TOEFL sınavı, dünya genelinde eğitim ve kariyer anlamında kabullerde işe yarayan önemli bir dil sınavıdır. Sınav, yurt dışında eğitim almak ya da kariyer yapmak isteyenlerin hedeflerine ulaşmalarında yardımcı olmaktadır. Sınavda ileri seviye İngilizce yeterliliği ölçüldüğü için, sınava disiplinli bir çalışma yapmak gerekmektedir. Adayların sınav hazırlık süresince en çok karşılaştıkları durum TOEFL odaklanma sorunu yaşamalarıdır.
Odaklanma sorunu, sınav hazırlık sürecinde verimli çalışmalar yapmayı önlemektedir. Sınavdan yüksek puan alabilecek adayların odaklanma sorunu yüzünden düşük skor yaptıklarına tanık olmaktayız. Bu durum, sınavlara hazırlık sürecinde odaklanma probleminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. TOEFL hazırlık aşamasında odaklanma sorununa çözüm bulmak, sınav başarısı için gereklidir.
TOEFL Odaklanma Sorunu İle Nasıl Baş Edilir?
TOEFL odaklanma sorunu çözümü için farklı teknikler uygulanabilmektedir. Genellikle birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışanlarda odaklanma sorunlarının daha sık yaşandığı görülmektedir. Örneğin TOEFL sınavına hazırlanırken başka bir sınav için de aynı dönemde yoğun bir çalışma sürecine girmek, TOEFL için odaklanma problemlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle mümkünse aynı dönemde çok önemli sınavları aynı anda çalışma sürecine dahil etmemek tavsiye edilebilir. TOEFL sınav çalışmaları için detaylı bir program oluşturulmalıdır. Tüm çalışma süreçleri bu plan dahilinde yürütülmelidir. Sınava çalışmak için ayrılan sürelerin dışında sosyal aktivitelere de zaman ayırmak bu dönem için doğru bir davranış olacaktır.
Güçlü Bir Konsantrasyon İçin Başka Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bu süreçte düzenli beslenme ve yeterli bir uyku almak da konsantrasyonu güçlendirmektedir. Ayrıca beyin egzersizleri ve fiziksel çalışmalar yapmak odaklanmayı artıran diğer unsurlardır. Sınav dışındaki yaşama da günlük plan dahilinde zaman ayırmak gerekmektedir. Sınava yönelik bilgi eksiklikleri için çalışmaların yapılması, yaklaşan sınav stresini azaltacağı gibi odaklanmaya da pozitif katkı sunacaktır. TOEFL sınavında yer alan bölümler dikkate alındığında konsantrasyona sınav sırasında da ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Odaklanma sorunu adaylarda önüne geçilemez psikolojik ve fiziksel sorunlara neden oluyorsa adayların profesyonel bir destek almaları önerilebilir.
TOEFL sınavı dünya genelinde kabul gören önemli bir İngilizce dil sınavıdır. TOEFL sınavından alınacak yüksek bir puan ile birlikte yurt dışında eğitim ve kariyer imkanları elde edilebilmektedir. Sınavın getirisi bu kadar yüksek olunca ister istemez hazırlık sürecinde stres durumları da gözlemlenebilmektedir. TOEFL stres sorunu, TOEFL yüksek puan almak isteyen pek çok adayda ortaya çıkmaktadır.
Stres, sınava hazırlık sürecinde ortaya çıkabileceği gibi sınav anında da oluşabilmektedir. Sınav sırasında ortaya çıkan stresle mücadelede başarılı olamayan adayların, sınav performansları düşebilmektedir. Bu nedenle stresle doğru bir şekilde mücadele etmek gerekmektedir. Stresi azaltan yöntemleri kullanarak yüksek TOEFL skoru almak mümkündür.
TOEFL Stres Yönetimi İçin Neler Yapılmalıdır?
TOEFL stres yönetimi sayesinde stresin olumsuz etkilerinden kurtulmak imkan dahilindedir. Stres yönetiminde olumsuz senaryoyu olumluya çevirmek hedeflenmektedir. Çalışılan konuların verimli bir şekilde öğrenilmesi ve disiplinli bir çalışma planı oluşturulması gerekmektedir. Sınav konularındaki eksikliklerin tamamlanması sınav stresini azaltan bir unsurdur. Adayların TOEFL soruları için yeterli çalışma yapmalar, bazı durumlarda stres oluşumunu ortadan kaldırabilmektedir.
Ayrıca sınav esnasında ortaya çıkan yoğun stresi azaltmak için nefes egzersizleri yapılabilir. Basit teknikler sayesinde sınav stresini kontrol altına almak mümkündür. Sınavlara hazırlık sürecinde stres, adayda performans kaybına neden olduğunda ya da fiziksel belirtiler meydana getirdiğinde ise profesyonel destek almak için daha fazla beklememek gerekmektedir. Aksi durumda yüksek puan alınabilecek bir TOEFL sınavından başarısız olma durumu yaşanabilir.
Sınava Hazırlık Sürecinde Stres ile Nasıl Baş Edilebilir?
