Yapay zeka çalışmaları 1980 sonrasında hız kazanmaya başlasa da 2000’li yıllara kadar kullanıcı düzeyinde etkisi fark edilmedi. İnternetin yaygınlaşması, herkesin birden fazla akıllı cihaza sahip olmasıyla kullanıcı düzeyinde de önemi fark edilir hale geldi. İnternet, bilgisayar ve akıllı cihazlar aracılığıyla bugün yapay akıllı sistemler geniş kitlelerin kullanımına ulaştı. Ancak yine de insan zekası model alınarak geliştirilen bu zeka formuna yönelik yeterli bilgimiz yok.

Yapay beyinler günlük hayatımızı, meslekleri, eğitimi, gelecek nesilleri ve gelecek yaşam formlarını nasıl etkileyecek bilmiyoruz. Oysa özelliklede geleceğini yapılandırma sürecinde olan öğrencilerin kariyer planlarını yaparken yapay zeka etkisini değerlendirmesi gerekiyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek ve iş alanı endüstrideki gelişmeler, teknoloji, internet ve yapay beyinler aracılığıyla yok oldu.

İnsan gücünün ön planda olduğu, zarar görme veya hata yapma payının yüksek seyrettiği işler evrildi. İnsan gücünün yerini akıllı sistemler, makineler aldı. İnsan eliyle açığa çıkabilecek hata payları neredeyse sıfıra indirildi. İnsan gücü yerini sistemlerin işleyişini kontrol ve denetlemeye bıraktı. Bu da insana duyulan ihtiyacı azalttı.

İnsan faktörüyle oluşan hataların yanı sıra zaman ve üretim hızı açısından da kar sağlandı. Az zamanda çok daha nitelikli ve fazla üretim yapılabilir hale geldi. Üstelik yıllık izin, istirahat, mola, motivasyon gibi üretimi etkileyecek insani faktörler de ortadan kalktı.

2030 itibariyle yapay zekanın mesleklerin geleceği üzerindeki etkisinin daha da belirginleşeceği öngörülüyor. Bu nedenle meslek seçimi yapmaya hazırlanan herkesin daha bilinçli seçimler yapması gerekiyor. Bilinçli seçimler yapabilmek ise bilimsel ve güncel bilgiyi takip edebilmekle mümkün. Çok yönlü düşünebilme ve stratejik öngörüde bulunabilme becerisi de gerekiyor.

Okulların, eğitmenlerin, kariyer danışmanlarının, mentorlerin ve ailelerin de bu yetkinliklere sahip olması gerekiyor. Aksi halde okul başarısını sürdürmek, sınava hazırlanmak, geleceği planlamak derken öğrenciler objektif ve bilimsel değerlendirme yapmakta zorlanıyor.

Peki Yapay zeka nedir? Bugünün ve geleceğin mesleklerini nasıl etkilemesi öngörülüyor? Bugünden avantajlı konuma geçmek için seçimlerimizi nasıl yapmalıyız? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Yapay Zeka Nedir?

İnsan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılmasıdır. Bu zeka formu düşünülürken tam anlamıyla insan beyninin çalışma ve öğrenme prensibi dikkate alınmalıdır. Yani öğrenme sürecinde eylemleri gerçekleştirmek için kodlar yazmaya gerek yoktur. Öğrenme sürecinde sistem kalıpları deneyimlerinden tanır ve bu verilere dayanarak uygun eylemi üstlenir. Bir anlamda insanlardaki deneme, yanılma ve öğrenme sürecine benzetilebilir.

Her yıl insanlığa baş kaldıran akıllı robotların yer aldığı bilim kurgu filmleriyle karşılaşırız. Yapay beyinleri de çoğunlukla insana benzer bu robotlarla özdeşleştiririz. Ancak YZ robotlarla sınırlı değildir. Apple’ın Siri’si, Android’in Iris’i, otomatik pilot sistemler, insansız araçlar, robot ev aletleri, Google arama motoru algoritması da yapay zeka formlarıdır. Kullandığımız akıllı cihazların büyük çoğunluğunda gelişmiş veya sınırlı YZ görebiliriz.

Yapay Zekanın Avantaj ve Dezavantajları

Yapılan araştırmalar ve çalışmalar akıllı sistemlerin ve teknolojinin yani yapay beyinlerin meslekleri tehdit etmediğini gösteriyor. Geçmişten günümüze pek çok meslek teknolojinin hızıyla boy ölçüşememiş olsa da bu dezavantaj olarak görülmüyor. Bunun en önemli nedeniyse kaybolan mesleklerden çok daha fazla yeni meslek dalının gelişmiş olması. Teknoloji insan gücünün ön planda olduğu meslekleri olumsuz etkilerken yeni meslek dallarının da açığa çıkmasını sağlıyor.

Sağlıkta, üretimde, iletişimde YZ’nin avantaj ve faydalarını sıklıkla görüyoruz. Deneyimlenen en önemli avantajları ise insan faktörüyle açığa çıkan hata payının azaltılması. Zamandan ve enerjiden tasarruf da diğer önemli faydası. İş kazalarının azalması da başka bir fayda. Tüm bunlar değerlendirildiğinde koruyucu, önleyici ve maddi, manevi kazandırıcı etkisi büyük. Sayesinde daha kısa sürede daha fazla üretim elde edilebiliyor artık.

Yapay zeka yorulmuyor, dinlenmeye, mola yapmaya ihtiyaç duymuyor. Yıllık izin, istirahat raporu, trafik, sigara molası gibi zamansal kayıplar yaşanmıyor. 7/24 çalıştırılabiliyor. Çok daha hızlı karar alınabiliyor ve hata payı yok denecek kadar düşüyor. Hata payındaki düşüklük özellikle finans/banka sektöründe iş verene büyük kazanç sağlıyor. Veri güvenliği de bir diğer avantaj.

Şimdilerde yaygınlaşan esnek çalışma modeli de gelecekte yeni çalışma tarzı olacak. Herkes her yerden işini kolayca sürdürebilir hale gelecek. Dezavantajları ise işsizlik riskini artırıyor. Günümüzde hala bu sistemlerin kullanılması aşırı maliyetli. Yüksek maliyetler ve henüz hala bu alanda yeterli iş gücünün olmaması işin sürdürülebilirliği düşürüyor. Empati kuramaması, duygularının olmayışı, insiyatif alamaması, yaratıcı düşünememesi ise insan gücünden ayıran diğer dezavantajları.

Yapay Zeka Mesleklerin Geleceğini Nasıl Etkileyecek?

Yapılan çalışmalar YZ’nin kullanılmaya başladığı şirketlerde henüz bu nedenle işten çıkarmaların yapılmadığını gösteriyor. Aksine yapay sistemleri kullanan şirketler üç farklı kolda yeni insan güçlerine ihtiyaç duyuyor. Bu sisteme geçiş yapmış olmakla yapay beyne devredilen iş kendiliğinden yürümüyor. Tıpkı insandaki öğrenme ve adaptasyon süreci gibi yapay zekanın da bilgiyi alması, işlemesi ve bağlantı kurabilmesi gerekiyor.

YZ algoritmasının öğrenebilmesi için ise bir insan tarafından bilginin aktarılıyor olması gerekiyor. Yine öğrenme gelişene kadar açığa çıkacak hataların da insan tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla YZ kendi kendini yönetebilir ve yürütebilir hale gelene kadar insan gücüne ihtiyaç devam ediyor.

Yapay Zekanın Yaygınlaşmasıyla Gelecekte Popülerleşecek Meslekler

Aşağıda paylaşacağımız mesleklerin bir kısmı günümüz için ütopik gelebilir. Ancak bugün hayatımızın önemli bir parçası haline gelen pek çok kaynak da geçmişte ütopikti. Meslek öngörülerini değerlendirirken teknolojinin hızını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Geleceğe dönük meslek öngörüleri ise şu şekilde;

  • Dijital veri dedektifleri
  • Yol/yürüyüş arkadaşı
  • Yapay zeka iş geliştirme uzmanı /müdürü
  • YZ kendi kendini yönetebilir hale gelene kadar veri analistliği önemli bir meslek olarak devam edecek
  • Robot teknisyeni
  • Yapay Sağlık Danışmanı (Hekim, Diyetisyen, Eczacı, Psikolog gibi)
  • Yapay Eğitim Danışmanı (Koç, Mentor gibi)
  • Robotik veya Holografik Avatar Tasarımcıları
  • YZ algoritma eğitmenleri
  • Robot iş gücü sağlayıcılar (ajanslar)
  • Organ İmalatçısı / Tasarımcısı
  • Siber Polis, Siber Terör Uzmanı
  • İş-veri analistleri
  • Kişisel veri brokerı
  • Kişiye özel dikim yapam dijital terziler
  • Kişisel bellek uzmanları
  • Dijital çöpçüler, veri temizleme ve geri dönüştürme uzmanları
  • Dijital tedarikçiler
  • Yapay zeka hukuğu; robotlar kaynaklı açığa çıkan sorunlar için avukatlar
  • Robot tamircileri bu mesleklerden sadece bir kısmı.

Ayrıca gelecekte sanat, bilim, teknoloji, matematik, fen gibi alanlar birbirleriyle kaynaşacak. Sanat mühendisliği gibi karma meslekler oluşacak.

Bugünden Avantajlı Konuma Geçmek İçin Bu Becerileri de Geliştirmek Gerekiyor

Gelecek 10 yıl içerisinde teknolojinin ve akıllı sistemlerin çok daha fazla hayatımıza nüfus ettiğini göreceğiz. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, üretim, ulaşım ve hatta hukuk gibi pek çok alanda varlığını ve etkisini hissedeceğiz. Dolayısıyla hızlı adapte olabilen ve erken dönemde bilgi edinip hazırlık yapanlar avantajlı konuma gelecek. Gelecekte iş gücümüzü sürdürebilmek, istihdam fırsatı yakalamak için bugünden edinmemiz gereken beceriler var.

Her şeyden önce zihninize ve bedeninize iyi bakmanız gerekiyor. Hangi meslek dalında olursanız olun pozitif düşünün, mutlu, enerjik, sağlıklı ve disiplinli olun. Geleceğin neler getirebileceğini ve sizden neler bekleyeceğini bugünden düşünmeye odaklanın. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri, uzman öngörülerini takip edin ve ben farklı olarak bu alanda ne yapabilirim diye düşünün. İleri görüşlü ve öngörülü olmak için kendinizi geliştirmeye çalışın.

Teknoloji ve yapay zekadaki gelişmeleri takip etmeye çalışın. Sürdürdüğünüz veya yönelmek istediğiniz meslek bu gelişmelerden nasıl etkilenecek irdeleyin. Teknolojiye karşı mesafeli duruyorsanız, en kısa sürede barışın. Açığınızı kapatmak için eğitimlere katılın. Dijital tasarım alanları ileride çok daha değerli hale gelecek. İlginiz veya beceriniz varsa bu alanda kendinizi geliştirmeye çalışın. Yan dal, çift ana dal veya uzaktan eğitim gibi alternatifleri değerlendirin.

Matematik, teknoloji, bilgisayar, dijital sanat, tasarım, bilim alanlarına yönelin. Kodlama, robotik gibi alanlarda da eğitim alın, amatör düzeyde de olsa içerik üretebilecek düzeye gelin. Yaratıcı ve inovatif olmaya odaklanın. Performansınızı ve potansiyelinizi düşürecek insan faktörlü olumsuzluklardan uzak durun. Olumsuz düşüncelere, dedikoduya, motivasyonu düşüren olumsuz rekabete kapılmak gibi. Dijital kaynakları, sosyal hesapları iyi kullanın, iletişim becerilerinizi geliştirin.

Mutlaka ana dil düzeyinde İngilizce öğrenmeye çalışın. Dünyanın gündemini, teknolojideki ve yapay zekadaki gelişmeleri takip edin. Yapabiliyorsanız mesleğinizde sizi avantajlı yapacak farklı dilleri de öğrenmeye çalışın. Disiplinli olun, zamanı verimli kullanın, dikkati sürdürme, odaklanma becerilerinizi geliştirin. Teknolojiyi ve interneti verimli kullanın. Dikkat dağıtıcı ve zaman öldürücü unsurlara karşı otokontrol geliştirin.

Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Kariyer Danışmanlığı ile Yapay Zeka Etkisini Dikkate Alarak Kariyerinizi Planlayabilirsiniz

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Geleceğinizi planlarken sizinle birlikte kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirliyoruz.

Kariyer planınızı yaparken mutlaka geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini de göz önünde bulunduruyoruz. Çalışmalarımızda bilimsel kanıtlardan faydalanıyor, uluslararası düzeyde güncel gelişmeleri takip ediyoruz.

Siz de yapay zekanın avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek meslek seçimi yapmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli ve Endüstri 4.0 Okul Öncesi Eğitimden İtibaren Çok Daha Bilinçli Bir Kariyer Planı Yapmayı Gerektiriyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Read More

Netlessfobi dijital çağın yol açtığı 3 psikolojik rahatsızlıktan biridir. Henüz literatürde yeterince bilgi yer almasa da özellikle Z kuşağı içerisinde oldukça yaygındır. İnternetsiz kalma korkusu olarak da bilinen bu hastalığa ek olarak nomofobi, fomo hastalıkları da görülmektedir. Dijital çağ ile sonradan tanışanlar yani dijital göçmenler için internet özgürlük anlamına geliyor.

İnternetle tanışana kadar insanlar yaşadıkları bölgeyle sınırlı olacak şekilde sosyal ilişki kurabiliyorlardı. İnternetle ise dünyanın her köşesinden insanla istedikleri zaman iletişime geçebilir hale geldiler. Bilgiyi edinebilmenin de sınırları genişledi. Matbu kitaplardan edinilen bilgi uluslararası düzeyde, evrensel dijital bir kitaplıktan edinebilir hale geldi. Z kuşağı içinse internet içine doğdukları ve farklı bir türünü bilmedikleri olağan bir iletişim hali.

İnternet sayesinde artık hepimiz zamandan ve mekandan bağımsız olarak iletişime geçebiliyoruz. Bunu yapabilmek için internet bağlantısı kurabileceğimiz bir dijital cihaza ve internet erişimine sahip olmamız yeterli.  Ancak bizi bu kadar özgürleştiren internet bir o kadar da bağımlı kılıyor. İnternetin sağladığı iletişim ve erişim kolaylığı yokluğunda da yoksunluk belirtileri gösterilmesine neden oluyor.

İnterneti kimi zaman iletişim kimi zaman eğlence kimi zaman bilgi edinme için kullanıyoruz. İnternetin kullanım amacı ve alanı oldukça geniş. İnternet ortamında her yaştan bireye ve her ihtiyaca hitap edecek içerik bulmak mümkün. Bu da pek çok insan için internetin yerinin doldurulması zor bir kaynak haline gelmesine neden oluyor. Özellikle pandemi sürecinde internet zaruri bir ihtiyaç halini de aldı.

Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma düzenlemeleri ve sosyal hayatın kısıtlanması internetin önemini daha da artırdı. Peki Netlessfobi hangi belirtilerle kendisini gösteriyor? Kişiler üzerindeki olumsuz etkileri neler? İnternetsiz kalma korkusuyla başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazının devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Akademik Başarıyı ve Kariyeri Olumsuz Etkiliyor ve FOMO (Fear Of Mising Out) Hastalığı ve Öğrenciler Üzerindeki Olumsuz Etkileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Netlessfobi Belirtileri Nelerdir?

İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireyler internet bağımlıları ile karıştırılabilmektedir. İnternet bağımlıları internet kullanım davranışlarıyla tanım alırlar. İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerde ise internet kullanım sıklığı ve süresi önemli değildir. Bu bireyler gün içerisinde interneti kullanmaya hiç ihtiyaçları olmasa dahi yokluğundan huzursuzluk duyarlar. Yani netlessfobi, internetin aşırı kullanımından öte kişinin internetin olmadığı bir ortamda kalamaması ve internet yoksunluğundan endişe duymasıdır.

İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerde aşağıdaki belirtiler görülebilmektedir.

  1. Kişinin 3’den fazla internet bağlantısına sahip akıllı cihazı bir arada kullanması ve bunlarla uzun zaman geçirmesi. (Laptop, tablet, telefon gibi)
  2. Günlük hayatta gittiği mekânlarda internet bağlantısının olmasına özen göstermesi,
  3. Günlük en az 8 saat süreyle online olması,
  4. İnternete bağlanma imkânı olmadığında hayatın durduğu düşüncesine kapılmak,
  5. İnternete bağlanma imkânı olmadığında sosyal ağlardaki yeni gelişmeleri kaçırmaktan ve tekrar yakalayamamaktan endişe duymak,
  6. Gece uyurken bile internete bağlanabilme özelliği olan akıllı cihazları ulaşabileceği mesafede bulundurmak,
  7. Sosyal medya hesaplarına ait mesaj, bildirim, beğeni, ses ve görüntülerden büyük bir haz duymak,
  8. Kısa süreliğine bile olsa internetten ayrı kalamamak,
  9. Yemek siparişi, alışveriş, fatura ödeme gibi günlük işlerini sürekli olarak internet aracılığıyla gerçekleştirmek,
  10. Günde sosyal amaçlı en az 20 bildirimde bulunmak.
  11. İnternet olmayan ortamlarda huzursuz olmak, internetsizlik neticesinde fiziksel tepkiler göstermek,
  12. Sürekli internet arayışı içerisinde olmak.

Tanı için yukarıdaki belirtiler örnek gösterilse de konuyla ilgili çalışmalar artıkça belirtilerde de farklılaşmalar olacaktır.

Netlessfobinin Olumsuz Etkileri Nelerdir?

İnternetten yoksun kalma korkusu bireyin duygu, düşünce ve davranışlarına yansımaktadır. İnternetsiz kalma korkusu yaşayan bireylerdeki olumsuz etkiler şu şekildedir;

  1. Sosyal medyada çok zaman geçirmenin sonucunda zorlaşan zaman yönetimi,
  2. Kişisel veya mesleki gelişime katkısı olmayan sitelerde gereksiz zaman geçirme,
  3. Kişisel uğraşlara gereğinden fazla zaman harcama,
  4. İşleri önceliklemede problem yaşama,
  5. Erteleme davranışında artış,
  6. İş yerinde artan sanal kaynatma,
  7. İşleri geciktirmede herhangi bir sorun görmeme,
  8. Aksayan işlerle ilgili bahaneler üreterek, sorunun internet kullanımıyla ilgili olmadığını ispat etmeye çalışma,
  9. Ödül ve ceza algısında farklılaşma,
  10. Dikkati sürdürme ve konsantrasyon güçlüğü,
  11. Umursamazlık ve empati eksikliği,
  12. İnternetin yoksunluğunda öfke, huzursuzluk, stres hissetme,
  13. İnternetin yokluğunda depresif duygu durum,
  14. Sürekli online oyun, kumar, bahis, spor ve benzeri takibi veya blog, sözlük, haber takibi,
  15. Online olunamayan sürelerde sosyal beceri eksikliği gösterme ve benzeri olumsuz etkiler görülebilmektedir.

Netlessfobik bireylerde internet bağımlılığı, teknolojik cihazlardan uzak duramama veya yeniliklerden haberdar olamama korkusu görülebilmektedir.

Örgütler Açısından Karşılaşılabilecek Olumsuzluklar

Çalışan bağlılığının düşük olduğu örgütlerde internet kullanımı bir kaytarma unsuru olarak kullanılabilmektedir. Yeterince çalışma motivasyonu olmayan bireyler için internette amaçsız gezinmek fazla ve sık sigara molaları gibidir. Ayrıca kurum içerisinde mutsuz olan birey örgütün diğer üyeleri için de motivasyon kırıcı olabilmektedir. Olumsuz örnek teşkil etmesi ve ekibi yavaşlatması da örgüte zarar vermektedir.

Kurum markasına, imajına yakışmayacak şirket içi görüntü ve videoların sanal ortamda paylaşılması da marka imajını zedelemektedir. Güvenli internet kullanımını bilmeyen, zararlı yazılımlara karşı yeterli önlem almayan çalışanlar da kuruma zarar vermektedir. Bu nedenle organizasyonun siber güvenliği, kişisel verileri ve bilgileri tehdit altında kalmaktadır.  Hacker saldırılarına ve casus yazılımlara davetiye çıkarılmaktadır. Sonuç olarak netlessfobik bireyler kuruma maddi ve manevi zarar verebilmektedir.

Öğrenciler ve Akademik Başarı Açısından Karşılaşılabilecek Olumsuzluklar

İnternetten yoksun kalma korkusu öğrencileri ve akademik başarıyı da olumsuz etkilemektedir. Başta zaman yönetimi eksikliği, erteleme davranışı ve dikkati sürdürme güçlüğü başarıyı olumsuz etkilemektedir. Ödevlerin, tekrarların zamanında yetiştirilememesi, ders içerisinde zihnin internet kullanımında olması performansı olumsuz etkilemektedir. Özellikle lise, üniversite sınavlarına hazırlık gibi önemli dönemlerde internet stresten kurtulmak için de kullanılabilmektedir.

Motivasyon eksikliği, hedefsizlik, gerçekdışı çevresel beklentiler de internet kullanım sıklığını artırabilmektedir. Ayrıca günümüz öğrencileri dijital çağın içerisine doğmaktadır. Dolayısıyla öğrencilerde ve genç nesilde internet yoksunluğu çok daha sık görülmektedir. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Netlessfobi ile Başa Çıkmak İçin Öneriler

İnternetten yoksun kalma korkusuyla başa çıkmak için öncelikle kişinin internet ihtiyacının nedenleri ortaya çıkarılmalıdır. Ayrıca alternatif uğraşlar geliştirmesi desteklenmelidir. Bilinçli ve kontrollü internet kullanımının kazandırılması için bilişsel ve davranışsal çalışmalar yapılmalıdır. Bireysel psikolojik danışmanlık ve grup terapisi işe yaramaktadır. Yoksun bırakmak yerine amaçlı ve verimli internet kullanımı teşvik edilmelidir. Ardından ihtiyaç duyulursa kademeli yoksun bırakma uygulanarak internet kullanım sıklığı azaltılabilir.

Netlessfobi Kariyer Gelişiminizi ve Akademik Başarınızı Engelliyorsa Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Dijital çağda akademik başarıyı ve kariyer gelişimini destekleyen pek çok kaynak mevcuttur. Ancak bu kaynaklar verimsiz ve hatalı kullanıldığında başarıyı da engellemektedir. Akademik hayatın erken yıllarından itibaren başarıda istikrarlı olabilmek kariyer gelişimine olumlu katkı sağlamaktadır. Bu nedenle erken dönem itibariyle çocuklara ve öğrencilere bilinçli internet ve teknoloji kullanımı aşılanlamlıdır.

İnternetten yoksun kalma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın/ kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Netlessfobi yaşıyor ve bunun başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Alan seçimi kariyer yolculuğunun en önemli adımı. Ancak seçim sürecinin denk geldiği karmaşık yaşam dönemi seçime yeterli önemin verilememesine neden oluyor. Öğrenciler tercih sürecinde yeterli bilgi edinemeden çoğunlukla aile ve/veya öğretmenlerin yönlendirmesiyle seçim yapıyor. Kimi öğrenciler ise seçimlerinde birbirlerinin tercihlerinden etkileniyor. Oysa seçim sürecinde öğrencinin öğrenme stili, baskın zeka alanı, karakteri ve beklentileri dikkate alınmalı.

Seçim yaparken eğitim alınan okulun akademik kadrosu, sunacağı eğitim fırsatları da önemsenmeli. Öğrenciler seçimlerini bugünün koşullarına ek geleceği de değerlendirerek yapmalı. Mesleklerin geleceği ve geleceğin meslekleri iyi bilinmeli. Uluslararası sürdürülebilecek bir meslek seçimi yapılacaksa lisede alan seçerken bu kriter de göz önünde bulundurulmalı. Yurtdışı üniversite eğitimi hedefi olan öğrenciler lise yıllarından başlayarak bu hedefleri için hazırlık yapmalı.

Yurtdışı eğitim sınavları hakkında bilgi edinilmeli, AP, IB programları ve sınavları araştırılmalı. Alan seçimi yaparken mutlaka okul rehberlik biriminden veya profesyonel bir danışmanlık merkezinden de destek alınmalı. Mesleki ilgi, kişilik ve zeka testleriyle seçim süreci yapılandırılmalı. Seçim sonrası oluşacak avantaj ve dezavantajlar da değerlendirilmeli. Alan yeterlilik testinde yer alan çıkmış sorular gözden geçirilerek öğrencinin alana yeterli ilgisi olup olmadığına bakılmalı.

Öğrenci mezuniyet sonrası hangi mesleklere yönelebilir, hangi üniversiteleri ve bölümleri seçebilir araştırılmalı. Peki alan seçme nedir? Alan seçerken nelere dikkat edilmeli? Yapılan seçim kariyere nasıl etki ediyor? Doğru alanı seçmek için farklı neler yapılabilir? Yazımızın devamından detaylarıyla paylaşacağız.

Stratejik Yetenek Yönetimi ile Lise’de Doğru Alan Seçimi Yapabilirsiniz Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Alan Seçimi Nedir?

Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği’ne göre, bir ders yılı iki dönemden oluşmaktadır. Öğrencinin bir ders yılı başarısı ise bu iki dönemin genel ortalamasına göre belirlenmektedir. 9. sınıfı tamamlayan öğrenciler artık alanlara yönlendirilmektedir. Bu süreçte öğrenciler ilgi, istek, yetenek ve derslerdeki başarı durumlarına göre alanlara yönelir veya yönlendirilir.

Yönlendirme öğrencinin ve ailenin görüşü alınarak rehber, öğretmen veya müdür yardımcısıyla yapılır. Seçim sürecinde öğrenciler Sayısal (Fen-Matematik), Eşit Ağırlık (Türkçe-Matematik), Sözel ve Dil alanlarına geçebilir. Alan seçimi bir noktada meslek seçiminin de temelini oluşturmaktadır. Öğrenciler yaptıkları seçimle ileride girecekleri üniversite sınavında sorumlu olacakları ağırlıklı konuları da belirlemektedir. Dolayısıyla öğrencinin alacağı sınav sonucu seçeceği bölümü, üniversiteyi ve başarıyı da belirleyecektir.

Öğrenciler seçimlerini eğitim yılı sonunda yapsa da eğitim yılı içerisindeki başarıları oldukça önemlidir. Çünkü seçim sürecinde alanın kaynak derslerinin yılsonu ağırlıklı ortalamasının belirli bir barajın üstünde olması gerekir. Bu nedenle öğrenciler alan seçme aşamasına gelmeden çok daha önce alan derslerine yönelik ilgiyi artırmalıdır. Alan seçme sürecinde bireyin ilgilerinin, yeteneklerinin ve mesleki değerlerinin dikkate alınması gerekmektedir.

Hatalı Alan Seçimi: Değişiklik Yapmak Mümkün mü? Yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Alan Seçimi Yapılırken Nelere Dikkat Edilmeli?

Alan seçmek lisede eğitim alınacak ağırlıklı alan derslerini belirlemekten ibaret değildir. Lisenin ikinci yılına denk gelen bu önemli seçim süreci mesleki yönelimin de en önemli adımıdır. Seçim sonrasında öğrencilerin tercih edebileceği meslek grupları belirginleşmektedir. Bu da yapılan seçimin sonucunda bazı mesleklerin artık seçilemeyeceği anlamına gelmektedir.

Örneğin sözel alanını tercih etmiş bir öğrenci için tıp, matematik, işletme, mühendislik gibi bölümlere yönelmek artık mümkün değildir. Dolayısıyla tercih yaparken öğrencinin ve seçim sürecinde etkili olacak kişi ve birimlerin bilinçli olması gerekir.

Seçim Sürecinde Ailenin Bilinçli Yönlendirme Yapabilmesi Oldukça Önemli

Özellikle ailelerin bu aşamadaki sorumlulukları oldukça yüksektir. Çocuklar, erken yaşam dönemlerinden itibaren ilgi ve beceri alanlarını keşfetmek üzere yönlendirilmelidir. Mümkünse okul öncesi dönemde bu farkındalık kazandırılmaya başlanmalıdır. Çocuklara ailenin sosyo-ekonomik durumu da göz önünde bulundurularak mümkün olduğunca zengin seçenek imkanı sunulmalıdır. Sanat, spor, bilim, teknik, kültür alanlarında çocuğun ilgilerini ve becerilerini keşfetmesi desteklenmelidir.

Erken dönemlerden itibaren çocukların sorumluluk ve karar alma bilinci de desteklenmelidir. Böylece alan seçimi gibi önemli bir karar aşamasına gelindiğinde objektif değerlendirme yapabilmeleri sağlanmalıdır. Kendi kararlarını verebilen ve kararlarının getirdiği sorumlulukları üstlenebilen bireylerin yaşam doyumu çok daha yüksektir. Bu bireyler daha kolay motive olabilirken, zorluklarla da başa çıkmakta çok daha başarılı olabilirler.

Öğrencinin Öğrenme Stili ve Baskın Zeka Alanı Alan Seçimi Sürecine Dahil Edilmeli

İlgi ve becerilerin belirlenmesi kadar öğrenme stilleri ve baskın zeka alanları da oldukça önemlidir. Öğrenme stili daha çok okulun ve öğretmenlerin öğretim modeliyle alakalı katkı sağlayacaktır. Baskın zeka yönü ise alan seçme sürecinde doğrudan kişinin yönelebileceği ağırlıklı derslerin belirlenmesini sağlayacaktır. Ancak seçim yaparken sadece zeka alanını önemsemek doğru bir yaklaşım değildir.

Örneğin; Öğrencinin zekası sayısal alanı seçmek için elverişli olabilir. Ancak bu alana öğrencinin ilgisi yoksa başarı elde etme olasılığı yine düşük olacaktır. Ya da öğrencinin sayısal bölümüne ve buradan seçebileceği mesleklere ilgisi olabilir. Mesela hekim olmayı istiyor ve başarılı bir hekim olabileceğine inanıyor olabilir. Ancak zeka yönü ve akademik becerisi sayısal okumak için uygun olmayabilir.

Pek çok öğrencinin çocukluk yıllarından getirdiği “büyüyünce doktor, öğretmen, mühendis olacağım” gibi hedefleri olabilmektedir. Çocuklukta edinilen rol modeller, ailelerin yönlendirmeleri veya kulaktan dolma bilgiler bu hedefleri şekillendirmektedir. Ancak çocukluk mesleklerle ilgili oldukça yüzeysel bilginin sahip olunduğu dönemdir. Doktorlar insanları iyileştirir, öğretmenler okuma yazma öğretir, polisler suçluları yakalar gibi.

Çocuklar çoğunlukla liseye gelene kadar meslek sahibi olabilmenin gerisinde yatan akademik çabayı ve gereklilikleri bilmemektedir.  9. Sınıfta alınan eğitim alan seçimine yönelik bilgi geliştirilmesini sağlamaktadır. Öğrencilerin bazı derslerde daha iyi ve ilgili olması bazılarında ise zorlanması seçimlerinde ayrışabilmelerini sağlamaktadır. Dolayısıyla çocukluktan itibaren doktor olma hayali olan bir öğrenci sayısal derslerde zorluk yaşıyorsa seçimi değişebilmektedir. Bu da sürecin kabullenilmesini zorlaştırmaktadır.

Hayalinin dışında kalan bir alana yönelmek öğrencinin kendisini başarısız hissetmesine neden olabilmektedir. Bu hayal kırıklığının yaşanmaması için erken dönemlerden itibaren mesleki ilgi ve yetenek üzerine çalışılmalıdır.

