Okul öncesi, ilkokul, üniversite ve hatta doktora… kaç yaşında olursanız olun akademik başarı beraberinde stres getirebilir. Bu nedenle bu yazıyı aslında hangi aşamada olursa olsun tüm öğrenciler ve akademisyenler için yazıyoruz. Akademik hayat çokça stres vadetse de bu stresle baş etmek için pek çok yöntem var. Bu yöntemleri ister kendiniz için isterseniz çocuklarınız için kullanabilirsiniz.

Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin

En klişe yöntemle başladığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Evet, stresle baş etmek ya da motivasyon arttırmak söz konusu olduğunda egzersiz yapmak bu yazıdan önce birçok yerde önerildi. Diğer taraftan bunun ne kadar uygulandığı kocaman bir soru işareti. Harvard’da yapılan bir çalışma bile düzenli sporun stresi yendiğini söylese de, birçoğumuz bunu ihmal etmeye ve stresli olan diğer işlerimizi öncelikli tutmaya devam ediyoruz. Spor yapın, stresiniz azalsın ve başarınız artsın!

Stres

Not: Eğer bu yazıyı çocuğunuzu motive etmek için okuyorsanız, onu bir spora yönlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Destekleyici insanlarla zaman geçirin

Stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri de destekleyici insanlarla birlikte zaman geçirmektir. Bir mola da sevdiğiniz biriyle yarım saat kahve içmek bile bütün haftanın güzel geçmesini sağlayabilir. Çocuğunuzun okulla ilgili stresi olduğunu düşünüyorsanız, bu destekleyici kişi siz olabilirsiniz. Onun rahatlamasını sağlayacak aktiviteler yapabilir veya onunla okul hakkında olumlu şeyler konuşarak yardımcı olabilirsiniz.

Mindfulness ile öncelik sıralaması yapmayı öğrenin

Farkındalık olarak Türkçeye çevirebileceğimiz mindfulness yöntemiyle, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanabilirsiniz. Üstelik hedeflerinizinve sorumluluklarınızın öncelik sıralamasını yapma becerisi kazanarak hedefe ulaşma süreçlerinizi yönetme konusundaki motivasyonunuzu sürekli yüksek tutmayı öğrenebilirsiniz.

Kendinizi/Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamaya son verin

Mesele akademi olduğu zaman, kendimizi başkalarıyla kolayca kıyaslayabiliyoruz. “Okumayı kim daha önce öğrendi?” sorusundan başlayıp “Tez sunumunu yaparken kim daha özgüvenli konuştu?” sorusuna varana kadar zamansız ve mekansız biz kıyaslamadan bahsediyoruz. Herkes bazı konularda çok iyi, bazı konularda daha az iyi olabilir. Kıyaslamalar değil, özgüveninizi arttıracak bir çalışmaya zaman ayırmak başarınızı ikiye katlar.

Read More

Her çocuk eğitim ve yetiştirilme biçiminin yanı sıra kendine özgü yetenekler ve isteklere sahiptir. Bu yeteneklerin ve isteklerini keşfetmesi ve potansiyelini açığa çıkarması için anne ve babaların öğretmenlerle işbirliği içerisinde hareket ederek çocuğu desteklemesi gerekir. Bu nedenle çocuklara ne yapması gerektiğini söylerken aslında yapılması beklenen, ebeveynlerin kendi isteklerini dayatması değil çocukların kendini tanıması için onları yönlendirmektir. WISC-V, tam olarak bu ihtiyaca yönelik olarak hazırlanmış bir sınavdır.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış hali olan WISC–V; genel olarak çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı olarak bir harita çıkarmayı amaçlar. WISC, esasen öğrencilerin entelektüel olarak güçlü ve zayıf yönlerini özetlemenin yanı sıra genel bilişsel yetenekleri ve potansiyeli hakkında fikir verir.

Testin değerlendirilmesi, ideal bir kritere göre değil, çocukları akranlarıyla karşılaştırılarak yapılır. En genel anlamda, amaç bir çocuğun yeni bilgileri kavrama potansiyelini belirlemektir.

WISC-V için nasıl hazırlanmak gerekir?

Öncelikle söylemek gerekir ki; WISC-V bir IELTS, SAT ya da diğer sınavlar gibi çocuğunuzun bir yere kabul edilmesi veya bir bilgi seviyesini kanıtlamasına hizmet etmez. Bu nedenle çocuğunuz çalışarak veya bir şeyler okuyarak WISC-V veya diğer IQ testlerine hazırlanamaz.

