi karşılamanıza destek olacağız.

Read More

Etkili iletişim becerileri kazanmak bireyin kariyer gelişimini olumlu yönde etkiliyor. Mülakatlardan, yeni iş deneyimlerine, işteki performanstan terfi etmeye kadar pek çok kariyer basamağında iletişim olumlu ya da olumsuz rol oynayabiliyor. İletişimi güçlü bir birey daha az donanımla daha kısa sürede potansiyeliyle uyumlu bir yükseliş yakalayabiliyor. Buna karşılık özgeçmişi göz dolduran, eğitim ve tecrübeleriyle parlayan bir birey iletişim eksikliği nedeniyle kaybedebiliyor.

Etkili iletişim becerileri kişinin network ağını genişletiyor. Daha kolay fark edilmesini, öne çıkmasını ve kendini göstermesini sağlıyor. Aynı zamanda bu beceriler kişinin çoğunluk içerisinde tercih edilmesini ve öncelikli değerlendirilmesini sağlıyor. Dolayısıyla iletişim becerisinin düzeyi bireyin kariyer gelişimini olumlu ya da olumsuz yönde etkiliyor.

Etkili İletişim Becerileri Nelerdir ve Nasıl Geliştirilir?

Etkili iletişim becerileri kişinin sosyal, bireysel ve mesleki kazanımlarını ve gelişimini destekler. İletişim becerilerindeki yapıcı tutum kişinin kişisel ve mesleki hayatında karşılaştığı problemlerle daha kolay baş etmesini sağlar. Yanlış anlaşılmaları, iletişim kazalarını önler. İkili ilişkilerin, ekip ruhunun gelişmesini destekler. Aile ilişkilerinden, sosyal yaşama ve mesleki başarıya kadar birden fazla alanda kişiye kazanç sağlar.

İyi bir dinleyici olmak, sözlü mesajlar kadar sözsüz mesajlara da bakmak etkili iletişim becerileri kazandırıyor. Empatik iletişim kurmak, iletişimde olumlu kelimeleri kullanmak, yapıcı geribildirim vermekte iletişimin kalitesini artırıyor. Etkili iletişim için sen dilinden ziyade ben diline odaklanmakta iletişimin seyrini olumlu etkiliyor.

İyi Bir Dinleyici Olmak

Etkili iletişim becerileri edinebilmek için geliştirilmesi gereken ilk beceri iyi bir dinleyici olabilmektir. İyi bir dinleyici olmanın ön koşulu ise şimdi ve burada, bedenen, zihnen ve ruhen anlatıcıya odaklanabilmektir. Etkili dinleyebilmek için anlatıcıyla göz teması kurulmalıdır. Anlatıcının sözü kesilmemeli, vermek istediği mesaj tam olarak dinlenmelidir.

Dinlediğini ve anladığını karşı tarafa ifade edecek şekilde sözlü ve sözsüz mesajlar verilmelidir. Kafa sallamak, onay cümleleri kurmak, mesajı karşı tarafa özetlemek, “doğru mu anlıyorum? bunu mu demek istedin?” gibi sorularla teyit almak gibi. Eleştiri yapmamak, öğüt vermemek, yargılamamak, cümleleri tamamlamaya çalışmamakta etkin dinlemeyi desteklemektedir.

İyi bir dinleyici olmak iletişimin kalitesini artırdığı gibi yanlış anlaşılmaların da önüne geçmektedir. İyi bir dinleyici aynı zamanda iyi bir ekip arkadaşı ya da lider, yönetici olabilir. Etkin dinleme becerisi geliştirmek için dinleyicinin sahip olması gereken özellikleri bir kağıda yazabilirsiniz.

Etkili iletişim becerileri için sorulabilecek sorular, kullanılacak onay cümleleri gibi ihtiyacınız olacak kalıpları belirleyebilirsiniz. İlk etapta pratik kazanana kadar yaptığınız bu ön hazırlığa göz atarak iletişime geçebilirsiniz. Zamanla pratiğiniz artacak ve kendi doğal cümlelerinizi, jest ve mimiklerinizi kullanıyor olacaksınız. Ayna karşısında çalışma, evde aile bireyleriyle ya da yakın arkadaşlarla pratik yapma da tecrübe kazandıracaktır.

Empatik İletişim Kurmak

Empati iletişimin kalitesini artıran en önemli etkenlerden biridir. Empati kurabilmenin ön koşulu ise yukarıda bahsettiğimiz gibi iletişimde iyi bir dinleyici olabilmektir. Empati kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakabilmesidir. Empati sayesinde iletişimde olduğumuz kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anladığımızı ve hissettiğimizi karşı tarafa hissettirebiliriz. Etkili iletişim becerileri için empati becerisini geliştirmek de ilk etapta prova ve pratik yapmayı gerektiriyor.

İletişim sırasında karşımızdakine açık uçlu sorular sormamız verilmek istenen mesajı daha detaylı almamızı sağlayacaktır. Mesajı karşı tarafa özetlemek, beden dili ve sözsüz mesajlardan edindiğimiz bilgileri de yorumumuza katmak gerekir. Ben olsaydım bu durumda ne yapardım diye düşünmek yerine, o bu koşullar altında bunu neden yapmış/düşünmüş olabilir, onun durumunda ve koşullarında olsaydım benim davranışım nasıl olurdu diye düşünmek gerekmektedir.

Örneğin; ekip arkadaşınız önemli bir toplantı için sunum hazırlamış ve bu sunum için çok hazırlanmış olabilir. Toplantıya dakikalar kala toplantı belirsiz bir tarihe ertelensin. Toplantının ertelenmesi sunum yapmayacak olanlar için bir şey ifade etmezken hazırlık yapmış olanlar için hayal kırıklığı olacaktır. Burada siz hazırlık yapmayan taraftaysanız arkadaşınızla konuşurken empatik iletişim kurabilmelisiniz.

“Aman ne olacak bir daha hazırlanırsın” demek empatik iletişim değildir. Arkadaşınızın bu düşüncenizi öğrenmesi daha iyi hissetmesini sağlamayacağı gibi hayal kırıklığını ve öfkesini de artıracaktır.

“Çok iyi hazırlanmış, kusursuz olması için defalarca prova yapmıştın. Çok emek verdin ve belirsiz bir tarihe ötelenmiş olması kulağa hoş gelmiyor. Daha iyi hissetmen için ne yapabilirim? Bu konu hakkında konuşmak duygu ve düşüncelerini paylaşmak ister misin? Bu ertelemenin olumlu ve olumsuz yönlerini değerlendirelim mi?” böyle bir yaklaşım ise kişiye “arkadaşım/yöneticim beni anlıyor, bana zaman ayırıyor ve sorunumu önemsiyor” mesajını vermektedir.

Doğru Kelimeleri Seçin

İletişimde olumlu kelimeler kullanmak mesajın etkisini güçlendirmekte ve kişiyi performans sergileme noktasında motive etmektedir. Ancak iletişimde olumlu dilden yeterince beslenmemekteyiz. Özellikle beklentilerimiz, kaygılarımız ya da uyarılarımız noktasında çoğunlukla olumsuz dili kullanıyoruz. Otorite figürü olduğumuz her rolde bu dile daha sık yer veriyoruz.

Karşımızdakine sözümüzü dinletebilmek, göz dağı vermek ya da otorite kullanmak için çoğunlukla negatif mesajlardan besleniriz. Örneğin; koşma, bağırma, geç kalma, dokunma gibi. Verdiğimiz bu olumsuz mesajlar karşı tarafın zihninde tekrarlayan imajlara dönüşüyor. Koşma dediğimizde, mesajı alan kişi zihninde sürekli olarak koşma eylemini bastırmaya odaklanıyor. Zihin ise tekrarlayan bu imajı eyleme dökmek istiyor.

Dolayısıyla mesajlarımızı yapılmasını istemediklerimiz özelinde değil yapılmasını beklediklerimizi ifade edecek şekilde vermeliyiz. Koşma yerine “yavaş yürüyelim”, bağırma yerine “alçak sesle konuşalım”, geç kalma yerine “vaktinde toplanalım” gibi.

Yapıcı Geribildirim Vermek

Yapıcı geribildirim verebilmek de etkili iletişim becerileri arasında yer almaktadır. Geribildirim vermeye veya almaya alışık bir kültür olmasak da geribildirim mesleki ve kişisel gelişimi desteklemektedir. Geribildirim vermek karşı tarafı eleştirmek ya da karşı tarafa yukarıdan bakmak değildir. Aynı şekilde geri bildirim almanın anlamı da böyle değerlendirilmemelidir. Geribildirim bireyin performansına yöneliktir ve potansiyeli bağlamında kişiye gelişim yönü gösterilir.

