Panik atak, herhangi bir zamanda meydana gelebilen, genellikle bir uyarana bağlanamayan korku nöbetidir. Sosyal fobilere sahip olan hastalarda belirli bir uyaran sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Buna örnek olarak  ataklar hastanın bulunduğu yer ile ilişkilendirilebilir. Çok küçük, çok kalabalık ya da çok karanlık mekânlar genelde bu atakları tetikleyebilmektedir.

Panik atak uyaranlarının arka planı incelendiğinde genellikle hastanın kısa bir süre önce büyük bir travma atlattığı, ağır bir sorumluluğun altında olduğu ya da kısa bir süre önce böyle bir sorumluluktan kurtulduğu, stresli bir dönem yaşadığı görülür. Bunun yanında uzun dönemler psikolojik sorunlar yaşamış, özellikle depresyon geçirmiş hastaların yaşadığı panik atakların genellikle tedaviye yanıt vermediği gözlemlenmiştir. Ara ara yaşanan panik atakların sürekli hale gelmesi ise artık panik bozukluk yaşandığını gösterir. Panik atak vakalarının üçte birinin panik bozukluğa dönüştüğü görülmektedir.

Panik atakların süresi oldukça kısadır ve en şiddetli ataklar genellikle 10 dakikayı geçmemektedir. Hastaların yaklaşık yarım saat içerisinde normal hayatlarına dönebilecekleri gözlemlenmektedir.

Panik atak hastası olan kişilerde sıklıkla görülen belirtiler fiziksel ve duygusal olmak üzere iki başlık altında incelenebilir;

Fiziksel Belirtiler

  • Aşırı derecede terleme ya da üşüme
  • Göğüste ağır bir sıkışma, fenalık hissi
  • Bulantı, karın ağrısı
  • Nefes almada güçlük, boğazın düğümlenir gibi olması
  • Nabzın olağandan fazla hızlanması ya da yavaşlaması
  • Kollarda, bacaklarda ya da diğer uzuvlarda uyuşma, hissizlik
  • Kasılmalar ve kontrol edilemeyen titremeler
  • Halsizlik
  • Odaklanamama sorunu

Duygusal Belirtiler

  • Bayılma, kendinden geçme korkusu
  • Çok hasta olma, hastaneye yatırılma, orada mahsur kalma korkusu
  • Aniden bastıran ve bir türlü kurtulunamayan ölüm korkusu
  • Kontrolün elden gittiğine ve de yeniden elde edilemeyeceğine dair bastırılamaz bir korku
  • Bir anda kişinin kendine yabancılaşması

Hastalarda bu belirtilerden yalnızca biri görülebileceği gibi aynı zamanda birden fazla belirti kendini gösteriyor olabilir.

Bu belirtiler ve nöbetler sonrasında her hastada farklı sonuçlar gözlenmektedir. Hayat standardını düşüren bu ataklar, kişinin ailesiyle, arkadaşlarıyla, iş hayatıyla kopukluklar yaşamasına, sürekli atakları bekleyerek sürekli diken üstünde olmasına neden olabilir. Buna ek olarak hastanın kendini her şeyden izole etmesine, sosyal hayatına tamamen son vermesine yol açabilir. Bazı hastalar ise oluşması muhtemel atakları ilaç tedavisiyle ya da madde/alkol kullanımıyla engellemeye çalışabilir. 

Kaynakça:

Read More

Otizm spektrum bozukluğunun kesin ve kalıcı bir tedavisi yoktur ancak erken tanı, bir ömür boyu sürecek ve tedaviyi destekleyecek eğitim süreci için büyük önem taşımaktadır. Üç yaşından önce teşhis konulan çocuklarda, özel eğitime bir an önce başlama imkânı vardır. Bu özel eğitimler haftada 20 ila 35-40 saatlik sürede olabilir. 

Otizm tedavisinde en etkili yöntemler özel eğitimler, davranış tedavileri, alternatif ve destekleyici tedaviler ve de gerekli görülürse ilaç tedavisidir.

Özel Eğitimler

Otizmli çocukların kendilerine özgü ihtiyaçları ve bu sebeple özel öğrenme gereksinimleri vardır. Özel eğitimler de, bu özel ihtiyacı karşılamaya yönelik en uygun çözümü sunar. Bu eğitimlerin etkisi çocuğun yaşına göre de değişkenlik gösterir. 

Erken çocukluk döneminde verilen eğitimler genelde bir eğitmen ile anne babasının ortak çalışması ile sağlanır. Dersler ilgili kurumlarda ya da gerekli görülürse evde devam ettirilir. Okul öncesi dönemde verilecek eğitimler genelde özel eğitim ana sınıflarında yapılır. İlkokul döneminde ise özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için bir istisna söz konusudur. 66 aylık zorunlu okula başlama yaşı, bu çocuklar için 78 aydır. 

