Öğrenme güçlüğü nörolojik temelli bir bozukluk olup çeşitli anlama ve kavrama gibi süreçlerde sorun yaşanmaktır. Genellikle çocuklarda ve gençlerde görüldüğü için erken yaşta belirtilerini görmek ve müdahale etmek mümkündür.

Erken Yaş Belirtileri

Bu belirtiler genelde 0-6 yaşlar arasında görülen ve bozukluğun tespit edilebilmesini kolaylaştıran belirtilerdir.

  • Konuşmaya başlamakta büyük oranda gecikme,
  • Kelimeleri telaffuzda, algılamada ve öğrenmede yavaşlık,
  • Motor becerilerde gerilik; bunlar taşırmadan boya yapamamak, ayakkabı bağcıklarını bağlayamamak, çatal kaşık tutamamak şeklinde görülebilir.
  • Renkleri, yönleri, benzerlikleri algılayamamak.

İlköğretim Dönemi Belirtileri

Bu belirtiler öğretim yıllarının başlangıcında kendini göstermeye başlar ve çocuğun okul hayatında, diğer çocuklarla olan iletişiminde, sosyal aktivitelerinde sorunlar yaşamasına neden olur. 

  • Derslerinde yaşına göre beklenenden daha geride kalma,
  • Okurken ve bazı harfleri telaffuz ederken güçlük çekme,
  • Yazım yanlışları yapma, çoğu zaman tersten yazma,
  • Alfabe ve çarpım tablosunu ezberlemede sorun yaşama,
  • Tarih ve zamanı algılamada zorluk çekme,
  • Yeni beceriler edinmede zorlanma,
  • Yüksek sesle okumaktan kaçınma,
  • Rutinlere uyum sağlamakta zorlanma,
  • Daha önce öğrenilenleri hatırlamada ve bunlardan sonuç çıkarmada güçlük çekme,
  • Yaşıtlarla geçinememe, onlara kaba ve ölçüsüz davranma.

Öğrenme Güçlüğü Belirti Tarama Testi

Öğrenme güçlüğü belirtileri çoğu zaman açık ve kolayca tespit edilebilir olsa da ebeveynlerin kolayca ulaşabilecekleri öğrenme güçlüğü tarama testleri de mevcuttur.

Bu testlerde çocuğun akademik başarısı, okuma, işitme, yazma ve görsel algı becerisi, aritmetik yetenekleri, yönelimleri, çalışma alışkanlıkları, motivasyon durumu vb. başlıklar altında sıralanmış sorularla ilk teşhis yapılabilir. Ancak bu testlerden kesin yargılar çıkarmamak, belirtileri gösteren çocukları uzman bir doktora, klinik değerlendirmeye yönlendirmek daha doğru olacaktır. 

Bu belirtileri gösteren, kesin teşhis konmuş çocuklara destek olmak çok önemlidir. Tarih, öğrenme güçlüğü yaşayan ve buna rağmen büyük isimlere dönüşmüş insanlarla doludur. 

Kaynakça:

Read More

Disleksi, zihinsel süreçlere bağlı olarak ortaya çıkan gelişimsel okuma bozukluğudur. Genellikle okul hayatının ilk yıllarında fark edilir, oldukça yaygın görülür. Doğum sırasında plesenta anormalileri, geçirilen ateşli bir hastalık ya da gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme disleksiye sebep olabilmektedir. Ayrıca kalıtımsal olarak da disleksi ortaya çıkabilmektedir.  Disleksi bir zekâ geriliği değildir. Özel eğitim ve kaynaştırma yöntemiyle disleksi tanısı konulan çocuklar sınıf ortamına adapte edilebilir. Disleksi problemine aritmetik bozukluğu (discalculi), yazılı anlatım bozukluğu (discrafi), dikkat bozukluğu, hiperaktivite de eşlik edebilmektedir.

Disleksi ile İlgili İlk Görüşler

Disleksi ile ilgili ilk bulgular 1896 yılında Pringle Morgan adında bir İngiliz doktor tarafından keşfedilip British Medical Journey’de yayınlandı. Pringle Morgan makalesinde 14 yaşında Percy adında bir erkek çocuğundan bahsediyordu. Percy’nin sosyalleşme, akıl yürütme becerileri ve fiziksel gelişim konusunda yaşıtlarıyla eşdeğer olduğu görülüyordu ancak Percy okumada güçlük çekiyordu. Harflerin yerlerinin karıştırılması, benzer harflerin yanlış okunması ve tersten algılanmasıyla ilgili olarak başlarda disleksinin görme sistemine bağlı bir rahatsızlık olabileceği düşünüldü ve bu yönde tedaviler uygulandı. (1) Ancak daha sonra dil sistemiyle ilgili bir okuma bozukluğu olabileceği fikri öne atıldı. Son dönemlerde ise en çok kabul gören yaygın tanım ise merkezi sinir sisteminin işleyişiyle ilgili bir bozukluk olduğudur.

