Dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları GMAT’a hazırlananlar tarafından da her sınav hazırlığı yapanlar gibi bilinmesi gereken bir bilgidir. Dikkat eksikliği sınav anında zaman kaybetmemize neden olan etkenlerden birisidir. Genelde dikkat eksikliği kontrol altına alınmadığı zaman yetiştirememe sorunu yaşanır. Haliyle puanınızda bu durumdan etkilenir. Verilen zamanda tamamen konsantre olarak sınavı tamamlamak süre problemi yaşanabilecek sınavlarda önemlidir. GMAT için de dikkat eksikliği sınav başarısı için üzerinde durulması gereken bir noktadır.

Dikkat Eksikliği İle Baş Etmenin Yolları: Dikkat Eksikliği Pratikleri

Dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları olarak yapılabilecek en değerli çalışmalar anda kalma ve bilinçli farkındalık (mindfulness) çalışmalarıdır.  Dikkat eksikliği aklınızın başka yerlere kaymasından dolayı ortaya çıkar. Bunun temelinde de ana odaklanamama söz konusudur. Aslına bakarsanız geçmiş de gelecek de şuanın içerisinde gizlidir. Geçmiş ya da gelecek düşüncesini tamamen ortadan kaldırıp şuana odaklanmak mümkün değildir. Önemli olan diğer düşünceleri kontrol altına alarak şuana odaklanabilmektir. Bu geçmişi ya da geleceği tamamen unuttuğunuz ya da etkisinden kurtulduğunuz anlamına gelmez. Yalnızca şu ana olabildiğince çok konsantre olduğunuz ve anın tadını çıkardığınız anlamına gelir.

GMAT sınavına hazırlanıyorsanız eğer dikkatinizi toplamak için öncesinde dikkat eksikliğiyle baş etme yolları anda kalma ve bilinçli farkındalık (mindfulness) çalışmaları yapmak faydalı olacaktır. Anda kalmak bir günde edinilen bir deneyim değildir. Hazırlık sürecinde birden farklı şeyi aynı anda yapmamaya özen gösterin. Sürekli birden çok eylemi aynı anda yapmanız zihninizin bunu alışkanlık haline getirmesine yol açıyor. Halbuki GMAT’ a girdiğinizde en iyi performansınızı göstermek için sınava tamamen konsantre olmanız en iyi performansınızı göstermenizi sağlayacaktır. Mindfulness dediğimiz bilinçli farkındalık ise konsantrasyonunuzun bozulduğu anları fark etmenizi sağlayacaktır. Bilinçli farkındalık eylemlerinizin farkında olmanızı sağlar. Anda kalamadığınızda bunu fark edecek içsel gözleme sahip olmanız ana geri odaklanmanızı sağlayacaktır. Sınav anında da aklınız, düşünceleriniz başka yöne gittiğinde tekrardan geri sınava odaklanmanız için bilinçli farkındalık önemlidir. Deneme çözerken hem anda kalma hem de bilinçli farkındalık egzersizleri yaparak dikkat eksikliğiyle baş etme yetinizi güçlendirebilirsiniz.

Ev Ortamının Düzenli Olmasına Dikkat Edilmeli

Ev ortamını düzenli tutmanız dikkat eksikliği ile baş etmenin yolları arasında sayılabilecek bir pratiktir. Dağınık ortamlar dikkatin daha çok dağılmasına sebep olmaktadır. Özellikle çalıştığınız ortamın düzenli olması ders çalışırken de daha düzenli çalışmanızı sağlayacaktır. Dikkat eksikliği problemi yaşayan bireyler çalışırken de sık sık bölünmeler yaşarlar.  Bölünmeler de çalışmalarda eksikliklere yol açar. Bunun önüne geçmek için planlarınızın düzenli olması da değerlidir. Gün gün çalışma planı oluşturmak ve buna uymak dikkat eksikliği yaşayanların mutlaka yapması gereken bir uygulamadır. Çalışmanızın biçimini değiştirebilirsiniz ancak yaptığınız plana mutlaka uymaya çalışın. Bunun dışında mutlaka ara verme ve derse oturma süreleri belirleyin ve bu sürelere uyun. Sıkılsanız bile süre bitene kadar masadan kalkmayarak soru çözmeye kendinizi biraz zorlayın. Sınav anında da dikkat eksikliğinden kaynaklı bırakma eğilimi göstermemeniz için bu pratiği yapmanız kritiktir.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav anı tek bir gün için maksimum performansınızı sergilemek üzerinedir. Bu nedenle TOEFL sınavına mental hazırlık söz konusu olduğunda sınav anında maksimum performansın gösterilebilmesi için sınava giren kişilerin zihinlerinin açık olması gerekir. Peki zihnimizi nasıl en aktif şekilde kullanabiliriz? Nasıl sınav günü odaklanmamızı en yüksek seviyeye çıkarabiliriz? Vücudun temel ihtiyaçlarından tutun o günkü ruh haliniz dahil her şey sınavdaki mental durumunuzu etkileyecektir. Zihin biyolojik ve psikolojik durumunuzdan etkilenmektedir. Önceden uygulanan rutinler ve pratiklerle mental olarak en iyi halinizle sınava girmeniz mümkündür.

TOEFL Sınavına Mental Hazırlık: Beslenme

Zihnimiz enerjiyi yediğimiz besinlerle sağlamaktadır. TOEFL sınavına girmeden en az bir ay önce beslenmenizi düzene sokmak mental kapasitenizi arttırmak ve algınızı kuvvetlendirmek için faydalı olacaktır. Özellikle konsantrasyon için protein içerikli besinlere ağırlık vermekte fayda var. Yumurta, yoğurt tüketimine ağırlık vermeniz daha rahat konsantre olmanızı sağlayacaktır. Bunun dışında a tıştırmalık olarak abur cubur yerine kuruyemişleri tercih etmeniz ve yulaf tüketmeniz yine zihninizin kapasitesini arttıracaktır. Bu besinler aynı zamanda sınav esnasında İngilizce kelimeleri daha rahat hatırlamanızı sağlayacaktır çünkü bunlar hafızayı kuvvetlendiren gıdalardır. Brokoli, ıspanak gibi K vitamini açısından zengin besinler ise bir yandan hafızayı destekleyiciyken diğer yandan tetikte kalmanızı sağlar.

