Oyunda, çocuklar sağlıklı gelişimleri için gerekli çok önemli birçok beceriyi edinirler. Örnek vermek gerekirse sosyal-duygusal gelişim, fiziksel gelişim, zihinsel ve bilişsel gelişimle ilgili kaliteler oyun aracılığıyla kazanılır. Aynı zamanda duygusal becerileri de pratik edeler. Oyun sırasında korkuyu, öfkeyi, hayal kırıklığını ve daha birçok duygu durumu çeşitli rollere girerek tecrübe ederler. Böylece duygularını nasıl kontrol altında tutacaklarına dair bir iç görü kazanırlar.

 Fiziksel gelişim oyunun fayda tek gelişim alanı değil

Oyunun fiziksel faydalarını gözlemlemek mümkün olsa da serbest oyun duygusal gelişim için de içsel faydalar sağlar. Araştırmalar serbest oyunla duygusal gelişime dair kazanılan üç alana dikkat çekerler; özgüven, özsaygı (kendine değer verme) ve bazı travmatik duyguları oyun sırasında serbest bırakarak travmadan uzaklaşabilmek. 

Serbest oyun onları risk almaya teşvik eder. Çocuklar bu riski aldıklarında ve bu zorluğun üstesinden geldiklerinde, daha yüksek özgüvene yol açan bir başarı duygusu hissederler. Serbest oyun aynı zamanda çocukları çatışma çözme ve yaratıcı dramatik oyun gibi özgüven geliştiren diğer beceriler geliştirmeye teşvik eder. Kendi kendine oyun kurabilme, tek başına kaldığında da oyun yaratabilme özgüven gelişimiyle ilişkilendirilen önemli faktörlerdir.

Yalnız başına oynamak

Bazıları yalnız oynamanın çocukları diğerlerinden uzak durmaya ittiğini ya da utangaç olduklarını düşünür. Aksine, yalnız oyun çocuklara sosyal olarak yardımcı olur, çünkü güçlü bir bağımsızlık duygusu geliştirir, yaratıcılığı ve hayal gücünü geliştirir ve kendi kendine eğlenebilmeyi başarabildiklerinde can sıkıntısını hafifletir. Bir çocuk oyun alanında yalnız oynadığında, diğer çocukların etkileşimlerini gözlemleyerek sosyal ipuçları öğrenir.

Oyundan yoksun kalındığında…

Etik meselelerden dolayı bilim insanları bir grubun gelişimsel yıllarında kasıtlı olarak oyundan mahrum kaldığı ve başka bir grubun normal olarak oynamasına izin verildiği kontrollü deneyleri insanlar üzerinde yapamazlar. Ancak hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalardan yola çıkabiliriz. Maymunlar sadece türlerinin yetişkinlerinin mevcudiyetinde büyüdüğünde, hiçbir uyaran ve sosyal etkileşime fırsat verilmediğinde oyun oynayamadan büyümüş oluyorlar. Araştırmacılar bu maymun grubunu erken yetişkinlik döneminde test ettiklerinde, duygusal olarak geride kaldıklarını kanıtladılar.  Öte yandan, diğer maymun grubu, yani maymunlarla etkileşime geçilmesine izin verilen gruptaki maymunlar yapılan testlerde duygularını kontrol etmekte daha başarılı oluyor. Ayrıca tehlikeli durumlarla karşı karşıya kaldıklarında duruma adapte olmaya ve üstesinden gelmeye daha çok çabalamaya meyilli oluyorlar.

Sağlıklı aile ilişkileri için oyunla geçirilmiş bir çocukluk

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, özgüveni ve özsaygısı yüksek olan, kendi başına zaman geçirmekten sıkılmayan bireyler daha sağlıklı aile bağlarının geliştirilmesine yol açıyor. 

references

Read More

Oyun, hem insanlarda hem de hayvanlarda doğal olarak gelişen bir fenomendir. Çocukların sağlıklı gelişiminde hayati bir unsurdur. Oyun yoluyla kendilerini eğlendirir, çevrelerindeki dünyayı keşfeder, fazla enerjiyi kullanır, kendilerini rahatlatır, duygularını ifade eder ve sosyal beceriler geliştirirler. Bir çocuk oyununu gözlemlemek size onun hakkında çok şey söyleyebilir ki bu oyun terapisinin zihinsel sağlık alanında değerli bir tanı ve tedavi aracı olmasının temel nedenlerinden biridir.

