Sanatla gelen yaratıcılık bir sadece bir eser vermekle değil, aynı zamanda kendinizi tanımanız için çok önemli bir yol bulmakla da sonuçlanır. Sahip olduğu sağlık sorunlarına rağmen, resim yaptığı sırada varoluşsal keşif yolculuğuna çıkarak acılarını duyumsamadığını söyleyen ressam Frida Kahlo, bizlere çok özel bir şeyi kanıtlamıştır: yaratıcılık sürecinin büyüsünü! Sanat terapisi ise bundan çok daha fazlasını sunar.

Sanat terapisi ile yapıcı çözümler

Sanat terapisi çeşitli teknik ve yöntemler ışığında farklı sanat malzemelerinin kullanımı ile gerçekleşir. Katılımcılara, kendi ifade ve yaratıcılık becerilerini deneyimlemeleri için özgür fakat bir o kadar da güvenli ve verimli bir ortam sunar. Kendi ifade ve yaratıcılık gücünü arttırma, şüphesiz, günlük yaşamda karşılaşılan tıkanıklıklara karşı yenilikçi ve yapıcı çözümler getirmenin önünü açar.

Farkındalık kazanma

Bilinçaltımıza kayıtlı, kimi olumsuz ve sınırlayıcı inanç ve görüşler, kendi potansiyelimizi açığa çıkarmamız konusunda engelleyicidir. Hayatımızın her anını kapsayan kişisel keşif yolculuğumuz bu bilinçaltı kirliliğinden olumsuz etkilenir. Sanat terapisi, kendi kişisel güçlerini keşfetme ve hayata geçirmesi konusunda katılımcılarını donanımlı kılarak “bilinçli farkındalık” sürecini hızlandırır. Böylece kendinizi keşfetme süreciniz başlamış olur.

sanat terapisi

Çatışan duyguları farklı şekillerde ifade etme özgürlüğü

Konuşma dilinde kullandığımız kelimeler her zaman için kendimizi keşfetme konusunda yeterli olmayabilir. Sanatta kullanılan ifadeler ise duyguları ifade etmede daha esnek bir alan sunar. Duyguların karmaşıklığı kelimelere yansıyamadığı kadar bir fırça darbesine veya kullanılan bir renge yansıyabilir. Kafa karıştırıcı ve paradoksal unsurların ortaya çıkmasına izin vererek, adeta benliğimizi oluşturan duyguları gözlemleme imkanı buluruz. Sanat terapisinde katılımcılar, kendilerini yansıtan “duygusal ayna” çalışmalarını görmekten hem keyif duyarlar hem de bir rahatlama hissine kavuşurlar.

İçsel benliğimize açılan bir kapı

Keşfetme süreci içerisinde, kendini ifadede açık olmak, duygularını saklamaya çalışmamak önemlidir. Sanat, tıkanıklık oluşturan duyguları tahliye etmeye mucizevi bir şekilde yardımcı olur. Kelimeler gibi net ifadeleri olmaması büyük bir kolaylık sunar. Sanat terapisinde ortaya çıkan çalışmaların her biri, “eşsiz ifadeler” taşıyabilir. Dolayısıyla da, kendimizi her defasında özgün bir şekilde ifade etme şansına sahip oluruz. Ve tüm bu yaratıcılık süreci, içten gelen bir şifalanmanın kaynağıdır!

Read More

Kendi düşündüklerimizin farkında olup bildiklerimizi düzenleme ve kontrol edebilme yeteneğini kazanmak için zihnimiz belirli stratejilere ihtiyaç duyar. Bu sayede en etkili zihinsel işlemleri gerçekleştirir. Üstbilişsel kontrol ya da diğer bir tanımıyla üstbilişsel stratejiler de, zihinsel işlemleri kapsayan üstbilişsel süreci stratejik bir biçimde kullanabilme yeteneğini ifade eder.

Üstbiliş alanında yapılan araştırmaların birçoğu bu stratejiler üzerinedir. Üstbilişsel kontrolün şimdiye kadar üzerinde yoğunlaştığı 4 temel üstbilişsel beceri bulunur. Bunlar:

1 – Tahmin

Üstbiliş süreci, daha çalışmaya koyulmadan, yapacaklarımızla ilgili kendimize soru sormamızla başlar. Hedeflediğimiz şeylere ulaşmak için ne kadar zaman ve uğraş gerektiği üzerine bir tahminde bulunmak, katedilecek yol hakkında bize fikir verir. Lucangeli ve Cornoldi (1997), belirli bir işten önce yapılan ve tetiklenen tahminlerin öğrenmeyi etkilediğini belirtiyor.