TOEFL Sınavına Mental Hazırlık: Heyecan

Heyecan ve kaygı zaman zaman karıştırılan konseptler. Herkes sınav için heyecanlanabilir önemli olan gereğinden fazla kaygılanıp stres olmamaktır. TOEFL sınavına girerken heyecanlıysanız bunu engellemek değil doğru yorumlamanız ve olumlu hale dönüştürmeniz önemli olandır.  Bazen vücudumuzun verdiği tepkileri yanlış anlayabiliriz ya da tepkileri yorumlayarak yarattığı hissin artmasına neden olabiliriz. Örneğin sınava girmeden önce kalp atışlarınız artmaya başladığında kendinize “Stres yaptım işte yine…” diyorsanız bu size problem yaratacaktır. Belki de sadece biraz heyecanlanmışsınızdır. Gerçekten stres yapmış da olabilirsiniz. Fakat bu cümleyi aklınızdan geçirerek stresin oranını arttırıyorsunuz ya da yalnızca heyecanlıyken bu heyecanınızı strese dönüştürüyorsunuz. Burada yapılması gereken “Bildiklerimi göstermek için heyecanlanmaya başladım.” Demek ve bu fiziksel belirtilere bir nevi meydan okumaktır. Bir açıdan heyecan ayık olmanız ve tam kapasite mental beceri göstermeniz için gereklidir.

TOEFL’a Mental Hazırlık: Düzen

Sınava yakın dönemlerde başlayan günlük rutine sahip olmak zihninizi sınava hazırlayacaktır. Son bir ay aynı sınav saatinde kendinize denemeler yapmanız TOEFL sınavına zihinsel olarak hazır olmanızı sağlayacaktır. Sınavdan önceki gün neye dikkat ediyorsanız son bir ay boyunca da aynı şeylere dikkat edin. Örneğin erken yatmaya ve erken kalkmaya çalışın. Beslenmenizi düzene sokun. Son bir ay düzenli olarak hafif spor yapın ve stresinizi azaltın. Araştırmalar spor yapmanın zihni rahatlattığına, vücuttaki gerginliği aldığını göstermektedir. Son bir ay düzeninize yürümek, koşmak, bisiklet sürmek, yoga yapmak gibi hafif fiziksel aktiviteleri ekleyin.

Konu hakkında detaylı bilgi ve destek almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Toefl sınavına hazırlık aşamasında profesyonel bir eğitim almak için Aba Academy’nin deneme derslerine katılabilirsiniz. Bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Sınav kaygısıyla mücadele etmek sınav stresiyle baş etmekten ayrı işlenebilecek bir konudur. Sınav kaygısıyla sınav stresi birbirine benzeyen kavramlar olmasına rağmen psikoloji biliminin farklı tanımladığı kavramlardır. Eğer TOEFL sınavına hazırlanırken kontrolünüz dışında ruhsal, fiziksel, biyolojik ve bilişsel olarak farklı tepkiler veriyorsanız. Sınav stresinizi var demektir. Örneğin sınav anlarında kendinizi kontrol edememek, geceleri uyuyamamak, metabolizmanızla ilgili sorunlar yaşamak (bağırsak veya mide problemleri vb.) sınav stresinizin göstergesidir. Vücudunuz risk durumuyla karşılaştığı için biyolojik ve fiziksel tepkiler vermektedir parasempatik sinir sisteminiz aktive olmuştur. Bunun yanı sıra kaygı durumu genel duygu durumunuzu tanımlamaktadır. Örneğin TOEFL sınav sonucundan endişe duyma, kendinize güvenememe durumu kaygıyı tanımlar. Kaygının sonucunda sınav anında stres belirtileri açığa çıkabilir.

Sınav Kaygısıyla Mücadele Etmek için Stratejiler

Sınav kaygısıyla mücadele etmek için sınav öncesi çalışmalar yapmanız gerekmektedir. Bu noktada genel hatlarıyla sınava bakış açınızla ilgili bir sıkıntı söz konusudur. Sınavı olduğundan daha büyük görme kaygıyı arttırabilir. TOEFL’ın ()sizin için zor bir sınav olduğunu düşünmeniz sınavla ilgili olumsuz düşünceler doğuruyor olabilir. “Ya yapamazsam? Zaten İngilizcem o kadar da iyi değil…” gibi düşüncelere sahip olmanız kaygıyı tetikleyecektir. Bu durumda yapmanız gereken bu düşüncelere anti tezler bularak kendinize olan güveninizi desteklemek. Bol bol deneme çözdüğünüz hazırlık sürecinde başarılı olduğunuz denemeleri de fark ederek başarınızı taktir edin. İnsan beyni yapısı gereği olumsuza odaklanmaya meyillidir. Bu nedenle 4 denemeden 1’inde başarısız olduğunuzda yapamayacağım hissine kapılmanız oldukça normal. Ancak gerçekçi bir bakış açısı değil. Kendinize başarılı olduğunuz denemeleri hatırlatarak kaygılarınızdan arınmaya çalışın.

Hayatınızda daha önceden yaşadığınız bir başarısızlık sizi etkiliyor olabilir. Başarısızlık korkusundan kaynaklı sınav kaygısı yaşıyorsanız arkasında yatan neden önceden yaşadığınız bir başarısızlığa takılmanız olabilir. Sınav kaygısıyla mücadele etmek için geçmişinizde yaşadığınız bu olayla barışmanız gerekir. Belirttiğimiz gibi beyin olumsuzlara odaklanmaya meyillidir. Bu durumda kaygınızı dindirmek için öncelikle size geçmişteki hangi olayın  “Ben başaramayacağım.” hissine sürüklediğinizi keşfetmelisiniz. Yüksek ihtimal yine sınav başarısıyla ilgili yaşadığınız bir hayal kırıklığıyla bağlantılıdır.  Belki de kaygı sebebinizin farkında bile değilsiniz.

