Meditasyonun ve mindfulness adı verilen yöntemin öğrenme üzerine etkisinden daha önce de bahsetmiştik. Bu kez Harvard Medical School’dan nörobilimci Sara Lazar’ın bu konudaki bulgularından yola çıkarak, bu iki metodun beyin hücrelerine olan etkisinden bahsedeceğiz. Bu iki metot benzer yollardan giderek bir sonuca ulaştığı için zaman zaman birbirinin yerine kullanılabiliyor.

Meditasyonun, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisini artık herkes biliyor. Diğer taraftan mindfulness sayesinde kişilerin kendi zamanını ve duyguları üzerine kontrolü artıyor. Böylece, kendini tanımak ve kendinin farkında olmak, kişisel gelişimi en iyi şekilde tamamlamak için doğru adımları atmak mümkün hale geliyor.

Bilişsel süreci durdurarak beyninizi dinlendirin

Şaşırtıcı olan ise Sara Lazar’ın meditasyonun beyin hücrelerini değiştirecek kadar güçlü olduğuna dair bulguları. Mindful olduğumuz zamanlarda odağımızı nefesimize, içinde bulunduğumuz ana çekeriz ve bilişsel sürece kısa bir ara veririz. Böylece duyularımız daha aktif hale gelir.

Sara Lazar kendi araştırmasına nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “İlk çalışmada, bir kontrol grubu ile uzun zamandır meditasyon kişileri inceledik. Uzun zamandır meditasyon yapan kişilerin insula ve duyu bölgelerinde, işitme ve duyu korteksinde artan miktarda gri maddeye sahip olduklarını tespit ettik,” ve devam ediyor; “ Ayrıca frontal kortekste daha fazla gri madde bulunduğunu gördük. Bu işler bellek ve yönetimsel karar verme ile alakalı kısım.

Normal şartlarda yaşımız ilerledikçe korteksimizde küçülme görülür. Yaşlandıkça bir şeyleri hatırlamamızı zorlaştıran şey de budur. Ancak 50 yaşındaki meditasyon yapan kişilerin, tıpkı 25 yaşındakilerle aynı miktarda gri maddeye sahip olduğu görülüyor.

Meditasyon ve mindfulness pratikte nasıl bir fark yaratır?

Uzun zamandır bu konu üzerine çalışan ve kendisi de 20 yıldır meditasyon yapan Lazar; “Mindfulness tıpkı egzersiz gibi. Gerçekten zihinsel bir egzersiz biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki egzersiz sağlığımızı güçlendiriyor, o da stresle daha iyi baş etmemize yardımcı olur ve ömrü uzatır. Meditasyon da benzer şekilde etki eder.”

Bilimsel olarak henüz ne sıklıkla meditasyon yapılması gerektiğine dair bir kesinlik yok. Yine de her gün en az 10 dakika meditasyonun yapmak ciddi anlamda fark yarattığı biliniyor.

Read More

Northwestern Üniversitesi’nde görev yapan bir biyolog olan Nina Kraus, seslerin beyin üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğuna dair uzun bir araştırma yaptı. Kraus’a göre, “Ses görünmez olabilir, ancak çok güçlü bir etkiye sahip. İyi ya da kötü yönde beyni ve öğrenme biçimimizi etkiliyor.”

Yapılan araştırmaya detaylı olarak bakacak olursak, öncelikle kulaktan içeri çeşitli sesler gönderildiğinde mikrosaniyeler içinde beynin ses tepki verdiği ortaya çıktı. Bu beyin dalgaları büyük ölçüde ses dalgalarına benziyordu. Seslerden bir anlam yaratmak, beynin sahip olduğu sayısal olarak en kompleks özelliklerden biri. Otizm de dahil olmak üzere dili ilgilendiren pek çok rahatsızlığın sesin beyindeki işleyişiyle ortaya çıkmasının sebebi de bu olarak görülüyor. Yani, beynin ses verdiği tepkiler beynin sağlığı ve öğrenme becerisi hakkında bilgi veriyor.

Kraus, bu tür bilgilerden yola çıkarak öğrenmeyi destekleyecek bir ses ortamının oluşturulabileceği sonucuna varıyor ve bu konuda bazı önerileri var.