Geribildirim verirken olumsuz bir konuya değinilecekse önce konuyla ilgili olumlu bir geribildirim verilmelidir. Ardından asıl mesaj verilmeli ve sonrasında yine olumlu bir geribildirim ile iletişim tamamlanmalıdır. Böylece kişi olumsuzluğun yanı sıra olumlu yönlerinin de görüldüğünü fark edecektir. Bu durumda kişi yeniden fark edilmek için eksik yanını düzeltmeye yönelik motive olacaktır.

“Bugünkü sunuma oldukça iyi hazırlanmışsın (olumlu). Bir sonraki sunumda grafikleri biraz daha ön plana çıkartabilirsin (olumsuz). Uzun bir sunu olmasına rağmen enerjin ve hakimiyetin oldukça iyiydi (olumlu). Bu geribildirim sadece grafiklerdeki eksikliği ifade edecek şekilde verilseydi kişinin motivasyonu kırılacaktı. Enerjisi, emeği ve çabası göz ardı edilmiş olacak ve bir sonraki sunum için kaygısı artacaktı.

Beden Dilini Kullanmak ve Karşı Tarafın Beden Dilini Okumak

İletişimde ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz iletişimin kalitesini belirlemektedir. Bu da beden dilinin iletişimdeki önemini vurgulamaktadır. İletişimde ses tonu ve beden dili kullandığımız kelimelerden çok daha fazla mesaj taşımaktadır. Bu nedenle etkili iletişim kurabilmek için beden dilini iyi kullanmak gerekmektedir.

Aynı zamanda iletişimde olduğumuz kişinin verdiği mesajlarda da sözsüz mesajlar yer almaktadır. Bu da bize dinlerken duyduğumuz kelimeler kadar sözsüz mesajlara da bakmamız gerektiğini gösterir. Etkili iletişim becerileri için beden diline, jest ve mimiklere, sesteki vurgu ve tonlamalara dikkat edilmelidir.

Sen Dili Yerine Ben Dili Kullanmak

Sen dili suçlayıcıdır ve davranıştan çok kişiliğe yöneliktir. Sen dilini kullanmak karşı tarafa anlaşılmadığını hissettirir ve yeniden konuşma isteğini engeller. Aynı zamanda neye kızıldığının anlaşılmamasına da neden olur. Kişiyi incitir, kırar ve kişinin kendisini savunmaya geçmesine neden olur.

Ben dili ise savunmaya itmez. İletişimde ben dili kullanmak karşı tarafa suçluluk hissettirmez. Ben diliyle kişi karşısındakine kendi duygu ve düşüncesini ifade eder. Böylece duygunun nedeni diğer kişi tarafından anlaşıldığı için iletişim daha sağlıklı olur. Ben dili yakınlaşmayı sağlar, empatik iletişimi güçlendirir. Anlaşmazlıkları azaltır ve konuşan kişiyi rahatlatır.

İletişim içerisinde kimse suçlanmak, eleştirilmek ya da yargılanmak istemez. Dolayısıyla iletişimde ağırlıklı sen dilinin kullanılması etkili iletişim becerileri kazanımını engeller. Sağlıklı bir iletişim için ben dili kullanılmalıdır. Örneğin; “sürekli sözümü kesiyorsun” cümlesi sen diline girmektedir. “Sözüm kesildiğinde söyleyeceklerimi tekrar toparlamakta zorlanıyorum. Dikkatim dağılıyor.” Ben diline girmektedir.

Bu sayede tartışma ortamı oluşmaz ya da karşı taraf kendini ve davranışını savunma ihtiyacı duymaz. Ayrıca sözü kesen taraf yaptığı davranışın kişide nasıl bir olumsuzluğa yol açtığının empatisini yapabilir.

Kariyer Danışmanlığı ile Etkili İletişim Becerileri Geliştirilebilir

Kariyerinize yön vermek, fark yaratmak veya rakipleriniz arasında öne çıkmak için kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile sunduğumuz danışmanlık güçlü yönlerinizi fark etmenizi ve zayıf yönlerinizi geliştirmenizi sağlayacak. Kariyerinizin bugününü ve geleceğini değerlendireceğiz. Kısa ve uzun vadeli hedefler ile kariyerinizde daha başarılı adımlar atmanız için stratejik planlar hazırlayacağız.

Etkili iletişim becerileri dışında mesleğinizde fark yaratmanızı sağlayacak diğer kazanımlara da odaklanacağız. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilir kariyer odaklı içeriklerimizi YouTube kanalımızdan da takip edebilirsiniz.

Read More

Sağlıklı aile içi iletişim bireyin kişilik gelişiminde, kişisel, sosyal ve mesleki yaşamında başarı elde etmesini sağlamaktadır. İletişim sözlü veya sözsüz, yazılı veya sembolik veya jest ve mimikler gibi beden diliyle gerçekleşebilir. İletişimin olabilmesi için en az iki bireye ihtiyaç vardır. Bireyin iletişim becerisi aile içerisinde gelişmektedir.

Doğumla beraber temel bakım veren ile kurulan iletişim bebeğin büyümesi ile beraber sosyal kaynaklara yönelmektedir. Yürüyebilen, konuşabilen çocuk önce aile bireyleriyle sonrasında dahil olduğu sosyal gruplar içerisinde diğerleriyle iletişime başlar. Çocuğun iletişim modeli çoğunlukla rol model aldığı ailesinin iletişim modelidir.

İletişim becerileri gelişirken çocuğun yetiştirildiği ebeveyn tutumları, ailenin iletişim modeli, çocuğun mizacı etkili olmaktadır. Aynı zamanda çocuğun iletişim girişimlerine ailenin ve diğerlerinin verdiği tepkiler de çocuğun iletişim modelini şekillendirmektedir.

Aile içi iletişim nedir?

Aile içerisinde bir arada yaşamanın getirdiği tüm sözlü ve sözsüz diyaloglar aile içi iletişimi oluşturur. Ailede eşlerin birbirleriyle ilişkileri, ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkileri ve kardeşlerin birbirleri ile ilişkileri iletişim becerisini etkiler. Ailede kurulan iletişim paylaşımcı, uzlaşmacı ve eşitlikçi ise aile içi iletişim demokratiktir. Böyle bir ailede demokratik-destekleyici ve hoşgörülü ebeveyn tutumu egemendir.

Ailede erkeğin sözü geçerliyse veya kararlarda bir kişinin otoritesi egemense bu ailede ilişkiler hiyerarşiye dayalı otoriter yapıdadır. Bu iletişim türü ilişkiyi zedeler ve sorunlu hale getirir. Bu tarz ailelerde baskın otorite figüründen diğer aile bireyleri çekinip, korkabilir. Yapıcı ilişkilerin olmadığı, sevginin koşullara bağlandığı, cezanın rol oynadığı bu tarz ailelerde sağlıklı iletişim gelişmez.

Böyle bir ailede birey cezadan korktuğu veya sevgiden mahrum kalacağı için kendini yeterince ifade edemez. Bunun sonucunda içe kapanık, çekingen, özgüvensiz bir birey gelişir. Daha da üzücü olan bireye en yakın olması gereken aile korkular nedeniyle en uzak noktaya itilir. Özellikle genç soru ve sorunlarını aileyle paylaşmaktan kaçınır. Genç kendini bulma yolunda riskli ilişkilere ve tecrübelere yönelebilir.

Ergenlikte Aile İçi İletişim Çok Daha Önemli Hale Geliyor

Çocukluktan gençliğe geçiş ve sonrası pek çok birey için zorlu bir dönemdir. Gencin anlayışa, ilgiye ihtiyaç duyduğu bu dönemde ev içerisinde yeterli iletişimin olmayışı bireyin gelişimini örseleyecektir. Babadan korkulan bir evde babayla iletişim çoğunlukla anne üzerinden olmakta ya da iletişim hiç kurulmamaktadır. Bazense buradaki baba rolü yerini anneye bırakmakta evde çekinilen figür anne olmaktadır.

Bu durum da yine aile içi iletişim ve ilişkilerin bozulmasına yol açar. İletişim bozukluğu ile baş etmenin tek yolu, aile içerisinde açık (doğrudan) iletişim kurabilmektir. Açık iletişim, kiminle konuşmak isteniliyorsa doğrudan o kişi ile iletişim kurmaktır. Aynı zamanda sağlıklı bir aile içi iletişim kurulabilmesi için her aile bireyinin evde rol ve sorumluluğunun olması gerekmektedir.

