Sınav kaygısı neden olur ve niçin bu sıkıntıyı çekeriz bunun sebebini bulmamamız gerekir. Çünkü bu kaygı her öğrencide farklı olur. Sınav sırasında ya da öncesinde olan kaygı insanların başarıya giderken ankistelerin artması sonucu tam anlamı ile sınav kağıdına başarılarını yansıtamaması olarak tanımlanabilir.

Kimi öğrenciler çok mükemmeliyetçi olduğu için kaygısı artar, bir başka öğrencinin dersi iyi çalışamaması sonucu kaygısı artar, bazı öğrenciler özgüven sorunu yaşadığı için kaygılanabiliyor, bir başka öğrencide büyük bir beklentiye girdiği için kaygılanabiliyor.

Kaygı aynı zamanda insanın farkına varamadığı, tanımlayamadığı şekilde gerçek anlamda ellerinin titremesine, konsantrasyonun bozulması dürtüleşmesi ve aynı zamanda görme sıkıntısı, duyma sıkıntısı yaşayacak kadar heyecanlanması, tuvaletinin gelmesi, terlemesi gibi sebeplere yol açabilecek bir psikolojik durum durumdur.

İnsanlar bu durumu ne kadar hazır olursa olsunlar o duygu durumu içinde aşırı baskı altına girdiğinizde hissettiğiniz konulardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmakta.

Sınav Kaygısı ve Zaman

Özellikle kaygı tanımı zaman baskısı devreye girdiğinde daha tavan yapabiliyor. Normal bir kaygıya sahip olan bir insan bile yapacağı iş için bir zaman kısıtlaması geldiğinde kaygısı artabiliyor. Bu yüzden kaygı ekosistem ile alakalı bulunan şartların değişmesinin sonucu olarak belli bir neticede kaygı artabilir.

Sınav Kaygısı Oluşturan Diğer Faktörler

Öğrenciler sınav kaygısı konusunda zamanın yanı sıra pek çok sebepten dolayı sıkıntı yaşayabilirler. Bunun çok fazla örnek verilebilir. Örneğin, öğrencilerin kaygısını artıran etkenlerden bir tanesi sınav sırasında takıldıkları bir durum olabilir.

Dışardan dikkatlerini çeken bir sese takılmaları öğrencilerin sınav sırasında kaygısını arttırmaya sebep olabilir. Bunun yanı sıra sıranın gıcırdaması ya da sınav sırasında bir kişinin öksürmesi ya da farklı bir ses çıkarması öğrencilerin kaygısını arttıracak bir etken olabilir.

Bu durumlar Nöropsikolojik anlamda açıklanabilir. İnsan beyni belli bir şekilde belirli bir noktada ya da olayda aşırı derecede risk gördüğü zaman devreye girmekte. Bu da sizin kendinize zarar vereceğini düşündüğü için yaşadığınız durumun fiziksel, duygusal ya da zihinsel anlamda bir problem hissettiği için sizin sakinliğinizi sakinleştirmeye çalışıyor.

Bu sakinleştirme sırasında ise vücutta titreme, terleme ve göz bulantısı gibi durumlar ortaya çıkıyor. Aslında beyin kendini sürdürülebilir kılmak için sizi kendi sistemine devam ettirecek farklı belirtiler göstererek bulunduğunuz ortamda yarattığınız psikolojik ortamdan çıkarmaya çalışmış oluyor.

Ama tabi ki bu durum aslında insanların tamamen iyiliği için yapılmış bir durumda olsa o gün o sınav anında insanlara çok farklılıklar yaşatabiliyor. Yani beyin o koşulda sınavı anlamıyor ve sınava göre hareket etmiyor.

Kaygı İle Alakalı Yapılan Çalışmalar

Bu yüzden sınav da oluşan kaygıyı değil öğrenciler üzerinde sınav kaygısı nedenleri üzerinde çalışmalar yapılıp onun iyileştirilmesi üzerine çalışmalar yapılmakta. Aba Psikoloji çalışanları ve bu konudaki uzmanları bu konuda 2 adet önemli çalışma yapmış durumda.

Bunlardan birincisi sınav sırasında oluşan sınav kaygısı ile ilgili öğrencinin kendisinin güçlenmesi için çalışmalar yapılmakta. Bu çalışma kaygı konusunda oldukça önemli bir nokta. Böylelikle öğrencilerin ya da kaygı yaşayan kişilerin direncini arttırmak konusunda önemli.

Bu konuda 21. yüzyılda kullanılan en büyük ve en önemli tanımlardan bir tanesi çevik ve hemen kavrayan öğrenici. Bu durum göz önüne alınarak Aba Psikoloji uzmanları öğrencinin neyi ne şekilde öğreneceği üzerine bilgilerini arttırmakta.

Bu yaparken de öğrencinin fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel anlamda inanç bedenini, özgüvenini destekleyici eğitimler vermekte. Bu süreç içerisinde bunun değerlendirilmesini yaparken nedenlerini bulup o ekosistem içerisindeki belirli sıkıntıları dengeleyici bir eğitim anlayışı belirlemiş oluyorlar.

Bu sıkıntılar ailenin getirdiği, okul ile ilgili, arkadaşlar ile ilgili olabilir ve rekabetin getirdiği sıkıntılar olabilir. Bu yüzden oldukça önemli olabilecek noktalar olabilir. Bu önemli noktalar sıradan bırakılmaması lazım.

Kaygı, Özgüven ve Matematik

Oldukça önemli ve oldukça net bir konuda bu durumda belirtilmelidir. Kaygı ile alakalı alınan destek onlarca matematik dersi için alınan destekten oldukça önemli. Neden matematik derseniz, matematik dersinde bu durum oldukça karşılaşılan bir durum.

Öğrencinin eğer özgüveni eksik ise matematik bu öğrenciyi direk olarak etkiliyor. Bu durumlardaki dengeleri korumak ve nöropsikoloji anlamda bu öğrencilerin başarısını arttırmak anlamında kıymetli ve özel gösterilerek yapılacak bir çalışma olarak dikkat çekiyor.

Ayrıca sınavdan önceki birkaç aylık süreç sınav kaygısı ile alakalı çalışma yapmak için oldukça önemli bir zaman. Daha erken yapılması daha iyi sonuçlar tabi ki doğurabilir. Fakat sınava kısa bir süre kala bu çalışmaların yapılması biraz geç olabilir ve buna göre sonuçlar doğurabilir.

