Öfke, genellikle bizi hoşnut hissettirmeyen durumlara karşı verilen tepki duygularından en temelidir. Günlük yaşantımızın aslında bir parçası olan öfkeyi hayatımızdan tamamen çıkarmak oldukça zordur. Metropollerde yaşayan insanlar için başlıca trafik, trafik kurallarını çiğneyen insanlarla aynı yolu paylaşmak zorunda kalmak, iş hayatımızda düzensiz çalışma arkadaşlarınızdan dolayı projelerinizin yetişmemesi ve haksız yere fazla mesai yapmak, sürekli baskıya maruz kaldığınız yöneticilerinizin olması, sizden bir iş istenmesi fakat gerekli materyallerin sağlanmaması, size hakaret eden yönetici veya patronlar, profesyonel olmayan müdürler, sosyal çevrenizde bulunan anlayışsız veya bencil arkadaşlar, baskıcı ve anlayışsız anne babalar derken saymakla bitiremeyeceğimiz ve bizi öfke krizlerine sokacak bir çok etken aslında hayatımızın bir parçası. Bu olaylar karşısında verilen tepkiler uygun olduğu sürece sağlıklıdır. Uygun olması ise, insanın bir olayla karşılaştığında gerekli tepki o an uygunca belirtmesidir. Aslında bu şekilde öfke krizinin de önüne geçmiş bulunuyorsunuz. İçinizde biriken öfkenin önüne geçmek her zaman zor olacağından, zamana bırakıp içinizde büyümesine izin vermek yerine olay sırasında uygun bir dille hoşnut olmadığınızı iletebilirsiniz. Öfkenizi içinize atmanız öfke krizine neden olarak sürekli duyduğumuz şeyleri siz de yaşamış olursunuz. ‘ Gözüm hiçbir şey görmedi. ‘ ‘ Hatırlamıyorum.’ ‘Kendimi kaybettim.’ Cümleleri sizin öfke kriziniz süresince yaşadığınız psikolojik patlamayı anlatır. Öfke krizi sırasında sadece mental olarak değil fiziken de size zarar verebilir.

Öfke Krizi Sırasında Hissedilenler

  • Kalp atışlarınız hızlanır ve buna bağlı olarak kan basıncınız artar.
  • Kendinizi kontrol edemeyeceğiniz kadar gergin ve stresli olursunuz.
  • Tartıştığınız süre boyunca istemeseniz de karşınızdaki kişiye veya yakınızdaki kişiye şiddet gösterebilirsiniz.
  • Bilincinizi kaybedebilir ve kriz sonrası hatırlamaya çalıştığınızda hiçbir şey hatırlayamayabilirsiniz.
  • Bu zamana kadar içinize attığınız tüm sinirsel boşalmayı yaşayacağınız için kaslarınız kasılabilir ve hareket kabiliyetinizi kaybedebilirsiniz.
  • Ağlama krizleri yaşayıp buna bağlı eğer var ise kronik rahatsızlıklarınız bu duruma eşlik edebilir.(Astım, vertigo, panik atak, anksiyete gibi…)

Öfke Krizini Kontrol Altına Almak

Rahatlamak

Kendinize rahatlamanız gerektiğini veya sakinleşmeniz gerektiğini söyleyin. Derin derin nefes alarak akciğerlerinden nefesler alıp, kontrollü bir şekilde yavaşta verin. Nefes aldığınız süreç içerisinde sizi rahatlatan sahneleri düşünmeye çalışın veya huzurlu olmak istediğiniz bir yer var ise oradaymış gibi düşünün. Daha profesyonel olarak kontrol almak istiyorsanız öfke krizleri geçirmeyi beklemeden yoga gibi meditasyon gibi size iyi gelecek egzersizlere başlayın.

Bilişsel Düşünceler

Öncelikle düşünme şeklinizi değiştirerek başlayabilirsiniz. Sinirliyken veya çok öfkeliyken ilk akla gelen olumsuz değerlendirmek ve dramatize etmektir. Bu düşünce biçiminden uzaklaşıp, rasyonel düşünmeye çalışmalısınız. Bu, öfkenizi kontrol altına almanızı sağlayacaktır. Düşündüklerinizi ifade ederken kullandığınız kelimelerde durumun daha derine inmesine neden olabilir. ‘ Asla’ ‘ bir daha hiç’ gibi devamlılığı asla gelmeyecek kelimeler kullanmanız karşınızdaki insanı da öfkelendireceğinden kontrol altına alınamayan bir tartışmanın ortasında bulabilirsiniz kendinizi.

Yaşadınız Problemi Çözümleme

Yaşamış olduğunuz herhangi bir problemin çözümüne odaklanmak yerine süreçte kaybolursanız bu durum sizi daha da sinirlendirecek ve öfke krizi geçirmenize neden olacaktır. Problem yaşamanın her şey gibi normal olduğunu kabullenir ve bunun çözümüne odaklanırsanız kendinize daha az zarar vererek problemi çözmüş olursunuz. Planlarınız veya projeleriniz sürecinde sürekli kontroller sağlayarak yaşayacağınız problemlerin önüne geçemezsiniz. Problem yaşmak ya da aksilikle baş başa kalmak doğal bir süreçtir. Sizin yapmanız gereken en az zararla bununla nasıl baş edeceğinizdir.

Read More

Erken Ergenlik Nedir?

Erkek ve kız çocuklarında yaş olarak farklılık gösterse de çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine geçiş sürecine ergenlik denir. Çocukların büyüme hormonlarının çok hızlı çalıştığı ve bedenlerinde hızlı değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu süreç boyunca salgıladıkları hormon ile hem fiziksel olarak hem de cinsel üreme kapasitesi kazanılıyor.

Ergenlik ortalama 3 yıl sürer ve bu süreçte çocukların fiziksel olarak, duygusal olarak, bedensel olarak hem de hormonal olarak değişiklikler yaşar. Ergenlik sürecine giriş kız çocuklar için ortalama 8 yaşında başlarken erkek çocuklar için dokuz yaşında başlar. Kız ve erkek çocuklar için bu yaşlardan önde ergenliğe girilmesine erken ergenlik denir.