Siz fark etmeseniz de beyin bazı geçmiş bilgileri zihinde tutmaktadır. Daha sonraki risk durumuna karşı tepki vermektedir. Bu bir çeşit hayatta kalma iç güdüsüdür. Bu durumda beyniniz TOEFL sınavını risk olarak algıladığı için kaygı tepkisi veriyor olabilir. Bu noktada sınav kaygısıyla mücadele etmek adına tek bir deneyimin sizinle ilgili genel bir yargıya neden olmayacağını kendinize hatırlatın. Geçmişteki başarısızlığınız ya stresinizi daha iyi kontrol etmeniz gerektiğinin ya daha çok çalışmanız gerektiğinin mesajını veriyordur. Dolayısıyla doğru mesajı, almanız gerekeni yaşadığınız deneyimden alın. Sınavın sizi korkutmasına izin vermeyerek başarısızlığınızın mantıksal nedenlerine odaklanarak hatanızı düzeltin. Sebep stresse stres yönetimine odaklanırken sebep az çalışmaksa daha sıkı çalışmaya odaklanın.

Konu hakkında detaylı bilgi ve destek almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Toefl sınavına hazırlık aşamasında profesyonel bir eğitim almak için Aba Academy’nin deneme derslerine katılabilirsiniz. Bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Bağımlılıklardan nasıl kurtulabileceğimiz karmaşık bir konudur. Çoğu kişi bağımlılıklarından kurtulmak istemesine rağmen bu davranışın önüne geçmekte zorlanır. Diğer davranışlarımızdan farklı olarak bağımlılık dediğimiz şeyin biyolojik ihtiyaç haline dönüştüğü gözlemlenmektedir. Esasında bağımlılık terimi de bir “maddeye” bağımlı olmaktan gelir. Vücudun kendi kendine ürettiği hormonların dışarıdan alınan madde yoluyla afallamasıyla, hatta bir nebze bozulmasıyla bağımlılıklar meydana gelir diyebiliriz. Sonucunda biyolojisi bozulan kişiler dışarıya bağımlı hale gelirler. Bunun kötü tarafı ise basit görünen bir alışkanlığın büyük tehlikelere yol açabileceği gerçeğidir. Bağımlıların hayattan koptuğu,  ilişkilerinin bozulduğu, depresyona girdikleri, intihar ettikleri ya da aldıkları yüksek doz yüzünden hayatlarını yitirdikleri sıkça görülür.

Bağımlılıklardan Nasıl Kurtuluruz? Bağımlılığınızı Kabul Edin

Her şeye başlamadan önce bağımlılığın farkında olmak öncelikli adımdır. Diyelim ki çok sevdiğiniz bir yakınınızı bağımlılıklardan nasıl vazgeçireceğiniz üzerinde kafa patlatıyorsunuz fakat kendi bağımlılığını kabul etmiyor. Bu durumda değişim için adım atılamayacaktır. Özellikle internet bağımlılığı söz konusu olduğunda gün içerisinde aktif kullanılması, ihtiyaç haline gelmesi nedeniyle insanlar bunu bir bağımlılık olarak görmemektedir. Çoğu kişi internette ne kadar çok vakit geçirdiğinin farkında bile değildir. İçki, uyuşturucu ya da sigara söz konusu olduğunda inkar evresiyle karşılaşma ihtimalimiz yüksektir. Aslında kişiler bağımlı olduklarını içten içe bilirler ama bunu kabul edemez, kendilerine bile itiraf edemezler. Her şeyin başı kişinin bağımlılığını bilmesi, kabul etmesinden başlar. Kabul etme evresini genelde bırakma isteği de takip edecektir. Çünkü kişi bağımlı olduğunu itiraf edebildiğine göre bunun kendisine zarar verdiğini de kabul etmiş sayılır. Bu noktada değişim için çalışmak mümkün hale gelir.

Bağımlılığınızın Nedeninin Keşfedin

Kabul evresinden sonra “Bağımlılıklardan nasıl vazgeçeceğim?” sorusundan önce neden bu bağımlılığa sahibim üzerine çalışılmalıdır. Bir bağımlılığa sahip olma sebepleri göründüğünden daha komplekstir. Altında yatan nedeni bulmak için düşünmek gerekir. Bağımlılıkların altında yatan nedenler ya da başlamasına neden olan faktörler sıklıkla duygusal ve psikolojik faktörlerdir. Örneğin alkol bağımlılığının en sık görülen sebeplerinden biri sosyal ortamlardaki utangaçlığı kırmak, sosyalleşmektir. Alkol aldıktan sonra daha rahat konuşabildiklerini gören kişiler içmeye utangaçlıklarını kırmak için başlarlar ancak sonra işler değişir. İçilen miktara karşı gün geçtikçe direnç kazanılır ve tekrardan rahatlama etkisini elde etmek için kişi gün geçtikçe miktarı arttırır. Alınan doz ve süreç arttıkça bağımlılık haline gelmeye başlar. Mutsuz hissetmek, çözülemeyen problemler, yoksulluktan gelen çaresizlik hissi gibi faktörler diğer bağımlılığı tetikleyici duygusal ve psikolojik faktörlerdendir. Burada önemli olan kişinin kullanımında tetikleyici olanı bulmasıdır. Neyin kullanıma sebep olduğu bulunursa problemi çözmek kolaylaşacaktır.

Alışkanlıklarınızı Değiştirin

Neyin kullanıma sebep olduğunu öğrendiğimize göre bu yıpratıcı alışkanlığı değiştirmek için son adıma geçebiliriz. Bağımlılıklardan nasıl kurtulacağımın cevabı alışkanlıklarınızı değiştirmekte gizlidir. Bu noktada iki şeye odaklanmak gerekir. Bu alışkanlığınıza sürükleyen tetikleyiciyi başka yollarla tatmin etmek ve bağımlılığı anımsatan ipuçlarından uzaklaşmak önemlidir. Sigara bağımlısı bir birey üzerinden düşünelim. Farz edelim ki bağımlılığını tetikleyen/başlatan neden stresli bir iş hayatına sahip olması. Her stresli olduğunda bu kişi sigara arayışına girecektir. Stresli dönemlerinde de kullanımını arttıracaktır. Bu koşullarda tetikleyicisi ,stresi, dindirmek için başka, sağlıklı yollar bulması etkili olacaktır. Örneğin stres anında sigara içmek yerine spor yapmaya yönelmek kişiye hem iyi gelecektir hem de kişi sigara içmekten uzaklaşacaktır. Sigara içmenin yerine spor yapmak gibi sağlıklı bir alışkanlık koyarak alışkanlıklarını değiştirmek etkili bir çözümdür. Öte yandan kişiye hala bağımlılığını hatırlatan ipuçları olabilir. Örneğin kahveyle sigara içme alışkanlığı olan birinin her kahve içtiğinde canı sigara ister. Bu durumda sigarayı anımsatan kahveyi azaltması faydalı olacaktır.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca farklı konular hakkında özenle hazırlanmış videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına ulaşabilirsiniz.