Tahmin etme becerisi, öğrenenlerin karşılaştıkları görevlerin ya da durumların zorluklarını önceden görebilmelerini sağlar. Buna ek olarak, görevin zor ya da kolay olmasına göre o görev üzerinde çalışma biçimlerini (hızlı ya da yavaş) ayarlama imkânı da verir. (Desoete ve Roeyers, 2002)

Bu süreçte sorulan sorular arasında: “Bu iş için ne kadar zamana ihtiyacım var?”, “Bu konuda neler biliyorum?” soruları vardır.

üstbilişsel kontrol

2 – Planlama

Çalışma performansımızın artması ve olumlu sonuçlar elde etmemiz için stratejileri uygun bir şekilde seçmemiz ve var olan kaynakları doğru bir şekilde kullanmamız gerekir.

Düşünsel anlamda bir çalışma taslağı hazırlamak için sorulan sorular arasında: “İlk olarak ne yapmalıyım?”, “Bunu yapmaktaki amacım ne?”, “Nasıl bir çalışma sırası izlemeliyim?”, “Bana fayda sağlayacak kaynaklar neler ve onları nasıl kullanmalıyım?” soruları bulunur.

3 – İzleme

Bilişsel süreç içerisinde kendi performansımızın gidişatının farkında olmamız, emin adımlarla ilerlememize olanak tanıyacaktır. “Doğru ilerliyor muyum?”, “Bundan sonra ne yapmalıyım?”, “Neyi değiştirmeliyim?” gibi sorular, bu sürece destek sorulardır.

4 – Değerlendirme

Son aşama, “Neler öğrendim?” “Öğrendiklerim ne kadar etkili?”, gibi sorular sorarak, yapılmış olanı tekrar ele alıp değerlendirmeyi, verimliliği denetlemeyi ve hatta kullanılan stratejileri geliştirmek için değerlendirmede bulunmayı kapsar.

Üstbilişsel kontrol yeteneği her öğrenen için düşünce kontrolü ve verimliliği açısından değerli olduğu kadar öğrencilerin okullardaki öğrenme süreçlerine pozitif katkı sağlaması açısından da oldukça önem taşır.

Read More

Öğrenme güçlüğü, konuşma ve dili kullanma, okuma, yazma, matematiği kullanma, iletişim kurma ve sosyal becerileri geliştirme gibi alanlarda ortaya çıkan gelişimsel bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğünün zeka gelişimiyle ile ilgisi yoktur, nörolojik kökenlidir. Yani, öğrenme güçlüğünün zeka ile doğrudan bağlantısı bulunmuyor.

Çocuklarınızdaki öğrenme güçlüğünü fark edebilmeniz için beş belirti:

Konuşmada zorluk

Öğrenme güçlüğünün en belirgin olarak görüldüğü alanlardan biri konuşmadır. Eğer çocuğunuz belli bir yaşı geçmesine rağmen heceleri karıştırıyor (mavi-vami) gibi, sözcükleri hatırlamakta zorlanıyorsa bu durum bir soruna işaret ediyor olabilir.

Öğrenme güçlüğüne sahip çocukların dil kullanımı, sözcük dağarcığı kısıtlı olabilir. Çocuğunuzun dile hakimiyetini yakından takip etmenizde fayda var.

Okulda geç öğrenme

Öğrenme güçlüğü, aileler tarafından genelde ilkokula başlayan çocuğun okuma yazmayı öğrenememesiyle fark edilir. Okumayı öğrenme süreci bu konuda büyük bir ipucudur. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların harf-ses uyumu gelişemeyebilir. Yazıları okunaksızdır.

Bu çocuklar, zekaları seyrinde olmasına rağmen matematikte de yaşıtlarına kıyasla sorun yaşayabilirler. Çarpım tablosunu öğrenmekte, geometrik şekilleri çizmekte zorlanıyor olabilirler.

ögrenme güçlüğü

Sosyal ilişkilerde sorunlar

Öğrenme güçlüğü, sosyal hayatı yakından etkiler. Çocuğunuz, okul kurallarına uymakta zorlanıyor ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde aksaklık yaşıyorsa bu davranışsal bir bozukluktan ziyade öğrenme güçlüğüne işaret ediyor olabilir. Plan yapmakta zorlanma, etkinlikleri sıkılıp yarım bırakma, şarkı ve şiir ezberleyememe gibi durumlar da diğer sosyal belirtilerdir.

