Öfke, genellikle bizi hoşnut hissettirmeyen durumlara karşı verilen tepki duygularından en temelidir. Günlük yaşantımızın aslında bir parçası olan öfkeyi hayatımızdan tamamen çıkarmak oldukça zordur. Metropollerde yaşayan insanlar için başlıca trafik, trafik kurallarını çiğneyen insanlarla aynı yolu paylaşmak zorunda kalmak, iş hayatımızda düzensiz çalışma arkadaşlarınızdan dolayı projelerinizin yetişmemesi ve haksız yere fazla mesai yapmak, sürekli baskıya maruz kaldığınız yöneticilerinizin olması, sizden bir iş istenmesi fakat gerekli materyallerin sağlanmaması, size hakaret eden yönetici veya patronlar, profesyonel olmayan müdürler, sosyal çevrenizde bulunan anlayışsız veya bencil arkadaşlar, baskıcı ve anlayışsız anne babalar derken saymakla bitiremeyeceğimiz ve bizi öfke krizlerine sokacak bir çok etken aslında hayatımızın bir parçası. Bu olaylar karşısında verilen tepkiler uygun olduğu sürece sağlıklıdır. Uygun olması ise, insanın bir olayla karşılaştığında gerekli tepki o an uygunca belirtmesidir. Aslında bu şekilde öfke krizinin de önüne geçmiş bulunuyorsunuz. İçinizde biriken öfkenin önüne geçmek her zaman zor olacağından, zamana bırakıp içinizde büyümesine izin vermek yerine olay sırasında uygun bir dille hoşnut olmadığınızı iletebilirsiniz. Öfkenizi içinize atmanız öfke krizine neden olarak sürekli duyduğumuz şeyleri siz de yaşamış olursunuz. ‘ Gözüm hiçbir şey görmedi. ‘ ‘ Hatırlamıyorum.’ ‘Kendimi kaybettim.’ Cümleleri sizin öfke kriziniz süresince yaşadığınız psikolojik patlamayı anlatır. Öfke krizi sırasında sadece mental olarak değil fiziken de size zarar verebilir.

Öfke Krizi Sırasında Hissedilenler

  • Kalp atışlarınız hızlanır ve buna bağlı olarak kan basıncınız artar.
  • Kendinizi kontrol edemeyeceğiniz kadar gergin ve stresli olursunuz.
  • Tartıştığınız süre boyunca istemeseniz de karşınızdaki kişiye veya yakınızdaki kişiye şiddet gösterebilirsiniz.
  • Bilincinizi kaybedebilir ve kriz sonrası hatırlamaya çalıştığınızda hiçbir şey hatırlayamayabilirsiniz.
  • Bu zamana kadar içinize attığınız tüm sinirsel boşalmayı yaşayacağınız için kaslarınız kasılabilir ve hareket kabiliyetinizi kaybedebilirsiniz.
  • Ağlama krizleri yaşayıp buna bağlı eğer var ise kronik rahatsızlıklarınız bu duruma eşlik edebilir.(Astım, vertigo, panik atak, anksiyete gibi…)

Öfke Krizini Kontrol Altına Almak

Rahatlamak

Kendinize rahatlamanız gerektiğini veya sakinleşmeniz gerektiğini söyleyin. Derin derin nefes alarak akciğerlerinden nefesler alıp, kontrollü bir şekilde yavaşta verin. Nefes aldığınız süreç içerisinde sizi rahatlatan sahneleri düşünmeye çalışın veya huzurlu olmak istediğiniz bir yer var ise oradaymış gibi düşünün. Daha profesyonel olarak kontrol almak istiyorsanız öfke krizleri geçirmeyi beklemeden yoga gibi meditasyon gibi size iyi gelecek egzersizlere başlayın.

Bilişsel Düşünceler

Öncelikle düşünme şeklinizi değiştirerek başlayabilirsiniz. Sinirliyken veya çok öfkeliyken ilk akla gelen olumsuz değerlendirmek ve dramatize etmektir. Bu düşünce biçiminden uzaklaşıp, rasyonel düşünmeye çalışmalısınız. Bu, öfkenizi kontrol altına almanızı sağlayacaktır. Düşündüklerinizi ifade ederken kullandığınız kelimelerde durumun daha derine inmesine neden olabilir. ‘ Asla’ ‘ bir daha hiç’ gibi devamlılığı asla gelmeyecek kelimeler kullanmanız karşınızdaki insanı da öfkelendireceğinden kontrol altına alınamayan bir tartışmanın ortasında bulabilirsiniz kendinizi.

Yaşadınız Problemi Çözümleme

Yaşamış olduğunuz herhangi bir problemin çözümüne odaklanmak yerine süreçte kaybolursanız bu durum sizi daha da sinirlendirecek ve öfke krizi geçirmenize neden olacaktır. Problem yaşamanın her şey gibi normal olduğunu kabullenir ve bunun çözümüne odaklanırsanız kendinize daha az zarar vererek problemi çözmüş olursunuz. Planlarınız veya projeleriniz sürecinde sürekli kontroller sağlayarak yaşayacağınız problemlerin önüne geçemezsiniz. Problem yaşmak ya da aksilikle baş başa kalmak doğal bir süreçtir. Sizin yapmanız gereken en az zararla bununla nasıl baş edeceğinizdir.

Read More

Erken Ergenlik Nedir?

Erkek ve kız çocuklarında yaş olarak farklılık gösterse de çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine geçiş sürecine ergenlik denir. Çocukların büyüme hormonlarının çok hızlı çalıştığı ve bedenlerinde hızlı değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu süreç boyunca salgıladıkları hormon ile hem fiziksel olarak hem de cinsel üreme kapasitesi kazanılıyor.

Ergenlik ortalama 3 yıl sürer ve bu süreçte çocukların fiziksel olarak, duygusal olarak, bedensel olarak hem de hormonal olarak değişiklikler yaşar. Ergenlik sürecine giriş kız çocuklar için ortalama 8 yaşında başlarken erkek çocuklar için dokuz yaşında başlar. Kız ve erkek çocuklar için bu yaşlardan önde ergenliğe girilmesine erken ergenlik denir.

Kız çocuklarında ergenlik bulguları 10 yaşına takiben göğüslerin belirginleşmesiyle başlar. 12-13 yaş aralığında ise kız çocukları ilk adet kanamalarını yaşamaya başlar. 8 yaş ve 13 yaş arası kız çocukların ilk adet kanamalarını yaşaması normal olarak kabul ediliyor. Fakat kız çocuğunun sekiz yaşından önce meme gelişiminin başlaması, genital bölge veya koltuk altının tüylenmesi erken ergenlik(erken menarş)  olarak yorumlanmaktadır. Aynı zamanda bu belirtiler eğer 13 yaşına kadar görülmez ise buna da gecikmiş ergenlik denir.