Öğrencinin Karakteristik Yapısı da Seçim Sürecinde Dikkate Alınmalı

Alan seçerken öğrencinin akademik becerisi, başarısı, ilgileri kadar karakteri de göz önünde bulundurulmalıdır. Mesleklerin çalışma koşulları, içerikleri ve işleyişleri doğrudan karakterle ilgilidir. Örneğin; düzen seven, rutinlerinin bozulmasından hoşnut olmayan biri seyahat veya esnek çalışma saatlerinden hoşnut olmayabilir.  Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve Beş Faktör Kuramı: Kişiliğe Göre Meslek Seçimi yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Mesleklerin Geleceği ve Geleceğin Meslekleri Yeterince Bilinmiyor

Ne öğrenciler ne de aileler seçim yaparken bu kriteri yeterince göz önünde bulundurmuyor. Mevcutta popüler ve iş yapan meslekleri hepimiz biliyoruz. Ancak dünya çok hızlı değişiyor, evriliyor. Artan nüfus ve nitelikli insan gücü, buna karşılık artan akıllı sistemler ve yapay zeka işsizlik oranlarını yükseltiyor. Her yıl yeni üniversiteler açılıyor ve aynı bölümlerden sayısız öğrenci eğitime başlatılıyor veya mezun ediliyor.

Lisans eğitiminin 4 yıl olduğunu kabul edersek eğitime başlandıktan 4 yıl sonra belki de o meslekle ilgili ihtiyaç çoktan karşılanmış oluyor. Bu da alan seçimi yaparken mesleklerin geleceğini ve geleceğin mesleklerini iyi bilmeyi gerektiriyor. Bin bir heves ve heyecanla başlanan üniversite eğitimi mezuniyet sonrasında hüsranla sonuçlanabiliyor.

Düşük maaşlar, uzun ve sancılı iş arama süreci nitelikli eğitim almış öğrencileri dahi kapsayabiliyor. Bu nedenle seçim sürecinde yöneleceğimiz alan kadar bu alanı seçtikten sonra seçebileceğimiz meslekleri de öğrenmeliyiz. Meslek alternatiflerini öğrendikten sonra bu mesleklerin gelecekteki potansiyelleri, istihdam olanakları öğrenilmeli. Aynı şekilde seçilen alandan yola çıkarak yeni gelişen ve gelişecek olan meslekler de öğrenilmeli.

Başarılı Bir Kariyer İçin Tercih Yapmadan Önce Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği İyi Bilinmeli yazımız da faydalı olabilir.

Alan Seçimi Yaparken Yapay Zekanın Meslekler Üzerindeki Etkisi Göz Önünde Bulundurulmalı

Yapay zekanın meslekler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin sadece sayısal bölümleri kapsadığı yanılgısına kapılabilirsiniz. Ancak sayısal, sözel ayrımı yapılmaksızın yapay zekalar gelecekte pek çok mesleğin kaderini değiştirecek. Nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyulan birçok meslek yapay zekalara devredilecek. Bugün psikolojik danışmanlığın dahi yapay zeka aracılığı ile sağlanabileceği öngörülüyor.

Günümüzde dahi pek çok meslek akıllı sistemlerin ve teknolojik aygıtların kullanımı ile sürdürülüyor. İnsan gücü ise denetim aşamasında rol oynuyor. Dolayısıyla sağlıktan, eğitime, sanayiden, üretime kadar pek çok alanda yapay zekanın etkisini göreceğiz. Bu da alan seçimi yaparken yapay zeka gelişmelerinin de meslekler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmayı gerektiriyor.

Alan Seçimi Kariyer Yolculuğunu Nasıl Etkiliyor?

Daha öncede belirttiğimiz gibi alan seçmek meslek seçimi yapmanın ilk adımı. Yöneldiğimiz alan seçebileceğimiz meslekleri de sınırlandırmış oluyor. Bu nedenle alan seçtiğimizde kariyer yolculuğumuzun da yönünü belirlemiş oluyoruz. Bu yolculuğa başladıktan sonra dönüş yapabilmek ise kolay değil. Bir alana yöneldiğinizde lise eğitiminizin büyük bölümünü bu alana yönelik eğitim alarak geçirirsiniz. Dolayısıyla diğer alanlara yönelik sınırlı bilgi edinme imkanınız olacaktır.

Üniversite sınavına hazırlanırken alanınızı doğru seçerseniz sınav sonucunuzdan alacağınız verim de o kadar yüksek olacaktır. Ancak sınava hazırlık sürecinde farklı bir alandan sınava hazırlık yapmaya karar verirseniz alan içinden olanlara yetişmeniz zorlaşır. Açıklarınızı kapatmanız için çok daha fazla zaman ve efor harcamanız gerekir.

Kimi zaman öğrenciler üniversite eğitimi sürecinde alan seçimi ve mesleğin hatalı olduğunu fark edebilmektedir. Bu aşamadan sonra değişiklik yapmak hala mümkün olsa da kaybedilecek zaman ve harcanacak efor oldukça yüksektir. Yeniden üniversite sınavına hazırlanmak ve yeniden eğitim almak gerekebilmektedir. Kimi durumlarda çift ana dal, yan dal, yüksek lisans gibi alternatif programlarla bu ihtiyaç karşılanmaktadır.

Z kuşağı alan ve meslek seçimi konusunda geçmiş kuşaklara göre çok daha bilinçlidir. Hali hazırda meslek sahibi olan daha eski kuşak mensuplarının ise mesleki doyumu daha düşük bulunmaktadır. Bu da çalışanların kariyerlerinde değişikliğe gitmek istemelerine veya hedefledikleri kariyer başarısını elde edememelerine neden olmaktadır. Sık iş değiştirme, düşük performans, mesleki mutsuzluk kişisel hayata da etki etmektedir.

Aile içi ilişkiler, sosyal yaşam iş hayatındaki olumsuzluklardan etkilenebilmektedir. Mesleki doyumsuzluk stresle ve zorluklarla başa çıkabilmeyi de zorlaştırmaktadır.

Doğru Alan Seçimi İçin Kariyer Danışmanlığı

Alan ve meslek seçimi bireyin bugününü değil bütün ömrünü, yaşam standardını, koşullarını ve çevresini belirlemektedir. Bu nedenle seçim süreci sınırlı bilgi ve yönlendirme ile yürütülmemelidir. Günümüz koşullarında doğru bir alana ve mesleğe yönelmek çok yönlü değerlendirme yapabilmeyi gerektirmektedir.

Seçim yaparken bilimsel verileri, alan çalışmalarını takip edebilmek, ileri görüşlü olmak ve kendini iyi tanımak gerekmektedir. Bunların hepsini ise tek başına yapmak kolay değildir. Okulun, rehberlik servisinin alan seçimiyle ilgili yeterli hazırlığı ve çalışması yoksa öğrencinin yükü artmaktadır. Bu süreçte hatta çok daha öncesinde profesyonel kariyer danışmanlığı almak daha doğru seçim yapabilmeyi kolaylaştırmaktadır.

Hatta günümüzde mentor desteği alan öğrenci sayısı da oldukça fazladır. Özellikle yurtdışı eğitim isteyen, uluslararası düzeyde bir mesleğe yönelmeyi planlayan öğrenciler daha bilinçli tercih yapmalıdır. Yurtdışı eğitim ve burs fırsatlarının takibinin yapılması, sınavlara hazırlanılması için yurtdışı eğitim danışmanlığı alınabilir.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de doğru alan seçimi yapmak ve kariyerinizi yapılandırmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Sayısal zeka denince akla ilk gelen Isaac Newton, Albert Einstein, Thomas Edison, Bil Gates, Stephen Hawking gibi dâhilerdir. Bu nedenle sayısal yeteneği olan her öğrencinin tüm kariyer basamaklarını hızla adımlayabileceği yanılgısı oldukça yaygındır. Ancak sayısal yani mantıksal-matematiksel zekaya sahip her birey dahi değildir. Akademik başarıyı yeterince önemsemeyen veya önemini bilmeyen pek çok öğrencinin sayısal potansiyeli gizli kalabilmektedir.

Düşük not ortalaması, derslere olan ilgisizlik öğrencinin sayısal becerilerinin keşfedilmesine engel olabilmektedir. Bu da özellikle lisede alan seçimi yaparken öğrencilerin yanlış alanlara yönlendirilmesine neden olmaktadır. Sayısal derslerde ortalama ve üzeri başarı elde etmek sayısal beceri sahibi olmak için yeterli değildir. Çünkü derslerini iyi dinleyen, sınavlara iyi hazırlanan öğrenciler de ortalama performans gösterebilmektedir. Sayısal zeka, ders başarısından çok daha öte bir değerlendirme gerektirmektedir.

Sayısal zeka alanının tespit edebilmek için öğretmenlerin farkındalıklı gözlem yapması oldukça önemlidir. Öğretmenin sayısal potansiyel fark ettiği öğrenciyi temel ders bilgisi dışında da ölçümleyebilmesi gerekir. Bu diğer zeka yönleri için de oldukça önemlidir. Yine zeka testlerine katılmak da zeka yönünün belirlenmesinde etkili ve güvenilirdir.

Alan seçiminin zeka alanı belirlendikten sonra yapılması akademik başarı ve kariyer gelişimi için son derece önemlidir. Bu bilinçle yapılan tercihlerde okul başarısını artırmak ve üniversite sınavına hazırlık yapmak daha kolay olacaktır. Meslek seçimi yaparken de baskın zeka alanının tercih sürecinde etkili olması önemlidir. Ancak meslek seçerken baskın zeka alanı kadar karakteristik özellikler, ilgi ve hedefler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Örneğin sayısal zeka sahibi bir öğrencinin sosyal yönü de gelişmiş olabilir. Bu durumda meslek seçimi sayısal bilgi ve beceri gerektiren ve sosyal yönü olan alternatiflerden olmalıdır. Alan, meslek seçimi bu kapsamda yapıldığında akademik başarı, mesleki doyum ve kariyer gelişimi de yükselecektir.

Peki sayısal (mantıksal-matematiksel) zeka nedir? Bu zeka alanı hangi meslekleri kapsamaktadır? Sayısal becerinin artması için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Sayısal Zeka Nedir?

Sayısal-Mantıksal zekası baskın olanlar matematik bilmeyi ve kullanmayı gerektiren alanlarda başarılı, verimli ve mutlu olurlar. Bu kişiler veri toplamayı, organize etmeyi, analiz etmeyi, yorumlamayı ve tahmin yürütmeyi severler. Nesneler arasındaki ilişkiyi daha kolay bulur ve problem çözme becerilerinde de daha yeteneklidirler. Soru sorarak düşünürler, araştırmacıdırlar ve bilgi edinmede meraklıdırlar.

Sayısal zeka Howard Gardner tarafından öne sürülen 8 çoklu zeka türünden biridir. Sayıları akıllıca kullanırlar, mantıksal modelleri, kategorileri, ilişkileri sebep ve sonuç ilişkilerini anlama yetenekleri vardır. Küçük yaşlardan itibaren strateji oyunlarından, bulmacalardan ve deney yapmaktan hoşlanırlar. Gardner’a göre her bireyin birden fazla baskın zeka alanı olabilir. Bu zeka alanları birbiriyle işbirliği içerisinde çok daha verimli çalışabilir.

Sayısal beceriye sahip bireyler meslek seçerken mutlaka ilgi alanlarını ve varsa diğer baskın zeka türlerini de değerlendirmeliler. Örneğin yabancı dil bilen biri, bu dili profesyonel düzeyde kullanırken sözel zekasını kullanır.

Dili sayesinde seyahat edip başka insanlarla tanışıp yeni ilişkiler geliştirirken sosyal zekasını kullanır. Bu bilgisini mesleğe çevirip turizm rehberi olabilir burada yine sosyal zekası devrededir. Bir akrobat işini yaparken dengede durmak için bedensel zekasını kullanır. Ancak mesafeyi, derinliği görsel-uzamsal zekasıyla ölçer.

Meslek Seçimi Önerileri: Çoklu Zeka Kuramı ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Sayısal Zeka Gerektiren Meslekler Nelerdir?

Sayısal-mantıksal zekası güçlü olan bireyler sayısal, mantıksal düşünme becerisi gerektiren tüm mesleklerde başarılı olabilirler. Ancak bu başarıyı belirleyen baskın zeka kadar bu alana yönelik ilgi ve merakın da olmasıdır.

Eşlik eden diğer zeka alanlarının da meslek seçimine dahil edilmesi alternatif zenginliğini sağlamaktadır. Ayrıca doğru mesleği belirlemek de kolaylaşmaktadır. Sayısala ek olarak görsel uzamsal zekası güçlü olan birisi tasarım veya mikrocerrahi alanına yönelebilir.

Genel olarak sayısal zeka sahibi bireyler aşağıdaki meslek dallarına yönelebilirler. Araştırma, geliştirme, uygulama ve öğretme aşamalarında da rol alabilirler.

  • Bilgisayar Mühendisi/Programcısı/Teknisyeni (Bilgisayar temelli tüm mesleklerde başarılı olabilirler)
  • Yazılım Mühendisi
  • Sistem Analisti
  • Ağ Analisti
  • Veritabanı Uzmanı/Tasarımcısı
  • Mühendis (Elektronik, inşaat, mekanik, kimya, endüstri)
  • Muhasebe Uzmanı
  • Maliye Uzmanı
  • Finans ve Yatırım Danışmanı
  • Matematik Uzmanı
  • İstatistikçi
  • Mimar/İç Mimar
  • Fizikçi
  • Astronomi Uzmanı/Gökbilimci
  • Doktor/Hemşire/Sağlıkçı/Eczacı
  • Yapay zeka, makine öğrenmesi, robotik gibi dallarda çalışılabilir
  • Elektrik/elektronik
  • Biomedikal – Bioteknik
  • Sayısal bilimlere yönelik öğretmen, akademisyen, araştırmacı
  • Endüstriyel tasarım
  • Kodlama programları

Sayısal Zeka Geliştirilebilir mi?

Gardner, her bireyin doğuştan getirdiği zekasını iyileştirip, geliştirebileceğini öne sürmektedir. Gardner’a göre zeka türleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır ve beyin bir bütün halinde çalışmaktadır. Dolayısıyla okul öncesi dönemden başlayarak zeka alanlarının gelişimine katkıda bulunulabilir.

Zeka alanının geliştirilmesi kadar baskın zeka alanına yönelik ilgi ve merakın da uyandırılması gerekir. Merak uyandırmak için araştırma ödevleri vermek, projeler ürettirmek başarılı sonuçlar verebilir. Atık materyallerden geri dönüşüm fikirleri ürettirmek, çevre dostu ürünler tasarlattırmak gibi. Grup çalışmaları yaptırmak da hem ekip çalışmasını öğretmek hem de beyin fırtınası yaptırmak için verimlidir.

Sayısal- mantıksal zekada sayısal beceriye yaratıcılığın eşlik ediyor olması da başarıyı artırmaktadır. Özellikle yenilik icat edebilmek veya mevcudu geliştirip dönüştürebilmek için yaratıcı düşüncenin geliştirilmesi gerekmektedir.

Satranç gibi neden sonuç ilişkisini irdelemeyi ve bir sonraki adımı planlamayı gerektiren oyunlar da faydalıdır.  Strateji oyunları oynamak, bulmaca çözmek, mantık ve matematik soruları çözmek de sayısal beceriyi artırmaktadır. Oyunlarda rakibin hamlelerini takip etmek ve tahmin etmeye çalışmak da sayısal zekayı geliştirmektedir. Kodlama, robotik gibi sayısal alanlara yönelik ilgi ve beceriyle uyumlu faaliyetlere katılmak da oldukça faydalı.

