Öğrenciler lisede önce alan sonra meslek seçimi yaparak iki önemli karar sürecinden geçerler. Aynı zamanda ergenlik dönemi sorunları da bireylerin bu dönemde mücadele ettiği bireysel konulardır. Aynı döneme denk gelen bu önemli konular gençlerin üzerindeki baskıyı artırmakta ve karar süreçlerinde dış faktörlerin etkili olmasına neden olmaktadır. Oysa alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlık aşamasıdır. Alan seçiminin bilinçli yapılması bireylerin ileriki yaşamlarında hem başarılı hem de mutlu olmaları açısından son derece önemlidir.

Alan Seçimi Neden Önemli?

Alan seçimi öğrencinin kendisine sunulan dört alandan birini seçip eğitimine devam etmesi olsa da işin özü bu kadar basit değildir. Alan seçimi yapmak, bireyin gelecekte yöneleceği meslek için de bir ön hazırlık sürecidir. Çünkü alan seçimi sonrası öğrencilerin belli meslekleri seçebilmesinin önü kesilmiş olmaktadır. Bir meslek seçmek ise bireyin hayatının kalanında vaktinin büyük çoğunluğunu geçireceği çalışma sahasını belirlemesidir. Meslek seçimi ile bireyler sadece gelir kaynaklarını belirlememekte sosyal çevrelerini, hayat standartlarını, potansiyel eşlerini ve ilişkilerini de belirlemektedir. Meslek her şeyden önce bireyin yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme alanıdır. Bu nedenle alan seçmekle kalmaz olası mesleğinizi ve yaşam koşullarınızı da Lise döneminde belirlemiş olursunuz.

Alan Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Gençlerin doğru karar verebilmesi için hem kendini hem de alanları tanıması ve buna göre alan seçimini yapması gerekmektedir. Seçim sürecine gelmeden önce kişinin kendi karakteristik özelliklerini fark etmesi, güçlü ve gelişime açık yönlerini belirlemesi, ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Bunlar çoğunlukla doğru mesleği seçebilmek için önemli olsa da doğru mesleği seçebilmek doğru alanı belirlemekten geçmektedir. Ayrıca öğrencilerin doğru alana yönelebilmeleri için çoklu zeka testine girerek hangi zeka türünde olduklarını öğrenmesi, görsel, işitsel, duyusal öğrenme stillerinden de hangisi ile daha iyi öğrendiğini tespit etmesi gerekir.

Alan seçiminde doğru karar verebilmek için seçim öncesi sayısal, sözel, eşit ağırlık ve yabancı dil alanlarını detaylarıyla değerlendirmek gerekir. Hangi alanda hangi dersler veriliyor incelenmelidir. Ayrıca o alandan mezun olan öğrencilerin hangi meslekleri seçebileceği de öğrenilmelidir. Alan seçimi yapmadan önce çok yönlü değerlendirme yapılmalı, öğrenciler mümkünse zeka, ilgi, yetenek testlerine katılmalıdır. Çünkü üniversite sınavında başarıyı belirleyecek olan seçilen alana yönelik cevaplanacak sorulardan elde edilecek performanstır. Alan dışı öğrencilerin bu alan sınavlarında başarılı olması oldukça zordur. Ayrıca alan dışından gelen öğrenciler için katsayılarda dezavantajlı konuma düşmelerine neden olmaktadır.

Gençler Neden Hatalı Alan Seçimi Yapıyor?

Gençlerin neden hatalı alan seçimi yaptığını anlamak için öncelikle seçim sürecini etkileyen içsel ve dışsal faktörleri değerlendirmek gerekmektedir. Bireylerin seçim süreçlerinde aşağıda sıralanan faktörler etkili olmaktadır;

  • Biyolojik, fizyolojik, davranışsal özellikler,
  • Genel ve özel yetenekler,
  • İlgi alanları, tutum ve değerler,
  • Geleceğe yönelik tercih ve beklentiler,
  • Özgüven ve benlik algısı,
  • Mantıksal ve duygusal zeka düzeyi,
  • Sosyal ilişkiler,
  • Aile yapısı, sosyo-kültürel ve ekonomik özellikler,
  • Çevredeki öğrenim olanakları ve çalışma alanları tercih sürecini etkilemektedir.

Seçim sürecini etkileyen faktörler biliniyor olsa da gençler çocukluktan itibaren kendilerini, ilgi ve yeteneklerini bilerek yetiştirilmemektedir. Pek çok çocuğun yatkınlıkları, ilgi ve becerileri vaktinde fark edilmediği için yetişkin yaşama yaklaştıklarında bu yatkınlıklar kaybolmaktadır. Fark edilmeyen, gelişimi için yeterince destek verilmeyen ilgi, beceri ve yatkınlıklar için lisede farkındalık geliştirmek oldukça geçtir. “Hadi şimdi kendini değerlendir ve kendin için en doğru kararı ver” denildiğinde öğrenci için karşılanması güç bir talep haline gelmektedir.

Ergenlik Sorunları Alan Tercihi Sürecinde Olumsuz Etki Edebilir

Ergenlik çağı, gençlerin çocukluktan getirdikleri özgüven eksikliği, düşük benlik algısı, kaygı, koşulsuz sevginin eksikliği etkisiyle daha şiddetli geçebilmektedir. Ergenlik döneminin getirdiği yoğun duygu, düşünce ve eksiklikler gençlerin bir hayatı etkileyecek alan ve meslek seçimine pozitif enerji ayırmalarını zorlaştırmaktadır. Üstelik bu dönemde gençler yoğun gelecek kaygısı yaşayabilmekte, geleceğin belirsizliği ve kendilerine yönelik yetersizlik atıfları ile gençlerin korkuları perçinlenebilmektedir.

Tüm bunların ışığında gençler karar vermekten çekinmekte, kararının getireceği sorun ve sorumluluklarla tek başına kalmak istememektedir. Bu nedenle karar sürecini riski ve sorumluluğu paylaşabileceği diğerlerine bırakmaktadırlar. Ailenin ya da okulun karar sürecinde etkin rol edinme isteği gençlerin kaygılarıyla örtüştüğünde karar aile ya da okul tarafından verilebilmektedir.

Gençler Alan Seçimi Yaparken Sorumluluk Almaktan Çekiniyor

Çocukluktan itibaren yeterince sorumluluk verilmemiş, kendi kararlarını alma noktasında desteklenmemiş öğrenciler Lisede de karar verememekte, sorumluluk almaktan çekinmektedir. Gencin kendini, ailenin çocuğunu yeterince tanımadan alan seçimi yapılması bir süre sonra yanlış bir seçim yapıldığının belirtilerini vermeye başlamaktadır. Alan seçiminde yeterince irdelenmeden verilen karar gençlerin akademik başarısında düşüşe neden olmaktadır. Öğrencilerde okula ve derslere ilgi kaybı, dikkat dağınıklığı, öğrenmede güçlük, sınav kaygısı, artan gelecek kaygısı, motivasyon düşüklüğü görülmektedir. Öğrencilerin giderek artan özgüven eksikliği seçimin yanlış olduğunun bir başka göstergesidir.

Bu öğrenciler için ders başarısını sağlamak çok zordur. Hem derse ilgilerinin hem de kendileriyle örtüşen, onları motive edecek bir meslek seçimlerinin olmayışı verimli çalışmalarına engel olmaktadır. Yeterince iyi öğrenemeyen ve ilgi de duymayan bir öğrencinin sınavda başarı sağlaması güçtür. Süre sınırı olan ve 4 yıllık bir eğitim içeriğinden sorumlu tutulan öğrencinin sınavdan başarılı olmasını beklemek polyanacılık olacaktır.

Hatalı Alan Seçimi Yapıldığında Değişiklik Yapmak Mümkün Olmayabilir

Alan seçimi 10. Sınıfta yapılmakta ve 11-12. Sınıflar ağırlıklı alan dersleri ile okutulmaktadır. Öğrencilerin alan seçiminde hata yaptıklarını fark etmeleri ise çoğunlukla seçim sonrası geçen 1 dönemin sonlarına yaklaşıldığında fark edilmektedir. Aslında öğrenciler hatayı çok daha erken fark etmektedirler. Ancak öğrencilerin değişiklik taleplerini dile getirecek kadar zorlandıklarını görmeleri bir dönem sonuna denk gelmektedir.

Pek çok okul kısa bir sürenin ardından alan değişikliğine sıcak bakmamaktadır. Bunun nedeni alan seçimi sonrası müfredatın alanlara göre farklılaşması ve öğrencilerin dahil olmadıkları alan derslerine yönelik eksiklerini tamamlamasının zor olmasıdır. Öğrenciler alan değişikliğine kabul edilse dahi açıklarını kapamak, diğer öğrencileri yakalamak ve çok kısa sürelerle temelini oturtmak zorundadır. Bu normalin 2-3 misli özveri ile çalışmayı gerektirmektedir. Aynı zamanda öğrencinin değişim sonrası sınıf ve öğretmen değişiklikleri olacak bu da yeni bir adaptasyon sürecini doğuracaktır.

Alan değişikliği sonrası eksik kapatma sürecinde zorlanan öğrencilerde yeni bir kaygı da baş göstermektedir. Yaşadıkları stres “ikinci kez yanlış yapmış olabilir miyim”, “ya bu alanda benim için uygun değilse” düşüncelerinin açığa çıkmasına neden olabilmektedir. Öğrencilerin bu süreçte yıpranmaması, en başından kendisi için en doğru kararı vermesi için iyi bir kariyer danışmanlığı alması gerekmektedir.

Hatalı Alan Tercihi Yapmamak için Yapabilecekleriniz

İlgi alanlarınızı keşfetmeye, beceri ve yatkınlıklarınızı geliştirmeye odaklanın. Geleceğe yönelik kısa ve uzun süreli hedefler belirleyin ve gelecekte nasıl bir hayat istediğinizi hayal edin. Dışarıdan gelen sesleri, korkularınızı ve önyargılarınızı bastırmaya çalıştığınızda iç sesinizin size söylemek istediklerine odaklanın. Geleceğe yönelik kaygılarınız en çok hangi konuda yoğunlaşıyorsa o konuda ailenizden, öğretmenlerinizden ya da bir profesyonelden destek alın. Yetersiz bilgi kaygının en büyük sebebidir. Geleceğinize yön verebilmek için alanlar, meslekler ve yapmanız gerekenlerle ilgili çokça bilgi toplayın. Eğer yapılmıyorsa okulunuzdan mesleki ilgi ve yetenek envanterlerinin uygulanmasını, tercih sürecinde size detaylı bilgi verilmesini ve alanların tanıtılmasını talep edin.

Edindiğiniz bilgiler sizin için yeterli değilse daha kapsamlı değerlendirme almak ve kariyerinizi planlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi planlayabilir, ilgi, yetenek ve yatkınlıklarınızı birlikte belirleyebiliriz. Hatalı alan seçimi yapmamak başarılı bir kariyer planlamak için kariyer danışmanlığı almak gençlerin kendilerine, ailelerin çocuklarına verebileceği en değerli armağandır.

 

Read More

Öğrenciler için sınava hazırlık süreci oldukça önemlidir. Kimi öğrenciler çalışmak için kolayca motive olabilirken, öğrencilerin büyük bir bölümü ise yeterince motive olamamaktan şikayet etmektedir. Çalışma verimini etkileyen motivasyon başarılı sonuçlar almak için gereklidir. Öğrenciler olumlu yönde motive olduklarında enerjileri artar, davranış için istekli hale gelirler, dikkat süreleri uzar, çeldiricilere karşı daha dayanıklı olurlar.

Peki motivasyon nedir? nasıl kazanılır? ve sınava hazırlanırken öğrencilere yardımcı olabilecek motivasyon artırma teknikleri nelerdir? Yazımızın devamında cevaplarını bulabilirsiniz.

Motivasyon nedir?

Doğada hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi hareketsiz durumundan hareketli duruma geçemez. İnsanın eyleme geçme durumu da aynıdır ve hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, birtakım sebepleri olmalıdır. Bu noktada motivasyon karşımıza çıkmaktadır. Motivasyon bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile harekete geçmeleri, eylemde bulunmaları durumudur.

Öğrenciler için motivasyon, akademik hayattaki eylemlerinin türünü, şiddetini, kararlılığını ve amaçlarına ulaşmadaki hızı belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Yeterince motive olmamış bir öğrencinin derse konsantre olması, ders tekrarı için zaman ayırması ya da öğrenmek için arzu duyması beklenmemelidir. Yapılan araştırmalar, motivasyon ve başarı arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Motivasyonu yüksek öğrencilerin öğrenme içeriğine, öğrenme ortamına, öğretene ve öğrenmeye yönelik algısı ve ilgisi pozitiftir. Motivasyonu yüksek olan öğrenciler güçlüklerle karşılaşıldığında, öğrenme içeriği zorlaştığında çalışma istikrarını ve öğrenme azmini daha uzun süre sürdürebilmektedirler. Çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirirler. Kolay öfkelenme, çabuk pes etme gibi ders başarısını olumsuz etkileyecek davranışlar motivasyonu yüksek öğrencilerde daha az görülmektedir.

Motivasyon Nasıl Sağlanır?

Öğrenciler sınav başarılarına ve öğrenme süreçlerine motivasyonlarını artırarak pozitif katkı sağlanmak istiyorlarsa, öncelikle nasıl motive olabileceklerine yönelik bilgi edinmeliler. Motivasyonu sağlayabilmek için ise öncelikle öğrenme ihtiyaçlarının altında yatan nedenler değerlendirilmelidir. Her öğrenci aynı gerekçe ile öğrenmeye yönelmez. Kimi öğrenci için öğrenme çabası negatif motivasyon içerirken başka bir öğrencinin öğrenme isteği pozitif motivasyon içeriyor olabilir. Örneğin; başarısız olunca cezalandırılmamak ya da sınıfta kalmamak gibi bireyi üzen, rahatsızlık verecek sonuçlardan kaçınmak negatif motivasyondur. Negatif motivasyon kişinin çalışmasında etkili olsa da öğrenme sürecinden keyif almasının önüne geçmektedir. Üstelik öğrenme sürecinde başarısızlık yaşaması halinde duygusal olarak çok daha olumsuz etkilenmektedirler.

Pozitif motivasyon ise, öğrencilerin çalışmalarının karşılığında elde edecekleri iyi, olumlu, haz veren sonuçların olmasıdır. Örneğin; başarılı olmak ve bir üst sınıfa geçmek. Başarılı bir gelecek inşa edebilmek için öğrenmek. Hedeflediği üniversiteye girebilmek için çalışmak. Terfi almak için çalışmak, başka diller de konuşabilmek için çalışmak. Günlük hayatta kullanabileceği yepyeni bilgiler kazanmak, kendini daha yeterli ve donanımlı hissetmek için çalışmak pozitif motivasyona örnek olarak verilebilir. Pozitif motivasyon kaygı, korku, kaçınma içermediği ve kişiye umut verdiği için etkisi daha uzun ve değerlidir.

Öğrencilerin motivasyon sağlayabilmesi için önce öğrenme güdülerinin altında yatan nedenleri tespit etmesi sonrasında ise motivasyonlarını pozitif yönde olacak şekilde değiştirmeye çalışmaları gerekmektedir. Aksi halde öğrenme ve sınavda başarılı olma noktasında yeterli enerjiyi, isteği ve azmi hissetmeleri mümkün olmayacaktır.

İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları

Öğrenme motivasyonunu etkileyen içsel ve dışsal faktörler bulunmaktadır. İçsel faktörler öğrenmeye yönelik tutumlarımız, ilgilerimiz, dikkat düzeyimiz ve kişilik özelliklerimiz gibi duygusal, sosyal ve fiziksel durumunuz ile ilgilidir.

Öğrenciler için içsel motivasyon öğrenmeye yönelik faaliyette bulunurken faaliyetin kendisini ilgi çekici bulması ya da faaliyetin kendisinden haz duymasıdır. Dışsal motivasyon ise öğrenme faaliyetini gerçekleştirmek ve bu faaliyetten doyum almak için arada motivasyonu sağlayan dışsal bir aracın olmasıdır. İçsel motivasyonda tatmin işin kendisinden kaynaklanmakta iken dışsal motivasyonda tatmin, maddi ve sözlü ödüller gibi dışsal bir aracıyla olmaktadır. Öğrencilerin kalıcı ve başarılı sonuçlar alabilmesi için içsel motivasyon kaynakları geliştirmeleri gerekmektedir. Sınava hazırlanırken motivasyon artırmak için de içsel kaynaklar geliştirmek gerekir. İçsel olarak motive olan birey, ödüllere veya baskıya ihtiyaç duymadan, özgürce ve kendi iradesiyle faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Sınava Hazırlanırken Kullanılabilecek Motivasyon Artırma Teknikleri Nelerdir?

