Çocuk Gibi Düşenebilmek…

Çocuklar dünyayı ebeveynlerin davranışlarından oldukça farklı algılarlar. Çocuğunuzun ihtiyaçlarını gerçekten karşılamak ve bir ebeveyn olarak ona en iyisini sunmak için bir ebeveynin çocuğunun etrafında olan biteni nasıl algıladığını göz önünde bulundurması gerekir.

Çocukları Anlamak İçin Gözlem Çok Önemli

Çocuk psikolojisi hakkında bilgi edinmenin en basit, ama en etkili yollarından biri de gözlemdir. Çocuklarınızın ne yaptıklarına veya söylediklerine ilgi gösterin. Yemek yediklerinde, uyuduklarında veya oyundayken hareketlerini, ifadelerini ve mizaçlarını gözlemlemekte fayda var. 

Ancak her çocuğun biricik ve benzersiz olabileceğini ve her çocuğun gelişim hızının farklı olduğunu unutmayın. Bu nedenle, çocuğunuzu diğer çocuklarla karşılaştırmaktan kaçının. Bu karşılaştırma hem anne babalara yetersiz hissettirir hem de çocuğun sağlıklı bir öz değer geliştirmesine engel olur.

Kendinize Çocukların Psikolojisini Anlamanıza Yardımcı Olabilecek Birkaç Soru Sorabilirsiniz

  • Çocuk en çok ne yapmaktan hoşlanır?
  • Hoşlanmadığı yemekleri yemek, erken uyumak veya ev ödevi yapmak gibi hoşlanmadığı bir şeyi yapması gerektiğinde nasıl tepki veriyor?
  • Ne kadar sosyal? Yeni şeyler paylaşmaya veya denemeye istekli mi?
  • Çocuğun çevresi ile tanışması ne kadar zaman alıyor? Ortamdaki değişikliklere uyum sağlayabiliyor mu?

Bu soruları cevaplarken çocuğu yargılamaktan kaçının. Sadece farkında olmak için gözlemlemek daha iyi çıkarımlar yapmanızı sağlar.

Dinleyin; Çocuklarının Size Hikayelerini Anlatmasına İzin Verin

Konular açarak diyaloglar başlatmak iyidir, ancak çocuğunuzla sohbet ederken dinlemek de önemlidir. Çocuğunuzun konuşması için bir konuşma başlatın ve ardından kendilerini ifade etmeleri için onlara zaman tanıyın. Çocuklar dili yetişkinler gibi yetkin kullanamadığından hayal gücünden beslenerek konuşurlar. Bu yüzden kullandıkları kelimelere, imgelere ve sözel olmayan ipuçlarına dikkat etmelisiniz.

Odaklanmanız Gereken Birkaç İpucu;

Ton: Bir kelimeyi veya ifadeyi vurgulamaları ve bunu yaparken kullandıkları ses tonu size nasıl hissettiğiyle alakalı ipucu verir.

İfadeler: Bu size nasıl hissettiklerini anlamada yardımcı olur. Sevdikleri, korktukları veya onları strese sokan konularla ilgili konuşurken ifadelerine dikkat edin.

Beden Dili: Ne sıklıkla göz teması kurduğuna, ellerine ve beden duruşunu nasıl kullandığına dikkat edin.

Doğru Soruları Sorun

Çocuğunuzun konuşmasını istiyorsanız, doğru soruları sormanız gerekir. Çocuğu ayrıntıları paylaşmaya teşvik edecek açık uçlu sorular sorarak konuşmaları başlatabilirsiniz. “evet” ya da “hayır” cevaplı sorular yerine “bununla ilgili ne düşünüyorsun” gibi sorular sorabilirsiniz.

References

Read More

Çocuklarımızın karamsar ve huysuz olduğu zamanları her anne baba hatırlar ve anlamaya çalışır ve merak eder; “Bu çocuk neden bu şekilde davranıyor”. “kötü ebeveynler miyiz biz, neden üstesinden gelemiyoruz” düşüncelerle birçok anne baba karşılaştırmıştır. Her yetişkin birey de olduğu gibi çocuklarda da ruh hali değişimleri vardır. Anne babalar olarak çocukların bu dünyada olan biten birçok şeyi ilk kez keşfettiklerini unutmamalıyız. Basit birkaç örnek vermek gerekirse; saatlerce süren ev ödevi, oyuna giremediği için hayal kırıklığı yaşayan bir çocuk, rekabet içinde oldukları ortamlar ve daha bir sürü karmaşık durumlar.

Ani değişiklikler gelişimsel olarak çok normaldir.