Aba Psikoloji resmi İnternet ve YouTube kanalında bu konular ile ilgili daha derin ve çok daha önemli bilgilere ulaşmanız mümkün.

Read More

İnsan beyni diğer canlılardan farklı olarak düşündüğünü bilen ve hatta düşündüğünü düşünebilen bir yapıya sahiptir. Ön lobumuz, prefrontal korteksimiz, gelişmiş olduğundan dolayı biz insanların kendimizle ve etrafımızla ilgili farkındalığımız oldukça yüksektir. Fakat “Bu farkındalık nasıl daha verimli hale getirilebilir? Aslında farkındalık ne demektir?” üzerine düşünülmesi gerekir. Düşünülmediği ya da yanlış anlaşıldığı taktirde farkındalık hali verimliliğini kaybeder.

Aslında farkındalık değil, “bilinçli farkındalık” durumu insana iyi gelecek olan uygulamadır. İngilizce “mindfulness” olarak bilinen bilinçli farkındalık yanlış anlaşılmaya müsait bir kavramdır. Daha önce “Mindfulness Nedir?” adlı blog yazımızda mindfulness kavramından bahsetmiştik. Farkındalık kavramı genelde anda kalmak terimiyle bütünleştirilmiştir. Fakat bilinçli farkındalık sadece bundan ibaret değildir. Şimdi ve burada yaşadığın deneyimi eleştirmeden, yargısız kabul ederek deneyimin tadını çıkarabilmektir. Deneyimlerimizden ders çıkarmaktan tutun kendimizi daha iyi anlayabilmeye, kendimize ve etrafımıza merhamet göstermeye kadar birçok faydası var. Kısaca bilinçli farkındalık hayatlarımızı daha verimli geçirmemize ve iç huzurumuzu yakalamamıza katkı sağlar.

Bilinçli Farkındalık Faydaları

1.     Deneyimlerimizden Ders Çıkarmamızı Sağlar

Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız. Bilinçli farkındalık yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar.

2.     Kabullenmeyi Kolaylaştırır

İnsanın uygulamada en çok zorlandığı şeylerden birisi olumsuzlukları kabullenmektir. Bilinçli farkındalık bize kötü deneyimlerimizi ortadan kaldırmaktan ziyade onların farkında olmamızı öğretir. Farkında olarak kabullenmemizi ve olumsuz olarak nitelendirilen deneyimlerimizi aşmamızı sağlayan bir uygulamadır. Kısacası olumsuzlukları engellemek mümkün değil. Hayatta pozitifliklerle beraber negatifliklerin de var olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bilinçli farkındalık uygulaması sayesinde kişiler negatif deneyimlerine daha kolay kabullenici ve ders çıkarıcı yaklaşımlarda bulunabiliyorlar.

3.     Duygularımızı ve Kendimizi Anlamayı Kolaylaştırır

Duygularımızı ve kendimizi anlamamız diğer canlılardan farklı olarak insani olarak ihtiyacımızdır. Hem kendimiz ve etrafımız için merhamet göstermemizi kolaylaştırır hem de kendimizle ilgili değişimi ve gelişimi sağlamamız adına gereklidir. Acısıyla tatlısıyla şuan yaşadığınız deneyimi eğer fark edebilirsek kendimizin ne hissettiğini ve duygularımızı daha rahat çözümleyebiliriz. Bilinçli farkındalığın temelinde de şuan yaşanan duygularımızı anlayabilmek ve kabul edebilmek vardır. Bu nedenle bilinçli farkındalık duygularımızı anlama ihtiyacımızı giderecek bir uygulamadır.

4.     Stresi ve Kaygıyı Azaltır

Şimdi, şuan burada yaşanılan deneyimleri kabullenmek stresi ve kaygıyı azaltacaktır. Stres ve kaygı gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Ya geçmişte yaşanılan bir olay sizi hala huzursuz etmektedir ya da henüz yaşanmamış bir olayla ilgili kötü düşüncelere sahipsinizdir stresliyken. Bilinçli farkında olma hali yaşadığınız deneyimleri kabul ederek ana odaklanmanızı sağladığı için zihninizi gelecek yerine şimdiye aktarmanızı kolaylaştıracaktır. Acı da olsa deneyimlerin yaşanması gerektiğini yargısız kabul etmeyi sağlayan bilinçli farkında olma hali kötü olarak nitelendirilen deneyimlerden etkilenme oranınızı düşürecektir. Bu uygulama deneyimleri iyi ya da kötü olarak nitelendirmek yerine nötr olarak nitelendirmeyi sağlayacaktır. Bundan dolayı kötü olarak nitelendirilen deneyimlerin sizi sarsacak biçimde etkileme oranı azalarak gereğinden fazla stres ve kaygınız ortadan kalkacaktır.

Bilinçli Farkındalık Nasıl Sağlanır?

İnsan deneyimlerinin bir bütünüdür. Bizi rahatsız eden olaylar tıpkı güzel deneyimlerimiz gibi bizim şimdimizi oluşturur. Davranışlarımız geçmişin izlerini taşır. Bu sebepten ötürü deneyimlerimizin üzerinde bilinçli farkında olma hali ile düşünmemiz iyi gelecektir. Korkular, güvensizlikler, üzüntüler elbette yaşanacaktır. Önemli olan bu duyguların farkında olup onları akıtabilmek ve yolumuza devam edebilmektir. Yargısız kendimizi gözlemleyebilmektir. Bunun tek yolu meditasyon yapmak olarak görülebilir çoğu kişi tarafından ama aslında öyle değil. Her bireyin kendini ve duygularını yansıtma biçimi farklıdır.

Daha kompleks bir zihne sahip bir bireyseniz deneyimlerinizi kağıda akıtmak iyi gelebilir. Fiziksel aktiviteler duygularınızı anlamanıza ve yansıtmanıza daha iyi geliyor olabilir. Bu durumda dans etmek ya da farkındalıklı yürüyüş yapmak bilinçli farkındalık uygulama biçiminiz haline gelebilir. Kendinize iyi gelen duygularınızı yargısız gözlemlemenizi sağlayan ve vücudunuzu ana odaklayabildiğiniz aktiviteyi bulmanız gereklidir. Ardından onu uygularken anın acısıyla tatlısıyla tadını çıkarmak bilinçli farkındalık uyguladığınız anlamına gelir.