Kendini ifade aracı olarak oyun

Ebeveynler ve öğretmenler olarak, çocuklarımızı onları izleyerek anlamayı öğreniriz. Sorun yaşadıklarında nasıl davrandıklarını anlayabiliriz. Olaylar onlar için yolunda gitmediğinde çocuklar genellikle daha çok soruna yol açacak şekilde davranırlar; ne söylenirse tersini yaparlar. Çocuk oyunda ise, oyundan geri çekilebilir, bütün kuralları kendi yazıp kendi bozmak isteyebilir, başkalarının oyuna sık aralıklarla müdahale edebilir. Diğer bir deyişle çocukların, davranışlarında ve oyunlarında, mücadele ettiklerini ve yaşamlarında devam eden şeylerle başa çıkmadıklarını göstermelerinin birçok yolu vardır.

Oyun terapisi

Oyun terapisi, çocuklara duygularını ifade etme, bilgilerini gösterme ve problemlerle içten getirdikleri güç ile baş etme fırsatını yaratan bir terapi şeklidir. Dil becerileri bilişsel yeterlilikleri kadar hızlı gelişmediğinden, oyunda kelimelere dökemedikleri her şeyi gösterebilme imkânına sahip olurlar. Yaşlarına göre zengin sözel becerilere sahip olsalar da, oyun genellikle daha rahat ve daha konforlu bir ifade aracı gibi hissettirir. Aslında oyun çocuğun öğrendiği ilk dildir ve de kullanımı en kolay olandır!

Oyun terapisi için uygun yaşlar

Literatüre göre oyun terapisi 2 ve 12 yaşlarındaki çocuklar için uygundur. Bununla birlikte; oyun terapisi daha çok çocuklarla ilişkilendirilse de birçok terapist bu metodu yetişkin, çift ve aileleri tedavi ederken kullanır. Aslında oyun terapöti bir araç olduğu için belirli bir yaş sınırı yoktur.

Oyun terapisinin faydaları

Diğer terapi türlerinde olduğu gibi, oyun terapisi de olumsuz davranışları ve semptomları azaltmaya veya ortadan kaldırmaya ve pozitif olanları geliştirmeye ve arttırmaya yardımcı olur. Tabii ki, potansiyel faydalar bir çocuktan diğerine değişecektir.

Oyun terapisinin faydalarına dair yapılan araştırmalar, davranış bozuklukları, psikososyal sorunları, fiziksel ve öğrenme güçlüğü, konuşma ve dil sorunları gibi problemlere sahip çocukların oyun terapisinden olumlu etkilendiğini göstermiştir. Ek olarak, kaygı, istismar, aile içi şiddet, depresyon, keder ve kayıp ve travma sonrası stres yaşayan çocuklar oyun terapisinden fayda sağlamıştır.

References

Read More

Bedenimiz ile ruhumuzun sağlıklı kalması ve günlük yaşantımızın aksamadan devam etmesinin yolu kaliteli bir uykudan geçiyor. Fizyolojik onarımların gerçekleştiği uyku esnasında kanımızın beşte biri beyni besleyerek yeniden yapılanmasını sağlıyor. Güçlü bir hafıza, uyanıkken harcanan enerjinin geri depolanması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, hormonların düzenlenmesi gibi birçok hayati olay uykuda gerçekleşiyor.

Uykunun tüm faydalarını bilsek dahi çoğu kez düzenli ve kaliteli uyumaya özen göstermiyor ve kendimizi uykunun faydalarından mahrum bırakıyoruz. Ancak uyku kalitesini artırmanın birçok yolu mevcut. Kaliteli bir uyku için yapılması gerekenler üzerine olan önerileri yazımızın devamında hep birlikte inceleyelim.

Egzersiz Yapın

Gün sonunda zihnimiz ne kadar yorgun olsa da bedenimiz hala enerjik olabiliyor. Uykuya dalmayı bir hayli zorlaştıran bu durumun üstesinden gelmek ve verimli bir uyku için gün içerisinde yürüyüş ve koşu gibi egzersizlerin yapılarak enerjinin harcanması tavsiye ediliyor.

Zamanı Kontrol Altına Alın

Her sabah aynı vakitte uyanmaya özen göstermek biyolojik saatin ayarlanmasında oldukça etkilidir. Uyanış saatinin düzene sokulmasının ardından yatış saatinin de belirlenmesi kolaylaşacaktır.

Uykuya Geçiş Aktivitelerini İhmal Etmeyin

Uykuya hazırlanma aşamasında bir ritüele uymak uykunuzun gelmesini sağlayacaktır. Bunun için yatmadan önce kitap okuyabilir, ılık bir duş alabilir veya bitki çayı içebilirsiniz. Verimli bir uyku için ayrıca teknolojik aletlerin olmadığı, ışıksız ve havalandırılmış bir oda idealdir.