Erkek çocuklarda ise 11 yaşından itibaren başlayan ergenlik değişimlerinde testis hacminde artış olmakla beraber genital bölgesinde ve koltuk altında tüylenme olarak gözlenmektedir.

Erken Ergenlik Belirtileri Nelerdir?

Son yapılan araştırmalarda erken ergenliğe giren çocukların sayısı git gide artmakta. Ülkemizde ise kız çocukları üzerinde yapılan araştırmalara göre ortalama adet görme yaşı 12-12,5 olarak belirtiliyor. Erkek çocuklar için yapılan araştırmalar ise dünya üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına daha yakındır. Erkek çocukların ergenliğe girme yaşında bir değişiklik olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.

Yapılan klinik araştırmalar sonucu erken ergenlik teşhisinin konulması için kız çocuklarının sekiz yaşında, erkek çocukların ise dokuz yaşında olması gerekiyor. Fakat erken ergenlik ikiye ayrılıyor. Eğer ergenlik sürecine girmiş kız veya erkek çocuğunuzun beynindeki hipofiz-hipotalamus bölgesinden kaynaklanan hormonlar ile ilgiliyse merkezi ergenlik fakat cinsiyet hormonları salgılayan organlarla ilgiliyse çevresel yani yalancı ergenlik olarak tanımlanıyor.

Erken ergenlikte çocuklarınız kimlik yaşına göre henüz çocuk sınıflandırması içinde olmasına rağmen bedensel olarak ergenliğe girmiş ya da bir yetişkin olarak görünebilir Bu da çocukların toplum içerisindeki beklentileri değiştireceğinden çocuklarınız için zor bir dönem olabilir. Erken ergenlik, çocuğunuzun duygusal, sosyal anlamda karmaşık duygular yaşamasına ve sosyal olarak dışlanmasına bile neden olabiliyor.

Çocuklarımız Neden Erken Ergenliğe Giriyor?

Aslında erken ergenlik değişen zamanla görülen hastalıklardan biridir. Buna coğrafi etkenler, sağlıksız beslenme biçimi, çevresel faktörler, obezite gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Erken ergenliğe girme yaşı ne kadar düşükse araştırıldığı zaman altından çıkacak olan hastalık veya bir rahatsızlık o kadar fazla olur.

Erken Ergenlik Tedavisi Nasıl Yapılır?

Erken ergenlik yaşayan çocuklarda eğer var ise vücudunda bulunan tümör, kist veya altında yatan hastalıkların tedavisi ile sürece başlanır. Tedavi sırasında doktorunuzun tavsiyelerine uyulması ve onun yapacağı takvime göre değişmekle beraber aylık veya üç aylık periyotlarla düzenleniyor.  Enjeksiyonlar ile aydan aya veya üc ayda bir gonadotropin salgılatıcı hormonlar analoğu ismiyle bilinen ilaçlar uygulanıyor. Bu tedavinin amacı erken ergenliğe giren çocukların vucüdundaki hormon salgılanmasının ertelnmesi veya durdurulmasıdır. Tedavinin seyrine göre her ayda bir veya üç ayda bir çocukların vücudunda bulunan hormon düzeyi kontrol ediliyor ve çocukların kemik yaşlarına göre tedavinin sonlanması veya devam ettirilmesi öneriliyor.

Read More

Özellikle çocuk ve ergenlerde sıkça rastlanan akran zorbalığı günümüzün şartlarında artmaktadır. Sosyal medya ve internet hayatımıza bu konuda yeni bir terim bile kazandırdı: “siber zorbalık”. İnternet yoluyla zorbalık, zorbalık yapılan kişiyle yüz yüze irtibata geçilmediği için zorbalığı kolaylaştırıyor ve zorbalığın artmasını sağlıyor. Üstelik zorbalığa uğrayan kişide diğer insanların zorbalığa uğradığını görmeleri dolayısıyla daha çok olumsuz etki bırakıyor.

Akran Zorbalığı Nedir?

Akran zorbalığı önceleri öğrencilerin kendi istekleri yerine gelsin diye diğer öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddet olarak tanımlanmaktaydı. Fakat artık akran zorbalığı biraz daha farklı tanımlanmaktadır. Kurban ve zorba arasında güç dengesizliği bulunan ve tekrarlanan her türlü fiziksel ve psikolojik şiddet, agresif davranış gösterisi akran zorbalığı kategorisine girmektedir. Akran zorbalığı ve şiddet benzer özellikler gösterse de ikisi birbirinden farklı şeylerdir.  Bir eylemin akran zorbalığı olarak görülmesi için yalnızca şiddet içermesi yeterli değildir. “Güç dengesizliği” ve “tekrarlanması” diğer koşullardır.

Neden Akran Zorbalığı?

Akran zorbalığı yoluyla sosyal kabulün ve popülaritenin artması akran zorbalığının çocuklar arasında çekici olmasını sağlayan baskın faktörlerden birisidir.

Herhangi bir spor dalında başarılı olmak da çocukları arkadaşları arasında havalı kılarken başka bir arkadaşının giydiği kıyafetlerle alay etmek de arkadaşları arasında çocukları havalı kılıyor.

Akran zorbalığıyla ilgili yapılan bir araştırmaya göre zorbalığı yapan çocuklar sınıf arkadaşları tarafından “havalı “olarak nitelendirilmişlerdir. Zorbalığa baş vuran çocukların arkadaşları tarafından havalı bulunması zorba davranışlarda tekrara yol açmakta ve çocukların bu yolla sosyal hayatlarında kendilerini yeterli hissetmelerini sağlamaktadır. Akran zorbalığı yapan çocuklar güçlü ve özgüvenli karaktere sahip gibi görünseler de çoğunlukla özgüven problemleri yaşadıkları için kendi içlerinde yaşadıkları bu problemlerini başka çocuklara zorbalık yaparak bastırırlar.

Bunların dışında aile içindeki davranışlar ve yakın çevrenin davranışları çocukları zorbalığa itebilir. Çevresi tarafından benzer davranış biçimlerine maruz kalan çocuklar bu davranışı öğrenerek başka çocuklar üzerinde uygulamayı alışkanlık haline getirebilir.

Öğretmenler zorbalığı nasıl önleyebilirler?

İlkokul ve ortaokul çağında sıkça görülen zorbalık öğretmenlerin müdahaleleriyle daha etkili ve kolay bir şekilde azalma gösterecektir. Bu yüzden bu konuda öğretmenlere büyük görev düşmektedir.

