Üniversite Tercih Dönemi yaklaştı; sınav takvimine göre YKS sınav sonuçları 4 Ağustos Çarşamba günü açıklanıyor. Sınav sonuçları açıklandıktan sonra ise adayları tercih süreci bekliyor. Tercihler ise 5-13 Ağustos arasında yapılacak. Tercih yapmak için süre oldukça uzun gibi görünse de yeterli ön hazırlığı olmayan adaylarda bu süre kaosa dönüşüyor.

Adaylar çevrelerinden gelen her türlü yönlendirmeye açık oluyorlar ve tercih dönemi iyi yapılandırılamıyor. Üniversite sınavı yükseköğrenime devam etmek isteyen her öğrenci için oldukça meşakkatli bir sınav. Hazırlık sürecinin yoran ve hırpalayan temposu kadar seçim süreci de zahmetli. Doğru seçim yapabilmek için öncelikle sınav sistemini iyi bilmek ve iyi bilen kişilerden destek almak gerekiyor.

Adaylar sınava hazırlık sürecinde sistemin mantığını büyük ölçüde oturtuyor. Ancak ebeveynler veya adaya yakın olan diğer kişiler sınav sistemini yeterince iyi bilemeyebiliyor. Bunun önemli bir nedeni son yıllarda sınav sisteminde üst üste meydana gelen değişiklikler. Üniversite sınavının bugünkü adı dahi çoğu kişi tarafından bilinmiyor.

Bu yüzden seçim yaparken tecrübeli ve güncel bilgilere sahip kişilerle çalışılması gerekiyor. Bu kişiler hazırlık sürecinde destek aldığınız öğretmenleriniz olabileceği gibi, okul rehberlik birimizin veya profesyonel danışmanlık merkezleri de olabilir. Seçim sürecinde bir mentörle de çalışabilirsiniz.

Peki üniversite tercih dönemi yaklaşırken neler yapılmalı? Seçim sürecinde kimden destek alınmalı? Seçim yaparken nelere önem verilmeli? Seçim sürecinde profesyonel hizmet almak önemli mi? ve benzeri sorularınızın yanıtlarını yazının devamında bulabilirsiniz. Alan Seçimi Kariyer Yolculuğunun Rotasını Belirliyor ve Yüksek Lisans Eğitimi ile İş ve Kariyer Değişikliği Yapabilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Üniversite Tercih Dönemi Yaklaşıyor! Peki Kalan Süre Nasıl Değerlendirilmeli?

Tercih döneminin başlamasına sadece iki hafta var. Bu süre doğru değerlendirilirse üniversite ve meslek seçiminizle ilgili daha fazla memnuniyet duyabilirsiniz.

Üniversiteden Önce Meslek Seçimi Yapın

Tercih döneminde sadece üniversite tercihi yapılacağı düşünülebilir. Ancak okuyacağınız üniversiteyi sınavdan aldığınız puan kadar okumak istediğiniz bölüm de belirler. Bölüm seçimi ise meslek seçiminize göre belirlenir. Hangi mesleğe yönelmek istediğinizi belirlediniz mi? Bir meslek seçerken çok yönlü değerlendirme yapmak gelecekteki mesleki tatmini artırmaktadır. Doğru seçim yapabilmek için kişinin birden fazla değişkeni göz önünde bulundurması gerekir.

Karakteristik özellikler, sosyoekonomik düzey ve beklentiler, ilgi alanları, beceri ve yetenekler seçim yaparken dikkate alınmalıdır. Tabi kişinin ihtisası da oldukça önemlidir. Örneğin; Türkçe-Matmatik alanından mezun birinin Fen-Matematik temelli bir bölüme yönelmesi riskli olabilir. Sözelden Sayısala geçmek de aynı şekilde oldukça risklidir. Üniversite tercih dönemi geldiğinde alan dışı bölümlere yönelmek kat sayıların düşmesine neden oluyor. Bu durumda elde edilen puandan faydalanılamıyor.

Ve ayrıca eğitim hayatı bireyi zorlayabilir. Bu açıdan meslek seçimi yapmadan çok daha önce kişinin lise eğitimine başlarken doğru alana yönelmesi gerekir. Alan seçimi meslek seçiminin ön hazırlık aşamasıdır. Ve daha bu aşamada kişinin seçim yaparken ilgi, beceri, yetkinlik, sosyoekonomik ve kültürel özelliklerini düşünmesi gerekir.

Doğru Alan Seçimi Yapmak Meslek Seçimine Daha Doğru Yön Veriyor

Bugünün koşullarında hem alan hem de meslek seçimi yapmak profesyonel destek almadan kolay değildir. Bunun önemli bir nedeni eğitim sistemindeki rekabetin oldukça yüksek olmasıdır. Her yıl üniversite sınavına hazırlık yapan aday sayısı artıyor. Buna bağlı olarak her yıl yeni vakıf ve özel üniversiteler ve yeni bölümler açılıyor. Böyle bir ortamda nitelikli üniversite ve bölüm seçmek zorlaşıyor.

Avantajı artırabilmek için Lise eğitiminde doğru alan seçimini yapabilmek gerekiyor. Ardından sınava hazırlık sürecini en iyi şekilde geçirmek gerekiyor. Ve sonrasında elde edilen puanı en verimli şekilde değerlendirmek önem kazanıyor. Puanı değerlendirme sürecinde kişinin meslek seçimi ve tabi ki üniversite eğitiminden beklentileri de önem kazanıyor.

Üniversite tercih dönemi geldiğinde adaylar özel bir üniversite de mi okumak istiyor, yoksa devlet üniversitesinde mi? burs beklentisi var mı? Eğitimini yurtiçinde mi yurtdışında mı sürdürmek istiyor? Bütçe planı ve finansal desteği var mı? Şehir dışı eğitim fırsatlarına açık mı yoksa aile yanında mı kalmak istiyor? Hazırlık sınıfı olacak mı? Bu sınıfı okumak istiyor mu? Ve daha pek çok detayı değerlendirmeli.

Üniversite Tercih Dönemi Başlamadan Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği Araştırılmalı

Bölüm, meslek ve hatta üniversite seçerken dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli konu da bugünün ve geleceğin mesleklerini iyi biliyor olmaktır. Bu bilgi bize gelecek on yıllarda seçtiğimiz mesleğin ne denli avantajlı olacağının bilgisini sağlar. Teknolojinin hızla ilerlemesi pek çok mesleğin rolünün değişmesine ve evrilmesine neden oldu.

Bu değişim ve yenilikler adapte olabilenler için avantaj sağlarken adapte olamayanların iş kaybına neden oldu. Günümüzün popüler mesleklerine her yıl büyük talep var. Popüler mesleklere yönelik bölümler her yıl öğrenci almaya ve mezun vermeye devam ediyor. Ancak mezuniyet sonrası istihdam sağlanabilecek kadar iş sahası çoğu bölümde yok.

Bu da adayların mezuniyet sonrası uzun süreli işsiz kalmasına veya bölüm dışı mesleklere yönelmesine neden oluyor. İş bulamamak özgüveni ve motivasyonu zedeliyor. Farklı bölümlere yönelip iş bulamama kaygısıyla o bölümlerde devam etmekse mesleki tatminin azalmasına neden oluyor. Bu tatminsizlik hem iş veren hem de çalışan için performans ve üretim kaybına neden oluyor.

Üniversite tercih dönemi gelmeden önce geleceğin mesleklerini bilmek de oldukça önemli. Her yıl üzerine yeterince bilgi sahibi olmadığımız bölümler açılıyor. Bu bölümlere yönelik bilgi olmaması ve henüz mezun da vermemiş olunması seçim sürecine temkinli yaklaşılmasına neden oluyor. Ancak yeni bir bölümün ilk mezunlarından olmak mezuniyet sonrası istihdam olasılığını da artırıyor. Ayrıca ilk mezunlar pek çok anlamda öncülük de etmiş oluyor.

Öğretim Kadroları da Üniversite Tercih Dönemi Gelmeden Araştırılmalı

Yeni mesleklere yönelmek söz konusu olduğunda öğretim kadrosu, üniversite ve bölümün niteliğini iyi araştırmak gerekiyor. Bu bölüme yönelik iş gücü ihtiyacı nedir? ülkemizde veya farklı bir ülkede bu mesleği yapabilme potansiyeli var mı? iyi araştırılmalı. Araştırma ve ön bilgi edinme her iki durumda da çok önemli.

Bugünün popüler mesleklerini istihdam fırsatını artırabilmek için en iyi üniversitelerde iyi bir kadrodan okumak gerekiyor. Mümkünse seçim yapmadan önce ilgili bölümlerin ders içeriklerini araştırmak da seçim yaparken kişiye bilgi sağlıyor. İçerikler ilgi çekiyor mu, merak uyandırıyor mu? Değerlendirmesini yapmak seçimin ne kadar doğru bir tercih olduğunu belirliyor. Üniversite tercih dönemi kadar üniversite eğitimi de verimli değerlendirilebilecek şekilde planlanmalı.

Eğitim alınacak okul, yaşanılacak il, bilgiye erişim kaynakları iyi araştırılmalı. Öğrencilerin kendilerini en iyi şekilde geliştirebilecekleri okul ve şehirlere yönelmesi önemli. Seçim yaparken daha şimdiden olası staj ve iş imkanları da araştırılmalı. Çoğu bölümde staj zorunluluğu var ve stajlar istihdam sürecinde önemli rol oynuyor. Bu açıdan eğitim aldığınız şehirde veya yaşadığınız şehirde nitelikli staj yapabileceğiniz iş alanlarının olması oldukça önemli.

Üniversite diplomasının yanı sıra kişisel ve mesleki gelişime de yatırım yapılması gerekiyor. Özgeçmiş diğer adayların önüne geçecek ve işvereni etkileyecek şekilde geliştirilmeli. Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yabancı dil bilgisi de üniversite eğitiminde ve profesyonel kariyerde öne çıkmayı sağlıyor. Pek çok bölümde henüz hala ülkemizde Türkçe kaynaklara erişilemiyor. Yabancı yayınları takip edebilmek kişinin güncel ve nitelikli bilgiye erişmesini kolaylaştırıyor. Ayrıca yabancı dil bilmek global düzeyde istihdam edilebilme fırsatlarını da artırıyor.

Üniversite Tercih Dönemi Geldiğinde Kimden Destek Alınmalı?

Tercih dönemi gelmeden önce yapılması gereken diğer önemli araştırma da bu dönemden kimden destek alınabileceğidir. Üniversite, bölüm ve meslek seçimi gelecek 40-50 yılınıza etki edecek önemli bir karar sürecidir. Bu sürecin iyi planlanması ve bu alanda deneyimli, bilimsel ve güncel bilgiye sahip kişilerden destek alınması önerilmektedir.

Destek verecek kişinin uzman olması size seçim sürecinde aradığınız detaylı bilgiyi ve alternatif çeşitliliğini sağlayacaktır. Yine destek alacağınız kişiyi belirlerken mümkün olabildiğince ihtiyaçlarınıza göre seçim yapmanız gerekmektedir. Yurtdışı eğitim isteyen bir kişinin mutlaka yurtdışı eğitim bilgisi olan ve bu alanda güncel bilgiye sahip bir uzmanla çalışması önerilir. Yurtdışı eğitim danışmanları, danışmanlık ofisleri ve yurtdışı eğitim mentörleri gibi.

Üniversite tercih dönemi gelmeden destek alınacak kişiyi belirlemek seçim sürecinde süre sıkıntısı yaşanmasının da önemine geçer. Pek çok danışman bu dönemde yoğun bir çalışma planına ulaşır. Son dakikaya bırakmak aranan niteliklerde bir kişiye ulaşılmasını da zorlaştırabilir. Destek alınacak uzmanın üniversiteler, öğretim kadroları, bölümler, mesleklerin bugünü ve geleceği üzerine bilgili olması gerekir.

Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Üniversite Tercih Dönemi Profesyonel Destek ile Çok Daha Başarılı Sonuçlar Sağlıyor

Lise döneminde öğrenciler full konsantrasyon üniversite sınavlarına başarılı olmayı ve hayallerindeki üniversiteyi kazanmayı hedefliyor. Ancak sınavlar bitip sonuçlar açıklandığında pek çok öğrenci sudan çıkmış balığa dönüyor. Kimi öğrencinin bu aşamaya kadar somut bir hedef planı olmuyor. Kimisi seçim sürecinde kararsız kalıyor veya hedefe yönelik yeterli puan alamıyor. Kimi üniversite adayları seçim sürecini telaşlı ve kaos içerisinde geçiriyor.

Ailenin, çevrenin ve arkadaşların etkisi ile istek ve beklentileri dışında seçimler yapabiliyor. Üniversite tercih dönemi öncesi, anı ve sonrası pek çok açıdan iyi bir hazırlık, dikkat, araştırma ve değerlendirme gerektiriyor. Bu süreç yeterince iyi planlanmadığında üniversite eğitiminde motivasyon kayıpları görülme sıklığı artıyor. Seçilen bölümden, okunan okuldan veya yapılan meslekten memnuniyetsizlik doğuyor.

Bu memnuniyetsizlik motivasyonu ve dolayısıyla performansı düşürüyor. Tercih sürecinin verimsiz geçirilmesi yaşam boyu doyumu etkiliyor ve kişiler potansiyellerinin altında işlevsellik gösteriyor. Üniversite eğitimi bireyi sadece bir meslek sahibi olmaya hazırlamıyor. Seçilen üniversite, bölüm ve meslek kişinin gelecekteki sosyal statüsünü, gelirini, çevresini ve hatta kuracağı aileyi bile belirliyor.

Stratejik yetenek yönetimi ise tam da bu kararsızlık ve hatalı seçim süreçlerinde önem kazanıyor. Aba psikoloji olarak danışanlarımızın kariyerlerini belirlemelerinde profesyonel destek sunuyoruz. Yetenekleriniz, ilgi alanlarınız ve potansiyelinizi keşfetmek için öncelikle becerilerinizi birlikte analiz ediyoruz. Başta WISC-V olmak üzere 8 farklı testten bu süreçte faydalanıyoruz. IQ, EQ, ilgi, yetenek, dikkat ve algı testlerinden faydalanıyoruz.

Üniversite tercih dönemi yaklaşırken siz de karar ve tercih sürecinizde profesyonel destek arayışındaysanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Aba Kariyer sayfasını ve her hafta düzenli içerik paylaşılan Youtube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Posttravmatik stres bozukluğu uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır. Travmatik yaşantılar, bir insanın kendisinin veya başkalarının hayatını ve güvenliğini tehdit eden tehlikeli, korkunç durumlardır. Savaş, doğal afet, patlamalar, saldırılar, taciz, tecavüz, kaza ve benzeri olaylar travma sonrası stres bozukluğu nedeni olabilir. Trvma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşamak için bizzat travmatik olayın içerisinde yer almak gerekmez.

Şahit olmak da kişilerin travmatize olmasına neden olabilmektedir. Medya, basın yayın kaynakları da bireylerin travmatik olaylara filtresiz şekilde maruz kalmasına neden olabilmektedir. Özellikle çocuklar ve ergenler bu içeriklere kontrolsüzce maruz kalmaktadır.

https://youtu.be/NAyQFbDd18A

Peki Travma nedir? kimler travma sonrası stres bozukluğu yaşar? Hangi belirtilerle kendini gösterir? Posttravmatik stres bozukluğu tedavi edilebilir mi? Hangi tedavi yöntemleri etkilidir? Ve daha fazla sorunun yanıtına yazının devamında ulaşabilirsiniz.

Travma Nedir? Hangi Durumlar Travma Kapsamındadır?

Ani ve beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan olaylara travmatik olaylar denilmektedir. Travma mağdurlarında yoğun çaresizlik duygusu hakim hale gelir. Rutin yaşam içerisinde pek çoğumuz üzüntü, keder, çaresizlik, kaygı ve stres hissederiz. Ancak bunlar sonucunda pek çoğumuz travmatize olmayız. Aynı şekilde travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak da her zaman herkeste travma yaratmaz.

Travmalar doğa kaynaklı ve insan kaynaklı olmak üzere ikiye ayrılır. Her ne kadar bu tarz bir ayrım yapılmış olsa da tüm travmalar insan kaynaklıdır. Deprem değil, bilinçsiz yapılaşma ve güvensiz yapılar insan öldürür. Aynı şey diğer doğal olayları için de geçerlidir. Yanlış ve yetersiz yapılaşmalar insanların hayati risk içeren afetler deneyimlemesine neden olmaktadır.

https://youtu.be/_w2zOTONkj8

Heyelan oluşabilecek, çığ düşebilecek ya da yanardağ patlaması olabilecek bir alanda yapılaşmak gibi. Dolayısıyla doğanın öldürdüğü insan yoktur, insan ihmali, bilinçsiz yapılaşma ve kalitesiz malzeme sonucu ölüm vardır. Doğal afetlerin yol açtığı insan faktörlü travmaların yanı sıra bir de direk insan tarafından yaratılan travmalar vardır. Tecavüz, savaş, terör, işkence, dayak, ensest, trafik kazası, kimyasal kirlenme gibi.

Posttravmatik stres bozukluğu olaydan 1 ay sonra veya daha uzun süreler sonra belirti vermeye başlar. Daha erken belirtiler ise akut stres bozukluğu denmektedir. DSM V’e göre kurban aşağıdaki bir veya fazla şekilde ölüm, ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel saldırıya maruz kalan kişidir;

  1. Doğrudan travma ile karşılaşma,
  2. Başkalarının başına gelenlere tanık olma,
  3. Travmatik olayların aile bireyleri veya yakın bir kişinin başına geldiğini öğrenme,
  4. Ekstrem travmatik olaylar ve detaylarına sürekli maruz kalmak, (mesleği gereği olabilir; asker, jandarma, polis, doktor gibi. Bu kişiler de travmatize olabilir ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilirler.)

Posttravmatik Stres Bozukluğu Nedir ve Nasıl Gelişir?

Travma sonrası stres bozukluğu olaydan 1 ay sonra veya daha uzun süreler sonra belirti vermeye başlar. Daha erken belirtilere ise akut stres bozukluğu denmektedir. Daha öncede belirttiğimiz gibi her travmatik olay ve deneyim herkeste aynı etkiyi yaratmaz. Yapılan araştırmalar bir kişinin travmatize olması için bazı bireysel özelliklerin devreye girdiğini göstermektedir.