Sessiz ortam sağlayın

Kronik uğultu birçok duyma ve öğrenme problemiyle alakalı olabilir. Beynin sese karşı duyarlılığı azalarak duyma gelişimini yavaşlatabilir. Yapılan araştırmalar, otobana bakan bir penceresi olan sınıfın, sessiz bir sınıfa göre öğrenmeyi negatif yönde etkilediğini gösteriyor.

Sesli okuma yapın

Çocuklar kendi kendilerine okumaya başlamadan önce diğerlerinden duydukları hikayeler aracılığıyla kelime dağarcıklarını ve işler belleklerini geliştirir. Bir hikayeyi anlamak için dinleyicinin sıralı olarak söylenenleri hatırlaması gerekir. Bu aşamada çocuklara okumayı öğrendikten sonra bile sesli okuma yapmak büyük önem taşıyor. Çünkü rutinlerinden çıkarak farklı bir dünya kurmalarını kolaylaştırıyor.

Çocukları enstrüman çalmaya yönlendirin

Müzik yapmak ve dil becerilerini geliştirmek arasında önemli bir bağlantı var. Çocuklara müzik eğitimi vermek bilişsel, duygusal ve eğitimsel sağlıklarını destekliyor. Örneğin, iki yıllık enstrüman eğitiminin sonunda beynin sesi algılayışına dair biyolojik değişimler görülüyor ve bu da dil gelişine katkı sağlıyor.

İkinci dil eğitimine yönlendirin

İki dilli bir çevrede yetişmek çocukların aynı anda iki dili de başarılı şekilde öğrenmesine yardımcı oluyor. İki farklı dil yapısını anlamlandırma becerisi beynin odaklanmasını güçlendiriyor.

Beyaz gürültüyü engelleyin

Çocukların uyumasına yardımcı olmak için bazı aileler, farklı sesler çıkaran araçlardan yararlanmayı tercih edebiliyor. Ancak bu araçlar anlamsız sesler çıkararak beynin sesi algılama devrelerinin gelişimine engel olabilir. Çünkü çocukların beyni sürekli olarak anlam arar ve anlamsız sesler beynin gelişimini olumsuz etkiler.

Read More

Anne ve babalar çocuklarının hayal dünyalarının, dillerinin gelişmesi için onlara kitap okurken bir taraftan da öğrenmeyi sevmelerine yardımcı olurlar. Birlikte yapılan aktiviteler genellikle çocukların en sevdiği şeyler arasında yer alarak, davranışları üzerinde olumlu etki sağlar.

Ancak çocukların meraklı hallerinin yetişkin olduklarında da devam etmesi için biraz daha fazla çabaya ihtiyaç olabilir. Özellikçe okul çağında öğrenmenin notlar ve okul başarısı olarak geri dönüyor olması, çocukların öğrenmenin eğlenceli kısmını gözden kaçırmasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle öğrenme sonuna, yüksek not almak gibi bir hedef koymak yeterince motive etmeyebilir.

Peki, çocukları öğrenmeye motive etmek için ne yapmak gerekir?

Kendi tutkulu olduğunuz konulardan bahsedin

Çocuklarınız için en önemli örnek sizsiniz. Bu nedenle, öğrenmekten zevk aldığınız şeyler hakkında çocuğunuzla konuştuğunuz zaman öğrenmeye bakışını değiştirebilirsiniz. Sevdiğiniz şey, spor, edebiyat, tarih, çiçek yetiştirme gibi herhangi bir şey olabilir. Bunu yapmayı neden sevdiğinizi, öğrenmek için nasıl yollar izlediğinizi anlatın ve onun fikirlerini alın. Öğrenme sürecine farklı bir pencereden bakmasına yardımcı olun.

Onları kitap okumaya yönlendirin

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kitaba erişimi kolay olan çocuklar okumayı daha çok seviyor. Bu nedenle evinizde çocuğunuzun da okuyabileceği dergiler, gazeteler, kitaplar bulundurmaya özen gösterin. Sadece resimlerine baktığını bilseniz bile yatağının yanına, mutfak tezgahına, tuvalete, yani erişebileceği pek çok yere kitaplar bırakın. Aktif katılım imkanı onu mutlaka motive edecek.

