Çocukların neşeli kahkahaları, enerjik oyunları ve hayat dolu bakışları, onların her daim mutlu ve endişesiz olduğu yanılgısını yaratabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, çocuklar da yetişkinler gibi anksiyete ve depresyon gibi duygusal ve psikolojik sorunlarla mücadele edebilirler. Bu tür zorluklar, çocukların günlük yaşantılarını, okuldaki başarılarını ve arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyebilecek kadar ciddi olabilir.

Ebeveynler ve öğretmenler, bu belirtileri çoğu zaman ‘geçici bir faz’ veya ‘normal çocukluk halleri’ olarak nitelendirebilir. Ancak, bu belirtiler göz ardı edildiğinde veya yanlış anlaşıldığında, çocuğunuzun sağlığı uzun vadede risk altına girebilir. Gelin, çocuklarda anksiyete ve depresyonun belirtilerini, nedenlerini ve bu karmaşık sorunlarla nasıl baş edilebileceğini birlikte inceleyelim.

Çocuklarda Anksiyete ve Depresyon

Çocukların yaşadığı korkular ve endişeler, gelişimlerinin doğal bir parçası olabilir. Örneğin, yeni yürümeye başlayan bir çocuk, annesinden veya babasından ayrıldığında huzursuz olabilir, bu gayet normaldir. Ancak, bu tür duygusal tepkilerin sürekliliği veya şiddeti arttığında, çocuklarda anksiyete veya depresyon sorunlarından söz edebiliriz. Bu durumlar, çocukların duygu ve düşüncelerini o kadar yoğun bir şekilde etkiler ki, bu tür rahatsızlıklar bazen “içselleştirme bozuklukları” olarak da adlandırılır.

Anksiyete ve Çeşitleri

Anksiyete, çocukların normal gelişim süreçlerinde aşmaları gereken korku ve endişelerin aşırıya kaçtığı bir durumdur. Bu, çocuğun okul performansını, ev yaşantısını ve sosyal etkileşimlerini olumsuz etkileyebilir. Çocuklarda görülen anksiyete bozukluğu çeşitleri şunlar olabilir:

  • Ebeveynlerinden ayrıldığında aşırı derecede endişelenme (Ayrılık Anksiyetesi)
  • Belirli nesneler veya durumlar karşısında orantısız korku (Fobiler)
  • Sosyal ortamlarda, özellikle okulda, aşırı endişe ve korku (Sosyal Anksiyete)
  • Geleceğe dair olumsuz senaryolar kurma ve sürekli endişe (Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu)
  • Ani ve yoğun korku atakları, fiziksel belirtilerle birlikte (Panik Bozukluk)

Anksiyete, sadece endişe ve korku şeklinde değil, aynı zamanda öfke veya huzursuzluk olarak da yüzünü gösterebilir. Bunun yanı sıra anksiyete; uyku düzensizlikleri, sürekli yorgunluk hissi, baş dönmesi veya mide rahatsızlıkları gibi çeşitli fiziksel semptomlarla da kendini belli edebilir. Dikkat edilmesi gereken nokta ise, özellikle bazı çocuklar endişelerini içlerinde tutabilirler, bu da belirtilerin göz ardı edilmesine yol açabilir.

Depresyon ve Türleri

Her çocuk zaman zaman üzülür veya hayal kırıklığı yaşar; bu, yaşamın doğal bir parçasıdır. Ancak, sürekli bir üzüntü ve ilgisizlik hali, çocuklarda depresyonun bir işareti olabilir. Depresyon, çocuğun duygusal, sosyal ve akademik yaşantısını ciddi şekilde etkileyebilir.

Depresyonlu çocuklar, duygusal durumlarını her zaman açıkça ifade etmeyebilir. Bu, çocuğun depresif olduğunu fark etmeyi zorlaştırabilir. Ayrıca, depresyon, çocuğun problemli veya tembel olarak etiketlenmesine neden olabilir, çünkü motivasyon eksikliği ve dikkat dağınıklığı gibi belirtiler yanlış anlaşılabilir.

Çocuklarda genellikle iki ana depresyon türü görülür: Majör Depresyon ve Distimi. Majör Depresyon, en az iki hafta süren ve çocuğun hayatının farklı dönemlerinde tekrar edebilecek ciddi bir durumdur. Örneğin, bir yakınının kaybı gibi travmatik bir olay sonrası majör depresyon yaşanabilir. Distimi ise daha uzun süreli, en az iki yıl devam eden, ancak daha hafif semptomlar gösteren bir depresyon türüdür.

Risk Faktörleri

Depresif ebeveynlere sahip çocuklar, depresyon riski daha yüksek olan bir gruptur. Cinsiyet de bir faktör olabilir; kız çocukları, özellikle ergenlik döneminde, depresyona daha yatkındır. Ayrıca, depresyonun intihar riskini artırdığı da bilinmektedir. İstatistiklere göre, 6-12 yaş arası çocukların %2-3’ü ve gençlerin %6-8’i ciddi depresyon belirtileri göstermektedir.

Çocuklarda Anksiyete ve Depresyonun Belirtileri

Anksiyete Belirtileri

Anksiyete, çocuklarda da yetişkinler gibi farklı şekillerde kendini gösterebilir. Özellikle küçük çocuklar, yaşadıkları bu duygusal karmaşayı tam olarak anlamayabilir veya açıkça ifade edemeyebilirler. Anksiyetenin çocuklarda gözlemlenebilecek belirtileri şunlardır:

Küçük Çocuklarda Anksiyete Belirtileri

  • Duygusal dalgalanmalar yaşama, huzursuz veya ağlamaklı olabilme
  • Uykuya dalamama veya gece sık sık uyanma
  • Yatak ıslatma problemleri
  • Korkutucu rüyalar görmek
  • Mide ağrısı veya genel bir rahatsızlık hissi
  • Okula gitmekten kaçınma veya okul devamsızlığı

Büyük Çocuklar ve Gençlerde Anksiyete Belirtileri

  • Yeni deneyimlere karşı çekingenlik veya günlük zorluklar karşısında çaresizlik
  • Odaklanma ve konsantrasyon sorunları
  • Uyku düzeninde bozukluklar veya yemek yeme alışkanlıklarında değişiklikler
  • Öfke kontrolü sorunları veya ani öfke patlamaları
  • Sürekli olumsuz düşüncelere sahip olma veya gelecekte kötü şeyler olacağına dair endişe
  • Sosyal etkinliklerden, arkadaş görüşmelerinden veya okula gitmekten kaçınma

Bu belirtiler, çocuğunuzun anksiyeteyle mücadele ediyor olabileceğinin işaretleri olabilir.

Depresyon Belirtileri

Depresyon, çocuklar ve gençler arasında da oldukça yaygın bir durumdur ve belirtileri yetişkinlerinkinden farklı olmayabilir. Ancak, çocukların bu belirtileri ifade etme biçimleri farklı olabilir. Çocuklarda ve gençlerde depresyonun sıkça rastlanan belirtiler şunlardır:

Duygusal Belirtiler

  • Sürekli bir üzüntü hali veya moral bozukluğu
  • Sinirlilik veya sürekli düşük enerji seviyeleri
  • Önceden keyif alınan aktivitelere karşı ilgisizlik veya kayıtsızlık
  • Kendini sürekli yorgun ve enerjisiz hissetme

Fiziksel ve Davranışsal Belirtiler

  • Uykusuzluk veya aşırı uyku hali
  • Odaklanma ve konsantrasyon güçlüğü
  • Sosyal çevreyle etkileşimin azalması, arkadaşlar ve aile üyeleriyle daha az zaman geçirme
  • Karar vermede zorlanma
  • Özgüven eksikliği
  • Yeme alışkanlıklarında değişiklik; ya çok az ya da aşırı yemek yeme
  • Kilo dalgalanmaları
  • Sürekli huzursuz veya uyuşuk bir durum
  • Kendini değersiz veya suçlu hissetme

Ciddi Belirtiler ve Risk Faktörleri

  • Boşluk hissi veya duygusal hissizlik
  • Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri
  • Fiziksel olarak kendine zarar verme eylemleri, örneğin kesme veya aşırı ilaç kullanma

Ek Belirtiler ve Komplikasyonlar

  • Anksiyete belirtileri gözlemlenebilir
  • Baş ağrısı, mide ağrısı gibi fiziksel semptomlar
  • Akademik performansta düşüş, okulda yaşanan problemler
  • Özellikle erkek çocuklarda ve gençlerde agresif veya sorunlu davranışlar
  • Uyuşturucu veya alkol kötüye kullanımı

Eğer çocuğunuz kısa bir süre için üzgün veya endişeli görünüyorsa, bu normal bir duygusal tepki olabilir. Ancak, bu durum iki haftadan fazla sürer ve çocuğunuzun okul performansını, aile ilişkilerini veya günlük aktivitelerini olumsuz etkiliyorsa, daha ciddi bir duygusal bozukluk söz konusu olabilir. Bu durumda profesyonel bir yardım almayı düşünmelisiniz.

Tanı ve Tedavi Süreci

Çocuğunuzda anksiyete veya depresyon belirtileri gözlemliyorsanız, ilk adım profesyonel bir değerlendirme yapmaktır. Bu, genellikle birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı veya ruh sağlığı uzmanı tarafından yapılır.

Neden Dikkatli Bir Değerlendirme Önemlidir?

