Aileler, çocukları ders çalışmak istemediğinde ve onları çalışmak için motive edemediklerinde kendilerini çaresiz hisseder. “Ne yapsak olmuyor, çalışmasını söylüyoruz, ödül koyuyoruz, kızıyoruz, ceza veriyoruz, ama hiçbiri işe yaramıyor” sözleriyle ne kadar zorlandıklarını anlatırlar. Ancak bazen çocukların ders çalışmak istememelerinin altında yatan psikolojik nedenler ders çalışmalarına engel oluyor olabilir.

Bu noktada aileler çocuklarını çok iyi gözlemlemeli, çocuklarıyla alt nedenler üzerine konuşmalı, eğer bu ilişkiyi kuramıyorlarsa psikolojik destek ya da kariyer danışmanlığı alma yönünde çocuklarına alternatifler sunmalıdır.

Bu yazımızda çocukların ders çalışmak istememe davranışlarının potansiyel alt nedenlerine değineceğiz. Anne ve babalara çocuklara nasıl yaklaşılmalı, ders çalışma motivasyonu nasıl sağlanmalı konularında da önerilerde bulunacağız.

Fark Edilmeyen Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Ders Çalışmak İçin Engel Olabilir

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik olarak üç farklı şekilde kendini gösterebilir. Ancak bu belirtiler özellikle erken dönemlerde ailelerin ya da öğretmenlerin gözünden kaçabilir.

Dikkat eksikliği olan çocuklar ilgilerini belli bir konuda tutmakta zorluk yaşayabilir. Çevreden gelen basit dikkat dağıtıcılarla kolayca dikkatini kaybedebilirler. Dikkat dağıtıcılar çok daha kolay yorulmalarını ve çabuk pes etmelerini sağlayabilir. Başladıkları işi yarıda bırakabilir, çabuk sıkılabilir, zaman yönetimi ve organize olmada zorluk yaşayabilirler. Hiperaktivite görülen çocuklarda ise sürekli hareket etme ihtiyacı vardır. Otururken dahi ellerini, ayaklarını hareket ettirme, kalkmaya çalışma, hareket edebilmek için bahaneler bulma görülebilir. Düşüncelerini de oldukça hızlı ve değişklendir. Konudan konuya atlayabilir bu nedenle de uzun sürelerle tek bir konu üzerine çalışmakta zorluk yaşayabilirler.

Dürtüsellik görülen çocuklarda ise tepkilerini kontrol edememe, acelecilik ve telaşlı davranışlar görülebilir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda bu üç özellik bir arada da görülebilir, ayrı ayrı da bulunabilir. Bu çocukların okul başarıları ve akademik potansiyellerini ortaya çıkarmak için yardıma ihtiyacı vardır.

Akran Zorbalığı Yaşayan Çocuklar Ders Çalışmak İstemiyor

Akran zorbalığı yaşayan öğrencilerde bilişsel, fiziksel ve duygusal gerilemeler görülebilmektedir. Ayrıca okula gitmekten korkma, devamsızlık yapma, daha sık hasta hissetme, okul değiştirmeyi düşünme gibi yaygın kaçınma belirtileri de görülebilir. Zorbalığa uğrayan öğrencilerin kendilerini okul ortamında güvende hissetmemesi ve aidiyet duygularının gelişmemesi okula yönelik algılarını negatif etkilemektedir.

Akran zorbalığı yaşayan çocuklar akademik olarak da olumsuz etkilenmektedir. Dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, öğrenmede zorluk, yoğun kaygı ve stres zorbalığa maruz kalan çocukların okul başarısını düşüren etkenlerdir. Akran zorbalığı ile mücadele eden çocuklarda ders çalışmak istememe yaygın olarak görülen bir belirtidir.

Geleceğe Yönelik Belirsizlik İle Verimli Ders Çalışmak Mümkün Değil

Hangi okula gideceğini, hangi bölümü seçeceğini bilmeyen çocuklar ya da meslek seçimi konusunda kararsızlık yaşayan ne olmak istediğini bilmeyen çocuklar bu belirsizlik içerisinde motive olamamaktadır. Geleceğine yönelik kariyer planı olmayan çocuklar için ders çalışmak ne yöne gideceklerini bilmedikleri bir suda kürek çekmek gibidir. Bu çocuklara bir amaç vermek ve çabaları sonucunda ulaşacakları yeri göstermek gerekir.

Bu noktada kariyer danışmanlığı almak çocuğun daha farkındalıklı ve verimli şekilde ders çalışmasını sağlayacaktır. Kariyer danışmanlığı almanın faydaları yazımız da sizin için faydalı olabilir.

Mutsuz Ailede Çocuk Olmak Ders Çalışmayı Engelliyor

Aile içi huzur sadece çocuklar için değil tüm aile bireylerinin hayat içerisindeki üretken ve mutlu bir varlık sergileyebilmeleri için gereklidir. Anne babaların, birbirlerini duygusal ve fiziksel olarak incittikleri bir aile ortamında çocukların kendilerini mutlu, güvende ve huzurlu hissetmesi mümkün değildir. Üstelik bu problemler çocuğun önünde yaşanıyor ama barışma, çocuğun şahit olmadığı bir ortamda gerçekleşiyorsa çocuklar için etkisi daha da olumsuz oluyor. Böyle bir aile yapısında çocuğun ders çalışmak için motive olması, buna zaman ve dikkat ayırması çok kolay değil. Mutlaka aile içi sorunlarınızı profesyonel destek alarak çözmeli ve tüm aile bireyleri için huzurlu bir aile ortamını yeniden inşa etmelisiniz.

Ergenlik Sorunları Engel Olabilir

11-21 yaşları arasına denk gelen ergenlik dönemi çocukların fiziksel, hormonol, zihinsel ve duygusal olarak değişim yaşadığı önemli bir dönemdir. Bu dönemde gençler kendilerine yabancılaşabilir, değişimden hoşlanmayabilir. Beden algıları bozulabilir, görünümleriyle ilgili mutsuzluk yaşayabilirler. Sesteki değişim, ciltteki bozulmalar, vücudun değişmesi, karşı cinse duyulan ilginin artması bu dönemdeki çocukların odak noktalarını değiştirebilmektedir. Ergenlik döneminde gençler ailelerinden daha çok arkadaşlarıyla zaman geçirmek istemektedir. Bu isteğin altında yatan ihtiyaç kendini akranlarını gözlemleyerek şekillendirme, çağın beklentilerine adapte olabilme gereksinimidir.

Bu dönem kimi gençler için oldukça rahat geçebilirken pek çok genç içinde ömür boyu etkisini hissettirecek hayal kırıklıklarının yaşandığı, zorlu bir dönem olarak yaşanabilmektedir. Ergenliğin rahat atlatılmasında aileye düşen görevler oldukça büyüktür. Çocuğunuz sizden uzaklaşabilir, sizinle paylaşımları azalabilir, riskli davranışlara ve deneyimlere yönelebilir. İlginizi, hoşgörünüzü bu dönemde eksik etmemeli, çocuğunuzla çatışmak yerine uzlaşmayı tercih etmelisiniz. Ergenlik döneminde ailesinin kendisini anlamayacağını düşünen çocuklar arkadaşlarına daha fazla yönelmekte ya da yalnızlığı tercih etmektedir. Ebeveyn. çocuğunu ne kadar tanır ve bu dönem özelliklerine vakıf olursa çatışmalar da o kadar az olur.

Ergenlik dönemi ne kadar çatışmalı ve zorlu geçerse çocuğun ders çalışmak için duyduğu istekte o kadar düşük olacaktır. Nasihat vermek yerine hoşgörü ile dinlemek gerekmektedir. Yaşadığı sorunların üstesinden gelebilmek için çözüm odaklı önerilerde bulunmak ve koşulsuz sevgi göstermek ergenlik dönemindeki bu çocukların temel ihtiyacıdır.

Ebeveyn Tutumları

9 farklı ebeveyn tutumu olsa da bir çocuğun anne ve babasından görmeye ihtiyaç duyduğu temel tutum Hoşgörülü ve Demokratik ebeveyn tutumudur. Bu tutumun egemen olduğu aile yapılarında çocuğun erken yaşlarından itibaren evde söz hakkı vardır. Aileyi ilgilendiren her konuyla ilgili karar alınırken çocuğunda fikri sorulur. Kendisiyle ilgili yapacağı seçimlerde çocukluktan itibaren karar vermeye teşvik edilir. Yapılan hatalar cezalandırılmak yerine sonuçları değerlendirilir ve telafi etmek için neler yapılabileceği konusunda rehberlik edilir.

Bu tür bir ailede yetişen bireyler, “birey” olmanın farkında olarak yetiştirilirler ve kendi hayatları vardır. Bu tür çocukların özgüvenleri tamdır ve sosyal ilişki kurarken sorun yaşamazlar. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk alma, sebep-sonuç ilişkisini kurma becerileri geliştiği için bu çocuklar ders çalışmak konusunda kendi iç motivasyonlarını sağlayabilir.

Bu ebeveyn tutumuyla uyuşmayan bir ana baba davranışınız var ise ebeveyn tutumlarınızı araştırabilir, neleri düzeltmeniz gerektiği noktasında bilgi edinebilirsiniz. Aile danışmanlığı hizmetinden faydalanmakta siz ve çocuğunuz için olumlu sonuçlar getirecektir.

Yüksek Beklenti Çocukları Psikolojik Olarak Yoruyor

Ailenin çocuklarına yönelik yüksek beklentiler içerisinde olması ve çocuğun potansiyelinin bu beklentileri karşılamaya yetmemesi çocukların pes etmelerine neden oluyor. “Zaten benden istenileni gerçekleştirmem mümkün değil” diye düşünen çocuklar; ders çalışmak istemiyor, ne kadar çabalarsa çabalasın beklentiyi karşılayamayacağına inanıyor. Bu noktada ailenin çocuktan beklentisinin ne derece gerçekçi olduğunu değerlendirmesi gerekir. Çocuğunuzun potansiyeli ile uyumlu beklentileriniz olduğunda hem siz hayal kırıklığı yaşamayacaksınız hem de çocuğunuz beklentiyi karşılamak ve başarılı olmak noktasında daha istekli olacak.

Read More

Aileler okul ve akademik yaşamlarında daha iyi yerlere gelebilmesi için tüm olanaklarını kullanarak çocuklarına destek vermeye çalışırlar. Ancak çocukların akademik başarı gösterebilmek için ailelerinden beklentileri çok daha basittir; çocuklar koşulsuz sevilmek, saygı görmek, kendi kararlarını verebilmek ve anlaşılmak isterler.

Aileler çocukları için en iyisini isterken farkında olmadan çocuklarını mutsuz ve başarısız olacakları bir geleceğe hazırlıyor olabilirler.

Çocukların Arzu ve İsteklerine Saygı Duymak Akademik Başarıyı Artırıyor

Çocukların akademik başarısında ailenin rolü çocuğun arzu ve istekleri karşısında gösterdiği tutuma göre şekillenmektedir. Aile içerisinde akademik hayata dair planlarını, geleceğe yönelik isteklerini paylaşabilen çocukların akademik başarı elde etmeleri daha kolay oluyor. Eğer aile çocuğun hedef ve hayallerini gerçekçi bulmuyor ya da yeterli görmüyorsa çocuklar aile içerisinde arzu ve isteklerini dile getirmemeye başlıyor. Üstelik ailenin bu yaklaşımı çocukların başarısızlık algısı geliştirmesine ya da performans kaygısı duymasına da neden oluyor.

Geleceğin Başarılı Bireyleri Bugünün Sorumluluk Alabilen Çocuklarıdır

Ailelerin akademik başarıdaki rolü çocuklarına verdikleri sorumluluk alma fırsatı ile doğru orantılıdır. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk almayı öğrenen çocuklar, yaptıklarının sonuçlarına katlanmayı öğrenmekte ve koşullarını iyileştirmek için daha büyük istek duymaktadırlar. Sorumluluk alabilen çocuklar başarı ve başarısızlıklarının getirilerini daha kolay idrak etmekte ve ailelerinin söylemesine gerek kalmadan ders çalışmaktadır. Gençlerde sorumluluk bilinci oluşturabilmek için; yaş dönemine ve gelişim düzeyine uygun sorumluluklar vermek, kendi kararlarını verebilme konusunda desteklemek, aldıkları kararların sonuçlarını düşündürmek gerekmektedir.

Çocuğunuzun İlgi ve Yetenek Alanlarını Bilin

Çocuğunun ilgi ve yetenek alanlarını bilen ailelerin çocuklarında akademik başarı daha yüksek. Çocuğunun İlgi ve yetenekleri üzerine bilgi sahibi olan aileler, kariyer yolculuğunda çocuklarına çok daha bilinçli rehberlik etmekte, ilgi, yetenek ve gelişim alanlarıyla uyumlu meslekler seçmelerinde çocuklarını doğru yönlendirebilmektedir.

Akademik hayatında İlgi alanları ve yetenekleri ile uyumlu şekilde ilerleyen çocuklar kendilerini çok daha iyi ifade edebilmekte ve daha başarılı olmaktadırlar. Bu farkındalık ile yönlendirilen çocuklar okul ve kariyer hayatlarında çok daha mutlu ve verimli çalışmaktadırlar.

Aileler çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını yeterince iyi bilmiyorlarsa ya da çocuklar aileye ilgilerini çok fazla gösteremiyorsa mutlaka kariyer danışmanlığı alınmasını öneririz.

Gerçekçi Beklentiler Edinin

Ailelerin gerçekçi beklentiler içerisinde olmaması çocuklarda akademik başarısızlığa, sınav kaygısına, düşük benlik algısına ve daha pek çok olumsuz etkiye neden olabilmektedir. Çocuğun potansiyeli ile uyumlu olmayan aile beklentileri çocuklarda düşük başarı ve kaygının yanı sıra yanlış tercihler yapmalarına da neden olabilmektedir. Çocuklar ailelerini üzmemek için onların beklentilerini karşılayacak seçimlere yönelirken ömür boyu başarısızlık ve tatminsizlik içerisinde debelenecekleri bir seçime de yöneliyorlar.

Çocuklarınız sizin için çok kıymetli ve tüm çabanız onların daha iyi koşullarda yaşayabilmesi. Ancak sizin hayal ettiğiniz daha iyi koşullar için çocuğunuza yaptığınız yönlendirme onu çok daha zor koşullar içerisine sokuyor olabilir.

Ona Zaman Ayırın, İlgilenin

Çocuklarda akademik başarı ailelerin çocuklarıyla ne kadar verimli zaman geçirdiğiyle de paraleldir. Çocuklarınızla keyifli zaman geçirmek, onlarla oyun oynamak, aktivitelere katılmak, dışarı çıkmak, sohbet etmek bağlarınızı kuvvetlendirecektir. Ailesiyle beraber zaman geçiren, birlikte eğlenen, ortak paylaşımlarda bulunan çocuklar çok daha mutlu ve başarılı çocuklardır.