Bunlar arasında bireyin hayatında boyunca yaşadığı stresli deneyimler, yaşadığı travmaların miktarı ve ciddiyeti yer alır. Ayrıca kişilik özellikleri, ailede anksiyete ve depresyon öyküsünün olması da travma riskini artırmaktadır. Bunların yanı sıra beynin ve vücudunun strese yanıt olarak saldığı kimyasallar ve hormonları düzenleme şekli neden olabilmektedir.

https://youtu.be/GOgNM3sNtkk

Posttravmatik stres bozukluğu sıklıkla cinsel şiddet, fiziksel istismar, saldırıya maruz kalma, kazalar, savaş ve silah tehdidi ile gelişir. Ayrıca gasp, adam kaçırma, uçak kazası ve terör de neden olabilmektedir.  Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri kişinin yaşam kalitesini son derece düşürmektedir. Eğitim ve/veya profesyonel kariyer zedelenmekte, aile içi ve sosyal ilişkiler zarar görmektedir.

Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu beraberinde anksiyete, depresyon, OKB, alkol, madde kullanımı riskleri de artmaktadır. Travmadan hemen sonra bireye psikolojik ilk yardım uygulanması travma sonrası stres bozukluğu görülme riskini azaltmaktadır. Yargılamamak, güven vermek ve temel ihtiyaçlarını karşılamak psikolojik ilk yardım sunacak kişinin birincil görevleridir. Tıpkı tıbbi ilk yardım gibi psikolojik ilk yardım desteği de bilgili kişiler tarafından sunulmalıdır.

Posttravmatik Stres Bozukluğu Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Travma sonrası stres bozukluğunu belirtileri olaydan aylar sonra veya yıllar sonra dahi görülebilir. Kişi travma sonrası yeniden yaşama (hatırlama), kaçınma, bastırma, ruh halinde ani değişimler, fiziksel tepkilerle kendini belli edebilir. Kişi olayı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi büyük tepkiler verebilir. Uyku problemleri görülebilir. Rüyada olayı yeniden yaşama söz konusu olduğunda uykuya direnç gelişebilir.

Beklenmedik anda gelen dokunma, seslenme gibi durumlara kişi kontrolsüzce aşırı tepki verebilir, kendini korumaya alabilir. Kaçınma belirtilerinde ise olayın gerçekleştiği ortamdan uzak durma , olayı hatırlatacak kişilerle görüşmeme sayılabilir. Posttravmatik stres bozukluğu sonrası kişi hatırlatıcı etkisi olacak mekan, kişi, eşya benzeri her şeyden uzaklaşabilir. Kimi zaman ise kaçınma davranışı tamamen zihinsel bir kaçınmaya yöneliktir. Örneğin kişi olay üzerine düşünmekten, konuşmaktan kaçınabilir.

Depresif belirtiler görülebilir, anksiyete artabilir. İçe kapanma, sosyal ortamlardan ve etkinliklerden uzak durma görülebilir. Özbakım azalabilir veya temizliğe aşırı önem verilebilir. Aşırı alkol kullanımı, riskli araç kullanımı, riskli deneyimler, madde kullanımı ve benzeri davranışlar görülebilir.

Posttravmatik Stres Bozukluğu ve Tedavi Süreci

Travma sonrası stres bozukluğu tedavisi fark edildiğinde hızla tedaviye başvurulması gereken bir hastalıktır. Kişinin yaşam kalitesini düşürmekte ve ikincil hastalıkların gelişimine zemin hazırlamaktadır Tedavi sürecinde psikoterapi öncelikli yöntemdir. Ancak ihtiyaç duyulması halinde ilaç tedavisi de uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemlerini birleştirmek, semptomlarla başa çıkma becerisini geliştirir. Bireyin kendisi, başkaları, gelecek ve dünya hakkında daha iyi düşünmesine katkı sağlar.

https://youtu.be/I4AxdUBmn0M

Belirtiler herhangi bir tetikleyici sonucunda yeniden açığa çıkabilir. Böyle bir ihtiyale karşılık psikoterapi ile bireye bireysel baş etme yolları öğretilir. Anksiyete, Okb, depresyon, özgüven eksikliği gibi psikolojik sorunların açığa çıkmasını önler. Psikoterapi teknikleri arasında Bilişsel davranışçı terapi ve EMDR tedaviden verimli sonuçlar alınmasını desteklemektedir. Ayrıca çocuklarda oyun terapileri de işlevseldir.

Posttravmatik stres bozukluğu yaşıyor veya benzer şikayetler hissediyorsanız mutlaka profesyonel destek almalısınız. Aba psikoloji olarak danışanlarımızın psikolojik sorunlarıyla ilgileniyoruz. Psikolojik faktörlerin yol açtığı akademik ve profesyonel başarı kayıplarını da tölare etmeye çalışıyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Gevşeme teknikleri denildiğinde sıklıkla akla gelen fiziksel egzersizlerdir. Ancak zihnimizin de gevşemeye ihtiyacı vardır. Gevşemek için hem fiziksel hem de zihinsel egzersizlerden faydalanmak alınacak verimi de artırmaktadır. Nefes egzersizleri, telkinler, meditasyon teknikleri ve pilates, yoga gevşemeyi kolaylaştırmaktadır. Bu tekniklerle ilgili sayısız kurs ve yanı sıra sosyal medya içerikleri bulmak da mümkün artık.

Pandemi sürecinde hepimiz çoğunlukla vaktimizi evde geçirdik. Kaygı uyandıran haberler, bulaşma veya bulaştırma endişesi, sosyal mesafe hepimizi gerginleştirdi. Rutinlerimiz bozuldu, sevdiklerimizle aramıza fiziksel mesafeler girdi. Hastalandık, sevdiklerimiz hastalandı ve kayıplar da verdik. Üstelik pandemi belli bir kitleyi değil hepimizi derinden etkiledi. Çocuklardan yaşlılara dek herkes bu süreçte yıprandı. Dolayısıyla hepimizin gevşeme teknikleri hakkında bilgi edinmeye ihtiyacı oluştu.

Evden çalışanlar, ev ve iş dengesini kuramayanlar, uzaktan eğitim, tüm aile bireyleri bir arada yaşamak ve çalışmak zorlayıcı oldu. Kimimiz için uzaktan sağlıklı iletişim kurabilmeyi alışmak zordu. Kimimiz çok daha kolay benimsedi. Kimimiz, özellikle de sağlık ve hizmet sektörü çalışanları alanda hizmet vermeye devam etti. Onlar ve aileleri için bu süreç daha da zordu.

Kronik hastalar, yalnız yaşayanlar, bağışıklığı düşük olanlar, hamileler ve daha pek çoğumuz için zorlu bir dönemdi. Dolayısıyla bu dönemde kaygılarımız arttı, panik atak, anksiyete, depresyon, sosyal fobi, aile içi iletişim sorunları artış gösterdi. Özellikle çocuklarda ve ergenlerde öfke nöbetleri görülmeye başladı. Bu dönem hepimiz için farklı farklı zorluklar içerse de hepimizin ortak ihtiyacı gevşeme teknikleri uygulamayı öğrenebilmekti.

Peki nasıl gevşeyebiliriz? Hangi teknikleri daha etkin kullanılıyor? Gevşemeyi bilmek ve aktif kullanmak nasıl faydalar sağlıyor? Ve daha fazlası yazımızın devamında yer almaktadır.

Gevşeme Teknikleri Nelerdir?

Doğru nefes almak bilinen en kolay ve etkili gevşeme egzersizlerinden biridir. Stres, kaygı, korku, panik anlarında veya fiziksel ve zihinsel olarak yorgunken rahatlamak için kullanılabilir. Uykuya geçişi kolaylaştırır. Daha olumlu ve yapıcı düşünmeyi, çözüm odaklı ve yaratıcı olmayı kolaylaştırır. Doğru nefes aynı zamanda diksiyon için de faydalıdır.

Özellikle performans kaygısı olan, topluluk içinde konuşurken heyecanlanan ve heyecanı sesine yansıyan kişilerde nefes çok rahatlatıcıdır. Nefesin doğru kullanımı konuşurken yorulmaması, sesteki çatallaşmaları ve kesilmeleri önler. Nefesin yanı sıra imgeleme ve progresif kas gevşetme egzersizleri de faydalıdır. Şimdi sırasıyla günlük yaşamınızda kullanabileceğiniz gevşeme teknikleri için örnek verelim;

4-7-8 Nefes Tekniği

4-7-8 nefes çalışmasını kaygınızın artığını fark ettiğinizde, stresli veya öfkeliyken, odaklanmakta zorlandığınızda kullanabilirsiniz. Uykuya geçişi ve kaliteli uyumayı da kolaylaştırmaktadır. Sınav kaygısı, sosyal kaygı, panik atak gibi durumlarda da kişinin rahatlamasını ve anda kalmasını kolaylaştırmaktadır. Tekniğin bir kısa bir de tam versiyonu var. 4-7-8 egzersizini yapmakta zorlananlar başlangıçta kısa versiyonu kullanabilirler. Ancak kısa versiyon uygulanırken oran bozulmamalıdır.

2-3,5-4 olacak şekilde uygulanmalıdır. Bir diğer önemli noktada başlangıçta 4 tekrardan fazla yapılmamasıdır. Bunu ilk birkaç kez yaptıktan sonra kişi baş dönmesi hissedebilir. Bu nedenle, baş dönmesini veya düşmeyi önlemek için bu tekniğin otururken veya yatarken denenmesi önerilir. Alışkanlık kazandıkça ve baş dönmeleri geçtikçe tekrar sayıları artırılabilir.

Gün içerisinde peş peşe olmamak koşuluyla egzersiz başlangıçta 2 defa yapılabilir. Uyanınca ve uyumadan önce gün içerisinde herhangi bir saat ve yatmadan önce gibi olabilir. Gevşeme teknikleri içerisinde 4-7-8 egzersizi özel bir alana, ekipmana veya bedensel bir efora ihtiyaç duyulmadan kolayca yapılabilir. Peki egzersizi nasıl yapacağız?

  • Ciğerlerinizi boşaltın
  • 4 saniye boyunca burundan derince nefes alın
  • Nefesi 7 saniye boyunca tutun
  • 8 saniye boyunca ağzınızdan kuvvetli bir şekilde nefes verin, dudakları aralayın ve “vızıltı” sesi çıkarın
  • Döngüyü 4 defaya kadar tekrarlayın

4-7-8 tekniği aynı zamanda migren ataklarının azaltılmasında, ağrı hissinin giderilmesinde, hipertansiyonun düzeltilmesinde etkilidir.

İmgeleme Tekniği

Gevşeme teknikleri arasında kullanılabilecek bir diğer etkili yöntem de imgeleme tekniğidir. İmgeleme bir diğer adıyla zihinsel canlandırma yani hayal etmedir. Olumsuz imgeler zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak olumsuz etkilenmemize neden olur. Örneğin iş yerinde önemli bir sunum yapacaksınız veya ders içerisinde tahtaya çıkacaksınız. Performans öncesinde zihninizdeki imgeler başarısız olacağınıza yönelik olabilir. Dilim sürçecek, kekeleyeceğim, hata yapacağım, herkes bana gülecek gibi.

Bu olumsuz imge ve düşünceler kaygınızı artırır, bu durum beden dilinize, performansınıza da etki eder. Oysa başarısız değil de başarılı olacağınızı imgeleseniz bu durum duygu, düşünce, davranışlarınızı olumlu yönde etkiler. “Çok iyi hazırlandım, çıkıp elimden gelenin en iyisini yapacağım. Sorular gelecek ve bildiklerimi yanıtlayacağım. Bilmediklerimi not alıp toplantı sonrasında bilgi paylaşacağım. Bu benim işimin bir parçası.

Ve ben işini iyi yapan bir çalışanım.” Beynimiz tamamen düşüncülerimizde yola çıkarak duygusal tepkiler yaratma yeteneğine sahiptir. İmgesel gevşeme teknikleri ise bu durumu avantaja çevirir. Bu tekniği uygularken sessiz bir alana geçiş rahat bir pozisyonda, gözlerinizi kapatarak hayal edebilirsiniz. Doğru nefes almaya yani diyafram nefesini kullanmaya özen gösterin. İmgelemeyi olabildiğince detaylı yapın ve olumsuz unsurlardan arındırın.

Örneğin bir ormanda yürüyüş yaptığınızı hayal edin. Teninize değen rüzgarı, ağaçların kokusunu hissetmeye çalışın. Kuşların sesini, ağaçların hışırtısını duyduğunuzu hayal edin. Yani imgelediğiniz görsel nereye aitse orayı tüm duyularınızla hissetmeye odaklanın. Sesi var mı, kokusu, tadı, nasıl bir dokusu var, sıcak mı, soğuk mu, pürüzlü mü? Tüm bunları imgeleyin. Sahildesiniz, güneşin sıcaklığını, kumun veya çakılların ayağınızda bıraktığı dokuyu hissedin.

Denizin kıyıya vuran sesini, etrafta mutlu insanların seslerini dinleyin. Denizin kokusunu duymaya çalışın. Ferahlamak için bir şeyler yiyor, içiyorsunuz veya deniz suyunun tadı var damağınızda, tatları almaya çalışın. İşte oldukça başarılı bir imgeleme. Şimdi Nasıl hissediyorsunuz?

Güvenli Alan Egzersizi Gevşeme Teknikleri İçerisinde Mutlaka Yer Almalı

Güvenli alan egzersizi ile imgeleme oldukça benzerdir. Teknik aynı şekilde yani tüm duyular harekete geçirilecek şekilde bir imgeleme yapılarak kullanılır. Fakat imgeleme tekniğinde istediğiniz yer ve durumu imgeliyorken güvenli alanda bir yere odaklanırsınız. Bu yer size güven veren, kendinizi iyi hissettiğiniz yerdir.

  • Kulağınıza bir kulaklık alın, aşağıdaki müziğin sırayla sağ ve sol kulağınıza ritmik bir şekilde geldiğini duyun
  • Gözlerinizi kapatın.
  • Kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir yer hayal edin. Bu yer daha önce gittiğiniz, bildiğiniz bir yer olabileceği gibi hayali bir yer de olabilir. Önemli olan kendinizi rahat hissedeceğiniz bir yer olması.
  • Güvenli yerinizi gözünüzün önüne getirin ve orada olduğunuzu düşünün. Burası sizin güvenli ve özel yeriniz. Orada olmasını istediğiniz her şeyi orada hayal edebilirsiniz. Kendinizi orada görebiliyor musun?
  • Çevrenize bakın. Neler görüyorsunuz? Ayrıntılara bakın ve o ayrıntıların neden orada olduğunu düşünün. Gevşeme teknikleri doğru nefes kullanarak çok daha rahat uygulanır.
  • Yavaş yavaş yürüyün ve etrafınızdakileri fark edin. Neye benziyorlar ve size ne hissettiriyorlar?
  • Neler duyabiliyorsunuz? Yüzünüzde güneş ılıklığını, rüzgarın değmesini vb. hissedebiliyor musunuz?
  • Nasıl bir koku alıyorsunuz?
  • Dilerseniz yalnız olabilirsiniz bu yerde, dilerseniz yanınıza birini davet edebilirsiniz. Yanınıza birini isterseniz, çok sevdiğiniz birinin ya da bir kahramanın güvenli yerinizde sizinle birlikte olduğunu hayal edin. Bu kişi size her türlü yardımı yapabilecek, sizi koruyabilecek güçlü biri. Onunla birlikte güvenli yerinizde dolaştığınızı hayal edin.
  • Hayalinizde etrafınıza tekrar iyice bakın.
  • Hayalinizdeki bu yere bir isim verin.
  • Güvenli ve rahat ortamınızı yavaşça keşfederken, rahatlama hissinin keyfini çıkarın. Hazır olduğunuzda, gözlerinizi yavaşça açın ve şimdiye dönün.
  • Gevşeme teknikleri içerisinde her zaman burası sizin güvenli yeriniz olacak. Mutlu ve rahat hissetmek istediğiniz zamanlarda burada olduğunuzu hayal edin. Daha sonra kendinizi gergin ve kaygılı hissettiğiniz durumlarda bu yeri ve ona verdiğiniz ismi tekrar hayal ederek kendinizi rahatlatabilirsiniz.

Progresif Kas Gevşetme Tekniği

Bu teknik Dr. Edmund Jacobson tarafından geliştirilmiş sistematik bir tekniktir. Strese bağlı gelişen kas ağrılarının giderilmesi, uyku kalitesinin artırılması, tansiyonun düzenlenmesi amacıyla kullanılır. Baş ağrılarının giderilmesinde, kaygı ve stresle başa çıkılmasında oldukça etkili bir yöntemdir. Kas spazmlarının giderilmesinde işlevseldir.

Tekniğe başlamadan önce rahat edebileceğiniz bir sandalye veya koltuğa oturun. Dilerseniz başlarda uzanır pozisyonda da yapabilirsiniz. Böylece doğru nefes almanız da kolaylaşır. Gevşeme teknikleri uygulanırken nefesi doğru kullanmak tekniğin verimliliğini artırmak için oldukça önemlidir.

  • Gözlerinizi kapatın.
  • Kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir yer hayal edin. Bu yer daha önce gittiğiniz, bildiğiniz bir yer olabileceği gibi hayali bir yer de olabilir. Önemli olan bu yerde kendinizi rahat hissediyor olmanızdır.
  • Seçtiğiniz bu yer sizin güvenli yeriniz olacak. Şimdi kendinizi bu hayali yerin tam içerisinde hissedin. Orada olmasını istediğiniz her şeyi orada hayal edebilirsiniz. Kendinizi de orada görmeye çalışın.
  • Çevrenize bakın. Neler görüyorsunuz? Ayrıntılara bakın ve o ayrıntıların neden orada olduğunu düşünün. Ayrıntıların ve var olan her şeyin size kendinizi iyi hissettirdiğinden emin olun. İyi hissettirmeyen her şeyi oradan gönderin.
  • Etrafınıza bakın, bulunduğunuz yerde neler var, kimler var? Yakınınızda ve uzağınızda olan şeyleri gözlerinizle izleyin.
  • Yavaş yavaş yürüyün ve etrafınızdakileri fark edin. Neye benziyorlar ve size ne hissettiriyorlar?
  • Neler duyabiliyorsunuz? Nasıl bir koku alıyorsunuz? Herhangi bir tat alabiliyor musunuz?
  • Gevşeme teknikleri içerisinde güvenli yer uygulaması yaparken dilerseniz bu imgeleme başkasını da dahil edebilirsiniz. Dilerseniz yalnız da olabilirsiniz. Seçtiğiniz bu kişi size her türlü yardımı yapabilir, sizi koruyabilir, kendinizi güvende hissetmenizi sağlayabilir. Bu kişi bir arkadaş, aile bireyi, kahraman veya rol model olabilir. Eğer böyle bir eşlikçiniz varsa güvenli yerinizde onunla birlikte dolaştığınızı hayal edin.
  • Hayalinizdeki bu yere bir isim verin.
  • Güvenli ve rahat ortamınızı yavaşça keşfederken, rahatlama hissinin keyfini çıkarın. Hazır olduğunuzda, gözlerinizi yavaşça açın ve şimdiye dönün.
  • Artık burası sizin güvenli alanınız. Ne zaman ihtiyaç duysanız kolayca bu alana ulaşabilirsiniz. Şimdi nasıl hissediyorsunuz?