Çocuklarda gözlemlenen anksiyete veya depresyon semptomları, travma veya dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi diğer sağlık sorunlarından kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle, doğru teşhis ve uygun tedavi planı için kapsamlı bir değerlendirme şarttır.

Tedavi Seçenekleri: İlaçlar ve Terapiler

Sağlık uzmanı ile yapılan değerlendirme, ilaç tedavisinin uygun olup olmadığına dair fikir verebilir. Ruh sağlığı uzmanı, çocuğunuz ve aileniz için en etkili tedavi yaklaşımını belirleyebilir. Bu, bireysel terapi, aile terapisi veya her ikisinin bir kombinasyonu olabilir. Özellikle çocuğun akademik performansı etkilenmişse, okul da bu sürece dahil olabilir.

Terapi Türleri

Bilişsel-davranışçı terapi (BDT), özellikle büyük çocuklarda anksiyete ve depresyon tedavisinde sıkça kullanılır. Bu terapi, çocuğun olumsuz düşüncelerini olumlu ve yapıcı düşüncelere çevirmesine yardımcı olur. Anksiyete tedavisinde kullanılan davranış terapisi, çocuğun korkularıyla yüzleşmesine ve bu duyguları yönetmeyi öğrenmesine yardımcı olabilir.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Tedavi süreci sadece terapi veya ilaçlarla sınırlı değildir. Çocuğunuzun daha sağlıklı bir yaşam sürmesi için beslenme, fiziksel aktivite, uyku düzeni ve sosyal destek gibi ek faktörler de önemlidir. Bu unsurlar, çocuğunuzun stresini azaltabilir ve genel ruh sağlığını etkileyebilir.

Ebeveynler için Öneriler: Çocuğunuzun Sağlıklı Psikolojik Gelişimini Destekleyin

Anksiyete ve depresyonun neden ortaya çıktığı her zaman net olmayabilir; genetik, biyolojik ve çevresel faktörler bir araya gelebilir. Ancak, çocukların bu duygusal zorlukları yaşama riskini azaltabilecek bazı stratejiler ve yaklaşımlar vardır:

İntiharı Önlemek

Çocuklarınızla açık bir iletişim kurun ve duygusal durumlarını düzenli olarak kontrol edin. Eğer intihar düşünceleri varsa, hemen bir uzmana başvurun.

Zorbalığı Engelleme

Çocuğunuzun sosyal çevresi hakkında bilgi sahibi olun ve zorbalık belirtileri için dikkatli olun. Okul ve çevreyle iş birliği yaparak çocuğunuzun güvende olduğundan emin olun.

Çocuklara Yönelik Kötü Muameleyi Önlemek

Çocuğunuzun kimlerle zaman geçirdiğini bilmek ve onları kötü muameleden korumak için gerekli önlemleri almak önemlidir.

Gençlerde Şiddeti Önlemek

Çocuğunuzun arkadaş çevresi ve etkinliklerini gözlemleyin. Şiddet eğilimleri varsa, profesyonel bir yardım almayı düşünün.

Doğum Sonrası Depresyon

Eğer yeni bir anneyseniz ve doğum sonrası depresyon belirtileri gösteriyorsanız, bu durum çocuğunuz üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Bir uzmandan yardım alın.

Afet Durumlarında Çocuk Bakımı

Afet anlarında çocukların psikolojik ihtiyaçları da önemlidir. Onları bu tür olayların etkilerinden korumak için ne yapabileceğinizi öğrenin.

Ergen ve Okul Ruh Sağlığı

Çocuğunuzun okulda nasıl hissettiği, genel ruh sağlığı üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Okul ile iş birliği yaparak çocuğunuzun psikolojik ihtiyaçlarını karşılayın.

Çocuğunuzun Anksiyete ve Depresyonla Mücadelesinde Aba Psikoloji Yanınızda

Çocuklarda anksiyete ve depresyon, tüm aileyi etkileyebilecek ciddi sorunlardır. Bu duygusal ve psikolojik zorluklar, çocuğunuzun akademik başarısından sosyal ilişkilerine kadar birçok alanda olumsuz etkilere sahip olabilir.

Aba Psikoloji olarak, uzman ekibimizle, çocuğunuz için en uygun tedavi yaklaşımlarını belirleyerek bu zorlu süreci atlatmanıza destek olmak için yanınızdayız.  Eğer çocuğunuzda anksiyete veya depresyon belirtileri fark ettiyseniz, vakit kaybetmeden bizimle iletişime geçin. Çünkü erken tanı ve doğru tedavi, çocuğunuzun sağlıklı ve mutlu bir geleceğe sahip olabilmesi için önemli bir adımdır.

 

Read More

Sosyal medya, günümüzde sadece yetişkinlerin değil, çocukların da hayatının bir parçası haline geldi. Çoğu sosyal medya uygulaması kullanıcıların en az 13 yaşında olmasını gerektirse de, yapılan bir ankete göre 10-12 yaş arası çocukların yarısı ve 7-9 yaş arası çocukların üçte biri aktif olarak sosyal medya uygulamalarını kullanıyor. Bu durum, çocukların dijital dünyada karşılaşabileceği riskleri ve çocuklarda sosyal medya denetiminin neden bu kadar kritik olduğunu bizlere açık ediyor.

Birçok uzman, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerini yeni yeni anlamaya başlarken, bazı araştırmalar, özellikle Instagram, Snapchat ve TikTok gibi platformların, çocuklar üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini belirtiyor. Peki, bu olumsuz etkiler nelerdir? Ebeveynler olarak çocuklarımızı bu olumsuz etkilerden nasıl koruyabiliriz? Ve en önemlisi, çocuklarımızla sosyal medya hakkında nasıl sağlıklı bir iletişim kurabiliriz?

Sosyal Medyanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Sosyal medya, dijitalleşen dünyamızda çocuklar için kaçınılmaz bir gerçek haline geldi. Bu platformlar, çocukların sosyal, bilişsel ve duygusal gelişimlerini etkileyen birçok faktörle doludur. Ancak bu etkilerin tamamı olumlu değildir. Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini birlikte inceleyelim.

Olumlu Etkiler

  1. Sosyal İletişim ve Ağ Kurma: Sosyal medya, çocukların sınıf arkadaşları, aile üyeleri ve diğer etkinliklerle sürekli iletişim halinde kalmalarını sağlar. Bu, onların sosyal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. Aynı ilgi alanlarına sahip bireylerle ağ kurarak, arkadaşlarıyla daha derin ve anlamlı bağlar geliştirmelerine olanak tanır.
  2. Eğitici İçeriklere Erişim: Sosyal medya, çocuklara çeşitli konularda bilgi edinmeyi cazip ve interaktif bir şekilde sunar. Videolar, infografikler ve interaktif içerikler sayesinde, öğrenme süreci daha eğlenceli ve etkili hale gelir.

Olumsuz Etkiler

  1. Fiziksel ve Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri: Sosyal medyanın aşırı kullanımı, çocukların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını tehdit edebilir. Örneğin, uzun süreli ekran başında kalma; göz sağlığı sorunlarına, duruş bozukluklarına ve hareketsiz yaşam tarzına yol açabilir. Ayrıca, aşırı sosyal medya kullanımı, depresyon ve anksiyete riskini de artırabilir.
  2. Gerçekçi Olmayan Güzellik Standartları: Sosyal medya platformları, özellikle gençlerin kendilerini sürekli olarak diğerleriyle kıyaslamalarına neden olabilir. Bu, özsaygı sorunlarına, beden imajı sorunlarına ve genel olarak mutsuzluğa yol açabilir.
  3. FOMO (Günceli Kaçırma Korkusu): Çocuklar ve gençler, sosyal medya üzerinden arkadaşlarının ve tanıdıklarının paylaştığı içeriklere bakarak, kendi yaşamlarını eksik veya yetersiz görebilirler. Bu, sürekli olarak yeni paylaşımları kontrol etme ihtiyacı yaratarak tatminsizliğe ve yalnızlık hissine neden olabilir.
  4. Siber Zorbalık ve Gizlilik Sorunları: Sosyal medya, çocukların siber zorbalığa maruz kalma riskini artırabilir. Ayrıca, çocuklar genellikle gizlilik konusunda yeterince bilinçli değildir, bu da kişisel bilgilerinin kötü niyetli kişiler tarafından kullanılma riskini artırabilir.

Sosyal Medya Kullanımını Dengeleme ve Yönlendirme

Eğer çocuğunuzun sosyal medya kullanmasına izin veriyorsanız, bu kararın bazı sorumluluklarla geldiğini unutmamanız gerekir. Öncelikle, çocuğunuzun ne tür içeriklere erişebileceğini, kimlerle iletişim kurabileceğini ve hangi platformları kullanabileceğini net bir şekilde belirlemeniz önemlidir. Aynı zamanda, çocuğunuzun sosyal medyada ne kadar zaman geçireceği, hangi saatlerde kullanabileceği ve hangi tür paylaşımlarda bulunabileceği gibi konularda da sınırlarınızı ve beklentilerinizi açıkça ifade etmelisiniz.

Olgunluk Seviyesini Gözlemleyin

Çocuğunuz teknik olarak bir platform için uygun yaşta olsa bile, buna hazır olmayabilir. Olgunluk seviyelerini değerlendirin ve sosyal medya kullanımı için kurallarınızı ve beklentilerinizi açıkça belirtin.