Basit kodlama programları kullanarak oyun, site, yazılım kurulabilir. Böylece hem öğrenir hem eğlenir hem de verimli zaman geçirilebilir. Deney yapmak, robot/maket yapmak da faydalıdır. Bilim-teknik faaliyetlerine katılmak, kulüp ve dergi üyelikleri yaptırmak da sayısal- mantıksal zekayı geliştirmektedir. Bozulan oyuncakları, eşyaları açıp incelemek veya çalışma sistemini öğrenmeye çalışmak da yararlı olmaktadır. Ancak bunu yaparken zarar görmeyecek şekilde, güvenlik önlemleri alınarak çalışılmalıdır.

İlgi ve Beceri Alanları Meslek seçimini ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor? Ve Çocukların ilgi ve Beceri Alanları Nasıl Keşfedilir? Yazılarımız da sizin için faydalı olabilir.

Sayısal Zeka Becerinizi Kariyer Danışmanlığı ile Çok Daha Verimli Kullanabilirsiniz

Sayısal- mantıksal zekaya sahip olmak doğru değerlendirildiğinde akademik başarıyı desteklemekte ve kariyer fırsatlarını artırmaktadır. Ancak bu alana yeterli yatırımın yapılmaması, eğitim fırsatlarının iyi değerlendirilmemesi başarı olasılığının düşmesine neden olmaktadır. Sayısal zekaya sahip olan ve bu alanda mesleğini sürdüren ebeveynler çocuklarını daha bilinçli yönlendirebilmektedir. Ancak bazen çocuğun potansiyeli fark edilmeyebilir veya yeterince üzerinde durulmamış olabilir.

Zeka alanının doğru tespit edilmesi ve mesleki yönlendirmenin doğru yapılabilmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Her şeyden önce güncel, bilimsel ve zengin mesleki bilgiye sahip olabilmek gerekir. Geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmek, yapay zekanın, teknolojinin meslekler üzerindeki etkisini öngörebilmek gerekir. Yabancı dilin önemi de oldukça önemlidir. Çünkü ulusal kaynaklardan edinilen bilgiler yeterli değildir.

Dünyadaki gelişmeleri takip edebilmek geleceğe yönelik başarılı seçimler yapabilme olasılığını artırmaktadır. Tüm bunları yaparken öğrenciyi iyi değerlendirmek, karakterini, zeka alanı kadar ilgi ve becerilerini de öğrenmek gerekir. Sosyo kültürel ve ekonomik yapının bilinmesi, kişinin beklentilerinin de sürece dahil edilmesi önemlidir.

Tüm bunları bir arada eksiksiz yapabilmek ise kolay değildir. Bu nedenle alan ve meslek seçerken profesyonel kariyer danışmanlığı almak hata payını minimuma indirmektedir.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Sayısal zeka gibi tüm zeka alanlarına yönelik profesyonel destek sunuyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Savunma mekanizmaları yaşamda karşılaşılan kaygıları azaltmak için egonun gerçeği çarpıttığı bilinçsiz stratejilerdir. Kişileri iç ve dış zorluklara ya da sıkıntılara karşı koruyan otomatik süreçler olarak da düşünülebilir. Bu mekanizmalarla birey kendini sıkıntı verici düşüncelerden, benliğin oluşturduğu suçluluk ve kaygı duygularından uzaklaştırır. Benliğimiz ise id, ego ve süperego olarak üç farklı yapıdan oluşmaktadır. Her bir yapı farklı amaçlara hizmet etmektedir.

Yaşadığımız kaygı ve sıkıntılar ise bu yapıların birbiriyle çatışmasından, açığa çıkan anlaşmazlıklardandır. İd, benliğin hiçbir mantıklı ya da ahlaki norma bağlı olmayan en ilkel yapısıdır. Tamamıyla bilinçaltına gömülüdür, cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin ve bu dürtülerin getirdiği istek ve eğilimlerin muhafaza edildiği alandır.

Ego ise, benliğin idden daha gelişmiş olan ikinci yapısıdır. Bu yapı idden gelen dürtüsel ihtiyaçları doyurmak ve dengelemek için çalışır. Egonun idden daha gelişmiş olmasının nedeni işlevini yerine getirirken düşünce sistemini kullanmasıdır. Ego, bireyin uygun koşullar oluşana kadar mevcut ihtiyacını ertelemesini sağlamaktadır. Bu anlamda da idden gelen dürtüleri bastırıp bireyin öncelikli ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlar.

Ego, bu özelliğiyle benliğin bilinç düzeyine daha yakın olan kısmıdır. Süperego ise, yetiştiğimiz kültür ve büyütüldüğümüz ebeveyn tutumlarına göre şekillenir. Süperego, idin dürtülerini sürekli olarak bastırmaya çalışır. 3 benlik yapısından gerçeklikle uyumlu olan tek yapı egodur. Ego, savunmaları kullanarak yaşamsal kaygıları daha kabul edilebilir hale getirir. Böylece savunmalar psikolojik sağlığımızı dengede tutmamızı, yaşadığımız çevre ile uyumlu olmamızı sağlar.

Savunma mekanizmaları yaşa ve bilişsel gelişmişlik düzeyine göre de farklılık gösterir. Çocuklar daha ilkel savunma mekanizması kullanırken, yetişkinlerin kullandığı mekanizmalar daha gelişmiştir. Peki bu mekanizmalar nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Seçimlerimizi ve davranışlarımızı nasıl etkiler? Yazımızın devamında detaylarıyla bulabilirsiniz.

Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizması kullanımı oldukça sağlıklı ve benlik bütünlüğünü, iyi oluşu koruyan önemli bir kaynaktır. Ancak her şeyin fazlasında olduğu gibi bu mekanizmaların da gereğinden çok kullanımı sağlıklı değildir. Savunmaların ideal ölçüde kullanımı bizi tehditlere karşı koruyup, stres, kaygı ve üzüntüyle başa çıkmayı sağlar. Gereğinden fazla kullanımı ise patolojik sonuçlara neden olabilir. Sıklıkla kullanılan mekanizmalar aşağıdaki gibidir;

Bastırma (Repression)

Egoyu rahatsız eden tüm duygu, düşünce ve dürtülerin bilinçaltına itilerek orada tutulmasına bastırma mekanizması denilmektedir. Kişi böylece başa çıkamadığı ve varlığından rahatsız olduğu her şeyi hiç yaşanmamışçasına bilinç düzeyinden uzaklaştırabilir. Şiddetli korkular, travmalar, kayıplar, pişmanlıklar bu mekanizmayla geri plana atılabilir. Aynı şekilde başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve istekler de bastırılabilmektedir.

Örneğin; kardeş kıskançlığı yaşayan bir çocuk ebeveynlerinin kardeşine olan ilgisini görmezden gelir, bu konudaki düşüncelerini bastırır. Ancak savunma mekanizmaları içerisinde bastırma en fazla zihinsel enerji tüketimine neden olandır. Bastırma mekanizmasının gereğinden fazla kullanılması unutkanlığa neden olabilmektedir. Detayları, önemli konuları hatırlamakta güçlük çekilebilir. Durgunluk, tepkisizlik gibi sonuçlara da neden olabilmektedir.

İnkar (Denial)

İnkar, gerçekliğin acı veren yönünün bilinçten uzaklaştırılmasına yardım eden savunma mekanizmasıdır. Bir olayın varlığını, şiddetini ve sonuçlarını kabul etmekte zorlandığımızda kullandığımız mekanizmadır. Kabullenmenin gerçekleşebilmesi için inkar yardımcı rol oynamakta, kişinin sürece uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Ancak inkarın süresi, sıklığı ve şekli bu savunmanın sağlıksız bir kullanıma dönüşmesine neden olabilir.

Örneğin; sevdiği birinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen birisi onun çok güçlü olduğunu ve bu hastalığı kolayca atlatacağını düşünebilir. Kanser olduğunu öğrenen biri yapılan testlerin hatalı olduğunu, başka bir doktora daha gitmesi gerektiğini düşünebilir. Yas tutan biri, kaybettiği yakınının bir gün geri döneceğini düşünebilir. Özelliklede ölüm alanına tanık olmayan veya cenaze sürecinde bulunmayan kişiler için ölümü inkar sıklıkla görülebilmektedir.

Kişi inkar mekanizması ile yaşadığı durum karşısında açığa çıkacak şiddetli kaygı, korku veya üzüntüyle baş etmeye çalışmaktadır. Savunma mekanizmaları benlik bütünlüğünün korunmasına destek olmaktadır.

Yansıtma (Projection)

Kişinin kendisinde olan ama olmasını istemediği duygu, düşünce ve dürtüleri başkalarına yansıtmasıdır. Örneğin; eşini aldatmaktan korkan biri eşinin kendisini aldatacağını, sadık olmadığını söyleyebilir. Yalan söyleyen biri herkesin yalan söylediğini düşünebilir. Kardeşini kıskanan biri kardeşinin kendisini kıskandığını iddia edebilir. Başarısız olduğunu düşünen biri öğretmenlerinin başarısız olduğunu düşündüğünü düşünebilir.

Mantığa Bürüme (Rationalization)

Bir diğer anlamıyla bahane uydurma olarak düşünülebilir. Kişi kendisi ve başkaları tarafından hoş karşılanmayacak duygu, düşünce ve davranışlarını açıklamak için mantıklı bulanabilecek bahaneler üretebilir. Mantığa bürüme savunma mekanizmaları içerisinde en sık kullanılanıdır. Ancak gerçeğin çarpıtılmış hali olduğu için fazla kullanımı yine sağlıksızdır. Kişinin kendi duygu, düşünce, davranış ve dürtülerine yabancılaşmasına neden olur.

Başkaları tarafından fark edildiğinde de güven zedeleyici olabilmektedir. Okulda başarılı olamayan bir çocuk neden olarak evde çalışabileceği bir alanın olmadığını söyleyebilir. Mesleğinde ve kariyerinde aradığı başarıyı bulamayan biri hatalı meslek seçtiğini bu yüzden başarılı olamadığını söyleyebilir. Ekonomik yetersizlikler yaşayan biri en büyük zenginliğin mutluluk olduğunu söyleyebilir.

Özdeşleşme (İdentification)

Kişinin kendini bir başkasının yerine koyması ve onun gibi davranmasıdır. Çeşitli engellenmeler, başarısızlıklar, hayal kırıklıkları karşısında kişi kendisinden daha başarılı, yetenekli olan kişilerle özdeşleşerek kişisel değerini artırmaya çalışabilir. Böylece başkasının başarısından kendisine de yüceltici bir değer kattığını düşünebilir. Örneğin; iyi yemek yapamayan biri, annesinin çok iyi bir aşçı olduğunu söyleyebilir. Akranları tarafından hırpalanan biri babasının çok güçlü olduğunu söyleyebilir.

Karşıt Tepki Kurma (Reaction)

Savunma mekanizmalarından bir diğeri de karşıt tepki kurmadır. Kişi kabullenmekte zorlandığı veya başkaları tarafından onaylanmayacak duygu, düşünce ve dürtülerinin tam zıttını ifade eder. Örneğin; kişi cinsel dürtü ve düşüncelerine karşı aşırı ahlaki değerlere bağlı davranma eğiliminde olunabilir. Kardeşini kıskanan bir abla/ağabey kardeşini çok sevdiğini söyleyebilir, çok iyi bir kardeş rolü sergileyebilir.

Yer Değiştirme (Displacement)

Kişinin başa çıkmaya gücünün yetmediği olaylarda öfkesini, kızgınlığını gücünün yeteceği başka kişilere, nesnelere yönlendirmesi durumudur. Babasına sinirlenen birinin küçük kardeşine kızması veya telefonda sinir harbi yaşayan birinin öfkeyle telefonu kırması gibi. Asıl kaynağına ifade edilemeyen duygu ve düşünceler için kişi o kaynağa ait eşyalara da zarar verebilir. Örneğin; kardeşine çok kızan bir çocuk onun en sevdiği oyuncağa zarar verebilir.

Yüceltme (Sublimation)

Savunma mekanizmalarından yüceltmenin rolü oldukça önemlidir. Kişinin idden gelen ve bastırmakta zorluk yaşadığı dürtülerini toplumun da onaylayacağı şekilde değiştirmesidir. Örneğin; öfkeli, saldırgan, kavgacı biri polis, koruma olmayı veya dövüş sporlarıyla profesyonelce ilgilenmeyi seçebilir.

Ödünleme/ Telefi Etme

Ödünleme ise bireyin bütün olumsuzluklara rağmen üstünlük duygusunu doyurmaya çalışma çabasıdır. Kişi herhangi bir alandaki eksikliğini veya başarısızlığını başka alanlardaki etkinliklerle kapatmaya çalışır. Kimi durumlarda ise kişi eksiklik yaşadığı alanda çok daha fazla çalışarak başarılı olmaya odaklanır. Derslerinde başarılı olmayan biri, sporda veya sanatta çok başarılı olabilir.

Savunma Mekanizmaları Seçimlerimizi Nasıl Etkiliyor?

Kullandığımız savunma mekanizmaları içinde bulunduğumuz duruma ve yaşantıladığımız deneyimlere kişisel ve çevresel faktörlerle verdiğimiz tepkilerdir. Savunmalar sağlıklı, herkes tarafından kullanılan benliği dengeleyici tepkiler olsa da bir o kadar da özneldir. Kullandığımız savunmaların türü, sıklığı ve şekli bizi diğerlerinin tepki ve davranışlarından farklılaştırmaktadır. Bir kişi yaşadığı başarısızlık karşısında mantığa bürümeyi kullanarak yanlış meslek seçimi yaptığını söyleyebilir.

Bir başkası başarısızlık düşüncesiyle baş etmek için başka bir alanda örneğin ebeveynlik rolünde çok başarılı olmaya çalışabilir. Başka biri başarısızlığını ödünlemek için kardeşinin, eşinin veya çocuğunun başarılarıyla övünebilir. Dolayısıyla aynı duyguya, düşünceye verdiğimiz tepkiler birbirinden farklı olabilmektedir. Seçimlerimizde de savunmaların etkisi görülmektedir. Seçtiği meslekte veya okulda başarısız olmaktan kaygı duyan genç ailesinin onayladığı bölümü, okulu seçebilir.

Yurtdışında eğitim almak isteyen ama buna cesaret edemeyen birisi yurtdışı eğitimi gereksiz bulduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla kullandığımız savunma mekanizmaları seçimlerimizi de yönlendirmektedir. Tüm bunlar kullandığımız mekanizmaların iyi oluşumuzu, başarımızı veya başarısızlıklarla başa çıkmamızı desteklediğini göstermektedir. Savunmaların sıklığı artığında, kişinin gerçeklikle bağı kopmaya başladığında mutlaka psikolojik destek alınmalıdır. Bu mekanizmaların gereğinden fazla ve yersiz kullanımı benlik bütünlüğünün dengesini bozacaktır. Kişilerarası ilişkiler, akademik başarı, kariyer hatalı ve kontrolsüz kullanımda olumsuz etkilenebilir.

Savunma mekanizmaları kişiye ve çevresine zarar verecek boyutlara ulaşıyorsa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik mesleki ve kişisel danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Psikolojik destek ihtiyacına da destek veriyoruz.

Read More

Yurtdışı eğitim ve YKS için aynı anda hazırlık yapmak son yıllarda büyük talep görüyor. Bunun iki önemli nedeni var; Birincisi öğrenciler artık yurtdışı eğitimi çok daha fazla önemsiyor. Okullar, rehberlik birimleri ve kariyer danışmanları bu konuda daha fazla bilgilendirme yapıyor. İkinci neden ise yurtdışı eğitim için kabul alamayan veya farklı bir nedenle eğitime başlayamayan öğrenciler yurtiçi eğitim fırsatlarını kaçırmak istemiyor.

Özellikle yurtdışı eğitimin ekonomik boyutu öğrencileri ve aileleri tercih sürecinde zorluyor. Yurtdışı eğitim iyi bir burs fırsatı yakalanamazsa oldukça büyük bütçeler gerektiriyor. Döviz kurundaki ani değişiklikler ise yurtdışı eğitim maliyetinin çok hızlı değişmesine neden oluyor. Yurtdışı üniversite kabulleri için okulların beklentileri de seneden seneye farklılık gösterebiliyor. Bu anlamda da iyi bir takip ve planlama yapılamadığında yurtdışı eğitime hazırlık yapmak zorlaşıyor.

