GMAT sınavına herkesten daha fazla hazırlanmış kişi de bile sınav günü sınav kaygısı oluşacaktır. Hayatınızda en çok önemsediğiniz ve uzun süre çalıştığınız sayılı sınavlardan birisine giriyorsunuz. Bu kadar ciddiye aldığınız bir sınav için yüksek kaygı duymanız kadar doğal bir şey yoktur. Lakin bu kaygının performansınızı engellemeyecek şekilde kontrol altına alındığı takdirde sınavda gerçek performansınızı gösterebilme şansınız olacaktır. Bu nedenle kaygınızı kontrol etme üzerine çalışmak da öğrenciler tarafından göz ardı edilen ama sınavın önemli bir parçasıdır.

GMAT Sınav Kaygısı için 2 Strateji

1.     Maruz Bırakma Terapisi

Maruz bırakma terapisi korkulan durumlar ya da nesneler için kişiyi korkusuyla yüzleştirerek korkusunu yenmesini sağlamaya çalışan bir terapi biçimidir. Sınav kaygısı için de etkili bir yöntem olabilir. Örneğin yüksekten korkan birisi maruz bırakma terapisinde bu korkusunu yenmek adına yüksek bölgelerde vakit geçirmeye başlar.  Bu terapide asıl düşünülmesi gereken kişiye sakinleştirici nefes egzersizlerinin öğretilmesi ve kaygı duyduğu spesifik anda kullanmasını sağlamaktır. Bu nedenle öncesinde kişi kendini rahatlatacak nefes egzersizlerini pratik etmelidir. Korku ve endişe anında kişinin kalp atışları değişir ve kişi nefesini tutma eğilimi gösterir.

GMAT için sınav kaygısı duyan birisi kaygı anında kullanabileceği nefesini düzenleme egzersizini pratik ettikten sonra yüzleşerek nefes egzersizini kullanmaya hazırdır. Ancak sınav bir kerelik bir durum olduğu için bunu pratik etmek adına öncesinde bazı uygulamalar yapılmasını tavsiye ederiz. Gerçek sınav gibi hayal edilerek çözülen bir deneme de kişiyi benzer şekilde kaygılandıracaktır. Kişi kendini sınava girmiş gibi hayal ederek bir deneme sınavı yaparsa nefes egzersizlerini de kaygı anında kullanmayı öğrenmiş olur.

2.     Endişeyi Fark Edin

Genelde yoğun sınav kaygısı içerisindeki bireyler günlük hayatta da kaygılı ve stresli bir yapıya sahiplerdir. Günlük hayatta duyulan kaygıyı da olabildiğince en aza indirgemek sınav kaygısının da azalmasını sağlayacaktır. Gereğinden fazla stres yapmanın en belirgin özelliklerinden biri korktuğumuz nesnenin ya da olayın sonuçlarının düşündüğümüzden daha az etkili olmasıdır. Daha önceden stres ve kaygı duyduğunuz bir durumu düşünerek bunu daha iyi anlayabilirsiniz. Sonucunun düşündüğünüz kadar kötü olmadığını boşuna stres yaptığınızı anlayacaksınız.

Endişelerinizin derinine inerseniz beyninizde kötü senaryolar oluşturduğunuzu ve bunun sizde kaygı yarattığını fark edeceksinizdir. Aslında daha gerçekleşmemiş bir olayın sonuçları için “kesin kötü olacak…” diye düşünüyorsun. Bu sadece düşüncenizle kötüyü çağırmanıza neden olacaktır. Sınav kaygısı duymanızın nedeni de bu olabilir. Zaten sonucunun kötü olacağına inandığınız için sınav anında gerçek performansınızı gösteremeyeceksinizdir. Hangi alanda olursa olsun kaygılandığınız an bu duruma dikkat edin.  Kaygılandığınızda aklınızdan olumsuz hangi cümleler geçiyor? Bunlar gerçekçi şuanda olan düşünceler mi? Bu iki soru üzerine düşündüğünüzde kaygılarınızın şuanı yansıtmadığını ve pek de mantıklı olmadığını anlayacaksınız. Genel anlamda tüm kaygı duyduğunuz olaylarda farkındalığa ulaşırsanız ve düşüncelerinizi değiştirmeye çalışırsanız. GMAT için olan kaygınız da azalacaktır.

Read More

GMAT sınavı için başarısızlık korkusu yaşayan birçok kişiyle karşılaşıyoruz. Bu şaşırtıcı bir durum değil çünkü GMAT gerçekten kolay olmayan bir sınav. Başarısızlık korkusunu yenmek üzerinde çalışılması gereken bir konudur çünkü başarısızlık korkusu başarının önündeki en büyük engellerden biri. Kişi korktuğu zaman kendinden beklenmedik tepkiler verir. Sınavlarda başarısızlık korkusu yüzünden kafası karışan ya da zihni duran birçok kişi vardır. Eğer siz de başarısızlık korkusu yaşayan biriyseniz yazımızın devamını okuyarak korkunuzu yenmek için büyük bir adım atabilirsiniz.

GMAT Başarısızlıkla İlgili Korkuyu Yenmek için Ön Çalışma

Başarısızlık korkusunu yenmek için sınav öncesi korkunuz üzerine ön çalışma yapmanız gerekir. Başarısızlık korkusunun temelinde kendinize duyduğunuz güven problemi yatar. GMAT söz konusu olduğunda hem sınavın sizin için çok elzem olası hem de zor bir sınav olması korkunuzu tetikliyor olabilir. Belki hayatınızdaki başka konular için kendinize olan güveniniz tam olabilir ama GMAT konusunda kendinize güvenemiyor olabilirsiniz. Bu durumda yapacağınız şey basit bol bol çalışarak bol bol deneme çözerek başarılı olduğunuzu kendinize kanıtlamaktır. Eğer başarısızlık korkunuz GMAT özelindeyse zaten denemeler yaptığınızda iyi sonuçlar çıkardığınızı göreceksiniz ve korkunuz azalacaktır.