Çocukluk döneminde gerekli eğitimleri alan çocuklar, genellikle lise döneminden sonra kaynaştırma programlarına dâhil edilirler. Bu programlar ile çocukları kendi yaşıtları ile aynı ortamda bulunması, iletişim yeteneklerini, sosyal becerilerini geliştirmeleri hedeflenmektedir.

Davranış Tedavileri

Davranış tedavileri alanında en yaygın yaklaşım uygulamalı davranış analizi, birçok araştırma ile desteklenen bilimsel kaynaklı bir yaklaşımdır. Bu uygulamaların en bilinenlerinden biri, otizm spektrum bozukluğu yaşayan birçok çocukta başarılı sonuçlar veren erken yoğun davranışsal uygulamadır. Bunun yanında oyun temelli, gömülü ve temel tepki öğrenimi kapsayan doğal öğretim yöntemi de vardır. 

Bu programların temel amacı, erken çocukluk döneminden başlayarak çocuklar için yaratılan pozitif öğrenme alanında, eğlenerek, keyif alarak öğrenim görmelerini sağlamaktır.  

Alternatif ve Destekleyici Tedaviler

Otizm tedavisinde bilimsel açıdan etkileri kanıtlanmamış olsa da alternatif yöntemler de kullanılmaktadır. Bunlar arasında, vücutta bulunmaması durumunda alınan tepkilere göre oluşturulmuş tedaviler vardır. 

Bazı araştırmalar bebeklik döneminde sıkça tüketilen buğday, arpa ve yulaftaki glüten ile sütteki kazein proteinlerinin otizme sebep olduğu iddiasını ortaya atmıştır. Bu sebeple alternatif yöntem olarak glüten/kazein diyeti uygulanmaktadır.

Varsayımdan öteye geçememiş olsa da kurşun, civa, alüminyum gibi ağır metallerin de otizme yol açtığı iddiası vardır. Ağır metallerden arındırma tedavisinde de vücut, erken çocukluk döneminde yapılan kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının içinde bulunan ağır metallerden gerek bitkisel, gerek kimyasal yöntemlerle arındırılmaya çalışılır. 

Bunlara ek olarak otizmli çocukların bağırsak sistemlerinin hassas olması ve beslenmede çok seçici olmaları göz önünde bulundurularak başvurulan bir diğer tedavi yöntemi de vitamin ve mineral desteğidir. Bağırsak sağlığı ile beyin fonksiyonları arasındaki bağlantı da deneysel olarak kabul gördüğü için bu tedaviye de başvurulmaktadır.

İlaç Tedavisi

Günümüzde çok rağbet görmeyen bir yöntem olarak ilaç tedavisi de, sonuçları bilimsel olarak kanıtlanmamış bir tedavi yöntemidir. Ancak ilaçla kontrol altına alınabilecek dikkat bozukluğu, hiperaktivite, öğrenme ve davranış problemleri gibi durumlarda bu yöntem kullanılmaktadır.

Kaynakça:

  1. https://www.otizmvakfi.org.tr/
  2. https://www.cdc.gov/ncbddd/autism/treatment.html
  3. https://www.zicev.org.tr/905
  4. https://www.autismspeaks.org/what-autism/treatment/complementary-treatments-autism
Read More

Lise, bir insanın geleceğini şekillendiren en önemli dönemlerden biridir. Uygun bir lise tercihi, öğrencinin eğitim sonrası hayatına bir adım önde başlamasını sağlarken, yanlış bir tercih ile öğrencinin potansiyeli boşa harcanabilir. Bu yüzden, lise seçmeden önce bütün seçenekler değerlendirilmeli ve öğrencinin istek ve yeteneklerine uygun bir tercih yapılmalıdır.

Liselerin Özellikleri

Lise tercihindeki en önemli koşul elbette tercih edilebilecek liselerin özellikleridir. 2018 yılında tercih sisteminde yapılan değişikliklerle beraber, öğrencinin evi ile lise arasındaki uzaklık oldukça önemli hâle gelmiştir. Öğrenciler hem sınavla hem de yerel yerleştirmeyle liselere yerleşebilmektedir. Ancak sınavla yerleşilen liselerin de eve ve şehrin geri kalanına olan uzaklığı, tercih sistemini etkilemese de öğrencinin hayatını etkileyeceği için oldukça önemlidir. Seçilen lisenin ev ve potansiyel dershanelere uygun uzaklıkta olması veya ulaşım ağı bulunması, öğrencinin lisenin son yıllarında daha rahat etmesini sağlayacaktır.