  • Öğrencilerle saygı ve sevgi yoluyla etkili iletişim kurun: Çocuklar arasındaki zorbalık sıklıkla yetişkinler tarafından fark edilmemektedir. Zorbalığa uğrayan çocuklar genellikle utangaç ve çekingen çocuklardır. Bu nedenle yetişkinlere zorbalığa uğradıklarını söylemek onlara zor gelmektedir. Öğretmenler ne kadar sevgi ve saygıyla yaklaşırsa zorbalığa uğrayan çocuklar da o kadar çok kendilerini ve yaşadıkları sıkıntıyı açıkça ve utanmadan ifade edebilirler. Öğretmenlerin çocuklarla etkili iletişime sahip olması zorbalık yapan çocuklara yaptıkları eylemin yanlış olduğunu açıklamak için de önemli ve etkili bir faktördür.
  • Akran zorbalığıyla ilgili sınıf içi etkinlikler düzenleyin: Sınıfta öğrencilerle birlikte akran zorbalığını ve akran zorbalığının etkilerini ve nasıl çözülebileceğini tartışın. Çocukların bunu kendi içlerinde tartışmasını sağlayın. Akran zorbalığıyla ilgili filmler ve çeşitli videolar yoluyla tartışmalar düzenlemek, zorbalığa uğrayan figürlerin hissettiklerini tanımlamak zorbalığı azaltmakta oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Harekete geçmekten çekinmeyin: Herhangi bir zorbalık durumunda zorbalığa baş vuran çocuğu görüp uyarmamanız bu hareketi onayladığınız anlamına gelmektedir. Anında çocuğa yaptığı şeyin yanlış olduğu konusunda uyarıda bulunun. Bu uyarı hareketin tekrarlanma olasılığını düşürecektir.
  • Rehber öğretmenleri olarak zorbalık konusunda zorbalığa uğrayan ve zorbalığa baş vuran çocukların gözlemlenmesi, aileleriyle konuşulması zorbalığın engellenmesi için oldukça önemlidir.

Aileler zorbalığı nasıl önleyebilir?

  • Davranışlarınıza dikkat edin: Ebeveynler davranışlarıyla çocuklarına rol modellerdir. Çocuklar ebeveynlerinden gördükleri davranışları taklit etmektedirler. Toplum için de özellikle çocuğunuz yanınızdayken başka insanlara olan davranışlarınıza dikkat edin. Hem çocuğunuzla hem de çevrenizle etkili ve kibar yolla iletişim kurmaya çalışın.
  • Çocuğunuza davranış rehberi olun: Erken yaştan itibaren çocuğunuza yapılmaması gereken davranışlar konusunda uyarıda bulunmak zorbalığı engelleyecek pozitif etkenlerden biridir. İtmek, dövmek ve vurmak gibi eylemlerin yanlış olduğunu anlatmak ve sıra beklemek, empati kurmak gibi olumlu davranışları aşılamak çocuğunuzu zorbalık yapmaktan alıkoyacaktır. Üstelik kendisine zorbalık yapıldığında bunu sizinle paylaşabileceğini bilmesi ve zorbalığa karşı nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmesi zorbalığa uğramasını da engelleyecektir.
Read More

Çoğu çocuk sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmakta zorlanır. Peki, neden? Onları gerçekten rahatsız eden olayları en yakınları, en güvenebilecekleri insanlarla, ebeveynleriyle, paylaşmakta neden zorluk çekerler?

Sorunlarını paylaşmakta güçlük çeken çocuklara neden sorunlarını paylaşmadıkları sorulduğunda “Ailem beni anlamıyor.”, “Evde beni dinlemiyorlar.”, “Beni, düşüncelerimi ve kararlarımı umursamıyorlar.” … vb. cevapları duymanız şaşırtıcı olmayacaktır. Her anne baba çocuğunun iyiliğini düşünür ama özellikle araya duygusal bağlar girince anne ve babaların iletişim konusunda yaptığı birkaç basit hata bulunmaktadır. Yalnızca bu hataları düzelterek çocuğunuzla olan iletişiminizde mucizevi değişimler yaratabilirsiniz.

Ebeveynlerin duygusal yaklaşımları sebebiyle ortaya çıkan temel problem çocuklarının sorunlarına “empati” yerine “sempati” ile yaklaşmalarıdır.

Çocuğuna değer veren her anne baba gibi siz de büyük ihtimalle ilk tepki olarak çocuğunuzun problemini duyduğunuz an onunla aynı hisleri paylaşıyorsunuz. Çocuğunuzun hissettiği üzüntü, sinir, stres gibi olumsuz hisleri direk sizde hissediyorsunuz. Yani, aslında çocuğunuza karşı duyduğunuz sempati duygusunu doğrudan yansıtıyorsunuz. Fakat çocuğunuzla sözlü iletişime geçerken bu duyguları yansıtacak cümleler kurmak çocuğunuza iyi gelmeyecektir.

Sempati içeren cümle örnekleri:

“Endişelenme”

“Böyle düşünme”

“Umutsuzluğa kapılma”

“Böyle olma”

“Kızma”

“Sen çok hassassın”

Gibi cümlelerden uzak durun. Bunun yerine empati kurduğunuzu gösteren cümleler kurun. Çocuğunuz olumsuz duygular hissettiği için bir ebeveyn olarak üzülmeniz ve aynı şekilde hissetmeniz, ardından bunlara engel olmaya çalışmanız oldukça doğal. Fakat çocuğunuzun olumlu duygularla birlikte zaman zaman olumsuz duygular da hissetmesi her insanda olduğu gibi çok doğal ve yaşanması gerekmektedir. Onu ve duygularını anladığını hissettirmeniz çocuğunuzla kuracağınız iletişimi güçlendirecektir.

Empati içeren cümle örnekleri:

“Anlıyorum, bu gerçekten büyük bir problem.”

“İnan bana bende aynı şeyleri yaşasaydım aynı şekilde hissederdim. Böyle hissetmek en büyük hakkın.”

“Hayal kırıklığına uğraman çok normal. Bende senin yaşlarındayken böyle konularda hayal kırıklığına uğrardım.”

“Kızgınsın, anladım. Eminim ki mantıklı bir sebebi vardır. Nedenini duymak isterim.”

Gibi cümleler kurmanız sizin tarafınızdan anlaşıldığı hissini verecektir. Ardından onu anlamanız, çocuğunuzun problemi çözme aşamasında sizden tavsiye almasını sağlayacaktır. Üstelik çocuğunuzun onun her zaman yanında ve ona destek olduğunu hissettiği ebeveynleri olması problemlerini büyütmemesine ve sosyal hayatında kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun üzülmesi, başarısız olması gibi durumları kabullenmek oldukça zordur. Fakat çocuğunuzu gerçek hayata hazırlıyorsunuz. Ne yazık ki her zaman yanında olamazsınız. Çocuğunuz her zaman mutlu ve başarılı olamaz.