Gevşeme Teknikleri Dışında Ne Yapabiliriz?

Gevşeme egzersizleri pratik kazanıldığında çok hızlı ve rahat uygulanabilir hale gelir. Uygulama ve odaklanma süreniz kısalır. Böylece ihtiyaç halinde çok kısa sürede güvenli alana ulaşıp rahatlayabilirsiniz. Kaygınız yükseldiğinde, panik atak anlarında, odaklanamadığınızda, korktuğunuzda ve daha pek çok olumsuz duygu, durumda kullanabilirsiniz.

Günlük yorgunluğunuzu atmak, anda kalmak ve yaşam kalitenizi artırmak için de gevşeme egzersizlerinden faydalanılır. Herkes ve her yaştan birey, gebeler de dahil egzersizleri kullanabilir.

Gevşeme teknikleri dışında yaşadığınız sıkıntılarla başa çıkmak için profesyonel danışmanlık da alabilirsiniz. Psikolojik destek ve/veya profesyonel kariyer danışmanlığı edinebilirsiniz. Psikolojik destek bireysel iyi oluşunuzu destekleyecektir. Kariyer danışmanlığı ise kaygı, stres, öfke ve benzeri nedenlerle oluşan performans sonuçlarının iyileştirilmesine yardımcı olur. Detaylı bilgi için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Performans kaygısı başkaları tarafından gözetlenmenin ve değerlendirilmenin söz konusu olduğu her ortamda açığa çıkabilmektedir. İş görüşmesi, sahne performansı, sunum, toplantı ve hatta yemek yemek bile kişinin kaygılanmasına neden olabilir. Bireyin hissettiği kaygı düşünsel, davranışsal ve fizyolojik birtakım sonuçlar doğurur. “Yetersizim, başarısızım, değersizim” gibi düşünceler ve yargılar açığa çıkabilir. Bu düşüncelere terleme, çarpıntı, kızarma gibi fizyolojik tepkiler eklenebilir.

Kişi açığa çıkan bu fizyolojik belirtilerin de etkisiyle daha yoğun kaygı yaşar. Bu kaygıdan kurtulmak için kaçınma davranışları gösterebilir. Örneğin; sözlü sınavın olduğu gün okula gitmemek veya sunum yapacağı gün ekipmanlarını unuttuğunu söylemek gibi. Performansa yönelik kaygılar okul hayatından başlayarak profesyonel kariyere kadar pek çok aşamada zorluk yaşatır. Bireyin potansiyeli çok daha yüksekken yaşadığı performans kaygısı kişinin potansiyelinin çok altında kalmasına neden olur.

https://youtu.be/SGt85ZPH1Gk

Peki performans anksiyetesi nedir? Akademik ve profesyonel kariyeri nasıl etkiliyor? Başa çıkmak için neler yapılabilir? Soruların cevabını yazının devamında bulabilirsiniz. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Performans Kaygısı Nedir? Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Performans anksiyetesi bir ya da birden fazla kişinin önünde performans göstermeye bağlı gelişen bir kaygıdır. Çoğunlukla sosyal fobi ile birlikte görülür. Sosyal anksiyetenin de eşlik ettiği durumlarda kişi kendini sosyal ortamlardan git gide soyutlar. Performans anksiyetesi çoğunlukla ergenlik yıllarında başlar ve ergenliğin ortalarında yükselir. Ancak çocukluk döneminde de başlangıç gösterebilir.

Çocukların erken yaşlardan itibaren önemli sınavlar için hazırlık yapması performans anksiyetesi yaratmaktadır. Mükemmeliyetçi veya otoriter, cezalandırıcı ebeveyn tutumları performans anksiyetesinin gelişmesine neden olabilmektedir. Karakteristik özellikler ve genetik yatkınlık da performansa yönelik kaygının gelişmesini tetiklemektedir. Okul fobisi, okul sonrası iş hayatına devam etmeme gibi durumlar performans kaygısı ile ilişkili olabilmektedir. Performans anksiyetesi yaşayan bireylerde sıklıkla fizyolojik, düşünsel ve davranışsal belirtiler görülmektedir.

Fizyolojik Belirtiler

  • Ellerde ve seste titreme, kekeleme, dil sürçmeleri
  • Sıcağa bağlı olmayan terleme
  • Kendini daima hasta hissetme, kronik karın ağrıları veya baş ağrıları
  • Nabızda artış ve çarpıntı
  • Ağızda kuruluk
  • Yutkunma güçlüğü
  • Yüzde veya bedende uyuşma hissi
  • Yoğun korku ve kaygı

Performans Kaygısı ve Düşünsel Belirtiler

  • “Başarısız olacağım”
  • “Başaramazsam rezil olurum”
  • “Yine beceremeyeceğim”
  • “Herkes bana bakacak ve gülecek”
  • “Söyleyeceklerimi unutacağım”
  • “Herkes başarısızlığımı/rezilliğimi konuşacak”
  • “Başarısız olursam mahvolurum, bir daha nasıl ailemin/öğretmenimin/arkadaşlarımın yüzüne bakarım”
  • “Ya doğru sandığım cevaplar yanlışsa ya yanlış hatırlıyorsam”
  • “Doğruluğundan emin olmadan konuşmamalıyım”

Davranışsal Belirtiler

  • Okula, işe gitmeme
  • Hastalık bahanesi ile sık sık izin, rapor alma
  • Geri planda kalma, hiçbir faaliyette öne çıkmama, yokmuşçasına kendini soyutlama
  • Etkinliklere katılmama, sorumluluk almama

Performans Kaygısı Akademik Kariyeri Nasıl Etkiler?

Potansiyeli oldukça yüksek, zeki ve başarılı çocuklar performans anksiyetesi nedeniyle potansiyellerini sergileyememektedir. Şaşırtıcı bir şekilde en çok da başarılı kişilerde daha fazla anksiyete görülmektedir. Mükemmeliyetçi karakter yapısı ve performanslarına yönelik çevrenin yüksek beklentileri kaygıyı artırmaktadır. Hatalı ebeveyn tutumları ve performansa yönelik gerçekdışı beklentiler de performans anksiyetesi yaşanmasına neden olabilmektedir.

Çocukluk çağında okul fobisi yaşayan bireylerin büyük çoğunluğunda ergenlik ve yetişkinlik döneminde performans kaygısı gelişmektedir. Erken dönem belirtilerine zamanında müdahale etmek, özgüven gelişimini desteklemek akademik kariyer için önemlidir. Başarılı olduğu ve olabileceği halde yaşanan kaygı hali pek çok öğrencinin başarısızlığı deneyimlemesine neden olmaktadır. LGS, YKS gibi öğrenciler için büyük önem taşıyan sınavlar ve hazırlık süreçleri kaygıyı tırmandırmaktadır.

https://youtu.be/rKLh0fAjgcw

Yoğun anksiyete odaklanmayı, dikkati sürdürmeyi ve hatırlamayı zorlaştırmaktadır. Terleme, çarpıntı, kızarma, titreme gibi fiziksel belirtilerse kaygının daha artmasına neden olmaktadır. Öğrenciler kaygının belirtileriyle başa çıkmaya çalışırken olumsuz düşünceler zihni ele geçirmektedir. Böyle bir atmosferde okuduğunu anlamak, muhakeme etmek ve hesaplama yapmak zorlaşır. Sorular hatalı yanıtlanır veya zaman yönetimi zorlaşarak sınav süresi verimli kullanılamaz.

Sınavlarda “Bildiğim Her Şeyi Unutacağım” Kaygısı ile Nasıl Baş Edilir? Ve Nefes Egzersizleri ile Kısa Sürede Sınav Stresinizi Yenebilirsiniz! Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Performans Kaygısı Profesyonel Kariyeri Nasıl Etkiler?

Tıpkı akademik kariyer gibi profesyonel kariyer yani iş hayatı da performans anksiyetesi sonucu olumsuz ilerler. İş görüşmelerine katılmak, iş yerinde performans göstermek veya iş değiştirmek zorlaşır. Terfi almak, bir ekibe liderlik yapmak bu bireyler için çok düşük bir ihtimaldir. Yeterince bilgi sahibi olsalar da bildiklerini bir topluluğa veya bir kişiye anlatmakta zorlanırlar.

Göz önünde bulunmalarını, çoğunluğa hitap etmelerini gerektirecek işlerde çalışmakta zorlanırlar. Düşünmeden konuşmak istemez, hazırlıksız bir sunuma, etkinliğe katılmaktan kaçınırlar. Onlar için kaygıyla baş etmenin en verimli yolu kaçınmaktır. Sosyal anksiyetenin de eşlik ettiği durumlarda bireylerin iş hayatı çok daha zor bir hale gelir.

İş yerinde yemek yemek, umumi alanları kullanmak, şirket etkinliklerine katılmak onlar için sınav haline gelir. Performans kaygısı ile başa çıkmanın en sağlıklı yolu baş etme tekniklerini öğrenmek ve destek almaktır.

Başarılı Bir Kariyer için Stresle Başa Çıkma Önerileri ve “Konuşurken Heyecanlanıyorum!” Sosyal Anksiyete ve Kariyer Gelişimi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Performans Kaygısı ile Nasıl Başa Çıkabiliriz?

Performansa yönelik kaygı yaşıyorsanız kendi başınıza uygulayabileceğiniz birkaç teknik önereceğiz. Ancak bu teknikler tek başına yeterli değildir. Kesin verim almak için psikoterapi almanız ve kaygınızın altında yatan sorunları tespit etmeniz önerilir. Psikoterapi ile performans anksiyetenizin üstesinden gelebilirsiniz. Bilişsel davranışçı terapi teknikleri ve EMDR terapi performans kaygısı ile başa çıkmada oldukça etkilidir.

Nefes Teknikleri

Basit diyafram nefesi almayı öğrenerek başlayabilirsiniz. Diyafram nefesi karından alınan nefestir. Nefes alıp verirken çoğunlukla göğüs nefesi alırız. Bu nefesse vücudumuza yeterli oksijenin taşınamamasına neden olur. Sağlıklı olan diyafram nefesini kullanmaktır. Sporcular, sanatçılar enerjilerini daha verimli kullanabilmek için diyafram nefesini kullanır. Bu nefes sayesinde daha az yoruluruz. Sesimizi daha iyi kontrol edebiliriz.

Nefes teknikleri performans kaygısı ile baş etmenin yanı sıra odaklanmayı ve dikkati sürdürmeyi de kolaylaştırır. Dolayısıyla sözlüye kalkmak, mülakata katılmak, sunum yapmak gibi doğrudan performans gösterilen her türlü durumda nefes teknikleri kurtarıcıdır. 4-7-8 egzersizini yapmakta zorlananlar başlangıçta kısa versiyonu kullanabilirler. Ancak kısa versiyon uygulanırken oran bozulmamalıdır.

https://youtu.be/OxZoJ9wX-0Y

2-3,5-4 olacak şekilde uygulanmalıdır. Bir diğer önemli noktada başlangıçta 4 tekrardan fazla yapılmamasıdır. Bunu ilk birkaç kez yaptıktan sonra kişi baş dönmesi hissedebilir. Bu nedenle, baş dönmesini veya düşmeyi önlemek için bu tekniğin otururken veya yatarken denenmesi önerilir. Alışkanlık kazandıkça ve baş dönmeleri geçtikçe tekrar sayıları artırılabilir.

Gün içerisinde peş peşe olmamak koşuluyla egzersiz başlangıçta 2 defa yapılabilir. Uyanınca ve uyumadan önce gün içerisinde herhangi bir saat ve yatmadan önce gibi olabilir. Performans kaygısı duyanlar 4-7-8 egzersizini özel bir alana, ekipmana ihtiyaç duymadan kolayca yapabilirler. Peki egzersizi nasıl yapacağız?

  • Ciğerlerinizi boşaltın
  • 4 saniye boyunca burundan derince nefes alın
  • Nefesi 7 saniye boyunca tutun
  • 8 saniye boyunca ağzınızdan kuvvetli bir şekilde nefes verin, dudakları aralayın ve “vızıltı” sesi çıkarın
  • Döngüyü 4 defaya kadar tekrarlayın

4-7-8 tekniği aynı zamanda migren ataklarının azaltılmasında, ağrı hissinin giderilmesinde, hipertansiyonun düzeltilmesinde etkilidir.

Performans Kaygısı ile Baş Etmede İmgeleme ve Güvenli Yer Egzersizleri

İmgeleme ve güvenli yer egzersizleri için Gevşeme Teknikleri ile Yaşam Kalitenizi Artırın! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz. İki teknikte pek çok açıdan benzerdir. Temel farkı imgelemede istediğiniz zaman istediğiniz imajı hayal edebilirsiniz. Güvenli yer uygulamasında ise imgesel olarak güvenli kabul ettiğiniz bir alan oluşturursunuz. Bu alanı tüm duyularınızla imgelemeye çalışırsınız. Ve ihtiyaç halinde güvenli alanınıza kısa sürede ulaşarak kendinizi rahatlatırsınız.

Bu uygulamayı farklı imgelerle tekrar ettiğinizde ise imgeleme tekniğini uygulamış olursunuz. Örneğin; sınava girmeden önce sınavınızın çok iyi geçtiğini ve elinizde yüksek puanla sonuçlanmış bir sınav kağıdının olduğunu imgeleyebilirsiniz. Sunum yapmadan önce sunumunuzda kendinden emin bir beden dili ve ses tonuyla sunu yaptığınızı düşünebilirsiniz.

Önemli olan imgeleme yaparken bulunduğunuz ortamı 5 duyunuzla hissetmeye çalışmanızdır. Ancak bu şekilde gerçeğe yakın bir imgeleme yapmış ve zihninizi bu imgeye inandırmış olursunuz. Performans kaygısı ile başa çıkmak için güvenli yer alıştırmasını aşağıdaki gibi yapabilirsiniz.

  • Gözlerinizi kapatın.
  • Kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir yer hayal edin. Bu yer daha önce gittiğiniz, bildiğiniz bir yer olabileceği gibi hayali bir yer de olabilir. Önemli olan kendinizi rahat hissedeceğiniz bir yer olması.
  • Güvenli yerinizi gözünüzün önüne getirin ve orada olduğunuzu düşünün. Burası sizin güvenli ve özel yeriniz. Orada olmasını istediğiniz her şeyi orada hayal edebilirsiniz.
  • Çevrenize bakın. Neler görüyorsunuz? Ayrıntılara bakın ve o ayrıntıların neden orada olduğunu düşünün.
  • Yavaş yavaş yürüyün ve etrafınızdakileri fark edin. Neye benziyorlar ve size ne hissettiriyorlar?
  • Neler duyabiliyorsunuz? Nasıl bir koku alıyorsunuz?
  • Dilerseniz yalnız olabilirsiniz, dilerseniz yanınıza birini davet edebilirsiniz. Yanınıza birini isterseniz, çok sevdiğiniz birinin veya bir kahramanın güvenli yerinizde sizinle birlikte olduğunu hayal edin. Bu kişi size her türlü yardımı yapabilecek, sizi koruyabilecek güçlü biri. Onunla birlikte güvenli yerinizde dolaştığınızı hayal edin.
  • Hayalinizde etrafınıza tekrar iyice bakın.
  • Hayalinizdeki bu yere bir isim verin.
  • Güvenli ve rahat ortamınızı yavaşça keşfederken, rahatlama hissinin keyfini çıkarın. Hazır olduğunuzda, gözlerinizi yavaşça açın ve şimdiye dönün.

Performans Kaygısı ile Başa Çıkmak için Profesyonel Destek Alın

Profesyonel destek ilaç tedavisi ve psikoterapidir. Kimi zaman sadece psikoterapi tek başına yeterli olmaktadır. Klinik değerlendirmenin ardından ihtiyaç halinde psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte kullanılmaktadır. Psikoterapide ise en etkili yöntem bilişsel davranışçı terapi ve EMDR’dır. Bilişsel terapide kişinin kaygılanmasına ve kaçınmasına yol açan bilişsel çarpıtmaları bulunur. Açığa çıkan fizyolojik belirtilerin kişinin farkında olmadığı otomatik düşünceleriyle olan ilişkisi kişiye açıklanır.

Bilişsel çarpıtmalarla başa çıkma stratejileri danışana öğretilir. Davranışsal modelde ise kişiye davranışsal olarak belirtilerle nasıl başa çıkabileceği öğretilir.

Performans kaygısı ile başa çıkmak için gevşeme teknikleri, özgüven geliştirme ve aşamalı maruz bırakma gibi yöntemler kullanılır. Danışana tedavi sürecinin kısa süreli olmayacağı ve düzenli periyotlarla görüşmeye gelmesi gerekeceği anlatılmalıdır. Verilen ev ödevlerine uyulması ve danışanla terapistin işbirliği içerisinde olması da oldukça önemlidir.

Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Performans kaygısı ile ilgili destek almak isterseniz detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Kararsızlık belirgin bir sorun haline gelene kadar çoğunlukla fark edilmez. Fark edildiğinde ise kişinin performansı, ilişkileri ve hatta işlevselliği dahi olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Kararsız bir bireyseniz bu konuda yakın çevrenizden sık sık olumsuz geri dönüşler alıyor olabilirsiniz. Aynı şekilde çevrenizde karar vermekte zorlanan bireyler varsa siz de bundan rahatsızlık duyuyor olabilirsiniz.

Karar vermek denildiğinde aklınıza hayata yön veren büyük kararlar geliyor olabilir. Oysa karar vermekte güçlük çeken bireylerin zorlanımı çok daha basit konulara yönelik olabilir. Bu durumu somutlaştırmak için birkaç örnek verelim. Örneğin; öğle tatilinde yiyeceği yemeğe karar veremeyen iş arkadaşlarınız olabilir. Pek çok seçenek üretip bir türlü hangisinin en doğrusu olduğuna karar veremiyor olabilirler.