Sınavlara Pareto Prensibi ile Çalışmak Motivasyon Sağlıyor

Pareto prensibi diğer bilinen adıyla 80’e 20 kuralı yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz faydaların yüzde sekseninin, gösterdiğiniz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklandığını belirtir. Bu prensip, kişisel, profesyonel ve sosyal başarılar dahil hayatın tüm alanlarında kullanılabilir. Sınava hazırlanırken pareto kuralıyla çalışmanız çalışmanızdan verim elde etmenizi ve ders dışı konulara da zaman ayırmanızı sağlar. Aşağıda Pareto kuralını motivasyon kazanabileceğiniz birkaç öneri ile örneklendirdik;

  • Ders çalışırken ve sınava hazırlanırken sizin için faydası olmadığını düşündüğünüz görevleri başkalarına devredebilirsiniz.
  • Gün içerisinde kendinizi ödüllendirmek ya da dinlenmek için ders çalışmak dışında sevdiğiniz şeylere zaman ayırabilirsiniz. Ancak ayırdığınız zaman ders çalıştığınız sürenin %20’sinden fazla olmamalıdır. Örneğin 100 dakikalık bir çalışma planladıysanız, 80 dakikasını çalışarak, 20 dakikasını mola vererek geçirebilirsiniz. Bu süreyi de 20 dakikada bir 5 er dakikalık molalar verecek şekilde bölebilirsiniz. Bu çalışma modeline ise pomodoro tekniği denilmektedir.
  • Zorlandığınız ya da yeni öğrendiğiniz konulara zamanınızın %80’inin ayırırken kolayca yapabildiğiniz dersler için %20’lik bir zaman ayırabilirsiniz.
  • Sınavda alanınızla ilgili olan, size daha fazla puan getirecek derslere az puan getireceklere oranla daha çok çalışabilirsiniz.
  • Boş zaman etkinliklerinizi öğrenmenize destek olacak konuları ekleyerek değerlendirebilir, öğrenmeye katkısı bulunmayacak faaliyetlere ayırdığınız süreyi kısabilirsiniz.
  • Sınav başarınıza destek olacak, motivasyonu yüksek, bilgi paylaşımı yapabileceğiniz arkadaşlarınızla ders başarınıza etkisi olmayacak arkadaşlarınızdan daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

Enerjinizin En Yüksek Olduğu Saatlerde Çalışın

Enerjiniz düştüğünde, fiziksel ve zihinsel olarak yorulduğunuzda yapacağınız çalışmalardan verim alma olasılığınız da düşük olacaktır. Bunun yerine enerjinizin yüksek olduğu zamanlara ders çalışma planları yapmanız sağlıklı sonuçlar almanızı ve motivasyon kazanmanızı sağlayacaktır. Yorgun olduğunun zamanlarda ise ders dışı faaliyetlerle ilgilenebilir, kişisel zaman geçirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Sabah Uyanır Uyanmaz ve Gece Uyumadan Önce Tekrar Yapın

Sabah dinlenmiş, berrak bir zihinle uyandığınızda ilk olarak öğrenmeniz gereken yeni bilgilere göz atmanız daha kolay öğrenmenizi sağlayacaktır. Yine günün sonunda yatmadan önce öğrendiklerinizi 30-40 dakika tekrar etmeniz öğrenmenizi kolaylaştıracaktır. Telefon, televizyon gibi uyarı bombardımanına maruz kalmadan uyumanız son bilgileri gece boyunca zihninizin işlemesini ve uzun süreli belleğe atmasını sağlayacaktır. Bu da öğrenmenizi, öğrendiklerinizi hatırlamanızı ve motivasyon kazanmanızı kolaylaştıracaktır.

Çalışmaya En Zoru ile Başlayın Motivasyon Kazanın

Eat The Frog tekniği olarak da karşılaşabileceğiniz bu teknik zorlanılan ve yapılmaktan kaçınılan işlerin günün ilk işi olarak yapılmasını önermektedir. Bu sayede güne başlar başlamaz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapılacaklar listenizden çıkarmış olacaksınız. Günün geri kalanı ise diğer işlerinizi yapabilmek için rahatlamış olacak ve kafanızdaki “istenmeyen iş” etiketinden de kurtulmuş olacaksınız. Sürekli öteleyip, yapmaktan kaçındığınız işin getirdiği olumsuz enerjinin diğer işlerinizi gölgelemesine izin vermemek için önerilen bir tekniktir.

Zor ve Sevilmeyen Derslere Keyif Aldığınız Yer ve Zamanlarda Çalışın

Ders çalışma alanımızın sabit olması sevdiğimiz dersler için olumlu etki yaparken sevmediğimiz derslerde olumsuz etkiye neden olabilir. Ders çalışmak neredeyse tüm öğrenciler için olağanüstü keyifli bir etkinlik değildir. Hele ki ders sevilmiyor ve birde zorsa öğrencinin çalışmak için motivasyon sağlaması daha da zorlaşmaktadır. Bu yüzden sevilmeyen ya da zorlanılan derslere çalışılacağı zaman derse ve konuya sempati geliştirene kadar çalışma ortamı değiştirilebilir. Örneğin; zaman geçirmekten keyif aldığınız bir kafede sevdiğiniz bir kahve eşliğinde ya da açık alanda bir parkta, bahçede çalışabilirsiniz. Çalışırken günün keyif aldığınız zaman dilimlerinde de çalışma yapabilirsiniz.

Kısa ve Uzun Vadeli Hedeflerinizi Belirleyerek Motivasyon Sağlayın

Hedef belirlemek sınavda başarılı olabilmek için yapmanız gereken her şeyin başında geliyor. Motive olmak, dikkatinizi toplamak, zamanı verimli kullanmak, verimli çalışmak, kaygıyı yönetebilmek için önce hedef belirlemeniz gerekiyor. Çünkü bir hedefi olmayan, bir amaç uğrunda hareket etmeyen hiç kimse motivasyon sağlayamaz, başarılı olmaya ihtiyaç duymaz.

İlgi alanınız, karakteristik özellikleriniz, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda sizin için en uygun hedefleri belirlemeniz motive olmanız için önemlidir. Uzun vadeli hedefler kimi zaman kişinin sıkılmasına ya da yaşadığı zorluklar karşısında kırıklığa uğramasına neden olabilmektedir. Uzun vadeli hedefinize varabilmek için belirleyeceğiniz kısa hedeflerde motivasyon artırma unsuru olarak size destek olacaktır.

Hedeflerinizi Görselleştirin ve Kendinize Sık Sık Hatırlatın

Hedef belirlemek motivasyon için oldukça etkili olsa da hedeflerimizi görülebilir hale getirmek motivasyon artırma noktasında çok daha etkili olacaktır. Kazanmak istediğiniz okulun bir resmini odanıza asabilir, telefonunuza, bilgisayarınıza arka plan görseli yapabilirsiniz. Okulları gidip ziyaret edebilir, o atmosferi soluyabilirsiniz. Sizi motive edecek görseller tasarlayabilir ya da bizzat hedefinizle tanışarak onu elde etmeye yönelik arzunuzu artırabilirsiniz.

Her sabah kalktığınızda ve gece yatmadan önce hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal edebilir, enerjiniz düştüğünde ya da olumsuzluğa kapıldığınızda hedeflerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.

Motivasyon için Öğrenme Stilinize Göre Sınava Hazırlanın

Evet her öğrenci öğrenebilir, ama her öğrenci farklı öğrenme stillerinden faydalanarak öğrenir. Etkili ve verimli şekilde çalışabilmek, sınava hazırlanırken sizin için en kolay öğrenme sitilini bulabilmek için nasıl daha iyi öğrendiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Görsel uyaranlarla mı, işitsel mi yoksa duyusal olarak mı daha iyi öğreniyorsunuz. Öğrenme stilinizi fark etmek, sınava çalışırken verimli çalışma teknikleri geliştirmenizi sağlar. Öğrenme Stiline Göre Akademik Başarıyı Yükseltecek Ders Çalışma Teknikleri Yazımızı okuyarak öğrenme stilleriyle ilgili detaylı bilgi edinebilir ve motivasyon için kullanabilirsiniz.

Dikkat Dağıtıcıları Ödül Olarak Kullanarak Motivasyon Sağlayın

Telefon, internet, sosyal medya, televizyon gibi ders çalışmaktan daha çok keyif aldığımız dikkat dağıtıcı faktörlere karşı koymak kolay olmayabilir. Ancak bu çeldiricilerin sınava hazırlanırken başarınıza destek olacak araçlar olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Pek çoğumuz teknolojik cihazlar karşısında harcadığımız vaktin ne kadar çok olduğunu fark etmiyor, farkına vardığımızda ise vicdan azabı çekiyoruz. Günümüzde teknolojiden, internetten ve sosyal ağlardan uzak kalmamız artık çok mümkün değil. Kimi zaman öğrenmek, kimi zaman eğlenmek ya da zaman öldürmek için değerlendiriyoruz.

Ancak sınav döneminde performansımızı gölgelemelerine ve zamanımızı boşa harcamalarına müsaade etmememiz gerekiyor. Bu nedenle çalışma alanlarınızda ve ders çalışma sürelerinizde bu tarz çeldiricileri bulundurmamanızı öneriyoruz. Dikkatinizi dağıtan telefon, tablet, televizyon gibi uyaranları ders dışı zamanlarda çabanızı ödüllendirmek için motivasyon artırma kaynağı olarak değerlendirebilirsiniz. Denediğinizde üzerinizdeki pozitif etkisini ve olumlu ders sonuçlarını göreceksiniz.

Sınava hazırlanırken motivasyon artırma tekniklerini uygulamakta zorlanıyor, hedef belirleyemiyor ya da kariyerinizi planlamakta zorluk yapıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyerinizi sizin için en uygun şekilde planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi yapıldığında sadece yapacağınız işin koşullarını ve elde edeceğiniz maddi geliri belirlemezsiniz. Bir meslek seçtiğinizde aynı zamanda hayatınızın gidişatına da önemli bir yön verirsiniz. Özdenetim, iç motivasyon, empati ve sosyal beceri avantajları ile duygusal zeka sahibi bireyler meslek seçimi sürecinde daha başarılı kararlar verebilmektedir. Meslek seçimi hayatınızın her alanına etki eden önemli bir karar süreci olduğu için duygusal zeka bu kararda önemli rol edinmektedir. Yazımızda duygusal zekanın ve meslek seçimi üzerindeki etkilerini paylaşacağız.

Duygusal Zeka (EQ) Nedir?

Duygusal zeka ile ilgili farklı tanımlamalar bulunsa da en gelişmiş tanım Goleman tarafından yapılmıştır. Goleman duygusal zekayı; kendini motive etme, aksiliklere rağmen yılmama, dürtülerini kontrol ederek isteklerini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, zorlukların öğrenmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkalarının yerine koyabilme ve umut besleme olarak tanımlamaktadır. Duygusal zeka ve meslek seçimi arasındaki ilişki üzerine alan çalışmaları oldukça fazladır. Çalışma sonuçları duygusal zeka artıkça bireylerin; iş, özel – sosyal hayat ve eğitim alanlarında hedeflerine ulaşabilmek için duygularını yönetebildiklerini göstermektedir.

Duygusal Zeka (EQ) Mesleki Başarıyı Artırıyor

Mantıksal Zeka (IQ), bir kişinin akademik başarısını, mantık yanını ve duygusal olmayan zekasını temsil etmektedir. Araştırmalar bireylerin Mantıksal Zeka (IQ) düzeyleri yüksek olsa da Duygusal zeka (EQ)  yüksek olmadıkça bazı mesleklerde tam performans gösteremediklerini desteklemektedir. Zeki insanların öğrenme, kavrama, sentezleme becerileri yüksek olsa da başarılı olmak için IQ’nun yüksek olması yeterli olmamaktadır. Kişinin başarısını etkileyen zeka düzeyinin dışında, zamanı yönetme, stresle başa çıkma, organize olma, iletişim, empati gibi becerilerinin de gelişmiş olmasıdır. Bu beceriler ise duygusal zeka becerileridir. Dolayısıyla bireylerin IQ’sundan çok daha etkili olan duygusal zeka düzeyidir. Ancak duygusal zekanın başarı üzerindeki etkisi bu özelliklerin kullanılabileceği meslekler için geçerlidir.

İnsan odaklı çalışmayı gerektiren pazarlama, hukuk, danışmanlık, hekimlik, öğretmenlik, hizmet sektörü gibi alanlar için yüksek duygusal zeka sahibi olmak avantajdır. Mesleki başarıyı desteklemektedir. Yüksek duygusal zeka insan memnuniyetinin ön planda olduğu ve çalışma koşullarının stresli olduğu alanlarda kişinin daha kolay çalışabilmesine destek olmaktadır. Ancak duygusal zeka insanla çalışılmayan, masa başı işlerle, tüm gün raporlar analizlerle sürdürülen bir işte başarıyı belirleyici bir özellik değildir. Ancak kişinin kendini motive etmesi noktasında destekleyici bir özellik olarak rol edinebilir.

Meslek Seçimi Motivasyonları Sadece Gelir Odaklı Değildir

Meslek seçimi yaparken bireyin motivasyonu sadece para kazanmak değildir. Karar sürecinde bireyin değer yargıları, inançları, beklentileri, hedefleri, çalışma koşulları da rol oynamaktadır. Örneğin; seçilecek mesleğin bireyin kişilik özelliklerine, kültürel değerlerine ve yaşama bakış açısına da uygun olması gerekmektedir. Meslek her şeyden önce yetenekleri kullanma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme aracıdır. Dolayısıyla maddi kazanç yüksek olsa da kendini değerli, verimli hissetmediği, yapıcı ilişkilerin olmadığı bir ortamda kişiler için para belirleyici değildir.

Duygusal zekası yüksek bireyler; gelişmiş özdenetim sahibi, yüksek iç motivasyonu olan, empati becerisi gelişmiş ve sosyal ilişkilerinde başarılı bireylerdir. Duygusal zekanın getirisi bu pozitif kazanımlar bireylere meslek seçiminde yardımcı olduğu gibi meslek başarılarında da etki etmektedir. İnsan odaklı işlerde çalışmayı, grup çalışmalarını, ekip olmayı severler ve takım içerisinde de başarılı işler çıkarabilirler. Olumsuz çalışma koşullarında dış motivasyona gerek duymadan kendilerini motive edebilecek kaynaklar bulabilirler. Empati becerileri sayesinde başarılı bir çalışan, ekip arkadaşı ve lider olabilirler. Sosyal becerileri sayesinde kişilerarasında denge kurabilir, sosyal grup içerisindeki problemleri yapıcı şekilde çözebilirler.

Meslek Seçimi Yaparken Kendilerini Tanıyarak Seçim Yaparlar

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler ilgilerinin ve profesyonel becerilerinin farkındadırlar ve meslek seçiminde bu ilgi ve becerilerle etkili iletişim kurabilmektedirler. Kişinin kendini, beklentilerini, ihtiyaçlarını biliyor ve önemsiyor olması meslek seçiminde kendisi için en doğru seçimi yapmasını desteklemektedir. Duygusal zekası yüksek bireylerin özdenetim sahibi olmaları meslek seçiminde dışarıdan gelen yönlendirmelerden bağımsız karar verebilmelerini sağlamaktadır. Bu bireyler neyi yapıp yapamayacaklarını bilmekte, başarısız olma ihtimalleri olan alanlarda mutsuz olacakları bilinciyle kararlarını iyi değerlendirmektedir.

Duygusal zekası yüksek birey için iş tatmini, mutluluk ve verim ne kadar önemliyse başarısız ve mutsuz olma riskini hesap etmekte o kadar önemlidir. Bu bireyler için sosyal etkileşimin az olduğu, masa başı, sistem üzerinden yürütülen işler cazip değildir. Yaratıcılıklarını kullanabilecekleri, fikirlerini paylaşabilecekleri, ekip ruhunun olduğu, pozitif ilişkilerin geliştirilebileceği çalışma ortamları onlar için daha değerlidir. Kendilerini nasıl motive etmeleri gerektiğini bildikleri gibi diğerlerinin de motivasyonunu önemser ve ilişkilerinde olumlu dil kullanma alışkanlığına sahiptirler.