Öncelikle sınava hazırlık sürecinde günün tamamını ders çalışmaya ayırmak doğru bir davranış değildir. Sınavlara hazırlık için ayrılan sürenin yanı sıra sosyal aktivitelere de zaman ayırmak gerekmektedir. Arkadaşlarla belirli aralıklarla oluşturulan sohbet ortamları ve birlikte yapılan aktiviteler, sınava hazırlanan adayların stres oluşumunu engellemektedir. Bu süreçte yeterli ve dengeli bir uyku düzeni de oluşturulmalıdır. Ayrıca vücudun ihtiyaç duyduğu besinler bu süreçte tüketilmelidir. Belirli aralıklarla, çok ağır olmamak kaydıyla spor yapmak da çalışma verimliliği artırabilir.
Çocuk gelişimi hassasiyetle yaklaşılması gereken bir konu… Özellikle doğumdan okula başlayana kadar geçen süreç kritik bir önem taşıyor. Çocuk gelişimi konusunda atılabilecek yanlış adımlar çocuğun neredeyse bütün hayatını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlara yol açabiliyor. Peki çocuk gelişimi için atılması gereken doğru adımlar neler? Çocuk gelişiminde nelere dikkat etmek gerekiyor?
Tüm ebeveynlerin ortak arzusu elbette çocuklarını iyi yetiştirebilmek… Bu konuda dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalar bulunuyor. Bu temel noktaları şu şekilde sıralayabiliriz;
Koşulsuz Sevin
Çocuğunuz koşulsuz sevildiğini bilmeye ihtiyaç duyar. Zaman zaman ebeveynlerin istemeden olsa kurduğu cümleler ya da sergilediği tavırlar; çocuğun, sevilmek için belli koşulları yerine getirmesi gerektiğini düşünmesine yol açabilir. Hata yaptığında ona olan sevginizin azalacağını düşünmesi gelişimi açısından son derece olumsuz bir durumdur. Çocuğunuz her koşulda ve hatalarına rağmen onu seveceğinizi bilmesi ve hissetmesi oldukça önemlidir.
Çocuğunuza Vakit Ayırın
Bazen ebeveynler günlük koşuşturmacalar nedeniyle çocuklarına vakit ayıramayabiliyorlar. Hatta bazen aynı ortamda olsalar bile herhangi bir paylaşımda bulunmayabiliyorlar. Ancak gelişimini sağlıklı biçimde sürdürebilmesi için çocuğunuzun sizinle vakit geçirmeye ihtiyaç duyduğunu unutmamanız gerekiyor. Bu sebeple hangi koşulda olursa olsun mutlaka çocuğunuza vakit ayırmanız ve duygularına, düşüncelerine ve günlük yaşantınıza dair paylaşımlarda bulunmanız önem taşıyor.
Çocuk Gelişimi: Mükemmeliyetçi Yaklaşımdan Kaçının
Hiçbir insan mükemmel olmadığı gibi çocuklarınız da mükemmel değil. Yaptıkları her işi dört dörtlük yapmaları da söz konusu değil. Bu nedenle çocuğunuza karşı mükemmeliyetçi yaklaşım sergilemek onun yetersiz hissetmesine neden olur. Bu mükemmeliyetçi yaklaşım çocuğunuzun var olan becerilerinin körelmesine, performansının olumsuz etkilenmesine ve ilgisini kaybetmesine neden olur. Bu nedenle çocuğunuzun yaptığı işleri ve girişimlerini desteklemeli ve başarılarını takdir etmeniz önemlidir.
Çabalarını Takdir Edin
Çocuğunuzun yaptığı bir işle ilgili çabasını takdir edin. Bu bir ödev, bir sınav ya da bir hobi olabilir. Değerli olanın sonuç değil çocuğunun gösterdiği çaba ve verdiği emek olduğunu unutmayın. Sizin desteğinizi ve ona inandığınızı görmek sonuç her ne olursa olsun bir sonraki sefer için motivasyonunu artıracak ve hedefine ulaşmak için aradığı gücü bulmasına yardımcı olacaktır.
Çocuk Gelişimi: Başkalarıyla Kıyaslamayın
Çocuğunuzu hiçbir koşulda başkalarıyla kıyaslamayın. Başkalarıyla kıyaslanan çocuklar zamanla özgüven ve özgünlüklerini kaybederler. Bu durum kendi kişiliklerinden uzaklaşmalarına sebep olur. Çocuğunuzun performansını ve başarılarını başkalarıyla kıyaslamak çocuk gelişimi konusunda atılabilecek yanlış adımlardan biridir.
Çocuğunuza Güvenin
Çocuğunuza güvenin ve güvendiğinizi ona hissettirin. Çocuğunuza sürekli şüpheyle yaklaşmanız, kontrol etmeye çalışmanız, mahremiyetine saygı duymamanız son derece yanlıştır. Bu çocuğunuzu size karşı dürüst davranmaktan çok yalana itebilecek bir davranıştır. Çocuğunuza güven duymanız ve desteklemeniz hem sizinle olan bağını güçlendirecek hem de sorumluluk ve özgüven gelişimine katkıda bulunacaktır.
Tutarlı Olun
Çocuğunuzun sağlıklı bir gelişim göstermesi için elbette belli kurallara ihtiyaç var. Tutarlılık ise bu sınırlarla ilgili bir kavram… Örneğin; çocuğunuzun bir ebeveyninin hayır dediğine diğerinin evet demeyeceğini bilmesi gerekir. Kurallar ancak bu şekilde anlam kazanır. Kurallar duruma ya da kişiye göre değişmemelidir. Bu anlamda tutarlılık son derece önemlidir.