Disleksi Tanısı Konan Bir Çocuğun Davranışları

Disleksi problemine sahip bir çocuğun özellikleri şöyle sıralanabilir:

  • Eş anlamlı veya benzer anlamdaki kelimeleri birbiri yerine kullanma. (teyze-hala / halı-kilim vb.)
  • Harflerin öncelik ve sonralık sırasını karıştırma (kot-tok)
  • Zaman ve yön kavramlarını ayırt edememe (sağ-sol / dün-yarın)
  • Noktalama işaretlerini kullanımda zorlanma
  • Bir iş yaparken kullanılacak el konusunda belirgin bir seçim yapamama
  • Harfleri yazarken ters yazma (b/d) ve benzer sesleri ayırt etmede zorlanma, birbiri yerine kullanma (b/m)
  • Şekil ve sembolleri karıştırma (+/x)
  • Uzaklık ve derinlik kavramlarını algılamada zorlanma
  • Görsel ve işitsel hafızanın zayıflığı
  • Dikkat bozukluğu
  • Soyut kavramları algılamada problem yaşama

Disleksi Tanısı Konan Bir Çocuğa Nasıl Davranılmalı?

Disleksi tanısı konan bir çocuk uzmanlar tarafından özel eğitimle desteklenmeli, yaşıtlarına ve sınıf ortamına adapte edilmelidir. Disleksi sorunu yaşayan bir çocuk kendini yaşıtlarından geride görüp, anormal, yanlış ve eksik olduğunu düşüneceği için bu aşamada çocuğun özgüvenini sağlamlaştırmak adına yapamadıkları değil, yapabildikleri ve yetenekleri üzerinden hareket edilmeli, kıyaslama yapılmamalıdır. Bunun yanında, sosyal faaliyetlere yönlendirilmeli ve yapıldıkları takdir edilmelidir. Her koşulda disleksinin bir zekâ geriliği olmadığı unutulmamalı ve çözüm odaklı ilerlenmelidir.

Kaynakça

(1): https://www.bmj.com/content/313/7065/1096

https://www.zicev.org.tr/disleksimakale

http://akademidisleksi.com/uzman/disleksi-nedir/

http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGlzbGVrc2k

 

Read More

Eğitim-öğretim döneminin yaklaşması ile birlikte pek çok veli çocuğu için ideal ilkokulu aramaya başladı. Ülkemizde hem devlet okulları hem de özel okullar velilere pek çok farklı imkân sunarken bu kadar çeşitli bir ortamda çocuğunuz için en doğru ilkokulu nasıl seçebileceğinizi 10 maddede inceleyelim. 

1 – Eğitim Anlayışı

Dünya’da çok farklı eğitim anlayışları ve sistemleri mevcut. Fakat her ekol velilere ve çocuklara farklı tarzlarda ve anlayışlarda eğitim sunmakta. Bu yüzden çocuğunuz için seçeceğiniz okulda bu ekollerden hangisine göre eğitim verildiğini araştırmanızda fayda var. Seçeceğiniz okulun köklü bir eğitim sisteminden gelip gelmediğini ve eğitime ne kadar yatırım yaptığını araştırmanız çocuğunuzu emin ellere teslim etmenizi sağlayacaktır. 

2- Dil Eğitimi

Psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları ikinci ve üçüncü dil eğitiminin çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara verilmesini öneriyorlar. Hatta geçtiğimiz aylarda BBC Türkçe’de yayımlanan bir habere göre, Amerikalı uzmanlar bir yabancı dili kusursuz konuşabilmek için yaş sınırının 10 olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden çocuklarınızı çift dille eğitim veren okullara göndermenizin onların dil gelişimine çok büyük yararı olacaktır. 

3- Teknolojik İmkânlar

Endüstri 4.0’ın, nesnelerin internetinin konuşulduğu bir çağda tabii ki çocuklarınızı eğitim ile teknolojinin birlikte yürütüldüğü, akıllı sınıfların olduğu bir okula göndermeniz, onları geleceğin dünyasına ve mesleklerine hazırlayacaktır. Ayrıca günümüzde pek çok okul kodlama eğitimini çok küçük yaşlardan itibaren vermekte. Çocuğunuzu böyle bir okula göndererek ona geleceğin dilini öğrenmesinde yardımcı olabilirsiniz. 

4- Öğretmen Kadrosu

Çocuğunuz için seçeceğiniz okulda alanında uzman, tecrübeli ve daha önce farklı yerlerde deneyimleri olmuş ve başarılı öğrenciler yetiştirmiş öğretmenlerin olmasına dikkat ediniz. 

5- Başarı

Seçeceğiniz okulun hatırı sayılır bir başarısının olup olmadığını ve mezunlarının hangi işlerle meşgul olduklarını muhakkak araştırınız. 

6- Geleneksel Değil, Modern

Seçeceğiniz okulun geleneksel eğitim sistemi yerine çağdaş ve öğrenci merkezli bir eğitim sistemi olmasına dikkat ediniz. Örneğin, bilgileri teoriyle değil daha çok deneyle ve pratikle öğreten, öğrenciye eleştirel düşünceyi aşılayan ve öğrencilere grup çalışmaları ile kendilerini daha iyi ifade etmesini sağlayan okulları listenizin en başına yazınız. 

