Savunma mekanizmaları yaşamda karşılaşılan kaygıları azaltmak için egonun gerçeği çarpıttığı bilinçsiz stratejilerdir. Kişileri iç ve dış zorluklara ya da sıkıntılara karşı koruyan otomatik süreçler olarak da düşünülebilir. Bu mekanizmalarla birey kendini sıkıntı verici düşüncelerden, benliğin oluşturduğu suçluluk ve kaygı duygularından uzaklaştırır. Benliğimiz ise id, ego ve süperego olarak üç farklı yapıdan oluşmaktadır. Her bir yapı farklı amaçlara hizmet etmektedir.

Yaşadığımız kaygı ve sıkıntılar ise bu yapıların birbiriyle çatışmasından, açığa çıkan anlaşmazlıklardandır. İd, benliğin hiçbir mantıklı ya da ahlaki norma bağlı olmayan en ilkel yapısıdır. Tamamıyla bilinçaltına gömülüdür, cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin ve bu dürtülerin getirdiği istek ve eğilimlerin muhafaza edildiği alandır.

Ego ise, benliğin idden daha gelişmiş olan ikinci yapısıdır. Bu yapı idden gelen dürtüsel ihtiyaçları doyurmak ve dengelemek için çalışır. Egonun idden daha gelişmiş olmasının nedeni işlevini yerine getirirken düşünce sistemini kullanmasıdır. Ego, bireyin uygun koşullar oluşana kadar mevcut ihtiyacını ertelemesini sağlamaktadır. Bu anlamda da idden gelen dürtüleri bastırıp bireyin öncelikli ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlar.

Ego, bu özelliğiyle benliğin bilinç düzeyine daha yakın olan kısmıdır. Süperego ise, yetiştiğimiz kültür ve büyütüldüğümüz ebeveyn tutumlarına göre şekillenir. Süperego, idin dürtülerini sürekli olarak bastırmaya çalışır. 3 benlik yapısından gerçeklikle uyumlu olan tek yapı egodur. Ego, savunmaları kullanarak yaşamsal kaygıları daha kabul edilebilir hale getirir. Böylece savunmalar psikolojik sağlığımızı dengede tutmamızı, yaşadığımız çevre ile uyumlu olmamızı sağlar.

Savunma mekanizmaları yaşa ve bilişsel gelişmişlik düzeyine göre de farklılık gösterir. Çocuklar daha ilkel savunma mekanizması kullanırken, yetişkinlerin kullandığı mekanizmalar daha gelişmiştir. Peki bu mekanizmalar nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Seçimlerimizi ve davranışlarımızı nasıl etkiler? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizması kullanımı oldukça sağlıklı ve benlik bütünlüğünü, iyi oluşu koruyan önemli bir kaynaktır. Ancak her şeyin fazlasında olduğu gibi bu mekanizmaların da gereğinden çok kullanımı sağlıklı değildir. Savunmaların ideal ölçüde kullanımı bizi tehditlere karşı koruyup, stres, kaygı ve üzüntüyle başa çıkmayı sağlar. Gereğinden fazla kullanımı ise patolojik sonuçlara neden olabilir. Sıklıkla kullanılan mekanizmalar aşağıdaki gibidir;

Bastırma (Repression)

Egoyu rahatsız eden tüm duygu, düşünce ve dürtülerin bilinçaltına itilerek orada tutulmasına bastırma mekanizması denilmektedir. Kişi böylece başa çıkamadığı ve varlığından rahatsız olduğu her şeyi hiç yaşanmamışçasına bilinç düzeyinden uzaklaştırabilir. Şiddetli korkular, travmalar, kayıplar, pişmanlıklar bu mekanizmayla geri plana atılabilir. Aynı şekilde başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve istekler de bastırılabilmektedir.

Örneğin; kardeş kıskançlığı yaşayan bir çocuk ebeveynlerinin kardeşine olan ilgisini görmezden gelir, bu konudaki düşüncelerini bastırır. Ancak savunma mekanizmaları içerisinde bastırma en fazla zihinsel enerji tüketimine neden olandır. Bastırma mekanizmasının gereğinden fazla kullanılması unutkanlığa neden olabilmektedir. Detayları, önemli konuları hatırlamakta güçlük çekilebilir. Durgunluk, tepkisizlik gibi sonuçlara da neden olabilmektedir.

İnkar (Denial)

İnkar, gerçekliğin acı veren yönünün bilinçten uzaklaştırılmasına yardım eden savunma mekanizmasıdır. Bir olayın varlığını, şiddetini ve sonuçlarını kabul etmekte zorlandığımızda kullandığımız mekanizmadır. Kabullenmenin gerçekleşebilmesi için inkar yardımcı rol oynamakta, kişinin sürece uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Ancak inkarın süresi, sıklığı ve şekli bu savunmanın sağlıksız bir kullanıma dönüşmesine neden olabilir.

Örneğin; sevdiği birinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen birisi onun çok güçlü olduğunu ve bu hastalığı kolayca atlatacağını düşünebilir. Kanser olduğunu öğrenen biri yapılan testlerin hatalı olduğunu, başka bir doktora daha gitmesi gerektiğini düşünebilir. Yas tutan biri, kaybettiği yakınının bir gün geri döneceğini düşünebilir. Özelliklede ölüm alanına tanık olmayan veya cenaze sürecinde bulunmayan kişiler için ölümü inkar sıklıkla görülebilmektedir.

Kişi inkar mekanizması ile yaşadığı durum karşısında açığa çıkacak şiddetli kaygı, korku veya üzüntüyle baş etmeye çalışmaktadır. Savunma mekanizmaları benlik bütünlüğünün korunmasına destek olmaktadır.

Yansıtma (Projection)

Kişinin kendisinde olan ama olmasını istemediği duygu, düşünce ve dürtüleri başkalarına yansıtmasıdır. Örneğin; eşini aldatmaktan korkan biri eşinin kendisini aldatacağını, sadık olmadığını söyleyebilir. Yalan söyleyen biri herkesin yalan söylediğini düşünebilir. Kardeşini kıskanan biri kardeşinin kendisini kıskandığını iddia edebilir. Başarısız olduğunu düşünen biri öğretmenlerinin başarısız olduğunu düşündüğünü düşünebilir.

Mantığa Bürüme (Rationalization)

Bir diğer anlamıyla bahane uydurma olarak düşünülebilir. Kişi kendisi ve başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve davranışlarını açıklamak için mantıklı bulanabilecek bahaneler üretebilir. Mantığa bürüme savunma mekanizmaları içerisinde en sık kullanılanıdır. Ancak gerçeğin çarpıtılmış hali olduğu için fazla kullanımı yine sağlıksızdır. Kişinin kendi duygu, düşünce, davranış ve dürtülerine yabancılaşmasına neden olur.

Başkaları tarafından fark edildiğinde de güven zedeleyici olabilmektedir. Okulda başarılı olamayan bir çocuk neden olarak evde çalışabileceği bir alanın olmadığını söyleyebilir. Mesleğinde ve kariyerinde aradığı başarıyı bulamayan biri hatalı meslek seçtiğini bu yüzden başarılı olamadığını söyleyebilir. Ekonomik yetersizlikler yaşayan biri en büyük zenginliğin mutluluk olduğunu söyleyebilir.

Özdeşleşme (İdentification)

Kişinin kendini bir başkasının yerine koyması ve onun gibi davranmasıdır. Çeşitli engellenmeler, başarısızlıklar, hayal kırıklıkları karşısında kişi kendisinden daha başarılı, yetenekli olan kişilerle özdeşleşerek kişisel değerini artırmaya çalışabilir. Böylece başkasının başarısından kendisine de yüceltici bir değer kattığını düşünebilir. Örneğin; iyi yemek yapamayan biri, annesinin çok iyi bir aşçı olduğunu söyleyebilir. Akranları tarafından hırpalanan biri babasının çok güçlü olduğunu söyleyebilir.

Karşıt Tepki Kurma (Reaction)

Savunma mekanizmalarından bir diğeri de karşıt tepki kurmadır. Kişi kabullenmekte zorlandığı veya başkaları tarafından onaylanmayacak duygu, düşünce ve dürtülerinin tam zıttını ifade eder. Örneğin; kişi cinsel dürtü ve düşüncelerine karşı aşırı ahlaki değerlere bağlı davranma eğiliminde olunabilir. Kardeşini kıskanan bir abla/ağabey kardeşini çok sevdiğini söyleyebilir, çok iyi bir kardeş rolü sergileyebilir.

Yer Değiştirme (Displacement)

Kişinin başa çıkmaya gücünün yetmediği olaylarda öfkesini, kızgınlığını gücünün yeteceği başka kişilere, nesnelere yönlendirmesi durumudur. Babasına sinirlenen birinin küçük kardeşine kızması veya telefonda sinir harbi yaşayan birinin öfkeyle telefonu kırması gibi. Asıl kaynağına ifade edilemeyen duygu ve düşünceler için kişi o kaynağa ait eşyalara da zarar verebilir. Örneğin; kardeşine çok kızan bir çocuk onun en sevdiği oyuncağa zarar verebilir.

Yüceltme (Sublimation)

Savunma mekanizmalarından yüceltmenin rolü oldukça önemlidir. Kişinin idden gelen ve bastırmakta zorluk yaşadığı dürtülerini toplumun da onaylayacağı şekilde değiştirmesidir. Örneğin; öfkeli, saldırgan, kavgacı biri polis, koruma olmayı veya dövüş sporlarıyla profesyonelce ilgilenmeyi seçebilir.

Ödünleme/ Telefi Etme

Ödünleme ise bireyin bütün olumsuzluklara rağmen üstünlük duygusunu doyurmaya çalışma çabasıdır. Kişi herhangi bir alandaki eksikliğini veya başarısızlığını başka alanlardaki etkinliklerle kapatmaya çalışır. Kimi durumlarda ise kişi eksiklik yaşadığı alanda çok daha fazla çalışarak başarılı olmaya odaklanır. Derslerinde başarılı olmayan biri, sporda veya sanatta çok başarılı olabilir.

Savunma Mekanizmaları Seçimlerimizi Nasıl Etkiliyor?

Kullandığımız savunma mekanizmaları içinde bulunduğumuz duruma ve yaşantıladığımız deneyimlere kişisel ve çevresel faktörlerle verdiğimiz tepkilerdir. Savunmalar sağlıklı, herkes tarafından kullanılan benliği dengeleyici tepkiler olsa da bir o kadar da özneldir. Kullandığımız savunmaların türü, sıklığı ve şekli bizi diğerlerinin tepki ve davranışlarından farklılaştırmaktadır. Bir kişi yaşadığı başarısızlık karşısında mantığa bürümeyi kullanarak yanlış meslek seçimi yaptığını söyleyebilir.

Bir başkası başarısızlık düşüncesiyle baş etmek için başka bir alanda örneğin ebeveynlik rolünde çok başarılı olmaya çalışabilir. Başka biri başarısızlığını ödünlemek için kardeşinin, eşinin veya çocuğunun başarılarıyla övünebilir. Dolayısıyla aynı duyguya, düşünceye verdiğimiz tepkiler birbirinden farklı olabilmektedir. Seçimlerimizde de savunmaların etkisi görülmektedir. Seçtiği meslekte veya okulda başarısız olmaktan kaygı duyan genç ailesinin onayladığı bölümü, okulu seçebilir.

Yurtdışında eğitim almak isteyen ama buna cesaret edemeyen birisi yurtdışı eğitimi gereksiz bulduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla kullandığımız savunma mekanizmaları seçimlerimizi de yönlendirmektedir. Tüm bunlar kullandığımız mekanizmaların iyi oluşumuzu, başarımızı veya başarısızlıklarla başa çıkmamızı desteklediğini göstermektedir. Savunmaların sıklığı artığında, kişinin gerçeklikle bağı kopmaya başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Bu mekanizmaların gereğinden fazla ve yersiz kullanımı benlik bütünlüğünün dengesini bozacaktır. Kişilerarası ilişkiler, akademik başarı, kariyer hatalı ve kontrolsüz kullanımda olumsuz etkilenebilir.

Savunma mekanizmaları kişiye ve çevresine zarar verecek boyutlara ulaşıyorsa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik mesleki ve kişisel danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Psikolojik destek ihtiyacına da destek veriyoruz.

Read More

Yurtdışı eğitim ve YKS için aynı anda hazırlık yapmak son yıllarda büyük talep görüyor. Bunun iki önemli nedeni var; Birincisi öğrenciler artık yurtdışı eğitimi çok daha fazla önemsiyor. Okullar, rehberlik birimleri ve kariyer danışmanları bu konuda daha fazla bilgilendirme yapıyor. İkinci neden ise yurtdışı eğitim için kabul alamayan veya farklı bir nedenle eğitime başlayamayan öğrenciler yurtiçi eğitim fırsatlarını kaçırmak istemiyor.

Özellikle yurtdışı eğitimin ekonomik boyutu öğrencileri ve aileleri tercih sürecinde zorluyor. Yurtdışı eğitim iyi bir burs fırsatı yakalanamazsa oldukça büyük bütçeler gerektiriyor. Döviz kurundaki ani değişiklikler ise yurtdışı eğitim maliyetinin çok hızlı değişmesine neden oluyor. Yurtdışı üniversite kabulleri için okulların beklentileri de seneden seneye farklılık gösterebiliyor. Bu anlamda da iyi bir takip ve planlama yapılamadığında yurtdışı eğitime hazırlık yapmak zorlaşıyor.

Bu da öğrencilerin her iki sürece aynı anda hazırlık yapmasına neden oluyor. Birbirinden farklı olarak yapılan iki sürecin hazırlığı ise çok daha bilinçli ve verimli çalışmayı gerektiriyor. Sadece YKS veya sadece Yurtdışı eğitim için hazırlık yapan öğrencilerin hazırlık sürecine ayırdığı efor ve zaman iki katına çıkarılmalı.

Peki yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı anda hazırlık yapmak mümkün mü? Avantaj ve dezavantajları neler? Hazırlık sürecini kolaylaştırmak için öğrenciler neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz! Ve Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Aynı Anda Hazırlık Yapılabilir mi?

Evet, doğru bir stratejik planlama ve yüksek motivasyon ile her ikisine birlikte hazırlık yapmak mümkün. Ancak bu hazırlığı yaparken öğrencilerin sırtlanacağı yük de oldukça fazla olacak. Bu yükün olabildiğince hafifletilmesi gerekiyor. Yükün paylaşılmasında ise aileye ve kaynak sağlanabiliyorsa mentor, kariyer danışmanı gibi profesyonellere pay düşüyor. Yurtdışı eğitim ve YKS için hazırlık yapmak aynı anda birden fazla değişkeni takip etmeyi gerektiriyor.

Üniversitelerin kabul koşulları neler, hangi üniversite mesleki başarı için daha avantajlı? Hangi ülke bu eğitim için daha uygun? Burs fırsatları için ne yapılmalı? Bütçe planlama gibi pek çok bilginin takibinde sorumluluk mentor veya kariyer danışmanında olmalı.

Aileler ise bütçe ve duygusal destek konusunda öğrencinin yükünü, stres ve kaygılarını almalı. Öğrenciye ise zamanı verimli kullanma, verimli ders çalışma ve iç motivasyonunu koruma sorumluluğu kalmalı.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Birlikte Hazırlık Yapmanın Avantaj ve Dezavantajları

Hazırlık süreci doğru yapılandırıldığında avantajlar dezavantajlardan çok daha fazla olmaktadır. Ancak hazırlık sürecinde tüm yük öğrencinin üzerine bırakılırsa dezavantajları daha fazla olacaktır. YKS için yapılacak hazırlık ağırlıklı olarak 12. yani son sınıftadır. Son sınıfta çoğunlukla konu anlatımları biter, tekrarlar ve bol soru, deneme çözümleri ile bilgiler pekiştirilir.

Sınav süresini yetiştirmek, kontroller için ek süre bırakmak için pratik yapmak da başarıyı olumlu etkiler. Dolayısıyla yurtiçi eğitim için YKS hazırlığı son sınıfta hız kazanacaktır. Yurtdışı eğitim için ise IB ve AP gibi eğitim programlarına hazırlık yapılması gerekir. AP sınavına hazırlık yapmak YKS için de büyük avantaj sağlamaktadır. Bunun en büyük nedeni karşılaşılacak konulardaki benzerliklerdir.

AP sınavında karşılaşılan konu içerikleri AYT yani ikinci YKS oturumu olan Alan Yeterlilik Sınavında da soruluyor. AP sınavında Fizik ve matematik YKS ile birebir örtüşürken, Kimya %70, Biyoloji %50 benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla AP sınavına hazırlık yapanlar doğrudan YKS için de hazırlanmış oluyor. AP sınavı için en önemli sene 11. Sınıf.