Duygu durum dalgalanmaları, küçük çocuklar ve genç yaşlar da olduğu gibi, bazı belirli gelişimsel süreçlerde de normal bir karakteristiktir ve bu reçetesi olan bir durum değildir. Sonuçta, onlar hala çocuklar ve kendilerini ifade etmek konusunda yetişkin bireyler kadar becerikli değiller. Dolayısıyla yaşadıklarını ifade etmek için duygusal yollara başvurmaları kadar doğal bir şey yoktur.

Mümkün olduğunca anlayışlı olun.

Ebeveynler için en önemli kural, çocuklarımızın duygularının ne seviyede olduğunu ve davranışlarının gerisinde nasıl motivasyonlar olduğunun anlaşılmasıdır. Ani değişiklikler karşısında hem ona hem de kendinize kızmak yerine sadece yanında olarak destek gösterebilirsiniz.  Onlara neler yaşadıklarıyla ilgili sorular sorun, ancak sorunlarını sizinle paylaşmak istemiyorlarsa zorlamayın. Sadece onların duygularını tanıdığınızı ve her zaman yanında olduklarını bilmelerini sağlayın.

Fazla eleştirel olmayın ve sakin kalmaya çalışın

Çocuklarınızın ruh hali hızlı iniş çıkışlar gösterdikçe sizin de sabrınız zorlanacak ve bu tür durumların asla sona ermeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Bu tür düşüncelere direnin çünkü eğer çocukları fazla eleştirirseniz kendinizden uzaklaştırmış olursunuz. Unutmayın, onlar da her birey gibi kendi yollarını bulmaya çalışan insanlar. Ayrıca, sinirli davranışlar göstermek aranızda bir güç çekişmesi yaratabilir. Ve çocuklar her zaman haklıdır! Bu yüzden sakin kalabilmek çok önemlidir. Bu noktada bir ebeveyn olarak sizi tetikleyen durumları belirleyip bunların üstüne çalışmak herkes için daha faydalı olabilir.

Çocuğunuzla oyun oynayın

Kötü bir ruh halindeyken, eğlenceli bir oyun oynamasını önerebilir ya da siz bir oyun kurabilirsiniz. Bu onların rahatlamalarına ve sakinleşmelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca, birlikte oynamak çocuklarınızla bağ kurmanıza yardımcı olabilir. Ancak ortada ciddi bir kriz hali var ise çocuğun dikkatini oyunla dağıtmak yerine duygularını aynalayabilir ve yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz.

References

. 

Read More

Ergenlik Çağına Girerken…

Ergenlik, çocuğunuz için ve bir ebeveyn olarak sizler için de birçok değişikliği beraberinde getirir. Çocuğunuz artık çocukluktan yetişkinliğe geçiyor ve bununla beraber fiziksel, psikolojik ve duygusal değişimlerden de geçiyor. İnsan gelişiminde önemli yerleri olan böyle zamanlarda anne babalar da en iyi şekilde nasıl destekleyecekleri konusunda şüphelere düşebiliyor.

Ergenlik aslında sadece her çocuğun yaşadığı bir dizi doğal değişiklikten ibarettir. Bazı çocuklar bu değişikliklerle uğraşırken, bazıları da bütün bunlardan hiç endişe duymadan geçirmektedir. Çocukların yalnızca küçük bir yüzdesi, gelişimlerinin bu aşamasını aşırı kargaşalı şekilde atlatırlar.

Ergenlik Dönemindeki Bir Çocuktan Neler Beklemeliyiz?

Ergenlikteki değişiklikleri en kabaca haliyle fiziksel, cinsel, sosyal ve duygusal değişiklikler olarak kategorize edebiliriz. Ergenlik, çocuğun beynindeki değişikliklerle birlikte kızlarda yumurtalıklarda ve oğlanlarda testislerde seks hormonlarının salınmasına sebebiyet verdiğinde başlar. Bu değişiklikler genellikle kızlarda 10 veya 11 yaşlarında, erkeklerde ise 11 ila 13 yaşlarında ortaya çıkmaya başlar. Ancak bazı durumlarda veya bazı toplumlarda ergenliğe daha erken girmek de mümkün olabiliyor. Bu durumun birçok farklı sebebi olabilir; genetik, çevresel faktörler ve beslenme gibi. 

Öte yandan çocuğun ergenlik dönemini ne kadar süre yaşayacağını ise tam olarak kestiremeyebilirsiniz. Yani bitiş tarihi olan bir durum değildir. 18 aydan başlayıp 5 yıla kadar sürebilir. Genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve diğer sosyal faktörler ergenlik çağının ne zaman başlayıp ne kadar süreceğini belirler

Sosyal ve Duygusal Olarak Ergenlerden Neler Beklemeliyiz?