7- Psikolojik Destek

Çocuklarınızın zihinsel ve davranışsal gelişimlerinin takip edilmesi ve arkadaşlarıyla yaşayabilecekleri sorunların kolayca çözülebilmesi için seçeceğiniz okulda güçlü bir psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisi olmasına dikkat ediniz. 

8- Sağlık İmkânları

Çocuklar çok hareketli oldukları için okulda sık sık küçük kazalar yaşayabilirler veya hasta olabilir. Bu gibi durumlara anında müdahale için seçeceğiniz okulda sağlık servisi olup olmadığını muhakkak araştırınız. 

9- Kampüs ortamı

Seçeceğiniz okulda çocuğunuzun yararlanabileceği spor salonu, yüzme havuzu, kütüphane, müzik odası, laboratuvarlar, oyun odaları olmasına ve öğrencilerin doğayla buluşabileceği küçük de olsa bir yeşil alan olmasına dikkat ediniz.

10- Heterojen Sınıflar

Çocuğunuzun yaşadığı toplumu daha yakından tanıması için farklı sosyal çevrelerden gelen ailelerin gittiği okulları tercih edebilirsiniz. Ayrıca seçeceğiniz okulda yabancı öğretmenlerin veya öğrencilerin olması da çocuğunuzun farklı kültürleri ve ülkeleri tanımasına yardımcı olacaktır.

Kaynakça

http://ftp.iza.org/dp8371.pdf 

https://www.egitimpedia.com/bir-egitim-ortami-nasil-olmali/ 

https://www.sabah.com.tr/galeri/egitim/10-maddede-dogru-okul-secimi

https://alternatifanne.com/ilkokul-secerken-nelere-dikkat-ettim/ 

https://okul.com.tr/ilkokul/makaleleri/ozel-ilkokul-tercih-ederken-44 

https://www.teachthought.com/learning-models/the-characteristics-of-a-good-school-great-school/ 

https://www.thoughtco.com/characteristics-of-a-quality-school-8341 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43963764 

Read More

Yoğun ve stresli bir sınav döneminin ardından pek çok öğrenci tercih yaparken de stres ve kaygı yaşamaya devam ediyor. Bir bölümü ve üniversiteyi tercih etmek öğrencilerin pek çok zaman kararsızlık yaşayabildikleri bir konu. Özellikle genç işsizliğinin artmaya başlamasıyla meslek seçiminde iş bulma kaygısı büyük rol oynuyor. Peki, gelecek kaygısı nasıl ortaya çıkar ve bunu gidermek için neler yapmak gerekir?

Gelecek Kaygısı Öğrencilerde Nasıl Ortaya Çıkar, Belirtileri Nelerdir?

Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy’a göre, tercih döneminde bir üniversiteye ve bölüme karar vermek isteyen öğrenciler, kendilerini neyin beklediklerini bilmedikleri, belki farklı bir şehre üniversite okumaya gittikleri için ve seçtikleri mesleklerin iş dünyasında bir karşılığının olup olmadığını bilmediklerinden gelecek kaygısı yaşayabiliyorlar. (1)

Gelecek kaygısı tercih döneminden başlayıp üniversite son sınıfa kadar artarak devam eden bir sorun. Lisenin sonlarına doğru başlayan iyi bir üniversite kazanma beklentisi öğrencileri zaten büyük bir stres altında bırakırken, tercih dönemiyle birlikte tercih edilecek üniversite, bölüm, yeni bir ortam ve belki farklı bir şehir öğrencileri tekrar kaygıya sürüklüyor. 

Bu kaygı ve stres durumu da pek çok öğrencide dikkat dağınıklığına, uyku bozukluklarına, aşırı heyecana, özgüven problemine yol açabiliyor. 

Ebeveynler Gelecek Kaygısını Önlemek İçin Neler Yapmalı?

Öğrencilerin yaşadığı pek çok stres ve kaygı dönemi aslında çoğunlukla ebeveynler tarafından kaynaklanıyor. Aslı Özsoy’a göre, aileler çocuklarını kendi istedikleri üniversitelere ve bölümlere zorlayarak onların üzerinde büyük bir baskıya neden oluyorlar. 

Bunun yerine, aileler çocuklarının ne istediğine dikkat ederek tercihlerine saygı duymalılar. Kendi düşüncelerini en azından öneri olarak sunmalı ve onları anlamaya çalışmalılar. Eğer bu kararlarından dolayı başarısız olurlarsa “Ben demiştim.” demek yerine çocuklarının yanında yer alarak onlara bir şans daha tanımalılar. Ayrıca çocuklarını yaşıtlarıyla kıyaslamak yerine onları kendi ilgi ve yeteneklerine göre uygun mesleklere yönlendirmeliler.

Doğru Bölüme ve Doğru Üniversiteye Nasıl Karar Verilir?