Çocuğunuzun ilgi alanlarını keşfedin

Çocuğunuza sürekli kendi sevdiğiniz şeyleri empoze etmeye çalışmanız onun öğrenmeyi sevmesi için yeterli değil. Bunun için çocuğunuzu mutlaka gözlemlemeli ve ilgisini çeken konuları keşfetmelisiniz. Onda diğer çocuklar gibi ya da kendiniz gibi olmasını beklemeksizin ilgi alanlarına saygı duyun ve ona imkan sağlayın. Futbol oynayan bir kız çocuğu ya da dans etmeyi seven bir erkek çocuğu, sevdiği şeyleri yapmaya devam ederek özgüvenini ve motivasyonunu arttırdığında öğrenmeyi daha çok sevecek.

Doğru soruları sorun

Sorular sormak hem yetişkinler hem de çocukların farkındalık geliştirmesi için çok önemli bir yöntem. Ona doğru soruları sorarak hayal dünyasını geliştirebilir ve ne kadar fazla şeyi öğrenme şansı olduğunu fark ettirin. Üstelik bunların birçoğu okul başarısıyla direkt alakalı değil! Örneğin, “Neden kuşlar hep aynı yere konuyor sence?” gibi bir soru hayvanlara bakış açısını değiştirerek onlar hakkında daha fazla şey öğrenme isteği uyandırabilir.

Read More

Metacognition ya da diğer bir deyişle üstbiliş, öğrencilerin kendi öğrenme davranışlarını planladığı, izlediği, değerlendirdiği ve değişiklikler yaptığı süreçleri tanımlıyor. Metacognition ’ın genellikle, metacognitive (üstbilişsel) bilgi ve metacognitive  düzenleme olmak üzere iki farklı boyuta sahip olduğu kabul edilir.

Metacognitive bilgi, öğrencilerin öğrenme hakkında bildiği şeyleri ifade eder. Daha detaylı açıklamak gerekirse; öğrencinin kendi bilişsel yeteneklerine ilişkin bilgisi (ör. “Tarih dersinde en çok tarihleri ​​hatırlamakta zorlanıyorum”), öğrencinin belirli görevleri hakkındaki bilgisi (ör. “Bu bölümdeki karmaşık ifadelere yer veriliyor”), öğrencinin kendisine sunulan farklı stratejiler bilgisi (ör. “Önce metni tararsam genel anlamı anlamama yardımcı olur”) gibi örnekler kullanılabilir.

Metacognitive düzenleme ise, öğrencilerin öğrenmeyle ilgili yaptığı şeyleri ifade eder. Öğrencilerin bilişsel süreçlerini nasıl izlediklerini ve kontrol ettiklerini açıklar. Örneğin, öğrenci belirli bir stratejinin istediği sonuca ulaşamadığını fark edebilir ve sonrasında farklı bir strateji denemeye karar verir.

Süreç toplam üç aşamadan oluşur

  1. Planlama bu süreç için en önemli aşamalardan biridir. Bu aşamada öğrenciler öğretmenin belirlediği öğrenme hedefini değerlendirir ve göreve nasıl yaklaşacaklarını ve hangi stratejileri kullanacaklarını düşünürler. Bunu yaparken öğrencilerin kendilerine şu soruları sormaları yararlıdır:

“Yapmam istenen şey ne?”

“Hangi stratejileri kullanacağım?”

“Daha önce kullanmış olduğum, faydalı olabilecek herhangi bir strateji var mı?”

  1. İzleme aşamasında, öğrenciler planlarını uygulamaya başlar ve öğrenme hedeflerine yönelik olarak yaptıkları ilerlemeyi izlerler. Öğrenciler, gerekli durumlarda, kullandıkları stratejileri değiştirmeye karar verebilirler.
  2. Değerlendirme aşamasında, öğrenciler, kullandıkları stratejinin öğrenme hedeflerine ulaşmalarında ne kadar başarılı olduklarını belirler. Değerlendirme aşamasında şu sorular öğrencilere yardımcı olabilir:

“Ne kadar iyi yaptım?”

“Nasıl sorunlarla karşılaştım?”