Anne ve babalık rol ve sorumlulukları çocuk ve genç rol ve sorumlulukları gibi. Her bir aile bireyi özelliklede eşler bireysel alanlarını korumalı, kendi hak ve sorumlulukları noktasında özgür olmalıdır. Eşlerin kendilerine çift olarak zaman ayırabilmesi kadar birey olarak da kendileriyle zaman geçirebilmeleri gerekmektedir. Ebeveynlerin birlikte ve ayrı ayrı çocuklarıyla zaman geçirmesi, kendi iletişim stillerini geliştirmeleri de oldukça önemlidir.

Ergenin Aile İçi İletişim Algısı Çocuklukta Şekillenmektedir

Aile içi iletişim stilleri bireyin iletişim diline çocuklukta yerleşmektedir. Dolayısıyla iletişim modelinde değişikliğe gitmek için ergenlik ve sonrası dönem oldukça geç kalınmış bir dönemdir. Çocukluktan itibaren ebeveynin çocuğuna vakit ayırması, açık iletişim kurması ve onunla karşılıklı etkileşimde olması gerekir. Çocukluktan itibaren ebeveyniyle sağlıklı iletişim geliştiren çocuğun özellikle ergenlikteki bocalamalarında ilk destek kaynağı ailesi olacaktır.

Çocuklukta sağlıklı aile içi ilişkiler gelişmezse ergenlikte bireyler aileden daha da uzaklaşabilmektedir. Aile ergenlik döneminde bireyin arkadaş ilişkilerine uzak kalmamalı ve mümkünse gencin arkadaşlarıyla tanışmaya açık olmalıdır. Hem genç hem de arkadaşları bu dönemdeki duygu, düşünce davranışları açısından eleştirilmemeli iletişim kanalları kapatılmamalıdır. Ceza vermek, yasaklamak, kısıtlamak yerine gence doğruyu bulma ve doğruya yönelme noktasında rehberlik edilmelidir.

Çocuk ve gençle ebeveyn arasında belli kuralların da eşlik ettiği bir arkadaşlık ilişkisi geliştirilebilmelidir. Çocuk ve gençlerin onay bulan davranışları mutlaka taktir edilmeli gerekirse ödüllendirilmelidir. Bu sayede davranışın kazanılması ve tekrarlanması sağlanacaktır. Bu durum çocuğun özsaygısının gelişmesine ve öz benlik kazanmasına yardımcı olacaktır. Bu kazanımlar ergenlik döneminde de gencin sağlıklı şekilde bireyleşmesini destekleyecektir.

Sağlıklı Aile İçi İlişki Nasıl Kurulur?

Sen Dili Değil Ben Dili Kullanılmalıdır

Etkili bir iletişim başlatabilmek ve iletişimi bu yönde sürdürebilmek için sen değil ben dili kullanılmalıdır. Sen dili karşı tarafı suçlayıcı bir konuşma tarzıdır. Sen dilini kullanan kişiler genellikle karşı tarafı eleştiren bir söylemde bulunurlar. Dolayısıyla iletişim içerisinde suçlanan kişi kendini savunmaya geçer. Savunma ve suçlamanın olduğu bir iletişim sağlıklı bir iletişim olmaktan uzaklaşır.

Sen dili ile iletişim kişinin hissettiklerinden çok kişiliğe yöneliktir. Bu nedenle sağlıklı bir aile içi iletişim kurabilmek için sen dili yerine ben dili kullanılmalıdır. Ben dilinde kişi iletişim kurarken ben ne hissediyorum? Ben ne düşünüyorum? Bunu karşımdaki kişiye en iyi nasıl aktarabilirim? Diye düşünür. Karşımızdaki kişiye kendimizi anlatmanın en iyi yolu ben dilini kullanmaktır.

İletişimde ben dili yaşanan bir durumun kişiye ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini karşı tarafa aktarır. Örneğin; sürekli bağırarak konuşan birine “çok kabasın” demek iletişimde sen dilini kullanmaya örnektir. “Bağırarak konuşuyor olmamız beni incitiyor, kaygı ve korku duyuyorum.” Demek ise ben diline örnektir. Burada kişi duygu ve düşüncelerini karşı tarafa yansıtmaktadır.

Yargılamadan veya suçlamadan duygu ve düşüncenin paylaşılmış olması karşı tarafın daha kolay empati kurmasını sağlayacaktır. “Saat kaç, niye geç kaldın?” kişinin gardını almasına ve kendini savunmaya geçmesine neden olacak bir sorudur. Sağlıklı iletişimi engelleyecektir. “Geç kalman beni oldukça endişelendi, kötü bir şey olmuş olabileceğini düşündüm. Gecikmen söz konusu olduğunda bana haber verebilir misin?” ise çok daha yapıcı bir iletişimi başlatacaktır.

Sağlıklı İletişimi Engelleyen Sözlü ve Sözsüz Mesajlardan Uzak Durulmalıdır

Sağlıklı aile içi iletişim beden dilini, kelimeleri, sözlü ve sözsüz mesajları doğru seçebilmeyi gerektirir. Göz kontağı kurmak, etkin dileme yapmak ve empati kurmakta iletişimin değerini güçlendirmektedir. Ancak ebeveynler bazen otorite kurabilmek bazen kolaya kaçmak bazense yanlış olduğunu bilmedikleri için iletişimi engelleyen mesajlar kullanabilmektedir. Emir vermek, gözdağı vermek, tehdit etmek, nasihat vermek sağlıklı bir iletişim şekli değildir.

Hata aramak, suçlamak, yargılamak ya da “ben anne-babayım” şeklinde otoriteyi kullanmak yapıcı iletişim değildir. Bireyin duygu ve düşüncelerini tahmin etmeye çalışma, sözünü kesme ya da tamamlama iletişim değildir. Konuşurken farklı şeylerle ilgilenme, alaycı imalarda bulunma, uygunsuz jest ve mimikler kullanma iletişimi olumsuz etkilemektedir.

Bireyin duygu ve düşüncelerini kestirip atma, konuyu değiştirme, çıkarsamada bulunma etkili iletişimi engellemektedir. Tüm bu hatalar tekrar ettiğinde bireyler arasındaki sağlıklı iletişim kanalı yok olmaktadır. Bu da beraberinde iletişimden kaçınmayı ya da yanlış anlaşılmaları veya çatışmaları getirmektedir.

İletişimde Etkin Dinlemenin Önemi Göz Ardı Edilmemelidir

İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnızca söylediklerini değil, beden dilinin, jest ve mimiklerinin verdiği mesajları da duyar. Bunu duyabilmek için göz kontağı kurmak, tüm bedenimiz, dikkatimiz ve farkındalığımız ile iletişimde olmak gerekir. İletişim anında burnumuz ile ayak uçlarımız dinlediğimiz kişiye doğru olmalıdır. Zihnimizde başka düşünceler olmamalı, elimiz başka şeylerle ilgilenmemelidir.

Telefonla, tabletle, gazete ve televizyonla ilgilenirken başka birini etkin dinleyebilmeniz mümkün değildir. Siz dinleyebilseniz bile karşınızdakine vereceğiniz mesaj “değersizim, söylediklerimin onun için bir önemi yok” olacaktır. Sağlıklı aile içi iletişim için karşınızdakine söylediklerini ilgiyle dinlediğinizi, merak ettiğinizi sözlü mesajlarla hissettirmeniz gerekir.

Başınızla onaylama, mimiklerinizle duyguya eşlik etme iletişimi güçlendirir. Ara ara “bunu mu söylemek istedin, doğru mu anladım” gibi teyit alma mesajlarını iletişime ekleyebilirsiniz.

Çocuğun Duygu, Düşünce ve Davranışları Ebeveyn Tarafından Çocuğa Geri Yansıtılmalıdır

Çocuğun veya gencin ailesi tarafından anlaşıldığını hissedebilmesinin bir diğer yolu da verdiği mesajların aile tarafından yansıtılmasıdır. Aile içi iletişimin etkili olabilmesi için iletişimde yansıtmalar kullanılmalıdır. Ağlayan bir çocuğa “canın yandı ve şu an ağlıyorsun”, “korktun ve ağlıyorsun”, “üzüldün ve ağlıyorsun” demek duygunun yansıtılmasına örnektir.