Yüksek Duygusal Zeka Sözsüz İletişimde Farkındalığı Artırıyor

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler beden dillerini iyi kullanabildikleri gibi diğerlerinin beden dillerini de iyi okurlar. Bu onlar için iş hayatında yaşamsal bir fonksiyondur. Mülakatlarda görüştükleri uzmanın beden dilini anlayarak konuşmalarına yön verebilirler. İş hayatında yapacakları bir konuşma ya da sunum sırasında dinleyicilerin beden diline göre anlatımlarını geliştirebilirler. Ayrıca çevrelerinin kendilerini nasıl algıladığını da beden dili gibi sözsüz iletişim becerilerinden fark ederler. Kendileriyle ilgili algının olumlu olmadığı ya da ilk intibada olumlu izlenim edinemedikleri ortamlarda bulunmak istemezler.

Başkalarının Duygu ve Düşüncelerine Yön Verebilirler

Duygusal zekası yüksek bireylerin özgüvenleri yüksektir. Beden dillerini iyi kullanırlar. Duygu ve düşüncelerini etkili şekilde ifade edebilirler. İnsanların duygu ve düşüncelerini de etkileme kabiliyetleri yüksektir. Bu nedenle yönetici, lider, iş veren pozisyonlarında çalışabilir ya da koçluk, psikolojik danışmanlık, mentorluk, terapistlik yapabilirler.

Liderlik rolünü üstlendiklerinde birlikte çalıştıkları kişilerin iş tatminlerine ve çalışan bağlılıklarına olumlu yönde etki ederler. Hitabetleri güçlüdür, kelimeleri iyi seçerler. Topluma yön verecek liderler olabilirler. Duygusal zeka sahibi bireyler toplumsal konularda, sosyal sorumluluk projelerinde söz ve rol sahibi olabilirler. Bu alanlara yönelik faaliyet içerisinde olmaktan keyif alır kendilerini tamamlanmış hissederler.

Meslek Seçimi: Mutlu Olmadıkları Çalışma Koşullarını Değiştirir ya da Terk Ederler

Duygularını iyi anlayabilen ve yönetebilen yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, seçtikleri kariyerin duygusal sonuçlarını da iyi tahmin ederler. Hoşa gitmeyen sorumluluklar ve görevlerle uzun süre çalışamaz ve bu tarz mesleklerden kaçınırlar. Bu bireyler mutsuz oldukları çalışma koşullarını değiştirmek ve yeni iş fırsatlarını değerlendirmek için zaman kaybetmeden iş aramaya yönelirler. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler, iş değişikliği öncesinde tüm kaynaklarını kullanarak çalışma ortamındaki olumsuzlukları düzeltmeye çalışırlar. Ancak yapının değişime uygun olmayışı ya da değişime direncin olması durumunda hemen harekete geçerler.

Kimi insanlar için maddi kazanç elde etmek daha önceliklidir. Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler için ise öncelik iş tatmini, iş huzuru ve çalışan bağlılığıdır. Maddi kazanç ise tüm bu duygusal kazanımlardan sonra gelmektedir. Saygınlık görmedikleri, olumlu kişilerarası ilişkilerin yer almadığı, mobing, çalışan verimliliğinin suiistimali gibi olumsuz koşullar altında çalışmazlar. Ancak maddi beklentilerinin de farkındadırlar ve zamanla duygusal ve maddi ihtiyaçları arasındaki dengeyi kurarlar.

Yüksek Duygusal Zeka Sahibi Bireyler İçin Her Yaşta Kariyer Değişimi Mümkündür

Yüksek duygusal zeka sahibi bireyler bir mesleğin hayat boyu sürdürülecek önemli bir etkinlik olduğunun farkındadırlar. Meslek seçimi sürecinde kararlarını bu bilgiyi göz önünde bulundurarak verirler. Meslek seçiminde ya da çok daha erken dönemde örneğin lisede yapılan alan seçiminde hatalı bir tercih yapmış olabilirler. Ne kadar direnç gösterseler de seçimlerinde aile, öğretmen, okul görüşü etkili olmuş ve kendileriyle örtüşmeyen bir alana yönelmiş olabilirler. Ancak kariyerlerinde herkesten bağımsız karar verebilecek noktaya geldiklerinde değişikliğe gitmekten endişe duymayacaklardır.

İster lisede ister üniversitede ya da iş hayatlarında olsunlar, yüksel duygusal zeka sahibi bireyler kariyerlerinde radikal değişikliklere yönelebilirler. Pek çok insan için bu tarz keskin değişiklikler kaygı vericidir. Ancak bu bireyler için kar-zarar hesabı yaptıklarında değişiklik daha fazla umut veriyorsa denemekten çekinmezler. Mesleği değiştirmek kolay değilse, farklı bir alana geçilmiyorsa, bulundukları meslek grubu içerisinde farklı çalışma alanlarına yönelebilirler. Kendi işlerini kurabilir, hedefledikleri çalışma ortamını kendileri ve istihdam edecekleri kişiler için yaratabilirler.

Duygusal Zekayı ölçümlemek için birden fazla yöntem bulunmaktadır. Duygusal zeka (EQ) ya da Mantıksal Zeka (IQ) ölçümlerine katılmak, kariyerinizi belirlerken kişisel sonuçlarınızla planlama yapmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yaparak kariyerinize birlikte çok daha başarılı bir yön verebiliriz.

Read More

Gençler için gelecek kaygısı lise yıllarında kendini hissettirmeye başlasa da asıl kaygı üniversiteyi bitirirken başlamaktadır. Gençler, üniversite eğitimini tamamladıklarında artık öğrencilik rollerini tamamlamış ve toplumda nitelikli bir birey olmak için hayata atılmış olacaklar. Hayatın getireceği yeni koşulların belirsizliği, iş bulma, eğitim hayatında öğrendiklerini iş hayatında kullanabilme, gelir elde etme, geçimini sağlama, aile kurma vb. yeni gelecek sorumluluklar kişide kaygı yaratıcı etmenlerden bazıları olarak sıralanabilir. Her öğrenci yükseköğrenime devam etmez, dolayısıyla liseden sonra eğitime ara veren ve iş hayatına atılacak olan bir birey için gelecek kaygısı çok daha erken kendini gösterir. Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın önemli bir destekçisi ise hiç şüphesiz ailedir. Peki aileler gençlerin gelecek kaygısı yaşamaması için ne yapabilir?

Doğru Ebeveyn Tutumu ile Yetişen Gençler Gelecek Kaygısı Yaşamıyor

Aile içerisinde söz hakkı olan, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla dile getirebilen ve fiziksel-duygusal ihtiyaçlarına ebeveynleri tarafından karşılık verilen bireyler gelecek kaygısı yaşamıyor. Çocuklar bu aile yapılarında koşulsuz sevildiğini hissediyor. Sorumluluk alıyor. Sebep sonuç ilişkisini öğreniyor. Ceza yerine hatalarının sonuçlarından ders çıkarmayı öğreniyor. Kıyaslamalara maruz kalmıyor, kendini olduğu haliyle değerli ve özel kabul ediyor. Böyle bir aile yapısında çocuklar özgüvenli, sorumluluk sahibi, özdenetim sahibi, girişken, hoşgörülü ve vicdanlı yetişiyor. Uyum göstermeyi, zorluklarla çözüm odaklı şekilde başa çıkabilmeyi öğreniyorlar. Çocuğun sevilmesi, dinlenmesi, erken yaşlardan itibaren bireyselliğine önem verilmesi çocukların yetişkin hayatta kendini gerçekleştirme potansiyellerini artırıyor. Literatürde, çocukların bu özellikleri kazanabildiği sağlıklı aile modeline Demokratik, Destekleyici, Hoşgörülü aile tutumu adı verilmektedir.

Baskıcı, otoriter, cezalandırıcı ebeveyn tutumunda ise sağlıksız bir çocuk gelişimi söz konusu oluyor. Çocuk ebeveynlerinden beklediği sevgi ve ilgiyi koşulları karşıladığı sürece alabiliyor. Cezalar ve katı kurallar daha ön planda oluyor. Özellikle baba figürü ev içerisinde sıcaklık duyulmayan korku nesnesi olarak yer alıyor. Korkunun ve mesafenin egemen olduğu bu ailelerde çocuklar duygularını, düşüncelerini paylaşmaya çekiniyor. Hatalarını gizliyor ve cezalandırılmaktan korkuyor. Başarılı olamamak onlar için çok daha büyük bir kaygı nedeni. Geleceği düşündüklerinde hem bu aile ortamından uzaklaşma arzusu yaşıyor hem de ayakları üzerinden nasıl durabileceğine yönelik yoğun kaygı duyuyorlar.

Gevşek, aşırı hoşgörülü, tutarsız ebeveyn tutumlarında da benzer sağlıksız duygusal gelişim görülüyor. Gençler kişisel gelişimleri noktasında zorluk yaşıyorlar. Bu da gelecek kaygılarını perçinliyor. Aileler çocukları kaç yaşında olursa olsun ebeveyn tutumlarını değerlendirmeli, eğer çocuk yetiştirme stillerinde önerilmeyen bir yaklaşım fark ediyorlarsa kendilerini değiştirmek ve geliştirmek noktasında destek almalıdır.

Erken Yaşlardan İtibaren Sorumluluk Almayı Öğretmek Gerek

Erken yaşlardan itibaren aileler çocuklara yaşlarıyla uyumlu sorumluluklar vermelidir. Sorumluluk becerisi aile içerisinde öğrenilir, sosyal yaşam ve okul ise sorumluluk bilincini geliştirir. Aile içinde sorumluluk alma becerilerini geliştirme fırsatı bulamayan çocuklar aileden uzaklaşıp sosyal hayat, okul gibi bireysel olarak rol almaya başladığı ortamlara girdiğinde kendilerinden bekleneni yapmakta çok zorlanırlar. Evde ebeveynleri tarafından “O daha küçük yapamaz”, “Dur ben halledeyim, yalnız yapamazsın” gibi korumacı yaklaşılan çocuklara “yetersizlik” mesajı verilmektedir. Bu yaklaşımla büyüyen çocuklar okulda öz güveni düşük, kaygılı, unutkan, sorunlarını yardım alamadan çözemeyen, var olan kapasitesini kullanamayan çocuklar olur.

Daha ileri yıllarda lise, üniversite eğitimi içerisinde içe kapanık, özgüvensiz, çekingen, kendini ifade edemeyen ve yoğun gelecek kaygısı yaşayan bireylere dönüşürler. İş hayatı ve yetişkin hayat deneyimleri onlar için ürkütücüdür. Desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Mülakatlara, ilk iş günlerine ebeveynleriyle beraber giden adaylar bunun en üzücü örneğidir. İş hayatında karşılaştığı zorlukları ebeveynlerine ileten ve yöneticileriyle konuşmalarını isteyen gençlerle de sıklıkla karşı karşıya gelmekteyiz.

Kendi Kararlarını Alabilen Çocuklar Sorumluluk Almayı da Öğrenir

Çocuklarınızın özgüven sahibi olabilmesi, kendi sorunlarını tek başına çözebilmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi ve kendini gerçekleştirebilmesi için erken yaşlardan itibaren çocuklarınıza sorumluluk vermelisiniz. Çocuklarınızın denemeye yönelik isteklerini pekiştirmeli, “yapabilirsin, denemen çok güzel”, “her seferinde daha da iyi olacak”, “isteğini ve çabanı taktir ediyorum” gibi olumlu sözlerle desteklemelisiniz. Çocuğunuza mutlaka karar vermesi için iki, üç seçenek sunmalısınız; erken yaşlardan başlayarak kıyafetinden, yemeğine, oyuncağından, kitabına her konuda seçenekler sunarak onun kararı olmasını desteklemelisiniz. Kendi kararlarını alabilen çocuklar kararlarının getireceği sorumlulukları da öğrenmeye başlayacaktır.

Çocukların yaşları ilerledikçe evdeki sorumluluklarının artırılması da gelecek kaygısı ile baş etmelerini kolaylaştırır. Harçlığını yönetmek, para biriktirmek, birikimleri ile kendi ihtiyaçlarını karşılamak, tatil dönemlerinde kısa süreli iş tecrübeleri edinmek gibi roller verilebilir. Evde anne ve babanın yürüttüğü işlere destek olmaları istenebilir. Kariyerlerini planlamaları, geleceğe yönelik hedef belirlemeleri, öğrencilik rolü gereği sınavlara iyi hazırlanmaları ve gelecekleri için kendilerine yatırım yapmaları yönünde desteklenebilirler.

İlgi Alanlarını Keşfetmelerine Destek Olun

Bireylerin kendilerine uyan mesleği seçebilmesi ve gelecekte iş hayatlarında daha başarılı ve mutlu olabilmeleri için erken yaşlardan itibaren ilgi alanlarını keşfetmeleri gerekir. İlgi alanlarını keşfedebilmek ise büyük oranda ailenin bilinçli yönlendirme yapmasını gerektirir. Çünkü her çocuk belli yönelimlerle doğar. Çocuk bu yönelimini oyuncaklarıyla nasıl oynadığından başlayarak gösterir. Okul hayatında ise bu ilgiler yeni öğrenmelerle birlikte daha da gelişebilir ya da tamamen körelebilir. Çocuklar ilgi alanları desteklendiğinde hem öğrenme sürecinden daha büyük keyif alır, hem de daha yaratıcı ve üretken hale gelir.

Hareketli çocuklar fiziksel egzersizlerle enerjilerini boşaltabilecekleri sporsal aktivitelere yönlendirilebilir. Müzik ve danstan keyif alan çocuklar bale, dans ya da bir müzik aleti çalmayı öğrenmeye yönlendirilebilir. Taklitten hoşlanan bir çocuk tiyatroya, dramaya yönlendirilebilir. Konuşmayı seven bir çocuk sunucu, anlatıcı olarak rol alabilir. Ancak unutulmamalıdır ki ilgi alanlarını keşfetmek zaman alacaktır. Örneğin spora yönlendirilmiş bir çocuğun hangi spor dalında ya da müziğe yönlendirilmiş bir öğrencinin hangi enstrümanda daha mutlu ve başarılı olacağını bulmak zaman alacaktır. Bu süreci maymun iştahlılık olarak değerlendirmemeli, çocuğun ilgi alanını keşfetmesine fırsat verilmelidir.

Çocukluktan itibaren ilgi alanları keşfedilen çocuklar yetişkin hayata geldiklerinde kendilerini mutlu eden kaynakları tespit etmiş ve mümkünse bu ilgilerini iş hayatlarına da yedirmiş kişiler olurlar. Daha mutlu işler üretir, üretirken keyif alır ve bu keyfi tüm yaşam alanlarına yayarlar. Gençlerin gelecek kaygısı yaşamamaları için aileler erken yaşlardan itibaren çocuklarının ilgilerini fark etmesi ve desteklemesi gerekir.

Geleceğe Hazırlık Yapmalarını Teşvik Edin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın en verimli yollarından biri de geleceğin yaşam standartlarını belirlemek üzere hazırlık yapmaktır. Eğer çocuğunuz henüz lise yıllarındaysa mesleki ilgi ve yeteneklerini öğrenmek üzere profesyonel destek alabilirsiniz. Çocuğunuza ilgileri, yetenekleri ve karakteri ile uyumlu bir meslek seçebilmesi için lisede doğru alana yönelmesine destek olabilirsiniz. Üniversite eğitiminde başarılı bir iş hayatı için yapması gerekenler noktasında bilgi verebilir, tecrübeleriniz bu konuda yeterli değilse yine profesyonel bir kariyer danışmanlığı alması için çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz. Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızda üniversitede başarılı bir iş hayatı için gençlerin neler yapabileceğini detaylarıyla ele aldık. Bilgi edinmek için bu yazımızı da okuyabilir, çocuğunuz ile paylaşabilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamaları için Çocuklarınıza İyi Bir Rol Model Olun

Gelecek kaygısı ile başa çıkmanın bir diğer yolu da çocuklarınız için iyi birer rol model olmanızdır. Çocuklar iş hayatına yönelik algılarını, ev geçindirme, aile sorumluluğu alma gibi önemli rollere yönelik bilgiyi kendi ebeveynlerinin rollerini gözleyerek edinirler. Siz mesleğinize nasıl bakıyorsunuz, nasıl bir çalışma disiplininiz var ya da mesleğinize ne kadar değer veriyorsunuz? Maaşınızı nasıl yönetiyor, harcamalarınıza nasıl öncelik veriyorsunuz? Karşınıza çıkan zorluklarla nasıl başa çıkıyor, problemlerinizi nasıl çözüyorsunuz? Tüm bu sorulara vereceğiniz bireysel yanıtlar çocuklarınızın gelecek kaygısı ile başa çıkmalarını ya da kaygılarının artmasını sağlıyor olabilir.