Kız çocuklarında ergenlik bulguları 10 yaşına takiben göğüslerin belirginleşmesiyle başlar. 12-13 yaş aralığında ise kız çocukları ilk adet kanamalarını yaşamaya başlar. 8 yaş ve 13 yaş arası kız çocukların ilk adet kanamalarını yaşaması normal olarak kabul ediliyor. Fakat kız çocuğunun sekiz yaşından önce meme gelişiminin başlaması, genital bölge veya koltuk altının tüylenmesi erken ergenlik(erken menarş)  olarak yorumlanmaktadır. Aynı zamanda bu belirtiler eğer 13 yaşına kadar görülmez ise buna da gecikmiş ergenlik denir.

Erkek çocuklarda ise 11 yaşından itibaren başlayan ergenlik değişimlerinde testis hacminde artış olmakla beraber genital bölgesinde ve koltuk altında tüylenme olarak gözlenmektedir.

Erken Ergenlik Belirtileri Nelerdir?

Son yapılan araştırmalarda erken ergenliğe giren çocukların sayısı git gide artmakta. Ülkemizde ise kız çocukları üzerinde yapılan araştırmalara göre ortalama adet görme yaşı 12-12,5 olarak belirtiliyor. Erkek çocuklar için yapılan araştırmalar ise dünya üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına daha yakındır. Erkek çocukların ergenliğe girme yaşında bir değişiklik olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.

Yapılan klinik araştırmalar sonucu erken ergenlik teşhisinin konulması için kız çocuklarının sekiz yaşında, erkek çocukların ise dokuz yaşında olması gerekiyor. Fakat erken ergenlik ikiye ayrılıyor. Eğer ergenlik sürecine girmiş kız veya erkek çocuğunuzun beynindeki hipofiz-hipotalamus bölgesinden kaynaklanan hormonlar ile ilgiliyse merkezi ergenlik fakat cinsiyet hormonları salgılayan organlarla ilgiliyse çevresel yani yalancı ergenlik olarak tanımlanıyor.

Erken ergenlikte çocuklarınız kimlik yaşına göre henüz çocuk sınıflandırması içinde olmasına rağmen bedensel olarak ergenliğe girmiş ya da bir yetişkin olarak görünebilir Bu da çocukların toplum içerisindeki beklentileri değiştireceğinden çocuklarınız için zor bir dönem olabilir. Erken ergenlik, çocuğunuzun duygusal, sosyal anlamda karmaşık duygular yaşamasına ve sosyal olarak dışlanmasına bile neden olabiliyor.

Çocuklarımız Neden Erken Ergenliğe Giriyor?

Aslında erken ergenlik değişen zamanla görülen hastalıklardan biridir. Buna coğrafi etkenler, sağlıksız beslenme biçimi, çevresel faktörler, obezite gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Erken ergenliğe girme yaşı ne kadar düşükse araştırıldığı zaman altından çıkacak olan hastalık veya bir rahatsızlık o kadar fazla olur.

Erken Ergenlik Tedavisi Nasıl Yapılır?

Erken ergenlik yaşayan çocuklarda eğer var ise vücudunda bulunan tümör, kist veya altında yatan hastalıkların tedavisi ile sürece başlanır. Tedavi sırasında doktorunuzun tavsiyelerine uyulması ve onun yapacağı takvime göre değişmekle beraber aylık veya üç aylık periyotlarla düzenleniyor.  Enjeksiyonlar ile aydan aya veya üc ayda bir gonadotropin salgılatıcı hormonlar analoğu ismiyle bilinen ilaçlar uygulanıyor. Bu tedavinin amacı erken ergenliğe giren çocukların vucüdundaki hormon salgılanmasının ertelnmesi veya durdurulmasıdır. Tedavinin seyrine göre her ayda bir veya üç ayda bir çocukların vücudunda bulunan hormon düzeyi kontrol ediliyor ve çocukların kemik yaşlarına göre tedavinin sonlanması veya devam ettirilmesi öneriliyor.

Read More

Özellikle çocuk ve ergenlerde sıkça rastlanan akran zorbalığı günümüzün şartlarında artmaktadır. Sosyal medya ve internet hayatımıza bu konuda yeni bir terim bile kazandırdı: “siber zorbalık”. İnternet yoluyla zorbalık, zorbalık yapılan kişiyle yüz yüze irtibata geçilmediği için zorbalığı kolaylaştırıyor ve zorbalığın artmasını sağlıyor. Üstelik zorbalığa uğrayan kişide diğer insanların zorbalığa uğradığını görmeleri dolayısıyla daha çok olumsuz etki bırakıyor.

Akran Zorbalığı Nedir?

Akran zorbalığı önceleri öğrencilerin kendi istekleri yerine gelsin diye diğer öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddet olarak tanımlanmaktaydı. Fakat artık akran zorbalığı biraz daha farklı tanımlanmaktadır. Kurban ve zorba arasında güç dengesizliği bulunan ve tekrarlanan her türlü fiziksel ve psikolojik şiddet, agresif davranış gösterisi akran zorbalığı kategorisine girmektedir. Akran zorbalığı ve şiddet benzer özellikler gösterse de ikisi birbirinden farklı şeylerdir.  Bir eylemin akran zorbalığı olarak görülmesi için yalnızca şiddet içermesi yeterli değildir. “Güç dengesizliği” ve “tekrarlanması” diğer koşullardır.

Neden Akran Zorbalığı?

Akran zorbalığı yoluyla sosyal kabulün ve popülaritenin artması akran zorbalığının çocuklar arasında çekici olmasını sağlayan baskın faktörlerden birisidir.

Herhangi bir spor dalında başarılı olmak da çocukları arkadaşları arasında havalı kılarken başka bir arkadaşının giydiği kıyafetlerle alay etmek de arkadaşları arasında çocukları havalı kılıyor.

Akran zorbalığıyla ilgili yapılan bir araştırmaya göre zorbalığı yapan çocuklar sınıf arkadaşları tarafından “havalı “olarak nitelendirilmişlerdir. Zorbalığa baş vuran çocukların arkadaşları tarafından havalı bulunması zorba davranışlarda tekrara yol açmakta ve çocukların bu yolla sosyal hayatlarında kendilerini yeterli hissetmelerini sağlamaktadır. Akran zorbalığı yapan çocuklar güçlü ve özgüvenli karaktere sahip gibi görünseler de çoğunlukla özgüven problemleri yaşadıkları için kendi içlerinde yaşadıkları bu problemlerini başka çocuklara zorbalık yaparak bastırırlar.

Bunların dışında aile içindeki davranışlar ve yakın çevrenin davranışları çocukları zorbalığa itebilir. Çevresi tarafından benzer davranış biçimlerine maruz kalan çocuklar bu davranışı öğrenerek başka çocuklar üzerinde uygulamayı alışkanlık haline getirebilir.