Çocuğun duygusunun ebeveynin kelimeleriyle çocuğa geri yansıtılması engelleme, kısıtlama veya bastırmadan daha etkilidir. “Yeter artık ağlama! bunda ağlayacak ne var? ağlama bak kızarım! ağlama üzülüyorum. Erkek adam ağlar mı? “Gibi müdahale ve engellemelerden çok daha etkili bir yöntemdir. Çocuğa “Şu an ben ağlıyorum ve ebeveynim neden ağladığımı anlıyor.” Duygusunu hissettirir.

Oyuncaklarını kıran bir çocuğa “hiçbir şeyin değerini bilmiyorsun, artık bunlarla oynamak yok.” Demek yerine “şu an çok öfkelisin, çok sevdiğin halde oyuncağına zarar verdin. Öfkenin nedenini konuşmak ister misin? Seni bu kadar kızdıran ne?” denilebilir.

Duygu, düşünce ve davranışın yapıcı dille geri yansıtılması sağlıklı aile içi iletişim için değerlidir. Bu yansıtmalar hem çocuğun olumsuz duygu, düşünce ve davranışını hafifletecek hem de çocuğa “anlaşıldım” hissini yaşatacaktır. Aile içi iletişim becerilerinizi geliştirmek ve çocuğunuzun sağlıklı gelişimine destek olmak için profesyonel destek alabilirsiniz. Aile danışmanlığı alabilir, çocuğunuzun iletişim becerilerini geliştirmek için oyun terapisini de değerlendirebilirsiniz.

Read More

Sosyal fobi bireyin potansiyelini sınırlı kullanmasına neden olarak kişinin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor. Mesleğinde çok başarılı olabilecek potansiyele sahip nice birey yaşadıkları sosyal anksiyete bozukluğu nedeniyle başarı gösteremiyor. Bu kaygı başarının önünde önemli bir engel oluştururken bireyler başarısızlık nedenlerinin altında yatan bu faktörü çoğunlukla fark etmiyor. Fark etmekten de öte bu fobiyle yüzleşmekten ve aşmaya çalışmaktan büyük endişe duyulabiliyor.

Bir toplantıda söz alacakken, sunum yapacakken, iş görüşmesinde kendinden bahsedecekken bir anda bireyin karşısına çıkıyor sosyal fobi. Potansiyeline yansıyor; beden dilini, diksiyonunu ve hatta organizasyon becerisini olumsuz etkiliyor. Konuşacaklarının sıralaması karışıyor, kelimeler birbirine giriyor, beden dilindeki donukluk ya da telaş heyecanı daha da tetikliyor.

Sosyal ortam içerisinde performans sergileyen bireyde terleme, titreme, kızarma, çarpıntı gibi fizyolojik belirtiler açığa çıkabiliyor. Özgüven eksikliği, utangaç, çekingen mizaçlar, hatalı ebeveyn tutumları sosyal fobiyi etkiliyor. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! ve  Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Peki Sosyal fobi nedir ve Neden bireyin kariyer gelişimini olumsuz etkiliyor?

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi bireyin sosyal alan içerisinde göz önünde olmasını ya da diğerleriyle etkileşimde bulunmasını gerektiren durumlarda açığa çıkan kaygıdır. Bir diğer adı sosyal anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler toplum içine girmekten, izlenmekten ve dikkat odağı olmaktan çokça rahatsız olurlar.

Çoğunlukla kaygının altında yatan temel neden diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilmek, eleştirilmek ya da yapacağı ve söyleyeceği bir şeyle küçük düşmekten korkmaktır. Birey bu kaygıyı yaşamamak için sosyal etkileşimden kaçınabilir. Mecbur kalmadıkça sosyal aktivitelerden, başkaları önünden performans sergilemekten kaçınır. Zamanla kaçınma davranışı korkunun daha da artmasına neden olabilir.

Sosyal fobinin nedeni tam olarak bilinmese de genetik faktör, mizaç ve yetiştirilme tutumlarının etkili olduğu düşünülmektedir. Çocuklukta çekingen, içe kapanık, utangaç olan bireylerde sosyal fobi görülme olasılığı oldukça yüksektir. Sosyal fobinin toplumda görülme sıklığı da oldukça yüksektir. Özellikle ergenlik dönemi itibariyle sosyal fobinin görülme sıklığı artmaktadır. Bunun en büyük nedeni ergenliğin getirdiği hormonal, bilişsel ve fiziksel değişikliklerdir.

Ergenlikte Sosyal Fobi Görülme Sıklığı Artıyor

Birey bu dönemde bedeniyle daha fazla ilgilenir. Fiziksel gelişiminin getirdiği değişim gencin beden algısına yönelik olumlu veya olumsuz yüklemeler yapmasına neden olabilir. Bu dönemde genç için kendini göstermek, performans sergilemek, kendini ispat etmek önemli bir gelişim hedefidir. Gençte önce aileye, sonra akranlara ve çevresindeki diğer kişilere kendini ispat etme ihtiyacı oluşmaktadır.

Gencin sosyal ilişkilerde ya da diğer gelişim alanlarında sergilediği performans genç tarafından diğerlerinin değerlendirmesine sunulur. Genç için bu değerlendirme soyut düzeydedir. Genç çevresinin verdiği sözsüz mesajları alır ve işler. Bu işlemleme sonrasında genç fiziksel görünüşüne, kişiliğine, becerilerine dolayısıyla bütünüyle kendine bir değer atfeder. Bu değerin derecesi bireyin sosyal fobi geliştirmesine neden olabilir ya da onu sosyal beceriler anlamında başarılı kılabilir.

Ailesi tarafından sürekli eleştirilen, aşağılanan ya da cezalandırılan bireylerde özgüven gelişmemektedir. Aynı şekilde ailesi tarafından çok korunan, her zorluktan sakınılan çocuklarda da çekingenlik söz konusu olmaktadır. Ailelerin gence yaklaşımı özellikle ergenlik döneminde daha yapıcı, şefkatli ve destekleyici olmalıdır.

Ebeveyn Tutumları Sosyal Fobi Gelişimine Etki Ediyor

Ebeveyn tutumlarının sosyal fobi gelişiminde etkisi büyüktür. Kişilik olarak çekingen ve utangaç yapıda olan bir çocuğun ailesinin olumsuz tutumları bu gelişimi desteklemektedir. Aynı şekilde anne babanın da utangaç, çekingen mizaçlı olması, sosyal ortamlardan kaçınması çocuğa olumsuz rol model oluşturmaktadır. Otoriter-baskıcı ebeveyn tutumlarında çocuğun ya da gencin sürekli azarlanması, cezalandırılması sosyal fobiyi desteklemektedir.

Aile içi şiddet; ebeveynlerin birbirine sözlü ya da fiziksel şiddet uygulaması da sosyal fobiyi desteklemektedir. Sosyal fobinin gelişmemesi ve özgüvenin desteklenebilmesi için çocuğun, gencin koşulsuz sevgi alması gerekir. Sevgi herhangi bir göreve, koşula bağlanmamalıdır. Aile bireyleri çocuğun kişilik özellikleri ile alay etmemelidir. Anne babanın çocuğunu başkaları ile sürekli karşılaştırması ve kıyaslaması da çocuğun sosyal ortam içerisinde kaygı geliştirmesine neden olabilmektedir.

Kıyaslama yapmak yerine çocuğun gelişimini kendi geçmiş başarıları üzerinden değerlendirmek gerekmektedir. Yine aynı şekilde başarısızlıklar yerine başarılar vurgulanarak çocuğun başarma arzusu pekiştirilmelidir.

Sosyal Fobi Gelişmemesi için Aileler Erken Dönemde Çocukları İçin Önlem Alabilir

Çocuklarda sosyal fobi gelişmemesi için anne babalar çocukluktan itibaren önlem alabilir. Özellikle ilk iki yaştan sonra çocuğun dikkati çevreye yönelmektedir. Evdeki uyaranlar çocuk için yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle okul öncesi dönemden itibaren çocuğunuzla birlikte sosyal ortamlara girebilirsiniz. Kendi sosyal ilişkileriniz ve iletişim becerilerinizle çocuğunuza rol model olabilirsiniz.

Okul Öncesi Eğitim Değerlendirilmeli

Mümkünse çocuğunuzu 3 yaş itibariyle okul öncesi eğitime başlatabilir daha öncesinde oyun gruplarına gönderebilirsiniz. İlgi ve beceri alanlarına göre sanat ya da spor dallarına yönlendirebilirsiniz. Ev içerisinde görev ve sorumluluklar verebilir, kendi seçimlerini yapması ve karar alması için destekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun başarabileceği şeyleri onun adına siz yapmamalısınız. Aksine kendisinin denemesi için cesaretlendirmelisiniz.