Bu da öğrencilerin her iki sürece aynı anda hazırlık yapmasına neden oluyor. Birbirinden farklı olarak yapılan iki sürecin hazırlığı ise çok daha bilinçli ve verimli çalışmayı gerektiriyor. Sadece YKS veya sadece Yurtdışı eğitim için hazırlık yapan öğrencilerin hazırlık sürecine ayırdığı efor ve zaman iki katına çıkarılmalı.

Peki yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı anda hazırlık yapmak mümkün mü? Avantaj ve dezavantajları neler? Hazırlık sürecini kolaylaştırmak için öğrenciler neler yapabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Hayalinizdeki Üniversitenin Öğrencisi Olabilirsiniz! Ve Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Aynı Anda Hazırlık Yapılabilir mi?

Evet, doğru bir stratejik planlama ve yüksek motivasyon ile her ikisine birlikte hazırlık yapmak mümkün. Ancak bu hazırlığı yaparken öğrencilerin sırtlanacağı yük de oldukça fazla olacak. Bu yükün olabildiğince hafifletilmesi gerekiyor. Yükün paylaşılmasında ise aileye ve kaynak sağlanabiliyorsa mentor, kariyer danışmanı gibi profesyonellere pay düşüyor. Yurtdışı eğitim ve YKS için hazırlık yapmak aynı anda birden fazla değişkeni takip etmeyi gerektiriyor.

Üniversitelerin kabul koşulları neler, hangi üniversite mesleki başarı için daha avantajlı? Hangi ülke bu eğitim için daha uygun? Burs fırsatları için ne yapılmalı? Bütçe planlama gibi pek çok bilginin takibinde sorumluluk mentor veya kariyer danışmanında olmalı.

Aileler ise bütçe ve duygusal destek konusunda öğrencinin yükünü, stres ve kaygılarını almalı. Öğrenciye ise zamanı verimli kullanma, verimli ders çalışma ve iç motivasyonunu koruma sorumluluğu kalmalı.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Birlikte Hazırlık Yapmanın Avantaj ve Dezavantajları

Hazırlık süreci doğru yapılandırıldığında avantajlar dezavantajlardan çok daha fazla olmaktadır. Ancak hazırlık sürecinde tüm yük öğrencinin üzerine bırakılırsa dezavantajları daha fazla olacaktır. YKS için yapılacak hazırlık ağırlıklı olarak 12. yani son sınıftadır. Son sınıfta çoğunlukla konu anlatımları biter, tekrarlar ve bol soru, deneme çözümleri ile bilgiler pekiştirilir.

Sınav süresini yetiştirmek, kontroller için ek süre bırakmak için pratik yapmak da başarıyı olumlu etkiler. Dolayısıyla yurtiçi eğitim için YKS hazırlığı son sınıfta hız kazanacaktır. Yurtdışı eğitim için ise IB ve AP gibi eğitim programlarına hazırlık yapılması gerekir. AP sınavına hazırlık yapmak YKS için de büyük avantaj sağlamaktadır. Bunun en büyük nedeni karşılaşılacak konulardaki benzerliklerdir.

AP sınavında karşılaşılan konu içerikleri AYT yani ikinci YKS oturumu olan Alan Yeterlilik Sınavında da soruluyor. AP sınavında Fizik ve matematik YKS ile birebir örtüşürken, Kimya %70, Biyoloji %50 benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla AP sınavına hazırlık yapanlar doğrudan YKS için de hazırlanmış oluyor. AP sınavı için en önemli sene 11. Sınıf.

Öğrenciler bu yılda yapacakları hazırlıkla hem AP’ye hem de erkenden AYT’ye hazırlanmış oluyor. Bu da Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmanın en büyük avantajını sunuyor. Ancak hazırlık süreci iyi yürütülmediğinde öğrencilerin sınav stresi artıyor. Zaman yönetimi, konsantrasyon zorlaşıyor ve motivasyon düşebiliyor.

Öğrencilerin üzerindeki baskı artığında hem yurtiçi eğitim başarısı hem de yurtdışı kabul olasılığı düşebiliyor. Bu noktada da hem öğrenciyi hem de aileyi rahatlatabilmek için mentor ve kariyer danışmanlığını öneriyoruz.

Aba Yurt Dışı Eğitim bu konuda uzman kadrosu ile her yıl çok sayıda öğrenciyi yurtiçi ve yurtdışı eğitime birlikte hazırlıyor. Danışmanlık verilen öğrencilerin dünyanın en iyi üniversitelerine yerleşmeleri için çalışmalar yapılıyor. Eğer öğrenci dünyanın en iyi üniversitelerine giremeyecekse Türkiye’nin en iyi üniversitelere girebilecek stratejileri uygulamaları hedefleniyor.

Yurtdışı Eğitim ve YKS Hazırlık Sürecini Verimli Geçirmek için Öneriler

Sadece YKS’ye veya yurtdışı eğitim programlarına hazırlık yapmak dahi oldukça emek isteyen bir süreç. Ergenlik döneminin zorlukları, sınav rekabeti, dersler ve geleceğin belirsizliği ise süreci zorlaştıran diğer faktörler. Ancak geleceği daha iyi şekilde yapılandırmak, yaşam standartlarını artırmak için en doğru zaman lise yılları.

Enerjinin en yüksek olduğu, dikkat dağıtıcı faktörlerin ve yaşamsal sorumlulukların en az olduğu dönem. Üstelik iyi bir lise eğitimi alıyorsanız ve aile desteğiniz varsa bu süreci başarıyla tamamlamanız mümkün. Tüm olumlu katkılarına rağmen bir hedefi planlamak ve elde etmeyi istemek başarmak için yeterli değil. Peki başarıyı desteklemek için neler yapılabilir?

Zaman Yönetimi ve Verimli Ders Çalışma Tekniklerini Bilmek Oldukça Önemli

Zamanı iyi yönetebilmek bu sürecin belki de en önemli koşulu. Zaman herkes için eşit olsa da zamanı nasıl değerlendirdiğimiz özneldir. Bu öznelliğin nasıl değerlendirildiği ise başarı oranını doğrudan etkilemektedir. Hedeflerini yeterince iyi planlamamış veya bir hedefi olmayan bir öğrenci zamanını ders dışı aktivitelerle doldurabilir.

Yeterince iyi yapılan bir zaman planlaması ise Yurtdışı eğitim ve YKS’ye aynı zaman diliminde yer verebilme fırsatı sunar. Zaman kullanımını iyileştirmek için yapabileceklerinizi aşağıda özetledik. Daha detaylı bilgi için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri  yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Dikkat süresini aşmayacak şekilde çalışmak.
  • Düzenli sürelerle ve ihtiyaç duyuldukça mola vermeyi ihmal etmemek.
  • Mola sürelerine sadık kalmak. (Pomodora tekniğinden faydalanabilirsiniz)
  • Dikkat dağıtıcı unsurlara karşı koyabilmek. (Telefon konuşmaları, mesajlaşma, sosyal medya gibi dikkat dağıtıcı kaynaklara ders süresinde yer verilmemelidir.)
  • Hayır diyebilmek. (Uzayan telefon konuşmalarına, planın dışında kalan aciliyeti olmayan işlere ve benzeri taleplere)

Verimli ders çalışma tekniklerini iyi bilmek ve uygulamak da yurtdışı eğitim ve YKS’ye birlikte hazırlanmayı kolaylaştırmaktadır. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dinlenmeye ve Keyif Alınan Faaliyetlere de Zaman Ayırılmalı

Çoğunlukla sınava hazırlık gibi önemli süreçlerde ilk ihmal edilen kişisel zamana ve dinlenmeye ayrılan süredir. Oysa verimli çalışabilmek, dikkati sürdürebilmek ve motivasyonu korumak için dinlenmeye ve eğlenmeye de vakit ayırılmalıdır. Mola vermek, dinlenmek veya böyle önemli bir süreçte eğleniyor olmak öğrenciler tarafından kabahat gibi değerlendirilebilmektedir. Oysa üniversite eğitimine hazırlık yapmak maraton gibidir; temposu yüksek ve uzun bir parkurdur.

Bu parkuru iyi bir dereceyle tamamlayabilmek ise gerektiğinde durmayı, ihtiyaçları karşılamayı gerektirir. Öğrenciler üniversiteye hazırlanırken bir anda sosyal aktivitelere, kişisel zamana ve dinlenmeye ara verir. Deşarj olmalarını sağlayan kaynaklarını tüketirler. Spora, yürüyüşe, filme, kitaba veya arkadaşlarla yapılan aktivitelere zaman ayırmayı başarıyı engelleyecek kaynaklar olarak görebilirler.

Oysa Yurtdışı eğitim ve YKS gibi iki önemli sürece hazırlık yapmak içsel motivasyonu sağlayabilmeyi gerektirir. Motivasyonun korunabilmesi ise dinlenmekten ve keyif alabilmekten geçer. Aksi halde hem zihin, hem beden yorulacak ve dolayısıyla ulaşılmaya çalışılan hedef de gözünüzde büyüyecektir.

Sağlıklı Beslenmek ve Yeterli Uyku İhmal Edilmemeli

Beslenme ve uyku Lise, üniversite gibi önemli akademik basamaklara hazırlık yaparken ihmal edilen önemli kaynaklardandır. Özellikle sınavlara kısa bir zaman kaldığında öğrencilerin iştahı kesilir, çoğunlukla öğünler çalışma masasında yenir. Uyku ise gen saatlere kalır ve yetersizdir. Geç yatıp erken kalkarak öğrenciler çalışmaya ayırdıkları zamanı artırmaya çalışır. Oysa başarılı olabilmek ve yapılan çalışmadan verim alabilmek için fiziksel sağlık ihmal edilmemelidir.

Yurtdışı eğitim ve YKS hazırlık sürecinde beslenmeye ve uyku kalitesine çok daha fazla önem vermek gerekiyor. Yetersiz beslenme ve uyku öğrenmeyi, hatırlamayı, dikkati olumsuz etkileyecektir. Yeni bilgileri işlemek, eski bilgileri geri getirmek zorlaşacaktır. Fiziksel yorgunluk nedeniyle dikkat daha kolay dağılacak ve ayrıca bedensel yakınmalar da başlayacaktır. Uzun saatler çalışma masasında oturmak sırt, boyun, eklem ağrılarına ve tutukluklara neden olacaktır.

Yurtdışı Eğitim ve YKS için Hazırlık Yaparken Kariyer Danışmanlığı Almak Başarıyı Artırıyor

Aynı anda iki sürece birden hazırlık yapmayı hedeflemek yüksek motivasyon, stratejik planlama ve destek gerektiriyor. Bu süreçte okul, aile, öğrenci ve mümkünse kariyer danışmanının iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Hazırlık sürecinde iyi koordine olunabilirse öğrencinin üzerindeki yük azaldığı gibi başarı olasılığı da artıyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Bakış açınızı geliştiriyor, kariyer ve eğitim fırsatlarınızın artması için stratejik hedefler belirliyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Yurtdışı eğitim ve YKS için birlikte hazırlık yapmak isteyenlere kariyer danışmanlığı geniş fırsatlar sunuyor. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Kariyer değişikliği arayışı yıldan yıla artış gösteriyor. Artan nüfus ve eğitim seviyesi buna karşılık azalan istihdam oranları kariyerde değişiklik ihtiyacı doğuruyor. İş bulamamak kadar hatalı alan ve meslek seçimleri nedeniyle çalışanların iş ve meslek doyumu da oldukça düşük. Mesleğinden veya çalıştığı iş yerinden memnun olmayan bireyler için ise başarılı bir performans sergilemek kolay değil.

Pek çok birey iş ve meslek doyumsuzluğunun veya başarısızlığının temel nedenini arıyor. Kimi zaman hatalı yönlendirmeler kimi zaman mevcut koşullar hatalı meslek ve iş seçimlerine yol açabiliyor. Özellikle yeni nesil kariyer planı konusunda çok daha bilinçli. Mutlu olmadıkları, verim alamadıkları çalışma alanlarında zaman kaybetmiyorlar ve aktif iş aramaya devam ediyorlar.

Ancak kariyer değişikliğine cesaret edemeyen, standartlarını kaybetmekten çekinen grup da bir o kadar kalabalık. Dolayısıyla en başından kariyer planı yaparken çok daha bilinçli seçimler yapabilmek gerekiyor. Her yıl bin bir hevesle üniversite eğitimine başlayan nice genç için mezuniyet sonrası iş bulmak oldukça zorlaştı. Mülakatlarda iş verenlerin beklentilerini karşılamak kadar mülakatlara davet edilmek de kolay değil.

Dolayısıyla kariyerde hedeflenen başarılara ulaşabilmek için üniversite eğitiminin dışında kişisel ve mesleki yatırımlar yapmak gerekiyor. Günümüzde istihdam fırsatı arayan pek çok birey iş verenlerinin beklentilerini karşılayabilmek için özgeçmişlerini donatıyor. Üniversite eğitimine ek olarak çift anadal, yandal yapıyorlar. Yurtdışı eğitim, dil okulları, referans mektupları, stajlarla da özgeçmişlerini zenginleştiriyorlar. Akademik ve mesleki gelişim kadar kişisel gelişime de önem veriliyor.

Adaylar kendilerini çok yönlü geliştiriyor. Etkili iletişim becerileri, zaman yönetimi, çatışma çözme, stresle başa çıkabilmek, takım olma, liderlik bunlardan bazıları. Yine yüksek lisans eğitimine başlayan aday sayısı da oldukça fazla. Yüksek lisans programlarının yaygınlaşması, tezsiz programlara kabulün daha kolay hale gelmesi de başvuruları artırdı.

Gençler daha kolay istihdam olabilmek için meslekleriyle ilgili olabilecek alanlarda uzmanlaşmak istiyor. Bunun için de yüksek lisans eğitimine başlıyor. Master yapanların yine önemli bir kısmı da iş ve kariyer değişikliği için uzmanlık almak istiyor.

Kariyer Değişikliği Önem Kazanıyor

Üniversite eğitimi pek çok meslek için unvan kazandıran önemli bir eğitim seviyesidir. Önlisans eğitimi 2 yıllık programlardan oluşurken, lisans eğitimleri çoğunlukla 4 yıl sürmektedir. Ancak temelinde üniversite eğitimi mesleki olgunluk ve beceri kazanımı için yeterli değildir. Pek çok lisans ve önlisans programı bir mesleğe hazırlamaktan çok bilgi edinme sürecidir.

Üniversitelerin amacı düşünmeyi öğretmek, bilim üretmek, güncel ve bilimsel bilginin yaygınlaşmasını sağlamaktır. Bilimsel ve akademik araştırmalar, alan çalışmaları ile bilginin doğruluğu aranır. Elde edilen bilgi paylaşılır. Ancak üniversite eğitimi mesleki olgunluğun oluşması için yeterli değildir. Çoğunlukla büyük hayallerle üniversite eğitimine başlayan bireyler eğitim sürecinde hayal kırıklığı yaşayabilmekte ve pişmanlık duymaktadır.

Üniversite sürecinde kariyer değişikliği yapmayı hedefleyen öğrenci sayısı da oldukça fazladır. Ancak üniversite sınavlarına hazırlanırken verilen büyük emek ve zaman çoğu bireyin değişikliğe gitmesini zorlaştırmaktadır. Bu süreçte geri adım atmak istemeyen gençler ise çoğunlukla iş hayatında daha büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşmaktadır.

Oysa seçilen meslek neredeyse bir ömre etki edecek öneme sahiptir. Meslek seçimiyle sadece yapacağımız işi değil, gelişim fırsatlarımızı, yaşam standartlarımızı ve çevremizi de belirlemekteyiz. Meslek seçiminin ne denli önemli olduğunu ise seçim sürecinde rehberlik almadıkça kavramak kolay değil. Öğrenciler yaptıkları seçimin ne kadar önemli olduğunu çoğunlukla iş başı sonrası anlıyor.