Bu testler, ne bildiklerini veya ne kadar bildiğinizi test etmek için değil, bunun ötesinde teste katılan kişinin öğrenme kapasitesini belirlemek üzere tasarlanmıştır. Tipik olarak WISC gibi testler; sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zeka, kısa süreli hafıza ve işleme hızı de dahil olmak üzere bilgiyi algılama ve işleme sürecini etkileyen değerlendirmeleri sağlayan görevlerden oluşur. Bu nedenle, testten önce yapmanız gereken tek şey çocuğunuzun dinlenmesine ve rahatlamasına dikkat etmek olacak.

WISC-V genellikle ve idealinde bir stratejik yetenek yönetimi değerlendirmesinin parçası olarak farklı testlerle birlikte uygulanır. Tüm bu testlerin sonuçlarını bir başarı puanı olarak göremezsiniz. Çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi burada söz konusu olan bir başarı ya da başarısızlık değildir. Farklı testler sonunda elde edilen veriler, profesyoneller tarafından yorumlanarak çocuğunuzun potansiyeli keşfedilir. Nihayetinde çocuğunuz için stratejik hedeflerinin belirlenmesi mümkün hale gelir.

Read More

Dünyadaki okullar ve öğretmenler, öğrencilerin potansiyellerini yerine getirmelerine yardımcı olmak için Carol Dweck’in büyüme zihniyet teorisini benimsiyor. Popüler stratejiler arasında; öğretmenlerin geri bildirim verme biçimlerini değiştirme, sorgulama yoluyla kendini gerçekleştirmeyi teşvik etme ve doğal yetenekler yerine süreçleri öne çıkarma yer alıyor.

Ancak birçok eğitmen daha fazla şey yapılabileceğini düşünüyor. Yakın zamanda yapılan bir anket sonuçlarına göre, öğretmenlerin % 98’i, öğrencilerinin gelişim zihniyetine sahip olmaları durumunda, çok daha gelişmiş bir öğrenme süreci deneyimlenebileceğine inanıyor.

Bu yazımızda gelişim zihniyetini en iyi şekilde nasıl geliştirebileceğimiz konusunda bazı ipuçlarına yer vereceğiz.

Farklı stratejileri keşfedin

Hızlı bir deneme yapalım. Bu altı hayvanı iki farklı gruba ayırabilir misiniz? Hayvanlar köpek, muhabbet kuşu, köpekbalığı, ayı, akvaryum balığı ve tilki. Bu hayvanları ev hayvanı olanlar ve olmayanlar olarak ya da kürklüler ve kürksüzler olarak ikiye ayırabilirsiniz. Demek istiyoruz ki, gerekli sonuca ulaşmak için birden fazla yol vardır.

Bir cevap bulmak için birden fazla strateji bulunduğunu göstermek, büyüme zihniyetini geliştirmeye yardımcı olur – bu bir matematik dersinde öğretim stratejilerine bakan bir araştırma makalesinin bulgusu idi. Araştırmacılar, öğrencilere yalnızca bir şekilde bir problem üzerinde eğitim verilmesi öğretildiğinde ve bu stratejiyle başarısız olursa, bunu tüm konu için yetersiz olduklarının kanıtı olarak bulabilirler. Bununla birlikte, birden fazla stratejiyi kullanmayı öğretirseniz, ilk strateji onlar için uygun değilse, devam etmeleri daha muhtemeldir.

Kendinizi açık etmeyin

Bazı araştırmalar, gelişim zihniyeti stratejilerinin gizli kullanılması gerektiğini ileri sürüyor. Çünkü öğrenciler müdahale edildiklerinin farkındaysa farklı davranabiliyor. Buna da Hawthorne etkisi deniyor.

Bu araştırmacılara göre, “gizli yaklaşımlar kontrol hissettirmiyor ve öğrencilere yardıma ihtiyaçları var izlenimi yaratmıyor; bu da daha çok zarar verebilir”. Gizli müdahaleler öğrencilerin rehberliği kendileri yaratmalarına yardımcı olabiliyor.