Farklı motor beceriler

Denge ve koordinasyon sorunları da belirtilerden arasındadır. Bisiklet kullanmak, ip atlamak, topu takip etmek gibi koordinasyon gerektiren etkinliklerde zorluk yaşayan çocuklarda öğrenme güçlüğü olma ihtimali yüksektir.

Tersten yazma, hangi eli kullanacağını tercih etmede gecikme gibi sorunlar da motor becerilerin edinilememesinden kaynaklanır. Ayrıca öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar aşırı dikkatsiz ve sakar olabilir.

Özgüven eksikliği ve anksiyete

Bu durum, öğrenme güçlüğünün bir sonucu gibidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk, bunun sıkıntısını psikolojik anlamda da yaşayabilir. Kendini yaşıtlarıyla karşılaştırdığı için özgüvensiz hissedebilir. Anksiyete belirtileri gösterebilir. Ancak aileler iyi gözlem yapıp yeterli özeni gösterirse öğrenme güçlüğünün bir uzmandan alınacak özel eğitimle tedavi edilmesi zor değildir.

Read More

Zihinsel sağlık alanında önemli bir yaklaşım olan sanat terapisi, hala fark yaratma konusunda sorgulanmaya devam ediyor. Sanat terapisinin, kişilik bozukluklarına sahip bireylerde duygusal iyileşme konusunda pozitif bir fark yaratmasına dair önemli bulgular var. Bu nedenle sanat terapisinin iyileştirme sürecine daha yakından bakmak istedik.

Yapılan araştırmalar sonucunda sanat terapisinin etki yaratma yöntemine dair şu 5 bulgu ortaya çıkıyor:

Algılama ve kendini algılama.

Bireyler, sanat anlatımının onlara şimdiki zamana odaklanmalarına, duygusal tepkileri belirlemelerine ve duygu ile beden algısı arasında bağlantı kurmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu yolla kazanılan algılama becerisi, duyguları tanımada ve doğrulamada atılan ilk adım oluyor. Daha ileri terapötik keşif ve eylemler için bir başlangıç noktası görevi görüyor.

Kişisel bütünlük.

Bireyler, sanat yoluyla deneyimlerinin ifadesi sayesinde kimlik ve benlik imajının güçlendiğini ve daha fazla pozitifliğin mümkün olduğunu hissettiler. Belki de daha da önemlisi, sanat ile ifade, duyguların görünür olmasını ve terapi boyunca duygularını ve düşüncelerini derinlemesine araştırmalarını sağlıyor. Ayrıca, çelişkili duygular, tek başına sözcüklerle yapmak imkansız olan, tutarlı bir imajda bir araya getirilebiliyor.

sanat terapisi

Duygu ve dürtü düzenleme.

Sanat ifade yoluyla duygusal tepkileri modüle etmek, böylece daha fazla özgürlük hissetmek ve duyguları düzenlemek öğrenilebiliyor. Bir başka deyişle, sanat terapisi, bireylerin zor duygulara yeni tepkiler vererek kendine güven ve öz yeterlik duygusu kazandıracakları deneyimsel bir alan sunuyor.

Davranış değişikliği.

Davranış değişiklikleri kendine yönelik davranışları ve başkalarına karşı davranışları içerir. Birçok birey, davranışsal tepkilerini sanat terapi süreci boyunca değiştirmeyi öğrendiğini söylüyor. Sanat terapisi, mevcut kişisel anlatılara aslında alternatif yaratma fırsatı sunabilir. Bu çalışma küçük gruplara odaklandığından, katılımcılar grup sanat terapisi bağlamında başkalarıyla etkileşim kurarak kendi davranış kalıpları hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirler.

Anlayış ve kavrayış.

Bireyler sanat terapi ile duygularını ve sözlü olmayan deneyimleri kelimelere dökmelerinin daha kolay hale geldiğini söylüyor. Sanat ürünü üzerinde çalışırken seçimlerine yön veren bir iç diyalog deneyimliyorlar. Başka bir deyişle yaratılanlara bakmak, duyguların, düşüncelerin ve davranışların anlaşılmasını ve kavranmasını destekliyor.

Read More

Çocukların zor problemlerle karşılaştıklarında “Ben bunu yapamıyorum.” demelerinin ardından “Peki bunu yapmak için neler yapabilirim?” gibi aktif geçişleri sağlamaları önemlidir. Bunun için, nerede tıkandıklarını, onları neyin zorladığını ve bu sorunların üstesinden gelmek için nelere ihtiyaç duyduklarını kendilerine sormaları metacognitive süreci tanımlar. Genel anlamıyla metacognition bunu sağlar.