Öğretmenler zorbalığı nasıl önleyebilirler?

İlkokul ve ortaokul çağında sıkça görülen zorbalık öğretmenlerin müdahaleleriyle daha etkili ve kolay bir şekilde azalma gösterecektir. Bu yüzden bu konuda öğretmenlere büyük görev düşmektedir.

  • Öğrencilerle saygı ve sevgi yoluyla etkili iletişim kurun: Çocuklar arasındaki zorbalık sıklıkla yetişkinler tarafından fark edilmemektedir. Zorbalığa uğrayan çocuklar genellikle utangaç ve çekingen çocuklardır. Bu nedenle yetişkinlere zorbalığa uğradıklarını söylemek onlara zor gelmektedir. Öğretmenler ne kadar sevgi ve saygıyla yaklaşırsa zorbalığa uğrayan çocuklar da o kadar çok kendilerini ve yaşadıkları sıkıntıyı açıkça ve utanmadan ifade edebilirler. Öğretmenlerin çocuklarla etkili iletişime sahip olması zorbalık yapan çocuklara yaptıkları eylemin yanlış olduğunu açıklamak için de önemli ve etkili bir faktördür.
  • Akran zorbalığıyla ilgili sınıf içi etkinlikler düzenleyin: Sınıfta öğrencilerle birlikte akran zorbalığını ve akran zorbalığının etkilerini ve nasıl çözülebileceğini tartışın. Çocukların bunu kendi içlerinde tartışmasını sağlayın. Akran zorbalığıyla ilgili filmler ve çeşitli videolar yoluyla tartışmalar düzenlemek, zorbalığa uğrayan figürlerin hissettiklerini tanımlamak zorbalığı azaltmakta oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Harekete geçmekten çekinmeyin: Herhangi bir zorbalık durumunda zorbalığa baş vuran çocuğu görüp uyarmamanız bu hareketi onayladığınız anlamına gelmektedir. Anında çocuğa yaptığı şeyin yanlış olduğu konusunda uyarıda bulunun. Bu uyarı hareketin tekrarlanma olasılığını düşürecektir.
  • Rehber öğretmenleri olarak zorbalık konusunda zorbalığa uğrayan ve zorbalığa baş vuran çocukların gözlemlenmesi, aileleriyle konuşulması zorbalığın engellenmesi için oldukça önemlidir.

Aileler zorbalığı nasıl önleyebilir?

  • Davranışlarınıza dikkat edin: Ebeveynler davranışlarıyla çocuklarına rol modellerdir. Çocuklar ebeveynlerinden gördükleri davranışları taklit etmektedirler. Toplum için de özellikle çocuğunuz yanınızdayken başka insanlara olan davranışlarınıza dikkat edin. Hem çocuğunuzla hem de çevrenizle etkili ve kibar yolla iletişim kurmaya çalışın.
  • Çocuğunuza davranış rehberi olun: Erken yaştan itibaren çocuğunuza yapılmaması gereken davranışlar konusunda uyarıda bulunmak zorbalığı engelleyecek pozitif etkenlerden biridir. İtmek, dövmek ve vurmak gibi eylemlerin yanlış olduğunu anlatmak ve sıra beklemek, empati kurmak gibi olumlu davranışları aşılamak çocuğunuzu zorbalık yapmaktan alıkoyacaktır. Üstelik kendisine zorbalık yapıldığında bunu sizinle paylaşabileceğini bilmesi ve zorbalığa karşı nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmesi zorbalığa uğramasını da engelleyecektir.
Read More

Çoğu çocuk sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmakta zorlanır. Peki, neden? Onları gerçekten rahatsız eden olayları en yakınları, en güvenebilecekleri insanlarla, ebeveynleriyle, paylaşmakta neden zorluk çekerler?

Sorunlarını paylaşmakta güçlük çeken çocuklara neden sorunlarını paylaşmadıkları sorulduğunda “Ailem beni anlamıyor.”, “Evde beni dinlemiyorlar.”, “Beni, düşüncelerimi ve kararlarımı umursamıyorlar.” … vb. cevapları duymanız şaşırtıcı olmayacaktır. Her anne baba çocuğunun iyiliğini düşünür ama özellikle araya duygusal bağlar girince anne ve babaların iletişim konusunda yaptığı birkaç basit hata bulunmaktadır. Yalnızca bu hataları düzelterek çocuğunuzla olan iletişiminizde mucizevi değişimler yaratabilirsiniz.

Ebeveynlerin duygusal yaklaşımları sebebiyle ortaya çıkan temel problem çocuklarının sorunlarına “empati” yerine “sempati” ile yaklaşmalarıdır.

Çocuğuna değer veren her anne baba gibi siz de büyük ihtimalle ilk tepki olarak çocuğunuzun problemini duyduğunuz an onunla aynı hisleri paylaşıyorsunuz. Çocuğunuzun hissettiği üzüntü, sinir, stres gibi olumsuz hisleri direk sizde hissediyorsunuz. Yani, aslında çocuğunuza karşı duyduğunuz sempati duygusunu doğrudan yansıtıyorsunuz. Fakat çocuğunuzla sözlü iletişime geçerken bu duyguları yansıtacak cümleler kurmak çocuğunuza iyi gelmeyecektir.

Sempati içeren cümle örnekleri:

“Endişelenme”

“Böyle düşünme”

“Umutsuzluğa kapılma”

“Böyle olma”

“Kızma”

“Sen çok hassassın”

Gibi cümlelerden uzak durun. Bunun yerine empati kurduğunuzu gösteren cümleler kurun. Çocuğunuz olumsuz duygular hissettiği için bir ebeveyn olarak üzülmeniz ve aynı şekilde hissetmeniz, ardından bunlara engel olmaya çalışmanız oldukça doğal. Fakat çocuğunuzun olumlu duygularla birlikte zaman zaman olumsuz duygular da hissetmesi her insanda olduğu gibi çok doğal ve yaşanması gerekmektedir. Onu ve duygularını anladığını hissettirmeniz çocuğunuzla kuracağınız iletişimi güçlendirecektir.

Empati içeren cümle örnekleri:

“Anlıyorum, bu gerçekten büyük bir problem.”

“İnan bana bende aynı şeyleri yaşasaydım aynı şekilde hissederdim. Böyle hissetmek en büyük hakkın.”