Fakat başarısızlık korkunuz kendinize olan güven problemiyle alakalıysa bunun üzerinde ayrıca çalışılması gerekmektedir. Başarısızlık korkusunu yenmek özgüveninizi güçlendirmekle mümkün olacaktır. Bunun için de birçok farklı çalışma yapılabilir. Öncelikli olarak kendinizle ilgili olumsuz konuşmaları ortadan kaldırmak en etkili yöntem olacaktır. Özgüven eksikliği yaşayan birisinin iç sesi ona sürekli olumsuz şeyler söyler. Özgüvenle ilgili problemler yaşandığında kişi sürekli kendinin yetersiz olduğuna dair kanıtlar arar ve haliyle bulur. Kişinin tersini gösterecek durumlara odaklanması ve zaman zaman iç sesiyle savaşması özgüven eksikliğini gidermesini sağlayacaktır. Örneğin sıklıkla başarılı olduğu konuları düşünmek zihnine olumlulara odaklanma pratiği yaptırmasını sağlayacaktır.

GMAT Başarısızlık Korkusunu Yenmek: Sınav Anı

Başarısızlık korkusunu yenmek denildiğinde özellikle sınav anında dikkat edilmesi gerekir. Eğer başarısızlığa dair bir korkunuz varsa sınav anındaki en ufak beklenmedik aksilikte korkunuz tetiklenecektir. Örneğin sınav süresini iyi yönetemediğinizde ya da sınav zor olduğunda başarısızlık korkunuz tetiklenecektir. “Al işte başarısız olacağımı biliyordum…” düşüncesi direk aklınıza gelecektir. Bu noktada elinizden geleni yapmanız ve sınava devam etmeniz önemlidir. Korkunuzu kenara bırakıp elinizden geleni yapmazsanız performansınızın daha da altında bir performans göstereceksinizdir. Özellikle 800 tam puan alma üzerine odaklanırsanız sınav anında en ufak aksilikte korkunuz daha da artacaktır. Biliyoruz yapması zor ama puanlara takılmadan elinizden geleni yapmayı hedef olarak koymak başarısızlık korkusunu yenmek için oldukça önemlidir.

Read More

Dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları GMAT’a hazırlananlar tarafından da her sınav hazırlığı yapanlar gibi bilinmesi gereken bir bilgidir. Dikkat eksikliği sınav anında zaman kaybetmemize neden olan etkenlerden birisidir. Genelde dikkat eksikliği kontrol altına alınmadığı zaman yetiştirememe sorunu yaşanır. Haliyle puanınızda bu durumdan etkilenir. Verilen zamanda tamamen konsantre olarak sınavı tamamlamak süre problemi yaşanabilecek sınavlarda önemlidir. GMAT için de dikkat eksikliği sınav başarısı için üzerinde durulması gereken bir noktadır.

Dikkat Eksikliği İle Baş Etmenin Yolları: Dikkat Eksikliği Pratikleri

Dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları olarak yapılabilecek en değerli çalışmalar anda kalma ve bilinçli farkındalık (mindfulness) çalışmalarıdır.  Dikkat eksikliği aklınızın başka yerlere kaymasından dolayı ortaya çıkar. Bunun temelinde de ana odaklanamama söz konusudur. Aslına bakarsanız geçmiş de gelecek de şuanın içerisinde gizlidir. Geçmiş ya da gelecek düşüncesini tamamen ortadan kaldırıp şuana odaklanmak mümkün değildir. Önemli olan diğer düşünceleri kontrol altına alarak şuana odaklanabilmektir. Bu geçmişi ya da geleceği tamamen unuttuğunuz ya da etkisinden kurtulduğunuz anlamına gelmez. Yalnızca şu ana olabildiğince çok konsantre olduğunuz ve anın tadını çıkardığınız anlamına gelir.

GMAT sınavına hazırlanıyorsanız eğer dikkatinizi toplamak için öncesinde dikkat eksikliğiyle baş etme yolları anda kalma ve bilinçli farkındalık (mindfulness) çalışmaları yapmak faydalı olacaktır. Anda kalmak bir günde edinilen bir deneyim değildir. Hazırlık sürecinde birden farklı şeyi aynı anda yapmamaya özen gösterin. Sürekli birden çok eylemi aynı anda yapmanız zihninizin bunu alışkanlık haline getirmesine yol açıyor. Halbuki GMAT’ a girdiğinizde en iyi performansınızı göstermek için sınava tamamen konsantre olmanız en iyi performansınızı göstermenizi sağlayacaktır. Mindfulness dediğimiz bilinçli farkındalık ise konsantrasyonunuzun bozulduğu anları fark etmenizi sağlayacaktır. Bilinçli farkındalık eylemlerinizin farkında olmanızı sağlar. Anda kalamadığınızda bunu fark edecek içsel gözleme sahip olmanız ana geri odaklanmanızı sağlayacaktır. Sınav anında da aklınız, düşünceleriniz başka yöne gittiğinde tekrardan geri sınava odaklanmanız için bilinçli farkındalık önemlidir. Deneme çözerken hem anda kalma hem de bilinçli farkındalık egzersizleri yaparak dikkat eksikliğiyle baş etme yetinizi güçlendirebilirsiniz.

