Çocuk ve aile iletişimi küçük yaşlarda önem taşıdığı kadar ilerleyen süreçlerde de kişi üzerinde etkisini gösterir. Genelde çocukluk döneminde aileyle olan ilişkinin çocuğun davranışlarına ve karakterine etkisinden söz edilmektedir. Ancak ilerleyen süreçlerde bile kişinin davranışlarının özellikle anne ile olan iletişimden etkilendiğiyle ilgili araştırmalar bulunmaktadır. Yaş arttıkça aileyle evlerin ayrılmasıyla beraber anne ile olan iletişimden sıyrılma yaşandığı düşünülse de hala etkisinin devam ettiğine dair bulgular vardır. Bu hayat boyu etkisi süren iletişimin nasıl olmasının faydalı olacağına dair bazı pratik bilgileri blog yazımızdan edinebilirsiniz.

Çocuk ve aile iletişimi başlangıçtan sağlam bağlarla oluşturulmalıdır. İlerleyen dönemlerde, özellikle ergenlikte çocuğuyla iletişim kurmakta zorlandığını belirten ebeveynlerin çoğu çocuklukta da bazı yanlış bağ kurma yolları denemiş olabilir. Ergenlik dönemi çocuğun kendini tanımaya başladığı ve anne babadan ayrı bir birey olduğunu kavramaya başladığı bağımsızlığı öğrendiği bir dönemdir. Elbette bu dönemde ebeveynle çocuk arasında çatışmalar olacaktır. Ancak çocukla iletişimi güçlü olan aile bu sorunları daha sağlıklı bir şekilde atlatabilmektedirler. Örneğin çocuğun sorunlarını kendiyle paylaşmadığını iddia eden ebeveynlerin () sorunlara yaklaşımıyla ilgili iletişim problemi yaşıyor olmaları muhtemeldir. Ebeveynin iletişim gücü baştan işlevselleştirilirse ergenlik gibi kritik dönemlerde çocuk üzerinde iz bırakıcı sorunlar yaşanma olasılığı azalacaktır.

Çocuk ve Aile İletişimi Nasıl Gerçekleşir?

Çocuk ve aile iletişimi başlarda ailenin ilgisi ve bağ kurma biçimiyle şekillenecektir. Çocuk belli bir döneme kadar konuşamasa bile dış dünyayı ailesiyle, bakım verenleriyle kurduğu iletişime bağlı olarak tanımaya başlayacaktır. Bu dönemde ailenin iletişimi çok önemlidir. Bebeklerin anne karnında bile dış dünyadaki sesleri algılayabildiklerine dair bulgular vardır. Bu nedenle bebeklik döneminde hatta anne karnından itibaren şefkatli konuşmalar ve paylaşımlar yapmak değerli olacaktır. Bebekliğin ilk dönemleri çocuğu olabildiğince yalnız bırakmamak gereklidir. Anne ile olan bağı ilk dönemler çocuğun dünyasıdır. Bu nedenle o bağı zedelememek adına ilk birkaç ay annenin bebekle vaktinin neredeyse tümünü geçirmesi değerli olacaktır. Araştırmalar bebeklerin ilk 8 aya kadar kaybolan objeleri aramadıklarını bulmuştur. Bu bilgiden yola çıkarak 8 aya kadar bebeğin annesinin görebileceği bir yerde olmasının annesinin kaybolduğu korkusu yaşamaması adına faydalı olacağını söyleyebiliriz.

Çocuk ile aile iletişimi için ilerleyen süreçte farklı bir tutum sergilenmelidir. 6-24 aylık dönemde çocuğun bakım verenlerle olan bağı iyice şekillenmeye başlayacaktır.  Bu dönemde çocukta ayrılık kaygısının oluşması olması beklenen bir şeydir. Bu bakım verenle doğru bir bağlanma içerisinde olduğunu gösterir. Ancak bu dönemde özellikle 8. Aydan sonra annenin çocuğu alıştıracak şekilde çocuğa “Ben birazdan geleceğim.” diyerek birkaç dakikalığına başka bir odaya gidip gelmesinde sakınca yoktur. Hatta sağlıklı bağlanma adına etkili olacaktır. Çocuğun sizin belirtmenizle beraber geri geldiğinizi görmesi güven duygusunu pekiştirecektir

ve zamanla sizin ortadan kaybolmanıza dair kaygıları sağlıklı oranda azalacaktır. Çocuğun tamamen bağımsız olup sizin yokluğunuzda hiç endişelenmemesi de beklenen ve istenen bir şey değildir. Doğru iletişim yoluyla bunu dengelemek önemlidir. Gidileceği zaman ne zaman dönüleceği bilgisiyle beraber belirtilmesi en sağlıklısı olacaktır.

Bu Konuda Nelere Dikkat Edilmelidir?

Çocuk ve aile iletişimi çocuğun algısının artmasıyla sözel iletişim yönüne doğru kayar. Sözel iletişimin ilk dönemleri söylenilen şeyler ve açıklamalar elzemdir. Çocuklar yeni konuşmayı öğrenecekleri dönemler dikkat kesilirler ve her duyduklarını kaydederler diyebiliriz. Bu nedenle ilk konuşma dönemleri sadece çocukla konuşmalarınız değil onun yanındayken başkalarıyla olan konuşmalarınız da kıymetlidir. Bunlara da dikkat edilmelidir. Genel hatlarıyla her yaşta çocuğa yapabilecekleri göz önünde bulundurularak özgürlük alanı tanınmalıdır. Algısı geliştikçe hem özgüveni açısından hem de kendinin bir birey olduğunu anlaması adına bazı yaşına uygun kararları vermesi için ona izin verilmeli ve fikri sorulmalıdır. Bu çocukluktaki aile ile olan pozitif etkili iletişimin izleri yetişkinlik dönemindeki özgüvene ve sosyal yeterliliğe yansıyacaktır.