“Hayal kırıklığına uğraman çok normal. Bende senin yaşlarındayken böyle konularda hayal kırıklığına uğrardım.”

“Kızgınsın, anladım. Eminim ki mantıklı bir sebebi vardır. Nedenini duymak isterim.”

Gibi cümleler kurmanız sizin tarafınızdan anlaşıldığı hissini verecektir. Ardından onu anlamanız, çocuğunuzun problemi çözme aşamasında sizden tavsiye almasını sağlayacaktır. Üstelik çocuğunuzun onun her zaman yanında ve ona destek olduğunu hissettiği ebeveynleri olması problemlerini büyütmemesine ve sosyal hayatında kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun üzülmesi, başarısız olması gibi durumları kabullenmek oldukça zordur. Fakat çocuğunuzu gerçek hayata hazırlıyorsunuz. Ne yazık ki her zaman yanında olamazsınız. Çocuğunuz her zaman mutlu ve başarılı olamaz.

  • “Nasıl futbol koçun seni yedek listesine alabilir? Hemen arayıp bunu çözeceğim.”

demek doğru bir çözüm değil.

  • “Demek yedek listesindesin. Üzücü, seni anlayabiliyorum. Fakat dünyanın sonu değil ya! Hem birazcık daha çabalarsan, elinden geleni ardına koymazsan eminim ki koç başarını görüp taktir edecektir ve yedek listeden çıkaracaktır seni.”

demek daha etkili ve çocuğunuzun başarısızlıklarını daha olumlu karşılamasını sağlayacaktır. Böylelikle elde etmek istediği hedefleri konusunda çaba göstermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Çocuğunuz hayatta her istediğinin annesi ve babası tarafından sunulduğu gibi altın tepside sunulmayacağını anlamış olur. Bu tip müdahalelerde bulunursanız çocuğunuz sizin müdahale edemediğiniz ilk başarısızlık ve üzüntü hissinde toparlamakta zorlanacaktır. Olaya müdahaleniz yalnızca problemi kısa süreli çözüme kavuşturmuş olur.

Read More

2 Yaş Sendromu Nedir?

2 yaş sendromu, gelişim sürecinde olan çocukların, bebeklikten çıkıp artık birey olduklarını kabul ettirme dönemine verilen isim ve büyüme sancıları sürecine verilen genel bir isimdir. Bu süreç genellikle 18. ve 36. aylar arasında görülür. Bu sendrom anneler ve babalar aynı zamanda çocuklar için de yorucu ve stresli bir dönemdir. Çocuklar, bu süreç içerisinde henüz iletişim becerileri ve dil gelişimi kendilerini ifade edecek kadar gelişmediği için bir sonraki süreç olan ergenlik döneminden hemen önceki süreçte her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranma ve ağlama, öfke nöbetleri, inatçı davranışlar, agresif tavırlar, bağırma gibi davranışlar sergilemektedir. Bu süreçte anne ve babaların çocuklarını dikkatli eğitmesi, onu anlaması, empati kurması ve bunun normal bir süreç olacağını kabullenerek, geçeceğinin bilinciyle sabırlı davranması gerekmektedir.  Çocuklar, bu dönemde anne ve babalarına artık bebek olmadığı kanıtlamak, dış dünyaya da artık bir birey olduğunu kabullendirmek, ebeveyn kontrolünden çıkmak istemektedir. Anne ve babaların en çok yaptığı hata ise bu dönemdeki çocukların gereğinden fazla agresif tavır sergilediğini, sürekli kapris yaptığını hatta şımarık huylarının başladığını düşünerek çocuklarına öfkeli yaklaşımlarıdır. Bu davranış ailenin zıtlaşmasına ve ebeveyn ile çocukların arasının açılmasına neden olabilir. Çocuklar anne ve babaların zıtlaştığını, öfkelendiğini görünce daha agresif bir tavır sergiler ve aradaki gergin duygu durumu gittikte artar. Ebevenylerin unutmaması gereken bir şey vardı o da, bu süreç geçicidir ve normal karşılanmalıdır. Hiçbir çocuğun karakterine bu işlemeyecek olup, süreci çocuğun psikolojisine zarar vermeden atlatmaları gerektiğini unutmaması gereken anne ve babalar için sabırlı olmalarını öneririz. 2 yaş sendromu genel olarak yukarıda anlatılanların yaşanıldığı bir dönemdir. Peki bu süreçte ebeveynler nasıl yaklaşmalıdır?

2 Yaş Sendromunda Anne ve Babalar Nasıl Davranmalı?

Anne ve babaların en dikkat etmesi gereken şey ise gelişim sürecinde olan çocuğun sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatabilmesi için onu ne çok sınırlandırmak ne de tamamen özgür bırakmak gerekir. En sık yapılan hata ise her davranışını eleştirmek ve kısıtlamaktır. Bu çocuğun kendine olan özgüvenini ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektir.  Çocuğunuz ile iletişime geçerken onu sakinleştirebilecek ses tonunda, sabırlı bir tavırla sakin cümleler kurmalı, onu anladığınızı dile getirerek net ve basit cümleler ile iletişim kurmanızı öneririz. İroni anlam içerek cümlelerin tam olarak algılanamayacağı için çocuğunuzda öfke uyandırabilir. Ne anlatmak istiyorsanız sade ve basit bir dil kullanmanızı öneririz.

Çocuklar ile geçireceğiniz zaman her zamankinden daha önemli olduğu bir süreç içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuğunuzla bireysel olarak zaman geçirmek, oyun oynamak ve oyun oynarken bürünülen rol ile çocuğunuza eğitim verilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla iletişime geçmek istediğiniz zaman yukarıda kalarak ses tonunuzu ayarlamayarak uyarmak yerine, çocuğunuzun boy hizasına gelerek sakin bir sonuyla gerekli uyarıları yapmanızı öneririz. Bu tavrınız sonucunda çocuğun çıkaracağı ders onu dikkate aldığınız ve bir birey gibi onu önemsediğinizi hisseder. Çocuğunuzun sakinleşmesi ve öfke nöbetli geçirmemesi  için onun başa çıkabileceği sorumluluklar ve görev verin ve başarılı olması durumunda onun öz güvenini tazeleyecek şeyler söyleyerek cesaretlendirin. Çocuğunuzla sadece evde değil dışarıda da zaman geçirmeniz gerekmektedir. Enerjisini atmasına izin verin, tehlikeli olmalı sürece düşmesini sonrasında ise kendisinin kalmasına izin verin ve cesaretlendirin. Israrla yapmak istediği bir aktivite var ise siz de ısrar edip vazgeçirmek yerine dikkatini başka bir yere çekerek ısrarından uzaklaştırın. Bu süreçte dikkat dağınıklığı keşif açlığı yüksek olduğundan odak noktasını çok hızlı değiştirebilirsiniz.