Read More

Mutluluk hayat boyu hepimizin peşinden koştuğu şey diyebiliriz. Neyin bizi mutlu edeceğini bulmak kolay görünmeyebilir fakat aslında cevabı içimizde saklıdır. Her şey kendimizi tanıyarak başlar. Kendimizi bilirsek ve nelerden hoşlandığımızın farkında olursak mutluluk kapıları bizim için aralanacaktır. İçinizden ben hala nelerin beni mutlu ettiğini çözemiyorum diyorsanız sizin için buradayız. Blog yazımızı okuyarak kendinizi keşfetmeye hazır olun! Biraz mutluluktan, mutlu olanların ortak özelliklerinden, daha mutlu ve kaliteli bir hayat yaşamanın yollarından bahsedeceğiz.

Mutluluk ve Mutlu İnsanlar

Öncelikle mutluluk ve mutlu insanlardan söz edelim. Mutluluğu aramanın bile aslında yanlış bir şey olduğu bir gerçektir. Eğer bu duygunun peşine sıkça düşerseniz mutluluğu bulamayabilirsiniz. Bu bir duygudur ve duygular değişkendir. Maalesef her zaman mutlu olamayız. Fakat maksimum huzur seviyesine ulaşmak, genel olarak mutlu bir hayat sürdürmek bizi mutlu edeceğini bildiğimiz eylemleri sıkça yaparak mümkün. Hayatlarında maksimum mutluluğu yakalamış olanlar kendilerini iyi tanıyan, kendilerine neyin iyi geldiğini bilenlerdir. Bunun dışında insanların çoğunu mutlu eden şey sevdikleri insanlarla vakit geçirmektir. Neyin beni mutlu edeceğini bilmiyorum diyorsanız öncelikle basit düşünün. Mutluluğu uzakta aramayın. Etrafınızdaki sevdiğiniz kişilerle vakit geçirmek kadar basit bir eylemin bile size iyi geleceği gerçeğini unutmayın.

Hayatta Bizi Neyin Mutlu Edeceğini Nasıl Buluruz? Mutluluk Seçimlere Bağlıdır

Kendinize “Neden bunlar hep benim başıma geliyor.”, “Ben neden mutlu olamıyorum.” diyor olabilirsiniz. Aslında mutluluk bir seçimdir ve mutlu edeceğini bildiğiniz eylemleri yapmak sizin elinizdedir. Hayatta seçimlerimiz yoluyla sevdiğimiz eylemleri ve aktiviteleri yapmayı arttırabiliriz. Hayatı kendiniz ve zevkleriniz için yaşamanız mutluluğunuzu arttıracaktır. Çoğu insanın sevdiği aktiviteleri yapamamasındaki engel başkalarını kendinden çok düşünmesi ve kendiyle ilgili farkındalığının zayıf olmasıdır. Kendinizi tanıma yolunda atacağınız ilk adım “özgür seçimler” yapmanız olacaktır. En basitinden başkalarından bağımsız hangi yemeği nerede yemekten hoşlandığınızı bilmek bile mutlu olma oranınızı arttıracaktır. Eğer kendinizi, zevklerinizi hala tanıyamadıysanız. Keşfe çıkın. Bol bol deneyin ve sevmediğiniz bir şeyi istisnalar dışında bir daha tercih etmeyin. “Ben neleri sevmiyorum?, Ben neleri seviyorum? ” listesi yapmak seçimlerinizi kaliteli hale getirecek ve neyin sizi mutlu edeceğini bulmanızı sağlayacaktır.

Değişime Ayak Uydurmak Mutluluğu Zinde Tutar

Beni neyin mutlu edeceğini bulamıyorum diyenlerin bir diğer problemi de eski alışkanlıklardan vazgeçememe olabilir. Sürekli yaptığınız eylemlere bağlılık gösterip yeni şeyler denememek de mutluluğa engeldir. Zaman zaman değişime ihtiyaç duyarız. Önceden yapmayı çok sevdiğiniz bir şey konusunda direnç göstermenin anlamı yok. O an sizin için ne anlama geliyor? Bunu düşünün. İnsanın anlık düşünceleriyle bile neyin mutlu edeceği değişebilir. O an en sevdiğiniz etkinlik dışında başka bir aktivite de sizi mutlu edebilir ya da artık en sevdiğiniz aktivite mutlu etmiyor bile olabilir. Özellikle hobileriniz konusunda kendinize zorlayıcı davranmamaya çalışın. Bu aralar canınız piyanonun başına geçip çalmak istemiyorsa bırakın çalmayın. Anlık değişiminize ayak uydurarak, kendinize “Şuan ben ne istiyorum?” diye sorarak mutlu eden aktiviteleri yapma oranınızı arttırabilirsiniz.

Kararsızlık Yüzünden Neyin Mutlu Edeceğini Bilmeme

Seçimleriniz konusunda kararsızlık yaşamanız da mutluluğunuza ket vuruyor olabilir. Doğru kararlar vermek insana zor gelebilmektedir. Kararın sonuçları üzerine odaklanmak karar vermeyi zorlaştırır. Sonuçları düşünmek yerine yaparken sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz eylemlere odaklanın. Eğer istekleriniz hayatınızı yüksek oranda değiştirmeyecek ve etkilemeyecekse ilk aklınıza geldiği an gözü kapalı tercih ettiğiniz kararları uygulamaya çalışın. Ertelemeden yaparsanız, üzerinde defalarca düşünmek yerine bir kere düşündükten sonra  eyleme geçerseniz mutlu olduğunuzu fark edeceksiniz. Eğer bir kere bunu denerseniz aslında sizi neyin mutlu edeceğini içten içe bildiğinizi göreceksinizdir. Bunca zaman sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz eylemlerden korkular ve gelecek kaygıları sebebiyle belki de kaçtınız. Kararsızlıklarla iç içe kalıp sonradan vazgeçtiniz. Sizi sizden iyi kimse tanıyamaz. İçten içe kendinizi biliyorsunuz ama sizi mutlu eden şeyleri gözden geçirmek için yüzeye, farkındalık düzeyine çıkarmaya ihtiyacınız var.