Elbette lise tercihi yapmak sadece mesafe ile bitmiyor. Bazen, iyi bir lise için öğrenciler evden oldukça uzağa gitmeyi göze alabilir. Sınavla alan liseler arasında fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, üst düzey anadolu liseleri ve yatılı liseler oldukça revaçta. Öğrencinin böyle liselere puanının yetmesi durumunda eğitim kalitesi, eve olan mesafeden daha önemli bir etken hâline gelebilir. Bu tür liseler arasında seçim yaparken en önemli özellikler okul türü, yabancı dil eğitimi, üniversiteye yerleştirme başarısı ve fiziki imkânlar olur.

Lisede hangi yabancı dilin ağırlıkta olduğu ve ikinci yabancı dil için seçeneklerin neler olduğunu önceden araştırmak gerekir. Çoğu zaman ağırlıklı yabancı dil İngilizce, ikinci yabancı dil de Almanca olarak belirlenir ancak bazı okullarda ağırlıklı yabancı dil Almanca veya Fransızca olabilir. İkinci yabancı dil de okulun imkânları doğrultusunda değişebilir. Üniversiteye yerleştirme başarısı, okulun öğrencileri ve öğretmenleriyle ilgili bilgi sağlar. Üniversiteye yerleştirme oranı yüksek olan bir okulun öğrencilerinin üniversite sınavında da başarılı olduğu sonucuna varılabilir.

Özel liseler için de benzer koşullar geçerlidir. Sınavla alan özel liseler arasında Robert Kolej, Saint Joseph, Üsküdar Amerikan Koleji gibi okullar, puanları oldukça yüksek olmakla beraber yabancı dil ve üniversiteye yerleştirme açısından başarılı ve kapsamlıdırlar. Ayrıca bu okullardan mezun olan çoğu öğrenci, IB veya Fransız Bakaloryası sahibi olup yurt dışında üniversite okuyabilmektedir. Bu okullarla ilgili tercih yaparken, her okulun kendine özgü bir tarihi, kültürü ve müfredatı olduğu unutulmamalıdır. Her özel okulun öğretmenleri ve eğitimde öncelik verdikleri ilkeler birbirinden farklı olacaktır. Seçim yaparken bunların araştırılması ve öğrenci için en uygun koşulların seçilmesi oldukça önemlidir.

Öğrencinin Tercihi

Liseyi okuyacak olan asıl kişi öğrencinin kendisi olduğu için, öğrencinin bireysel özellikleri lise seçiminde büyük önem taşır. Fen grubu derslerini sevmeyen bir öğrenciyi fen lisesine gitmeye zorlamak yanlış bir yaklaşımdır. Öğrenciye, kendi istek ve hedefleri doğrultusunda seçim yapma hakkı tanınmalıdır. Öğrencinin ilgileri ve yetenekleri ile puanı doğrultusunda seçebileceği en iyi okulların kesiştiği yerde, kendi isteğinin de örtüştüğü bir okulu tercih etmek, hem öğrenci hem de veli için en iyisi olacaktır.

Read More

Üniversite tercihlerini yapmadan önce her aday kendi yeteneklerinin ve kişiliğinin farkında olursa bölüm ve meslek tercihinde daha rahat kararlar verebilir. Fakat eğitim sisteminden ve okulların müfredat içeriğinden dolayı pek çok öğrenci ve üniversite adayı kendi isteklerinin ve yeteneklerinin farkında olmadan tercih döneminde bilinçsiz tercih yapabiliyor ya da herkes tarafından seçilen popüler bölümlere yönelebiliyor. Peki, kendi yeteneklerinizi ve ilgilerinizi nasıl öğrenebilirsiniz? Bunlar kişilik testleriyle ablaşılabileceği gibi aynı zamandakişinin kendi davranışlarını ve karakterini tanımasıyla da öğrenilebilir.

Öncelikle kendinizi analiz edin 

Bir bölüm ve meslek tercihi yapmadan önce üniversite adaylarının kendilerine sorması gereken pek çok soru var. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

Öncelikle ofis insanı olup olmadığınıza karar verin. Sahada mı yoksa ofis içinde masa başında mı çalışmak istiyorsunuz? Bu soru meslek tercihinizde size çok büyük kolaylık sağlayacaktır. 

İkinci olarak ise insanlarla çalışmaktan zevk alıyor musunuz, bu soru önemli. Pek çok meslek insanlarla birlikte çalışmayı gerektiriyor fakat eğer insanlarla iyi bir iletişim kuramıyorsanız sürekli insanlarla birlikte çalışacağınız mesleklerden uzak durmalısınız.

Üçüncü olarak ise bir takımla çalışmaktan mı yoksa bireysel çalışmaktan mı hoşlanıyorsunuz? Günümüzde pek çok şirket ve işveren grup hâlinde çalışabilen insanlara ihtiyaç duyuyor fakat bireysel olarak yapılabilecek işler de hâlâ mevcut. Bu yüzden meslek ve bölüm seçimi yapmadan bireysel mi yoksa bir takımla birlikte mi çalışmayı mı tercih ettiğinizi belirlemeniz doğru bir tercih yapmanıza yardımcı olacaktır.  