Düzenli İletişim Kurun

Çocuğunuzla sosyal medya hakkında sürekli diyalog halinde olun. Yeni trendler, popüler içerikler veya yaşadıkları deneyimler hakkında konuşun.

Ekran Süresini Kontrol Edin

Amerikan Pediatri Akademisinin önerdiği üzere, ekran süresini günde iki saatle sınırlayın. Ancak, çocuğunuzun yeterince fiziksel aktivite ve sosyal etkileşim aldığından emin olun.

Kullanımlarını Gözlemleyin

Çocuğunuzun hangi uygulamaları kullandığını ve bu uygulamalarda ne tür içeriklerle ilgilendiğini kontrol edin. Uygulamaların amacını ve içeriğini anlamaya çalışın.

Çocuğunuza Doğru Model Olun

Çocuğunuza, sosyal medyada nasıl davranılması gerektiğini göstermek için iyi bir örnek olun. Kendi sosyal medya alışkanlıklarınızı gözden geçirin ve onlara olumlu bir model sunun.

Çocuklarda Sosyal Medya Denetimi Nasıl Olmalı?

Dijital çağda, çocuklarımızın sosyal medya ve internetle erken yaşlarda tanışması kaçınılmazdır. Ancak bu, ebeveynlerin çocuklarının çevrimiçi deneyimlerini güvenli ve eğitici bir şekilde yönlendirmeleri gerektiği anlamına gelir. Peki, ebeveynler çocuklarının sosyal medya kullanımını denetlemek için neler yapmalı?

İçerik Filtreleme Sistemleri

Reşit olmayanların uygunsuz içeriğe erişimini engellemek için içerik filtreleme sistemlerini kullanabilirsiniz. Bu, çocukların yaşlarına uygun olmayan içeriklerden korunmasına yardımcı olur.

Sörf Süresi Kontrolü

Çocuğunuzun internet başında geçirdiği süreyi belirleyerek, belirli bir süre sonunda otomatik olarak internet erişimini durdurabilirsiniz. Böylelikle, çocukların ekran başında aşırı zaman geçirmelerini önlersiniz.

Etkinlik İzleme

Ebeveynler ve eğitimciler, çocukların tarama ve arama geçmişini izleyerek hangi siteleri ziyaret ettiklerini görebilirler. Bu, potansiyel tehlikeleri önceden tespit etmeye yardımcı olur.

Yapılandırma Koruması

Yapılandırma koruması, ebeveyn kontrol ayarlarınızın korunmasını sağlar. Çocuklar, merakları veya belirli kısıtlamalardan kaçınma istekleri nedeniyle bu ayarları değiştirmeye çalışabilirler. Yapılandırma koruması, bu tür değişiklikleri engelleyerek, ebeveynlerin belirlediği kısıtlamaların ve filtrelerin sürekli aktif kalmasını garantiler.

Sosyal Medya Platformlarındaki Ebeveyn Kontrol Araçları

Büyük sosyal medya platformları, ebeveynlere çocuklarının deneyimlerini kontrol etmelerine yardımcı olacak araçlar sunmaktadır. Örneğin, Instagram, ebeveynlere genç kullanıcıların deneyimleri üzerinde daha fazla kontrol sağlamak için bir dizi özellik sunar. Ebeveynler, bu özellikler sayesinde çocuklarının sosyal medyada ne kadar zaman geçirdiklerini kontrol edebilir, hangi profilleri takip ettiklerini görebilir ve belirli etkinlikler için bildirim alabilirler.

Yaşa Uygun Kullanıcı Profilleri

Bazı içerik sağlayıcılar, çocukların yaşlarına uygun içeriklere erişimini sağlamak için yaşa uygun kullanıcı profilleri oluşturma seçeneği sunar. Örneğin, Netflix veya Youtube Kids, çocuklara uygun içerikleri filtreleyerek ebeveynlere destek sunmaktadır.

Sosyal Medya Kullanımında Sağlıklı Sınırlar Koyma

Çocuklarımızın dijital dünyayla sağlıklı bir denge kurması, onların gelişimi için önemli bir adımdır. Bu dengeyi sağlamanın yollarından biri de sosyal medya kullanımında sağlıklı sınırlar belirlemektir. Peki biz ebeveynler bu sınırları nasıl belirleyebiliriz? 

Birlikte Keşfedin

Çocuğunuzun dijital dünyada nelerle karşılaştığına dair gerçek bir fikriniz olması için onunla birlikte bu dünyayı keşfedin. Birlikte oyun oynamak veya videoları izlemek, çocuğunuzun hangi içeriklere maruz kaldığını anlamanıza yardımcı olurken, aynı zamanda onunla kaliteli zaman geçirme fırsatı da sunar.

Yaratıcılığı Teşvik Edin

Dijital dünya sadece tüketmek için değil, aynı zamanda yaratmak için de bir fırsattır. Çocuğunuzu, sanatsal yeteneklerini geliştirebileceği yaratıcı platformlara yönlendirerek dijital medyanın olumlu yönlerini keşfetmesini sağlayabilirsiniz.

Aile Medya Planı Oluşturun

Bir Aile Medya Planı, her bireyin ekran süresi ve içerik tercihleri hakkında fikir sahibi olmasına yardımcı olabilir. Bu plan, aile bireylerinin sosyal medya kullanımı konusunda ortak bir anlayışa sahip olmalarını sağlar ve olası anlaşmazlıkları en aza indirir.

Sosyal Medya Detoks Zamanları Belirleyin

Çocuğunuzun ekran başında geçirdiği süreyi dengeli bir şekilde dağıtarak, onun hem fiziksel hem de zihinsel sağlığını koruyabilirsiniz. Belirli saatlerde veya günlerde ekran kullanımını sınırlayarak, çocuğunuzun diğer aktivitelere daha fazla zaman ayırmasını teşvik edebilirsiniz.

Çocuklar ve Sosyal Medya: Bilinçli Büyümenin Anahtarın Aba Psikoloji İle Keşfedin

Çocuklarımızın dijital dünyada sağlıklı büyümesi, gelecekteki başarılarını şekillendiren temel bir adımdır. Aba Psikoloji olarak, çocuklarınızın bu yolda desteklenmesi ve yönlendirilmesi için sizinle birlikte çalışmaktan memnuniyet duyarız. Bu konuda daha fazla bilgi, rehberlik ve destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca, psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içerik için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın. 

Çocuklarınızın dijital deneyimlerini anlamalarına, olumlu alışkanlıklar geliştirmelerine ve zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak için buradayız.

Read More

Çocuklarda Oyunun Psikolojik Önemi

Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız oyun kavramı, bazen bir spor etkinliği, bazen bir masa oyunu veya sadece çocukların daldığı bir hayal dünyası olarak karşımıza çıkar. Ancak oyun, çocukların psikolojik gelişiminde kritik bir role sahiptir. Psikologlar, eğitimciler ve oyun uzmanları, oyunun sadece eğlence değil, aynı zamanda çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyen bir araç olduğunu vurgularlar. Peki, çocukların psikolojik gelişimi için oyun ne anlama geliyor?

Oyunun Çocukların Psikolojik Gelişimindeki Rolü

Oyun, ilk bakışta çocukların sadece eğlenmek, enerjilerini atmak ya da zaman geçirmek için başvurduğu basit bir etkinlik gibi görünebilir. Ancak bu, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Oyun, çocukların kendi seçimleriyle ve kendi yönlendirmeleriyle katıldıkları, sürecin kendisine odaklandıkları bir aktivitedir. Bu süreç, çocuğun bireysel ihtiyaçlarına, arzularına ve meraklarına göre şekillenir. Aynı zamanda tamamen yaratıcı, dinamik ve esnek bir süreci de ifade eder. Bu esneklik, çocukların farklı senaryoları, karakterleri ve hikayeleri keşfetmelerine olanak tanır.

Oyun sırasında çocuklar, bilişsel yeteneklerini keskinleştirir, matematiksel ve dil becerileri gibi temel kavramlarla tanışır. Aynı zamanda, sosyal beceriler, etkili iletişim, öz düzenleme, çatışma çözme ve iş birliği gibi kritik yaşam becerileri, oyun aracılığıyla öğrenilir ve pratiğe dökülür.

Oyunun, çocukların psikolojik gelişimindeki bu etkisi, onların sosyal ve bilişsel becerilerinin gelişimini de doğrudan etkiler. Bu etkilerin çocukların sosyal becerilerine ve bilişsel gelişimlerine nasıl katkıda bulunduğunu incelemeden önce, oyunun çocuklar için ne anlama geldiğine bir göz atalım.

Çocuklar için Oyun Ne Anlama Gelir?

Oyun, çocukların dünyasında sadece bir eğlence değil, aynı zamanda keşif, hayal kurma ve bağımsız karar verme yeteneklerini gösterdikleri bir alandır. Sıkça “çocukların işi” olarak adlandırılan oyun, onlar için tam anlamıyla bir tutkudur.

Ebeveynler olarak, çocukları oyun oynamaya teşvik etmek için ekstra bir çaba sarf etmenize gerek olmadığını fark edersiniz. Çünkü oyun, çocukların içsel bir motivasyonla yaklaştığı, dışsal ödüllere ihtiyaç duymadan devam ettirebildikleri bir aktivitedir. Oyunun bir “standart”ı ya da “doğru bir yolu” yoktur. Bir gün çocuk, patates püresiyle oynarken, diğer gün bir video oyununda maceralara atılabilir ya da sadece pencereden dışarıyı izleyebilir. Oyunun doğası, günün koşullarına ve çocuğun ruh haline bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Çocuklar için taşıdığı bu derin anlamı fark ettiğimizde, oyunun psikolojik gelişimdeki rolünü, sosyal becerilere olan katkısını, bilişsel gelişimdeki yerini ve fiziksel faydalarını daha iyi anlamamız mümkün olacaktır.

