Güvenli bağlanma doğumdan itibaren temel bakım veren ile bebek arasında kurulan duygusal, güvene dayalı bağdır. 0-3 yaş aralığında kurulan bu bağ bireyin bütün yaşamına etki etmektedir. İkili ilişkilerden, akademik başarıya, kariyere ve sosyal hayata da etkisi büyüktür. Güvenli bağ aynı zamanda bireyin öz algısını, değerlendirmelerini de etkilemektedir. Güvenli bağlanma yaşayan bir bireyde özgüven, özsaygı ve öz şefkat daha yüksektir.

Kendisiyle barışık olan, kendini seven ve potansiyeline güvenen birey tüm yaşamında daha başarılı olabilir. Ancak güvenli bağlanma sayesinde daha başarılı olmak başarısızlığın hiç yaşanmayacağı anlamına gelmemelidir. Başarısızlıklar hayatın gerçeğidir ve güvenli bağ başarısız olmanın önüne geçemez. Ancak sağlıklı bağ kurmak bireyin başarısızlıklara karşı daha yapıcı tutum sergilemesini destekler.

Güvenli bağlanma sayesinde öfke kontrolü, stresle başa çıkma, psikolojik sağlamlık daha yüksek olacaktır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde güvenli bağlanma bireyin kariyer gelişimi üzerinde oldukça etkilidir.

Güvenli Bağlanma Nedir?

Yaşamın ilk anlarında bebek temek bakım vereniyle (çoğunlukla anne) bağımlı bir halde yaşar. Winnicot’ın da dediği gibi bir bebeğin varlığını sürdürebilmesi için ona bakan birinin olması gerekir. Temel ihtiyaçlar başkası tarafından karşılanmadığı sürece bir bebeğin kendine yetebilmesi mümkün değildir. Temel ihtiyaçlar yeme, içme, barınma, güvenlik, sevgi ve benzeridir.

Güvenli bağlanma için bu ihtiyaçların karşılanmasının dışında karşılanma süresi, sıklığı ve miktarı da önemlidir. Bir bebeğin temel bakım verenine güven duyabilmesi için ihtiyaçlarının karşılanacağını öğrenmiş olması gerekir. Annesi tarafından temel ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında karşılanacağını bilen bebek stres yaşamayacak, ihtiyaçlarında doyuma ulaşacaktır. Bebeğin fiziksel ihtiyaçları kadar önemli olan duygusal ihtiyaçlar da bakım veren tarafından göz ardı edilmemelidir.

Duygusal ihtiyaçlar temel bakım verenin dokunuşu, şefkati, göz teması, mimikleri ve ses tonuyla bebeğe geçmektedir. Bebek ve anne için doğumdan sonraki ilk aylar deneme yanılma dönemidir. Bebek ihtiyaçlarını huzursuzluk ve ağlamalarla belli edecek, anne deneyerek çocuğun ihtiyaç düzenini tespit edecektir. Bebeğin ağlaması günün hangi zamanında neyi ifade ediyor anne zamanla ayırt edecektir.

Altını mı değiştirmeliyim, karnını mı doyurmalıyım, sevmeli miyim, uyutmalı mıyım, ağrıyan bir yeri mi var? Tüm bu sorulara anne ilk önceleri karışık cevaplar verirken zamanla bebeğinin düzenini oturtacaktır. Güvenli bağlanma da anne bebek arasında bu ortak dillin kurulmasıyla güçlenecektir.

Güvenli Bağlanma Nasıl Gelişir?

6 aydan sonra ek gıda alımı, 1 yaştan itibaren yürüme, 2 yaştan itibaren konuşma başlayacaktır. Süreler çocuktan çocuğa değişiklik gösterse de bu yaş dönemlerini ortalama kabul edebiliriz. Bebeğin edindiği her yeni beceri temel bakım verenden bir adım daha uzaklaşmasını sağlayacaktır. Zamanla çocuğun anneye bağımlılığı azalacaktır. Konuşma ve yürümeyle çocuğun sosyal çevresi genişler.

Yemek yiyebilen, kendi başına uyuyabilen, kendi başına oyun oynayabilen çocuk daha bağımsız hale gelir. Ancak çocuğun bağımsızlaşması anneden kopması değildir. Anne ile çocuk arasında görünmeyen güçlü bir bağ vardır. Bu bağ çocuğun özgürleşmesiyle birlikte genişler. Anne çocuk için güvenli bir üst gibidir. Fiziksel ihtiyaçlar azalsa da çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanması hala çok önemlidir.

Güvenli bağlanma için koşulsuz sevgi verilmesi, başarıların desteklenmesi, başarısızlıklarla baş etmenin öğretilmesi gerekir. Başarıları kadar başarısızlıklarında da yanında şefkatle durabilen bir ebeveyni olduğunda çocuk kendini güvende ve değerli hissedecektir.

Güvenli Bağlanma Belirtileri Nelerdir?

Güvenli bağlanma belirtileri bebeklikten itibaren her yaş döneminde kendini gösterir. Ebeveyni ile güvenli bağlanma gerçekleştiren bebekler, çocuklukta ve yetişkinlikte çok daha özgüvenlidir. İletişim becerileri güçlü, empati kurabilen bireylerdir. Güvenli bağlanan bireylerin çocukluktan itibaren güvensiz bağlananlara göre olumsuzluklarla başa çıkma stilleri daha yapıcıdır. Daha az stres, kaygı, öfke ve yıkıcı davranış sergilerler. Olumsuz duygu ve dürtüleriyle çok daha kolay baş edebilirler.

Olumsuz duygu ve düşüncelerini daha yapıcı şekilde ifade edebilirler. Güvenli bağlanma geliştiren bireyler bebeklikten itibaren ebeveynlerinden daha kolay ayrılabilir, ayrılık anksiyetesi geliştirmezler. Korktuklarında ya da üzüldüklerinde ebeveynleri tarafından rahatlatılmayı beklerler. Ebeveynlerinden ayrı kaldıklarında ebeveynle yeniden bir araya gelindiğinde reddetme, itme veya yok sayma davranışı göstermezler. Ebeveynle sevgi dolu ilişki kurmaya devam ederler.

Güvenli bağ kuran çocuklar; olumlu benlik algısı geliştirirler. Kendilerine güvenirler. Stres yaratan durumlarda benlik algıları değişmez. Olumsuz durumlarla baş edebileceklerini bilirler. Sosyal olarak daha esnektirler, duygularını rahat bir şekilde ifade edebilir ve kontrol edebilirler. Duygularını kontrol edebildiğinde çocuklar, dikkatlerini öğrendiklerine daha rahat verebilmektedirler.

Güvenli bağlanma tarzı geliştirmiş çocuklar dikkatlerini daha fazla yoğunlaştırabilmekte ve dikkat kaliteleri de yüksek olmaktadır. Aynı zamanda daha meraklı olup öğrenmeye daha açık olurlar.

Güvenli Bağlanma Kariyeri Olumlu Etkilerken Güvensiz Bağlanma da Başarısızlığa Neden Oluyor

Güvenli bağlanma kurulamayıp çocuğun temel bakımının ve sevgi ihtiyacının ihmal edildiği durumlarda güvensiz bağlanma gelişiyor. Güvensiz bağlanma da bebeğin ya ihtiyaçları yeterince karşılanmıyor ya da düzensiz olarak karşılanıyor. Temel bakım vereninin güvensiz yaklaşımı bebeğin dış dünyayı da benzer şekilde algılamasına neden oluyor. Aynı şekilde dış dünya kadar bebek kendisini de güvenilmez, sevilmez ve değersiz olarak anlamlandırıyor.

Özgüven, özsaygı, öz şefkat gelişmiyor. Bu bireyler bebeklikten itibaren daha öfkeli, yıkıcı davranışları olan, iletişim eksikliği yaşayan bireyler oluyor. Ailenin olumsuz ebeveyn tutumları çocuğun olumsuz duygu ve düşüncelerini bastırmasına neden oluyor. Duygu ve düşüncelerini doğrudan ifade edemeyen bireylerde ise çocukluktan itibaren pasif agresif davranışlar görülüyor. Pasif Agresif Davranışlar Başarıyı Engelliyor ve Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Güvensiz Bağlanma Stilleri ve Güvensiz Bağlanma Belirtileri Nelerdir?

Güvensiz bağlanma, güvenli bağlanmanın aksine ilişkilerimizi, başarıya yönelik potansiyelimizi ve kendilik algımızı yaralıyor. Güvensiz bağlanan bireyler akademi ve iş hayatında çatışmayı yönetemeyen, stresle başa çıkamayan, pasif agresif, özgüvensiz olarak karşımıza çıkıyor. Güvensiz bağlanma ebeveynle kurulan ilişkinin şekline göre farklı alt tiplere ayrılıyor.

Kaçıngan Bağlanma Sitili

Temel bakım veren bebeğin ihtiyaçlarını doğru anlamaz ve zamanında karşılamazsa bebek strese girer. Bu stres uzun sürdüğünde ve ihtiyaçların karşılanması bir düzene sokulamadığında kaçıngan bağlanma gerçekleşir. Bebek daha geç sakinleşir, daha fazla ağlar ve tehdit altında olduğunu hissederek strese girer. Bir süre sonra bu bebeklerde ihtiyaçlarının zamanında doyurulmayacağına yönelik inanç gelişir.

Anneleriyle ilişkileri zayıflar. Annenin varlığında da yokluğunda da bebek benzer tepkiler gösterir. Annenin gitmesi üzüntü ya da gelmesi heyecan yaratmaz. Bu bağlanma stiline sahip bireylerde çocukluktan itibaren antisosyal ve pasif agresif davranışlar görülür. Ergenlik ve yetişkinlikte güvene dayılı yoğun ilişki ve arkadaşlıklardan kaçınırlar. Çünkü çevrelerine güven duymaz, ilişkilerinde mesafeye ihtiyaç duyarlar. Kontrolleri dışında yakınlık girişimleriyle karşılaştıklarında stres yaşarlar.

Kaygılı Bağlanma Sitili

Bir başka bağlanma sitili ise kaygılı bağlanmadır. Burada da temel bakım verenle güvenli bağlanma söz konusu değildir. Temel bakım veren kişinin bebeğin yaşamında yeterince rol almadığı, etkileşimin yetersiz olduğu ilişkilerde gelişir. Bu ilişkide temel bakım veren bebeğin ihtiyaçlarını ihmal edebilir ya da erteleyebilir. Bu tarz bebekler annelerinin varlığında da yokluğunda da huzursuzluk belirtileri gösterir ve kolayca sakinleşemezler.

Bakımın düzensiz oluşu bebeğin de duygusal dengesini bozmaktadır. Kaygılı bağlanan bireylerin özgüvenleri oldukça düşüktür. İlgi eksikliği nedeni olarak çoğunlukla kendilerini görürler. Değersiz olmaları ya da yetersiz olmaları nedeniyle ihtiyaçlarının karşılanmadığı hissine kapılırlar. Ergenlik döneminde kaygı bozuklukları ortaya çıkabilir. Kendini ifade etmekte, duygu ve düşüncelerini paylaşmakta güçlük yaşarlar.

Karışık Bağlanma Sitili

Başka bir güvensiz bağlanma türü ise karışık bağlanma sitilidir. Bu bağlanma türünde anne kendi iç dünyasındaki stres, kaygı ve sorunlarla çok meşguldür. Anne bebeğe ruh halini farklı davranışlarla yansıtır. Kimi zaman sevgi doluyken kimi zaman ilgisiz veya kötü davranabilir. Böyle bir ilişki içerisinde bebek için anne hem bir ihtiyaçtır hem de korku duyulan bir nesnedir.

Dolayısıyla bu tarz bir ilişki geliştiren bebeğin de vereceği tepkiler düzensiz ve tutarsız olacaktır. Bu bireylerde düzensiz olarak manipülatif, sevgi dolu veya aşırı çekingen davranışlar görülebilir. Ayrıca agresif, yıkıcı davranışlarda da bulunabilirler.

Güvenli Bağlanma ve Psikolojik Destek

Yaşamın ilk yılları itibariyle temel bakım veren ile kurulan güvenli bağlanma bireyin bütün bir yaşamına etki ediyor. Kurulan bağın türü bireyin ilişkilere, arkadaşlıklara, başarıya, sevgiye ve daha pek çok şeye bakışını etkiliyor. Güvenli bağ bireyin akademik hayatını ve kariyerini olumlu etkilerken güvensiz bağ başarısızlıklara yol açıyor.

Özgüven sahibi, sorumluluk alabilen, karar verebilen, olumsuzluklarla başa çıkabilen bir birey başarılı olmak için tüm kaynaklarını kullanıyor. Bunun aksine kendine güvenmeyen, değersiz ve yetersiz olduğunu, diğerlerinin güvenilmez olduğunu düşünen birey başarısız oluyor. Yaşamımızın hatırlamadığımız ilk üç yılının tüm hayatımız üzerinde bu kadar belirgin etkisinin olması inanılmaz. Ancak ilk üç yılın olumsuz etkilerini ilerleyen yıllarda tölere etmekte mümkün.

Temelde bu problemlerin yaşanmaması için asıl yapılması gereken ebeveynlerin ebeveynlik rollerine çocuk sahibi olmadan hazırlanmaları. Ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda güvensiz bağlanma sitilleriyle yaşamın ilerleyen yıllarında da çalışabiliyoruz. Güvensiz bağlanmanın etki ettiği duygu, düşünce ve davranışlara odaklanıyoruz. Akademik hayatta ve kariyer gelişiminde yaşanan başarısızlıkları tolere etmek üzerine çalışıyoruz. Güvenli bağlanma kuramadığınızı düşünüyor ve profesyonel destek almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Stresle başa çıkma ihtiyacı çağımızın en temel ihtiyaçlarından biri haline geldi. Stres yaşamın doğal bir parçası. Kozmopolit bir toplumun parçasıyız ve bir arada bulunduğumuz her ana ve ortama kendi stres kaynaklarımızı taşıyoruz. Dolayısıyla strese yönelik birbirimizi etkiliyor ya da birbirimizden etkileniyoruz. Günümüzde stressiz bir yaşam vadetmek gerçekçi değil. Ancak stresle başa çıkma yollarını öğrenerek stresinizin hayatınızdaki negatif enerjisini minimuma indirebilirsiniz.

Strese yoğun olarak maruz kaldığımız önemli bir ortamda kariyer alanımız. Mesleğimiz, çalışma ortamımız, çalışma arkadaşlarımız, işe gidip geldiğimiz yol gibi pek çok noktada stres yaşayabiliyoruz. Hatta stresle yaşamaya o kadar alışığız ki varlığını kimi zaman fark etmiyor stresin yarattığı olumsuzlukları olağan kabul ediyoruz. Dolayısıyla mesleki doyumu düşük, sosyal ilişkileri azalan bireylerle sık sık karşılaşıyoruz.

Stres ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor, yanlış anlaşmalara ya da ifade eksikliklerine neden olabiliyor. Stres kaynaklı anın tadını çıkaramıyoruz. Stres yaratıcılığımızı, verimliliğimizi ve motivasyon kaynaklarımızı adeta emip tüketiyor. Peki stres nedir? Stres nasıl açığa çıkar? ve Stresle başa çıkma önerilerimiz neler? Yazımızın devamında ilgili cevaplara ulaşabilirsiniz.

Stres Nedir?

Stres, içsel veya dışsal faktörlerle kişiyi olan faaliyetlerinden ve tepkilerinden sapmaya sevk eden tüm durumlardır. Bir diğer açıklama ile stres, kişinin, fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi veya zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur.

Stres, tehlike anında vücudun kendini korumak için verdiği doğal bir tepkidir. Bu tehlike kimi zaman gerçek bir tehlike iken kimi zaman tamamen kişinin zihinsel tehlike algısıyla ilgili olabilir.  Dolayısıyla her tehlike olarak algılanan durum herkes için stres kaynağı değildir. Bu da bize yaşam içerisinde herkes için farklı farklı pek çok stres kaynağı olabileceğini gösterir.