Çocuklarınızın bakımıyla, beslenme ve uyku düzenleriyle ilgilenin. Elinizin hala üzerlerinde olduğunu, ihtiyaç duyduklarında istedikleri sürece yardımcı olacağınızı çocuğunuza hissettirin. Ailelerinin yanında olduğunu hisseden çocuklar kendilerini çok daha değerli ve güçlü hissetmektedir.

İhtiyaçlarını Fark Edin Onları Dinleyin

Akademik başarı aile ile sağlıklı iletişim kurabilmeyi de gerektirir. Ne kadar güçlü bağlarınız olursa olsun çocuğunuz kendisini konuşarak ifade etmekten çok hoşlanmıyor olabilir ya da fark edilmeyi bekliyor olabilir. Çocuklarınızı yeterince iyi gözlemliyorsanız size ihtiyaç duydukları anları fark etmeniz çok zor olmayacaktır. Kaygılı, stresli ya da düşünceli olduklarında onlara mutlaka konuşma fırsatı verin. İşinizi bırakıp zaman ayırmak, orada onun için olduğunuzu hissettirmek çok önemli. Yine günlük sohbetler etmek, keyif aldığı şeyler üzerine konuşmakta iletişiminizi geliştirecek ve konuşma ihtiyacının bir alışkanlık haline dönüşmesine yardımcı olacaktır. Siz çocuğunuza konuşmak için fırsat ayırdıkça o artık adım beklemeden sizinle konuşabilir hale gelecektir.

Evdeki Huzuru Koruyun Demokratik ve Hoşgörülü Bir Ebeveyn Tutumu Sergileyin

Bu tutumun egemen olduğu aile yapılarında çocuğun erken yaşlarından itibaren evde söz hakkı vardır. Aileyi ilgilendiren her konuyla ilgili karar alınırken çocuğunda fikri sorulur. Kendisiyle ilgili yapacağı seçimlerde çocukluktan itibaren karar vermeye teşvik edilir. Yapılan hatalar cezalandırılmak yerine sonuçları değerlendirilir ve telafi etmek için neler yapılabileceği konusunda rehberlik edilir.

Bu tür bir ailede yetişen çocukta akademik başarı daha yüksektir. Çocukların özgüvenleri tamdır ve sosyal ilişki kurarken sorun yaşamazlar. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk alma, sebep-sonuç ilişkisini kurma becerileri geliştiği için bu çocuklar ders çalışmak konusunda kendi iç motivasyonlarını sağlayabilir. Dolayısıyla bu çocukların yüksek akademik başarı olasılığı da daha fazladır.

Bu ebeveyn tutumuyla uyuşmayan bir ana baba davranışınız var ise ebeveyn tutumlarınızı araştırabilir, neleri düzeltmeniz gerektiği noktasında bilgi edinebilirsiniz. Aile danışmanlığı hizmetinden faydalanmakta siz ve çocuğunuz için olumlu sonuçlar getirecektir.

Yaşam Kalitenizi Artırın

Akademik başarıda ailenin rolü düşünüldüğünde beslenme, uyku, fiziksel egzersiz gibi kişinin yaşam kalitesini artıran alışkanlıkların ne derece sağlıklı ve düzenli olduğu da önemlidir. Çocuklar ailelerini rol model alırlar ve dolayısıyla sağlıksız beslenen bir ailede çocuğun da iyi beslenmesi çok mümkün olmayacaktır. Çocuğunuza iyi bir rol model olabilmek için beslenme şeklinizde düzenleme yapmanız, uyku düzeninize, egzersiz sıklığınıza önem vermeniz çocuklarınız için faydalı olacaktır. Yine alkol, madde, sigara kullanımı da çocukların aile içinde ya da arkadaş gruplarında edindikleri alışkanlıklardır.

Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin

Televizyon karşısında geçen zaman, internet kullanımının sıklığı ve içerik kalitesi, telefon kullanımı gibi zamanımızı yönetmemizi zorlaştıran araçları kullanım sıklığınızı da gözden geçirmelisiniz. Sizin alışkanlıklarınız çocuklarınızın da alışkanlığı haline gelecektir. Özellikle gelişim ve öğrenme sürecindeki çocukların ekran karşısında geçirdiği zaman kısıtlı tutulmalıdır. Akademik başarı elde edebilmek için ailelerin de zamanı etkili kullanması ve dikkat dağıtıcı unsurlara ayırdıkları zamanı iyi yönetebilmesi gerekir.

Koşulsuz Sevin, Ödülle Cezalandırmayın

Anne babalar bazen çocuklarını motive etmek için sevgilerini ödül olarak sunabilirler. Bu ilişki bir süre sonra “Ne kadar başarı, o kadar sevgi” haline gelebilir ve çocuklar başarılı olmazsam ailem tarafından sevilmem korkusu duyabilirler. Ailenin koşulsuz sevgisini kaybettiğini hisseden çocuk kırıklığa uğrar. Üstelik koşulsuz sevildiği tek ortamı da kaybetmiş olur. Çocuğun özgüvenini ve kendine saygısını en çok zedeleyen nedenlerden biri bu tür koşula bağlı aile ilişkileridir. Çocuk başarı düzeyi ne olursa olsun, anne babası tarafından sevildiğini hissetmek ister.

Akademik başarı karşısında çocuğa verilen ödüllerde de bir süre sonra çocuğun başarmaktan mutlu olmamasına neden olacaktır. Çocuğu motive edebilmek için her seferinde daha değerli ödüller sunmak gerekir ve bunun sonu yoktur. Çocuğun ödüllendirilmeye ihtiyaç duymaksızın başarılı olmaktan mutluluk duyması sağlıklı olandır. Çocuklar başarı için kendi iç motivasyonlarını sağlayabilmeli “Derslerime çalışıyor, öğrenmek için emek harcıyor ve emeğimin karşılığını alıyorum. Başarılı olmak beni düzenli çalışmam için motive ediyor” diyebilmelidir.

Başarısızlıkları Başarıya Giden Yolda Araç Olarak Gösterin

Çocuklarımızın her zaman başarılı olmasını beklemek çok gerçekçi bir hedef değil. Başarısız oldukları zamanlarda olacak. Önemli olan verdiğimiz tepkilerde çocuklarınızın başarısızlıklarından ders alarak kendilerini geliştirmelerinde motive edebilmek olmalı. Başarısız olmak her çocuğu belli düzeyde üzer, ailenin verdiği büyük ve negatif tepkiler ise bu üzüntüyü perçinler.

Çocuklarınız size başarısız bir sonuç ile geldiğinde kullanabileceğiniz yapıcı bir yaklaşım örneği verelim; “Başarılı olmayı istediğini ve bu sonuç için şu an üzüldüğünü biliyorum. Ancak bazen başarılı olabilmek için başarısız olmayı da bilmek gerekir. Nerelerde hata yaptığına bakıp eksiklerini tamamlarsan bir sonraki sınava daha iyi hazır olacaksın.” denilebilir. Burada anne baba kendi üzüntüsünden değil çocuğun neler hissettiğini anlayabildiğinden bahsetmiş ve ona çözüm önerileri sunmuştur. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu da ailesini üzmek değil, başa çıkamadığı bir zorluğun nasıl üzerinden gelebileceğini öğrenmektir.

Akademik başarı söz konusu olduğunda ailenin rolünün ne derece büyük olduğu klinik gözlemlerimizde ve yapılan alan araştırmalarında görülmektedir. Çocuklarınızla iletişim kurmakta zorlanıyor, akademik başarılarında iletişim ve yaklaşım modellerinizle olumsuz etkide bulunduğunuzu düşünüyorsanız psikolojik destek ve aile danışmanlığı için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Pandeminin getirdiği yeni yaşam koşulları içerisinde sınavlara hazırlık yapmak kolay değil. İçinde bulunduğumuz koşullar başarılı olabilmek için LGS’ye psikolojik hazırlık yapılmasını da önemli hale getiriyor. Okulda akranlarıyla beraber ders alması, ders aralarında arkadaşlarıyla sosyalleşmesi gereken çocuklar uzun süredir sadece evdeler. Üstelik artan önlemler nedeniyle günün belli saatleri dışında sokağa çıkmaları da yasak. Enerjilerini atamıyor, sosyalleşemiyor, fiziksel olarak yorulmuyor ve en önemlisi zamanlarını yönetemiyorlar.

Bu süreçte pek çok ebeveynde evde ve evden çalışıyor. Küçük bir evde herkesin bir arada çalışması gerekebiliyor. İhtiyaç duyulan çalışma koşulları, ideal sessizlik bazen sağlanamayabiliyor. Hele evde daha küçük kardeşler varsa sınava hazırlık sürecindeki bu çocukların odaklanması, organize olması ve programlı çalışması daha da zorlaşıyor.

Pandemi sürecinde çocuk olmak, öğrenci olmak ve birde sınava hazırlık yapmak gerçekten çok zor. Fakat tüm zorluğuna rağmen önümüzde kariyerimizi şekillendirecek önemli bir sınav var ve bu sınava bugünün koşullarıyla en iyi şekilde hazırlanmamız gerekiyor. Bu da LGS’ye psikolojik hazırlık yapmayı gerektiriyor. Peki neler yapmalıyız?

İyi Bir Psikolojik Hazırlık İçin Bilgi Kirliliğinden Uzak Durun

LGS’ye psikolojik hazırlık yapmak için ilk dikkat edilmesi gereken konu bilgi kirliliğinden uzak durmak. Televizyon ve sosyal medya aracılığı ile maruz kaldığımız haber kaynakları her zaman kaliteli ve doğru içerikler sunmuyor. İzlenme oranı kaygısı ile sıradan bir haber dahi kaygı verici şekilde servis edilebiliyor. Medya aracılığı ile edindiğimiz bu bilgiler kaygımızı besleyip, enerjimizi düşürebiliyor. Bu dönemde moral ve motivasyonunuzun yüksek olması çok değerli. Moralinizi yüksek tutmak ve motivasyonunuzu düşürmemek için haber kaynaklarınızı yeniden gözden geçirmelisiniz. Vaktinizi alan, enerjinizi düşüren ve güvenilirliğine emin olmadığınız bilgi kaynaklarını listenizden çıkarın.

Doğru, net ve dolaysız bilgi edinmek için Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabibler Birliği internet kaynaklarından bilgi edinebilirsiniz. Endişeyi azaltmak için güvenilir haber kaynağınızı günde bir kez kontrol etmenizi öneririz. Ayrıca, aldığınız haberler sizi olumsuz etkiliyorsa mutlaka size moral verici haber kaynakları ile ruh halinizi dengelemenizi öneririz.

Stresiniz Artığında 3 Sorunun Cevabını Arayın

LGS’ye psikolojik hazırlık yaparken size yardımcı olacak bir etkinlikle devam edelim. Kendinizi stresli ve kaygı uyandıran bir durum içerisinde bulduğunuzda kendinize şu 3 soruyu sorun;

  1. Şu an Ne oluyor? (bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir. Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.

Bizim örneğimiz pandemi sürecinde LGS’ye hazırlanan bir öğrenci olmak olsun;

  1. Şu an Ne oluyor?
  • Pandemi koşullarında önemli bir sınava hazırlık yapıyorum.
  1. Bu benim için tehlikeli mi?
  • Bu benim için çok önemli bir sınav. Ona en iyi şekilde hazırlanmak istiyorum ve içinde bulunduğum koşulların bunu zorlaştırmasından endişe duyuyorum. Ayrıca sağlığım ve sevdiklerimin sağlığı için kaygılanıyorum.
  1. Bu duygu, düşünce ve kaygılarla başa çıkmak için ne yapabilirim?
  • Eğitim imkanım devam ediyor, online eğitim alıyorum. Okulum ve öğretmenlerim eğitimimde geride kalmamam için tüm imkanları kullanıyor. Okula gidip gelirken harcadığım zaman ve fiziksel yorgunluk ev ortamında yok. Dolayısıyla enerjim daha yüksek ve daha çok zamanım var. Bu enerjiyi ve zamanı daha verimli ders çalışmak için kullanabilirim. Yalnız değilim, şu an içinde bulunduğum koşul tüm arkadaşlarım ve akranlarım için geçerli. Sahip olduğum koşullarla kimsenin gerisinde değilim.
    Evdeyim, ailem yanımda ve güvendeyiz. Virüsten korunmak için gerekli önlemlere uyuyorum. Uyku düzenime, beslenmeme dikkat ediyorum.

Bu tekniği, kaygı duyduğunuz her koşulda uygulayabilirsiniz. LGS’ye psikolojik hazırlık yapmaya çalışan arkadaşlarınıza da bu tekniği önerebilirsiniz.

Nefes Egzersizleri Kaygılarınızla Başa Çıkmanızı Kolaylaştıracak

Düzenli olarak yapılan nefes egzersizleri kaygı ile başa çıkmada ve dikkati toplamada oldukça etkili olmaktadır. Nefes egzersizi yaparken, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yerde hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.

LGS’ye psikolojik hazırlık sürecinde bu nefes ve güvenli yer egzersizini ihtiyaç duydukça yapabilirsiniz. Uykudan önce, sabah kalkınca, ders çalışırken ya da kaygı duyulan herhangi bir zamanda yapılabilir. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratik kazandığınız için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

Zaman Hırsızlarından Korunun

Pomodoro ve Eat The Frog teknikleri ile zamanınızı daha verimli kullanabilir ve bir gün öncesinden yapacaklarınızın planını çıkararak gününüzü daha planlı geçirebilirsiniz. Pomodoro Tekniği için yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Eat The Frog tekniği güne sizi en çok zorlayan, yapmayı sürekli ertelediğiniz ve yapmaktan keyif almadığınız bir işi yaparak başlamanızı öneriyor. Böylece yapılana kadar zihninizi meşgul edecek ve hatırladıkça enerjinizi düşürecek olan bu işiniz günün ilk saatlerinde tamamlanmış olacak ve günün geri kalanı sizin için daha keyifli hale gelecek.

İster Evde İster Sokakta Mutlaka Egzersiz Yapın

LGS’ye psikolojik hazırlık sürecinde egzersizin önemi büyük. Yapılan araştırmalar zihinsel, bedensel ve ruhsal olarak kendimizi daha iyi hissetmemiz için haftada en az üç kez yaklaşık 21 dakika egzersiz yapmamız gerektiğini belirtiyor. Yani, bunu yapmak için saatler harcamanıza gerek yok ve egzersizinizi risk almamak ve zorlanmamak için yürüyüş olarak da planlayabilirsiniz.

Sokağa çıkma yasağınızın olması ya da virüs kapma endişeniz size engel olmasın; youtube egzersiz videoları, telefon uygulamaları ya da sosyal medya üzerinden antrenörlerin yaptırdığı canlı yayın egzersizleri ile antrenman programınızı oluşturabilirsiniz. Azalmış aktivitenin düşük ruh hali, düşük motivasyon ve düşük enerjiye neden olduğunu göz önünde bulundurduğunuzda şu dönemde egzersiz yapmak size sınava hazırlık sürecinde çok destek olacak. Ayrıca enerjinizi yükseltmek için düzenli uyku uyumaya ve dengeli beslenmeye de özen gösterin.