Ailelerden başka, öğrenciler de geleceğe yönelik kaygılarını azaltmak için öncelikle ilgi ve yeteneklerini, gelecekte ne yapmak istediklerini bilmeliler. Tercih etmek istedikleri bölümün ve üniversitenin artılarını ve eksilerini öğrenerek ve gelecekte onlara nasıl kapılar açacağını bilerek tercih etmeliler. İmkân dâhilinde tercih etmek istedikleri üniversiteden mezun olmuş veya hâlâ okuyan kişilerle görüşebilir ve üniversite tanıtım günlerine katılabilirler. Tercih edilecek şehrin koşulları, hayat pahalılığı gibi konular da öğrencilerin dikkat etmesi gereken noktalardan biri. Üniversite eğitimine başladıktan sonra ise tercih ettikleri bölümlerle ilgili gönüllü çalışma/staj gibi faaliyetler yaparak ya da üniversite dışından eğitimlere ve sertifika programlarına katılarak üniversiteden sonraki hayatlarında da yön verebilirler. 

Kaynakça:

  1. https://www.haberturk.com/eskisehir-haberleri/62030995-sinav-bitti-kaygi-basladitercih-donemindeki-cocuklara-dikkatuzman-klinik-psikolog-asli

https://www.psikoaktif.com/tercih-donemi-stresi-bas-etme/ 

https://www.haberturk.com/eskisehir-haberleri/62030995-sinav-bitti-kaygi-basladitercih-donemindeki-cocuklara-dikkatuzman-klinik-psikolog-asli 

http://www.dualpsikoloji.com/cocuk-ve-ergen/kariyer-ve-gelecek-kaygisi.html 

Read More

Zorlu bir sınav sürecinin ardından üniversite tercih dönemi geliyor. Hayatlarının geri kalanında ne meslek yapacaklarını seçecek olan öğrenciler, bu süreçte de en az sınava hazırlanma dönemindeki kadar zorlanıyor. Seçilen mesleklere gidecek yolda büyük önem arz eden üniversite seçimi ise dikkatle düşünülüp verilmesi gereken bir karar. Biz de tercih döneminde istediğiniz meslek ve bu doğrultudaki üniversite seçimlerinizde nelere dikkat etmelisiniz?

Bölüm Tanıtım Videolarını İzleyin

İstediğiniz meslekle ilgili önünüzde yüzlerce üniversite seçeneği olacak. Puanınıza göre belirli bir grup üniversiteden tercih yapacak olsanız da bu üniversitelerden hangisinin listede kaçıncı sırayı alacağı çok önemli. Bu aşamada yapılacak en doğru hamle arasında kaldığınız üniversitelerin bölüm tanıtımlarını incelemek. Hatta ön sıralara koymadığınız üniversitelerin dâhi bölüm tanıtımlarını izlemek aklınızda hiç bulunmayan bir üniversitenin edinmek istediğiniz meslek için size katabilecek değerleri görmenizi sağlayacaktır. Bölüm tanıtımları üniversitelerin eğitim imkânlarına, mezunların ne iş yaptığına, okurken edinebileceğiniz ders dışı yetkinliklere ve birçok başka bilgiye ulaşabileceğiniz en kolay ve doğru yöntem. Mesleğiniz için üniversite seçmeden bölüm tanıtımlarını kesinlikle pas geçmeyin!

Üniversitelerin Bölüm Müfredatlarını İnceleyin

Bölümlerin üniversitelere göre müfredatlarının değiştiğini unutmamak gerek. Bir üniversitede alacağınız eğitimin diğer üniversitede alacağınız eğitimle örtüşmeyebilir ve bu durum kariyeriniz için önemli bir eksi ya da artı olabilir. Bu sebeple üniversitelerin internet sayfaları üzerinden edinebileceğiniz müfredat bilgisi kariyerinizi seçerken size büyük fayda sağlayacaktır.

Yüksek Lisans ve Doktora Olanaklarına Bakın

Edineceğiniz kariyer sadece lisansla sınırlı kalmayıp yüksek lisans ve doktora ile devam edecek bir kariyerse üniversitelerin lisans sonrası için sunduğu olanakları araştırmalısınız. Yüksek lisansa, lisans eğitimi aldığınız üniversitede devam edecek olsanız da başka üniversitede devam edecek olsanız da eksik bir ders ya da giriş şartlarının farklılığı kariyerinizin önünde engel olmasın istiyorsanız lisanstan ilerisi için de araştırma yapmalısınız.

Üniversitenin Staj Olanaklarını Araştırın

Bazı üniversiteler bölümlerine göre staj zorunluluğu koyuyor. Bu üniversiteler için firmalar zorunlu stajı olan stajyer öğrencilere ek stajyer kontenjanı açabiliyor. Bu da okurken mesleki pratik edinebilmek için önemli bir fırsat. Zorunlu stajı olan üniversiteler öğrencilerini staj yapması için destekleyerek öğrencilerin gelecek kariyerleri için CV’lerine yazabilecekleri deneyimler kazanma ve ileride çalışmak istedikleri yerler ve alanlar için network edinme imkânı sağlıyor.