Öğrenme süreçlerindeki tıkanıkların önünü açan üst-bilişsel (metacognitive) sorular, çocukların kaygılarını yönetmelerine, kendi öğrenme davranışlarının farkına varıp sahip oldukları yetenekleri açığa çıkarmalarına yardımcı olur.

Günümüzde yapılan birçok çalışma, erken dönemde metacognition stratejilerini öğrenen çocukların okulda ve okul dışında daha fazla başarılı olduklarını göstermiştir.

Metacognition ile öğrenme süreci doğru yönetilir

Okullarda, öğrencilere verilen dersler genellikle ne düşünmeleri gerektiği yönündedir; nasıl düşünmeleri gerektiği pek söylenmez. Metacognition yöntemi, okulda pek sık öğretilmese de öğrencilerin öğrenme süreçlerini etkileyen düşünme üzerine düşünme sürecini destekler.

Kendi zihinsel faaliyetleri üzerinde üst-bilişsel farkındalık kazanan çocuklarda gelişen bilişsel faaliyetlerden bazıları: okuduğunu anlama, algı, problem çözme, hafıza, dikkat ve sosyal iletişimdir.

metacognition öğrenme

Üst-bilişsel yaklaşım ile potansiyel gerçekleşir

Metacognition, öğrencilerin, kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve doğru bir şekilde yönlendirme becerilerini geliştirir. Öğrenme sürecindeki bu aktif denetim sayesinde, çocuklar daha esnek ve kendilerine karşı duyarlılıklarının arttığı bir zihniyete kavuşurlar.

Baştan kestirip atmak yerine, karşılaştıkları sorunlara karşı çözüm hedefli yaklaşırlar. Bu da sahip oldukları potansiyeli gerçeğe dönüştürmeleri anlamına gelir, ki bu hayatta birçoğumuz için en büyük amaçlardan biridir.

Zihnin odaklanmasına yardımcı olur

Doğru sorular sorarak, daha yolun başındayken neye ihtiyaç duyulup duyulmadığının belirlenmesi öğrencileri büyük bir yükten kurtarır. Bu aynı zamanda zaman tasarrufu anlamına gelir ki zihin gereksiz düşünceler arasında kaybolmaktansa üst-bilişsel sorularla hedefe her zaman daha yakın durur. 

Doğru soruları sormak zihnimizin dağılmasını önleyerek, öğrenme sürecine kanalize olmamıza yardımcı olur. Daha iyi odaklanmış bir zihin, başarılı öğrenme süreci için altın değeri taşır.

Bilgi zincirini güçlendirir

Metacognition, daha önceden depolanmış bilginin geri çağırımı için etkili yöntemler sunar. Üst-bilişsel becerilere sahip öğrenciler, öğrendiklerini bir bağlamdan diğerine aktarırken zorluk yaşamazlar.

Problemleri ezberden çözmek, kısa vadeli sonuçlar taşır. Bunun yerine, karşılaşılan durumdaki inceliklerin ve detayların üst-bilişsel olarak değerlendirilmesi, bilgiyi kalıcı kılan bir yaklaşım olacaktır.

İletişimi güçlü kılar

Metacogtivie düşünce esnekliği kazanan çocuklar, karşılaştıkları durumlara farklı açılardan bakabilme becerisine sahip olur. Bu becerileri sayesinde sosyal iletişimlerini etkileyen “empati kurma” yeteneklerini geliştirmiş olurlar. Böylece öğrenmenin önüne geçen önyargılardan kurtulabilirler.

Read More

İş hayatında, okulda ya da özel hayatta olması fark etmeksizin, karşınızdaki kişiyle pozitif bir iletişim kurmanın en önemli adımlarından biri etkin dinlemedir. Etkin dinleme empati kurmamıza, empati kurmak ise çevremizdekilerin hayatımızda birer destek kaynağı olmasına ve kişilerarası çatışmaların olasılığını azaltmaya yardımcı olur. Özellikle çatışma anlarında empati kurarak etkin dinleme ve pozitif iletişim mümkün olabilir.