Üniversite eğitimi, “çalışmaya başlayınca fikrim değişir” düşüncesiyle tamamlanıyor. İş hayatının ilk yılına “işi öğrenip, kuruma alışınca fikrim değişir” düşüncesiyle devam ediyor. Yıllar ilerledikçe arkadaşlıklar, kurum kültürüne alışmak aidiyeti geliştiriyor. Ancak işe aidiyet yoksa, çalışan memnuniyetinin geri kaldığı bir ortamda çalışılıyorsa kariyer değişikliği önem kazanıyor.

Kariyer Değişikliği için Yurtiçi ve Yurtdışı Yüksek Lisans Eğitimine Yönelim Oldukça Fazla

Yeniden üniversite sınavına hazırlanmak ve 2-4 yıllık bir eğitime başlamak istemeyen bireyler çoğunlukla değişiklik için yüksek lisansı tercih ediyor. Yüksek lisans eğitimi ile üniversite eğitiminden bağımsız alanlarda uzmanlık eğitimi alınabiliyor. Kimi bölümler için ilgili lisans programlarından mezun olmak gerekse de her bölüm için bu koşul aranmıyor. Puanı yetmediği için o bölüme yönelemeyen bireyler yüksek lisans eğitimleriyle bu şansı geri yakalayabiliyorlar.

Hatalı Meslek Seçimi Lisansüstü Eğitimin Önemini Artırıyor

Pek çok genç üniversite ve meslek seçimi yapıyor. Fakat seçim yaparken ne meslekleri ne de bölümleri yeterince tanımıyorlar. Bir mesleğe yönelebilmek için hangi bölümler seçilmeli bilmiyorlar. Veya üniversite eğitiminin ilk yılını sınav stresinden kurtulmanın rehaveti ile verimsiz geçirebiliyorlar. Bu da daha en başından bölüm değişikliğine gitmelerini zorlaştırıyor. Çünkü kariyer gelişimleri üzerine düşünmeyi ihmal edebiliyorlar.

Oysa yan dal, çift ana dal programları da en az yüksek lisans kadar kariyer değişikliğine fırsat tanıyor. Üniversite eğitimini yeterli farkındalıkla geçirmeyen, alan çalışmalarına, staj programlarına katılmayan bireyler yüksek lisansla değişikliğe gidebiliyor. Bu da yurtiçi ve yurtdışı lisansüstü eğitiminin önemini artırıyor. Bireyler farklı kariyer fırsatları yakalayabilmek veya kariyerinde daha ileriye gidebilmek için lisansüstü eğitime başlayabiliyor. Meslek Seçiminde Kararsızlık: “Hangi Mesleği Seçmeliyim?” ve Kişilik Özellikleri ile Uyumlu Meslek Seçimi Yapmak yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Yurtdışı Eğitim Hedefi Olanlar Yüksek Lisans Fırsatını Değerlendiriyor

Yurtdışı eğitim isteyen ama bunu üniversite eğitimde deneyimleyemeyen kişiler için de yüksek lisans büyük fırsat. Özellikle pandemi sürecinde yüksek lisans eğitimlerine başvurular arttı. Eğitimlerin uzaktan eğitim formatına taşınması çalışan bireylerin de eğitim almasını kolaylaştırdı. Üstelik ülke değiştirmeden yurtdışı eğitim diplomasını alabilmek de mümkün hale geldi. Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Karar Süreci Nasıl Olmalı? Ve Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Lisansüstü Eğitim ile Açık Öğretim Diplomasının Dezavantajları Minimuma İndiriliyor

Açık öğretim programlarından mezun olanların işe alım ve terfi süreçleri de hiç kolay değil. Pek çok kurumsal firma açık öğretim diplomalarını önemli pozisyonlar için dikkate almıyor. Yurtiçi veya yurtdışı yüksek lisans eğitimi ise açık öğretim diplomasının işe alım ve terfi sürecindeki olumsuz etkisini azaltıyor.

Yüksek Lisans Eğitimi ile Meslek Değiştirmeden Kariyer Değişikliği Yapmak da Mümkün

Mesleğini seven ancak mesleğinde yükselme fırsatı bulamayan bireylere de yüksek lisans kariyer fırsatı tanıyor. Bu noktada mesleklerin geleceğini bilmek meslek seçimi yaparken oldukça önemli. Her yıl kontrolsüzce aynı bölümlerden sayısız üniversite sayısız mezun veriyor. Ancak mezunların istihdam olacağı yeterli çalışma alanı bulunmuyor. Bu da işsizlik oranlarını artıran önemli değişkenlerden birisi.

Dolayısıyla mesleğini çok seven ve sürdürmek isteyen pek çok yeni mezun iş bulamıyor. İş bulabilenlerin önünde ise bir başka engel olarak terfi alamamak yer alıyor. Yüksek lisans eğitimi ise kişinin mesleğinden uzaklaşmadan mesleğiyle alakalı şekilde kariyer değişikliği yapmasını sağlıyor.

Örneğin psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra iş bulmak oldukça zor. Çünkü lisans eğitimi psikolog unvanını verse de uzmanlık yetkinliği katmıyor. Psikoloji mezunları Klinik, gelişim, nöropsikoloji, öğrenme gibi ileri uzmanlık dallarında kendilerini geliştiriyor. Böylece hem çalışma alanlarını belirginleştirmiş oluyor hem de daha detaylı bilgi edinebiliyorlar. Avukatlar, hekimler için de aynı durum geçerli.

Yüksek lisans eğitimi ile meslekleriyle alakalı belli bir uzmanlık kolunda kendilerini geliştirebiliyorlar. Ayrıca yüksek lisans akademisyenlik fırsatı da tanıyor. Tezli yüksek lisans programlarını tamamlayanlar için doktora programına devam etmek de mümkün hale geliyor. Bazen kişinin isteyerek seçtiği bir meslek de kişisel faktörler nedeniyle bireyin beklentileriyle uyuşmayabiliyor. Örneğin kan görmeye dayanamayan bir hemşire, doktor, diş hekimi ile karşılaşılabiliyor.

Yükseklik korkusu olan veya sağlık koşulları nedeniyle uçmaya uygun olmayan pilotlarla karşılaşabiliyoruz. Böyle bir durum söz konusu olduğunda da kariyer değişikliği gerekli hale gelebiliyor. Mesleğini bırakmak istemeyen ama koşullar nedeniyle mesleğini sürdürmekte zorlanan bireyler için yüksek lisans fırsat tanıyor. Mesleğini bırakmadan mesleğiyle alakalı farklı bir çalışma alanına geçiş yapmak mümkün oluyor.

Kariyer Değişikliği için Stratejik Yetenek Yönetimi ile Kariyerinizi Yeniden Planlayabilirsiniz

Sizde kariyerinizi planlarken başarılı sonuçlar alabileceğiniz şekilde hedefler belirlemek istiyorsanız seçim yapmadan kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz.

Kariyer planınızın beklentilerinizle örtüşmediğini düşünüyor ve kariyer değişikliği istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Nomofobi (No Mobile Phobia) akademik başarıyı ve kariyeri olumsuz etkileyen dijital çağ korkularından bir tanesidir. İnternet, telefon ve sosyal medya günümüzün vazgeçilmez parçaları haline geldi. Bu kaynaklara vazgeçemeyecek kadar önem atfetmek ise kullanıcılarda yoksunluk korkularının gelişmesini tetikledi. Bunlar internetten yoksun kalma korkusu, telefondan yoksun kalma korkusu ve sosyal medyadaki gelişmeleri kaçırma korkusudur.

İnternet yoksunluğu netlesfobi, telefondan yoksun kalma nomofobi, gelişmeleri kaçırma ise Fomo’dur.  Bu kaynaklardan yoksunluk stres ve kaygıya yol açarken, yoksun kalma ihtimali de korku vermektedir. Bu korkular dijital çağın ve hızla gelişen teknolojinin sonucu olarak özelliklede z kuşağı üzerinde etkilidir. Çoğunluğunu z kuşağının oluşturduğu dijital yerlilerde de bu korkulara sıklıkla rastlanabilmektedir.

Dünyada ve ülkemizde teknolojik ve dijital cihazların kullanımı günden güne artmaktadır. TÜİK’in araştırmalarına göre 83 milyon nüfusa sahip Türkiye’de neredeyse nüfusun tamamında telefon bulunmaktadır. Telefon kullanıcılarının da %91’inin internet bağlantısı bulunmaktadır. Telefon kullanım yaşı ise giderek küçülmektedir. Bu da öğrencilerin büyük çoğunluğunun telefon sahibi olduğunu göstermektedir.

2020 yılında tüm dünyada etkili olan covid-19 nedeniyle de kişilerin internet, sosyal medya ve mobil cihaz kullanımı artmıştır. Sosyal hayattan uzak kalmak sanal ve mobil kaynaklar ile sosyal medyanın önemini artırmaktadır. İnsanların gerçek sosyal etkileşim ortamlarında geçirdiği zaman sosyal medyaya, mobil cihazlara yönlendirilmektedir.

Eğlenmek, zaman geçirmek, iletişim kurmak, bilgi edinmek amacıyla kullanılan bu kaynaklar psikolojik rahatlama da sağlamaktadır. Ancak bu kaynakların kontrolsüz kullanımı akademik başarıyı ve kariyeri olumsuz etkilemektedir. Geniş tanımıyla Nomofobi nedir? Hangi belirtilerle kendini gösterir? Başarı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir? Başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Nedir?

Bireyin mobil cihaza (telefon, tablet, bilgisayar) erişemediğinde veya kullanamadığında açığa çıkan korkudur. Bu korku yoksun kalındığında da yaşanabilir, yoksun kalma ihtimali söz konusu olduğunda da. Telefonun çalışmaması, bir yerde unutulması, çekmemesi, kullanılabilir durumda olmaması, zarar görmesi korkuyu tetiklemektedir. Telefon kullanımının yasak olduğu veya erişimin sınırlı olduğu ortamlar da korkuyu geliştirmektedir.

Nomofobi günün her anında açığa çıkabilmekte ve sürekli kontrol etme ihtiyacı ile kendini göstermektedir. Telefon çalmasa dahi elinde tutma, ekranını açma ihtiyacı duyulur. Bireyin yaşadığı yoğun kaygı ve korku odaklanmayı ve dikkati sürdürmeyi zorlaştırmaktadır. Akıllı telefonlardan internete girebilmek, fotoğraf- video çekebilmek, uygulama ve eklentilerle işlevselliğini artırmak telefonun değerini artırmaktadır.

Birey telefonuyla keyifli zaman geçirebilmekte, kendini güvende hissetmekte ve istediği an istediği bilgiye ulaşabilmektedir. Dijital cihazlara duyduğumuz güven önemli bilgilerin dahi zihnimizden silinmesine neden olabiliyor.

Eskiden çok daha fazla telefon numarasını, adresi, özel günü aklımızda tutabiliyorduk. Şimdi ise telefon rehberleri, hatırlatıcılar, navigasyonlar bu görevleri üstleniyor. Bu da telefonlara ve akıllı cihazlara olan ihtiyacımızı artırıyor. Bu ihtiyacın büyüklüğü ise yoksun kalma ihtimalimizin yarattığı korkuyu ve kaygıyı artırıyor.

Nomofobi Hangi Belirtilerle Kendisini Gösterir?

Telefondan yoksun kalma korkusu yaşayan bireylerde aşağıdaki düşünce ve davranışlar sıklıkla görülmektedir;

  • Uyumadan önce telefonla zaman geçirmek, kontrol etmek.
  • Telefonla aynı odada ve kolay erişilebilecek bir mesafede uyumak (yastık altı, baş ucu gibi).
  • Uyanır uyanmaz ilk iş olarak telefonu kontrol etmek.
  • Telefon olmaksızın evden, bulunulan yerden uzaklaşamamak.
  • Sık sık telefona temas etmek, mümkünse elinde tutmak veya üzerinde taşımak.
  • Telefonu hiç kapatmamak, kapalı kalan süreye katlanamamak.
  • Bir ya da daha fazla akıllı cihaza sahip olmak ve yukarıdaki davranışları hepsi için uygulamak.
  • Telefon ve varsa yoğun olarak kullanılan diğer akıllı cihazların şarj aletlerini yanında taşımak.
  • Şarj edememe ihtimaline karşılık piriz gerektirmeyecek şekilde şarj bankaları taşımak. Yedekli olmak.
  • Telefonun/ akıllı cihazın kaybolması, zarar görmesi, unutulması, kullanılabilir durumda olmaması ihtimallerine yönelik korku duymak. Sıklıkla bu düşüncelere kapılmak ve önlem almaya çalışmak.
  • Şarjının, kontörünün bitmesi, kapsama alanı dışında olması, fatura kaynaklı kapanması ihtimallerine karşı önlem almak.
  • Telefonun çekmeyeceği veya kullanımının yasak/sınırlı olduğu ortamlara girmekten kaçınma.
  • Telefon çalmadığı halde bildirim/arama/mesaj var mı diye telefonun sık sık kontrol edilmesi.
  • Akıllı cihazların kullanımı nedeniyle fazla miktarda para harcanması (model yükseltme, internet kota aşımı, fatura aşımı ve benzeri nedenlerle)

Nomofobi (No Mobile Phobia) Hastalığı Akademik Başarıyı ve Kariyeri Nasıl Etkiliyor?

Telefondan yoksun kalma korkusu en başta bireyin derse veya meşgul olduğu işine odaklanmasını zorlaştırıyor. Telefonu sık sık kontrol etme ihtiyacı duymak dikkatin kolayca dağılmasına neden oluyor. Her kontrolde farklı sürelerle kişinin meşguliyeti de bölünüyor. Farkına varmadan telefonda veya akıllı cihazda ihtiyacın dışında vakit geçirmek ise zaman yönetimini zorlaştırıyor. Telefonla gereğinden fazla ve verimsiz zaman geçirmek üretkenliği ve yaratıcılığı olumsuz etkiliyor.

Aynı zamanda sosyal iletişimde de azalma eğilimi görülüyor. Telefonuyla gereğinden çok zaman geçiren kişilerin ilgi odağı telefon olduğu için çevrelerine duydukları ilgi ve farkındalık da zamanla azalıyor. Odaklanamamak ve dikkati sürdürememek öğrenmeyi zorlaştırıyor. Eksik ve/veya hatalı öğrenmelere neden olabiliyor. Bu da kişinin hata yapmasına yol açabiliyor. Akademik hayatta bunun sonuçlarını yazılı, sözlü veya çoktan seçmeli sınavlardan alınan sonuçlarda görebiliyoruz.

Kişi nomofobi nedeniyle potansiyelinin altında performans sergiliyor. Zaman yönetimi zorlaşıyor, ödevleri, projeleri yetiştirmek zorlaşıyor, sorumluluklar aksıyor. Zihin neredeyse hiç dinlenmiyor. Yatmadan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra telefona bakmak gün içerisinde edinilen diğer bilgilerin de işlevini azaltıyor. Zihin son gördüğü bilgiyi gece boyunca işlerken zihnin en açık olduğu güne başlangıçta da verimsiz bilgiyle doluyor.

Mobil kaynaklardan yoksun kalma korkusu kariyeri de olumsuz etkiliyor. Özellikle kişinin borsa, finans yatırımları varsa, şans oyunu, at yarışı gibi uğraşları varsa risk artıyor. Para kazanacak veya kaybedecek olma ihtimali kullanım sıklığını yükseltiyor. Yine kişinin mesleği ve/veya kariyeriyle ilgili gelişmeleri kaçırma korkusu varsa da telefon/akıllı cihaz kullanımı artıyor.