“Bir dahaki sefer ne yapabilirim?”

“İyi stratejileri başka ne tür sorunlar için uygulayabilirim?”

Metacognitive

Metacognition, öğrenme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir

Metacognitive uygulamalar, öğrencilerin kendi ilerlemelerini izlemelerine ve sınıfta okurken, yazarken ve problem çözerken öğrenme süreçlerini kontrol etmelerine yardımcı olur. Sahip oldukları kısıtlamaların üstesinden gelebilen çocuklar, metacognitive stratejileri kullanarak potansiyellerini sonuna kadar kullanabilir ve daha fazlasını başarabilirler.

Read More

Günümüzde oyuncaklar, rengarenk ve çeşit çeşit giysiler, türlü boya kalemleri olmak üzere çocukların bile çok fazla eşyası var. Evlerimiz eşyalarla o kadar dolu ki sıklıkla neyin nerede olduğunu hatırlayamıyoruz. Ancak durum o kadar da basit değil. Çünkü çocuklarımıza ‘her şeyi’ sunmaya çalışırken aslında ruh sağlıklarına zarar veren bir ortam yaratıyor olabiliriz. Nasıl mı?

Etraftaki onlarca eşya çocukların obsesif davranış geliştirmesine ya da oynayacak çok sayıda eşya yaratıcılıklarını köreltmesine neden olabiliyor. Çocukların odaları çok kalabalık olduğu zaman, odaklanma sorunu yaşıyorlar. Bu konuda yapılan araştırmalar, dikkat bozukluğu olan çocukların hayatlarını daha basit hale gelecek şekilde düzenlendiğinde kısa süre içinde büyük bir hızla sorunun azaldığını ortaya çıkarıyor. Diğer taraftan daha sade bir ortam, akademik ve bilişsel becerilerin artışına destek oluyor.

Çocuklara çok fazla eşya almak sandığınızdan ciddi bir konu olabilir

Herhalde tüm anne ve babalar çocuklarını korumayı her şeyden daha fazla gözetirler. Çocuklarının fiziksel olarak korunması için yapmaları gerekenleri öğrenmeye önem verirler. Bu esnada, ruh sağlığı her zaman aynı derecede öncelikli olmayabiliyor.

Çocuklar kendilerine çok şey vaat edildiği ve kendilerinden çok şey beklendiği için sürekli olarak kendilerine bir güvenli alan yaratmaya çalışıyor. Bu alanı yaratmaya çalışırken sıklıkla stres bozukluğu yaşıyorlar. Çok fazla özel ders, en iyi okullar, dans dersleri, sosyalleşmeleri için yapılan aktiviteler, sürekli yeni oyuncaklar almak çocuğunuz için pek çok fırsat yaratmasının yanı sıra çocuğunuzu yorabilir.

Çok fazla eşya, çok fazla seçenek, çok fazla bilgi ve tüm bunlara yetişmek için çok fazla hız! Çocuğunuz bir taraftan çocukluğunu yaşamaya çalışırken bir taraftan ondan beklenen her şeyi yerine getirmekte zorlanabilir. Yaptıkları şeyi yetiştirmeye odaklanıp yaratıcılıklarını kullanmayı veya bu zamandan keyif almayı ihmal edebilirler.

Ebeveynlere görev düşüyor

Peki, aileler çocuklarının ruh sağlığı için neler yapabilir? Değişen dünyada çocuklarını nasıl daha mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirebilirler? Her şeyden önce çocukları korumak için onlara “hayır” demeyi öğrenmek gerekiyor. Her şeye onay vermediğiniz zaman çocuklarınızın çocukluğunu yaşamak ve kendini geliştirmek için çok daha fazla zamanı olacak. Dikkatini dağıtan çok sayıda seçenektense, o günlük enerjisini verimli bir şekilde harcayacağı şekilde bir şeylerle ilgilenecek. Stres yaşamadan, keyif alarak zaman geçirecek!