Doğru Yatak ve Pijamalar Seçin

Alışkın olduğunuz kendinize ait yatakta uyumak huzurlu bir gece geçirmeniz için önemlidir. İkinci olarak bedeninizin rahat edeceği, vücut anatominize uygun bir yatak seçmeniz gerekiyor. Uyurken giyeceğiniz pijamaların da esnek ve terletmeyen kumaştan olması kaliteli bir uyku için faydalıdır.

Beslenmenize Özen Gösterin

Sağlıklı kalabilmek için güne iyi bir kahvaltı ile başlayıp ilerleyen saatlerde de dengeli ve faydalı besinler tüketmek gerekiyor. Akşam öğününde yenilenler ise uyku kalitesini doğrudan etkiliyor. Bu nedenle yağlı, hazmı zor yiyecekler ile kafeinli içeceklerin akşam geç saatlerde ve özellikle yatmadan hemen önce tüketilmemesine dikkat edilmeli.

Meditasyon Yapın

İş, okul, trafik derken gün içerisinde birçok sıkıntılı durumla karşılaşıyoruz. Zihnimizin stresle yüklü oluşu da uykuya dalmamızı zorlaştırıyor ve verimli bir şekilde dinlenmemizi önlüyor. Uyku öncesi ortalama yarım saat meditasyon yapmak stresin olumsuz etkilerinden arınma ve daha kaliteli bir uyku için oldukça etkili.

Yatış Şeklinizi Düzeltin

Nefes alış yollarının tıkanması gece boyunca sürekli uyanmaya neden olduğundan uyku kalitesini olumsuz etkiliyor. Genellikle sırt üstü uyumayı alışkanlık edinen kişilerde görülen bu durumdan kurtulup daha rahat nefes alabilmek için yan veya yüzü koyun yatarak uyku pozisyonunuzu düzeltebilirsiniz.

Kaynaklar

 

Read More

 

Ergenlik yılları nasıl tanımlanır?

Literatüre göre ergenlik yılları tipik 13 ve 19 yaşları arasındaki yıllar olarak tanımlanır ve çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşaması olarak kabul edilir. Ancak, ergenlikte meydana gelen fiziksel ve psikolojik değişiklikler erken yaşlarda da meydana gelebilir. Ergenlik dönemi hem fiziksel ve ruhsal değişikliklere oryante olma dönemi hem de bir keşif dönemidir. Varoluşsal sorgulamalar bu yıllarda bazen yumuşak bazense sert bir şekilde kendini gösterir.

Bu geçiş dönemi bağımsızlık ve öz kimlik konularını gündeme getirebilir; birçok ergen eğitim, okul, cinsellik, uyuşturucu, alkol, inanç ve sosyal yaşam konularında düşünceler geliştirip zor kararlar alırlar. Romantik ilişkiler, dış gönümüm ve kabul görme de bu dönemde ortaya çıkan diğer konulardır.

Ergen psikolojisi

  Gelişimci ekolünü temsil edenlerden biri olan Erik Erikson ergenliği iki aşamada tanımlar. Erikson’a göre erken ergenlik 12-18 yaş arasını, geç ergenlik dönemi ise 18-24 yıllarını kapsar.

Erken ergenlik

Erken ergenlikte, Erikson, bireylerin birçok gelişimsel görevi anlama ve kabul etme girişiminde bulunduğunu söyler. Bu tür görevler arasında fiziksel olgunlaşma, duygusal gelişim, akran grubuna üyelik ve romantik veya cinsel ilişkiler bulunur.

Bu süre zarfında en çok gözlemlenen bir diğer durum ise ailenin ikinci plana atılmasıyla birlikte diğerlerine karşı artan bir eğilim ve doğruluktur. Bu dönemde bir yandan akran baskısı altında olan gençler diğer yandan hem grubun parçası olmaya çalışarak kendi güçlü ve zayıf yanlarını keşfederler

Geç ergenlik

Geç ergenlikte ise, birey artık “genç yetişkin” statüsüne doğru ilerlerken, bireysel ve grup talepleriyle rekabet etmeye devam etmektedir. Söz konusu birey, bireyselleşme (yaşamında bireysel kalıplar veya rutinler oluşturma) ve farklılaşma (ebeveynleriyle olan benzerlik ve farklılıkları kabul etme) aracılığıyla ebeveynlerinden daha fazla özerklik kazanır. Toplumsal cinsiyet kimliğini ve toplum var olan toplumsal cinsiyet rollerini daha özgürce keşfeder.