Okula başlama, mezun olma, evlenme, ebeveyn olma, emekli olma gibi yaşamsal değişiklikler stres kaynağıdır. Bunların dışında kişinin varoluşunu tehdit eden hastalık, salgın, kaza gibi travmatik olaylar da stres nedenidir. Boşanma, sevilen birinin vefatı, sevilen birinin ayrılığı, alışkanlıklardan kopma da strese yol açmaktadır.

Mizaç özellikleri, düşünce şekli, geçmiş öğrenmeler de stres yaşamaya neden olabilir. Kaygılı, mükemmeliyetçi kişilik tipleri, özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, olumsuz düşünme eğilimi strese yol açabilir. Dolayısıyla stres herkesin hayatında belirli derecelerde yer alsa da stres kaynakları ve yoğunlukları birbirinden farklıdır. Aynı şekilde herkesin strese vereceği tepki ve stresle başa çıkma yöntemi birbirinden farklı olacaktır.

Stres Nasıl Açığa Çıkar?

Stresin açığa çıkmasına neden olan kaynaklar birden fazladır. Herkesin stres kaynakları benzer olsa da etkilenme düzeyleri birbirinden farklıdır. Ailevi, kültürel, ekonomik, toplumsal, fiziksel, sağlıkla ilgili, performansa yönelik, sosyal sorunlar strese neden olabilir. Stresin birey üzerinde davranışsal, bilişsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik ve performansa dayalı etkileri olabilmektedir.

Stresle başa çıkma güçlüğü yaşayan bir birey rahatlamak ya da stresi bastırmak için negatif alışkanlıklara yönelebilir. Sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı veya sıklığının artması, aşırı yemek yeme davranışı gibi. Aynı şekilde bağırma, agresif davranma, huzursuz tavırlar, öfke patlamaları ve yıkıcı davranışlar da görülebilir.

Stres anında bireyde fiziksel tepkiler de açığa çıkmaktadır. Kalp atışı ve nabzın yükselmesi, terleme, kesik ve sık nefes alma, vücutta gerginlik gibi. Yoğun stres sonucu bireylerde uyku sorunları, diş sıkma, diş gıcırdatma, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunlar da görülebilir. Aynı zamanda stres bireyin organize olmasını, dikkatini odaklamasını ve sürdürmesini de güçleştirir.

Yoğun stres altında bireyler sağlıklı karar vermekte zorlanır ve sorumluluk almaktan kaçınabilirler. Stresli yaşam aynı zamanda anı yaşamamızı da güçleştirir. Yoğun stres yaşayan bireyler kendilerini ya çoğunlukla gelecek odaklı ya da geçmişe takılmış halde bulabilirler.

Stresle Başa Çıkma Önerileri

Stres çoğunlukla iletişim eksikliği, verimsiz zaman yönetimi, dikkat dağınıklığı, organize olamama, yetersiz dinlenme, kötü beslenme ve yorgunluk kaynaklı açığa çıkıyor. Erteleme alışkanlığı ve Hayır diyememekte stresi besleyen faktörlerdir. Anda kalamamak ve stres yaratan duruma yönelik olumsuz düşünceleri zihinde tekrar etmek de stresi artırmaktadır.

Stresle Başa Çıkma Becerisi Geliştirmek için Stres Kaynaklarınızı Belirleyin

Stresle başa çıkma becerisi geliştirebilmek için öncelikle kendinize dönüp stres kaynaklarınızı değerlendirmelisiniz. Sizi en çok strese sokan ne? Ne yapmaya hazırlanırken, yaparken ya da yaptıktan sonra stres duyuyorsunuz? Bunu bulabilmek için Lazarus’un stresle başa çıkma modelinden destek alabilirsiniz.

Lazarus’un Modeline Göre Stres Yaşadığınızda Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın;

Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.

  1. Şu an ne oluyor? (Bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir.

Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.

Etkili İletişim Becerilerinizi Geliştirin

Etkili bir iletişim kurabilmeniz için öncelikle iyi bir dinleyici olmanız gerekir. İletişim halindeyken o an konuşulan konuya odaklanmak gerekir. Ne söyleyeceğinizi düşünmek yerine karşınızdakinin ne söylediğini dinlemeniz etkili bir iletişim kurabilmek için önemlidir. İletişimde sıklıkla yanlış anlaşılma yaşayabilir ya da kendimizi tam olarak ifade edemeyebiliriz. Bunun önüne geçmek için ise doğru kelimeleri seçebilmek gerekir.

Olumlu gibi görünen ama anlam olarak olumsuzluk taşıyan kelimeleri gün içerisinde sık sık kullanırız. Ama, fakat, asla, keşke gibi. Bu kelimelerde doğrudan iletişimimizin gidişatını ve enerjisini etkiler. Sıklıkla yaptığımız bir diğer iletişim hatası ise “Sen Dili” kullanmaktır. “Çok yavaşsın, hep gecikiyorsun, asla beni dinlemiyorsun” gibi. Bu örnekte de görüldüğü üzere sen dilini kullanmak suçlayıcı konuşma niteliğinde.

Dolayısıyla bu sözlerin muhatabı bizimle iletişim kurmaktan çok kendini savunmaya odaklanıyor. Herkes “şimdi ne söylemeliyim” diye düşünürken de etkili bir iletişim kurmak mümkün değildir. Suçlayıcı konuşmalar stresi yükseltiyor. Baskıyı artırıyor. “Sen dili”ni kullanmak stresle başa çıkma noktasında bizi zorladığı gibi karşımızdakine de stres yaratıyor.

Etkili bir iletişim için empatik iletişim kurabilmek de çok önemli. Empatik iletişim kurabilmek için önyargılarımız veya öznel değerlendirmelerimizden uzaklaşıp karşımızdakinin duygu- düşüncelerini anlamaya odaklanmamız gerekiyor. İletişimin verimliliğini artıran bir diğer etken ise beden dilimizi, jest ve mimiklerimizi doğru kullanabilmek. Kelimelerin Gücü: Etkili İletişim İçin Öneriler ve Etkili İletişim Becerileri Kariyer Gelişimini Etkiliyor yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Verimli Zaman Yönetimi Teknikleri Uygulayın, Dijital Uygulamalardan Faydalananın

Zaman herkes için eşit olsa da zamanımızı harcadığımız kaynaklar birbirinden farklıdır. Etkili zaman yönetimi ise herkes için eşit olan zamanın kişinin sorumluluklarına, ilgilerine, fiziksel, duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına ve sosyal yaşamına yetecek şekilde adil olarak dağıtılabilmesidir. Pek çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirmeye büyük önem verip kişisel ve sosyal ihtiyaçlarımızı geri planda tutuyoruz.

Veya tam tersi ilgilerimize gereğinde fazla zaman ayırıp asıl sorumluluklarımız için yeterli zamanı bulamıyoruz. Bu da zaman baskısı yaşamamıza, fiziksel ve duygusal olarak negatif enerjimizi boşaltamamamıza neden oluyor. Dolayısıyla zamanı verimli kullanamamak stresle başa çıkma becerimizi olumsuz etkiliyor. Zamanı verimli kullanmak için Pomodoro ve Eisenhower Matrisi tekniklerini araştırabilirsiniz. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

İyi Beslenin, Yeterli Uyuyun ve Egzersiz Yapın

Stresle başa çıkma becerisi kazanmak için düzenli egzersiz, kaliteli uyku ve dengeli beslenmenin önemi büyük. Zihinsel, bedensel ve ruhsal olarak iyi hissetmek için haftada üç kez egzersiz yapmak öneriliyor. Uzmanlar günde yaklaşık 21 dakika egzersiz yapmanın iyi hissetmek için yeterli olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla saatler harcamanıza gerek yok, egzersizinizi risk almamak ve zorlanmamak için yürüyüş olarak da planlayabilirsiniz.

Egzersiz yaparken aynı zamanda zihinsel olarak da gevşemek istiyorsanız meditasyon, yoga da yapabilirsiniz. Böylece stresle başa çıkma becerisi için nefes, beden ve zihin egzersizlerini bir arada yapmış olacaksınız. Youtube egzersiz videoları ya da telefon uygulamaları ile egzersiz programınızı oluşturabilirsiniz.

Azalmış aktivitenin düşük ruh hali, düşük motivasyon ve düşük enerjiye neden olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hareketsizlik de stresi besleyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Stresle Başa Çıkma Yöntemi Olarak Mindfulness ile Tanışın

Mindfulness en basit anlamıyla şimdiki zamana yönelik farkındalık geliştirmektir. Bilinçli farkındalık aracılığı ile içinde bulunduğumuz anda açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları o anda değerlendiririz. Bu değerlendirmeyi yaparken duygu, düşünce ve davranış üzerinde bilinç oluşturabilmek, yargısız ve nazik değerlendirebilmek gerekir. Stresle başa çıkmayı, sorunlara yapıcı çözümler getirmeyi kolaylaştırır.

Mindfulness aracılığı ile daha kolay empati kurabilir, kendiniz kadar diğerlerine yönelikte farkındalık geliştirebilirsiniz. Duygu, düşünce ve olaylara yönelik objektif bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinizi, çevrenizi ve dünyayı daha farklı bir gözle değerlendirebilir, daha yapıcı yaklaşım sergileyebilirsiniz. Dolayısıyla mindfulness kendinizden memnun olmanızı, çevrenizle daha iyi ilişkiler kurmanızı ve kariyerinizde öne çıkmanızı sağlar.

Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız. Mindfulness yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar. Mindfulness egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor.

Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor. Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir iş ve yaşam dengesi kurmanızı sağlıyor. Üstelik mindfulness egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? ve Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Kariyerinizde Başarı Elde Edebilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Stresle başa çıkma becerisi edinmek istiyor ancak bu yazıdaki önerilerimiz sizin için yeterli olmuyorsa bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Öfke kontrolü hayatımızın her alanında ve her döneminde ihtiyaç duyduğumuz işlevsel bir beceridir. Başarılı şekilde yönetildiğinde ve ifade edildiğinde öfke son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Öfke yapıcı şekilde kullanılamadığında bireyin akademik başarısını, kariyerini, sosyal ilişkilerini ve iletişimini zedeler. Öfke kontrolden çıktığında yıkıcı bir güç haline gelmektedir ve kişinin de hoşnut olmayacağı sonuçları doğurabilir.

Dolayısıyla pek çok açıdan kazanan durumunda olabilmek için öfke kontrolü geliştirilmesi gereken bir beceridir. Yazımızın devamında öfke nedir ve neden açığa çıkar? Bilinçli Farkındalık Nedir? Ve Bilinçli farkındalık ile öfke kontrolü teknikleri nelerdir? Paylaşıyor olacağız.

Öfke Nedir? Neden Açığa Çıkar?

Öfke, hafif kızgınlıktan, şiddetli öfke ve hiddete kadar değişken yoğunlukta hissedilen, bir duygu durumdur. Genellikle öfkeye yol açan nedenler arasında; engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, tacize uğrama, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sayılabilir. Yetiştirilme tarzları da öfkeyi ifade ediş şeklimizi etkileyebilir.

Öfkeyi ifade etmekte güçlük yaşayan kişiler rahatlayabilmek için pasif agresif dediğimiz davranışlara da yönelebilmektedir. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için Pasif Agresif Davranışlar Başarıyı Engelliyor yazımızı okuyabilirsiniz.

Öfke anında düşüncelerimiz, duygularımız, iletişim şeklimiz, davranışlarımız ve çevreyi algılayışımız birbirini etkiler. Öfke anında vücudumuzda biyolojik değişiklikler ve fizyolojik tepkiler açığa çıkar. Vücutta gerginlik ve stres hissedilir, adrenalin salınımı artar, kalp atışları artar, ağız kurur, vücut ısısı ve kan basıncı yükselir. Öfke anında “Savaş ya da kaç” sistemi devreye girer.

Öfkeyle başa çıkabilmek yani öfke kontrolü geliştirebilmek için mutlaka açığa çıkan duygunun farkına varmak gerekir. Vücudumda şu an neler oluyor? Ne hissediyorum? Bu hissi tetikleyen ne? Bu farkındalık öfkeyi yönetmeyi kolaylaştırıyor. Burada da bilinçli farkındalık ve öfke kontrolü için kullanılabilecek teknikler devreye giriyor.

Bilinçli Farkındalık Nedir?

Bilinçli farkındalık en basit anlamıyla şimdiki zamana yönelik farkındalık geliştirmektir. Bilinçli farkındalık aracılığı ile içinde bulunduğumuz anda açığa çıkan duygu, düşünce ve olayları o anda değerlendiririz. Bu değerlendirmeyi yaparken duygu, düşünce ve davranış üzerinde bilinç oluşturabilmek, yargısız ve nazik değerlendirebilmek gerekir.

Dikkatimizin de bu an da gerçekleşen duygu, düşünce ve davranış üzerinde odaklanabilmesi gerekmektedir. Zihne gelen farklı duygu, düşünce ve olaylar ayrıştırılabilmeli, bunların birbiriyle iç içe geçmesine izin verilmemelidir. Bu bahsediş size zorlu bir eylem gibi görünmüş olabilir. Ancak denediğinizde ve geliştirmek üzere pratik yaptığınızda öfke kontrolü geliştirmede uygulama kolaylığını göreceksiniz.

Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? ve Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Kariyerinizde Başarı Elde Edebilirsiniz. Bilinçli Farkındalık ile Akademik Hayatta Başarılı Olabilirsiniz yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü Teknikleri

Bilinçli farkındalık öfkeyle başa çıkmayı, sorunlara yapıcı çözümler getirmeyi kolaylaştırır. Bilinçli farkındalık aracılığı ile daha kolay empati kurabilir, kendiniz kadar diğerlerine yönelikte farkındalık geliştirebilirsiniz. Duygu, düşünce ve olaylara yönelik objektif bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinizi, çevrenizi ve dünyayı daha farklı bir gözle değerlendirebilir, daha yapıcı yaklaşım sergileyebilirsiniz.

Dolayısıyla Bilinçli farkındalık kendinizden memnun olmanızı, çevrenizle daha iyi ilişkiler kurmanızı ve kariyerinizde öne çıkmanızı sağlar. Bilinçli farkındalığın kazandırdıklarıyla iletişiminiz iyileşir, yanlış anlaşmalar azalır dolayısıyla güçlü bir öfke kaynağı geride bırakılır. Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız.

Bilinçli farkındalık yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar. Bilinçli farkındalık egzersizlerini düzenli olarak kullanmak stres hormonu olan kortizon üretimini de azaltıyor. Kaygı, yorgunluk, gerginlik, fiziksel ağrı hissini azaltıyor.

Gün içerisinde bu tekniklerin birkaçını denemek, daha etkili bir iş ve yaşam dengesi kurmanızı sağlıyor. Üstelik bilinçli farkındalık egzersizleri için özel mekanlara, ekipmanlara ya da belli başlı bir süreye ihtiyacınız yok. Günün her anı, her ortamda ve herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymaksızın kolayca yapabilirsiniz.

Bilinçli farkındalık, formal ya da informal olarak iki farklı şekilde uygulanabilir. Formal uygulama her gün düzenli olarak bu egzersiz için belli bir zaman ayırmanızı gerektirir. İnformal uygulamada ise uygulamayı istediğiniz her an, her duygu, duyu, düşünce ve olay üzerinde yapabilirsiniz. Egzersizi yaparken sadece nefese odaklanabilir, duyulara odaklanabilir, duygu ve düşüncelere odaklanabilirsiniz.

Öfke Duygunuzu Açığa Çıkaran Düşüncelerinizi Bulmaya Çalışın, Zihninizde Neler Olup Bitiyor Farkına Varın

Öfke doğal bir duygudur ve öfke duygumuzu açığa çıkaran da sahip olduğumuz düşüncelerimizdir. Çoğunlukla bir düşünce duyguyu getirir açığa çıkan duygu daha güçlü bir düşünceyi çağrıştırır ve daha güçlü bir duygu açığa çıkar. Bu duygular bedende farklı duyumsamalara neden olur. Nabızda artış, adrenalin salınımı, gerginlik, nefes sıklığı, şiddetli çarpıntı gibi.