Çocuk ve aile iletişimi hakkında detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Erken yaşta anne ile çocuğun iletişimi hayatın geri kalanındaki tüm ilişkilerde etkisini gösteriyor diyebiliriz. Bilimsel araştırmalara göre anne ile kurulan bağların gerek arkadaşlık ilişkilerinde gerek romantik ilişkilerde etkisini sürdürme ihtimali yüksektir. Hayata geldiğimiz ilk anda ilk sosyal ilişkimize annemizle başlıyoruz. Henüz anne karnındayken göbek bağıyla bağlı olduğumuz annemize doğduktan sonra bir süre süt ihtiyacımız içinde bağlantılı haldeyiz. İlk ilişki ve sosyal bağı en çok yanımızda olan bakım veren annemizden öğreniyoruz. Kişinin hayat serüveninin gidişatını yüksek oranda belirleyen erken yaştaki anneyle olan iletişimin etkilerini anlattığımız bir blog yazısı oluşturmak istedik.

 

Anne ile Çocuğun İletişimi: Bağlanma Biçimleri

1.     Güvenli Bağlanma

Anne ile çocuğun iletişimi erken dönemde eğer güvenli bir bağlanmayla ilerlediyse gelecekte de yüksek olasılıkla başkalarıyla olan ilişki bağları güvenli kuruluyor. Peki güvenli bağlanma derken neyi kastediyoruz? Güvenli bağlanma ebeveynin desteğini hissettirdiği gereken yerlerde yardımcı olduğu bir tutumdan ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra güvenli bağlanmayı sağlayan ebeveynlerin çocuğa aşırı müdahale etmeden belli güvenlik önlemleri çerçevesinde özgürlük sağladığını söyleyebiliriz. Yani bu bağlanma ortamını sağlayan ebeveyn daha çok koruyucu yaklaşımlar sergileyerek gerektiğinde yardımcı olurken çocuğa kendi kendine deneyimleme şansı da verir. Güvenli bağlanmanın olduğu anne-çocuk ilişkisiyle büyüyen çocukların hayatlarının ileri safhalarında da ilişkilerini güvenli bağlarla kurduğu gözlemlenmiştir. Ne fazla bağımlılık tutumu sergilerler ne de kendilerini herkesten geri çekme eğilimi gösterirler. Bu kişilerin gerek arkadaşlık gerek romantik ilişkilerde etrafına ve kendilerine güvenleri yerinde ve sağlıklı bir gidişattadır.

2.     Anne ile Çocuğun İletişimi: Kaygılı Bağlanma

Erken dönemdeki anne ile çocuğun iletişimi () kaygılı düzeydeyse bu ileride de kişinin çevresiyle olan güvensiz bağlanmaların olasılığını arttırmaktadır. Çocuğun çok üzerine titreyen bakım veren tutumu kaygılı bağlanmaya yol açabilmektedir. Çocuğun her ihtiyacı olduğunda yardımcı olmak, onun yerine düşürmek, her sorunu çocuk için çözmek aslında ilerisi için faydalı değildir. Böyle bir anne tutumuyla büyüyen çocuklar ileride sürekli başkalarının onayına ve yardımına ihtiyaç duyabilirler. Yalnız başına kalmakta zorlanabilir ve dışarıya, diğer insanlara bağımlılık yaklaşımı geliştirebilirler. Başkalarının onu bırakıp gideceğinden duyulan kaygıdan, yalnız kalma korkusundan  ötürü kişi diğerlerine ekstrem bağlılık gösterebilir. Başkaları için değişme ve başkalarının isteklerine göre hareket ederek kendi isteklerini bastırma tutumları sergileyebilir.

3.     Kaçıngan Bağlanma

Anne ile çocuğun iletişimi kaçıngan bağlanma üzerineyse ilerleyen dönemlerde de kişinin başkalarıyla bağ kurmada kaçıngan tutum sergileme olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.  Kaçıngan bağlanma bakım verenin ilgisizliğinden ortaya çıkmaktadır. Bazı ebeveynler düpedüz ilgilenmemeyi tercih edebilirken bazı ebeveynlerde çocuğun kendi kendine bir şeyleri yaparsa güçlü olacağına inanmaktadır. Halbuki bu tutum çocuğun ileriki hayatında da bağ kurmada problemler yaşamasına neden olabilir.

4.     Korkulu/ Kaçıngan Bağlanma

Anne ile çocuğun ilişkisi korkulu kaçıngan bağlanma üzerine kurulduysa güvensiz bir bağlanma modelinden doğan ilerleyen dönemlerde sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Annenin kafa karıştırıcı bir kollayan bir ihmal eden tutumu çocuğu korkulu kaçıngan bağlanma stiline sürüklemektedir. Çocuk bir türlü güven alanı oluşturamadığı için bir takım problemler yaşamaktadır. Genelde bu tür bir anne çocuk ilişkisiyle büyüyen bireylerin ileriki dönemlerinde başkalarıyla bağ kurmakta zorluk çekerler. Çoğunlukla kendilerine verdikleri değer konusunda da problemler yaşarlar. Ayrıca başkalarına yaklaşmak konusunda da sıkıntı çekebilirler. Çünkü sevgilerinin karşılık bulmayacağından korku duyarlar. Karşıdakinin meşguliyetten doğan ufak ilgisizlikleri onları tedirgin edebilir. Sevilmediklerini ve önemsenmediklerini düşünebilirler. Fazla ilgi beklentisi içerisinde ilişkilerden kaçabilir ya da bulundukları ilişkileri ilgisizlik hissiyatı duydukları için sonlandırabilirler.