Sosyal Becerilerini Geliştirmesine Yardımcı Olun
Çocuklar sosyal becerilerinin gelişimi noktasında desteğe ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar. Kendilerini daha kolay ifade edebilme, doğru iletişim kurma, arkadaş edinme, empati gibi konulardaki deneyimlerine destek olmak çocuğunuzun sağlıklı gelişimi açısından önem taşır.
Kendinizi Sürekli Geliştirin
Çocuğunuzun sizi rol model olarak gördüğünü unutmayın. Çocuklar taklit ederek öğrenmeye eğilimlidir. Söylediklerinizden çok davranışlarınızı gözlemler ve benzer davranışlar sergilerler. Bu yüzden kendinizi sürekli geliştirerek ve çocuğunuzun gelişim sürecine de olumlu katkı sağlayabilirsiniz.
Çocuk Gelişimi: Psikolojik Değerlendirme Testlerinden Faydalanın
Psikolojik değerlendirme testleri, çocukların çeşitli alanlardaki güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymakta önemli kaynaklardır. Psikolojik değerlendirme testleri, çocuğunuzun öğrenme biçimleri, sosyal ve duygusal becerileri gibi pek çok konuda ipucu verebilir. Bu nedenle çocuk gelişiminde psikolojik testlerin önemli bir yeri vardır ve olumlu katkı sağlayabilir.
Çocuklarda bağlanma sorunu nasıl ortaya çıkar? Bağlanma nedir? Bağlanma teorisi nedir? Bağlanma ve bağlanma bozukluğu türleri nelerdir? Gelin birlikte inceleyelim…
Bebek ile temel bakım veren arasında kurulan bağ, bağlanma olarak tanımlanmaktadır. Bebeğin anne ile gerçekleştirdiği bağlanma ise birincil bağlanma olarak adlandırılır. Bağlanma fiziksel temas sonucunda oluşabileceği gibi bebek ve anne arasındaki sosyal etkileşim ile de oluşabilir.
Bağlanma teorisi ise psikanalist John Bowlby ile gelişim psikologu Mary Ainsworth tarafından geliştirilen ve bebek ile temel bağlanma figürü arasındaki ilişkiye odaklanan bir teoridir. Gelişim psikoloğu Mary Ainsworth, bağlanma teorisi çerçevesinde yaptığı araştırmalar sonucunda, çocuklarda bağlanma sorunu ve bağlanmayı farklı şekillerde sınıflandırmıştır. Ainsworth, bağlanmayı, güvenli bağlanma, güvensiz bağlanma, kaçınan bağlanma ve endişeli bağlanma olarak dört sınıfa ayırmıştır. Bağlanma bozuklukları ise; bağlanamama bozukluğu, saldırgan bağlanma bozukluğu, ketlenmiş bağlanma bozukluğu, gelişigüzel bağlanma bozukluğu ve rollerin yer değiştirdiği bağlanma bozukluğu şeklinde sınıflandırılmıştır.
Bağlanamama Bozukluğu
Bağlanamama bozukluğu, genellikle belirgin bir bağlanma ilişkisi geliştirme fırsatı bulamamış çocuklarda görülmektedir. Genellikle yetiştirme yurtlarında büyüyen ya da ihmal edilen çocuklarda bu bağlanma bozukluğu türüne rastlanır. Sorun bağlanma becerilerinden yoksun olmaları değil bu tür ilişkileri yaşama fırsatı bulamamalarıdır. Genellikle içe dönük olur ve yabancılarla ilişki kurmaktan kaçınırlar. Temel bağlanma figüründen ayrılmaları durumunda kaygı belirtileri göstermezler.
Ketlenmiş bağlanma bozukluğu yaşayan çocuklar çekingen ve içe dönük bir yapıya sahiptirler. Yabancıların yanında kendilerini güvende hissetmezler. Temel bağlanma figürü tarafından terkedilmekten korkarlar. Bu bağlanma sorunu genellikle otoriter ve istismar edici bir bağlanma figürünün ya da ortamın varlığı nedeniyle ortaya çıkar. Ketlenmiş bağlanma bozukluğunda çocuklar genellikle bağımlı ve kaygılı bir kişiliğe sahip olarak tanımlanırlar.
Gelişigüzel bağlanma bozukluğu ise temel bir bağlanma figürünün varlığı söz konusu olsa da çocuklar birden fazla kişiye bağlılık gösterebilirler. Korktuklarında ya da tehlike altında hissettiklerinde yalnızca temel bağlanma figürüne değil herhangi bir yetişkine yönelirler.
Rollerin Yer Değiştirdiği Bağlanma Bozukluğu
Rollerin yer değiştirdiği bağlanma bozukluğutemel bakım veren ile çocuk ilişkisinde görevlerin yer değiştirdiği bir bağlanma türüdür. Çocuklar davranışlar anlamında farklılık gösterebilirler. Dikkatli ve aşırı ilgili, otoriter ve reddedici olabilirler.
Çoklu zeka kuramı nedir ve çoklu zeka türleri nelerdir? 1983 yılında Howard Gardner tarafından geliştirilen çoklu zeka kuramının; zekayı tek yönlü bir yetenek olarak ele almak yerine, farklı boyutlardan oluştuğunu ileri süren bir kuram olduğu biliniyor. Gardner’a göre bilişsel beceriler geniş bir yelpazeden oluşuyor ve aralarında oldukça zayıf bir korelasyon bulunuyor. Kuram hala tartışmalı olarak görülse de eğitimciler kuramın ileri sürdüğü yaklaşımları uygulamalı yönüyle destekliyor.