 

Kendi zihninize bakın

Bir araştırma makalesi öğretmenlere bir soru yöneltti: Öğrencilerinizden biri sınavda düşük bir puan kaldı (% 65) – bu öğrencinin kabiliyeti hakkında ne düşünüyorsunuz ve nasıl yanıt veriyorsunuz? Sabit zihniyetli olanlar, düşük puanı öğrencinin matematik için bir yeteneği olmadığına ve “konfor odaklaması” ile yanıt vermek gerektiğine dair kanıt olarak aldı.

Gelişim zihniyetine sahip öğretmenler, çocuğun matematik yeteneği konusunda bir karar vermek için henüz erken olduğunu söyledi. Zorlu sorular üzerinde nasıl baş edilmesi gerektiği üzerine ipuçları içeren “strateji odaklılık” sunma ihtimalinin daha yüksek olduğuna inanıyordu.

Bu araştırma, öğretmen zihniyetlerinin ve inançların öğretme stratejilerini etkilediğini ve bunun da öğrencinin motivasyonunu ve kendine beklentisini etkilediğini gösteriyor. Bu nedenle öğrencilerinizin ya da çocuğunuzun farklı düşünmelerine yardımcı olmak için gerekli yolları kendi düşünce süreçleriniz aracılığıyla keşfedebilirsiniz.

Read More

Sınav dönemleri çocuklarınız için tahmin ettiğinizden çok daha zor olabilir. Bu dönemlerde tedirgin ve endişeli bir ruh haline girebilecek olan öğrencilerin baş ettiği tek şey sınavın kendisi değildir. Çocuğunuza sınav dönemlerinde nasıl destek olacağınızı bilirseniz, onların bu süreci daha kolay atlatmalarını sağlarsınız.

Beklentilerinizin farkında olun

Anne ve babaların çocuklarının akademik başarısı üzerinde hatırı sayılır bir etkisi var. Çocuklarınız sizin beklentilerinizi karşılamayı zaman zaman stres verici bir görev olarak üstlenerek akademik başarıya daha hırsla yaklaşabilirler. Bu hırs ise onlar için son derece yorucu bir hal alabilir. Bunun yerine onlara kendi beklentilerini oluşturmaları için alan yaratmanız endişeyle değil, yüksek motivasyonla ders çalışmalarını sağlar.

Hataları öğrenme fırsatına dönüştürün

Sınav dönemlerinin yükselen ve alçalan duygusal sürecini bir rollercoastera benzetmek herhalde yanlış olmaz. Ebeveynlerin bu düşüşlere ne kadar iyi tepki verdikleri, sahip oldukları yükselişlerin sayısını da belirleyebilir.

Yeni yapılan bir araştırmada, çocukların ebeveynlerinin başarısızlığı nasıl gördüklerini belirlemede çok usta oldukları ortaya çıktı. Hataları, kişisel yargılar yerine öğrenme fırsatı olarak görenlerin, bir gelişim zihniyetine sahip olma ihtimalleri daha yüksektir. Bu konuda öğretmenlerden ya da profesyonellerden destek alabilirsiniz.

Çocuklar doğru uyuyorsa, doğru düşünüyor

Ulusal Uyku Vakfı, yaklaşık 16 yaşına kadar öğrencilerin gecede yaklaşık dokuz saat uyku çekmesini öneriyor. Araştırmalar, düzenli bir gece uykusu ile sınav sonuçları arasında güçlü bir ilişki olduğuna işaret ediyor.

Birçok öğrenci, son bir gözden geçirme için gece uykusundan ödün verebiliyor ama belli ki bunun sınavdan önceki gece olması doğru bir karar değil. Diğer yaygın uyku hataları arasında, farklı zamanlarda yatmak, yatmadan önce yorgun hissetmeyi beklemek ve gecenin ilerleyen saatlerinde kafein almak sayılabilir.

 

Çocukları evden dışarı çıkarın

İngiltere’deki bir araştırmaya göre çocukların dörtte üçü, hapishane mahkumlarından daha az dışarıda vakit geçiriyor. Çocuğunuz sınav öncesinde dersini tekrar etmek için kendini eve kapatsa da öğrencileri günde en az bir kere temiz hava almaya teşvik etmeliyiz.