Anne ile çocuğun iletişimi ve benzer konularda videolara ulaşmak için aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

TOEFL sınavı, dünya genelinde eğitim ve kariyer anlamında kabullerde işe yarayan önemli bir dil sınavıdır. Sınav, yurt dışında eğitim almak ya da kariyer yapmak isteyenlerin hedeflerine ulaşmalarında yardımcı olmaktadır. Sınavda ileri seviye İngilizce yeterliliği ölçüldüğü için, sınava disiplinli bir çalışma yapmak gerekmektedir. Adayların sınav hazırlık süresince en çok karşılaştıkları durum TOEFL odaklanma sorunu yaşamalarıdır.

Odaklanma sorunu, sınav hazırlık sürecinde verimli çalışmalar yapmayı önlemektedir. Sınavdan yüksek puan alabilecek adayların odaklanma sorunu yüzünden düşük skor yaptıklarına tanık olmaktayız. Bu durum, sınavlara hazırlık sürecinde odaklanma probleminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. TOEFL hazırlık aşamasında odaklanma sorununa çözüm bulmak, sınav başarısı için gereklidir.

TOEFL Odaklanma Sorunu İle Nasıl Baş Edilir?

TOEFL odaklanma sorunu çözümü için farklı teknikler uygulanabilmektedir. Genellikle birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışanlarda odaklanma sorunlarının daha sık yaşandığı görülmektedir. Örneğin TOEFL sınavına hazırlanırken başka bir sınav için de aynı dönemde yoğun bir çalışma sürecine girmek, TOEFL için odaklanma problemlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle mümkünse aynı dönemde çok önemli sınavları aynı anda çalışma sürecine dahil etmemek tavsiye edilebilir. TOEFL sınav çalışmaları için detaylı bir program oluşturulmalıdır. Tüm çalışma süreçleri bu plan dahilinde yürütülmelidir. Sınava çalışmak için ayrılan sürelerin dışında sosyal aktivitelere de zaman ayırmak bu dönem için doğru bir davranış olacaktır.

Güçlü Bir Konsantrasyon İçin Başka Nelere Dikkat Edilmelidir?

Bu süreçte düzenli beslenme ve yeterli bir uyku almak da konsantrasyonu güçlendirmektedir. Ayrıca beyin egzersizleri ve fiziksel çalışmalar yapmak odaklanmayı artıran diğer unsurlardır. Sınav dışındaki yaşama da günlük plan dahilinde zaman ayırmak gerekmektedir. Sınava yönelik bilgi eksiklikleri için çalışmaların yapılması, yaklaşan sınav stresini azaltacağı gibi odaklanmaya da pozitif katkı sunacaktır. TOEFL sınavında yer alan bölümler dikkate alındığında konsantrasyona sınav sırasında da ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Odaklanma sorunu adaylarda önüne geçilemez psikolojik ve fiziksel sorunlara neden oluyorsa adayların profesyonel bir destek almaları önerilebilir.

TOEFL odaklanma sorunu çözümünde destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. TOEFL sınavı ile ilgili detaylı bilgi almak için aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasına göz atabilirsiniz. Güncel konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

TOEFL sınavı dünya genelinde kabul gören önemli bir İngilizce dil sınavıdır. TOEFL sınavından alınacak yüksek bir puan ile birlikte yurt dışında eğitim ve kariyer imkanları elde edilebilmektedir. Sınavın getirisi bu kadar yüksek olunca ister istemez hazırlık sürecinde stres durumları da gözlemlenebilmektedir. TOEFL stres sorunu, TOEFL yüksek puan almak isteyen pek çok adayda ortaya çıkmaktadır.

Stres, sınava hazırlık sürecinde ortaya çıkabileceği gibi sınav anında da oluşabilmektedir. Sınav sırasında ortaya çıkan stresle mücadelede başarılı olamayan adayların, sınav performansları düşebilmektedir. Bu nedenle stresle doğru bir şekilde mücadele etmek gerekmektedir. Stresi azaltan yöntemleri kullanarak yüksek TOEFL skoru almak mümkündür.

TOEFL Stres Yönetimi İçin Neler Yapılmalıdır?

TOEFL stres yönetimi sayesinde stresin olumsuz etkilerinden kurtulmak imkan dahilindedir. Stres yönetiminde olumsuz senaryoyu olumluya çevirmek hedeflenmektedir. Çalışılan konuların verimli bir şekilde öğrenilmesi ve disiplinli bir çalışma planı oluşturulması gerekmektedir. Sınav konularındaki eksikliklerin tamamlanması sınav stresini azaltan bir unsurdur. Adayların TOEFL soruları için yeterli çalışma yapmalar, bazı durumlarda stres oluşumunu ortadan kaldırabilmektedir.

Ayrıca sınav esnasında ortaya çıkan yoğun stresi azaltmak için nefes egzersizleri yapılabilir. Basit teknikler sayesinde sınav stresini kontrol altına almak mümkündür. Sınavlara hazırlık sürecinde stres, adayda performans kaybına neden olduğunda ya da fiziksel belirtiler meydana getirdiğinde ise profesyonel destek almak için daha fazla beklememek gerekmektedir. Aksi durumda yüksek puan alınabilecek bir TOEFL sınavından başarısız olma durumu yaşanabilir.

Sınava Hazırlık Sürecinde Stres ile Nasıl Baş Edilebilir?

Öncelikle sınava hazırlık sürecinde günün tamamını ders çalışmaya ayırmak doğru bir davranış değildir. Sınavlara hazırlık için ayrılan sürenin yanı sıra sosyal aktivitelere de zaman ayırmak gerekmektedir. Arkadaşlarla belirli aralıklarla oluşturulan sohbet ortamları ve birlikte yapılan aktiviteler, sınava hazırlanan adayların stres oluşumunu engellemektedir. Bu süreçte yeterli ve dengeli bir uyku düzeni de oluşturulmalıdır. Ayrıca vücudun ihtiyaç duyduğu besinler bu süreçte tüketilmelidir. Belirli aralıklarla, çok ağır olmamak kaydıyla spor yapmak da çalışma verimliliği artırabilir.