Konu hakkında detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca bilgilendirici videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Çocuk yetiştirmek konusunda her ebeveynin kendi tarzı vardır diyebiliriz. Bu işin doğrusunu yanlışını bilmek oldukça zordur. İşin içinde bir sürü faktör vardır. Çocuğun karakteri, ebeveynlerin karakteri, biyolojik faktörler, çevrenin etkisi gibi faktörlerin hepsi çocuğun ileriki yapısını etkiler. Fakat çocuk yetiştirirken ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bazı temellerden bahsedebiliriz. Örneğin çocukla ebeveyn arasındaki bağlanma biçimlerinin çocuğun dış dünyayla olan bağlantısını etkilediği araştırmalar sonucunda desteklenmiş bir bulgudur. Daha çok ebeveyn olarak neleri yapmamanızın çocuk için daha iyi olacağını açıkladığımız bir blog yazısını okumaktasınız.

Çocuk Yetiştirirken Sınırlar

Sınırlar çocuk yetiştirirken ebeveynlerin en dikkat etmesi gereken konulardan biridir. Genel olarak çocukların güçlü, özgüvenli ama yardıma ihtiyacı olduğunda da insanlardan yardım isteyebilecek bir karakterde olmasını tercih ederiz. Böylelikle çocuğun ileriki hayatında hem insanlarla olan iletişim gücü, hem de kendi ayakları üzerinde durma yetisi yerli yerinde olacaktır. Bu kişilik özelliklerini belirleyen en önemli etkenlerden birisi ise erken çocukluk döneminde anne babayla olan sınırlardır. Anne babanın çocuğa öğrettiği sınırlar ileriki ilişkilerinde ve hayatında etkili olup çocuğun sorunları çözme biçimi üzerinde rol oynar.

Çocuk yetiştirirken ebeveynlerin sıklıkla yaptığı hatalardan birisi çocuğun güçlü olmasını sağlamak için her şeyi çocuğun kendi kendine yapmasını aşılamaya çalışmaktır. Buradaki ebeveyni, düştüğünde anne diye ağlasa bile çocuğunu tutup asla kaldırmayan ve çocuğun kendi kendine kalkmasını bekleyen anne gibi düşünebilirsiniz. Bazı ebeveynler de tersine çocuğun her sıkıntısında arkasında olmak gibi bir hataya düşmektedirler.

Bu örneği de düşen çocuğu her defasında kaldıran anne olarak hayal edebilirsiniz. İki ebeveynin yaptığı da aslında yanlıştır. İlk ebeveynin çocuğu etraftan yardım almayı bilemeyecek ve hatta belki de hep kendini yalnız hissedecektir. İkinci ebeveynin çocuğu ise sürekli başkalarının yardımını bekleyecek ve ileride sorunlarını tek başına çözmekte zorluk çeken birisi haline gelebilir. Çocuk yardıma ihtiyaç duyduğunda el uzatılmalı ama düştüğünde kendi kalkabilecek durumdaysa yerden kendi kendine kalkması beklemelidir.

Çocuk Yetiştirme Aşamasında İstikrarlı Davranmak

Çocuğun ileride güvenli şekilde dışarıyla bağ kurabilmesi için çocuk yetiştirirken ebeveynlerin istikrarlı davranması önemlidir. Ev içerisinde bazı kurallar olmalı ve o kurallar dahilinde davranmak gerekir. Mesela çocuğunuz yemek yemeden önce dondurma yemek için ağlıyor. Bir türlü susturamadığınız için bir süre sonra o dondurmayı vermeye kalkarsanız çocuk burada farklı bir düşünce yapısına girecektir.

Çocuk “ Çok ağladığımda bizimkiler ne istersem yapıyor. O zaman istediğim olana kadar ağlayacağım.” diye düşünerek, istedikleri için durmadan ağlayacaktır. Bir konuda çocuğa hayır diyorsanız o ‘Hayır’ı sonradan ‘Evet’e döndürmeyin. Her istediğini ağlayarak elde eden bir çocuk ileride de her istediğini zorlayarak elde edebileceğini düşünür. Fakat hayat böyle işlemiyor. Her istediğimiz gerçekleşmiyor. İstikrarlı davranarak çocuğun her istediğinin olamayacağını öğretmek ileride yıkım yaşamaması için değerli bir öğretidir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca farklı konularda bilgilendirici videolara ulaşmak Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Szondi Kişilik Testi, Macar psikiyatr ve psikoloji profesörü; Léopold Szondi tarafından 1935 yılında geliştirilen, bir sözel olmayan yansıtmalı kişilik testidir. Aynı zamanda; kader analizi kavramının da kurucusu olan Szondi’nin çalışmaları 1940’larda Freud’un çalışmaları kadar ses getirmiştir. Szondi Kişilik Testi, sistematik bir dürtü teorisine ve boyutsal bir kişilik modeline dayanır. Tüm insani dürtülerin sıralanması (sadizm, mazoşizm, narsizm vb.), kapsamlı bir teori içinde sınıflandırılması ve çerçevelenmesini kapsar.

Szondi Kişilik Testi Nasıl Uygulanır?

Szondi’ye göre insanların bazı resimlere gösterdiği tepkiler kişilik, bilinçaltı ve bastırılmış duygular hakkında ipuçları verebilir. Test; kişinin kendisini, yakınlık duyduğu ya da rahatsız olduğu karakterlere göre konumlandırmasına dayanır. Szondi Kişilik Testi, 8 fotoğraflık 6 setten oluşur. Katılımcılara çeşitli sorular yöneltilir ve bu soruların her birine yanıt olarak bir fotoğraf seçmesi istenir. Katılımcılar testin ilk aşamasında yakın hissettikleri ve sempatik buldukları kişileri, ikinci aşamasında ise kendilerinde korku ve endişe duygusu uyandıran kişileri seçer.