Dördüncü olarak ise ideallerinizi bölüm tercih ederken göz önünde bulundurmanız doğru bir tercih yapmanızı kolaylaştıracaktır. “Gelecekte kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz, ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?” gibi sorular kişinin meslek seçiminde yol gösterici nitelikte olabilir. Tabii ki, bu ideallerde biraz gerçekçi olmakta da yarar var. Örneğin sayısal derslerde başarılı değilseniz yazılım alanına yönelmeniz daha sonra size büyük bir hüsran yaşatabilir. 

Kişilik testleri 

Kişilik testleri de kişiliğinizi belirlemede başvurabileceğiniz metotlardan biri. Bu testler belirli sorulardan oluşarak bireylerin kişilik özelliklerini belirlemede kullanılır. Bu testler sayesinde güçlü ve zayıf yönlerinizi ve hangi mesleklere uygun bir kişiliğe sahip olduğunuzu da öğrenebilirsiniz. Pek çok internet sitesinde kişilik testleri mevcut. Aba Psikoloji bünyesinde katılabileceğiniz Kişilik Testi bunlardan bir tanesi. 2-2,5 saat süren bu testlerin sonuçlarını 2-3 hafta içerisinde öğrenebilir ve kişiliğinizi, karakterinizi ve ilgi alanlarınızı belirlemede bu testlerden yararlanabilirsiniz.

Read More

Bir bireyin davranış örüntülerinin ve kişilik kalıplarının standardize edilerek objektif bir şekilde ölçülmesi psikolojik testleri oluşturmaktadır. (1) Test sonuçlarıyla birlikte bireylerin kişiliklerinin analizi yapılır, ilgileri ve kişisel yetenekleri belirlenir ya da mental kapasiteleri ölçülür. Özellikle bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını esas alarak yapılan psikolojik testler, birçok kategoriye ayrılmıştır. Peki birçok şeyi belirlemede kullandığımız psikolojik testlere neden gereksinim duyuyoruz? 

Bireylerin Farklı Yönlerini Tespit Etmek İçin Psikolojik Testler

Birçok teoriye göre her insanın kendine özel bir karakter yapısı bulunmaktadır. Çoğu psikolojik test de bunları açığa çıkarmaktadır. Başlıca kişilik testleri ve yetenek testleri bireylerin kendine has varoluşlarını objektif ve standart bir biçimde ölçer. Esas amaç kişilerin karakterleri dâhilinde kendilerine uygun yönlendirmeler yapmak ve buna uygun bir plan oluşturmaya yardımcı olmaktır. Aynı zamanda ilgi, değer ve tutum ölçekleriyle kişilerin kişisel yetenekleri ve ilgileri ölçülür, bu sayede bireylere daha doğru yönlendirmeler yapılabilmektedir. (1)

Kişilerin Gelişimini ve Başarısını Hedef Almak için Psikolojik Testler

Psikolojik testlerin bireylerin kendine özgü yönlerini açığa çıkardığından bahsetmiştik. Bu sayede bireylerin kişisel gelişimi için adımlar izlemesine de yardımcı olunabiliyor. Psikolojik testlerle birlikte aslında kişisel başarıya ilgi ve tutumlar dâhilinde ulaşılabilir. Diğer taraftan kişilerin zihinsel fonksiyonlarını ölçen zekâ testleriyle de kişilerin eksik ve güçlü yanları ölçülebilir. Kariyer planlamasında da kullanılan psikolojik testlerle ilgi alanlarına göre yönlendirmeler ve planlamalar da yapılmaktadır, meslek seçimine de yardımcı olmaktadır. 

Klinik Alanlarda ve Araştırmalarda Psikolojik Testler

Bireyin değerlendirilmesinde araç olan psikolojik testler, aynı zamanda klinik alanda bireylere tanı koyabilmek ve araştırmalarda bireysel farklılıkları doğru bir şekilde yapılandırmak için kullanılmaktadır.(2)  Psikolojik testlerle birlikte araştırılan konuların daha objektif, geçerli ve güvenilir bir şekilde değerlendirilebilir. (1) Aynı zamanda bu testlerin klinik alanda kullanılması için testi uygulayacak uzmanların ölçüm aracından sağlanan bilgilere hâkim olması gerekir, bu sayede bireylere doğru tanı yapılabilir. Bazı bireyler diğer bireylere göre mental veya ruhsal olarak daha farklıdır ve bu farklılıklara göre ihtiyaçları oluşabilir, bu ihtiyaçları giderebilmek için doğru tespit çok önemlidir. Bu sayede ihtiyaçlar daha doğru bir şekilde giderilir ve buna göre yönlendirme yapılabilir.