Read More

Son yıllarda Mindfulness tüm dünyayı etkisi altına alan akımlardan biri haline geldi. Dört dörtlük bir farkındalık olarak tanımlanabilecek olan mindfulness, içinde bulunduğunuz anda deneyimlediğiniz şeyi, bu deneyim karşısındaki hislerinizi analiz etme becerisi kazandırıyor. Bunu yapmak için ihtiyacınız olan şey ise zihninizi, bedeninizi ve çevrenizi daha efektif bir şekilde dinlemek.

Bunu yapmak elbette, çok kolay sayılmaz. Mindfulness, sürekli pratik yoluyla geliştirilebilecek bir beceri ve bu beceriyi kazandığınızda hayatınızı değiştirecek etkiler yaratıyor!

Kendinizi fark edin, potansiyellerinizi gerçekleştirin

Başlangıçta çok klişe bir laf gibi gelse de kendini fark etmek, başarıya giden yolda en önemli anahtar. Örneğin, bir konuya odaklanmak istediğiniz ve bunu başaramadığınız anda başarı ellerinizden kaçıyor gibi hissedebilirsiniz. Kaybolmuş hissettiğiniz zamanlarda, tekrar kendinize ve içinde bulunduğunuz duruma odaklanmak size yardımcı olacaktır.

Günlük işleri yapmak için çok fazla farkındalığa ihtiyaç duymayabilirsiniz. Örneğin, çamaşır katlarken çok fazla düşünmeniz ve bir plana uymanız ya da çok fazla odaklanmanız gerekmez. Ancak konu akademik ya da profesyonel çalışmalarınıza geldiği zaman odaklanmaya ve bu zamanı organize etmeye ihtiyaç duyarsınız.

Bir sınava çalışırken bir taraftan kitabınızı okuyup bir taraftan yarın akşam arkadaşlarınızla buluşup yapacağınız şeyleri düşünürseniz bu zamanın pek verimli geçmediğini gösterir. İşte, bu ‘mindful’ olmanın tam tersidir. Böyle zamanlarda zihninizi, bedeninizi ve o sırada yapmakta olduğunuz şeyin farkında olarak bütün odağınızı bu işe döndürmeye ise mindfulness diyoruz. Tekrar ‘mindful’ hale geçmek ve zamanınızı verimli geçirmek için biraz çaba harcamanız gerekiyor. Bu konuda kendinizi geliştirdiğiniz zaman hayal kurmak için de bolca vaktiniz olacak.

İyi haber: Farkındalığınızı yükseltme becerisine sahipsiniz

Bütün insanlar dağılan dikkatlerini tekrar toplama ve içinde oldukları zamana odaklanma becerisine sahiptir. Yalnızca bununla ilgili deneyim ve her şeyden önce bu ihtiyacın farkında olma konusunda eksiğimiz var. Bu nedenle de potansiyelimizin tümünü kullanmaktan mahrum kalabiliyoruz.

Bir sınava çalışırken yan taraftaki inşaat sesinden hepimiz rahatsız oluruz, ancak diğer taraftan Facebook’ta gezinmek de aynı derecede dikkatimizi dağıtmasına rağmen bundan yeterince kaçınmayabiliyoruz.

‘Mindful’ olmak için pek çok profesyonelden yardım alabileceğiniz gibi başlangıçta küçük alıştırmalar yapabilirsiniz. Örneğin, kendinizi Facebook’ta gezinirken bulduğunuz zaman önünüzdeki her şeyden uzaklaşıp, buraya ne yapmak için geldiğinizi, bu çalışma ile neyi hedeflediğinizi, neden bu zamanı verimli geçirmeye ihtiyacınız olduğunu kendinize hatırlatın. Bu zamanı verimli geçirmek için kendinizi motive edecek şeyler düşünün. Ve bunu kafanız her dağıldığında yapın. Hepsi bu!

Read More

Aba Psikoloji olarak benimsediğimiz yöntemlerden biri olan mindfulness, son zamanlarda bilinirliğini büyük bir hızla arttırmaya başladı. Özellikle motivasyonunuzun veya kendinize güveninizin azaldığı anlarda heyecanınızı ve hevesinizi arttıran bu yöntemi siz de hayatınıza kolayca uygulayabilirsiniz.

Hayallerinizin peşinde koşmak için harcayacak enerjiniz olmadığını düşünüyorsanız, öncelikle yalnız olmadığınızı hatırlayın. Bu pek çok insanın başına gelir. Zaman zaman motivasyonunuz düşebilir ve kendinizi başarısız hissedebilirsiniz.