  • “Nasıl futbol koçun seni yedek listesine alabilir? Hemen arayıp bunu çözeceğim.”

demek doğru bir çözüm değil.

  • “Demek yedek listesindesin. Üzücü, seni anlayabiliyorum. Fakat dünyanın sonu değil ya! Hem birazcık daha çabalarsan, elinden geleni ardına koymazsan eminim ki koç başarını görüp taktir edecektir ve yedek listeden çıkaracaktır seni.”

demek daha etkili ve çocuğunuzun başarısızlıklarını daha olumlu karşılamasını sağlayacaktır. Böylelikle elde etmek istediği hedefleri konusunda çaba göstermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Çocuğunuz hayatta her istediğinin annesi ve babası tarafından sunulduğu gibi altın tepside sunulmayacağını anlamış olur. Bu tip müdahalelerde bulunursanız çocuğunuz sizin müdahale edemediğiniz ilk başarısızlık ve üzüntü hissinde toparlamakta zorlanacaktır. Olaya müdahaleniz yalnızca problemi kısa süreli çözüme kavuşturmuş olur.

Read More

2 Yaş Sendromu Nedir?

2 yaş sendromu, gelişim sürecinde olan çocukların, bebeklikten çıkıp artık birey olduklarını kabul ettirme dönemine verilen isim ve büyüme sancıları sürecine verilen genel bir isimdir. Bu süreç genellikle 18. ve 36. aylar arasında görülür. Bu sendrom anneler ve babalar aynı zamanda çocuklar için de yorucu ve stresli bir dönemdir. Çocuklar, bu süreç içerisinde henüz iletişim becerileri ve dil gelişimi kendilerini ifade edecek kadar gelişmediği için bir sonraki süreç olan ergenlik döneminden hemen önceki süreçte her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranma ve ağlama, öfke nöbetleri, inatçı davranışlar, agresif tavırlar, bağırma gibi davranışlar sergilemektedir. Bu süreçte anne ve babaların çocuklarını dikkatli eğitmesi, onu anlaması, empati kurması ve bunun normal bir süreç olacağını kabullenerek, geçeceğinin bilinciyle sabırlı davranması gerekmektedir.  Çocuklar, bu dönemde anne ve babalarına artık bebek olmadığı kanıtlamak, dış dünyaya da artık bir birey olduğunu kabullendirmek, ebeveyn kontrolünden çıkmak istemektedir. Anne ve babaların en çok yaptığı hata ise bu dönemdeki çocukların gereğinden fazla agresif tavır sergilediğini, sürekli kapris yaptığını hatta şımarık huylarının başladığını düşünerek çocuklarına öfkeli yaklaşımlarıdır. Bu davranış ailenin zıtlaşmasına ve ebeveyn ile çocukların arasının açılmasına neden olabilir. Çocuklar anne ve babaların zıtlaştığını, öfkelendiğini görünce daha agresif bir tavır sergiler ve aradaki gergin duygu durumu gittikte artar. Ebevenylerin unutmaması gereken bir şey vardı o da, bu süreç geçicidir ve normal karşılanmalıdır. Hiçbir çocuğun karakterine bu işlemeyecek olup, süreci çocuğun psikolojisine zarar vermeden atlatmaları gerektiğini unutmaması gereken anne ve babalar için sabırlı olmalarını öneririz. 2 yaş sendromu genel olarak yukarıda anlatılanların yaşanıldığı bir dönemdir. Peki bu süreçte ebeveynler nasıl yaklaşmalıdır?

2 Yaş Sendromunda Anne ve Babalar Nasıl Davranmalı?

Anne ve babaların en dikkat etmesi gereken şey ise gelişim sürecinde olan çocuğun sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatabilmesi için onu ne çok sınırlandırmak ne de tamamen özgür bırakmak gerekir. En sık yapılan hata ise her davranışını eleştirmek ve kısıtlamaktır. Bu çocuğun kendine olan özgüvenini ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektir.  Çocuğunuz ile iletişime geçerken onu sakinleştirebilecek ses tonunda, sabırlı bir tavırla sakin cümleler kurmalı, onu anladığınızı dile getirerek net ve basit cümleler ile iletişim kurmanızı öneririz. İroni anlam içerek cümlelerin tam olarak algılanamayacağı için çocuğunuzda öfke uyandırabilir. Ne anlatmak istiyorsanız sade ve basit bir dil kullanmanızı öneririz.

Çocuklar ile geçireceğiniz zaman her zamankinden daha önemli olduğu bir süreç içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuğunuzla bireysel olarak zaman geçirmek, oyun oynamak ve oyun oynarken bürünülen rol ile çocuğunuza eğitim verilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla iletişime geçmek istediğiniz zaman yukarıda kalarak ses tonunuzu ayarlamayarak uyarmak yerine, çocuğunuzun boy hizasına gelerek sakin bir sonuyla gerekli uyarıları yapmanızı öneririz. Bu tavrınız sonucunda çocuğun çıkaracağı ders onu dikkate aldığınız ve bir birey gibi onu önemsediğinizi hisseder. Çocuğunuzun sakinleşmesi ve öfke nöbetli geçirmemesi  için onun başa çıkabileceği sorumluluklar ve görev verin ve başarılı olması durumunda onun öz güvenini tazeleyecek şeyler söyleyerek cesaretlendirin. Çocuğunuzla sadece evde değil dışarıda da zaman geçirmeniz gerekmektedir. Enerjisini atmasına izin verin, tehlikeli olmalı sürece düşmesini sonrasında ise kendisinin kalmasına izin verin ve cesaretlendirin. Israrla yapmak istediği bir aktivite var ise siz de ısrar edip vazgeçirmek yerine dikkatini başka bir yere çekerek ısrarından uzaklaştırın. Bu süreçte dikkat dağınıklığı keşif açlığı yüksek olduğundan odak noktasını çok hızlı değiştirebilirsiniz.

 

 

Read More

Gelişen teknoloji ve her evde bulunan internet, bilgisayar, tablet gibi zamanın getirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda kullandığımız aletlerin doğru kullanılması ve sorumlu ebeveynler olarak sağlıklı kullanılmasını çocuklarımıza öğretmemi gerekmektedir.