Öfke kontrolü sağlamak ve bedende hissedilen bu duyumları sakinleştirebilmek için tetikleyici düşüncelerimizi keşfetmemiz gerekir. Öfke kontrolü için öfke anında bilinçli farkındalık geliştirmeye yönelik kendinize şu 3 soruyu sorabilirsiniz:

  • Şu an ne düşünüyorum?
  • Bedenimde ne hissediyorum?
  • Bu duygu beni hangi davranışa yönlendiriyor?

Bu sorular mevcut duyguyu tanımanızı ve duygunuz üzerinde farkındalık geliştirmenizi sağlar. Düşünceleri yönelik bilinçli farkındalık geliştirmek için ise iç sesinize ve size ne söylediğinize odaklanmalısınız. Nasıl ki başkalarının söylediklerini duymak için onları dinlemek gerekiyor. Kendi iç sesinizi duymak için de dinlemeniz gerekir. İç sesiniz size ne diyor? Zihninize gelen düşünceler ne?

Fark Ettiğiniz An Nefes Egzersizi Uygulayın

Düşüncelerinizi keşfettikten sonra tekrar tekrar zihninizde bu düşünceyi pekiştirmek yerine düşüncenizin tetiklediği duyguya odaklanmalısınız. Bu duyguyu yani öfkenizi en yoğun şekilde vücudunuzun hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Şimdi öfkenizi hissettiğiniz yere doğru nefes alıp verdiğinizi hayal edin. Aldığınız her nefesin öfkenizi hissettiğiniz vücut alanına dolduğunu ve verdiğiniz her nefesle burada biriken öfkenin boşaldığını hayal edin.

Nefes alıp verişlerinizle bu bölgeyi gevşettiğinizi, soğuttuğunuzu, rahatlattığınızı hayal edin. Sakinleşmeye odaklanın. Bu egzersizi yaparken nefesinize odaklanmakta güçlük yaşıyorsanız gözlerinizi kapatabilirsiniz. Bedeninizin tamamen rahatladığını hissedene kadar bu halde kalmaya devam edin.

Nefes zihin ile kurulan en kolay bağlantı adeta beden ile zihin arasındaki bir köprüdür. Öfke, kaygı, korku anında ya da duygu ve düşüncelerimiz üzerindeki kontrolümüzü kaybettiğimizde nefes ile yeniden ana odaklanabiliriz. Dolayısıyla öfke kontrolü sağlayamadığımız ya da andan uzaklaştığımız durumlarda yapmamız gereken nefesimizi takip etmektir.

Kendinize, Duygu ve Düşüncenize Dışarıdan Objektif Bakın

Öfke kontrolü için en önemli aşamayı sağladınız. Öfkenizi fark ettiniz, öfkeye neden olan düşüncelerinizi keşfettiniz ve beden duyumlarınızı gevşettiniz. Şimdi öfke duymanıza neden olan farkında olduğunuz veya olmadığınız duygu, düşünce ve davranışlarınıza dışarıdan bakmalısınız. Başka birinin gözüyle tüm süreci objektif değerlendirmeye çalışmalısınız.

Bu duygu herkes için olağan bir duygu mu? Bu olaya ya da duruma herkes aynı tepkileri mi verirdi? Sizin davranışınız bu olay için uygun bir davranış mıydı? Daha yapıcı şekilde farklı neler yapılabilirdi? Öfke duymanıza neden olan düşünceleriniz herkes için geçerli mi? Kendinizi değerlendirdiğinizde daha iyisi için ne yapabilirsiniz?

Burada öfke kontrolü için elinizi daha yapıcı duygu, düşünce ve davranış alternatifleriyle güçlendirmelisiniz.

Öfkenizi Kontrol Altına Aldıktan Sonra Öfkenizin Kaynağıyla ya da Muhatabıyla İletişim Kurun

Duygu, düşüncenizi bastırmanız öfkenizi söndürmez. Aksine başka bir yerde daha güçlü şekilde açığa çıkmasına neden olabilir. Dolayısıyla öfke kontrolü için en önemli adımlardan birisi de öfke kaynağınızla iletişime geçmeniz olacaktır. Ancak bu iletişim fevri bir iletişim olmamalıdır. Bu nedenle yukarıdaki her bir adımı uygulamış, sakinleşmiş, kendinizi ve duygunuzu objektif şekilde değerlendirmiş olmalısınız.

Ardından alternatif tepki, duygu, düşünce, davranış seçeneklerinizle beraber iletişim için adım atmalısınız. Bu aşama bir özür dileme, alttan alma aşaması olarak değerlendirilmemelidir. Bu öfkenin kaynağını tanıma, yüzleşme ve empati kurma sürecidir. Bilinçli farkındalık ile öfke kontrolü size öfkelenmemeyi öğretmez. Öfke doğal ve gerekli bir duygudur. Sağlıksız olan ise öfkenin tetiklediği olumsuz davranışlarımızdır.

Bilinçli farkındalık aracılığı ile bu olumsuz tepkileri nasıl düzenleyeceğimizi ve kontrol edeceğimizi öğreniriz.

Bilinçli Farkındalık ile Öfke Kontrolü Kazanmak için Bizimle İletişime Geçebilirsiniz

Öfke sağlıklı olarak yaşandığında son derece işlevsel, doğal ve önleyici bir duygudur. Ancak öfkeye verdiğimiz tepkiler kontrolden çıktığında, iletişimimiz, performansımız bozulduğunda destek almak gerekebilir. Öfke herkeste açığa çıkabilecek doğal bir tepki olsa da kimi zaman biyolojik ve genetik hastalıklar da öfkeye yol açabilmektedir. Dolayısıyla öfke kontrolü sağlamakta güçlük yaşıyor olabilirsiniz.

Aba Psikoloji olarakbilinçli farkındalık yöntemiyle danışanlarımızın öfke kontrolünü geliştirmek için doğru teknikleri kullanıyoruz. Öfkenin altında yatan tetikleyici düşünce ve duygular üzerine yoğunlaşıyor ve yapıcı alternatif düşünceler üzerine odaklanıyoruz. Öfkenin sağlıklı ifade edilmesine engel olan iletişim eksiklikleri, özgüven eksikliği ve benlik algısı üzerine çalışıyoruz. Danışanlarımızın öfke kaynaklı yaşayabileceği akademik başarısızlıkların, kariyer duraklamalarının önüne geçmek için stratejik yetenek yönetimini kullanıyoruz.

Öfke kontrolü becerisi ile çiftler arası, aile içi ve sosyal yaşamda açığa çıkan sorunları aşıyoruz. Dolayısıyla Aba psikoloji olarak öfke ile çalışırken pek çok farklı noktaya değiniyoruz. Uzman psikologlarımızla öfkenin yol açtığı olumsuzlukları en yapıcı şekilde gidermeye odaklanıyoruz. Çocuk, ergen, genç, yetişkin ve aile olmak üzere her yaş grubundan bireyle çalışmalar yapıyoruz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Etkili iletişim, doğru kelimeleri seçebilme, seçilen kelimeleri beden dili, ses tonu ve vurgularla güçlendirme becerisidir. Yaşadığımız yüzyılda gittikçe iletişim şekillerimiz farklılaşıyor. Artık iletişim kurarken daha az kelime daha çok beden dili kullanıyoruz. Dolayısıyla sınırlı kelime ile yeterli duygu, düşünce, fikir paylaşmak mümkün olmuyor. İnsanlar arasında iletişim kazaları çok daha fazla yaşanıyor.

Şehir hayatı, kaos, hep bir şeylere yetişme telaşı zaman baskısını ve dolayısıyla hissedilen stresi artırıyor. İnsanlar deşarj olamıyor, kendilerine vakit ayıracak yeterli zamanı bulamıyor ve dolayısıyla insanların birbirine toleransı azalıyor. Sosyal medya, televizyon, internet, bilgisayar, akıllı telefonlar; kısaca elektronik ve dijital olan her şeyle çevrelenmiş haldeyiz. Etkileşim olmaksızın uzun saatler dijital ekranlara maruz kalıyoruz ve sınırlı kelimelerle mesajlaşıyoruz.

Duygularımızı emojilerle ifade ediyoruz. Tüm bunlar bir araya geldiğinde artık pek çoğumuz etkili iletişim kurmuyoruz. Sınırlı kelimeler kullanıyor olmamız kelimelerin gücünü daha önemli hale getiriyor. Az ama etkili kelimeler kullanabilmek, iletişimde pozitif dili tercih etmek gerekiyor. Sen dili yerine ben dilini kullanmak, negatif kelimeler yerine pozitif kelimeler kullanmak gibi. Etkin dinleme becerisi geliştirmek, empatik dinlemek de iletişimin kalitesini güçlendiriyor.

Dolayısıyla kelimelerin gücünü belirleyen nasıl söylendikleri olsa da etkili iletişim kurmak için kelimelerimizi de doğru seçmeliyiz. Kelimeler anlamlarına, söyleniş şekillerine ve alıcının yorumlamasına göre ele alınır. Bir kelimenin değerini belirleyen çoğunlukla sözsüz mesajlar, jest ve mimikler, genel anlamda beden dilinin kullanımıdır. Kelimeler, alıcı yani dinleyende düşüncelere, düşünceler duygulara ve duygular da davranışa neden olur.

Kelimelerin gücünü belirleyen bir diğer etken de dinleyicinin etkin dinleme becerisi, algı, yorum ve iletişim şeklidir. Birde iletişimde sıklıkla dilimize yerleşmiş, olumsuz olduğunun dahil farkında olmadığımız kelimeler vardır. “Ama, fakat, keşke, sadece, daima, zorundayım, mecburum, asla” gibi. Bu kelimeleri dilimizde ne sık kullanıyoruz. Yazımızın devamında bu kelimelerin neden negatif olduğunu ve yerlerine daha olumlu hangi kelimeleri kullanabileceğimizi öğreneceğiz.

Kelimelerin Gücü Diğer Canlıları Da Etkiliyor

Kelimelerin gücünü somutlaştıran önemli bir deney İkea tarafından sosyal sorumluluk kapsamında bitkilerle yapılıyor. İkea, bitkilerin de insanlarla aynı duygulara sahip olduğu hipotezinden yola çıkarak kendi mağazasındaki aynı iki bitkiyi denek olarak seçiyor. Bitkiler bir okulda, okulun girişine konuyor ve iki bitki yan yana yerleştiriliyor. Öğrencilerden olumlu sözlerin, iltifatların, övgülerin yer aldığı ses kayıtları alınıyor.

Başka bir ses kaydına da yine öğrenciler hakaret dolu, olumsuz, zorbalık içeren sözler kaydediyor. 30 gün boyunca pozitif ses kaydı bir bitkiye negatif ses kaydı diğer bitkiye dinletiliyor. Sulama, güneş alma gibi canlılığı etkileyen belirleyici diğer faktörler de iki bitki için aynı tutuldu. 30 günün sonunda sürekli hakaret işiten bitki solup gelişmezken güzel sözlere maruz kalan bitki yeşerip, gelişiyor.

Benzer bir deney de Japon bilim insanı Mesaru Emoto tarafından kelimelerin gücünü göstermek amacıyla yapılıyor. Deneyde pirinç kaynatılarak üç eşit kaba dağıtılıyor. Birine pozitif, birine negatif ve diğerine ise nötr etiket yapıştırılıyor. 30 gün boyunca her gün pozitif etiket olan kavanoza güzel sözler söyleniyor. Tam tersi ise negatif etiket taşıyan kavanoz için yapılıyor.

Negatif etiketli kavanoza doğrudan hakaretler ve kötü sözler söyleniyor. 30 gün sonunda ise güzel sözler söylenen pozitif etiketli kavanozdaki pirinç aynı kalıyor ve hiç kötü koku saçmıyor. Negatif etiket yapıştırılıp kötü sözler söylenen kavanoz ise küfleniyor ve kötü kokular saçıyor.

Önyargılar Etkili İletişim Kurmamızı Engelliyor Önyargıları Aşmak İçin Kelimelerin Pozitif Gücüne İhtiyacımız Var

Önyargılar bir çeşit kendini gerçekleştiren kehanet gibi düşünülebilir. Önyargılar iletişimimizi engeller, duygu ve düşüncelerimizi yönetir. Davranışlarımız, duygu ve düşüncelerimiz önyargılarımızın gerçekleşmesine adeta hizmet eder. Bunu bir örnekle açıklayalım; hayali bir A ve B kişisi düşünelim. A kişisinin B kişisi ile tanışmak için bir randevusu vardır.

A kişisi aslında sosyal hayatta aktif, başarılı ve pozitif bir kişidir; ancak B ile ortak bir arkadaşları B’ye “A’nın iş yerinde birkaç kişiye karşı davranışlarını gördüm. Kendisi biraz kaba bir kişidir.” der. B kişisi A kişisiyle buluştuğu zaman A’ya karşı olumsuz bir davranış takınır ve A da buna tepki olarak olduğundan soğuk davranışlar sergiler.

Buluşmadan sonra B kişisi A ile ortak arkadaşının ne kadar haklı olduğunu düşünecektir. Yani normalde var olmayan bir durum, kişiler arasında geçen gerçekten bağımsız bir konuşma sayesinde var edilmiş olacaktır.

Rosenthal ve Jacobson 1968’de “Sınıftaki Pygmalion” adlı bir deney yapmışlardır. Deneyde sınıftaki herkese IQ testi uygulanmış ve sınıf öğretmenlerine ilk 10 kişinin listesi verilmiştir. Ancak öğretmenlere bildirilen bu 10 kişi, gerçek sıralamadaki ilk 10 kişi değil, rastgele seçilmiş kişilerdir. Fakat bu detayı bilmeyen öğretmenler için bu listedeki kişiler sınıfın en zeki 10 kişisidir.

Sene sonunda zeka testi aynı öğrencilere tekrar yapılmıştır. Öğretmenlerin en zeki sandığı 10 kişinin sonuçlarında diğerlerine oranla belirgin şekilde ilerleme olduğu görülmüştür. Öğretmenin zeki olarak gördüğü öğrencilerine karşı davranışları, tutumları, beklentileri öğrenciye yansımıştır. Dolayısıyla öğrencinin de kendisiyle ilgili beklentisi ve potansiyeline yönelik inancı yükselmiştir.

Ben Dili ve Sen Dili: Hangisi ile Daha Etkili İletişim Kurabiliriz?

Sen dili suçlayıcıdır ve davranıştan çok kişiliğe yöneliktir. Sen dilini kullanmak karşı tarafa anlaşılmadığını hissettirir ve yeniden konuşma isteğini engeller. Aynı zamanda neye kızıldığının anlaşılmamasına da neden olur. Kişiyi incitir, kırar ve kişinin kendisini savunmaya geçmesine neden olur. Ben dili ise savunmaya itmez. İletişimde ben dili kullanmak karşı tarafa suçluluk hissettirmez.

Ben diliyle kişi karşısındakine kendi duygu ve düşüncesini ifade eder. Böylece duygunun nedeni diğer kişi tarafından anlaşıldığı için iletişim daha sağlıklı olur. Ben dili yakınlaşmayı sağlar, empatik iletişimi güçlendirir. Anlaşmazlıkları azaltır ve konuşan kişiyi rahatlatır. İletişim içerisinde kimse suçlanmak, eleştirilmek ya da yargılanmak istemez. Dolayısıyla iletişimde ağırlıklı sen dilinin kullanılması etkili iletişim becerileri kazanımını engeller.

Sağlıklı bir iletişim için ben dili kullanılmalıdır. Örneğin; “sürekli sözümü kesiyorsun” cümlesi sen diline girmektedir. “Sözüm kesildiğinde söyleyeceklerimi tekrar toparlamakta zorlanıyorum. Dikkatim dağılıyor.” Ben diline girmektedir. Bu sayede tartışma ortamı oluşmaz ya da karşı taraf kendini ve davranışını savunma ihtiyacı duymaz. Ayrıca sözü kesen taraf yaptığı davranışın kişide nasıl bir olumsuzluğa yol açtığının empatisini yapabilir.