Gardner’a göre zeka türlerinin belirlenmesi ve değerlendirilebilmesi için bazı ölçütler bulunuyor. Bunları şöyle sıralamak mümkün;
Beynin hasarına karşı potansiyel koruma
Çekirdek etkinliğinin oluşumu
Evrimsel süreçteki konum
Kodlamaya duyarlılık
Ayırıcı gelişimsel süreklilik
Özel bir beceriye sahip, ayırt edilmiş bireylerin dahilerin, bilginlerin varlığı
Psikometrik sonuçlar ve deneysel psikoloji tarafından desteklenme
Çoklu zeka türleri ise şöyle sıralanıyor;
Sözel – Dilsel Zeka
Mantıksal –Matematiksel Zeka
Görsel-Mekansal Zeka
Bedensel Zeka – Kinestetik Zeka
Ritmik Zeka
Sosyal Zeka
İçsel Zeka
Doğasal Zeka
Çoklu Zeka Türlerinin Özellikleri
Sözel – Dilsel Zeka
Sözel – Dilsel Zeka düşünme, okuma, anlama, dilin kullanımı gibi pek çok beceriyi kapsar. Somut ve soyut düşünme, dil bilgisel özellikler ile dilin aktif kullanımı, karmaşık ifadeleri anlama ve analiz edebilme, benzer sözcükleri bulma ve kullanma, akıcı anlatım, okuduğunu anlama gibi pek çok özelliği ifade eder. Kurama göre; sözel – dilsel zekaya sahip bireylerin kelime dağarcığı diğerlerine oranla daha gelişmiş olur. İletişim ve hitabet becerileri ile başkalarını etkilemeleri mümkündür. Bu zeka türüne sahip insanların genellikle, edebiyat, dilbilim, hukuk, siyaset gibi alanlarda daha başarılı olabileceğine inanılır.
Mantıksal – matematiksel zeka türüne sahip kişilerin düşünce dünyasını sayılar ve semboller oluşturur. Zeka oyunlarına karşı oldukça ilgili, matematiksel araştırmalara ve deneylere yatkındırlar. Problem çözme, parçadan bütüne ulaşma, hesaplama, mantıksal ilişki kurabilme gibi yetenekleri vardır. Eleştirel düşünme beceriler gelişmiştir. Matematik, mühendislik, ekonomi, bilgisayar bilimleri, mimarlık, istatistik gibi alanlara oldukça yatkındırlar.
Görsel – mekansal zeka türüne sahip insanlar dünyayı algılarken, şekiller, imgeler, sembollerden yararlanırlar. Bu zeka türüne sahip kişilerin, gözle iletişim kurabilme, gördükleri her şeyi somut ve görsel malzemeye dönüştürme gibi becerileri oldukça gelişmiştir. Tasarım, grafik, görsel sunum ve çizimler ilgi alanlarını oluşturur. Güzel sanatlara, mühendislik, mimarlık gibi alanlarda başarılı olabilirler.
Bedensel – Kinestetik Zeka
Beyin – beden koordinasyonu gelişmiş kişiler kinestetik – bedensel zeka türüne sahiptir. Kendilerini vücut dilleriyle ifade etmekte zorlanmazlar. Dokunarak algılama becerileri gelişmiştir. Dans, spor gibi alanlarda oldukça yetenekli oldukları düşünülür. Aynı anda farklı spor dallarıyla uğraşabilir ve başarı elde edebilirler. Fiziksel sağlıkları konusunda hassas davranırlar.
Ritmik Zeka
Ritmik zeka türüne sahip kişiler çevrelerinde duydukları tüm seslere karşı oldukça duyarlıdırlar. Ritm, nota ve müzik becerileri oldukça gelişmiştir. Bir ya da birden fazla enstrüman çalabilirler. Hatta çaldıkları enstrümanları hiçbir yardım almadan öğrenebilir ve geliştirebilirler. Şarkı ve şiirler söz konusu olduğunda güçlü bir belleğe sahiptirler. Müzik, kompozisyon, orkestra şefliği gibi alanlarda başarı yakalayabilirler.
Sosyal Zeka
Sözlü ve sözsüz iletişim becerileri oldukça gelişmiştir. Sosyal zeka türüne sahip insanlar ekip çalışmalarında başarılı olabilirler. Duygu, düşünce ve davranışları yorumlama ve empati yetenekleri gelişmiştir. Çevrelerine karşı duyarlıdırlar. Kendilerini ifade etmekte zorlanmazlar. Farklı bir ortama girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. Organizasyon becerileri gelişmiştir. Eğitim, siyaset, iletişim bilimleri, psikoloji gibi alanlara yatkındırlar.
İçsel Zeka
İçsel zeka türünde bireyin kendini tanıma, farkındalık gibi yetenekleri ön plana çıkar. Bu zeka türüne sahip kişiler kendini geliştirme konusunda oldukça duyarlıdır. Bireyselliğe eğilimlidirler. Genellikle çalışmalarını da bireysel olarak yürütmekten hoşlanırlar. Çevrelerine karşı duyarlıdırlar. Genellikle içe dönük bir yapıya sahip olurlar. İlgi alanları ve kişisel gelişim konusunda kendilerine sürekli yeni hedefler belirler ve bu hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Edebiyat, felsefe, güzel sanatlar gibi alanlarda başarılı olabilirler.
Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Türleri: Doğasal Zeka
Bu zeka türü doğasal zeka ya da doğa zekası olarak adlandırılır. Bu zeka türüne sahip kişiler, doğayla oldukça yakından ilgilenirler. Farklı canlı türlerini araştırmaya heveslidirler. Canlı türlerinin isimlerini ve özelliklerini rahatlıkla hafızalarında tutabilirler. Bitki ve hayvan türlerine karşı ilgilidirler. Çevre konusunda duyarlı bir yapıya sahiptirler ve sorumluluk almayı severler. Biyoloji, Tıp, Botanik, Zooloji, Fotoğraf, Kimya, Arkeoloji, Antropoloji gibi alanlara yatkındırlar.
AP sınavı kaygı durumu AP sürecinde öğrencilerin performansını olumsuz anlamda etkilemektedir. Kaygı sınava hazırlık aşamasında öğrencilerin başarısız olacaklarına yönelik olumsuz düşüncelerin meydana gelmesidir. Kaygının ortaya çıkmasına neden olan pek çok faktör bulunmaktadır. Sınav sürecinde kaygıya yönelik tedbir alınmadığı takdirde öğrencilerin sınav için harcadıkları çabaları boşa gidebilmektedir.
Sınav hazırlık sürecinde kaygıyı azaltıcı terapiler ve basit uygulamalar oldukça etkilidir. AP sınavı yurt dışında eğitim almak isteyen öğrenciler için önemli bir süreçtir. Sınavları başarı ile veremeyen öğrencilerin hedefledikleri üniversitelerde okumaları hayal olarak kalmaktadır. Bu durum öğrencilerde ciddi anlamda kaygının oluşmasına neden olmaktadır. AP sürecinin lise müfredatı ile birlikte yürütülmesi kaygı düzeyini artırmaktadır.
AP Sınavı Kaygı Durumu İle Nasıl Baş Edilir?
AP sınavı kaygı durumu ile baş etmek için öğrenciler profesyonel destek alabilirler. Bireysel anlamda bir tavsiye arayanlara, sınavlara yeterli hazırlık yapma önerisi verilebilir. Ancak buna rağmen öğrencide oluşan kaygı, sınav hazırlık sürecini sekteye uğratacak kadar önemli düzeydeyse destek almak için daha fazla beklememek gerekmektedir. Aba Psikoloji profesyonel kadrosu ile öğrencilere destek olmaktadır. Kaygı düzeyini minimum seviyeye indirerek sınavlardan hedeflenen skoru almak mümkün hale gelmektedir. Öğrencilerin AP sınavlarına hazırlık aşamasında nelere dikkat etmeleri gerektiği de bu kapsamda öğretilmektedir. Öğrencilerin kolay olmayan AP maratonunu rahat bir şekilde tamamlaması için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.
Sınav Süreci Neden Kaygı Oluşturur?
AP süreci öğrencilerin hayalleri olan üniversitelere bir kapı görevi üstlenmektedir. Pek çok öğrenci için AP sınavlarından başarılı olmak hayallerine kavuşmakla eş değerdir. Ayrıca ailelerin öğrenciler üzerinde kurdukları baskı da kaygı oluşumuna neden olabilmektedir. Öğrencilerin bu süreçte aileler tarafından baskı altına alınmaması ve sınava yönelik telkinlerin öğrencilere yapılmaması gerekmektedir. Bu durum öğrencilerde daha fazla stres ve kaygının oluşmasına neden olabilmektedir. AP sınavları için konu tekrarlarının düzenli aralıklarla yapılması, sınavlara yönelik bol soru pratiklerinin yapılması ve sınav çalışmaları dışında diğer aktivelere de zaman ayırılması bu sürecin rahat bir şekilde atlatılmasına yardımcı olmaktadır.
AP süreci lise düzeyindeki öğrenciler için önemli bir maratondur. AP sınavlarından alınan puanlarla öğrencilerin pek çok avantaj elde ettikleri görülmektedir. Dünya genelinde prestijli üniversitelerde eğitim almak isteyen öğrencilerin AP diploma programını verimli bir şekilde tamamlamaları gerekmektedir. Eğitim alınmak istenen bölüme yönelik AP sonuçlarının alınması için disiplin bir çalışma programı belirlenmelidir.
AP sınavları lise müfredatı ile birlikte yürütüldüğü için süreç öğrenciler açısından biraz ağır olabilmektedir. Bu durum öğrencilerde stres ve kaygıyı ortaya çıkarmaktadır. Stres ve kaygı, öğrencilerin başarısını engelleyen önemli psikolojik durumlardır. Öğrencilerin AP aşamasında stres ve kaygıyı azaltıcı yöntemlere başvurmaları gerekmektedir. Bu süreçte öğrencilerin profesyonel bir destek almaları başarılarını yakından etkilemektedir.
AP Süreci Neden Stresli Geçmektedir?
AP süreci öğrencilerin ihtiyaç duydukları AP sınavlarının tamamlanmasına yönelik bir süreçtir. Lise öğrencileri 1 yılda en fazla 6 farklı AP alabilmektedir. AP sınavlarına erken dönemde başlayan lise öğrencileri bu anlamda daha avantajlıdır. Lise öğrencilerinin AP konusunda 10 ve 11.sınıfları verimli geçirdiklerinde ciddi düzeyde stres yaşamadıkları görülmektedir.