Ebeveynlerin doğru yaklaşımı sergilemesi çok önemli

  Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da iletişim en önemli araç oluyor. 3 yaşındaki bir çocukla ve bir ergen arasındaki fark, ergen kişinin bilişsel olarak daha üst düzey bir seviyede olması ve kendi dünyasını anlamlandırmak için dili ve düşüncelerini kompleks şekilde kullanabilmesidir.

  • Yargılama ve tepki olmadan dinleyin
  • Sakinleştirici ve rasyonel bir duruş sergileyin
  • Empati kurmaya özen gösterin
  • Değerlerinizi ve düşüncelerinizi paylaşın

references

Read More

Günümüzde psikolojide yaygın olarak kullanılan ebeveynlik tarzları, gelişim psikologu Diana Baumrind’in çalışmalarına dayanmaktadır. Baumrind, okul öncesi çocukların üç farklı davranış şekli sergilediklerini fark etti. Her davranış türü, belirli bir ebeveynlik türüyle yüksek oranda ilişkiliydi. Kapsamlı gözlem, görüşme ve analizlere dayanarak Baumrind, üç ilk ebeveynlik stili tanımladı: yetkili ebeveynlik, otoriter ebeveynlik ve izin veren ebeveynlik. Zamanla alanda yapılan çalışmaların artmasıyla birlikte ebeveynlik stilleri de bugünkü halini aldı. Maccoby ve Martin (1983) bu ebeveynlik stili modelini iki boyutlu bir çerçeve kullanarak genişletmiştir. Baumrind’in izin veren ebeveynlik özelliğini iki farklı türde genişleterek daha fazla ayrım yaptılar: hoşgörülü (izin verici) ebeveynlik ve ihmalkar (haksız) ebeveynlik.

Ebeveynlik stilleri, ebeveynlik davranışının iki boyutuna göre kategorize edilir: Talep etme, ebeveynlerin çocuklarının davranışlarını kontrol etmelerini veya olgunluklarını talep etmelerini sağlar. Duyarlılık, ebeveynlerin çocuklarının duygusal ve gelişimsel gereksinimlerini kabul etme ve ihtiyaç halinde bu gereksinimlere karşı duyarlı olma derecesini ifade eder.

İyi Bir Ebeveyn Olma Yolunda…

Ebeveynlik, hayatın en ödüllendirici arayışlarından biri olabilir. Hayata büyük neşe getirebilir, ancak aynı zamanda zorlu ve ezici de olabilir. Her çocuğun ve ailenin durumu kendine has olduğundan, her ebeveynlik durumunda yapılacak en iyi şeyi bilmek de zor olabilir. Mükemmel ebeveynlik için sihirli bir formül olmasa da, başarılı ebeveynlerin paylaştığı bazı özellikler ve davranışlar vardır.

  • Çocuğunuzu koşulsuz olarak sevin. Kötü davranış için bir ceza olarak sevginizi asla esirgemeyin. Çocuğunuzun olumsuz tercihlerini veya davranışlarını kabul etmeniz gerekmiyorsa, ona söyleyin ve onu olduğu kişi olarak sevdiğinizi ve kabul ettiğinizi gösterin. Ona sevgini ve desteğini her zaman gösterin; iyi zamanlarda da kötü zamanlarda da…
  • Çocuğunuzun olmasını istediğiniz türden bir örnek olun. Ondan beklediğiniz olumlu tutum ve davranışları modelleyin. Çocuklarınız, yaptığınız ve söylediğiniz her şeyin en keskin gözlemcileridir. Kişisel örneğiniz, çocuğunuzun nasıl davrandığı üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır. En iyi benliğiniz olmaya çalışın ve çocuğunuzun taklit edebileceği biri olun.
  • Olumlu davranışlara mümkün olduğunca odaklanın. Çocuğunuzun olumlu tercihlerini ve davranışlarını tanıyın ve yaptığı iyi şeyler için içten övgülerde bulunun. Çocuğunuzun olumlu davranışını kabul etmek ve ona iltifat etmek onun kişiliğinin güçlenmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca çocuğunuzun olumsuz davranışları dikkat çekme yöntemi olarak kullanmasını önlemeye yardımcı olacaktır.