Mindfulness gibi çeşitli farkındalık arttırma yöntemlerinin de yardımıyla etkin dinleme sağlayabilir, pozitif iletişim kurabiliriz. Günümüz hayatının yoğunluğu ve dikkat dağıtıcı ögeleri, karşımızdakileri sıklıkla yarım kulak dinlememize neden olur. Tüm bunlar önyargılı olmamıza ve tüm olayları yalnızca kendi bakış açımızdan görmemiz anlamına gelir. Karşımızdakini etkin şekilde dinlemediğimizde empati kurmamız hemen hemen imkansızdır.

Etkin dinleme nedir?

Etkin dinleme; benmerkezci dünya görüşünü bırakmak, dikkati odaklamak ve başkalarıyla iletişim kurmak için önyargıları bir kenara koymayı gerektirir. Bir konuşmada kazanan olmaktansa etkili bir iletişim kurmak için karşımızdakini gerçekten dinlememiz gerekir. Çocuklarımızla, patronumuzla, öğretmenimizle, yani çevremizdeki herkesi etkin dinlemek önemlidir.

Etkin dinleme pratiğini geliştirmek için bazı yöntemlerden faydalanılabilir. Bu yöntemlere kısaca bir göz atalım.

etkin dinleme

Etkin dinlemenin 6 temel adımı

Karşınızdaki kişiyle göz temasını koruyun. Göz teması kurmak, dış etkenlerin dikkatinizi dağıtmasına engel olur. Üstelik karşınızdaki kişinin kendisiyle iletişim kurmaya istekli olduğunuzu göstererek, güven verir.

Farklı fikirleri duymaya açık olun. İletişim kurarken kişilerin birbirini yargılamaması büyük önem taşır. Duyduğunuz sözler, beklediğiniz ya da istediğiniz gibi olmayabilir. Ancak, sizden farklı düşünen birini önyargısız şekilde dinlediğinizde çatışmaları önleyerek uzlaşmaya imkan yaratabilirsiniz.

Karşınızdakinin sözünü kesmeyin ve kendi çözümlerinizi dayatmayın. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren insanların sözünü kesmemek gerektiği öğretilir. Ancak pek az yetişkin bu bilgiyi hatırlar ve uygular. Kişilerin sözünü kesmek, “senden daha önemli ve üstünüm” mesajı verebilir. Bu da kurulan iletişimin bir güç savaşına dönüşmesine neden olabilir.

Soru sormak için konuşan kişinin sözünü bitirmesini bekleyin. Konuşan kişinin söylediklerinin bazı noktalarını anlamadığınızda açıklamasını isteyin. Fakat, karşınızdakinin sözünü kesmek yerine, sözünü bitirdiğinde “Biraz önce söylediğini tam olarak anlamadım,” diyerek tekrar açıklamasını isteyebilirsiniz.

Konuşmacının ne hissettiğini hissetmeye çalışın. Konuştuğunuz kişinin hislerini mutlaka önemseyin. Üzgün mü, kırılmış mı, neşeki mi, korkuyor mu? Tavırlarınız ve mimiklerinizle hislerini anladığınızı gösterin. Empati, iyi dinlemenin kalbi ve ruhudur.

Konuşmacıya düzenli geribildirim verin. Konuşan kişiye onu dinlediğinizi gösteren geribildirimler verin: “Heyecanlanmış olmalısın!”, “Senin için ne büyük bir sıkıntı,” “Şaşkın olduğunu görebiliyorum,” gibi. Konuşmacının duyguları gizlenmiş veya belirsiz ise, bazen mesajın içeriğini tekrar ifade edin.

Read More

Nasıl başarılı ve bilişsel becerilerini aktif olarak kullanan çocuklar yetiştirebileceğinizi biliyor musunuz? WISC-V, geleceğin kariyer sahibi bireylerinden biri olmak üzere çocuğunuzu yolun başında tanımanızı sağlayacak en önemli testlerin başında gelir. Bu test ile sağlanan stratejik yetenek yönetimi, çocuğunuzun öğrenme ve gelişme sürecini en iyi şekilde yönlendirmenize yardımcı olur.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition, kısaltılmış adıyla WISC–V, çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarmayı amaçlar. Uluslararası alanda güvenirliği kanıtlanmış yetenek ölçüm testlerinin sonuncusudur. Önceki versiyonlarından daha fazla esneklik, geniş alan kapsama ve daha fazla içerik imkânı sunan detaylı sonuçlar veren bir testtir.