Önemli bir gelişmeyi kaçırıyor muyum? Meslektaşlarım benden farklı ne yapıyor? Geri kaldığım bir gelişme olursa bu kariyerimi nasıl etkiler? Ve benzeri düşünceler de nomofobiyi tetikliyor. Bu noktada birbirinden ayrı tanımlanıyor olsa da fomo ve netlesfobi ile doğrudan ilişkili oldukları görülüyor. Zaman yönetiminin zorlaşması, dikkat dağınıklığı, sosyal etkileşim azlığı kişinin kariyerinde ilerlemesini, başarı elde etmesini zorlaştırıyor.

Nomofobi (No Mobile Phobia) Akademik Başarınızı ve Kariyer Gelişiminizi Olumsuz Etkilemesin

Nomofobi ile başa çıkmak için bireysel farkındalık ve özdenetim çalışmaları yapabilirsiniz. Bir bağımlılık çeşidi olan bu yoksunluk türüyle bireysel mücadelede zorlanmanız halinde psikolojik destek de alabilirsiniz. Tedavi sürecinde korkularınızı tetikleyen düşünceler üzerine çalışılır ve davranış ödevleri düzenlenebilir. Akıllı cihazların kullanımıyla ilgili otokontrol çalışmaları yapılabilir. Zamanı ve teknolojiyi verimli kullanma becerisi geliştirilebilir. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımıza bakabilirsiniz.

Yeni ve keyifli uğraşlar edinmek de akıllı cihazlarla geçirilen süreyi azaltmaktadır. Zihninizi dinlendirebileceğiniz meditasyon, yoga, nefes çalışmaları gibi egzersizlere yönelebilirsiniz. Elinizi meşgul edeceğiniz kil, toprak, el işi, resim gibi aktivitelere de yönelebilirsiniz. Pandeminin Olumsuz Etkileri ve Verimli Zaman Geçirme Önerileri yazımıza da bakabilirsiniz.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Nomofobi ise bu süreci olumsuz etkiliyor.

Telefondan yoksun kalma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın veya kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Nomofobi hastalığının başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Fomo (Fear of mising out) hastalığının Türkçede kabul edilen karşılığı “gelişmeleri kaçırma korkusu”dur. Her yaştan bireyde görülebilen bu hastalık özellikle sosyal medya kullanımı yüksek olan gençlerde daha fazladır. Her yıl çevrimiçi tüketici ve sosyal medya kullanıcı sayıları ve süreleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır. 2020 yılında başlayan Covid-19 salgını kullanıcıların internet ve sosyal ağ kullanımını artırdı.

Özellikle öğrenciler gerçek sosyal etkileşim ortamlarından uzak kaldılar. Eğitim de dahil olmak üzere tüm günlük aktiviteler sanal ortama taşındı. Bu da kullanıcıların sosyal medya, internet ve dijital kaynak kullanımını artırdı. Fomo da kullanım sıklığıyla birlikte artış gösterdi. We Are Social Digital’in 2021 raporuna göre sosyal medya kullanıcı sayısı 4,20 milyar. Dünya nüfusunun yarısından daha fazlasısosyal medya kullanıcısı.

Sosyal medya kullanıcılarının ise neredeyse tamamı mobil cihazlar üzerinden sosyal medya hesaplarını kullanmakta. TÜİK verilerine göreyse Türkiye’de, internet kullanım oranı 2020 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde %79,0’dı. Pandemiyle birlikte internet, sosyal medya, e-ticaret, video oyunlarının kullanımında global düzeyde artış var.

Sosyal medya kullanıcıları her gün sosyal medyada ortalama 2 saat 25 dakika harcıyor. Sosyal medya kullanıcılarının %98’i ise farklı bir sosyal ağı daha mutlaka kullanıyor. App Annie’nin verilerine göre, Dünya genelinde Android kullanıcıları telefonda günde 4 saatten fazla zaman geçiriyor. Ortalama bir internet kullanıcısı ise tüm dijital kaynaklar aracılığıyla günde neredeyse 7 saatini internette geçiriyor.

Corona ile birlikte e-ticaret kullanıcı sayısında da ciddi bir artış var. 16 ila 64 yaş arası internet kullanıcılarının yaklaşık %77’si her ay çevrimiçi satın alım yapıyor. Tüm bunlar gelişmeleri kaçırma korkusunun gelişimini tetikliyor. Peki Fomo nedir? Hangi belirtilerle kendini gösteriyor? Öğrencileri ve akademik başarıyı nasıl etkiliyor? Fear of mising out hastalığı ile başa çıkmak için neler yapılabilir? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Nedir?

Gelişmeleri kaçırma korkusu olarak da bilinen Fear of mising out hastalığı psikoloji alanında da bir kaygı bozukluğu şekli olarak çalışılmaktadır. Tanımlaması ilk olarak 2013 yılında Oxford English Dictionary’de yer almıştır. Kaçırma korkusu, kayıp, yoksunluk hissi olarak kavramsal hale getirilmiştir.

Günümüzde özellikler gençler ve çoğunlukla öğrenciler zamanlarının büyük bir bölümünü sanal dünyada paylaşım yaparak geçirmektedir. Paylaşım yapılmasa dahi gündemi ve arkadaşları takip etmek, yorum, beğeni yapmak için zaman ayırmaktadırlar. Sosyal grubun gerisinde kalmamak, gelişmeleri kaçırmamak ve bilgiden mahrum kalmamak için de sıklıkla sayfa yenilemektedirler. Bireylerin sosyal ağlardaki bu güncelleme davranışı ise Fomo’nun gelişimini tetiklemektedir.

Sosya hesaplarda kullanıcıların paylaşım sıklığı oldukça yüksektir. Özellikle çok takipçili hesaplar eriştikleri kitleyi koruyabilmek ve daha fazlasına ulaşmak için düzenli içerik üretmektedir. Kişilerin her günceleme sonrasında yeni görsel, video ve içeriklere erişebiliyor olması da “kaçıracağım” korkusunu pekiştirmektedir. Gelişmeleri kaçırma korkusuna sahip bireylerde şu düşünceler yaygındır;

  • “Acaba bir şey mi kaçırdım?”,
  • “Şu an kim ne paylaştı?”,
  • “Konuşulan konunun dışında mı kaldım?”
  • “Ben yokken diğerleri güzel bir deneyim mi yaşıyor?”
  • “Bunu bilmezsem gündemin dışında kalacağım, sosyal gruba dahil olamayacağım.”
  • “Şu an heyecan verici ya da ilginç bir olayı kaçırıyor olabilirim.”

Geride kalma, gündem dışı olma korkusu bireylerin kontrol etme ve sayfayı güncelleme davranışını artırmaktadır. Zamanla bireylerde kontrol kaybı gelişebilmekte ve farkında olmaksızın bu davranışı yinelenebilmektedir. Bu da artan sosyal medya kullanım sürelerine neden olmaktadır. Gelişmeleri kaçırma korkusu alkol ve madde gibi bir bağımlılık çeşidi olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?

Gelişmeleri kaçırma korkusu doğrudan sosyal medya ile ilişkili değildir. Ancak sosyal medya kullanıcı sayısının yüksekliği belirtilerin sıklıkla sosyal medya aracılığıyla görülmesini desteklemektedir. Bireylerin bir gruba ait olma ihtiyacından doğan Fomo’nun giderilmesinde sosyal medya çok etkin rol oynamaktadır. Fear of mising out belirtileri gösteren bireylerin sosyal medyada diğer kullanıcılara oranla daha fazla etkileşim kurduğu görülmektedir.

Gerçek sosyal ilişkiler kurmakta zorlanan, düşük benlik algısı ve özgüven eksikliği olan bireylerde sıklıkla görülür. Özellikle gerçek yaşamda arzu ettiği ilgiyi, taktir ve dikkati bulamayan kişiler sosyal medyada daha fazla zaman geçirmektedir. Özellikle gençler arasında sanal statü sahibi olmak önemlidir.

Yüksek takipçi, beğeni, yorum adetlerine sahip olmak prestij kaynağıdır. Gençler sosyal medya kullanım sıklıklarıyla ve gördükleri ilgiyle akranları arasında bir rekabete girişmektedir. Bu rekabette geride kalmak ise özgüveni zedelemektedir. Sanal statüyü gerçek değerle karıştıran bireylerde sosyal medyadan uzak kalmak sosyal geri çekilmeye neden olabilmektedir.

Fomo aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilmektedir;

  • Sürekli sosyal medyaya girme arzusu,
  • Sürekli paylaşım arzusu,
  • Bir kişiyi, sayfayı veya grubu takip etme, düzenli olarak kontrol etme ve güncelleme arzusu,
  • Sosyal medyada günde 1 saatten fazla zaman harcama arzusu,
  • Yokluğunda yoksunluk hissi,
  • Agresyon, huzursuzluk, dikkati toparlamada güçlük,

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Kimlerde Daha Fazla Görülüyor?

Gelişmeleri kaçırma korkusu yaşayan bireyler üzerinde yapılan çalışmalar bu kişilerin yalnızlık duygusunun yüksek olduğunu göstermektedir. Sosyal ve duygusal destek eksikliği olan bireylerde bu hastalığın görülme ve gelişme olasılığı daha yüksektir.

Ayrıca bu kullanıcıların gerçek yaşamlarında yoğun sevgi, ilgi, şefkat ve aidiyet ihtiyacı hissettikleri görülmüştür. Sosyal beceri eksikliği de yaşayan bu bireylerde sosyal kabul endişesi de yüksektir. Bu nedenle gelişmeleri kaçırma korkusu olan kişiler yüz yüze iletişim yerine sanal iletişimi tercih etmektedir.

Çevrimiçi olma süresinin fazlalığı, olaylardan herkesle aynı zamanda haberdar olma bu kişilerin aidiyet duygusunu pekiştirmektedir. Bir konu hakkında ortak duygu, düşünce ve davranışlara sahip olmak kendilerini bir grubun parçası olarak görmelerini sağlamaktadır.

Fomo, özellikle Z kuşağını etkisi altına almaktadır. Dijital yerlilerin büyük çoğunluğunu oluşturan Z kuşağı gelişmeleri kaçırma korkusundan daha fazla etkilenmektedir. Z kuşağı teknolojinin ve sanal dünyanın içerisine doğmuştur. Dolayısıyla en hakim oldukları iletişim kaynağı sanal mecralardır. Bu ortamda sosyalleşen, ilişki kuran, bilgi edinen z kuşağı için sürekli online olabilmek hakimiyet hissettirmektedir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı Öğrencileri Nasıl Etkiliyor?

Sosyal medya kişiden kişiye farklılık gösterebilse de çoğunlukla sosyalleşme, kaçış, bilgilenme, eğlenme, iletişim amacıyla kullanılmaktadır. Öğrencilerle yapılan çalışmalar sosyal medya kullanımının psikolojik rahatlama, kendini ifade edebilmek amacıyla kullanıldığını da göstermektedir. Tüm bunlar öğrencilerin olumlu olarak kabul ettiği sosyal medya etkileridir. Öğrencilerin olumsuz gördüğü etkiler ise en başta verimsiz zaman kullanımıdır.

Çoğunlukla verimsiz geçirilen zaman karşısında öğrenciler pişmanlık ve mutsuzluk duymaktadır. Dikkati sürdürmekte ve konsantre olmakta da zorlandıklarını belirtmektedirler. Yapılan çalışmalar özellikle Fomo belirtileri gösteren kişilerin ders sırasında da güncelleme ihtiyacı duyduğunu göstermektedir. Bu da verimli ders dinleme ve ders çalışma motivasyonunu düşürmekte, başarıyı olumsuz etkilemektedir.  Gençler diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi internet ve sosyal medya kullanım sıklıklarını kontrol altında tutamamaktadır.

Zarar verdiğini bilmelerine rağmen arzularına karşı koymakta güçlük duymaktadırlar. Pandemi sürecinde derslerin online sürdürülmesi de öğrencilerin kullanım sıklıklarını kontrol etmelerini daha da güçleştirmektedir. Kendileriyle ilgili otokontrolü kaybetmelerinin yanı sıra dışarıdan kontrol sağlayacak otoriteleri de eksiktir. Okul ortamındaki kurallar ve öğretmenin sınıf içerisindeki etkisi online platformda sürdürülememektedir.

Önemli bir diğer etkisi ise Fomo’nun gerçek sosyal ilişkilere zarar vermesidir. Sanal ortamda kurduğu etkileşimin verdiği hazzı gerçek yaşamda yakalayamayan bireyler geri çekilmektedir. Aileyle, arkadaşlarla, sosyal aktivite ve uğraşlarla geçirilen zaman gittikçe azalmakta yerini sanal kaynaklar almaktadır.

Gerçek yaşamında yeterince tatmin olmayan, zamanını keyifli geçirebileceği arkadaşlık veya uğraşları olmayan bireyler için sosyal medya oldukça renklidir. Burada kişi özendiği, beğendiği veya eğlenceli bulduğu hayatlara misafir olur. Onların eğleniyor olmasıyla kendi de eğleniyormuşçasına keyif alır. Kimi durumlardaysa kişi başkalarının mutluluğundan rahatsızlık duyar ancak yine de kontrol etmekten kendini alı koyamaz.

Fomo sonucunda artan kullanım sıklığı, uzayan süre, sosyal ve duygusal zararları öğrencilerin akademik başarısını düşürmektedir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Hastalığı ile Başa Çıkmak İçin Öneriler

Başa çıkma sürecinde bireysel farkındalık çalışmaları yapılabilir veya profesyonel destek alınabilir. Bireysel seanslarla veya grup çalışmalarıyla kısa sürede olumsuz etkilerinden kurtulmak mümkündür. Bağımlılık türleri içerisinde tedavi oranı en yüksek olan ve kısa sürede sonuç alınabilen bir hastalıktır.

Kaçırma Korkusunu Tetikleyen Olumsuz Düşünceler Keşfedilmeli

Gelişmeleri kaçırma korkusu duyan bireylerde tedavi için ilk koşul olumsuz düşünceleri fark etmektir. Fomo’nun gelişmesini destekleyen olumsuz ve tetikleyici düşünceler ortaya çıkarılarak üzerine çalışılmalıdır. Bu aşamada psikolojik destek almak düşünceleri keşfetme ve üzerine çalışma konusunda oldukça etkili olacaktır. Olumsuz düşünceler çoğunlukla gerçeği yansıtmayan veya gerçeğin çarpıtılmış halleridir. Olumsuz ve tetikleyici düşüncelerin yerine terapi içerisinde daha olumlu düşünceler koymak hedeflenmektedir.

Yoksun Bırakma ve Yoksunluk Süresini Verimli Geçirme

Tedavi sürecinde yoksun bırakma da sıklıkla kullanılabilmektedir. Ancak yoksun bırakma bir anda olduğunda geri dönüşü daha şiddetli olabilmektedir. Kademe kademe kullanım azaltılmalıdır. Yöntem ne olursa olsun kişinin problemle başa çıkmak için gönüllü olması tedavi sürecini olumlu etkilemektedir. Kullanım sıklığını azaltırken kişinin kendisine sıklık ve kullanım süresi belirlemesi önerilmektedir. “Günde 3 kez kullanacağım ve 20 dakikayı geçmeyecek.” Gibi.

Kişi bu süreye sadık kalmakta zorlanıyorsa bir yakınından takip için destek isteyebilir. Kullanım sıklığını ve süresini azaltmada yoksun geçirilen sürelere keyif alınacak farklı uğraşlar konulmalıdır. Bu sürelerin nasıl geçirileceğini belirlemek kişinin kendi inisiyatifinde olmalıdır. Ancak öneri verilebilir ve seçenekler sunulabilir. Kişi yoksun kaldığı süreleri de keyifli geçirebildiğini fark ettiğinde gönüllü olarak kendisi de kullanımını azaltabilmektedir.

Ailenin, arkadaşların gerçek yaşamdaki sosyal ve duygusal desteği de tedavi sürecinde oldukça etkilidir.