Okul Öncesi Eğitim Ne Zaman Başlamalı? Ve Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımız okul öncesi eğitim hakkında size fikir verebilir. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızı da okuyabilirsiniz.

Kaç yaşında olursa olsun ona da evde söz hakkı vermeli, fikirlerini paylaşmasını desteklemelisiniz. Konuşurken göz kontağı kurarak, onun seviyesine eğilebilir ya da diz çökebilirsiniz. Beden diliniz çocuğunuzla ilgilendiğinizi ona hissettirmelidir. Akademik Başarı İçin Çocukların Yönetici İşlev Becerisi Geliştirilmeli yazımızı da okumanız sosyal fobi gelişimini engellemek için faydalı olabilir.

Çekingenlik, Utangaçlık Ebeveyn Tarafından Yüceltilmemeli ya da Aşağılanmamalı

Çocuğunuz çekingen, utangaç, içe dönük bir mizaca sahip olabilir. Bu yönlerini aşağılamamalı ya da yüceltmemelisiniz. Bazen çocuğun sessiz, çekingen olması aile tarafından yüceltilmekte, pekiştirilmektedir. Ancak bu pekiştirme çocuğun daha da fazla içe kapanmasına neden olabilmektedir. Bu yönlerinin aşağılanması ise çocuğun daha fazla performans kaygısı geliştirmesine neden olmaktadır.

Çocuk sosyalleşmek için zorlanmamalı, aile bunu çocuk için bir görev ya da zorunluluk haline getirmemelidir. Sosyal fobi sahibi bireyler “el alem ne der?” kaygısını çok yaşamaktadır. Dolayısıyla çocuğun bir düşüncesi, davranışı ya da duygusu için başkası ne der, ayıp gibi yüklemeler yapılmamalıdır.

Ebeveynin mükemmeliyetçiliği Sosyal Fobiyi Tetikliyor

Ebeveynin mükemmeliyetçi yapısı çocuğun performans kaygısı duymasına ve sosyal fobi geliştirmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle çocuğun başarısızlıkları eleştirilmemelidir. “Neden 100 değil de 95” gibi bir soru çocuğunuzun kendini” başarısızım, değersizim ve beklentiyi karşılayamıyorum” şeklinde etkiletmesine neden olabilir. Çocuğunuzun sosyal girişimlerini destekleyin.

Adımlarını başkalarına göre değil kendi mevcut durumuna göre değerlendirin. Bir çocuk için müsamerede şiir okumak kaygı sebebi olmayabilir. Ancak başka bir çocuk için derste parmak kaldırıp söz almak kaygı nedeni olabilir. Dolayısıyla parmak kaldırmaya çekinen bir çocuktan beklenti okul gösterisine katılması olmamalıdır. Sevdiği bir derste söz alması, fikrini paylaşması onun için büyük bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Sosyal Fobi ile Başa Çıkmak için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Tedavi edilmeyen sosyal fobi bireyin hayatını olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu etki çocukluk yıllarından başlayarak yetişkin hayata kadar artarak devam edebilir. Sosyal fobi akademik başarısızlıktan, sosyal izolasyona, yalnızlığa ve kariyerde başarısızlığa kadar etki edebilir. Sosyal fobiye bağlı kaygılar bireyin hayattan, ilişkilerden, işten veya okuldan keyif almasına engel olabilir.

Birey ergenlik itibariyle bu olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkmak için riskli davranışlara ve kötü alışkanlıklara yönelebilir. Sosyal fobik bireyde madde, alkol kullanımı, intihara meyil, depresif bozukluklar, diğer anksiyete bozuklukları zamanla gelişebilir. Dolayısıyla sosyal fobinin erken teşhisi ve tedavisi oldukça önemlidir. Sosyal fobi yaşıyorsanız ve aşmak için desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sosyal yaşamınızdan, akademik ve kariyer hayatınıza kadar hayatınızın her alanında yaşadığınız güçlükleri birlikte aşabiliriz. Kariyer gelişimine önem veren, mesleğinde iyi yerlere gelmek isteyen her birey sosyal fobi engelini aşmalıdır. Profesyonel danışmanlık ile üstesinden gelebileceğiniz bu problemin yaşam boyu hayatınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Aba psikoloji olarak psikolojik danışmanlık ve kariyer danışmanlığı hizmetlerimizle ilgili bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Akademik başarı elde edebilmek için erken yaşlardan itibaren çocukların yönetici işlev becerileri geliştirilmelidir. Yönetici işlev becerileri; çalışan bellek, duygu kontrolü, dikkati sürdürme, planlama, organizasyon, zamanı kullanma, bilişsel esneklik, hedefe yönelme, tepkiyi dizginleme, göreve başlama olarak tanımlanabilir.

Yönetici işlevler sayesinde bireyin çoklu görevleri organize etmesi, amaç ve önceliklerini belirlemesi, belirli uyaranları engellemesi ve dolayısıyla dikkatini sürdürmesi kolaylaşır. Birey yönetici işlev becerisi ile duygu, düşünce ve davranışlarında öz denetim sağlar. Sosyal yaşam içerisinde diğerleriyle empati kurar, sağlıklı iletişim geliştirir ve problemlerle yapıcı şekilde başa çıkar.

Birey bu sayede değişime daha kolay adapte olur, stresle başa çıkabilir ve daha kolay motive olur. Uygun davranışı seçme ve başlatma, doğru muhakemede bulunma becerileri gelişir. Çok yönlü düşünebilir, olumlu ve olumsuz yanları görebilir. Sonuçları değerlendirebilir, öngörüde bulunabilir. Strateji geliştirme, ileriyi planlama, zamanı organize etme becerileri gelişir.

Karmaşık gibi görünse de çocukluktan itibaren yaptığımız pek çok iş, görev, sorumluluk yönetici işlev becerisi gerektirir. Günümüzü planlamak, organizasyon yapmak, ödev yapmak, rapor hazırlamak, giyinmek, duş almak en basit örneklerdir. Ne kadar basit desek de bunları gerçekleştirmek yönetici işlev becerileri geliştirilmedikçe oldukça zor hale gelir. Yönetici işlev becerisi olmayan bir çocuk ödevlerini desteksiz yapmakta zorlanır. Bir yetişkin zamanı organize etmekte, plana uymakta ve işlerini yetiştirmekte güçlük yaşar.

Yönetici İşlev Becerisi Geliştirilmesinde Ailenin Rolü Oldukça Büyük

Akademik başarı elde etmek için çocukluktan itibaren yönetici işlev becerisi geliştirmek gerekir. Bir çocuğun bu beceriyi kazanması aile desteği olmadan pek mümkün değildir. Ailenin beceri kazanımında çocuğa rehberlik etmesi ve rol model olması gerekir. Ailenin ebeveyn tutumundan kendi yönetici işlev becerilerine kadar tüm tutum ve davranışları çocuk üzerinde etkilidir. Dolayısıyla aile çocuğa yaşıyla uyumlu sorumluluk vermeli sorumluluk alanını kademeli olarak genişletmelidir.

Aile çocuğun kendi kararlarını vermesine fırsat tanımalıdır. Çocuk ailede, yani güven alanında hata yapabilmeli, bu hatalarla yüzleşerek ders çıkarmayı öğrenmelidir.

Bilişsel Esneklik Akademik Başarı için Önemli Bir Yönetici İşlev Becerisi

Bilişsel esneklik sahibi bireyler, kendi etkili davranma becerilerinden emindirler ve davranışlarının sonucunun başarılı olacağına inanırlar. Bilişsel esneklik sayesinde düşünceler arasında geçiş yapılabilir. Problemlere karşı alternatif çözüm yolları geliştirilebilir ve stratejik planlar yapılabilir. Bilişsel esneklik sayesinde bireyler seçenekleri avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendirebilir. Bu beceri sayesinde bireyler farklılıklara ve yeniliklere kolayca uyum sağlayabilir.

Bilişsel esneklik akademik başarıyı destekleyen önemli bir yönetici işlev becerisi, dolayısıyla kazanılması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bu beceri sayesinde sağlıklı problem çözme, mukayese etme, öngörüde bulunma, farklı işleri aynı anda yapabilmek becerileri gelişir.

Bilişsel esnekliğe sahip olmayan bireyler düzen değişikliğine ve yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar. Bu da kariyer gelişimi açısından bireyi dezavantajlı duruma düşürmektedir.