 

References

 

Read More

Mindfulness, tam olarak var olmak için kim olduğumuzu ve nerede bulunduğumuzu hissetmemizi sağlayan bir alışkanlık, bir yöntem… 

Yazımızın devamında Budistler tarafından uygulanan ve yüzlerce yıldır bilinen mindfulnessın ne olduğunu, ruhumuz ile bedenimize olan etkilerini okuyabilirsiniz. 

1. Mindfulness Nedir?

Budistler tarafından uygulanan mindfulness, yüzlerce yıldır bilinen bir yöntemdir. Türkçeye “bilinçli farkındalık” olarak çevrilen mindfulness, yargılama içerisine girmeden veya geçmiş ile geleceği düşünmeden yaşanılan anın farkına varılmasını ön gören bir yöntemdir. Temelinde dikkatli ve farkına varan bir algılamayı esas alan mindfulness, içerisinde bulunulan ana yani olan bitene bilinçli bir şekilde dikkat etmeyi ön görüyor. 

2. Mindfulness Bakış Açısı

Mindfulness, anı ve yaşanılanı eleştirmekten ziyade zihnin yapılan şey ve anın tam olarak içine girmesini sağlıyor. Bir çeşit kabullenme olan mindfulness, bir beklenti içerisinde olmadan ve değişmesini istemeden bilinçli bir şekilde meydana gelen olayları sevgi ile deneyimlemeyi sağlıyor.  Mindfulness, doğuştan gelen fakat zamanla azalan farkındalık yetimizi güçlendiriyor. Empati yeteneğinin kazanılması ve ikili ilişkilerin düzene girmesinde de oldukça fayda sağlıyor. 

3.  Dengeli Bir Yaşam Sunuyor

Mindfulness, depresyon, kaygı, stres, üzüntü gibi olaylar karşısında zihin ile ruhun iyi ve sağlıklı kalabilmesine yardımcı oluyor. Anksiyeteye iyi gelen mindfulness, bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi ruhsal problemlerin yol açtığı fiziksel hastalıklar ve yeme bozukluklarının tedavisinde de işe yarıyor. 

Kişisel gelişim ve özgüven artışına katkıda bulunan mindfulness, duyguların daha dengeli olması ve öz farkındalık için de oldukça yararlı bir yöntem. Mindfulness eğitimi, tepkileri kontrol etmeyi öğrenme, olaylar karşısında yapıcı kararlar verme, esnek olabilme, hedefe ulaşmak için planlı adımlar atabilme ve sorumluluk alabilmeyi öğrenmeyi beraberinde getiriyor. 

4.  Eğitimde Mindfulness

Mindfulness egzersizleri sayesinde bilinçli odaklanma becerisi kazanıldığı için öğrenilen bilgiler de kalıcı hale geliyor ve hafıza güçleniyor. Bu yönüyle özellikle dikkat ve motivasyon konusunda zorluk çeken öğrenciler için oldukça fayda sağlıyor. Ebeveyn eğitimlerinde de tercih edilen mindfulness ile ergenlik dönemindeki çocuklarla hem aile hem de okul ortamında doğru iletişim kurularak onların sağlıklı bir şekilde gelişimleri sağlanıyor.

5. Mindfulness’ı Etkin Hale Getirin

Stres veya baskı anında her şeyden önce hazır olmak ve beklemek gerekiyor. Ardından düşüncelerin zihnimizde akıp gitmesine izin vermek, kontrol etmeye kalkışmamak ve değişim için kendimizi zorlamamak gerekiyor. Nefes almak ve vücutta meydana gelen değişimi fark etmek daha sağlıklı kalabilmek ve düşüncelerin sınırları genişletmek için aynı zamanda en etkili yol gösterici de oluyor. 

Kaynaklar

Read More

Stres vücudumuzun uyarıcı olarak gelen talep ve tehditlere karşı otomatik cevap verme tepkisidir. Kalp atışının hızlanması, olağandışı terleme, hızlı nefes alıp verme, titreme gibi çeşitli fiziksel reaksiyonlara da sebep olan stres vücudumuzu fiziksel ve ruhsal açıdan oldukça yoran duygu değişimleridir. Şehir hayatının keşmekeşi içerisinde işe gidip gelirken, toplantı ve sunum yaparken veya sınavlara hazırlanırken stresten maalesef uzak duramıyoruz.

Ancak stres çok yoğun olup hayatımızı idame ettirmemizi engellemeye başladığında ona dur demeli ve stresi azaltmak için yaşantılarımızı ve düşüncelerimizi değiştirmeye çabalamalıyız. Yazımızın devamında stresi azaltma yolları nelerdir sorusunun cevabına hep birlikte bakalım.