Öğrenciler bu yılda yapacakları hazırlıkla hem AP’ye hem de erkenden AYT’ye hazırlanmış oluyor. Bu da Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmanın en büyük avantajını sunuyor. Ancak hazırlık süreci iyi yürütülmediğinde öğrencilerin sınav stresi artıyor. Zaman yönetimi, konsantrasyon zorlaşıyor ve motivasyon düşebiliyor.

Öğrencilerin üzerindeki baskı artığında hem yurtiçi eğitim başarısı hem de yurtdışı kabul olasılığı düşebiliyor. Bu noktada da hem öğrenciyi hem de aileyi rahatlatabilmek için mentor ve kariyer danışmanlığını öneriyoruz.

Aba Yurt Dışı Eğitim bu konuda uzman kadrosu ile her yıl çok sayıda öğrenciyi yurtiçi ve yurtdışı eğitime birlikte hazırlıyor. Danışmanlık verilen öğrencilerin dünyanın en iyi üniversitelerine yerleşmeleri için çalışmalar yapılıyor. Eğer öğrenci dünyanın en iyi üniversitelerine giremeyecekse Türkiye’nin en iyi üniversitelere girebilecek stratejileri uygulamaları hedefleniyor.

Yurtdışı Eğitim ve YKS Hazırlık Sürecini Verimli Geçirmek için Öneriler

Sadece YKS’ye veya yurtdışı eğitim programlarına hazırlık yapmak dahi oldukça emek isteyen bir süreç. Ergenlik döneminin zorlukları, sınav rekabeti, dersler ve geleceğin belirsizliği ise süreci zorlaştıran diğer faktörler. Ancak geleceği daha iyi şekilde yapılandırmak, yaşam standartlarını artırmak için en doğru zaman lise yılları.

Enerjinin en yüksek olduğu, dikkat dağıtıcı faktörlerin ve yaşamsal sorumlulukların en az olduğu dönem. Üstelik iyi bir lise eğitimi alıyorsanız ve aile desteğiniz varsa bu süreci başarıyla tamamlamanız mümkün. Tüm olumlu katkılarına rağmen bir hedefi planlamak ve elde etmeyi istemek başarmak için yeterli değil. Peki başarıyı desteklemek için neler yapılabilir?

Zaman Yönetimi ve Verimli Ders Çalışma Tekniklerini Bilmek Oldukça Önemli

Zamanı iyi yönetebilmek bu sürecin belki de en önemli koşulu. Zaman herkes için eşit olsa da zamanı nasıl değerlendirdiğimiz özneldir. Bu öznelliğin nasıl değerlendirildiği ise başarı oranını doğrudan etkilemektedir. Hedeflerini yeterince iyi planlamamış veya bir hedefi olmayan bir öğrenci zamanını ders dışı aktivitelerle doldurabilir.

Yeterince iyi yapılan bir zaman planlaması ise Yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı zaman diliminde yer verebilme fırsatı sunar. Zaman kullanımını iyileştirmek için yapabileceklerinizi aşağıda özetledik. Daha detaylı bilgi için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri  yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Dikkat süresini aşmayacak şekilde çalışmak.
  • Düzenli sürelerle ve ihtiyaç duyuldukça mola vermeyi ihmal etmemek.
  • Mola sürelerine sadık kalmak. (Pomodora tekniğinden faydalanabilirsiniz)
  • Dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek. (Telefon konuşmaları, mesajlaşma, sosyal medya gibi dikkat dağıtıcı kaynaklara ders süresinde yer verilmemelidir.)
  • Hayır diyebilmek. (Uzayan telefon konuşmalarına, planın dışında kalan aciliyeti olmayan işlere ve benzeri taleplere)

Verimli ders çalışma tekniklerini iyi bilmek ve uygulamak da yurtdışı eğitim ve YKS’ye birlikte hazırlanmayı kolaylaştırmaktadır. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dinlenmeye ve Keyif Alınan Faaliyetlere de Zaman Ayırılmalı

Çoğunlukla sınava hazırlık gibi önemli süreçlerde ilk ihmal edilen kişisel zamana ve dinlenmeye ayrılan süredir. Oysa verimli çalışabilmek, dikkati sürdürebilmek ve motivasyonu korumak için dinlenmeye ve eğlenmeye de vakit ayırılmalıdır. Mola vermek, dinlenmek veya böyle önemli bir süreçte eğleniyor olmak öğrenciler tarafından kabahat gibi değerlendirilebilmektedir. Oysa üniversite eğitimine hazırlık yapmak maraton gibidir; temposu yüksek ve uzun bir parkurdur.

Bu parkuru iyi bir dereceyle tamamlayabilmek ise gerektiğinde durmayı, ihtiyaçları karşılamayı gerektirir. Öğrenciler üniversiteye hazırlanırken bir anda sosyal aktivitelere, kişisel zamana ve dinlenmeye ara verir. Deşarj olmalarını sağlayan kaynaklarını tüketirler. Spora, yürüyüşe, filme, kitaba veya arkadaşlarla yapılan aktivitelere zaman ayırmayı başarıyı engelleyecek kaynaklar olarak görebilirler.

Oysa Yurtdışı eğitim ve YKS gibi iki önemli sürece hazırlık yapmak içsel motivasyonu sağlayabilmeyi gerektirir. Motivasyonun korunabilmesi ise dinlenmekten ve keyif alabilmekten geçer. Aksi halde hem zihin, hem beden yorulacak ve dolayısıyla ulaşılmaya çalışılan hedef de gözünüzde büyüyecektir.

Sağlıklı Beslenmek ve Yeterli Uyku İhmal Edilmemeli

Beslenme ve uyku Lise, üniversite gibi önemli akademik basamaklara hazırlık yaparken ihmal edilen önemli kaynaklardandır. Özellikle sınavlara kısa bir zaman kaldığında öğrencilerin iştahı kesilir, çoğunlukla öğünler çalışma masasında yenir. Uyku ise gen saatlere kalır ve yetersizdir. Geç yatıp erken kalkarak öğrenciler çalışmaya ayırdıkları zamanı artırmaya çalışır. Oysa başarılı olabilmek ve yapılan çalışmadan verim alabilmek için fiziksel sağlık ihmal edilmemelidir.

Yurtdışı eğitim ve YKS hazırlık sürecinde beslenmeye ve uyku kalitesine çok daha fazla önem vermek gerekiyor. Yetersiz beslenme ve uyku öğrenmeyi, hatırlamayı, dikkati olumsuz etkileyecektir. Yeni bilgileri işlemek, eski bilgileri geri getirmek zorlaşacaktır. Fiziksel yorgunluk nedeniyle dikkat daha kolay dağılacak ve ayrıca bedensel yakınmalar da başlayacaktır. Uzun saatler çalışma masasında oturmak sırt, boyun, eklem ağrılarına ve tutukluklara neden olacaktır.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Hazırlık Yaparken Kariyer Danışmanlığı Almak Başarıyı Artırıyor

Aynı anda iki sürece birden hazırlık yapmayı hedeflemek yüksek motivasyon, stratejik planlama ve destek gerektiriyor. Bu süreçte okul, aile, öğrenci ve mümkünse kariyer danışmanının iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Hazırlık sürecinde iyi koordine olunabilirse öğrencinin üzerindeki yük azaldığı gibi başarı olasılığı da artıyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Bakış açınızı geliştiriyor, kariyer ve eğitim fırsatlarınızın artması için stratejik hedefler belirliyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmak isteyenlere kariyer danışmanlığı geniş fırsatlar sunuyor. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Kariyer değişikliği arayışı yıldan yıla artış gösteriyor. Artan nüfus ve eğitim seviyesi buna karşılık azalan istihdam oranları kariyerde değişiklik ihtiyacı doğuruyor. İş bulamamak kadar hatalı alan ve meslek seçimleri nedeniyle çalışanların iş ve meslek doyumu da oldukça düşük. Mesleğinden veya çalıştığı iş yerinden memnun olmayan bireyler için ise başarılı bir performans sergilemek kolay değil.

Pek çok birey iş ve meslek doyumsuzluğunun veya başarısızlığının temel nedenini arıyor. Kimi zaman hatalı yönlendirmeler kimi zaman mevcut koşullar hatalı meslek ve iş seçimlerine yol açabiliyor. Özellikle yeni nesil kariyer planı konusunda çok daha bilinçli. Mutlu olmadıkları, verim alamadıkları çalışma alanlarında zaman kaybetmiyorlar ve aktif iş aramaya devam ediyorlar.

Ancak kariyer değişikliğine cesaret edemeyen, standartlarını kaybetmekten çekinen grup da bir o kadar kalabalık. Dolayısıyla en başından kariyer planı yaparken çok daha bilinçli seçimler yapabilmek gerekiyor. Her yıl bin bir hevesle üniversite eğitimine başlayan nice genç için mezuniyet sonrası iş bulmak oldukça zorlaştı. Mülakatlarda iş verenlerin beklentilerini karşılamak kadar mülakatlara davet edilmek de kolay değil.

Dolayısıyla kariyerde hedeflenen başarılara ulaşabilmek için üniversite eğitiminin dışında kişisel ve mesleki yatırımlar yapmak gerekiyor. Günümüzde istihdam fırsatı arayan pek çok birey iş verenlerinin beklentilerini karşılayabilmek için özgeçmişlerini donatıyor. Üniversite eğitimine ek olarak çift anadal, yandal yapıyorlar. Yurtdışı eğitim, dil okulları, referans mektupları, stajlarla da özgeçmişlerini zenginleştiriyorlar. Akademik ve mesleki gelişim kadar kişisel gelişime de önem veriliyor.

Adaylar kendilerini çok yönlü geliştiriyor. Etkili iletişim becerileri, zaman yönetimi, çatışma çözme, stresle başa çıkabilmek, takım olma, liderlik bunlardan bazıları. Yine yüksek lisans eğitimine başlayan aday sayısı da oldukça fazla. Yüksek lisans programlarının yaygınlaşması, tezsiz programlara kabulün daha kolay hale gelmesi de başvuruları artırdı.

Gençler daha kolay istihdam olabilmek için meslekleriyle ilgili olabilecek alanlarda uzmanlaşmak istiyor. Bunun için de yüksek lisans eğitimine başlıyor. Master yapanların yine önemli bir kısmı da iş ve kariyer değişikliği için uzmanlık almak istiyor.

Kariyer Değişikliği Önem Kazanıyor

Üniversite eğitimi pek çok meslek için unvan kazandıran önemli bir eğitim seviyesidir. Önlisans eğitimi 2 yıllık programlardan oluşurken, lisans eğitimleri çoğunlukla 4 yıl sürmektedir. Ancak temelinde üniversite eğitimi mesleki olgunluk ve beceri kazanımı için yeterli değildir. Pek çok lisans ve önlisans programı bir mesleğe hazırlamaktan çok bilgi edinme sürecidir.

Üniversitelerin amacı düşünmeyi öğretmek, bilim üretmek, güncel ve bilimsel bilginin yaygınlaşmasını sağlamaktır. Bilimsel ve akademik araştırmalar, alan çalışmaları ile bilginin doğruluğu aranır. Elde edilen bilgi paylaşılır. Ancak üniversite eğitimi mesleki olgunluğun oluşması için yeterli değildir. Çoğunlukla büyük hayallerle üniversite eğitimine başlayan bireyler eğitim sürecinde hayal kırıklığı yaşayabilmekte ve pişmanlık duymaktadır.

Üniversite sürecinde kariyer değişikliği yapmayı hedefleyen öğrenci sayısı da oldukça fazladır. Ancak üniversite sınavlarına hazırlanırken verilen büyük emek ve zaman çoğu bireyin değişikliğe gitmesini zorlaştırmaktadır. Bu süreçte geri adım atmak istemeyen gençler ise çoğunlukla iş hayatında daha büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşmaktadır.

Oysa seçilen meslek neredeyse bir ömre etki edecek öneme sahiptir. Meslek seçimiyle sadece yapacağımız işi değil, gelişim fırsatlarımızı, yaşam standartlarımızı ve çevremizi de belirlemekteyiz. Meslek seçiminin ne denli önemli olduğunu ise seçim sürecinde rehberlik almadıkça kavramak kolay değil. Öğrenciler yaptıkları seçimin ne kadar önemli olduğunu çoğunlukla iş başı sonrası anlıyor.

Üniversite eğitimi, “çalışmaya başlayınca fikrim değişir” düşüncesiyle tamamlanıyor. İş hayatının ilk yılına “işi öğrenip, kuruma alışınca fikrim değişir” düşüncesiyle devam ediyor. Yıllar ilerledikçe arkadaşlıklar, kurum kültürüne alışmak aidiyeti geliştiriyor. Ancak işe aidiyet yoksa, çalışan memnuniyetinin geri kaldığı bir ortamda çalışılıyorsa kariyer değişikliği önem kazanıyor.

Kariyer Değişikliği için Yurtiçi ve Yurtdışı Yüksek Lisans Eğitimine Yönelim Oldukça Fazla

Yeniden üniversite sınavına hazırlanmak ve 2-4 yıllık bir eğitime başlamak istemeyen bireyler çoğunlukla değişiklik için yüksek lisansı tercih ediyor. Yüksek lisans eğitimi ile üniversite eğitiminden bağımsız alanlarda uzmanlık eğitimi alınabiliyor. Kimi bölümler için ilgili lisans programlarından mezun olmak gerekse de her bölüm için bu koşul aranmıyor. Puanı yetmediği için o bölüme yönelemeyen bireyler yüksek lisans eğitimleriyle bu şansı geri yakalayabiliyorlar.

Hatalı Meslek Seçimi Lisansüstü Eğitimin Önemini Artırıyor

Pek çok genç üniversite ve meslek seçimi yapıyor. Fakat seçim yaparken ne meslekleri ne de bölümleri yeterince tanımıyorlar. Bir mesleğe yönelebilmek için hangi bölümler seçilmeli bilmiyorlar. Veya üniversite eğitiminin ilk yılını sınav stresinden kurtulmanın rehaveti ile verimsiz geçirebiliyorlar. Bu da daha en başından bölüm değişikliğine gitmelerini zorlaştırıyor. Çünkü kariyer gelişimleri üzerine düşünmeyi ihmal edebiliyorlar.

Oysa yan dal, çift ana dal programları da en az yüksek lisans kadar kariyer değişikliğine fırsat tanıyor. Üniversite eğitimini yeterli farkındalıkla geçirmeyen, alan çalışmalarına, staj programlarına katılmayan bireyler yüksek lisansla değişikliğe gidebiliyor. Bu da yurtiçi ve yurtdışı lisansüstü eğitiminin önemini artırıyor. Bireyler farklı kariyer fırsatları yakalayabilmek veya kariyerinde daha ileriye gidebilmek için lisansüstü eğitime başlayabiliyor. Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” ve Kişilik Özellikleri ile Uyumlu Meslek Seçimi Yapmak yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim Hedefi Olanlar Yüksek Lisans Fırsatını Değerlendiriyor

Yurtdışı eğitim isteyen ama bunu üniversite eğitimde deneyimleyemeyen kişiler için de yüksek lisans büyük fırsat. Özellikle pandemi sürecinde yüksek lisans eğitimlerine başvurular arttı. Eğitimlerin uzaktan eğitim formatına taşınması çalışan bireylerin de eğitim almasını kolaylaştırdı. Üstelik ülke değiştirmeden yurtdışı eğitim diplomasını alabilmek de mümkün hale geldi. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Lisansüstü Eğitim ile Açık Öğretim Diplomasının Dezavantajları Minimuma İndiriliyor

Açık öğretim programlarından mezun olanların işe alım ve terfi süreçleri de hiç kolay değil. Pek çok kurumsal firma açık öğretim diplomalarını önemli pozisyonlar için dikkate almıyor. Yurtiçi veya yurtdışı yüksek lisans eğitimi ise açık öğretim diplomasının işe alım ve terfi sürecindeki olumsuz etkisini azaltıyor.

Yüksek Lisans Eğitimi ile Meslek Değiştirmeden Kariyer Değişikliği Yapmak da Mümkün

Mesleğini seven ancak mesleğinde yükselme fırsatı bulamayan bireylere de yüksek lisans kariyer fırsatı tanıyor. Bu noktada mesleklerin geleceğini bilmek meslek seçimi yaparken oldukça önemli. Her yıl kontrolsüzce aynı bölümlerden sayısız üniversite sayısız mezun veriyor. Ancak mezunların istihdam olacağı yeterli çalışma alanı bulunmuyor. Bu da işsizlik oranlarını artıran önemli değişkenlerden birisi.