Read More

Daha önceki blog yazımız “Bilinçli Farkındalık Nedir? Ne İşe Yarar?” yazımızda ayrıntılı olarak açıkladığımız bilinçli farkındalık hali insan beyni için değerli bir kavramdır. Farkındalık söz konusu olduğunda diğer primat ve canlılardan ayrılır insan. Diğer hayvanlardan farklı olarak yaptıkları eylemlerin ve yaşadıkların izidir insan. Diğer canlılar da bir insan gibi geçmiş deneyimlerinden faydalanarak hareket ederler. Fakat insan bu geçmiş deneyimlerinin bilinci içerisindedir. Bilinç insanı diğer canlılardan ayıran en temel farklılıklardan biridir. Bilincimize dair farkındalığımız düşük olduğunda da insan beynini yönetmek zorlaşır. Bundandır ki bilinçli farkındalık uygulaması insan beyni için bir besin niteliğindedir.

Primitif Beyin ve İnsanın Sahip Olduğu Beyin

Primitif ilkel anlamına gelmektedir. Yaşama içgüdüsünü sağlayan, yaşam fonksiyonlarını sürdürmek için gerekli içgüdülerimiz primitif beyine bağlıdır.  Her canlıda bulunan beynimizin  “amigdala” adı verilen bölgesi bu içgüdümüzü oluşturur. Tehlikeden kaçmakla bağlantılı bölge hayata dair risk yaşadığımızda canlıları korumak adına aniden aktive olur. Korku ve endişe hali bu bölgenin aktive olmasıyla oluşur. Ancak diğer canlılardan farklı olarak insan beyni bilinciyle beraber yaşadığı deneyimi tekrar düşünerek tekrardan stres ve kaygı güdebilir.

Örneğin doğada bir kaplanın bir ceylanı yakalayamadığı durumu hayal edin. Sonraki gün kaplanın “Bugün ben bir daha ava çıkmayacağım çünkü dünkü ceylanı yakalayamadım. Kesin yine yakalayamayacağım.” diye düşünmesi imkansızdır. Fakat aksine insan başarısız olduğunda ya da geçmişteki endişesinden ötürü bunu düşüncesine getirerek “bilinçli” olarak eylemlerinden kaçınabilir. İnsan beyni farklı olarak frontal bölge dediğimiz beynin ön bölgesini aktif kullanabilir ve bu bölge gelişmiş bir bölgedir. Farkındalık dediğimiz kavram ise bu bölgeden ötürü ortaya çıkar. Biz insanlar dünün bugünün ve yarının farkında olarak yaşarız. Bunun getirisi olarak da farkındalığımızı sağlıklı bir şekilde yönetebilmemiz hayat kalitemizi yüksek oranda etkiler. Beynin sağlıklı yönetilmesinin de bilinçli farkındalık uygulamalarıyla mümkün olduğu düşünülmektedir.

İnsan Beyni için Bilinçli Farkındalık

İnsan dünü bugünü ve yarını biliyorsa bugüne zarar vermeden dünü ve yarını yanında taşıyabilmelidir. Anda kalmak adı verilen bilinçli farkındalığın temel uygulamalarından birisi yanlış anlaşılabilmektedir. Anda kalmak geçmişi ya da yarını tamamen ortadan kaldırmak ve şuan yaptığınız eyleme odaklanmak değildir. İnsan beyni şuana odaklanırken elbette dünü ve yarını yanında taşıyacaktır. Önemli olan geçmişi ve geleceği unutmak değildir. Geçmişin ve geleceğin endişesini sırtımızda taşımamaktır. Bunun için de bilinçli farkındalık faydalı olacaktır.

Örneğin; ölüm korkusu üzerine düşünelim. İnsan ölümün varlığının farkındayken diğer canlılarsa sadece içgüdüsel olarak ölüm tehlikesinden kaçmaktadır. Düşünce olarak ise bazı insanlar ölüm korkusunu sürekli hayatının her anında yaşarken diğerleri yaşamazlar. Peki bu insanları birbirlerinden ayıran şey nedir? Aslına bakarsanız gelecekteki bu sonu değiştiremeyiz. Ne zaman başımıza geleceğini de bilemeyiz. Halbuki yaşadığımız ana odaklandığımız zaman ölümün varlığını düşünmeden hayattan zevk alabiliriz. Bu noktada bilinçli farkındalık uygulamalarıyla gelecekle ilgili bir negatif olayın farkında olup daha yaşanmadan endişe ve kaygı duymamız engellenebilir.

Özetle burada bilinçli farkındalık olarak değinilen geleceği tamamen unutmak değildir. Gelecekteki ya da geçmişte yaşanmış bir endişeyi şuana taşımamaktır. Gerektiğinde endişeyi tetikleyen beynin amigdala bölgesi yerine mantığımızı yani frontal bölgeyi devreye sokabilmektir. Bilinçli farkındalığın da geçmişi ve dünü dikkate alarak anda kalma metoduyla insan beyni için faydalı olduğu düşünülmektedir.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji Danışmanlık Merkezi‘ne ulaşabilirsiniz.

Read More

Eylemlerimizin bilinçli bir şekilde farkında olarak değişim yaratabilir miyiz? Yaptığımız çoğu eylemin farkında bile değiliz. Günlük hayatımız rutinlerden oluşmakta ve eylemler otomatiğe bağladığında düşünülmeden yapılmaktadır. Düşünmediğimiz zamanlar ise yaptığımız eylemler amacını kaybedebilmektedir. “Bilinçli Farkındalık Nedir? Ne İşe Yarar?” blog yazımızda bilinçli farkındalığın faydalarına da değinmiştik. Psikoloji ve nöroloji alanında yapılan son araştırmalar ise bilinçli farkındalığın büyük bir faydasını daha tespit etmiştir. Bilinçli farkındalığın beyinde yüksek oranda pozitif değişim yarattığı saptanmıştır.