Beden Dilini Kullanmak ve Karşı Tarafın Beden Dilini Okumak

İletişimde ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz iletişimin kalitesini belirlemektedir. Bu da beden dilinin iletişimdeki önemini vurgulamaktadır. İletişimde ses tonu ve beden dili kullandığımız kelimelerden çok daha fazla mesaj taşımaktadır. Bu nedenle etkili iletişim kurabilmek için beden dilini iyi kullanmak gerekmektedir.

Aynı zamanda iletişimde olduğumuz kişinin verdiği mesajlarda da sözsüz mesajlar yer almaktadır. Bu da bize dinlerken duyduğumuz kelimeler kadar sözsüz mesajlara da bakmamız gerektiğini gösterir. Etkili iletişim becerileri için beden diline, jest ve mimiklere, sesteki vurgu ve tonlamalara dikkat edilmelidir.

Etkili İletişim için İyi Bir Dinleyici Olun

Etkili iletişim becerileri edinebilmek için geliştirilmesi gereken ilk beceri iyi bir dinleyici olabilmektir. İyi bir dinleyici olmanın ön koşulu ise şimdi ve burada, bedenen, zihnen ve ruhen anlatıcıya odaklanabilmektir. Etkili dinleyebilmek için anlatıcıyla göz teması kurulmalıdır. Anlatıcının sözü kesilmemeli, vermek istediği mesaj tam olarak dinlenmelidir.

Dinlediğini ve anladığını karşı tarafa ifade edecek şekilde sözlü ve sözsüz mesajlar verilmelidir. Kafa sallamak, onay cümleleri kurmak, mesajı karşı tarafa özetlemek, “doğru mu anlıyorum? bunu mu demek istedin?” gibi sorularla teyit almak gibi. Eleştiri yapmamak, öğüt vermemek, yargılamamak, cümleleri tamamlamaya çalışmamakta etkin dinlemeyi desteklemektedir.

İyi bir dinleyici olmak iletişimin kalitesini artırdığı gibi yanlış anlaşılmaların da önüne geçmektedir. İyi bir dinleyici aynı zamanda iyi bir ekip arkadaşı ya da lider, yönetici olabilir. Etkin dinleme becerisi geliştirmek için dinleyicinin sahip olması gereken özellikleri bir kağıda yazabilirsiniz.

Etkili iletişim becerileri için sorulabilecek sorular, kullanılacak onay cümleleri gibi ihtiyacınız olacak kalıpları belirleyebilirsiniz. İlk etapta pratik kazanana kadar yaptığınız bu ön hazırlığa göz atarak iletişime geçebilirsiniz. Zamanla pratiğiniz artacak ve kendi doğal cümlelerinizi, jest ve mimiklerinizi kullanıyor olacaksınız. Ayna karşısında çalışma, evde aile bireyleriyle ya da yakın arkadaşlarla pratik yapma da tecrübe kazandıracaktır.

Etkili İletişim İçin Empatik Dil Kullanın

Empati iletişimin kalitesini artıran en önemli etkenlerden biridir. Empati kurabilmenin ön koşulu ise yukarıda bahsettiğimiz gibi iletişimde iyi bir dinleyici olabilmektir. Empati kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakabilmesidir. Empati sayesinde iletişimde olduğumuz kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anladığımızı ve hissettiğimizi karşı tarafa hissettirebiliriz.

Etkili iletişim becerileri için empati becerisini geliştirmek de ilk etapta prova ve pratik yapmayı gerektiriyor.

İletişim sırasında karşımızdakine açık uçlu sorular sormamız verilmek istenen mesajı daha detaylı almamızı sağlayacaktır. Mesajı karşı tarafa özetlemek, beden dili ve sözsüz mesajlardan edindiğimiz bilgileri de yorumumuza katmak gerekir. Ben olsaydım bu durumda ne yapardım diye düşünmek yerine, o bu koşullar altında bunu neden yapmış/düşünmüş olabilir, onun durumunda ve koşullarında olsaydım benim davranışım nasıl olurdu diye düşünmek gerekmektedir.

“Ama, Keşke ve Sadece” gibi Negatif Anlamlı Kelimelere Alternatif Pozitif Kelime Önerileri

Sözcükler bizi harekete geçiren bir güce sahiptir. Sözcükler bizi kızdırabilir, güldürebilir, hayal kırıklığına uğratabilir, güven verebilir. Kelimelerin gücü de tam bu noktada devreye girer. Örneğin; “keşke” kelimesi olumsuz bir durumu daha da olumsuz bir duyguya dönüştürür. “Keşke yapmasaydın” yerine “Bir daha ki sefere dikkat edersin” demek gibi.

Böylece tatsız bir durumda keşke diyen bir kişi için olumlu bir motivasyon sağlanmış olur. Dolayısıyla sözcükleri olumlu ve olumsuz anlamlı kelimeler olarak iki ayrı gruba ayırabiliriz. Dil bilgisi açısından olumsuz olmasa da anlam olarak olumsuz kelimeleri de belirlemek gerekir. Daha etkili iletişim kurabilmek için her durumu pozitife çevirebilecek olumlu sözcükleri belirlememiz gerekir.

Gerek sosyal yaşantımızda ikili ilişkilerimizdeki iletişimde, gerek iş hayatında sözcüklerin gücünü kullanarak başarı yakalamak mümkündür. Ayrıca kişisel motivasyonumuzda da olumlu sözcükler enerjimizi yükseltecek, iletişimimizi güçlendirecektir. Sihirli sözcükler konuşmadan yazışmalara kadar etkili bir iletişimde karşı tarafla sizin aranızda bir köprü kurar. Uzun bir cümlenin içerisinde kullanacağınız bir kelime anlatmak ve yaratmak istediğiniz etkiyi sağlamak için yeterlidir.

Bu sebeple onlara sihirli sözcükler deniyor. Örneğin “ama” sözcüğü ya da bağlacını doğru yerde kullanırsanız olumlu bir güce dönüşür. İki şekilde de inceleyelim.

“Ödevin güzel olmuş AMA birkaç noktayı unutmuşun”

“Birkaç noktayı unutmuşsun AMA ödevin güzel olmuş”

Her iki cümlede de akılda kalan cümlenin son kısmı olacaktır. İlk cümlede akılda kalan ödevde eksiklerin olduğu mesajıdır. İkinci cümlede ise eksikler olsa da ödevin güzel olduğudur. Dolayısıyla bir bağlacı doğru yerde kullanmak bile aynı kelimelerle farklı anlamlara ulaşmayı sağlayabilir.  Yani kelimeleri ustalıkla kullanmak onları sihirli sözcüklere dönüştürüyor.

Etkili İletişim Becerilerinizi Geliştirmek için Profesyonel Destek Alabilirsiniz

Aba psikoloji etkili iletişim kurmanızı engelleyen duygu, düşünce ve davranışlarınızı fark etmenizi sağlar. Akademik başarınızı, kariyer gelişiminizi ve sosyal ilişkilerinizi olumsuz etkileyen yönlerinizi ele alırız. Uygulamalarımız ve danışmanlığımız ile daha yapıcı alternatifler geliştirmenize ve iletişim modelinizi değiştirmenize destek oluruz. Çalışmalarımız hakkında daha detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Sınavda başarısız olmak pek çok öğrenci için “hayat memat” meselesi haline gelmektedir. Oysa başarı kadar başarısızlıkta olağan bir durumdur ve başarısızlık sanıldığı gibi her şeyin sonu değildir. Başarısızlığa daha yapıcı bir şekilde gelişim alanlarını fark etme, gelişim için harekete geçme odaklı bakılabilir. Başarı ve başarısızlık öznel niteliktedir. Birinin başarı kabul ettiği başka biri için başarısızlık sayılabilir.

Aynı durum sınav performansı için de geçerlidir. Tüm soruları doğru yanıtlama hedefi olan bir öğrenci için birkaç net daha düşük yapmış olmak başarısızlık sayılabilir. Buna karşılık sınavdan beklentisi düşük olan bir öğrencinin daha yükseğini yapması veya beklediği puanı alması başarı sayılabilir. Dolayısıyla başarı ve başarısızlığı belirleyen öznel değerlendirmelerimiz, beklentilerimiz ve başkalarının bizden bekledikleri olacaktır.

Peki kendi beklentilerimizi karşılayamaz yani başarısız olursak bu sonuçla nasıl başa çıkabiliriz? Yazımızın devamında sınavda başarısız olmak olumlu şekilde nasıl değerlendirilebilir ele alacağız. Aynı zamanda başarısızlıkla baş etme önerileri de paylaşacağız.

Sınavda Başarısız Olmak “Her Şeyin Sonu Değil”

Sınavda başarılı olmak çoğu öğrencinin hedefi neredeyse tüm öğrencilerin de hayali. Neden tüm öğrencilerin hayali diyoruz çünkü herkes sınavda başarılı olmayı istiyor ama herkes başarıyı hedeflemiyor. Hayallerimiz çoğunlukla performansımız ya da potansiyelimizin çok üzerinde olabiliyor. Hedeflerimiz ise daha yapılandırılmış, somut kanıtlara dayalı, planlı ve programlı çalışmayı gerektiriyor. Dolayısıyla herkes hayal etse de bir hayal hedefe dönüştürülmediği sürece gerçekleşme olasılığı azalıyor.

Özelliklede LGS, YKS veya yurtdışı kabul gibi önemli sınavlarda başarı şans eseri gelmiyor. Sınavda başarısız olmak başarı beklentisi olan veya çevresi tarafından beklentiye girilen öğrencilerde hayal kırıklığı yaratabiliyor. Oysa başarısızlığın da bizlere sağladığı avantajlar var. Evet hazırlandığımız sınavların hepsi bizim için önemli. Hayatımızın en az 1 yılını sınavlar için ayırıyor, çalışırken pek çok keyifli aktiviteden feragat ediyoruz.

Sınavda Başarısız Olmak Hedef ve Beklentileri Yeniden Değerlendirmeye Fırsat Tanıyor

Ama sınava hazırlık sürecinde pek çoğumuzda sadece başarı elde edebilmek ya da beklentiyi karşılamak için çalışıyoruz. Dolayısıyla pek çoğumuzun başarı elde etmek için iyi bir amacı, hedefi olmuyor.

https://youtu.be/gV9QcOUd4qg

Bu sınavda neden başarılı olmak istiyorum? Başardığımda hayatımda ne değişecek? Hangi okulu, üniversiteyi hedefliyorum? Hangi alanı, bölümü, mesleği seçmeliyim? İlgi ve beceri alanlarım neler? Karakterimle uyumlu, mutlu ve başarılı olabileceğim meslekler neler? Seçtiğim meslek gelecekte ne kadar önemli olacak? Bu mesleği başarmak için sahip olmam gereken farklı yetkinlikler var mı? Yaşadığım şehir, ülke, kültür, sosyo- ekonomik koşullar bu bölüm/ meslek için uygun mu?

Pek çok öğrenci bu soruların cevabını aramadan karar verebiliyor. Hatta pek çok öğrencinin alan, bölüm, meslek seçimi öğretmenler ya da aile tarafından yapılıyor. Oysa bir ömre etki edecek, yaşam tarzımızı, sosyal çevremizi ve koşullarımızı belirleyecek mesleğimizi belirleyen biz olmalıyız. İşte sınavda başarısız olmak kendinize tekrar bu soruları sormanız ve cevaplarını bulmanız için fırsat veriyor. Cevapları ararken Gelecek Kaygısı Meslek Seçimini Etkiliyor, Kişilik Özelliklerine Göre Meslek Seçimi Yapmak ve Meslek Seçimi Önerileri: Çoklu Zeka Kuramı yazılarımızdan faydalanabilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Blog sayfamızdan daha fazla içeriğe ulaşabilirsiniz. Aba Psikoloji YouTube sayfamızdan da video içeriklerimize erişebilirsiniz.

Kariyerinize daha bilinçli yön verebilmek, güçlü yönlerinizi keşfetmek, zayıf yönlerinizi güçlendirmek için kariyer danışmanlığı alabilirsiniz. Aba psikolojide uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz.

Sınavda Başarısız Olmak Başarısızlık Kaynaklarını ve Eksik Bilgileri Tespit Etmeyi Sağlıyor

Sınav sonucunuzu aldığınızda yaşadığınız hayal kırıklığı ve üzüntü bir süreliğine “her şey bitti” düşüncesine kapılmanıza neden olabilir. Biz de tam bu noktada size “Her şey şimdi çok daha farkındalıklı bir şekilde yeniden başlıyor” diyoruz. Sınav sonucunuzda sizi mutsuz eden bir skor olsa da bu sonuç belgesi size somut kanıtlar da sunuyor.

Hangi konularda eksik kaldınız, en çok hangi derslerde ve hangi soru türlerinde zorlandınız apaçık görebilirsiniz. Eksiklerinizi tespit ettiğinize göre önünüzdeki sınava hazırlanırken nelere ağırlık vermeniz gerektiğini artık daha iyi biliyorsunuz.

Sadece bilgi eksiklikleriniz değil bu sınav tecrübesi size geliştirmeniz gereken işlevsel becerilerinizi de göstermiş olacak. Sınavda ve/veya sınava hazırlanırken zamanı kullanmakta zorluk yaşamış olabilirsiniz. Bu size etkili zaman yönetimi tekniklerini öğrenmeniz gerektiğinin mesajını veriyor. Dolayısıyla bu eksiği sınava hazırlık sürecinde mutlaka kapatmalısınız.

Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri ve LGS Yaklaşıyor Etkili Zaman Yönetimi ile Eksiklerinizi Tamamlayabilirsiniz yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

https://youtu.be/rKLh0fAjgcw

Zaman yönetiminin dışında sınavda başarısız olmak çoğunlukla dikkati toplayamama ve sürdürememe nedeniyle de gerçekleşebilmektedir. Sınavda dikkat dağınıklığı performansta ciddi bir düşüşe neden olmaktadır. Dikkat dağınıklığının kaynağı pek çok neden olabilir. Başarısızlık korkusu, kaygı, yetersiz bilgi, okuma alışkanlığının olmayışı ve benzeri nedenler dikkat dağınıklığına yol açabilir. Sınava hazırlanırken de dikkat dağınıklığı yaşamış ve bu nedenle yeterince verimli öğrenememiş olabilirsiniz.

Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz. Verimli ders çalışma becerisi eksikliği de sınavda başarısız olmak için yeterli bir nedendir. Çok ve uzun süre çalışmak verimli çalışmak değildir. Verimli çalışmak için neler yapabileceğinizi Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazımızdan öğrenebilirsiniz.

Yeterli okuma alışkanlığına sahip olmamak, hızlı ve etkili okumayı olumsuz etkiler. Oysa sınavda başarılı olmak hızlı okuma ve okuduğunu doğru anlama ile oldukça ilişkilidir. Sınavda başarısız olmak istemeyenler için okuma alışkanlığı kazanmak oldukça önemlidir. Okuma Alışkanlığı Kazanmak Sınav Başarısı Getiriyor yazımızı okuyabilirsiniz.

Başarısızlıkla Baş Etme Önerileri

Zaman yönetimi, dikkati odaklama ve sürdürme becerisi, verimli ders çalışma, hızlı okuma becerisi de başarısızlıkla baş etme önerileri olarak değerlendirilmelidir.

Öznel Hedef Belirlenmeli, Motivasyon Kazanılmalı

Aynı zamanda başarısızlık kimi zaman duyulan yoğun kaygı, stres, korku nedeniyle de gelişebilmektedir. Kaygılarımızı besleyen ise çoğunlukla gerçekdışı beklentilerimizdir. Gerçekdışı beklentiler kaygıya kapılmamıza neden olur ve mevcut potansiyelimizi de sergilememizi engeller. Aynı şekilde açığa çıkan olumsuz duygu ve düşünceler motivasyonumuzu da olumsuz etkiler. Oysa motivasyon eksikliği sınavda başarısız olmak için önemli bir etkendir.