Duygu Düzenleme de Akademik Başarı için Geliştirilmesi Gereken Bir Yönetici İşlev Becerisidir

Duygu düzenleme becerisi de yönetici işlev becerisi içerisindedir. Duygu düzenleme becerisi çocuklukta kazanılmaktadır ve bu beceri ergenlik ve yetişkinlikte oldukça önemlidir. Akademik başarı için duygu düzenleme becerisine sahip olmak oldukça önemlidir. Duygu düzenleme becerisi bireyin sahip olduğu bir duyguyu yönetmek üzere kullandığı tüm stratejilerdir. Bu duygu olumlu ya da olumsuz olabilir.

Duygunun stratejik şekilde yönetilebilmesi için kişinin duygusu karşısında açığa çıkan ilk tepkiyi durdurması gerekiyor. Kişinin sağlıklı tepki verebilmesi için doğru tepki üzerine düşünmesi ve sonrasında daha olumlu bir tepkide bulunması gerekiyor. Duygular üzerindeki bu otokontrol bireyin kişisel gelişimini, sosyal ilişkilerini ve kariyerini büyük ölçüde etkiliyor.

Yeterli duygu düzenleme becerisi edinilemezse kişinin çocukluktan başlayarak yetişkinliğe kadar duygu odaklı sorunlar yaşaması muhtemeldir. Oysa yeterli duygu düzenleme becerisine sahip olan biri duygularının farkındadır. Bu kişiler duygularını kolayca tanır, kabul eder ve dürtüsel davranışlarını kontrol edebilir.

Elbette ki negatif duygular da açığa çıkabilir, duyguları düzenleyebilme becerisi negatif duyguların açığa çıkmasını engellemez. Ancak bu beceri negatif duygularda dahi olumlu bir amaca uygun davranış sergileyebilmeyi sağlar. Akademik başarı için olumsuz duygular üzerinde özdenetim sağlanabilmelidir.

Duygu kontrolü sadece olumsuz duygular için değil yeri geldiğinde olumlu duygular için de kullanılmalıdır. Özellikle yetişkinlikte duyguların yeri, zamanı ve miktarı dengeli olmalıdır. Keyfinizin çok yerinde olduğu bir gün geçiyor olabilirsiniz ancak ekip arkadaşınızın morali bozuk olabilir. Sizin için iyi ama bir yakınınız için felaket bir gün olabilir. Bir cenazede olabilir ya da bir kazaya denk gelebilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuk, Ergen ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme (Regülasyon) yazımızı da okuyabilirsiniz.

Akademik başarı için yönetici işlev becerisi kazanmak oldukça önemli. Bu konuda destek almak ve gelişim alanlarınızı belirlemek isteyebilirsiniz. Bu konuda bilgi almak ve kariyerinize daha bilinçli yön vermek istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinize bilimsel kanıtlar ışığında yön verebiliriz. Bu sayede akademik başarınızı etkileyecek yönetici işlev becerileri üzerine de çalışmalar yapabilirsiniz.

Read More

Başarılı bir kariyer inşa edebilmek için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirebilmek gerekiyor. Her bireyin hayatında sosyal ilişkilerin başlamasıyla beraber problemlerde başlangıç gösteriyor. Bu nedenle iletişime girmek, iletişimi sürdürmek gibi sosyal becerilerle birlikte karşılaşılabilecek sorunlara karşı problem çözme becerilerini de geliştirmek gerekiyor.

İnsan sosyal bir canlı dolayısıyla yaşamın ilk yıllarından itibaren sosyal ilişkiler kurulmaya başlıyor. Bu da beraberinde problemleri getiriyor. Bireyin yetişkin hayatta problemlerini sağlıklı şekilde çözebilmesi için çocukluktan itibaren problem çözme becerisi geliştirmesi gerekiyor.

Problem Çözme Becerisi Nedir?

Problem çözme becerisi, problem üzerine düşünebilme, ne ve nasıl yapılacağına karar verebilme, kaynakları kullanabilme ve bu yolla çözüme ulaşma becerisidir. Bir problemi çözebilmek için önce problemin ne olduğunun tanımlanması gerekir. Sonrasında probleme ve çözümüne ilişkin bilgilerin toplanması gerekir. Ardından uygun çözüm yolunun uygulamaya konulması ve sonucun değerlendirilmesi gerekir.

Tüm bunları yapabilmek için bireyin birtakım becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu becerilerden en önemlileri; eleştirel düşünebilme, planlama ve organize edebilme, planı gözden geçirme ve değerlendirmedir.

Problem çözme becerilerinin kazanımı erken çocukluk yaşlarına dayanmaktadır. Çalışmalar 4 yaş itibariyle çocukların etkin problem çözme becerileri kazanabildiğini göstermektedir. Bu nedenle problemle çözme becerisi kazanımında ailenin rolü oldukça büyüktür. Ebeveyn tutumları, ebeveynin problem çözme modeli çocuğun beceri ediniminde olumlu ya da olumsuz etki edecektir.

Çocuğun başarılı bir kariyer geliştirebilmesi için aile çocuğun problemlerini çözmemeli, çözüm için sadece rol model olmalıdır. Aksi halde çocuğun problem çözme becerisi problemi aileye taşımaktan öteye geçmeyecektir. Böyle bir durumda çocuğun ailesinden uzakta bireyselleşmesi ve sosyalleşmesi mümkün olmayacaktır.

Ailenin gölgesinden ve korumasından uzaklaşamayan çocuk yapıcı problem çözme becerisi geliştiremeyecektir. Başarılı bir kariyer için ailenin gölgesinde kalmış bir bireyin kendini gösterebilmesi ve kariyerinde ilerlemesi çok mümkün olmayacaktır.

Çocuğunuzun Problemlerini Onun Adına Çözmek Yerine Ona Problem Çözme Becerisi Kazandırabilirsiniz

  • Çocuğunuzu bir sorun anında mutlaka dinleyin ve onun ihtiyaçlarını, isteklerini anlamaya çalışın
  • Çocuğunuza onu anladığınızı belirtin, onun düşüncelerini özetleyerek doğru anlayıp anlamadığınızı ona gösterin.
  • Çocuğunuzun duygularını isimlendirebilir, duyu organları, renkler, uzuvlar gibi duyguların da isimleri olduğunu ona anlatabilirsiniz. Duyguların sözlü ifadesini çocuğunuza öğretmeniz onun da duygularını tanımasını kolaylaştıracaktır.
  • Çocuğunuzun yaşadığı probleme yönelik kendi düşüncelerinizi onunla paylaşabilirsiniz. Bu sayede problem çözme becerisi kazandırırken kendi yöntemlerinizden de örnekler sunmuş olursunuz.
  • Çocuğunuzla beraber beyin fırtınası yaparak çözümler bulmaya çalışabilirsiniz. Burada ona çözüm yolu bulmak için derinlemesine düşünmeyi öğretmelisiniz. Fikirleri sizin vermeniz yerine onun bulmasını teşvik etmelisiniz. Basit ya da saçma önerileri olabilir. Onu eleştirmeden her önerisini değerlendirmelisiniz. Uygulanabilir hale getirmek için fikrini geliştirmesine yardım edebilir ya da olumsuz bir seçenek varsa nedenlerini paylaşabilirsiniz.
  • Çocuğunuza problemi ifade edebilmesi için ya da çözüm yolu bulabilmesi için düşünmeye sevk edecek açık uçlu sorular sorabilirsiniz.
  • Ne oldu? Böyle olunca sen ne hissettin? Peki sence o ne hissetmiş olabilir? Sen onun yerinde olsaydın böyle bir durumda ne hissederdin? Senin başına böyle bir şey gelmiş olsaydı sana ne yapılmasını isterdin? Böyle olmasaydı farklı olarak ne yapabilirdin? Gibi.
  • Bulduğunuz fikirleri not ederek kendi içerisinde uygulanabilirliğine göre bir sıralama yapabilirsiniz.
  • Listeyi baştan sona gözden geçirerek çocuğunuzun kendisi için en uygun alternatifi seçmesine eşlik edebilirsiniz.
  • Çocuğunuzla beraber kitap okuyabilir ya da film izleyebilirsiniz. Kitaptaki ya da filmdeki karakterler üzerinden beyin fırtınası yapabilirsiniz. Sence bu problemi çözmek için ne yapabilir? Sen böyle bir sorun yaşasan ne yapardın? Bu problem karşısında o ne hissetmiş olabilir? Ne olursa o daha mutlu olabilir?