Beyini Dinlendirerek Değişim

Dinlendiğimizi zannettiğimiz çoğu an aslında dinlenemiyoruz. Tatile çıkıp dinlenemeden döndüğünüz anları anımsayın. Sizce bu neden oluyor? Basitçe beyninizi dinlenme noktasına getirmekte zorlanıyorsunuz. Çoğu zaman tatile gitmemiz gerektiği için gidiyoruz. Dinlenmeyi bir zorunluluk olarak görüyoruz. Günümüzde tatil anlayışı yapay bir şekilde oluşturulmuş konseptlerden ibaret olabiliyor. Bir tatil köyünde şezlonga ayağınızı uzattığınızı düşünün. Eğer zihniniz hala geride bıraktığınız yapılacak işlerdeyse aslında beyninizde bir değişim gözlenmiyor. Hala sizi yoran günlük hayatın stresini yanınızda, zihninizde taşıyorsunuz.

Dinlenmek gereklilik ya da planlanmış bir hal aldığında zorlaşabiliyor. Halbuki basit aktiviteler de dinlenme olabilir. İş arasında verdiğiniz derin ve farkındalıklı bir nefes, sabahları işe gelmeden önce 15 dakikalık yürüyüş zihniniz için dinlendirici olabilir.  Kendi dinlenme biçiminizi kendiniz oluşturmanız gerekiyor. Bir işi yapmak için değil zevk aldığınız için yapmak gibi bir durum bu esasında. Araştırmalarında gösterdiği üzere beynimiz gerçekten yapmayı sevdiğimiz aktiviteleri yaptığımızda dinlenmeyi gerçekleştiriyor. Yorucu olarak gördüğümüz aktivitelerin bile sevdiğimiz ve özümsediğimiz zaman bizi zihinsel olarak rahatlattığı gözlemlenmiştir bilim dünyasında. Beyin aktivasyonunda da değişim gözlemlenmiştir. Sevdiğimiz aktiviteleri, anda kalarak yaparken beynin iki lobunun uyumlu bir şekilde aktive olduğu tespit edilmiştir.

Severek yaptığımız ve eylemlerin içinde başka şeyleri düşünmeden akışı sağladığımız aktivitelerin bilinçli farkındalıkla bağlantısı vardır. Bilinçli farkındalık da özünde andaki deneyimi beynin farklı ve engelleyici düşüncelerle bölünmeden tadabilmesidir. Eğer bir aktivite sevdiğimiz bir aktiviteyse bilinçli farkındalığı gerçekleştirmek daha da kolay. Bu aktiviteler de gün içerisinde farkında olmadan yaptığımız, strese ve endişeye yol açan aktivitelerin yoruculuğunu azaltan, dinlendiren bir eylem halini alır. Sonuç olarak beyin dinlenmeye geçtiği için aktivasyon biçiminde pozitif değişim ortaya çıkıyor.

Bilinçli Farkındalık Yoluyla Adım Adım Değişme

Beynin dinginliğini ve stresi azaltmak için de adım adım sevdiğimiz aktiviteler yoluyla bilinçli farkındalık kolayca uygulayabiliriz.

  1. Yaparken sevdiğiniz ve akışta hissettiğiniz aktiviteleri listeleyin.
  2. Her güne bir aktiviteyi yerleştirin.
  3. Mutlaka dinlendirici aktivitelerinizden birine gün içinde zaman ayırın.
  4. Zamanınızın olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Böyle durumlarda ise iş arası verin ve her şeyi bırakın.
  5. Her şeyi bıraktığınız anda 2 dakikalığına birkaç farkındalıklı nefes alın. Bu bilinçli nefes alma uygulaması bile stresinizin dinginleşmesinde etkili olacaktır.

Konu hakkında ayrıntılı bilgi almak için Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi‘ne ulaşabilirsiniz.

Read More

Suyun önemi metabolizmanın doğru bir şekilde çalışmasını ve vücuttaki toksinlerin dışarı atılmasını sağlamada dikkat çekmektedir. Su, insan vücudundaki toksinleri atması ile birlikte insan sağlığına olumlu faydalar sağlamaktadır. İnsan vücudundaki akışkanlığın artırılmasında da suyun sağladığı olumlu etkiler göz ardı edilmemelidir. İnsan beyninin sağlıklı ve verimli bir şekilde odaklanabilmesini yeterli su miktarı sağlamaktadır.

Suyun, insanın mutlu olmasına dahi pek çok etkisi bulunmaktadır. Suyun dışında, içerisinde su barındıran; çay, kahve ve diğer içecekler vücuttaki suyun daha hızlı bir şekilde vücudu terk etmesine etki etmektedir. Gün içerisinde tek seferde ya da kısa aralıklarla yüksek miktarda su içmekten ziyade, suyu; sabah ve diğer vakitlerde düzenli bir şekilde tüketmek, suyun çok soğuk olmamasına dikkat etmek gibi faktörler de su tüketiminde önemli olmaktadır.

Günlük Aktivitelerde Suyun Önemi Nedir?

Canlılar için suyun önemi pek çok alanda kendini göstermektedir. Örneğin, az su tüketen insanların beyin fonksiyonları daha yavaş çalışabilmektedir. Az su tüketimi, konsantrasyon sorunlarına yol açmaktadır. Suyun tüketiminin yanı sıra, su ile ilgili olan denizden de insan ve çevre sağlığı için olumlu anlamda faydalar sağlanabilmektedir. Suyun Çevre için önemi kısaca her alanda kendini göstermektedir.

İsrail’de yapılan çalışmalarda, su tüketimi sonucunda travmaların daha kolay bir şekilde atlatıldığı ortaya çıkmıştır. Strese yol açan sebeplerle baş etmede su tüketiminin olumlu etkileri kanıtlanmıştır. Ancak bu demek değildir ki, sürekli ve gereğinden fazla su tüketilmelidir. Fazla su tüketimi de doğru bir eylem değildir. Temiz suyun önemi insan kilosu ile doğru orantılı bir şekilde ve yeterli miktarda tüketim ile artırılmaktadır.

Su Tüketiminin Ruhsal Anlamda Olumlu Etkileri Ne Zaman Ortaya Çıkmaktadır?

Yeterli ve dengeli bir şekilde su tüketimine önem verilmelidir. Yeterli ve dengeli bir şekilde 21 gün boyunca su tüketildiğinde, bu tüketimin, insanın ruh sağlığına olumlu faydalar sağladığı görülmektedir. Bu süre sonunda su tüketimi düzenli ve dengeli bir şekilde birey tarafından gerçekleştirildiğinde, kişinin hayat mutluluğu artmaktadır.