Sizin seçtiğiniz, beklentilerinizle uyuşan, ilgilerinize, becerilerinize, karakterinize uyan bir hedefe yönelmeniz de başarı için önemlidir. Dolayısıyla kariyerinize yön verirken iç sesinizi dinlemeli ve sınava hazırlanmaya başlamadan önce hedefinizi seçmelisiniz. Motivasyon Eksikliği Nedenleri ve Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Molalar İhmal Edilmemeli, İlgi Alanlarına Zaman Ayırılmalı

Sınavda başarısız olmak gençlerin üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Sınava hazırlık süreci yeterince tempolu ve emek isteyen bir dönemken bir de “tekrar başarısız olabilirim” endişesi devreye girmektedir. Başarısızlık korkusu gencin motivasyonunu ve çalışma isteğini kırabilir. Aynı şekilde başarısızlık korkusu daha fazla aralıksız çalışmaya da neden olabilir. Bu durumda da gece gündüz çalışan, dinlenmeyen, mola vermeyen öğrenciler açığa çıkmaktadır.

Oysa bedenimizin ve zihnimizin üretmek kadar dinlenmeye de ihtiyacı var. Dinleneceğiz ki daha iyisini öğrenebilelim, üretebilelim. Uyku, istirahat ve beslenme rutininden sınava hazırlık sürecinde uzaklaşılmamalıdır. Gençler bu dönemde gereksiz ve zaman kaybı olduğu düşüncesiyle ilgi alanlarından uzaklaşabilmektedir. Oysa ders dışı etkinliklerde bulunmak deşarj olmayı sağlamaktadır. Gençlerin sınava hazırlanırken de sınavda başarısız olmak korkusu ile hobilerinden vazgeçmemesi gerekir.

Zaman kaybı olarak görülen hobiler aslında dinlenmek, eğlenmek ve dolayısıyla çalışmaya motive olmak için gereklidir. Sınavda başarısız olmak tekrar yaşamak isteyeceğiniz bir sonuç olmasa da ara vermeden çalışmayı da istemezsiniz. Bu nedenle ders ve ders dışı aktiviteler arasında sağlıklı bir denge kurabilmek gerekir.

Mindfulness Çalışmaları ile Başarısızlıkla Baş Etme

Mindulness yöntemiyle sosyal ilişkilerinizden, kariyerinize pek çok alanda daha mutlu ve başarılı olabilirsiniz. Mindfulness yani bilinçli farkındalık tekniği ile olumsuz duygu- düşüncelerinizi fark eder ve nezaketle kabul edersiniz. Anda kalmayı öğrenir, geleceğin kaygısını ya da geçmişin “keşke”lerini kendinize yük etmezsiniz.

Anda kalmakta güçlük yaşıyor, kendinizi sıklıkla geleceğe ya da geçmişe odaklı duygu ve düşünceler içerisinde buluyor olabilirsiniz. Dikkatinizi toplamakta, zamanı yönetmekte, iyi bir dinleyici olmakta güçlük yaşayabilirsiniz. Tüm bu zorluklar ve yol açtığı diğer olumsuzluklar nedeniyle başarısızlık yaşıyor, potansiyelinizi açığa çıkaramıyor olabilirsiniz.

Mindfulness yöntemiyle tüm bu zorlukları aşmanızda Aba psikolojiden destek alabilirsiniz. Uyguladığımız farklı test ve envanterlerle ilgi, beceri ve yetkinlik alanlarınızı belirleyebilir, kariyerinize yön verebilirsiniz. Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Kariyerinizde Başarı Elde Edebilirsiniz yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Sınavda başarısız olmak istemiyorsanız bu süreçte bir mentorla çalışmakta sizin için faydalı olabilir. Sınava hazırlık sürecinde size sağlayacağı avantajlar için Mentorloops’la tanışmanızı veya kariyer danışmanlığı almanızı önerebiliriz.

Sınavda Başarısız Olmak İstemiyor ve Başarısızlıkla Baş Etme Güçlüğü Yaşıyorsanız

Önünüzde önemli bir sınav var ve bu sınavda başarısız olmak istemiyor ancak başarısızlıkla baş etme konusunda da güçlük yaşıyor olabilirsiniz. Yazımızda paylaştığımız önerilerimizi uygulamakta zorlanıyor ya da daha profesyonel bir destek arıyor olabilirsiniz. Akademik başarı ve kariyer danışmanlığı özelinde stratejik yetenek yönetimi uygulamamızdan faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Pandemide üniversite sınavına hazırlanmak tüm öğrenciler için zorlu bir deneyim oldu. 2020 yılında pandemi koşullarında yapılan ilk sınavdan sonra 2021’de de aynı koşullardan geçiyoruz. Öğrenciler için bu dönemde YKS gibi önemli bir sınava hazırlık yapmanın pek çok zorluğu var. Elbette sosyal hayatın kısıtlanması, yüz yüze eğitimdeki sınırlılıklar dezavantaj olsa da avantajları da var.

Bu yazımızda pandemide üniversite sınavına hazırlanmak hangi açılardan zor, dezavantajlar nasıl avantaja çevrilebilir, psikolojik sağlamlık için neler yapılabilir paylaşıyor olacağız.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak ve Zorlukları

Evde Zaman Yönetimi Zorlaştı

Sınava hazırlık sürecinde evde olmak bir açıdan avantaj olsa da her öğrenci için durum aynı değil. Kalabalık ailelerde, küçük evlerde özelliklede kendine ait bir çalışma alanı olmayan öğrencilerin sınava hazırlanması zorlaştı. Küçük kardeşleri olan, çalışan anne, baba nedeniyle evde farklı sorumluluklarla ilgilenmek zorunda kalan gençlerimiz var. Çalışma alanı olmayan veya evde tüm gün televizyon açık olan öğrencilerin dikkatini toplaması kolay değil.

Önemli bir öğrenci grubu ise ev içerisinde dinlenme ve çalışma sürelerini organize etmekte güçlük yaşıyor. Bu nedenle öğrencilerin önemli bir kısmı aile bireylerinin uykuya çekildiği geç saatlerde ders çalışmayı deniyor. Ancak gündüz online dersler, akşam sınava hazırlık temposu içerisinde dinlenme imkanı bulamayan öğrenciler yoruluyor.

Yorgunluk, uykusuzluk en önce dikkat sürelerine ve motivasyona zarar veriyor. Dolayısıyla içsel veya dış etkenlerle zamanı organize edemeyen gençlere pandemide üniversite sınavına hazırlanmak dezavantaj oluşturuyor. Zaman yönetimi becerinizi geliştirmek için Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Evde Dikkat Dağıtıcılarla Daha Fazla Bir Aradayız

Televizyon, tablet, oyun konsolları, internet ve tabi aileyle evde olmak dikkatin kolay dağılmasına neden oluyor. Derslere ağırlıklı online hazırlık yapıyor olmak bilgisayar kullanımını artırdı. Aynı şekilde uzun süre bilgisayar kullanımı ekranın getirdiği fiziksel ve zihinsel yorgunluğu da artırdı. Öğrenciler akranlarıyla haberleşmek için, kaygılarını ve motivasyonlarını paylaşmak için de daha fazla telefon, internet kullanıyor.

Tabi her şeyden önce herkesin ev düzeni farklı. Öğrencilerin ders çalıştıkları ve çalışmaya motive oldukları saatler de farklı. Dolayısıyla öğrenciler iletişimde kalabilmeye çalışırken birbirlerinin çalışma tempolarını da istemeden engelleyebilir hale geldiler. Biri gündüz daha verimli çalışıp akşam saatlerinde arkadaşlarıyla konuşmayı planlarken başka birinin düzeni tersi olabiliyor. Çalışmayı bitirmiş olanın iletişime geçtiği arkadaşı çalışmanın tam ortasında olabiliyor.

Dolayısıyla da iletişim ihtiyaçları çalışma programlarını bozabiliyor. Bu nedenle öğrencilerin dikkat dağıtıcılara çalışma sürelerinde “Hayır” diyebilmesi gerekiyor. Arkadaş sohbetleri gibi ihtiyaçların molalara ya da çalışma sonralarına bırakılması gerekiyor. Akademik Başarı İçin Teknoloji Nasıl Daha Verimli Kullanılabilir , Sınava Hazırlık Sürecinde İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımız dikkat dağıtıcılarla başa çıkmanıza yardımcı olabilir.

Tüm bu etkenler dolayısıyla verimli ders çalışmayı da olumsuz etkiliyor. Zamanı organize edemeyen, dikkat dağıtıcılarla başa çıkamayan öğrencilerin verimli ders çalışması da zorlaşıyor. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma yazımız bu noktada sizin için faydalı olabilir.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak Kimi Öğrenciler İçin Motivasyon Kaybı Yaratıyor

Arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle bir arada çalışamayan, heyecanını, kaygısını paylaşamayan öğrencilerin motivasyonu da olumsuz etkilendi. Özellikle takım içerisinde daha verimli çalışabilen öğrenciler için çalışma arkadaşlarından uzak kalmak verimli çalışmayı zorlaştırdı. Üniversite gezilerine katılamamak, yeterli rehberlik desteği alamamak bu öğrenciler için büyük bir dezavantaj oldu. Aynı şekilde üniversitelerin de online eğitime geçiş yapması öğrencilerin üniversite tercihine bakış açısını değiştirdi.

Öğrencisi olmak istedikleri, hedefledikleri okulların 1 yıldır eğitimi uzaktan sürdürmesi motivasyon kırıcı oldu. Örgün eğitime geçişteki belirsizlik öğrencilerin motivasyonunu olumsuz etkiledi. Aynı şekilde pek çok üniversitedeki uzaktan eğitim sistemlerinin yetersizliği de öğrencilerin üniversite seçimine bakışını değiştirdi. Dolayısıyla pandemide üniversite sınavına hazırlanmak özellikle grup çalışmasından verim alanların motivasyonunu düşürdü. Motivasyon Eksikliği Nedenleri ve Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Aileyle Bir arada Olmak Öğrencilerin Üzerindeki Baskıyı Artırdı

Aileler de en az öğrenciler kadar sınava hazırlık sürecinde stres yaşıyor. Aileler çocuklarının iyi bir gelecek inşa etmesini ve dolayısıyla sınava en iyi şekilde hazırlanmalarını istiyor. Bu arzuları da kimi zaman gerçekdışı beklentilere dönüşebiliyor. Bu beklentilerden birisi de çocukların aralıksız çalışmalarını bekliyor olmaları. Oysa hepimizin belli bir dikkat süresi var. Bu süreyi aştığımızda yaptığımız çalışmalardan verim almamız mümkün değil.

Ancak pek çok öğrenci aileye bunu ifade etmekte zorluk yaşıyor. Gençler “yeterince çalışmıyorsun” lafını duymamak için daha fazla çalışıyor veya çalışıyormuş gibi yapabiliyor. Bu da gençlerin üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yaratıyor. Öğrenciler zihnen ve bedenen yeterince dinlenemiyor, motive olamıyor ve dikkat dağınıklığı yaşayabiliyorlar. Dolayısıyla pandemide üniversite sınavına hazırlanmak ailenin gerçekdışı beklentileri nedeniyle zorlaşıyor.

Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri: Aileler Ne Yapabilir? Ve Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? Yazımızdan aileler faydalanabilir.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak Gelecek Kaygısını Artırdı

Gençler için üniversiteye hazırlık yoğun gelecek kaygısı yaşanan dönemlerden birisi. Bu dönemde seçilen mesleğin doğruluğundan emin olamamak, “sınavı kazanabilecek miyim? Üniversiteyi başarıyla bitirebilecek miyim? Mezuniyet sonrası iş bulabilecek miyim?” ve benzeri düşüncelerle gençlerin geleceğe yönelik kaygıları artıyor. Ancak pandemi mevcutta olan gelecek kaygısını daha da tetikledi.

Bunun en büyük nedeni pandemi koşullarının mesleklere, çalışma şekillerine ve tabi ki istihdama yönelik etkisi.

İşsizliğin artması, pek çok meslek dalında uzaktan çalışmaya geçilmesi gelecek kaygısını besledi. Aynı şekilde üniversitelerde pandemi kaynaklı uzaktan eğitime geçilmesi eğitimden alınacak verime yönelikte kaygı yarattı. Pek çok meslek için uzaktan eğitim dezavantajlı olurken, pek çok üniversite de uzaktan eğitime geçişte zorluk yaşadı.

Öğrenciler üniversite tercihi yaparken üniversitenin eğitim kalitesinin yanı sıra uzaktan eğitimi nasıl yönettiklerine de dikkat etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla pandemide üniversite sınavına hazırlanmak mevcutta var olan gelecek kaygısını daha da artırdı. Gelecek Kaygısı Meslek Seçimini Etkiliyor ve Üniversite Öğrencilerine Gelecek Kaygısı ile Başa Çıkma Önerileri yazılarımızdan konuyla ilgili faydalanabilirsiniz.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak Ayrılık Anksiyetesini Tetikledi

Çocukluktan itibaren ayrılık anksiyetesi geliştiren bireylerde kaygı bastırılabilir ya da kontrol edilebilir düzeyde tutulabilir. Ancak üniversite dönemi getirdiği yaşam değişiklikleri ile anksiyetenin daha yoğun hissedilmesine neden olacak bir dönemdir. Genç bu yaşam döneminde sadece aileden ayrılmak zorunda kalmayacak, kendi ayakları üzerinde de durmaya çalışacaktır. Yeni ilişkiler geliştirecek, kendini insanlara tanıtacak, onlara güven verecek ve güven duymaya da ihtiyaç duyacaktır.

Bu dönem herkes için kaygı verici olsa da kaygılı ve güvensiz kişiliklerde daha güçlü hissedilebilmektedir. Pandemi kaygılarımızı, zarar görme ya da sevdiklerimizi kaybetme korkularımızı epey tetikledi. Bulaşma korkusu veya evdeki büyük aile bireylerine bulaştırma endişemiz epey yükseldi. Dolayısıyla üniversite sınavına hazırlık süreci de bu kaygıdan nasibini aldı elbet. Gençler, uzak şehirleri ya da farklı ülkeleri tercih etmede zorluk yaşamaya başladı.

Pandemide gelen kısıtlamalar ülkeye giriş çıkışlara da etki etti. Dolayısıyla uzakta olmak belki de uzun süre aileyle bir arada olamamaya neden olabilir halde geldi. Aynı şekilde ailenin sağlık sorunu olması halinde de uzakta olmak ailenin yanında olabilmeyi zorlaştıracak. Gençler tercih sürecinde en iyiyi düşünmek kadar en kötüye de odaklanıyor. Dolayısıyla pandemide üniversite sınavına hazırlanmak gençler için ayrılık anksiyetesini de etkiledi.

Ayrılık Anksiyetesi Üniversite Seçimini Etkiliyor yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak Deşarj Olmayı Zorlaştırdı

Pandemiyle beraber gelen kısıtlamalar gençlerin sosyal aktivitelerden kadar hobilerinden de uzak kalmasına neden oldu. İlgi ve beceri alanlarına yönelik aktivitelere katılamayan, yeterince faaliyette bulunamayan gençler sınav sürecinde deşarj olamıyor. Herkesin evinde ilgi alanlarına yönelik çalışmalar yapacak alan, olanak bulunmuyor. Evde yapılabilecek etkinlikler de herkese aynı oranda keyif vermeyebiliyor. Ya da evde bir arada yaşamak konfor alanlarımızın kullanımını zorlaştırabiliyor.

Tiyatro, sinema, turistik geziler, konserler, spor, sanat faaliyetlerimiz çok uzun zamandır durdu. Oysa ilgi alanları, sosyal faaliyetler, spor, sanat etkinlikleri tüm hafta biriken negatif enerjimizi boşaltmamızı sağlıyor. Yeterince deşarj olamayan gençlerin biriken negatif enerjisi kaygılarını ve olumsuz düşüncelerini besliyor. Dolayısıyla pandemide üniversite sınavına hazırlanmak gençlerin deşarj olmasını da zorlaştırıyor.