Sosyal Becerilerin Gelişiminde Oyunun Rolü

Oyun, çocukların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmeleri için önemli bir etkendir. Özellikle dramatik oyunlar, rol yapma ve yaratıcı etkinlikler, çocukların sosyal etkileşimlerde bulunmaları ve duygusal zekalarını geliştirmeleri için mükemmel fırsatlar yaratır. Oyunun çocukların sosyal becerilerini geliştirmesindeki katkıları şunlardır:

İş Birliği ve Müzakere Becerileri: Oyun sırasında çocuklar, diğer çocuklarla nasıl etkileşimde bulunacaklarını, fikirlerini nasıl ifade edeceklerini ve ortak kararlar almak için nasıl müzakere edeceklerini öğrenirler. Bu, onlara farklı perspektifleri anlama ve takım çalışmasının değerini kavrama yeteneği kazandırır.

Özgüvenin İnşası: Oyun, çocuklara başarıların tadını çıkarma ve zorluklarla başa çıkma becerilerini geliştirme fırsatı sunar. Bu deneyimler, onların özsaygılarını ve özgüvenlerini artırır.

Duygusal Düzenleme: Çocukların duygusal tepkilerini kontrol etmeyi öğrenmelerine yardımcı olur. Özellikle stresli veya endişe verici durumları canlandırarak, duygusal tepkilerini daha iyi anlama ve yönetme becerilerini geliştirirler.

Empati ve Adalet Anlayışı: Çocukların, diğer çocukların duygularını anlama ve onlara saygı gösterme yeteneğini geliştirir. Böylece diğer çocuklarla oynarken, empati oluşturma ve adil davranma konusunda deneyimler kazanırlar.

Bilişsel Becerilerin Gelişiminde Oyunun Rolü

Bilişsel gelişim, bir çocuğun düşünme, öğrenme, hatırlama ve dikkatini nasıl kullandığıyla ilgilidir. Oyun, çocukların bu becerilerini geliştirilmelerinde büyük rol oynar. Hem bireysel oyunlar hem de grup içindeki etkileşimler, çocukların bilişsel yeteneklerini zenginleştirir ve genişletir. Oyunun bilişsel gelişime olan katkılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Problem Çözme: Oyun sırasında karşılaşılan zorluklar, çocukların problem çözme becerilerini kullanmalarını teşvik eder. Bu onlara, gerçek hayatta farklı durumlarla başa çıkma ve çözümler üretme yeteneği kazandırır.

Hayal Gücü ve Yaratıcılık: Oyun, çocukların hayal güçlerini serbest bırakmaları için bir alan sunar. Yaratıcı düşünme, yeni fikirler üretme ve farklı senaryoları hayal etme yeteneği, oyun sayesinde gelişir.

Temel Kavramların Anlaşılması: Oyun, çocukların şekilleri, renkleri, sayıları ve harfleri tanıma gibi temel kavramları öğrenmelerine yardımcı olur. Böylelikle çocuğunuzun akademik becerilerinin temeli atılmış olur.

Odaklanma ve Azim: Oyun, çocukların konsantrasyonlarını artırma, bir görevde ısrar etme ve zorluklarla başa çıkma yeteneklerini geliştirir.

Okuryazarlık ve Matematik Becerileri: Oyun, dil becerilerini, etkileşimi ve keşif duygusunu teşvik eder. Böylelikle çocukların okuma, yazma ve matematik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

Ebeveynler için Öneriler: Çocuğunuzla Oyunun Psikolojik Gelişimini Destekleyin

Çocukların yaşam boyu öğrenme süreci, bebeklik döneminden itibaren atılan sağlam adımlarla şekillenir. Çocukların yaşam boyu öğrenme süreci, ilk adımlarının atıldığı bebeklik döneminden itibaren başlar. Bu süreçte oyun, sadece çocukların eğlenmesi için değil, aynı zamanda onların psikolojik gelişimlerini derinden etkileyen bir araçtır. Çocukların gelişimini sağlıklı bir şekilde destekleyebilmeniz için bazı öneriler:

Çocuğunuzun İlgi Alanlarını Keşfedin: Çocuğunuzun hangi aktivitelere ilgi gösterdiğini belirleyin ve bu bilgileri eğitimcilerle paylaşarak, onun ilgi alanlarına uygun oyun deneyimleri oluşturmalarını teşvik edin.

Eğitimcilerle İletişim Kurun: Çocuğunuzun okul ya da kreşteki eğitimcileriyle düzenli olarak iletişim halinde olun. Bu sayede çocuğunuzun hangi etkinliklere daha fazla ilgi gösterdiğini, hangi aktivitelerde daha aktif ya da pasif olduğunu öğrenme fırsatını yakalayabilirsiniz.

Birlikte Oyun Zamanı Yaratın: Çocuğunuzla birlikte geçireceğiniz kaliteli oyun zamanları, onun duygusal ve bilişsel gelişimine büyük katkılar sağlar. Bu nedenle, günlük rutininizde çocuğunuzla birlikte oyun oynamak için özel zamanlar ayırmaya özen gösterin. Bu sadece onunla bağ kurmanızı değil, aynı zamanda onun gelişimini desteklemenize de yardımcı olur.

Aba Psikoloji İle Çocuklarda Oyunun Psikolojik Önemini Keşfedin

Oyun, çocukların hayatında sadece eğlenceli bir aktivite değil, aynı zamanda psikolojik gelişimlerini şekillendiren bir araçtır. Bu yazımızda, oyunun çocukların psikolojik gelişimindeki derin etkisini ele aldık. Aba Psikoloji olarak, çocukların sağlıklı bir psikolojik gelişim süreci geçirmelerini desteklemek için buradayız.

Ebeveynler olarak, çocuğunuzun bu değerli gelişim sürecini en iyi şekilde desteklemek için onlarla kaliteli oyun zamanları oluşturmanın önemini unutmayın. Çocuk psikolojisi hakkında daha fazla bilgi ve rehberlik için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

İlkokul Çağında Doğru Okul Seçiminin ÖnemiÇocuğunuzun eğitim yolculuğunda attığı ilk adımlar, onun bireysel ve sosyal gelişimini belirleyen kritik anlardır. İlkokul dönemi, çocukların temel yeteneklerini ve değerlerini kazandığı, hayatlarının belki de en belirleyici evresidir. Burada çocuk, hayatta ilk kez bağımsızlık duygusunu tadar, arkadaşlık ilişkileri kurar ve sosyal değerleri öğreneceği bir döneme girer.

Bu dönemde çocuklar, ailelerinden ilk kez uzaklaşarak kendi başlarına bir şeyler yapmanın ve sorumluluk almanın ne demek olduğunu öğrenirler. Sosyal etkileşimler sayesinde empati, iş birliği ve paylaşma gibi değerleri kazanırlar. Aynı zamanda, eleştirel düşünme ve problem çözme gibi yeteneklerini de geliştirirler. Bu nedenle iyi bir ilkokul, çocukların hem bilişsel hem de fiziksel becerilerini geliştirmek için dengeli bir eğitim sunar. Peki, ilkokul seçiminin bu kadar kritik olmasının altında yatan sebepler nelerdir?

İlkokul Seçiminin Önemi: Neden Bu Kadar Kritik?

Çocuğunuzun eğitim yolculuğundaki ilk adımlar, onun bireysel ve akademik potansiyelini şekillendirir. Bu kritik dönemde sağlam bir temel oluşturmak, ilkokul seçiminin neden bu kadar önemli olduğunu vurgular. Bu karar, sadece bir öğrenme alanı seçmekten çok daha fazlasını ifade eder; aynı zamanda çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimine de derinlemesine etki eder. İşte ilkokul tercihinin bu denli kritik olmasının bazı sebepleri:

Bilişsel ve Sosyal Temellerin Atılması

İlkokul dönemi, çocukların sadece okuma, yazma ve temel matematik becerilerini edinmekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal etkileşimlerde bulunarak arkadaşlık ilişkileri kurduğu ve takım çalışmasının değerini anladığı bir evredir. Bu dönemde kazanılan beceriler, onların ileri eğitim yıllarında ve günlük yaşantılarında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına yardımcı olur.

Öğrenme Tutumu

İlkokulda edinilen deneyimler, çocukların öğrenmeye karşı tutumlarını büyük ölçüde etkiler. Pozitif bir ilkokul deneyimi, çocukların bilgiye olan açlığını artırır ve öğrenmeye olan doğal meraklarını canlı tutar. Ancak olumsuz bir deneyim, öğrenme sürecine karşı duyulan hevesin kaybolmasına veya öğrenme korkusunun oluşmasına neden olabilir.

Bireysel Farklılıkların Tanınması

Bu dönem, öğretmenlerin ve ebeveynlerin çocuğun bireysel öğrenme tarzını, yeteneklerini ve zorluklarını tanıma fırsatı bulduğu bir dönemdir. Erken tanıma ve müdahale, potansiyel zorlukların üstesinden gelmekte ve her çocuğun en iyi şekilde gelişmesini sağlamakta kritik öneme sahiptir.