Suyun önemi kısaca su ile temizlenmede de kendini göstermektedir. Kimyasallar kullanmadan yıkanmak ve doğru materyallerle temizlenmek insan sağlığına olumlu etkiler sunmaktadır. Deniz ve kaya tuzunun olumlu etkilerinin olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, suyun içerisine az da olsa limon damlatılması Mindfulness anlamında faydalı sonuçlar sağlamaktadır. Suyun önemi Biyoloji alanında su tüketim miktarındaki değişikliklerle ön plana çıkılmaktadır. Kahve tüketimi, insan sağlığı üzerinde yapılan son çalışmalara dayanarak pek de önerilmemektedir.

Read More

Dikkat eksikliği konsantrasyon ve kişinin odaklanma yeteneğini etkileyen bir semptomdur. Bu durum, kişinin ruh halini etkileyebileceği gibi farklı sosyal sorunların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Peki; dikkat eksikliği neden ve hangi koşullarda ortaya çıkar?

Dikkat Eksikliği Hangi Koşullarda Ortaya Çıkar?

Aile içinde yaşanan iletişim bozukluğu gibi problemler çocukta dolaylı olarak dikkat eksikliğinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunun dışında fiziksel ya da duygusal şiddet söz konusu ise çocuğun dikkati bu durumdan önemli ölçüde etkilenir. Sürekli baskı gören çocuklar da dikkat eksikliğiyle karşı karşıya gelebilirler. Ebeveynler çocuklarına sürekli olarak yapması gerekenleri söylediğinde ve dikte ettiğinde; çocuk bir süre sonra bir çeşit savunma mekanizması olarak görmezden gelmeyi seçebilir. Çekirdek aile içinde gelişen bu durumun çevreye yansıması da yüksek bir ihtimaldir.

Dikkat Eksikliği Tanısı Nasıl Konur?

Peki; dikkat eksikliği tanısı nasıl konur? Bu tanı; yalnızca belirli karakteristik davranışlar göz önüne alınarak konulabilir. Bu davranışlar çocuklara ve cinsiyetlere göre farklılık gösterir. Uzmanlara göre erkeklerin dikkat eksikliğinden muzdarip olma olasılığı kızlara göre üç kat daha fazladır. Çocuklarda görülen belirtiler genellikle yetişkinlerin gösterdiği belirtilerden oldukça farklıdır. Çocuklarda dikkat eksikliğinin en büyük göstergesi; yaşına uygun olmayan ve diğer çevresel, psikolojik ya da fiziksel faktörlerden kaynaklanmayan dikkatsizliktir.

Dikkat eksikliği olan çocuklar oyuncaklarını ya da eşyalarını kaybedebilir ya da unutabilirler. Ayrıntılara dikkat etmezler ve düzensizdirler. İşleri genellikle yarım kalır ya da sıkıldıkları için işi bırakırlar. Bir olayı planlamada ve sürdürmekte, günlük aktiviteleri hatırlamakta güçlük çekerler. Unutkandırlar. Dinliyor gibi gözükseler de konuşmaları takip edemezler. Dikkat eksikliği genellikle hiperaktivite ve dürtüsellik ile birlikte ortaya çıkar.

Hiperaktivite Nedir?

Hiperaktivite, çocuklarda plansızlık ve aşırı hareketlilik ile ortaya çıkan dürtüsel bir bozukluktur. Hiperaktivite bozukluğu dürtülerin kontrol edilmesinde yaşanan güçlük sebebiyle ortaya çıkar. Çocuklar rahatsız edici davranışları kasten ya da şımarıklık nedeniyle yapmazlar. Eğer bu problem, hiperaktivite ve dürtüsellik beraber görülüyorsa; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak adlandırılır.

Aileler Nelere Dikkat Etmeli?

Peki; aileler bu durumda nelere dikkat etmeli? Dikkat eksikliğinin tedavisi yoktur ve iyileşmeyen bir hastalıktır. Bu yüzden; ailelerin asıl yapması gereken çocuklarına hayatla baş etme stratejilerini öğretmek olmalıdır. Bu süreç oldukça zorlu ve uzundur. Sabır gerektirir. Ailenin vereceği destek çocuğun kendine olan güveninin gelişmesine ve bir sonraki problemi çözmek için daha cesaretli olmasına yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki; çocuklar ebeveynlerinden öğreneceği ve aynalayacağı bilgiler dahilinde kendi benliğini oluşturur.

Çocuğun çok sık unutkanlık yaşayabileceğini hatırlamak ve bunu doğal karşılamak önemldir. Bu noktada çocuğun unutmaması için stratejiler geliştirmek yararlı olacaktır. Dikkat eksikliğinden muzdarip olan çocuklar düzenli ve yapılandırılmış ortamlarda daha kolay hareket eder ve daha kolay öğrenirler. Çocuğun dikkat eksikliğinden kaynaklanan davranışları kasten yapmadığı unutulmamalıdır. Çocuğun doğru ve başarılı davranışlarını ödüllendirmek onu motive eder. Cezalandırma yöntemine başvurmak doğru olmayacaktır. Ödüllendirmeyi seçmek her zaman daha olumlu sonuç verir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Öğrenme güçlüğü normal ya da normalin üzerinde zekâya sahip; herhangi bir fiziksel sorunu olmayan bireylerde görülebilen; dinleme, konuşma, okuma ve yazma, problem çözme, matematiksel becerilerin kazanılmasında ve kullanılmasında zorluk yaşamaya sebep olan bir bozukluktur.

Disleksi ve diskalkuli öğrenme bozukluğu çeşitlerindendir. Disleksi, kelimeleri ve hatta harfleri tanımada ve okumada güçlük yaratır. Bu sebeple çocukların okumaya geç başlaması söz konusu olabilir. Diskalkuli ise, sayılarla ilgili konuları kavramada, matematiksel ilişkileri anlama, sayısal sembolleri tanımada eksiklik olarak açıklanabilir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda yalnızca akademik başarısızlık değil sosyal ve duygusal problemlerle de karşılaşılabilir.

Öğrenme Güçlüğü Neden Ortaya Çıkar?