İyi Gözlemleyin ve İyi Bir Dinleyici Olun

Gençler ailelerini hayal kırıklığına uğratmamak ya da endişelendirmemek için kaygı veren duygu ve düşüncelerini paylaşmak istemiyor olabilir. Özellikle ailesinden uzakta eğitim alan, yurtta ya da yalnız yaşayan, farklı şehirlerde bulunan öğrenciler gelecek kaygılarını daha fazla bastırabilmektedir. Ailenin maddi zorlukları söz konusu ise, gençlerin bir an önce iş hayatına atılıp para kazanmaları gerekiyorsa kaygı daha yoğun olabilir. Ailenin maddi ve duygusal desteği yetersizse gençlerin gelecek kaygısı daha da artmaktadır.

Çocuklarınızın geleceğe yönelik kaygılarını fark edebilmek için onlarla daha sık zaman geçirmeli, eğitim hayatlarına, sosyal yaşamlarına, arkadaşlık ilişkilerine ve hedef ve hayallerine karşı daha ilgili olmalısınız. Aranızdaki paylaşımlar artıkça sizleri konuşmak, duygu ve düşüncelerini paylaşmak için kendilerine daha yakın hissedeceklerdir. Unutulmamalıdır ki bir çocuğun ya da gencin hayatındaki güvenle sığınabildiğini ilk ve en sağlam limandır aile. Aile ilişkileri güçlü oldukça, aile hoşgörülü, sevecen, ilgili ve alakadar oldukça çocuğun hayatındaki bu öncelik değişmeyecektir.

Gelecek Kaygısı Devam Ediyorsa Profesyonel Destek İhtiyacını Göz ardı Etmeyin

Gelecek kaygısı ile başa çıkmak mümkün olsa da önlem almak için geç kalındığında, gençlerin hayalleri ile potansiyelleri örtüşmediğinde, geleceğe yönelik gerçekçi olmayan beklentilere kapıldıklarında, yeterince sorumluluk bilinçleri gelişmediğinde gelecek kaygısı profesyonel destek almayı gerektirecek aşamaya gelebilmektedir. Ailelerin gelecek kaygısıyla başa çıkmak için yeterli ilgisi, zamanı ve bilgisi olmadığında da destek ihtiyacı kaçınılmaz hale gelmektedir. Çocuğunuza iyi bir gelecek inşa etmek, gelecek kaygılarından arındırmak ve geleceğe yönelik gerekli hazırlıkları yapabilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapabilirsiniz. Bizimle tanışmak ve detaylı bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Ayrılık anksiyetesi nedir sorusu son dönemde merak edilenler arasında yer almaktadır. Her birey gelişimiyle paralel olarak belli yaşam dönemlerinden geçer ve her dönemin başlangıç evresinde adaptasyon güçlükleri yaşanabilir. Ergenlik, evlilik, çocuk sahibi olma, işe başlama, emekliye ayrılma gibi üniversiteye başlama da kişinin hayatında önemli bir yaşam dönemidir. Her önemli yaşam dönemi gibi üniversitenin de getireceği yeni sorumluluklar, roller ve riskler vardır. Tüm bunlar kişinin fiziksel, ruhsal ve bilişsel bütünlüğünü koruyabilmesi için yeni koşullara uyum sağlama becerisini gerektirir. Aksi halde kişinin sağlık bütünlüğü bozulur ve anksiyete, depresyon, özgüven kaybı gibi psikolojik sorunlara neden olabilir.

Üniversiteye başlamak yeni rollere uyum sağlamanın yanı sıra bir de bireyin ailesinden, arkadaşlarından, yaşadığı şehir ve alışkanlıklarından ayrılması gerekliliğini gündeme getirebilir. Bu ihtimal ise bazı öğrencilerin yoğun ayrılık anksiyetesi yaşamasına ve üniversite seçimi yaparken bu kaygının etkisiyle tercih yapmasına neden olabilmektedir.

Ayrılık Anksiyetesi Nedir?

Ayrılık anksiyetesi bireyin çocukluk yıllarında kendisine bakım veren kişinin yokluğunda özvarlığının tehlikede olduğunu hissetmesi olarak tanımlanabilir. Çocuklukta bu güven bağı temel bakım veren kişi iken İleri yaşlarda duygusal ve fiziksel ihtiyaçlar noktasında bağ kurduğu sevgili, eş, arkadaş gibi farklı bir kişi de olabilmektedir. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM-V)’nda ayrılma anksiyetesi çocukluktan başlayarak ergenlerde ve yetişkinlerde de ortaya çıkabilecek bir bozukluk olarak belirtilmiştir. Aşağıda DSM-V’de yer alan tanı kriterleri yer almaktadır ve çocukluk döneminde görülen ayrılık anksiyetesi belirtilerinin büyük çoğunluğu yetişkin dönemde de görülmektedir. Aşağıdaki kriterlerden en az 3 tanesinin sürekli veya çoğunlukla kişide var olup olmaması ayrılık anksiyetesi tanısı konulup konulmamasında etkilidir:

  1. Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, kişinin evden ya da bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygunsuz ve aşırı anksiyetenin olması.
  2. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılma beklendiğinde yineleyici biçimde aşırı sıkıntı duyma
  3. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  4. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişilerden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
  5. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme
  6. Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma
  7. Bağlandığı başlıca kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da buna karşı direnme

Başka Hangi Durumlar Tanı İçin Önemlidir?

  1. Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme
  2. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık söz konusu olduğunda tekrarlayan fiziksel belirtiler gösterme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)
  3. Bu endişe, tasa ya da kaçınma daimi bir hal alarak çocuklar ve ergenlerde en az dört hafta, yetişkinlerde ise en az altı ay süre devam eder.
  4. Klinik bulgular eşliğinde bir rahatsızlığa ya da okul, iş, sosyal ve toplumsal alanlarda işlevsel azalmaya, başarısızlığa sebep olur.
  5. Bu bozukluk, otizmde görülebilen evden uzaklaşmaya karşı direnme, psikoz ilişkili bozukluklarda ayrılık ile ilgili varsanılar, agorafobide güven duyulan biri olmadan evden çıkmaya direnme, yaygın kaygı bozukluğu kapsamında değer verilen diğer bireylere kötü bir olay (hastalık gibi) gelmesinden endişelenme ya da hastalık kaygısı bozukluğunda sürekli hasta olma ile ilgili endişe duyma gibi diğer ruhsal bozukluklar ile daha iyi açıklanamaz.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Gelişiyor?

Ebeveyn İle Kurulan Bağın Güvenilirliği

Ayrılık anksiyetesi nedenlerini anlayabilmek için öncelikle Bowlby’nin bağlanma teorisi kuramını bilmek gerekiyor. Bağlanma teorisinin kuramcısı John Bowlby’e göre bebek ile temel bakım veren (çoğunlukla anne) arasında bir bağ vardır; bu bağ bebeğin fiziksel, duygusal ihtiyaçlarına yönelik anneye verdiği mesajların anne tarafından doğru anlaşılıp yeterli ve zamanında karşılanması halinde güçlenirken; yetersiz, düzensiz ya da hiç karşılanmaması durumlarına göre de güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır.

Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu bir yer olarak algılar. Çocuklar temel bakım veren kişiyle kurdukları bağın içeriğine göre kendilerini ve etkileşim içerisinde oldukları diğerlerini de güvenli ya da güvensiz olarak değerlendirirler. Ebeveynleri ile güvenli bağ kuran çocuklar ergenlik ve yetişkinlikte daha az bağımlı kişilik özellikleri gösterir ve ayrılık anksiyetesi taşıma riskleri de azalır.

Ebeveynlerin Hatalı Çocuk Yetiştirme Tutumları

Ayrılık anksiyetesi gelişiminin bir diğer nedeni ise ebeveyn tutumlarıdır. Özellikle aşırı korumacı yetiştirilen çocuklar okula başlama, üniversiteyi kazanma, evlilik gibi aileden uzaklaşmayı gerektiren yaşam döngülerinde yoğun kaygı yaşayabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ailenin çocuğun özerkleşmesine, sorumluluk almasına ve büyümesine yeterince izin vermemesidir. Çocukların tüm büyüme sinyallerine ailenin “sen yapamazsın, sen daha küçüksün, dur ben yardım edeyim, ben de seninle geleyim” müdahaleleri ile engellemesi çocukların gerçek yaşam koşullarıyla karşı karşıya kaldığında yetersizlik hissetmesine ve “başaramayacağım, yalnız yapamam” korkusu duymalarına neden olmaktadır. Böyle bir aile yapısında yetişen çocuklar ailelerinden uzaklaşmak istememekte çeşitli mantığa uydurulmuş bahanelerle ayrılık ihtimallerinden kaçınmaktadırlar. Ayrılığın mecburi olduğu durumlarda ise bireyler derinden sarsılmakta ve depresyon, sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar baş gösterebilmektedir.

Ebeveynlerin Mizaç Özellikleri

Ayrılık anksiyetesini besleyen bir diğer etken ise temel bakım veren kişinin mizaç özellikleridir. Annenin mizaç özelliklerinde güvensizlik, karamsarlık, kötümserlik, şüphecilik, huzursuzluk ve yetersizlik duyguları baskınsa annenin duygu, düşünce ve davranışları çocuklarda ayrılık anksiyetesi geliştirebiliyor. Annenin dış dünyanın tehlikeli ve felaketlerle dolu olduğuna yönelik inancı, çocuğa bir şey olacağına ya da ondan uzak kaldığında kendisine bir şey olabileceğine yönelik korkuları bireylerin ergenlik ve yetişkinlik döneminde evden uzaklaşmak istememelerine neden olmaktadır. Çünkü annenin temel kaygı ve korkuları rol model alınarak çocuğa da geçiş yapmaktadır.

Ayrıca ebeveynlerden birinin beklenmedik vefatı, geride kalan ebeveynin yeterli sosyal desteğinin olmayışı, boşanmış ailede çocuk olmak, ileri yaşlarda ebeveynlere sahip olmak ya da evde ağır hastalık sahibi bir bireyin olması da gençlerin üniversite döneminde ayrılık anksiyetesi yaşamasına neden olabiliyor.

Ayrılık Anksiyetesi Neden Üniversite Seçiminde Belirgin Hale Geliyor?

Çocukluktan itibaren ayrılık anksiyetesi geliştiren bireylerde kaygı bastırılabilir ya da kontrol edilebilir düzeyde olsa da üniversite dönemi anksiyetenin daha yoğun hissedilmesine neden olacak bir dönemdir. Genç bu yaşam döneminde sadece aileden ayrılmak zorunda kalmayacak, kendi ayakları üzerinde de durmaya çalışacaktır. Yeni ilişkiler geliştirecek, kendini insanlara tanıtacak, onlara güven verecek ve güven duymaya da ihtiyaç duyacaktır.

Ancak temel bakım veren ebeveynler ile kurulan yetersiz bağ yeni yaşam sürecinde geliştirilecek yeni bağlara karşı da güvensiz yaklaşılmasına neden olmaktadır. Ergenlik ve yetişkinlik sürecinde güvensiz bağ sadece aile temelli değerlendirilmemelidir. Kişinin hayatında önemli bir yere koyduğu duygusal arkadaşlıkları, romantik ilişkileri de bireyin ayrılık anksiyetesi duymasına neden olabilir. Aldatılma, mesafe söz konusu olduğunda ilişkide uzaklaşmalar hissetme gibi kişinin temel korkularını destekleyecek olumsuz tecrübeler ayrılık anksiyetesini artırabilmektedir. Tüm bu deneyimler “Ailem ve kendimi yakın hissettiğim diğerleri ihtiyacım olduğunda benimle olmadılar, demek ki ben değerli, güvenilir, sevilebilir değilim” düşüncesinin yinelenmesine neden olabilir.

Üniversite hayatında bireyin aynı zamanda kendini koruma, olası tehditleri fark etme ve onlarla başa çıkmayı da öğrenmesi gerekmektedir. Kendisinin ya da sevdiklerinin zarar görme ihtimali ile de karşı karşıya kalacak; “İhtiyaç halinde yanımda olamazlar” ya da “ihtiyaç duymaları halinde onlara yetişemem” endişesi duyulacaktır.

Ayrılık Anksiyetesi Kişinin Potansiyeliyle Uyuşmayan Tercihlere Yönelmesine Neden Olabilir

Tüm bu kaygı, korku ve geleceğe yönelik olumsuz senaryolar kişilerin üniversite seçimi yaparken tercihlerini ailelerinden uzaklaşmamalarını sağlayacak yönde yapmalarına neden olabilir. Anne-babanın yanında kalabilmek için puanı çok daha iyi üniversitelere yettiği halde gençler yaşadıkları şehirdeki bir üniversiteyi tercih edebilirler. Yaşadıkları şehirde kendileri için uygun bir bölümün olmaması halinde istemedikleri bir bölüme yönelebilirler.

Üniversite tercih sürecinde artan ayrılık anksiyetesi uzun süreli olduğunda, kişinin toplumsal sorumluluklarında, okulla ilgili akademik başarısında ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında düşüşlere neden olabilmektedir. Bireylerin yaşadıkları yoğun anksiyeteye müdahale edilmediği durumlarda kişilerde uyku bozukluğu, depresyon, çökkün ruh hali, akademik başarıda düşüş, psikosomatik hastalıklar görülebilmektedir. Bu kişiler aile ortamından ayrıldıktan sonra girdikleri yeni sosyal çevre içerisinde güçlü ve yakın gördükleri kişilere duygusal olarak bağımlı hale gelebilmektedir.

Ayrılık anksiyetesi kişilerin yaşam fonksiyonlarını ve verimliliklerini olumsuz etkilemeye başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Üniversite tercih döneminde alacağınız stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hem kaygılarınızla başa çıkmanız hem de potansiyelinizle uyumlu tercihler yapmanızda size yardımcı olacak.

 

 

Read More

Bireylerin akademik hayatlarında ve iş yaşamlarında başarılı olması ilgileri, beklentileri, karakteristik özellikleri ve yetenekleriyle uyumlu olacak şekilde eğitimlerini ve mesleklerini belirlemeleriyle doğru orantılıdır. Ancak bunun olabilmesi için kişinin öncelikle kendisinin farkında olması gerekir. Karakterimiz, ilgilerimiz ve yeteneklerimiz çocukluğumuzdan itibaren kendini göstermeye başlar. Fakat pek çoğumuzun gelişim alanları, güçlü yönleri çocukluktan itibaren fark edilip geliştirilmez. Yetişkin yaşama geldiğimizde ise bu yönlerimizi köreltmiş hale geliriz. Kaç yaşında olursa olsun stratejik yetenek testi bireyin kendisine ve geleceğine yaptığı en değerli yatırım olacaktır.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapmak ise kişinin kaç yaşında olursa olsun potansiyelini fark edip kariyerine güçlü bir yön verebilmesi için önemlidir. Henüz eğitim hayatının başında olan biriyseniz başarılı, verimli, keyifli ve mutlu bir kariyer için stratejik yetenek testine katılmanız sürecin başından kazanan olmak için yatırım yapmanız anlamına gelir. İş hayatına atılmış ve tamamen yanlış bir meslekte olduğunu fark etmiş biriyseniz ya da “doğru yerdeyim ama kendimi nasıl göstereceğimi bilmiyorum” diyorsanız stratejik yetenek yönetimi yine sizin için en iyi kariyer planını oluşturmayı sağlar.

Stratejik Yetenek Testi Nedir, Nasıl Uygulanır?

Stratejik yetenek testi stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak isteyen danışanlara uygulanan bir testtir. Bu kapsamda uygulanan benzer bir çalışma Türkiye’de yapılmamaktadır. Stratejik Yetenek testi başta öğrenciler olmak üzere, akademik ya da kariyer planlarını kişisel özellikleri, beklentileri, ihtiyaçları ve ilgileriyle uyumlu şekilde planlamak isteyen herkes için gereklidir. Hemen her yaştan bireye uygulanabilir. Stratejik Yetenek Testi standart meslek ve ilgi envanterlerinden farklı olarak sonuçları sadece puan olarak verilen bir test değildir.