 

Kaynakça

(1): http://www.monapsikoloji.com/psikolojik-test-nedir/

(2): http://www.psikolojitestleri.com/259-57-blog-makale-psikoloji-testleri-veya-psikolojik-testler-nedir.aspx

Read More

Üniversite tercihleri birçok öğrenci için geri kalan hayatta büyük bir önem yaratacak, seçim yapması en zor süreçlerden biridir. Geçmişten günümüze çoğu öğrenci tercih sürecinde belli bir alanda çalışmaya karar verse de spesifik bir bölüm mü, yoksa üniversite mi seçeceğine karar veremiyor. Zorlu geçen tercih sürecini kolaylaştırabilmeniz için yetenek ve ilgileriniz dâhilinde size kılavuzluk edecek bir rehber hazırladık.

Öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinizi hayal edin, buna göre bir plan çizmeye çalışın.

Bazı meslekler bütün ömrünüz boyunca sizin yaşam tarzınız haline gelen, üzerine emek ve gönül vermeniz gereken mesleklerdir. Örneğin doktor olduğunuzda bütün kariyer hayatınızı bu meslek etrafında geliştirecek, bir alanda spesifikleşip o alanda uzmanlık yapacaksınız. Üniversitedeki bazı bölümler ise çalışma alanlarınızda biraz daha esneklik sunabilen, kendinizi yönlendirme durumuna göre gelişebileceğiniz ya da akademik anlamda kendinizi yönlendirebileceğiniz bölümlerdir. (1) Bu yüzden, öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinize ana hatlarıyla karar vermeniz, meslek seçecekseniz bu meslekler hakkında detaylı araştırma yapmanız önemlidir. Aynı şekilde seçeceğiniz üniversitedeki bölümün de sizin ilgi alanlarınızla uyuşmasına önem vermelisiniz.  

Seçmek istediğiniz üniversitelerin imkânlarını araştırın.

Bir üniversite, size salt eğitim veren ve sizi alanınızda yetkin hale getiren bir kurum olmaktan ziyade aynı zamanda içeride sosyalleştiğiniz, kendi ilgi alanlarınızı edindiğiniz, bir bakış açısı kazandığınız ve hayata dair fikir sahibi olabildiğiniz ortamlardır. Bu açıdan bir üniversitenin sahip olduğu kimlik, misyon ve vizyon, öğrenci ve akademik personel durumu size çok şey söyleyebilir. Aynı zamanda üniversitenin sahip olduğu fiziksel ve sosyal imkânlar hakkında fikir edinmek de doğru yerde olabilmenizi kolaylaştıracaktır. 

Tercih edeceğiniz üniversitenin size ilgi alanlarınıza dair neler sunabileceğini araştırmak, bu konuda sosyal faaliyetleri hakkında fikir edinmek işinizi kolaylaştıracaktır. Bunun için üniversitelerin tercih dönemlerindeki tanıtım günlerine katılmanız ya da üniversitenin internet ve sosyal medya sayfalarını incelemeniz buna yardımcı olabilir.

Bölümlerin müfredatına ve verilen derslere bakın, buna göre seçim yapın.

Üniversite departmanları genel olarak belli bir çizginin içinden çıkmasa da her üniversitenin kendine has bir sistemi ve yönetmeliği bulunmaktadır, bölümlerin müfredatları ve verilen dersler de üniversitenin sistemi etrafında şekillenir. Tercih yapacağınız üniversitenin seçmeli ders imkânlarına bakmalı, seçeceğiniz bölümün müfredatını ve hangi alanlarda uzmanlıkların olduğunu araştırmalısınız. Özellikle çeşitli alanlarda yetkinlik kazanmak istiyorsanız tercih edeceğiniz üniversitenin çift ana dal ve yan dal imkânlarını araştırmak size yol gösterici olabilir. Aynı şekilde, seçmeli ders imkânlarınızı, hangi dersleri alabileceğinizi öğrenmek de size doğru bir yol gösterebilir.

Kendi becerilerinize ve eğiliminize uygun bölüm ya da üniversite tercihi yapın.

Üniversite tercihleri zamanında, kendi kişiliğinizi, becerilerinizi ve kişisel yeteneklerinizi bilmek akademik planlama yapmanızı kolaylaştırır, böylece kariyer planınıza daha kolay ve sistemli bir şekilde yön verebilirsiniz. Uzman psikolog ya da psikolojik danışmanlar size bu tarz bilgilerinizi öğrenmeniz için psikolojik testler uygulayabilir ve kişilik analizlerini yapabilirler. Bu sayede kişisel yeteneklerinizi öğrenebilir, hangi kişilik tipine sahip olduğunuzu ve bu kişilik tipine uygun meslek ve kariyer planlarını görebilirsiniz. 