Pandemide Üniversite Sınavına Hazırlanmak Profesyonel Destekle Çok Daha Verimli Olabilir

Pandemide üniversite sınavına hazırlanmak zaman yönetimi, motivasyon, dikkat, kaygıyı yönetme açısından profesyonel destek ihtiyacını doğuruyor. Bu dönemde geleceğin mesleklerini ve mesleklerin geleceğini bilmek öğrenciler ve aileler için çok önemli. Aynı şekilde zeka alanını bilmek, ilgi ve beceri alanlarını tespit etmek meslek seçimini etkiliyor. Aba psikoloji olarak stratejik yetenek yönetimi ile geleceğine yön vermek isteyen danışanlarımıza kariyer danışmanlığı veriyoruz.

Bu yöntem içerisinde uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın akademik eksiklerini tespit ederek gideriyor, dünyanın en seçkin kurumlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Gelecek kaygısı yaşamamaları için akademik hayat ve kariyere yönelik belirsizliklere yönelik profesyonel bilgilerimizi paylaşıyoruz.

Sınava hazırlık sürecinde mentorluk desteği isterseniz mentorloops hakkında da bilgi alabilirsiniz.

Pandemide üniversite sınavına hazırlanmak pek çok zorluk taşısa da ne istediğinizi bildiğiniz sürece başarı sizinledir. Bu süreçte zamanı yönetmek, ne istediğinizi bulmak, motive olmak, karar vermek ve uygulamaya geçmek zor olabilir. Aynı şekilde kariyerinizle ilgili kararlarda ailenizle de ortak noktada buluşmakta zorluk yaşayabilirsiniz. Aba Psikoloji’den kariyer danışmanlığı, bireysel ve aile danışmanlığı alabilirsiniz.

Read More

AP sınavı yani Advanced Placement yurtdışı üniversite eğitimi hedefi olan tüm öğrenciler için önemli bir sınavdır. Dolayısıyla AP sınavına hazırlık süreci lise öğrencileri için son derece önemli ve kritik bir süreçtir. Ancak AP sınavına hazırlık süreci aynı zamanda lise eğitimini de başarıyla tamamlamayı gerektirir. Çünkü yurtdışındaki üniversiteler öğrencilerden AP sınavının dışında başarılı bir lise mezuniyet puanı istemektedir.

Ayrıca ekonomik açıdan günden güne zorlaşan yurtdışı eğitim süreci öğrencilerin yurtdışı eğitim kadar YKS sınavına da hazırlanmalarını gerektirmektedir. Dolayısıyla gençlerin iki tarafa da ağırlık vererek çalışması oldukça zordur. Bu süreçte duygusal destek, akademik destek, profesyonel danışmanlık ve psikolojik sağlamlık önem kazanmaktadır. Öğrencilerin yolun sonunda hayal kırıklığı yaşamaması için doğru, yeterli ve zamanında bilgi edinmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde motivasyon sağlamaları, başarıya güdülenmeleri, stresi yönetebilmeleri de gerekmektedir. Öğrencilerin zamanı verimli kullanmak için doğru, disiplinli ve istekli bir çalışma programı hazırlaması gerekmektedir. Aba Psikoloji ile bu süreçte kariyer danışmanlığı edinebilir, Aba Eğitim ile yurtdışı eğitim hakkında danışmanlık alabilirsiniz.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Sınavlara Psikolojik Hazırlık yazımız da sizin için faydalı olabilir.

AP sınavı Nedir? Neden Önemli?

AP programını başarıyla tamamlamak dünyanın pek çok ülkesinde üniversiteye giriş sağlar. Günümüzde bu program 1000’den fazla üniversitede ve 100’den fazla ülkede geçerli olmaktadır. Dolayısıyla AP sınavı yurtdışı eğitim hedefi olan öğrenciler için oldukça önemlidir. Bu program üniversite kabulü kadar öğrencilere sunduğu müfredat muafiyetiyle de kolaylık tanımaktadır. AP programı öğrencilere üniversite ile eşdeğer dersler sunmaktadır.

Bu açıdan hazırlanması ve başarılı olması lise ve kolej öğrencileri için ekstra zor olabilmektedir. Ancak verilen emeğin karşılığında öğrencileri üniversite kabulü sonrasında pek çok avantaj beklemektedir. Bu avantajlardan en önemlisi üniversiteye kabul sonrasında öğrencilerin bazı derslerden muaf tutulmasıdır. Bu da öğrencilere ciddi bir avantaj sağlamaktadır. Böylece ders yükü azalan öğrenciler çift ana dal yapabilir ya da boşalan vakti farklı projelerde değerlendirebilirler.

AP Sınavı İçin Psikolojik Hazırlık Önerileri

Yeterli Motivasyon için Önce AP Sınavı Hedefinizi Belirleyin

Hedef belirlemek her sınav sürecinde olduğu gibi AP sınavı hazırlık sürecinde de oldukça önemli. Bu programa hazırlık yapmak öğrencilerin çok sıkı, yoğun ve yüksek farkındalıkla çalışmasını gerektiriyor. Dolayısıyla bu kadar emek isteyen bir programa başlamadan önce doğru hedef belirlemek gerekiyor. Hedef belirlerken hangi sınıfta kaç ders alınacak, hangi üniversiteler ve bölümlere odaklanılacak karar verilmesi gerekiyor.

Bu süreçte alınacak profesyonel yurtdışı danışmanlığı ya da okul içerisinde ilgili öğretmenler ve yurtdışı danışmanlarından bilgi almak gerekiyor. Program ciddi bir emek, özveri ve maliyet istiyor. Dolayısıyla bu program için akademik, psikolojik ve tabi ki maddi olarak iyi bir ön hazırlık yapmak gerekiyor. Öğrenciler ilk olarak hangi sınıfta kaç tane AP dersi alacaklarını iyi belirlemelidir.

Ayrıca öğrenciler alacakları dersleri okumak istedikleri üniversiteler göre seçme konusuna da dikkat etmelidir. Çünkü alınan derslerden üniversitede muaf sayılacakları için alanlarıyla alakalı AP derslerini tamamlayarak avantaj sağlayabilirler. Ayrıca okuyacakları alanlarda derslerini vermeleri o alan için yapacakları başvuru kabulünü de etkileyecektir.

Aile Desteği Oldukça Önemli

AP sınavı hazırlık süreci, bu programa yapılan hazırlığın yanı sıra lise derslerini de başarıyla tamamlamayı gerektiriyor. Hatta üniversiteler başarı notlarının yanı sıra sosyal, sanatsal, sportif alanlarda da aktif, başarılı olmayı istiyor. AP hazırlığı, kişisel gelişim, lise müfredatı ve YKS hazırlığı da eklendiğinde öğrencilerin yükü inanılmaz artıyor. Bu dönemde ailenin gencin özverisini görmesi, çabasını desteklemesi oldukça önemli.

Gerçekdışı beklentilerden uzak olunmalı, genç potansiyelinin çok üstünde bir performansa zorlanmamalıdır. Aile gencin ihtiyacı olan akademik desteği, mentorluğu ve kariyer danışmanlığını sağlayabilmelidir. Tüm bunların yanı sıra gencin eğitim sürecini maddi kaygılardan uzak sürdürebilmesi için bütçe planlaması yapılmalıdır. Yurtdışı eğitim sürecine girilmeden önce aile ekonomik gücünü, imkanlarını iyi değerlendirmelidir. Yurtdışı burs imkanları da mutlaka araştırılmalıdır.

Kariyer Planı Yaparken Sorumluluk Kimde Olmalı? Gençlerde mi Ailelerde mi? yazımızdan da faydalanabilirsiniz.

AP Sınavı ve Program Hakkında Yeterli Bilgi Edinin, Profesyoneller ve Tecrübeli Mezunlar ile Görüşün

Yetersiz bilgi karar sürecini zorlaştırmakta veya hatalı seçim yapmaya neden olabilmektedir. Ayrıca bilgi eksikliği geleceğe yönelik kaygıyı da artırmaktadır. Gelecekte sizi neler bekliyor, tecrübeli mezunlar bu süreçte neler yaptı, AP’nin avantajları ve varsa dezavantajları hakkında bilgi almalısınız. Bilgi edinmek için eski öğrencilerle, üst sınıflarla konuşabilir, profesyonel danışmanlardan destek alabilirsiniz. Programa nasıl hazırlanmışlar, sizin için çalışma ve motivasyon önerileri neler öğrenebilirsiniz.

Bu sayede gelecekte sizi bekleyen zorlukları, avantaj- dezavantajları öğrenebilir hedefinizi, çalışma planınızı buna göre şekillendirebilirsiniz. Sürecin başından sonuna bir mentor eşliğinde çalışmak isterseniz Mentorloops’u da inceleyebilirsiniz.

AP Sınavı İçin Verimli Ders Çalışma, Dikkati Sürdürme ve Zaman Yönetimi Tekniklerini Öğrenin

AP sınavı hazırlık süreci birden fazla önemli ve zorlu konuda efor harcamanızı gerektiren bir dönemdir. Dolayısıyla bu dönemde zamanı iyi yönetmek, verimli ders çalışmak ve dikkati yoğunlaştırabilmek önem kazanmaktadır.

Daha önce paylaşmış olduğumuz yazılarımızdan bu süreçte faydalanabilirsiniz. Dikkat Egzersizleri ile Verimli Ders Çalışma ve Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri ve Çoklu Zeka Kuramına Göre Verimli Ders Çalışma Önerileri yazılarımızdan faydalanabilirsiniz.

Profesyonel Desteğin Önemini Göz ardı Etmeyin

AP sınavı hazırlığınıza ne kadar erken ve bilinçli başlarsanız başarı elde etme olasılığınız o kadar artacaktır. Bu noktada özgüven, motivasyon, kaygıya yönelik çalışmalar ve kariyer danışmanlığı için Aba psikolojiden destek alabilirsiniz. Yurtdışı eğitim ve AP sınavı hakkında daha detaylı bilgi edinmek için  Aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasına göz atabilirsiniz. Ayrıca Aba Yurt Dışı Eğitim YouTube kanalını da takip edebilirsiniz.

AP sınavlarında meydana gelen değişiklikler, öğrencilerin sınav başarısını yakından etkilemektedir. Bu nedenle AP sınavı değişiklikleri hakkında bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Stresle başa çıkma becerisi hayatımızın her alanında olduğu gibi akademik hayatta da hepimize kolaylık sağlıyor. Stres hepimizin hayatında farklı ya da benzer sebeplerle var. Kimimiz stresi daha yoğun hissederken kimimiz üstesinden daha kolay gelebiliyor. Kimi için stres başarıyı destekleyecek boyutlarda iken kiminin işlevselliğini ketleyebiliyor. Dolayısıyla stres, stresle başa çıkma becerisi geliştirildiğinde sağlıklı bir güç olarak hayatımızda rol alabiliyor.

Stres en açık tanımıyla kişinin üzerinde hissettiği baskı ve gerginlik durumudur. Stresi hayatımızdan çıkarmak mümkün olmasa da onunla baş etmeyi ve sağlıklı şekilde yönetmeyi öğrenebiliriz. Trafik, ulaşım, alışveriş, ekonomi, eğitim, iletişim pek çok konuda stres yaşayabilir ya da yaşatabiliriz. Akademik hayatta da stres kaynaklarıyla sık sık karşılaşmamız olağan.

Akademik başarı elde etme çabasıyla verilen tüm emek, girilen sınavlar, performans sunumları, stajlar, projeler stres kaynağı. Sadece akademik gereklilikler değil akademik hayatın getirdiği tüm uyum, öğrenme ve ilişki geliştirme süreçleri stres taşıyor. Okula uyum, şehre uyum, kurallara uyum, arkadaşlık geliştirme ve sosyal gruba uyum… Eğitim masrafları, ulaşım, geleceğin belirsizlikleri bireyin akademik hayatta da yoğun şekilde stres yaşamasına neden olabilir.

Stresten kaçınmaya çalışsak da kimi zaman onun varlığına ihtiyaç duyarız. Hafif yoğunlukta stres kişiyi harekete geçiren, enerji veren ve eksik yönleri geliştirmek için güdüleyen bir etken olabilir. Buna karşılık yoğun stres duyumu performansınızı olumsuz etkileyerek potansiyelinizin altında işlevsellik göstermenize neden olabilir. Stres verimliliğin yanı sıra, ilişkilerinize, iletişiminize ve yaşam doyumunuza olumsuz etki edebilir.

Peki neden stres yaşıyoruz? Her şey herkes için aynı derecede stresli mi? Akademik hayatta stresle verimli şekilde başa çıkmak mümkün mü? Yazımızın devamında stresle başa çıkma becerileriyle ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.

Stres Nedir ve Neden Stres Yaşıyoruz?

Stres, tehlike anında vücudun kendini korumak için verdiği doğal bir tepkidir. Bu tehlike kimi zaman gerçek bir tehlike iken kimi zaman tamamen kişinin zihinsel tehlike algısıyla ilgili olabilir.  Dolayısıyla her tehlike olarak algılanan durum herkes için stres kaynağı değildir. Örneğin terfi almak terfi hayali olan biri için sevindirici bir haberken sorumluluk almaya yönelik endişe olan biri için stres nedenidir.

Bu da bize yaşam içerisinde herkes için farklı farklı pek çok stres kaynağı olabileceğini gösterir. İş, okul, ev değişikliği, mezuniyet, evlenmek, emekliye ayrılmak, terfi ve benzeri yaşam değişiklikleri stres yaratabilir. Yaşamsal değişikliklerin yanı sıra kişinin varoluşunu tehdit eden hastalık, salgın, kaza gibi travmatik olaylar da stres nedenidir. Boşanma, sevilen birinin vefatı, sevilen birinin ayrılığı, alışkanlıklardan kopma da strese yol açmaktadır.

Akademik hayatta da bireyler bu ve benzeri pek çok stresle başa çıkma gerekliliği duyabilmektedir. Ancak stres, her zaman çevresel faktörler sonucunda gelişmez. Mizaç özellikleri, düşünce şekli, geçmiş öğrenmeler de stres yaşamaya neden olabilir. Kaygılı, mükemmeliyetçi kişilik tipleri, özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, olumsuz düşünme eğilimi strese yol açabilir.

Dolayısıyla stres herkesin hayatında belirli derecelerde yer alsa da stres kaynakları ve yoğunlukları birbirinden farklıdır. Aynı şekilde herkesin strese vereceği tepkilerde birbirinden farklı olacaktır.

Akademik Hayatta Sıklıkla Karşılaşılabilecek Stres Kaynakları ve Stresle Başa Çıkma İhtiyacı

Yaşam Değişikliklerine ve Uyuma Dayalı Stresle Başa Çıkma İhtiyacı

Akademik hayat beraberinde yaşam alanı, çevre, sosyal destek ve ekonomik değişiklikleri getirebilmektedir. Üniversite eğitimiyle beraber bireyin yaşadığı şehir ve hatta ülke değişebilmektedir. Ülke ve şehir değişikliği bireyin ailesinden ve alışık olduğu yaşam alanından ayrılmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde üniversiteye başlangıç demek Liseden mezun olmayı, alışılan arkadaşlık ilişkilerinden, öğretmenlerden de uzaklaşmayı getirmektedir.

Yoğun şekilde sınava hazırlanmanın ardından üniversitenin ilk yılıyla beraber çoğu öğrenci “şimdi ne yapacağım” diyebilmektedir. Öğrencilerin önünde büyük bir sınav hazırlığının kalmamış olması rehavete kapılmalarına neden olabilmektedir. Aynı şekilde üniversitenin ilk yılı yeni ortama, çevreye uyum sağlama, yeni kuralları benimseme yılıdır. Bu yıl ev arkadaşı edinme, yurt arkadaşı edinme, sınıf arkadaşı ve sosyal çevre kurma yılıdır.