Peki; öğrenme güçlüğü neden ortaya çıkar? Öğrenme güçlüğünde genetik faktörlerin etkisinin büyük olduğu bilinmektedir. Erken doğum ya da doğum sonrası komplikasyonlar çocuklarda öğrenme güçlüğüne sebep olabilir. Doğum öncesi ya da sonrası geçirilen kazalar neticesinde de bu problem görülebilir.

Öğrenme Güçlüğünün Belirtileri Nelerdir?

Öğrenme güçlüğünün erken dönem belirtileri; okuma, yazma, matematiksel anlama, kavrama becerilerinde sorunlar olarak sıralanabilir. Bunlara ek olarak; hiperaktivite, dikkatsizlik, dürtüsellik görülmesi de söz konusu olabilir. Belirtiler genellikle 4-5 yaş civarında belirgin hale gelmeye başlar. Okul dönemi ile birlikte dikkat eksikliğine bağlı öğrenme sorunları görülür. Ergenlik döneminde ise akademik başarısızlığın yanı sıra davranış sorunları ve aile karşı gelişen tutumlar gözlenir.

Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar okul öncesi dönemde kelimeleri telaffuz etmekte zorlanırlar. Konuşmaya geç başlarlar ya da kelime dağarcığında yaşa göre eksiklikler görülür. Rutin işleri yapmakta zorluk çekme, sakarlık, sabırsızlık, iletişim kuramama gibi problemler ve makasla kesme ya da ayakkabı bağcığı bağlamada yetersizlikler görülebilir. İlkokul döneminde okumayı geç öğrenme ya da isteksizlik gibi sorunlar yaşarlar. Yazarken harf atlar ya da harf eklerler. Yönergeleri takip etmekte güçlük çekerler. Organize olmayla ilgili sorunlar yaşarlar. Tüm bunlar; çocukların psikososyal hayatlarında da sorunlara sebep olur. Lise ve sonrası dönemde ise soyut konuları öğrenmede, açıklamaları anlama ve kavramada zorluk yaşarlar.

Öğrenme Güçlüğü Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara, yaşadığı tüm bu zorlukların zekâsı ile ilgili bir problemden kaynaklanmadığını yalnızca öğrenmek için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini anlatmak gerekir. Öğrenme sorunları yaşayan çocuklarla çalışırken sabırlı ve hoşgörülü olmak, onları cesaretlendirmek son derece önemlidir. Çocuğun kendine özgü stratejiler geliştirerek bağımsız çalışabilmesi desteklenmelidir.

Öğrenme ile ilgili sorunlar yaşayan çocuklar düzenli ortamlara ihtiyaç duyarlar. Hatırlamaya, yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. İpuçları, kodlar, gruplandırmalar öğrenmelerine yardımcı olur. Basit cümleleri kavramak onlar için daha kolay olacaktır. Büyük bir işi, küçük parçalara bölerek yapmak çocukların işlerini kolaylaştırır. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların başarılarının ödüllendirilmesi onları motive eder ve cesaretlendirir.

Eğer çocuğunuzda öğrenme güçlüğü olduğunu düşünüyorsanız ya da öğrenme güçlüğüne dair belirtiler görüyorsanız; semptomların ilerlememesi, doğru adımların atılması ve çözüm yolları bulunabilmesi için bir uzmandan yardım almanız son derece önemlidir. Öğrenme güçlüğüne dair sorularınız varsa bizimle iletişime geçebilir, konu hakkında daha fazla bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir ya da YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Sanat terapisi nedir sorusuna cevap olarak, bu yöntemle bağdaştırılan pek çok usulün olduğunu söylemek doğru olacaktır. Farklı sanat dalları, sanat terapisi sırasında oldukça işlevsel olmaktadır. Bu yöntem, sözlü iletişimde zorluk yaşayan kişiler için kullanılabilen alternatif terapi metotları arasında yer almaktadır. Geleneksel terapi yöntemlerinde yalnızca sözlü olarak yapılan iletişim önemli iken, sanat terapisinde farklı materyallerle yapılan sanatsal üretim yolu ile aktarım hedeflenmektedir. Görme, dokunma, işitme gibi duyulara hitap eden tüm sanat dalları, bu terapi yönteminde kullanılabilmektedir. Fotoğraf, kolaj, heykel, ebru ve seramik gibi alanlar görsel sanatlarda kullanılmaktadır. Pastel boya, sulu boya, kuru boya, dergiler ve yağlı boya gibi malzemeler bu terapi yönteminde etkindir. Bu yöntemlerdeki farklılıklar Sanat terapisi çeşitleri ortaya çıkarmaktadır.

Çocuklarda Görsel Sanatla ve Müzikle Sanat Terapisi Nedir?

Çocuklar, çizdikleri resimlerle karşısındakilerle iletişime geçebilmektedir. Çocuk, aile içerisinde yaşadığı şiddeti ve çatışmayı resmederek kendi aile dinamiklerini; oradaki sevgiyi, şiddeti ve benzeri duyguları resimlerinde çevresine yansıtmaktadır. Çocuğun çizdiği resimlerde; aile bireylerini çizdiği boyut, yer ve diğer unsurlar çocuktaki aile dinamikleri hakkında aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır. Dışavurumcu sanat terapisi bu anlamda oldukça önemlidir. Çözüm için, resimlere dayalı olarak aile dinamikleri değerlendirilerek aile bireyleri ile görüşmeler gerçekleştirmekteyiz.

Görüşmeler sonucunda çocuğa sunulan terapi destekleri ile davranış probleminin altında yatan nedenler çözüme ulaştırılmaktadır. Örneğin, resim çizimi sırasında ailenin yanında kardeşe resimde yer verilmemesi gibi bir durum, çocuğun kardeşini kıskandığını yansıtabilmektedir. Bu tür yorumları yaparken son derece dikkatli bir yaklaşım sergilenmelidir. Bu anlamda, psikoloğun uzmanlaşmış bir şekilde Sanat Terapisti hüviyetinde, duruma yaklaşması gerekmektedir. Sanat Terapisti Nasıl Olunur sorusu için, ancak bu alanda uzman olan psikologların sorunun çözümünde faydalı sonuçlar elde edebileceği şeklinde bir cevap vermek doğru olacaktır.

Bu Yöntemler Yalnızca Çocuklarda Mı Etkili Olmaktadır?