Mola Vermeyi İhmal Etmeyin

LGS’ye Psikolojik hazırlık sürecinde dinlenmeye ve kendinize ders dışı zaman ayırmaya da ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Bütün bir günü evde geçirmeniz tek odağınızın ders çalışmak olması anlamına gelmemeli. Kendinize ders çalışma aralarında minik molalar verin. Ne sıklıkta mola vereceğinizi ve kaç dakikalık molalar olması gerektiğini çalıştığınız derse ve konuya göre kararlaştırabilirsiniz. Çalışma sürelerinizi ve molalarınızı düzenlemek için pomodoro tekniğini de kullanabilirsiniz. Mola verdiğiniz sürelerde mutlaka çalışma alanınızdan uzaklaşıp, ders dışı bir uğraşla molanızı değerlendirmelisiniz.

Kendinizi Ödüllendirin

Bu zorlu dönemde azminizden ve hedeflerinizden vazgeçmeden çalışıyor, başarılı olmak için emek veriyorsunuz. Üstelik LGS’ye psikolojik hazırlık yapabilmek için sahip olduğunuz tüm kaynakları da en verimli şekilde kullanmaya çalışıyorsunuz. Yeni koşullara adapte olmaya çalıştığınız, pes etmediğiniz, elinizden gelenin en iyisini yaptığınız için kendinize sık sık teşekkür etmelisiniz. Sizi motive edecek ufak ödüllerle kendinizi mutlu etmeyi de ihmal etmeyin.

Tarihteki Her Salgın Gibi Bununda Biteceğini Ve Hayatın Normalleşeceğini Unutmayın

Belirsizliklerle karşı karşıya olmak doğamız gereği bizi kaygılandırır ve belirsiz koşullar içerisinde devam etmekte daha fazla zorluk yaşarız. Ancak bugün pandemide geldiğimiz koşullar çok daha iyimser ve önümüz biraz daha net. Her şeyden önce bugüne kadar dünya genelinde başka büyük salgınlarda yaşandı ve geçmiş yüzyılların koşulları daha yetersiz olduğu halde salgınların sonu geldi. Şu an teknoloji, tıp ve bilim alanlarındaki hızlı ilerlemelerle salgında aşının bulunduğu ve uygulamaya geçildiği bir noktadayız. Normalleşen ülkeler var ve bizim için de olası normalleşme tarihleri paylaşılıyor. Bu yüzden olumlu düşünmeli ve bu döneminde bitip eski yaşam koşullarınıza geri döneceğinizi kendinize karamsarlığa kapıldıkça hatırlatmalısınız.

Çalışma Alanı Belirleyin

Evde size ait bir odanız var ise odanızda yoksa evin sizin için çalışmaya uygun olan bir ortamında kendinize çalışma alanı oluşturun. Bu alana dikkat dağıtıcı eşyalarınızı getirmeyin, sadece çalıştığınız derse yönelik materyallerinizi ve sizi motive eden birkaç kişisel eşyayı bulundurun. Çalışma ortamınızın ev halkı tarafından işgal edilmemesi ve konsantrasyonunuzun bölünmemesi için çalışma saatlerinizde evdeki diğer bireyleri bilgilendirin. Çalışma alanınızın ısı, ışık ve oksijeninin de verimli çalışmanız için önemli detayları olduğunu göz önünde bulundurun.

Avantajları İyi Değerlendirin

Okulunuzdan, arkadaşlarınızdan ve alıştığınız öğrenme şeklinden uzaktasınız. Bunlar kabul etmekte ve uyum sağlamakta zorlandığınız, LGS’ye psikolojik hazırlık sürecinde motivasyonunuzu olumsuz etkileyen koşullar olabilir. Ancak başarılı olabilmek için bu dönemin avantajlarına odaklanabilmemiz gerekiyor. Evde olmanız, okula gidiş geliş süreleriniz hesap edildiğinde size zaman kazandırıyor. Okul sıralarında geçen bir günün sonunda duyulan fiziksel yorgunluk ev konforunda bir nebze daha azalıyor. Evdeyken daha sağlıklı beslenebiliyor ve okula geç kalma telaşı olmadan daha kaliteli uyuyabiliyorsunuz. Artan zaman ve enerjiyi derslerinize ya da keyif aldığınız ilgi alanlarınızla ilgili uğraşlara ayırabilirsiniz. Boş zaman yaratabilmek hepimizin arzusu, bu fırsatı iyi değerlendirmek gerekiyor.

“Yardım istemekten utanmayın. Tıpkı savaştaki bir asker gibi yerine getirmeniz gereken bir göreviniz var. Peki ya yaralıysanız ve başka bir askerin yardımı olmadan tırmanamayacaksanız?” – Marcus Aurelius

Ergenlik dönemindesiniz, fiziksel, duygusal ve hormonal pek çok değişiklik yaşıyorsunuz, önemli bir sınava hazırlanıyorsunuz ve tüm bunları pandemi koşulları içerisinde yapıyorsunuz. Bu zorlu koşullar altında psikolojik sağlığınızı korumaya, akademik başarınızı artırmaya ve iyi hissetmeye çalışıyorsunuz. Bu süreci yönetmekte bugüne kadar olağanüstü bir performans sergilediniz ve performansınızı devam ettirmek istiyorsunuz. Ancak yavaşlama ihtiyacı durabilir, yorulduğunuzu ya da devam etmek için desteğe ihtiyacınız olduğunu fark edebilirsiniz. Pandemi sürecinde LGS’ye psikolojik hazırlık yapmak sizin için zorlaşmaya başlarsa aileniz, öğretmenleriniz ve biz yardım istediğiniz sürece destek olmak için yanınızdayız.

 

Read More

Çocuklarımızın eğitim hayatları adeta bir sınav maratonu. Ders başarısını belirleyen okul sınavları, dil yeterlilik, deneme sınavları, Liseye geçiş, üniversite ve daha fazlası kariyerlerini şekillendirirken başarılı olması gereken sınavlar zinciri. Sorumlu oldukları her sınav ise yükledikleri anlama göre ayrı bir kaygı nedeni. Kaygının başarı için harekete geçirici gücü olsa da fazlası akademik başarısızlıktan, psikolojik rahatsızlıklara kadar giden olumsuz etkilere neden olabilir. Sınav Kaygısı yaşayan öğrencilerle yapılan görüşmelerden kaygılarının altında yatan nedenlerinin pek çoğunun ailenin beklentileri, ailenin sınava yüklediği anlam ve ebeveyn tutumları olduğu görülmektedir. Bu yazımızda sınav kaygısı ile baş etmek için anne ve babaların çocukları için neler yapabileceğine değineceğiz.

Anne ve Babalar Kaygılı ise Çocukların Sınav Kaygısı Daha Yüksek

Çocuğunun sınav kaygısı ile ilgili destek almak için gelen ailelerin ciddi bir bölümünde anne babaların da bu sınava yönelik yoğun kaygısının olduğu görülüyor. Ailenin sınava hazırlık sürecinde aşırı stresli olması, sözleri, davranışları ve motivasyon şekli ile çocukların kaygı düzeylerini daha da artırdığı görülüyor. Ailesi kaygılı olan çocuklar sınavı “ölüm kalım” meselesi haline getiriyor ve kaybetmenin büyük bir yıkım olacağına inanıyorlar.

Çocukların sınav kaygısından önce anne babaların sınav kaygısı üzerine çalışıldığında doğrudan çocuğun da sınav kaygısı düşmeye başlıyor. Öyleyse aileler kendi kaygılarını fark etmeli ve mutlaka başa çıkmak için profesyonel destek talep etmeliler.

Verdiğiniz Mesajlar Tutarsızsa Çocuklar Daha Çok Kaygı Duyuyor

Özellikle çocukların kaygıları sözlü, davranışsal ve duygusal olarak kendini belli etmeye başladığında aileler hemen kendine çeki düzen verirler. Çocuklarıyla konuşur, “Hiçbir şey senin sağlığından daha önemli değil, bu sadece bir sınav. Sen elinden geleni yapıyorsun.” gibi rahatlatıcı konuşmalar yaparlar. Ancak çocukların farkındalıkları çok yüksektir ve tutarsızlıkları hemen fark ederler.

Çevrenizdekilerle konuştuklarınız, telefon görüşmeleriniz, çocuğunuzun hayallerinden bahsederken ki heyecanınız çocuklara bu sınavın çok ama çok önemli olduğu mesajını verir. Örneğin; “o ders çalışsın diye evde TV bile açmıyoruz.”, “Özel ders alsın diye tatil bütçemizi kullandık. Yeter ki başarılı olsun.” gibi örtük mesajlar çocuklar tarafından hemen fark edilir ve çok daha güçlü sınav kaygısı duymalarına neden olur.

Çabasını Övün Sınav Koçluğu Yapmayın

Çocuğunuzun sınava yönelik çabalarını takdir edin. Ona “sen zaten çok akıllısın, zekisin” demek yerine “ne kadar çok çalıştığını görüyorum, çabanın sonucunu alacağına inanıyorum” gibi yapıcı, destekleyici sözlerle onu teşvik edin.

Ancak yaptıklarınızla çocuğunuzun “sınav koçu” haline gelmeyin.  Sizin böyle bir rol üstlenmeniz hem sizi hem de çocuğunuzu daha çok strese sokacaktır. Üzerinize anne baba rolleriniz dışında alacağınız bu sorumluluk çocuğunuzun başarı ya da başarısızlığından kendinize daha fazla pay çıkarmanıza ve ikinizi de başarılı kılabilmek için daha fazla mücadele etmenize neden olacaktır. Böyle bir görevi ebeveynlik rolünüzün yanı sıra üstlendiğinizde çocuğunuzla olan ilişkiniz zayıflayacak, çocuğunuz sizi artık güvenli, huzurlu bir liman olarak göremeyecektir. Sizin en değerli rolünüz ebeveynliğiniz. Çocuğunuzdan koşulsuz sevginizi eksik etmeyin.

Çözüm Odaklı Problem Çözme Becerileri Geliştirin

Odak noktanız sorunun ne olduğundan ziyade sorunu nasıl çözebileceğiniz olmalı. Çocuğunuz sizden yardım istiyor ya da zorlandığı konu ile başa çıkamıyorsa isteyeceği son şey sorunun üzerine konuşarak daha fazla zaman harcamaktır. Beklediği ve ihtiyaç duyduğu bu sorunla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmektir. Örneğin; “yeterince verimli ders çalışamıyorum” diyen bir çocuğa “evet, yeteri kadar çalışmıyorsun, çalıştığın zamanlarda da notlarında artış olmuyor, ben de farkındayım.” gibi sorunu tekrar tekrar yineleyen bir cevap verilmemelidir. “Bunu fark etmiş olman çok güzel. Nasıl daha verimli çalışabileceğini birlikte araştıralım. Neler yapabileceğinle ilgili bir fikrin var mı? Bizim sana yardımcı olabileceğimiz bir konu var mı? Bu konuda öğretmenine danışmamız faydalı olur mu?” gibi çözüm odaklı bir diyalog kurulmalıdır.

Böyle bir konuşma sonrasında ihtiyaçlarını belirleyip, çözüme yönelik adımlar atmaya başlayabilirsiniz. Örneğin; birlikte çalışma ortamını düzenlemek ve dikkat dağıtıcıları kaldırmak, çalışma saatlerini düzenlemek, mola sıklığını artırmak, zorlandığı dersler için özel ders planlamak, çalışmasını teşvik edecek arkadaş bulmak, rehberlik birimiyle görüşmesini sağlamak gibi. Tüm bunlar “hadi çalış artık, hiç çalışmıyorsun, böyle giderse başarısız olacaksın” demekten çok daha yapıcı ve çözüm odaklı öneriler olacaktır. Yönteminiz bu olduğunda çocuğunuzun sınav kaygısı ile başa çıkması daha kolay olacak.

Çocuğunuzun Potansiyelini Kabul Edin!

“Boynuz kulağı geçsin”, çocuğumuz bizden daha iyi olsun isteriz ve tüm imkanlarımızı da bu uğurda feda ederiz. Oysa bu bakış açımız bile çocuklarımızın üzerine ne büyük sorumluluk yüklüyor. Her çocuğun kapasitesi ile uyumlu bir potansiyeli var. Bu potansiyel yeterli çalışma ile daha iyi ortaya çıkartılabilir ya da yetersiz çalışma ile potansiyelinin altında da kalabilir. Öyleyse çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi onun kapasitesi, potansiyeli, içinde bulunduğu koşullar, okulunun eğitim kalitesi, aile içi ilişkileriniz gibi başarısını etkileyecek faktörleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmelisiniz. Potansiyelinin üzerinde bir beklentiye girmeniz çocuğunuzun sınav kaygısı yaşama olasılığını artıracaktır.

Kıyaslama Yapmayın

Çocuğunuzu bebeklik yıllarından başlayarak, hayatının hiçbir evresinde başkalarıyla kıyaslamayın. Akranlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslanmak çocukların ciddi performans kaygısı duymasına neden olabilmekte ve ailenin sevgisini kazanmak için başkaları gibi başarılı olmak zorunluluğu hissettirmektedir. Kıyaslanan çocuklarda zamanla özsaygı düşmekte ve kaygı düzeyleri yükselerek anksiyete bozukluğuna kadar gidebilmektedir. Sınav kaygısı yaşatmamak için kıyaslamalardan uzak durulmalıdır.

Dengeli Beslenme, Uyku Düzeni ve Fiziksel Egzersiz Çok Önemli

Sınav kaygısı ile baş etmede yeterli uyku uyuma ve dengeli beslenmenin oldukça önemli olduğu araştırmalarca tespit edilmiştir. Sınav son bir gün kala bile çocuğunuzun alışık olduğu saatte uyuması, uyku öncesi rutini varsa bunu yerine getirmesi ve yeme düzenini değiştirmemesi çok önemlidir. Çocukların masa başında oturma süreleri uzun ve bu da kaslarının zayıflamasına, çabuk yorulmalarına neden olabilmekte. Düzenli spor yapıldığında kasları güçlenecek ve daha az fiziksel ağrı yaşayacaklardır. Ayrıca spor aracılığı ile vücutlarında biriken negatif ve fazla enerjiyi de sağlıklı şekilde atmış olacaklardır. Çocukların beslenme şekillerinde kafein, kakao, şeker gibi huzursuzluklarını artıracak ve uyku düzenlerini bozacak yiyeceklere de mümkün olduğunca az yer verilmelidir.

Sınav Sonuçları Övgü ya da Utanç Nedeni Olmamalı

Çocuğunuz bir sınavdan başarısız olduğunda bunu büyük övgüler ve kutlamalarla taçlandırıp, başarısız olduğunda büyük üzüntü duyuyor ya da sitem ediyorsanız çocuklarınız için size sınav sonuçlarını getirmek çok daha zor hale gelebilir ve sınav kaygısı da körüklenir. Mümkün olabildiğince çocuklarınızın başarılarında övgüyü dozunda, üzüntüyü de hissettirmeden yaşayın. Örneğin başarılı olduğunda “bu ders için çok çalıştın, emeğinin karşılığını almana çok sevindim. Tebrik ederim güzel kızım/oğlum” deyip bir kucaklaşma, öpme oldukça kararında bir tepkidir.