Read More

Yıllar süren eğitimin ardından hayatın yepyeni bir aşamasına geçen gençler için en kritik kararlardan biri üniversite seçimi. En az 2 yıl sürecek ve ömrünüzün geri kalanını şekillendirecek olan bu karar için dikkat etmek gereken bir çok faktör var ve aslında temelinde önemli bir soruya dayanıyor: Mutlu olacak mısınız? Bu soruya uzun vadede olumlu cevap verebilmek için üniversite seçimi nasıl yapılır, biraz araştırmak gerekiyor. Zira faktörlerin doğru kombinasyonuyla yapılan tercih, yeni hayatınıza uzanan yolu daha rahat ve daha mutlu yürümenizi sağlıyor. 

Üniversite Olanakları

Meslek seçiminizi yapmış olun ya da olmayın, üniversite seçerken nelere dikkat etmek gerektiği konusunda dikkatli olmak şart. Hayallerinizi süsleyen mesleği bulmuş olun ya da olmayın, alanında en iyi eğitimi, en iyi akademik kadro, en iyi sosyal ve teknolojik olanaklar, iş dünyasına entegrasyon gibi kriterleri bir arada bulunduran, globale entegre üniversitenin belirlenmesi önemli. Üniversitenin sunduğu staj olanakları kariyer başlangıcında büyük önem taşıyor. Kişisel motivasyonunuzu arttıracak burs olanakları, öğrencilik sürecindeki mutluluk katsayısını yükselterek eğitim sürecinizi daha huzurlu yaşamanızı sağlıyor. 

 

Sosyal ve Kişisel Gelişim İmkânları

Tercih ettiğiniz bölüm ne olursa olsun, üniversitelerin yurt dışı bağlantıları, yabancı dil imkânları, eğitiminize yönelik uygulama olanakları kadar, kişisel gelişiminize katkıları da önem taşıyor. Üniversite tercihi esnasında, okulunuzun yürüttüğü ve/veya dahil olduğu sosyal sorumluluk projeleri, kulüp etkinlikleri, kampüs ve ulaşım olanakları gibi detaylar, seçim esnasında unutulmaması gereken kriterler.  

Akademik Kadro

Öğrenme sürecinde büyük önem taşıyan bilginin doğru kaynaktan, doğru kişiler tarafından, doğru şekilde aktarımı zincirinin en önemli halkası üniversitenin akademik kadrosu. Seçtiğiniz alanla ilgili bu güne dek yapılan önemli çalışmalar ve yayınlar, akademisyenlerin uzmanlaştıkları alanlara katkıları ve iş dünyasındaki bağlantıları, geleceğinizi şekillendirecek faktörler arasında. 

Yurt Dışı ve Yabancı Dil Olanakları

Üniversite seçiminde okulun globalizasyonu bir diğer önemli faktör. Bölümünüzün yabancı dili yalnızca eğitim dili olarak değil, günlük hayata katarak, deneyimleterek ve yaşatarak sunup sunamadığına dikkat etmek gerekiyor. Okulunuzun dâhil olduğu değişim programları ve seçtiğiniz bölümün yurt dışındaki üniversitelerle akreditasyonu kadar; eğitim sürecinde birlikte uzun saatler geçireceğiniz yabancı öğrencilerin üniversitenizdeki oranı dâhi, sosyal ve psikolojik olarak hem eğitiminizi hem de gelişiminizi etkileyen faktörler arasında. 

Teknolojik Olanaklar

Seçtiğiniz bölüm ne olursa olsun, üniversitelerin sahip olduğu teknolojik donanım ve olanaklar, eğitiminizi kolaylaştıracak öneme sahip. Bilim ve teknolojinin yalnızca takipçisi değil, AR-GE sürecine dâhil olabilecek yeterlilik; bilginin pratik edilerek işlenmesi ve öğrenmenin uzun vadede kalıcı olması açısından önem taşıyor. Uygulamalı eğitimin kazandırdığı pratikte sürat, zamanın en değerli şey olduğu günümüzde, sizi rakiplerinizin önüne geçiriyor. 

Read More

Meditasyon yapmaya başlayan kişilerin çoğu, maymun zihin denen sürekli, hiperaktif ve kendi kendini yıkıcı düşüncelerden kurtulmayı hedefler. Diğer taraftan gerçek şu ki, meditasyon zihinsel ve duygusal kargaşaları yok etmez. Daha ziyade, deneyimlerimizle iç içe olmamızı sağlayan mekanı ve yumuşaklığı geliştirir. Böylece duygu ve düşüncelerimizin çağlayanıyla oldukça farklı bir şekilde ilişkileniriz.