Görsel sanatlarla ve müzikle sanat terapisi nedir sorusu kadar bu yöntemlerin yalnızca çocuklarda mı işe yaradığı konusu da merak edilmektedir. Aslında bu yöntemler, yalnızca çocuklarda değil, kendilik algısı ile ilgili problemler yaşayan yetişkinlerde de oldukça faydalı sonuçlar sağlamaktadır. Örneğin, şizofreni sahibi bireylerden, ilk seanslarda resim çizmeleri istendiğinde bu çizimlerin parçalı, bozuk formlarda ve canavarsı figürlerle çizildikleri görülmektedir. Yapılan terapilerde, kişilerin çizdikleri resim sonrasında kişinin çizime ve kendine dair duygularını paylaşması istenmektedir. Başlangıçtaki çizimlerle arasındaki değişimden yola çıkarak kendiliğini algılaması ve birinci tekil şahıs perspektifinde gelişim göstermesi de beklenmektedir. Kişinin, kendilik algısındaki değişim doğrudan çizime yansımaktadır. Sanat terapisi nedir sorusu için geniş açıklamalar yapılabilmektedir.

Read More

Panik atak krizi toplumda her 100 kişiden birinin yaşadığı yaygın olarak nitelendirilen bir rahatsızlıktır. Toplumu büyük oranda etkileyen rahatsızlığı daha önce “Panik Atak nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir? adlı blog yazımızda anlatmıştık. İstatistiksel verilerle covid döneminin getirdiği eve kapanmalar ve gerginlikler toplumun bir kısmında panik atak krizlerinin artmasına sebep olduğu tespit edilmiştir. Yaşanılan bu durumla daha rahat başa çıkabilmeniz için Aba Psikoloji ekibi olarak tekrardan yanınızdayız. Panik ataktan bahsetmişken panik atak durumunun üstesinden gelmek için yapılabilecekleri es geçmek istemeyiz. Bugünkü blog yazımızda yaşanılan bu panik atak krizi ile baş etmek için yapılabilecek 5 farklı stratejiden bahsedeceğiz.

Panik Atağın Farkında Olun

İlk aşama olarak panik atak yaşadığınızı kabul etmeniz en büyük ve en değerli adımdır aslında. Geçirdiğiniz atak kalp krizi olarak hissettirebilir size kendisini. Fiziksel olarak kalp krizi semptomları gösterebilirsiniz. Kalbiniz hızlı çarpabilir, nefes almakta zorluk çekebilir ya da terlemeye başlayabilirsiniz. Vücudumuz duygu ve düşüncelerimizin aynası gibidir. Duyduğunuz tedirginlik vücudunuzun reaksiyon vermesine sebep olduğu için fiziksel semptomları yaşarsınız. Fakat eğer rahatsızlığınızın temelinde fiziksel değil psikolojik sebeplerin yattığını bilirseniz bunun geçici bir süreç olduğunu algılamanız daha kolay olacaktır. Daha önce panik atak krizi geçirdiyseniz öncekileri de atlattığınızı kendinize hatırlatmanız ataklarla daha rahat başa çıkmanızı ve atakların azalmasını sağlayacaktır.

Nefes Alışlarınızı Düzenlemeye Çalışın

Panik atak halindeyken vücudumuz korku ve endişe durumunda verdiği tepkileri vermeye başlar. Fakat aslında korkmamız gereken somut bir şey olmadığı halde adrenalin oranımız artar. Panik atak krizi anında ise durumu açığa çıkaran en belirgin fiziksel değişiklik nefes alış ve verişlerdir. Korku durumunda kalbimiz hızlı çarparken nefes alış verişlerimiz düzensizleşir.

Panik atakta da aynı duygularla nefesimizin düzeni bozulur. Burnunuzdan derin nefes alarak ağızınızdan nefesinizi verin ve nefesinize odaklanın. Nefes alırken havanın ciğerlerinize doluşunu ve verirken çıkışını hissedin. Nefes alış verişleriniz arasında 4’e kadar sayın. 4 sayıda nefes alıp 4 sayıda nefesinizi geri verin. Nefes egzersizinizi uygularken gözlerinizi kapatmanızı da öneririz. Panik atak durumunun ortamdaki fazla uyarandan da tetiklenmesi mümkündür. Bu nedenle gözlerinizi kapatmak uyaran oranını azaltacaktır ve nefesinize daha rahat odaklanmanızı sağlayacaktır. Basit görünen ama atağınızı azaltmak için faydalı bir uygulama olacaktır.

Mutlu Olduğunuz Bir Yeri Düşünün

Panik atak durumunda gözlerinizi kapatarak mutlu ve huzurlu olduğunuz, güvende hissettiğiniz bir yer düşünün. Bu yer hayali bir yer de olabilir. Önemli olan huzurlu hissedeceğiniz sakin ve dingin bir alan olması. Gözlerinizi kapatarak hayal edin. Ortamdaki detayları düşünün. Sahil kokusundan, ormandaki rüzgarın sesine kadar duyu organlarınıza hitap eden her türlü ayrıntı olabilir. Yanınızda biri varsa yanınızdaki kişiye mekanı tarif edin. Gözlerinizi tekrar açtığınızda vücudunuzdaki rahatlamayı hissedeceksiniz ve krizinizin dizginlendiğini fark edeceksiniz. Vücudunuzun rahatladığını fark edeceksiniz.

Bir Objeye Odaklanın

Etraftan bir obje seçerek odaklanmak dikkatinizi farklı bir alana yöneltmenizi sağlayarak panik atağınızı dizginlenmesine yardımcı olabilir. Odaklandığınız objenin detaylarına odaklanın. Objeyi rengini ve biçimini tarif edin, işlevinden ve boyutundan bahsedin. Bütün dikkatinizin bir anda o objede toplandığını ve panik atak krizi belirtilerinizin azalarak ortadan kaybolduğunu gözlemleyebilirsiniz. Panik atak geçiren bireyler vücutlarındaki değişikliğin farkına varıp endişelenerek fiziksel semptomların artmasına yol açabilirler. Aynı bugün “Çok kötüyüm” diyen birisinin fiziksel olarak da yorgun ve halsiz hissetmesi gibi düşünün. Düşünce gücüyle de endişeye neden olabiliriz ve ruh halimiz fiziksel durumumuza yansıyabilir. Krizin getirdiği semptomlardan korkarak da atağımızın büyümesine yol açabiliriz. Başka şeylere odaklanmak bu sorunu çözecektir.