Başarılı Bir Kariyer için Ona Balık Tutmayı Öğretin

Çocuğunuz başarılı bir kariyer geliştirmesini istiyorsanız onun için balık tutmak yerine ona balık tutmayı öğretmelisiniz. Böylece çocuğunuzun problemini çözmek yerine ona çözüme yönelik düşünmeyi ve uygulamaya geçmeyi öğretmiş olacaksınız. Problem çözme becerisi kazandırmak için bu çok daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.

Çocuğunuzun duygu, düşünce ve fikirlerini dinlemeniz, ona zaman ayırmanız benlik gelişimi için önemlidir. Kaç yaşında olursa olsun çocuğunuza sofrada yer açmanız ve aile içi sohbetlerde ona da söz vermeniz gerekir. Dinlenen, fikirlerine saygı gösterilen, kendisine zaman ayırılan çocuklar çok daha özgüvenli gelişmektedir.

Evde kendini değerli hisseden çocuk sosyal yaşam içerisinde de bu değeri sürdürmek istemektedir. Dolayısıyla daha kaliteli arkadaşlık ilişkileri geliştirmekte ilgi ve sevgi görmek için zararlı ilişkilere girişmemektedir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Problem Çözme Becerisi Geliştirmeye Destek Olan Ebeveyn Tutumu Hangisidir?

Anne babaların ebeveyn tutumları da problem çözme becerilerinin gelişimine etki etmektedir. Baskıcı otoriter ebeveyn modelinde çocukların duygu, düşünce ve problemlerine yeterince önem verilmemektedir. Bu aile modelinde ebeveyn güç gösterisi ile çocuğu bastırabilmektedir. Ceza, sözlü ya da fiziksel şiddet uygulanabilmekte ya da çocuğun duygu ve düşünceleri göz ardı edilmektedir.

Aşırı korumacı ebeveynler çocuğun bireyselleşmesine müsaade edememekte ve çocuğun problemlerini onun adına çözme eğilimindedirler. Tutarsız aileler çocuğun problemlerine bir kez aşırı ilgiliyse başka bir sefer ilgisiz kalabilmektedir. Bu belirsizlik çocuğun ailesiyle beraber kendi girişimlerine de güven duymamasına neden olmaktadır.

Aşırı hoşgörülü ve çocuk merkezli bireylerde ise aile çocuğa rol model olmak yerine çocuğun olumlu olumsuz tüm problem çözme becerilerini desteklemektedir. Bu durumda da çocuğun yapıcı problem çözme becerisi kazanabilmesi mümkün olmamaktadır.

En sağlıklı ebeveyn tutumu Demokratik, Destekleyici ve Hoşgörülü ebeveyn tutumudur. Bu ebeveyn modelinde bireyin duygu, düşünce ve fikirlerine saygı duyulur. Evde çocuğun da söz hakkı vardır. Fikirler küçümsenmez ya da reddedilmez. Her fikre saygı duyulur ve fikirlerin olumlu olumsuz yönleri değerlendirilir. Aile çocuğun hatalarını cezalandırmaz, ders almasına ve tekrar etmemesine rehberlik eder. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk daha özgüvenli olur ve benlik değeri de daha yüksektir.

Başarılı Bir Kariyer İçin Ergenlikte Problem Çözme Becerisi

Ergenlik dönemi problem çözme becerilerinin çok daha önemli hale geldiği zamandır. Bunun nedeni ise ergenlik döneminde bireyin bir yandan fiziksel ve bilişsel olarak değişim ve gelişim yaşarken, başka bir yandan duygusal ve hormonal olarak gelişiyor ve değişiyor olmasıdır. Bunu yanı sıra genç bu dönemde geleceğine hazırlanmak, kariyerini inşa etmek, mesleğini belirlemek zorundadır. Tüm bunlar bireyin duygusal ve zihinsel olarak zorlanmasına neden olmaktadır.

Birey bu dönemde akademik, kişisel ve sosyal problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Dolayısıyla gencin problemlerin üstesinden gelebilmesi ve problemleri etkili bir şekilde çözebilmesi için problem çözme becerisi kazanması önemlidir. Ergenlikte bireyin problem çözme becerisi geliştirebilmesi için tıpkı çocuklukta olduğu gibi aileye ihtiyacı olacaktır. Ergenlik dönemi aynı zamanda yetişkinliğin bir ön provasıdır. Dolayısıyla ailenin yetişkinlik rolleriyle ilgili gence rol model olması gerekir.

Çocuklukta verilen destek bu kez yetişkin problem çözme becerisine adapte edilerek gence sunulmalıdır. Çocuğun yaşı ilerledikçe ebeveyn çocuğunun duygu, düşünce ve kararlarında daha geri planda durmaya çalışmaktadır. Ancak gencin yaşamının bu zorlu döneminde duygusal desteğe ihtiyacı oldukça fazladır. İlgiyi, sevgiyi, güven ve desteği zararlı alışkanlıklarda ve ilişkilerde aramaması için gencin aile ilişkileri her daim güçlü olmalıdır.

Aile gencin problemleri karşısında seçtiği çözüm yollarını müdahale etmeden gözlemlemelidir. Seçimlerinin getirdiği doğal sonuçları yaşamasına ve bu yaşantılardan tecrübe kazanmasına müsaade edilmelidir. Genç böylece olumluların yanında olumsuz sonuçları da görebilecektir. Bu tecrübeler genci olgunlaştıracak ve sorunlara sağlıklı çözüm üretme becerisini geliştirecektir.

Her bireyin başarılı bir kariyer geliştirmek için problem çözme becerisi kazanması gerekir. Bu konuda zorlanıyor veya kendinizi geliştirmek istiyorsanız profesyonel destek alabilir kendinize ve kariyerinize yatırım yapabilirsiniz.

Read More

Okul olgunluğu, bir çocuğun okula başlatılabilmesi için kazanmış olması gereken beceriler bütününe verilen isimdir. Bu beceriler; okul için gerekli olan fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimi gösterir nitelikte olmalıdır. Her aile, çocuğunu okula başlatma kararı almadan önce beklenen gelişimin çocukta ne düzeyde olduğunu değerlendirmelidir. Çünkü bir çocuğun okulda zorlanmaması ve okul hayatından keyif alması için bu becerilere ihtiyacı olacaktır.

Çocuk için ev ve aile ortamı kendini en mutlu ve güvende hissettiği ortamdır. Bu ortamın çocuğun kendini hazır hissetmeden değiştirilmesi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Okul olgunluğu gelişmeden okula başlayan çocuk fiziksel, duygusal, davranışsal, sosyal ve zihinsel alanlarda negatif etkilenebilir. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için çocuğun okula başlamadan önce okulda kendisinden beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olması gerekir.

Okul Olgunluğu Neden Önemli?

Okul olgunluğu kazanmak okul öncesi eğitim almış çocuklar için daha kolay olabilmektedir. Çünkü okul öncesi eğitim sayesinde çocuk güvenli ev ortamından daha yapılandırılmış bir ortama yumuşak bir geçiş yapar. Okul öncesi eğitim aile sıcaklığının devamını sağlar; burada akranlarla sosyalleşme, oyunlarla öğrenme ve kuralları tanıma vardır.

Öğretmen okulda evdeki temel bakım veren ebeveynin rolünü üstlenerek çocuğun sevgi ve ilgi ihtiyacını karşılar. Burada başarı, başarısızlık yoktur, puanlama yoktur. Dolayısıyla çok daha kurallı ve sistemli olan okula başlangıç öncesi bu keyifli tecrübeler çocuğa yeni yapıya dahil olma kolaylığı sağlar. Okul olgunluğu oluşmadan ilk öğretime başlayan çocuk okula karşı olumsuz algı ve tutum geliştirir.

Okula yönelik ilk deneyimlerini 1. sınıfta yaşayan çocuklarda adaptasyon problemleri sık görülür. Anneden ayrılmakta, sınıf içi kurallara uyum sağlamakta zorlanabilirler. Okula karşı geliştirilen bu olumsuz algı kişinin tüm akademik ve ruhsal yaşantısına etki edebilir. Anne ve babalar çocuklarının tüm gelişim alanlarında yaşıtlarına paralel gelişim sergilediğinden emin olmalıdır. Çocuğunuzu ilk 2 yılından sonra okul olgunluğu kazanabilmesi için destekleyebilirsiniz.