İlgi alanlarınız, becerileriz ve ihtiyaçlarınız analiz edildikten sonra test sonuçları çıkarılır. Elde edilen verilerin yorumlanması ve bu veriler ışığında öğrencilerin stratejik hedeflerinin belirlenmesi de uzman psikologların ve eğitimcilerin işbirliği ile gerçekleştirilir. Testlerin uygulanması 2-2.5 saat sürer ve sonuçlar 2-3 hafta içerisinde sizinle paylaşılır. Sonuçlar sizinle paylaşılırken tüm alt detaylar, hedefler ve öngörüleri de kapsayan bir sunum akademisyen psikoloğumuz Gamze Sart tarafından yapılır. Sunum sonrası kariyer planınızda ihtiyacınız olan yönlendirmelerin yapılması, gelişim alanlarınızın desteklenmesi ve varsa sorularınızın yanıtlanması için danışmanlık verilir.

Stratejik Yetenek Testi kapsamında bireyin güçlü yönlerinin, ilgi, ihtiyaç, beceri, öğrenme sitili, IQ, EQ, kişilik özellikleri özelinde değerlendirmelerin yapılabilmesi için bireye başta WISC-V olmak üzere 8 ayrı psikolojik test uygulanır. WISC–V, güvenilirliği kanıtlanmış bilişsel yetenek ölçümlerinin en sonuncusudur. The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış halidir. Önceki versiyonlara göre daha fazla esneklik ve daha fazla içerik imkanı sunan WISC–V, kişilerin yeteneklerine dair ayrıntılı bir harita çıkarır. Değerlendirmeler sonucunda belirlenen kriterlere göre, bireyin sosyo–ekonomik ve kültürel çevresini de göz önünde bulundurarak kişiye stratejik plan hazırlanır. Tüm değerlendirmeler sonucunda bireylere 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefler ve öngörüler çıkarılır.

Stratejik Yetenek Testi Neden Önemli?

İçinde bulunduğumuz yüzyıl koşullarında başarılı bir kariyer inşa etmek sadece bireysel değil sosyal yaşamın refah ve mutluluğu için de oldukça önemli. Kişinin kendisiyle örtüşen, beklentilerini karşılayan, keyif aldığı, verimle ürettiği, çalışırken mutlu olduğu bir mesleği seçmesi mesleki tatminini yaşamayı sağlayacaktır. Bu tatminin vereceği haz sadece iş hayatında değil sosyal hayatından, aile içi ilişkilerine kadar olumlu yönde etki edecektir. Hepimiz günümüzün büyük bölümünü gelir elde ettiğimiz işlerimizi icra etmek için harcıyoruz. Mutsuz olduğumuz keyif almadığımız bir işte başarılı olmak, yaratıcı ve verimli işler çıkarmak mümkün değil. Böyle bir ortamda hele ki başarı odaklı bir bireyseniz örselenmeniz, hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır. Mesleki tatminsizliğiniz gün geçtikçe kendinize verdiğiniz değerin azalmasına, denemekten yorulmanıza ve enerjinizin düşmesine neden olacaktır.

Biz bireyin açığa çıkarılmayı bekleyen güçlü yönleri olduğuna ve bu alanları stratejik yetenek testi ile keşfedeceğimize inanıyoruz. Bilimsel kanıtlar ve klinik çalışmalarımızda bu inancı destekliyor. Hayat içerisinde başarılı olabilmek için aslında ne çok yatırım yapıyoruz. Eğitim için ayrılan bütçeler, özel dersler, test kitapları bunlarla da bitmiyor çok daha önemlisi çok büyük bir zaman harcıyoruz. Zaman en değerli servetimiz. Bunca emek ve zamanın ardından yürüdüğünüz bu uzun yolun tamamen yanlış bir yol olduğunu öğrenmek ne büyük hayal kırıklığı. Sizin içerisinde mutlu olmadığınız, kalıbınıza uyduramadığınız bir mesleği başkalarının taktir etmesi, parmakla göstermesi sizin için bir süre sonra hiçbir değer taşımayacak. Öyleyse zamanınızı, enerjinizi ve bütçenizi boşa harcamamak, yolun sonuna ulaştığınızda keşke dememek için stratejik yetenek testi ile kariyerinizi planlama ayrıcalığını kendinize tanımalısınız.

Stratejik Yetenek Testi çocuğunuzun sayısal ya da sözel hangi alana daha yatkın olduğunu, öğrenme stilini, genel yeteneklerini, ilgi alanlarını tespit etmeyi sağlar. Bu test aracılığıyla kişilerin, bilgiyi analiz etme ve işleme becerisi, niceliksel akıl yürütme becerisi, görsel hafıza gücü gibi konulardaki mevcut durumu tespit edilir. Aynı zamanda stratejik yetenek testi ile varsa dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü gibi öğrencinin erkenden desteklenmesi ve ihtiyacına uygun eğitim almasını gerektiren yönleri de belirlenir.

Aileler Çocuklarının İyi Bir Kariyere Sahip Olmasını İstiyorsa Stratejik Yetenek Testi ile Tanışmalılar

Ebeveynler için çocuklarına iyi bir gelecek inşa etmek oldukça önemli. Çocuklarının mesleklerinde iyi yerlere gelmeleri, kendi ayakları üzerinde durmaları, iyi bir gelir düzeylerinin olması ve mutlu olmaları en büyük hayalleri. Aileler kendi geçtikleri zorlu yollardan çocuklarının geçmesini istemiyorlar. Küresel gerçeklik, teknoloji ve bilimin hızlı ilerleyişi insan yaşamını pek çok alanda olumlu etkilese de geleceğin en büyük dertlerinden biri artan işsizlik olacak. İyi eğitim almış, çok yönlü gelişmiş nice gencin iş hayatına atılamıyor oluşu, günden güne artan işsizlik oranları gençler kadar aileleri de tedirgin ediyor. Aileler çocuklarının iyi eğitim alması, yabancı dilden, okul dışı aktivitelere kadar her konuda kendileri geliştirmeleri için maddi manevi büyük çaba harcıyorlar. Ailelerin özverisini, endişelerini görüyor ve onlara destek olmak istiyoruz.

Aileler bazen artan kaygıları ve çocuklarına iyi bir gelecek bırakabilme telaşı ile çocuklarını yanlış alanlara ve mesleklere yönlendirebiliyorlar. Şu an ki sistem ailelerin eğitim aldığı dönemden çok farklı. Geçmiş yılların popüler meslekleri ile bugünün meslekleri örtüşmüyor. 10,20,30 yıl sonrasının popüler meslekleri de bugünle aynı olmayacak. Ailelerin ise bu işin içerisinde olmadığı sürece mesleklerdeki değişimi ve gelişimi takip etmesi kolay değil. Stratejik Yetenek testi size çocuğunuzun ilgi alanlarını, güçlü yönlerini, yeteneğini, bilgi düzeyini, gelişim noktalarını, karakteristik özelliklerini vermekle kalmayacak. Aynı zamanda yönelmek istenilen mesleğin geleceğini ve geleceğin mesleklerini de size anlatıyor olacağız.

Stratejik yetenek yönetimi ile yönlendirme yaparken aynı zamanda ailelerin ekonomik koşulları, ihtiyaçları, kültürleri de göz önünde bulundurulacak. Çocuğunuzun kendisine en uygun eğitimi almasını amaçladığımız gibi alternatif burs imkanları, yurtdışı eğitim olanakları konusunda da danışmanlık veriyor olacağız. Cinsiyet, sosyo-kültür, inanç bağlamında da seçimlerinize rehberlik edilecek.

Yetenek Testi ile Öne Çıkın

Stratejik yetenek testi gelişim alanınızı, mesleki yatkınlığınızı, hangi ülkede üniversite okumak istediğinizi, üstleneceğiniz rolleri ve finansal yeterliliklerinizi değerlendirerek size ayakları yere basan, gerçekleştirmesi mümkün olan hedefler belirleyerek kaliteli bir kariyer planı çıkarmaktadır. Stratejik yetenek testi hakkında daha detaylı bilgi edinmek, stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Her yönüyle kendinizi keşfettiğinizde başarmak için önünüzde bir engel kalmayacak. Sizce de bu ayrıcalığı hak etmiyor musunuz?

Read More

21.yüzyılın kariyer hayatına hazırlık yapan en genç kuşağı hiç şüphesiz Z kuşağı. Bu kuşağın en yaşlı üyesi dahi henüz 20’lerinde. Teknoloji ve bilimin içerisine gözlerini açan, teknolojik cihazlar ve tabi ki internet ile el ele büyüyen bu kuşak diğer kuşaklara göre çok daha farkındalık sahibi. Aynı zamanda hem küresel değişim ve gelişim hem de eski kuşaklara oranla çok daha bilinçli ebeveynler tarafından büyütülmeleri daha “ben” odaklı yetişmelerini sağladı. Eğitim sisteminde de bakış açısı değişti, müfredatlar iyileştirildi. Tüm bunların ışığında artık pek çok genç kariyer planlaması yapmak için daha bilinçli hale geldi. Onlar kendilerini ve tabi ki yaşayacakları geleceğin yaşam koşullarını düşünüyor, şimdiden gelecekleri için en iyi yatırımları yapmaya odaklanıyorlar. Bu da kariyer danışmanlığı, hedef belirleme, stratejik yetenek yönetimi gibi konularla çok daha erken tanışmayı gerektiriyor.

Kariyer Planlama Neden Bu Kadar Önemli Hale Geldi?

Gençler artık kariyerlerini belirlemek için mezun olmayı beklemiyor, iş fırsatlarının ayaklarına gelmeyeceğini, üniversite bitirmenin istihdam olabilmek için yeterli olmadığını biliyor. Artık iyi üniversite okumak değil iyi bir lise eğitimi almak, okul dışı aktivitelere de önem vermek, çok yönlü kendini geliştirmek önemli. Yabancı dil bilmek, 2. hatta 3. dili de mutlaka öğrenmek istiyorlar. İmkanı olanlar yurtdışı eğitimini de mutlaka tecrübe etmek istiyor. Lisede yapılacak alan seçiminden üniversitede yapılacak stajlara kadar her şeylerini irdeliyor ve en iyisi olabilmesi için efor harcıyorlar. Çünkü artık herkes her şeyi biliyor. Eğitim dünyasında ya da iş hayatında aslında içinde bulundukları ve bulunacakları her ortamda sıkı bir rekabet var.

Öğrenciler Kendilerini Göstermek Zorunda

Bu kimi zaman girecekleri önemli bir sınavken kimi zaman yapacakları bir sunum, bir proje ya da bir mülakat oluyor. Öne çıkabilmek, farkını gösterebilmek için işe olabildiğince erken koyulmak gerekiyor. Bu rekabette avantajlı olan grup ise kariyer planlamanın önemini erken fark edenler. Profesyonel bir kariyer danışmanlığı alan öğrenciler sürecin başından sonuna kadar bilinçli ilerliyor. Hayallerini hedefe çeviriyor, hedeflerine ulaşabilmek için gerçekleştirmesi gereken amaçları bir bir gerçekleştiriyor. Yolda tökezledi mi ya da kendisine bu hedefin uymadığını mı fark etti o zaman yeni stratejilerle ana yoldan sapmadan yepyeni ara yollar planlanıyor. Biz bu sürece Stratejik Yetenek yönetimi diyoruz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları belirlenir. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetim hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Yazının en başında da belirttiğimiz gibi günümüzde eğitim ve iş alanında rekabet oldukça yoğun. Kişilerin iyi okullara girebilmesi, iyi eğitimler alabilmesi ya da iyi yerlerde istihdam edilebilmesi için en başından hedefini belirleyip bu hedefe uygun hazırlanması gerekmektedir. Ancak bu kararı vermek o kadar da kolay değildir. Yıllarınızı verip okuyacağınız bölümü belirlemek çok daha önemlisi bir ömür boyunca yapacağınız mesleği seçmek bir anlık bir karar süreci olmamalıdır. Çoğu öğrenci bu süreçte karar verirken kendi ilgi, istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp risk almaktan duyduğu endişe ile ailelerinin verdiği kararı seçebilmektedir. Önyargıları, korkuları ya da çevrelerinden edindikleri çarpıtılmış gerçekler cesaretlerini kırabilmektedir. Bu karmaşayla başa çıkabilmek, dış seslere değil de içinizdeki sese kulak verebilmek ve riskleri elimine etmek için stratejik yetenek yönetimi ile yola koyulmak en sağlıklı olandır.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak, ülkemiz şartlarında düşünüldüğünde daha da önem kazanmaktadır. Çünkü ülkemizde meslek seçimi genellikle üniversite öğrenimi yapmaya yönelik olarak algılanmaktadır, öğrenciler liseden sonra herhangi bir mesleğe yönelmeye çalışmaktadırlar. Liseli öğrenciler genellikle, seçecekleri meslekten, o mesleğin beklentilerinden ve kendi ilgi ve yeteneklerinden habersiz olarak seçim yapmaktadır. Bunun sonucunda üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun değiller. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmadan, bilimsel kanıtların ışığında vermesi gerekliliği bu yöntemin önemini vurgulamaktadır.

Stratejik yetenek yönetimi sayesinde kişiler, kendini keşfetme fırsatı yakalar. Böylece gençler doğru bölümleri ve üniversiteleri tercih ederek kendine en uygun akademik kariyer planı gerçekleştirir. Doğru kişilerin doğru bölüm ve okullarda olması, eğitim yıllarının verimli geçmesinin yanı sıra tüm akademik ve profesyonel hayatın mutlu geçmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetiminin en önemli katkılarından biri de küresel ve bilimsel bir bakış açısıyla kişilerin eğilimlerinin değerlendirilebilmesidir.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizde Nasıl Bir Fark Yaratabilirsiniz?

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Size Uyan Hedefe Yönelirsiniz

Kariyerinizi bir kostüme benzetirsek Stratejik Yetenek Yönetimi size üzerinize göre dikilmiş, renginden, boyuna, kumaşından, dikişine her detayıyla size uyan elbiseyi sunar. Başkalarının size ödünç verdiği ya da size danışmadan giydirilmeye çalışılan giysiler gibi değildir. Stratejik yetenek yönetimi ile başından sonuna kadar sizi dinleyerek, ilgileriniz, ihtisasınız, becerilerinizle ve en önemlisi karakteristik özelliklerinizle örtüşen bir hedef planı oluşturulur. Bu sayede süreç içerisinde alacağınız riskler azalır ve hayal kırıklığı yaşama olasılığınız ortadan kalkar.

Başarı İçin Motive Olursunuz

Hedefiniz sizinle örtüştüğünde o hedefe ulaşmak için çok daha kolay motive olursunuz. Üstelik gözünüzü korkutacak uzak hedefler belirleyerek sizi bu yolculukta yalnız bırakmaz. 3 aylık döngülerle 6 yıla kadar varan bir periyotta hedef çıkarabilirsiniz. Bu da size uzak hedefe ulaşana kadar adım adım geçmeniz gereken kısa hedefleri gösterir. Her hedefi tamamladığınızda daha fazla motive olursunuz. Başarıyor olduğunuzu görmek asıl hedefe de ulaşabileceğiniz yönünde size içsel motivasyon sağlar.

Özgüveniniz Artar

Yine kostüm örneğinden gidecek olursak, size uyan ve sizin beğenilerinize göre hazırlanmış bir kıyafetin içerisinde kendinizi çok daha iyi hisseder ve kendinizi çok daha iyi gösterirsiniz. Siz elbiseyi özgüvenle taşırken elbise de sizi en iyi şekilde göstermek için tüm maharetini sergiler. İşte stratejik yetenek yönetimi ile belirlenmiş hedeflerde size uyan bir elbise ile dolaşmanın verdiği özgüveni verir. Yapabileceğinize yönelik inancınız yüksektir. Kendinizi, düşüncelerinizi ve beklentilerinizi çok daha özgüvenli ifade edersiniz. Eğitim hayatınızdan, ilişkilerinize, staj tecrübenizden, mülakatlarınıza kadar pek çok deneyimde özgüven ile kendinizi ifade edersiniz. Beden dilinizden, diksiyonunuzu, enerjinizden, söyleminize kadar her detayı olumlu etkiler.

Stratejik Yetenek Yönetimi Gelecekten Haberdar Olmanızı Sağlar

Nasıl mı? Stratejik yetenek yönetimi ile Mesleklerin geleceğini bilir, geleceğin de mesleklerini bilirsiniz. Bu sayede seçmek istediğiniz meslek gelecekte nasıl bir yön alacak, çalışma koşulları ne olacak, hala popüler olacak mı öğrenebilirsiniz. Gelecek 10 yıllar içerisinde mesleğinizde meydana gelebilecek potansiyel gelişmeleri erkenden bilerek gerekli hazırlıkları yapabilir şimdiden aldığınız eğitimleri bu yönde çeşitlendirebilirsiniz.