Dolayısıyla mesleğini çok seven ve sürdürmek isteyen pek çok yeni mezun iş bulamıyor. İş bulabilenlerin önünde ise bir başka engel olarak terfi alamamak yer alıyor. Yüksek lisans eğitimi ise kişinin mesleğinden uzaklaşmadan mesleğiyle alakalı şekilde kariyer değişikliği yapmasını sağlıyor.

Örneğin psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra iş bulmak oldukça zor. Çünkü lisans eğitimi psikolog unvanını verse de uzmanlık yetkinliği katmıyor. Psikoloji mezunları Klinik, gelişim, nöropsikoloji, öğrenme gibi ileri uzmanlık dallarında kendilerini geliştiriyor. Böylece hem çalışma alanlarını belirginleştirmiş oluyor hem de daha detaylı bilgi edinebiliyorlar. Avukatlar, hekimler için de aynı durum geçerli.

Yüksek lisans eğitimi ile meslekleriyle alakalı belli bir uzmanlık kolunda kendilerini geliştirebiliyorlar. Ayrıca yüksek lisans akademisyenlik fırsatı da tanıyor. Tezli yüksek lisans programlarını tamamlayanlar için doktora programına devam etmek de mümkün hale geliyor. Bazen kişinin isteyerek seçtiği bir meslek de kişisel faktörler nedeniyle bireyin beklentileriyle uyuşmayabiliyor. Örneğin kan görmeye dayanamayan bir hemşire, doktor, diş hekimi ile karşılaşılabiliyor.

Yükseklik korkusu olan veya sağlık koşulları nedeniyle uçmaya uygun olmayan pilotlarla karşılaşabiliyoruz. Böyle bir durum söz konusu olduğunda da kariyer değişikliği gerekli hale gelebiliyor. Mesleğini bırakmak istemeyen ama koşullar nedeniyle mesleğini sürdürmekte zorlanan bireyler için yüksek lisans fırsat tanıyor. Mesleğini bırakmadan mesleğiyle alakalı farklı bir çalışma alanına geçiş yapmak mümkün oluyor.

Kariyer Değişikliği için Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizi Yeniden Planlayabilirsiniz

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Kariyer planınızın beklentilerinizle örtüşmediğini düşünüyor ve kariyer değişikliği istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Nomofobi (No Mobile Phobia) akademik başarıyı ve kariyeri olumsuz etkileyen dijital çağ korkularından bir tanesidir. İnternet, telefon ve sosyal medya günümüzün vazgeçilmez parçaları haline geldi. Bu kaynaklara vazgeçemeyecek kadar önem atfetmek ise kullanıcılarda yoksunluk korkularının gelişmesini tetikledi. Bunlar internetten yoksun kalma korkusu, telefondan yoksun kalma korkusu ve sosyal medyadaki gelişmeleri kaçırma korkusudur.

İnternet yoksunluğu netlesfobi, telefondan yoksun kalma nomofobi, gelişmeleri kaçırma ise Fomo’dur.  Bu kaynaklardan yoksunluk stres ve kaygıya yol açarken, yoksun kalma ihtimali de korku vermektedir. Bu korkular dijital çağın ve hızla gelişen teknolojinin sonucu olarak özelliklede z kuşağı üzerinde etkilidir. Çoğunluğunu z kuşağının oluşturduğu dijital yerlilerde de bu korkulara sıklıkla rastlanabilmektedir.

Dünyada ve ülkemizde teknolojik ve dijital cihazların kullanımı günden güne artmaktadır. TÜİK’in araştırmalarına göre 83 milyon nüfusa sahip Türkiye’de neredeyse nüfusun tamamında telefon bulunmaktadır. Telefon kullanıcılarının da %91’inin internet bağlantısı bulunmaktadır. Telefon kullanım yaşı ise giderek küçülmektedir. Bu da öğrencilerin büyük çoğunluğunun telefon sahibi olduğunu göstermektedir.

2020 yılında tüm dünyada etkili olan covid-19 nedeniyle de kişilerin internet, sosyal medya ve mobil cihaz kullanımı artmıştır. Sosyal hayattan uzak kalmak sanal ve mobil kaynaklar ile sosyal medyanın önemini artırmaktadır. İnsanların gerçek sosyal etkileşim ortamlarında geçirdiği zaman sosyal medyaya, mobil cihazlara yönlendirilmektedir.

Eğlenmek, zaman geçirmek, iletişim kurmak, bilgi edinmek amacıyla kullanılan bu kaynaklar psikolojik rahatlama da sağlamaktadır. Ancak bu kaynakların kontrolsüz kullanımı akademik başarıyı ve kariyeri olumsuz etkilemektedir. Geniş tanımıyla Nomofobi nedir? Hangi belirtilerle kendini gösterir? Başarı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir? Başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Nedir?

Bireyin mobil cihaza (telefon, tablet, bilgisayar) erişemediğinde veya kullanamadığında açığa çıkan korkudur. Bu korku yoksun kalındığında da yaşanabilir, yoksun kalma ihtimali söz konusu olduğunda da. Telefonun çalışmaması, bir yerde unutulması, çekmemesi, kullanılabilir durumda olmaması, zarar görmesi korkuyu tetiklemektedir. Telefon kullanımının yasak olduğu veya erişimin sınırlı olduğu ortamlar da korkuyu geliştirmektedir.

Nomofobi günün her anında açığa çıkabilmekte ve sürekli kontrol etme ihtiyacı ile kendini göstermektedir. Telefon çalmasa dahi elinde tutma, ekranını açma ihtiyacı duyulur. Bireyin yaşadığı yoğun kaygı ve korku odaklanmayı ve dikkati sürdürmeyi zorlaştırmaktadır. Akıllı telefonlardan internete girebilmek, fotoğraf- video çekebilmek, uygulama ve eklentilerle işlevselliğini artırmak telefonun değerini artırmaktadır.

Birey telefonuyla keyifli zaman geçirebilmekte, kendini güvende hissetmekte ve istediği an istediği bilgiye ulaşabilmektedir. Dijital cihazlara duyduğumuz güven önemli bilgilerin dahi zihnimizden silinmesine neden olabiliyor.

Eskiden çok daha fazla telefon numarasını, adresi, özel günü aklımızda tutabiliyorduk. Şimdi ise telefon rehberleri, hatırlatıcılar, navigasyonlar bu görevleri üstleniyor. Bu da telefonlara ve akıllı cihazlara olan ihtiyacımızı artırıyor. Bu ihtiyacın büyüklüğü ise yoksun kalma ihtimalimizin yarattığı korkuyu ve kaygıyı artırıyor.

Nomofobi Hangi Belirtilerle Kendisini Gösterir?

Telefondan yoksun kalma korkusu yaşayan bireylerde aşağıdaki düşünce ve davranışlar sıklıkla görülmektedir;

  • Uyumadan önce telefonla zaman geçirmek, kontrol etmek.
  • Telefonla aynı odada ve kolay erişilebilecek bir mesafede uyumak (yastık altı, baş ucu gibi).
  • Uyanır uyanmaz ilk iş olarak telefonu kontrol etmek.
  • Telefon olmaksızın evden, bulunulan yerden uzaklaşamamak.
  • Sık sık telefona temas etmek, mümkünse elinde tutmak veya üzerinde taşımak.
  • Telefonu hiç kapatmamak, kapalı kalan süreye katlanamamak.
  • Bir ya da daha fazla akıllı cihaza sahip olmak ve yukarıdaki davranışları hepsi için uygulamak.
  • Telefon ve varsa yoğun olarak kullanılan diğer akıllı cihazların şarj aletlerini yanında taşımak.
  • Şarj edememe ihtimaline karşılık piriz gerektirmeyecek şekilde şarj bankaları taşımak. Yedekli olmak.
  • Telefonun/ akıllı cihazın kaybolması, zarar görmesi, unutulması, kullanılabilir durumda olmaması ihtimallerine yönelik korku duymak. Sıklıkla bu düşüncelere kapılmak ve önlem almaya çalışmak.
  • Şarjının, kontörünün bitmesi, kapsama alanı dışında olması, fatura kaynaklı kapanması ihtimallerine karşı önlem almak.
  • Telefonun çekmeyeceği veya kullanımının yasak/sınırlı olduğu ortamlara girmekten kaçınma.
  • Telefon çalmadığı halde bildirim/arama/mesaj var mı diye telefonun sık sık kontrol edilmesi.
  • Akıllı cihazların kullanımı nedeniyle fazla miktarda para harcanması (model yükseltme, internet kota aşımı, fatura aşımı ve benzeri nedenlerle)

Nomofobi (No Mobile Phobia) Hastalığı Akademik Başarıyı ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor?

Telefondan yoksun kalma korkusu en başta bireyin derse veya meşgul olduğu işine odaklanmasını zorlaştırıyor. Telefonu sık sık kontrol etme ihtiyacı duymak dikkatin kolayca dağılmasına neden oluyor. Her kontrolde farklı sürelerle kişinin meşguliyeti de bölünüyor. Farkına varmadan telefonda veya akıllı cihazda ihtiyacın dışında vakit geçirmek ise zaman yönetimini zorlaştırıyor. Telefonla gereğinden fazla ve verimsiz zaman geçirmek üretkenliği ve yaratıcılığı olumsuz etkiliyor.

Aynı zamanda sosyal iletişimde de azalma eğilimi görülüyor. Telefonuyla gereğinden çok zaman geçiren kişilerin ilgi odağı telefon olduğu için çevrelerine duydukları ilgi ve farkındalık da zamanla azalıyor. Odaklanamamak ve dikkati sürdürememek öğrenmeyi zorlaştırıyor. Eksik ve/veya hatalı öğrenmelere neden olabiliyor. Bu da kişinin hata yapmasına yol açabiliyor. Akademik hayatta bunun sonuçlarını yazılı, sözlü veya çoktan seçmeli sınavlardan alınan sonuçlarda görebiliyoruz.

Kişi nomofobi nedeniyle potansiyelinin altında performans sergiliyor. Zaman yönetimi zorlaşıyor, ödevleri, projeleri yetiştirmek zorlaşıyor, sorumluluklar aksıyor. Zihin neredeyse hiç dinlenmiyor. Yatmadan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra telefona bakmak gün içerisinde edinilen diğer bilgilerin de işlevini azaltıyor. Zihin son gördüğü bilgiyi gece boyunca işlerken zihnin en açık olduğu güne başlangıçta da verimsiz bilgiyle doluyor.

Mobil kaynaklardan yoksun kalma korkusu kariyeri de olumsuz etkiliyor. Özellikle kişinin borsa, finans yatırımları varsa, şans oyunu, at yarışı gibi uğraşları varsa risk artıyor. Para kazanacak veya kaybedecek olma ihtimali kullanım sıklığını yükseltiyor. Yine kişinin mesleği ve/veya kariyeriyle ilgili gelişmeleri kaçırma korkusu varsa da telefon/akıllı cihaz kullanımı artıyor.

Önemli bir gelişmeyi kaçırıyor muyum? Meslektaşlarım benden farklı ne yapıyor? Geri kaldığım bir gelişme olursa bu kariyerimi nasıl etkiler? Ve benzeri düşünceler de nomofobiyi tetikliyor. Bu noktada birbirinden ayrı tanımlanıyor olsa da fomo ve netlesfobi ile doğrudan ilişkili oldukları görülüyor. Zaman yönetiminin zorlaşması, dikkat dağınıklığı, sosyal etkileşim azlığı kişinin kariyerinde ilerlemesini, başarı elde etmesini zorlaştırıyor.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Akademik Başarınızı ve Kariyer Gelişiminizi Olumsuz Etkilemesin

Nomofobi ile başa çıkmak için bireysel farkındalık ve özdenetim çalışmaları yapabilirsiniz. Bir bağımlılık çeşidi olan bu yoksunluk türüyle bireysel mücadelede zorlanmanız halinde psikolojik destek de alabilirsiniz. Tedavi sürecinde korkularınızı tetikleyen düşünceler üzerine çalışılır ve davranış ödevleri düzenlenebilir. Akıllı cihazların kullanımıyla ilgili otokontrol çalışmaları yapılabilir. Zamanı ve teknolojiyi verimli kullanma becerisi geliştirilebilir. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımıza bakabilirsiniz.

Yeni ve keyifli uğraşlar edinmek de akıllı cihazlarla geçirilen süreyi azaltmaktadır. Zihninizi dinlendirebileceğiniz meditasyon, yoga, nefes çalışmaları gibi egzersizlere yönelebilirsiniz. Elinizi meşgul edeceğiniz kil, toprak, el işi, resim gibi aktivitelere de yönelebilirsiniz. Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri yazımıza da bakabilirsiniz.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Nomofobi ise bu süreci olumsuz etkiliyor.

Telefondan yoksun kalma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın veya kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Nomofobi hastalığının başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Fomo (Fear of mising out) hastalığının Türkçede kabul edilen karşılığı “gelişmeleri kaçırma korkusu”dur. Her yaştan bireyde görülebilen bu hastalık özellikle sosyal medya kullanımı yüksek olan gençlerde daha fazladır. Her yıl çevrimiçi tüketici ve sosyal medya kullanıcı sayıları ve süreleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır. 2020 yılında başlayan Covid-19 salgını kullanıcıların internet ve sosyal ağ kullanımını artırdı.

Özellikle öğrenciler gerçek sosyal etkileşim ortamlarından uzak kaldılar. Eğitim de dahil olmak üzere tüm günlük aktiviteler sanal ortama taşındı. Bu da kullanıcıların sosyal medya, internet ve dijital kaynak kullanımını artırdı. Fomo da kullanım sıklığıyla birlikte artış gösterdi. We Are Social Digital’in 2021 raporuna göre sosyal medya kullanıcı sayısı 4,20 milyar. Dünya nüfusunun yarısından daha fazlasısosyal medya kullanıcısı.

Sosyal medya kullanıcılarının ise neredeyse tamamı mobil cihazlar üzerinden sosyal medya hesaplarını kullanmakta. TÜİK verilerine göreyse Türkiye’de, internet kullanım oranı 2020 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde %79,0’dı. Pandemiyle birlikte internet, sosyal medya, e-ticaret, video oyunlarının kullanımında global düzeyde artış var.

Sosyal medya kullanıcıları her gün sosyal medyada ortalama 2 saat 25 dakika harcıyor. Sosyal medya kullanıcılarının %98’i ise farklı bir sosyal ağı daha mutlaka kullanıyor. App Annie’nin verilerine göre, Dünya genelinde Android kullanıcıları telefonda günde 4 saatten fazla zaman geçiriyor. Ortalama bir internet kullanıcısı ise tüm dijital kaynaklar aracılığıyla günde neredeyse 7 saatini internette geçiriyor.

Corona ile birlikte e-ticaret kullanıcı sayısında da ciddi bir artış var. 16 ila 64 yaş arası internet kullanıcılarının yaklaşık %77’si her ay çevrimiçi satın alım yapıyor. Tüm bunlar gelişmeleri kaçırma korkusunun gelişimini tetikliyor. Peki Fomo nedir? Hangi belirtilerle kendini gösteriyor? Öğrencileri ve akademik başarıyı nasıl etkiliyor? Fear of mising out hastalığı ile başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Nedir?

Gelişmeleri kaçırma korkusu olarak da bilinen Fear of mising out hastalığı psikoloji alanında da bir kaygı bozukluğu şekli olarak çalışılmaktadır. Tanımlaması ilk olarak 2013 yılında Oxford English Dictionary’de yer almıştır. Kaçırma korkusu, kayıp, yoksunluk hissi olarak kavramsal hale getirilmiştir.

Günümüzde özellikler gençler ve çoğunlukla öğrenciler zamanlarının büyük bir bölümünü sanal dünyada paylaşım yaparak geçirmektedir. Paylaşım yapılmasa dahi gündemi ve arkadaşları takip etmek, yorum, beğeni yapmak için zaman ayırmaktadırlar. Sosyal grubun gerisinde kalmamak, gelişmeleri kaçırmamak ve bilgiden mahrum kalmamak için de sıklıkla sayfa yenilemektedirler. Bireylerin sosyal ağlardaki bu güncelleme davranışı ise Fomo’nun gelişimini tetiklemektedir.