Tüm çabalara rağmen TOEFL stres azaltılamıyorsa bu konuda profesyonel destek almak gerekmektedir. Sınavlara hazırlık aşamasında destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. TOEFL sınavı ile ilgili güncel içeriklere ulaşmak için aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca TOEFL sınavı ile ilgili hazırlanmış videolara erişmek için aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Çoklu zeka kuramı nedir ve çoklu zeka türleri nelerdir? 1983 yılında Howard Gardner tarafından geliştirilen çoklu zeka kuramının; zekayı tek yönlü bir yetenek olarak ele almak yerine, farklı boyutlardan oluştuğunu ileri süren bir kuram olduğu biliniyor. Gardner’a göre bilişsel beceriler geniş bir yelpazeden oluşuyor ve aralarında oldukça zayıf bir korelasyon bulunuyor. Kuram hala tartışmalı olarak görülse de eğitimciler kuramın ileri sürdüğü yaklaşımları uygulamalı yönüyle destekliyor.

Gardner’a göre zeka türlerinin belirlenmesi ve değerlendirilebilmesi için bazı ölçütler bulunuyor. Bunları şöyle sıralamak mümkün;

  • Beynin hasarına karşı potansiyel koruma
  • Çekirdek etkinliğinin oluşumu
  • Evrimsel süreçteki konum
  • Kodlamaya duyarlılık
  • Ayırıcı gelişimsel süreklilik
  • Özel bir beceriye sahip, ayırt edilmiş bireylerin dahilerin, bilginlerin varlığı
  • Psikometrik sonuçlar ve deneysel psikoloji tarafından desteklenme

Çoklu zeka türleri ise şöyle sıralanıyor;

  • Sözel – Dilsel Zeka
  • Mantıksal –Matematiksel Zeka
  • Görsel-Mekansal Zeka
  • Bedensel Zeka – Kinestetik Zeka
  • Ritmik Zeka
  • Sosyal Zeka
  • İçsel Zeka
  • Doğasal Zeka

Çoklu Zeka Türlerinin Özellikleri

Sözel – Dilsel Zeka

Sözel – Dilsel Zeka düşünme, okuma, anlama, dilin kullanımı gibi pek çok beceriyi kapsar. Somut ve soyut düşünme, dil bilgisel özellikler ile dilin aktif kullanımı, karmaşık ifadeleri anlama ve analiz edebilme, benzer sözcükleri bulma ve kullanma, akıcı anlatım, okuduğunu anlama gibi pek çok özelliği ifade eder. Kurama göre; sözel – dilsel zekaya sahip bireylerin kelime dağarcığı diğerlerine oranla daha gelişmiş olur. İletişim ve hitabet becerileri ile başkalarını etkilemeleri mümkündür. Bu zeka türüne sahip insanların genellikle, edebiyat, dilbilim, hukuk, siyaset gibi alanlarda daha başarılı olabileceğine inanılır.

Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Türleri: Mantıksal – Matematiksel Zeka

Mantıksal – matematiksel zeka türüne sahip kişilerin düşünce dünyasını sayılar ve semboller oluşturur. Zeka oyunlarına karşı oldukça ilgili, matematiksel araştırmalara ve deneylere yatkındırlar. Problem çözme, parçadan bütüne ulaşma, hesaplama, mantıksal ilişki kurabilme gibi yetenekleri vardır. Eleştirel düşünme beceriler gelişmiştir. Matematik, mühendislik, ekonomi, bilgisayar bilimleri, mimarlık, istatistik gibi alanlara oldukça yatkındırlar.

Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Türleri: Görsel – Mekansal Zeka

Görsel – mekansal zeka türüne sahip insanlar dünyayı algılarken, şekiller, imgeler, sembollerden yararlanırlar. Bu zeka türüne sahip kişilerin, gözle iletişim kurabilme, gördükleri her şeyi somut ve görsel malzemeye dönüştürme gibi becerileri oldukça gelişmiştir. Tasarım, grafik, görsel sunum ve çizimler ilgi alanlarını oluşturur. Güzel sanatlara, mühendislik, mimarlık gibi alanlarda başarılı olabilirler.

Bedensel – Kinestetik Zeka

Beyin – beden koordinasyonu gelişmiş kişiler kinestetik – bedensel zeka türüne sahiptir. Kendilerini vücut dilleriyle ifade etmekte zorlanmazlar. Dokunarak algılama becerileri gelişmiştir. Dans, spor gibi alanlarda oldukça yetenekli oldukları düşünülür. Aynı anda farklı spor dallarıyla uğraşabilir ve başarı elde edebilirler. Fiziksel sağlıkları konusunda hassas davranırlar.

Ritmik Zeka

Ritmik zeka türüne sahip kişiler çevrelerinde duydukları tüm seslere karşı oldukça duyarlıdırlar. Ritm, nota ve müzik becerileri oldukça gelişmiştir. Bir ya da birden fazla enstrüman çalabilirler. Hatta çaldıkları enstrümanları hiçbir yardım almadan öğrenebilir ve geliştirebilirler. Şarkı ve şiirler söz konusu olduğunda güçlü bir belleğe sahiptirler. Müzik, kompozisyon, orkestra şefliği gibi alanlarda başarı yakalayabilirler.

Sosyal Zeka

Sözlü ve sözsüz iletişim becerileri oldukça gelişmiştir. Sosyal zeka türüne sahip insanlar ekip çalışmalarında başarılı olabilirler. Duygu, düşünce ve davranışları yorumlama ve empati yetenekleri gelişmiştir. Çevrelerine karşı duyarlıdırlar. Kendilerini ifade etmekte zorlanmazlar. Farklı bir ortama girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. Organizasyon becerileri gelişmiştir. Eğitim, siyaset, iletişim bilimleri, psikoloji gibi alanlara yatkındırlar.