 

 

Read More

Gelişen teknoloji ve her evde bulunan internet, bilgisayar, tablet gibi zamanın getirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda kullandığımız aletlerin doğru kullanılması ve sorumlu ebeveynler olarak sağlıklı kullanılmasını çocuklarımıza öğretmemi gerekmektedir.

Çocukların en çok zaman geçirdiği sosyal medya sonrasında ise oyunlar gelmektedir. Hatta bazı çocuklar için oyunlar ilk sıradadır diyebiliriz. Bazı uzmanların yaptığı açıklamalarda gelişim sürecinde olan çocukların çok fazla oyun oynamasının beyin gelişimini olumsuz etkilediği savunurken aynı fikre katılan anne babalar da bu zamanı kayıp olarak görmektedir. Özellikle oynanan oyun kategorileri sıkı takip edilmelidir. Şiddet ve savaş oyunu içeren oyunların gelişim sürecinde bulunan çocukların şiddete eğilimi olabileceği söylenirken, geçirilen uzun zamanlar sonucu asosyal bir çocuk olarak bu zamanı geçirdiklerini de bir gerçektir. Aynı zamanda uzmanlar çocukların teknoloji ve oyunlarla zaman geçirmelerinin bir çok yararı olduğunu ve yaratıcılıklarını da geliştirdiğini öne sürmektedir. Bilgisayar oyunları çocukların geçirdiği zaman süresince beyin gelişimini desteklediğini ve daha sürreal düşünmelerine katkı sağlamaktadır. Uzmanların yaptıkları açıklamalar ise şöyledir; ‘Bilgisayar oyunları beyninizi değiştiriyor’. Video oyunları oynamak beynin fiziki yapısını; okumayı öğrenmek, piyanoyu çalmak veya bir harita kullanarak gezinmekle aynı şekilde değiştirir. Çok egzersiz yapmanın kasları geliştirdiği gibi, güçlü konsantrasyon ve dopamin gibi nörotransmitter dalgalanmaları, beyindeki sinirsel devreleri güçlendirir. ‘ Bu konuda iki ayrı düşünceye sahip olan uzmanların farklı araştırmalarını ve sonuçlarını inceleyebilirsiniz. Genel olarak çocukların üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri şu şekilde özetlenebilir.

Çocuklar Üzerindeki Olumlu Etkileri

  1. Koyduğu hedefe ilerleme ve azim: Çoğu oyunlar bilindiği gibi adım adım ilerlemelidir. Bu süreçte oyunlarla zaman geçiren birey istediği hedefe ulaşana kadar zaman geçirmesi gerçek hayatta da hedef koymak ve ona ulaşmak konusunda aslında tecrübelilerdir.
  2. Pratik Düşünme: Oyun oynayan birey oyun sırasında hızlı davranmak ve zaman kaybetmeme odaklı zaman geçirdiğinden hızlı düşünerek sonuca ulaşma konusunda kendini eğitmekte olup kendini bu yönde gerçek egzersizlerle geliştirmektedir. Özellikle savaş ve aksiyon oyunlarında stres altında karar verme ve doğru karar verme konusunda tecrübe eden beyin, gerçek hayatta da aynı hızda karar vermesine ve doğru kararı vermesi konusunda yardımcı olacaktır.
  3. Çoklu Hedeflerin Yönetilmesi: Strateji oyunlarında oyuncuların sahip olması gereken bir özelliktir. Verdiği kararların sonuçlarını düşünerek karar vermeli ve bir çok ihtimali düşünerek ilerlemesi gerekmektedir.
  4. Fiziksel Olarak El ve Göz Koordinasyonu: Çoğu oyunda ekranı takip ederken eller ile Mouse ve klavye kontrolü yapılması ve doğru hamleler yapması için doğru aksiyonlar alması gerekmektedir. Bu da bireyin fiziksel olarak koordinasyonunu geliştiren bir aktivitedir.
  5. Mantık Kullanarak Çözüme Ulaşma: Genellkle bulmaca çözen çocuklarda mantıklı cevapları bulmak sürekli beyin egzersizi yapmaya neden olduğundan gerçek hayatta da mantıklı düşünmesine katkı sağlamaktadır.

Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri

  1. Bağımlılık: Geçirilen uzun zamanlar sonucu gelişim çağında olan bir çocuğun hayatından büyük bir alana sahip olan oyunlar çocukların bağımlı olmasına ve oyunların hayatının bir parçası haline gelmektedir.
  2. Vakit Kaybı ve Akademik Başarısızlık: Çocuklar oyun oynamak için ayırdığı zaman içerisinde ödevlerini yapması gerekmekte veya ilgili sorumluluklarını yerine getirmesi gerekirken, bu sorumluluklarına ayıracağı zamanı oyun oynayarak geçirdiği için akademik başarısızlıklar zamanla boy gösterecektir.
  3. Gerçeklik Duygusunu Kaybetme: Gelişim çağında ve duygularının çok hassas olduğu dönemlerde oyunlarla çok zaman geçiren gençler gerçek hayatın gerçek duygularından yoksun büyüdükleri için gerçek dünya ve duygular ile dijital dünyadaki duygu ve gerçeklikleri karıştırması oldukça doğaldır.
  4. Asosyallik: Gelişim çağındaki çocukların iletişim becerilerini geliştirebilmeleri için geçireceği zamandan yoksun olarak büyümesi gerçek hayatla yüzleştiği zaman iletişime geçme konusunda sıkıntı çekecek olup bu da ilerleyen zamanlarda bireylerin asosyal olmasına neden olmaktadır.

Bilgisayar oyunlarının çocuklarda yarattığı etkiyi daha detaylı öğrenebilmek için Psikolog Deniz Yel’in videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Disleksi, çocuklarda okuma, yazma becerileri edinirken yaşıtlarına göre daha farklı şekilde öğrenebilmesi hatta nörolojik kökenli bir farklılıktır. Zeka kaynaklı bir farklılık değildir. Disleksik çocuklarda okuma, yazma, hızlı okuma, okurken öğrenmek veya anlamak, okuduğunu aktarabilme becerisinin yaşıtlarına ve zekasına kıyasla beklenenin altında kalan okuma ve anlama bozukluğunun çok genel bir ismidir.