Giyeceği kıyafetten satın alacağı kitaba ve hatta beden ölçülerine kadar karar vermekte zorlanabilirler. Medium beden mi almalıyım yoksa Large mı? Ya küçük veya büyük olursa? Hangisi daha rahat veya daha kaliteli? Bu sorular ve kuşkular uzadıkça uzayabilir. Kararsızlık yaşayanlar asla kararlarınızdan emin olamıyor, karar sürecinde başkalarına danışma ihtiyacı hissediyor ve çokça zaman kaybediyor olabilirler.

Basit konularda dahi karar aşamasına gelmekte zorlanan bireyler için daha büyük kararlar kaygı verici olabilir. Okul, meslek, iş, eş seçmek gibi önemli dönüm noktalarında yaşayacakları stres ve zorlanım farklı psikolojik ve fizyolojik sorunlara yol açabilir.

Peki neden karar vermekte zorluk yaşarız? Bu durum ne zaman önlem alınması gereken bir problem haline gelmiş kabul edilir? Kararsızlığı yenmek için hangi baş etme yöntemlerini kullanabilirsiniz? Yazımızın devamında detaylara ulaşabilirsiniz.

Ebeveyn Tutumları ve Karakter Gelişimine Etkisi , Ergenlikte Ebeveyn Tutumu Nasıl Olmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kararsızlık Nedir?

Kararsızlık, bir konuda karar verememe ya da seçenekler arasında seçim yapamama olarak tanımlanabilir. Hepimiz hayatımızla ilgili önemli konularda karar verirken çelişkide kalır, hangi seçeneğin bizim için daha iyi olacağını belirlemekte zorlanırız. Önemli karar aşamalarında böyle hissetmemiz, karar sürecine zaman ayırmamız ve başkalarına danışmamız oldukça normaldir.

Ancak kimi bireylerde karar verme süreci önemli ve önemsiz her türlü konuda büyük bir sorun halini alıyor olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda karar verememek hastalığa dönüşmektedir ve bunun adı da Aboulomania hastalığıdır. Karar verememe durumunun bir hastalık haline dönüşmesinin altında yatan nedenler bulunmaktadır. Nedenlerine bir sonraki başlıkta detaylarıyla değineceğiz.

Söz konusu karar verememe durumu zaman içerisinde kısır bir döngüye dönüşmektedir. Kişi karar vermekte güçlük çektikçe emin olamama hali eskiden emin olabildiği konulara kadar etki edebilmektedir.

Peki Neden Kararsızlık Yaşarız? Kararsızlığın Altında Yatan Nedenler Neler?

Karar vermekte zorluk yaşamamızın altında yatan pek çok kişisel ve çevresel etken bulunmaktadır. Mükemmeliyetçilik, özgüven eksikliği, gerçekdışı beklentiler, yetersizlik, motivasyon eksikliği, isteksizlik, yeterli bilgiye sahip olamamak bunlardan bazılarıdır.

Sevgi ve Desteği Kaybetme Korkusu

Kimi zaman kişinin kendi istek ve beklentileriyle çevrenin veya aileninkiler örtüşmez. Burada karşı taraf kişiden daha baskın bir yapıdaysa karar sürecini olumsuz etkiliyor olabilir. Örneğin; Lisede sözel alan okumak isteyen bir öğrencinin ailesi sayısal alan seçmesini istiyor olabilir.

Aile daha baskın roldeyse ve çocuk arzu ve isteklerini dile getirmekte zorlanıyorsa karar veremeyebilir. Çünkü kararı ya kendisini ya da ailesini memnun etmeyecektir. Burada baskın olan çekince ailenin taktirini, sevgisini kaybetme korkusu olabilir. Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Mükemmeliyetçilik

Mükemmeliyetçi ebeveyn tutumları veya mükemmeliyetçi karakter yapıları da karar verme sürecini olumsuz etkiler. Mükemmele odaklanan zihin en iyi seçeneği belirlemek için gereğinden fazla değerlendirmeye girer. Bu da seçim sürecini zorlaştırır ve zaman kaybına yol açar. Kararsızlık yaşayan bireylerde alınan karardan memnun olmamak belirgindir. Ayrıca karar sürecine gereğinden fazla zaman ayırır ve zaman yönetiminde zorluk yaşarlar.

Zamanı verimli kullanamıyor olmalarıysa zaman ayırmaları gereken diğer konulara ağırlık verememelerine neden olur. Bu durumda kişi zaman baskısı yaşar. Kişilik Gelişimi Anne Karnında Başlıyor, Yaşamın İlk 6 Yılında Belirginleşiyor! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sorumluluk Becerisinin Gelişmemesi Kararsızlık İhtimalini Artırır

Sorumluluk bilinci yaşamın erken yıllarında kazanılmaya başlanan bir beceridir. Sorumluluk alabilmek ailenin ve sosyal çevrenin çocuğun yaşına ve potansiyeline uygun sorumluluklara yönlendirilmesiyle gelişir. Kimi aileler bu konuda aşırı korumacı olabilmekte veya çocuklarını sorumluluk almaya yeterli görmemektedir. Bu durum çocuğun üstesinden gelebileceği sorumlulukları dahi başkalarından beklemesine neden olmaktadır.

Sorumluluk bilinci gelişmemiş bir bireyde çoğunlukla karar mekanizması da gelişmemektedir. Çünkü sorumluluk vermeyen aile çocuğun yapabileceklerini onun adına kendi yaptığı gibi kararlarda da aynı süreci işletmektedir. Yani sorumluluk alamayan çocuk kendi kararlarını vermeye de yeterli görülmemektedir. Bu tutum çoğunlukla aşırı korumacı ailelerde görülse de otoriter ebeveyn tutumlarında da özerk karar desteklenmemektedir.

Dolayısıyla gelişim çağından itibaren sorumluluk üstlenmeyen bireyler kendileriyle ilgili konularda dahi karar vermeyi deneyimleyememektedir. Bu da ileri yaşlarda karar verme sorumluluğunu alamamalarına neden olmaktadır. Yetişkinlikte de otorite kabul ettikleri ve yeterliliğine inandıkları kişilere danışma ihtiyacı duymaktadırlar. Hatta bu şekilde yetişen pek çok birey bir şekilde kendi yerine başkalarının karar vermesine gereksinim duyar.

Helikopter Ebeveynler Akademik Başarıyı Düşürüyor! yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Baskın Yetersizlik Duygusu ve Özgüven Eksikliği de Kararsızlık İhtimalini Artırıyor

Çocukluktan itibaren mükemmeliyetçi yetiştirilen veya basit hatalarında dahi kolayca eleştirilen bireyler de karar vermekte zorlanıyor. Özellikle de hatalarından veya başarısızlıklarından ötürü mahrum bırakılmış, cezalandırılmışlarsa ihtimal artıyor. Karar sürecinde hatalı seçim yapmaktan, seçimlerinden ötürü eleştirilmekten veya cezalandırılmaktan çekinebiliyorlar. Aile ile başlayan bu süreç öğretmen, patron, arkadaş, eş, çocuk ve hatta yaşam içerisinde etkileşim kurulan herkese yayılıyor.

Bu bireylerin çoğunlukla özgüvenleri ve öz değerleri gelişmemiştir ve yetersizlik duyguları baskındır. Ayrıca “hayır” diyememek, risk almaktan korkmak, yeterli bilgiye sahip olmamak da karar verme sürecini etkilemektedir. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kararsızlık ile Başa Çıkma için Neler Yapılabilir?

Karar vermekte zorluk yaşıyorsanız öncelikle kendinizi objektif şekilde değerlendirmeye çalışmalısınız. Hangi konularda karar vermek sizin için daha zor? Karar verme sürecinde zorlanmanıza neden olan ne? Karar verirken sizi seçim yapmakta alı koyan düşünceler neler? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar başa çıkma yöntemlerinizi belirlemenizi kolaylaştıracak. Aynı şekilde profesyonel destek alma ihtiyacınız olup olmadığını belirlemenizde de size yardımcı olacaktır.

Aşağıdaki önerilerimizi kararsızlık yaşadığınız konular üzerinde denemeye başlayabilirsiniz. Verim alamıyor ve zorlanmaya devam ediyorsanız mutlaka psikolojik destek almayı değerlendirmelisiniz. Bu sayede yaşam kalitenizi ve işlevselliğinizi arttırmış olacaksınız.

Kar- Zarar, Artı-Eksi Hesabı Yapın

Karar vermeniz gereken seçeneklerle ilgili basit kar-zarar listeleri yapabilirsiniz. Çoğunlukla önemli konularda kullandığımız bu yöntemi basit karar süreçlerinde de kolayca kullanabilirsiniz. Örneğin kitap almak istiyor ama hangisini alacağınızı seçemiyorsunuz; bütçesine, sayfa sayısına, konusunun size katacaklarına odaklanabilirsiniz. Bu kitabı kısa sürede okuyabilirim, fiyatı bütçeme uyuyor, iş hayatında bu bilgiler işime yarayacak. Bu şekilde bir değerlendirme yapmak seçim sürecinizi kolaylaştırabilir.

Hala karar vermekte zorlanıyorsanız fikrine güvendiğiniz birinden artı- eksi listenizi birlikte değerlendirerek fikir alabilirsiniz. Ancak zamanla bu fikir alma alışkanlığını mutlaka azaltmalısınız.

Kararsızlık Yaşadığınız Konularda Karar Verme Süresi Belirleyin

Eğer karar alma süreciniz zaman yönetiminizi olumsuz etkiliyorsa karar sürenizi belirleyebilirsiniz. Örneğin; öğle arasında ne yiyeceğinize karar vereceksiniz. Karar vermek için öğle molasına çıkmadan önce 10 dakikalık bir süre ayırabilirsiniz. Bu süreyi konuya ve artan karar verme becerinize göre farklılaştırabilirsiniz. İlk etapta yemek seçimine on dakika ayırıyorken zamanla bu süreyi kısaltabilirsiniz.

10-10-10 Kuralını Uygulayın

Özellikle hayatınıza yön verecek konularla ilgili karar vermekte zorluk yaşıyor olabilirsiniz. Veya alacağınız basit kararların dahi hayatınızı olumsuz etkileyeceğine inanıyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda 10-10-10 kuralından faydalanabilirsiniz. Kararsızlık yaşadığınız konuyla ilgili kendinize aşağıdaki üç soruyu sormanız karar sürecinizi kolaylaştıracaktır.

  • 10 dakika sonra verilen kararın sonucu hakkında ne hissedeceksin?
  • Bundan 10 ay sonra nasıl hissedeceksin?
  • Bundan 10 yıl sonra nasıl hissedeceksin?

Çabanızı Takdir Edin, Kendinizi Ödüllendirin

Karar verme sürecinde yaşadığınız zorluk sizi ve yakın çevrenizi pek çok açıdan olumsuz etkiliyor. Bu zorlukla başa çıkmak için çaba sarf etmeye ve elinizden geleni yapmayı denemeye başladınız. Her çaba ve başarı gibi bu süreç de ödüllendirilmeyi hakkediyor. Öyleyse karar vermekte yol kat ettiğiniz her adımı sizi motive edecek şekilde ödüllendirebilirsiniz. Ödüller daha fazla çaba sarf etmenizi de sağlayacaktır.

Ödül sistemi, başarı elde ettikçe kendinizi daha iyi hissetmenizde de size destek olacak. Ödülleriniz maddi, manevi veya davranışsal olabilir. Kendinize bir hediye alabilir, bir kahve ısmarlayabilir, kararsızlıkla kaybettiğiniz zamanı keyif alacağınız bir etkinlikle değiştirebilirsiniz.

Kararsızlık ile İlgili Ne Zaman Alarm Üretmek Gerekir?

Karar verme sürecinde içinde bulunduğunuz duruma ve kararın sonuçlarına göre zorluklar yaşayabilirsiniz. Herkesin hayatında karar vermekte zorluk yaşadığı dönemler olmuştur. Ancak bunun önemli bir sorun olduğunu fark etmeye başladıysanız alarm üretme zamanı gelmiş olabilir. Karakteristik bir özellik olarak gelişmiş olabileceği gibi karar verememek psikolojik bir sorunun eşlikçisi de olabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk ile karar vermekte zorlanan bireylerde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Depresyonda ve kaygı bozukluğunda da karşılaşılabilmektedir. Aşağıdaki belirtilerden bir kısmını yaşıyorsanız bir profesyonelden destek alabilirsiniz.

  • Karar verme sürecine ayırdığınız zaman çevrenizdeki diğer kişilerden çok daha fazlaysa,
  • Sık sık kararsızlıkla ilgili eleştiriliyorsanız,
  • Verdiğiniz kararların doğruluğundan emin olamıyorsanız,
  • Karar verirken başkalarına danışma ihtiyacı duyuyor, bunu çok basit konularda da sık sık yaşıyorsanız,
  • Karar verememeniz nedeniyle potansiyelinizin altında performans sergiliyorsanız,
  • Karar verseniz dahi diğer seçenekler üzerine düşünmeye devam ediyorsanız,
  • Karar veremediğiniz için harekete geçmekte geç kalıyor, adeta felç geçirmiş gibi hissediyorsanız,
  • Sizin yerinize başkasının karar vermesinden memnun oluyorsanız,
  • Karar veremediğiniz için fırsatları kaçırıyorsanız mutlaka bir profesyonelden destek almalısınız.

Karar verememek yaşamınızı pek çok yönden sınırlandırabileceği gibi sadece belli konular özelinde de açığa çıkıyor olabilir. Örneğin; okul tercihi yapmakta, okuyacağınız alanı ve mesleği seçmekte zorluk yaşıyor olabilirsiniz. Böyle bir durum söz konusuysa kariyer danışmanlığı almak seçim sürecinizi olumlu etkileyecektir.

Kararsızlık ile ilgili profesyonel destek almak istiyorsanız Aba psikoloji uzman kadrosu ile iletişime geçebilirsiniz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Anhedoni bilinen diğer bir adıyla “hiçbir şeyden zevk almama hali” özellikle pandemi döneminde artış gösterdi. Artan sosyal medya kullanımı, hareketsiz ve sınırlandırılmış yaşam koşulları zevk alamama halini pekiştirdi. Sosyal yaşamın kısıtlanması, bulaşma veya bulaştırma korkusu, işlev alanlarımızın daralması çökkün ruh halini tetikliyor. Özellikle gençler uzayan pandemi koşullarından oldukça muzdarip.

Uzun süredir işimizi, eğitim hayatımızı internet aracılığıyla evden sürdürüyoruz. Fiziksel temastan kaçınıyor, aramıza iletişim içerisinde fiziksel mesafe koyuyoruz. Çok sevdiğimiz ve pandemi öncesinde sıklıkla bir arada olduğumuz yakınlarımızla dahi aramıza mesafe girdi. Pandemi sosyal yaşamımız kadar sosyo ekonomik düzeylerimizi de olumsuz etkiledi. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde anhedonin gelişme olasılığı da yükseldi.

Depresyon, kaygı bozukluğu, panik atak gibi pek çok ruhsal problemin de artışa geçtiği bir dönemdeyiz. Dolayısıyla haz yitimi yaşamamız ve “hiçbir şeyden zevk alamıyorum!” hissine kapılmamız oldukça normal. Yaz döneminin yaklaşmasıyla bu olumsuz duygudurum biraz daha normalleşecek. Artan güneş ışıkları, vücudumuzdaki serotonin salınımını artırarak haz yitimine meydan okuyacak.

Yaz döneminde yasakların bir nebze azalması, sosyal yaşamın kademeli olarak normale dönmesi bize iyi hissettirecek. Peki anhedoni ne anlama geliyor? Kimlerde veya hangi durumlarda daha sık görülüyor? Hiçbir şeyden zevk alamama haliyle başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında yanıtları bulabilirsiniz.

Tükenmişlik Sendromu Hayat Kalitesini ve Başarıyı Düşürüyor! Ve Pandemiden Etkilenen Yakınlarınıza Siz de Psikolojik İlk Yardım Uygulayabilirsiniz Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Anhedoni Tam Olarak Nedir ve Nasıl Gelişiyor?

Kelimenin kökeni Yunancadan gelmektedir. Aν- (an-; yok) + ηδονη (hedone; zevk) olarak çevrilebilmektedir. Terim, 1896’da Fransız psikolog Théodule-Armand Ribot tarafından zevki deneyimleme becerisinin azalması olarak ortaya atılmıştır. Önceden keyif alınan aktivitelere karşı ilginin kaybı ve ilgili nesnelerle karşılaşıldığında eskiden alınan keyfin oluşmamasıdır.

Aynı zamanda ödül veya ödül olabilecek duruma karşı ilginin, hassasiyetin kaybı olarak da kabul edilir. Bu tanımlarıyla hiçbir şeyden zevk alamama halinin en sık karşımıza çıktığı durum depresyondur. Depresyonda da kişinin daha önceden ilgisini çeken, keyif aldığı uyaranlara karşı ilgisi kaybolmaktadır.

İlgi kaybı yaşanan eylemler cinsellik, sosyal faaliyetler, ilgi alanları ve hobiler, spor ve benzeri olabilir. İlgi kaybı fiziksel ve/veya sosyal olarak gerçekleşebilmektedir. Fiziksel ilgi kaybı yeme, içme, cinsellik, spor, egzersiz şeklinde düşünülebilir. Sosyal ilgi kaybıysa çevreyle iletişime geçmemek, topluluk içine karışmamak, sosyal etkinliklere dahil olmamak benzeri olabilir.

Kişi bu eylemler sonucunda alacağı ödülden heyecan duymuyor veya keyif almıyorsa eyleme yönelik motivasyonunu kaybedecektir. Depresyon gibi psikolojik hastalıklarda ise kişinin ödüle yönelik değerlendirmelerinde bozulmalar görülmektedir. Anhedoni, ruhsal problemlerde açığa çıkan belirgin bir belirtidir. Üstelik kişinin işlevselliğini düşürürken, yaşam doyumunu, kalitesini de azaltmaktadır. Beraberinde performans olumsuz etkilenmekte ve kişi potansiyelinin çok daha altında işlevsellik göstermektedir.

Zevk yitimi, keyif almama anlamına gelen bu durum kendi başına bir sendrom ya da hastalık değildir. Psikoloji ve psikiyatride sıklıkla kullanılan bu terim diğer hastalıkların beraberinde açığa çıkan bir semptomdur. Sıklıkla karşılaşılan hastalıklar; depresyon, madde bağımlılığı, şizofreni, anksiyete, anoreksiya nevrozadır.