Fomo (Fear Of Mising Out) Akademik Başarınızı ve Kariyer Gelişiminizi Olumsuz Etkilemesin

Gelişmeleri kaçırma korkusu duyuyor, akademik hayatınızın veya kariyerinizin bu nedenle olumsuz etkilendiğini düşünüyorsanız destek alabilirsiniz. Aba psikoloji olarak uzman kadromuzla psikolojik ve akademik olarak yaşadığınız zorluklar üzerine çalışıyoruz. Dijital çağın olumlu etkilerini bilinçli şekilde kullanmanızı desteklerken olumsuzluklarının kariyer gelişiminizi etkilemesinin önüne geçebilirsiniz.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Gelişmeleri kaçırma korkusu ise bu süreci olumsuz etkiliyor.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Siz de Fomo hastalığının başarınızı gölgelemesini istemiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

Dijital okuryazarlık becerisi bir diğer anlamıyla “dijital çağda hayatta kalma becerisi” olarak düşünülebilir. 21. Yüzyılın beraberinde hızla gelişen ve ilerleyen teknoloji sayesinde dünya küçülmekte, hayatımız değişip, şekillenmektedir.  İnternetin kullanılabildiği her yerden sınırsız bilgiye erişebilmek mümkün. Hatta çevrimdışı uygulamalarla dahi bilgiye kolaylıkla erişebilir hale geldik. Bilgiye erişme hızımız artarken doğru ve kaliteli bilgiye erişmek ise zorlaştı.

Bilgi eskiden geleneksel yollarla elde edilirdi. Okulda öğretmenler, kütüphanelerde kitaplardan bilgi toplanırdı. Dolayısıyla bilgiye erişim zor olsa da daha sağlıklı bilgi edinmek mümkündü. Şimdiyse internet resmi içerikler kadar bireysel kullanıcıların hazırlayıp paylaştığı bilgilerle de dolu. Her geçen gün artan şekilde geçerliliği, güvenilirliği yapılmamış, bilimsel dayanağı olmayan bilgilere maruz kalıyoruz.

Bu bilgileri bir fitreden geçirmek, dikkate almamak mümkün olsa da bu bilince erişebilmek için dijital okuryazarlık becerisi gerekiyor. Gün geçtikçe daha da gelişen ve yenilenen teknolojinin hızına ayak uydurmaksa hiç kolay değil. Teknolojinin içerisine doğan dijital yerliler için uyum sağlamak daha kolay olsa da yeterli değil.

Uyum sağlamak kadar teknolojiyi ve dijital kaynakları etkili ve verimli kullanabilmeyi de bilmek gerekiyor. Her internet, medya veya dijital kaynak kullanıcısı dijital okuryazar kabul edilmiyor. Okuryazarlık düzeyinde kullanıcı olabilmek için herhangi bir sorunun çözümünde dijital bilgiye aktif olarak erişebilmek gerekmektedir.

Erişimin dışında ulaşılan bilgiyi etkili kullanma, değerlendirme ve buna yenilerini katabilme becerisini de gerektirmektedir. Dolayısıyla dijital kaynaklara erişmek, kullanmak dijital okuryazar olmak için yeterli değildir. Gençler dijital kaynakları daha fazla kullansa da yapılan araştırmalar gençlerin dijital okuryazarlığının düşük olduğunu göstermektedir. Siber saldırılar, zararlı yazılımlar, mahremiyetin korunması, yasal hak ve sınırlılıklar konusunda da bilgi sahibi olunmalıdır.

Peki daha geniş tanımıyla dijital okuryazarlık nedir? Bu beceriyi kazanmak neden önemli? Yazımızın devamında detaylarıyla paylaşacağız. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Nedir?

Dijital okuryazarlık kavramını geliştiren Paul Gilster, dijital okuryazarlığın sadece tuşlara basmaktan ibaret olmadığını fikirlere hâkim olmayı da gerektirdiğini belirtmektedir. Bu aynı zamanda dijital cihazlar aracılığıyla bilgiyi bulma, anlama, analiz etme, üretme ve paylaşabilme becerisidir. Dijital okuryazar olmak bilişsel otorite, güvenlik, gizlilik, yaratıcılık, etik sorumluluk ve dijital medyanın kullanımını gerektirmektedir.

Bilgisayar okur yazarlığı ile sıklıkla karıştırılsa da birbirinden farklıdır. Dijital kaynaklar bilgisayarla sınırlı tutulmamalıdır. Bilgisayarda kullanılabilen paket programlara hakim olmak bu beceri için yeterli değildir. Çok daha geniş kapsamda düşünülmesi gerekmektedir. Dijital kaynakları okuma, analiz etme, derleme, geliştirme ve dijital kaynaklarla yazabilme, üretebilme becerisidir.

Dijital kaynaklara sahip olmak, onları kullanabilmek okuryazar olmak için yeterli değildir. Dijital okur yazar olabilmek için bilgiyi kullanma, anlama ve üretebilme becerilerine sahip olmak gerekir. Bu anlamda da her dijital kaynak kullanıcısı dijital okur yazar kabul edilmemelidir.

Dijital mecrada iyi bir okuryazar olabilmek için şu 3 bileşene sahip olmak gerekmektedir;

  • Çeşitli donanım aygıtlarına ve yazılım uygulamalarına erişim ve bunları kullanma bilgi ve becerisi,
  • Dijital içerik ve uygulamaları anlamak ve eleştirel bir şekilde analiz etmek için yeterlilik,
  • Dijital teknoloji ile yaratma/üretme becerisi

Ayrıca dijital okuryazarlık teknik, bilişsel ve sosyal-duygusal olmak üzere üç farklı boyutta ele alınmalıdır.

Dijital Okur Yazarlığın Boyutları

Teknik boyut, dijital okuryazar olmak için sahip olunması gereken teknik ve bazı işlevsel becerileri kapsamaktadır. Veri aktarımını sağlayacak aygıtları kullanabilmek, internete bağlanabilmek, basit teknik sorunlara müdahale edebilmek gibi. Ayrıca bilgiye erişimi sağlayacak uygulamaları, eklentileri indirebilme, basit kullanıcı programlarını kurabilme de bu kapsamdadır.

E-posta alma ve gönderebilme, veri ekleme, gelen veriyi indirme, sosyal hesaplara giriş yapabilme, şifre belirleme, şifre yenileme de örnek verilebilir.

Bilişsel boyut ise çevrimiçi aramada eleştirel düşünme, dijital bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerilerini kapsar. Bilgiyi alma, paylaşma veya üretme amacıyla uygun yazılım programlarını seçebilme ve değerlendirebilme yetisine sahip olabilmektir. Ayrıca yeterli bir dijital okuryazarlık için kullanıcıların ahlaki ve etik konularda bilgili olmasını gerektirmektedir.

Sosyal-duygusal boyut ise güvenlik, etik ve mahremiyet konularını kapsamaktadır. İnternet iletişim, sosyalleşme, alışveriş, bilgi paylaşımı veya bilgi edinimi için kullanılabilir. Ancak kullanım amacı ne olursa olsun kişisel bilgilerin gizli tutulması ve bilgilerin güvenliğinin sağlanması gerekir.

Pek çok resmi kurum Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında veri gizliliğine büyük hassasiyet göstermektedir. Ancak internet resmi hesaplar kadar sahte ve kötü niyetli kullanıcıların da takibindedir. Bu da kişisel bilgiler tehdit altında bulunduğunda tehdide karşı nasıl başa çıkılacağını bilmeyi gerektirir.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Neden Önemli

Dijital çağda var olabilmek, bilgiyi almak, işlemek, dönüştürmek ve dağıtabilmek için bu becerinin kazanılması yaygınlaştırılmalıdır. 21. Yüzyılda dijital kaynak kullanıcıları dijital yerliler ve göçmenler olarak ikiye ayrılmaktadır. 1980 ve sonrası doğanlar dijital yerliler kabul edilse de aslında yaşın dijital yerli olmakla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

Dijital Göçmenler ile Dijital Yerlilerin Teknolojik Uyumunu Sağlıyor

80 sonrası teknolojinin hızla gelişmesi, dijital kaynaklara erişimin kolaylaşması dijital yerli tanımının gelişmesine neden olmuştur. Ancak daha ileri yaşlardaki bireyler de teknolojiye duydukları ilgi ve yatkınlıkla dijital yerli statüsüne girebilirler. Dijital göçmenlerse analog dünyada doğmuş, teknolojik kültür ile sonradan karşılaşmış, uyum sağlamaya çalışan nesildir.

Günümüzde eğitmenlerin yaşları itibariyle ağırlıklı olarak dijital göçmenler sınıfında olduğu görülmektedir. Bu da eğitimin daha geleneksel işletilmesine neden olmaktadır. Dijital göçmenlerin eğitimden verim alabilmesi için teknolojiye adapte olmuş ve dijital okuryazarlık sahibi öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu da dijital okur yazarlığın önemini artırmaktadır.

Okullarda çoğunlukla geleneksel öğretmen ve öğretim methodları kullanılmaktadır. Okur yazarlık için matbu kaynaklara, kaleme, kağıda ihtiyaç duyulmaktadır. Oysa teknolojinin ve çağın geldiği son nokta bilginin çok daha hızlı işlenmesini gerekli kılmaktadır. Öğrenen kadar öğretenin de çağın bu hızını yakalaması ve ayak uydurması gerekmektedir.

Sağlıklı Bilgi Kazanımı ve Güvenli İletişim Sağlar

Dijital okuryazarlık becerisine sahip bireyler ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için doğru ve güvenilir kaynaklardan faydalanırlar. Referans ve kaynak taraması yapabilir; bilimsel ve güvenilir içerik sunan adresleri ayırt edebilirler. Bu da edinilen bilginin güncel, doğru ve tutarlı olmasını sağlar. Bilgiyi kullanır veya başkalarıyla paylaşırken referans belirtmeye özen gösterirler.

Sosyal hesaplar üzerinden iletişime geçerken paylaştıkları içeriklerle etik değerlere uygun davranırlar. Kullandıkları iletişim dili de gerçek yaşamda gerçek ilişkileri içerisinde kullandıkları iletişim tarzıyla uyumludur. Bu da sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan sözel saldırıların, hakaret ve yorumların da azalmasını destekler.

Etkili ve Verimli Zaman Yönetimi

Dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılması internette veya dijital kaynaklar aracılığıyla verimsiz geçirilen zamanın azaltılmasında da etkili olacaktır. İnternetin kullanım amacı, süresi ve kapsamlı dijital okuryazarlarda olmayanlara göre daha farklıdır. Kullanım sürelerini, sıklığını ve amacını yönetmekte daha az zorlanırlar. Dijital kaynakları daha verimli, hızlı, etkili ve güvenli şekilde kullanabilirler. Ayrıca bu beceri sayesinde bilgi kirliliği, sanal zorbalık gibi riskler de azaltılabilir.

Sanal Zorbalığa Karşı Bilinç Geliştirilir

Özellikle öğrenciler arasında yaygın olan sanal zorbalık pek çok gencin fiziksel- psikolojik sağlığını tehdit etmektedir. Dijital okuryazarlık sanal zorbalığın da azalmasını desteklemektedir. Bir nevi kullanıcılarda sanal saygı ve empati bilincinin gelişmesini desteklemektedir. Dijital okur yazar olma bilincini kazanan bireylerde sanal mahremiyete saygı da gelişir. Mahrem görüntü, video, yazışma veya konuşmaların başkalarıyla paylaşılması veya çoğaltılmasının önüne geçilir.

Günümüzde özellikle tanınmış kişilerin özel yaşam alanlarında izinleri dışında çekilen video ve resimleri izinsizce paylaşılabilmektedir. Bu özel alana müdahale sosyal ağ içerisinde de yapılmaktadır. Kişinin izni olmaksızın fotoğraf ve videoları çoğaltılıp bilgisi dışında başkalarıyla paylaşılabilmektedir. Ahlaki açıdan da doğru olmayan bu davranışların hukuki açıdan da yaptırımları bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla bilgileri dışında gerçekleşen bu sanal zorbalığı tespit etmek de mümkün değildir.

Sanal zorbalıkla ilgili LGS’ye Hazırlık Sürecinde Akran Zorbalığı Akademik Başarıyı Düşürüyor: Aileler Ne Yapmalı? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Dijital Okuryazarlık Becerisi Kişisel Verilerin Korunmasını Sağlar

Dijital dünyada yaygınlaşan sanal hırsızlığın mağduru olmamak için de okuryazarlık becerisine ihtiyaç vardır. Gençler de dahil olmak üzere pek çok kullanıcı sosyal medya hesaplarını çaldırabilmekte veya güvensiz sitelere kişisel bilgilerini verebilmektedir. Dolandırıcılık, intihal, sahte hesaplar gibi kişilerin mallarına, şahsi değerlerine zarar verecek konularla ilgilide bilgi edinilmelidir.

Günümüzde özellikle teknolojiyle barışık olmayan veya teknolojiyi sınırlı şekilde kullanan bireyler için kişisel veriler tehlikededir. Bu kişiler hem teknolojik cihazlarına hem de kişisel verilerine zarar verebilecek içeriklere erişebiliyorlar. Zararlı spam mailler, sms ve linkler gibi. Ayrıca itibar edilmemesi gereken kişilere çekiliş, hediye, piyango, fırsat adı altında bilgilerini verebiliyorlar.

Sanal oyun ve uygulamalarda da fark etmeden maddi kayıplar yaşayabiliyorlar. Dijital okuryazarlık becerisi edinmek bu tarz maddi ve manevi zararların da önüne geçilmesini sağlıyor.

Dijital okuryazar olmak özelliklede öğrencilerin eğitimde ve kariyer fırsatlarını yakalama noktasında daha avantajlı olmalarını desteklemektedir. Dijital okur yazar olmak öğrencilerin bilgiyi daha hızlı edinmesini, işlemesini ve dönüştürmesini desteklemektedir. Doğru kullanıldığında etkili problem çözme becerisi katmaktadır. Yaratıcılığı, evrenselliği ve üretkenliği de desteklemektedir. Özellikle İngilizce bilen kullanıcılar için daha zengin ve global düzeyde bilgiye erişmek de kolaylaşmaktadır.

Dijital Okuryazarlık Yurtdışı Eğitim ve Kariyer Fırsatlarına Erişimi de Kolaylaştırıyor

Dijital okuryazarlık yurtdışı eğitim ve kariyer fırsatlarının da yakalanmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmaktadır. Dijital çağa kadar yurtdışı eğitim çoğu öğrenci için çok daha zorlu ve külfetli bir alternatifti.

Üniversiteler, ülkeler, kültürler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak, sosyal destek eksikliği bu zorluğu destekliyordu. Ancak dijital çağın verimli kullanımı dünyanın bir ekrana ve arama motoruna sığmasını sağladı. Şimdi tek bir dokunuşla hiç bilmediğimiz ülkelere, kültürlere misafir olabiliyoruz. Sosyal ağlar sayesinde başka dillerden insanlarla tanışabiliyor, ilişki kurabiliyoruz. Bu da öğrencilerin yurtdışı eğitim ve kariyer hayallerinin eğitime dönüşmesini sağlıyor.

Günümüzde öğrenci olan ve kariyerini planlayan her bireyin başarılı olmak için daha bilinçli, hızlı ve etkili yol alabilmesi gerekiyor. Dijital okuryazar olmak ise bireylerin gelişimini destekliyor, rekabet ortamındaki güçlü yönlerini belirginleştiriyor. Siz de kariyerinizde başarılı olmak istiyorsanız kariyer planı yaparken dijital okuryazar becerilerinizi gözden geçirmelisiniz.

Aba psikoloji uzman kadrosu her yaştan danışanına akademik ve mesleki danışmanlık sunuyor. Stratejik yetenek yönetimi çalışmamız ile kariyerinizi size en uygun şekilde planlıyoruz. Ayrıca uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Dijital okuryazarlık becerisine ek olarak kariyerinize bilinçli yön vermek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More