Sosya hesaplarda kullanıcıların paylaşım sıklığı oldukça yüksektir. Özellikle çok takipçili hesaplar eriştikleri kitleyi koruyabilmek ve daha fazlasına ulaşmak için düzenli içerik üretmektedir. Kişilerin her günceleme sonrasında yeni görsel, video ve içeriklere erişebiliyor olması da “kaçıracağım” korkusunu pekiştirmektedir. Gelişmeleri kaçırma korkusuna sahip bireylerde şu düşünceler yaygındır;

  • “Acaba bir şey mi kaçırdım?”,
  • “Şu an kim ne paylaştı?”,
  • “Konuşulan konunun dışında mı kaldım?”
  • “Ben yokken diğerleri güzel bir deneyim mi yaşıyor?”
  • “Bunu bilmezsem gündemin dışında kalacağım, sosyal gruba dahil olamayacağım.”
  • “Şu an heyecan verici ya da ilginç bir olayı kaçırıyor olabilirim.”

Geride kalma, gündem dışı olma korkusu bireylerin kontrol etme ve sayfayı güncelleme davranışını artırmaktadır. Zamanla bireylerde kontrol kaybı gelişebilmekte ve farkında olmaksızın bu davranışı yinelenebilmektedir. Bu da artan sosyal medya kullanım sürelerine neden olmaktadır. Gelişmeleri kaçırma korkusu alkol ve madde gibi bir bağımlılık çeşidi olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Gelişmeleri kaçırma korkusu doğrudan sosyal medya ile ilişkili değildir. Ancak sosyal medya kullanıcı sayısının yüksekliği belirtilerin sıklıkla sosyal medya aracılığıyla görülmesini desteklemektedir. Bireylerin bir gruba ait olma ihtiyacından doğan Fomo’nun giderilmesinde sosyal medya çok etkin rol oynamaktadır. Fear of mising out belirtileri gösteren bireylerin sosyal medyada diğer kullanıcılara oranla daha fazla etkileşim kurduğu görülmektedir.

Gerçek sosyal ilişkiler kurmakta zorlanan, düşük benlik algısı ve özgüven eksikliği olan bireylerde sıklıkla görülür. Özellikle gerçek yaşamda arzu ettiği ilgiyi, taktir ve dikkati bulamayan kişiler sosyal medyada daha fazla zaman geçirmektedir. Özellikle gençler arasında sanal statü sahibi olmak önemlidir.

Yüksek takipçi, beğeni, yorum adetlerine sahip olmak prestij kaynağıdır. Gençler sosyal medya kullanım sıklıklarıyla ve gördükleri ilgiyle akranları arasında bir rekabete girişmektedir. Bu rekabette geride kalmak ise özgüveni zedelemektedir. Sanal statüyü gerçek değerle karıştıran bireylerde sosyal medyadan uzak kalmak sosyal geri çekilmeye neden olabilmektedir.

Fomo aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilmektedir;

  • Sürekli sosyal medyaya girme arzusu,
  • Sürekli paylaşım arzusu,
  • Bir kişiyi, sayfayı veya grubu takip etme, düzenli olarak kontrol etme ve güncelleme arzusu,
  • Sosyal medyada günde 1 saatten fazla zaman harcama arzusu,
  • Yokluğunda yoksunluk hissi,
  • Agresyon, huzursuzluk, dikkati toparlamada güçlük,

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Kimlerde Daha Fazla Görülüyor?

Gelişmeleri kaçırma korkusu yaşayan bireyler üzerinde yapılan çalışmalar bu kişilerin yalnızlık duygusunun yüksek olduğunu göstermektedir. Sosyal ve duygusal destek eksikliği olan bireylerde bu hastalığın görülme ve gelişme olasılığı daha yüksektir.

Ayrıca bu kullanıcıların gerçek yaşamlarında yoğun sevgi, ilgi, şefkat ve aidiyet ihtiyacı hissettikleri görülmüştür. Sosyal beceri eksikliği de yaşayan bu bireylerde sosyal kabul endişesi de yüksektir. Bu nedenle gelişmeleri kaçırma korkusu olan kişiler yüz yüze iletişim yerine sanal iletişimi tercih etmektedir.

Çevrimiçi olma süresinin fazlalığı, olaylardan herkesle aynı zamanda haberdar olma bu kişilerin aidiyet duygusunu pekiştirmektedir. Bir konu hakkında ortak duygu, düşünce ve davranışlara sahip olmak kendilerini bir grubun parçası olarak görmelerini sağlamaktadır.

Fomo, özellikle Z kuşağını etkisi altına almaktadır. Dijital yerlilerin büyük çoğunluğunu oluşturan Z kuşağı gelişmeleri kaçırma korkusundan daha fazla etkilenmektedir. Z kuşağı teknolojinin ve sanal dünyanın içerisine doğmuştur. Dolayısıyla en hakim oldukları iletişim kaynağı sanal mecralardır. Bu ortamda sosyalleşen, ilişki kuran, bilgi edinen z kuşağı için sürekli online olabilmek hakimiyet hissettirmektedir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Öğrencileri Nasıl Etkiliyor?

Sosyal medya kişiden kişiye farklılık gösterebilse de çoğunlukla sosyalleşme, kaçış, bilgilenme, eğlenme, iletişim amacıyla kullanılmaktadır. Öğrencilerle yapılan çalışmalar sosyal medya kullanımının psikolojik rahatlama, kendini ifade edebilmek amacıyla kullanıldığını da göstermektedir. Tüm bunlar öğrencilerin olumlu olarak kabul ettiği sosyal medya etkileridir. Öğrencilerin olumsuz gördüğü etkiler ise en başta verimsiz zaman kullanımıdır.

Çoğunlukla verimsiz geçirilen zaman karşısında öğrenciler pişmanlık ve mutsuzluk duymaktadır. Dikkati sürdürmekte ve konsantre olmakta da zorlandıklarını belirtmektedirler. Yapılan çalışmalar özellikle Fomo belirtileri gösteren kişilerin ders sırasında da güncelleme ihtiyacı duyduğunu göstermektedir. Bu da verimli ders dinleme ve ders çalışma motivasyonunu düşürmekte, başarıyı olumsuz etkilemektedir.  Gençler diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi internet ve sosyal medya kullanım sıklıklarını kontrol altında tutamamaktadır.

Zarar verdiğini bilmelerine rağmen arzularına karşı koymakta güçlük duymaktadırlar. Pandemi sürecinde derslerin online sürdürülmesi de öğrencilerin kullanım sıklıklarını kontrol etmelerini daha da güçleştirmektedir. Kendileriyle ilgili otokontrolü kaybetmelerinin yanı sıra dışarıdan kontrol sağlayacak otoriteleri de eksiktir. Okul ortamındaki kurallar ve öğretmenin sınıf içerisindeki etkisi online platformda sürdürülememektedir.

Önemli bir diğer etkisi ise Fomo’nun gerçek sosyal ilişkilere zarar vermesidir. Sanal ortamda kurduğu etkileşimin verdiği hazzı gerçek yaşamda yakalayamayan bireyler geri çekilmektedir. Aileyle, arkadaşlarla, sosyal aktivite ve uğraşlarla geçirilen zaman gittikçe azalmakta yerini sanal kaynaklar almaktadır.

Gerçek yaşamında yeterince tatmin olmayan, zamanını keyifli geçirebileceği arkadaşlık veya uğraşları olmayan bireyler için sosyal medya oldukça renklidir. Burada kişi özendiği, beğendiği veya eğlenceli bulduğu hayatlara misafir olur. Onların eğleniyor olmasıyla kendi de eğleniyormuşçasına keyif alır. Kimi durumlardaysa kişi başkalarının mutluluğundan rahatsızlık duyar ancak yine de kontrol etmekten kendini alı koyamaz.

Fomo sonucunda artan kullanım sıklığı, uzayan süre, sosyal ve duygusal zararları öğrencilerin akademik başarısını düşürmektedir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı ile Başa Çıkmak İçin Öneriler

Başa çıkma sürecinde bireysel farkındalık çalışmaları yapılabilir veya profesyonel destek alınabilir. Bireysel seanslarla veya grup çalışmalarıyla kısa sürede olumsuz etkilerinden kurtulmak mümkündür. Bağımlılık türleri içerisinde tedavi oranı en yüksek olan ve kısa sürede sonuç alınabilen bir hastalıktır.

Kaçırma Korkusunu Tetikleyen Olumsuz Düşünceler Keşfedilmeli

Gelişmeleri kaçırma korkusu duyan bireylerde tedavi için ilk koşul olumsuz düşünceleri fark etmektir. Fomo’nun gelişmesini destekleyen olumsuz ve tetikleyici düşünceler ortaya çıkarılarak üzerine çalışılmalıdır. Bu aşamada psikolojik destek almak düşünceleri keşfetme ve üzerine çalışma konusunda oldukça etkili olacaktır. Olumsuz düşünceler çoğunlukla gerçeği yansıtmayan veya gerçeğin çarpıtılmış halleridir. Olumsuz ve tetikleyici düşüncelerin yerine terapi içerisinde daha olumlu düşünceler koymak hedeflenmektedir.

Yoksun Bırakma ve Yoksunluk Süresini Verimli Geçirme

Tedavi sürecinde yoksun bırakma da sıklıkla kullanılabilmektedir. Ancak yoksun bırakma bir anda olduğunda geri dönüşü daha şiddetli olabilmektedir. Kademe kademe kullanım azaltılmalıdır. Yöntem ne olursa olsun kişinin problemle başa çıkmak için gönüllü olması tedavi sürecini olumlu etkilemektedir. Kullanım sıklığını azaltırken kişinin kendisine sıklık ve kullanım süresi belirlemesi önerilmektedir. “Günde 3 kez kullanacağım ve 20 dakikayı geçmeyecek.” Gibi.

Kişi bu süreye sadık kalmakta zorlanıyorsa bir yakınından takip için destek isteyebilir. Kullanım sıklığını ve süresini azaltmada yoksun geçirilen sürelere keyif alınacak farklı uğraşlar konulmalıdır. Bu sürelerin nasıl geçirileceğini belirlemek kişinin kendi inisiyatifinde olmalıdır. Ancak öneri verilebilir ve seçenekler sunulabilir. Kişi yoksun kaldığı süreleri de keyifli geçirebildiğini fark ettiğinde gönüllü olarak kendisi de kullanımını azaltabilmektedir.

Ailenin, arkadaşların gerçek yaşamdaki sosyal ve duygusal desteği de tedavi sürecinde oldukça etkilidir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Akademik Başarınızı ve Kariyer Gelişiminizi Olumsuz Etkilemesin

Gelişmeleri kaçırma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın veya kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Gelişmeleri kaçırma korkusu ise bu süreci olumsuz etkiliyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Fomo hastalığının başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Dijital okuryazarlık becerisi bir diğer anlamıyla “dijital çağda hayatta kalma becerisi” olarak düşünülebilir. 21. Yüzyılın beraberinde hızla gelişen ve ilerleyen teknoloji sayesinde dünya küçülmekte, hayatımız değişip, şekillenmektedir.  İnternetin kullanılabildiği her yerden sınırsız bilgiye erişebilmek mümkün. Hatta çevrimdışı uygulamalarla dahi bilgiye kolaylıkla erişebilir hale geldik. Bilgiye erişme hızımız artarken doğru ve kaliteli bilgiye erişmek ise zorlaştı.

Bilgi eskiden geleneksel yollarla elde edilirdi. Okulda öğretmenler, kütüphanelerde kitaplardan bilgi toplanırdı. Dolayısıyla bilgiye erişim zor olsa da daha sağlıklı bilgi edinmek mümkündü. Şimdiyse internet resmi içerikler kadar bireysel kullanıcıların hazırlayıp paylaştığı bilgilerle de dolu. Her geçen gün artan şekilde geçerliliği, güvenilirliği yapılmamış, bilimsel dayanağı olmayan bilgilere maruz kalıyoruz.

Bu bilgileri bir fitreden geçirmek, dikkate almamak mümkün olsa da bu bilince erişebilmek için dijital okuryazarlık becerisi gerekiyor. Gün geçtikçe daha da gelişen ve yenilenen teknolojinin hızına ayak uydurmaksa hiç kolay değil. Teknolojinin içerisine doğan dijital yerliler için uyum sağlamak daha kolay olsa da yeterli değil.

Uyum sağlamak kadar teknolojiyi ve dijital kaynakları etkili ve verimli kullanabilmeyi de bilmek gerekiyor. Her internet, medya veya dijital kaynak kullanıcısı dijital okuryazar kabul edilmiyor. Okuryazarlık düzeyinde kullanıcı olabilmek için herhangi bir sorunun çözümünde dijital bilgiye aktif olarak erişebilmek gerekmektedir.

Erişimin dışında ulaşılan bilgiyi etkili kullanma, değerlendirme ve buna yenilerini katabilme becerisini de gerektirmektedir. Dolayısıyla dijital kaynaklara erişmek, kullanmak dijital okuryazar olmak için yeterli değildir. Gençler dijital kaynakları daha fazla kullansa da yapılan araştırmalar gençlerin dijital okuryazarlığının düşük olduğunu göstermektedir. Siber saldırılar, zararlı yazılımlar, mahremiyetin korunması, yasal hak ve sınırlılıklar konusunda da bilgi sahibi olunmalıdır.

Peki daha geniş tanımıyla dijital okuryazarlık nedir? Bu beceriyi kazanmak neden önemli? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Nedir?

Dijital okuryazarlık kavramını geliştiren Paul Gilster, dijital okuryazarlığın sadece tuşlara basmaktan ibaret olmadığını fikirlere hâkim olmayı da gerektirdiğini belirtmektedir. Bu aynı zamanda dijital cihazlar aracılığıyla bilgiyi bulma, anlama, analiz etme, üretme ve paylaşabilme becerisidir. Dijital okuryazar olmak bilişsel otorite, güvenlik, gizlilik, yaratıcılık, etik sorumluluk ve dijital medyanın kullanımını gerektirmektedir.

Bilgisayar okur yazarlığı ile sıklıkla karıştırılsa da birbirinden farklıdır. Dijital kaynaklar bilgisayarla sınırlı tutulmamalıdır. Bilgisayarda kullanılabilen paket programlara hakim olmak bu beceri için yeterli değildir. Çok daha geniş kapsamda düşünülmesi gerekmektedir. Dijital kaynakları okuma, analiz etme, derleme, geliştirme ve dijital kaynaklarla yazabilme, üretebilme becerisidir.

Dijital kaynaklara sahip olmak, onları kullanabilmek okuryazar olmak için yeterli değildir. Dijital okur yazar olabilmek için bilgiyi kullanma, anlama ve üretebilme becerilerine sahip olmak gerekir. Bu anlamda da her dijital kaynak kullanıcısı dijital okur yazar kabul edilmemelidir.

Dijital mecrada iyi bir okuryazar olabilmek için şu 3 bileşene sahip olmak gerekmektedir;

  • Çeşitli donanım aygıtlarına ve yazılım uygulamalarına erişim ve bunları kullanma bilgi ve becerisi,
  • Dijital içerik ve uygulamaları anlamak ve eleştirel bir şekilde analiz etmek için yeterlilik,
  • Dijital teknoloji ile yaratma/üretme becerisi

Ayrıca dijital okuryazarlık teknik, bilişsel ve sosyal-duygusal olmak üzere üç farklı boyutta ele alınmalıdır.

Dijital Okur Yazarlığın Boyutları

Teknik boyut, dijital okuryazar olmak için sahip olunması gereken teknik ve bazı işlevsel becerileri kapsamaktadır. Veri aktarımını sağlayacak aygıtları kullanabilmek, internete bağlanabilmek, basit teknik sorunlara müdahale edebilmek gibi. Ayrıca bilgiye erişimi sağlayacak uygulamaları, eklentileri indirebilme, basit kullanıcı programlarını kurabilme de bu kapsamdadır.

E-posta alma ve gönderebilme, veri ekleme, gelen veriyi indirme, sosyal hesaplara giriş yapabilme, şifre belirleme, şifre yenileme de örnek verilebilir.

Bilişsel boyut ise çevrimiçi aramada eleştirel düşünme, dijital bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerilerini kapsar. Bilgiyi alma, paylaşma veya üretme amacıyla uygun yazılım programlarını seçebilme ve değerlendirebilme yetisine sahip olabilmektir. Ayrıca yeterli bir dijital okuryazarlık için kullanıcıların ahlaki ve etik konularda bilgili olmasını gerektirmektedir.

Sosyal-duygusal boyut ise güvenlik, etik ve mahremiyet konularını kapsamaktadır. İnternet iletişim, sosyalleşme, alışveriş, bilgi paylaşımı veya bilgi edinimi için kullanılabilir. Ancak kullanım amacı ne olursa olsun kişisel bilgilerin gizli tutulması ve bilgilerin güvenliğinin sağlanması gerekir.