İçsel Zeka

İçsel zeka türünde bireyin kendini tanıma, farkındalık gibi yetenekleri ön plana çıkar. Bu zeka türüne sahip kişiler kendini geliştirme konusunda oldukça duyarlıdır. Bireyselliğe eğilimlidirler. Genellikle çalışmalarını da bireysel olarak yürütmekten hoşlanırlar. Çevrelerine karşı duyarlıdırlar. Genellikle içe dönük bir yapıya sahip olurlar. İlgi alanları ve kişisel gelişim konusunda kendilerine sürekli yeni hedefler belirler ve bu hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Edebiyat, felsefe, güzel sanatlar gibi alanlarda başarılı olabilirler.

Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Türleri: Doğasal Zeka

Bu zeka türü doğasal zeka ya da doğa zekası olarak adlandırılır. Bu zeka türüne sahip kişiler, doğayla oldukça yakından ilgilenirler. Farklı canlı türlerini araştırmaya heveslidirler. Canlı türlerinin isimlerini ve özelliklerini rahatlıkla hafızalarında tutabilirler. Bitki ve hayvan türlerine karşı ilgilidirler. Çevre konusunda duyarlı bir yapıya sahiptirler ve sorumluluk almayı severler. Biyoloji, Tıp, Botanik, Zooloji, Fotoğraf, Kimya, Arkeoloji, Antropoloji gibi alanlara yatkındırlar.

Çoklu zeka türleri ve çoklu zeka kuramı hakkında daha detaylı bilgi için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Psikolojiye dair her türlü sorunuz için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak isterseniz YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

AP sınavı kaygı durumu AP sürecinde öğrencilerin performansını olumsuz anlamda etkilemektedir. Kaygı sınava hazırlık aşamasında öğrencilerin başarısız olacaklarına yönelik olumsuz düşüncelerin meydana gelmesidir. Kaygının ortaya çıkmasına neden olan pek çok faktör bulunmaktadır. Sınav sürecinde kaygıya yönelik tedbir alınmadığı takdirde öğrencilerin sınav için harcadıkları çabaları boşa gidebilmektedir.

Sınav hazırlık sürecinde kaygıyı azaltıcı terapiler ve basit uygulamalar oldukça etkilidir. AP sınavı yurt dışında eğitim almak isteyen öğrenciler için önemli bir süreçtir. Sınavları başarı ile veremeyen öğrencilerin hedefledikleri üniversitelerde okumaları hayal olarak kalmaktadır. Bu durum öğrencilerde ciddi anlamda kaygının oluşmasına neden olmaktadır. AP sürecinin lise müfredatı ile birlikte yürütülmesi kaygı düzeyini artırmaktadır.

AP Sınavı Kaygı Durumu İle Nasıl Baş Edilir?

AP sınavı kaygı durumu ile baş etmek için öğrenciler profesyonel destek alabilirler. Bireysel anlamda bir tavsiye arayanlara, sınavlara yeterli hazırlık yapma önerisi verilebilir. Ancak buna rağmen öğrencide oluşan kaygı, sınav hazırlık sürecini sekteye uğratacak kadar önemli düzeydeyse destek almak için daha fazla beklememek gerekmektedir. Aba Psikoloji profesyonel kadrosu ile öğrencilere destek olmaktadır. Kaygı düzeyini minimum seviyeye indirerek sınavlardan hedeflenen skoru almak mümkün hale gelmektedir. Öğrencilerin AP sınavlarına hazırlık aşamasında nelere dikkat etmeleri gerektiği de bu kapsamda öğretilmektedir. Öğrencilerin kolay olmayan AP maratonunu rahat bir şekilde tamamlaması için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Sınav Süreci Neden Kaygı Oluşturur?

AP süreci öğrencilerin hayalleri olan üniversitelere bir kapı görevi üstlenmektedir. Pek çok öğrenci için AP sınavlarından başarılı olmak hayallerine kavuşmakla eş değerdir. Ayrıca ailelerin öğrenciler üzerinde kurdukları baskı da kaygı oluşumuna neden olabilmektedir. Öğrencilerin bu süreçte aileler tarafından baskı altına alınmaması ve sınava yönelik telkinlerin öğrencilere yapılmaması gerekmektedir. Bu durum öğrencilerde daha fazla stres ve kaygının oluşmasına neden olabilmektedir. AP sınavları için konu tekrarlarının düzenli aralıklarla yapılması, sınavlara yönelik bol soru pratiklerinin yapılması ve sınav çalışmaları dışında diğer aktivelere de zaman ayırılması bu sürecin rahat bir şekilde atlatılmasına yardımcı olmaktadır.

AP sınavı kaygı durumu ile ilgili destek almak için aba Psikoloji ile görüşebilirsiniz. Yurt dışında eğitim almak için gerekli olan sınavlar hakkında bilgi edinmek üzere aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasını takip edebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

AP süreci lise düzeyindeki öğrenciler için önemli bir maratondur. AP sınavlarından alınan puanlarla öğrencilerin pek çok avantaj elde ettikleri görülmektedir. Dünya genelinde prestijli üniversitelerde eğitim almak isteyen öğrencilerin AP diploma programını verimli bir şekilde tamamlamaları gerekmektedir. Eğitim alınmak istenen bölüme yönelik AP sonuçlarının alınması için disiplin bir çalışma programı belirlenmelidir.

AP sınavları lise müfredatı ile birlikte yürütüldüğü için süreç öğrenciler açısından biraz ağır olabilmektedir. Bu durum öğrencilerde stres ve kaygıyı ortaya çıkarmaktadır. Stres ve kaygı, öğrencilerin başarısını engelleyen önemli psikolojik durumlardır. Öğrencilerin AP aşamasında stres ve kaygıyı azaltıcı yöntemlere başvurmaları gerekmektedir. Bu süreçte öğrencilerin profesyonel bir destek almaları başarılarını yakından etkilemektedir.