Olumlu Düşünce ve Telkin

Stresin var olduğunu bilmek ve yüzleşmek onunla başa çıkmak atacağınız ilk adım olmalıdır. Sonrasında ise üstesinden gelmekte zorlanacağımızı düşündüğümüz işlere karşı olumlu düşünüp güzel deneyimlerimizi hatırlayarak kendimizi telkin etmek stresi azaltmak için iyi bir yöntem olacaktır. Korku ve endişeden ziyade işimizin sonucunun güzel olacağına yoğunlaşmak, alternatif fikirler üretmek faydalıdır. Negatifliğe dur demek ve gevşemek için gözlerinizi kapatıp kendinizi huzurlu hissettiğiniz bir yeri hayal edebilirsiniz.

Düzenli Uyku

Uyku, beden ve ruhumuzun dinlenip bakımının yapıldığı bir evre olarak düşünülebilir. Hormonların dengeli kalabilmesi her şeyden önce düzenli ve yeterli bir uyuma sayesinde gerçekleşiyor. Stresle başa çıkmak için her gün aynı saatte uyumaya özen gösterilmesi yanında akşam geç saatlerde uykuyu kaçıran kafeinli içeceklerden uzak durmak gerekiyor. Ilık süt içmek, kitap okumak, dinlendirici müzikler dinlemek ise uyku öncesi sakinleşmenize yardımcı olacaktır.

Sağlıklı Beslenme

Stresi azaltma yöntemleri olarak güne kahvaltı ile başlamak bedenen olduğu kadar ruhen de enerji depolamamızı sağlıyor. Gün içerisinde tüketilen kafein ise kan basıncını kısa sürede yükselttiği için stresi de tetikliyor. Kahve yerine yasemin ve melisa gibi çaylar sakinleştirici etkilerinden dolayı öneriliyor. Bunun yanında atıştırmalık olarak şekerli gıdalar yerine muz, avokado, badem, fındık gibi meyve ve kuruyemişleri tüketmenizde de yarar var.

Egzersizler

Spor kendimizi iyi hissetmenin en iyi yollarından biridir. Stresi azaltma egzersizleri için ise özellikle kol ve bacak hareketlerine yoğunluk vermek gerekiyor. Kas gevşetme egzersizleri vücudunuzda strese bağlı olan kasılmaları fark edebime ve gevşetme yetisi kazanmanızı sağlıyor. Zihni dağıtmak, kaygı ve gerginlikten kurtulmak için açık havada yapılan yürüyüş ve koşular oldukça faydalı.  Sporu yaşam rutininiz haline getirmeniz motivasyonunuzun devamlılığı için de önemlidir.

Kaynaklar

Read More

 

Çevresel ve genetik faktörlerin neden olduğu düşünülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tedavi edilmediği taktide bireylerin çocukluk yıllarından itibaren eğitim ve iş hayatları ile sosyal ilişkilerini olumsuz etkiliyor. 

DEHB Nedir ve Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Çocukluk çağında başlayan ve bir nöropsikiyatrik sorun olan (DEHB) belirtileri genellikle okul çağı dönemi ile birlikte 7 ila 8 yaşından önce görülmeye başlıyor. DEHB, ergenlik ve yetişkinlikte de devam edebilen bir sorun olsa da yaygın olarak çocukların %8’inde görülürken bu oran ergenlerde %6 ve yetişkinlerde %4lere kadar düşüyor. 

DEHB, yaşa ve gelişime uygun olmayacak derece aşırı hareketlilik, odaklanma güçlüğü çekme, dürtüsellik veya yetersiz dürtü kontrolü dediğimiz istekleri erteleyememe sorunları ile fark ediliyor. DEHB tanısı konan bireyler birden çok uyarana aynı anda dikkat etmeye çalıştıklarından başladıkları işi yarım bırakıp bir diğerine yöneliyor ya da sevdikleri işe aşırı odaklanma gösterebiliyorlar.  

Erkeklerde kadınlara kıyasla 4 kat daha fazla görülen DEHB için tüm problemlerin bir arada görülmesi de gerekmiyor. Bazen sadece dikkat eksikliği olabildiği gibi sadece hiperaktive belirtileri de ortaya çıkabiliyor.  

DEHB Nasıl Anlaşılır? 