Doğada olmak da yardımcı olur. Çalışma molalarında yapılan bir deney doğal bir çevreyi kentsel bir çevre ile karşılaştırdı. Araştırmacılar, doğal ortamında bir mola vermiş öğrencilerin daha enerjik olduğunu ve daha sonra çalışmalarına döndüklerinde %20 daha iyi performans gösterdiklerini ortaya koydu.

Read More

Önyargılar, net ve mantıklı düşüncenin yolunu tıkayarak öğrenme sürecini olumsuz etkiler. Düşünce süreçlerimizin gerektiği gibi işlemesinin önündeki engellerden biri de bilişsel önyargılardır. Bilişsel önyargı, çevrenizde olup biteni nasıl algıladığınızı ve iyi yönde mantıksal kararlar verme biçimlerinizi etkiler.

Bugüne kadar tanımlanmış 100’den fazla düşünce önyargıları vardır. Bunlar insan etkileşiminin çok olduğu, kişilerin belli pratiklere zorlandığı ve başarı ile başarısızlığın test edildiği yerlerde sıkça görülür. Bu faktörlere baktığımız zaman, düşünce önyargılarının okullarda görülmesine pek şaşırmıyoruz. Ancak, şaşırmıyor olmamız, bunun önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bu önyargılar, öğrencilerin öğrenme süreçlerini engelliyor.

Eleştirel düşünce bilişsel olarak güçlendiriyor

Önyargıların gölgesinde öğrenme sürecini zorlaştırmaktan kurtulmak için yapılabilecek şeyler var. Bunlardan biri de eleştirel düşünce pratiğinin geliştirilmesi. Öğrenme sürecinin verimliliği için; öğrencilerinize ya da çocuklarınıza görevlerin kendisine değil, göreve yaklaşımına odaklanmayı öğretin.

Metacognition olarak adlandırılan farkındalık geliştirme ve düşünce sürecini yönetme becerisi önyargılara savaş açmanın en barışçıl yolu. Önyargıların sınırlarından kurtulan zihin, etkin bir şekilde öğrenmeye açıktır. Peki, bunun için öğrencileri nasıl yönlendirebiliriz?

Hedef belirlemelerine destek olun

Öğrencilerin hazırlık yapmanın ne kadar önemli olduğunu ve hedef belirlemenin hayatı nasıl kolaylaştırdığını anlamasına yardım edin. İyi bir hedef belirlemek için kısa vadeli ve uzun vadeli hedefleri birbirinden ayırmasını sağlamak etkili olacaktır. Hedeflerine ulaşırken karşılaşabilecekleri sorunlar üzerine düşünmesini sağlayın. Proaktif yaklaşım daha güçlü hissetmelerini destekler.

 

Eleştirel Düşünce

Kendilerini tanımaya teşvik edin

Düşüncelerimizin ve hislerimizin farkında değilsek, onları yönetmekte zorlanabiliriz. Çocuklar ve gençler için benlik farkındalığı daha da zor olabiliyor, çünkü sürekli değişimden geçiyorlar. Günlük tutmak, bu nedenle çocuklar ve gençler için çok faydalı olabiliyor. Bunun yanı sıra günlük tutmanın, fiziksel sağlık ve zihinsel refahı arttırdığını gösteren araştırmalar bulunuyor.

Doğru soruları sormaya yönlendirin

Bir görev, ödev ya da proje söz konusu olduğunda; süreci üçe ayırmak gerekir: görev öncesi, görev sırası, görev sonrası. Her bir aşama için doğru soruları sorma becerisi kazanan çocuklar, gidiş ve düşünce yollarını belirlemekte daha başarılı oluyor. Göreve başlamadan önce, “Bu, yaptığım önceki görevlere benzer mi?” Ve “Önce ne yapmalıyım?” sorularını sormak önemlidir. Görev sırasında “Doğru yolda mı gidiyorum?” ve “Fikrini alabileceğim kimler var?” soruları önemli hale gelir.

Bu sırada öğretmenlerin ve ebeveynlerin öğrencilerin performanslarını izlemeleri ve gerekirse düzeltmeler yapmaları gerekiyor. Sonunda, bir görevin ardından, öğrenciler “Nasıl geçti?” sorusuyla, “Daha fazla geliştirmek için neye ihtiyacım var?” ve “Bir dahaki sefer farklı ne yapardım?” sorularıyla düşüncelerini geliştirebilirler.