Zevk yitiminin tam olarak neden oluştuğu henüz tespit edilememiş olsa da bu konu üzerinde geliştirilen birkaç hipotez bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar da bu hipotezleri belli ölçüde desteklemektedir ancak henüz kesinlik için yeterli değildir. Anhedoninin açığa çıkmasında beynin yeterli düzeyde dopamin üretememesi veya dopamine yeterli tepkiyi verememesi etkili olmaktadır.

Anhedoni Hangi Durumlarda Daha Sık Gelişiyor?

Motivasyon kaybı zevk yitiminin bir sonucu olarak karşımıza çıkabildiği gibi kimi zamanda düşük motivasyon zevk yitimine yol açmaktadır. Kişisel, sosyal veya profesyonel yaşamdaki doyum eksikliği de zevk yitimine yol açabilmektedir.

  • Özgüven eksikliği, içe kapanıklık, düşük benlik değeri gibi karakteristik özellikler,
  • Olumsuz beden algısı, yeme bozuklukları, dış görünüşle ilgili memnun olunmayan özellikler ve bunları düzeltmeye yönelik müdahalelerdeki başarısızlıklar (Ergenlikte Yeme Bozuklukları Neden Gelişiyor? Ve Olumsuz Beden Algısı Başarıyı Olumsuz Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.),
  • Aile içi iletişim sorunları, aile içi şiddet, boşanmış bireyler veya boşanmış ailede çocuk olmak, (Boşanmış Ailede Çocuk Olmak ve Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.)
  • Akademik başarısızlıklar,
  • Hatalı alan/meslek seçimi ve beraberinde gelen profesyonel hayata dönük başarısızlıklar,
  • Sosyal etkinliklere ayıracak yeterli zamanın, bütçenin olmayışı,
  • Yoğun ve ağır çalışma koşulları,
  • Stresli yaşam olayları,
  • Arkadaş, aile veya partner gibi duygusal desteğin olmayışı,
  • Aile bireylerinde şizofreni, depresyon, panik atak, OKB gibi psikiyatrik hastalıkların olması,
  • Ekonomik kısıtlıklar,
  • Çevresel kısıtlıklar (yaşanan bölgede imkanlara yeterli erişimin olmayışı).

Ve benzeri kişinin yaşam doyumunu düşüren faktörler de anhedoniye neden olabilir. Çocukluk Depresyonu İhmal Edilmemeli! Ve Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Anhedoni ile Başa Çıkmak için Neler Yapılabilir?

Hiçbir şeyden keyif almama duygusuyla başa çıkmak için bireysel çalışmalar yapabilir ve/veya profesyonel destek alabilirsiniz. Aşağıda sırasıyla her ikisi için de önerilerimizi bulabilirsiniz.

İlgi ve Beceri Alanlarınızı Keşfedin

Bireysel olarak yapabileceğiniz çalışmaların başında ilgi ve beceri alanlarınızı keşfetmek geliyor. Pek çoğumuz var olan becerilerini profesyonel yaşamında veya kişisel hayatında kullanmıyor. Becerilerimiz gibi ilgi alanlarımızı da yeterince hayatımıza dahil etmiyoruz. İlgi ve becerilere ayrılacak zamanı çoğunlukla boş zaman etkinliği veya zaman kaygı gibi görebiliyoruz. Oysa yapmaktan keyif aldığımız ya da alabileceğimiz her türlü faaliyet motivasyonumuzu ve iyi oluşumuzu etkiliyor.

Böylece hem vaktimizi daha verimli değerlendiriyor hem de keyifli zaman geçiriyoruz. İlgi ve beceri alanlarınızı bilmiyorsanız bu konuda basit testlerden faydalanabilirsiniz. Çevrenize, ailenize, arkadaşlarınıza sizinle ilgili varsa gözlemlerini sorabilirsiniz. Kendiniz de araştırmalar yapabilir hoşunuza giden faaliyetleri kısa süreli deneyebilirsiniz. Gerçekten keyif aldığınız uğraşlara zaman ayırmayı alışkanlık haline getirerek rutine dönüştürebilirsiniz.

Hatta ilgi ve beceri alanlarınız profesyonel yaşamanıza da uyarlanabiliyorsa hem işi hem eğlenceyi birleştirebilirsiniz. Bu kombinasyon profesyonel yaşamınızdaki motivasyonunuzu da artıracaktır, çalışma sonuçlarınıza hatta takımınıza da olumlu etki edecektir. Bu çalışmalar sizi anhedoniye kapılma olasılığından oldukça uzaklaştıracaktır. Keyif yitimini tetikleyen artan sosyal medya ve teknoloji kullanımını da azaltacaktır.

Özgüven ve Olumlu Beden Algısı için Destek Alın

Zevk yitimine yol açan sorunların büyük çoğunluğu duygusal destek eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çocukluk deneyimleri, aile içi ilişkiler, karakteristik özellikler ve çevresel koşullar özgüveni zedeleyebilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde özgüven eksikliği sosyal izolasyon, içe kapanma ve sosyal anksiyeteye neden olabilmektedir. Akran ilişkileri, sosyal medya ve basın yayın unsurları içerisinde ideal güzellik algısına çokça vurgu yapılmaktadır.

Bu durum idealleştirilen kalıba girmeyen ve öz değeri başkalarının verdiği değer üzerinden ölçen kişiler için yıkıcı olabilmektedir. Gençler sosyal yaşamda var olabilmenin ön koşulunun beğenilmek olduğunu kabul etmektedir. Bu da ideale uymadığını düşünenlerin geri çekilmesine neden olmaktadır. Sosyal yaşamı ve öz değeri olumsuz etkileyen bu olumsuz düşüncelerle başa çıkmanın yolu destek almaktır.

Özellikle ergenlik döneminde bu tarz duygu ve düşünceler içerisindeyseniz mutlaka psikolojik destek almalısınız. Alacağınız bu destek sayesinde anhedoninin olumsuz sonuçlarından da kurtulmuş olacaksınız. Ayrıca bu çalışma özgüveninizin gelişmesine ve sosyal yaşamdaki işlevselliğinizin artmasına katkı sağlayacaktır. Ve tabi ki akademik veya profesyonel hayattaki başarınıza ve verimliliğinize de katkı sağlayacak. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sosyal ve Etkili İletişim Becerilerinizi Geliştirmeye Odaklanın

Özellikle sosyal ortamlara girmekten kaçınıyor, iletişimi ilk başlatan siz olmak istemiyorsanız iletişim becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Sosyal becerilerle, iletişim tekniklerine yapacağınız yatırım çekincelerinizin ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Sosyal kaygılarınız ve önyargılarınız azaldıkça iletişim kurmak ve sosyalleşmek size keyif vermeye başlayacak. Bu becerilerin yokluğu anhedoni gelişimini tetiklerken becerilerinin artması ile haz yitimini engelleyecektir.

Sosyal faaliyetlere bir anda katılmakta güçlük çekebilirsiniz. Belki bu noktada ilgi ve beceri alanlarınıza hitap eden kurslara, kulüplere ve faaliyet gruplarına katılabilirsiniz. Ortak ilgi ve becerilere sahip olduğunuz bireylerle sosyalleşmek ve iletişim kurmak sizin için çok daha kolay olacak. Kendinizi çok daha rahat ve güvende hissettiğiniz bu ortamlarda geliştireceğiniz becerilerinizi ilerleyen dönemlerde farklı ortamlarda da kullanabilirsiniz.

Kelimelerin Gücü: Etkili İletişim İçin Öneriler ve Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) Çalışmaları ile Anhedoniye Meydan Okuyun

Bilinçli farkındalık ile yaşadığımız bu tatminsizliği değiştirmek mümkün. Bugüne, yaşadığımız an’a odaklanmak, yargısızca yaşamın bize sunduğunu kabul etmek ve acısıyla tatlısıyla onu deneyimlemek mümkün. Bilinçli farkındalık yaşanan an da açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları bilinçli, farkındalıklı ve yargısızca kabul etme ve izleme becerisidir. Yaşanan anın her açıdan ruhen, bedenen ve zihnen farkında olma halidir.

Özünde hepimizde var olan bu beceri yaşamın rutin hale gelen stresi ve koşturmacası içerisinde köreldi. Bu beceriyi yeniden geliştirmek ise farkındalık çalışmaları ile mümkün ve oldukça kolay. Nefes odaklı ve/veya duyu odaklı farkındalık çalışmalarıyla anda kalma ve andan keyif alma becerinizi geliştirebilirsiniz. Dolayısıyla mindfulness çalışmalarıyla anhedoninin gelişmesini önleyebilirsiniz.

Ayrıca depresyon, anksiyete, olumsuz beden algısı gibi zevk yitimine yol açan hastalıkların gelişimini de engellersiniz. Detaylı bilgi için  “Hiçbir Şeyden Keyif Almıyorum” Diyorsanız Bilinçli Farkındalık ile Yaşamınızda Fark Yaratın! ve Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? yazılarımıza bakabilirsiniz.

Sağlıklı Beslenme, Düzenli ve Yeterli Uyku ile Egzersizi Hayatınızdan Eksik Etmeyin

Sanırım bu başlıkta yer alan her bir madde sağlıklı yaşamın vazgeçilmez önerileri. Tüm bunlar sağlıklı yaşamı desteklediği kadar iyi hissetmenizi ve enerjinizi yükseltmenizi de kolaylaştırıyor. Dolayısıyla bu çalışmalar anhedoni riskini de düşürmüş oluyor. Basit bir beslenme düzenlemesi ile öğünlerinizdeki besin dengesini sağlayabilirsiniz.

Her gün ortalama 7-8 saat uyumak ve uyuma uyanma saatlerini geç saatlere bırakmamak da önemli. Böylece hem yeterli uyumuş olacak hem de melatonin salınımından tam kapasite yararlanacaksınız.

Egzersiz yapmak denildiğinde çoğumuzun zihninde kan ter içerisinde kaldığımız zorlu sporlar canlanır. Oysa gün içerisinde yapacağımız hafif tempolu bir yürüyüş de oldukça verimli bir egzersizdir. Plates, yoga gibi evde kolayca yapabileceğiniz sporlardan da faydalanabilirsiniz. Haftada 3-4 gün ortalama 20 dakikalık bir yürüyüş dahi size çok iyi gelecektir.

Anhedoni Tedavisinde Kullanılan Yöntemler

Yaşam doyumunu, motivasyonu ve işlevselliği son derece düşüren bu semptomdan bireysel çalışmalarla kurtulamıyorsanız destek almalısınız. Bu desteği bir psikologdan veya psikiyatristten alabilirsiniz. Tedavinin süresi ve yöntemi birlikte çalışacağınız uzman tarafından belirlenecektir. Çoğunlukla işlevselliğin ne derece olumsuz etkilendiğine bakılarak danışan için en uygun tedavi planı oluşturulacaktır.

İlaç tedavisi gerekli görüldüğünde sıklıkla depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar reçete edilmektedir. Bu sayede azalan dopamin salınımını artırmak hedeflenir. Ayrıca tedavi sürecine mutlaka psikoterapi de dahil edilmelidir. Danışanın sadece ilaçlarla tedaviden verim alması mümkün olmayacak, kısa süreli etki görülse de semptomlar yeniden başlayacaktır. Tedavinin ana kaynağı psikoterapi olmalı, ilaç psikoterapinin destekçisi olarak ihtiyaç duyuluyorsa kullanılmalıdır.

Aba psikoloji uzman kadrosu anhedoni (zevk yitimi) üzerine her yaştan bireyle çalışmaktadır. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız alternatif psikoterapi yöntemleriyle danışanlarımızın hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İçeriklerimizi takip etmek için Blog yazılarımızı ve YouTube kanalımızı takip edebilirsiniz.

Read More

Narsisistik kişilik (özsevici kişilik) özellikleri son dönemde popüler dizi ve filmlerde sıklıkla işlenmeye başladı. Bu da narsist kişilik özelliklerini kendimizde ve bir arada olduğumuz diğerlerinde arama sıklığımızı artırdı. Günlük iletişimlerimiz içerisinde de narsist terimini sık sık kullanmaya ve duymaya başladık. Bu kullanım sıklığının artmasının önemli nedenlerinden birisi de artan sosyal medya ve internet kullanımı.

Çünkü artık hepimiz 7/24 birbirimizin hayatına internet aracılığıyla dahil olabiliyoruz. Beğenilerimizi, tercihlerimizi, duygu, düşünce ve değerlendirmelerimizi bu platformlardan paylaşabiliyoruz. İnternet ortamında paylaştığımız görsel, yazılı veya sözlü içeriklerle karakterimizi, olduğumuz veya olmaya çalıştığımız kişiyi de gösteriyoruz. Ancak sosyal medya kullanımının narsisizmle sanıldığı gibi doğrudan bir ilişkisi henüz bulunamadı.

Yani hayatının her bir detayını paylaşan, paylaşımlarıyla kendini, hayatını ve sahip olduklarını öven her birey narsisistik kişilik değil. Buna karşılık çok az paylaşım yapan, daha çok diğerlerinin paylaşımlarını takip eden bireylerin narsisist olma potansiyeli de mevcut. Çünkü narsisizm; büyüklenmecilik ve kırılganlık olarak iki boyuta ayrılıyor. Bu da narsist bireyin kendini gösteren, kendini gizleyen veya pasif-agresif davranışlar sergileyebileceğini gösteriyor.

Peki bu terim yeterince doğru kullanılıyor mu? Narsits özellikler neler ve nasıl gelişiyor? Aile içerisinde veya sosyal, profesyonel yaşamda bir arada olduğumuz kişilerin narsist olup olmadığını anlayabilir miyiz? Tedavi gerektirir mi, nasıl bir tedavi süreci izlenmeli? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Narsisistik Kişilik Nedir?

Narsist kişilik, çok önemli, üstün ve eşi bulunmaz birisi olduğuna ilişkin yaygın bir duygu ile karakterizedir. Bu kişilerde yoğun beğenilme gereksinimi vardır ve empati yapamama baskındır. Benmerkezci karakter yapısı gelişmiştir. Kendilerini herkesin ve her şeyin içerisinde en özel, biricik ve değerli görürler. Hayranlık duyulan bir varlık olduğunu hissetmek bir narsist için yaşamsal öneme sahiptir. Bir narsistin kurduğu iletişim tek yönlüdür.

İnsanlarla konuşmaz ama onlara konuşur. Kendisine söylenenleri çoğunlukla duymaz. Kendi bildiği, inandığı ve duymak istediği şeylerle ilgilenir. Bir nesne olarak gördüğü karşısındaki insanın duygu ve düşünceleriyle ilgilenemeyecek kadar yoğun şekilde kendi iç dünyasıyla ilgilenir. Başkalarına uyum sağlamak, başkalarının karar ve isteklerine katılmak onun kendini değersiz hissettiği durumlardır. Kendi değerini düşürecek her şeyden uzak durur.

Narsisistik kişilik adeta cam bir fanusun ardından dünyanın beğenisine sunulmuş bir mücevher gibidir. Herkesin beğenisini ister ama kimseyle gerçek bir temasa giremez. Gizemli, cezbedici, erişilmesi zor bir imaj sergiler. Konuşmaları, tavırları, vücut dili ve davranışları başkalarının kendisini merak etmesine, arzu etmesine yöneliktir. İlgi çekmeyi sever. Nesneleştirdiği insan ilişkilerine adeta bir av niteliğiyle yaklaşır. Avını yakından tanımak ve onu nasıl fethedeceğini öğrenmek ister.

Bu amaçla avına yönelik detaylı bilgi edinir. Bu bilgileri avını kendisine çekebilmek için kullanır. Çocukluğunda maruz kaldığı görünmezlik, duyulmazlık hissini avlarına da yaşatır. Onları görmezden, duymazdan gelir.  Seviyor, önemsiyor, değer veriyor -muş gibi yapar. Daha doğrusu böyle bir çabaya girmese de av olarak belirlediği kişiler onun bu gizemli ve kuşkulu davranışlarına bu anlamı yükler.

Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol edebilen bir imaj çizer. Bu özellikleriyle adeta kendini tanrılaştırır. Tüm bu özellikleriyle narsisistik kişilik büyüklenmeci ve savunmacı iki özellik altında barınır. Narsistlerin hiyerarşiye veya yaşa hörmeti yoktur. Kendilerinden çok büyük kişileri de küçümseyebilir, saygısızca davranabilirler. Eğitim veya maddi kazanç açısından kendilerinden daha düşük statüde olan kişileri değersizleştirirler.

Kendi zihinlerinde biricik, değerli ve önemli olan tek insan yine kendileridir.

Narsisistik Kişilik Nasıl ve Neden Gelişir?

Nesne ilişkileri kuramcılarına göre narsisizm, kendini koruma ve psikolojik dayanıklılık olarak görülmektedir. Aslında narsist, gereksinimleri yeterince ve zamanında karşılanmamış, hep yoksun bırakılıp değersiz hissettirilmiş küskün bir çocuktur. Ve o kaç yaşına gelirse gelsin bu incinmiş çocuksu yönünü hep duyumsamış ve hiç sevmemiştir.

Narsisit, çok derinlerinde sıkıca sakladığı bu değersiz çocuk, dengesini kurmak, acısını dindirmek adına girişmiştir büyüklenmeye. Ancak zamanla bu büyüklenmeci tavır tüm hayatına egemen olmuştur.

Hatalı Ebeveyn Tutumları ve Güvensiz Bağlanma Narsisistik Kişilik Gelişimini Besliyor

Freud, Narsisizmin gelişmesinde iki keskin uçta yer alan olumsuz ebeveyn tutumlarının neden olduğunu söylemektedir. Bu uçlardan birinde aşırı hoşgörülü, müsamahakar ebeveyn tutumu bulunur. Diğer uçta aşırı otoriter ve/veya ihmalkar, sevgiden mahrum bırakan ebeveyn tutumu yer almaktadır. Ayrıca tutarsız ebeveyn tutumları da narsisizmin gelişmesinde etkilidir.

Ebeveynlerin birbirinin tam tersi tutumlar sergilemesi veya her ikisinin birlikte tutarsız bir tutum takınması narsisistik kişilik gelişimini desteklemektedir. Bir gün sevgi dolu bir gün ilgisiz ve soğuk davranan ebeveyn çocuğun öz değer gelişimini zedelemektedir.