Stratejik Yetenek Yönetimi Kariyer Fırsatlarını Bilerek Hazırlanmanızı Sağlar

Öğrenciler pek çok mesleği gündelik hayatlarında tecrübe ettikleri kadar biliyorlar. Bu oldukça da normal. Önemi yeterince bilinmeyen ne çok meslek var oysa. Bilimden, üretime, sağlıktan, eğitime pek çok sektörde İsimlerini bilmediğimiz sadece vatandaş olarak ürün ve üreticiden haberdar olduğumuz meslek grupları. Yine aynı şekilde pek çok öğrenci ve aile mesleklerin çalışma alanları hakkında da yeterince bilgi sahibi değil. Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı almak tüm bu noktalarda bilgi ihtiyacınızı doyuruyor.

Çalışma Ortamı ve Koşullar

Masa başı çalışma mı gerektiriyor, mobil olmayı mı? ofis ortamında grup içerisinde mi çalışılacak bir odada yalnız mı? Çalışma saatleri nedir, mesai, nöbet durumları var mı? Seyahat gerektiriyor mu? İleride bir aile kurduğunuzda düzeninizi bozmayı gerektirecek koşullar var mı? Örneğin; şehir değişikliği, atamalar gibi.

Mesleğe Kabul İçin Aranan Nitelikler

Seçmek istediğiniz ya da size uygun olduğunu tespit edilen meslekler için nasıl bir eğitim almak gerekiyor, eğitim kaç yıl sürecek? Hangi üniversitelerde bu eğitim veriliyor? mezuniyet sonrası istihdam olabilmek için almanız gereken bir üst eğitim var mı? (Sertifika programı, master gibi). İşbaşı yapabilmek için girmeniz gereken farklı sınavlar var mı? (Mesleki yeterlilik, dil yeterlilik, devlet atama sınavı, yetenek sınavı vb.)

Bu mesleğe kabul edilmek için yaş, cinsiyet, boy, ağırlık, duyu organlarının hassaslığı gibi nitelikler yönünden bir sınırlama ya da tercih durumu var mı? İş ne gibi yetenekler gerektiriyor (genel ve özel yetenekler açısından). Bunun yanında yabancı dil bilme, bilgisayar kullanma vb. yeterlilikler gerektiriyor mu? Tüm bu detayları erkenden öğrenmek mesleki seçeneklerinizi belirlemenize ve tercihlerinizi değiştirmenize neden olabilir. Bilmemek ise bu koşullarla sonradan karşı karşıya kaldığınızda hayal kırıklığı yaratabilir.

Meslekte İlerleme ve Kazanç Durumu

Her meslekte, mesleğe başlangıçta, gelişim döneminde ve uzmanlıkta aynı oranlarla gelir artışı olmaz. Kimi mesleklere çok iyi ücretlerle başlayabilirsiniz, kimisi için uzun süre az kazanmak ve hatta mesleki gelişim için kazandığından çoğunu eğitimlere ayırarak harcamak gerekir. Kimi mesleklerde iyi bir kazanç elde edebilmek için kendi işinizi kurmak gerekebilir. Bir meslekte yönetici statüsünde alabileceğiniz maaşı, başka bir meslekte uzmanken de rahatlıkla alabilirsiniz. Tüm bu alt detayları öğrenebilmek için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almak son derece önemlidir.

Her sağlıklı birey, yaşının ve içinde bulunduğu koşulların desteklediği biçimde kendini gerçekleştirebilmek ister. Ancak bireyin, kişiliğine, öz benliğine uymayan bir mesleğe yönelmesi, bireyin doğal gelişiminin olumsuz yönde etkiler. Sevilmeyen bir işte başarılı ve mutlu olmak güç olduğu gibi sevilen bir işte çalışmak kişinin daha verimli, başarılı ve mutlu olmasını destekleyecektir. Bu nedenle geleceğinize yapacağınız en güvenli ve değerli yatırım Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer danışmanlığı alarak gelecek hedeflerinizi belirlemek olacaktır. Stratejik Yetenek Yönetimi hakkında daha detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Üniversiteye başlamak, bireyin hayatındaki diğer önemli dönüm noktaları gibi kaygı uyandırıcıdır. Çocukluktan ergenliğe geçen birey fiziksek, zihinsel ve duygusal farklılıklar yaşar, büyümenin de getirdiği artan sorumluluklar ile yeni bir döneme girilir. Bu yeni dönem kaygı uyandırır çünkü beraberinde pek çok bilinmezliği getirir. Birey tam bu yeni döneme alışmaya başlamışken bir yeni dönem daha başlar; meslek belirleme, kariyer sahibi olma. Bu yeni dönem de beraberinde alınması gereken yeni sorumlulukları getirir ve yepyeni bir belirsizlik süreci daha başlangıç gösterir. Gelecek kaygısı öğrenciler için önemli bir problemdir.

Başarılı olabilecek miyim, iş bulabilecek miyim, kendimi geçindirebilecek miyim? Bir aile kurabilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu yeni yaşam döneminde de sevilecek, değer görecek, “ben” olarak kabul edilebilecek miyim? Aslında yaşam döngüsünde yaşanan her önemli değişim bireye Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sıraladığı ihtiyaçları karşılayıp karşılayamayacağının belirsizliğini yaşatır ve bu da kaygıyı doğurur. Tüm bu belirsizlikler ve geleceğin koşullarına yönelik beklentiler kişinin gelecek kaygısı içerisine girmesine neden olmaktadır.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow Teorisi) Nedir?

Maslow’un teorisine göre bireylerin içsel olarak karşılanmasına gereksinim duyduğu 5 temel ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar birey için büyük bir motivasyon kaynağıdır ve birey kendini hangi ihtiyaç basamağında hissediyorsa motivasyon kaynağı da o ihtiyacının karşılanıp karşılanmayacağına yöneliktir. Temel ihtiyaçlar karşılandıkça birey daha üst ihtiyaçların karşılığını aramaya başlar. Temel ihtiyaçlar karşılanmadığı durumda bireylerin daha yüksek ihtiyaçları karşılama çabaları ertelenmektedir. Maslow bireyin kişilik gelişiminin, bireyin içinde bulunduğu ihtiyaç kategorisinin niteliğine göre belirlendiğini söylemektedir. Yani birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise kişinin kişilik gelişimi de bu kategorinin kişiye verebileceği yeterlilik düzeyinde olacaktır.

Örneğin; kıt kanaat geçinen bir ailenin üniversiteyi bitirmiş çocuğu, uzun dönem iş bulamamışsa bu kişinin önceliği iyi bir pozisyonda, yüksek maaş ve haklarla çalışacağı, saygınlık bekleyeceği üst düzey bir iş olmayacaktır. Bu birey hem geçimini sağlamak hem mesleki tecrübe edinebilmek için beklentilerini daha düşük tutarak iş arayışını sürdürecektir. Eğer arayış süreci uzun sürerse temel ihtiyaçlarının karşılanma ihtimali azalacağı için beklentisini değiştirerek belki de “ne iş olsa yapabilirim” beklentisine geçecektir. Buna karşılık mesleğini oturtmuş, belli bir tecrübeye ulaşmış kişi işinde motive olabilmek için maddi ya da pozisyona bağlı bir motivasyona ihtiyaç duyacak ve zam/pirim beklentisi ya da terfi arayışına girebilecektir.

Maslow’un belirlediği beş temel kişisel ihtiyaç aşağıdaki gibi sıralanabilir;

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)
  2. Güvenlik ihtiyacı (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)
  3. Ait olma, sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)
  4. Saygınlık ihtiyacı (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bireylerin üniversite mezuniyeti, ilk iş deneyimi, iş değişikliği, askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik gibi önemli hayat döngülerinde de Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gündeme gelmektedir. Bu yeni hayat döngüsü içerisinde temel ihtiyaçlarımı karşılayabilecek yeterlilikte olacak mıyım? sorusunun cevabına yönelik belirsizlik kişilerin gelecek kaygısı duymasına neden olmaktadır.

Peki Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmak İçin Ne Yapılabilir?

Öğrenciler için üniversiteyi kazandıktan sonra “kariyerimde ne yapacağım?” sorusunun cevabını bulamamak en büyük dert. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayali üniversiteye gelene dek üniversiteyi kazanmak oluyor. Ama üniversiteyi kazandıklarında “biz şimdi ne yapacağız?” diyor ve adeta sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Çünkü üniversiteye kadar sadece bu sınavı kazanmaya odaklanıyor sonrası için çoğunlukla bir plan yapmıyorlar.

Üniversiteyi kazanana kadar verilen emek ve yaşanan kaygı ne denli büyükse şu an gelece yönelik duydukları kaygının büyük olması da bir o kadar normal. Belli bir noktaya kadar bu kaygıyı hissetmek olumsuz değil aksine öğrenciler için oldukça faydalı. Kaygı her ne kadar bizi huzursuz eden bir duygu olsa da aynı zamanda bizi uyararak önlem almamızı ve hazırlık yapmamızı da sağlıyor. Kaygı hissettikçe bu duyguyu hafifletebilmek için çareler arıyoruz. Gelecek kaygısı hissedilmeye başlandığında da öğrenciler kaygıyla başa çıkmak için yöntemler geliştirirler. Aşağıda gelecek kaygısı yaşayan öğrencilerin bu duyguyla başa çıkmalarında yardımcı olacak önerilerimizi paylaşıyoruz.

Geleceğe Dair Somut Hedefler Belirlendikçe Gelecek Kaygısı Azalıyor

Üniversiteye hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Örneğin; karakterinizle, ilgi alanlarınız, kişisel beklentileriniz ve yeteneklerinizle örtüşen, sevip mutlu olabileceğiniz bir meslek seçtiniz mi? eğer bu sorunun cevabı evet ise bugüne kadar oldukça başarılı bir strateji izlediğinizi söyleyebiliriz. Bundan sonrasında da benzer bir hazırlık yapmanız yani yeni dönem hedeflerinizi belirlemeniz sizin için son derece verimli olacak. Ancak bu süreci ilk başta bahsettiğimiz stratejiler ile geçirmediyseniz de endişe duymayın, iş hayatına yönelik şimdi yapabileceğiniz hazırlıklarla açığınızı olabildiğince kapatabilirsiniz.

Öncelikle üniversitenin ilk yılı balayı gibidir. Hedefine ulaşan ve istediği bir bölüm olsun olmasın artık bir üniversiteli olan öğrenciler yaşadıkları rahatlama ile bir rehavete kapılırlar. Üniversitenin ilk yılı çoğunlukla yeni ortamı keşfetme, arkadaş edinme, doğru yerde olup olmadığını değerlendirme ile geçmektedir. İkinci yılda ise farkındalık artar. İkinci yıl ayrışma yılıdır. Burada yöneleceğiniz alana göre ders seçmeye başlarsınız. Bu yıl aynı zamanda kariyerinizde fark yaratmak için ikinci bir yan dal da seçebileceğiniz bir yıl olmaktadır.

Özgeçmiş, Staj ve Yurtdışı Eğitim Fırsatları Önemli

Özgeçmiş yine ikinci yılın ikinci döneminde ağırlık verilmesi gereken yeni bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Özellikle üçüncü sınıfın başında artık bir özgeçmiş oluşturmalısınız. Üçüncü sınıf çok kilit bir sınıf çünkü bu sınıf aynı zamanda üniversite yıllarının en verimli geçirilmesi gereken yılı. Dördüncü sınıf çok geç olduğu için üçüncü sınıfı öğrencilerin tabiri caizse dört karpuzu birden bir arada taşıması gereken bir yıl.

Üniversite yıllarınızda mutlaka her boşluğunuzu; yaz tatilleri, dönem tatilleri gibi stajlarla değerlendirmeye çalışın. Yapacağınız her staj mesleğinizi sürdürebileceğiniz çalışma alanlarını keşfetmenizi ve hangisinin size daha uygun olduğunu bulmanızı sağlayacak. Bu tecrübelerinizin sonucunda da kariyerinizin gelecek dönemini belirlemeye başlayacaksınız. Kariyer hedeflerinizi belirlemek ise gelecek kaygısı hissinizi hafifletecek.

Yine üniversite eğitiminiz içerisinde öğrenci değişim programlarını araştırabilir, eğitiminize yurtdışı eğitim tecrübesini de eklemeyi değerlendirebilirsiniz. Bu aşamada bütçe planlamaları da önemli hale gelecektir. Burs fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz. Yurtdışı eğitim almak istiyor ancak gerekli hazırlıklar sürecinde nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız yurtdışı kariyer danışmanlığı alabilir ya da öğrenci ofisinizden destek talep edebilirsiniz.

Hedeflerinize Ulaşmak İçin Hazırlık Yapın Gelecek Kaygısı Yaşamayın

Hedefinizi belirginleştirdikten sonra artık bu hedefe erişmek için neler yapabileceğinizi araştırmak gerekiyor. Stajlarınızı verimli şekilde geçirdiyseniz staj yaptığınız yerlerde kendinize iyi referanslar toplamış olma ihtimaliniz çok yüksek. Burada iletişim becerinizin de iyi olması gerekiyor. Yine staj yaptığınız yerlerde mezuniyet sonrası istihdam olasılığınız olduğunu da unutmayın ve staj bağlantılarınızla ilişkilerinizi koparmayın.

İyi bir cv hazırlamak ve mülakat becerilerinizi geliştirmekte hedeflerinize ulaşmakta size yardımcı olacak. Olumsuz tecrübelerinizde motivasyonunuzu kaybetmeden nerede eksikleriniz olduğunu tespit edin. Eksiklerinizi iyileştirmeye odaklanmanız gelişmenizi daha da hızlandıracaktır.

Üniversitede eğitim aldığınız akademisyenlerle, asistanlarla, okul arkadaşlarınızla ve tabi ki staj yaptığınız bağlantılarla ilişkilerinizi sürdürmeye çalışın. Alanınızla ilgili seminerler, araştırmalar, konferanslara katılın ve network toplamaya odaklanın. Network ağınızın geniş olması iş bulma sürecinizi oldukça kolaylaştıracak.

Belirsizlikleri Netleştirmek Gelecek Kaygısı Duymanıza Engel Olacak

Öncelikle yeterli bilgi sahibi olmadığınız ve size kaygı veren her soru işaretini not edin. Sonrasında tüm sorularınızın cevaplarını arayın. Bu soruların mantıksız ya da gereksiz olduğunu düşünmeyin, eğer size kaygı veriyorsa sizin için mutlaka önemli detaylardır ve cevabını bulmanız da sizi rahatlatacaktır. İş bulma süreci, nerelere başvuru yapabileceğiniz, iş verenleri nasıl etkileyebileceğiniz, rakiplerinizin neler yaptığı, mesleki gelişim için sizden beklenenlerin neler olduğu gibi pek çok soruya yönelik cevapları araştırabilir araştırdıkça eksiklerinizi tespit ederek bir bir tamamlamaya çalışabilirsiniz. Yapacağınız tüm bu hazırlıklar gelecek kaygısı yaşamanızı engelleyecektir.

Etkili Problem Çözme Becerileri Geliştirmek Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkmaya Yardım Ediyor

Ne kadar hazırlık yaparsak yapalım her şeyi erkenden kontrol etmemiz mümkün değil. Elbette ki hayatın akışı içerisinde karşımıza çıkacak yeni engeller, belirsizlikler ya da aksamalar olacaktır. Önemli olan karşılaştığımız güçlükler karşısında sergilediğimiz tutum ve onunla nasıl başa çıkmayı seçtiğimizdir. Eğer zorluklarla baş etmek için size uygun, yapıcı ve çözüm odaklı problem çözme becerileri geliştirebilirseniz bu becerileri mesleğinizde dahil olmak üzere tüm yaşam alanlarınızda kullanabilir hale gelebilirsiniz.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak için Sorumluluk Almayı Öğrenin

Sorumluluk sahibi olmak bireylerin erken yaşam dönemleri itibariyle geliştirmeleri gereken önemli bir beceridir. Sorumluluk sahibi bireyler çok daha kolay özdenetim geliştirirler. Stresle daha rahat başa çıkar, görevlerini ve kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmek için daha planlı ve programlı şekilde hareket edebilirler. Sorumluluk sahibi bireyler zamanı daha verimli kullanır, daha başarılı işler çıkarabilir, potansiyellerini gerçekleştirmekte daha az zorluk yaşarlar. Şimdiye kadar sorumluluk alma yönünüz çok fazla gelişmediyse bugünden itibaren sorumluluklarınız üzerine daha fazla eğilebilirsiniz. Sorumluluk sahibi bireyler işlerini başkalarına yaptırmak yerine bizzat kendileri yapan, sonuçlarıyla yüzleşen bireylerdir. Sorumluluk sahibi bireyler daha rahat karar verebilir, kendi hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler. Gelecek kaygısı yaşasalar dahi bu kaygıyı başa çıkabilecek düzeylerde tutabilirler.