Ani ruh hali değişiklikleri ve enerji seviyesi değişimleri, ergenliğin normal parçalarıdır; bağımsızlıklarını ilan etmek isterler ve bu konuda diretirler ancak aynı zamanda anne baba desteğine de çok ihtiyaç duyalar.

Çocuğunuz yeni dostluklar ve deneyimlerle birlikte kendi öz kimliğini inşa etmeye başlayacak. Mevcut arkadaşlıklarını nasıl yöneteceğiyle ilgili zorluklarla karşılaşacaktır. Ayrıca cinselliklerini keşfedecek ve romantik ilişkilenmelere adım atmak isteyecektir. Aslında her yetişkin bireyin de istediği gibi ergen çocuğunuzda anlayışla karşılanmak ve yargılanmamak ister. 

Çocuğunuz ayrıca nasıl göründüğüne ve yeni vücut değişimlerine karşı da duyarlı hale gelebilir. Gizlilik ve kişisel alan konusu onlar için çok önemli bir mesele haline gelebilir. Bu durumda onların kişisel alanlarına saygı duymalı ve alan açmalısınız. Özel hayatlarına çok müdahale etmeden ama aynı zamanda yanında olduğunuzu ona hissettirecek bir tutum edinebilirsiniz.

References

 

Read More

Howard Gardner’in Geliştirdiği Çoklu Zeka Testi Nedir?

Bir psikolog olan Howard Gardner, “Frames of Mind” (1983) adlı kitabında ilk kez bahsettiği çoklu zeka teorisini geliştirdi. Teori, zekanın tek bir ölçüm birimi olmadığını, bunun yerine çoklu katmanları olduğunu söylüyor. Aslında birçoğumuz için mantıklı bir durum. Herkes her konuda usta olamaz veya böyle insanlardan çok fazla yok. Bazıları matematik sihirbazları olabilir ancak sanattan hiç anlamazlar. Belirli bir konuda iyi olmadığımız akıllı veya zeki olmadığımız anlamına gelmez.

Gardner, herkeste sekiz tür zeka çeşidi olduğunu ve hatta orada daha fazla zeka katmanları olduğunu ileri sürdü.

Gardner’a Göre Çoklu Zeka Çeşitleri

Gardner’a göre kişi belirli bir zeka türünde beceri gösteriyorsa bu zeka türüne tek başına odaklanmamalıdır. Diğer zeka türlerini de geliştirmeye çalışmak için çaba sarf etmelidir fakat aynı zamanda en iyi performans gösterdiği alanı da beslemelidir.

Müzikal Zeka

Birçoğumuzun hayatında müzik notalarından, bestelerden, harmoniden ve uyumdan anlayan o kişiye rastlayabiliriz. Böyle kişiler şarkı söylemede, enstrümanları kolaylıkla öğrenmede, notaları okuyabilmede ve beste yapabilmede oldukça yeteneklilerdir.

Görsel Uzamsal

Bu zeka türü zihninizde bir resim çizme yeteneğinizle ilgilidir. En çok satan bilim kurgu yazarları, zihninde bir resim çizip çok iyi bir şekilde kağıda çevirebildikleri için büyük bir uzamsal yargıya sahip olanlardır. Ayrıca, mucitler icatlarını gözlerinin önüne kolay bir şekilde getirebilir ve bu da onların daha da ilerlemesine olanak sağlar.

Sözel Dilbilim

Sözel zekası yüksek olanlar kelimelerle arası mükemmel olanlardır. Hangi kelimeleri doğru zamanda kullanacaklarını bilirler ve ayrıca kelimeleri ezberleyebilirler. Söylediklerinizi hiç unutamayan bir arkadaşınız oldu mu? Sözel-dilbilimsel kategoride iyi olabilirler.

Mantıksal Matematik

Bu zeka türünde becerikli olan kişiler matematikte iyi olmaktan daha fazlasını yaparlar. Yüksek eleştirel düşünme becerisine sahip, mantık ve matematiği iyi bir şekilde harmanlayan kişilerdir.

Bedensel-Kinestetik Zeka

Yüksek bedensel zeka seviyesine sahip olanlar fiziksellik gerektiren her konuda iyilerdir. Başarılı sporcular bu zeka türü için örnek verilebilir.

Kişiler-Arası Zeka Türü

Bunlar dışa dönük olan kişilerdir ve grup çalışmalarında iyi çalışabilen insanlardır. Başkalarının ruh hallerini ve duygularını okuyabilirler.

İçsel Zeka Türü

Bu kişilerin öz farkındalığı yüksektir. Zayıf yönlerini tanıyabilir, bir duruma nasıl tepki vereceklerini bilir ve eylemlerini uzun vadeli ve kısa vadeli olmak üzere ayrıntılı olarak planlar ve harekete geçerler.