Ev Ortamının Düzenli Olmasına Dikkat Edilmeli

Ev ortamını düzenli tutmanız dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları arasında sayılabilecek bir pratiktir. Dağınık ortamlar dikkatin daha çok dağılmasına sebep olmaktadır. Özellikle çalıştığınız ortamın düzenli olması ders çalışırken de daha düzenli çalışmanızı sağlayacaktır. Dikkat eksikliği problemi yaşayan bireyler çalışırken de sık sık bölünmeler yaşarlar.  Bölünmeler de çalışmalarda eksikliklere yol açar. Bunun önüne geçmek için planlarınızın düzenli olması da değerlidir. Gün gün çalışma planı oluşturmak ve buna uymak dikkat eksikliği yaşayanların mutlaka yapması gereken bir uygulamadır. Çalışmanızın biçimini değiştirebilirsiniz ancak yaptığınız plana mutlaka uymaya çalışın. Bunun dışında mutlaka ara verme ve derse oturma süreleri belirleyin ve bu sürelere uyun. Sıkılsanız bile süre bitene kadar masadan kalkmayarak soru çözmeye kendinizi biraz zorlayın. Sınav anında da dikkat eksikliğinden kaynaklı bırakma eğilimi göstermemeniz için bu pratiği yapmanız kritiktir.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav anı tek bir gün için maksimum performansınızı sergilemek üzerinedir. Bu nedenle TOEFL sınavına mental hazırlık söz konusu olduğunda sınav anında maksimum performansın gösterilebilmesi için sınava giren kişilerin zihinlerinin açık olması gerekir. Peki zihnimizi nasıl en aktif şekilde kullanabiliriz? Nasıl sınav günü odaklanmamızı en yüksek seviyeye çıkarabiliriz? Vücudun temel ihtiyaçlarından tutun o günkü ruh haliniz dahil her şey sınavdaki mental durumunuzu etkileyecektir. Zihin biyolojik ve psikolojik durumunuzdan etkilenmektedir. Önceden uygulanan rutinler ve pratiklerle mental olarak en iyi halinizle sınava girmeniz mümkündür.

TOEFL Sınavına Mental Hazırlık: Beslenme

Zihnimiz enerjiyi yediğimiz besinlerle sağlamaktadır. TOEFL sınavına girmeden en az bir ay önce beslenmenizi düzene sokmak mental kapasitenizi arttırmak ve algınızı kuvvetlendirmek için faydalı olacaktır. Özellikle konsantrasyon için protein içerikli besinlere ağırlık vermekte fayda var. Yumurta, yoğurt tüketimine ağırlık vermeniz daha rahat konsantre olmanızı sağlayacaktır. Bunun dışında a tıştırmalık olarak abur cubur yerine kuruyemişleri tercih etmeniz ve yulaf tüketmeniz yine zihninizin kapasitesini arttıracaktır. Bu besinler aynı zamanda sınav esnasında İngilizce kelimeleri daha rahat hatırlamanızı sağlayacaktır çünkü bunlar hafızayı kuvvetlendiren gıdalardır. Brokoli, ıspanak gibi K vitamini açısından zengin besinler ise bir yandan hafızayı destekleyiciyken diğer yandan tetikte kalmanızı sağlar.

TOEFL Sınavına Mental Hazırlık: Heyecan

Heyecan ve kaygı zaman zaman karıştırılan konseptler. Herkes sınav için heyecanlanabilir önemli olan gereğinden fazla kaygılanıp stres olmamaktır. TOEFL sınavına girerken heyecanlıysanız bunu engellemek değil doğru yorumlamanız ve olumlu hale dönüştürmeniz önemli olandır.  Bazen vücudumuzun verdiği tepkileri yanlış anlayabiliriz ya da tepkileri yorumlayarak yarattığı hissin artmasına neden olabiliriz. Örneğin sınava girmeden önce kalp atışlarınız artmaya başladığında kendinize “Stres yaptım işte yine…” diyorsanız bu size problem yaratacaktır. Belki de sadece biraz heyecanlanmışsınızdır. Gerçekten stres yapmış da olabilirsiniz. Fakat bu cümleyi aklınızdan geçirerek stresin oranını arttırıyorsunuz ya da yalnızca heyecanlıyken bu heyecanınızı strese dönüştürüyorsunuz. Burada yapılması gereken “Bildiklerimi göstermek için heyecanlanmaya başladım.” Demek ve bu fiziksel belirtilere bir nevi meydan okumaktır. Bir açıdan heyecan ayık olmanız ve tam kapasite mental beceri göstermeniz için gereklidir.

TOEFL’a Mental Hazırlık: Düzen

Sınava yakın dönemlerde başlayan günlük rutine sahip olmak zihninizi sınava hazırlayacaktır. Son bir ay aynı sınav saatinde kendinize denemeler yapmanız TOEFL sınavına zihinsel olarak hazır olmanızı sağlayacaktır. Sınavdan önceki gün neye dikkat ediyorsanız son bir ay boyunca da aynı şeylere dikkat edin. Örneğin erken yatmaya ve erken kalkmaya çalışın. Beslenmenizi düzene sokun. Son bir ay düzenli olarak hafif spor yapın ve stresinizi azaltın. Araştırmalar spor yapmanın zihni rahatlattığına, vücuttaki gerginliği aldığını göstermektedir. Son bir ay düzeninize yürümek, koşmak, bisiklet sürmek, yoga yapmak gibi hafif fiziksel aktiviteleri ekleyin.