Ancak ne zaman ki AP sınavları son döneme kaldığında öğrencilerde ciddi anlamda psikolojik sorunların ortaya çıktığına rastlanmaktadır. Bu durum zaman yönetimi konusunda öğrencilerin tedirgin olduklarını göstermektedir. AP programının tamamlanması için gerekli olan sürenin sonu yaklaştıkça öğrencilerin sınavlara odaklanmalarında bazı sıkıntılar baş göstermektedir.
AP İçin Neler Yapılmalıdır?
Öncelikli olarak sınavlara yeterli bir hazırlık yapılmalıdır. Sınavlara yeterli bir hazırlık yapıldığında öğrencinin motivasyonu daha yüksek olacaktır. Her şeyden önce AP için sürece erken başlamak gerekmektedir. ‘Erken giden yol alır’ misali AP sınavları için lise son senenin beklenmemesi tavsiye edilebilir. Ayrıca sınavlara hazırlık aşamasında öğrencilerin performansını etkileyen stres ve kaygı gibi unsurlarla mücadelede profesyonel bir destek alınabilir.
Aba Psikoloji profesyonel kadrosu ile öğrencilere AP programında yardımcı olmaktadır. Öğrencilere öğretilen teknikler sayesinde sınav anında yaşanan stresin önüne geçilebilmektedir. Ayrıca stres ve kaygı kaynaklı fiziksel rahatsızlıklar da doğru yönlendirmelerle sorun olmaktan çıkmaktadır.
AP sayesinde öğrenciler üniversiteden önce bazı dersler alarak onların sınavlarını verip o derslerden üniversitede muaf tutulabilmektedirler. Dolayısıyla bu ekstradan kolaylık sağlamak adına girilen sınavın öğrenciler üzerindeki psikolojik etkisi ve öğrencilerin sınava karşı yaklaşımları çok farklıdır.
AP’ye Hazırlanmak Bile Bir Kazançtır
AP sınavı içinöğrencilere verilecek tavsiyeler arasından ilki ve en önemlisi sınava hazırlanmaya başlamanın bile size bir sürü kar getireceğidir. Diyelim ki sınavda başarılı olamadınız. Ardından üniversitede başarılı olamadığınız dersi tekrar almaya başladınız. İlk anda bu bir zaman kaybı gibi görünebilir. Ancak zaten konuya ve derse önceden aşina olduğunuz için diğer öğrencilere göre çok daha kolay gelecektir ders size.
Böylelikle az bir çalışmayla bile iyi notlar alabilir ve ortalamanızı o ders sayesinde yüksek tutabilirsiniz. İşte AP sınavına bu açıdan yaklaşılmalıdır. Zaten ekstra fayda sağlamak adına yaratılmış bir sınavdır. Başarısız olsanız dahi kazancınızın olacağını hep aklınızda bulundurun. Ayrıca bu sizin sınava daha rahat girmenizi sağlayacaktır. Çünkü her türlü çalışma sürecinin karını bilmek AP sınavının değil çalışma sürecinin daha önemli olduğunu düşünmeye itecektir.
AP Sınav Anı için Öğrencilere Verilecek Tavsiyeler
AP için sınav anı için ise öğrencilere verilecek tavsiyeler daha çok sınavın içeriğiyle alakalı tavsiyelerdir. Tüm soruları cevaplamak zorunda olmadığınız için soru seçme taktiğini kullanın. Önce soruları inceleyerek kolay olanları seçerek çözün. Zaman kaybettirecek uzun ve zor sorular yerine kolay sorulara öncelik vermek zamandan kazanmanızı sağlayacaktır. Bunun haricinde bir soruya çok fazla vakit harcadığınızı anladığınız an hemen onu bırakıp geçin. Bırakıp geçebilmek çok önemlidir. Aksi taktirde yetiştiremeyebilirsiniz. Diğer soruların hepsini gördükten sonra o soruya geri dönebilirsiniz.
AP sınav anı içinöğrencilere verilecek tavsiyeler arasında plan yapmak vardır. Tüm AP sınavlarında planlamak kolay olmayacaktır. Örneğin matematik için plan yapmak mümkün olmayabilir. Ancak essay kısmı olan AP sınavı için plan yapabilirsiniz. Ana fikir ve thesis dediğimiz sav/önerme kısmını hızlıca düşünüp ayarlayın. Bunu yapmazsanız yazınızın bir bütünlüğü olmayacaktır ve puan kaybedeceksinizdir. Heyecan yapmadan öncelikli olarak essay kısmı için plan yapmanız gerekir. Çok fazla heyecanlandığınızı hissederseniz her şeyi bırakıp gözlerinizi kapatıp 3 kere burundan nefes alıp ağızdan verin. Bu zaman kaybı olmayacaktır tersine sizi rahatlatacaktır.
Çalışılan konuları unutmamak çoğu öğrencinin hayalidir. Eğer neden unuttuğumuz üzerinden çıkarımlarda bulunursak çalışma düzenimizi buna göre ayarlayabiliriz. Çünkü unutma sebeplerinden birisi de yanlış çalışmaktır. Öğrenciler test yerine çoğunlukla çalışmaya vakit harcayarak sonrasında unutmak ile karşı karşıya kaldıklarından yakınırlar. Bu gibi durumlarda öğrenci harcadığı vakitten ötürü kendini küçümseme eğilimi gösterebilir. “Ben başarılı bir öğrenci değilim. Başarısız bir öğrenciyim. O kadar sıkı bir çalışma yapmama rağmen başarılı olamıyor.” Gibi yakınmaları öğrenciler tarafından çok fazla duyuyoruz. Halbuki öğrencinin büyük ihtimal ile konu çalışma programında, soru ve test çözme konusunda bir hatası vardır. Sadece öğrenme için farklı bir yöntem izlenmesi gerekiyor olabilir. Bu blog yazımızda çalışılan sınav konularını unutmamak için ne yapmalı ya da yapmamalıyız üzerine yoğunlaşacağız.