Read More

Anne ve babalar; sürekli rekabetçi, talepkar ve sorumluluklarla dolu bir hale gelen dünyada çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek konusunda kaygılanabiliyor. Bu kaygı zaman zaman çocuğun üzerine çok fazla düşmeyle sonuçlanabiliyor. Üstelik, günümüzde geçmiş yıllara kıyasla çok daha fazla aşırı korumacı ebeveynle karşılaşıyoruz. Diğer taraftan akademik ve sosyal olarak destek vermek için yapılması gereken en önemli şey sağlıklı duygu durumuna sahip çocuklar yetiştirmek.

Çocuklarınızı her şeyden koruyan bir kalkanın içinde yetiştirirseniz ileride sorunlarla baş etmekte zorlanma olasılıkları epey yüksek. Çocuklarının attığı her adımı kontrol etmeye çalışan anne ve babalar, çocuklarına yalnız yürümeyi öğretmek konusunda başarılı olamayabiliyor. Çocukların kendi fikirlerinin işlevsel ve değerli olduğunu bilmeye ihtiyacı var.

Uzmanlara bakılırsa, çocukları mücadeleden uzak tutmak verimsiz bir girişim olabilir. Bunun yerine, içinden çıkamadığınız bir konu varsa çocuğunuzun fikrini sormayı deneyebilirsiniz. “Böyle bir durumda kalsaydın ne yapardın?”, “Böyle bir sorun yaşıyorum, sence ne yapabilirim?” Böylece hem harika fikirler edinebilir hem de çocuğunuza sorunlara nasıl yaklaşması gerektiğini öğretmiş olursunuz.

Dirençli çocuklar yetiştirmek önemli

Zor durumlarınız için çocuğunuza danışmak; hataların, başarısızlıkların gizlenecek bir şey olmadığını, böyle durumlarda yardım istemenin iyi bir fikir olabileceğini uygulamalı olarak gösterir. Onların fikirlerine önem verdiğinizi hissettirirsiniz. Hayatının en önemli kahramanlarından biri olarak çocuğunuza sorunlarınızdan bahsettiğinizde ve bunu yaparken sakinliğinizi koruduğunuzda “Herkes zaman zaman sorun yaşar ve bu son derece normaldir” mesajı vermiş olursunuz. İşler her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir ve bu zamanlarda sevdiklerimizin desteği hayatımızı kolaylaştırır.

Bütün çocuklar bazı sorunlarla karşılaşır. Bazen beklediklerinden düşük bir not, bazen bir oyuna kabul edilmeme… bu sorunlar çokça çeşitlenebilir. Bu nedenle çocukların sorunlarla baş etmeyi, problemler karşısında dirençli olmayı öğrenmesi gerekiyor.

 

Çocuğunuzun fikrini aldığınız konuyu dikkatli seçin

Bu aşamada çocuklarınızın sorumluluk duygusu altında ezilmemesi için gündelik ve daha basit sorunlarla başlamanız gerekiyor. Çocuğunuz büyüdükçe, onların fikirlerini daha ciddi konularda da alabilirsiniz ama küçük bir çocuğa gerçekten hayatınızın zor kararlarını vermek üzere bir sorumluluk hissettirmeyin. Bu kararlar yetişkinler için bile zorlayıcı olabiliyor!

 

Read More

Etkileşim öğrenmenin en önemli parçalarından biri olarak, öğrencinin etkin bir katılımcı olmasını gerektirir. Öğrenmeye götüren etkileşimi, siyah ve beyaz gibi kategorize eden çok sayıda eğitimci olsa da, bu etkileşim üç boyutludur. “Derste çok konuşan kişi en fazla etkileşimi sağlar, konuşmayanlar ise dersle tamamen ilgisizdir” görüşü yavaş yavaş tarihe karışıyor.