DEHB tanısı konulabilmesi için unutkanlık, dikkati toplayamama ve aşırı hareketli olma halinin ev, okul ve kurs gibi birden çok ortamda gözlenmesi gerekiyor. Ayrıca DEHB belirtilerinin kişinin yaşam kalitesini bozması, günlük işlerini aksatması ve belirtilerin en az 6 ay kadar sürüp sürmediğinin bir başka deyişle sürekliliğinin tespiti gerekiyor. 

DEHB tanısı ise genel olarak okul ortamında gözlemleniyor. Sınıfta yerinde oturamayan, arkadaşları ile ikili ilişkileri ve oyunlarında iletişim problemleri yaşayan, derslerinde akranlarına nazaran daha az performans sergileyen çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktive sorunu gözlemleniyor.

DEHB tanısı konan bireylerin ayrıca çabuk öfkelendiği gibi strese de daha meyilli oluyor. Karşısındaki kişiyi dinlemiyor gibi görünme, unutkanlık, sürekli bir şeyler kaybetme ve sorumluluk getiren işlerden kaçınma da DEBH tanısı konan kişilerde sık görülen özelliklerden. DEHB özellikle erken yaşta tedavi edilmediği durumlarda kişilik bozukluğuna neden olabildiği gibi ve ergenlikte alkol ve sigara kullanımına, yetişkinlik döneminde ise iş kaybetme, evliliğin bozulması, uyumsuzluk ve dışlanma gibi psikososyal sosyal sorunlarla da neden oluyor.

Dikkat Eksikliği Test İle Ölçülür mü?

Her şeyden önce tedavi için aile, okul ve bir uzman danışmanın birlikte çalışması gerekiyor. DEHB kilink bir tanı olduğundan bu süreçte uzman ile yapılan görüşmeler yanında nörolojik muayene, davranış değerlendirme ölçekleri ve bilişsel testlerden de faydalanılıyor. Nöropsikolojik testler sayesinde sosyal ve çevresel faktörler de göz önüne alınarak davranışsal sorunlar saptanıp analiz yapılabiliyor.

Kaynak

Read More

Ebeveynlik kolay bir iş değildir. Çocuğumuz olmadan bunun ne kadar zor olduğunu anlayamasak da, çok büyük ihtimalle etrafımızdaki anne babalardan ya da kendi ebeveynlerimizden “çocuğun olunca anlarsın” gibi cümleler duymuşuzdur. Geçmiş kuşakların her birinin ailevi sorunlarla baş etmek için kendi yöntemleri vardı. Geçen zamanla birlikte ebeveynliğe yepyeni standartlar, ikilemler ve zorluklar da eklendi. Elbette her şey zorlaşmadı, birçok kolaylık da kazanıldı diyebiliriz. 

Aslında, modern ebeveynlik çeşitli modern nedenlerle birlikte son derece zorlu hissettirebilir. Bazen çok fazla bilgiye sahip olmaktan, çok az tasarrufa, modern ebeveynlerin mücadeleleri gerçekten de var! Durum böyle olunca günümüzde ebeveynliğin ne kadar zor olduğu hakkında çok fazla şey duymamız da şaşırtıcı değil. 

Yaşam maliyeti gittikte yükseliyor.

Benzin fiyatlarından, bir ev sahibi olmanın bedeline, üniversite harç ücretlerinden, gıda ve giyim alışverişine kadar birçok tüketim alanında insanların alım gücü giderek düşüyor. Bugünlerde, her şey daha pahalıya mal oluyor. Maaşların arttığı doğru olsa da, yaşam masrafları ile aynı oranda arttığını söyleyemeyiz. Hayat bugünlerde çok daha pahalı. Bu nedenle, daha fazla insan mali açıdan, özellikle bakması gereken çocukları olan aileler, büyük mücadeleler veriyor. 

Çocuk Bakımının Yüksek Maliyeti

Aynı şekilde, uygun fiyatlı çocuk bakımı bulmak da basit bir iş değildir. Bir defada bir bakıcıya saatte 100-200 TL gibi paralar ödeyebilseniz de, bugünün ebeveynleri sadece işe gidebilmek için bakıcılara azımsanmayacak ücretler öderler. Günümüzde daha fazla ebeveyn ev dışında çalıştığı için çocuk bakımına olan ihtiyaç her zaman mevcut. Hatta eskiye nazaran daha fazla. Kadınların da iş hayatına girmesiyle birlikte bu alanda daha fazla talep olmaya başladı. Dolayısıyla uygun fiyatlı çocuk bakımı bulmak gittikçe zorlaştı.  