Konu hakkında detaylı bilgi ve destek almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Toefl sınavına hazırlık aşamasında profesyonel bir eğitim almak için Aba Academy’nin deneme derslerine katılabilirsiniz. Bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Nöropsikoloji nedir? Nöropsikoloji, beynin ve sinir sisteminin diğer kısımlarının bir kişinin bilişini ve davranışlarını nasıl etkilediğiyle ilgilenen bir psikoloji dalıdır. Davranışın ve bilişin beyin işlevinden nasıl etkilendiğini anlamayı amaçlayan ve nörolojik bozukluklar ve bunların davranışsal ve bilişsel etkilerinin tanı ve tedavisi ile ilgilenen hem deneysel hem de klinik bir psikoloji alanıdır. Daha da önemlisi, bu psikoloji dalındaki profesyoneller genellikle beyindeki yaralanmaların veya hastalıkların bilişsel işlevleri ve davranışları nasıl etkilediğine odaklanır.

Klasik nöroloji, sinir sistemi patolojisine odaklanır; klasik psikoloji ise büyük ölçüde ondan ayrılmışken, nöropsikoloji, nörolojik bozukluklar ve bunlara sahip olan hastaları inceleyerek beynin zihinle nasıl bir ilişki kurduğunu keşfetmeye çalışır. Bu noktada zaman zaman nöropsikolojik testler devreye girebilir. Bulguları, kavramları ve endişeleri nöropsikiyatri ve genel olarak davranışsal nöroloji ile paylaşır.

Nöropsikoloji Nedir? Nöropsikolojinin Tarihi

Nöropsikoloji nedir?” sorusunu yanıtladık. Peki; nöropsikoloji kavramı ne zamandır kullanılıyor? Nöropsikoloji, psikoloji alanında diğerlerine oranla yeni bir disiplin sayılabilir. Bu alanı tanımlayan ilk ders kitabı, Kolb ve Whishaw tarafından “İnsan Nöropsikolojisinin Temelleri” adıyla 1980 yılında yayınlandı. Tarihe bakıldığında; toplumların farklı organların işlevlerini ne zaman değerlendirmeye başladığına dair çok fazla tartışma olduğu görülmektedir. Yapılan birçok araştırma, antik dönemden itibaren yüzyıllar boyunca beynin gerçek işlevinin ne olduğunun anlaşılamadığı, işe yaramadığının düşünüldüğü ve genellikle otopsiler sırasında incelenmediğini göstermektedir. Yüzyıllar boyunca beyin bedenin merkezi olarak görülmemiştir. Beynin, insan bedeniyle ve davranışlarıyla olan ilişkisinin anlaşılması yüzlerce yıllık çalışmalar neticesinde anlaşılabilmiştir.

Deneysel Nöropsikoloji

Deneysel nöropsikoloji, sinir sistemi ile bilişsel işlev arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için deneysel psikolojiden yöntemler kullanan bir yaklaşımdır. Araştırmacıların küçük bir kısmı hayvan deneyleri yapabilse de, çalışmaların çoğu laboratuvar ortamında sağlıklı insanları incelemeye yönelir. Deneysel nöropsikoloji alanındaki bu araştırmalar genellikle; nöroanatomi ve psikolojik işlev arasında bağlantılar kurmak için sinir sisteminin belirli özelliklerinden yararlanır.

Klinik Nöropsikoloji

Klinik nöropsikoloji, nöropsikolojik bilginin, nörobilişsel sorunlara neden olan hastalık veya yaralanma yaşayan kişilerin değerlendirilmesine yönetimine ve rehabilitasyonuna uygulanmasıdır. Özellikle, bu tür bir hastalık ve yaralanmanın psikolojik faktörleri nasıl etkileyebileceğini ve bunlardan nasıl etkilenebileceğini anlamak için tedaviye psikolojik bir bakış açısı getirirler.

Nöropsikoloji Nedir? Bilişsel Nöropsikoloji

Bilişsel nöropsikoloji ise hem klinik nöropsikoloji hem de deneysel nöropsikolojinin tamamlayıcı yaklaşımlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Beyin hasarı veya nörolojik hastalık geçirmiş insanları inceleyerek zihni ve beyni anlamaya çalışır. İyileştirilmiş nörogörüntüleme tekniklerinden yararlanarak fonksiyonel ilişkilerin araştırılması ve sinir sisteminin incelenmesi gibi konularla ilgilenir.

Nöropsikoloji nedir?” sorusu hakkında daha fazla bilgi edinmek, nöropsikoloji ve nöropsikolojik testler hakkında farklı içeriklere ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Psikolojiye dair daha fazla içerik için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bağımlılıklardan nasıl kurtulabileceğimiz karmaşık bir konudur. Çoğu kişi bağımlılıklarından kurtulmak istemesine rağmen bu davranışın önüne geçmekte zorlanır. Diğer davranışlarımızdan farklı olarak bağımlılık dediğimiz şeyin biyolojik ihtiyaç haline dönüştüğü gözlemlenmektedir. Esasında bağımlılık terimi de bir “maddeye” bağımlı olmaktan gelir. Vücudun kendi kendine ürettiği hormonların dışarıdan alınan madde yoluyla afallamasıyla, hatta bir nebze bozulmasıyla bağımlılıklar meydana gelir diyebiliriz. Sonucunda biyolojisi bozulan kişiler dışarıya bağımlı hale gelirler. Bunun kötü tarafı ise basit görünen bir alışkanlığın büyük tehlikelere yol açabileceği gerçeğidir. Bağımlıların hayattan koptuğu,  ilişkilerinin bozulduğu, depresyona girdikleri, intihar ettikleri ya da aldıkları yüksek doz yüzünden hayatlarını yitirdikleri sıkça görülür.