Bu anlarda hayatın akışına katılmak ve daha üretken olmak için kendinize kısacık bir zaman ayırın ve kendinize şu soruları sorun:

Böyle hissetmemin sebebi isteklerimin gerçekleşmemiş olması mı?

Motivasyonumuzu kaybetmemizin başlıca sebeplerinden biri istediğimiz şeylerin beklediğimiz kadar hızlı gerçekleşmiyor olmasıdır. Sizin için de durumun böyle olduğunu düşünüyorsanız sonuçla ilgilenmek yerine bu şeyi istemenizin nedenini kendinize hatırlatın. Her zaman isteklerimizi gerçekleştiremeyebiliriz ve başka alternatifler düşünmemiz gerekebilir.

Mevcut durumum gelişimime fayda sağlamıyor mu?

Gelişmek ve yeni şeyler öğrenmek motivasyonumuzu arttırır. Gelişmeyi bıraktığımız zaman huzursuz ve sıkılmış hissederiz. Böyle bir durumdaysanız kendinize meydan okumaya ihtiyacınız olabilir. Kendinize başka neler yapabileceğinizi ve potansiyelinizi genişletmek için nasıl yollar deneyeceğinizi araştırın.

Beklentilerim gerçekçi değil mi?

Gerçekçi olmayan beklentiler gelişmemizi engeller. Sürekli hayal kırıklığına uğramak motivasyonu yüksek tutmayı zorlaştırır. Konfor alanımızda kalmak içi beynimiz bizi bu tür beklentilere soksa bile aynayı kendimize çevirmek önemlidir. Egonuz sizi koruma altına almaya çalışırken yerinizde saymanıza neden olabilir. Bu soruyu kendinize sormak, sizi özgürleştirirken yaratıcılığınızı ve üretkenliğinizi arttıracak.

Kendim için ne yapıyorum?

Düşük motivasyon kendimize zaman ayırmamak ve başkaları için gereğinden fazla özveride bulunduğunuza işaret edebilir. Şöyle, oturup arkanıza yaslanın ve dikkatinizi kendinize çevirin. Bedeniniz son zamanlarda nasıl hissediyor? Duygularınızda nasıl dalgalanmalar var? Ilık bir duş, sevdiğiniz müzik, taze meyveler sizi tekrar canlandırmaya yetebilir.

Kendimi başkalarıyla karşılaştırıyor muyum?

Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmanız çizdiğiniz yolda ilerlemeye çalışırken sürekli ayağınıza takılacak bir engele dönüşür. Kendiniz için belirlediğiniz hedefler, pek çok açıdan sizi yansıtır ve size özeldir. Bunun kendi yolculuğunuz olduğunu unutmayın ve kendinize dönün. Bunun için profesyonel destek almayı da tercih edebilirsiniz.

Read More

Son zamanlarda çocuklar üzerine yapılan araştırmalar çocukların fiziksel bakımlarından öte, duygusal ve zihinsel gelişimlerine dair daha detaylı bulgulara ulaşıyor. Bu bulgulardan biri de, çocukların diğer insanların farklı düşünceleri, inançları ve bakış açıları olabileceğini öğrendiğinde beyninde gerçekleşen değişimleri ortaya çıkardı.

Her ne kadar birçok insana göre öyle olmasa da çocuklar için dördüncü yaş çok önemli. Bu yaşlarda çocuklar diğer insanların kendilerinden farklı olabileceğini fark ediyor.

Araştırmacılara göre bu dönemi önemli yapan şeylerden biri de çocukların kendi fikirlerinin yanlış olabileceğini ya da alternatif fikir geliştirmeyi öğrendiği yıllar olması. Çünkü bu yıllarda çocuklar kendi fikirlerini de geliştirmeye ve çeşitlendirmeye başlıyor. Örneğin, bir oyunda arkadaşına oyunun nasıl oynanacağını anlatmak ya da ebeveynine kendisini ifade etmek konusunda daha açıklayıcı oluyor.