Çocuğunuzun iki yaşından sonra daha fazla sosyal, duygusal, bilişsel ve fiziksel uyarana ihtiyacı olacaktır. Evde kurulan ilişki iki yaştan sonra tek düze hale gelmekte ve uyaran zenginliği yetersiz kalmaktadır. Aileler okul olgunluğu için 2 yaşından itibaren çocuklarını haftada birkaç gün 1-2 saatlik oyun gruplarına başlatabilir. Ebeveynler Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Oyun grubu ya da okul öncesi eğitim her aile için mümkün olamayabilir. Maddi boyutu kadar lokasyon olarak da okul öncesi eğitim ve oyun gruplarına erişim zor olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda çocuğu sosyalleşebileceği parklara götürebilirsiniz. Çevrenizde çocuğunuza akranlık edebilecek çocuğu olan ailelerle sık sık bir araya gelebilirsiniz.

Çocuğun oyunlarına kurallar ekleyebilir, ev içerisinde ona sorumluluklar verebilirsiniz. Oyuncaklarını toplaması, onlara iyi bakması, temizlemesi gibi.

Çocuğum Okula Başlamaya Hazır mı?

Çocuğunuzun okula başlamaya hazır olup olmadığını okul olgunluğu belirtilerine bakarak değerlendirebilirsiniz. Bu belirtileri fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal gelişim belirtileri olarak sınıflandırabiliriz.

Fiziksel Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Okula başlayacak bir çocuk bedenini rahat kullanabilmeli ve bedensel koordinasyonunu sağlayabilmelidir. Kaba motor becerilerinin gelişmiş olması gerekir.  Yürüme, koşma, zıplama, vurma, atma, fırlatma gibi beceriler kaba motor becerilerdir.  Kaba motor beceriler vücudumuzdaki büyük kasların kullanımını gerektiren eylemlere yönelik becerilerdir.

Çocukların desteksiz hareket edebilmesi, uzun süre sırada oturabilmesi, koşup oynayabilmesi için bu becerilere ihtiyacı vardır. Bu becerileri kazanmış bir çocuk okulda daha özgüvenli ve başarılı olabilecektir. Çocuğun okulda tek başına ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bu becerilere ihtiyacı olacaktır. Çocuğun okulda merdiven çıkma, kapı açma kapama, çantasını açma kapama, düğme ilikleme gibi becerilere ihtiyacı olacaktır.

Çocuğun okulda öz bakımını da tek başına sağlayabilmesi gerekmektedir. Tuvaletini yaparken yardımsız üzerini çıkarıp giyebilmeli, tuvalete oturabilmeli ve sonrasında kendi başına temizliğini halledebilmelidir. Çocuk okulda temizlik, beslenme, giyinme ve dinlenme gibi alanlarda kendi gereksinimlerini desteksiz karşılayabilmelidir. Okul olgunluğu için çocuğun İnce motor becerilerini de kazanmış olması gerekir.

İnce motor beceriler küçük kasların kullanımını gerektiren becerilerdir. Kalem tutma, yazı yazma becerilerini edinebilmesi için çocuğun ince motor becerilerinin gelişmesi gerekir. İnce motor beceriler aynı zamanda dikkati de sürdürmeyi gerektirir. Dikkatin yanı sıra ince motor becerilerin kullanımı için el-göz koordinasyonunun da gelişmiş olması gerekir. Çünkü ince motor beceri gerektiren yazı yazma, kalem tutma gibi beceriler yapılan eylemi gözle takip etmeyi de gerektirir.

Bilişsel Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuk bir ders süresinde aktif olarak öğretmenini dinleyebilecek ve sandalyesinde kalkmadan oturabilecek şekilde dikkatini sürdürebilmelidir. Kendini ifade edebilecek, söylenenleri anlayıp uygulayabilecek kadar dil becerisine ve kelime hazinesine sahip olmalıdır. Karar verebilmek, seçim yapma becerisi gelişmiş olmalıdır. Çocuk verilen görevleri yerine getirebilecek sorumluluk becerisini kazanmış olmalıdır.

Öğretmeninin verdiği yönergeleri dinleyip uygulayabilmelidir. Ayrıca okuma-yazma öğrenebilmesi için sınıflama, sıralama, dikkat, analiz ve sentez gibi bilişsel beceriler gereklidir. Çocuğun aynı zamanda zihinsel olarak yeterli olgunluğa erişmiş olması gerekir. Çocuk zihinsel olarak problem çözebilmeli, nesnelerin özelliklerini algılayabilmeli ve ayırt edebilmelidir. Olaylar arasında ilişki kurabilmeli ve öğrendiklerini farklı alanlarda kullanabilmelidir.

Sosyal Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuk bireysel olarak hareket edebilecek ve sosyal ilişkiler kurabilecek kadar özgüvene ve girişkenliğe sahip olmalıdır. Yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmeli ve ilişkileri sağlıklı sürdürebilmelidir. Karşılaştığı gelişimiyle uyumlu sosyal ve duygusal problemleri çözebilmeli çözemediği durumlarda sorunu yapıcı dille ifade edebilmelidir. Grup içerisinde uyumlu hareket edebilme, grup kurallarına uyma, sırasını bekleyebilme ve paylaşabilme becerilerini geliştirmelidir.

Çocuk tüm bunları yapabildiğinde sosyal gelişim açısından okul olgunluğu kazanmış olacaktır.

Duygusal Gelişim ve Okul Olgunluğu Belirtileri

Çocuğun okul olgunluğu için gerekli olan en önemli duygusal belirtisi anne ve babadan güvenli ayrılabilmesidir. Çocuk ailenin yokluğunda da keyifli vakit geçirebiliyor olmalıdır. Okul süresi içerisinde ailesinden uzak olacağını ama sonrasında tekrar ailesiyle güvenle bir araya geleceğini bilmelidir. Bu sağlıklı ayrılışı gerçekleştirebilen çocuk okulda daha mutlu ve başarılı olabilir.

Aksi halde duyacağı yoğun ayrılık anksiyetesi dikkatini, davranışı, sosyal ilişkilerini ve okula uyumunu zorlaştıracaktır. Çocuğun yaşıyla uyumlu şekilde duygularını regüle edebilmesi gerekir. Başarılı Bir Kariyer İçin Çocuk, Ergen ve Yetişkinlerde Duygu Düzenleme (Regülasyon) yazımızı da okuyabilirsiniz. Çocuğun okul ortamında duygularını rahatça ifade edebilmesi gerekir. Bu ifade becerisi çoğunlukla ev ortamında gelişir.

Evde duygularını anne babasıyla veya bakım vereniyle paylaşabilen çocuk okulda da paylaşacaktır. Aynı zamanda duygu paylaşımı dil becerisinin de gelişmiş olmasını gerektirir. Çocuk duygularını ifade ederken kelime hazinesinden faydalanabilmelidir. Bu nedenle çocuğun herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde dil gelişimi edinmesi önemlidir. Ailenin burada dikkat etmesi gereken önemli bir konu ise çocuğa dili öğretirken bebekçe konuşmamalarıdır.

Bazen aileler çocuklarıyla sadece kendilerinin anlayabileceği bir dil geliştirmektedir. Örneğin su yerine bu demek gibi. Çocuğun kullandığı bu farklı kelimeler okul ortamında öğretmeni ya da arkadaşları tarafından anlaşılmayabilir. Anlaşılmıyor olmak çocuğun özgüven geliştirememesine, duygusal kırıklık yaşamasına neden olabilir. Çocuğun okulda kendisini güvende hissetmesi, çevresindeki kişiler ile rahat bir şekilde iletişim kurabilmesi gerekir. Tüm bunlar çocuğun sağlıklı okul olgunluğu geliştirdiğini gösterecektir.

Okul Olgunluğu ve Profesyonel Destek

Çocuğunuzu okula başlatmak istiyor ama yeterli hazır oluş belirtisi görmüyor olabilirsiniz. Çocuğunuz okula başlamayı reddediyor olabilir ya da siz kendinizi çocuğunuzun okula başlamasına hazır hissetmiyor olabilirsiniz. Çocuğunuzun okul olgunluğu değerlendirmesi için profesyonel destek alabilirsiniz.

Aba psikolojide uyguladığımız test, envanterler ve yaptığımız görüşmeler ile çocuğunuzun okul olgunluğu değerlendirilebilmektedir. Ayrıca stratejik yetenek yönetimi ile çocuğunuzun erken yaştan itibaren ilgi ve beceri alanlarını belirleyebilirsiniz. Bu sayede karakteri, ilgi ve becerileri ile uyumlu olacak şekilde çocuğunuzun eğitimine ve kariyerine bilinçli yön verebilirsiniz.

Read More