AP Süreci Neden Stresli Geçmektedir?

AP süreci öğrencilerin ihtiyaç duydukları AP sınavlarının tamamlanmasına yönelik bir süreçtir. Lise öğrencileri 1 yılda en fazla 6 farklı AP alabilmektedir. AP sınavlarına erken dönemde başlayan lise öğrencileri bu anlamda daha avantajlıdır. Lise öğrencilerinin AP konusunda 10 ve 11.sınıfları verimli geçirdiklerinde ciddi düzeyde stres yaşamadıkları görülmektedir.

Ancak ne zaman ki AP sınavları son döneme kaldığında öğrencilerde ciddi anlamda psikolojik sorunların ortaya çıktığına rastlanmaktadır. Bu durum zaman yönetimi konusunda öğrencilerin tedirgin olduklarını göstermektedir. AP programının tamamlanması için gerekli olan sürenin sonu yaklaştıkça öğrencilerin sınavlara odaklanmalarında bazı sıkıntılar baş göstermektedir.

AP İçin Neler Yapılmalıdır?

Öncelikli olarak sınavlara yeterli bir hazırlık yapılmalıdır. Sınavlara yeterli bir hazırlık yapıldığında öğrencinin motivasyonu daha yüksek olacaktır. Her şeyden önce AP için sürece erken başlamak gerekmektedir. ‘Erken giden yol alır’ misali AP sınavları için lise son senenin beklenmemesi tavsiye edilebilir. Ayrıca sınavlara hazırlık aşamasında öğrencilerin performansını etkileyen stres ve kaygı gibi unsurlarla mücadelede profesyonel bir destek alınabilir.

Aba Psikoloji profesyonel kadrosu ile öğrencilere AP programında yardımcı olmaktadır. Öğrencilere öğretilen teknikler sayesinde sınav anında yaşanan stresin önüne geçilebilmektedir. Ayrıca stres ve kaygı kaynaklı fiziksel rahatsızlıklar da doğru yönlendirmelerle sorun olmaktan çıkmaktadır.

AP süreci söz konusu olduğunda stres ve kaygı ile baş etmek son derece önemlidir. Bu süreçte destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. AP sınavları hakkında bilgi edinmek için aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasına göz atabilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

AP için hazırlanan öğrencilere verilecek tavsiyeler diğer sınav tavsiyelerinden biraz farklıdır diyebiliriz. AP öğrencilere üniversite hayatında büyük kolaylık sağlayan alternatif sınavlardan birisidir. Öğrencilerin yurtdışındaki üniversitelere kabul almalarını kolaylaştırırken üniversite hayatını rahat geçirmeyi ya da çift ana dal yapmayı kolaylaştıracaktır.

AP sayesinde  öğrenciler üniversiteden önce bazı dersler alarak onların sınavlarını verip o derslerden üniversitede muaf tutulabilmektedirler. Dolayısıyla bu ekstradan kolaylık sağlamak adına girilen sınavın öğrenciler üzerindeki psikolojik etkisi ve öğrencilerin sınava karşı yaklaşımları çok farklıdır.

AP’ye Hazırlanmak Bile Bir Kazançtır

AP sınavı için öğrencilere verilecek tavsiyeler arasından ilki ve en önemlisi sınava hazırlanmaya başlamanın bile size bir sürü kar getireceğidir. Diyelim ki sınavda başarılı olamadınız. Ardından üniversitede başarılı olamadığınız dersi tekrar almaya başladınız. İlk anda bu bir zaman kaybı gibi görünebilir. Ancak zaten konuya ve derse önceden aşina olduğunuz için diğer öğrencilere göre çok daha kolay gelecektir ders size.

Böylelikle az bir çalışmayla bile iyi notlar alabilir ve ortalamanızı o ders sayesinde yüksek tutabilirsiniz. İşte AP sınavına bu açıdan yaklaşılmalıdır. Zaten ekstra fayda sağlamak adına yaratılmış bir sınavdır. Başarısız olsanız dahi kazancınızın olacağını hep aklınızda bulundurun. Ayrıca bu sizin sınava daha rahat girmenizi sağlayacaktır. Çünkü her türlü çalışma sürecinin karını bilmek AP sınavının değil çalışma sürecinin daha önemli olduğunu düşünmeye itecektir.

AP Sınav Anı için Öğrencilere Verilecek Tavsiyeler

AP için sınav anı için ise öğrencilere verilecek tavsiyeler daha çok sınavın içeriğiyle alakalı tavsiyelerdir. Tüm soruları cevaplamak zorunda olmadığınız için soru seçme taktiğini kullanın. Önce soruları inceleyerek kolay olanları seçerek çözün. Zaman kaybettirecek uzun ve zor sorular yerine kolay sorulara öncelik vermek zamandan kazanmanızı sağlayacaktır. Bunun haricinde bir soruya çok fazla vakit harcadığınızı anladığınız an hemen onu bırakıp geçin.  Bırakıp geçebilmek çok önemlidir. Aksi taktirde yetiştiremeyebilirsiniz. Diğer soruların hepsini gördükten sonra o soruya geri dönebilirsiniz.

AP sınav anı için öğrencilere verilecek tavsiyeler arasında plan yapmak vardır. Tüm AP sınavlarında planlamak kolay olmayacaktır. Örneğin matematik için plan yapmak mümkün olmayabilir. Ancak essay kısmı olan AP sınavı için plan yapabilirsiniz. Ana fikir ve thesis dediğimiz sav/önerme kısmını hızlıca düşünüp ayarlayın. Bunu yapmazsanız yazınızın bir bütünlüğü olmayacaktır ve puan kaybedeceksinizdir. Heyecan yapmadan öncelikli olarak essay kısmı için plan yapmanız gerekir. Çok fazla heyecanlandığınızı hissederseniz her şeyi bırakıp gözlerinizi kapatıp  3 kere burundan nefes alıp ağızdan verin. Bu zaman kaybı olmayacaktır tersine sizi rahatlatacaktır.