Pek çok resmi kurum Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında veri gizliliğine büyük hassasiyet göstermektedir. Ancak internet resmi hesaplar kadar sahte ve kötü niyetli kullanıcıların da takibindedir. Bu da kişisel bilgiler tehdit altında bulunduğunda tehdide karşı nasıl başa çıkılacağını bilmeyi gerektirir.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Neden Önemli

Dijital çağda var olabilmek, bilgiyi almak, işlemek, dönüştürmek ve dağıtabilmek için bu becerinin kazanılması yaygınlaştırılmalıdır. 21. Yüzyılda dijital kaynak kullanıcıları dijital yerliler ve göçmenler olarak ikiye ayrılmaktadır. 1980 ve sonrası doğanlar dijital yerliler kabul edilse de aslında yaşın dijital yerli olmakla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

Dijital Göçmenler ile Dijital Yerlilerin Teknolojik Uyumunu Sağlıyor

80 sonrası teknolojinin hızla gelişmesi, dijital kaynaklara erişimin kolaylaşması dijital yerli tanımının gelişmesine neden olmuştur. Ancak daha ileri yaşlardaki bireyler de teknolojiye duydukları ilgi ve yatkınlıkla dijital yerli statüsüne girebilirler. Dijital göçmenlerse analog dünyada doğmuş, teknolojik kültür ile sonradan karşılaşmış, uyum sağlamaya çalışan nesildir.

Günümüzde eğitmenlerin yaşları itibariyle ağırlıklı olarak dijital göçmenler sınıfında olduğu görülmektedir. Bu da eğitimin daha geleneksel işletilmesine neden olmaktadır. Dijital göçmenlerin eğitimden verim alabilmesi için teknolojiye adapte olmuş ve dijital okuryazarlık sahibi öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu da dijital okur yazarlığın önemini artırmaktadır.

Okullarda çoğunlukla geleneksel öğretmen ve öğretim methodları kullanılmaktadır. Okur yazarlık için matbu kaynaklara, kaleme, kağıda ihtiyaç duyulmaktadır. Oysa teknolojinin ve çağın geldiği son nokta bilginin çok daha hızlı işlenmesini gerekli kılmaktadır. Öğrenen kadar öğretenin de çağın bu hızını yakalaması ve ayak uydurması gerekmektedir.

Sağlıklı Bilgi Kazanımı ve Güvenli İletişim Sağlar

Dijital okuryazarlık becerisine sahip bireyler ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için doğru ve güvenilir kaynaklardan faydalanırlar. Referans ve kaynak taraması yapabilir; bilimsel ve güvenilir içerik sunan adresleri ayırt edebilirler. Bu da edinilen bilginin güncel, doğru ve tutarlı olmasını sağlar. Bilgiyi kullanır veya başkalarıyla paylaşırken referans belirtmeye özen gösterirler.

Sosyal hesaplar üzerinden iletişime geçerken paylaştıkları içeriklerle etik değerlere uygun davranırlar. Kullandıkları iletişim dili de gerçek yaşamda gerçek ilişkileri içerisinde kullandıkları iletişim tarzıyla uyumludur. Bu da sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan sözel saldırıların, hakaret ve yorumların da azalmasını destekler.

Etkili ve Verimli Zaman Yönetimi

Dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılması internette veya dijital kaynaklar aracılığıyla verimsiz geçirilen zamanın azaltılmasında da etkili olacaktır. İnternetin kullanım amacı, süresi ve kapsamlı dijital okuryazarlarda olmayanlara göre daha farklıdır. Kullanım sürelerini, sıklığını ve amacını yönetmekte daha az zorlanırlar. Dijital kaynakları daha verimli, hızlı, etkili ve güvenli şekilde kullanabilirler. Ayrıca bu beceri sayesinde bilgi kirliliği, sanal zorbalık gibi riskler de azaltılabilir.

Sanal Zorbalığa Karşı Bilinç Geliştirilir

Özellikle öğrenciler arasında yaygın olan sanal zorbalık pek çok gencin fiziksel- psikolojik sağlığını tehdit etmektedir. Dijital okuryazarlık sanal zorbalığın da azalmasını desteklemektedir. Bir nevi kullanıcılarda sanal saygı ve empati bilincinin gelişmesini desteklemektedir. Dijital okur yazar olma bilincini kazanan bireylerde sanal mahremiyete saygı da gelişir. Mahrem görüntü, video, yazışma veya konuşmaların başkalarıyla paylaşılması veya çoğaltılmasının önüne geçilir.

Günümüzde özellikle tanınmış kişilerin özel yaşam alanlarında izinleri dışında çekilen video ve resimleri izinsizce paylaşılabilmektedir. Bu özel alana müdahale sosyal ağ içerisinde de yapılmaktadır. Kişinin izni olmaksızın fotoğraf ve videoları çoğaltılıp bilgisi dışında başkalarıyla paylaşılabilmektedir. Ahlaki açıdan da doğru olmayan bu davranışların hukuki açıdan da yaptırımları bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla bilgileri dışında gerçekleşen bu sanal zorbalığı tespit etmek de mümkün değildir.

Sanal zorbalıkla ilgili LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Kişisel Verilerin Korunmasını Sağlar

Dijital dünyada yaygınlaşan sanal hırsızlığın mağduru olmamak için de okuryazarlık becerisine ihtiyaç vardır. Gençler de dahil olmak üzere pek çok kullanıcı sosyal medya hesaplarını çaldırabilmekte veya güvensiz sitelere kişisel bilgilerini verebilmektedir. Dolandırıcılık, intihal, sahte hesaplar gibi kişilerin mallarına, şahsi değerlerine zarar verecek konularla ilgilide bilgi edinilmelidir.

Günümüzde özellikle teknolojiyle barışık olmayan veya teknolojiyi sınırlı şekilde kullanan bireyler için kişisel veriler tehlikededir. Bu kişiler hem teknolojik cihazlarına hem de kişisel verilerine zarar verebilecek içeriklere erişebiliyorlar. Zararlı spam mailler, sms ve linkler gibi. Ayrıca itibar edilmemesi gereken kişilere çekiliş, hediye, piyango, fırsat adı altında bilgilerini verebiliyorlar.

Sanal oyun ve uygulamalarda da fark etmeden maddi kayıplar yaşayabiliyorlar. Dijital okuryazarlık becerisi edinmek bu tarz maddi ve manevi zararların da önüne geçilmesini sağlıyor.

Dijital okuryazar olmak özelliklede öğrencilerin eğitimde ve kariyer fırsatlarını yakalama noktasında daha avantajlı olmalarını desteklemektedir. Dijital okur yazar olmak öğrencilerin bilgiyi daha hızlı edinmesini, işlemesini ve dönüştürmesini desteklemektedir. Doğru kullanıldığında etkili problem çözme becerisi katmaktadır. Yaratıcılığı, evrenselliği ve üretkenliği de desteklemektedir. Özellikle İngilizce bilen kullanıcılar için daha zengin ve global düzeyde bilgiye erişmek de kolaylaşmaktadır.

Dijital Okuryazarlık Yurtdışı Eğitim ve Kariyer Fırsatlarına Erişimi de Kolaylaştırıyor

Dijital okuryazarlık yurtdışı eğitim ve kariyer fırsatlarının da yakalanmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmaktadır. Dijital çağa kadar yurtdışı eğitim çoğu öğrenci için çok daha zorlu ve külfetli bir alternatifti.

Üniversiteler, ülkeler, kültürler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak, sosyal destek eksikliği bu zorluğu destekliyordu. Ancak dijital çağın verimli kullanımı dünyanın bir ekrana ve arama motoruna sığmasını sağladı. Şimdi tek bir dokunuşla hiç bilmediğimiz ülkelere, kültürlere misafir olabiliyoruz. Sosyal ağlar sayesinde başka dillerden insanlarla tanışabiliyor, ilişki kurabiliyoruz. Bu da öğrencilerin yurtdışı eğitim ve kariyer hayallerinin eğitime dönüşmesini sağlıyor.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Dijital okuryazar olmak ise bireylerin gelişimini destekliyor, rekabet ortamındaki güçlü yönlerini belirginleştiriyor. Siz de kariyerinizde başarılı olmak istiyorsanız kariyer planı yaparken dijital okuryazar becerilerinizi gözden geçirmelisiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Dijital okuryazarlık becerisine ek olarak kariyerinize bilinçli yön vermek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Üniversite tercihi kariyerine ve dolayısıyla geleceğine bilinçli yatırım yapmak isteyen her birey için önemlidir. Seçim sürecinde gerek öğrenciler gerekse aileler birden fazla faktörü göz önünde bulundurarak kapsamlı bir değerlendirme yapmaktadır. Tercih edilecek üniversitenin eğitim kalitesi, mezunlarının istihdam olanakları, öğretim kadrosu, olası eğitim maliyetleri bunlardan bazılarıdır. Ancak 2020 itibariyle yaşamımıza dahil olan covid-19 nedeniyle tercih yaparken değerlendirme sürecine yeni faktörler eklendi.

Pandemi nedeniyle gelen seyahat kısıtlamaları, örgün eğitimin belirsiz süreyle uzaktan eğitime çevrilmesi üniversite tercihlerini etkiledi. Kimi öğrenciler için bu bir avantajken kimileri için dezavantaj oldu. Yıllarca hayalini kurup, kazanmak için büyük özveri gösterdikleri üniversitelerde fiziken bulunamayacak olmak öğrencilerin motivasyonunu kırdı. Aynı şekilde yurtdışı üniversite eğitimi almayı düşünenler için de uzaktan eğitim almak motivasyon kırıcı oldu.

Kimi öğrencilerse tercih ettikleri ülkelerde okumaya başladıklarında gelebilecek bir uluslararası seyahat engelinden endişeli. Dolayısıyla Pandeminin ne zaman biteceğini ön göremiyor olmak öğrencilerin ve ailelerin üniversite tercihini etkiliyor. Peki seçim sürecinde pandemi nedeniyle açığa çıkan dezavantajları nasıl avantaja çevirebiliriz? Seçim yaparken öğrencilerin ve ailelerin önceliği ne olmalı?

Pandeminin seçimlerimizde belirleyici olması seçimlerimizi nasıl etkiler? Kararsızlık yaşamamak ve daha sağlıklı seçim yapabilmek için neler yapabiliriz? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak, Yurtdışında Üniversite Eğitimi Alacak Gençler için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Pandeminin Yol Açtığı Dezavantajları Üniversite Tercihi Yaparken Avantaja Çevirmek Mümkün

Bu yıl pandemi dolayısıyla hayalinizdeki üniversite yaşantısına başlayamayacak olabilirsiniz. Uzaktan eğitim nedeniyle kampüste olamamak, yüz yüze kurulacak arkadaşlıkları dijital ortamda kurmaya çalışmak zorlayıcı olabilir. Bu da size hayalinizdeki üniversiteyi değil de herhangi bir üniversiteyi tercih etmenin yeterli olacağını düşündürebilir. Ancak pandemiden bağımsız olarak düşündüğünüzde bir hedefiniz varsa bu hedeften vazgeçmemelisiniz.

Pandemi bitip hayat normale döndüğünde elinizde hangi üniversitenin diplomasını taşımak istiyorsunuz? Pandeminin seçimlerinizi etkilemesine fırsat verdiğinizde bundan 30-40 yıl sonrasına da etki etmiş olacaksınız. Bu hafife alınacak veya hızla karar verilecek bir seçim değil. Bu nedenle özellikle böyle bir dönemde karar verirken çok daha hassas bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Peki bu değerlendirmeyi yaparken dezavantajları nasıl daha avantajlı hale getirebilirsiniz?

Öncelikle üniversite tercihiniz ister yurtiçi ister yurtdışı olsun mali açıdan avantajlısınız. Üniversite eğitimi aile yanında da olsa farklı bir şehir/ ülkede de olsa oldukça maliyetli olabiliyor. Özellikle ilk yıl öğrencilerin maddi kazanç elde edebilecekleri işlerde rol alamamaları ailelerin maddi yükünü artırıyor. Pandemi nedeniyle örgün eğitimin uzaktan eğitime dönmesi ise geçici süreyle de olsa maliyeti düşürüyor.

Bu dönemi aile yanında geçiren öğrenciler için ulaşım, konaklama, yeme/içme giderleri azalacak. Bu dönemi avantaja çevirmek isteyen öğrenciler daha rahat birikim yapıp meslekleriyle ilgili eğitim programlarına katılabilirler. Kurslar ve sertifika programları ile kişisel ve mesleki gelişimlerine katkı sağlayabilirler.

Yola veya yalnız yaşarken ev/yurt içindeki diğer sorumluluklara ayıracakları zamanı evde değerlendirebilirler.

Zamandan tasarruf etmenin yanı sıra bu işlere harcadığınız enerji de azalmış olacak. Dolayısıyla artan enerji ve zamanla kendinize, ilgi alanlarınıza, hobilerinize veya derslerinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Aile yanından uzaklaşmak istemeyen ama puanı aile yanında bir üniversiteye yetmeyen öğrenciler farklı şehirlere yönelebilirler. Böylece hem aile yanında eğitimini sürdürmüş hem de üniversiteye sene kaybetmeden başlamış olabilirler.

Pandeminin ilk yılında mezun olmuş ve ünversite tercihi yapmış olan öğrencilerin deneyimlerine başvurabilirler. Böylece özellikle öğrencisi olmak istedikleri üniversitelerin pandemi sürecindeki eğitim performansları hakkında bilgi alabilirler.

Üniversite Tercihi Pandemi Odaklı Yapıldığında Seçimler Hedeflerden Uzaklaşıyor

Pandeminin getirdiği yaşam değişiklikleri hepimizin temel kaygılarını besledi. Zarar görmekten, zarar vermekten, sevdiklerimizi kaybetmekten endişe duyduk. Değerini fark edemediğimiz rutinlerimizin aslında ne kadar keyifli ve önemli olduğunu fark ettik. Sevdiklerimizle bir arada olabilmenin, kalabalık içerisinde yer alabilmenin, yakınlığın, fiziksel temasın önemini anladık. Dolayısıyla üniversite tercihi yapacak öğrencilerin verecekleri kararlar da bu farkındalıklardan etkilendi.

Aileden uzaklaşmak, olası bir hastalık durumunda hemen gelemeyecek olmak, seyahat engelleri, yasaklar endişeleri artırdı. Pek çok genç kendi ayakları üzerinde durabilmeyi ve hayata atılabilmeyi arzu ediyor. Ancak pek çoğu da yaşadıkları kaygı ile seçimlerinde ikilem yaşıyor. Bugün içinde bulunduğumuz kaotik durum ileride geri dönüşü zor olacak kararlar vermemize neden olabiliyor.

Öğrenciler bu kaygılarla baş edemeyip hedeflerindeki üniversiteyi veya okumak istedikleri bölümü dahi değiştirebiliyorlar. Şu an içinde bulunduğumuz durum hem bireysel hem de evrensel nitelikte kaygı unsuru. Dolayısıyla öğrencinin gelecek kaygısını ailenin ebeveynlik kaygıları pekiştirebiliyor. Böyle bir durumda eğer siz de seçimlerinizin pandemi kaynaklı etkilendiğini hissediyorsanız destek almalısınız. Bu süreçte daha bilinçli ve sağlıklı kararlar verebilmek için profesyonel destek almayı önceliklendirebilirsiniz.

Kariyer danışmanlığı, mentorluk ve/veya psikolojik destek alabilirsiniz. Hedeflerinizle ilgili stratejik planlar çıkarabilir, kaygılarınızı başarınızı destekleyecek düzeye indirebilirsiniz.

Üniversite Tercihi Yaparken Önceliğiniz Hedefinize Ulaşmak Olmalı

Her ne kadar şu an içerisinde bulunduğumuz durum ve koşullar olağandışı olsa da hiçbirimiz yalnız değiliz. Bu süreci hep birlikte geçiriyor, benzer kaygılar taşıyor ve hayatımızı en iyi şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. Sınav sonuçları açıklandığında yine derece yapanlar olacak. Hayalini kurduğunuz bölümler, üniversiteler öğrenci kabul edecek ve mezunlar verecek. Çünkü hepimiz bu koşullara uyum sağlamayı öğreneceğiz.

Hayatımız daha izole hale gelmiş olsa da devam ediyor. Okuyor, çalışıyor, üretiyoruz. Şu an içerisinde bulunduğumuz pandemi koşulları alınan önlemler ve aşılama ile sonlanacak. Belki bunun için bugün net bir tarih vermek kolay değil. Ancak biliyoruz ki şimdiden pek çok ülke normalleşmeye geçti.