Değerler ve Ahlak

İlkokul dönemi, çocukların hayatları boyunca taşıyacakları temel değerleri, etik kuralları ve toplumsal sorumluluklarını kazandıkları kritik bir evredir. Bu dönemde edindikleri değerler, onların karakterlerini şekillendirir ve toplum içindeki rollerini belirler. Seçtiğiniz okul, çocuğunuzun bu değerleri nasıl algılayacağı, hangi etik normlara sahip olacağı ve toplumla nasıl bir ilişki kuracağı konusunda belirleyici bir role sahiptir. Bu nedenle, okulun değer eğitimi yaklaşımı, onun sosyal ve kültürel gelişiminde ne kadar etkili olacağını gösteren önemli bir göstergedir.

Özsaygı ve Özgüvenin Geliştirilmesi

İlkokul dönemi, çocukların kendi yeteneklerini ve sınırlarını keşfettikleri, özsaygı ve özgüvenlerini inşa ettikleri bir zaman dilimidir. Bu dönemde karşılaştıkları başarılara ve zorluklara olan tepkileri, onların kendi değerlerini nasıl gördüklerini ve başkalarıyla nasıl etkileşimde bulunduklarını belirler. Pozitif geri bildirimler ve teşvik edici bir öğrenme ortamı, çocukların kendi yeteneklerine olan inançlarını güçlendirir, risk almayı ve yeni şeyler denemeyi öğrenmelerine yardımcı olur. Bu, onların ilerleyen yaşamlarında karşılaşacakları zorluklarla başa çıkmalarını ve potansiyellerini en üst düzeyde kullanmalarını sağlar.

Bu kritik faktörleri göz önünde bulundurarak, ilkokul seçiminin çocuğunuzun geleceği üzerindeki etkisini daha iyi anlayabiliriz. Peki, bu önemli kararı verirken hangi kriterleri gözetmeliyiz?

İlkokul Seçiminde Dikkate Alınması Gerekenler

Çocuğunuzu hangi okula kaydedeceğiniz kararı, ebeveynler için oldukça stresli ve karmaşık bir süreç olabilir. Ancak bu, sizi korkutacak veya sizi hızla alınmış bir karara itecek kadar zor bir karar olmamalıdır. Doğru bilgilere sahip olarak ve dikkatli bir değerlendirme yaparak, çocuğunuzun en iyi şekilde gelişeceği okulu belirlemek mümkündür. Bu, sadece okulun dış görünüşüne veya popülerliğine odaklanmakla değil, daha derinlemesine bir araştırma ve değerlendirmeyle gerçekleşir.

Öğretmenlerin Rolü

İyi bir eğitimde öğretmenlerin rolü yadsınamaz. Öğretmenler, çocukların eğitim deneyimlerini şekillendiren anahtar unsurlardır. İyi bir öğretmen, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini de destekler. Öğretmenlerin eğitim ve deneyimine, sürekli öğrenme azmine ve öğrencilere olan yaklaşımına dikkat edin.

Müfredatın Bütünlüğü

İyi bir müfredat, sadece temel bilgileri değil, aynı zamanda günümüzün ve geleceğin becerilerini de kapsamalıdır. Yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme ve takım çalışması gibi 21. yüzyıl becerileri, çocukları sadece akademik başarı için değil, hayatın her alanında başarılı olmaları için de hazırlar. Bu nedenle, bir okulun müfredatını değerlendirirken, sadece konu başlıklarına değil, bu becerilerin nasıl işlendiğine ve pratiğe döküldüğüne de dikkat etmek gerekir.

Sınıf Mevcudu ve Öğrenci-Öğretmen Oranı

Sınıfın kalabalık olmaması, öğretmenin her bir öğrenciye yeterince zaman ayırabilmesi için kritiktir. Daha az öğrenciye sahip sınıflar, bireysel ihtiyaçların daha iyi karşılanmasına olanak tanır. Öğrenci başına düşen öğretmen sayısı, öğrencilerin bireysel sorunlarına ve ihtiyaçlarına daha hızlı yanıt almasını sağlar. Bu nedenle, çocuğunuzu bir okula kaydetmeden önce sınıf mevcudunu göz önünde bulundurun.

Okulun Değerleri

Bir okulun misyonu ve vizyonu, onun eğitim felsefesini ve öğrencilere yaklaşımını belirler. Bu değerler, okulun genel hedeflerini, öğrencileri nasıl bir birey olarak yetiştirmeyi amaçladıklarını ve topluma nasıl katkıda bulunmayı hedeflediklerini yansıtır. Seçtiğiniz okulun değerlerinin, ailenizin değerleriyle ve çocuğunuzun ihtiyaçlarıyla uyumlu olup olmadığına dikkat edin.

Topluluk ve Kültür

Bir okul, sadece derslerin verildiği bir mekan değil, aynı zamanda çocuğunuzun sosyal ve duygusal becerilerini geliştireceği bir topluluktur. Okulun kültürü, öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenlerle nasıl etkileşimde bulunduğunu, okulda hangi sosyal değerlerin teşvik edildiğini ve çocuğunuzun bu toplulukta nasıl bir birey olarak büyüyeceğini belirler. Bu nedenle, okul ziyaretlerinizde sadece sınıfların iç yapısına değil, teneffüslerde çocukların nasıl etkileşimde bulunduğuna, etkinliklerin nasıl düzenlendiğine ve okulun genel atmosferine de dikkat edin.

Hijyen ve Güvenlik

Çocuğunuzun sağlığını ve güvenliğini korumak her şeyden önemlidir. Okulun hijyen standartlarına ve genel güvenlik önlemlerine dikkat edin. Okulu ziyaret ederek bu konuda bir fikir edinebilirsiniz. Özellikle yemekhane, tuvaletler ve sınıfların temizliği, okulun hijyen anlayışı hakkında size bilgi verecektir. Ayrıca okulun acil durum planları, yangın tatbikatları ve güvenlik personelinin varlığı da değerlendirilmelidir.

Çocuğunuzun Geleceğini Şekillendirirken Aba Psikoloji Yanınızda!

İlkokul seçimi, çocuğunuzun eğitim yolculuğunda kritik bir adımdır. Bu adım, çocuğunuzun sadece birkaç yılını değil, hayatının geri kalanını etkiler. Aba Psikoloji olarak biz, bu sürecin zorluklarını ve önemini biliyoruz. Ve çocuğunuzun geleceği için atacağınız bu ilk adımda en doğru kararı vermeniz için size rehberlik etmek için buradayız! 

Daha fazla bilgi ve destek almak için bizimle iletişime geçebilir, psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz. Unutmayın, bilinçli bir ebeveynin rehberliği, çocuğunun parlak bir geleceğe adım atmasını sağlar.

Read More

Çocuk gelişimi, birçok farklı faktörün bir araya gelmesiyle şekillenmektedir. Bu faktörler arasında genetik miras, çevresel koşullar, eğitim ve sosyal etkileşimler bulunur. Ancak, çocuğun bilişsel ve duygusal yeteneklerini belirleyen iki önemli faktör de, zeka seviyesi (IQ) ve duygusal zeka (EQ) dır.
Peki; çocuk gelişiminde IQ ve EQ’nun önemi nedir? Bu iki faktör çocuğun hayatını nasıl etkiler?

IQ (Zeka Seviyesi) Nedir?

IQ ya da Zeka Katsayısı, bir bireyin bilişsel kapasitesini ve zihinsel yeteneklerini ölçen değerdir. Bu değer, bireyin yaşına göre problem çözme, mantıksal düşünme, hızlı öğrenme ve bilgiyi kullanma yeteneklerini ifade eder.
IQ değerinin belirlenmesi, genellikle standartlaştırılmış ve bilimsel olarak geçerli kabul edilen testler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu testler, bir bireyin belirli bir yaş grubuyla karşılaştırıldığında, zihinsel yeteneklerinin düzeyini belirlemeye yardımcı olur.
IQ testleri, genellikle bir dizi farklı görev ve sorudan oluşur. Bu görevler ve sorular, bireyin mantıksal düşünme, problem çözme, hafıza, dil becerileri ve matematiksel yeteneklerini ölçer. Bu nedenle IQ testleri, çocukların eğitim ihtiyaçlarını belirlemek için önemli bir araçtır.

IQ’nun Belirleyici Özellikleri

IQ’nun bazı belirleyici özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Çeşitli materyalleri okumaktan zevk alma
  • Bağımsız olarak uzun süreli çalışabilme
  • Hızlı öğrenme
  • Keskin gözlem yapabilme
  • Kolayca sebep-sonuç ilişkisi kurabilme
  • Aktif hayal gücü kullanımı ve orijinal fikirler üretebilme

IQ’nun Çocuk Gelişimindeki Rolü

IQ, çocuğun akademik başarısını ve öğrenme yeteneğini büyük ölçüde etkiler. Yüksek IQ’ya sahip çocuklar, genellikle daha hızlı öğrenir ve daha karmaşık konuları anlama yeteneğine sahip olabilirler. Bu çocuklar, genellikle daha zorlu akademik programlara ihtiyaç duyarlar. Öte yandan, düşük IQ’ya sahip çocuklar, genellikle daha fazla eğitim desteğine ihtiyaç duyarlar. Bu çocuklar, genellikle daha basit ve somut öğrenme materyalleriyle daha iyi öğrenirler. Öte yandan IQ, yalnızca bir çocuğun akademik potansiyelini değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal gelişimini de etkiler.