Çocukların en çok zaman geçirdiği sosyal medya sonrasında ise oyunlar gelmektedir. Hatta bazı çocuklar için oyunlar ilk sıradadır diyebiliriz. Bazı uzmanların yaptığı açıklamalarda gelişim sürecinde olan çocukların çok fazla oyun oynamasının beyin gelişimini olumsuz etkilediği savunurken aynı fikre katılan anne babalar da bu zamanı kayıp olarak görmektedir. Özellikle oynanan oyun kategorileri sıkı takip edilmelidir. Şiddet ve savaş oyunu içeren oyunların gelişim sürecinde bulunan çocukların şiddete eğilimi olabileceği söylenirken, geçirilen uzun zamanlar sonucu asosyal bir çocuk olarak bu zamanı geçirdiklerini de bir gerçektir. Aynı zamanda uzmanlar çocukların teknoloji ve oyunlarla zaman geçirmelerinin bir çok yararı olduğunu ve yaratıcılıklarını da geliştirdiğini öne sürmektedir. Bilgisayar oyunları çocukların geçirdiği zaman süresince beyin gelişimini desteklediğini ve daha sürreal düşünmelerine katkı sağlamaktadır. Uzmanların yaptıkları açıklamalar ise şöyledir; ‘Bilgisayar oyunları beyninizi değiştiriyor’. Video oyunları oynamak beynin fiziki yapısını; okumayı öğrenmek, piyanoyu çalmak veya bir harita kullanarak gezinmekle aynı şekilde değiştirir. Çok egzersiz yapmanın kasları geliştirdiği gibi, güçlü konsantrasyon ve dopamin gibi nörotransmitter dalgalanmaları, beyindeki sinirsel devreleri güçlendirir. ‘ Bu konuda iki ayrı düşünceye sahip olan uzmanların farklı araştırmalarını ve sonuçlarını inceleyebilirsiniz. Genel olarak çocukların üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri şu şekilde özetlenebilir.

Çocuklar Üzerindeki Olumlu Etkileri

  1. Koyduğu hedefe ilerleme ve azim: Çoğu oyunlar bilindiği gibi adım adım ilerlemelidir. Bu süreçte oyunlarla zaman geçiren birey istediği hedefe ulaşana kadar zaman geçirmesi gerçek hayatta da hedef koymak ve ona ulaşmak konusunda aslında tecrübelilerdir.
  2. Pratik Düşünme: Oyun oynayan birey oyun sırasında hızlı davranmak ve zaman kaybetmeme odaklı zaman geçirdiğinden hızlı düşünerek sonuca ulaşma konusunda kendini eğitmekte olup kendini bu yönde gerçek egzersizlerle geliştirmektedir. Özellikle savaş ve aksiyon oyunlarında stres altında karar verme ve doğru karar verme konusunda tecrübe eden beyin, gerçek hayatta da aynı hızda karar vermesine ve doğru kararı vermesi konusunda yardımcı olacaktır.
  3. Çoklu Hedeflerin Yönetilmesi: Strateji oyunlarında oyuncuların sahip olması gereken bir özelliktir. Verdiği kararların sonuçlarını düşünerek karar vermeli ve bir çok ihtimali düşünerek ilerlemesi gerekmektedir.
  4. Fiziksel Olarak El ve Göz Koordinasyonu: Çoğu oyunda ekranı takip ederken eller ile Mouse ve klavye kontrolü yapılması ve doğru hamleler yapması için doğru aksiyonlar alması gerekmektedir. Bu da bireyin fiziksel olarak koordinasyonunu geliştiren bir aktivitedir.
  5. Mantık Kullanarak Çözüme Ulaşma: Genellkle bulmaca çözen çocuklarda mantıklı cevapları bulmak sürekli beyin egzersizi yapmaya neden olduğundan gerçek hayatta da mantıklı düşünmesine katkı sağlamaktadır.

Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri

  1. Bağımlılık: Geçirilen uzun zamanlar sonucu gelişim çağında olan bir çocuğun hayatından büyük bir alana sahip olan oyunlar çocukların bağımlı olmasına ve oyunların hayatının bir parçası haline gelmektedir.
  2. Vakit Kaybı ve Akademik Başarısızlık: Çocuklar oyun oynamak için ayırdığı zaman içerisinde ödevlerini yapması gerekmekte veya ilgili sorumluluklarını yerine getirmesi gerekirken, bu sorumluluklarına ayıracağı zamanı oyun oynayarak geçirdiği için akademik başarısızlıklar zamanla boy gösterecektir.
  3. Gerçeklik Duygusunu Kaybetme: Gelişim çağında ve duygularının çok hassas olduğu dönemlerde oyunlarla çok zaman geçiren gençler gerçek hayatın gerçek duygularından yoksun büyüdükleri için gerçek dünya ve duygular ile dijital dünyadaki duygu ve gerçeklikleri karıştırması oldukça doğaldır.
  4. Asosyallik: Gelişim çağındaki çocukların iletişim becerilerini geliştirebilmeleri için geçireceği zamandan yoksun olarak büyümesi gerçek hayatla yüzleştiği zaman iletişime geçme konusunda sıkıntı çekecek olup bu da ilerleyen zamanlarda bireylerin asosyal olmasına neden olmaktadır.

Bilgisayar oyunlarının çocuklarda yarattığı etkiyi daha detaylı öğrenebilmek için Psikolog Deniz Yel’in videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Her ilk çocukta olduğu gibi oyuncaklarını, eşyalarını ve en önemlisi ebeveynlerini başkalarıyla paylaşmak istemeyen çocuklar bir de kardeşi olacağını duyunca fazlasıyla strese girer ve mutsuz olur.
En önemlisi ise birden fazla çocuk düşünen ebeveynlerin bu duruma hazırlıklı olması ve bebeklerini yetiştirdiği dönemlerde paylaşmaya alıştırmasıdır. Bu sadece birden fazla çocuk düşünen ebeveynlerin değil bütün ebeveynlerin alışkanlık haline getirmesi ve paylaşmanın en doğrusu olduğunu anlatması gereken bir davranış biçimidir. Çocuk, bir kardeşi olacağını öğrenince paylaşmak istemediği her şeyi paylaşmak zorunda olmanın verdiği stres ile kıskanç ve huzursuz, mutsuz bir çocuk haline gelebilir. En önemlisi ise ebeveynlerinin sevgisinin ve ilgisinin azalma korkusudur. Kardeşi olduktan sonra ona ayrılan zamanın azalması kardeşine karşı bi çocuk haline gelebilir. Çocuğun bu psikolojiye bürünmesinin en büyük etkeni ise anne ve babasına karşı hissetmeye başlayacağı kızgınlık, kırgınlık duygularıdır. Küçük bir çocuk en büyük korkusu olan yalnız kalma, terk edilme, öz güvensizlik ve destesiz gibi duygularla yüzleşmek zorunda kalabilir. Kaç yaşında olursa olsun kardeşi gibi davrandığı zaman tekrar ilgi odağı olacağını düşündüğü için bebek gibi davranmaya, kardeşine zarar vermeye, agresif davranışlar sergilemeye ve sürekli ağlayan öz güvensiz bir çocuğa dönüşebilir. Bu süre.te ebeveynlerin profesyonel bir destek alması ve çocuğuna aslında olanın onun anlayabileceği bir dille anlatılması gerektiği savunulur.