Stratejik yetenek yönetimi ile öğrenme süreci güçlenir

Her yaştan çocuk için olası öğrenme güçlüğü problemlerinin keşfi ve bunların çözümünde en belirleyici analizleri sunan WISC-V ile çocuğunuzun stratejik yetenek yönetimini güvenli ve doğru yoldan yapmak elinizde. Bu test sonucunda çocuğunuzun görsel bulmaca, şekil ağırlıkları gibi detaylarla test edilen yatkınlıkları raporlanır. Bu sayede hem ebeveynler hem de eğitimciler, çocukların iç dünyası ile daha kolay ve hızlı bir şekilde tanışma fırsatı yakalar.

Uzman psikolog ve pedagoglar tarafından analiz edilen testler sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zekâ, kısa süreli hafıza ve işleme hızı gibi bileşenlerden oluşur. Bu sonuçlara göre stratejik yetenek yönetimi şu faydaları sağlar:

stratejik yetenek yönetimi

Proaktif davranabilirsiniz

Stratejik yetenek yönetimi ile çocuğunuzu daha iyi tanıyıp yatkınlıkları ve potansiyel eksik kalacağı alanları önceden keşfederek bu alanlara yoğunlaşırsınız. Bu farkındalıkla gelecekteki olası problemlerin önüne geçmeniz kolaylaşır.

Bilişsel yetenekleri önceden ayrıntıları ile belirlenen çocuğunuzun önceden sahip olduğu becerileri geliştirmesine yönelik bir eğitim programı ile tanıştırılması başarılı bir gelişim sağlarken, ileride çeşitli alanlarda zorlanma riskini de azaltacaktır.

Doğru öğrenme yöntemini keşfedersiniz

Stratejik yetenek yönetiminin çocuğunuza en önemli faydalarından birisi de niceliksel akıl yürütme becerisi, görsel hafıza gücü gibi konular üzerine güncel tespitler yapmasıdır. Test sayesinde çocuğunuzun karşı karşıya kaldığı sorunları tespit etme şansına ulaşmış olursunuz.

Böylece çocuğunuz için uygun olan öğrenme yöntemini keşfedebilirsiniz. Çünkü her çocuğun kendine özgü bir öğrenme yöntemi vardır. Bunu erken yaşta fark ettiğinizde, çocuğunuzun öğrenme sürecini verimli hale getirebilirsiniz.

Potansiyeli gerçekleştirme şansı bulursunuz

WISC-V testi stratejik yeteneklerin yönetiminde dünya başarı ölçütlerine sahip, çocuklar hakkında güvenilir ve güçlü analizler sunan bir test. Kişiye özel olarak elde edilen veriler ile hazırlanan kişisel raporlarla sonucunda çocuğunuza becerilerini sağlıkla geliştirme şansı vermiş olursunuz.

WISC-V testi ile çocuğunuzun okuma, yazma ve matematiksel becerilerine yönelik bilişsel becerileri keşfedilir. Bu sayede bu alanlardan herhangi birinde öğrenme güçlüğü yaşadığı tespit edilen çocuklarda erken yaşta uygun eğitim programı hazırlanarak bu güçlüğün en iyi şekilde üstesinden gelmeleri sağlanmış olur.

Read More

İnsanın sevdiği ve istediği işi yapması, hayat boyu mutluluğu getiren öncelikli faktörler arasında yer alıyor. Bunun için ne istediğini ve bu yolda nasıl yürüyebileceğini genç yaşta keşfetmek önem kazanıyor. Bu aşamada ebeveynlerin stratejik yetenek yönetimi ile çocuklarını doğru şekilde yönlendirmesi çok değerli. Çünkü ancak çocuğunuzun kendini tanımasına yardımcı olarak doğru mesleği seçmesine yardımcı olabilirsiniz.

Çocukların becerilerinin, ilgi alanlarının, eğilimlerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesini sağlayan stratejik yetenek yönetimi, doğru kariyer planı için önemli bilgiler verir. Gelin, konuya biraz daha yakından bakalım:

İlgi ve yeteneklerin farkına varmak

Çocuğunuzun nelerden keyif aldığı sorusu ona uygun mesleği bulma yoluna çıkış noktasıdır. Bunun için çocuğunuzu iyi tanımanız ve iyi gözlemeniz gerekir. Çocuğunuzun ilgi alanlarına kulak vermeli ve saygı göstermelisiniz.