Başarısızlığı Kayıp Değil Gelişim Unsuru Olarak Gösterin

Yukarıda başarılı olduğunda verilebilecek yerinde bir tepki örneği paylaştık şimdi de başarısız olduğunda ne yapabileceğinize bakalım. “Başarılı olmayı istediğini ve bu sonuç için şu an üzüldüğünü biliyorum. Ancak bazen başarılı olabilmek için başarısız olmayı da bilmek gerekir. Nerelerde hata yaptığına bakıp eksiklerini tamamlarsan bir sonraki sınava daha iyi hazır olacaksın.” denilebilir. Burada anne baba kendi üzüntüsünden değil çocuğun neler hissettiğini anlayabildiğinden bahsetmiş ve ona çözüm önerileri sunmuştur. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu da ailesini üzmek değil, başa çıkamadığı bir zorluğun nasıl üzerinden gelebileceğini öğrenmektir.

Yanlış Ebeveyn Tutumları Kaygılı Çocuklar Yetiştiriyor

Ailenin küçük yaştan başlayarak, çocuktan yüksek başarı beklemesi, çocuğu eleştirmesi, yargı ifadesi taşıyan sıfatlarla nitelemesi ve cezalandırması çocuğun kendine olan güvenini sarsar ve kaygı düzeyini yükseltir. Kaygı düzeyi yüksek çocukların geçmişlerinde mutlaka yanlış ebeveyn tutumları olduğu görülmektedir. Otoriter- baskıcı ebeveyn tutumları ya da Reddedici-ilgisiz ebeveyn tutumları çocukların sınav kaygısı yaşamalarını beslemektedir.

Çocukların ihtiyacı olan ise tüm yaşamları boyunca onları daha sağlıklı bir birey olabilmek yolunda destekleyen Hoşgörülü-Demokratik ebeveyn tutumudur. Çocuklarınıza küçük yaşlardan itibaren evde söz hakkı verir, başarıları ile mutlu olup başarısızlıklarında rehberlik ederseniz mutlu, özgüvenli, başarılı çocuklar yetiştirebilirsiniz.

Sınav Başarısızlığını Ceza Haline Getirmeyin

Bu yolun sonunda başarılı olmak kadar başarısız olmakta var. Unutulmamalı ki ülkemiz sınav sistemi içerisinde çok başarılı öğrencilerde hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Çocuğunuza sınavda başarısız olursa gideceği liseyi ya da üniversiteyi bir ceza gibi sunmayın. “Başarısız olursan arkadaşların X Lisesine giderken sen Y Lisesine gidersin” demeyin. Çocuğunuz Y Lisesine gitmek durumunda kalırsa, Lise eğitimi boyunca okuduğu okulu ceza gibi görecek ve kendini oraya ait hissetmeyecek, utanç duyacaktır.

Mola Vermesine Müsaade Edin

Aralıksız ders çalışarak başarı elde etmek, çalıştığından verim almak mümkün değildir. Bir süre sonra çocuğunuzun dikkati dağılır, sabit durmaktan vücudu yorulur. Mola vermesine mutlaka müsaade edin. Mola sürelerinde çalışma alanından uzaklaşıp farklı bir şeyle ilgilenmesi ya da sadece oturup dinlenmesi için ona zaman verin. Çocuğunuz çalışma ve mola sürelerini nasıl ayarlayacağını bilmiyorsa ona Pomodoro tekniğini önerebiliriz.

Bu tekniğe göre dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz süre ortalama 25 dakika. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Nefes Egzersizleri Yapın

Sınav kaygısı ile başa çıkmak için çocuğunuza nefes egzersizleri yapmasını önerebilir hatta bu egzersizler sırasında ona siz de eşlik edebilirsiniz.

Nefes egzersizi yaparken, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yerde hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.

Bu nefes ve güvenli yer egzersizini uykudan önce, sabah kalkınca, ders çalışırken ya da kaygı duyulan herhangi bir zamanda yapılabilir. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştıklarında aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratik kazandıkları için daha kısa sürede odaklanabilirler.

Birlikte Keyifli Zaman Geçirin

Çocuğunuzun Sınav kaygısı sınavı tamamladığında bitecek ama çocuğunuzla paylaştığınız iyi ya da kötü her tecrübenin ikinizde de anıları kalacak. Sonuç her ne olursa olsun geçen günlerin geri gelmeyeceğini ve keşkeleri telafi etmenin de çok kolay olmadığını bilerek çocuklarınızla geçirdiğiniz her anın keyifli olmasına özen gösterin. Sizin sevginiz, desteğiniz ve ilginiz olduğu sürece çocuğunuz başarılı olmak için potansiyelini aşmaya ve kendini gerçekleştirmeye çalışacaktır.

Nasıl ki ilk adımlarını atarken düşmeyi de öğrendi ve siz düşe kalka büyüyeceğini, düştükçe ayakta durmayı daha iyi öğreneceğini anlattınız. Başarısızlıklarında da hala aynı çocuğun karşınızda olduğunu ve sizin sevginize desteğinize ihtiyacı olduğunu hatırlayın. Sınav kaygısı ile başa çıkmada bu önerilerimiz ile sonuç alamıyorsanız mutlaka profesyonel destek almanızı öneririz.

Read More

İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyılın yaşam koşullarını değerlendirdiğimizde rekabetin ön planda olduğu, öne çıkabilmek için çok çalışmanın, yenilikçi olmanın ve fark yaratmanın gerekli olduğu bir sistemde yaşıyoruz. İşsizlik oranları çok yüksek. İş bulmak zor, hele ki sevdiğin işi yapabilmek daha da zor. İş hayatına adım atmış olup da “işimi aşkla yapıyorum” diyebilen çalışana rastlamak da kolay değil. Oysa günümüzün hatta ömrümüzün büyük bölümü çalışarak geçiyor. Peki neden sevdiğimiz işleri yapmıyor ya da yaptığımız işleri sevemiyoruz? İşte bu noktada önemi hala yeterince fark edilemeyen kariyer seçimi öne çıkıyor.

Mutlu çalışanlara baktığımızda eğitim hayatının ilk yıllarından itibaren ilgilerine, yeteneklerine göre ilerlemiş, seçimlerini bu doğrultuda yapmış kişiler görüyoruz. Doğru kariyer seçimi yaparak başarılı olmakla kalmamış, çalışırken mutlu da olmuş insanlar çıkıyor karşımıza.

Yaşamın İlk Yıllarında Kariyer Seçiminin Yeri Var mı?

Yapılan araştırmalar çocukların karakter gelişimleri ile kişilik gelişimleri arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Karakter gelişimi çocukların çevrelerini fark etmeye ve çevreleriyle etkileşime geçmeye başladıkları yaşamın ilk ayları itibariyle başlamaktadır. Dolayısıyla kariyer gelişimi için yaşamın ilk yılları itibariyle ailelerin çocuklarını bilinçli bir biçimde yönlendiriyor olması gerekir.

Konuşmaya başlayan 1-2 yaş çocuğunun merak duygusu fazladır bolca soru sorarak neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlar. Yine 2 yaş çocuğu artık aileden kademe kademe bağımsızlaşarak benliğini sergiler ve kendi kararlarını vermeye, seçimlerini yapmaya başlar. 2-3 yaşlarında çocuklar daha sosyal ve aileleri dışındaki insanlarla etkileşim kurar hale gelirler. Yaşları ilerledikçe çevrelerindeki iş kollarını daha iyi fark etmeye başlarlar. Örneğin; hastanedeki doktor ve hemşireleri, otobüsteki şoförü, marketteki kasiyeri öğrenirler. Oyunlarına meslek rollerini de eklerler; öğretmen, doktor, aşçı, kuaför olurlar. Girdikleri rollerle mesleklerin ufak provalarını yaparlar.

İlköğretim Sürecinde Kariyer Gelişimi Nasıl Olmalı?

Çocuklar İlkokula başladıklarında yaşamlarının ilk 5 yılında ailelerinin karakteristik gelişimlerine verdikleri tepkiye göre bir karakter şekillendirmiş olurlar. Kimisi çok girişken, kimisi içe kapanık ve kimisi temkinli olabilir. Bu noktada ailenin çocuk üzerindeki etkisine artık öğretmenler ve okulun eğitim felsefesi de dahil olur. Öğrencilere ilköğretim itibariyle kariyer testleri yapılabilir, meslekleri tanıma amaçlı oyunlar oynatılabilir ve mesleki roller verilebilir. Mesleklerle ilgili filmler izletilebilir, bilgilendirme sunumları yapılabilir. Mesleklerle ilgili araştırmalar yapılıp sınıf içerisinde tanıtmaları istenebilir. Tüm bunların sonucunda öğrenciler daha ilkokul yıllarından itibaren “gelecekte ben ne olmak istiyorum?” sorusunun cevabını aramaya başlayabilir.

Lise’den Önce Kariyer Seçimini Belirlemeye Gerek Var mı?

Ülkemizde uygulanan Liseye Geçiş Sınavı (LGS) nedeniyle aslında kariyer seçimine lise tercihini yapmadan önce başlamak gerekiyor. Liseler eğitim modellerine göre kendi içlerinde farklılaşıyor; Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Anadolu Lisesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Anadolu İmam-Hatip Lisesi gibi kendi içlerinde liseler ayrışıyor. Bu ayrışma verilen eğitimin de farklılaşmasına neden oluyor. Dolayısıyla öğrenciler ilgilerine, yeteneklerine, bilgilerine göre beklentileriyle ve hedefleriyle uyuşan bir lise seçimi yapabilmeli. Doğru seçimi yapabilmek için Lise sınavına girmeden önce kariyer seçimi rotasını belirlemeye başlamakta fayda var.

Kariyer Seçimi Yapmak İçin Üniversiteyi Beklemek Geç Kalmaya Neden Olabilir

Ülkemiz eğitim sisteminde Lise’nin ikinci yılına denk gelen 10. sınıfın ikinci yılında bilgi, beceri, ve ilgi alanına göre alan seçimi yapılıyor. Bunlar sözel, sayısal, eşit ağırlık ve yabancı dil olmak üzere birbirinden farklı 4 alan. Okul başarısı yüksek olan öğrenciler çoğunlukla ilgilerine bakılmaksızın sayısal veya eşit ağırlık alanına yönlendirilirken, notları daha düşük olanlar sözel ve yabancı dil alanına yönlendiriliyor. İşte tüm hatada bu yönlendirme sırasında yapılmış oluyor. Bilinçli okullar ve aileler doğru kariyer seçimi yapabilmek için alan seçiminde mesleki ilgi envanterlerine, kişilik testlerine ve öğretmen değerlendirmelerine başvuruyor. Ama bu her okulda ne yazık ki aynı özende yapılamıyor.

Çocuk Başarılı İse En İyi Alana Yönlendirilmesi Doğru Değil Mi?

Bir diğer yanlışta bu düşünce ile karşımıza çıkıyor. İyi ya da kötü alan gibi bir ayrım olmamalı. Her alan çok değerli, her alanın yetiştirdiği meslekler var ve bu mesleklerin varlığı sayesinde hayatlarımızı kaliteli şekilde sürdürüyoruz. Aksi halde herkesin en popüler alan hangisi ise onu seçmesi ve en iyi meslekler hangisi ise onu yapması gerekir. Ancak çoğunluğa hitap eden bizim ilgi ve becerilerimizle uyumlu olmayabilir. Bazen ailemizin olmamızı uygun gördüğü ya da bize yakıştırdığı meslek bile bize uymayabilir. Nasıl ki moda herkesin giydiğini giymek değil kendine yakışanı giymektir. Doğru kariyeri seçmekte herkesin seçtiği değil sizin için en uygun olanı seçmektir.

Kariyer Seçimi Yaparken Neye Dikkat Etmeliyiz?

Bütün derslerde başarılı olan bir öğrenci düşünelim. Bu öğrenci size hangi alanı seçmesi gerektiğini sorsa ne önerirsiniz? Öğrencilerin ders başarısı da başarısızlığı kadar hatalı seçime neden olabiliyor. Her ne kadar lisede derslerin zorluk derecesi artmış olsa da başarılı olmayı seven öğrenciler yüksek performans göstererek tüm derslerde kendini kanıtlamaya çalışabilir. Ancak alan seçilip de ileri alan dersleri görülmeye başlandığında öğrenci zorlanmaya başlayabilir. İşte bu noktada devreye girmesi gereken zeka, kişilik ve mesleki ilgi testleridir. Okul başarısı ile istediği alanı seçebilecek bir öğrenci ilgisi, yeteneği, karakteri göz önünde bulundurulduğunda notlarından bağımsız tek bir alana yönlendirilmeye uygun olabilir.

Örneğin; Puan ortalaması ne olursa olsun bir öğrenci değerlendirmeler sonucunda sayısala değil de eşit ağırlığa uygun bulunabilir. lise eğitiminin ilk yılını başarısız geçirmiş başka bir öğrenci kariyer danışmanlığı sonrası aileye yapılacak ders takviyesi önerisi ile sayısal bölüme yönlendirilebilir.

Kariyerinizi Şansa Bırakmayın

Kariyer gelişimi yaşamın ilk yıllarından itibaren şekillenmeye başlasa da profesyonel anlamda bir seçim yapabilmek için LGS Hazırlık sürecinde kariyer danışmanlığı alınması gerekir. LGS sürecinde kariyer seçimi yapılmadan bir tercih yapıldıysa ilerleyen yıllarda hayal kırıklığı yaşamamak için üniversite sınavına hazırlık sürecinde kariyer seçimi yapılmalıdır. Öğrencilerin, ailelerin ve okulların Lise eğitiminin ilk yılı itibariyle kariyer seçimi konusunda çalışmalara başlaması gerekir. Bu seçimi Lise, üniversite ve hatta iş yaşamına başlarken alınacak danışmanlık desteğiyle de beslemek çok daha sağlıklı sonuçlar verecektir.

Read More

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan öğrencilerde bilişsel, fiziksel ve duygusal gerilemeler görülebilmektedir. Ayrıca okula gitmekten korkma, devamsızlık yapma, daha sık hasta hissetme, okul değiştirmeyi düşünme gibi yaygın kaçınma belirtileri de görülebilir. Zorbalığa uğrayan öğrencilerin kendilerini okul ortamında güvende hissetmemesi ve aidiyet duygularının gelişmemesi okula yönelik algılarını negatif etkilemektedir.

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan çocuklar, eğitim hayatlarının bu önemli döneminde akademik olarak da olumsuz etkilenmektedir. Dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, öğrenmede zorluk, yoğun kaygı ve stres zorbalığa maruz kalan çocukların okul başarısını düşüren etkenlerdir.

Bu zor koşullar içerisinde zorbalığa maruz kalan çocuklar aile desteğine, rehberlik hizmetine, okulun önleyici önlemler almasına ihtiyaç duyar. LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı yaşayan öğrenciler kalıcı ruhsal yaralar almamak için psikolojik destek almaya da yönlendirilmelidir.