Henüz farkında olmasanız da en az pandemi kadar zedeleyici bir başka etken de yanlış meslek ve/veya üniversite tercihi. Sizinle örtüşmeyen, hayal ve hedeflerinize hitap etmeyen bir mesleğe yönelmeniz ömür boyu mutsuzluk nedeni olabilir.

Pandemi de bir gün tıpkı diğer salgınlar gibi tarih kitaplarında yerini alacak. Sizse hala aynı mesleği yapıyor, aynı üniversitenin diplomasını taşıyor olacaksınız. Dolayısıyla bugünün koşullarından bağımsız olarak geleceğe dönük seçimler yapmaya odaklanmalısınız. Bu süreci yönetmekte zorlanıyorsanız okul rehberlik biriminden, öğretmenlerinizden veya profesyonel bir danışmandan destek alabilirsiniz.

Sağlıklı Bir Üniversite Tercihi Yapmak ve Kararsızlık Yaşamamak İçin Yapabilecekleriniz

Eğer çevrenizde destek alabileceğiniz bir profesyonel yoksa veya buna bütçe/zaman ayırmak istemiyorsanız aşağıdaki önerilerimizi deneyebilirsiniz.

Hedeflerinizi Gözden Geçirin

Pandemiden önce meslek ve üniversite tercihiniz var mıydı? Varsa, neydi? Bu tercihleri belirlerken nelere dikkat ettiniz? İlgi alanlarınız, becerilerinizi, karakteristik özelliklerinizi göz önünde bulundurdunuz mu? Üniversiteyi, mesleğin avantaj ve dezavantajlarını araştırdınız mı? Seçim sürecinizde etkili olan kişi/kişiler oldu mu? Tüm bunları pandemiden önce belirlediyseniz yeniden üzerinden geçmelisiniz.

Hedefinizin Önündeki Engelleri Belirleyin

Hedefiniz net, araştırmalarınızda yeterli. Ancak şu an gündeminizde pandemi var ve mevcut değerlendirmelerinize yenilerini eklemeniz gerekiyor. Seçtiğiniz meslek veya üniversite pandemiden nasıl etkilendi?

Pandemi belirsiz bir süre daha devam ederse size etkisi nasıl olacak? Size ve hedeflerinize yönelik pandeminin sağladığı herhangi bir avantaj var mı? Bu avantajlar ve mevcut dezavantajlar kıyaslandığında meslek ve üniversite tercihinizi değiştirmeniz gerekiyor mu?  Böyle bir değişikliğe gitmeniz uzun vadede (ilerideki 10-20-30 yıl) sizi nasıl etkileyecek? Tercihinizi değiştirirken profesyonel bir görüş aldınız mı?

Alternatif Seçenekler Oluşturun

Ana hedefinizle örtüşen alternatif hedefler belirleyin. Benzer özellikteki farklı devlet, vakıf veya özel üniversiteler olabilir. Burslu girebileceğiniz üniversiteleri, burs oranlarını araştırabilirsiniz. Pandemi sonrası yatay geçiş olanaklarını şimdiden araştırabilirsiniz. Çift ana dal veya yan dal fırsatlarını değerlendirebilirsiniz. İstediğiniz üniversitenin öğretim kadrosunun alan çalışmalarını takip edebilir varsa herkese açık eğitimlerine katılabilirsiniz.

Akademisyenlerin sosyal medya hesaplarını takip edebilir, canlı yayınlarına katılabilir, bizzat kendilerine mail/mesaj atarak kendinizi tanıtabilirsiniz. Mesleğinizle ilgili kendinizi nasıl daha iyi geliştirebileceğiniz noktasında bilgi toplamaya çalışabilirsiniz.

Tecrübeli Mezunlardan Bilgi Edinin

Üniversite öğrencileri bu yılı uzaktan eğitimle tamamladılar. Pandeminin ilk yılında hayalinizdeki üniversite tercihini yapan ve 1. Yılını tamamlamış olan öğrencilerle konuşabilirsiniz. Sosyal medya hesapları üzerinden onlarla iletişime geçebilirsiniz. Tecrübelerini dinleyebilir, üniversite, bölüm ve eğitim kalitesi hakkında bilgi edinebilirsiniz. Okudukları üniversitenin uzaktan eğitim alt yapısı nasıldı? Akademik kadro süreci iyi yönetebildi mi? Eğitim ve sınav süreçleri verimli geçti mi?

Üniversite, öğrencilerin aidiyet geliştirmesi için herhangi bir çalışma yaptı mı? ve benzeri sorularınızı sorabilirsiniz. Bu konuda ayrıca üniversitelerin danışma ofislerini de arayabilir, öğrenci işlerinden de bilgi alabilirsiniz. Sizinle benzer kaygıları yaşamış kişilerden öneri almak ve tecrübelerini dinlemek daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

Üniversite Tercihi Yaparken Bir Mentor veya Kariyer Danışmanı ile Görüşebilirsiniz

Pandeminin her yaştan ve her konumdan bireyi oldukça olumsuz etkilediği maddi, manevi oldukça zor bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde geleceği planlamak ve bilinçli adımlar atabilmek ise hiç kolay değil. Kaygılı olmanız, kararsızlık yaşamanız, seçimlerinizin doğruluğundan emin olamamanız oldukça normal. Ne zaman biteceğini öngöremediğiniz bir sürecin bir ömre etki edecek önemli bir seçimi olumsuz etkilemesinden endişe duyabilirsiniz.

Bu endişeyi gidermek için okuduğunuz yazılar, yaptığınız araştırmalar da yeterli hissettirmeyebilir. Özellikle sınava hazırlık ve/veya üniversite tercihi sürecinde zorluk yaşıyorsanız destek almayı ihmal etmemelisiniz. Bu zorlu süreçte sizi motive edecek, kariyerinizi planlamanızı sağlayacak bir uzmandan destek alabilirsiniz. Bu sayede performansınızı potansiyelinizle uyumlu hale getirebilirsiniz. Karakterinize, ilgi, beceri ve isteklerinize uyan şekilde hedefler belirleyebilirsiniz.

Hedefinize ulaşmanız için yapmanız gerekenleri sizi objektif bir şekilde değerlendirecek bir uzmandan destek alabilirsiniz. Böylece hem kaygılarınızı yatıştırabilir hem de daha geniş bir perspektiften bakarak kariyerinizi yapılandırabilirsiniz.

Özellikle yurtdışında eğitim almak isteyenler bir mentor desteği alabilirler. Böylece kendileri için en uygun bölüm, üniversite, ülke seçeneklerini belirleyebilirler. Yurtdışında yaşamanın ülkelere ve üniversite tercihlerine göre olası maliyetlerini ve burs imkanlarını öğrenebilirler. Mentorloops sayfasını inceleyerek bu konuda daha detaylı bilgi edinebilirsiniz. Yine yurtdışında okumak isteyen ancak bu konuda yeterli bilgisi olmayanlarda hayallerinden vazgeçmek yerine bilgi toplamalılar.

Yeterli bilgiye sahip olmamak öğrencilerin yurtdışı eğitime yönelik önyargı geliştirmelerine neden olabiliyor. Önyargılar ise seçimlerimizi olumsuz etkiliyor. Vazgeçmeden önce bir uzman eşliğinde detaylıca değerlendirme yapmak ise ileride “keşke” denilmesinin önüne geçiyor.

Üniversite tercihiniz ister yurtiçi ister yurtdışı olsun pandemiden etkilenmeden, bilinçli bir seçim yapabilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle potansiyellerini keşfediyor eğitim alabilecekleri en iyi üniversitelere yerleştiriyoruz.

Read More

Başarılı bir kariyer planlamak yaşam standartlarını artırmak ve standartların devamlılığını sağlamak için oldukça önemli. Yaşam standartlarının yanı sıra global düzeyde yer ve söz sahibi olabilmek için de iyi bir kariyere ihtiyaç var. Ancak kariyerimizde hedeflediğimiz noktalara erişebilmek kısa vadeli çalışmalardan ziyade uzun vadeli planlama gerektiriyor. İyi bir kariyer için erken yaşam dönemi itibariyle bilinçli adımlar atmak uzun vadede kazandırıyor.

Kariyer gelişiminin başarılı olması ve sağlıklı sonuçlar verebilmesi için kişiye özel bir plan yapılması gerekiyor. Bu planı çıkarırken stratejik olmak ve her yönüyle bireyi tanıyarak çalışmak gerekiyor. Kaliteli bir sonuç alabilmek için bireyin kişiliğinin, beklentilerinin, ilgi ve becerilerinin kariyer planına yansıtılması gerekiyor. Tüm bunları bireysel bir çabayla gerçekleştirmekse artık pek mümkün değil.

Sınav sisteminde üst üste gelen değişiklikler özellikle ailelerin tercih döneminde bilinçli şekilde rehberlik edebilmesini zorlaştırdı. Yurtiçi eğitimde her yıl artan üniversite sayıları ve açılan yeni bölümler tercihleri zorlaştırıyor. Yurtdışı eğitime duyulan ilginin, verilen önemin artması da tercih yaparken çok yönlü değerlendirme yapmayı gerektiriyor.

Tercih ve karar sürecinde her bir detayı göz önünde bulundurabilmek başarılı bir kariyer inşa edebilmek için oldukça önemli. Fakat öğrencinin veya ailenin bu konuda yeterince kaynağı olmayabilir. Değerlendirme sürecinde kaynaklara erişmek kadar objektif olmakta da zorlanabilirler.

Bir diğer önemli konu ise seçim yaparken bugünün koşulları kadar geleceğin getireceklerini de değerlendirmeye almak. Tercih dönemini beklemeden daha sağlıklı kararlar verebilmek için önümüzdeki 20, 30, 40 yıl değerlendirilmeli. Bunu yapabilmek içinse geleceğin mesleklerin ve mesleklerin geleceği iyi bilinmeli. Yine bu da öğrencilerin veya ailelerin yeterli kaynağa erişmekte zorlanacağı bir konu.

Bilimsel araştırmalarla elde edilmiş, ulusal ve uluslararası çalışmaların takibini ve değerlendirmesini yapabilmeyi gerektiriyor. Bu aşamada en sağlıklı olan ise bir mentor veya kariyer danışmanı ile çalışmak olacaktır. Özellikle pandemi sürecinde kişiye özel destek, rehberlik ve danışmanlık sunan profesyonellerin önemi artı. Yazımızın devamında başarılı bir kariyer için geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmenin önemini detaylarıyla paylaşacağız.

Başarılı Bir Kariyer için Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli

Geçmişten günümüzde ulusal ve uluslararası düzeyde meydana gelen değişiklikler ve gelişimler sonucunda mesleklerin geleceği etkilenmiştir. Her bir sanayi devrimi beraberinde pek çok mevcut mesleğin son bulmasına ve yeni iş kollarının gelişmesine neden olmuştur. Su ve buhar gücüyle üretimin geliştiği 1. Sanayi devriminde (Endüstri 1.0) faal olan pek çok tesis ve çalışan elektriğin yaygınlaşmasıyla yok oldu.

Endüstri 2.0’ın getirdiği yenilikler ve meslekler de Endüstri 3.0 ile hayatımıza giren bilgi teknolojileri sonucu son buldu. Değişime ayak uyduramayan, sistemlerini ve iş gücünü yeniliğe adapte edemeyen üreticiler piyasadan çekildi. Dolayısıyla her yenilik ve değişim beraberinde bazı meslekleri tarihe gömerken işsizliği de tetikledi. Bugün ise 4. Sanayi devriminin yani endüstri 4.0’ın etkilerini yaşıyoruz.

Başarılı bir kariyer için meslek tercihi yapmadan önce dünya genelindeki gelişmeleri takip etmek gerekiyor. Artık başta gelişmiş ülkeler olmak üzere siber fiziksel sistemlere dayalı bir üretim türüne geçildi. Bu değişim sadece sanayiyi değil, eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal çevre gibi yaşam alanlarımızı etkiledi.

Artık dünyanın neresinde olduğumuz ya da neyle meşgul olduğumuz önemli değil. Hepimiz dünyadaki gelişmelerden etkileniyor, avantaj ve dezavantajlarını deneyimliyoruz. Dolayısıyla dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de endüstri 4.0’da bazı mesleklerin geleceğini tehdit ediyor. Bugün üniversitelerde okutulan ve her yıl yeni mezunlar veren pek çok meslek bölümü var. Ancak bunların bir kısmı daha şimdiden mezuniyet sonrası işsizlikle karşılaşıyor.

Mevcut Meslekler Mutlaka Yeniliğe ve Değişime Ayak Uydurmalı

Önümüzdeki 10 yıllarda ise bazı mesleklerin iş alanı tamamen kapanacak. Mevcut bilgisini, tecrübesini yeni sistemlere uyarlayabilen, kendini geliştirebilen bireyler ise iş gücü ihtiyacına dahil olacak. Bugünün mühendisleri ve mühendis adayları ileride giderek sanallaşan akıllı üretim ortamlarında çalışacaklar. Başarılı bir kariyer için ana dallarının yanında kodlama ve bilgi teknolojilerinde de uzmanlaşmaya ihtiyaç duyacaklar.

Geçmişten bugüne mühendislik yapanlar da mevcut teknik ve bilişsel becerilerini Endüstri 4.0’ın gereksinimleri doğrultusunda geliştirmeliler. Öğretmenler de öğretim sistemlerini geliştirmeliler. Farklı öğrenme stillerine ve zeka türlerine hitap edecek şekilde öğretim tekniklerini geliştirmeliler. Eğitimin içerisine mutlaka bilişim desteği eklenmeli ve öğretmenler bilişim alanında bilgili olmalılar.

Artık bilgiye her yerden ulaşmak mümkün. Öğrencilerin okur yazarlık düzeyine dijital okur yazarlık becerisi eklenmeli. Ezberci anlayıştan ziyade araştıran, sorgulayan, geliştiren öğrenciler yetiştirmek hedeflenmeli. Covid-19 ile hayatımızın merkezine yerleşen online iletişim, uzaktan eğitim bundan sonrada gerçekliğimiz olmaya devam edecek. Adapte olabilenler mesleklerini yenilikle uyumlu şekilde dönüştürürken, adapte olamayanlar işsizlikle mücadele edecek.

Başarılı Bir Kariyer için Geleceğin Meslekleri de Seçim Sürecinde Değerlendirilmeli

Endüstri 4.0 ve beraberinde gelen yenilik ve değişimler mevcut meslekleri etkilediği gibi yeni meslekleri doğuracak. Değişimin beraberinde gelişen yeni meslek dalları bilinçli seçimler yapanlar için alanının ilklerinden olma fırsatını sunacak. Dolayısıyla geleceğin mesleklerine bugünden yatırım yapılması başarı olasılığını artıracak.

Gelecekte hala önü açık olan meslekler şu şekildedir; Psikoloji, Sinir bilim, Eğitim, Tıp, Eczacılık, Diş hekimliği (özellikle yaşlılık için diş hekimliği oldukça önemlidir), Biyoteknoloji (içinde genetiği ve akıllı tarımı bulunduran alan).

Bugünden başlayarak başarılı bir kariyer isteyenlerin önü özellikle insan, yaşam ve sağlık bilimlerinde açık olacak. Bunun en büyük nedeni ise uzayan insan ömrü. Özellikle 1990 ve sonrası doğan bireyler için ortalama yaşam süresi 115 yıl üstü kabul ediliyor. Bu da uzayan yaşam süresiyle paralel şekilde yaşam standartlarının ve konforunun da önemini artırıyor.

Özellikle ağız, diş sağlığı, eklemler, kalp sağlığı ve kronik rahatsızlıkların tedavisi önemli hale geliyor. Uzayan yaşam süresi bireylerin psikolojik iyi halinin de önemini artırıyor. Bu da ruh sağlığı alanındaki çalışmaların da hız ve önem kazanacağını gösteriyor.

Psikologların 1/3’ü insan sağlığı (paranoya, şizofreni, kaygı bozuklukları) üzerine çalışması öngörülüyor. Psikologların 2/3’ünün de ruh sağlığının ve yüksek farkındalığın artırılması üzerine çalışması bekleniyor. Ayrıca psikologların öğrenme üzerine de daha kapsamlı çalışması bekleniyor. Biyoteknik, yapay zeka, makine öğrenmesi, büyük veri, hukuk alanları da geleceğin meslekleri arasında hız ve önem kazanacak.