Kardeş Kıskançlığını Önlemenin Yolları Nelerdir?

  • Öncelikle anne ve babaların endişeli davranması, ürkek olması, çocuğa güçlü hissettireceğinden, endişeli değil daha olgun yaklaşmalılardır. Çünkü unutmayın ki çocuklarınızın rol modelleri sizsiniz. Eğer siz endişeli ve ürkek davranırsanız çocuğunuz da psikolojik olarak aynı ruh haline bürünür ve durumu fazla içselleştirebilir. Bu da çocuğun depresyona girmesine daha ürkek ve kırılgan olmasına hatta içine kapanık bir çocuk olarak büyümesine neden olur.
  • Büyük çocuğunuz kardeşini görmeye geldiğinde kardeşini ona göstermek yerine ilk olarak büyük çocuğa sarılmalı ve onu ne kadar sevdiğinizi söylemenizdir. Büyük çocuğunuzun ilk hissettiği hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanmaktır.
  • Gelelim en en önemli ilk temasa, çocuğunuzu bebeğinizle tanıştırmadan önce bir hediye alarak kardeşinin ona aldığını söyleyebilirsiniz. Bilinç altında ona karşı kıskançlık veya paylaşamama duygusu değil ebeveynlerinin hala sevdiğini hissetmek ve kardeşinin de onu düşündüğünü hissetmek olacaktır.
  • Eğer ki büyük çocuğunuz hastaneye bir süre gelemeyecekse sık sık arayın, görüntülü arayın. Onu ne kadar özlediğinizi ve ya ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Onu görmek istediğinizi ve hastaneye onun gelmesini sağlayın.
  • Eğer çocuğunuz siz hastanede kaldığınız tüm süre boyunca kalmak istiyorsa kalsın. Eve yollayarak onu istenmiyormuş gibi düşünmesine neden olmayın ya da eve gitmek istiyorsa zorla hastanede kalması ve kardeşi ile zaman geçirmek zorundaymış gibi hissettirmeyin. Fakat büyük çocuğunuz hasta ise kalmasının kardeşine iyi gelmeyeceğini söylemek yerine sizin hasta olmanızın ne kadar riskli olduğunu anlatabilirsiniz. Kardeşi için onu göndermek istediğinizi hissetmemesi gereklidir.
  • Sizin(annenin) hastanede olduğu süreçte gerekli ilgili alamamasının yokluğunu en sevdiği etkinlikleri yaparak giderebilirsiniz. Sinemaya gitmek istiyorsa sinemaya, parka gitmek istiyorsa parka götürebilirsiniz. Bu süreçte yapacağınız en büyük hata çocuğunuz zaman geçirmekten hoşlanmadığı akraba veya evlerde zorla zaman geçirmek için bırakmak olur. (Komşu, anneanne, teyze,dayı gibi…)
  • Çocuğunuzun artık bir kardeşi olsa bile onu korkutacak sorumluluklar yüklemeyin. Sen ablasın sen büyüksün sen abisin gibi söylemler onun çocukluktan artık çıktığının yüzleşmesi için doğru bir zaman olmayacaktır. Çocuğunuz ne kadar abla ya da abi olursa olsun hala çocuk olduğunu unutmayın.
  • Bebeğinizi görmek için gelen misafirleri kibar bir dille, büyük çocuğunuzun artık eskisi gibi sevilmediği ya da sevilmeyeceğini hissedeceği herhangi bir cümle kurmamaları konusunda uyarın.
  • Misafirlerin önce büyük çocuğa ilgi göstermelerini sağlayın daha sonra bebeğinizle ilgilenmelerini söyleyin.
  • Bebeğe hitap ederken ismini kullanın veya çocuğunuzun kardeşi olduğunu annesinden duyarak bir birey olduğunu hissettirin.
  • Çocuğunuzun yaşantısına engel olmayın. Yine kontrol altında televizyon izlesin, yine sizinle zaman geçirsin ve yine yaramazlık yapsın. Bebeğinize ayıracağınız zaman için çocuğunuzdan büyük bir zaman veya büyük bir ilgi almayın.
  • Çok kaygılı davranıp, büyük çocuğunuzdan bebeğinizi uzak tutmayın. Onun da kardeşi ile zaman geçirmeye ihtiyacı olacaktır.

Daha fazla bilgi almak için ABA Psikoloji Psikologlarından Deniz Yel’in videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Hobi edinmek sadece çocukların değil aynı zamanda ebeveynlerin de ruhsal gelişimlerine ve fiziksel sağlığına da katkı sağlamaktadır. Bireylerin kendilerini keşfetmesine ve sınırlarını keşfetmesine katkı sağlar. Rutin hayatın stresini azaltırken günlük motivasyon artışına da katkı sağlamaktadır.

Hobi Edinmenin Yararları

Kendini Tanımak

Hobiler sadece zaman geçirmek için değil, kişinin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını keşfetmesine yol açar. Kişinin kendini ifade etmesinin bir farklı yolu da hobi edinmek ve bunu gerçekleştirmektir. Kendi zevklerinize ait edineceğiniz hobiler üretme arzunuzu ortaya çıkarabilir. Bazı zamanlarda sözel olarak ifade edemeyeceğimiz duygu ve düşünceleri edindiğimiz hobiler aracılığıyla ifade edebiliriz. Aynı zamanda bizi huzursuz ve mutsuz eden şeylerden uzaklaşmak için de hobilerimizi kullanabiliriz. Bir resim yaparken kimseye anlatamadığınız iç dünyanızı anlatabilirisiniz. Rahatsız olduğunuz ve sizi huzursuz eden bir konu hakkında çektiğiniz fotoğraflar sizin içinizdeki düşünceleri dışa aktarmaya neden olarak duygularınızı konuşmadan da ifade edebilirsiniz. Çektiğiniz fotoğrafta gördüğünüz farklı bir ayrıntıdan bile çıkacak olan anlam sizi farklı hobi edinmeye itebilir veya farklı keşiflerin kapısını aralayabilir.