Okullarda Akran zorbalığı 3 farklı şekilde karşımıza çıkıyor

  1. Fiziksel zorbalık: vurma, itme gibi kişinin canını yakmaya yönelik fiziksel temas yoluyla zarar veren davranışların olduğu zorbalık.
  2. Sözel zorbalık: Sözel olarak rahatsız etme, lakap takma, hakaret etme, alay etme gibi rahatsızlık verici sözlü saldırıları içeren zorbalık.
  3. İlişkisel zorbalık: hedef alınan kişinin arkadaşlık ilişkilerini bozma, kişiyi gruptan dışlama ve hakkında dedikodu çıkarma, görmezlikten gelme gibi kişinin sosyal konumuna, ilişkilerine ve ait olma duygusuna zarar verme amacıyla gerçekleştirilen zorbalık.

Akran zorbalığı kimi zaman bireysel, kimi zamanda sosyal bir grup içinde ortaya çıkabiliyor. Gruptaki öğrenciler doğrudan ya da dolaylı olarak zorbalığa katılıyor ya da zorbalıktan etkileniyor.

Z Kuşağı Cinsel ve Sanal Zorbalığa Daha çok Maruz Kalıyor!

Teknolojinin hızla ilerlemesi ve sosyal medyanın en sık kullanılan iletişim aracı haline gelmesi Z kuşağını oluşturan günümüz gençlerinin farklı zorbalık türlerine maruz kalmasına neden oluyor. Fiziksel, sözel ve ilişkisel zorbalığın dışında sanal zorbalık akranlar arasında yaygın olarak görülüyor. Özellikle günümüz pandemi koşullarında çocukların sosyal medyayı daha yoğun kullanması sanal zorbalığın bir eğlence aracı haline dönüştürülmesine neden oluyor.

Cinsel zorbalık ise etek kaldırma, eteğin altından fotoğraf çekme, pantolon indirme gibi kişinin mahremiyetini hiçe sayan zorbalık türü olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca cinsel zorbalıkta elde edilen görüntüler sanal zorbalığa taşınarak öğrencinin mahremi sosyal medya üzerinden de izni olmaksızın paylaşılabiliyor.

Bu Yaşlara Dikkat, Akran Zorbalığı En Çok 11-13 Yaş Aralığında Görülüyor!

Yapılan araştırmalar LGS’ye hazırlık sürecindeki 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin daha fazla zorbalık yaptığını göstermektedir. Ergenlik dönemi belirtilerinin yoğunlaştığı bu dönemde bireyin karakter geliştirme, benliğini keşfetme, hayatına yön verme, duygularını tanıma ve özerkleşme çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Bu dönemde çocukluktan genç yetişkinliğe geçerken duygusal, bilişsel ve fizyolojik olarak önemli değişiklikler yaşanır. Çocuklar bu bireyleşme süreci içerisinde kendilerini daha iyi keşfedebilmek ve akranlarıyla benzer gelişim gösterebilmek için ailelerinden uzaklaşarak arkadaşlık ilişkilerine yönelme eğilimindedir.

Bu dönemde gençler ana-baba ve çevresine sıklıkla ters düşer, sınırları genişletebilmek kuralları zorlar ve toplumsal normlara sık sık baş kaldırır. Aile ilişkilerinin yapısına, sosyal çevrelerine ve karakteristik özelliklerine göre gençler kabul edilme ve toplumda saygın bir yer edinme ihtiyacıyla zorbalığa yönelebilirler.

Mağdurlar Akran Zorbalığına Neden Karşı Çıkmıyor

Akran zorbalığına maruz kalan çocukların kaygı, içe dönük öfke, çaresizlik, değersizlik, yalnızlık gibi olumsuz duyguları daha yoğun yaşadıkları görülmektedir. Zorbalık sonucu depresyon, anksiyete, düşük benlik saygısı görülen bu çocuklarda okula gitmek istememe ve düşük akademik başarı gibi sorunlar görülmektedir. Zamanla tekrar eden mağduriyet, bu duyguların şiddetlenmesine ve çocukların çaresizlik duygusu ile zorbalığa boyun eğmelerine neden olmaktadır.

Öğrencilerle yeterince ilgilenilemeyen kalabalık okullar, yetersiz rehberlik hizmetleri zorbalığın fark edilmemesine neden olmaktadır. Kalabalık ailede çocuk olmak, hatalı ebeveyn tutumu, aile için problemler ve ekonomik yetersizlikler de zorbalığa maruz kalma ihtimalini artırmaktadır. Bu koşullar içerisinde öğrenciler gerek okul içerisinde gerek ailede yardım arayışına girmemekte ve mağdur rolünü üstlenmektedir.

Cinsiyete Göre Zorbalık Türleri Değişiklik Gösteriyor!

Zorbalık davranışı kız ve erkek öğrencilerde ve her sınıf seviyesinde ortaya çıkabiliyor. Ancak görülen zorbalık davranışının türü cinsiyete ve sınıf seviyesine göre fark gösteriyor. Erkek öğrenciler fiziksel zorbalığı kız öğrencilere göre daha çok uygularken, kızlar sözel ve ilişkisel zorbalığı daha çok kullanıyor.

Akran Zorbalığının Temelleri Ev’de Atılıyor

Zorbalık eden çocukların ev yaşamlarında zorbalığa uğradığı ve benzer davranışları okul yaşamında da kendilerinden daha güçsüz olanlara uygulayarak boşalım yaşadıkları görülmektedir. Aile içinde şiddete tanık olan ve maruz kalan çocuklar hem daha faza akran zorbalığı yapıyor hem de daha fazla akran zorbalığına maruz kalıyor. Ebeveynlerin birbirlerine uyguladığı ya da evdeki diğer kişilere uygulanan zorbalık çocukların zorbalığa karşı çıkmamayı öğrenmelerine neden oluyor.

Ebeveyn Tutumu da Zorbalığı Nedeni Olabiliyor

Akran zorbalığı üzerine yapılan çalışmalar ebeveyn tutumlarının zorbalığı besleyen etkisi olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda çocuklarına sevgi göstermeyen, reddedici, katı, otoriter ve cezalandırıcı anne baba davranışlarının zorbalık olaylarına katılımda etkili olduğu söylenebilir.

Yapılan araştırmalar zorba çocukların otoriter anne babalarla yetişmiş olma olasılığının yüksek olduğunu ve babalarını annelerinden daha güçlü algıladıklarını göstermektedir. Yine zorba çocukların müsamahakâr, hoşgörülü annelere ve sert cezalar veren otoriter babalara sahip oldukları da araştırmalar sonucu görülmektedir. Zorba çocukların yetiştiği aile modellerinde yetiştirme tarzı olarak baskıcı otoriter tutumun egemen olduğu veya İlgisiz, ihmalkar, reddeden ya da aşırı kontrolcü ebeveyn tutumlarının yer aldığı görülmektedir.

Mağdurların Aileleri de Tutumlarını Gözden Geçirmeli

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerin de yetiştirildiği ebeveyn tutumları mağdur rolünü üstlenmelerine zemin hazırlayabiliyor. Mağdurlara baktığımızda özellikle erkek kurbanların anneleriyle olan ilişkilerinin daha yoğun olduğu ve anneleri tarafından aşırı koruyup kollandıkları görülüyor. Akran zorbalığına maruz kalan erkek çocukların daha baskıcı otoriter ebeveyn tutumları ile yetiştirilip, özgüvensiz, kendini ifade edemeyen, kaygılı, korkulu ve içe kapanık bir karakter geliştirmiş çocuklar oldukları da yapılan çalışmalarda görülmektedir.

Yine zorbalığa maruz kalanların da ev ortamında zorbalık gördüğü ve ses çıkaramadığı için okul ortamındaki zorbalığı normalleştirdiği görülmektedir. Ayrıca mağdur ebeveynlerinin, aşırı kontrolcü olması da çocukların sosyal ortamlarda pasif roller üstlenmelerine, girişken olmamalarına ve özerklik geliştirememelerine neden olmaktadır.

Doğru Ebeveyn Tutumu Çocukları Zarar Görmekten Koruyor

Demokratik – hoşgörülü ebeveyn tutumu ile yetişen çocukların akran zorbalığına maruz kalma olasılıkları daha düşüktür. Sevgi gören, ihtiyaçları karşılanan, söz hakkı olan, bireyliğine saygı gösterilen çocuklar zorbalığa karşı sessiz kalmıyor ve ailelerinden ya da okuldaki resmi makamlardan destek talep ediyorlar. Öyleyse aileye düşen en önemli görev çocuklarını hangi ebeveyn tutumuyla yetiştirdiklerini dürüstçe kabul etmek ve değiştirmeleri gereken ebeveyn davranışları var ise değiştirmek.

Aile İçinde Problem Çözme Becerileri Geliştirilmeli

Çocuklar bu dönemde ev içinde gördükleri rolleri sosyal yaşamda taklit ederek varlık gösterirler. Davranış ve tutumları, en önemlisi de problem çözme becerileri noktasında aile yapılarındaki gibi hareket ederler. Aile içinde şiddete tanık olan çocukların problemleri çözmek için şiddeti çözüm kabul etmesi zorbalığı doğurmaktadır. Ailelerin problem çözme becerilerini değiştirmesi ve çocuklarına doğru rol model olabilmeleri gerekir. Çatışmaların sağlıklı yollarla çözüldüğü bir ortamda büyüyen çocuğun karşılaştığı problemleri çözerken şiddete daha az başvurması beklenmektedir.

Akran Zorbalığı İle Mücadelede Aile, Öğretmen, Okul Yönetimi ve Rehberlik Biriminin İşbirliği Gerekir

İster zorba ister kurban olsun, akran zorbalığındaki roller çoğunlukla aile içerisinde öğrenilir. Öyleyse bu süreçte büyük pay aileye düşüyor. Ancak akran zorbalığı ile mücadelede okul yönetiminin, rehberlik biriminin ve öğretmenlerin de rolü büyük. Okullarda daha fazla farkındalık çalışmaları yapılmalı, öğrenciler akran zorbalığının olumsuz sonuçları üzerine bilgilendirilmeli, mağdurların kendilerini nasıl koruyabileceği öğretilmelidir. Öğrencilerin rehberlik birimi ile bir araya gelme sıklığı artmalıdır. Akran zorbalığı uygulayan öğrencilere de psikolojik destek verilmeli, zorbalık davranışının altında yatan nedenler araştırılarak iyileştirici çalışmalar yapılmalıdır.

Okullar kültür, sanat, bilim alanlarında daha faal olmalı, öğrenciler boş vakitlerini verimli geçirerek enerjilerini atabilecekleri pozitif etkileşim alanları bulabilmelidir.

LGS Başarısından Önce Psikolojik Sağlamlılık Hedeflenmeli

LGS’ye hazırlık sürecinde akran zorbalığı gören öğrencilerden sınav başarısı beklenilmemelidir. Aile tutumlarını değiştirmeli, çocuğunu daha çok dinlemeli ve çocuğundaki duygusal, davranışsal değişiklikleri takip etmelidir. Aileler pozitif etkileşimin ve paylaşımın daha fazla olduğu bir aile ortamı inşa etmelidir. Sınav başarısının elde edilebilmesi için önce zorbalık üzerine gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Öğrencilerin ihtiyaç duyduğu psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı zaman kaybedilmeden karşılanmalıdır.

 

 

Read More

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamak sınav başarısızlığını artıran en önemli etkenlerden biridir. LGS hazırlık sürecindeki gençler için yaşamlarının bu dönemi oldukça sancılıdır. Bu dönemde gençler ergenlik döneminin getirdiği sorunlarla baş etmeye çalışırken, diğer yandan da kariyerlerine yön verecek önemli adımlardan birini atmak üzere Lise Geçiş sınavına hazırlanırlar.

LGS’de İkinci Şans Yok

Eğitim sistemimiz içerisinde yer alan sınavlar değerlendirildiğinde bir genç için en zorlu ve en kritik sınav LGS sınavıdır. Bu zorluğun en büyük nedeni LGS sınavının bir tekrarının olmamasıdır. Gençler bu farkındalıkla sınava yönelik daha büyük kaygı duyabilmektedir. Yaşadıkları kaygı ve ergenlik döneminin getirdiği hormonal, fiziksel, zihinsel, ruhsal değişiklikler LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamalarına neden olabilmektedir.

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak İçin neler yapabilirsiniz?

Hedefinizi Belirleyin!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için yapacağınız ilk şey kendinize bir hedef belirlemektir. Hedef belirleme aşamasında kendinizi iyi tanımanız ve geleceğinize nasıl bir yön vermek istediğinizi değerlendirmeniz çok önemli. Bu aşamada daha bilinçli karar verebilmek için profesyonel kariyer danışmanlığı hizmeti alabilir ya da ailenizle gelecek planlarınız üzerine konuşabilir, okulunuzdaki eğitmenlerinizle potansiyel kariyer fırsatlarınızı değerlendirebilirsiniz.

Hedefinizle Tanışın!

Kazanmak istediğiniz okul ya da okulları belirlediniz şimdi sıra bu okulları araştırmak, mümkünse ziyaret etmek ve öğrencileriyle ya da kadrosundaki öğretmenlerle tanışmak. Ayrıca şu soruların cevaplarını aramanız da sağlıklı bir seçim yapabilmeniz için önemli;

  • Lise’nin türü sizin için uygun mu? (Anadolu, Fen, Güzel Sanatlar, Özel vb.)
  • Eğitim Felsefesi: Bu okul, nasıl bir insan yetiştirmek istiyor?
  • Akademik kadro nasıl ve üniversite başarı oranı nedir?
  • Okulun fiziki koşulları: Güvenlik, ulaşım şekli, açık alan olanakları, spor salonları, kütüphane, laboratuvar, yemekhane vb.
  • Eğitim Müfredatı
  • Yabancı Dil öğrenme imkanı var mı?
  • Sosyal faaliyetler: öğrenci kulüpleri, okul etkinlikleri
  • Spor – sanat – bilim dallarındaki faaliyetleri

Hedefinizi Görselleştirin!

Mümkünse belirlediğiniz okulun bir fotoğrafını ders çalışma alanınıza ve bilgisayar, telefon gibi teknolojik cihazlarınıza koyun. LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınızda motive olmak için bu görsele ihtiyaç duydukça bakın.

Size Uygun Öğrenme Stilini Belirleyin!

Nasıl daha hızlı öğreniyorsunuz; anlatılanı dinleyerek mi? izleyerek mi? yoksa deneme yanılma yoluyla kendiniz yaparak mı? Sizin için en etkili öğrenme stili hangisi ise, hangi öğrenme modeli ile daha kalıcı bilgi edinebiliyorsanız o öğrenme modeline uygun bir ders çalışma şekli geliştirin.

Doğru Zamanlarda Ders Çalışın!