EQ (Duygusal Zeka) Nedir?

EQ ya da Duygusal Zeka, bir bireyin duygusal farkındalığını, duygusal ifade yeteneğini ve duygusal yönetim becerilerini ölçen değerdir. Duygusal zeka, aynı zamanda bir bireyin başkalarının duygularını anlama ve empati kurma yeteneğini de içerir.

Yüksek duygusal zekaya sahip bireyler, genellikle başkalarıyla etkili iletişim kurabilir, başkalarının duygularını anlayabilir ve empati kurabilirler. Bu da onların sosyal ilişkilerinde ve işbirliği yapma yeteneklerinde önemli bir rol oynar.

Duygusal zeka, aynı zamanda bir bireyin stresle başa çıkma yeteneğini ve genel duygusal sağlığını etkiler. Yüksek duygusal zekaya sahip bireyler, genellikle duygusal stresle daha etkili bir şekilde başa çıkabilir ve duygusal zorlukları daha iyi yönetebilirler.

Duygusal zeka, testleri genellikle standartlaştırılmış testler kullanılarak ölçülür. Testin sonuçları, bir bireyin genel EQ puanını belirlemek için bir araya getirilir.

EQ’nun Belirleyici Özellikleri

EQ’nun bazı belirleyici özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Kendi duygusal durumunu ve başkalarının duygusal durumunu tanıma ve anlama
  • Kendine güvenme
  • Kendi varlığını kabul etme
  • Başkasıyla empati kurabilme
  • Zor anlarda duygu kontrolü yapabilme
  • Hayatın akışı içerisindeki değişimleri kabul etme

EQ’nun Çocuk Gelişimindeki Rolü

Duygusal zeka, çocuğun duygusal sağlığını, sosyal becerilerini ve genel yaşam kalitesini etkileyen bir faktördür. Bu nedenle, çocukların duygusal zekalarını geliştirmek, onların sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek için önemlidir. Bu, çocukların hem akademik hem de kişisel yaşamlarında başarılı olmalarına yardımcı olur.

IQ ve EQ’nun Dengesi

IQ ve EQ, çocuk gelişiminde birlikte çalışır. Yüksek IQ’ya sahip bir çocuğun duygusal zeka becerileri düşükse, sosyal durumları anlama ve başkalarıyla etkili iletişim kurma konusunda zorluk çekebilir. Benzer şekilde, yüksek EQ’ya sahip bir çocuk, düşük IQ’ya sahipse, akademik becerileri ve problem çözme yeteneği olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle, çocukların hem IQ hem de EQ becerilerini geliştirmek önemlidir.

Çocuklarınızın bu becerilerini geliştirmede IQ ve EQ testleri, eğitim danışmanlığı ve kariyer danışmanlığı almak ve daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, kariyer ve eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Psikolojik testler, çocukların gelişimini gözlemlemek ve yeteneklerini tespit etmek konusunda ipuçları barındırmaktadır. Okul öncesi dönem, gelişimsel sürecin gözlenmesi açısından son derece önemlidir. Bu dönemde çeşitli psikolojik testlerle bilimsel verilere ulaşmak mümkün olabilmektedir. aba Psikoloji, farklı yaş gruplarına bu testleri uygulamaktadır. Uyguladığı; zeka ve yetenek testleri ile eğitim ve kariyer süreçlerine destek vermektedir. Okul seçimi, kariyer haritasının çizilebilmesi gibi konularda bu testlerden yardım alınmaktadır. Aynı zamanda, bu testler gelişimsel problemlerin tanı ve tedavisi açısından da önem arz etmektedir.

Peki; okul önceki dönemdeki çocuklara hangi testler uygulanabilir? Bu testlerin uygulanma amacı, kapsamı ve içeriği hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?

Psikolojik Testler: WPPSI Testi

WPPSI Testi, okul öncesi dönemdeki çocuklar için uygulanan bir zeka testidir. Test, 2,5 – 7 yaş aralığındaki çocuklar için uygundur. İlk kez 1967 yılında uygulanmaya başlayan test David Wechsler tarafından geliştirilmiştir. Bugün, dünya genelinde kabul gören zeka testleri arasındadır. Aynı zamanda okul öncesi çocuklar için tasarlanan testler arasında güvenilirliği en yüksek olanlardan bir tanesidir. Testin, uzman psikologlar tarafından uygulanması gerekmektedir. Aynı şekilde test verilerinin değerlendirmesi de uzman pedagog ve psikologlar tarafından yapılmalıdır. Test, yaklaşık 45 dakika içinde tamamlanabilmektedir. Testin amacı, okul öncesi dönemdeki çocukların düşünsel yeteneklerini ölçmektir. Test, uygulanan çeşitli alt testler etrafında şekillenir. Test, toplamda 14 alt testi içermektedir.

Test uygulaması öncesinde herhangi bir ön hazırlık gerekmemektedir. Çocuğun, yeterince uyuduğundan, karnının tok olduğundan ve kendini iyi hissettiğinden emin olmak yeterlidir. Test kapsamında, çocukların; bütüne bakabilme ve bağ kurabilme becerileri ölçülmektedir. Aynı zamanda motor becerileri ve dikkat becerilerine bakılmaktadır. Anlama ve akıl yürütme becerilerinin yanı sıra; sınıflandırma, kavramsal düşünme, konsantrasyon, hafıza gibi noktalar değerlendirilmektedir.

Sonuçlar; çocukların gelişim süreçleri konusunda daha sağlıklı adımlar atılmasına olanak verir. Çocuğun entelektüel vizyonu hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kariyer danışmanlığı ve kariyer planlaması yapılabilmesi noktasında ipuçları verir.

Psikolojik Testler: WIAT III Başarı Testi

WIAT III başarı testi, David Wechsler tarafından tasarlanan bir başka psikolojik testtir. Testin ilk versiyonu 1992 yılında yayınlanmıştır. Test okul öncesi dönemdeki çocukların akademik başarılarının ölçülmesi amaçlanmaktadır. Test daha sonra 2009 ve 2018’de iki kez revize edilmiştir. Bugün kullanılan versiyonu, 2018’de revize edilmiştir ve WIAT III adıyla anılmaktadır. Test eski versiyonlara göre daha fazla akademik bilgiye odaklanmaktadır. Okullarda ve kliniklerde; uzman pedagog ve psikologlar tarafından uygulanması uygun görülmektedir. aba Psikoloji’nin uzman psikologları da testin uygulayıcıları arasında yer almaktadır. WIAT-III 16 farklı alt testten oluşmaktadır. Okuduğunu anlama, sayısal işlem ve problem çözme, dinleme, yazma gibi çeşitli becerileri ölçmeye odaklanmaktadır.

Stanford Binet Zeka Testi

Okul öncesi dönemdeki çocuklar için uygulanabilecek bir diğer test, Stanford Binet zeka testidir. Bu test, yüksek güvenilirliğe sahip ve dünyaca kabul gören psikolojik testler arasında yer almaktadır. Stanford Binet zeka testi, Alfred Binet ve Theodore Simon tarafından tasarlanmıştır. Test daha çok, çocuklardaki gelişimsel sorunlar ve öğrenme güçlüklerini saptamak amacıyla kullanılmaktadır. Test son olarak 2003 yılında revize edilmiştir. aba Psikoloji’nin uzman psikologları testin Türkiye’deki uygulayıcıları arasında yer almaktadır.

Test bireysel olarak uygulanır. Beş farklı bilişsel beceriyi ölçmeye odaklanır. Bu beş farklı bilişsel beceri şöyle sıralanabilir;

  • Akışkan Zeka
  • Bilgi
  • Niceliksel Akıl Yürütme
  • Görsel – Uzamsal İşleme
  • Kısa Süreli Hafıza

Bu ölçümler zeka geriliği, öğrenme güçlüğü gibi problemler hakkında fikir vermektedir. Stanford – Binet, bu gibi problemlerin tanı ve tedavisi için güvenle uygulanan bir testtir.

Okul öncesi dönemdeki çocuklara uygulanan psikolojik testler hakkında bilgi için için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi, kariyer danışmanlığı gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Anaokulu seçimi ve anaokulunda alınacak eğitim, hiç şüphesiz ki her çocuk için oldukça önemlidir. Seçim yaparken göz önünde bulundurulması gereken pek çok unsurdan söz etmek gerekir. Çocuğun ihtiyaçları elbette birinci öncelik olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte; okulun neler sağlayabildiği de oldukça önemli noktalardan bir tanesidir.

Aslında her aile, çocuğunu göndereceği anaokulunu seçerken temel ve benzer bazı kriterleri dikkate alır. Eğitmen kadrosu, finansal koşullar, ulaşım, hijyen gibi temel özellikler her aile için son derece önemlidir. Peki; yalnızca bunları dikkate almak yeterli midir? Anaokulu tercihi, çocuklar üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir? Ebeveynler seçim yaparken nelere odaklanmalıdır?

Anaokulu Seçimi Yaparken Nelere Dikkate Edilmelidir?

Anaokulu eğitimi, çocuğun sağlıklı gelişimi için son derece önemlidir. Bu noktada, seçim yaparken titiz davranılması gerekir. Okulun, öğrenciye ne sunduğu bakılması gereken en önemli noktalardan biridir. Bu anlamda, beslenme, hijyen, güvenlik gibi pek çok özellik göz önünde bulundurulmalıdır.