References

Read More

Hepimiz ara sıra odaklanmak, hareketsiz oturmak veya dürtülerimizi kontrol etmekle alakalı zaman zaman mücadele ederiz. Ancak dikkat eksikliği veya dikkat eksikliğiyle birlikte hiperaktivite bozukluğu olan bireyler bu tür durumlarla her gün uğraşmaktadır. Dikkat eksikliği kişinin benlik saygısını, sosyal, ailesel, iş ve okulla ilgili ilişkilerini ve çalışma yeteneğini ciddi anlamda sekteye uğratabilir. 

Neyse ki günümüzde geliştirilmiş tedaviler ve eğitim sayesinde bu tanıya sahip bireyler önemli gelişmeler kaydetmektedir.

Dikkat Eksikliği Nedir?

DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu), insanların davranışlarını kontrol etmelerini ve / veya dikkat etmelerini zorlaştıran nörobiyolojik bir hastalıktır. Genellikle çocuklukta teşhis edilir ve sıklıkla erişkinliğe kadar sürer.

Dikkat Eksikliğini Belirtileri Nelerdir?

DEHB’nin birincil semptomları odaklanma zorlukları, hiperaktivite (aşırı aktivite) ve dürtüsellik (sonuçları düşünmeden hareket etmek). DEHB olduğundan şüphe duyduğunuz çocuğun davranışları aşırı olmalı, 7 yaşından önce ortaya çıkmalı ve hayatındaki en az iki önemli alanı ciddi anlamla etkilemelidir. Örneğin; derslerini ve arkadaşlık ilişkilerini.

Hiperaktivite Olmayan Dikkat Eksikliği

Dikkat eksikliği bozukluğu (DEB), eğitime katılma zorluğu, okul çalışmalarına odaklanma, ödevlere devam etme, talimatları takip etme, görevleri tamamlama ve sosyal etkileşim gibi çeşitli davranış sorunlarına neden olan nörolojik bir hastalıktır.

Dikkat Eksikliği Olan Çocukların Temel Karakteristikleri

Hiperaktivite bileşeni olmayan DEB’li çocuklar sınıf etkinliklerinde sıkılmış veya ilgisiz görünebilir. Hayallere dalmaya ya da unutkanlığa yatkın olabilir, yavaş tempoda çalışabilir ve görevlerini eksik şekilde tamamlayabilirler.

Dikkat Eksikliği Olan Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?

DEB’u olan çocuklar yürütme işlevinde genellikle eksikliklere sahiptir: önceden düşünme ve planlama, dürtüleri kontrol etme ve görevleri tamamlama yeteneği gibi. Bu durumda, çocuğunuzun kademeli olarak kendi becerilerini edinmesini sağlarken yanında rehberlik etmeniz ve direktifleri sık sık tekrar etmeniz faydalı olacaktır. 

DEB’na sahip olmanın çocuğunuz için de zorlayıcı ve sinir bozucu olduğunu kendinize sürekli hatırlatırsanız, olumlu, destekleyici yollarla cevap vermeniz çok daha kolay olacaktır. Sabır, merhamet ve bol destek DEB’li bir çocuğun en çok ihtiyaç duyacağı şeylerdir.

Olumlu Bir Tutum Sürdürün

 Çocuğunuzun DEB’nun zorluklarını çözmesine yardımcı olmak için sahip olduğunuz en önemli araçlarınız olumlu tutumunuz ve sağduyunuzdur. Sakin olduğunuzda ve odaklandığınızda, çocuğunuzla bağlantı kurabilmeniz, onun da sakinleşmesine ve odaklanmasına yardımcı olmanız daha olası ve kolaydır.

References

Read More

Sevgi insanları bir araya getiren mutlu, güvende, huzurlu ve sakin hissetmeyi sağlayan çok güçlü bir duygudur. Bu nedenle ortaya çıkan bu duygudan seven ve sevilen her iki taraf da yararlanır ve ruhsal açıdan bir doyum yaşar. Fakat, hayat her zaman istenildiği gibi düzen içerisinde devam etmiyor ve bazen kaygılanıp strese girerek enerjimizin azaldığı durumlar oluyor. Bu durumlarda sevgimizi özellikle en yakınımızda bulunan ve ilgi bekleyen çocuklarımıza yeterince hissettiremediğimiz oluyor. Ancak çocuklarımızı sevmek ve onların sevildiklerini bildiklerinden emin olmak oldukça önemli. Çocuklarımıza sevgimizi göstermenin en etkili yollarını sizin için derledik.