Akademik başarıdan ziyade düzen kurma çabası bu yıl daha önemli hale gelmektedir. Aileye ve eski alışkanlıklara duyulan özlem de kişileri zorlayabilmektedir. Ekonomik değişkenler de üniversite eğitimiyle daha belirgin stres kaynağı haline gelebilir. Eğitim masrafı, konaklama, yeme-içme, ulaşım masrafları öğrencileri ve aileleri zorlayabilmektedir. Kimi öğrenciler için üniversite yılları eğitimin yanı sıra ekonomik kazanç ihtiyacı nedeniyle iş hayatının da başladığı bir dönemdir.

Çoğunlukla mesleğe yönelik olmayan maddi kazanç odaklı bu işlerle beraber akademik başarıyı sürdürmek kolay olmayabilir. Dolayısıyla okurken çalışmaya devam etmek de öğrenciler için stres kaynağı olabilmektedir. Tüm bunlar öğrencileri üniversite yıllarında akademik, sosyal ve maddi kazanım noktasında daha faal olmaya itmektedir. Artan yaşam temposuyla beraber gencin stres kaynakları da günbegün artış göstermektedir.

Üniversite aynı zamanda farklı kültürlerden, inanç ve ideolojilerden insanların bir araya geldiği bir yerdir. Burada arkadaşlık geliştirme sürece daha fazla deneme yanılma üzerine kuruludur. Beklentiyi karşılamayan arkadaşlıklar ya da kendine uygun arkadaşlık geliştirememek de stres nedenidir. Aileye özlem duymak, onlarla eskisi gibi bir arada olamamak da streslidir.

Özelliklede ailede hasta ya da bakıma muhtaç birileri varsa duyulan stres daha da artmaktadır. Çevreye uyum sağlama, stresle başa çıkma veya merak kaynaklı sigara, alkol, madde kullanımına yönelim artabilmektedir.

Akademik Beklentiler, Performans ve Hayal Kırıklığına Dayalı Stresle Başa Çıkma İhtiyacı

Hatalı alan, bölüm, meslek seçimi de stres nedenidir. Dersler ilerledikçe ve beklediğini bulamadıkça bireylerin stresi daha da artabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra üniversitenin özellikle ilk yılları zaman yönetiminin zayıf olduğu yıllar olabilmektedir. Üniversite sınavının atlatılmış olması ve mezuniyete daha uzun zaman olması nedeniyle zaman baskısı hissedilmemektedir.

Bu nedenle sürekli ertelenen işler, ödevler, sınavlarda başarısızlığa, ödev teslim tarihlerine yetişmekte zorlanmaya neden olur. Bir süre sonra alışkanlık haline gelen erteleme ve biriktirme davranışı nedeniyle önemli tarihlerde stres yaşanır. Önlem alınmadığında ve başarısız sonuçlar elde edildiğinde stres kaygıya dönüşmeye başlayabilir. Erteleme davranışı ve zamanı iyi yönetememe nedeniyle bireyin akademik, sosyal, kişisel yaşamına yeterli zaman kalmaz.

Sosyal yaşama, aktivitelere ve arkadaşlıklara yeterli zaman ayırılamadığında sosyal ilişkileri de giderek zayıflayabilir. Kişisel yaşama zaman ayırılamadığında birey yeterince dinlenemez; uyku, beslenme bozulabilir, kişi yeterince deşarj olamaz. Dolayısıyla tölare edilebilecek ufak problemler dahi stresle başa çıkma zorluğu oluşturabilir. Akademik başarı elde etmekte üniversitede lise eğitimine oranla daha zor olabilmektedir.

Farklı şehirlerden hatta ülkelerden aynı hedefle aynı bölümü seçmiş öğrenciler arasında daha yoğun rekabet olabilmektedir. Akademisyenlerle lisedeki öğretmenlerde birbirinden farklıdır. Ders anlatımından, puanlama, sınavların değerlendirilmesi ve akademisyenlerin beklentilerine kadar pek çok şey Lisedeki gibi değildir.

Dolayısıyla öğrenciler derslere, puanlama sistemine ve akademisyenlerin eğitim tarzına da alışmaya çalışmakta ve stres yaşamaktadır. Öğrenci Lisede elde ettiği başarıyı burada sürdüremez veya kendisinden beklediği performansı gösteremezse de stres duyacaktır.

Başarı noktasında performansının diğerlerince beğenilmemesi, fikirlerin eleştirilmesi bireyin öne çıkmasını engelleyebilmekte, özgüven düşebilmektedir. Üniversitenin sonuna yaklaşıldığında akademisyenlerden referans mektubu alma, tez hazırlama, tez sunma ve stajlar stres kaynağı olabilmektedir. Mezuniyet sonrasıyla ilgili belirsizlikler de strese yol açmaktadır. İş bulabilecek miyim? Geçimimi sağlayabilecek miyim? Mesleğimde mutlu ve başarılı olabilecek miyim? Bireyin kaygı duymasına neden olan faktörlerdir.

Bu dönemde yaşam alanına yönelik belirsizlikler de açığa çıkmaktadır. Üniversite sonrası pek çok öğrenci yetersiz iş olanağı nedeniyle aile yanına geri dönememektedir. İş bulabilecekleri büyük şehirlere yerleşmek durumunda kalmaktadırlar. Bu da beraberinde daha güçlü bir gelecek kaygısı getirmektedir. Öğrencilik rolünden sıyrılıp yetişkin rolünü üstlenmek birey için ayrı bir stres yaratabilmektedir.

İş bulma süreci, mülakatlara hazırlanmak da ayrı bir stres kaynağıdır. Bu süreçte güçlü yönlerin vurgulanması, zayıf yönlerin kontrol altında tutulması, iş verenin dikkatini çekebilmek gerekir. İşe kabul sonrasında da stres kaynakları devam etmektedir.

Yeni bir ortama uyum sağlama, kendini tanıtma, grup içerisinde performans gösterme stres kaynakları olabilmektedir. Aynı zamanda iş hayatında akademik ya da sosyal hayata kıyasla diğerlerinin töleransı daha düşük olacaktır.

Akademik Hayatta Stresle Başa Çıkma Önerileri

Stresle başa çıkma becerisi geliştirebilmek için öncelikle kendinize dönüp stres kaynaklarınızı değerlendirmelisiniz. Sizi en çok strese sokan ne? Ne yapmaya hazırlanırken, yaparken ya da yaptıktan sonra stres duyuyorsunuz? Bunu bulabilmek için Lazarus’un stresle başa çıkma modelinden destek alabilirsiniz.

Lazarus’un Modeline Göre Stres Yaşadığınızda Şu 3 Sorunun Cevabını Arayın

Stres ve kaygı uyandıran bir durumda kendinize şu 3 soruyu sormanız kontrolün hala sizde olduğunu, rahatsızlık veren duygu ve düşünce ile başa çıkabileceğinizi size hatırlatacak.

  1. Şu an ne oluyor? (Bu bir olay ya da bir düşünce, duygu, dürtü olabilir)
  2. Bu olan benim için tehlikeli mi?
  3. Peki bununla başa çıkabilir miyim?

Birinci soruda kişi olayı kendi algılayışına göre ele almalıdır. İkinci soruda bu olayın kendisi için tehlikeli olup olmadığını değerlendirmelidir. Üçüncü soruda ise tehlike söz konusu ise başa çıkmak için sahip olduğu kaynakları değerlendirmelidir.

Burada sahip olunan fiziksel (bireyin sağlığı, enerjisi ve dayanma gücü vb.), sosyal (somut ve duygusal destek), psikolojik (inançlar, problem çözme becerileri, benlik saygısı, ahlaki değerler vb.) ve maddi (para, aletler vb.) başa çıkma kaynakları değerlendirilmelidir.

1.      Şu an ne oluyor?

  • Yeni bir ortama giriyorum. Sevdiğim arkadaşlarımdan, ailemden ayrılıyorum. Başarılı olup olamayacağımı bilmiyorum ve geleceğimi belirsiz buluyorum. Tüm bunlar strese girmeme neden oluyor ve stresle başa çıkma zorluğu yaşıyorum.

2.      Bu benim için tehlikeli mi?

  • Bu benim için önemli bir yaşam dönemi. Yetişkinliğe hazırlanıyorum. Yeni rollerimi başarıyla kazanmam gerekiyor. Ailemin aklı bende kalmamalı ve ben de onların desteği olmadan kendi ayaklarım üzerinde durabilmeyi öğrenmeliyim. Yeni arkadaşlar edinmeli, sosyal açıdan olduğu kadar akademik anlamda da başarımı sürdürmeliyim. Tüm bu süreç beni korkutuyor.

Altından kalkamamaktan, başarısız olmaktan ve yalnız kalmaktan endişe ediyorum. Bu korkularım stresle başa çıkma noktasında beni zorluyor.

3.      Bu duygu, düşünce ve kaygılarla başa çıkmak için ne yapabilirim?

  • Kendime çok yükleniyor ve başarısız olacağımı düşünüyorum ama bir yandan da geçmiş yaşam dönemlerime bakıyorum. Liseye başlangıçta benim için benzer korkuları barındırıyordu. Ancak kısa sürede arkadaşlıklar kurdum, derslerimde başarılı oldum. Sosyal becerilerime güvenmeliyim. Akademik olarak başarılı biriyim ve bu bölüme bu başarım sayesinde girdim. Dolayısıyla diğerlerinden eksik ya da geride değilim.

Sosyal desteğim şu an için burada olmasa da yeni insanlarla tanışana kadar ailemle, eski arkadaşlarımla görüşmeye devam edebilirim. Sosyal medya, telefon ve internet aracılığı ile onları daha çok yanımda hissedebilirim. Sosyalleşmek için kulüplere, sosyal aktivitelere dahil olabilirim. Arkadaşlık edinene kadar vaktimi derslere yoğunlaşarak geçirebilirim. Ders çalışma tekniğimi gözden geçirebilir, daha iyi nasıl çalışabileceğimi öğrenebilirim.

Zamanı verimli kullanma teknikleri öğrenebilirim. Stresle başa çıkma tekniklerini uygulayabilir ve meditasyon, nefes egzersizi çalışmaları yapabilirim.

Stresle Başa Çıkma Önerileri Olarak Bunları da Yapabilirsiniz

Stresle başa çıkma söz konusu olduğunda psikolojik sağlamlık, fiziksel iyi oluş ve özgüven oldukça önemlidir. Aynı şekilde sosyal desteğin varlığı da önemli bir başa çıkma kaynağıdır.

Mindfulness yani bilinçli farkındalık çalışmaları da yine stresle başa çıkmayı kolaylaştırmaktadır. Mindfulness bakış açınızı ve becerinizi geliştirebilir, basit günlük uygulamalarla stresinizi yönetebilirsiniz. Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Nedir? ve Mindfulness: Bilinçli Farkındalık ile Kariyerinizde Başarı Elde Edebilirsiniz yazılarımız sizin için faydalı olabilir.

Zaman yönetimi eksikliği de zaman baskısı nedeniyle strese yol açabilmektedir. Stresle başa çıkma becerinizi geliştirmek için zaman yönetimi tekniklerini öğrenebilirsiniz. Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Belirsizlikler de stres yaratan durumlardır. Geleceğinizle ilgili stres yaratan belirsiz durumları netleştirmek için bilgi toplamaya çalışabilirsiniz. Geleceğin size getirebileceği olumlu ve olumsuz durumları tespit ederek kendinizi olası koşullara hazırlayabilirsiniz.

Gerçekdışı beklentiler edinmek de stres yaşatabilmektedir. Bu beklentiler kimi zaman mükemmeliyetçi yönümüzün kimi zaman ise çevremizin empoze ettiklerinin sonucu olabilir. Ancak gerçekdışı beklentiler kişinin sınırlarını gereğinden fazla zorlamasına neden olacaktır. Çoğu zamanda ulaşılamayan hedefler bireyin özsaygısını ve özgüvenini düşürecektir. Beklentiler performans ve potansiyelle uyumlu olmalıdır.

Başkalarını değil kendinizi memnun etmeye odaklanın. Diğerlerinin beklentilerini değil kendi beklentilerinizi gerçekleştirmeye çalışın.  Her zaman daha iyi ve daha kötüsünün bulunduğunu hatırlayın. Sürekli gelişmeye çalışmakla birlikte sınırlarınızın farkına varın ve onları kabul edin. Kendiniz için gerçekçi hedefler koyun. Başarınızı kendi kişisel gelişiminiz içinde değerlendirin.

Negatif enerjinizi boşaltmak, deşarj olmak ve daha iyi hissetmek için ilgi ve beceri alanlarınıza hitap eden hobiler edinin. Yeterince dinlenin, egzersiz yapın ve iyi beslenin. Tüm önerilerimize rağmen akademik hayatta stresle başa çıkma zorluğu yaşarsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Motivasyon eksikliği bir işi yapmaya yönelik yeterli istek, ilgi, heves ve coşkunun olmaması durumudur. Yetersiz motivasyon başarıyı ve üretkenliği engelleyen en büyük etkenlerden biridir. Kariyerinde başarı elde etmek isteyen her yaştan bireyin performans gösterebilmesi için motivasyona ihtiyacı vardır. Harekete geçmek için ihtiyaç duyulan içsel güç ve motivasyona ancak doğru adımlar uygulanarak sahip olunabilir.

Motivasyon eksikliği ile başa çıkabilmek için ilk önce motivasyonu düşüren faktörler öğrenilmelidir. Düşük motivasyon nedenleri tespit edildiğinde motivasyonu olumsuz etkileyen faktörlerle baş etmek kolaylaşacaktır. Hedefsizlik veya yanlış hedefe yönelmek, özgüven eksikliği, zamanı verimli kullanamamak, fazla iş üstlenmek, işleri ertelemek motivasyon kaybına yol açmaktadır. Ayrıca performansımıza ve potansiyelimize yönelik olumsuz duygu ve düşüncelerimiz, kendimizi daha iyisine layık görmememiz de motivasyonumuzu zedelemektedir.

Yazımızın devamında motivasyon düşüklüğüne neden olan etkenleri paylaşacağız. Motivasyon Eksikliği nedenlerini öğrendikten sonra Sınava Hazırlanırken Motivasyon Artırma Teknikleri yazımızı da okuyabilirsiniz.

Hedef Belirleyememe ya da Yanlış Hedef Belirleme Motivasyon Eksikliği Nedeni

Bireyin beklentileriyle, hayalleriyle uyumlu, karakteriyle örtüşen, ilgi, beceri alanlarına hitap eden hedefinin olması motivasyonunu artıracaktır. Hedef belirlerken kendi seçimimizi yapabiliyor olmamız, hayatımızla ilgili karar mekanizmasını elimizde tutmamız önemli. Bir hedef kişinin kendisiyle ne kadar örtüşürse o hedefe ulaşma arzusu o kadar yüksek olacaktır. Bu sayede hedefe giden yolda karşılaşılacak engelleri aşmak, yorgunlukla baş etmek ise daha kolay olacaktır.

Bu nedenle doğru hedef belirlemek motivasyon için oldukça önemlidir. Ancak doğru hedef belirlemekle herhangi bir hedef belirlemek aynı şey değildir. “Üniversite okumayı istemek” bir hedeftir. Ancak bu hedef kişi için yeterli motivasyonu taşımamaktadır. Yeterince yapılandırılmamış bir hedef ise en ufak bir olumsuzlukta motivasyon eksikliği kaynağı olacaktır.

Eşyaları, yapıları 3 boyutlu hayal edebilen, çizime, tasarıma ve yaratıcılığa yatkınlığı olan bir öğrenci düşünelim. Bu öğrencimiz gezip gördüğü yerleri, yürüdüğü sokakları, çevresindeki mimariyi inceleyerek, sorgulayıp, yorumlayarak değerlendirebiliyor olsun. Ölçeklendirme becerisi de olsun. Bu öğrencimiz için mimarlık onunla örtüşen bir meslek alternatifi olacaktır. Bu öğrencinin kariyerinde başarılı olması için mimarlık hedefinin üniversite boyutunu da planlayabilmesi gerekir.