Read More

Çalışılan konuları unutmamak çoğu öğrencinin hayalidir. Eğer neden unuttuğumuz üzerinden çıkarımlarda bulunursak çalışma düzenimizi buna göre ayarlayabiliriz. Çünkü unutma sebeplerinden birisi de yanlış çalışmaktır. Öğrenciler test yerine çoğunlukla  çalışmaya vakit harcayarak sonrasında unutmak ile karşı karşıya kaldıklarından yakınırlar. Bu gibi durumlarda öğrenci harcadığı vakitten ötürü kendini küçümseme eğilimi gösterebilir. “Ben başarılı bir öğrenci değilim. Başarısız bir öğrenciyim. O kadar sıkı bir çalışma yapmama rağmen başarılı olamıyor.” Gibi yakınmaları öğrenciler tarafından çok fazla duyuyoruz. Halbuki öğrencinin  büyük ihtimal ile konu çalışma programında, soru ve test çözme konusunda bir hatası vardır. Sadece öğrenme için farklı bir yöntem izlenmesi gerekiyor olabilir. Bu blog yazımızda çalışılan sınav konularını unutmamak için ne yapmalı ya da yapmamalıyız üzerine yoğunlaşacağız.

1.    Konuları Unutmamak için Dene Yanıl Öğren

Çalışılan konuları unutmamak adına çalışma düzeniyle alakalı herkesin özgün bir stilinin olduğunu unutmamak gerekir. Bazıları yazarak, bazıları okuyarak, bazıları bir şeyleri görselleştirerek daha rahat öğrenir ve hatırlar. Yeni bir konu çalışırken size iyi ve faydalı gelen zihinsel yapımınıza uyumlu olan yöntemi bulmak önemlidir. Bunun için öğrenme yönteminizi araştırmalısınız. Peki ne yapabilirsiniz? Başarılı öğrenci öğrenme yolunu bilen ve kendini tanıyan öğrencidir. Kendinizi tanımak için bol bol deneyip yanılmanız gerekir. Farklı çalışma ve öğrenme biçimlerini deneyerek kendi hafızanızı test edebilirsiniz. Acaba unutma durumunuz hangisinde daha az oluyor? Bunun için farklı konuları farklı çalışma stilleriyle deneyerek üstüne test çözün. Hangisinde başarı oranınız gözle görülür şekilde arttı? Çalışma biçiminizi size en etkili ve kolaylaştırıcı gelen bu yöntem ile oluşturun.

2.    Konuları Unutmamak için Bol Test Çöz

Öğrenciler konuları unutmamak için konu çalışma üzerine fazladan yoğunlaşabiliyorlar. Konu öğrenmek önemlidir ama konu sadece çalışma yapılarak öğrenilmez. Test çözme öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. Yapılamayan soruların nedenini öğrenerek hatırlama güçlendirilebilir. Çalışılan bir konuyu unutma ihtimali önceden yanlış yapılan ama doğrusu öğrenilen bir soruyu unutma ihtimalinden yüksektir. Konu temel hatlarıyla öğrenme aşamasından geçtikten sonra soru çözme eylemine geçilmelidir. Gerçekte hazırlandığınız şey sınav bu nedenle test çözme öğrenci için en etkili pratiktir. Bazı şeyleri soru üzerinden öğrenme çok daha pratiktir. Başarılı öğrenciler bazen sırf konu çalışmasına odaklanarak kendilerini başarısız zannedebilirler. Halbuki çalışma konusunda yanlış yöntem kullanıyorlardır. Bol bol test çözme unutma sorununu ortadan kaldıracak ve öğrenme olayını pekiştirecektir.

3.    Unutmamak için Ayrıntıda Kaybolma

“Çok çalıştım ama konuları unutuyorum başarısız biriyim.” diyen öğrenci konuları unutmamak için ayrıntıda kaybolmamalıdır. Konu detaya girilmeden genel hatlarıyla bilinmesi beklenir. Çoğu sınav içerik açısından kısıtlıdır. Konu derya deniz gibi görünse de geçmişte çıkmış soru kalıplarına bakıldığında hatırlama beklenilen şeyler çok spesifiktir. Geçmiş sınavların iyi incelenmesi size bu açıdan ipucu verecektir. Öğrenciler arasından unutma problemi yaşıyorsanız ve ayrıntıda kayboluyorsanız geçmiş sınav çözümü yapmanızı öneririz. Tüm geçmiş test içeriklerini çözmek zor gelebilir. Ancak çözemeseniz de size ağır gelen bir konu ile ilgili sorulmuş soruların soru tiplerini göz gezdirin. Neyi çalışacağınız ve ne kadarını öğrenme gereksinimiz olduğunu bu yolla bulabilirsiniz. Bu yöntem ile aslında başarılı bir öğrenci olduğunuzu ama çalışma biçiminizde bir yanlışlık olduğunu anlayacaksınız.

4.    Konuları Unutmamak için Tekrar Yap

Konuları unutmamak için öğrenme gerçekleşmelidir. Öğrenme konu tekrarı ile mümkündür. Sınav için konuların hepsini bir kitaptan tekrardan okumanız oldukça mantıksız olur ve vakit kaybıdır. Bunun yerine ilk çalışma anında konularla ilgili özet bilgi kitapçığı hazırlayarak unutma gerçekleşmemesi adına zaman zaman notlarınız üzerinden tekrar yapın. Öğrenciler bazen konu tekrarını tekrar tekrar yapmaları gerektiğini ve aylar önce çalıştıkları için unutma yaşadıklarını düşünebilir. İşte bu sorunu  aşmak için notlar gözden geçirilmelidir. Öğrenci yalnızca özet notlar ve konu çalışma yoluyla öğrenme işlemini gerçekleştirecektir. Soru çözme yanlışlara bakmak da pekiştirici bir tekrar yapma yöntemi olacaktır. Başarısız olduğunu düşünen bir öğrenci başarılı olduğunu bu yeni çalışma yöntem değişikliğiyle gözle görülür hale getirebilir. Bu yöntem yoluyla sınav sonuçlarında artışı fark edecektir.