  Kadınların/annelerin birçok sorumluluğu üstlenmesi

Özellikle kadınlar hem çocuk bakımı hem de ev işlerinin çoğuyla ilgilenmek zorunda kalıyor. Tam gün işe sahip olan kadınlar için ise bu durum daha zor bir hal alıyor. Annelik ve babalık izinlerinin çok kısa olması, iş yerlerinin çalışanları için kreş imkânı sunmaması gibi sebepler de kadınların omuzlarındaki yükü ağırlaştırıyor. 

Sosyal Medya ve Mükemmel Olma Baskısı

Başkalarının dikkatlice ve özenle filtrelenmiş hayatlarına sosyal medya merceğinden bakıyoruz mükemmel olma baskısını hissediyoruz. Başkalarının güzel, gülümseyen, mükemmel aile anlarını görüyoruz ve eğer bizim gerçekliğimiz onlarınkinden farklıysa kötü ve mutsuz hissedebiliyoruz. Belki de bir şeyleri yanlış yaptığımızı düşünüyoruz. Ve hatta o insanların bizimle aynı günlük sıkıntıları paylaşmadıklarını düşünüyoruz.

References

Read More

Oyun terapisi,  terapistin çocukla içinde özel oyuncakların bulunduğu bir odada çocuk oyun oynarken, o oyuncaklarla veya terapistle konuşurken karşılıklı iletişimin olduğu bir çeşit terapi çeşididir. Buradaki ana fikir, rahat bir ortamda bulunması beklenen çocuğun oyun sırasında onu rahatsız eden her türlü konuda bir konuşma açması ve terapistin bunlara karşılık vermesi beklenir. Duruma göre terapiye anneler ve babalar da dahil olabilir. 

Oyun terapisinin etkili olup olmadığı, büyük ölçüde terapistin becerileri ve hangi disiplini uyguladığı ile belirlenir. Sonuçta, eğer terapist çocukla etkileşime giremezse, alt mesajlar ekleyip onunla yaşamındaki sorunları hakkında konuşamazsa, terapi seansı çocuk için sadece oyuncaklar dolu bir oda olarak kalacaktır. Başlangıçta hem çocuğa hem de terapiste birbirlerini tanımaları için zaman vermek gerekir. 

Oyun terapisi, bir yöntem olarak sınıflandırılmış olsa da, başlı başına bir disiplin değildir.  Başka yöntemlerin uygulanması için bir yoldur. Çocuğunuzu oyun terapisine götürürken terapistin hangi yöntemde ve ekolde uzmanlaştığını mutlaka araştırmalısınız.

Neden oyun?

Son yıllarda giderek artan sayıda akıl sağlığı uzmanı, oyunun insan mutluluğu ve refahı için sevgi ve iş kadar önemli olduğu konusunda hem fikir oldu. Aristoteles ve Platon da dahil olmak üzere tüm zamanların en iyi düşünürlerinden bazıları, oyunun hayatımızda neden bu kadar temel olduğundan eserlerinde bahsetmişlerdir. 

Oyun, benliğimizi ve ruhumuzu rahatlatan ve hayata bakış açımızı aydınlatan eğlenceli bir aktivitedir. Kendini ifade etme, kendini tanıma, kendini gerçekleştirme ve öz yeterliliği geliştirir. Oyun stres ve can sıkıntısı hissini hafifletir, bizi insanlara olumlu bir şekilde bağlar, yaratıcı düşünme ve keşfetmeyi teşvik eder, duygularımızı düzenler ve egomuzu güçlendirir Ek olarak, oyun hayatta kalmak için gereken becerileri ve rolleri öğrenmemizi sağlar. Öğrenme ve gelişme en iyi oyun yoluyla teşvik edilir.

Oyun Terapisi Ne zaman Başvurmalı?

Terapatik oyun, sosyal veya duygusal yetersizlikleri olan çocukların daha iyi iletişim kurmaları, davranışlarını değiştirmeleri, problem çözme becerileri geliştirmeleri ve başkalarıyla olumlu yönde ilişki kurmayı öğrenmelerine yardımcı olur. Ciddi bir hastalık veya hastaneye yatış, aile içi şiddet, istismar, travma, aile krizi veya çevrelerinde rahatsız edici bir değişiklik gibi yaşamlarında stresli olaylara maruz kalan veya bunlara şahit olan çocuklar için uygundur. Oyun terapisi, akademik ve sosyal problemleri, öğrenme engelleri, davranış bozuklukları, anksiyete, depresyon, keder veya öfkenin yanı sıra dikkat eksikliği bozukluğu olan veya otizm spektrumunda olanlara da yardımcı olabilir.

References

Read More