Sevginizi Sınırlamayın

Çocuğunuz gecenin bir yarısı uyandığında, kızınız veya oğlunuz bir dersinden başarısız olduğunda veya biriyle bir tartışma yaşadığında kendinizi suçlu hissederek hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu durumda öfkelenmek yerine kendi içinizde mücadele ederek çocuğunuza olan sevginizin sınırsız olduğunu ve çocuğunuzun her zaman yanında olduğunuzu göstermelisiniz. Sabretmek, emek vermek ve koşulsuz sevmek en büyük armağandır.

Birlikte Vakit Geçirin

Günlük koşuşturmalar içerisinde zaman çok hızlı akıp geçiyor ve çocuklar göz açıp kapayıncaya kadar büyüyor. Çocuklarınızın her anına şahit olmak, sevgi ve ilgi ile büyümelerini sağlamak için onları birinci önceliğiniz haline getirmeniz ve bunu hissettirmeniz gerekiyor. Bunun için akşamları veya hafta sonu birlikte aktiviteler yapmak, sinemaya gitmek, yürüyüşe çıkmak veya günün azından bir öğününde birlikte yemek yemek gibi onlarla birlikte olmak için her fırsatı değerlendirmelisiniz.

Dinleyin

Çocuklar bir şey anlattığında onları sabırla dinlemek, o anki hislerini anlamaya çalışmak ve konuya dahil olarak sorular sorup sohbet etmek onlara saygı duyduğunuzu ve sevdiğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Onlarla konuşurken bağırmak yerine yumuşak bir ses tonu kullanmak da sevgiyi hissettirmek için iyi bir yöntem. Ayrıca çocuklardan oyuncaklarını toplamalarını, yemeklerini bitirmelerini veya ödevlerini yapmalarını istediğinizde emreden cümleler kurmak yerine komik mimiklerle ve mizahla anlaşmaya çalışmak da iyi bir ilişki kurmak için faydalıdır.

Fiziksel Temas Kurun

Sevgiyi göstermek için illa ki kelimelere ihtiyaç yoktur. Sarılmalar, yan yana geçerken şaka yollu temaslar, gıdıklamalar çocuk ve ebeveynleri arasında sevgiyi göstermenin fiziksel yollarıdır. Bazı ebeveynler veya bazı babalar fiziksel sevgi gösterirken zorlansalar da her çocuğun şefkate ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.

Takdir Edin

Çocukların doğum günleri, mezuniyetleri veya okuldaki özel günlerinde onları kutlamak değerli hissetmelerini sağlar. Bu sayede sizin her zaman yanı başlarına olduklarını bilerek kendilerini güvende hissederler. Ayrıca çocuklarınıza yeri geldiğinde onlarla gurur duyduğunuzu ve inandığınızı ifade etmeniz özgüvenli ve kendi ayakları üzerinde duran bireyler olmaları için gereklidir.

Kaynaklar

Read More

Sınav Stresi Tam Olarak Nedir?

Test kaygısı ya da sınav stresi dediğimiz kaygı türü, sınavlardan önce biraz gergin olmaktan daha fazlasıdır aslında. Sınav kaygısı ile mücadele eden öğrenciler için, sınav öncesi biraz gerginlik bile performansı olumsuz yönde etkileyebilecek endişeler ve korkular yaratır.

Sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin karnı ve başı ağrıyor olabilir. Belki ağzında bir kuruluk hissedebilir veya tuvaleti her zamankinden daha fazla kullanmak zorunda kalıyor olabilir. Kaslarında da biraz gerginlik hissedebilir veya vücudu biraz titrek ya da terli bir hal alıyor olabilir. Bütün bunlar olurken, sınavda başarısız olma düşüncesi de eklenince bu durumun çocuğun psikolojisini ve sınav performansını etkilemesi kaçınılmaz olur.

Neden Bazı Çocuklar Sınav Kaygısını Diğerlerinden Daha Fazla Tecrübe Ederler?

Bazı çocukların kaygıya daha duyarlı olmalarının birkaç farklı nedeni vardır. Sınav kaygısı genellikle öğrenme sorunları ile paralel gider. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ya da diğer öğrenme güçlüğü çeken çocuklar genellikle okulla ilgili endişe duyarlar ve bu endişeleri bir sınava girme zamanı geldiğinde yükselir.

Çocuklar, başarısız olmaktan korktukları için endişe duyuyorlar. Hata yapmaktan korkan ya da genel olarak kaygılı bir mizaca sahip olan çocuklar da sınav kaygısını diğerlerine göre daha fazla deneyimler. Tıpkı, erkek çocuklarının matematikte kızlara göre daha başarılı olduğuna inandırılan bir kız çocuğu gibi, belirli bir konuda başarılı olmayacaklarına inanan çocuklar da sınan kaygısını derinden hissederler.