Bağımlılıklardan Nasıl Kurtuluruz? Bağımlılığınızı Kabul Edin

Her şeye başlamadan önce bağımlılığın farkında olmak öncelikli adımdır. Diyelim ki çok sevdiğiniz bir yakınınızı bağımlılıklardan nasıl vazgeçireceğiniz üzerinde kafa patlatıyorsunuz fakat kendi bağımlılığını kabul etmiyor. Bu durumda değişim için adım atılamayacaktır. Özellikle internet bağımlılığı söz konusu olduğunda gün içerisinde aktif kullanılması, ihtiyaç haline gelmesi nedeniyle insanlar bunu bir bağımlılık olarak görmemektedir. Çoğu kişi internette ne kadar çok vakit geçirdiğinin farkında bile değildir. İçki, uyuşturucu ya da sigara söz konusu olduğunda inkar evresiyle karşılaşma ihtimalimiz yüksektir. Aslında kişiler bağımlı olduklarını içten içe bilirler ama bunu kabul edemez, kendilerine bile itiraf edemezler. Her şeyin başı kişinin bağımlılığını bilmesi, kabul etmesinden başlar. Kabul etme evresini genelde bırakma isteği de takip edecektir. Çünkü kişi bağımlı olduğunu itiraf edebildiğine göre bunun kendisine zarar verdiğini de kabul etmiş sayılır. Bu noktada değişim için çalışmak mümkün hale gelir.

Bağımlılığınızın Nedeninin Keşfedin

Kabul evresinden sonra “Bağımlılıklardan nasıl vazgeçeceğim?” sorusundan önce neden bu bağımlılığa sahibim üzerine çalışılmalıdır. Bir bağımlılığa sahip olma sebepleri göründüğünden daha komplekstir. Altında yatan nedeni bulmak için düşünmek gerekir. Bağımlılıkların altında yatan nedenler ya da başlamasına neden olan faktörler sıklıkla duygusal ve psikolojik faktörlerdir. Örneğin alkol bağımlılığının en sık görülen sebeplerinden biri sosyal ortamlardaki utangaçlığı kırmak, sosyalleşmektir. Alkol aldıktan sonra daha rahat konuşabildiklerini gören kişiler içmeye utangaçlıklarını kırmak için başlarlar ancak sonra işler değişir. İçilen miktara karşı gün geçtikçe direnç kazanılır ve tekrardan rahatlama etkisini elde etmek için kişi gün geçtikçe miktarı arttırır. Alınan doz ve süreç arttıkça bağımlılık haline gelmeye başlar. Mutsuz hissetmek, çözülemeyen problemler, yoksulluktan gelen çaresizlik hissi gibi faktörler diğer bağımlılığı tetikleyici duygusal ve psikolojik faktörlerdendir. Burada önemli olan kişinin kullanımında tetikleyici olanı bulmasıdır. Neyin kullanıma sebep olduğu bulunursa problemi çözmek kolaylaşacaktır.

Alışkanlıklarınızı Değiştirin

Neyin kullanıma sebep olduğunu öğrendiğimize göre bu yıpratıcı alışkanlığı değiştirmek için son adıma geçebiliriz. Bağımlılıklardan nasıl kurtulacağımın cevabı alışkanlıklarınızı değiştirmekte gizlidir. Bu noktada iki şeye odaklanmak gerekir. Bu alışkanlığınıza sürükleyen tetikleyiciyi başka yollarla tatmin etmek ve bağımlılığı anımsatan ipuçlarından uzaklaşmak önemlidir. Sigara bağımlısı bir birey üzerinden düşünelim. Farz edelim ki bağımlılığını tetikleyen/başlatan neden stresli bir iş hayatına sahip olması. Her stresli olduğunda bu kişi sigara arayışına girecektir. Stresli dönemlerinde de kullanımını arttıracaktır. Bu koşullarda tetikleyicisi ,stresi, dindirmek için başka, sağlıklı yollar bulması etkili olacaktır. Örneğin stres anında sigara içmek yerine spor yapmaya yönelmek kişiye hem iyi gelecektir hem de kişi sigara içmekten uzaklaşacaktır. Sigara içmenin yerine spor yapmak gibi sağlıklı bir alışkanlık koyarak alışkanlıklarını değiştirmek etkili bir çözümdür. Öte yandan kişiye hala bağımlılığını hatırlatan ipuçları olabilir. Örneğin kahveyle sigara içme alışkanlığı olan birinin her kahve içtiğinde canı sigara ister. Bu durumda sigarayı anımsatan kahveyi azaltması faydalı olacaktır.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca farklı konular hakkında özenle hazırlanmış videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına ulaşabilirsiniz.

Read More

Mutluluk hayat boyu hepimizin peşinden koştuğu şey diyebiliriz. Neyin bizi mutlu edeceğini bulmak kolay görünmeyebilir fakat aslında cevabı içimizde saklıdır. Her şey kendimizi tanıyarak başlar. Kendimizi bilirsek ve nelerden hoşlandığımızın farkında olursak mutluluk kapıları bizim için aralanacaktır. İçinizden ben hala nelerin beni mutlu ettiğini çözemiyorum diyorsanız sizin için buradayız. Blog yazımızı okuyarak kendinizi keşfetmeye hazır olun! Biraz mutluluktan, mutlu olanların ortak özelliklerinden, daha mutlu ve kaliteli bir hayat yaşamanın yollarından bahsedeceğiz.