Read More

Disleksi dil bazlı bir öğrenme bozukluğudur. Genelde çocuklarda görülen bu rahatsızlığa sahip çocuklar akıcı ve doğru konuşurken problem yaşar. Ayrıca okuduğunu anlama ile yazma sorunları olabilir. Çocuklarda keşfedilen disleksi erken aşamalarda tespit edildiğinde doğru yönlendirme ile çocukları başarı kılabilir. (1)

Disleksiyi çocuk okula başlamadan tespit etmek oldukça güç olabilir, fakat bazı göstergeler hastalığın varlığı hakkında ipucu verebilir. Çocuk okula başlama çağına gelince öğretmeni bu rahatsızlığı fark eden ilk kişi olabilir. Hastalığın yaygın tespiti ise çocuklar okumayı öğrenirken gerçekleşir.

Disleksinin temel sebepleri belli olmasa da bazı genlerin beyindeki okuma ve dil süreçlerini etkilediği bilinmektedir. Bunun yanı sıra çevresel etkiler de bir etken olabilir. Ailedeki erken doğum ve hastalık geçmişi risk faktörlerini artırır.

Disleksi Belirtileri

Okul Öncesi

Bir çocuğun disleksi taşıyıp taşımadığını gösteren bazı belirtiler mevcuttur. Bunlar; geç konuşma, yeni kelimeleri öğrenme yavaşlığı, kelimeleri doğru telaffuz etme güçlüğü, isimleri, rakamları, renkleri hatırlamada yaşanan güçlük, ninnileri hatırlama güçlüğü.

Çocuk bu gibi belirtilere sahipse profesyonel yardım almak gerekir.

Okul Çağı

Çocuk okul çağına ulaştığı zaman disleksi belirtileri daha belirgindir. Yaşına göre düşük okuma becerisi, duyduğunu yorumlama problemleri, sorulara verilebilecek doğru kelimeleri bulma güçlüğü, birbirine yakın kelimeleri ayırma güçlüğü, alışılmadık kelimeleri telaffuz etme güçlüğü, yazma ve okuma aktivitelerini geç tamamlama, okuma içeren aktivitelerden kaçınma bu belirtiler arasında gösteriliyor. 

Gençler ve Yetişkinler

 Disleksi çocuklarda olduğu kadar gençler ve yetişkinlerde de görülebilir. Bazı ortak belirtiler şunlardır: Okumada ve özellikle sesli okumada güçlük, yavaş yazma, telaffuzda güçlük, hafıza güçlüğü, matematik problemlerini çözme güçlüğü, yabancı dil öğrenme güçlüğü, “Çantada keklik” gibi ifade ve deyimleri anlama güçlüğü, hikâye özetleme güçlüğü. 

Çocuklar genelde anaokulu veya kreş seviyesinde okumayı öğrense de disleksili çocuklar görsel grafikleri yorumlamada zorluk yaşayabilirler. Çocukların okuma seviyeleri düşükse doktorla konuşmakta fayda vardır. Eğer disleksi erken teşhis edilmezse veya tedaviye başlanılmazsa, okuma zorlukları yetişkinliğe kadar devam eder.

Ebeveynler ya da öğretmenler bir çocuğun disleksisi olduğunu düşünüyorsa çocuktan profesyonel bir değerlendirme testi çözmesi istenebilir. Bu test sayesinde çocuğun sorun yaşadığı durumlar çözülmezse, birkaç farklı rahatsızlığa sebep olabilir. (2)

Problemler:

  • Öğrenme zorluğu: Gerekli desteği görmeyince disleksili çocuklar akranlarına kıyasla hayatın her bölümünde öğrenme zorluğu yaşarlar.
  • Sosyal problemler: Erken tespit edilemezse disleksiye sahip kişilerde düşük özgüven, davranış problemleri, anksiyete ve çevresinden izole olma eğilimi gözlemlenebilir.
  • ADHD: Disleksisi olan kişilerin ileride dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (ADHD)’e yakalanma olasılığı olmayanlara göre daha fazladır. (3)

Disleksi olan kişilerin erken teşhisi doğru bir yönlendirme ile hayat kalitesi artar. Disleksi korkulacak bir rahatsız değildir ve disleksi olan kişiler destek ile hayatlarını rahatlıkta sürdürebilir.

Kaynakça: 

1-) https://dyslexiaida.org/dyslexia-basics/

2-) https://www.medicalnewstoday.com/articles/186787.php

3-) https://www.nhs.uk/conditions/dyslexia/symptoms/

 

Read More

Üniversite tercihleri birçok öğrenci için geri kalan hayatta büyük bir önem yaratacak, seçim yapması en zor süreçlerden biridir. Geçmişten günümüze çoğu öğrenci tercih sürecinde belli bir alanda çalışmaya karar verse de spesifik bir bölüm mü, yoksa üniversite mi seçeceğine karar veremiyor. Zorlu geçen tercih sürecini kolaylaştırabilmeniz için yetenek ve ilgileriniz dâhilinde size kılavuzluk edecek bir rehber hazırladık.

Öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinizi hayal edin, buna göre bir plan çizmeye çalışın.

Bazı meslekler bütün ömrünüz boyunca sizin yaşam tarzınız haline gelen, üzerine emek ve gönül vermeniz gereken mesleklerdir. Örneğin doktor olduğunuzda bütün kariyer hayatınızı bu meslek etrafında geliştirecek, bir alanda spesifikleşip o alanda uzmanlık yapacaksınız. Üniversitedeki bazı bölümler ise çalışma alanlarınızda biraz daha esneklik sunabilen, kendinizi yönlendirme durumuna göre gelişebileceğiniz ya da akademik anlamda kendinizi yönlendirebileceğiniz bölümlerdir. (1) Bu yüzden, öncelikle gelecekte ne yapmak istediğinize ana hatlarıyla karar vermeniz, meslek seçecekseniz bu meslekler hakkında detaylı araştırma yapmanız önemlidir. Aynı şekilde seçeceğiniz üniversitedeki bölümün de sizin ilgi alanlarınızla uyuşmasına önem vermelisiniz.  

Seçmek istediğiniz üniversitelerin imkânlarını araştırın.

Bir üniversite, size salt eğitim veren ve sizi alanınızda yetkin hale getiren bir kurum olmaktan ziyade aynı zamanda içeride sosyalleştiğiniz, kendi ilgi alanlarınızı edindiğiniz, bir bakış açısı kazandığınız ve hayata dair fikir sahibi olabildiğiniz ortamlardır. Bu açıdan bir üniversitenin sahip olduğu kimlik, misyon ve vizyon, öğrenci ve akademik personel durumu size çok şey söyleyebilir. Aynı zamanda üniversitenin sahip olduğu fiziksel ve sosyal imkânlar hakkında fikir edinmek de doğru yerde olabilmenizi kolaylaştıracaktır. 

Tercih edeceğiniz üniversitenin size ilgi alanlarınıza dair neler sunabileceğini araştırmak, bu konuda sosyal faaliyetleri hakkında fikir edinmek işinizi kolaylaştıracaktır. Bunun için üniversitelerin tercih dönemlerindeki tanıtım günlerine katılmanız ya da üniversitenin internet ve sosyal medya sayfalarını incelemeniz buna yardımcı olabilir.

Bölümlerin müfredatına ve verilen derslere bakın, buna göre seçim yapın.

Üniversite departmanları genel olarak belli bir çizginin içinden çıkmasa da her üniversitenin kendine has bir sistemi ve yönetmeliği bulunmaktadır, bölümlerin müfredatları ve verilen dersler de üniversitenin sistemi etrafında şekillenir. Tercih yapacağınız üniversitenin seçmeli ders imkânlarına bakmalı, seçeceğiniz bölümün müfredatını ve hangi alanlarda uzmanlıkların olduğunu araştırmalısınız. Özellikle çeşitli alanlarda yetkinlik kazanmak istiyorsanız tercih edeceğiniz üniversitenin çift ana dal ve yan dal imkânlarını araştırmak size yol gösterici olabilir. Aynı şekilde, seçmeli ders imkânlarınızı, hangi dersleri alabileceğinizi öğrenmek de size doğru bir yol gösterebilir.

Kendi becerilerinize ve eğiliminize uygun bölüm ya da üniversite tercihi yapın.

Üniversite tercihleri zamanında, kendi kişiliğinizi, becerilerinizi ve kişisel yeteneklerinizi bilmek akademik planlama yapmanızı kolaylaştırır, böylece kariyer planınıza daha kolay ve sistemli bir şekilde yön verebilirsiniz. Uzman psikolog ya da psikolojik danışmanlar size bu tarz bilgilerinizi öğrenmeniz için psikolojik testler uygulayabilir ve kişilik analizlerini yapabilirler. Bu sayede kişisel yeteneklerinizi öğrenebilir, hangi kişilik tipine sahip olduğunuzu ve bu kişilik tipine uygun meslek ve kariyer planlarını görebilirsiniz. 

Read More

Yıllar süren eğitimin ardından hayatın yepyeni bir aşamasına geçen gençler için en kritik kararlardan biri üniversite seçimi. En az 2 yıl sürecek ve ömrünüzün geri kalanını şekillendirecek olan bu karar için dikkat etmek gereken bir çok faktör var ve aslında temelinde önemli bir soruya dayanıyor: Mutlu olacak mısınız? Bu soruya uzun vadede olumlu cevap verebilmek için üniversite seçimi nasıl yapılır, biraz araştırmak gerekiyor. Zira faktörlerin doğru kombinasyonuyla yapılan tercih, yeni hayatınıza uzanan yolu daha rahat ve daha mutlu yürümenizi sağlıyor. 