Ebeveynler ve Öğretmenler Neler Yapabilir?

Ebeveynler, sınavlar sırasında çocukları için kolaylaştırıcı bir rol almalıdır. Unutmayın, çocuk sınavlardaki performansları konusunda zaten endişeli ve stresli hissediyor.

  • Olumlu mesajlar verin: Araştırmalar, ebeveynlerin çocukları kendi kendilerine olumlu şekilde konuşmasını teşvik ettiğinde, rahatlama teknikleri sunduğunda ve çocuklara kaygının doğal bir duygu olduğunu anlattığında sınav stresinin azaldığını gösteriyor.
  • İletişime her zaman açık olun: Ebeveynlerin ayrıca çocuklarının öğretmenleriyle de açık iletişim sürdürmeleri gerekir. Çocuklar anne babalarına yansıtmadıkları kaygılarını öğretmenleriyle paylaşabilir ya da tam tersi olabilir.
  • Beklentilerinizi çok yüksekte tutmayın: Bunun yerine ebeveynler sınavlardaki başarının çocuklarının genel performanslarının sadece bir kısmını gösterdiğini anlamalıdır. Hiçbir sınav, bir öğrencinin bildiği veya yapabileceğinin mükemmel bir yansıması değildir.

References

Read More

Övgünün Gücü

Övgü güçlü bir şeydir. Bir öğrencinin öğrenmesini motive etme, rehberlik etme ve destekleme potansiyeline sahiptir. Ancak onu bambaşka bir yola da çıkarabilir. Övgülerimiz sonuçlara ve yeteneklere odaklandığında (“Çok zekisin!”, “Bu konuda gerçekten yeteneklisin!” gibi), sabit zihniyetin gelişimine katkıda bulunuyoruz aslında.

Sabit Zihniyetli öğrenciler performanslarını ne kadar “iyi” veya ne kadar “kötü” oldukları üzerine sabitleme eğilimindedir. Zekalarını ve kapasitelerini doğuştan ve değişmez olarak görüyorlar, bu yüzden kendilerini hangi konuda en rahat hissediyorlarsa onu yapıyorlar. Başarısızlık konusunda endişelidirler, bu da yeni bir şey denemeye o kadar da istekli olmadıkları anlamına geliyor. Sonuç olarak öğrenmeleri durgunlaşıyor.

İnsanları doğal yetenekleri için övmek yıkıcı etkiler yaratabilir.

Çocuklarımız becerilerin ve yeteneklerin ya sahip oldukları bir şey ya da sahip olmadıkları bir şey olduğunu düşünmeye başladıklarında ve başarısızlıkları tecrübe ettiklerinde ne olacak? Muhtemelen harap olacaklar. Sonuçta çok da iyi olmadıklarını düşünecekler. Çünkü doğuştan getirdikleri becerileri zaten onlardadır ya da değildir ve üstüne çalışılmazsa körelip gider. Öyleyse sonuçtan ziyade süreci övmek daha fazlasını yapma motivasyonunu ve gücünü verir çocuklara.

Sabit zihniyet ve büyüyen zihniyet

İnsan başarısı hakkındaki inançlara gelince, sabit bir zihniyet, örneğin zekânın neredeyse tamamen doğuştan olduğu inancıdır. Ya doğuştan akıllı ve zekisindir ya da değilsindir. Diğer taraftan, büyüme zihniyeti, başarının daha değişken olduğu ve zamanla zeka ve problem çözme yeteneklerinin geliştirilebileceği inancıdır. 

Çocuklara ne kadar akıllı ne kadar zeki olduklarını söylemekten ve değiştiremeyecekleri özelliklerini övmekten ziyade onlara çabalarının ne kadar değerli olduğunu, öğrenmeye ve başarmaya ne kadar yatkın olduklarını söylemeliyiz.

Öğrencileri yeteneklerinden ziyade çabaları için övdüğümüzde, zekâlarının dönüştürülebilir olduğunu anlamalarına yardımcı oluruz. Doğru eylem ve davranışlarla yeni beceriler kazanabileceklerini anlamalarına yardımcı oluruz.

Çocukların çabalarını överken…

Çabayı merkeze alan övgü çocuğunuzu motive etmek için harika bir yol olabilir. Söylediğiniz cümlelerin doğru şekilde hissedilmesi açısından bazı bileşenleri de cümlelerinizde kullanmanızda fayda var.