Szondi’ye göre katılımcılar yaptıkları seçimler aracılığıyla bilinçaltı yönelimlerini sergiler. Test sırasında kullanılan fotoğraflar akıl hastalarının fotoğraflarıdır ve bastırılmış duygular, korku ve insan ruhunun karanlıkta kalmış yönlerini açığa çıkaracak biçimde gruplanmıştır. Fotoğraflar karşısında verdiğimiz tepkiler psikolojik dürtü ve eğilimlerimizi gösterir niteliktedir.

Bu Kişilik Testi Neyi Amaçlar?

Kişilik testleri söz konusu olduğunda genel amaç insanların kişisel özellik yapılarını ölçmek ve değerlendirmektir. Szondi Kişilik Testinin amacı katılımcıların bir akıl hastalığına sahip olduğunu ortaya çıkartmak değildir. Test, dürtüleri ve ego işlevlerini ortaya çıkartmayı amaçlar. Testte bazı nicel tanımlamalar kullanılır. Bu tanımlamalar; sadizm, mazoşizm, epileptik eğilimler (öfke, kıskançlık), histerik eğilimler (narsizm, teşhircilik), cinsel ilgisizlik, cinsel istek, paranoya, katatonik belirtiler (izolasyon, kızgınlık), depresyon (özgüven eksikliği, suçluluk duygusu), manik belirtiler, etik ahlaki arzunun vektörü ve kişiler ve ilişkiler vektörü şeklinde sıralanmaktadır.

Szondi çalışmasında, insanların kendilerine benzeyen kişiler söz konusu olduğunda sempati ve antipati duygularını uç noktalarda yaşadığını görmüş ve bu sayede objektif sonuçlara ulaşabileceğine inanmıştır. Test, uygulanmaya başladığı dönemde bazı psikologlar tarafından sert eleştirilere maruz kalmıştır. Klinik gözlemin yerini tutmasa da verdiği ipuçlarıyla kişiliği yorumlamada yardımcı bir araç olarak görülebilir.

Szondi Kişilik Testi ve diğer kişilik testleri hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz. Psikolojiye dair farklı içerikler ve merak ettiğiniz her şey için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çoğu zaman çocukları anlamak yetişkinleri anlamaktan çok daha zordur. Bunun bir nedeni çocukların duygularını saklamakta bizden çok daha iyi olmalarıdır. Diğer nedeni ise dünyalarının bizden farklı olmasıdır.  Peki, ebeveynleri olarak çocuğumuz sorunlarını bizim bildiğimiz yetişkin dilinden yansıtmazken çocuklarda psikolojik durum nasıl anlaşılabilir? Neredeyse tüm ebeveynlerin cevap aradığı sorulardan birisidir.  Daha önceki “Çocuğum Sorunlarını Neden Benimle Paylaşmıyor?” isimli blog yazımızda çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirmek için tüyolarda bulunmuştuk. Şimdi ise işin ayrıntısına girerek çocuğunuzun psikolojik durumunu anlamanızı sağlayacak bazı yöntemleri anlatacağız.

Oyun Yoluyla Çocuklarda Psikolojik Durum Anlama

Bir yetişkin sorunları olduğunda konuşarak anlatabilirken bir çocuktan aynısını beklememeliyiz. Konuşmayı öğrenen çocuklar bile konuşmak yerine sorunlarını davranışları yoluyla mesaj vererek yansıtırlar. Özellikle ergenlik dönemine kadar çocuklar oyunla iç içelerdir. Çocuğun psikolojik durumunu oyunlar yoluyla anlayabilirsiniz. Çocukların oyun oynaması yalnızca zaman geçirmek için değil günlük hayatı prova etmek içindir. Çocuklarınızla oyun oynamaya günlük vakit ayırmanız bile birçok problemin farkına varmanızı sağlayabilir. Örneğin oyun esnasında bebeğini konuştururken çocuğunuzun “bebek üzgünmüş” dediğini düşünün, bu çocuğunuzun üzgün olduğunun göstergesi olabilir. Çünkü basit görünse de aslında çoğu zaman ana karakterleri oynatırken çocuklar kendi yansımalarını sergilerler. Kendilerini oynattıkları karakterin yerine koyma eğilimi gösterirler.

Uyum Bozukluklarıyla Çocuğun Psikolojik Durumunu Anlama

Küçük görünen ama problem teşkil edebilecek davranışların altında psikolojik problemler yatıyor olabilir. Sözlerle sorunları dışa vurmakta güçlük çeken çocuk davranışsal problemlerle psikolojik durumunu mesaj olarak iletebilir. Bu davranış problemlerine biz psikolojide uyum ve davranış bozuklukları adını veriyoruz.  Davranış ve uyum problemlerinden bir kısmı çoğu ebeveynin fark edebileceği cinstendir. Örneğin tikler, öfke kontrol problemleri ve saldırganlık ebeveynlerin bir sorun olduğunu anlamalarını sağlar.  Ebeveynler genelde benzeri sorunlarda bir destek almaya sıcak bakarlar. Öte yandan bazı problemli davranışlar ise anne-babalar tarafından göz ardı edilebiliyor. Örneğin tırnak yemek, yeme ve uyku problemlerinin bazıları anne babaların doğal karşıladıkları problemler. Halbuki bu problemlerin çoğunda çocuğun gereğinden fazla stres ve kaygı yaşadığı anlarda oluştuğunu gözlemleriz.

Gelişim ile Çocuğun Psikolojik Durumunu Anlama

Çocukların gelişim süreçlerini iyi bilmek her zaman çocuğunuzu daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Çocuklarda psikolojik durum değerlendirirken davranışları ve oyunu dikkate almanız gerektiğinden söz ettik. Fakat burada değinmemiz gereken önemli bir nokta var: Anormal görünen davranışlar bazı dönemler için normaldir. Bu nedenle çocukların gelişim dönemlerini ve gelişim dönemlerine göre yapabildiklerini bilmek onları daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Mesela parmak emme davranışı 3-4 yaşlarına kadar normalken ileriki dönemler için sorun teşkil etmektedir. Ya da yalan söyleme davranışı 3-3,5 yaşlarına kadar normal ve beklenen bir davranıştır. Hatta yetişkinler için şizofreni belirtilerinden biri sayılan hayali arkadaş 6-7 yaş döneminde belli şartlar altında normal kabul edilmektedir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji’nin uzman kadrosu ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Youtube kanalına abone olarak güncel videoları takip edebilirsiniz.