Mutluluk ve Mutlu İnsanlar

Öncelikle mutluluk ve mutlu insanlardan söz edelim. Mutluluğu aramanın bile aslında yanlış bir şey olduğu bir gerçektir. Eğer bu duygunun peşine sıkça düşerseniz mutluluğu bulamayabilirsiniz. Bu bir duygudur ve duygular değişkendir. Maalesef her zaman mutlu olamayız. Fakat maksimum huzur seviyesine ulaşmak, genel olarak mutlu bir hayat sürdürmek bizi mutlu edeceğini bildiğimiz eylemleri sıkça yaparak mümkün. Hayatlarında maksimum mutluluğu yakalamış olanlar kendilerini iyi tanıyan, kendilerine neyin iyi geldiğini bilenlerdir. Bunun dışında insanların çoğunu mutlu eden şey sevdikleri insanlarla vakit geçirmektir. Neyin beni mutlu edeceğini bilmiyorum diyorsanız öncelikle basit düşünün. Mutluluğu uzakta aramayın. Etrafınızdaki sevdiğiniz kişilerle vakit geçirmek kadar basit bir eylemin bile size iyi geleceği gerçeğini unutmayın.

Hayatta Bizi Neyin Mutlu Edeceğini Nasıl Buluruz? Mutluluk Seçimlere Bağlıdır

Kendinize “Neden bunlar hep benim başıma geliyor.”, “Ben neden mutlu olamıyorum.” diyor olabilirsiniz. Aslında mutluluk bir seçimdir ve mutlu edeceğini bildiğiniz eylemleri yapmak sizin elinizdedir. Hayatta seçimlerimiz yoluyla sevdiğimiz eylemleri ve aktiviteleri yapmayı arttırabiliriz. Hayatı kendiniz ve zevkleriniz için yaşamanız mutluluğunuzu arttıracaktır. Çoğu insanın sevdiği aktiviteleri yapamamasındaki engel başkalarını kendinden çok düşünmesi ve kendiyle ilgili farkındalığının zayıf olmasıdır. Kendinizi tanıma yolunda atacağınız ilk adım “özgür seçimler” yapmanız olacaktır. En basitinden başkalarından bağımsız hangi yemeği nerede yemekten hoşlandığınızı bilmek bile mutlu olma oranınızı arttıracaktır. Eğer kendinizi, zevklerinizi hala tanıyamadıysanız. Keşfe çıkın. Bol bol deneyin ve sevmediğiniz bir şeyi istisnalar dışında bir daha tercih etmeyin. “Ben neleri sevmiyorum?, Ben neleri seviyorum? ” listesi yapmak seçimlerinizi kaliteli hale getirecek ve neyin sizi mutlu edeceğini bulmanızı sağlayacaktır.

Değişime Ayak Uydurmak Mutluluğu Zinde Tutar

Beni neyin mutlu edeceğini bulamıyorum diyenlerin bir diğer problemi de eski alışkanlıklardan vazgeçememe olabilir. Sürekli yaptığınız eylemlere bağlılık gösterip yeni şeyler denememek de mutluluğa engeldir. Zaman zaman değişime ihtiyaç duyarız. Önceden yapmayı çok sevdiğiniz bir şey konusunda direnç göstermenin anlamı yok. O an sizin için ne anlama geliyor? Bunu düşünün. İnsanın anlık düşünceleriyle bile neyin mutlu edeceği değişebilir. O an en sevdiğiniz etkinlik dışında başka bir aktivite de sizi mutlu edebilir ya da artık en sevdiğiniz aktivite mutlu etmiyor bile olabilir. Özellikle hobileriniz konusunda kendinize zorlayıcı davranmamaya çalışın. Bu aralar canınız piyanonun başına geçip çalmak istemiyorsa bırakın çalmayın. Anlık değişiminize ayak uydurarak, kendinize “Şuan ben ne istiyorum?” diye sorarak mutlu eden aktiviteleri yapma oranınızı arttırabilirsiniz.

Kararsızlık Yüzünden Neyin Mutlu Edeceğini Bilmeme

Seçimleriniz konusunda kararsızlık yaşamanız da mutluluğunuza ket vuruyor olabilir. Doğru kararlar vermek insana zor gelebilmektedir. Kararın sonuçları üzerine odaklanmak karar vermeyi zorlaştırır. Sonuçları düşünmek yerine yaparken sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz eylemlere odaklanın. Eğer istekleriniz hayatınızı yüksek oranda değiştirmeyecek ve etkilemeyecekse ilk aklınıza geldiği an gözü kapalı tercih ettiğiniz kararları uygulamaya çalışın. Ertelemeden yaparsanız, üzerinde defalarca düşünmek yerine bir kere düşündükten sonra  eyleme geçerseniz mutlu olduğunuzu fark edeceksiniz. Eğer bir kere bunu denerseniz aslında sizi neyin mutlu edeceğini içten içe bildiğinizi göreceksinizdir. Bunca zaman sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz eylemlerden korkular ve gelecek kaygıları sebebiyle belki de kaçtınız. Kararsızlıklarla iç içe kalıp sonradan vazgeçtiniz. Sizi sizden iyi kimse tanıyamaz. İçten içe kendinizi biliyorsunuz ama sizi mutlu eden şeyleri gözden geçirmek için yüzeye, farkındalık düzeyine çıkarmaya ihtiyacınız var.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Çocuk yetiştirmek konusunda her ebeveynin kendi tarzı vardır diyebiliriz. Bu işin doğrusunu yanlışını bilmek oldukça zordur. İşin içinde bir sürü faktör vardır. Çocuğun karakteri, ebeveynlerin karakteri, biyolojik faktörler, çevrenin etkisi gibi faktörlerin hepsi çocuğun ileriki yapısını etkiler. Fakat çocuk yetiştirirken ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bazı temellerden bahsedebiliriz. Örneğin çocukla ebeveyn arasındaki bağlanma biçimlerinin çocuğun dış dünyayla olan bağlantısını etkilediği araştırmalar sonucunda desteklenmiş bir bulgudur. Daha çok ebeveyn olarak neleri yapmamanızın çocuk için daha iyi olacağını açıkladığımız bir blog yazısını okumaktasınız.