Bebeğin dış dünyada kurduğu ilk insan ilişkisi, çoğu kez annesi veya bakım verenle olan ilişkisidir. Bu ilişkinin niteliği, çocuğun ilerleyen yaşamındaki ilişki kurma biçimini belirler. Çocuğun, yetişkin yaşamda olgun, sevgi dolu, ve karşılıklı güvene dayanan ilişkiler kurabilme becerisi geliştirebilmesi, sağlıklı anne-bebek etkileşiminin yaşanmış olmasını gerektirir.

Sağlıklı bir anne-bebek ilişkisi kurabilen çocuk yetişkin yaşamın zorluklarıyla daha kolay başa çıkabilir. Dış dünyayı güvenilebilir olarak algılayabilir. Güvensiz bir anne-bebek ilişkisinde ise gelişen dış dünya algısı tehlike üzerine kuruludur. Narsisistik kişilik gelişiminde ise güvene dayalı bu sağlıklı anne-bebek ilişkisi yoktur. Narsist bireyin çocukluğundan getirdiği terkedilme korkusu, güvensizlik, değersizlik, yalnızlık ve düş kırıklıkları vardır.

Bu çocuklar dış dünyayı tehlikeli ve güvenilmez bir ortam olarak algıladığı için yetişkin yaşamda güvende olabilmek için dış dünya ile etkileşime girmez. Narsisist için tutarlı, dengeli ve öngörülebilir tek alan kendi iç dünyasıdır. Bu algı kişinin ben merkezci yapısını körükler, empatinin gelişimini zedeler.

Narsisistik Kişilik İnsanlarla Olan İlişkisine “Nesne İlişkisi” Anlamı Yükler

Çocukluktan iitibaren yetişkinliğe varan süreçte narsist birey insanlarla ilişkisini nesnesel bir ilişki olarak görür. Nesneye verdiği değer ise nesneyi kendine hizmet ettirmekten ve kendi çıkarı için değerlendirmekten ibarettir. Nesnenin kötüye kullanımı oldukça belirgindir. Tıpkı kendi çocukluğunda maruz kaldığı ebeveyn ilişkisi gibi ilişki kurduğu kişilerle ilişki geliştirir. Nesneleştirdiği bu insanlarla kurduğu ilişki onları denetleme ve kontrol etme üzerine kuruludur.

En ufak bir yanlışta bağışlamacı değildir ve ilişkiyi bitirir. İlişki içerisinde olduğu kişileri beğenmez, değersizleştirir, eleştirir, kötüler; çevrelerini de bu kötü muameleye dahil eder. Aşağılama, dışlama, suçlama, reddetme, başından savma, küçük görme, alay etme gibi tavırlar takınır. Tüm bunları öyle ustaca yapar ki bu muameleye maruz kalanlar çoğunlukla farkına varmaz. Gerçekten hatalı, kusurlu ve suçlu olduklarına inanırlar.

Kurbanın narsisistik kişilik karşısındaki bu kabullenici tutumu narsistin tatminini artırır. Ancak olurda bir gün kurban narsisistin karşısına çıkıp hakkını ararsa dengeler değişir. Bu karşı çıkış narsisist kişilik için çocukluğundaki çaresizliğin yeniden tekerrür etmesinin temsili haline gelir. Ve onun iç dünyasında kimsenin bir daha çocukluğundaki gibi onu incitmeye hakkı yoktur.

Kendini korumak için şiddete ve saldırganlığa başvurabilir. Kendisi ve/veya karşısındaki için bu başkaldırı yıkıcı sonuçlara neden olabilir.

Narsisistik Kişiliklerin Genel Özellikleri Nelerdir?

Narsistler, insanların kendisine hayran olmasını doğal bir şey, çevresindekilerin asli görevi gibi algılar. Nesneye yönelik tutumu, Tanrı-kul ilişkisini çağrıştırır. Bu kişiler karşılarındaki insana nesne muamelesi yaptığı için onların duygu ve düşüncelerine değer atfetmezler. Başkaları için üzülmek, dertlenmek veya sevinmek onlara göre değildir. Dışarıdan bakıldığında kibir gibi görünen narsist tavırlar aslında bireyin özgüven ve özdeğer eksikliğinden gelişen savunma mekanizmasıdır.

Manipulatif davranışlar bu kişilik tipinde oldukça yaygındır. Karşısındaki etkilemek için büyük vaatlerde bulunabilir ve sıklıkla yalana veya abartıya başvurabilir. Şöhrete, beğenilmeye, ekonomik güce ve makam sahibi olmaya, sözünü geçirebilmeye değer verirler. Zor olanı arzu eder, elde edene kadar uğraşır, elde edince sıkılıp bir kenara bırakırlar. Materyalisttirler. Bu mtavırları nesneler kadar insanlar içinde geçerlidir. Çünkü insana da nesne muamelesi yaparlar.

DSM-V’e göre aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eş duyum yapamama ile giden yaygın bir örüntüdür. Narsisistik kişilik temel özellikleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

  1. Büyüklenir (Ör; başarılarını ve yeteneklerini abartır, gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün bir biçimde görülme beklentisi içindedir).
  2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
  3. “Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
  4. Çok beğenilmek ister.
  5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içerisinde olma).
  6. Kendi çıkarı için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır).
  7. Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
  8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
  9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.

Narsisistik Kişilik Tedavi Gerektirir mi?

Narsist kişilik yapısını teşhis etmek kolay değildir. Kimi kişiler narsisistik özelliklerini baskılayabilir ve gizil tutabilirler. Ayrıca bu kişiler çoğunlukla destek almayı kabul etmez ve buna ihtiyaçları olduğunu düşünmez. Kusurlarını, eksiklerini kabullenmekte zorlanırlar. Günlük yaşam içerisinde bu özellikleri az veya çok gösteren insanlarla sık sık karşılaşıyor olabilirsiniz. Kendinizde de bu özelliklerin bir kısmını fark ediyor olabilirsiniz.

İş arkadaşlarınız, yöneticileriniz, eşiniz, ebeveynleriniz, arkadaşlarınız içerisinde bu özelliklere sahip bireyler olabilir. Profesyonel desteğe çok az başvururlar veya başvuru nedenleri Narsist kişilik özellikleriyle ilgili değildir. Dolayısıyla bir uzman tarafından teşhis edilme olasılıkları da düşük olacaktır. Uzman seçimlerinde de oldukça seçicidirler. En iyisiyle görüşmek, en prestijli olandan destek almak isterler.

Kişilik örüntüleriyle terapisti de son derece zorlama ve aşağılama eğiliminde olabilirler. Narsisistik kişilik ile çalışmamış veya yeterli deneyimi olmayan profesyoneller bu kişilerle çalışırken zorlanabilirler. Terapistin zorlanması da narsisit bireyi memnun eder. Böylece ne kadar özel, biricik ve yüce olduğu hissine kapılır.

Narsisist kişilik özelliklerinin bir kısmını taşıyor olmak tanı almak için yeterli değildir. Aynı şekilde bu özelliklerin sizde var olmadığını düşünmeniz de narsisit olmadığınız anlamına gelmemektedir. Narsist kişilik birlikte yaşaması, çalışması, ilişki sürdürmesi oldukça zor bir kişilik yapısıdır. Bu bireyler birlikte oldukları insanların motivasyonlarını, özgüvenlerini ve öz değerlerini düşürürler.

Av niteliği yükledikleri kişilerin psikolojik destek almaya ihtiyaç duyacak hale gelmelerine neden olabilirler. İş hayatında, eğitimde daha doğrusu elde etmeyi arzu ettikleri şeylerde başarısız olurlarsa kolayca yıkılabilirler. Tedaviye de bu yıkım sonrası başvurabilirler. Örneğin; depresyon, anksiyete, panik bozukluk veya cinsellikle ilgili konularda destek isteyebilirler.

Narsisistik kişilik özellikleri taşıdığınızı düşünüyor veya böyle bir bireyle birlikte yaşıyor, çalışıyorsanız destek alabilirsiniz. Narsisizmin gelişmesinde etkili olan çocukluk çağı etkenleri üzerine çalışılabilir, bugününüzü etkileyen faktörler üzerine destek alabilirsiniz. Empati, etkili iletişim, özgüven ve duygusal zeka üzerine bir uzmanla çalışmalar yapabilirsiniz.  Aba psikoloji uzman kadromuzla danışanlarımızın kişisel, akademik ve profesyonel yaşamına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Sınav öncesi son haftaya girdik. 6 Haziran Pazar günü yani bu hafta sonu LGS gerçekleşecek. Sınava katılacak tüm öğrenciler ve aileler gibi bizler de oldukça heyecanlıyız. Heyecanınızı paylaşmak ve son günleri daha verimli geçirmeniz için hatırlatmalarda ve önerilerde bulunmak istiyoruz. Çoğunlukla sınavdan önceki son hafta sınava az bir zaman kalmış olması ve heyecanın artması nedeniyle verimsiz geçiriliyor. Kimi durumlarda da gereğinden fazla sınav odaklı olunur. Yani bu son günler öğrenciler ve aileler için oldukça önemli olsa da çoğunlukla doğru değerlendirilemiyor.

Sınavdan önce uyku ve yeme düzenini bozmak, rutinleri değiştirmek, ders çalışma ve soru çözme miktarıyla oynamak yaygındır. Kimi öğrenciler bu dönemde gereğinden fazla uyumaya veya çok az uyumaya başlar. Uyku ve uyanıklık saatleri ve süreleri değişir. İnternet, oyun, sosyal medya kullanımı artabilir. Yeme düzenleri normalden daha fazla veya az olabilir. Sınav öncesi dönemde artan stres ve heyecan yeme alışkanlıklarının da değişmesine neden olabilir.

Midelerini bozacak veya bağırsak düzenlerini değiştirecek öğün ve porsiyon değişikliğine gidebilirler. Öğün atlama görülebilir. Ayrıca bu dönemde öğrenciler sıklıkla ders çalışmayı ve özellikle soru çözmeyi bırakmaktadır. Kimi öğrencilerse son günlerde gereğinden fazla soru çözmeye veya yeni konular öğrenmeye başlayabilir.

Ailelerin de son hafta duygularında ve davranışlarında değişiklikler görülebilir. Çocuklarının sınav stresi onlara da yansır. Hem kendi beklentileriyle ilgili hem de çocuklarının performanslarıyla ilgili stres yaşayabilirler. Yaşadıkları stres ve kaygı ailelerin de davranışlarına ve rutinlerine yansıyabilir. Stresi kontrol etmekte zorluk yaşayabilirler. Çocuklarına gereğinden fazla sınav vurgusu yapabilir, sınavın önemini sıklıkla hatırlatabilirler.

Kimi aileler ise öğrencinin stresini azaltmak için sınavı önemsizleştirecek yönde konuşabilirler. Ailelerin normal zamandan farklı olan davranış ve tepkileri öğrencilerin daha fazla stres yaşamasına neden olabilir. Peki sınavdan önceki son günler nasıl daha verimli geçirilebilir? Sınavdan önceki son günleri öğrenciler ve aileler nasıl değerlendirmeli? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz. Sınav Sabahı Nasıl Değerlendirilmeli? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Öncesi Son Günleri Verimli Geçirmek İçin Öğrencilere Öneriler

Sınav gününe sayılı gün kala başarınızı destekleyecek şekilde bu günleri nasıl geçirebileceğinizi merak ediyor olabilirsiniz. Aşağıda uygulaması kolay öneriler ve unutmuş olabileceğiniz konulara yönelik hatırlatmalar bulabilirsiniz.

Sınav Sabahına Göre Uyanmaya ve Yeterince Uyumaya Başlayın

Koca bir yılı ve özellikle sınavdan önceki son ayları yüksek tempoda geçirdiniz. Adeta bir maraton koştunuz ve oldukça yoruldunuz. Bu süreçte uykusuz kaldınız, ders çalışarak sabahladınız. Uyku düzeniniz epey bozuldu. Ancak sınav sabahı erken kalkmanız gerekecek. Sınav 09.30’da başlıyor. Ancak sınav salonuna erken gitmeniz, son kontrollerden geçmeniz gerekecek.

Sınava gireceğiniz lokasyona erişim sürenizi ve sınav günü oluşabilecek trafiği de hesap ederseniz o gün epey erken kalkmanız gerekecek. Fakat gece geç yatıyor ve gündüz geç saatlerde uyanıyorsanız sınav öncesi son gece erken uyuyamayabilirsiniz. Bu da sınav günü uykusuz kalmanıza ve kendinize gelmekte zorlanmanıza neden olabilir.

Bugünden başlayarak erken yatabilir ve sabahları sınava hazırlanacakmış gibi uyanabilirsiniz. Böylece sınav gününü de birden çok kez prova etmiş olursunuz.

Sınav Sabahına Uygun Şekilde Kahvaltı Yapın

Kahvaltı günün en önemli öğünü. Hele ki LGS, YKS gibi uzun saatler süren sınavlara girmeden önce dengeli ve yeterli beslenmek çok önemli. Kahvaltınızda tükettiğiniz besinleri doğru seçer ve porsiyonunuzu ihtiyacınıza göre belirlerseniz sınavdaki enerji ihtiyacınızı karşılamış olursunuz. Sınav süresini hesap ederken sınav alanına ulaşım ve sınavı bekleme sürenizi de göz önünde bulundurmalısınız.

Neredeyse sınavdan önce de sınav süresi kadar zamanınız geçecek. Toplam süreyi karşılayacak miktarda beslenmelisiniz. Sınava girmeden önce yanınızda götüreceğiniz ara öğününüzü de yiyebilirsiniz. Böylece enerji sürenizi de uzatmış olursunuz. Sınavdan önceki günlerde sınav günü besleneceğiniz şekilde beslenmeniz beklenmedik bağırsak hareketliliğinin de önüne geçecektir.

Her Gün ve Günde Birkaç Kez Nefes Egzersizi Yapın

Nefes egzersizlerinin ne denli önemli olduğu ve stresle başa çıkmada ne kadar etkili olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı. Nefes çalışmak için hala vaktiniz var. Bugünden itibaren gün içerisinde birkaç kez nefes egzersizi yaparak yeni bir rutin geliştirebilirsiniz. Sınav öncesi veya sınav anında stres yaşadığınızda nefes çalışması yaparak stresinizi kontrol altına alabilirsiniz.

Üstelik stresi kontrol etmenin dışında dikkati odaklamaya ve zamanı daha verimli kullanmaya da katkı sağlar. Hatırlamanızı ve olumsuz düşüncelerle başa çıkmanızı da kolaylaştırır. Nefes Egzersizleri ile Kısa Sürede Sınav Stresinizi Yenebilirsiniz! Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sınav Öncesi Dönemde Uyurken ve Güne Başlarken Dijital Ekran Detoksu Yapın

Dijital ekranlardan yayılan mavi ışık özellikle akşam saatlerinde vücudun salgıladığı, bağışıklığı güçlendiren melatoninin salınımını azaltıyor. Yeterli melatonin salınımı için tam karanlık saatlerde lamba, dijital ekran ışığı gibi aydınlatıcılardan uzakta uyumanız gerekiyor. Yapay ışıkta veya gün ışığında melatonin salınımı duruyor.

Akşam 21.00 itibariyle melatonin salınımı artarken gece 02.00 – 04.00 saatlerinde en üst seviyelere ulaşıyor. 05.00 itibariyle melatonin salınımı tekrar düşmeye başlıyor ve günün aydınlanmasıyla duruyor. Bu nedenle düzensiz ve özellikle geç saatlerde uyuyanlarda yeterli melatonin salgılanmıyor. Uymak kadar uykuya dalma sürecinde de mavi ışığın ve dijital ekranların olumsuz etkiler var.

Zihin günü bitirirken gördüğü ve edindiği son bilgileri uyku süresince işlemliyor. Dolayısıyla uyku öncesi neye maruz kalıyorsak gece boyunca zihnimiz bu bilgiyi daha fazla önemsiyor. Güne başlarken de aynı şey geçerli. Dinlenmiş, berrak zihin uyanır uyanmaz neye maruz kalırsa onu daha kaliteli şekilde işliyor. Dolayısıyla bütün gün ders çalışıp uyumadan önce sosyal medyada dolaştığınızda zihniniz son gördüğünüz içeriklere odaklanıyor.

Sabah kalktığınızda da berrak zihin ilk neyle karşılaşırsa onu işlemliyor. Bu nedenle sınav öncesi süreçte uyumadan önce ve sabah kalkar kalkmaz öğrenmekte zorlandığınız bilgileri gözden geçirmenizi öneririz. Kısa notlar aldığınız, formüllerin, hatırlatıcıların olduğu kağıtları baş ucunuzda tutabilirsiniz. Uyumadan önce ve uyanır uyanmaz bu bilgileri tekrar edebilirsiniz.

Her Gün Sınav Kurallarına Göre Deneme Çözün ve Bu Süre Boyunca Maske Takın

Bu yıl LGS’ye girecek öğrenciler sınav süresini maskeyle geçirecek. Uzun süredir eğitimin uzaktan sürdürülmesi ve öğrencilerin ev ortamında ders görüyor olması yeterli maske alışkanlığı edinmelerini engellemiş olabilir. Sınav sırasındaysa uzunca bir süre maske takmaları gerekecek. Alışık olmayanlar maskeden rahatsız olabilir, maskenin varlığı dikkatlerinin kolayca dağılmasına neden olabilir. Özellikle gözlük kullananlar için maske takmak daha da zor hale gelebilir.

Maskenin vereceği rahatsızlıkla başa çıkmak için sınav öncesi son günleri maskeyle deneme çözerek değerlendirebilirsiniz. Böylece sınav gününün provasını yapmış olacak ve sınav atmosferini de evde deneyimlemiş olacaksınız. Bu çalışma maskeye adapte olmanızı ve sınav anında dikkatinizi dağıtmamasını sağlayacak. Ayrıca sınav kurallarına ve sınav süresine sadık kalarak deneme çözmeniz süreyi bilinçli kullanmanızı da kolaylaştıracak.

Sınav Öncesi Mutlaka Sınav Salonunu Ziyaret Edin, Trafik Koşullarını Göz Önünde Bulundurun

Navigasyonlara gereğinden fazla güvenip artık çoğu zaman gideceğimiz yerleri önceden kontrol etme ihtiyacı duymuyoruz. Ancak sınav günü sizin için oldukça önemli bir gün. Bu önemli günde oluşabilecek en ufak bir aksilik dahi motivasyonunuzu olumsuz etkileyebilir. Sınav günü rahat olabilmek, beklenmedik aksiliklerle uğraşmamak için sınavdan önce gerekli tedbirleri almak avantaj sağlar. Bu tedbirlerden en önemlisi de sınav salonunun önceden ziyaret edilmesidir.