  • Samimiyet: Samimiyetsiz övgü, çocuğunuza onun daha iyisini yapabileceğine dair inancınızın olmadığını düşündürebilir. Aşırı gerçekçi olmayan övgü ise samimiyetsiz gelir ve çocuklar bunları hissetmek konusunda oldukça başarılıdır.
  • Gerçekçi standartlar: Çocuğunuzun çabalarını, büyümeyi ve hatalardan öğrenmeyi vurgulayacak şekilde övmeye çalışın. Bu, bir dahaki sefere başarılı olmak için ona çok fazla baskı uygulamaktan kaçınmaya yardımcı olabilir.

References

Read More

Sosyal medya bugünlerde hayatımızın merkezinde olan vazgeçilmezlerimizden biri haline geldi. 7’den 70’e hemen hemen herkes en az bir sosyal medya hesabına sahip. Özellikle milenyumdan sonra doğan ve teknolojinin gelişimi ile büyüyen nesil gün içerisinde eğlence, iş veya olup bitenlerden haberdar olup gündemi takip etmek için sosyal platformlarda bir hayli zaman geçiriyor. 

Neredeyse bağımlılık durumuna gelen sosyal medyada kullanıcılar sürekli aktif olma ve birkaç dakika önce kontrol etseler bile yeni paylaşılanları kaçırmamak için hesaplarını tekrar kontrol etme ihtiyacı hissediyorlar. Sosyal medyanın bu kadar aktif kullanılmasında akıllı cihazların teknik bakımdan oldukça donanımlı bir halde oluşu ile internete her an her yerden kolay ulaşabilme imkânı da etkili oldu. 

Görselliğin ve dikkat çekiciliğin ön plana çıktığı sosyal medya platformları üzerinden yaşanılan anı en güzel haliyle anlık paylaşma isteği yeni nesil arasında her geçen gün artıyor. Peki, yeni neslin sosyal medya kullanımındaki artışın sebepleri nelerdir? Bu sorunun cevabını öğrenmek için yazımızın devamını okuyabilirsiniz. 

Paylaşmak, İlham Almak ve Eğlenmek 

Yeni nesil yaşamlarını, yaptıkları şeyleri arkadaşları ile paylaşmaktan zevk alıyor ve hatta bazen sadece sosyal medyada yayınlamak için dahi bir yerlere gidip fotoğraflar çekiyorlar. Yemek yediğini, şu an nerede olduğunu göstermek, gezdiği yerlerde gördüklerini paylaşmak yeni nesil için eğlenceli ve sosyalleşmeyi sağlayan önemli aktarımlar olarak görülüyor. 

Kim Olunduğunun İfadesi

Sosyal medya yaşadığımız çağ özelinde bir kimliğe sahip olma ve var olmayı da karşılayan bir role bürünmüş durumda. Bu nedenle yeni nesil kim olduğunu fotoğraflar, yayınlar, paylaşımlar, retweetler ve hikayeler yoluyla ifade etme eğiliminde. Neleri paylaştıklarından ziyade kişiliklerini ve kimliklerini herkesin görmesi ve onları tanıması bu çağın gençlerine yeterli geliyor. 

Takipçiler ve Yorumlar 

Yapılan paylaşımlara gelen beğeni ve yorum sayısı yeni nesil için bir başarı ve gurur kaynağı olarak görülüyor. Takipçilerden gelen geri dönüşler aynı zamanda bir iltifat demek olduğundan genç neslin özgüveni ve kendilerine olan saygısı da sosyal medya hesaplarındaki arkadaş, beğeni ve yorum sayıları üzerinden artıp azalabiliyor. 

Olan Bitenden Her An Haberdar Olma

Yeni nesil olayları kaçırmaktan ve güncel konulardan geri kalmaktan tabir yerindeyse korkuyor. Sosyal medya siyasi konulardan magazin dünyasına kadar hemen her şeyi anında gösteriyor ve gündemden haberdar olmayı sağlıyor. Ayrıca sosyal medya sayesinde insanlar fiziksel olarak birbirlerinden uzakta yaşasalar da paylaşımları ile sanal da olsa mesafeleri aşıp beraber olabiliyorlar.  

Kaynaklar

Read More

Anlık başarılar için değil mutlak başarılar için her zaman plan, emek ve zamanı doğru yönetmeye ihtiyacımız vardır. Eğitim ve sosyal hayatınızda sizi Başarıya Taşıyacak İpuçları hakkında tüm bildiklerimizi aşağıdaki yazımızda size aktarıyor olacağız.

Başarılı Bir Birey Olmak

Eğitim hayatında veya sosyal hayatta başarılı olmak, tebrik ediliyor olmak psikolojik bir ihtiyaçtır. Başarıya ulaşmanın yolu ciddi bir zamandan ve plandan geçmektedir. Özellikle okul hayatı içerisinde olan öğrencilerin bu plana sadık kalması ilerleyen zamanlarda akademik eğitimlere ve istediği mesleği yapmasına sebep olur. Gelin sizlerle eğitim ve sosyal hayatınızda sizi Başarıya Taşıyacak İpuçlarını beraber inceleyelim.