Çocuk Yetiştirirken Sınırlar

Sınırlar çocuk yetiştirirken ebeveynlerin en dikkat etmesi gereken konulardan biridir. Genel olarak çocukların güçlü, özgüvenli ama yardıma ihtiyacı olduğunda da insanlardan yardım isteyebilecek bir karakterde olmasını tercih ederiz. Böylelikle çocuğun ileriki hayatında hem insanlarla olan iletişim gücü, hem de kendi ayakları üzerinde durma yetisi yerli yerinde olacaktır. Bu kişilik özelliklerini belirleyen en önemli etkenlerden birisi ise erken çocukluk döneminde anne babayla olan sınırlardır. Anne babanın çocuğa öğrettiği sınırlar ileriki ilişkilerinde ve hayatında etkili olup çocuğun sorunları çözme biçimi üzerinde rol oynar.

Çocuk yetiştirirken ebeveynlerin sıklıkla yaptığı hatalardan birisi çocuğun güçlü olmasını sağlamak için her şeyi çocuğun kendi kendine yapmasını aşılamaya çalışmaktır. Buradaki ebeveyni, düştüğünde anne diye ağlasa bile çocuğunu tutup asla kaldırmayan ve çocuğun kendi kendine kalkmasını bekleyen anne gibi düşünebilirsiniz. Bazı ebeveynler de tersine çocuğun her sıkıntısında arkasında olmak gibi bir hataya düşmektedirler.

Bu örneği de düşen çocuğu her defasında kaldıran anne olarak hayal edebilirsiniz. İki ebeveynin yaptığı da aslında yanlıştır. İlk ebeveynin çocuğu etraftan yardım almayı bilemeyecek ve hatta belki de hep kendini yalnız hissedecektir. İkinci ebeveynin çocuğu ise sürekli başkalarının yardımını bekleyecek ve ileride sorunlarını tek başına çözmekte zorluk çeken birisi haline gelebilir. Çocuk yardıma ihtiyaç duyduğunda el uzatılmalı ama düştüğünde kendi kalkabilecek durumdaysa yerden kendi kendine kalkması beklemelidir.

Çocuk Yetiştirme Aşamasında İstikrarlı Davranmak

Çocuğun ileride güvenli şekilde dışarıyla bağ kurabilmesi için çocuk yetiştirirken ebeveynlerin istikrarlı davranması önemlidir. Ev içerisinde bazı kurallar olmalı ve o kurallar dahilinde davranmak gerekir. Mesela çocuğunuz yemek yemeden önce dondurma yemek için ağlıyor. Bir türlü susturamadığınız için bir süre sonra o dondurmayı vermeye kalkarsanız çocuk burada farklı bir düşünce yapısına girecektir.

Çocuk “ Çok ağladığımda bizimkiler ne istersem yapıyor. O zaman istediğim olana kadar ağlayacağım.” diye düşünerek, istedikleri için durmadan ağlayacaktır. Bir konuda çocuğa hayır diyorsanız o ‘Hayır’ı sonradan ‘Evet’e döndürmeyin. Her istediğini ağlayarak elde eden bir çocuk ileride de her istediğini zorlayarak elde edebileceğini düşünür. Fakat hayat böyle işlemiyor. Her istediğimiz gerçekleşmiyor. İstikrarlı davranarak çocuğun her istediğinin olamayacağını öğretmek ileride yıkım yaşamaması için değerli bir öğretidir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Szondi Kişilik Testi, Macar psikiyatr ve psikoloji profesörü; Léopold Szondi tarafından 1935 yılında geliştirilen, bir sözel olmayan yansıtmalı kişilik testidir. Aynı zamanda; kader analizi kavramının da kurucusu olan Szondi’nin çalışmaları 1940’larda Freud’un çalışmaları kadar ses getirmiştir. Szondi Kişilik Testi, sistematik bir dürtü teorisine ve boyutsal bir kişilik modeline dayanır. Tüm insani dürtülerin sıralanması (sadizm, mazoşizm, narsizm vb.), kapsamlı bir teori içinde sınıflandırılması ve çerçevelenmesini kapsar.

Szondi Kişilik Testi Nasıl Uygulanır?

Szondi’ye göre insanların bazı resimlere gösterdiği tepkiler kişilik, bilinçaltı ve bastırılmış duygular hakkında ipuçları verebilir. Test; kişinin kendisini, yakınlık duyduğu ya da rahatsız olduğu karakterlere göre konumlandırmasına dayanır. Szondi Kişilik Testi, 8 fotoğraflık 6 setten oluşur. Katılımcılara çeşitli sorular yöneltilir ve bu soruların her birine yanıt olarak bir fotoğraf seçmesi istenir. Katılımcılar testin ilk aşamasında yakın hissettikleri ve sempatik buldukları kişileri, ikinci aşamasında ise kendilerinde korku ve endişe duygusu uyandıran kişileri seçer.

Szondi’ye göre katılımcılar yaptıkları seçimler aracılığıyla bilinçaltı yönelimlerini sergiler. Test sırasında kullanılan fotoğraflar akıl hastalarının fotoğraflarıdır ve bastırılmış duygular, korku ve insan ruhunun karanlıkta kalmış yönlerini açığa çıkaracak biçimde gruplanmıştır. Fotoğraflar karşısında verdiğimiz tepkiler psikolojik dürtü ve eğilimlerimizi gösterir niteliktedir.

Bu Kişilik Testi Neyi Amaçlar?