Bu yazıda bahsedeceğimiz mindfulness uygulaması, özellikle duygusal karışıklık ve acıyı hafifletmek için tasarlanmıştır. Olumsuz ya da rahatsız edici bir duygu ortaya çıktığında, bir an durum aşağıdaki dört adımı kendinize hatırlatın. Bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz.

Tanıma

Ne yaşadığımızı bilmedikçe, yaşadığımız duyguyla başa çıkmak neredeyse imkansızdır. Yani, ilk adım ne olup bittiğini fark etmektir. Sizi rahatsız eden bir sohbeti ele alalım. Rahatsız oluyorsanız bunu yok saymak yerine, hissettiğiniz duyguya daha yakından bakın. Bu duyguyla tanışmaya çalışın. Hissiniz öfke olabilir mi? Öfkeli olmak size nasıl hissettiriyor? Mindfulness pratiği burada başlıyor.

Kabul etme

İkinci adım, birincinin uzantısıdır. Bu hissi kabul edin ve orada olmasına izin verin. Diğer bir deyişle, kendinizi bu duyguyu hissetme izni verin. Hissettiğiniz duygu için kendinize kızdığınız zaman başarıya ulaşma gücünüzün olmadığını kendinize sürekli söylemiş olursunuz. Ancak düşünceleriniz, karakteriniz değildir. Onları evinize gelen misafirler gibi düşünün. Onları selamlayın, içeri kabul edin ve izleyin.

mindfulness

Hislerinizi kötü ve yanlış olarak değerlendirmek yerine, acı verici olarak adlandırmak yeterlidir. Bu özsevginin oluşması için gerekli altyapıyı sağlar. Çünkü böylece herhangi bir duygunuz bastırılması gereken bir düşmana dönüşmemiş olur.

Araştırma

Artık açıklık ve merak duygusuyla sorular sormaya ve keşfetmeye başlıyorsunuz. Bu, takıntı veya suçlamadan çok daha farklıdır. Büyük bir hızla tetikleyicilere öfkelenmek yerine, duygunun kendini araştırmak gerekir. Merak ve duyguya yakınlık büyük oranda özgürlük verir. Hissettiğiniz duygunun nasıl ortaya çıktığını araştırın. Duygular aslında çeşitli ipliklerden dokunmuş karmaşık dokulardır. Örneğin, öfkenizin içinde üzüntü, çaresizlik veya korku olabilir.

TanımlamaMA

Son adımda, duygularınız üzerinden kendinizi tanımlamamayı öğrenmeniz gerekiyor. Belli durumlarda ve belli kişilere karşı öfkeli olmanız, sizi öfkeli bir insan yapmaz. Kendinize belli zamanlarda öfkelenme izni vermeniz, her zaman ve her koşulda öfkeli olduğunuz anlamına gelmez. Bu sonunda kendinize olan sevginizi unutmanıza sebep olabilir. Bunun yerine duygularınızın ortaya çıkışını, derinliğini, içeriğini görerek duyguyu kendi başına ele almanızda fayda var.

Read More

“Özür dilerim”, “Af edersin”, “Pardon” gibi ifadeler, etrafında dönen sohbetleri dinleyen bir çocuğun duyacağı ilk cümlelerden arasında yer alıyor. Gündelik hayatta sık sık sarf ettiğimiz bu cümle, çocuk gelişimi açısından oldukça önemli bir işleve sahip. Çocukları özür dilemeye ve özre karşılık vermeye teşvik etmek, onların empati duygularını geliştirmelerinde ve başka insanlarla sağlam ilişkiler kurmalarında önemli rol oynuyor.

Empatinin anahtarı: “Özür dilerim”

Virginia Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırma, özür dilemenin çocuklarda empati gelişimine nasıl katkı sunduğuna dair önemli veriler ortaya koyuyor. Araştırmacılar, 6-7 yaşlarındaki bir grup çocukla kendi içlerinden bir asistandan plastik kaplar kullanarak kule yapmalarını istiyorlar. Araştırma asistanı, çocuklardan biri kulesini tamamlamak üzereyken “kazara” kuleyi yıkıyor. Ardından asistan ya özür diliyor ya da hiçbir şey demiyor.

empati

Kulesini yıkan asistanın özür dilemesi, çocuk için ilk başta büyük bir etkiye yol açmıyor. Kendilerinden özür dilenen çocuklar en az diğerleri kadar kötü hissettiklerini belirtiyorlar. Fakat özrün değeri daha sonra ortaya çıkıyor: Araştırmacılar çocuklardan asistana çıkartma vermelerini istediğinde, kendilerinden özür dilenen çocuklar kulelerini yıkan asistana karşı daha cömert davranıyorlar. Eğer asistan kulenin yeniden yapımında çocuğa yardım etmeyi teklif ederse, bu hem çocuğun daha mutlu hissetmesini hem de asistana karşı daha cömert davranmasını sağlıyor.