Öncelikle Kısa Vadede Plan Yapın

Planlı yaşamaya başlayabileceğiniz bir döneme giriyorsunuz. Tüm ihtimalleri göz önünde bulundurarak yapacağınız planlar sizleri sürpriz sona değil zaten beklediğiniz ve daha önce düşündüğünüz bir sona, yani başarılı olmanın yollarına götürecektir. Bu planları kısa vadede yapmaya başlamak için gün içinde yapmaktan sorumlu olduğunuz şeyleri bitirmeye odaklanarak başlayabilirsiniz. Örneğin ders sırasında notlar almak, okuldan sonra tekrarlarınızı yapmak, ödevlerinizi yapmak, haftalık ders programı yapmak, gerekli araştırmalarınızı tamamlamak gibi… Daha sonrasında kendinize ait zamanınızı planlayabilirsiniz. Spor saatleriniz, yemek saatleriniz, sosyal aktiviteleriniz için ayıracağınız saatleriniz ve en önemlisi uyku saatleriniz belirli olsun. Uyku başarılı olmanız için vücudunuzu ve zihninizi dinlendiren en önemli şeylerden birisidir. Kaliteli uyku her zaman sabaha mutlu uyanmak ve güne güzel başlamak demektir. Sorumluluklarınızı yerine getirebilmeniz için ihtiyacınız olan motivasyonu kaliteli bir uyku geçirerek sağlayabilirsiniz.

Hedefleriniz İçin Doğru Zamanlar Belirleyin

Eğitim hayatında başarılı olmak istiyorsanız, her zaman hedefleriniz olmalı. Hedeflerinizi gerçekleştirebilmeniz içinse zamana ihtiyacınız olduğunu asla unutmayın. Planlayın! Hedefinize gidecek olan yolda geçirdiğiniz zaman sizi hedefinize zamanında ulaşmaya katkı sağlar. Ödevlerinizi, sınav takviminizi, projelerinizi önem sırasına göre doğru zamana yerleştirmeyi unutmayın. Sınav takviminizi karşınıza alın ve size en yakın olan sınavdan konu tekrarlarını ve eksik notları çıkarmaya başlayın, daha sonrasında aynı şekilde devam edin. Bu plan sınav zamanına yakın bir zamanda yapılan tekrarların unutulmasına ve taze bir şekilde sınava girmenize katkı sağlar.

Karşılaşacağınız Olumsuz Durumlara Hazırlıklı Olun!

Hayatınızı bir düzene soktunuz, dersleriniz, sosyal hayatınız planladığınız gibi gitmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz. Unutmayın! Siz sadece kendi hayatınızı planlayarak ilerletiyorsunuz. Sizin sorumluluğunuz dışında gerçekleşen olumsuzluklara karşı hazırlıklı olun. Başarıya giden bu yolda ayağını takılacak, düşecek veya yara alacaksınız. Önemli olan bu yaşananlar doğrultusunda sizin çıkardığınız ders olmalıdır. Yaşadığınız her olumsuzluk size bir tecrübe katacak ve sizi bir adım daha ileriye atacaktır. Karşılaşacağınız olumsuz durumlara hazırlıklı olmanız sizi asla geriye atmamalı aynı zamanda ileriye itmek için bir neden olmalıdır.

Harekete Geçin ve Sabırlı Olun!

Planlarınız yapıldı, hedefleri gerektiği zamana bölündüyse şimdi tam zamanı. Harekete geçin! Hedefinize, istediğiniz üniversiteye veya istediğiniz mesleğe sahip olmanız için sabırlı olun. Kaygılarınızı ve başarısızlık korkunuzu bir köşeye bırakın. Bir işin içine girmeden size neler getireceğini bilemezsiniz. Kaygılarınız sizi her zaman geriye taşıyacağı için kaygılarınızdan kurtularak başarılı olmaya ve konulan hedefe ulaşmak için harekete geçin. Önce kendinize inanın daha sonra çevrenize de yapacağınızı inandırın. Size duyulan güven ve güç sizi daha iyi hissettirecektir. Gerekli olan motivasyonu çevrenizden de sağlayabileceksiniz.

Eğitim ve sosyal alanda sizi Başarıya Taşıyacak İpuçları nı size kısaca aktarmaya ve yardımcı olmaya çalıştık.

Kendinize inandığınız sürece anlayamayacağınız ders, başarılı olamayacağınız sınav ve kazanamayacağınız üniversite yoktur. Harekete geçin! Etkili ve verimli ders çalışma yöntemleri için buraya tıklayınız.

Read More