Bir anaokulunda oyun alanlarının ve spor yapılabilecek alanların bulunması gerekmektedir. Bu, çocukların gelişimi ve fiziksel sağlığı açısından önemli bir kriter olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda eğiti ve öğretici materyaller de dikkate alınmalıdır. Oyuncaklar ve eğitici materyaller tüm çocuklar tarafından ortak kullanılmaktadır. Bu materyallerin sağlığı tehdit etmeyecek malzemelerden üretilmiş olması önemlidir. Aynı zamanda hijyenine de dikkat edilmelidir. Okulun, bunu dikkate alması önem taşımaktadır.

Güvenlik belki de anaokulu seçimi yapacak ebeveynler için en önemli konular arasında yer alır. Bu anlamda yalnızca okulun girişinde bir güvenlik personeli olması yeterli değildir. Okulun içinde, çocukların aktif olduğu alanlarda yaralanmalara karşı çeşitli güvenlik önlemlerinin de düşünülmüş olması gerekir.

Eğitmen kadrosu ve verilen eğitim dikkate alınması gereken bir diğer önemli noktadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve eğitmenlerin yetkinliğine bakılması gerekmektedir. Bununla beraber sınıf mevcudu ve sınıfların hangi şekilde oluşturulduğu da dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra; verilen eğitimin kapsamı da oldukça önemlidir. Çocukların becerilerini ve yeteneklerini geliştirebilecekleri okullara öncelik verilmelidir.

Okul öncesi dönemde çocuklar için en önemli konulardan biri sağlıklı beslenmedir. Anaokulu seçimi yaparken ebeveynlerin kararlarını etkileyen en önemli noktalardan biri de budur. Anaokulunda, genellikle çocuklara bir ana ve bir ara öğün sunulur. Bu öğünlerin, içeriği, besin değerleri, saklama koşulları gibi noktalar incelenmelidir. Gıda mühendisleri ile çalışan okullara öncelik verilmelidir.

Okul bünyesinde psikologların görev alıp almadığına bakılmalıdır. Okul öncesi dönem çocukların gelişimi için kritiktir. Bu anlamda; pedagog ve psikologların eğitim sürecine destek vermesi de son derece önemlidir.

Tüm bunlara ek olarak; ulaşım alternatifleri ve ekonomik koşullar değerlendirilmelidir. Daha kolay ulaşım sağlanabilecek okullara öncelik verilebilir. Okulun maddi taleplerine karşılık neler sunduğu da hiç şüphesiz tercihler üzerinde etkili olmaktadır.

Anaokulu Seçimi ve Stratejik Yetenek Yönetimi

Anaokulu tercihi yaparken ebeveynlerin profesyonel destek almaları uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir. Anaokulu eğitimi çocukların yetenek ve yatkınlarının gelişimini destekler. aba Psikoloji, ebeveynleri seçim sürecinde destekleyen kurumlardan bir tanesidir. Verilen destek kariyer danışmanlığının bir parçasıdır. Çocukların kariyer gelişiminin okul öncesi dönemde de desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu noktada; Stratejik Yetenek Yönetimi ile çocuklar için en doğru seçimin yapılmasını sağlamayı amaçlanmaktadır. Okul öncesi dönemde uygulanan psikolojik testler, çocukların yetenekleri ve güçlü yönleri hakkında ipuçları verir. Böylelikle; çocuklar, becerilerini ve gelişimlerini destekleyecek okullara yönlendirilirler. Bu da bütün bir eğitim ve meslek hayatı için yapılacak planlamanın başlangıç noktasını oluşturur. Bu anlamda profesyonel destek oldukça önemlidir.

Anaokulu seçimi hakkında daha detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığına dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

Kariyer planlama temel olarak, kariyer süreci için bir yol haritası çıkartmak şeklinde tanımlanabilir. Kariyer yolculuğu düşünülenin aksine üniversiteye hazırlık sürecinde başlamaz. Yalnızca meslek seçimi ve iş yaşamına yönelik hedefler kariyer planını tanımlamaz. Kariyer süreci, erken dönemde başlayan, anaokulundan; lise, üniversite ve meslek seçimine her alanı kapsayan bir süreçtir. Bireyin, kariyer inşası neredeyse doğduğu andan itibaren başlar. Bu anlamda, hedeflerin erken belirlenmesi daha doğru bir harita çıkartmak için son derece önemlidir. Kişi, kariyer hedeflerini belirlemeye ne kadar erken başlarsa o kadar başarılı bir kariyer inşa edebilir.

Peki; kariyer planlaması nasıl yapılır? Planlamaya ne zaman başlamak gerekir? Kariyer danışmanlığı almak neden önemlidir?

Kariyer Planlama Nasıl ve Ne Zaman Yapılmalıdır?

Kariyer planlaması yapabilmek için uzman desteği almak gereklidir. Planlama yaparken; yetenek, yatkınlık, finansal yeterlilik, ihtiyaçlar gibi belirli unsurlar ön plana çıkmaktadır. Doğru bir kariyer planlamasında en önemli konulardan biri bireyin ilgi alanları ve becerileridir. Bu ilgi alanlarının saptanması noktasında Stratejik yetenek yönetimi ve kariyer testlerine başvurulur. Bu testler genellikle 6 – 16 yaş aralığındaki çocuklara uygulanır. Kariyer testleri uzman pedagog ve psikologlar tarafından yapılabilmektedir. aba Psikoloji de stratejik yetenek yönetimiyle çocuk ve gençleri destekleyen kurumlar arasında yer almaktadır.

Uygulanan testler neticesinde, çocuk ve gençlerin; güçlü ve zayıf yönleri ortaya çıkartılabilmektedir. Testler sayesinde, bireyin yatkınlıkları ve yetenekleri saptanabilir. Ancak; stratejik yetenek yönetimi bununla sınırlı kalmaz. Aynı zamanda dünyanın geleceğini analiz etmek de bu kapsamda yer alır. Yani kariyer danışmanları önümüzdeki 50  – 100 yılın haritasını çıkartabilmektedir. Gelecekte hangi alan ve mesleklerin ön plana çıkacağı bu kapsamda değerlendirilir. İhtiyaçlar noktasında; hem dünyanın hem bireyin ihtiyaçları gözetilir. Yani bireyler kendi yetenekleri doğrultusunda, dünyanın ihtiyacı olan alanlarda faaliyet gösterebilecek şekilde konumlandırılırlar.

Elbette, kariyer planlama için önemli bir diğer konu; finansal yeterliliktir. Bireyin finansal durumunun neye el verdiği incelenmelidir. Bu doğrultuda birey uygun alanlara yerleştirilebilir. Burs başvuruları bu veriler doğrultusunda yapılır. Aynı zamanda, iş hayatına adım atıldığında kazancının, giderini karşılayıp karşılamayacağına da bakılır. Stratejik yetenek yönetimiyle, okul ve alan seçiminden meslek hayatına geniş ve uzun bir yolculuğun planlanması amaçlanmaktadır.

Bu planlamaya anaokulunda dahi başlanabilmektedir. Çocukların kendilerine uygun bir anaokuluna gönderilmesi yeteneklerinin gelişimi noktasında önemlidir. Örneğin, dil ve sanat eğitiminin çocuk yaşta verilmesi, gelişim süreçleri açısından önem taşımaktadır. Bireyin becerilerinin küçük yaşta yapılandırılmaya başlaması, hedeflediği noktaya ulaşmasını kolaylaştırır. Ancak elbette kariyer planlaması için ortaokul ve lise yılları da uygun dönemlerdir. Ancak özellikle yurt dışı eğitim düşünülüyorsa; 12. sınıfa kadar beklenmemelidir. Lisedeki bir öğrenci için 9. ve 10. sınıfta alan ve ülke seçiminin yapılmış olması gerekir. Aksi halde geç kalınması söz konusu olacaktır. Bu da hedefe ulaşmayı zorlaştıracaktır.

Kariyer Planlama ve Kariyer Danışmanlığı

Kariyer sürecinde danışmanlık almanın öneminden az öncede söz etmiştik. Bu noktada; kariyer danışmanlığının uzmanlık ve liyakate dayalı bir alan olduğu ifade etmek gerekir. Kariyer danışmanları, bireylerin yeteneklerini ortaya çıkartmanın yanında; geleceği de analiz edebilmelidir. Dünyanın, eğitimin ve teknolojinin nasıl bir rotada ilerleyeceğini yorumlayabilmek son derece önemlidir. Çünkü ancak bu şekilde; bireyler doğru noktalarda konumlandırılabilir. Üniversite, ülke ve meslek seçimleri ancak bu doğrultuda yapılabilmektedir.

Kariyer danışmanlığı, bilimsel verilere dayanır. Güvenilirliği kanıtlanmış ve dünya çapında geçerliliği olan testlerden yararlanır. Kariyer desteği doğru kurumdan ve kişilerden alınmazsa, boşa harcanmış zaman, emek, parayla karşı karşıya kalınması kaçınılmazdır.

Kariyer planlama konusunda daha detaylı bilgi edinmek için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ve kariyer danışmanlığına ihtiyaç duyuyorsanız aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yurt dışı eğitim süreçleri hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Erteleme alışkanlığı çağımızda sıkça görülen problemlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu alışkanlık; bir problem ya da kimi zaman bir hastalık olarak tanımlanabiliyor. Kişinin vakti ve olanağı olmasına rağmen; sorumluluklarını yerine getirmeyi ötelemesi, erteleme davranışı olarak tanımlanabiliyor. Bu gibi durumlarda erteleme davranışı bir ya da birkaç kez tekrarlanabiliyor. Bu davranışı sergileyen kişiler genellikle sorumluluklarını son ana kadar ertelemeyi seçiyor. Kişi sorumluluğunu yerine getirmek yerine o an keyif aldığı bir başka işe ilgilenmeyi tercih edebiliyor.