Gelecekte iş dünyasında varlık sağlayabilmek için iletişim ve düşünme becerilerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Başarılı bir kariyer için medyayı iyi okuyabilmek ve etkili kullanabilmek de oldukça önemli hale gelecek. Bilgisayar teknolojilerine, programlama dillerine ve yazılıma hakim olmak da her anlamda meslek kollarına kazanç sağlayacak. Kısacası 21. Yüzyılda teknolojinin beraberinde getirdiği yeniliklerden haberdar olmak ve bu konuda gelişmek kazanç sağlayacak.

Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Sınava Hazırlık Sürecinde Mentorla Çalışmak Büyük Avantaj Sağlıyor

Değişen sınav sistemleri, farklılaşan müfredatlar, her yıl açılan üniversiteler ve programlar da bir mentorle çalışmanın önemini artırıyor. Mentorlük desteği almak hem gençlere hem de ailelere büyük kolaylıklar sağlıyor. Geleceğin koşullarını ön görerek, bugünden on yıllar sonrasını planlayarak seçim yapmak zor. Burada mentor kişiye geçmiş tecrübelerinden ve geleceğe yönelik bilimsel verilerden yola çıkarak rehberlik ediyor.

İyi bir mentor sadece kariyer planlama noktasında değil kişisel, mesleki gelişim konularında da destek veriyor. Özgüven eksikliği, sosyal kaygı, çekingenlik, beden dilini kullanamama gibi başarıyı engelleyen konularda da destek veriyor. Kullandığı empatik dil, yargısız ve objektif yaklaşımla kişinin kendini daha iyi ifade etmesine destek oluyor.

Mentor, menti (mentorlük hizmeti alan kişi) ve gerektiğinde mentinin ailesi ile iş birliği yapıyor. Montor menti için en doğru ve en avantajlı fırsatları değerlendiriyor. Üniversiteye hazırlık sürecinde de mentor mentinin performansını ve motivasyonunu artırmaya yönelik çalışıyor. Zaman yönetimi, dikkat dağıtıcılarla baş etme, hedef belirleme ve planlama noktasında destek veriyor.

Başarılı bir kariyer için mentorle çalışmak genç ve aile için büyük avantaj sağlıyor. Çocukların sınava hazırlık sürecinden başlayarak üniversite kabulü ve iş bulma süreci de aileleri zorluyor. Aile çocuğu doğru yönlendirebilmek istiyor ancak kendi eğitim tecrübeleri ile bugünün eğitim sistemi farlılık gösteriyor. Bu farkları öğrenmek ciddi zaman ve emek istiyor.

Aynı şekilde eğitim ve sınav sistemini öğrenmenin yanı sıra geleceğin olası koşullarını da bilmek gerekiyor. Bu ise apayrı bir araştırma ve çalışma alanı. Dolayısıyla kariyer planlama sürecinde çocuğa bilgi ve deneyim sunmak aile için büyük bir sorumluluğa dönüşüyor. Bu sorumluluğu üstlenemeyen veya altından kalkamayan ebeveynler strese giriyor. Bu stres ise öğrenciye doğrudan yansıyor.

Bu noktada mentorle kariyer planlamak ailelerin yükünü azaltıyor. Aile kariyer planlama rolünü bırakıyor ve sadece manevi ve maddi destek noktasında çocuğun yanında oluyor. Kişisel Gelişim, Üniversite ve Meslek Seçimi Başarılı Bir Kariyer İçin Ne Kadar Önemli! Ve Mentorle Kariyer Planlamak Gençlere ve Ailelere Kolaylık Sağlıyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Başarılı Bir Kariyer İçin Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyer Danışmanlığı Alarak Öğrencilik Yıllarınızı ve İş Hayatınızı Daha Verimli Geçirebilirsiniz

Eğitim ve/veya iş hayatının her aşamasında stratejik yetenek yönetimi ile kariyer planı yapmak mümkün. Sınava hazırlanırken mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini bilmek, kariyer planını bu bilgiyle yapmak oldukça önemli. Ancak başarılı olmak için sadece mesleklere yönelik bilgi edinmek yeterli değil. Meslek seçiminiz ne olursa olsun gelecekte başarılı olmak için teknolojiyle ve dijital dünya ile barışık olmalısınız.

Evrensel kalabilmek için İngilizce ve mümkünse yaygın olarak kullanılan farklı dillere hakim olabilmelisiniz. Başarılı bir kariyer için seçimlerinizde karakteristik özelliklerinizi, bilgi, beceri ve ilgilerinizi de göz önünde bulundurmalısınız. Zeka alanınızı, öğrenme stilinizi bilmek, güçlü ve gelişime açık yönlerinizi öğrenmek de oldukça önemli. Bu noktada erken yaşlardan itibaren eğitiminizin ve kariyer hayatınızın herhangi bir aşamasında kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de geleceğinizi daha bilinçli planlamak ve bu süreçte profesyonel destek almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Başarılı bir kariyer için önerilerimizi paylaştığımız diğer yazılarımıza ulaşmak için Aba Blog sayfasına da bakabilirsiniz. Ayrıca Doç. Dr. Gamze Sart’ın konuyla ilgili Aba Kariyer blog yazılarını okuyabilir Youtube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Yurtdışında üniversite eğitimi almaya yönelik talep ve ilgi yıldan yıla artıyor. Z kuşağı geçmiş kuşaklara göre bu konuda çok daha bilinçli ve şanslı. Yurtdışında eğitim almanın sağlayacağı avantajları bilerek gençler erken yaşlardan itibaren hazırlık yapıyor. Ancak yurtdışı eğitimin özellikle ekonomik boyutta önemli dezavantajları da var. Artan döviz ve Türk parasının azalan değeri yurtdışı eğitim hayali olan öğrencileri hayallerinden uzaklaştırıyor.

Burs imkanları dahi önemli bir kesimin yurtdışı eğitim maliyetine yeterli gelmiyor. Yurtdışı eğitimin sağlayacağı global düzeydeki avantajlardan faydalanmak isteyen öğrenciler alternatif eğitim fırsatlarını takip ediyor. Öğrenci değişim programları, kısa süreli dil okulları veya work and travel bunlardan bazıları. Ailelerin eğitime maddi destek sağlayabilmesi veya gencin okurken iş imkanı bulabilmesi ise süreci kolaylaştırıyor. Peki yurtdışında üniversite eğitimi almak neden önemli? Avantajları ve dezavantajları neler? Karar sürecinde nasıl bir yol izlenmeli? Yazının devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Alacak Gençler için Psikolojik Hazırlık Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almak Neden Önemli?

21.yüzyılın beraberinde getirdiği yenilik ve gelişmeler nitelikli iş gücünün önemini artırdı. Endüstri 4.0 ile birlikte üretimin, az iş gücüyle kısa sürede çok daha fazla hale getirilmesi de işsizliği tetikledi. Artan nüfus ise işsizliğin çığ gibi büyümesine neden oldu. İşsizlik engeline takılmak istemeyen pek çok birey için nitelikli diploma önem kazandı.

Ancak üniversite eğitimine verilen önemin artması, işverenler için adaylar arasında seçim yapmayı zorlaştırdı. Eğitimde çok daha bilinçli ilerleyen z kuşağı için diploma kadar kişisel yetkinliklerin gelişimi de önem kazandı. Gençler artık yeni diller öğreniyor, kişisel gelişim ve mesleki yeterlilik kurslarına katılıyor.

Lise sıralarından itibaren gençlerin pek çok konuda sertifikaları, deneyim ve uzmanlıkları var. Gençler ilgi ve beceri alanlarını tanıyor ve geliştirmek üzere çalışıyorlar. Dolayısıyla z kuşağı kariyer gelişimine büyük yatırımlar yapıyor. Ancak pastadan pay almak isteyen adaylar ne kadar çoksa pasta da bir o kadar küçük. Bu da işverenlerin tercih yapmasını zorlaştırıyor.

Yurtdışında üniversite eğitimi alabilmek ise hem pastayı büyütüyor hem de pay sahibi olma şansını artırıyor. Yurtdışında eğitim alabilen gençler eğitim aldıkları ülkede çalışma ve hatta oturma izni alabiliyorlar. Farklı ülkelere geçiş yaparak kariyer fırsatlarını değerlendirebiliyorlar. Türkiye’ye döndüklerinde de yine istihdam noktasında çok daha avantajlı konumda oluyorlar.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almanın Avantajları Neler?

Yurtdışında eğitim almanın avantajları kişiden kişiye, bütçeden bütçeye ve beklentiye göre farklılık göstermektedir. Gidilecek ülke, seçilecek üniversite ve okunacak bölüm de avantaj ve dezavantajlar açısından önemlidir. Ancak genel olarak avantajları dezavantajlarından çok daha fazladır. Yurtdışında üniversite eğitimi almanın genel perspektifte her öğrenci için ortak avantajı yeni bir dil kazanımıdır. Ayrıca mesleki kariyer ve donanım açısından da artısı oldukça fazladır.

Kişisel gelişim, sosyal beceri, kültürel kazanım, global network açısından da avantajları oldukça fazladır. Yurtdışında eğitim alan bireylerin o ülkeye yerleşme ve/veya başka ülkelere geçiş yapabilme olasılığı da bulunmaktadır. Ülkeye geri dönüş yapanlar için ise uluslararası şirketlerde rol bulmak çok daha kolaydır. Yurtdışı eğitim deneyimi olan ve bu fırsatı iyi değerlendirenler için Türkiye döndüklerinde kariyer basamaklarını daha hızlı adımlamak mümkün.

Yurtdışında eğitim alan bireylerin değişikliklere daha kolay adapte olabildiği görülmektedir. Daha iyi uyum sağladıkları, iletişim becerilerinin daha kuvvetli olduğu, zorluklarla daha kolay başa çıktıkları görülmektedir. Farklı bir ülkenin kültürüne, mutfağına, yaşam biçimine uyum sağlamak iyi bir takım oyuncusu olabilmeyi kolaylaştırmaktadır.

Ayrıca yurtdışında üniversite eğitimi deneyimi pek çok açıdan yaratıcılığı ve üretkenliği de desteklemektedir. Özellikle daha gelişmiş ülkelerde eğitim alan öğrenciler gördükleri, deneyimledikleri yenilikleri ülkelerine getirebilmektedir. Yeni fikirlerin yeni ürünlere dönüşmesini sağlayabilmektedirler.

Lisans, ön lisans, dil okulu, master, doktora, stajlar gibi kariyere katkı sağlayacak yurtdışı deneyimleri cv için önemlidir. İş arayışınız ister yurtdışı isterse yurtiçi olsun bu deneyimlerinin tercih edilmenizi kolaylaştıracak.

Yabancı öğrenci kabul eden çoğu üniversitenin eğitim dili İngilizcedir. Ancak halk arasında kullanılan yerel dil ülkenin kendi ana dilidir. İngilizce bilmek akademik anlamda kolaylık sağlasa da zamanla ana dile yönelik de pratik kazanılabilmektedir. Bu sayede de yurtdışı üniversite eğitimi İngilizce dışında bir dilin daha edinimini kolaylaştırmaktadır. Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Özetle yurtdışında üniversite eğitimi almanın faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Yeni kültürlerle tanışır, kendi kültürünüzden farklı kültürleri öğrenebilirsiniz.
  • En az iki dil öğrenebilirsiniz.
  • Oturma ve çalışma izni alabilirsiniz.
  • Sınav koşulu aranmaksızın başka ülkelere geçiş yaparak eğitiminizi uzatabilirsiniz.
  • Hem okuyup hem çalışabilir, birikim yapıp eğitim masraflarınızı karşılayabilirsiniz.
  • Ülkenizde veya yurtdışında en iyi marka ve firmalarda kariyer fırsatı yakalayabilirsiniz.
  • Uluslararası düzeyde network edinebilirsiniz.
  • Daha kısa sürede eğitiminizi tamamlayıp iş hayatına atılabilirsiniz: yurtdışında pek çok lisans eğitimi 3 yılda tamamlanmaktadır.
  • Bulunduğunuz ülkenin vizesiyle komşu ülkeleri dolaşabilir hem okuyup hem dünyayı dolaşabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almanın Dezavantajları Neler?

Dezavantajlarda avantajlar gibi kişiden kişiye, gidilecek ülkeye, okula ve bölüme göre değişiklik gösterebilmektedir. Yurtdışı eğitimi her ne kadar pek çok yönden avantajlı olsa da bazı durumlarda dezavantaja dönüşebilmektedir. Kimi ülkeler yabancı öğrenci kabul etse de okul dışında yabancı öğrenciye yaklaşım negatif olabilmektedir. Bu da kişinin eğitim aldığı ülkeye adapte olmasını ve bulunduğu süre içerisinde aidiyet geliştirmesini zorlaştırmaktadır.

Kısa eğitimlerde çok zorlamasa da uzayan eğitim sürelerinde sosyal beceri eksikliği yaşayan bireyler zorluk yaşayabilmektedir. Yeni bir ortama uyum sağlamak, arkadaş edinmek zorlaşabilmektedir. Farklı kültürlere, mutfağa, kurallara, düzene uyum sağlayamayan bireyler için de yurtdışında üniversite eğitimi zor olabilmektedir.

Yurt dışında eğitime başlayan ancak bir nedenle eğitimini yerinde tamamlayamayanlar için ülkeye dönüş sonrası zordur. Çünkü yurtdışında uygulanan müfredatla yurtiçindeki müfredat farklılık gösterebilmektedir. Bu da dönüş yapan çoğu öğrencinin alttan ders almasına ve eğitim süresini uzatmasına neden olmaktadır.

Yine YÖK ile denkliği olmayan üniversitelerden mezun olan öğrencilerinde diplomaları ülkemizde tanınmamaktadır. Dolayısıyla yurtdışında eğitim almak ülkenizde lise mezunu olarak kabul edilmeye neden olabilir. Bu da yine mesleğinizi yapamamanıza ve iş bulamamanıza neden olabilir.

Belki de günümüz koşullarında en büyük dezavantaj ekonomik zorlukları. Eğer aileniz yurtdışı eğitim ve yaşam masraflarınız için size destek sunamayacaksa çok zor günler geçirebilirsiniz. Eğitim bursları okul içerisindeki masraflarınıza kaynak sağlasa da konaklama, yeme, içme, sağlık, ulaşım size kalacaktır. Bu masrafları karşılamak için hem okuyup hem çalışabilirsiniz.

Ancak iş bulana kadar zorluk yaşama ihtimaliniz çok yüksek. Yine okuduğunuz bölüm ve üniversite de çalışmanız için çok uygun olmayabilir.

Yurtdışında üniversite eğitimi bursları da oldukça farklı içeriklerde olabilmektedir. Burs başvurularında ve gelen kabullerde bu detaylara da dikkat etmek gerekir. Ayrıca yurtdışında eğitim aldıktan sonra ülkenize dönüş yapmayı planlıyorsanız okuduğunuz bölümle ilgili ülkenizde başvuru yapabileceğiniz iş alanlarının olmasına dikkat etmelisiniz.

Özetle yurtdışında eğitim almanın risklerini şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Farklı bir kültüre, yaşam biçimine adapte olmakta zorlanabilirsiniz,
  • Yalnızlık çekebilirsiniz,
  • Ekonomik zorluklar yaşayabilirsiniz,
  • Ülkenize döndüğünüzde denklikle ilgili sorun yaşayabilirsiniz,
  • Ülkenize döndüğünüzde okuduğunuz bölüme yönelik çalışabileceğiniz bir iş alanı bulmakta zorlanabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitimi Almak İsteyenler Karar Verirken Destek Almayı İhmal Etmemeliler

Yurtdışında eğitim almanın avantaj ve dezavantajlarını göz önünde bulundururken mutlaka profesyonel destek de alınmalı. Alınacak yurtdışı eğitim danışmanlığı öğrencilerin ve ailelerin olası riskleri minimuma indirmesini sağlayacaktır. Ülkelerin yabancı öğrencilere yaklaşımı, üniversitelerin kabul koşulları, maliyet hesaplamaları gibi pek çok detaya bakılmalıdır.

Pek çok aile kısa sürede bu kadar fazla konuya yoğunlaşamadığı için yurtdışı eğitimden kaçınmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki öğrenci istediği ve aile destek sağladığı sürece avantajlar dezavantajlardan çok daha fazladır.

Aba psikoloji olarak yurtdışında üniversite eğitimi için danışanlarımıza bu işin mutfağında olan uzmanlarımızla destek veriyoruz. Kaliteli bir hizmet için özellikle üniversiteyi, akademik süreci ve tüm gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Çalıştığımız alanlar itibariyle özellikle eğitim ve yüksek öğrenim eğitimi konusunda tüm aşamaların sistematiğini kurarak öğrencilerimize gereken her türlü desteği sağlıyoruz.