Üniversite Olanakları

Meslek seçiminizi yapmış olun ya da olmayın, üniversite seçerken nelere dikkat etmek gerektiği konusunda dikkatli olmak şart. Hayallerinizi süsleyen mesleği bulmuş olun ya da olmayın, alanında en iyi eğitimi, en iyi akademik kadro, en iyi sosyal ve teknolojik olanaklar, iş dünyasına entegrasyon gibi kriterleri bir arada bulunduran, globale entegre üniversitenin belirlenmesi önemli. Üniversitenin sunduğu staj olanakları kariyer başlangıcında büyük önem taşıyor. Kişisel motivasyonunuzu arttıracak burs olanakları, öğrencilik sürecindeki mutluluk katsayısını yükselterek eğitim sürecinizi daha huzurlu yaşamanızı sağlıyor. 

 

Sosyal ve Kişisel Gelişim İmkânları

Tercih ettiğiniz bölüm ne olursa olsun, üniversitelerin yurt dışı bağlantıları, yabancı dil imkânları, eğitiminize yönelik uygulama olanakları kadar, kişisel gelişiminize katkıları da önem taşıyor. Üniversite tercihi esnasında, okulunuzun yürüttüğü ve/veya dahil olduğu sosyal sorumluluk projeleri, kulüp etkinlikleri, kampüs ve ulaşım olanakları gibi detaylar, seçim esnasında unutulmaması gereken kriterler.  

Akademik Kadro

Öğrenme sürecinde büyük önem taşıyan bilginin doğru kaynaktan, doğru kişiler tarafından, doğru şekilde aktarımı zincirinin en önemli halkası üniversitenin akademik kadrosu. Seçtiğiniz alanla ilgili bu güne dek yapılan önemli çalışmalar ve yayınlar, akademisyenlerin uzmanlaştıkları alanlara katkıları ve iş dünyasındaki bağlantıları, geleceğinizi şekillendirecek faktörler arasında. 

Yurt Dışı ve Yabancı Dil Olanakları

Üniversite seçiminde okulun globalizasyonu bir diğer önemli faktör. Bölümünüzün yabancı dili yalnızca eğitim dili olarak değil, günlük hayata katarak, deneyimleterek ve yaşatarak sunup sunamadığına dikkat etmek gerekiyor. Okulunuzun dâhil olduğu değişim programları ve seçtiğiniz bölümün yurt dışındaki üniversitelerle akreditasyonu kadar; eğitim sürecinde birlikte uzun saatler geçireceğiniz yabancı öğrencilerin üniversitenizdeki oranı dâhi, sosyal ve psikolojik olarak hem eğitiminizi hem de gelişiminizi etkileyen faktörler arasında. 

Teknolojik Olanaklar

Seçtiğiniz bölüm ne olursa olsun, üniversitelerin sahip olduğu teknolojik donanım ve olanaklar, eğitiminizi kolaylaştıracak öneme sahip. Bilim ve teknolojinin yalnızca takipçisi değil, AR-GE sürecine dâhil olabilecek yeterlilik; bilginin pratik edilerek işlenmesi ve öğrenmenin uzun vadede kalıcı olması açısından önem taşıyor. Uygulamalı eğitimin kazandırdığı pratikte sürat, zamanın en değerli şey olduğu günümüzde, sizi rakiplerinizin önüne geçiriyor. 

Read More

Bir bireyin davranış örüntülerinin ve kişilik kalıplarının standardize edilerek objektif bir şekilde ölçülmesi psikolojik testleri oluşturmaktadır. (1) Test sonuçlarıyla birlikte bireylerin kişiliklerinin analizi yapılır, ilgileri ve kişisel yetenekleri belirlenir ya da mental kapasiteleri ölçülür. Özellikle bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını esas alarak yapılan psikolojik testler, birçok kategoriye ayrılmıştır. Peki birçok şeyi belirlemede kullandığımız psikolojik testlere neden gereksinim duyuyoruz? 

Bireylerin Farklı Yönlerini Tespit Etmek İçin Psikolojik Testler

Birçok teoriye göre her insanın kendine özel bir karakter yapısı bulunmaktadır. Çoğu psikolojik test de bunları açığa çıkarmaktadır. Başlıca kişilik testleri ve yetenek testleri bireylerin kendine has varoluşlarını objektif ve standart bir biçimde ölçer. Esas amaç kişilerin karakterleri dâhilinde kendilerine uygun yönlendirmeler yapmak ve buna uygun bir plan oluşturmaya yardımcı olmaktır. Aynı zamanda ilgi, değer ve tutum ölçekleriyle kişilerin kişisel yetenekleri ve ilgileri ölçülür, bu sayede bireylere daha doğru yönlendirmeler yapılabilmektedir. (1)

Kişilerin Gelişimini ve Başarısını Hedef Almak için Psikolojik Testler

Psikolojik testlerin bireylerin kendine özgü yönlerini açığa çıkardığından bahsetmiştik. Bu sayede bireylerin kişisel gelişimi için adımlar izlemesine de yardımcı olunabiliyor. Psikolojik testlerle birlikte aslında kişisel başarıya ilgi ve tutumlar dâhilinde ulaşılabilir. Diğer taraftan kişilerin zihinsel fonksiyonlarını ölçen zekâ testleriyle de kişilerin eksik ve güçlü yanları ölçülebilir. Kariyer planlamasında da kullanılan psikolojik testlerle ilgi alanlarına göre yönlendirmeler ve planlamalar da yapılmaktadır, meslek seçimine de yardımcı olmaktadır. 