Günümüzde etkin bir katılımcı olmak; oyunda davranışsal, duygusal ve bilişsel katılımı gerektiriyor. Tek başına davranışın öğrenmenin güçlü bir ölçüsü olmadığı artık ortaya çıktı. Öğrenmenin sinirbilimi hakkında bulunan bir başka şey ise duyguların bilişe yönelmesi. Tam bir etkileşimin sağlanması için öğrencinin edindiği bilgilerden bir anlam üretebilmesi gerekir. Öğrencilerin şu sekiz özelliği taşıması etkin katılım sağladıklarının en büyük göstergesidir:

  • Etkinlik, strateji, görev veya fikir öğrencinin yanıtını kişiselleştirmesine izin veriyor mu? Yaşam deneyimlerini etkinliğe getirebilir ve kendi deneyimlerine dönüştürürler mi?
  • Açık ve modellenmiş beklentiler var mı?
  • Öğretmenin ve sınavın ötesinde bir izleyici hissi var mı? Faaliyetin başkası için değeri var mı?
  • Sosyal etkileşim var mı? Öğrenciler öğrenme ve etkileşim hakkında konuşma fırsatına sahip mi?
  • Duygusal güvenlik kültürü var mı? Hatalar, öğrenme fırsatı olarak değerlendirilir mi?
  • Öğrenciler etkinlik içinde seçim yapma fırsatı buluyor mu?
  • Bu otantik bir etkinlik midir? Bu, öğrencinin dünyasına doğrudan bağlanması gerektiği anlamına gelmez, ancak gerçekle bağlantı kurmalıdır.
  • Görevi yeni ve eğlenceli mi? Çocuklar sıkılırsa, etkileşim kurmakta zorlanırlar.

Bu koşulların hepsini aynı anda yerine getirmek zor olsa da, en az üçünün sağlanması çocukların ne kadar öğrendikleri konusunda büyük fark yaratıyor. Öğretmenlerin bir görev ya da etkinlik tasarlarken bu özelliklerin en az üçüne yer vermesi gerekiyor.

 

Öğrencilere aktif şekilde katılmayı sağlayacak bir şeyler verin

Etkileşim ve etkin katılım konusundaki öneriler ve stratejiler çoğu kez öğretmenlere ve ebeveynlere daha fazla emek vermesi gerektiğini fark ettirir. Zaman değerlidir ve zamanı en iyi şekilde kullanmak için işbirliği, yorumlama, geliştirme süreçlerini zenginleştirecek şekilde hazırlık yapmak büyük önem taşıyor. Öğrencileri tanımak ve onların ilgisini çekecek aktiviteleri keşfetmek için ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendini geliştirmesi gerekiyor.

 

Read More

Bazı çocuklar için yeni okul yılının başlangıcı zor bir sürece dönüşebilir. Yazın özgürlüğü, yerini okul rutinine bırakırken, çocuklar ebeveynlerinin desteğine ihtiyaç duyar. Bu süreçte çocuğunuzun stresini duygusallaşmalarından, uyku sorunu yaşamalarından ya da ani tepkiler vermeye başlamalarından kolayca fark edebilirsiniz. Peki, çocuklarınıza bu dönemde nasıl destek verebilirsiniz?

Tatil dönüşleri hepimizin bir parça zor olabilir. Çocuklar için de okula dönüş böyledir. İyi haber: Okula dönüş stresi, çocuğunuzun okulu sevmediğini göstermez, yalnızca değişen rutinlere alışmak zor gelir. Yine de çok yaygın olması ve ‘normal’ bir süreç olması bu konuyu görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Bu nedenle çocuğunuza bu zor zamanları atlatırken yardımcı olmaya çalışın.

Aslında uzmanların bazı önerileri, her an dikkat edilmesi gereken konulara ve yaklaşımlar dikkati çekse de belli dönemlerde daha özenli olmakta fayda var.

Çocuğunuzu dinleyin

Çocuğunuz size bir sıkıntısından bahsetmek istediği zaman, onu küçümsemeden ve eleştirmeden dinleyin. Size ihtiyaç duyduğunda orada olduğunuzu bilmesi bütün hayatı boyunca sıkıntıları aşmada önemli bir etki yaratır. Okula dönüş zamanlarında, heyecanını ya da stresini anlatmaya çalıştığında görmezden gelmeyin ve sizinle duygularını paylaşmasına izin verin.

Size ne anlattığına dikkat edin

Her çocuk için okula dönüş az da olsa stresli – ya da en azından heyecanlı olsa bile, böyle hissetmelerine sebep olan şeyler değişken olabilir. Onları dikkatle dinlemek ve stresli olmalarının asıl kaynağını öğrenmek çocuğunuzla kurduğunuz bağı güçlendirir. Üstelik ona daha iyi yardımcı olmanızı sağlar. Arkadaşları mı, dersler mi yoksa öğretmenler mi panik duymasına sebep oluyor? Bu duyguları pek çok anlama gelebilir. Dikkatle dinleyin!