Stresle Başa Çıkmak

Çalışma hayatında veya eğitim hayatındaysanız günlük rutinlerinizi ve sorumluluklarınızı tamamladıktan sonra kendinize ayıracağınız vakti kalite geçirmek zihinsel olarak bireyin kendini daha iyi hissetmesine neden olacaktır. Bireyin farklı aktiviteler yapıyor olması sahip olduğu sorumluluklara ayırdığı vakitlerde daha rahat odaklanmasına sebep olduğu için daha verimli bir eğitim hayatı veya daha verili bir iş hayatı geçirmesine katkı sağlar.
Depresyonu ve psikolojik çoğu rahatsızlığı tetikleyen olgu strestir. Günlük rutinine hobiyi etkileyemeyen bireyler okul veya iş hayatını sadece sorumluluk veya zorunluluk olarak gördüğü için bulunduğu durumdan git gide uzaklaşır, mutsuzlaşır ve soğur. Bu durum bireylerin ruh sağlığını daha sonrasında ise fiziksel sağlığına olumsuz etki etmektedir. Fakat hobiler, vücutta bulunan bulunan stresi azaltması ve bunu pozitif strese çevirmesiyle gerekli motivasyonu edinmemizi sağlıyor.

Yaratıcılığı Ön Plana Çıkarmak

Kişinin edindiği hobiyi gerçekleştirirken kendi sınırlarını keşfetmesi, genişletmek için farklı şeyler yapması yaratıcılığını geliştirmesine fayda sağlayacaktır. Kendi yaratıcılığını genişletmesi de eğitim hayatında bir şey öğrenirken daha farklı düşünmesine, daha pratik kavramasına ve problemleri çözerken ki düşünce yapısının farklılaşmasına sebep olmaktadır. Bu da bireyin daha farklı düşünmesini etkiler.
Eğer keyif aldığınız ve sizin yeteneğiniz olan bir hobi keşfederseniz kendi sınırlarınızı, neyi ne kadar iyi yapabildiğinizi de görebilirsiniz. Herhangi bir spor veya sanat dalıyla ilgilendiğiniz takdirde bedeninizin ve hayal gücünüzün marifetlerini keşfetmek hem daha öz güvenli hem de daha sağlıklı bir hayat sürmek için fazlasıyla önemli.

İş ve Okul Hayatındaki Başarıya Katkısı

Dünyaca ünlü girişimciler veya CEO’lar çalışanları için oluşturduğu iş ortamına aynı zamanda kaliteli zaman geçirmeleri için salıncaklar, oyun konsolları, masa tenisi, yüzme havuzları veya aktivite odaları bulundurur. Eğitim kurumlarında da bulunan aktivite alanları aslında bireylerin başarıya giden yolda hobilerini sürdürebilmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadırlar. İş dünyasının önde gelen liderleri, kariyer koçları iş hayatındaki krizi fırsata çevirmenin önemini vurguluyor. Dünyanın en genç girişimcilerinden biri olan Mark Zuckerberg, şirketine dahil olacak potansiyel bireylerin sadece öz geçmişine değil aynı zamanda edindiği hobilere de önem veriyor. Hobileri veya spesifik alanları olan insanların diğer insanlara göre bakış açılarının ne kadar farklı olabileceğini biliyor. Hobi edinmek, sadece zaman geçirmek değildir. Sizi sosyal alanda, eğitim alanında ve iş hayatında diğer çalışma arkadaşlarınızdan farklı kılmak için edinmeniz gereken bir aktivitedir.

Read More

Çağımızın getirdiği şartlar doğrultusunda akıllı telefon kullanımı insanların hayatında gereksinim haline gelmeye başlamıştır. Özellikle çocuklar için büyük riskler barındıran akıllı telefonları kullanım yaşı aileler için her zaman kafalarda bir soru işareti bırakmaktadır. Her ne kadar çağımızın ünlü düşünürleri ve teknoloji dünyasının devleri tarafından erken yaşta kullanımı önerilmese de (Örneğin, Bill Gates akıllı telefon kullanımının 14 yaşından önce olmaması gerektiğini savunmaktadır.) konuyla ilgili bilinen ve savunulabilecek kesin bir kullanım yaşı yoktur.

Gelişim uzmanları ve psikologlar teknolojik cihazların zekada, gelişimde ve özellikle sosyallikte sorunlar çıkardığını düşündüğü için, özellikle 6 yaş ve altı için direkt akıllı telefona maruz bırakılmamalarını önermektedir.  Maruz bırakılması durumunda da günde bir saatle sınırlandırılması ve eğitici programlar dahilinde kullanılması gerektiği savunulmaktadır.

Asıl üzerinde durulması gereken konu yaş değil telefonun “hangi şartlar altında” kullanıldığıdır.

Anne babalar çocuklarına ulaşmak ve çocukların çeşitli ihtiyaçlarında yardımcı olmak için çocuklarının telefon sahibi olmalarına ihtiyaç duyabilirler.  Akıllı telefon kullanmakla ilgili yapılan varsayımlar doğrultusunda insanlar özellikle çocuklar için akıllı telefonların zararlı olduğunu düşünmektedir. Fakat, aslında burada önemli olan telefonun nasıl ne için ve ne şekilde kullanıldığıdır.

Akıllı telefona sahip olan çocuklar için dikkat edilmesi gerekenler:

 

  • Çocuğunuzun izlediği içerikler kontrol altında tutulmalı ve yaşına uygun olarak seçilmelidir.
  • Belli koşullarda kullanılmaması kuralı olmalıdır. (Belli bir saatten sonra kullanmamak, yemek masasında kullanmamak, ödevler bitirilmeden kullanmamak vb.)
  • Günlük kullanım için anne babalar tarafından belirlenmiş saat sınırı olmalıdır.

Henüz akıllı telefonu olmayan küçük yaştaki çocuklar içinse anne babalar kendi akıllı telefonlarını kullandırma konusunda çocuklarına sınırlar koymalıdır:

  • Çocuğunuz her istediğinde akıllı telefonunuzu onunla paylaşmayın. Bazen çocuğunuza şu an veremeyeceğinizi sebebiyle birlikte açıklamalı ve bu tutumunuzdan ödün vermemelisiniz. Aksi taktirde çocuğunuz telefonu bir ihtiyaç haline getirip sizden her sıkıldığında, sürekli olarak telefonunuzu talep edebilir.
  • Eğitici içerikler seçiniz. Çocuğunuzun akıllı telefon yoluyla oynadığı oyunları ve izlediği filmlerin seçimini siz yapınız. Ne yazık ki internet üzerinden ulaşılabilecek yanlış bilgiler ve zararlı içerikler kaçınılmaz derecede fazla. Bu yüzden çocuğunuzun izlediği içerikleri çocuğunuza izletmeden önce izleyin ve sadece bu içerikleri izletmeye çalışın.
  • Gün içerisinde sınırlı sürede oynamasına izin verin. Bir günde birden fazla defa çocuğunuzun telefonunuza ulaşmasına izin vermemeye çalışın. Telefonu kullandığı zaman da saat sınırı çizin. Ona gün içerisinde telefonunuzla oynaması için sonsuz süre vermeyiniz.
  • Oyun indirmek, oyunu açmak ve telefonu kullanırken girebileceği alanları seçin ve kullanımla ilgili öğretici bilgiler verin. Çocuğunuzun yanlış içeriklere ulaşmaması ve kullanımda hatalar oluşmaması için çocuğunuzu bilgilendirin. Kullanım konusunda bildiklerinizi öğretin ve gireceği alanları bu yolla sınırlayınız.

 Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Psikolog Merve Nuray’ın videosuna da göz atabilirsiniz. 

Read More

Pedagoji Derneği, çocuk sahibi olmak isteyen ebeveynlerin ve kendini kültürel anlamda geliştirmek isteyen ebeveynler için belirli periyotlarda bildiriler ve makaleler yayınlamaktadır. ‘’Aynı zamanda doğru yapıldığını düşündüğümüz işleri de duyurmayı bir görev biliyoruz ‘’ diyen Pedagoji Derneği sosyal medya hesaplarından yayın ve basım organlarından, internet sitelerinden ve dergiler aracılığıyla ebeveynlere seslendiler. Bu yazılarda doğru çocuk yetiştirmek için birden fazla kitap, zeka geliştiren veya motor becerilerini geliştiren oyunlar, ebeveynlerin çocuklarıyla kaliteli zaman geçirebileceği mekanlar ve zaman geçirebileceği internet siteleri sunuldu. Uzun süredir ebeveynlerin, çocuk eğitimine ait meslekleri olan insanların ve eğitimcilerin izlemesi gereken ve çocuklara daha kaliteli yaklaşabilmesi için kendine ders çıkarabilecekleri filmleri araştırıyorlardı. Aşağıda okuyacağınız filmler ebeveynlerin izlemesi gereken ve birçok eğitici ders çıkarabilecekleri filmlerdir. Asıl amaçları anne babalara veya anne baba olmaya hazırlanan bireylere, eğitimcilere ve çocukları yetiştirecek mesleklere sahip olan bireylere farkındalık sağlamaktı. Hayata bakış açılarına bir etki etmek üzere toparlanmış olan bu listeyi sizler için tekrar toparladık.

Bu filmler genel olarak çocukların hayata olan bakış açılarını anlatan filmlerdir. Yetişkinlerin geçen zaman içerisinde çocuklar için kuracağı empati duygusunu tekrar hatırlatmak içindir. Bazı filmlerin içeriği tamamen anne baba ve çocuk ilişkisini olumlu ya da olumsuz eleştirirken bazı filmler çocuk gözüyle dünyayı görmeye yardımcı olacağı söyleniyor.  Bazı filmler günümüz eğitim sistemini eleştirirken bazı filmler bazı filmler günümüz eğitim sisteminde çocuklarımızın nasıl eğitimine destek olabileceğimizi anlatıyor. Sadece eğitim sistemi değil günümüz yaşam koşullarında çocukların ne kadar iletişime ihtiyaç duyduğunu hatırlatmakta. Bazı filmlerde ise çocukların tarih boyunca küçümsenmeyecek derecede önemli işler çıkarttığını hatırlatarak çocuklarımıza gerekli önemin verilmesini vurguluyor.

Filmlere geçmeden önce hatırlatmamız gereken birkaç şey bulunmakta.

  • Bu filmler anne ve babaların, anne baba adaylarının veya eğitimcilerin izlemesi gereken filmlerdir. Çocuklarla beraber izlenilecek filmler değildir. Yanınızda çocuğunuz yokken izlenilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.
  • Bu filmler içeriğinden ders çıkarılması ve çocuklara olan yaklaşımınıza göstermeniz gereken özeni hatırlatmak içindir. Filmlerin bazıları yabancı yapım olduğu için kendi kültürümüze ait olgular bulmakta zorlanabiliriz. Asıl amaç altında yatan alt metini ve verilmek istenen mesajı kavrayabilmektir. Tavsiye edilen filmlerdeki bütün olay örgüsünün onaylanması değil çıkarılması gereken dersleri anlamaya özen göstermenizi öneriyoruz.
  • Biz sizlere Pedagoji Derneği’nin önerdiği bazı filmleri sunmaktayız. Sizin film zevkinize ve yaşadığınız hayat doğrultusunda daha kaliteli veya çıkaracağınız dersleri daha farklı bir dille anlatan filmleri izlemiş olmanız elbette ki mümkündür. Çocukların bakış açısına ve dünyasına hitap eden farklı filmleri de izlemiş olmanızı önerir sadece bu listeye bağlı kalmamanızı tavsiye ederiz.
  1. 120(2008-Türkiye)
  2. 3 Aptal(3 Idiots)(2009-Hindistan)
  3. Arada Kalan(WhatMaisieKnew)(2012-ABD)
  4. Ayla (2017-Türkiye)
  5. Babam ve Oğlum(2005-Türkiye)
  6. Baran(Baran)(2001-İran)
  7. Beyaz Balon(BadkonakeSefad)(1995-İran)
  8. Benim Adım Sam(I am Sam)(2001-ABD)
  9. Büyük Balık(BigFish)(2003-ABD)
  10. Cennetin Rengi(Rang-e Khoda)(1999-İran)
  11. Cennetin Çocukları(Bacheha-Ye Aseman)(1997-İran)
  12. Charlie’nin Çikolata Fabrikası(Charlie andtheChocolateFactory)(2005-ABD)
  13. Cinderella Man(Cinderella Man) (2005-ABD)
  14. Dedemin İnsanları(2011-Türkiye)
  15. Glibert’ın Hayalleri(WhatsEatingGilbertGrape)(1993-ABD)
  16. Hadi be Oğlum (2018-Türkiye)
  17. Hayat Güzeldir(La Vita è Bella) (1997-İtalya)
  18. Her Çocuk Özeldir(TaareZameen Par) (2007-Hindistan)
  19. Kız Kardeşim Mommo(2009-Türkiye)
  20. Kız Kardeşimin Hikayesi(My SistersKeeper) (2009-ABD)
  21. Konuş Benimle(Speak) (2004-ABD)
  22. Koro(LesChoristes) (2004-Fransa)
  23. KramerKramere Karşı(Kramer vs. Kramer) (1979-ABD)
  24. Lorenzo’nun Yağı(Lorenzo’sOil) (1992-ABD)
  25. Ölü Ozanlar Derneği(DeadPoestsSociety) (1989-ABD)
  26. Serçelerin Şarkısı(AvazeGonjeshk-ha)(2008-İran)
  27. Siyah(Black)(2005-Hindistan)
  28. Terabithia Köprüsü(Bridge toTerabithia) (2007-ABD)
  29. Umudunu Kaybetme(ThePursuit of Happyness) (2006-ABD)
  30. Uzun Hikâye(2012-Türkiye)

 

 

Read More