Kişilik testleri söz konusu olduğunda genel amaç insanların kişisel özellik yapılarını ölçmek ve değerlendirmektir. Szondi Kişilik Testinin amacı katılımcıların bir akıl hastalığına sahip olduğunu ortaya çıkartmak değildir. Test, dürtüleri ve ego işlevlerini ortaya çıkartmayı amaçlar. Testte bazı nicel tanımlamalar kullanılır. Bu tanımlamalar; sadizm, mazoşizm, epileptik eğilimler (öfke, kıskançlık), histerik eğilimler (narsizm, teşhircilik), cinsel ilgisizlik, cinsel istek, paranoya, katatonik belirtiler (izolasyon, kızgınlık), depresyon (özgüven eksikliği, suçluluk duygusu), manik belirtiler, etik ahlaki arzunun vektörü ve kişiler ve ilişkiler vektörü şeklinde sıralanmaktadır.

Szondi çalışmasında, insanların kendilerine benzeyen kişiler söz konusu olduğunda sempati ve antipati duygularını uç noktalarda yaşadığını görmüş ve bu sayede objektif sonuçlara ulaşabileceğine inanmıştır. Test, uygulanmaya başladığı dönemde bazı psikologlar tarafından sert eleştirilere maruz kalmıştır. Klinik gözlemin yerini tutmasa da verdiği ipuçlarıyla kişiliği yorumlamada yardımcı bir araç olarak görülebilir.

Szondi Kişilik Testi ve diğer kişilik testleri hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair farklı içerikler ve merak ettiğiniz her şey için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çoğu zaman çocukları anlamak yetişkinleri anlamaktan çok daha zordur. Bunun bir nedeni çocukların duygularını saklamakta bizden çok daha iyi olmalarıdır. Diğer nedeni ise dünyalarının bizden farklı olmasıdır.  Peki, ebeveynleri olarak çocuğumuz sorunlarını bizim bildiğimiz yetişkin dilinden yansıtmazken çocuklarda psikolojik durum nasıl anlaşılabilir? Neredeyse tüm ebeveynlerin cevap aradığı sorulardan birisidir.  Daha önceki “Çocuğum Sorunlarını Neden Benimle Paylaşmıyor?” isimli blog yazımızda çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirmek için tüyolarda bulunmuştuk. Şimdi ise işin ayrıntısına girerek çocuğunuzun psikolojik durumunu anlamanızı sağlayacak bazı yöntemleri anlatacağız.

Oyun Yoluyla Çocuklarda Psikolojik Durum Anlama

Bir yetişkin sorunları olduğunda konuşarak anlatabilirken bir çocuktan aynısını beklememeliyiz. Konuşmayı öğrenen çocuklar bile konuşmak yerine sorunlarını davranışları yoluyla mesaj vererek yansıtırlar. Özellikle ergenlik dönemine kadar çocuklar oyunla iç içelerdir. Çocuğun psikolojik durumunu oyunlar yoluyla anlayabilirsiniz. Çocukların oyun oynaması yalnızca zaman geçirmek için değil günlük hayatı prova etmek içindir. Çocuklarınızla oyun oynamaya günlük vakit ayırmanız bile birçok problemin farkına varmanızı sağlayabilir. Örneğin oyun esnasında bebeğini konuştururken çocuğunuzun “bebek üzgünmüş” dediğini düşünün, bu çocuğunuzun üzgün olduğunun göstergesi olabilir. Çünkü basit görünse de aslında çoğu zaman ana karakterleri oynatırken çocuklar kendi yansımalarını sergilerler. Kendilerini oynattıkları karakterin yerine koyma eğilimi gösterirler.

Uyum Bozukluklarıyla Çocuğun Psikolojik Durumunu Anlama

Küçük görünen ama problem teşkil edebilecek davranışların altında psikolojik problemler yatıyor olabilir. Sözlerle sorunları dışa vurmakta güçlük çeken çocuk davranışsal problemlerle psikolojik durumunu mesaj olarak iletebilir. Bu davranış problemlerine biz psikolojide uyum ve davranış bozuklukları adını veriyoruz.  Davranış ve uyum problemlerinden bir kısmı çoğu ebeveynin fark edebileceği cinstendir. Örneğin tikler, öfke kontrol problemleri ve saldırganlık ebeveynlerin bir sorun olduğunu anlamalarını sağlar.  Ebeveynler genelde benzeri sorunlarda bir destek almaya sıcak bakarlar. Öte yandan bazı problemli davranışlar ise anne-babalar tarafından göz ardı edilebiliyor. Örneğin tırnak yemek, yeme ve uyku problemlerinin bazıları anne babaların doğal karşıladıkları problemler. Halbuki bu problemlerin çoğunda çocuğun gereğinden fazla stres ve kaygı yaşadığı anlarda oluştuğunu gözlemleriz.

Gelişim ile Çocuğun Psikolojik Durumunu Anlama

Çocukların gelişim süreçlerini iyi bilmek her zaman çocuğunuzu daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Çocuklarda psikolojik durum değerlendirirken davranışları ve oyunu dikkate almanız gerektiğinden söz ettik. Fakat burada değinmemiz gereken önemli bir nokta var: Anormal görünen davranışlar bazı dönemler için normaldir. Bu nedenle çocukların gelişim dönemlerini ve gelişim dönemlerine göre yapabildiklerini bilmek onları daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Mesela parmak emme davranışı 3-4 yaşlarına kadar normalken ileriki dönemler için sorun teşkil etmektedir. Ya da yalan söyleme davranışı 3-3,5 yaşlarına kadar normal ve beklenen bir davranıştır. Hatta yetişkinler için şizofreni belirtilerinden biri sayılan hayali arkadaş 6-7 yaş döneminde belli şartlar altında normal kabul edilmektedir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji’nin uzman kadrosu ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Youtube kanalına abone olarak güncel videoları takip edebilirsiniz.

Read More