Henüz sınav yerinize gitmediyseniz sınav öncesi son günlerinize salon ziyaretini eklemelisiniz. Özel araç ile ulaşım sağlamayacaksanız hangi ulaşım yöntemiyle gidebilirsiniz, kullanacağınız araçlara ne sıklıkta erişebiliyorsunuz öğrenmelisiniz. Toplu taşıma kullanacaksanız ineceğiniz yerle sınav salonu arasındaki yürüme mesafesini de deneyimlemiş olacaksınız. Böylece evden çıkış sürenizi netleştirebilir, ulaşım alternatiflerinizi erkenden belirleyebilirsiniz. O gün trafik yoğunluğu olabileceğini lütfen göz önünde bulundurun.

Sınav Günü İhtiyacınız Olacak Ne varsa Önceden Hazırlayın

Sınavda nelere ihtiyacınız olacağı ve mutlaka yanınızda bulundurmanız gerekenler sınav giriş kağıdında yer almaktadır. Kağıdınızı kontrol ederek bugünden itibaren eşyalarınızı hazırlayabilirsiniz. Hazırlıklarınızı tamamladığınızda bir kontrol listesi çıkarmanızı öneririz. Bu kontrol listesinde hazırladığınız ve o gün yanınıza alacağınız her şey bulunsun. Evden çıkmadan önce listenizi kontrol edin ve eksiksiz şekilde yola çıkın.

Sınav Öncesi Son Günlerde Öğrencilere Destek Olmak için Ailelere Öneriler

Özellikle son bir yıl boyunca siz de çocuğunuzla birlikte sınava hazırlık yaptınız. Daha iyi bir gelecek inşa etmesi için destek oldunuz, kaygılarını dinlediniz, yüreklendirdiniz. Şimdi birlikte verdiğiniz emeğin meyvelerini toplama zamanı geldi. Sınavdan önceki son birkaç günün içerisindeyiz. Bu önemli süreçte çocuğunuzun kaygıları artış gösterebilir. Olumsuz düşünceler artabilir.

Uyku düzeni, beslenmesi değişiklik gösterebilir. Daha içe kapanık, karamsar veya öfkeli olabilir. Çocuğunuz stresle başa çıkmakta zorluk yaşayabilir. Sınav bilincinin yanı sıra maskeyle sınava girecek olması onu daha da rahatsız edebilir. Hastalanmaktan endişe duyabilir. Dolayısıyla sınav öncesi bu son günlerde çocuğunuz şefkatinize, desteğinize ve ilginize daha fazla ihtiyaç duyabilir.

Bu süreçte sergileyeceğiniz yapıcı tavır ve tutum daha iyi hissetmesine katkı sağlayacaktır.

Birlikte Yapmaktan Keyif Alacağınız Aktiviteler için Zaman Ayırın

Çocuğunuzla birlikte gündeminizde sınav olmadan keyifli zaman geçirebilirsiniz. Sınav sonrası çıkacağınız kısa bir tatili planlayabilir, yaz dönemini değerlendirmeye yönelik planlar yapabilirsiniz. Bu planlar bir yaz tatili olabileceği gibi günübirlik şehir içi aktiviteler veya evde yapabileceğiniz faaliyetlerle ilgili de olabilir. Sınav öncesi dönemde sınav sonrası için plan yapabileceğiniz gibi son günlere yönelik de plan yapabilirsiniz.

Beraber yürüyüşe çıkabilir, spor yapabilir, birlikte bir film izleyebilir, yemek yapabilir, oyun oynayabilirsiniz. Amacınız çocuğunuzu gün içerisinde birkaç saatliğine de olsa sınav düşüncesinden uzaklaştırmak olsun.

Sınav Öncesi Dönemde Birlikte Nefes Çalışın, Olumlamalar Yapın

Birlikte nefes çalışmaları yapabilir, çocuğunuzun egzersizlerine eşlik edebilirsiniz. Böylece hem eğlenir hem de artan ortak kaygınızla daha kolay başa çıkabilirsiniz. Çocuğunuzun kaygılarını dinleyebilir, gerçekten uzaklaşan olumsuz duygu ve düşüncelerine yönelik objektif geribildirimler verebilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz sınavda başarısız olacağını veya sınav süresini yetiştiremeyeceğini düşünüyor olabilir. Fakat sizin gözlemleriniz, öğretmenlerinin geri bildirimleri ve deneme sonuçları bunun aksini söylüyor olabilir.

Böyle bir durum söz konusu ise ona bunları hatırlatabilirsiniz.” Sınava yönelik olumsuz düşüncelere kapılman oldukça doğal. Çok emek verdin ve şu an emeklerinin karşılığını alamamaktan endişe ediyorsun. Ancak bu yılı çok verimli geçirdin. Sınav sonuçların ve okul puanın oldukça iyi. Hadi gel şimdi seninle nefes çalışalım. Kendini çok daha iyi hissedeceksin. Sınav anında da bu düşüncelere kapılırsan birlikte yaptığımız bu egzersizleri uygulayabilirsin.” gibi kendi cümlelerinizle yapıcı ve destekleyici dönüşler yapabilirsiniz.

Sınav öncesi dönemde vereceğiniz en önemli destekse gerçekdışı beklentilerden uzak olmanızdır. Çocuğunuzun potansiyelini kabul etmeli ve performansını takdir etmelisiniz. Olumlu dil ile konuşmanız, başarı veya başarısızlığın ilişkinizi değiştirmeyeceğini hissettirmeniz son derece önemli. Aba psikoloji ailesi olarak sınava girecek tüm öğrencilere başarılar dileriz.

Read More

İş kurmak ve kendi işinin patronu olmak özellikle Z kuşağının en büyük hayallerinden biri. Bunun altında yatan birden fazla neden olsa da hayalin hedefe dönüşmesinin önünde de pek çok engel var. Engellerin niteliğiyse kişiye, mesleğe, koşullara ve döneme göre farklılık gösterebiliyor. İş kurmaya karar verirken iyi bir sektör ve pazar araştırması yapmak gerekiyor.

Hangi sektörde iş kurmayı istiyorsunuz? İş kuracağınız pazarın durumu nedir? İşinizi kurduktan sonra uzun vadede bu işi sürdürebilir ve büyütebilir misiniz? Bugün pazara duyulan ilgi ne, gelecekte bu ilgi artacak mı? Sektördeki rakip firmalar neler yapmış, ne kadar sürede başarı elde edebilmiş? Yeterli sermayeniz var mı? Alacağınız riskler amorti edilebilir mi?

Açığa çıkan engeller ele alınış şekline göre kimi zaman işin gelişimini desteklerken kimi zaman da iş kurma motivasyonunun düşmesine neden olabiliyor. Hayallerinizi hedefe çevirmenin önündeki engeller motivasyonunuzu kırdığındaysa iş aramaya devam etmek cazip hale geliyor. Ancak iş kurmak hayali olan gençlerin veya yetişkin bireylerin kısa veya uzun vadede bu hayallerini gerçekleştirememesi iş aidiyetlerini düşürüyor.

Maaşlı çalışan oldukları organizasyonlardaki performansları ve işlerine olan katkıları azalıyor. Zamanla bu motivasyon kaybına ve iş doyumunun düşmesine neden oluyor. Peki iş kurma 21. Yüzyılda neden yeni trend haline geldi? İş kurmanın avantaj ve dezavantajları neler? Maaşlı çalışan olmanın avantaj ve dezavantajları neler? Seçim yaparken nelere dikkat etmek gerekiyor? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

İş Kurmak Neden Trend Haline Geldi?

21.yüzyılda geçmiş dönemlere oranla iş kurmanın trend haline gelmesinin en büyük nedeni z kuşağının beklentileri ile istihdam olanaklarının örtüşmemesi. Ancak sadece Z kuşağı değil Y kuşağının da iş kurma talep ve girişimleri oldukça yüksek. 1980 ve 2000 yılları arasında doğanlar Y kuşağını, 2000 sonrası doğanlar da Z kuşağını oluşturuyor.

Peki kariyer planını hazırlama sürecinde olan gençler ve/veya iş hayatında rol edinen bireyler neden iş kurmak istiyor? Kendi işinin patronu olmak neden 21. Yüzyılda daha cazip bir seçenek olarak değerlendiriliyor?

  • Y ve Z kuşakları özellikle de Z kuşağı karakteristik olarak yönetilen değil de yöneten olmayı veya kendi kurallarını koyabilmeyi arzu ediyorlar.
  • Esnek çalışabilmek, sabit mesai saatlerine ve günlerine bağlı kalmak istemiyorlar.
  • Çalışma alanlarını ve çalışma koşullarını kendileri belirlemek istiyorlar.
  • Ast-üst ilişkisinden hoşlanmıyorlar.
  • Hiyerarşiden ve geleneksel çalışma hayatından memnun değiller.
  • Z kuşağı teknolojinin içine doğan kuşak. Teknolojiyi uzuvları kadar iyi kullanıyor ve yakından takip ediyorlar. Bu nedenle teknolojiyi benimsemiş ve sindirmiş yöneticilerle, işverenlerle çalışmak istiyorlar. Geleneksel yöntemleri, eski sistemleri benimseyen iş veren ve organizasyonlarla çalışmak istemiyorlar.
  • Manuel işlerden hoşlanmıyorlar. Akıllı sistemleri, yapay zekayı ve otomatizasyonu tercih ediyorlar.
  • Kendi markalarını kurmak, kendi pr çalışmalarını yapmak istiyorlar.
  • Sosyal medyayı iş odaklı da verimli şekilde kullanabiliyorlar.

İş Kurmak Hangi Avantajları ve Dezavantajları Barındırıyor?

İş kurma kararı alırken çoğunlukla avantajlar göz önünde bulundurulur. Oysa dezavantajları da hesap ederek planlama yapmak başarıyı desteklemektedir. İş kurma hayali olanların çoğunlukla avantaj olarak ele aldıkları koşullar özellikle start-up sürecinde dezavantaja dönüşmektedir. Bu nedenle biz yazımızda büyük ölçüde karşılaşacağınız dezavantajlardan bahsedeceğiz.

Avantajların hesaplanması mesleğinize, sektöre ve ayıracağınız bütçeye göre farklılık gösterecektir. Bu noktada bir kariyer danışmanından destek almanız avantajları daha iyi belirlemenizi ve faydayı artırmanızı destekleyecektir. Peki karşılaşacağınız dezavantajlar neler?

Düzenli Mesai Saatleri Yerini 7/24 Çalışmaya Bırakabilir

İş kurmak isteyenler çoğunlukla kendi işlerinin patronu olduklarında daha az veya esnek çalışabileceklerini hayal ederler. Oysa kendi işini kurmak özellikle de işi oturtana kadar 7/24 çalışmayı gerektirebilir. İşinizi kurduğunuzda en basit detaylardan büyük kararlara kadar tüm süreçte sorumluluk sizde olur. Maaşlı çalışanlarda ise çoğunlukla mesai bittiğinde iş de bitmiş olur. Düzenli yıllık izinleri, resmi tatilleri ve hafta tatilleri vardır.

Kişisel işlerinde veya resmi kurumlarda halletmeleri gereken işler olduğunda izin kullanabilirler. Sağlık raporu alabilirler. Ve izin kullandıklarında akılları çoğunlukla işlerinde kalmaz. İş sahipleriyse işlerinden geri kalmamak için tüm boş vakitlerini değerlendirirler. İzin kullanmamaya ve hasta olmamaya özen gösterirler. Ancak burada da önemli olan dengeyi kurabilmektir.

Maaşlı çalışan olup yaptığı işin türü veya organizasyonun kültürü nedeniyle yoğun mesaide çalışanlarda var. İş yaşam dengenizi sağladığınızda kesinlikle iş kurmak ve kendi işinin patronu olmak avantaj sağlayacaktır. Denge kuramadığınızda ise bu ciddi bir dezavantaja dönüşecektir.

İş kurma arzunuz varsa ancak kişisel ve sosyal hayata da önem veriyorsanız zaman yönetimi becerinizi geliştirmenizi öneririz. İyi bir planlamacı olmanız da sizin için avantaj sağlayacaktır.

Bir Organizasyonun Parçası Olmayı ve İş Arkadaşlarınız Olmasını Özleyebilirsiniz

Kendi işinizi kurduğunuzda eğer birkaç ortak birlikteliği ile yola çıkmadıysanız çoğunlukla yalnız çalışacaksınız. Zaman içerisinde ekibinizi büyütebilirsiniz ancak iş arkadaşlarınızla ilişkiniz iş veren çalışan ilişkisinden ibaret olacaktır. Dolayısıyla maaşlı çalışan olduğunuzda sahip olacağınız iş arkadaşlıkları iş kurmak isteyenler için geçerli olmayacak. Birlikte iş vereni, yöneticiyi veya organizasyonu değerlendirme sohbetleriniz iş kurduğunuzda gerçekleşmeyecek.

Birlikte kutlama yapmak, iş çıkışlarında toplaşmak, yeni yıl, özel gün organizasyonları düzenlemek mümkün olmayacak. Bayramlarda, kadınlar günü, anneler-babalar günü veya doğum günü gibi özel günlerde verilen hediyeler olmayacak. Aksine çalışanlarınız varsa bu tarz jestleri sizin planlamanız gerekecek.

Ancak sosyal yaşamı ve iş arkadaşlığını önemsiyorsanız kendi işinizi kurduğunuzda da bu tarz ortamlar yaratabilirsiniz. Sektörünüzdeki benzer iş sahipleriyle tanışabilir onlarla fuarlar, etkinlikler, toplantılar düzenleyebilirsiniz. Birbirinizin özel ve önemli günleri için yüzünüzü gülümsetecek hediyeler paylaşabilirsiniz.

İş Kurmak Düzenli Gelire Kalıcı Olarak Ara Vermek Anlamına Gelebilir

Maaşlı çalışan olduğunuzda hak ettiğinizin altında dahi olsa maaşınızın yatacağı zamanı ve miktarını bilirsiniz. Bu da kendinizi ve harcamalarınızı belli bir gelire göre ayarlamanızı sağlar. Ancak iş kurduğunuzda geliriniz çoğunlukla belirsiz olacaktır. Kimi günler, haftalar ve aylar daha çok gelir elde ederken kimi dönemlerde geliriniz azalabilir. Bu düzensizlik iyi bir bütçe planı yapılmadığında sizi kaygılandırabilir ve motivasyonunuzu düşürebilir.

İş kurmak istiyorsanız bütçe yönetimine hakim olmalı veya destek almalısınız. Bütçe yönetimine hakim değilseniz veya bir profesyonelden destek almıyorsanız zarar ettiğinizi düşünebilirsiniz. Harcamalarınızı yüksek gelirli dönemlere göre yapıyorsanız düşük gelirli dönemlerde maddi zorluklar yaşayabilirsiniz.

Yüksek Vergi, Hesapta Olmayan Giderler, Sigorta ve Emeklilik

Maaşlı çalışan olduğunuzda ödediğiniz vergileri hissetmezsiniz. Şirketin kirası, elektriği, suyu, ısınması, temizliği, yemek, ulaşım gibi giderleriyle ilgilenmezsiniz. Sigortanızı iş vereniniz öder, özel sağlık sigortası, bireysel emeklilik gibi yan haklarınız da olabilir. İş kurduğunuzdaysa kendinizin veya yanınızda çalışan diğer kişilerin tüm giderleri size aittir.

İş Kurmak veya Maaşlı Çalışan Olmak için Karar Verirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Karar sürecinde birden fazla faktör göz önünde bulundurulmalıdır. İlk önce karakteristik özellikler ve bireyin güçlü/zayıf yönleri değerlendirilmelidir. İş kurma hayali cezbedici olsa da karşılaşılacak zorluklarla baş edebilecek güçte olabilmek gerekir. Değişime ayak uydurabilen, yeniliği takip eden ve yaratıcı bir yapıda olmak iş kurma sürecinde ihtiyaç duyulacak özelliklerdendir.

Yeniliğe ve Değişime Her Dönemde ve Koşulda Ayak Uydurmalısınız

Bugünün koşullarıyla başladığınız bir işi uzun vadede sürdürebilmek ve süreklilikten verim elde edebilmek istiyorsanız yenileniyor ve çağın beklentilerine ayak uyduruyor olabilmelisiniz. Nokia bu konuda verebileceğimiz gerçekçi bir örnek olacaktır. Akıllı telefonlar çıkana kadar cep telefonunda akla gelen ilk markaydı belki de Nokia.

2000li yıllarda telefon kullanıcılarının neredeyse hepsinin kullandığı veya bilgi sahibi olduğu bir markaydı. Ancak zaman içinde aşırı büyüme oranı, çeviklik kaybı ve yenilikçi liderliğin eksikliği, Nokia’nın stratejik düzeyde şirket olarak başarısızlığına neden oldu.

Nokia’nın değişime direnç göstermesi ve yeniliğe ayak uyduramaması bu büyük markanın sonunu getirdi. Dolayısıyla iş kurmak istiyorsanız kurduğunuz işin sürekli gelişimine yatırım yapmalısınız. Çağı yakalamalı hatta başarılı olmak için çağın her daim ilerisini de görmeye odaklanmalısınız.

Bugünün ve Geleceğin Talep Gören Mesleklerini ve Sektörlerini İyi Bilmelisiniz

Bir diğer önemli konu mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini göz önünde bulundurmaktır. Bu neden önemli? Meslekler de zaman içerisinde ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik göstermektedir. Bugün çok revaçta olan bir meslek kolu teknolojinin, bilimin hızlı gelişimi sonucunda etkisini yitirebilir. Bu da pazarda yükselmenizin önünü kesebilir. Bu nedenle iş kurmadan önce geleceğin mesleklerinin ve mesleklerin geleceğinin iyi araştırılması gerekir.

Meslek kadar sektör seçimi de oldukça önemli. Sektörlerin bugünü ve geleceği de değerlendirilmeli. Örneğin e-ticaret 5 yıl öncesinde tüketici tarafından ilgi görmezken bugün en çok talep gösterilen tüketim alanı.