1. Konuları Unutmamak için Dene Yanıl Öğren
Çalışılan konuları unutmamak adına çalışma düzeniyle alakalı herkesin özgün bir stilinin olduğunu unutmamak gerekir. Bazıları yazarak, bazıları okuyarak, bazıları bir şeyleri görselleştirerek daha rahat öğrenir ve hatırlar. Yeni bir konu çalışırken size iyi ve faydalı gelen zihinsel yapımınıza uyumlu olan yöntemi bulmak önemlidir. Bunun için öğrenme yönteminizi araştırmalısınız. Peki ne yapabilirsiniz? Başarılı öğrenci öğrenme yolunu bilen ve kendini tanıyan öğrencidir. Kendinizi tanımak için bol bol deneyip yanılmanız gerekir. Farklı çalışma ve öğrenme biçimlerini deneyerek kendi hafızanızı test edebilirsiniz. Acaba unutma durumunuz hangisinde daha az oluyor? Bunun için farklı konuları farklı çalışma stilleriyle deneyerek üstüne test çözün. Hangisinde başarı oranınız gözle görülür şekilde arttı? Çalışma biçiminizi size en etkili ve kolaylaştırıcı gelen bu yöntem ile oluşturun.
2. Konuları Unutmamak için Bol Test Çöz
Öğrenciler konuları unutmamak için konu çalışma üzerine fazladan yoğunlaşabiliyorlar. Konu öğrenmek önemlidir ama konu sadece çalışma yapılarak öğrenilmez. Test çözme öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. Yapılamayan soruların nedenini öğrenerek hatırlama güçlendirilebilir. Çalışılan bir konuyu unutma ihtimali önceden yanlış yapılan ama doğrusu öğrenilen bir soruyu unutma ihtimalinden yüksektir. Konu temel hatlarıyla öğrenme aşamasından geçtikten sonra soru çözme eylemine geçilmelidir. Gerçekte hazırlandığınız şey sınav bu nedenle test çözme öğrenci için en etkili pratiktir. Bazı şeyleri soru üzerinden öğrenme çok daha pratiktir. Başarılı öğrenciler bazen sırf konu çalışmasına odaklanarak kendilerini başarısız zannedebilirler. Halbuki çalışma konusunda yanlış yöntem kullanıyorlardır. Bol bol test çözme unutma sorununu ortadan kaldıracak ve öğrenme olayını pekiştirecektir.
3. Unutmamak için Ayrıntıda Kaybolma
“Çok çalıştım ama konuları unutuyorum başarısız biriyim.” diyen öğrenci konuları unutmamak için ayrıntıda kaybolmamalıdır. Konu detaya girilmeden genel hatlarıyla bilinmesi beklenir. Çoğu sınav içerik açısından kısıtlıdır. Konu derya deniz gibi görünse de geçmişte çıkmış soru kalıplarına bakıldığında hatırlama beklenilen şeyler çok spesifiktir. Geçmiş sınavların iyi incelenmesi size bu açıdan ipucu verecektir. Öğrenciler arasından unutma problemi yaşıyorsanız ve ayrıntıda kayboluyorsanız geçmiş sınav çözümü yapmanızı öneririz. Tüm geçmiş test içeriklerini çözmek zor gelebilir. Ancak çözemeseniz de size ağır gelen bir konu ile ilgili sorulmuş soruların soru tiplerini göz gezdirin. Neyi çalışacağınız ve ne kadarını öğrenme gereksinimiz olduğunu bu yolla bulabilirsiniz. Bu yöntem ile aslında başarılı bir öğrenci olduğunuzu ama çalışma biçiminizde bir yanlışlık olduğunu anlayacaksınız.
4. Konuları Unutmamak için Tekrar Yap
Konuları unutmamak için öğrenme gerçekleşmelidir. Öğrenme konu tekrarı ile mümkündür. Sınav için konuların hepsini bir kitaptan tekrardan okumanız oldukça mantıksız olur ve vakit kaybıdır. Bunun yerine ilk çalışma anında konularla ilgili özet bilgi kitapçığı hazırlayarak unutma gerçekleşmemesi adına zaman zaman notlarınız üzerinden tekrar yapın. Öğrenciler bazen konu tekrarını tekrar tekrar yapmaları gerektiğini ve aylar önce çalıştıkları için unutma yaşadıklarını düşünebilir. İşte bu sorunu aşmak için notlar gözden geçirilmelidir. Öğrenci yalnızca özet notlar ve konu çalışma yoluyla öğrenme işlemini gerçekleştirecektir. Soru çözme yanlışlara bakmak da pekiştirici bir tekrar yapma yöntemi olacaktır. Başarısız olduğunu düşünen bir öğrenci başarılı olduğunu bu yeni çalışma yöntem değişikliğiyle gözle görülür hale getirebilir. Bu yöntem yoluyla sınav sonuçlarında artışı fark edecektir.
Tüm bunları özetleyecek olursak konuları unutmamak adına çalışma yöntemi:
Öğrenci kendine özgün doğru çalışma yöntem analizi yapar ve bulur.