Yorgun olduğunuzda etkili ders çalışamazsınız, uykuluyken ya da açken yapacağınız çalışmadan verim almanız mümkün değil. Gün içerisinde en dinç olduğunuz saatler aralığında ders çalışın.

Ders Çalışma Programı Oluşturun!

Plansız, programsız yapacağınız hiçbir işten tam verim almanız mümkün değil. Nasıl ki sınava ne zaman gireceğiniz, kaç saatlik bir sınav olacağı ve karşınıza kaç soru çıkacağı belli ise sizin de bu kadar planlı bir sınav için çalışma şekliniz programlı olmalıdır. Kendinize günlük, haftalık ve aylık planlar hazırlayın. Her gün günlük tekrarların yanı sıra programınıza yeni öğrenilecek konular yerleştirin ve programınızı bildiğiniz konuları pekiştireceğiniz sorular çözerek tamamlayın.

Çalışma alanınızı düzenleyin ve Dikkat Dağıtıcıları Kaldırın!

Çalışma alanınızda sadece çalışacağınız konunun materyallerini bulundurun. Dikkatinizi dağıtacak farklı ders notları ya da çalışmayacağınız kitaplar, testler bulunmasın. İşi biten materyalleri kaldırın ve mola verdiğinizde materyallerinizi yeniden güncelleyin.

Telefonunuzla Vedalaşın!

Çağımızın en zor hamlesi telefonumuzdan uzaklaşmak olsa gerek. Ufacık bir göz atma ile başlayan telefon molalarımız bazen saatleri bulan uzun aralara neden olabiliyor. Şu an bu verimsiz telefon aralarına hiç ama hiç ihtiyacımız yok ve söz konusu telefon olduğunda öz denetim sağlamakta çok kolay değil. Öyleyse telefona ara verebilmeyi alışkanlık haline getirene kadar ders çalışma sürelerinizde telefonunuzu kendinizden uzak bir yere bırakın. Mümkünse sessize alın ve aklınızın telefonda kalmaması için sizinle iletişime geçme olasılığı yüksek olan kişilere size hangi saat aralıklarında ulaşabileceklerini mesaj atın.

Mola Verin!

Uzun sürelerle, mola vermeksizin çalışmak verimli ders çalışmak değil. Aksine mola vermeden çalıştığınızda hem zihniniz hem de bedeniniz yorulur ve dikkatiniz dağılır. Böyle bir çalışma modelinde bir süre sonra çalışmak sizin için keyifsiz hale gelir ve ders çalışmak için kendinizi motive etmekte zorluk yaşarsınız.

Zaman Yönetimi İçin Pomodoro Tekniğini Kullanın!

Bu tekniğe göre dikkatinizi vererek çalışabileceğiniz süre ortalama 25 dakika. Bu nedenle bir çalışma seansını 25 dakika olarak planlamanızı ve ardından 5 dakikalık mini bir mola vermenizi öneriyor. Bu sürenin toplamına yani 30 dakikaya 1 pomodoro deniliyor.

Bu teknik toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda 25 dakikalık uzun bir mola vermenizi öneriyor. Günde 8-16 arası pomodoro tamamlamak ideal sayılıyor, yani molalar dahil 4-8 saatlik bir çalışmanın ideal olduğunu öneriyor. Bu süre size oldukça uzun gibi gelebilir ancak bu süreye molalarda dahil olduğu için yorulmadan ve verimli şekilde çalışmış olacaksınız. Hiç mola vermeksizin yaptığınız uzun soluklu çalışmalara kıyasla çok daha fazla verim almış olacaksınız.

Düzenli ve Yeterli Uyku Uyuyun!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşanmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri de yetersiz ve düzensiz uyku. Oysa zihniniz gün içerisinde öğrendiklerinizi en iyi uyku sırasında işliyor ve kalıcı öğrenme haline getiriyor. Öyleyse her gün en az 7-9 saat uyumaya özen gösterin. Uyku öncesi uykuya rahat geçebilmek için kendinize bir rutin oluşturun. Ilık bir duş, keyifli bir kitap, hafif bir müzik, nefes egzersizi, meditasyon, odaklanma çalışması, hayal kurma ve benzeri size iyi gelecek bir rutin belirleyebilirsiniz.

Nefes Egzersizi Yapın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınızı fark ettiğinizde ya da kaygınız artığında, mutlaka diyafram nefesi alın. Nefes egzersizlerini gün içerisinde ihtiyaç duydukça uygulayın.

Nefes Egzersizi için;

Odaklanın, gözlerinizi kapatıp, kendinizi çok iyi ve güvende hissettiğiniz bir yerde hayal edin. Zihninizi orada tutun, bir süre o sahnede keyifli olduğunuzu düşleyin ve bir yandan da diyafram nefesi alarak 4 saniyede burundan aldığınız nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça verin. Bu egzersizi en fazla arka arkaya 5 kez yapın. Gün içerisinde istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz.  Nefes egzersizi gerginliğinizi azaltacak, kaygınızı kontrol altına almanızı sağlayacak ve dikkatinizi de yeniden toplamanıza yardımcı olacaktır.

Bu nefes ve güvenli yer egzersizini uykudan önce, sabah kalkınca ve ders çalışırken dikkatiniz dağıldığında uygulamaya başlayın. Böylece sınav anında da benzer bir durumla karşılaştığınızda aynı uygulamayı yapabilir ve önceden pratiğiniz olduğu için daha kısa sürede odaklanabilirsiniz.

Hedefinizi Hatırlayın!

Ders çalışmaya başlamadan önce birkaç dakika “ben neden ders çalışıyorum, amacım ne, bu emeğim bana ne kazandıracak?” sorularını kendinize sorun.

Sınavı Prova Edin!

Deneme sınavı yaparken mutlaka gerçek sınav koşullarına yakın koşullar hazırlayarak sınava başlayın. Kendinize mutlaka zaman tutun ve bu zamana sadık kalın. Sınav sırasında tuvalet vb. ihtiyaçlar için mola vermeyin. Zorlandığınız bir soru olduğunda ipucu için kitaplara yönelmeyin. Her şeyiyle gerçek bir sınav performansı uygulayın. Bu çalışma size gerçek sınav koşulları için adaptasyon kolaylığı sağlayacak ve denemeler sırasında nerede eksikleriniz var, en çok neye uymakta zorluk yaşıyorsunuz göstermiş olacak. Gerçeği prova etmek LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızı günden güne azaltacak ve sınav sırasında da dikkatinizi uzun sürelerle odaklayabilmenizi sağlayacak.

Dikkatiniz Ne zaman Dağılıyor Takip Edin!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşadığınız anda hangi derse, konuya çalışıyorsunuz değerlendirin. Dikkatinizi dağıtan derse olan ön yargılarınız mı? Konuyu yeterince iyi öğrenememiş olmanız mı? Temel bilgi eksikliğiniz mi? değerlendirin. Bu dersle ilgili yeterince çalışma yapıyor musunuz ve hiç destek talebiniz oldu mu? Değerlendirin. Eğer altında yatan neden bilgi eksikliği veya yetersiz çalışma ise mutlaka bu açığınızı kapatmak için destek alın. Ne kadar erken önlem alırsanız o kadar çabuk açığınızı kapatacaksınız.

Motive edici kaynaklara zaman ayırın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızın bir diğer nedeni de ders çalışmak için kendinizi yeterince motive etmiyor olmanız. Eğlenmeye de ihtiyacınız olduğunu, keyifli zaman geçirdikçe ders çalışma ve sınav algınızla ilgili yargılarınızın pozitif yönde değiştiğini unutmayın. Ders çalışmadığınız sürelerde mutlaka sizi motive edecek ve keyifli zaman geçirmenizi sağlayacak faaliyetlere zaman ayırın. Başarı hikayeleri okuyun, motive edici filmler izleyin, sizi güldürecek yazı, film ve videolara zaman ayırın ve düzenli olarak kahkaha atın. Gülmek enerjinizi yükseltecek ve olumsuz duygularınızı gölgede bırakacak.

Biteceğini Kendinize Hatırlatın!

Bu dönem ömrünüz boyunca sürmeyecek. Önünüzde sınava gireceğiniz tarihe kadar verimli değerlendirmeniz gereken bir yolculuk süresi var. O gün gelip sınavdan çıktığınızda tüm bu yolculuk tamamlanmış olacak. Şu an ki yorgunluğunuzu sınavdan çıktıktan sonra üzerinizden atıp, şimdi keyfine varamadığınız her ne varsa keyifle yapabileceksiniz. Bunu kendinize sık sık hatırlatın.

Performansınızı çıkarın!

LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmanın bir diğer yolu da performans sonuçlarınızı takip etmektir. Gün sonunda kaç soru çözdünüz, kaç doğru kaç yanlış yaptınız, kaç kez mola verdiniz. Zorlandığınız kaç konunun üstesinden kolayca gelebildiniz, yeni kaç konu öğrendiniz günlük olarak sayılarla performansınızı not edin.

Hedefinize Giden Yolu Çizin!

Yukarıdaki önerimizde belirlediğiniz performans sonuçlarınızı dikkate alarak, gitmek istediğiniz lisenin resimlerinin olduğu bir kolaj çalışması hazırlayın. Bu kolajı LGS hazırlık sürecinin sonunda ulaşılacak bir varış noktası olarak tasarlayın. Kendi resminizi de bu yolun başına koyabilir ve gelişim kat ettikçe resminizi yol üzerinde hedef noktaya doğru yaklaştırabilirsiniz. Bu çalışma LGS’ye hazırlanırken dikkat dağınıklığı yaşamanızı azaltacak ve günden güne motive ederek daha verimli çalışmanızı sağlayacaktır.

Olumsuz değerlendirmeleri Olumluya Çevirin!

Zihninizden geçen her olumsuz cümle için bir kağıda olumlu cümle karşılıkları yazın. Ve zihninize her olumsuz cümle geldiğinde hemen sesli olarak kağıdınızda bu cümleye karşılık yazdığınız olumlu cümlenizi okuyun. Örneğin; “Başarısız olacağım” yerine “Elimden geldiğince çalıştım ve bunun sonucunu olumlu şekilde alacağım” diyebilirsiniz.

LGS’ye Hazırlanırken dikkat dağınıklığı ile başa çıkmak için önerdiğimiz tüm bu adımları denediniz ve yine de dikkat problemleri yaşamaya devam ediyorsanız profesyonel destek almanızı öneririz.

Aba Psikoloji Ailesi olarak LGS’de başarılar dileriz.

Read More

Kariyer yolunuzu belirlerken vereceğiniz en önemli kararlardan biri lise döneminde yapacağınız alan seçimidir. Alan seçimi 10. Sınıfın ikinci yarı yılında yapılmaktadır ve 11 ile 12. sınıf dersleri ağırlıklı alan derslerinden oluşmaktadır. Lise’de alan seçerken doğru karar verebilmek için olabildiğince erken dönemde alan seçimine yönelik araştırmalar yapılmalıdır.

Alan seçimi yapmadan önce sağlıklı karar vermek için okul rehberlik servisinden destek alabilir ya da profesyonel kariyer danışmanlık hizmeti almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Yazının devamında paylaşacağımız öneriler de seçim sürecinde size yardımcı olacak.

Yapmanız Gereken İlk Şey Alan Seçimi Hakkında Bilgi Toplamak

Bir seçim yapmanız bekleniyor ama bu konuda yeterince bilgi sahibi değilsiniz, ne kadar sağlıklı karar verebilirsiniz? Alan seçimi kariyer rotanızda gideceğiniz yolu belirleyecek önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde olabildiğince çok bilgi edinmeli, her alanı size getireceği artı ve eksilerle değerlendirmelisiniz.

Seçim yapabileceğiniz 4 farklı alan var. Bu 4 alan hakkında derslerinize giren öğretmenlerinizden daha detaylı bilgi edinebilir ve alan seçimi yapmış üst sınıf öğrencilerinden de destek alabilirsiniz. Yine okul rehberlik servisi ile görüşerek karar verme sürecini destekleyecek kişilik envanteri, yetenek ve ilgi testlerine katılabilirsiniz. Kapsamlı bilgi edinmek ve bilinçli karar verebilmek için kariyer danışmanlığı almanız geleceğinize yön verecek bu önemli süreçte size büyük farkındalık kazandıracaktır.

Doğru Seçimi Yaptığımı Nasıl Anlarım?

Alan seçimi yaparken kendinizi 360 derecede değerlendirmeniz oldukça önemli.
Peki 360 derecede değerlendirme nedir?

  • Karar verirken derslerinize giren öğretmenlerinizin sizinle ilgili değerlendirmelerini ve önerileri dinleyebilirsiniz,
  • Gözlemine güvendiğiniz sınıf arkadaşlarınızla konuşup sizi hangi derslerde daha mutlu, daha aktif görüyorlar değerlendirmelerini isteyebilirsiniz,
  • Doğumunuzdan bugününüze kadar her adımınızı bilen, sizi en sık gören ve gözlemleyen ailenizin de bu süreçte fikirlerini alarak güçlü yanlarınız, gelişime açık yönleriniz hakkında size geri bildirim vermelerini isteyebilirsiniz.
  • Okul rehberlik servisi ile görüşerek karar vermenize yardımcı olacak ilgi ve yetenek testlerine katılabilirsiniz.
  • Ancak son söz sizin olmalı. Tüm bu aldığınız öneri ve geri bildirimlerle siz, kendinizi değerlendirdiğinizde hangi alanda daha mutlu ve başarılı olabileceğinize karar vermelisiniz.

Alan Seçerken Doğru Karar Verebilmek İçin Kendinizi İyi Değerlendirin!

Alan seçimi yaparken seçeceğiniz alanın bilgi düzeyiniz, ilgileriniz, başarılı olduğunuz dersler, yetenekleriniz ve yetkinliklerinizle örtüşen bir alan olması oldukça önemli.

Örneğin; Edebiyat, Tarih Coğrafya derslerinde başarılı olan ve bu derslere çalışmaktan daha çok keyif alan bir öğrencimiz olsun. Bu öğrenci tercih dönemi geldiğinde, çevresinden duyduğu bilgiler ve yetersiz araştırma ile sayısal bölümü seçmenin doğru olacağına karar versin. Bu seçim sonucunda öğrencimizi nasıl bir eğitim hayatı bekliyor olacak? Eğitim hayatının devamında yeterince keyif almadığı derslerden sorumlu olacak ve başarılı olmak için daha fazla çabalamak zorunda kalacak. Aynı şey tam tersi koşullar için de geçerlidir. Böyle bir tablo ne sizi ne de ailenizi mutlu etmeyecek. Alan seçimi yaparken çalışmaktan keyif aldığınız, aktif ve yaratıcı olduğunuz, kendinizi rahat ifade edebildiğiniz ve başarılı olduğunuz derslerin ağırlıkta olduğu alana yönelmelisiniz.

Ailenizin Seçmenizi İstediği Alan Sizin Seçiminizle Örtüşmüyorsa

Hayatımıza yön verirken yapacağımız seçimlerde ailenin rolü oldukça büyüktür. Bu rol bazen bizim için destekleyici güce sahipken bazen de hayal ve hedeflerimizle örtüşmeyen bir güce dönüşebilir. Önemli olan karar verirken her iki tarafın da somut performans çıktılarını dikkate alarak karar verebilmesidir.