Sosyal Destek ve Aile ile Pozitif İlişkiler Önemli

Gelecek kaygısı yaşayan bireyler için çevrelerinde onları destekleyen arkadaşlarının ve sıcak aile ilişkilerinin olması çok değerlidir. Geleceğin olumsuz yaşam ihtimalleri ve belirsizliği karşısında kaygılar ile başa çıkmada aile ve sosyal destek oldukça etkilidir. Sevildiğini ve desteklendiğini bilen, yalnızlık hissetmeyen bireyler başarmaya daha kolay odaklanır. Sevdiklerinin desteğiyle kendini gerçekleştirmeye yönelik inancı perçinlenir ve kendini bu süreçte daha güçlü hissedebilirler. Bu dönemde kaygılarınızı aileniz ve sosyal çevreniz ile paylaşmanız sizi hem rahatlatacak hem de size olan inanç ve desteklerini görmeniz size iyi gelecektir. Aynı zamanda benzer süreçlerden geçen arkadaşlarınızla etkileşim kurmanız da bu duyguların sadece size özel olmadığını gösterecek ve yaşadığınız kaygının olağan olduğunu fark etmek sizi daha da rahatlatacaktır.

Gelecek Kaygısı Yaşamamak İçin Kariyer Planınızı Erkenden Oluşturun

Eğer yaşadığınız gelecek kaygısı ve stres düzeyiniz işlevselliğinizi bozacak düzeyde ise psikolojik destek almayı düşünebilirsiniz. Üniversite dönemi başarılı bir kariyer için ön hazırlık yapmanızı gerektiren oldukça önemli bir süreçtir. Bu dönemde daha emin adımlar atmak, mesleğe daha iyi hazırlanmak ve başarılı sonuçlar edinebilmek için bizimle iletişime geçebilir stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi, bireyin hayatı boyunca verdiği en önemli kararlardan biri, belki de birincisidir. Çünkü hayatımızın en güzel yıllarını bir mesleğe hazırlanarak diğer büyük bir kısmını ise onu icra ederek geçiririz. Üniversite yılları ise mesleğimizi seçtiğimiz ve mesleğe kabul koşullarını karşılamaya çalıştığımız yıllardır. Bu yüzden hayatımızın önemli bir noktasıdır üniversite. Öğrenciler bu önemi bilerek sınava hazırlık sürecinde yoğun stres yaşar ve hatta önemli bir bölümünde de sınav kaygısı yaygın olarak görülür. Üniversite sınavına hazırlanmak her öğrenci için belli düzeyde stres ve kaygı içerir. Kimisi için bu duygular çok baskın ve günlük yaşamı zorlaştıracak düzeydeyken kimisi için sınavla ilgili önemli konular karşısında hissedilir. Bu anlamda stratejik yetenek yönetimi önemlidir.

Kimi öğrenciler bu dönemde yolunu bulmakta zorluk yaşar. Hangi mesleğe yöneleceğini, hangisinin kendisi için daha uygun olduğunu belirlemekte zorlanır ve bu kararsızlık sınav hazırlık sürecine de etki eder. Kimisi sorumluluk almaktan kaçınır, karşısına çıkacak olumsuzlukları tek başına göğüslemek istemez ve kendisi yerine karar verilmesini bekler. Tüm bu saydıklarımız kişinin hayatı için bu denli önemli olan bir konuda hatalı karar vermesine neden olabilir. Bu yüzden biz öğrencilere Liseden başlayarak hedeflerini belirlemeleri ve kariyer planlarını oluşturmaları için stratejik yetenek yönetimi ile kariyer danışmanlığı almalarını öneriyoruz.

Peki Stratejik Yetenek Yönetimi Nedir?

Stratejik yetenek yönetimi, en akılda kalıcı haliyle bireylerin yeteneklerinin ve yetkinliklerinin yönetilmesi anlamına gelir. Stratejik yetenek yönetimi sayesinde bireylerin gelişim alanları çıkarılır ve gelişim süreçleri planlanır.  Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenir ve bu hedeflere en verimli şekilde nasıl ulaşılabileceğinin planları yapılır. Tüm bu planlar çıkartılırken de kişilerin ulaşabilecekleri en iyi performansa ulaşmaları amaçlanır. Stratejik yetenek yönetimi testinde başta WISC-V olmak üzere 8 farklı psikolojik test uygulanır ve bu testlerin sonucunda kişiye özel bir stratejik plan oluşturulur. Öğrencilerin sosyo – ekonomik ve kültürel çevrelerini de değerlendirilerek oluşturulan plan, 3, 6, 12 ve 24 aylık hedefleri ve öngörüleri kapsar.

Aba Psikoloji’ de bu uygulama yapılırken bireyin stratejik yetenek yönetimi hedeflerini belirlemek için psikologlar ve eğitimciler birlikte çalışır. Bu sayede katılımcı hakkındaki veriler hiçbir şeyi gözden kaçırmadan analiz edilir ve tüme varım yöntemiyle hedefler belirlenir. Stratejik yetenek yönetimi testlerinin uygulanmasının ardından belirlenen hedeflere ulaşılması için bireyin kişilik özelliklerine, ilgi alanlarına bilgi düzeyine, yeteneklerine uyacak şekilde bir yol haritası çizilir. Hedefler belirlenirken 3,6,12 ve 24 hedefleri ve öngörüleri kapsar ancak bu süre içerisinde kişinin hedeflerinde değişiklik ihtiyacı söz konusu olursa planlar yeniden düzenlenir ve değişikliğe gidilebilir. Bu nedenle hedeflerin bölünerek 3, 6, 12, 24 aylık sürelerle planlanması çok daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Stratejik Yetenek Yönetimi Neden Önemli?

Meslek seçerken verdiğimiz karar, bizim ilerde iş bulup bulamayacağımızı ya da iş hayatında mutlu ve başarılı olup olamayacağımızı belirler. Bu karar, hayatımıza ilişkin diğer kararları da büyük ölçüde etkiler. Meslek kişinin değer yargılarına, dünya görüşüne, günlük yaşama tarzına, başkaları ile ilişkilerine ve alışkanlıklarına bir yapı kazandıran kuvvetli etkilere sahiptir. Seçeceğimiz mesleği yapabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için ise bu mesleği yapmak için gerekli niteliklere sahip olmak gerekir.

Bu nedenle birey kendi özelliklerine uygun olan mesleği seçerse başarılı ve verimli olacağı gibi psikolojik yönden de doyum sağlar ve mutlu olur. Ancak mesleğini seçme sürecinde olan öğrencilerin cevaplaması gereken önemli sorular bulunmaktadır;

  • Kendini, beklentilerini ve ilgi alanlarını yeterince iyi tanıyor mu? Pek çoğumuz kendimize yönelik yeterince bilgiye sahip değiliz. Güçlü yönlerimiz neler, zayıf yönlerimiz neler. Çevremiz bizi daha çok hangi yönlerimizle tanıyor. Aile içinde nasıl, sosyal yaşamda nasıl biriyiz. Tüm bunları yeteri kadar biliyor muyuz? Kendimizle ilgili farkındalığımız meslek seçimimizde oldukça önemli bir yere sahip.
  • Seçmek istediğimiz meslek ya da mesleklerle ilgili yeterince bilgi sahibi miyiz? Hangi üniversitede okumak bizi avantajlı hale getirir? Okurken yapmamız gereken farklı çalışmalar var mı (stajlar, araştırma çalışmaları vb.) mezuniyet sonrası ortalama iş bulma süremiz ne? Başlangıç düzeyde bu mesleğin maaş getirisi nedir? İlerleyen yıllarda maaş artışı nasıl olacak? Fiziksel özelliklerim, cinsiyetim, yaşım, kültürüm bu meslek için uygun mu? Yabancı dil, bilgisayar bilgisi gibi farklı donanımlar gerekiyor mu?
  • Seçmek istediğim meslek için seçim özgürlüğüm var mı? Ailemin bu seçimdeki rolü ne? Beni maddi, manevi destekliyorlar mı? Ailemi seçim sürecimde yanımda durmaya nasıl ikna edebilirim? Kuşkusuz bu sorular çoğaltılabilir ve verilecek yanıtlarda kişinin profesyonel bir danışmanlığa duyacağı ihtiyacı artırabilir. Stratejik yetenek yönetimi ile alınacak kariyer danışmanlığında çıkarılacak kariyer planı size tüm bu soru işaretlerine yönelik cevapları da sunuyor olacak.

 

Stratejik Yetenek yönetimi ile Üniversite Sınavına Hazırlanmak Başarıyı Nasıl Artırır?

Üniversiteye giren gençlerin %50’sinden daha fazlası girdikleri daldan memnun değiller. İnsanın kişiliğini ve hayatını doğrudan ilgilendiren bir kararı verirken sonucu tesadüflere bırakmadan, bilimsel kanıtların ışığında vermesi gerekliliği bu yöntemin önemini vurgulamaktadır. Stratejik Yetenek Yönetimi ile üniversite sınavına hazırlanmak öğrencilerin başarılı sonuçlar almasına destek olduğu gibi geleceklerinden de daha emin olmalarını ve hayal kırıklığı yaşamamalarını sağlıyor.

Kendiniz İçin En doğru Hedefi Belirlemenizi Sağlar

Hedef belirlemek sınav başarısı için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Öğrenciler belirli bir hedefleri olmadığında neden çalışmaları gerektiğini, çabalarının sonucunda ne kazanacaklarını somutlaştırmakta zorlanırlar. Ayrıca hedefsizlik kişilerin belirsiz bir yolda ilerlemeye çalışmalarına neden olur. Bu sadece sınava hazırlanmayı değil Lisede alan seçimi yaparken de doğru alana yönelmelerini engeller. Oysa kişiler ilgileri, bilgileri ve beklentileri ile uyumlu alana yöneldiklerinde kendileriyle örtüşen doğru mesleği bulmaları daha kolay olmaktadır.

Hatalı bir alan seçimi yapan öğrenci yolculuğun en başından yanlış yollara sapmış oluyor. Çünkü alan seçimi alan dışı kalan meslekleri seçebilme olasılığımızı ortadan kaldırmış oluyor. Alan seçiminden sonra mesleği belirlemek ve alan değiştirmeye karar vermek ise öğrenci için çok daha yıpratıcı bir sürecin başlamasına neden oluyor. Kimi okullar alan seçimine sıcak bakmazken, kimi zamanda geçilmek istenen bölümün kaçırılan derslerini yakalamak neredeyse imkansız hale gelmiş olabiliyor.

Büyük Hedefe Ulaşmak İçin Size Küçük Hedefler Verir

Stratejik Yetenek Yönetimi ile kariyer danışmanlığı aldığınızda size uygun hedefi belirlediğiniz gibi bu hedefe ulaşmak için size kısa ve uzun vadeli hedefler çıkarılır. Böylece hem bu hedefleri takip etmek daha kolay olur hem de kısa sürelerle başardığınız hedefler büyük hedefi de başarabileceğinize olan inancınızı artırır. Aynı zamanda kısa hedeflerinizi gerçekleştirirken hedeflerinizde değişiklik ihtiyacınız olursa yeni düzenlemeler yapmak sizin için çok daha kolay olacaktır.

Çok daha Kolay Motive Olur ve Dikkat Dağıtıcılara Karşı Özdenetim Sağlayabilirsiniz

Hedefinizi belirlemeniz sınava hazırlık sürecinizde çok daha kolay motive olmanızı sağlar. Ayrıca Stratejik yetenek yönetimi ile sadece hedef belirlemiş olmaz aynı zamanda hangi üniversiteleri tercih edebileceğinizi, gerekli puanı almak için nasıl bir çalışma yapmanız gerektiğini de öğrenirsiniz. Belirli bir hedefe ulaşmak için çalışırken, nerede olduğunuzu ve varmak için ne kadar daha yolunuz olduğunu takip edebilirsiniz. Bu da hem kendinizi daha kolay motive etmenizi sağlar hem de sizi engelleyen dikkat dağıtıcılar ve negatif faktörlere karşı özdenetim sağlayabilmenize yardımcı olur. “Benim ulaşmak istediğim bir hedefim var, öyleyse zamanı iyi yönetmeli, şu an bana faydası olmayan şeyleri dışarıda bırakmalıyım.” diyebilme becerisini size kazandırır.

Zaman Yönetimi, Öğrenme Stili, Verimli Ders çalışma Teknikleri

Sınava hazırlık sürecinde istenilen verimi almak için sadece hedef belirlemek yeterli değil. Öğrencilerin zamanlarını etkin kullanabilmesi için verimli ders çalışma tekniklerini de öğrenmesi gerekir. Aynı zamanda her öğrenci birbirinden farklı şekilde öğrenir. Biri için en verimli öğrenme stili görsel öğrenme stili iken, diğeri için işitsel ya da kinestetik öğrenme stili olabilir. Öyleyse bu süreçte verimli çalışabilmek için öğrenme stiline uygun bir çalışma programı geliştirmek gerekir. Stratejik Yetenek Yönetimi ile sınava hazırlık sürecinizde bu ihtiyaçlarınıza da yanıt bulursunuz.

Sınava Hazırlanırken Aynı Zamanda Kişisel Zamanlarınızı da Verimli Geçirirsiniz

Sınava hazırlanırken verimli ders çalışmak, plan-program yapmak ve bu planlara sadık kalmak çok önemlidir. Ancak aralıksız ders çalışmak verimli ders çalışmak değildir ve bir süre sonra çalışma isteğinizin azalmasına neden olur. Hem zihniniz hem bedeniniz yorulur ve ders çalışma zamanları gözünüzde büyümeye başlar. Stratejik yetenek yönetimi size ders çalışma süreleri dışında keyif alabileceğiniz aktivitelerle kendinizi motive etmenizi önerir. Etkili zaman yönetimi tekniklerini geliştirdiğinizde de kişisel ilgileriniz için ayırabileceğiniz vaktiniz kalır. Böylece akademik hayatınız ile kişisel yaşantınız arasında bir denge kurma imkanı bulursunuz. Bu denge daha mutlu olmanızı sağlar ve motivasyonunuza da olumlu etki eder.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Sınav Stresinizi Azaltır, Gelecek Kaygısı Duymazsınız

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planlamanız sınava hazırlanırken yaşayacağınız sınav stresi ile başa çıkmanızı kolaylaştırır. Stresin en büyük nedeni sınava yüklenen anlam ve başarısızlığa yönelik olumsuz düşüncelerdir. Stratejik yetenek yönetimi ile hazırlık yaptığınızda potansiyelinizi görür ve başarılı olmak için yapmanız gerekenleri tespit edersiniz. Belirsizliğin ortadan kalkması ve önyargılardan uzak kendi potansiyelinize ait somut kanıtları görmek sizi rahatlatır. Gelecekte sizi nasıl bir yol haritası bekliyor; ne yaparsanız sonucunda ne olur bunu öğrenmiş olmak, potansiyel çalışma koşulları, maaş gibi mesleğinize yönelik detayları bilmek geleceğinize yönelik duyacağınız kaygıyı da azaltacaktır.

Siz ve Aileleriniz Arasında Uzlaşı Sağlamak için Bilimsel Kaynaklardan Faydalanır

Sınava hazırlık sürecinde öğrencilerin çoğunlukla karşılaştığı bir diğer konu ise kendi kariyer hedefleri ile ailelerinin beklentilerinin uyuşmamasıdır. Ailelerinin çocuklarına yönelik gerçekdışı beklentileri olabilmektedir. Aileler çocuklarının performansına, ilgilerine, yeteneklerine, karakteristik özelliklerine ya da potansiyeline bakmaksızın mesleki yönlendirme yapabilmektedir. Kendi kariyer tecrübelerinde ya da eğitim hayatlarında karşılaştıkları zorluklardan çocuklarını korumaya çalışırken istemeden daha büyük mutsuzluklara neden olabilirler.

Stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planlaması yapıldığında öğrencinin ilgileri, becerisi, bilgi düzeyi, karakteristik özellikleri gibi meslek belirlemede önemli olan kriterler tespit edilir. Testlerden edinilen sonuçlar ve klinik değerlendirmeler ailelerle detaylı şekilde paylaşılır. Ailelere neden-sonuç bağlamında yapmak istedikleri mesleki yönlendirmenin çocuk için doğru olup olmadığı detayları ile anlatılır. Tıpkı danışmanlık alan öğrenciler gibi ailelere de mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri detaylarıyla anlatılır. Ailelerin amacı çocuklarına mutlu olabilecekleri ve kendi ayakları üzerinde kolayca durabilecekleri bir gelecek inşa etmek olduğu için bu bilgiler ışığında ailelerde rahatlar ve çocuklarıyla ortak dil kullanmaya başlayabilirler.

Geleceğe Yönelik Alacağınız Riskler Azalır Hayal Kırıklığı Yaşamazsınız

Sınava hazırlanırken Stratejik yetenek yönetimi ile kariyerinizi planladığınızda geleceğe yönelik alacağınız riskleri azaltmış olur ve gelecekte hayal kırıklığına uğrama olasılığınızı eleminize edersiniz. “Başarılı olacak mıyım, bu meslek benim için uygun mu, bu meslekte iş bulabilir, iyi bir kazanç elde edebilir miyim” gibi geleceğe yönelik kaygılarınızın olası cevaplarını öğrenir ve kaygılarınızdan arınmış, berrak bir zihin ile sınava hazırlanırsınız. Stratejik Yetenek Yönetimi ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve kariyerinizi birlikte planlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Küresel dünyada teknolojinin hızla ilerlemesi ve bilimin günlük yaşama adapte edilebilir hale gelmesi, insan yaşamını etkileyen önemli sonuçlara neden oldu. İşgücü de işsizlikte küresel hale geldi. Bu gelişme ülkelerin ve bireylerin varlığını sürdürebilmesi için ekonomik, politik ve organizasyonel hedeflere ulaşma ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu ihtiyaca en verimli şekilde cevap verebilmek için ise Kariyer danışmanlığı ve Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin önemi ön plana çıktı.

Ülkemizde eğitim sistemi içindeki mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetleri, daha çok liseden yüksek öğretime geçişe odaklanmaktadır. Her yıl üniversite sınavına girecek öğrenci sayısı artmakta, öğrenciler açıkta kalmamak için ilgi ve beklentileriyle uyumlu olmayan mesleklere yönelmektedirler. Bu yönelim beraberinde üniversite başarısızlığını, mutsuzluğu, iş bulamamayı ve ekonomik sıkıntıları getirmektedir. 21. yüzyıl yaşam koşulları doğru meslek ve kariyer seçiminin öneminin altını çizerken endüstri 4.0 gibi geleceğin yaşam standartlarını belirleyecek gelişmeler de kariyer danışmanlığının önemini artırıyor.

Bu yazıda Kariyer danışmanlığı hizmeti ile okul rehberlik servislerinde sunulan psikolojik danışmanlık hizmetinin farkını anlatacağız. Kariyer danışmanlığı nedir, Psikolojik danışmanlık nedir, hangi konularda ortak çalışırlar ve kariyer seçiminde hangisi daha önemli role sahip sizlerle paylaşacağız.

21. Yüzyılda Kariyer Seçimi Neden Bu kadar Önemli Hale Geldi?

21.yy.da bilimsel ve teknolojik gelişmelerde çok daha hızlı sonuçlar elde edilebilir hale geldi. Artık internetin ve teknolojinin hakim olmadığı yaşam alanımız neredeyse kalmadı. Günümüzde bu gelişmelerin dünyada geldiği son nokta; sanayileşmenin dördüncü evresini ifade eden Endüstri 4.0’dır. Bu gelişim insan gücünün yerini teknolojinin alacağına yönelik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Bu olasılığı belirgin şekilde gerek eğitimde gerek sağlık ve sanayide görebiliyoruz.

Artık insanlar işi yapan olmaktan uzaklaşıp, işi robotlara, makinelere yaptıran konumuna geliyor. Bu da iş gücüne duyulan ihtiyacın azalmasına, eskiden çok daha fazla insanın istihdam edilmesini gerektiren alanlarda küçük grupların çalışmasının yeterli hale gelmesine neden oluyor. Ve hatta pek çok iş kolu bilim ve teknolojideki bu hızlı ilerleyiş sonucunda tamamen yok oluyor. Artık pek çok işimizi bilgisayar üzerinden halledebiliyoruz. ATM’ler, otomatlar, gişe görevlilerinin yerini alan elektronik kartlar… Evrilen dünya düzeni bize değişime adapte olabilme zorunluluğunu getiriyor. Teknolojinin ve bilimin getirdiklerine direnmek yerine uyum sağlamayı ve bu sistemlerin içerisinde mesleki kollar bulabilmeyi, sisteme dahil olmayı gerektiriyor. Bunu yapabilmenin en iyi yolu ise kariyer danışmanlığı almak.

21.yy.da gerekli olan temel yaşam ve kariyer becerileri; işbirliği ve takım çalışmasına yatkınlık, liderlik ve sorumluluk alabilme, girişimcilik ve kendini yönetme becerilerine sahip olmak. Aynı zamanda sosyal ve kültürlerarası iletişim kurabilme, kendine güven, esneklik ve uyum becerilerine sahip olma da gereken beceriler arasında kabul ediliyor. Bu alanda kendini sürekli yenileyen ve güncel gelişmeleri takip eden profesyonellerden destek almak değişen dünya koşullarına adapte olabilmeyi ve beklentileri karşılayabilmeyi daha kolay hale getiriyor.

Okullardaki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Nasıl İşliyor?

Bireyin yaşam içindeki konumunu, kendini ve yaşamını anlamlandırması, büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir. Bu nedenle eğitim kademesinde Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinin yer alması oldukça önemlidir. Ülkemizde zorunlu temel eğitim 4+4+4 (ilk-orta-lise) olmak üzere 12 yıldır. 12 yıllık eğitim süresinin özellikle son 4’ün de kariyer seçimi önemli hale gelmektedir. Öğrenciler lise eğitimlerinde mesleki ilgilerine yönelik alanlara dağılmakta ve bu alanlardan sorumlu olarak üniversite sınavına hazırlanmaktadırlar. Kariyer hizmetini verimli bir şekilde alamayan lise öğrencileri, üniversiteye devam edecekleri programları seçerken zorluk yaşamaktadırlar.

Bilinçsiz meslek kararı veren öğrenciler, üniversite eğitimlerinde başarısız ve mutsuz olmakta, değişiklik ihtimalleri yeniden zaman ve emek gerektirdiği için kolay olmamaktadır. Bu durum bireylerin mutlu olmadıkları ve başarı gösteremedikleri mesleklerde hayat boyu performans sergilemek zorunda bırakabilmektedir. Bu nedenle hem okul başarısını artırmak hem de doğru alan ve meslek seçimine yönlendirebilmek için okullarda Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans programlarından mezun olan okul psikolojik danışmanları/rehber öğretmenler bulunmaktadır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Birimi Ergenlik Dönemi Sorunlarına da Eğiliyor

Ergenlik çağındaki lise öğrencileri içinde bulundukları gelişim döneminin getirdiği zorluklar ve kariyer seçimi baskısı ile psikolojik desteğe ve rehberliğe daha çok ihtiyaç duyuyor. Ergenlere bu süreçte en iyi desteği verebilecek olan kişiler okuldaki psikolojik danışmanlar. Psikolojik danışmanlar öğrencilere alan ve meslek seçiminde rehberlik etmekle kalmamakta öğrencilerin özgüvenli, girişken ve aktif olmasına da yardımcı oluyor. Psikolojik danışmanlar meslek seçiminin yanında sınav kaygısı ile baş etme, zaman yönetimi, verimli ders çalışma, dikkat çalışmaları gibi okul başarısına yönelik çalışmaları da yürütüyorlar. Akran zorbalığı, ergenlik sorunları, özgüven eksikliği, olumsuz beden algısı, okul fobisi gibi ergenlerin zorlandığı konularda da çalışıyorlar. Aile ile öğrenci arasındaki meslek seçimine yönelik anlaşmazlıklarda köprü kuruyor ve uzlaşı ortamının sağlanmasına gayret ediyorlar.

Ancak okullardaki öğrenci sayısına oranlandığında kadroda yer alan psikolojik danışmanların sayısı yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik beraberinde ihtiyaç duyan öğrencilere yeterinde destek verilememesine neden olmaktadır. Psikolojik danışmanlar meslek seçimine yoğunlaşırken diğer gelişim sorunlarına ağırlık verememekte ya da ikisini bir arada götürmeye çalışarak her iki alanda da yeterli verimi sağlayamamaktadırlar. İlgi ve yetenek envanterlerinin uygulanması, değerlendirilmesi, öğrenci ve ailelerle sonuçlar üzerinden görüşmelerin yapılması zaman almaktadır. Ancak bu zamanı planlayabilecek uygun program yaratılamamaktadır. Öğrencilere yapılacak mesleki kariyer danışmanlığı sadece envanterlerin uygulanması değil aynı zamanda alternatiflerin sunulması, avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesini de gerektirmektedir. Tüm bu koşullar sağlandığında sağlıklı bir yönlendirme yapabilmek mümkün olmaktadır. Bu hizmetin yeterli şekilde aile ve öğrencilere sunulabilmesi için okullardaki psikolojik danışman sayılarının artırılması gerekmektedir.

Peki Kariyer Danışmanlığı Psikolojik Danışmanlıktan Nerede Ayrılıyor?

Kariyer danışmanı, bireyin tecrübelerini de baz alarak, ilgi, yetenek ve niteliklerinin gelecekteki kariyerini verimli şekilde nasıl şekillendirebileceğini belirlemesinde bireye destek oluyor. Ayrıca kariyer danışmanı, bireyin kariyer geçiş fırsatlarını değerlendirmesini sağlıyor ve iş kaybı gibi travmaları yönetmesinde bireye başa çıkma stratejileri kazandırıyor. Kariyer danışmanlığında temel amaç, kısa dönemli olmaktan çok orta ve uzun vadeli kariyer sonuçları elde etmek oluyor.

Kariyer danışmanlığı yapacak bir uzmanın başarılı olabilmesi için koçluk, arkadaşlık, danışmanlık, psiko-sosyal destek, sponsorluk, iş başında eğitim gibi kişilere çok yönlü destek verebilmesi gerekiyor.

Kariyer danışmanı, bireyin ilgi, yetenek, bilgi, beceri ve sosyo-ekonomik koşullarıyla uyumlu bir kariyer seçmesine destek olurken aynı zamanda geleceğin yükselen meslekleri hakkında da kişilere bilgi veriyor. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği günümüz koşullarında ayakta kalabilmek ve uzun vadeli işler yapabilmek için çağın gerisinde değil çağın beklentilerini karşılayabilir donanımda olmak gerekiyor. Kariyer seçimi sürecinde destek almayan kişiler değişen ve gelişen dünya fırsatlarından yeterli bilgi sahibi olamayabiliyor. Bu da kişinin seçim yelpazesini daraltıyor; kendisi ve iş dünyası hakkında yeterli olmayan bilgilere sahip olmasına neden olabiliyor.

Kariyer Danışmanı Bireyin Farkında Olmadığı Yönlerini Keşfetmesini Sağlıyor

Kariyer danışmanı, bireylerin farkında olmadığı ya da kullanma fırsatı bulamadığı güçlü yönlerini keşfetmesi ve kullanması için gereken yönlendirmeyi yapıyor. Kişilerin güçlü yönlerini sergileyebilecekleri fırsat alanlarını onlara gösteriyor. Güçlü yönleriyle ön plana çıkan bireylerde özgüven artar, ifade gücü gelişir, girişkenliğe yönelik çekinceler azalır. Böylece kişi kendisi, bilgi ve yetenekleri ile kariyer olanakları arasında ilişki kurmayı öğrenir ve çok boyutlu değerlendirme becerisini geliştirir. Edindiği stratejik düşünme ve etkili problem çözme becerileri ile kişi çağın getirdiği hızlı ve sürekli değişimler karşısında kendini güncelleyebilir hale gelir. Bu doğrultuda kişi kapasitesine güvenir, yenilik ve değişimlere ayak uydurabileceğine inanır ve zorluklarla da çok daha etkili başa çıkabilir.

Kariyer Danışmanı Karşılaşılan Duraksamalarda Yeni Fırsatlar Yaratma Becerisi Kazandırır

Kariyer danışmanlığına gereksinim duyulan bir başka konu ise kariyer gelişiminde yaşanan duraksamalardır. Örneğin; belli bir konumda uzun yıllar çalışmış ve mesleki tatmine ulaşmış bir birey pozisyonunda yükselmek isteyebilir. Ancak çalıştığı kurum yükselme fırsatı sunmuyor ya da çıkabileceği üst pozisyonlar boşalmıyor olabilir. Bu durum kişinin performansını düşürecek ve mesleki tatmininin azalmasına neden olacaktır. Bu hem birey hem de iş veren için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Kariyer danışmanı bu noktada kişinin beklenti ve mevcut koşullarını değerlendirerek alternatif kariyer fırsatlarının belirlenmesine destek olmaktadır.

Kariyer danışmanları aynı zamanda iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanan bireylere de danışmanlık yapmaktadır. Staj, mülakat becerisi, beden dili kullanımı, etkili cv hazırlama, referans oluşturma gibi kişinin meslek hayatında ihtiyaç duyacağı daha pek çok konuda da kariyer danışmanı kişilere destek vermektedir. İyi bir kariyer danışmanı yurt içi istihdam olanaklarının yanı sıra yurt dışı fırsatları da değerlendirmenizi sağlayacaktır. İyi bir kariyer danışmanı mesleğinizin hangi şehirlerde ya da ülkelerde daha iyi kazanımlar sağlayacağına yönelikte bilgi verebilecek yeterlilikte olacaktır.

Kariyer Danışmanlığı Hizmeti ve Okul Rehberlik Bölümü Değerlendirildiğinde

Türkiye’de eğitim kurumlarında görevli olan psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden beklenen en önemli görev öğrencilerin gelecek meslek ve kariyerlerine yönelik seçimler, kararlar ve hazırlıklarında yardımcı olmalarıdır. Ancak okullarda rehberlik kadrolarına yeterli istihdamın yapılmaması bu kademelerde çalışan uzmanların iş başarısını olumsuz etkilemektedir. Üstelik 21. Yüzyıl yaşam koşullarında danışmanlık hizmeti sadece okul ortamında değil her yaş grubundan yetişkinler için de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle kariyer seçimi noktasında eğitim hayatında verilen rehberlik desteği oldukça önemli role sahip olsa da yeterli değildir. Bireylerin eğitim hayatlarında yapacakları okul, bölüm, alan gibi seçimlerden başlayarak, meslek seçimi ve iş hayatındaki kariyer fırsatlarının değerlendirilmesine kadar pek çok noktada danışmanlık verebilecek kapsamda bir hizmetin edinilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Meslek Seçiminin Önemine Yeterince Önem Verilmiyor

Kariyer danışmanlığı ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler günümüzde hala çok fazladır. Bu durum danışmanlık hizmetlerinden gereken desteğin zamanında alınmamasına neden olmaktadır. Zamanında ve gerektiği şekilde alınmayan destek bireylerin başarısız ve mutsuz olma ihtimallerinin yüksek olduğu mesleklere yönelmesine neden olmaktadır. Meslek hayatındaki mutsuzluk bireyin günlük yaşamına, sosyal ilişkilerine, evliliğine, aile huzuruna etki etmekte ve kişinin yaşamı çok boyutlu etkilenmektedir. Bu durumla başa çıkabilmek için kariyer danışmanlığı almaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bazen bu ihtiyaç seçilen mesleği tamamen değiştirmeği gerektirebilir. Kimi zamansa seçilmiş meslek üzerinden gidilebilecek alternatif çalışma alanlarını değerlendirmek gerekebilir.

Hayatınızın Her Döneminde Kariyer Danışmanlığı Alabilirsiniz

Kariyer danışmanlığı hizmetinin psikolojik danışmanlıktan en büyük farkı bu hizmetin sadece okulda değil, kişinin tüm mesleki yaşamı boyunca devam ettirilebilir bir hizmet olmasıdır. Kariyer danışmanı bu nedenle sadece eğitim ortamında değil, eğitim sonrasında da hizmet verebilecek bağımsız bir konumda bulunmaktadır.

 

Read More