Dümeni ele almalarına izin verin

Bırakın sorunlarını sizinle paylaşıp biraz olsun rahatladıktan sonra kendi çözümlerini üretsinler. Çocuğunuza neyin onu daha iyi hissettireceğini sorun ve onun önerilerine kulak asın. Sizden yardım istedikleri zaman birlikte bir çözüm üretmek üzere onlara desteğinizi sunun. Biraz daha etraflıca düşünebilmelerine yardımcı olun. Okulla ilgili güzel şeylerden bahsedin ve olumlu duygularla heyecanlanmasını sağlayın.

Öğretmenleriyle iletişime geçin

Öğretmenlerle iletişime geçmek, genellikle çocuğun sorunlarını kabul etmek anlamına gelir ve bu durum bazı ebeveynler için zor olabilir. Ancak bunun anne ya da baba olmanın sorumluluklarından biri olduğunu unutmamalısınız. Çocuklarınızın size ihtiyacı var ve bu utanmanız gereken bir şey değil. Aksine, çocuğunuzun size açık olması ve duygularını belli etmesi olumlu bir durum.

 

 

Rutinleri erkenden başlatın

Okula başladığı zaman erken kalkması gerekecek olan bir çocuğun bundan birkaç hafta önce erken yatıp erken kalkmaya başlaması hızlı bir değişimden kaçınmak için iyi bir seçenek. Rutinin hızlı değişimi duyguların da hızlı değişimi anlamına gelir. Çocuğunuzun sürece alışması için yavaş yavaş kitap okumayı arttırmak, daha erken saatte yatağa girmek gibi rutinlerin tarihini öne alın.

Sonuç

Bu dönemde çocuğunuzun beklediğinizden fazla tepkisel ve stresli olduğunu düşünüyorsanız bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Özellikle her zamanki davranışlarında değişiklik gözlemliyorsanız, öfkeli veya çok dalgın tavırlar sergiliyorsa mutlaka bir pedagog veya psikolog yardımı almanızı öneriyoruz.

Read More

Okulun ilk günü, birçoğumuzun hafızasında yer eder. Okul öncesi eğitim birçok açıdan çocukları, okulun ilk gününe hazırlasa da farklı bir konseptle tanışacakları ilkokul hem heyecanlı hem de stresli olabilir. Bu aşamada henüz çok küçük olan çocuğunuza destek olurken dikkatli olmanız gerekiyor.

Özgürlüğün korkulacak bir şey olmadığını öğretin

Tabii, buna öncelikle kendiniz inanın. Çocuğunuz büyüyor ve artık daha bireysel, daha özgür davranma eğilimde olacak. Bu bilgi sayesinde çocuğunuz tek başına neler başarabileceğini, katılımcısı olduğu bir gruba kendi iradesiyle pek çok şey katacağını öğrenecek.

Özgürlükten veya bireysellikten bahsederken onun yaşına uygun şekilde konuşmanız gerekiyor. Temel kişisel bakımını kendi kendine yapabileceğini, ellerini kendinin yıkayabileceğini, burnunu temizleyebileceğini ve kendi kendine yemek yiyebileceğini bilmesi önemli. Küçük adımlar, ileride büyük gelişmelere kapı açar.

Sosyal beceriler kazanmasına yardımcı olun

Sosyal olarak okula hazır olmak, akademik olarak hazır olmaktan farklıdır – hatta daha öncelikli olduğunu bile söyleyebiliriz. Sosyal beceriler, eğitimin büyük bir kısmını içerir. Anaokulunda öğrendiği paylaşım, sırasını bekleme, akranlarla oynama ve taklit oyununa girme gibi sosyal beceriler şimdi bir adım daha ilerleyecek.

İlkokula geçtiğinde derslerde diğerleri konuşurken dinleme, belli bir zaman içinde aktiviteleri tamamlama gibi daha sınırlı bir eğitim modeli ile karşılaşacak. Bu becerilerini zamanla geliştirecek de olsa, bu süreçte ona destek olmayı ihmal etmeyin.

 

Tuvalet eğitiminin önemini unutmayın

Özellikle heyecandan kaynaklı olarak, ilkokulda çocuklar tuvalet sorunu yaşayabilirler. Daha öncesinde tuvalete gitmek için beklemeyen çocukların, ilkokulda zorluk yaşaması normal görülebilir. Çünkü çocuklar her zaman vücutlarının gönderdiği sinyalleri son dakikaya kadar fark edemeyebilir.