İlgi alanlarının tamamlayıcısı niteliğinde olan becerileri de çocuğunuzla beraber keşfetmeniz gerekir. Çocuğunuzun güçlü yönlerini ortaya çıkaran bir meslek, onun için muhtemelen uygun olacaktır. Bunun için ilgi alanlarını ve zeka türünü analiz eden WISC-V gibi psikolojik testler çok verimlidir. Tüm bu testleri içeren stratejik yetenek yönetimi, hangi becerilere hangi mesleklerin en uygun olduğunu belirlemede son derece başarılıdır.

stratejik yetenek yönetimi

Zayıf yönleri güçlendirmek

Meslek yöneliminde genelde beceriler ve güçlü yönler vurgulanır. Ancak çocuğunuzun becerilerine kıyasla zayıf olan yönleri geliştirilebilir. Eğer onun hayal ettiği noktaya varması yolunda dezavantaj olan bir özelliği varsa bunu anlamanız kritiktir. Çocuğunuzun zayıflıklarını nasıl daha iyi hale getireceğini anlaması için onu doğru şekilde yönlendirmeniz gerekir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta söz konusu zayıf özelliğini geliştirmenin çocuğunuzu olumlu bir noktaya götürecek olması ve onun da bundan keyif almasıdır. Çocuğunuzun her alanda başarılı olması gerekmiyor. Belli hedefler doğrultusunda davranmak, keyifle öğrenmesine ve gelişmesine yardımcı olur.

Makul hedefler belirlemek

Doğru meslek seçiminde güçlü yönleri öne çıkarmak ve zayıf yönleri geliştirmek kadar hangi yolda nasıl yürüyeceğini belirlemek de önemlidir. Bu aşamada çocuğunuzun sizin hayal ettiğiniz yaşamaktansa kendi hayallerini gerçekleştirmesi gerektiğini unutmamanız gerekir. Bu yüzden çocuğunuzun kişisel özellikleri kadar tercihleri de baz alınarak bir yol haritası çizilmelidir.

Stratejik yetenek yönetimi makul hedef belirleme noktasında ebeveynler tarafından gözardı edilebilen pedagojik unsurları ortaya çıkarabilir. Böylece çocuğunuzla aranızda köprü olarak onu doğru yere ulaştırmayı amaçlar. Neticede yetenek analizi ve doğru hedefler, çocuğunuzun mutlu olacağı bir iş hayatına sahip olmasının anahtarıdır.

Read More

Günümüzün sürekli değişen ve hızlı bir akış içerisinde pek çok işe yetişmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla stres ve kaosla bilerek ya da fark etmeden gün boyu uğraşıyoruz. Bundan dolayı, çeşitli psikolojik problemlerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz hale geliyor. Bu problemler ve farklı mental sorunlarla baş etmek içinse sanat terapisi son zamanlarda büyük ilgi görüyor.

Bu anlamda stres düzeyimizi azaltacak ve can sıkan rutinlere nefes olacak bu terapilerinin ne olduğu büyük bir merak konusu. Şimdi gelin, sanat terapisi nedir ve kimler uygulayabilir birlikte bakalım.

Sanat terapisi nedir?

Genel anlamda, danışanların hayal dünyasını bir araç olarak kullanan psikolojik bir tedavi ve destek yöntemidir. Kişilerin günlük streslerini, endişelerini ve atlatmaya çalıştıkları travmatik olayların etkilerini azaltmak üzere geliştirilmiştir.

Bilinçli bir şekilde sözel olarak sorunları ifade etmek bazen zor olabilir. Diğer taraftan farklı kişi ve durumlar için sözel ifadedense sanat yoluyla ifade etmek daha verimli sonuç verebilir. Bu noktada sanat terapileri; resim, heykel gibi sanatsal aktiviteler sayesinde danışanların, iç dünyalarını ve bilinçaltlarını ifade etmek için kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. 

Sanat kişilerin yaratıcılıklarını kendi başlarına anlamlandırarak oluşturdukları tüm somut ve soyut ürünlerin kapsamını içerir. Bu yüzden müzik, hikâye yazma, resim, heykel vs. gibi birçok sanat kolu bu terapide kullanılabilir.

sanat terapisi nedir

Sanat terapisi kimlere uygulanabilir?

Bilinçaltında bastırılan problemleri olan ve bunların olumsuz etkilerini yaşayan, günlük hayatta baş edemediği stresi olan, geçmişte yaşadığı travmaları olan bireylerde başarılı sonuç gösterir. Sorunlarla baş etme yetisi kazandırılmak üzere kullanılan bir psiko-terapi yöntemi olan sanat terapisi, aslında hemen herkes için uygun bir yöntemdir.