Tam anlamıyla konu çalışma bir kere yapılır.
Geçmiş sınav soru incelemesi yapılarak detay bilgiler ayıklanır.
En çok çıkan sorular özetlenerek özet kitapçık oluşturulur.
Hatırlama adına bol bol test çözülür.
Test çözme sonrası yapılamayan soruları öğrenciler tekrardan gözden geçirir. Yanlışlarının nedenini öğrenme gerçekleşir.
Her konu bir hafta boyunca sindirilmek için testlerle ve özet kağıtla desteklenir.
Sonrasında da ayda bir özet kağıt tekrar gözden geçirilir.
Konu çalışmaya ağırlık vermek yerine bir kere konu çalışıldıktan sonra test çözme konusuna ağırlık verilir.
Son olarak öğrenmek gerçekleştiği için başarısız olduğunu düşünen öğrenciler bu yollarla başarılı olduğunu gözleriyle görür.
Psikolojik olarak sınav kaygısı ile mücadele etmek her öğrenciye kolay gelmeyebilir. Geleceğini fazla etkilemeyen sınavlarda bile heyecanlanan öğrenciler vardır. Bu durumda onları suçlamamak gerekir. Geçmişte sınavlardan istediği gibi sonuçlar alamamış, sınavı fazla ciddiye almış öğrenciler kendi kontrolleri dışında psikolojik bir kaygı yaşayabilirler. Bu durumda öğrencilerin daha profesyonel bir yaklaşıma ihtiyacı olabilir.
Sınav kaygısı ile mücadelede bazı terapi uygulamaları onlara iyi gelecektir. Yalnızca blog yazımızla bir terapi uygulamamız elbette mümkün değil. Ancak bilişsel davranışçı terapi (BDT) dediğimiz yaklaşımla sınav kaygısıyla nasıl mücadele edilebileceğini anlatarak bir nebze destek olabiliriz. Daha fazla desteğe ihtiyacınız olduğuyla ilgili bir düşünceniz varsa Aba Psikoloji merkezimizi arayarak randevu alabilirsiniz.
Bilişsel Davranışçı Yaklaşım
Bilişsel davranışçı yaklaşım sınav kaygısı ile mücadele etmek için en etkili yaklaşımlardan birisidir. Bunun nedeni kaygı yaşayan öğrencilerin çoğunun kendilerine bilişsel bariyerler kurmaları ve bu bariyerlerin sonucunda da bunları destekleyecek davranışlarda bulunmalarıdır. Örneğin başarısız olacağına inanan bir öğrenci başarısızlık korkusuyla çalışmaktan kaçacaktır. Çalışma saatlerinin çoğunluğunu “Kesin başarısız olacağım. Ya yapamazsam…” gibi düşüncelerle harcayacaktır. Odaklanmakta zorlanacaktır. Yani düşünceleri davranışlara da yanşayacaktır. Sonucunda da belki de düşündüğü şey aslında kendi davranışlarından dolayı başına gelecektir. Bunun önüne geçmek adına hem düşünceleri hem de davranışları üzerine değişim yaratmaya çalışmak en makul çözüm olacaktır.
Sınav Kaygısı ile Mücadele Etmek: BDT Uygulamaları
Sınav kaygısı ile mücadele etmek adına bazı BDT temelli kurtarıcı uygulamalara değinebiliriz. Öncelikle düşüncelerin farkında olup gerçekçi olmayan düşüncelerin üzerinden geçilmesi gerekir. Sınavla ilgili kaygılarınızı fark edin. Ekstra heyecan, kaygı ve stres durumu yaşıyorsanız mutlaka sınavın sonucuna dair doğrudan başarısız olacağınıza odaklı düşünceler kuruyorsunuzdur. Ancak başarısız olmak kadar başarılı olmanızın da ihtimali olduğunu kendinize hatırlatın. Üstelik çalışarak başarılı olma ihtimalinizi arttırdığınızı kendinize hatırlatın ve bu size çalışma motivasyonu olsun. Bazen başaracağınızı hayal etmek de başarmaya olan inancınızı arttıracaktır.
Sınav kaygısı ile mücadele etmek için BDT yoluyla düşüncenin üzerinde çalışmak dışında davranışımıza da bu yeni düşünceleri adapte etmemiz gerekir. Sınava karşı yüksek kaygı duyuyorsanız davranışlarınıza da bu yansıyordur. Başarı inancınız olmadığı için pes ediyor olmanız muhtemel. Kendinize çok yükleniyor olabilirsiniz. Konuları bölmek ve bir gün için sadece bir test çözmek bile yeterli olabilir. Özellikle inancını kaybetmiş öğrencilerin bir süre daha yapılması kolay ve sınavlarda sıklıkla çıkan sorular üzerine çalışmaları iyi olacaktır. Eğer bir öğrenci masa başına oturmakta zorlanıyorsa en başta yalnızca 15-20 dakika kadar kısa sürelerle başlamakta da fayda vardır. Bir anda zorlamak çalışmaya karşı soğutacaktır. Bu yolla denemelerde netlerinin artması ve çözdükleri testlerde ilerleme kaydetmeleri kendilerine umut ışığı olacaktır. Bir yandan başarıya olan inançlarını yükseltirken aynı zamanda bunun somut örneklerinin de olması inançlarını pekiştirecektir. Ardından zorlamadan yavaş yavaş çalışılan saatlerin ve konuların yoğunluğu arttırılabilir.