Bu süreçte bazen aileler çocuklarının performansı, ilgi ve yetenekleriyle hiç örtüşmeyen bir yönlendirme yapabilirken bazen de öğrenciler kendi potansiyelinin dışında bir karar verebiliyor. Bu noktada her iki taraf görüş ve önerilerini sunmalı, eğer uzlaşı sağlanamıyorsa mutlaka kariyer danışmanlığı alınarak alan seçimi yapılmalıdır.

Popüler Olanı Değil Size Uyanı Seçin

Öğrenciler alan seçimi yaparken risk almamak için popüler olana yönelme ihtiyacı duyabilir. Oysa popüler olanı seçmek seçimi yapan kişinin okul başarısı ve kişilik özelliklerine göre alınabilecek en büyük risk haline de gelebilir.

Çoğunlukla öğrenciler sayısal alanın popüler olduğunu ve o alanda seçilebilecek çok daha fazla meslek olduğunu düşünerek sayısalı tercih edebilmektedir. Fakat bu alan başarılı olmak için ciddi bir sayısal zeka gerektirir. Eğer siz sözel, eşit ağırlık ya da dil alanında okuduğunda daha başarılı olabilecek bir öğrenciyseniz sayısal alana yönelmeniz yanlış bir seçim olacaktır. Bu seçim derslerinizde zorlanmanıza, mutsuzluğa ve meslek seçimi noktasında yüksek puan gerektirmeyen bölüm ve üniversitelerle sınırlı kalmanıza neden olabilir.

Alan Seçimi Yaparken Önyargılarınızla Değil Hedeflerinizle Karar Verin

Alan seçimi yaparken bazen önyargılarımız asıl istediklerimizi düşünmemize engel olabilir. Örneğin; sözelde çok daha başarılı ve mutlu olabilecek bir öğrenci “sözel seçersem başarısız olduğumu düşünecekler” ya da “annem-babam sayısal okumuş, ben de onlar gibi sayısal okumak zorundayım, yoksa onlara layık olamam” gibi önyargılarla asıl hedeflerinden olasılıkları hesaplamadan vazgeçebiliyor. Oysa sözel okuması gereken bir öğrenci sayısal seçerse “başarısız” olma olasılığı çok daha yüksek olacaktır.

Önyargılarınıza değil hangi alanda eğitiminize devam ederseniz daha başarılı ve mutlu olacağınıza kulak vererek karar verin.

Alan seçimi Sonrası Bazı Meslekleri Seçme Şansınız Ortadan Kalkmış Olacak

Şu an hangi mesleği seçmek istediğinizle ilgili bir fikriniz olmayabilir. Ya da zaman içerisinde fikirleriniz değişiklik gösterebilir. Ancak yapacağınız alan seçimi sonrasında bazı meslekleri seçme şansınız ortadan kalkmış olacak. Dolayısıyla net bir meslek seçimi yapmadıysanız bile seçebileceğiniz meslekler üzerine düşünmeniz ileride hayal kırıklığı yaşamamak için iyi bir önlem olacaktır.

İlginizi çeken meslekler hakkında araştırma yapabilir, hangi meslek için hangi alana yönelmeniz gerektiğini seçim yapmadan önce araştırabilirsiniz.

Yanlış Alan Seçtim, Mutlu Değilim, Değiştiremez miyim?

Alan seçimi yapmak ağırlıklı olarak o alana yönelik derslerden mesul olmak anlamına gelir. 10. Sınıfın 2. Döneminde yaptığınız alan seçiminin hatalı olduğunu 11. Sınıfın 2. Döneminde fark ederseniz değişiklik yapmak için geç kalmış olabilirsiniz.

Geçen süre içerisinde kaçırdığınız dersleri telafi etmek ve bir yandan da yeni konular öğrenmeye çalışmak özellikle sayısal derslerde büyük zorluk olabilir. Öğrenmede yaşayacağınız zorluklar daha fazla kaygı duymanıza, özgüveninizin zedelenmesine ve adaptasyon güçlüğü yaşamanıza neden olabilir. Yine okuduğunuz okulun da alan değişikliğine ne zamana kadar izin verdiği değişiklik yapabilmek için önemlidir.

Alan değişikliği yapacaksanız eksiklerinizi tamamlamak ve müfredatı yakalayabilmek için planlı ilerlemeniz ve bu süreçte mutlaka destek almanız gerekir.

Arkadaşlıklarınızın Alan Seçiminizi Belirlemesine İzin Vermeyin!

Lise yılları ergenliğin getirdiği duygu, düşünce ve davranışların en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu dönemde kurulan arkadaşlıklar çok değerlidir ve bu arkadaşlıklar pek çok kararımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir.

Alan seçimi yaparken öğrenciler arkadaşlık ilişkilerini devam ettirebilmek için seçimlerini birlikte yapabilmekte ve bu da birinin yanlış bir alana yönelmesine neden olmaktadır.

Seçimlerinizi yaparken ilişkilerinizi bir kenara koymalı ve geleceğinizi belirleyecek böylesi önemli kararlar alırken objektif bir gözle değerlendirme yapmalısınız.

Kaygılarınızı Konuşun!

Alan seçimi yaparken kaygılanmanız, kararınızın doğruluğundan endişe etmeniz, ikilemler yaşamanız çok normal. Bu dönemi en güzel şekilde geçirmek ve sağlıklı bir karar verebilmek için kaygılarınızı ve varsa korkularını konuşmalısınız. Bu süreçte öğretmenlerinizden, ailenizden, rehberlik biriminden destek alabilir, yeterli gelmiyorsa alan seçimi yaparken psikolojik destek ve kariyer danışmanlığı talep edebilirsiniz.

 

 

Read More

Üniversite Seçimi Yaparken için tercihiniz ister devlet üniversitesi ister özel üniversite olsun mutlaka kariyer planınızla örtüşen bir üniversite seçmelisiniz. Seçim sürecinde bilgi toplayabilmek için üniversitelerin danışma ofisleriyle görüşebilir, internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına göz atabilir, üniversite tanıtım günlerine katılabilirsiniz.

Üniversite seçimi yaparken hayal kırıklığına uğramamak için şu soruların cevabını arıyor olmalısınız?

Seçeceğiniz Üniversitenin Akademik Kadrosu İyi Bir Eğitim Almanız İçin Yeterli mi?

Üniversitelerin akademik kadrolarında her eğitim yılında değişiklikler olabilmektedir. Bazen bir fakültenin tüm akademik kadrosu dahi değişebilir. Üniversite Seçimi Yaparken özellikle eğitim almak istediğiniz bir akademisyen varsa kadrodan ayrılacak mı ve yerine kim gelecek araştırabilirsiniz.

Akademik kadroda yer alan akademisyenlerin çalışmalarını araştırabilirsiniz. Yaptıkları bilimsel araştırmalar, yazdıkları kitaplar, uyguladıkları müfredat, derste okuttukları kitaplar neler araştırabilirsiniz. Bunları araştırarak seçmek istediğiniz okulun sizin beklentilerinizle uyumlu olup olmadığını geç kalmadan değerlendirebilirsiniz.

Seçeceğiniz Üniversite Bölümünüz İçin Her yıl Kaç Öğrenci Kabul Ediliyor Biliyor musunuz?

Kalabalık eğitim görülen bölümlerde öğrencilerin kendini göstermesi ve bölüm derslerine giren akademisyenlerle etkileşim kurabilmesi çok mümkün değildir. Seçeceğiniz üniversitenin bu bölümüne kaç öğrenci kabul ediliyor, bu sayı dersin verimli işlenebilmesi için ideal mi Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için önceden araştırabilirsiniz.

Üniversite Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Öğrenci İşlerinin Öğrencilerle İletişimi Nasıl?

Üniversite hayatınızda kapısını en sık çalacağınız departmanlardan biri de öğrenci işleridir. Hatta bazen hocalarınızdan çok daha fazla öğrenci işlerindeki danışmanlarla iletişim kurmanız gerekir. Üniversitenin öğrenci işleriyle iletişime geçmek kolay mı, öğrencilerle ne kadar ilgilenebiliyorlar ve hangi konularda destek veriyorlar önceden araştırabilirsiniz. Bunu öğrenmenin en güvenilir yolu ise üniversitenin öğrencileri ile iletişim kurmaktır.

Seçeceğiniz Üniversitenin Yurt Dışı Öğrenci Değişim Programları İle Anlaşması Var mı?

Globalleşen dünya koşullarında artık neredeyse tüm mesleklerin uluslararası düzeyde geçerliliği ve uygulanabilirliği mümkün hale geldi. Kariyerinize yurt dışı eğitim tecrübesi ekleme arzunuz varsa mutlaka seçeceğiniz üniversitenin ve bölümün uluslararası öğrenci değişim programlarının olmasına özen gösterin.

Üniversitenizin yurt dışı öğrenci değişim anlaşması hangi ülkeleri kapsıyor, hangi ülkenin hangi üniversitesine gidebiliyorsunuz bunları öğrenmelisiniz. Çünkü bazı üniversitelerin Erasmus, Farabi, Mevlana gibi öğrenci değişim programları hiç olmayabiliyor ya da tek bir ülke ile anlaşması olabilir. Anlaşmalı olduğu bu ülkenin yaşam koşulları ya da eğitim olanakları sizin beklentilerinizle örtüşmeyebilir. Bu nedenle Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak İçin yurt dışı eğitim olanaklarını önceden araştırmalısınız. Aksi halde öğrencilik hayatınızda yurt dışı eğitim hayalinizi ertelemiş olabilirsiniz.

Seçeceğiniz Üniversite Staj Programlarını Destekliyor mu?

Üniversite eğitiminizde hem kariyerinizi doğru belirlemek hem de mezuniyet sonrası istihdam sürenizi hızlandırmak için staj yapmanız geleceğinize iyi bir yatırımdır. Boş zamanlarınızı staj yaparak değerlendirdiğinizde mesleğinizle ilgili çalışma koşullarını henüz öğrenciyken tecrübe etmiş olacaksınız. Üstelik stajlarınızda kendinizi iletişim ve çalışma şekliniz ile olumlu yönde gösterebilirseniz oldukça kaliteli referanslar edinebilirsiniz. Üniversiteniz bu noktada staj programlarına önem veriyor ve staj yapacağınız yerleri seçmenizde ve kabul edilmenizde size yardımcı oluyorsa çok şanslısınız. Pek çok üniversite öğrencisi mezuniyet sonrası ilk profesyonel işine staj yaptığı markalardan birinde başlıyor.

Üniversiteniz staj konusunda destek vermiyorsa ve sizin de staj için yeterli referansınız yoksa Üniversite Seçimi Yaparken bu kriteri de mutlaka değerlendirmelisiniz.

Hazırlık Okumanızı Gerektiren Yabancı Dil Koşulu Var mı?

Bazı üniversiteler bölümlere göre yabancı dil hazırlık sınıfları açabiliyor. Eğer okumak istediğiniz bölüm için seçeceğiniz üniversitenin böyle bir hazırlık yılı var ise hesapladığınız eğitim süreniz uzayabilir. Örneğin 4 yıl sonunda mezun olmayı hedeflerken bu kriterle birlikte potansiyel mezuniyet süreniz 5 yıla uzamış olacak. Özellikle seçeceğiniz üniversite yaşadığınız şehirden farklı bir şehirde ise eğitim, konaklama, ulaşım gibi maliyetlere +1 yıl daha eklemiş olacaksınız. Eğitim süresi ve oluşacak maliyetler sizin için uygun mu Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için değerlendirmelisiniz.

Bir hatırlatma: Tercihiniz özel bir üniversiteden yanaysa ve burslu okuma hedefiniz varsa hazırlık sınıfında bursunuz geçerli olmayabilir. Bütçe hesabı yaparken bu detayı da mutlaka değerlendirmelisiniz.

Seçmek İstediğiniz Üniversite Şehir Değişikliği Gerektiriyor mu?

Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için gitmek istediğiniz üniversitenin bulunduğu şehri de araştırmalısınız. Önünüzdeki 2-5 yıl boyunca yaşamınızı sürdüreceğiniz bu şehir alıştığınız yaşam koşullarıyla uyumlu mu ya da siz değişen bu koşullara uyum sağlayabilir misiniz değerlendirmelisiniz. Beklentileriniz için büyük bir şehirde yaşamak mı daha uygun yoksa küçük bir kasaba yeterli mi? Yoksa şehir değiştirmeden ailenizle birlikte yaşarken gidip gelebileceğiniz bir üniversite sizin için daha uygun bir seçim mi olacak değerlendirmelisiniz.

Üniversite Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Üniversite Seçiminiz Ülke Değişikliği Gerektiriyor Mu?

Eğitim almak istediğiniz üniversite başka bir ülkede de olabilir. Bu durumda da yine benzer değerlendirmeler yapılmalıdır.

  • Gideceğiniz ülkenin yaşam koşulları orada geçireceğiniz süre boyunca uyum sağlayabileceğiniz koşullar mı?
  • Ülkede konuşulan yaygın dil ne? Nasıl bir kültüre sahipler?
  • Farklı milletlerden gelenlere yaklaşımları nasıl?
  • Yaşayacağınız muhit güvenli mi? Sağlık koşulları kolay ulaşılabilir mi?
  • Yurtta mı kalacaksınız, evde mi?
  • Maliyetleri karşılayacak bütçeniz var mı?
  • Ülkenize uzaklığı ne, gelip gitmeniz kolay olacak mı?

Ve bütün bunların yanı sıra ülkeniz içerisinde bir üniversite seçerken bakmanız gereken tüm diğer kriterler yurt dışında bir okul seçmeniz halinde de araştırmanız gereken kriterlerdir.

Üniversite Eğitiminiz İçin Yeterli Bütçeye Sahip misiniz?

İster yurt içi ister yurt dışı olsun, özel üniversite ya da devlet üniversitesi olsun, ailenizin yanında ya da uzakta olsun üniversite eğitiminiz belli bir bütçe ayırmanızı gerektirecek. Bu bütçe koşullara göre artış gösterecektir. Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için mutlaka öncesinde bütçe planlaması yapmalısınız.

Okurken Bir İşte Çalışmanız Gerekecek mi?

Üniversite masraflarını karşılamak, ailesine destek olmak ya da tamamen bağımsız şekilde yaşamını sürdürmek için öğrenciler üniversite yılları itibariyle çalışma hayatına atılabiliyor. Henüz meslekleriyle ilgili yeterli eğitimleri olmadığı için genelde çalıştıkları iş alanları meslek dışı oluyor. Sizin de okurken bir işte çalışmanız gerekecekse olası koşulları değerlendirmeniz gerekir;

  • Dersler dışında çalışmak için yeterli süreniz olacak mı?
  • Günde kaç saat haftada kaç gün derse gitmeniz gerekecek?
  • Üniversitenize ya da konaklama alanınıza yakın alternatif iş imkanları var mı?
  • Okul başarınızı düşürmeden ve sene kaybetmeden çalışma hayatını sürdürebilecek misiniz?

Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için bu kriteri de erkenden değerlendirmelisiniz.

Üniversite Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Üniversitenin Fiziki Koşulları Sizin İçin Yeterli mi?

  • Üniversitenin bulunduğu kampüs öğrenci dostu bir kampüs mü?
  • Üniversitenin yurt imkanı var mı?
  • Üniversiteye yakın konaklama ya da ev alternatifleri var mı?
  • Kiralar ve yurt masrafları nasıl?
  • Üniversitenin öğrenci sayısına yetecek kapasitede yemekhane imkanı var mı?
  • Üniversite yakınlarında yemek yiyebileceğiniz yerler var mı?

Önemsiz gibi görünen tüm bu alt detaylar Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için önceden değerlendirmeniz gereken kriterlerdir.

Sosyal Kulüpler, Kültür-Sanat Etkinlikleri ve Bilimsel Faaliyetler de Sizin İçin Önemli Olabilir

Üniversite eğitiminiz süresinde katılacağınız akademik, bilimsel faaliyetler özgeçmişiniz içerisinde göz dolduracaktır. Yine üniversite hayatınızı keyifli hale getirecek ve ilgi alanlarınızı geliştirmenizi sağlayacak kültür-sanat faaliyetlerinin olması avantaj. Sosyal çevrenizi geliştirebileceğiniz kulüplerin de aktif olması Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için dikkat etmeniz gereken kriterler içerisinde.

Burs Kriterleri Üniversite Seçiminizi Değiştirmenize Neden Olabilir

Özel üniversitelerin sınav başarı puanına göre ya da 1 ders yılı bittikten sonra bölüm başarı notuna göre öğrencilere verdikleri belli oranlarda burslar olabiliyor. Burs için karşılamanız gereken koşullar üniversiteden üniversiteye farklılık gösterebilir. Üniversite ile burs olanaklarını konuşabilir, Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için erkenden hazırlıklarınızı yapabilirsiniz.

Öğrenci – Öğretmen İlişkisi Nasıl?

Ders alacağınız akademisyenlere kolay ulaşabiliyor, yüz yüze iletişim kurabiliyor, bir sorunuz ya da sorununuz olduğunda kapısını çalabiliyor musunuz? Akademisyenlerin sizi geliştirecek, süpervizyon verecek zamanı var mı, öğrencileriyle iletişimleri nasıl? Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için mezun olan ya da eğitime devam eden öğrencilerle etkileşime geçerek bu konuda bilgi edinebilirsiniz.

Derslere Asistanlar mı Giriyor Akademik Kadroda Yer Alan Profesörler, Doçentler mi?

Çoğu üniversite öğrencisinin en büyük hayal kırıklığı derslere akademisyenlerden çok asistanlarının giriyor olmasıdır. Oysa öğrenciler belki de bir daha görme imkanı bulamayacakları, idolleştirdikleri profesörleri, doçentleri derslerde görebilmek, etkileşim kurabilmek, onların referanslarını alabilmek isterler. Ancak ders alamadıkları bir akademisyenden referans alacak etkileşimi yakalamakta kolay değildir. Üniversite Seçimi Yaparken hayal kırıklığına uğramamak için mutlaka derslere ağırlıklı asistanlar mı giriyor akademisyenler mi önceden araştırmalısınız.

Üniversite Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Üniversitenin Akreditasyonu Var mı?

Üniversite Seçimi Yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli konulardan biri de ulusal veya uluslararası kurumlardan alınan eğitim kalite belgesi yani “akreditasyon”a sahip olup olmadıklarıdır. Akreditasyona sahip olmayan üniversitelerden alınan eğitimlerin ülkemizde geçerliliği olmayabilmekte bu da iş arama sürecinde önünüze büyük bir engel olarak çıkabilmektedir.

Seçeceğiniz Üniversite kariyer yolculuğunuzda yanınızda Olacak mı?

Seçeceğiniz üniversitenin akademik başarısı önemli olduğu kadar mezuniyet sonrası mezunlarını kariyer inşa sürecinde ne kadar destekledikleri de önemlidir. Bazı üniversitelerin kurumsal şirketlerle doğrudan anlaşmaları vardır ve mezunlarına bu şirketlerde istihdam olanağı sağlarlar. Bazı üniversitelerin ise kendilerine ait şirketleri, hastaneleri, fabrikaları olabilmektedir. Örneğin; hastanesi olan bir üniversite ebelik, hemşirelik, teknisyenlik, hekimlik gibi kadrolar için mezunlarını kendi bünyesinde istihdam edebilir ya da staj yaptırabilir. Seçeceğiniz üniversite prestijli bir isme sahipse ortalama bir derece ile mezun olmuş olmanız bile iş başvurularında rakiplerinizin önüne geçmenizi sağlayabilir.

Üniversite seçimi yaparken bu kriterleri değerlendirmeniz daha mutlu, başarılı ve verimli bir eğitim süreci geçirmenizi sağlayacak. Sizi kaygılandıran ya da karar vermenizi zorlaştıran faktörler var ise bir profesyonelle görüşebilir ihtiyacınıza göre psikolojik destek ya da kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

Read More

Tebrikler, yeni bir iş kurmak pek çok girişimcinin en büyük hayalidir ve siz bu hayalinizi gerçekleştirmek için yolculuğa başladınız. Bu yolculukta kimi zaman çok keyifli tecrübelerle kimi zaman ise zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Fakat iyi bir ön hazırlık yapar ve bu hazırlıklar içerisinde de Psikolojik Hazırlığınızı iyi yaparsanız yolun sonuna zorluklardan da keyif alarak ve her güçlüğün sizi biraz daha geliştirip, güçlendirmesine fırsat vererek ulaşabilirsiniz.

Yeni Bir İş Kurmak için öncelikle neden bir iş kurma isteğiniz olduğuna yani bu yolculuğa neden çıktığınıza yönelik düşünmelisiniz. Neden mi? Çünkü bu soruya vereceğiniz cevap sizin motivasyonunuzu, maddi ve manevi bu işe yönelik beklentilerinizi, ve işinizi geliştirirken karşılaşabileceğiniz aksaklıklarda psikolojik olarak güçlü kalabilecek hazırlığa sahip olup olmadığınızı belirleyebilmenizde size yardım edecek.

Nedenlerinizi belirlediyseniz artık ikinci en önemli soruyu sorma vakti geldi. Yeni bir iş kurmak için adım attığınız bu yolculukta karşınıza çıkabilecek güçlüklerle başa çıkma beceriniz yani psikolojik hazırlığınız var mı?

Yeni Bir İş Kurmak İçin Gereken Psikolojik Hazırlıklar Nelerdir?

Öncelikle yeni bir iş kurmak için kararlıysanız iş sahibi olmak için gerekli karakteristik özellikleriniz olup olmadığını değerlendirmelisiniz.

Yeni bir iş kurmak için girişimde bulunan kişilerin karakteristik özellikleri birbirinden çok farklılaşabilse de temelde paylaştıkları genel girişimcilik özellikleri vardır. Başarılı girişimcilerin ortak özelliklerine baktığımızda bağımsız olma, risk alma, belirsizliğe tahammül, başarı ihtiyacı, kendine güven, yenilikçilik, liderlik, otokontrol ve iyimserlik özellikleri taşıdıkları görülmektedir. Yine bu kişilerin başarılı zaman yönetimi ve stresle başa çıkma becerileri de olduğu görülmektedir.

Bu kavramları kısaca açıklayacak olursak;

Bağımsız olma ve Liderlik ihtiyacı kişinin karar verirken tek başına insiyatif alabilmesini, başkalarının kararlarıyla hareket etmekten hoşnut olmamasını ve dolayısıyla kendi kararlarının sonucunda açığa çıkabilecek riskleri de göze alabilmesini gerektirmektedir.

Risk alma davranışı üzerine yapılan araştırmalarda pek çok başarılı girişimcinin kendi özel işini kurma ve risk almaktan hoşlandığı görülmektedir. Risk alma girişimciliğin belirgin davranış özelliklerinden birisidir. Başarılı girişimcilik açısından risk üstlenmenin hem olumlu hem de olumsuz yönleri bulunmaktadır. Alınan her risk aynı zamanda bir belirsizlik ifade etmektedir. “Bu risk sonucunda başarılı olacak mıyım, yoksa başarısızlığa mı uğrayacağım.”

Belirsizlik Sorun Olabilmekte!

Belirsizliğe tahammül Yeni bir iş kurmak için adım attığınızda karşınıza çıkabilecek belirsizlikler karşısında yılmadan ve motivasyonunuzu düşürmeden devam edebilecek öz yeterliliğe sahip misiniz iyi değerlendirmeniz gerekmektedir. Belirsizliğe tahammül, belirsiz durumlara olumlu tepki verebilme yeteneğidir. Birey, belirsiz koşullar içerisinde aldığı kararın başarı getirisi olduğuna halen güvenebiliyorsa, belirsizliğe tahammül edebiliyor demektir.

Proaktif olma kişinin yaptığı girişim sonucunda ortaya çıkabilecek riskleri, olumlu ve olumsuz olasılıkları görmesini, detaylara dikkat edebilmesini ve tüm bunlar sonucunda değerlendirme yaparak karar vermesini ve aldığı kararların sorumluluğunu üstlenmesini gerektirir. Proaktif kişilik özelliği, yapılan hatalardan ve açığa çıkan olumsuzluklardan ders çıkararak devam etme becerisidir.

Başarı ihtiyacı Yeni bir iş kurmak istiyorsanız sizi bu yolculukta sık sık kamçılayacak, motive edecek ve rakiplerinizin önüne geçirecek bir diğer karakteristik özelliğiniz ise başarı ihtiyacınızdır. Başarılı olmak istediğiniz sürece ilerlemek için gerekli motivasyonunuz hep olacak, bu ihtiyacınızı karşılamak için daha çok çalışacak ve üreteceksiniz.

Kendine güven duyma Kendine güven, bireyin kendi hakkında, olumlu ve gerçekçi tutuma sahip olmasıdır ve kişiye kontrolün kendisinde olduğunu hissettirir. Kendine güven duyan bir girişimci başarabilecekleri konusunda kendine daha çok inanır ve başkalarının desteğine ihtiyaç duymaksızın kendini motive edebilir.

Yenilikçi olma İyi bir girişimci kurduğu işin uzun yıllar sürebilmesi ve büyüyebilmesi için yenilikçi yönünü her daim yaşatabilmelidir. Aksi halde rakipleri içerisinde kendini gösterebilmesi ve ilerleyebilmesi oldukça zordur. Yenilikçi olamayan girişimcilerin başarısızlığa uğrama olasılıkları çok daha olasıdır.

Otokontrol sahibi bireyler kişisel duygu, düşünce ve davranışlarıyla daha sağlıklı şekilde başa çıkabilirler. Öfke, Stres, Kaygı, Hayal kırıklığı, karamsarlık gibi negatif duyguları ve bu duyguların açığa çıkardığı tepki ve davranışlarla daha kolay başa çıkabilir.

Başka Neler Önemlidir?

İyimserlik Kendini değerlendirebilen girişimcinin elde etmiş olduğu tecrübelerden olumlu çıkarımlarda bulunarak hatalarını düzeltici önlemleri alması, yapmış olduğu yanlışlarda ısrarcı olmaması, zamanla kişisel olgunluğunun sağlanması, girişimcinin gelişimini sağlayacak olan özelliktir. İyi bir girişimci, her şeyi iyi yanı ile gören, her durumdan bir çıkış yolu uman, her düşünceyi ve yapılan her işi iyi tarafından değerlendiren bir kişiliğe sahip olmalıdır. Başarısızlık veya başarısız olma olasılığına karşı kolay kolay kötümserliğe düşmemek girişimcilerin rekabet avantajı elde etmedeki en büyük şanslarından biridir.

Zaman Yönetimi İş sahibi değil de işçi olarak çalışırken kolaylıkla vakit ayırabileceğiniz şeylere kendi işiniz olduğunda vakit ayırabilecek zamanınız kalmayabilir. Zamanı etkili kullanmak, iyi bir zaman yönetimi yapabilmek size iş dışı aktiviteler için de fırsat verebilir. Eğer iş dışı kalan zamanlarınızda ilgi alanlarınızdan fedakarlık etmek sizi mutsuz edecekse mutlaka yeni bir iş kurmadan önce zamanı verimli kullanıp kullanamadığınızı değerlendirmeli ve ihtiyacınız varsa bunun üzerine çalışmalısınız. Aksi halde sadece iş odaklı çalışıyor olmak sizi mutsuz edebilir.

İletişim Becerisi iş sahibi olmak alanınızda öne çıkmak, kendinizi ve ürününüzü duyurabilmek için iyi bir pazarlama ve dolayısıyla da iyi bir iletişim ağı geliştirmenizi gerekir. Pazarlama becerisi iyi olan ve sosyal ağı geniş olan kişilerin çoğunlukla güçlü iletişim becerileri vardır ve bu kişiler iş kurduklarında çok daha başarılı olurlar.

Stres Önemli Bir Problem!

Stresle Başa Çıkabilme stres yaşam koşullarımız gereği artık olmazsa olmazımız haline geldi. Günlük stresle başa çıkma becerimiz ise yaptığımız işin başarısını artırıcı bir niteliğe sahip. İşimizle ilgili açığa çıkan stresle pozitif yönde baş edebilirsek işimizi daha iyi yapma ve kendimizi daha çok geliştirme noktasında fırsatlar yaratabiliriz. Eğer günlük streslerinizle baş edemiyor ve hem işinizi hem kişisel hayatınızı olumsuz etkilediğini hissediyorsanız mutlaka bu konuda destek almalısınız.

Etkili Beden Dili yeni bir iş kurduğunuzda bu iş ister sanal ortam üzerinden yürütülecek olsun, ister bir ofiste yüz yüze çalışmayı gerektirsin özellikle isminizi duyurana ve markanızı oturtana kadar kendinizi iyi ifade edebilmek için etkili bir sözlü iletişim becerisine sahip olmanın yanında beden dilinizi de etkili kullanmanız gerekir. Vermek istediğiniz mesajı en iyi ifade eden beden dilinizdir. Beden dilinin etkili kullanımı bir kişiyi lider gibi gösterebilecekken kötü kullanımı ise oldukça vasat bir imaj sergilemesine neden olabilir.

Bütün bu özelliklere sahipseniz ve bu özelliklerinizin farkında olarak karar alıp, uygulayabiliyor ve sonuçlarıyla da baş edebiliyorsanız yeni bir iş kurmak için psikolojik olarak hazırsınız demektir! Yeni bir iş kurmak noktasında eksikleriniz olduğuna ve gelişime açık yönleriniz olduğuna yönelik düşünceniz varsa işinizi kurmadan önce profesyonel bir kariyer danışmanlığı sunan aba Psikoloji’nin hizmetinden faydalanmanızı öneririz. Güncel konularda özenle hazırlanmış videolara erişmek için aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More