Klinik Alanlarda ve Araştırmalarda Psikolojik Testler

Bireyin değerlendirilmesinde araç olan psikolojik testler, aynı zamanda klinik alanda bireylere tanı koyabilmek ve araştırmalarda bireysel farklılıkları doğru bir şekilde yapılandırmak için kullanılmaktadır.(2)  Psikolojik testlerle birlikte araştırılan konuların daha objektif, geçerli ve güvenilir bir şekilde değerlendirilebilir. (1) Aynı zamanda bu testlerin klinik alanda kullanılması için testi uygulayacak uzmanların ölçüm aracından sağlanan bilgilere hâkim olması gerekir, bu sayede bireylere doğru tanı yapılabilir. Bazı bireyler diğer bireylere göre mental veya ruhsal olarak daha farklıdır ve bu farklılıklara göre ihtiyaçları oluşabilir, bu ihtiyaçları giderebilmek için doğru tespit çok önemlidir. Bu sayede ihtiyaçlar daha doğru bir şekilde giderilir ve buna göre yönlendirme yapılabilir.

 

Kaynakça

(1): http://www.monapsikoloji.com/psikolojik-test-nedir/

(2): http://www.psikolojitestleri.com/259-57-blog-makale-psikoloji-testleri-veya-psikolojik-testler-nedir.aspx

Read More

Hem psikoloji biliminin katkıları hem de gündelik hayatta yaşadıklarımız öğrenme ile unutmanın birbirini takip ettiğini kanıtlıyor. Beynimizin herhangi bir tetikleme olmadığı müddetçe öğrendiğimiz yeni bilgileri hızlıca unuttuğunu biliyoruz.

Peki, neden unutuyoruz? Öğrendiğimiz bilgileri unutmamak mümkün mü?

Unutma taktiği

Yakınlarda Neuron dergisinde Blake Richards ve Paul Frankland imzasıyla yayımlanan bir makale, unutmaya dair doğru bildiklerimizi sorguluyor. Richards ve Frankland’a göre hafıza yalnızca bilgileri depo etmiyor, yeni edinilen bilgilerin gereksiz olanlarını eleyerek optimum bir karar alma süreci de işletiyor. Dolayısıyla unutmayı bilgilerin yavaş yavaş silinip gitmesine yol açan bir süreç olarak değil, hafızamızın arka planında sürekli işleyen evrimsel bir taktik olarak düşünmek gerekiyor. Yazarlar, unutmanın hafızanın bir arızası olmadığını, aksine unutarak hatırlama becerimizi en ideal şekilde güçlendirmeye çalıştığımızı vurguluyorlar.

unutmayi-onlemek

Gelgelelim, içinde yaşadığımız bilgi çağının talepleri bu evrimsel taktikle uyum göstermiyor. Bu durum, özellikle de hafızalarına sürekli yeni bilgiler depolaması gereken öğrencileri ve onlara kendi bilgilerini aktaran öğretmenleri ilgilendiriyor. Hafızamızı daha etkili kullanmamızı sağlayan yöntemler benimsemek, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini daha işlevli hale getiriyor.

Daha az unutmak mümkün

Akran çalışması, bu etkili hatırlama yöntemlerinden biri. Yeni öğrendikleri bilgileri arkadaşlarına açıklayan öğrenciler hem aktif bir öğrenme sürecine giriyorlar hem de yeni öğrendikleri bilgileri tekrar edip pekiştiriyorlar. Benzer şekilde, öğrendikleri konulara dair sık sık pratik testler yapan öğrenciler, rekabet kaygısı olmadan yeni bilgileri içselleştirme fırsatı buluyorlar. Bu nedenle uzmanlar, öğretmenlere not değerlendirmesi yapacakları sınavların yanı sıra gündelik hayata ya da oyunlara dayalı pratik testler düzenlemelerini öneriyor.

Konuları art arda bitirmektense uzun süre boyunca geri dönüşlerle yeniden ele almak, öğrencilere belirli bir konuyu birçok kere gözden geçirmek imkanı verdiği için unutma ihtimalini azaltıyor. Ders anlatımına görsel materyalleri dahil etmek, öğrencilerin yeni bilgiler edinirken yalnızca yazılı ya da sözel değil görsel hafızalarını da çalıştırdığı için öğretmenlerin uygulayabileceği yöntemler arasında gösteriliyor.

Araştırmalar beynimizin daha etkili çalışma gösterebilmek için unutmaya devam edeceğini söylüyor. Yine de, öğrencilerin hatırlama yetilerini geliştirmek, kendileri için gerekli bilgileri unutmalarını engellemek, bu yolla daha işlevli bir öğrenme deneyimi edinmelerini sağlamak çeşitli yöntemlerle mümkün.

Read More