Disleksik Çocuklarda Eğitim

Bir diğer dille öğrenme güçlüğü olarak adlandırılan disleksi, yaşıtlarının performansının veya zeka seviyesinin altında kalan bireylerin okuma, yazma, öğrenme ve okuduğunu anlama gibi akademik alanlardaki performans düşüklüğüdür. Disleksik çocuklar yaşıtlarına göre yeni bir şeyi öğrenme, algılama ve konu takibi konusunda geride kalabilir ve tamamlamakta zorlanabilir. Bu nedenle standart öğretim disleksik çocuklara uygun değildir ve öğretim stillerinin farklı olması gerekmektedir. Öğrenme güçlüğü yani disleksi problemi olan bireylerin özel eğitim alması veya devlet okullarında özel bir eğitim alması gerekmektedir. Eğer özel eğitime veya devlet okullarında özel eğitim alamıyorsa ve akranlarından geride kalıyor, konu takibi yapamıyor ve geride kalıyorsa standart okul eğitiminin yanında ek olarak özel eğitim alabilir. Bu özel eğitimler disleksik çocuklara özel olarak hazırlanmış, onların anlayabileceği sade bir dil kullanarak anlatılan ve farklı tekniklerle ilerlemesi sağlayan eğitimlerdir.

Öğrenim güçlüğü yaşayan yani disleksik çocuklar, akranlarının rahatça öğrendiği günlük hayatını devam ettirebilmek için öğrendiği temel bilgileri öğrenmekte ve bu bilgileri doğru yerde kullanmakta zorluk yaşayabilirler. Bu bireyler genellikle;

-Haftanın Güleri

-Yılların Ayları

-Sağ-sol (yön bilgisi)

-Çarpım Tablosu

-Gece, gündüz ve zaman kavramıdır.

Öğrenme güçlüğü olan çocuklar en çok okuma ve yazmada akabinde okuduklarını anlamada ciddi sıkıntılar çekmekte olduğu için okumaya olan ilgileri azalır. Bu çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak diğer çocuklara göre daha zordur. Bu  konuda anne babalara ve öğretmenlere ciddi görevler düşmektedir. Zor olduğu bilindiği için vazgeçmek yerine üzerine düşmek ve çocuklarınız için zaman ayırmalısınız. Bu sorunun üstesinden gelinmesi için büyüklerin yardımına ihtiyaç duyan çocukları yalnız bırakmamak gerekmektedir.  Okuma alışkanlığı kazanmak, çok kitap okumaktan geçtiği için ne kadar zor zaman ve emek harcanırsa çocuğa okuma alışkanlığı o kadar çabuk aşılanır. Çocuklar okuduğunu anlamının zorluğunun üstesinden gelecek eğitimler vererek okuduğunu anlamaya başlayacak olup, okuma alışkanlığını zamanla edinecektir. Bu konuda cesaretlenen ve motive olan çocukların ebeveyn ve öğretmenleri tarafından takdir edilmesi gerekmektedir.  Bu süreçte örnek olacak davranışlar sergilemesi gereken anne baba ve öğretmenlerin de çocuklarıyla beraber kitap okuma saatleri ayarlamalarını öneririz. Okumayı teşvik etmek için ona hak tanımanız önemlidir. Okuma saati sonunda ödüller, istediği kitapları almak gibi teşvik edici anlaşmalar yapabilirsiniz.

Anne ve babaların öncelikle çocuklarının disleksik bir çocuk olduğunu kabul etmeleri ve konu hakkında nasıl yaklaşması gerektiğine dair profesyonel destek almaları önerilir. Özel öğrenme güçlü aile desteği, öğretmen desteği veya özel bir eğitim alıyorsa özel eğitim hocalarının desteği ile süreci yürütmeleri gerekmektedir.

Öğretmenler ise, öğrenme güçlüğü olan öğrencilere denk gelebilme ihtimaline karşı yeterli bilgiye sahip olmalı ve disleksik çocuklara denk geldiğinde ailesi ile görüşmeli ve özel eğitim almalarının daha doğru olacağını anlatmalılardır. Bu öğrencilerin diğer öğrencilere göre desteğe ihtiyacının olduğunu bilmeli ve ek dersler almaları için psikolojik destek vererek yönlendirmeleri gerekmektedir. Bu öğrencilerin daha fazla desteğe ihtiyacının olduğunun bilincinde olarak öz güvenini zedelenemeden daha hassas yaklaşmalılardır. Disleksik çocuk eğitimleri ile ilgili uzmanlardan destek alabilir ve uzmanların yönlendirmelerine göre öğrencilere eğitim verme konusunda istekli olmalılardır.

Read More

Disleksi Nedir?

Öğrenme zorluğu olarak özetlenen Disleksi, normal zeka seviyesine sahip olan çocukların da öğrenme güçlüğü çekmesi, okumayı ve yazmayı yaşıtlarına göre daha yavaş kavrıyor olmasıdır. Üretken ve yaratıcı bir zihne sahip olsalar bile öğrenmelerindeki güçlük ve zorluk onları yaşıtlarına göre biraz daha özel kılabiliyor. Bu özelliklerden bazıları çocukların bazı dönemlerinde ortaya çıkar fakat bu belirtilerin uzun süreli olması ilerleyemiyor olması ve çocuğun öğrenme hızında hala bir gelişme olmaması disleksik bir çocuk olduğu anlamına gelebilir.

Disleksik çocukların bu yüzden özel öğrenime ihtiyacı vardır. Çünkü normal çocuklara göre öğrenme ve kavrama hızı daha yavaş olduğundan onların anlayabileceği bir dil kullanarak çocuklara doğru ve sağlıklı eğitim sunulması gerekmektedir.

Sebepleri Nelerdir?

Yıllardır bilim insanları bu konu hakkında araştırma yapmasına rağmen kesin bir sonuç elde edilememiştir. Fakat yapılan araştırma sonuçlarında beyin anatomisinin işleyişinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Disleksi hastası olan bir çocuğun diğer kardeşinde veya ailesindeki bir bireyde de disleksi olduğunu fark etmişlerdir. Genlerden kaynaklandığı tam olarak kanıtlanmasa da sebebinin bu olduğu öne sürülüyor.

Tedavisi Nedir?