Eğitim, yüksek öğrenim ve özellikle de öğrencilerin kendi bireysel stratejik yetenek yönetimine bakarak değerlendirme yapıyoruz. Uyguladığımız test, envanter ve klinik değerlendirmelerle danışanlarımız için en doğru tercihleri belirliyoruz. Aba psikoloji olarak tüm bu hizmetleri sağlıyor ve danışanlarımıza tüm ihtiyaç konularıyla ilgili rehberlik ediyoruz. Dolayısıyla Aba psikoloji olarak stratejik iş ortaklarımızla beraber sahip olduğumuz deneyimli kadroyla kariyer planınızda yanınızdayız.

Yurtdışında üniversite eğitimi için motivasyonu ve potansiyeli olan gençlerimizin hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmak istiyoruz. Yurtdışı eğitiminin doğru planlandığında kariyer gelişimine son derece önemli etkisi olduğunu tecrübelerimizle biliyoruz. Potansiyeli olan pek çok öğrenci yurtdışı eğitime yönelik sahip oldukları eksik, yanlış bilgilerle önyargı geliştirebilmektedir.  Önyargılar ise uluslararası anlamda başarı elde edebilecek nice gencin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır.

Siz de yurtdışında üniversite eğitimi almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba Academy sayfamızdaki yazıları ve Aba Yurtdışı Eğitim Youtube kanalındaki içerikleri de takip edebilirsiniz.

Read More

Endüstri 4.0 Endüstri Devrimi veya 4. Sanayi devrimi olarak da bilinmektedir. Hakkında henüz yeterli çalışma ve girişim bulunmasa da 4. Sanayi devriminin önümüzdeki 20 yıl içerisinde aktif rol oynayacağı ön görülmektedir. Dolayısıyla bugünün ve geleceğin gençlerinin kariyerlerini inşa ederken endüstri devrimini de göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.

Bu devrimin getireceği avantaj ve dezavantajlar okul öncesi dönemden itibaren daha bilinçli kariyer planlarını gerektirecek. Azalan iş gücü ve artan rekabet bugüne kıyasla iş verenlerin işe alım kriterlerini de artıracak. İş bulmak ve devamlılık sağlayabilmek için eğitimdeki kalitenin yanı sıra farklı donanımlar da gerekecek.

Kişisel gelişim en az mesleki gelişim kadar önemli olacak. Ancak bugünün koşullarından farklı olarak değişime en hızlı şekilde adapte olabilme becerisine sahip olmak gerekecek. Bu da sürekli yenilenmeyi ve yeniliklere ayak uydurabilmeyi gerektirecek. Geleneksel yöntemler, manuel işler yerini yeni akıllı sistemlere, robotiklere bırakacak. Teknolojiden, dijitalleşmeden, sanal sistemlerden uzak olanlar için adapte olmak zorlaşacak.

Eğitimin her kademesiyle birlikte, istihdam alanları da endüstri 4.0 ile değişecek. Değişim aslında çoktan başlamış olsa da çok daha belirgin hale gelecek. Sağlıklı bir adaptasyon süreci için ise erken dönemde hazırlık yapanlar avantajlı hale gelecek.

Peki endüstri devrimi nedir? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Eğitimi ve kariyeri nasıl etkileyecek? Daha kolay adapte olmak, çağı yakalamak ve hatta ilerisine geçmek için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Endüstri 4.0 Nedir?

İlk olarak 2011 yılında Almanya’da düzenlenen bir teknoloji fuarında dile getirilen Endüstri 4.0, 4. Sanayi devrimi olarak da bilinmektedir. Siber – Fiziksel sistemler, nesnelerin interneti ve hizmetlerin interneti olmak üzere üç aşamalı bir sistemdir.  En açık tanımıyla teknolojiyle sanayinin entegre hale getirilmesinin hedeflenmesidir.

Siber-fiziksel sistemler insanla etkileşim gerektirmeyecek şekilde kendi başına çalışabilecek bir sistemi ifade etmektedir. Nesnelerin interneti, çok sayıda makinenin kablosuz şekilde birbiriyle iletişime geçebileceği sistemi ifade etmektedir. Robotlar bu gruba girmektedir. Hizmetlerin interneti ise internet üzerinden verilecek hizmetleri ve bunları sağlayan yazılımları ifade eder. Bir nevi siber-fiziksel sistemin insanlarla iletişime geçeceği sistem olarak düşünülebilir.

Bir alman projesi olarak hayata geçirilen bu hedef, Amerika, Japonya gibi gelişmiş ülkelerce de desteklenmektedir. Endüstrideki her devrim pek çok iş kolunun tahrip olmasına ve köklü üreticilerin zarar görmesine neden olmuştur.

Bunun en büyük nedeni gelişime ve değişime ayak uydurulamamış olmasıdır. Bunu tıpkı soyu tükenen canlılar gibi düşünebiliriz. İklimsel değişikliklere uyum gösterebilen canlılar türünün devamını sağlarken uyum sağlayamayan türler yok olmuştur. Endüstri 1.0 su ve buhar gücünün kullanılarak mekanik tesislerin kurulduğu sanayi devrimidir. Bu devrimi Endüstri 2.0 yani elektrik enerjisinin sanayide kullanılarak seri üretimin başladığı devrim takip etmiştir.

Endüstri 3.0 ise üretimin otomatize edildiği, bilgi teknolojinin devreye girdiği dönemi ifade etmektedir. Endüstri 4.0 ise siber fiziksel sistemlerin sanayide kullanımının hedeflendiği sanayi devrimidir. Bu devrimin hakimleri otomasyon sistemleri ve robotlardır. Şu an pek çok büyük üretici ve firma otomasyonları kullanıyor olsa da mevcut sistemler endüstri 3.0’ın getirileridir. 4. Sanayi devriminin kapsamı ise 3.0’dan çok daha geniş ve derindir.

4.Sanayi devrimi üretimin daha hızlı, pratik ve daha az israfla sağlanmasını hedeflemektedir. Bu devrim sanayi odaklı ve dolayısıyla sadece büyük ölçekli üretimi ilgilendiriyor gibi görünebilir. Ancak diğer tüm sanayi devrimlerinde olduğundan çok daha fazla sosyal yaşamı da etkileyeceği öngörülmektedir. Olumlu etkiler kadar olumsuz etkileri de beraberinde getireceği düşünülmektedir. Günümüzde de şimdiden olumlu ve olumsuz etkileri hissedilmektedir.

Endüstri 4.0’ın Avantaj ve Dezavantajları

4.sanayi devriminin ardından şimdiden sıklıkla karşılaştığımız yapay zekalar, akıllı sistemler çok daha yaygın hale gelecek. Üretimin süresi kısalacak, az zamanda çok üretim elde edilecek. Harcanan enerji ve dolayısıyla maliyet azalacak. Hata payı düşecek. İş kazaları azalacak. Her yerden bilgiye erişim ve sistem kontrolü mümkün olacak. Sistemi izlemek ve sisteme müdahale etmek kolaylaşacak. Bu da insanlara esnek çalışma alanları sunacak.

Daha çevre dostu bir üretim ortamı oluşturulacak. Büyük fabrikaların yaptığı işler küçük makineler tarafından yapılabilir hale gelecek. Alandan da tasarruf elde edilecek. Endüstri 4.0 sonucunda şu an hiç olmayan yepyeni iş kolları devreye sokulacak. Fabrikalar ve iş yerleri kadar evlerimiz de bu değişimden etkilenecek. Akıllı güvenlik sistemleri, iletişim araçları, mutfak araçları, temizli ürünleri ve benzerine erişim artacak.

Pek çok olumlu getirisi kadar 4. Sanayi devriminin yol açacağı olumsuzluklar da olacak. Yapay zekanın ve robotlaşmanın artması iş gücüne duyulan ihtiyacı azaltacak. Bu da robotların ve yapay zekanın devraldığı işleri yapan kişilerin işsiz kalmasına neden olacak. İşsiz kalan bireylere alternatif iş alanları veya adaptasyon eğitimleri verilmezse işsizlik oranları daha da yükselecek.

Artan nüfus ve azalan iş gücü gereksinimi alınan tüm önlemlere rağmen işsizlik riskini yükseltecek. Hareketsizlik artacak, bu da fiziksel sağlığı olumsuz etkileyecek. Sistemin hata vermesi veya durması halinde geleneksel/manuel yöntemlere uzak kalmak risk teşkil edecek.

Eğitimden, sağlığa kadar pek çok alanda endüstri 4.0’ın getirdiklerine adapte olamayan öğretmenler, doktorlar olumsuz etkilenecek. Sosyo-ekonomik farklılıklar insanlar arasındaki fırsat eşitsizliğinin daha da artmasına neden olacak.

Endüstri 4.0 Eğitimi Nasıl Etkiliyor?

Tüm sanayi devrimlerinde olduğu gibi 4. Sanayi devriminde de eğitim yeniliklerden ve gelişmelerden ayrı planlanamaz. Hatta değişimin nitelikli şekilde gerçekleşebilmesi için ön koşul doğru ve yeterli eğitimin verilebilmesidir.

Her Sanayi Devrimi Eğitimi de Beraberinde Geliştirdi ve Değiştirdi

Endüstri 1.0’da eğitim tarım toplumunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde öğretmenden öğrenciye verildi. Öğretmen bu bilgileri en sağlıklı şekilde aktarabilmek için önce kendisi edindi ve içselleştirdi. Endüstri 2.0’da ise eğitim sanayi odaklı teknolojinin gelişiminden etkilendi.

Endüstri 3.0’da teknoloji, dijitalleşme, sanal sistemler yaygınlaştı. Kendi kendine bilgiye erişebilme, bilgiyi işleyebilme mümkün hale geldi. Öğrenciler ve öğretmenler sanal ortamda da bir arada olabildi. Bilgiler dijital ortamda kaydedilip, düzenlenebildi. Online sınavlar, eğitimler, toplantılar mümkün hale geldi. Öğrenciler uluslararası kapsamda da bilgiyi edinebilir hale geldiler. Ekran başında kalarak dünyanın başka bir ucunda verilen bir konferansa, eğitime dahil olabilir hale geldiler.

Endüstri 4.0’la Eğitim Daha Nitelikli İş Gücü Yetiştirmek Üzere Gelişiyor

Endüstri 4.0 ile eğitim daha da gelişecek ve daha nitelikli iş gücü yetiştirmek hedeflenecek. Bugünden daha farklı olarak bilgi odaklı eğitim anlayışından beceri odaklı eğitim sistemlerine geçiş yapılacak. Ezberci eğitim azalacak. Eğitimde yeniliği tasarlayan, geliştiren, üreten, üretileni kullanılabilen bir iş gücü yetiştirmek hedeflenecek. Kas gücünün yerini beyin gücü alacak.

Eleştirel düşünebilen, fikrini ortaya koyabilen, rekabet içerisinde değil de uyum içerisinde çalışabilecek iş gücü yetiştirilecek. Varsayımlardan ziyade bilimsel bilginin ışığında hareket eden, yeniliği ve yenilenmeyi seven, yaratıcı, açık fikirli kişiler öne çıkacak. Sorumluluk sahibi olmak, bağımsız karar alabilmek daha önemli hale gelecek. Bireylerin dünya vatandaşı olarak yetişmesi sağlanacak.

Öğrencilerin Yeniliğe Ayak Uydurabilmesi için Öğretmenlerin de Değişmesi ve Gelişmesi Gerekecek

Öğrencilerin bu kapsamda yetiştirilebilmesi için eğitimcilerin de aynı vizyonda gelişime ve değişime açık olması gerekecek. Öğretmenler ezber veya konu anlatımı odaklı eğitim yerine uygulama odaklı eğitim sistemlerine geçecek. Öğrencinin bilgi edinirken ne, neden, nasıl sorgulamalarının yanı sıra daha farklı ne yapılabilirdi gibi çok yönlü düşünmeleri sağlanacak. Öğrencilerin dijital okuryazarlıkları pekiştirilecek, klasik ödevler yerine proje bazlı çalışmalar, saha araştırmaları yaygınlaşacak.

Teknolojinin verimli ve etkin kullanımı öğretilecek. Eğitim okulda öğretilenle sınırlı olmayacak, bireylerin yaşam boyu öğrenme gereksinimini içselleştirmeleri sağlanacak. Böylece okul öncesi eğitimden başlayarak ömür boyu bilginin kazanımı, geliştirilmesi hedeflenecek. İlgi, beceri ve yetenek alanlarının eğitim içerisindeki yeri ve önemi artacak. Çok yönlü olmak pekiştirilecek. Her birey mesleki veya kişisel gelişim alanlarında online eğitimlerle kendilerini geliştirecek.

Farklı zeka türlerine ve öğrenme yöntemlerine göre eğitim kaynakları geliştirilecek. Böylece herkesin kendi yöntemiyle bilgiyi en hızlı ve kalıcı şekilde edinebilmesi hedeflenecek. Endüstri 4.0 ile iyi bir eğitim almak ve kariyer planı yapmak daha öncelikli hale gelecek.

Bu da kariyer danışmanlarının, eğitim koçlarının ve mentorların önemini artıracak. Öğrenciler online, yüz yüze veya yapay zeka aracılığıyla bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekler. Mentorle Kariyer Planlamak Gençlere ve Ailelere Kolaylık Sağlıyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Farklı öğrenme stillerine göre bilgiyi ölçmek mümkün hale gelecek. Bilgi ölçümü de daha güvenilir hale gelecek. Öğrenciler ve öğretmenler uluslararası düzeyde bilgiye erişebilecek, istedikleri yer ve zamanda dünya çapında bilgiye ulaşabilecekler. Böylece daha evrensel, çok kültürlü, girişken, yaratıcı, çözüm odaklı, lider, analitik düşünebilen gücü yetiştirilecek. Bu değişime ve gelişime ayak uyduramayanlar ise geri planda kalacak.

Endüstri 4.0 Stratejik Yetenek Yönetiminin Önemini Artırıyor

Endüstri 4.0’ın getireceği tüm bu yenilikler okul öncesi eğitimden başlayarak daha bilinçli seçimler yapmayı gerektiriyor. Bilinçli seçimler yapabilmek için ise bilinçli ebeveynler olabilmek gerekiyor. Ebeveynlerin ve geleceğini inşa etmesi gereken çocukların önümüzdeki yıllarda üzerindeki sorumluluk daha da artacak. Ailelerin bu yükü azaltmak ve hata payını düşürmek için mutlaka profesyonel hizmetlerden faydalanabilmesi gerekiyor.

Okul öncesi dönemde çocuğun ilgi ve beceri alanlarının keşfedileceği bir eğitim öncelikle planlanmalı. Aileler gerek ebeveyn tutumları gerek okul/faaliyet seçimleriyle çocuklarının karakter gelişimlerine destek olmalı. Okul Öncesi Dönemde Kariyer Planı Yapmak: Küçük Ayaklar Geleceğe Büyük Adımlar Atsın yazımızdan da faydalanabilirsiniz. Sorumluluk bilinci yüksek, kendi kararlarını alabilen çocuklar yetiştirilmeli. Ebeveynler kendi davranışlarıyla da çocuklarına bilinçli rol model teşkil etmeli.

Çocuklar farklı kültürlerle tanıştırılmalı, çok dilli yetiştirilmesi hedeflenmeli. Yabancı dil öğrenimi desteklenmeli. Teknolojinin bilinçli kullanımı öğretilmeli ve çocuklara teknolojik cihazlara erişim fırsatı da tanınmalı. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Endüstri 4.0 bugünün ve geleceğin gençlerinin çok daha bilinçli adımlar atmasını, seçimler yapmasını gerektiriyor. Mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini bilmek, kariyer planını bu bilgi ışığında yapmak da oldukça önemli. Meslek seçiminiz ne olursa olsun teknolojiyle ve dijital dünya ile barışık olmalısınız. Evrensel kalabilmek için İngilizce ve mümkünse yaygın olarak kullanılan farklı dillere de hakim olabilmelisiniz.

Seçimlerinizde karakteristik özelliklerinizi, bilgi, beceri ve ilgilerinizi de göz önünde bulundurmalısınız. Zeka alanınızı, öğrenme stilinizi bilmek, güçlü ve gelişime açık yönlerinizi öğrenmek de oldukça önemli. Bu noktada erken yaşlardan itibaren eğitiminizin ve kariyer hayatınızın herhangi bir aşamasında kariyer danışmanlığı alabilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Endüstri 4.0’ın getireceği değişime ayak uydurmak ve kariyerinizi bu doğrultuda planlamak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More