Bu tam olarak zihnin gelişmesi anlamına geliyor. Artık çocuğunuz fikirleri, bakış açısı ya da yönelimleri açısından kendini diğerlerinden farklı bir birey olarak fark etmeye başlıyor.

Daha bilimsel olmak gerekirse ‘zihin kuramı’ bu yıllarda şekillenmeye başlıyor. İnsanlar arası etkileşim, sosyal beceriler, ahlak yapısı ileriki yılları etkileyecek şekilde yapılanıyor.

Beyindeki değişimler karakteri kalıcı hale getiriyor

Araştırma kapsamında 43 çocuk üzerinde inceleme yapılıyor ve beynin mesaj ileten sinirleriyle ilgili bilgiler araştırılıyor. İncelenen yapıyı önemli kılan sebeplerden biri de nöronik mesajların hızını etkileyen miyelin adlı yapının inceleniyor olması.

Araştırma bir fare, boş bir kutu ve şekerle dolu bir çantadan oluşuyor. Fare dışarı çıkarılıyor ve araştırmacılar şekeri çantadan alıp kutuya koyuyor. Fare tekrar sahneye geldiğinde üç yaşındaki çocukların çoğu farenin kutuya gideceğini düşünüyor. Diğer taraftan dört yaşındaki çocuklar farenin çantaya yönelebileceğini, çünkü hala şekerlerin çantada olduğunu sanabileceğini düşünüyor.

Yani birçok kişi için belki de üç ve dört yaş arasındaki gelişim fark edilmese de çocuklar bu yaşlarda alternatif fikirler geliştirme becerisi kazanıyor.

Bu değişiklik bir dönüm noktası

Zihin kuramı, insanı diğer hayvanlardan ayıran özelliğimizi bize katar. Merhamet ve bağışlama, işbirliği yapma, birlikte çalışma, mantık yürütme bu özelliklerimizden bazıları. Başkalarının nasıl düşündüğünü ve hissettiğini kavramamızı sağlayan empati becerimiz de bizi insan yapan farklılıklarımız arasında yer alıyor.

Read More

Yaz ayları yaklaşırken siz de çocuklarınız için satranç kampı, sanat okulu, yemek kursları, tenis dersleri gibi pek çok seçenek arasında mı kaldınız? Belki de hepsine birden göndermeyi planlıyorsunuz. Nasıl olsa çocuğunuzun hiç olmadığı kadar zamanı var. Siz yine de karar vermekte çok acele etmeyin. Çünkü psikologlar, çocukların yaz tatilinde biraz boş zaman geçirmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor.

Yazın çocukların vaktini geçirmesi ve yeni şeyler öğrenmesi için pek çok kurs ve belki de siz işteyken onlarla ilgilenmek için pek çok okul var. Bu okulların pek çok açıdan faydalı olduğunu inkar etmek zor. Ancak yine de çocuklar için bir yaz planı yaparken, onlar için planlanmamış zaman ayırmanın önemi psikologlar tarafından ısrarla vurgulanıyor. Çünkü yoğun bir program hem yaz tatilindeki çocuğun ihtiyacı olmayan bir şey hem de bu yoğunluk onların kendini keşfetmesi önünde ciddi bir engel.

Ebeveynlerin bir çoğu bazen tüm fırsatları değerlendirmenin çok önemli olduğunu düşünebiliyor. Tüm fırsatları değerlendirmeye çalışmak belli bir odağın olmaması anlamına gelebileceği için dikkatli olmakta fayda var.

Ebeveynlerin görevi çocuklarını toplumda yer edinmeye hazırlamaktır. Bunu yaparken çocuklar için boş zaman yaratarak kendi sevdikleri şeyleri keşfetmelerine izin vermek gerekiyor.

Sıkılmak ile yaratıcılık arasındaki bağı fark edin

Sıkılarak geçirdiğimiz zamanın en önemli faydalarından biri de ‘iç uyaranları’ aktif hale getirerek yaratıcılığı geliştiriyor olması. Hiçbir şey yapmadan geçirdiğimiz zaman internetin hayatımıza girişiyle epey azalmış da olsa uzun zamandır boş zamanın önemi araştırılıyor. Adam Phillips’in de söylediği gibi ailelerin yapması gereken çocuklarının bir şeyle ilgilenmelerini sağlamaktan ziyade, ilgilenecekleri şeyi bulmaları için gerekli zamanı sağlamak.