Kas Gevşetme Teknikleri Uygulayın

Aynı nefesimizin düzensizleştiği gibi fiziksel olarak panik atak halinde kaslarımızı germe eğilimi de gösteririz. Basitçe vücudunuzun farklı parçalarına odaklanarak kaslarınızı gerip gevşetme uygulaması panik atağa iyi gelecektir: Ayak parmaklarınızdan başlayıp kaslarınızı gerip gevşetin. Oradan bacaklara doğru uygulama yapmaya devam adın. Üst bedene geçildiğinde parmaklardan başlayarak omuzlara doğru germe ve gevşetme uygulaması yapmaya devam edin. Panik atak krizi durumunda rahatça yapabileceğiniz kas gevşetme uygulamalarından biridir.

Read More

Onurlu, saygın bir evlat yetiştirmek isteyen her ebeveyn çocuğunun yalan söylediğini fark ettiğinde telaşa kapılabilir. Yalan söyleme davranışının bir alışkanlık halini almasından ve çocuklarının karakterinin bir parçası haline gelmesinden endişe duyarlar. Yalan söyleme davranışı karşısında tedirginlik hissiyle ani ve baskılayıcı tepkiler verebilir ya da bir suçlu arayabilirler. Oysa ki; çocukların yalan söyleme davranışı altında farklı sebepler yatıyor olabilir. Peki; çocuklar neden yalan söyler? Çocuğumuzun yalan söylediğini fark ettiğimiz durumlarda ne yapmalıyız?

Çocuklarda hayal gücüne dayalı yalanlarla karşılaşılması söz konusu olabilir. Bunlar “sözde yalanlar” olarak adlandırılır. Bazı çocukların hayal güçleri oldukça geniştir. Yaşadıklarını abartarak, hayal dünyalarına ait olan durumu gerçekte olmuş gibi abartılı biçimde çevrelerine aktarabilirler. Özellikle 3-4 yaşlarındaki çocuklar söz konusu olduğunda bu gibi durumlarla karşılaşmak mümkündür.

Çocuklarda Yalan Söyleme: Ebeveynler Nasıl Davranmalı?

Peki; bu gibi durumlarda ebeveynler nasıl davranmalı? Böyle durumlarda önlem almak isteyen ebeveynlerin ceza yöntemine başvurması ya da herhangi bir yaptırımda bulunması işe yaramayacaktır. Bunun yerine çocuğun neden bu abartılı hayal dünyasına ihtiyaç duyduğunu öğrenmek çözüm üretmek açısından daha olumlu bir yaklaşım olacaktır. İhmal edilen çocuklar ilgi çekmek için yalan söylemeyi tercih edebilir. Aşırı ilgiye alışmış olan çocuklar da benzer bir şekilde ilgisiz kaldıklarını düşündükleri durumda yalana başvurabilir. Yoksunluğunu hissettiği bir kişi ya da durum karşısında yalan söyleyebilir. Örneğin; kaybettiği bir yakını hayattaymış gibi davranabilir ve buna dair hikayeler anlatabilir. Ailesinin beklentilerini karşılayamayan ya da öğretmeni tarafından takdir görmek isteyen çocuklar yalana başvurabilir.

Çocuklarda Yalan Söyleme: Mükemmeliyetçi Olmayın

Çocuklara karşı mükemmeliyetçi bir tavır takınmak doğru değildir. Çocuklar, başarısızlıkları bir bahane veya iftira ile başkalarına fatura ediyor olabilir. Bu gibi davranışlar genellikle aile baskısı sonucu ortaya çıkar. Ebeveynler mükemmeliyetçi tutumlarını bir kenara bıraktığında çocuğun da yalan söylemekten vazgeçmesi mümkün olabilir. Çocuklara koşulsuz sevildiklerini hissettirmek ve başkalarıyla kıyaslamamak oldukça önemlidir. Tehditkar bir tavır takınmak çocuğu yalan söylemeye itebilir. Örneğin; “okuldan eve dönerken gecikirsen kulağını çekerim” demek yerine “okuldan eve gelirken gecikme çünkü seni merak ederim” demek daha iyi bir yöntemdir.

Çocukların hayatta başarılı olabilmesi için özgüven kazanmaları ve zihinsel becerilerini etkin kullanmaları gerekir. Takdir edilmeye, başarma duygusunu yaşamaya ve kendi zeka potansiyelini keşfetmeye ihtiyaç duyarlar. Çocuğun özgüven kazanmasına destek olmak oldukça önemlidir. Bu sayede her ortamda kendilerini rahatça ifade edebilmeleri mümkün olur.

Yalan Sırdaşlığı Yapmayın

Çocuklarla yalan sırdaşlığı yapmak son derece yanlış bir tutumdur. Örneğin; hamburger yememesi gereken bir çocuğa hamburger ısmarlayıp “baban sorduğunda söyleme” gibi cümleler kurmak yalan söylemeyi çocuğun zihninde normalleştirebilir. Bu yüzden ebeveynlerin kendileriyle çelişmeyeceği kurallar koyması önemlidir. Uygulanabilen doğrular kurallar haline geldiğinde gerçekten anlam kazanır.

Asla Şiddete Başvurmayın

Çocuğun herhangi bir yalanı ortaya çıktığında uzun süre sorgulamak yanlıştır. Yalanını itiraf ettiği halde şiddetli bir sorguya maruz kalan çocuk yalanını sürdürme yoluna başvurabilir. Çözüm için asla şiddet kullanılmamalıdır. Öfkelenmenize sebep olan davranışları, kızmak, dövmek gibi şiddet içeren tutumlarla değiştirmeye çalışmak her zaman olumsuz sonuçlar verir. Fiziksel ya da sözlü şiddete maruz kalan çocuk hatalarını yalanla örtmeye çalışacaktır. Oysa ki; çocukların hata yapmaları son derece doğaldır.

Sonuç olarak; böyle bir durumla karşılaşıldığında sakin olmak, iyi bir durum analizi yapmak ve çocuğun kendini rahatlıkla ifade edeceği bir diyalog ortamı oluşturmak gerekir. Unutulmamalıdır ki; yalan söylemenin küçüğü-büyüğü, önemlisi-önemsizi yoktur. Asıl sorun, yalanın alışkanlık halini almasıdır. Bu konuda tedirginlik yaşıyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More