Erteleme davranışının sebebinin çoğu zaman tembellik olduğu düşünülüyor. Ancak tembellik söz konusu olduğunda umursamazlık, isteksizlik gibi davranışlar da gözleniyor. Erteleme alışkanlığında ise kişi, yerine getirmesi gereken sorumluluğun yerine başka bir işi koymayı tercih ediyor. Bu noktada iki problemi birbirinden ayırmak gerekiyor. Erteleme alışkanlığının altında çok farklı sebepler yatabiliyor. Peki; bu sebepler nelerdir? Erteleme davranışı kimlerde görülür? Erteleme alışkanlığıyla nasıl başa çıkılabilir?

Erteleme Alışkanlığı Kimlerde Görülür ve Sebepleri Nelerdir?

Erteleme davranışı söz konusu olduğunda; belirli bir yaş aralığı ya da cinsiyetten söz etmek mümkün olamıyor. Erteleme davranışı, çağımızın sık rastlanan problemleri arasında yer alıyor. Erteleme alışkanlığının çoğunlukla motivasyon eksikliği nedeniyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Motivasyon eksikliği, kişinin yerine getirmesi gereken sorumluluk konusunda kendisini yetersiz hissetmesine neden olabiliyor. Bununla birlikte mükemmeliyetçilik de erteleme davranışını tetikleyen unsurlardan biri olarak görülüyor. Daha iyiye ulaşma arzusu ve bu noktada ortaya çıkan başarısız olma kaygısı, erteleme davranışına yol açabiliyor. Etkili zaman yönetimi yapamamak ve plansızlık da erteleme davranışının görülebildiği durumlar olarak biliniyor.

Erteleme alışkanlığı, zaman içerisinde kronikleşebiliyor. Bu durum çocukluk döneminde başlayabileceği gibi nadir olarak ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Çocukluk döneminde ebeveynleriyle sağlıklı ilişki kuramayan çocuklarda kronik erteleme davranışına rastlanabiliyor. Koşulsuz sevgi ve ilgi görmeyen, otoriter ailelerde büyüyen çocuklar bu problemle başa çıkmak zorunda kalabiliyor. Bu durum, çocuklarda pasif bir tepki hali ortaya çıkarabiliyor. Mükemmeliyetçi bir aile ortamı ve kendini ispatlama kaygısı çocukları erteleme davranışına itebiliyor. Bu durum zaman içerisinde kronik bir hal alıyor. Kronik erteleme davranışı gösteren bireylerde, öfke problemleri, stres, huzursuzluk gibi problemler de görülebiliyor. Bu durum, çeşitli psikolojik rahatsızlıklara da zemin hazırlayabiliyor.

Erteleme Alışkanlığı ile Nasıl Başa Çıkılır?

Erteleme alışkanlığıyla başa çıkabilmek için kişinin alabileceği bazı önlemler bulunuyor. Bununla birlikte; kimi zaman uzman desteğine ihtiyaç duyulabiliyor. aba Psikoloji, özellikle üniversiteye hazırlık ve kariyer seçimi sürecindeki öğrencilere bu konuda da destek veriyor. Her şeyden önce erteleme davranışının nedenini bulmak önem taşıyor. Sorunun kaynağına ulaşıldığında, ortadan kaldırmak çok daha kolay olabiliyor.

Erteleme alışkanlığının önüne geçebilmek için etkili zaman yönetimi ve planlı olarak hareket edebilmek gerekiyor. Günlük ve haftalık çalışma planları hazırlamak, sorumlulukların altından daha kolay kalkmaya yardımcı oluyor.

Çalışma sürelerini ve dinlenme sürelerini dengeli biçimde ayarlamak motivasyonu olumlu etkiliyor. Uzmanlar bir kişinin verimli çalışma süresinin 20 – 25 dakika arasında olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle verimli bir çalışmanın ardından verilen kısa molalar çalışma isteğinin artmasına yardımcı olabiliyor.

Pek çok kişi yapılacak işin zorlayıcı olduğunu düşündüğü için ertelemeyi seçiyor. Bu noktada; işi parçalara bölmek ve en kolay kısımdan başlamak avantajlı olabiliyor. İşe başlamanın verdiği motivasyon bitirmeyi de kolaylaştırıyor.

Erteleme alışkanlığı hakkında daha fazla bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji, yetenek yönetimi, kariyer gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

WISC-R zeka testi, ana ve alt testlerden oluşan, bir zihinsel performans ölçeği olarak biliniyor. Test, 1939 yılında, Rumen-Amerikalı ruh bilimci David Wescler tarafından geliştiriliyor. Önceleri yetişkinler üzerinde uygulanan test daha sonra çocuklara uygulanabilir biçimde güncelleniyor. WISC-R farklı yetenekleri ölçmek üzere yapılandırılan ana ve alt testlerden oluşuyor. Performans ve sözel olmak üzere iki bölüm halinde uygulanıyor. Her bölüm için altı farklı test bulunuyor. Bölümler, 5 ana ve 1 alt testi içeriyor.

WISC-R, Türkiye’de de uygulanan zeka testlerinden biri olarak biliniyor. Test, tıpkı diğer zeka testleri gibi zihin performansını ölçmeye odaklanıyor. Ancak diğer testlerden farklı olarak, öğrenme kapasitesinin yanı sıra; sosyal çevreye adaptasyonu da ölçüyor. WISC-R zeka testi, pek çok yeteneği aynı anda ölçülebiliyor oluşuyla tanınıyor.

WISC-R 1939 yılından beri yetişkinlere ve 1949 yılından beri çocuklara uygulanabiliyor. Çeşitli revizelerle beraber günümüze kadar varlığını sürdüren zeka testlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllar boyunca WISC-R’ın en güvenilir zeka testleri arasında gösterildiği biliniyor. Bu nedenle güncelliğini koruduğu yıllar boyunca en çok tercih edilen zeka testleri arasında da gösteriliyor. Fakat son dönemlerde WISC-R zeka testinin güncelliğini kaybettiği görülüyor. Artık, yetenek ve ilgi alanlarının tespiti noktasında WISC-R’dan yardım alınmıyor. Peki; ama neden? WISC-R’ın artık tercih edilmeme sebebi nedir? WISC-R yerini hangi teste bıraktı?

WISC-R Zeka Testi Neden Güncelliğini Kaybetti?

Öncelikle WISC-R zeka testinin hala uygulanıyor olduğunu ifade ederek söze başlamak gerekiyor. WISC-R artık eskisi kadar tercih edilmiyor olsa da; kimi kurumlar testi uygulamayı sürdürüyor. aba Psikoloji ise testi kullanmayı tercih etmeyen kurumlar arasında bulunuyor.

Stratejik yetenek yönetimi söz konusu olduğunda, “güncellik” kritik bir noktayı oluşturuyor. Bu anlamda güncellenmiş ve yapılandırılmış testlerden faydalanmak gerekiyor. En doğru verilere, en güncel testler ışığında ulaşılabiliyor. Çünkü dünya ve nesiller değişiyor. Teknoloji, eğitim, toplumsal yapı yıllar içerisinde değişime uğruyor. Elbette; insan zekası ve yetenekleri de değişen yapıya ayak uyduruyor ve kendini yeniliyor. Günümüzde yaşamını sürdüren bir çocuğun zekasını ve yeteneklerini, 1939’da ortaya çıkmış bir testle ölçmek mümkün olamıyor. Güncel olmayan testlerle, doğru sonuçlara ulaşılamıyor. Bu nedenle aba Psikoloji’nin uzman ekibi artık WISC-R testinden faydalanmayı doğru bulmuyor. Peki; WISC-R yerine hangi test tercih ediliyor?

WISC-R Zeka Testi Yerini Hangi Teste Bıraktı?

Bir süredir stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı için yapılan testler arasında WISC-R yer almıyor. Ancak elbette; yetenek yönetimi için zeka testlerinden yardım alınması gerekiyor. Bu noktada; WISC-R yerine farklı bir test tercih ediliyor.

Bu test, WISC-V adıyla anılıyor. Bu test de tıpkı WISC-R gibi 6 – 16 yaş aralığındaki çocukların zihinsel performansını ölçmeyi amaçlıyor. Test aracılığıyla çocukların, güçlü ve zayıf yönleri bilişsel anlamda ölçülebiliyor. aba Psikoloji’nin uzman ekibi bu testi Amerikan normlarına göre uyguluyor. Test, analiz becerileri, hafıza, akıl yürütme gibi pek çok noktaya dair ipuçları veriyor. Test sayesinde ulaşılan verilen detaylandırılması ve kişiselleştirilmesi mümkün oluyor. Test aracılığıyla çocukların zayıf yönleri de tespit edilebiliyor. Öğrenme güçlüğüne yönelik bulgulara rastlanması durumunda erken yaşta önlem alınarak, doğru yönlendirme yapılabiliyor.

WISC-R zeka testi ve WISC-V hakkında daha detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Yetenek yönetimi, kariyer danışmanlığı gibi konularda daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More