Altına kaçıran çocuğunuzun bunun büyük bir sorun olarak görmemesi için size görev düşüyor. Okula başlamadan önce çocukların tek başına tuvalete gitmeyi öğrenmesi çok önemli.

Güvenlik önlemlerini almaya çalışın

İlkokula başlayan çocuğunuz okul öncesi eğitimi görse de görmese de artık daha fazla yabancıyla karşılaşacağını unutmayın. Çocuğunuza bedenine kimlerin ve nasıl dokunabileceğini öğretin. İstemediği bir konuşma ya da bedensel temas söz konusu olduğunda tepki göstermesi gerektiğini öğrenmesine yardımcı olun.

Read More

Yapılan çalışmalar yeni doğanlar kadar onlu yaşlarda çocuğu olan anneler için de sosyal desteğin oldukça faydalı olduğunu gösteriyor. Sosyal destek ağları annelerin genç çocuklarıyla ile daha yakın ilişkiler geliştirmesine yardımcı olabiliyor.

Kadınlar arkadaşları ve diğer kadınlar gibi farklı insanlardan destek aldığında, çocuklarıyla sıcak ilişkiler sürdürme olasılıkları artıyor. Ebeveynlik yıllarının ilk yılları fiziksel bakımı daha fazla gerektirse de, gençlik yıllarında duygusal olarak destek vermek önemlidir. Diğer taraftan kendi yetkinliklerine olan inançları sizi saf dışı bıraktığında nasıl davranacağınızı biliyor olmanız gerekiyor.

Gençler, yetişkinlere benzeyen kararlar verme yetenekleri konusunda daha yetenekli olduklarına inandıklarında, ebeveynlerin sınırlamalarına işaret ettiklerinde genellikle isteksizdirler.

Çocukluk döneminden çıkıp ergenliğe giren çocuklar, genellikle özerklik talepleriyle ortaya çıkarlar. Onları bu dönemde ne şekilde özgür bırakacağınız ve nasıl yönlendireceğiniz en önemli konu haline gelir. Diğer taraftan ebeveynler bazen bu konularda uzlaşamayabilir. Bu aşamada bir uzmandan fikir almak olumlu etki yaratacaktır.

 

Çevrimiçi platformlar bağlantı kurmanıza yardımcı olabilir

Çocuğunuzun taleplerine saygı duymak ve sizi dinlemek istemedikleri bir dönemde onlarla konuşmak için çaba sarf etmeniz gerekebilir. Bu dönemde ayrıca güvensizlik duyabilirler. Böylece işler daha hassas bir hale gelir. Uzmanlar; ebeveynlik döngüsünün ergenlik döneminde ortaya çıkan sıkıntıları normale döndürerek daha açık konuşmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Bunu yapmak her zaman kolay olmayacağı için, uzman yardımının yanı sıra anneler için güvenilir arkadaşlarla konuşmak yardımcı olabilir. Çünkü anneliğin ilk dönemlerinde, kadınlar ebeveynlik sorunlarını kolaylıkla ifşa ederken çocukları büyüdükçe gençlerin yetiştirilmesinin zorluklarını tartışmak genellikle daha zordur.

Diğer taraftan bunun gerçekleştirildiği durumlara baktığımızda önemli sonuçlar elde ediliyor. Kadınlar, yanlış seçimlerin çocuklarını hayat boyu sürebileceğini düşünerek kendi ebeveynlik kararlarını birlikte değerlendirme fırsatı buluyor. Çocuklarının ‘kusurlu’ olmadığını, kendi endişelerinin onları birer kötü anne yapmadığını fark ediyorlar.

Yapılan çalışmalar kapsamında annelere yardımcı olabilecek bazı fikirler ortaya çıkıyor. Örneğin uzmanlar, topluluk gönüllüsü, yerel bir egzersiz sınıfına katılmak veya çevrimiçi bağlantı kurmak gibi yeni etkinlikler denemek suretiyle daha diğer annelerle yakın ilişkiler geliştirmelerini öneriyor. Bugün internette pek çok anne blogu kadınlara bu tarz konularda yol gösteriyor ve anneleri bir araya getirmeyi başarıyor.

Read More