Tüm bunları özetleyecek olursak konuları unutmamak adına çalışma yöntemi:

  • Öğrenci kendine özgün doğru çalışma yöntem analizi yapar ve bulur.
  • Tam anlamıyla konu çalışma bir kere yapılır.
  • Geçmiş sınav soru incelemesi yapılarak detay bilgiler ayıklanır.
  • En çok çıkan sorular özetlenerek özet kitapçık oluşturulur.
  • Hatırlama adına bol bol test çözülür.
  • Test çözme sonrası yapılamayan soruları öğrenciler tekrardan gözden geçirir. Yanlışlarının nedenini öğrenme gerçekleşir.
  • Her konu bir hafta boyunca sindirilmek için testlerle ve özet kağıtla desteklenir.
  • Sonrasında da ayda bir özet kağıt tekrar gözden geçirilir.
  • Konu çalışmaya ağırlık vermek yerine bir kere konu çalışıldıktan sonra test çözme konusuna ağırlık verilir.
  • Son olarak öğrenmek gerçekleştiği için başarısız olduğunu düşünen öğrenciler bu yollarla başarılı olduğunu gözleriyle görür.

Çalışılan konuları unutmamak için ne yapılması gerektiği hakkında detaylı bilgi edinmek üzere aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısı bireyler üzerinde fiziksel ve/veya psikolojik etkiler yaratabilir. Kaygı nedeniyle bildiğini unutma, odaklanma sorunu gibi problemler ortaya çıkar. Bu da sınav başarısının düşmesine neden olabilir. Sınava hazır hissetmemek, aile ve çevre baskısı, başarısız olma düşüncesi ya da mükemmeliyetçi tutum sınav kaygısını ortaya çıkarabilir ya da hali hazırda var olan kaygının artmasına sebep olabilir. Peki; sınav kaygısıyla mücadele etmek için neler yapılabilir?

Sınav Kaygısı İle Mücadele Etmek İçin Neler Yapılabilir?

Sınav kaygısını azaltmak ve kontrol altında tutmak için dikkat edilebilecek pek çok nokta var. Bu konuda neler yapılabilir, sınav kaygısı ile nasıl başa çıkılabilir? Gelin birlikte göz atalım…

  • Sınava yeterince hazır hissetmemek kaygının artmasına sebep olabiliyor. Bu yüzden sınav hazırlığınızı son ana bırakmayın. Kendinize eksiklerinizi tamamlamak ve hazırlık yapmak için yeterince süre tanıdığına emin olun.
  • Mutlaka bir çalışma programı hazırlayın. Bir takvime bağlı kalmak başarı oranınızı arttıracak ve kaygınızı kontrol altında tutmanıza yardımcı olacaktır.
  • Yalnızca çalışma programınızı değil molalarınızı da planlayın. Uzun aralar vermenin dikkatinizi kaybetmenize ve odaklanma problemi yaşamanıza neden olabileceğini unutmayın.
  • Yeterli ve dengeli beslenin. Zararlı gıdalardan kaçının. Protein ve vitamin yönünden zengin gıdaları tercih edin. Et, sebze, meyve gibi gıdaları sıkça tüketmeye özen gösterin. Su içmeyi ihmal etmeyin. Tüm bunlar sınav kaygısını azaltmak noktasında yardımcı olacaktır.
  • Yetişkinler günde 7-8 saatlik uykuya ihtiyaç duyar. Düzenli ve yeterli miktarda uyku fiziksek sağlık için son derece önemlidir. Sınav öncesinde belli bir uyku düzeni oturtmak hem sağlığınızı korumanıza hem de sınav kaygısıyla mücadele etmenize yardımcı olur.

  • Egzersiz yapın. Hem bedeninizi zinde tutacak egzersizler yapın. Hem de stresle mücadele için nefes egzersizlerine başvurun. Düzenli yapılan nefes egzersizleri zihninizi ve bedeninizi rahatlamanıza yardımcı olur.
  • Olumsuz düşüncelere kapılmayın. Olumsuz düşünceler sınav kaygısının artmasına sebep olur.
  • Kendinizi kimseyle kıyaslamayın. Her bireyin öğrenme biçimi, öğrenme hızı, yetenekleri ve ilgi alanları farklıdır. Bir başkasının başarısının ya da başarısızlığının motivasyonunuzu düşürmesine izin vermeyin. Yalnızca kendi başarınızı bir üst seviyeye taşımaya çalışın.
  • Başarınızın ve mutluluğunuzun sırrının yalnızca sınavlar olduğu düşüncesine kapılmayın. Sayısal değerler her zaman gerçek başarınız ve potansiyeliniz hakkında doğru ipuçlarını içermeyebilir. Kendinize inanmaktan vazgeçmeyin.
  • Geleceğe dair karamsar düşüncelere odaklanmayın. Bu durum psikolojinizi olumsuz etkiler ve kaygınızın artmasına sebep olur. Her zaman önünüzde bir seçenek ve başarmak için bir yol olacağına inanın.
  • Zaman zaman ilgi alanlarınıza yönelmeyi ihmal etmeyin. Sınav düşüncesini bir kenara bırakıp zihninizi hoşunuza giden aktivitelerle meşgul etmek kaygı kontrolünü kolaylaştıracaktır.

Sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri ile ilgili daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikoloji ile ilgili daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More