Örneğin çocukların yaşadığı çekingenlik, utangaçlık, dikkat eksikliği, asosyallik, okula adaptasyon gibi günümüzün yaygın sorunlarında sanat terapisi son derece etkilidir. Aynı zamanda geçmişte trajik bir olay ve büyük kayıplar yaşamış konuşma güçlüğü çeken, anksiyete ve panik atak yaşayan yine günümüz sorunlarından şikayetçi bireylerin tedavisinde de kullanılabilir.

Sadece psikolojik bir rahatsızlık yaşayan kişiler mi sanat terapisi alır?

Kesinlikle, hayır… Duygularını açığa çıkarmak isteyen, günlük hayatta kendini daha iyi ifade etme arzusunda olan her birey için sanat terapisi anlamlı ve yardımcı bir destek terapisidir.

Sanat terapisi bireyin içinde tuttuğu gürültülü sessizlikleri tekrar dışa vurup sorunlarını azaltmayı hedeflemiş bireysel bir yöntemdir. Geçişlerin çok yumuşak olması kişinin zaman içerisinde güçlü adımlar atarak sanatın estetiği ile kendini ifade etmesi, iç dökmesi sürecini kapsar.

Read More

Hepimiz kendi hayatımızın ana karakteriyiz. Tüm insanlar gibi, çevreyi kendi benliğimiz doğrultusunda algılayarak deneyimlere dönüştürüyoruz. Bu deneyimleri olumlu yönde şekillendirmek ise kendimizi tanımamıza bağlı. Hem kişisel hem de profesyonel hayatımızda istediklerimizi gerçekleştirebilmemizin yolu öncelikle bizden geçiyor. Akademik başarı da bunlardan azade değil, yani akademik anlamda başarıyı yakalamak için de kendimizi tanımaya önem vermemiz gerekiyor.

Akademik başarı için öğrenme biçimimizi anlamak

İçinde bulunulan anı farkındalık içinde yaşamak olarak tanımlanan mindfulness, bizi akademik başarıya götüren ana yollardan biri. Mindfulness eğitimi bizi öğrenme anına odaklar ve o anın içinde kendimizi dinlemeye yöneltir. O anda ne hissettiğimizin, ne yaptığımızın farkında olmak akılda kalıcılığı ve öğrenme kalitesini arttırır.

Mindfulness eğitimleri kendimizi tanıyarak verimli öğrenme şeklimizi keşfetmemize yardımcı olur. Örneğin, ne kadar analitik olduğumuz ya da görsel ve işitsel kanallarla daha hızlı öğrenip öğrenmediğimiz akademik başarı için cevaplanması gereken sorular. Böylece öğrendiklerimiz bizim için daha anlamlı hale gelir, onları hayata geçirerek akademik başarımızı yukarı taşıyabiliriz.

akademik başarı mindfulness

Mindfulness ile duyguları ve sınırları fark etmek

Beynimizdeki duygusal ve düşünsel süreçler, birbiriyle çok yakından bağlantılı. Dolayısıyla duygularımızı tanımak ve kontrol etmek, akademik başarı için hayati önem taşıyor. Mindfulness ile kendi duygularımızın bedensel ifadelerini ve anlamlarını keşfederiz. Bu da bize duygularımızın öğrenme sürecinde neyi desteklediğini ya da neyi engellediğini fark ettirir. Mindfulness ile aynı zamanda üzüntü ve stres gibi öğrenmeye ket vuran duygularla başa çıkmayı öğreniriz.

Akademik başarının önemli bir boyutu da hedefimizi doğru seçmek. Kendini tanımayan bir insan, ne yazık ki hedeflerini gerçekçi belirleyemiyor. Dolayısıyla enerjisini de verimli kullanamıyor. Mindfulness egzersizlerinin bize kazandıracağı farkındalıkla hedefimizi doğru belirleyebiliriz. Çünkü ne istediğimizi, ne beklediğimizi ve isteklerimiz için neler yapabileceğimizi çözmek çok önemli. Duygularımızı dinleyerek, sınırlarımızı fark ederek hangi yola çıkacağımıza karar veririz. Doğru yola çıkmak da bizi akademik hayatımızla tatmin olacağımız bir noktaya götürür.

Hepimizin farklı akademik çevrelerde ve iş alanlarında sergileyebileceği bir potansiyeli var. Sahip olduğumuz bu potansiyeli gerçekleştirmenin bizi mutlu edeceğinden kuşku yok. Bunun için atılacak öncelikli adım kendimizin ve potansiyelimizin farkına varmak. Mindfulness ile kendi benliğimizi anlayarak akademik başarıya giden yolu zorlanmadan çizebiliriz.

Read More