Disleksi ilaç veya tedavi ile önlenebileceği bir hastalık olmadığı için sadece kontrol altına alınabilir. İlaçla tedaviden çok problemin neyden çıktığını keşfedip durumu düzelterek ilerlenebilir.  Bu terapiler sayesinde gerçekleşir. Takip ettiği doktoru verirse ilaçların düzenli kullanılması da önemlidir. Fakat bu ilaçlar disleksi hastalığına karşı olarak değil hiperaktivite gibi ya da öz güvensizlikten doğacak olan depresyonları önlemek için verilen ilaçlardır. Bu ilaçları kullanmak disleksiyi tamamen önlemez fakat kontrol altına alabilir. Aynı zamanda bazı belirtiler yok olacağı için daha normal bir süreç atlatılabilir. Bu sürece takiben özel eğitimlerin alınması çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Onun anlayabileceği şekilde verilecek olan eğitim, seanslar ve verildiyse ilaç tedavisi çocuğunuzun yaşıtları gibi eğitim almasına yardımcı olacaktır. Bu süreçte ebeveynlere düşen görevler ise; çocuğu ile konuşmak, bu sürecin onun için normal olduğunu söylemek, yaşıtları gibi sosyal aktivitelere katılmak, sabırlı olmak, öğretici oyunlar oynamak, dikkatini dağıtan şeylerden kurtulmak, öğretmenleri ile iletişimde kalmak, motive edici konuşmalar yapmak ve takdir etmek. Profesyonel destek ve yönlendirme için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yeni nesil çocukların en büyük problemi internet ve sosyal medya… Sanal kişiliklere dönüşmesinin ve hayattan kopuk büyümesinin en büyük sebebi olan sosyal medya ve internet bağımlılığının önüne geçmek için uzmanlar ebeveynleriyle ve sosyal aktivitelerde daha fazla zaman geçirmesini öneriyor. Çocuklarda sosyal medya bağımlılığının önüne nasıl geçilebilir?
Özellikle gelişim sürecinde olan çocukların sosyal gelişim sürecini en kötü etkileyen etkenlerden biri de aşırı sosyal medya ve internet kullanımı. Artık bağımlılık noktasına gelen dijital dünya uzmanları ve araştırmacıları özellikle çocukları gündelik hayattan kopartıp, sanal kimliklerle var olduğunu düşünmeye itiyor. Bu zamanda büyüyen çocuklar, yaşanan somut dünyada sosyal ilişkiler kurmak yerine, sosyal medya aracılığıyla tanıştığı insanlarla dijital insanlarla arkadaşlık kurarak gerçek sosyal ilişkilerini geliştirememektedir.
Başlıca hepimizin elinde bulunan akıllı telefonların, tabletlerin ve bilgisayarların günlük hayatımızda ettiği yer büyüdükçe, interneti her yaştan kitleler kullanmaya başladı. Yetişkinler için de aşırı sosyal medya kullanımı gerçek ilişkilerden uzak, dijital kimliklere bürünmeye neden oluyor. Sosyal medya bağımlılığının artık çocuklarla beraber yetişkinlerde de görüldüğünü gözlenmektedir. Bu konuda ebeveynlerin daha bilinçli olarak kurallar koymak yerine iletişimi güçlendirmesi gerekmektedir.

İnternet ve Sosyal Medyanın Çocuklara Bir Faydası Var Mı?

  • İnterneti aktif ve yararlı bir şekilde kullanan çocuk kendini daha ayrıntılı tanıma ve kendini geliştirmeyi öğrenir.
  • Bir sosyal ve dijital kimliğinin olması sosyal öz güvenini arttırmayı sağlayabilir.
  • Sosyal çevresi ile geçirdiği sürekli iletişim hali gerçek hayatta da aidiyet hislerini geliştirmeyi sağlar.
  • Kullandığı internet sayesinde okulda öğrendiği bilgiyi pekiştirebilir ve üzerinde araştırma yapabilir.
  • Bir ideoloji ve dünya görüşüne sahip olabilir.

İnternet ve Sosyal Medyanın Çocuklara Olası Zararları Nedir?

  • Küçük yaştaki kullanıcıların kaldıramayacağı kadar sert eleştirilere maruz kalabilir.
  • Siber zorbalığa maruz kalabilir.
  • Art niyetleri kişilerin sözlü saldırısına uğrayabilir.
  • Sözlü tacizlere neden olan platformlarda zaman geçirebilir.
  • Yaşına uygun olmayan cinsel içeriklerle karşılaşabilir ve bu durum gelişme döneminde olan çocuğun psikolojik gelişimini aynı zamanda cinsel kimliğini zedeleyebilir.
  • Yaşına uygun olmayan ve kendine zarar verecek reklamlara denk gelebilir.
  • Sosyal medya hesaplarını ele geçirebilir ve kişisel bilgilerini deşifre edebilir.
  • Gereğinden fazla güvendiği kişilere paylaşmaması gereken bilgileri paylaşabilir.
  • Uzun zaman sosyal medya ve internet kullanımı çocukların sosyal aktiviteler için geçireceği zamanı aldığından obezite gibi hareketsiz kaldığı süreç içerisinde yakalanabileceği hastalıklara yakalanmasına neden olabilir.

Çocuğunuz gereğinden fazla internet ve sosyal medyada zaman geçiriyorsa ne yapmalısınız?

  • Eğer çocuğunuz 10 yaşın altında ise sizin denetimiz olmadan internet kullanamalı.
  • Kullandığı sosyal medya hesaplarına sizin de erişimiz olsun ve sık sık kontrol edin.
  • Çocuğunuzun sosyal medya hesaplarının gizlilik ayarlarını siz düzenleyin. Kimlerin arkadaşlık istediğini göndereceğinden tutun profil fotoğrafının görülmesine kadar sizin denetiminizde olsun.
  • Kişisel iletişim bilgilerini paylaşmayacağına dair gerekli uyarıları sık sık yapın.
  • Çocuğunuzun kullandığı bilgisayar ve tablet gibi araçların anti virüs programı olduğundan emin olun ve kontrol edin.
  • Tanımadığı birinden veya kötü niyetli birinden mesaj alırsa size söylemesi konusunda gerekli eğitimi verin.
  • Tanımadığı kimseyi arkadaş listesine eklememesini söyleyin.
  • Sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarında konum ve ayrıntılı bilgi paylaşmaması gerektiği konusunda uyarılarınızı yapın.
  • Çocuğunuza bir yasak olarak değil, internetin başında geçirdiği fazla zamanın onun faydasına değil zararına olacağını söyleyin. Ödevlerini yapmasını araştırma yapmasını sağlayın ve geri kalan zamanda ise sosyal aktiviteler yapmasını, geçek hayatta sosyalleşmesini sağlayın.
Read More