Kelimeler fark yaratır

Karşı taraftan “özür dilerim” cümlesini duyan bir çocuk, üzüntüsüne sebep olan kişinin kendini kötü hissettiğini anlıyor, onun bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair güven geliştiriyor. Kendini karşısındaki insanın yerine koymaya daha hazır hissediyor. Öte yandan yalnızca özre karşılık vermek değil özür dilemeyi içselleştirmek de empati duygusunun gelişimine katkı sağlıyor. Her bireyin bazen hata yapabileceğini, hatayı kabullenip özür dilemenin ve hatayı telafi etmeye çalışmanın utanç duymaktan daha değerli olduğunu öğrenen çocuklar için karşılaştıkları zor durumlara başka insanların görüş açılarından bakmak daha kolay oluyor. Böyle bir bilince sahip çocuklar, kendi kelimelerinin de başkalarının kelimeleri kadar güçlü olduğunu ve özür dilemenin de özre karşılık vermek kadar değerli olduğunu bilen sorumlu bireyler olarak yetişiyorlar.

Çocuklar da yetişkinler gibi kendilerini keyifsiz durumlarda bulabilirler. Özür dilemenin önemini kavrayan çocuklar, bu zor durumlarla baş ederken kendilerini başkalarının yerine koymakta ve yara almış ilişkilerini tamir etmekte daha başarılı oluyorlar.

Read More

Hem psikoloji biliminin katkıları hem de gündelik hayatta yaşadıklarımız öğrenme ile unutmanın birbirini takip ettiğini kanıtlıyor. Beynimizin herhangi bir tetikleme olmadığı müddetçe öğrendiğimiz yeni bilgileri hızlıca unuttuğunu biliyoruz.

Peki, neden unutuyoruz? Öğrendiğimiz bilgileri unutmamak mümkün mü?

Unutma taktiği

Yakınlarda Neuron dergisinde Blake Richards ve Paul Frankland imzasıyla yayımlanan bir makale, unutmaya dair doğru bildiklerimizi sorguluyor. Richards ve Frankland’a göre hafıza yalnızca bilgileri depo etmiyor, yeni edinilen bilgilerin gereksiz olanlarını eleyerek optimum bir karar alma süreci de işletiyor. Dolayısıyla unutmayı bilgilerin yavaş yavaş silinip gitmesine yol açan bir süreç olarak değil, hafızamızın arka planında sürekli işleyen evrimsel bir taktik olarak düşünmek gerekiyor. Yazarlar, unutmanın hafızanın bir arızası olmadığını, aksine unutarak hatırlama becerimizi en ideal şekilde güçlendirmeye çalıştığımızı vurguluyorlar.

unutmayi-onlemek

Gelgelelim, içinde yaşadığımız bilgi çağının talepleri bu evrimsel taktikle uyum göstermiyor. Bu durum, özellikle de hafızalarına sürekli yeni bilgiler depolaması gereken öğrencileri ve onlara kendi bilgilerini aktaran öğretmenleri ilgilendiriyor. Hafızamızı daha etkili kullanmamızı sağlayan yöntemler benimsemek, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini daha işlevli hale getiriyor.

Daha az unutmak mümkün

Akran çalışması, bu etkili hatırlama yöntemlerinden biri. Yeni öğrendikleri bilgileri arkadaşlarına açıklayan öğrenciler hem aktif bir öğrenme sürecine giriyorlar hem de yeni öğrendikleri bilgileri tekrar edip pekiştiriyorlar. Benzer şekilde, öğrendikleri konulara dair sık sık pratik testler yapan öğrenciler, rekabet kaygısı olmadan yeni bilgileri içselleştirme fırsatı buluyorlar. Bu nedenle uzmanlar, öğretmenlere not değerlendirmesi yapacakları sınavların yanı sıra gündelik hayata ya da oyunlara dayalı pratik testler düzenlemelerini öneriyor.

Konuları art arda bitirmektense uzun süre boyunca geri dönüşlerle yeniden ele almak, öğrencilere belirli bir konuyu birçok kere gözden geçirmek imkanı verdiği için unutma ihtimalini azaltıyor. Ders anlatımına görsel materyalleri dahil etmek, öğrencilerin yeni bilgiler edinirken yalnızca yazılı ya da sözel değil görsel hafızalarını da çalıştırdığı için öğretmenlerin uygulayabileceği yöntemler arasında gösteriliyor.

Araştırmalar beynimizin daha etkili çalışma gösterebilmek için unutmaya devam edeceğini söylüyor. Yine de, öğrencilerin hatırlama yetilerini geliştirmek, kendileri için gerekli bilgileri unutmalarını engellemek, bu yolla daha işlevli bir öğrenme deneyimi edinmelerini sağlamak çeşitli yöntemlerle mümkün.

Read More