Read More

Çocuklarda özgüven nasıl geliştirilir? Özgüven eksikliği nasıl giderilir? Özgüven nedir ve neden bu kadar önemlidir? Bu yazımızda, bu soruları sizler için yanıtlamaya çalışacağız. Hemen başlayalım…

Çocuklarda Özgüven Nedir?

“Özgüven nedir?” sorusu ile başlayalım. Özgüven; kısaca olumlu benlik algısı olarak tanımlanabilir. Bireyin kendisine dair düşüncelerini, bu düşüncüler nedeniyle ortaya çıkan duyguları ve bu duygular neticesinde sergilediği davranışların tamamını içerir. Özgüven, mutlu ve başarılı bir hayatın anahtarıdır. Özgüveni gelişmiş bir çocuğun, öğrenme becerisi ve sosyal ilişkilerde başarısı çok daha yüksektir. Özgüven eksikliği ise sosyal başarının azalmasına neden olur. Özgüvensiz çocuklar genellikle daha içe kapanık, kaygılı ve depresyona yatkındırlar. Karar verirken destek ve onay beklerler. Kısacası; çocuğun sağlıklı gelişimi için özgüven oldukça önemli bir role sahiptir. Bu noktada elbette ebeveynlere düşen pay büyüktür. Peki; özgüvenli çocuklar yetiştirmek için neler yapılabilir?

İlk Kural: Koşulsuz Sevgi

Çocuğunuz her koşulda ona değer verdiğinizi ve yanında olduğunuzu bilmelidir. Yanlış bir davranış sergilediğinde ona olan sevginizin azalacağını düşünmesi hem aranızdaki ilişkiyi hem de çocuğunuzun özgüvenini zedeleyebilir. Çocuğunuzun onu her koşulda kabullendiğinizi ve başarısızlıklarının ona olan sevginizi ve desteğinizi azaltmayacağını hissetmesi son derece önemlidir.

Çocuklarda Özgüven: Dinleyin ve Önemseyin

Çocuğunuz size bir şeyler anlatmak istediğinde mutlaka ona zaman ayırın ve anlatacaklarına kulak verin. Çocuğunuzun düşüncelerine önem vermeniz ve bunu ona göstermeniz hem öz saygısının artmasına hem de fikirlerini daha rahat ifade etmesine yardımcı olacaktır.

Fikirlerini Dikkate Alın ve Düşüncelerine Saygı Duyun

Çocuklarda özgüven gelişimi için bir başka önemli nokta seçimlerine ve düşüncelerine saygı duymaktır. Örneğin; ailenizle ilgili bir karar alırken çocuğunuzu sürece dahil edebilirsiniz. Konu hakkında fikirlerini alarak konu hakkındaki düşüncelerini ve duygularını önemsediğinizi hissettirebilirsiniz.

Çocuğunuzu Cesaretlendirin

Çocuklar bir işe başlarken başarısızlıktan korkmamalıdır. Risk almak ve hatalarından ders çıkartmak çocuklarda özgüven duygusunun gelişmesine yardımcı olur. Yaptığı işin sonucunda başarısız olsa bile her insanın hata yapabileceğini bilmek ve gösterdiği çaba için takdir görmek çocuğunuzu cesaretlendirecektir.

Sorumluluk Almasına İzin Verin

Sorumluluk almak özgüven gelişimine katkı sağlar. Çocuğunuza “yapamazsın” demek yerine hata yaparak da olsa öğrenmesine izin verin. Çocuklar hata yaparak ve çabalayarak öğrenir. Sorumluluk almak, çocuğunuzun kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve bağımsız bir birey olabilmesi için oldukça önemlidir.

Çocuklarda özgüven gelişimi ve özgüven eksikliğini yenmenin yolları hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Çocuklara dair daha çok içeriğe ulaşmak ve psikolojiye dair merak ettiğiniz her şey için bizimle iletişime geçebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bilgisayar oyunları ve çocuklar üzerindeki etkileri sıkça tartışılıyor. Çocukluk, üzerinde işaretler bıraktığımız, coşku dolu, üretken, hayatla bir bütün olduğumuz, yaşama adanmış bir dönem… Bu dönem aynı zamanda hayata karşı tecrübesiz ve yanılabilir olduğumuz bir dönem. Çocukluk döneminde hayatı çoğunlukla deneme-yanılma yoluyla öğreniyoruz. Yaşadığımız çağda, çocuklarımız bu deneme-yanılma süreci içinde bilgisayar ve teknoloji ile tanışıyor. Ve ne yazık ki; bu masum keşfetme serüveni farkında olmadan bağımlılığa dönüşebiliyor. Teknoloji, bir fırsat olmaktan çıkıp çocuklar için tehlike halini alabiliyor. Zaman içinde bilgisayar ve internet bağımlılığı ile karşı karşıya kalınması söz konusu olabiliyor.

Aileler başlangıçta çocuklarının bilgisayar kullanmayı öğrenmesini keyifle izliyor. Hatta çocukların öğrenme süreci aileleri gururlandırıyor. Buna ek olarak; evde yerinden kalkmayan, oyuncaklarını dağıtmayan, sessizce bilgisayarın başında oturan bir çocuk olması anne-babalara daha rahat hissettiriyor. Bilgisayar ile ilgilenen ve bunun keyfine varan çocuk ise gerçek oyunlardan tat alamaz duruma geliyor. Gün geçtikçe bilgisayarda geçirilen süre artıyor ve ortaya bağımlılık çıkabiliyor. Kendilerini durdurmakta zorlanan çocuklar bilgisayar başında geçirdikleri süreyi kontrol edemiyor. Bu kontrolsüzlüğün sonu bağımlılık ile bitiyor.