Pedagoji Derneği, çocuk sahibi olmak isteyen ebeveynlerin ve kendini kültürel anlamda geliştirmek isteyen ebeveynler için belirli periyotlarda bildiriler ve makaleler yayınlamaktadır. ‘’Aynı zamanda doğru yapıldığını düşündüğümüz işleri de duyurmayı bir görev biliyoruz ‘’ diyen Pedagoji Derneği sosyal medya hesaplarından yayın ve basım organlarından, internet sitelerinden ve dergiler aracılığıyla ebeveynlere seslendiler. Bu yazılarda doğru çocuk yetiştirmek için birden fazla kitap, zeka geliştiren veya motor becerilerini geliştiren oyunlar, ebeveynlerin çocuklarıyla kaliteli zaman geçirebileceği mekanlar ve zaman geçirebileceği internet siteleri sunuldu. Uzun süredir ebeveynlerin, çocuk eğitimine ait meslekleri olan insanların ve eğitimcilerin izlemesi gereken ve çocuklara daha kaliteli yaklaşabilmesi için kendine ders çıkarabilecekleri filmleri araştırıyorlardı. Aşağıda okuyacağınız filmler ebeveynlerin izlemesi gereken ve birçok eğitici ders çıkarabilecekleri filmlerdir. Asıl amaçları anne babalara veya anne baba olmaya hazırlanan bireylere, eğitimcilere ve çocukları yetiştirecek mesleklere sahip olan bireylere farkındalık sağlamaktı. Hayata bakış açılarına bir etki etmek üzere toparlanmış olan bu listeyi sizler için tekrar toparladık.

Bu filmler genel olarak çocukların hayata olan bakış açılarını anlatan filmlerdir. Yetişkinlerin geçen zaman içerisinde çocuklar için kuracağı empati duygusunu tekrar hatırlatmak içindir. Bazı filmlerin içeriği tamamen anne baba ve çocuk ilişkisini olumlu ya da olumsuz eleştirirken bazı filmler çocuk gözüyle dünyayı görmeye yardımcı olacağı söyleniyor.  Bazı filmler günümüz eğitim sistemini eleştirirken bazı filmler bazı filmler günümüz eğitim sisteminde çocuklarımızın nasıl eğitimine destek olabileceğimizi anlatıyor. Sadece eğitim sistemi değil günümüz yaşam koşullarında çocukların ne kadar iletişime ihtiyaç duyduğunu hatırlatmakta. Bazı filmlerde ise çocukların tarih boyunca küçümsenmeyecek derecede önemli işler çıkarttığını hatırlatarak çocuklarımıza gerekli önemin verilmesini vurguluyor.

Filmlere geçmeden önce hatırlatmamız gereken birkaç şey bulunmakta.

  • Bu filmler anne ve babaların, anne baba adaylarının veya eğitimcilerin izlemesi gereken filmlerdir. Çocuklarla beraber izlenilecek filmler değildir. Yanınızda çocuğunuz yokken izlenilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.
  • Bu filmler içeriğinden ders çıkarılması ve çocuklara olan yaklaşımınıza göstermeniz gereken özeni hatırlatmak içindir. Filmlerin bazıları yabancı yapım olduğu için kendi kültürümüze ait olgular bulmakta zorlanabiliriz. Asıl amaç altında yatan alt metini ve verilmek istenen mesajı kavrayabilmektir. Tavsiye edilen filmlerdeki bütün olay örgüsünün onaylanması değil çıkarılması gereken dersleri anlamaya özen göstermenizi öneriyoruz.
  • Biz sizlere Pedagoji Derneği’nin önerdiği bazı filmleri sunmaktayız. Sizin film zevkinize ve yaşadığınız hayat doğrultusunda daha kaliteli veya çıkaracağınız dersleri daha farklı bir dille anlatan filmleri izlemiş olmanız elbette ki mümkündür. Çocukların bakış açısına ve dünyasına hitap eden farklı filmleri de izlemiş olmanızı önerir sadece bu listeye bağlı kalmamanızı tavsiye ederiz.
  1. 120(2008-Türkiye)
  2. 3 Aptal(3 Idiots)(2009-Hindistan)
  3. Arada Kalan(WhatMaisieKnew)(2012-ABD)
  4. Ayla (2017-Türkiye)
  5. Babam ve Oğlum(2005-Türkiye)
  6. Baran(Baran)(2001-İran)
  7. Beyaz Balon(BadkonakeSefad)(1995-İran)
  8. Benim Adım Sam(I am Sam)(2001-ABD)
  9. Büyük Balık(BigFish)(2003-ABD)
  10. Cennetin Rengi(Rang-e Khoda)(1999-İran)
  11. Cennetin Çocukları(Bacheha-Ye Aseman)(1997-İran)
  12. Charlie’nin Çikolata Fabrikası(Charlie andtheChocolateFactory)(2005-ABD)
  13. Cinderella Man(Cinderella Man) (2005-ABD)
  14. Dedemin İnsanları(2011-Türkiye)
  15. Glibert’ın Hayalleri(WhatsEatingGilbertGrape)(1993-ABD)
  16. Hadi be Oğlum (2018-Türkiye)
  17. Hayat Güzeldir(La Vita è Bella) (1997-İtalya)
  18. Her Çocuk Özeldir(TaareZameen Par) (2007-Hindistan)
  19. Kız Kardeşim Mommo(2009-Türkiye)
  20. Kız Kardeşimin Hikayesi(My SistersKeeper) (2009-ABD)
  21. Konuş Benimle(Speak) (2004-ABD)
  22. Koro(LesChoristes) (2004-Fransa)
  23. KramerKramere Karşı(Kramer vs. Kramer) (1979-ABD)
  24. Lorenzo’nun Yağı(Lorenzo’sOil) (1992-ABD)
  25. Ölü Ozanlar Derneği(DeadPoestsSociety) (1989-ABD)
  26. Serçelerin Şarkısı(AvazeGonjeshk-ha)(2008-İran)
  27. Siyah(Black)(2005-Hindistan)
  28. Terabithia Köprüsü(Bridge toTerabithia) (2007-ABD)
  29. Umudunu Kaybetme(ThePursuit of Happyness) (2006-ABD)
  30. Uzun Hikâye(2012-Türkiye)

 

 

Read More