Sıkılarak geçirilen zamanın boşa geçen zaman olmadığını fark etmek çok önemli bir adım. Sıkılmakta hiçbir sorun yok. Sıkıldıkça çocuklar bir şeyler yapmak için daha fazla motive oluyor. Pek çok konuda fikirlerinden hala faydalanılan düşünür Bertrand Russell, 1930 yılında ‘The Conquest of Happiness’ adlı kitabında şöyle der:

“Bir çocuk, genç bir bitki gibi, aynı topraklarda rahatsız edilmediğinde en iyi gelişir. Çok fazla seyahat, çok fazla sayıda izlenim, gençler için iyi değildir ve geliştikçe verimli monotonluğa katlanamamalarına neden olur.”

Read More

Etkin öğrenmenin sağlanabilmesi için öğrencilerin yalnızca hafızalarını ve içselleştirdikleri dil becerilerini kullanmaları yeterli olmaz. Öğrenme sürecinin tam anlamıyla başarılı bir şekilde tamamlanması öğrencilerin kendilerine has öğrenme biçimlerini geliştirmeleriyle mümkün olur. Öğrenmeyi öğrenen kişiler sürecin kontrolünü ellerine almış olurlar. Bu da zihinsel süreçlerini etkili bir şekilde yönetme becerisi geliştirmelerini sağlar. İşte bu yolda izlenecek olan yöntememetacognition’ adı veriliyor.

Metacognition öğrenmeye nasıl yardımcı olur?

Metacognition sayesinde öğrenciler öğrenme sürecine daha aktif bir katılım sağlayarak başarılı bir deneyim için tüm kaynaklarını kullanmayı başarır. Bunun için nasıl öğrendiklerini bilmeleri ve bilgi edinme, problem çözme ve görev tamamlama olmak üzere izlenecek yolun farkında olmaları gerekiyor.

Sözlük anlamı olarak baktığımız zaman metacognition terimini düşünmeyi düşünme olarak tanımlamamız mümkün. Peki, bu ne anlama geliyor? Bir örnek üzerinden gidecek olursak, iyi bir okuyucu olmak için kişinin okuyacağı metinin kendisine ne düşündüreceği üzerine düşünmek için kendine zaman tanıması öneriliyor. “Bu metin sonunda ne edinmiş olacağım?” Bu soruyu sormak metni okurken faydalı olan bilgileri öğrenmeyi hızlandıracak. Metacognition başlığı altında buna benzer pek çok yöntem öğrenme sürecini hızlandırıyor.

Kendi bilişsel ve zihinsel sürecinin farkında olmak olarak düşünebileceğimiz metacognition örneklerini çoğaltalım. Örneğin, bilgileri hatırlamak için kendi kendinize keşfedeceğiniz yöntemler, en iyi öğrenme biçiminizin ne olduğunu fark etmeniz, problem çözmek için en etkili stratejileri bulmak metacognition yönteminin parçaları olarak görülebilir.

Metacognition

Çocukların biricik becerilerini keşfetmesini sağlayın

Çocuklar kendi güçlü ve zayıf yönlerini keşfettikçe kendi öğrenmeleri üzerinde daha fazla etkili oluyor. Çünkü güçlü yönlerini kullanarak zayıf yönlerini geliştirmek için kendilerine has yöntemler bulma fırsatı buluyorlar. Bu da öğrenme sürecini yönetmek için kendi biricik becerilerini kullanmak anlamına geliyor.

Metacognition, özetle bir öğrenme sürecinden önce, süreç boyunca ve sonrasında düşünme ve ona uygun davranmayı içerir. Metacognition, bir görevi tamamlamak üzerine düşünmeye başlandığı zaman başlar. Bu sayede en etkili stratejilerin seçilmesi sağlanır ve sonuçların tatmin edici olup olmadığının düşünülmesine kadar uzun bir süreci içine alır. Bu sürecin verimli geçmesi için çocukların alternatifler denemeye ve yeni fikirler ortaya atmaya cesaret etmeye teşvik edilmesi gerekir.

Read More