Nasıl Bir İş Kurmak İstediğinizi İş Kurmadan Önce Tüm Detaylarıyla Planlayabilmelisiniz

Bir diğer önemli konu da nasıl bir iş yapmak istediğinize karar vermeniz. Bu kararı alırken kendi beklentilerinizi, kullanıcı deneyimlerini ve nasıl bir fayda sağlamak istediğinizi belirlemelisiniz. Ortalama bir gelir elde etmek ama kendi işinize sahip olmak mı istiyorsunuz? Hem iş kurmak hem de çok zengin olmak mı istiyorsunuz? Yurtiçine mi yoksa yurtdışına mı hitap etmek istiyorsunuz?

Kendi işinizi yapmak ama bunu yaparken maaşlı bir işte de çalışmak mı istiyorsunuz? Örneğin bir yeteneğiniz var ve bunu maddi kazanca dönüştürmek istiyor ama profesyonel mesleğinizi de kurumsal bir şirkette mi sürdürmek istiyorsunuz? Evden mi, internetten mi yoksa açacağınız bir ofisten mi çalışmak istiyorsunuz? Ve bunlardan hangisi sizin için daha avantajlı olacak? Tüm bunlara işe koyulmadan önce karar vermelisiniz.

İş Kurmak İsteyenler Kariyer Danışmanlığı Hizmetinden Mutlaka Faydalanmalı

Kendi işinizi kurmaya karar verdiğinizde olumlu ve olumsuz pek çok dönüş alabilirsiniz. Bunlardan bir kısmı sizi motive ederken bir kısmı yıkıcı olabilir. Ancak bu süreçte bilinçli ve avantajlı kararlar verebilmek için objektif yönlendirmelere ihtiyacınız olacaktır. Bunu ise sağlamanın en kesin yolu profesyonel danışmanlık edinmenizdir. Bu sayede alacağınız riskleri minimize etmiş ve karşılaşacağınız olası zorluklara yönelik hazırlık yapmış olacaksınız.

Aba psikoloji olarak danışanlarımızın istekleri, hayal ve hedeflerini önemsiyoruz. Talebiniz ister iş kurmak ister iş bulmak olsun yanlış kariyerin bütün hayatı negatif yönde etkileyeceğinin farkındayız. Bu bakış açısıyla sunduğumuz danışmanlık sayesinde, danışanlarımızın yeteneklerini ve beklentilerini karşılayan kariyer planları hazırlıyoruz. Keyif almadıkları ve potansiyellerini gerçekleştiremedikleri işlerde sıkışıp kalmalarını istemiyoruz.

Her an ve her yaşta ‘yeni bir kariyer planlamanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu inançla, bilimsel kanıtları da dikkate alarak kendine yepyeni bir yol çizmek isteyenlere ihtiyaçları olan rotayı planlamada destek oluyoruz. Böylece alınan riskleri en aza indiriyor ve atılan her adımın proaktif olmasını sağlıyoruz.

Yeteneklerinizin, ilgi alanlarınızın ve karakteristik özelliklerinizin de mesleğinizle ve iş alanınızla uyumlu olmasını önemsiyoruz. Bu nedenle iş kurmak isteyen danışanlarımızın kariyer planlarını çıkarırken tüm bu önemli detayları sürece dahil ediyoruz. Kariyer planını belirlerken Stratejik yetenek yönetimi uyguluyoruz. Siz de girişimci olmak ve kendi işinizi kurmak istiyorsanız danışmanlık ve detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Tourette sendromu (TS), Turet sendromu veya tik bozukluğu olarak da bilinmektedir. Akademik, sosyal ve profesyonel hayatı son derece zorlaştıran nörogelişimsel bir bozukluktur. Belirtiler çoğunlukla çocukluk döneminde başlamaktadır. Başlangıç dönemi itibariyle sendrom kişilik gelişimini, özgüveni ve sosyal yaşamı olumsuz etkilemektedir. Hastalığa tanı konulabilmesi için belirtilerin en az bir yıl süreyle görülmesi gerekir.

Tourette nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kalıtımsal bir rahatsızlıktır. Hastalar, sanılanın aksine normal bir zeka düzeyine sahiptir. Hastalığın türü ve seyri yaşam süresiyle ilişkili değildir veya yaşam süresini etkilememektedir. Ancak belirtiler kişilerin yaşam kalitesini ciddi düzeyde düşürmektedir.

Özellikle belirtiler çocukluk döneminde başlamışsa bireyin kişilik gelişiminde ve sosyal becerilerinde olumsuz etkisi oldukça yüksektir. Hangi yaşta başlamış olursa olsun tourette sendromu bireyin akademik ve profesyonel hayatını da zorlaştırmaktadır.

Çocukluktan itibaren arkadaşlık kurmakta zorlanan, belirtilerin türü/ şiddeti nedeniyle sosyal yaşama karışamayan bireyler izole olmaktadır. Bu da beraberinde depresyon, sosyal anksiyete, okul fobisi, özgüven eksikliği gibi psikolojik sorunları getirebilmektedir. Tourette profesyonel yaşamda da istihdam ve yükselme olasılıklarını düşürmektedir. Sendromun en belirgin belirtisi istem dışı gerçekleşen, devamlı tekrarlanan ani hareketler veya seslerdir.

Bu ani, istemsiz ses ve hareketlere tik denilmektedir. Tikler, genellikle ataklarla ortaya çıkan; ani, hızlı, tekrarlayıcı ve amaçsız motor hareket veya seslerdir. Bu sendromda tikler basit ya da kompleks şekilde görülebilir. Yani birkaç kası veya basit sesi içerebilir. Veya birden fazla kas grubunun işe karıştığı hareketler veya anlamlı kelime ve cümlelerden oluşabilir.

Peki TS hangi belirtilerle kendini gösterir? TS hangi yaş gruplarında ve hangi cinsiyette daha fazladır? Tourette sendromu akademik başarıyı ve sosyal yaşamı nasıl etkiler? Tedavi nasıl olmalı? Soruların cevaplarını yazının devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Çocukluk Depresyonu İhmal Edilmemeli! Ve Ergenlerde Depresyon: Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Tourette Sendromu Çocuklukta Başlıyor Erkeklerde Daha Fazla Görülüyor

Semptomlar çoğunlukla çocukluk döneminde (4-6 yaş arasında) hafif motor tiklerle başlıyor. Zamanla basit tikler yerini daha kompleks motor hareketlere ve/veya seslere bırakıyor. 10-12 yaş arasında tiklerin şiddeti artıyor ve yaş aldıkça tiklerin şiddeti ve sıklığı azalıyor. Turet sendromundan erkekler kızlara oranla daha fazla etkileniyor, yani erkeklerde tourette daha fazla görülüyor. Hastalığın tanılanabilmesi için belirtilerin 21 yaş öncesinde başlamış olması gerekiyor.

Turet sendromu, kalıtımsal bir hastalıktır ve çoğunlukla TS’li bireylerin %50 olasılıkla çocuklarında da tourette görülmektedir. Akrabalarda bu oran %5-15’e düşmektedir. Tiklerin sıklığı ve şekli kalıtımsal karakteristik özelliklere, çevresel ve duygusal faktörlere göre de değişiklik gösterebiliyor. Stresli yaşam dönemleri, sınav kaygısı, yas, kayıp gibi durumlar tikleri artırabiliyor. Ayrıca ailenin ve/veya çevrenin hatalı yaklaşımı da tourette sendromunda belirtilerin sıklığını ve şeklini etkileyebiliyor.

Sendromlu kişiler çevrenin dikkatini veya tepkisini çekmemek için sıklıkla tiklerini bastırmaya çalışıyor. Bastırma girişimi ise stresi ve kaygıyı artırırken kontrol hissini de iyiden iyiye zayıflatıyor.

Tourette Sendromu (TS) Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Turet sendromunun fark edilmesinde belirleyici olan tiklerdir. Bu tikler istemsiz basit kas hareketleri ve sesler olabileceği gibi daha kompleks şekillerde de gelişebilir.

Basit motor tikler; göz kırpma, göz devirme, kaş kaldırma, omuz silkme, baş/boyun çevirme, üfleme, nesnelere elleme veya nesneleri koklama ve dil çıkarma şeklinde olabilir. Basit sesler yani vokal tikler ise esneme, öksürme, burun çekme, boğaz temizleme sesleridir. Birde kompleks motor ve vokal tikler vardır. Bu tiklerin gerçekleşmesi için birden fazla kas grubu çalıştırılmaktadır. Yine bu kompleks tikler de istem dışı olarak gerçekleşmektedir.

Kompleks tikler kişinin yaşamını ve işlevselliğini son derece olumsuz etkileyebilmektedir. Sosyal yaşam içerisinde yanlış anlaşılmalara ve hatta kişinin güvenliğini tehdit eden tepkilere yol açabilmektedir. Çevrede kişinin rahatsızlığından haberdar olmayan kişiler korkabilmekte veya kendilerini korumak için olumsuz tepkiler verebilmektedir. Özellikle yetişkinlikte görülen kompleks tikler kişilerin daha fazla yanlış anlaşılmasına ve tepki görmesine neden olmaktadır. Bu durum tourette sendromuna sahip bireyler için duygusal ve sosyal açıdan oldukça yaralayıcı olabilmektedir.

Kompleks motor tikler; daire çizerek yürüme, ayakları birbirine vurma, yüz buruşturma, zıplama, tekme atma ve benzeridir. Kompleks motor tiklere kopropraksi (el hareketi yapma) ve ekopraksi (başkalarının hareketlerini taklit etme) de dahildir.  Turet sendromunda görülen kompleks vokal tikler ise havlama, çığlık atma, bağırma şeklinde olabilir. Ayrıca ekolali (başkalarının söylediklerini tekrarlama), palilali (kendi kelime ve sözlerini tekrarlama), koprolali (küfürlü konuşma) olabilir.

Turet sendromu sıklıkla psikiyatrik durum veya davranış sorunlarıyla da birlikte görülmektedir. Bu sendromda en yaygın eşlik eden psikiyatrik hastalık Obsesif Kompulsif Bozukluk yani OKB’dir. Ayrıca dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), duygudurum bozuklukları, dürtü kontrol bozuklukları ve kişilik bozuklukları da sıklıkla eşlik edebilmektedir. TS tanısı alan bireylerde öğrenme güçlüğü, gelişimsel bozukluk ve davranım bozukluklarının daha fazla olduğu görülmektedir.

Öğrencilikte Obsesif Kompulsif Bozukluk yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Tourette Sendromu ve Tedavi

Turet sendromunda tanı ve tedavinin zamanında yapılması kişinin yaşam kalitesini artırmaktadır. Tedavi süreci sadece ilaç kullanımı olarak değerlendirilmemelidir. Belirtilerin tedavisinde ilaç kullanımına çoğunlukla ihtiyaç görülmemektedir. İlaç kullanımından önce kişiye, ailesine ve mümkünse öğretmenlerine farkındalık eğitimi verilir. Bu eğitim aracılığıyla belirtilerin yani tiklerin istemdışı olarak açığa çıktığı öğretilir. Böylece oluşabilecek olumsuz tepkilerin ve yanlış yönlendirmelerin de önüne geçilmiş olur.

Kimi zaman aile veya öğretmenler çocuğun bunu bilerek, dikkat çekmek için yaptığını düşünebilmektedir. Önüne geçebilmek için cezalandırma, bağırma, rencide etme, kıyaslama gibi olumsuz tepkiler verilebilmektedir. Verilecek farkındalık eğitimi ile bu olumsuz tepkilerin de önüne geçmek hedeflenir.

Tourette sendromunda bir başka tedavi kolu ise davranışsal müdahale teknikleridir. Bu teknikle kişiye tiklerin açığa çıkmasına neden olan dürtülerle başa çıkma becerileri öğretilir. Farkındalık eğitimlerinin ve davranışsal müdahale tekniklerinin yeterli gelmediği durumlarda ise ilaç desteği de kullanılabilmektedir. Ancak turet sendromunda ilaç kullanımına başlamadan önce birkaç faktör hasta, aile ve doktor birlikteliğiyle değerlendirilir.

  • Tikler kişinin yaşamını ne ölçüde zorlaştırıyor?
  • Tikler kişisel, sosyal, akademik veya profesyonel yaşamı olumsuz etkiliyor mu?
  • Alay edilme, dışlanma, sosyal izolasyon, akran zorbalığı veya depresyon, uyku, yeme bozukluğu gibi sorunlar eşlik ediyor mu?

Bu soruların cevapları birey, doktor ve aileyle birlikte değerlendirilir ve gerek görülürse ilaç tedavisine başlanabilir. İlaç tedavisinde istenmeyen yan etkiler açığa çıkabilmektedir. Bu nedenle kullanım ve doz ayarı mutlaka doktor takibinde yapılmalıdır. İstenmeyen bir yan etki ile karşılaşılması halinde doktorla iletişim kurulmalıdır.

LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Tourette Sendromu ve Psikolojik Desteğin Önemi

Tourette sendromu hangi yaşam döneminde başlarsa başlasın özgüveni ve sosyal yaşamı zorlaştırmaktadır. Tiklerin türü, sıklığı ve şiddeti kişinin yaşamını zorlaştırdığı gibi çevrenin de reaksiyonlarını belirlemektedir. Ülkemizde bu sendroma yönelik yeterli toplumsal bilinç ve bilgi bulunmamaktadır. Bu da belirtilerin psikolojik bir rahatsızlık veya zeka geriliği gibi yorumlanmasına neden olabilmektedir. Yetersiz bilgi nedeniyle önyargı veya kaygı, korku gelişebilmektedir.

İnsanlar belirtiler karşısında abartılı tepkiler verebilmektedir. Tourette tanısı alan bireylerin davranışlarına çevre; korkma, kaçma veya öfkelenme gibi istenmedik tepkiler verebilmektedir. Bu nedenle kişilerin sosyal yaşamı olumsuz etkilenmekte ve yaşam kaliteleri düşmektedir. Sosyal bir gruba dahil olma girişimleri grup üyeleri tarafından olumsuz karşılanabilmektedir.

Bireysel olarak sosyal yaşam içerisindeki ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarında da sorunlar yaşanabilmektedir. Kütüphane, market, mağaza, sinema, toplu taşıma gibi sosyal ortamlarda bulunma gereksinimlerini karşılarken de sıkıntı yaşayabilmektedirler. Tourette sendromu belirtileri nedeniyle kişinin hayatında açığa çıkan bu sorunlar beraberinde izolasyon ihtiyacını getirebilmektedir. Kişi istemediği, kendini üzen bakışlardan ve tepkilerden uzaklaşmak için yalnız kalmayı tercih etmek zorunda kalabilmektedir.

Dolayısıyla turet sendromu nedeniyle bireylerde içe kapanma, geri çekilme, izole olma görülebilmektedir. Bu bireylerin toplumsal yaşamda etiketlenmeden veya dışlanmadan var olabilmeleri için çevrenin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle kişinin dahil olacağı okul ortamlarında öğretmenleri, akranları bilinçlendirilmelidir. Arkadaşlar, akrabalar gibi kişinin sıklıkla bir arada olacağı kişilere bilgi verilmelidir. Kişiler, hastalara nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda bilinçlendirildiğinde hastaların da yaşam alanları genişleyecek, yaşam kaliteleri artacaktır.

Toplumun bilinçlendirilmesi kadar kişinin kendisiyle de bilgi paylaşılmalıdır. Hastalığın gelişim nedenleri, belirtileri artıran ve azaltan faktörler üzerine çalışılmalıdır. Hastalık sonucu ortaya çıkan duygusal, fiziksel ve bilişsel problemlerle nasıl baş edilebileceği öğretilmelidir. Özgüven, özsaygı ve sosyal beceriler üzerine de çalışılmalıdır.

Sosyal Beceri Eksikliği Akademik Başarıyı Olumsuz Etkiliyor ve Çocuklarda Sosyal Beceri ve Ailenin Etkisi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Tourette Sendromu ile Akademik ve Profesyonel Yaşamda Başarı

Turet sendromu nörogelişimsel bir hastalıktır. Bu hastalıkta herhangi bir zeka geriliği söz konusu değildir. Ancak hastalığın belirtileri ve sıklıkla birlikte görülen OKB, dikkat eksikliği, özgül öğrenme güçlüğü gibi komorbite hastalıklar akademik başarıyı etkilemektedir. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da kişilerin odaklanmasını ve dikkatlerini sürdürmesini zorlaştırabilmektedir. Belirtilerin yoğun, sık ve şiddetli olduğu durumlarda hastalar belirtileri baskılamaya çalışmaktadır.

Baskılama ise tiklerin şiddetini artırmaktadır. Bu da kişinin oto kontrolünü kaybettiğini düşünmesine neden olmaktadır. Stres ve kaygı belirtilerin şiddetini artırmaktadır. Tikleri kontrol altında tutmaya çalışmak kişinin spontane hareket etmesini ve yaptığı işe odaklanabilmesini zorlaştırmaktadır. Tourette sendromunun tedavisinde erken teşhis ve müdahale oldukça önemlidir. Ailelerin ve kişinin belirtileri önemsememesi ve kendiliğinden geçmesini beklemesi ciddi zaman kayıplarına yol açmaktadır.

Erken tanı ve tedavi bireyin kişisel, sosyal ve profesyonel yaşamındaki doyumu artırmaktadır. Özellikle eğitim ve profesyonel yaşamda hastalık bireyin gerçek potansiyelini performansa dökmesini engellemektedir. Potansiyelin ortaya çıkarılabilmesinde profesyonel destek almak ve kariyer danışmanlığından faydalanmak son derece önemlidir.

Akademik ve profesyonel yaşamda başarı elde etmek için işbirliği içerisinde olunmalıdır. Bu iş birliğini; birey, ailesi, okul veya iş veren, kariyer danışmanı, psikolojik danışman, doktor oluşturmalıdır. Bu sayede kişinin ihtiyaç duyduğu tikleri baskılayacak ilaçlar kullanılabilir ve davranışsal çalışmalar yapılabilir.

Belirtilerin yol açtığı psikolojik sorunlar, kişisel ve sosyal yaşamdaki zorluklar psikolojik destekle aşılabilir. Problem çözme ve sorunlarla başa çıkma yöntemleri kişiye öğretilebilir. Akademik hayatta potansiyeliyle uyumlu şekilde başarılı olması için ihtiyaç duyduğu akademik yönlendirmeler yapılabilir. Öğrenme stili, zeka alanı, ilgi ve beceri alanları kariyer danışmanının uygulayacağı test ve envanterlerle belirlenebilir.

Tourette sendromu da göz önünde bulundurularak kişinin profesyonel yaşamı, mesleki yönelimleri belirlenebilir. Aba Psikoloji olarak, danışanlarımıza daha iyi bir akademik yol izleyebilmeleri için yardımcı oluyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More