Çocuklar Gerçek Hayatla Yüz Yüze Geldiklerinde Bocalıyorlar


Yalnızlığını teknolojik bir makine ile gideren çocuklar, zamanla ilişkileri de aynı mekaniklikle yaşamaya başlıyor. Biri ile ilişki kuramayan, bir diğeri ile varoluşsal anlamda gerçek bir buluşma yaşayamayan çocuklar yalnızlığa mahkum oluyor. Evden çıkmak istemiyor ve toplumdan uzaklaşmaya başlıyorlar. Bu yalnızlık evde de devam ediyor çocuklar ailelerinden de uzaklaşmaya başlıyorlar.

Bilgisayar ortamında sanal arkadaşlıklar kurup sanal sohbetler eden çocuklar, dışarı çıkma gereği duymuyorlar. Hareket etme, spor yapma gereği duymuyorlar.  Yetişkinlerden daha yorgun daha tahammülsüz ve sabırsız hale geliyorlar. Çünkü; doyasıya koşmadan, hoplayıp zıplamadan, düşüp kalkmadan büyüyorlar.

Gerçek hayattan kopan, tüm ilişkilerini ve iletişimi sanal ortama taşıyan çocuklar, gerçek hayatla yüz yüze geldiklerinde bocalıyorlar. Sanal dünyada alıştıkları ilişki tarzının gerçek hayatta işe yaramadığını görünce yeniden sanal dünyalarına dönmeyi seçiyorlar. Sonuçta, gerçekle teması olmayan, sanal bir nesil ortaya çıkıyor. Zamanla yalnızlaşan çocuklar, yalnızlıklarını gidermek için haz aldıkları şeylere daha fazla yoğunlaşıyorlar. Bunun sonucunda ise ortaya derin bağımlılıklar çıkıyor.

Bilgisayarda görüntülerin hızlı akışına, peş peşe gelen sahnelere alışan çocukların beyni okul hayatına adapte olmakta zorlanıyor. Çünkü beyin daha fazla uyarı istiyor. Öğretmenin ders anlatımı sıkıcı gelmeye başlıyor ve derse yoğunlaşmakta zorluk çekiyorlar. Bunun neticesinde ise motivasyon ve konsantrasyon problemleri ortaya çıkıyor.

Bilgisayar Oyunları: Bağımlılık Belirtileri

Birçok çocuk bilgisayar oyunları oynuyor ama bağımlı çocukların durumu farklılık gösteriyor. Çocuklar, ödev yapmaları ve ders çalışmaları gereken zamanı bilgisayar ile geçiriyorsa, bilgisayarı sosyal faaliyetlerine ve arkadaşlarına tercih ediyorsa, öğretmenleri çocuğunuzla ilgili farklılıklar gözlemliyorsa bağımlılıktan şüphelenmek gerekiyor. Bu durumda çocuğunuzun bilgisayar kullanımı ile ilgili adım atmanız gerekiyor. Doğru yöntemler kullanıldığı takdirde bilgisayar oyunları, zaman yönetimi, mesajları doğru algılama, eleştirel düşünme, görsel becerinin artışı, zihinsel kapasiteyi yükseltme ve stres altında soğukkanlı kalabilme becerisi gibi özelliklerin kazandırılmasına aracı olabiliyor. Önemli olan bilgisayar oyunlarını yasaklamak değil; doğru kullanmayı öğretmek… Bu noktada atılması gereken adımların ilki, çocuğunuzu ve yaşadığınız durumu kabullenip çözüm arayışına girmek…

Ailelerin Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Peki; ailelerin yaklaşımı nasıl olmalı? Bir çocuğa “Bilgisayar oyunları oynama!” demek hiçbir zaman gerçekçi olmaz. Çünkü; insanlarda yasaklanan şeylere karşı merak ve öğrenme iç güdüsü uyanır. Bu nedenle yasaklamak çözüm olmayacaktır. Yasaklamak yerine çocuğunuza bilgisayarı doğru kullanmayı öğretmeniz ve onu farklı alanlardaki hobilerle tanıştırmanız gerekiyor. Çocuklarımıza birçok konuda kural koymak zorundayız. Bazen bu kuralları uygularken “Hayır!” demek zorunda kalıyoruz. Ne sürekli “hayır” demek, ne de sürekli “evet” demek doğrudur. Bir tanesi çocuğun özgüvenini törpüler, diğeri ise özsaygısını.

Bilgisayar oyunları; macera oyunları, spor, yarış, zeka oyunları, savaş ve strateji oyunları gibi çeşitli içeriklerde olabiliyor. Şiddet ve saldırganlığa yönelik davranışlar yaşamın ilk yıllarında kazanılıyor. Bilgisayar oyunlarına bağımlılık ise zamanla hastalık haline dönüşüyor. Adam vurma ve öldürmenin çok olduğu oyunlara düşkünlük göstermenin, çocuklar için kızgınlık duygusunu artırdığı ve gerçek hayatta saldırgan davranışlar göstermeye yol açtığı düşünülüyor. Bu konuda ise en büyük görev elbette ailelere düşüyor.

Bilgisayar Oyunları: Çocuğunuz Hangi Oyunları Oynamalı?

Peki; çocuğunuz büyüdü ve bilgisayar oyunları oynamak istiyor. Çocuğunuzun hangi oyunları oynayabileceği biliyor musunuz? Öncelikle; uzmanlar çocukların 2 yaşından önce teknolojik hiçbir şeyle iç içe olmalarını önermiyorlar. 2-4 yaş arasındaki çocuklar için, renkler, sayılar, hayvanlar ve çiçekleri öğreten çok fazla hareketli görüntü ve ekran parlaklığı içermeyen oyunlar; 4-6 yaş arası çocuklar için, hafıza geliştirici ve sorumluluk kazandırıcı oyunlar; 6-8 yaş arası çocuklar için biraz daha karmaşık zeka oyunları, dil öğrenme oyunları, sorumluluk ve strateji oyunları, 8 yaş sonrası için ise strateji ve inşa oyunları öneriliyor.

Bilgisayar oyunları ve kullanımının çocuklar üzerindeki etkileri ile ilgili sorularınız için aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Read More