Yapacağı araştırmalar sonucunda akademik başarısı, potansiyeli ve performansı ile uyumlu bir üniversite seçimi yapılabilir. Örneğin bu öğrencimiz İstanbul Teknik Üniversitesinde mimarlık fakültesini hedefleyebilir. İTÜ mimarlık fakültesinin geçmiş yıllardaki tavan ve taban puanlarına bakmak öğrencinin sınava hazırlık planını belirleyecektir. Yine seçilen hedefin daha ulaşılabilir olması için ana hedefe benzer nitelikte alternatifler belirlemekte önemlidir.

Örneğin; İTÜ birinci hedefi olan bir öğrenci İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesini ve ODTÜ’yü hedef listesine katabilir. Aynı zamanda büyük hedefe ulaşabilmek için yapılandırılmış daha küçük hedefler de belirlemek gerekecektir. Ders planı hazırlamak, çalışma sürelerini ve molaları planlamak, motivasyon ödülleri belirlemek gibi. Bu kapsamda hazırlanmış kısa ve uzun vadeli yapılandırılmış hedefler bireyin kariyerinde başarılı olmasına destek olacaktır.

Yoğun Kaygı, Stres ve Olumsuz Düşünceler Motivasyon Eksikliğine Neden Oluyor

Yapılacak işe yönelik duyulan yoğun kaygı, stres ya da iş ve işe yönelik konularla ilgili olumsuz düşünceler motivasyon eksikliği yaratabilir. Olumsuz duygu ve düşünceler strese ve biraz daha ilerlediğinde kaygıya yol açabilmektedir. “Sınava hazırlanmak çok zor”, “Sınav süresi çok kısa.”, “Sorular çok uzun.”, “Rekabet çok fazla.”, “Yeterince iyi değilim.”, “Başarılı olamayacağım.” Gibi negatif düşünceler ve önyargılar motivasyon düşüklüğüne neden olmaktadır.

Bireyin yeterince motive olabilmesi için stres ve kaygı ile başa çıkması gerekir. Ayrıca motivasyon için olumsuz duygu ve düşünceler olumlu veya objektif duygu ve düşüncelerle değiştirilebilmelidir. Sınav Kaygısı Gençlerde Neden Oluşuyor? Ve Sınav Kaygısı Sınav Başarısı İçin Faydalı Hale Nasıl Getirilir? yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Potansiyelin Üstünde Sorumluluk Almak Motivasyon Eksikliği Yaratıyor

Bazen rollerimiz veya içinde bulunduğumuz koşullar gereği kapasitemizin üzerinde iş yüklenmek zorunda kalabiliriz. Örneğin; Öğrencilikte bir hafta içerisinde her gün birden fazla sınava hazırlanmak zorlayıcıdır. İş hayatında birbirinden önemli üç projede aynı dönemde rol almak zorlayıcı olabilir. Öğrencilikle beraber iş hayatını sürdürmek, bir kursa katılmak ve bu yoğunlukta sosyal hayattan da ödün vermemek yıpratıcı olabilir.

Bu örnekler kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Derslerine düzenli çalışan, günden güne tekrar yapan bir öğrenci için yoğun sınav haftası zorlayıcı olmayabilir. Burada önemli olan üstlendiğiniz işlerin zamanınızı, performansınızı ve potansiyelinizi göz önünde bulundurduğunuzda gerçekleştirilebilir olmasıdır. Gerçekleştirilebilir olmayan miktarda işi aynı anda üstlenmeniz yoğun stres yaşamanıza neden olacaktır. Zaman baskısı ve yorgunluk dolayısıyla motivasyon eksikliği yaratacaktır.

Burada sorumluluğunu üstlendiğiniz işler yapabileceğiniz düzeyde değilse zaman planlaması yapmanız faydalı olabilir. Başkalarına yönlendirebileceğiniz sorumluluklarınızı paylaşabilirsiniz. Öncelik sırasına koymak, zamanı yönetmek ve mümkünse ön hazırlık yapmak faydalı olacaktır. Örneğin sınav haftanız belliyse çok daha erken tarihte hazırlanmaya başlamanız aynı döneme denk gelecek işleriniz olduğunda duyacağınız baskıyı azaltacaktır.

Verimsiz Zaman Yönetimi Motivasyon Eksikliği Nedenleri Arasında

Zaman yönetimi eksikliği görev ve sorumluluklarımızı yetiştirmekte zorlanmamıza neden olur. Biriken, teslim tarihi yaklaşan işlerimiz zaman baskısıyla beraber performans kaygısını da yaratır. Zamanı verimli yönetememek keyif aldığımız aktivitelere, sosyal yaşama ve bireysel ihtiyaçlarımıza zaman ayıramamamıza neden olur. Dolayısıyla günün stresini atamaz, yeterince dinlenemez ve deşarj olamayız. Oysa verimli çalışabilmek ve üretebilmek için motive olabilmemiz gerekir.

Motivasyon için ise birlikte vakit geçirmekten keyif aldığımız kişilere ve aktivitelere zaman ayırmak gerekir. Sadece ders veya iş odaklı çalışmak, dinlenmeye, eğlenmeye ve kendimize zaman ayırmamak motivasyon eksikliği nedenidir. Konuyla ilgili Zaman Baskısı Yaşamamak İçin Etkili Zaman Yönetimi Teknikleri yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Özgüven Eksikliği Önemli Bir Motivasyon Eksikliği Kaynağı

Kişinin sosyal ilişkileri, akademik başarısı, kariyer gelişimi, hatta kariyerinin belirlenmesi özgüven ile doğrudan ilintilidir. Özgüven eksikliği yaşayan bireyler sahip olduğu özelliklerin yeterliliğine karşı güven duymayan bireylerdir. Özgüveni düşük bir birey mevcut potansiyellerini sergilemekten çekinir. Sosyal yaşam içerisinde kendini ifade etmekte zorlanır, utangaçlık ve çekingenlik belirtileri gösterebilirler. Yoğun şekilde eleştirilme ya da beğenilmeme kaygısı duyabilir.

Potansiyeline ve performansına yönelik inancı düşük ve olumsuzdur. Bu noktada özgüven eksikliğinin potansiyelimizi keşfetme ve geliştirme açısından engelleyici bir güce sahip olduğunu görebiliriz. Dolayısıyla özgüven eksikliği ile motivasyon eksikliği ilintilidir. Başarılı olmak için özgüven eksikliği ortadan kaldırmak ve özgüveni yeniden yapılandırmak gerekir. Motivasyon, özgüven geliştikçe doğru orantılı şekilde artacaktır.

Ancak özgüven eksikliği motivasyonu zedeleyen bir faktör olsa da motivasyon üzerindeki etkisi diğer faktörlerle ilişkilidir. Buraya kadar bahsettiğimiz faktörler iyileştirilmedikçe özgüven tek başına motivasyonu artırmak için yeterli değildir. Kariyer Seçmeden Önce Özgüven Eksikliği ile Mücadele! ve Okul Başarısı İçin Özgüven Nasıl Geliştirilir? Yazılarımızdan da faydalanabilirsiniz.

Önceleyememe ve Erteleme Alışkanlığı Nedeniyle Motivasyon Eksikliği Gelişiyor

Eisenhower Matris Tekniği ile İşlerinizi Öncelik Sırasına Koyun

Önceleyememe problemi, üzerimizdeki işleri aciliyet ve önemine göre öncelik sırasına koyamama durumudur. Günümüzü ve işlerimizi planlarken zamanımızın büyük çoğunluğunu çoğu kez acil olmayan ve önemsiz işlerle geçiririz. Gün sonuna geldiğimizde pek çoğumuz zamanı yetiştirememekten veya günü verimsiz geçirmekten yakınırız. Geriye dönüp baktığımızda ise gün boyu elle tutulur bir iş yapmamış ve neredeyse hiçbir işimizi de tamamlayamamış oluruz.

İşte bu durum iş planımızı önceleyemediğimizin bir göstergesidir. İşlerinizi önem sırasına göre planlarken kullanabileceğiniz etkili bir zaman yönetimi önerimiz olacak. Etkili zaman yönetimi tekniklerinden kullanması pratik ve keyifli bir yöntem olan Eisenhower Matris tekniğini denemelisiniz. Bu teknik ABD eski başkanı Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilmiştir. Tekniğe göre yapılacak işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir.

Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur.

Erteleme Alışkanlığından Kurtulmak için Eat The Frog Tekniğini Kullanabilirsiniz

Bir diğer önemli motivasyon eksikliği sebebi ise görev ve sorumlulukların sık sık ertelenmesidir. Ertelenen işler birikime neden olur, işler biriktiğinde zaman baskısı artar ve stres açığa çıkar. Biriken işlerin kalan vakitte yetiştirilemeyeceğine yönelik olumsuz düşünceler kaygıyı artırır. Sonuç olarak işi yapmaya yönelik motivasyon düşer. Ertelenen işler kendi içerisinde de yapmaya yönelik yeterli motivasyona sahip olmadığımız işlerdir.

Yani erteleme alışkanlığının altında yatan neden de motivasyon eksikliğidir. Ancak her zaman görev ve sorumluluklarımızdan keyif almamız ve yapmak için motive olmamız mümkün olamaz. Motivasyon düşüklüğü görev ve sorumluluklarınızı ihmal etmenizi ya da geciktirmenizi haklı çıkarmayacaktır. Gözünüzde büyüyen, yapmak istemediğiniz ama yapmak durumunda olduğunuz işler için de güzel bir önerimiz olacak.

“Eat the frog”  tekniği tam bu noktada motive olamasanız dahi işlerinizi biriktirmeden halletmenize yardımcı oluyor. Bu tekniğin gelişmesinde Mark Twain’in şu sözü ilham oluyor: “If it’s your job to eat a frog, it’s best to do it first thing in the morning. And If it’s your job to eat two frogs, it’s best to eat the biggest one first.”

Yani, “Eğer işin bir kurbağa yemek ise, onu sabah ilk iş olarak yapmak en iyisidir. Eğer işin iki kurbağa yemekse, en büyük olanı önce yemek en iyisidir.” Brian Tracy, bu sözden yola çıkarak ertele alışkanlığını gidermek üzere etkili zaman yönetimi tekniği geliştiriyor ve “O Kurbağayı Ye” kitabını yazıyor.

Motivasyon Eksikliği İhmal Edildiğinde Akademik ve Mesleki Doyum Azalıyor

Motivasyon eksikliği ihmal edildiğinde akademik hayat, sosyal ilişkiler, kişisel yaşam ve kariyer olumsuz etkileniyor. Performans harcanan işlerin düşük motivasyonla yapılması alınan keyfi ve dolayısıyla doyumu da olumsuz etkiliyor. Doyum alınamayan görev ve sorumluluklar sonucunda bireyi ya da diğerlerini memnun etmeyen sonuçlar açığa çıkıyor. Dolayısıyla verim alabilmek, keyifle üretmek, karşılaşılan zorlukların üstesinden daha kolay gelebilmek için motive olmak gerekiyor.

Motivasyonu sağlamak çoğunlukla motivasyon eksikliğine neden olan faktörler iyileştirildiğinde kendiliğinden gelişiyor. Ancak kimi zaman motivasyon eksikliğine neden olan faktörleri tespit etmek zorlaşabiliyor. Üzerimizdeki zaman baskısı, kaygılar, geçmiş deneyimler ve inançlar farkındalığımızı etkiliyor. Bu noktada profesyonel destek almak motivasyon eksikliği nedenlerinin çok daha kolay tespit edilmesini sağlıyor. Motivasyon kırıcılarla başa çıkmak ve özellikle kariyeri olabildiğince erken planlamak akademik ve mesleki başarıyı artırıyor.

Aba psikoloji ailesi olarak uzman kadromuzla danışanlarımızın kariyer gelişimini olumsuz etkileyen faktörleri özenle ele alıyoruz. Danışanlarımızın kariyer gelişimleri için güçlü yönlerini destekliyoruz. Uyguladığımız IQ, EQ, dikkat, algı, yetenek ve kişilik testleriyle çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımızın potansiyellerini keşfediyoruz. Kullandığımız psikolojik yöntemlerle danışanlarımızı daha iyi akademik sonuçlar alabilecekleri şekilde yönlendiriyoruz. Danışanlarımızın motivasyon eksikliği nedenlerini tespit ederek gideriyor, hedefledikleri performansa ulaşmalarını destekliyoruz.

Read More

Yurtdışı üniversite eğitimi almak istiyorsanız Türkiye’deki üniversiteye giriş sınavından farklı sınavlara girmeniz gerekir. Bu sınavlar sayesinde uluslararası geçerliliğe sahip bir değerlendirmeyle, akademik bilginizi diğer ülkelerdeki okullara kanıtlayabilirsiniz. Dolayısıyla Yurtdışı üniversite eğitimi isteyen öğrencilerin sınav yükü artmaktadır.  Yurtdışında Lisans Eğitimi Almak için Hangi Sınavlara Girmelisiniz? Yazısını sınavlarla ilgili bilgi almak için okuyabilirsiniz.

Hem yurtiçi hem yurtdışı sınav hazırlığı ve yurtdışı kriterler için uygunluk oluşturmak kolay değildir. Kimi yurtdışı eğitim veren üniversiteler sınav başarısı dışında kişisel gelişime de önem vermektedir. Öğrencinin çok yönlü olması, derece aldığı, ödüllendirildiği spor, sanat faaliyetlerinin veya projelerinin olması önemli olabilmektedir. Dolayısıyla yurtdışı üniversite eğitimi için sadece sınava hazırlanmak yeterli değildir.

Sınava hazırlığın yanı sıra kişisel gelişimi, ilgi ve beceri alanlarına yönelik faaliyetleri sürdürmek gereklidir. Tüm bu koşulları sağlamak kolay değildir. Yurtdışı eğitimin akademik boyutu kadar manevi, duygusal zorlukları da bulunmaktadır. Yurtdışı eğitimi tercih etmek gencin ailesinden fiziki olarak uzaklaşmasına, alıştığı kültüre, arkadaşlıklara ve rutinlere eğitim süresince ara vermesine neden olacaktır.

Psikolojik Hazırlık için Yurtdışı Üniversite Eğitimi Hayalinizi Belirgin Bir Hedefe Dönüştürün

Yurtdışı üniversite eğitimi almaya karar verdiyseniz, öncelikle kendiniz için en uygun mesleği seçmeniz gerekiyor. Mesleğinizi belirlediğinizde akademik eğitiminizi de bu mesleğe yönelik planlayabilirsiniz. Doğru mesleğin ilgileriniz, karakteriniz, beklentileriniz ve becerilerinizle uyumlu olması gerekiyor. Doğru meslek ve bölüm seçimi akademik hayatınızın ve kariyerinizin daha başarılı geçmesini sağlayacaktır.

Yurtdışı üniversite eğitimi isteyen öğrencilerin en büyük önceliği yurtdışında eğitim alabilmek olabiliyor. Ancak bilinçli ve başarılı bir hedef için stratejik planlama yapabilmek gerekiyor. Spesifik bir hedef belirlemekte zorlanıyor bu nedenle hedefinizi yurtdışında eğitim alma odaklı planlıyor olabilirsiniz. Karar verirken karakteristik özelliklerinizi, ilgi ve beceri alanlarınızı göz önünde bulundurmalısınız.

Ayrıca öğrenme stilinizi, bilgi birikiminizi, çalışma konularınızı ve çalışma hayatından beklentilerinizi de dikkate almalısınız. Mesleklerin geleceğini, geleceğin mesleklerini belirlemeniz de doğru seçim yapmanıza katkıda bulunacaktır. Seçim yaparken okulunuzdaki rehberlik biriminden mesleki yöneliminizle ilgili destek alabilirsiniz. Profesyonel kariyer danışmanlığı almanız da sağlıklı karar vermenizi destekleyecektir.

Mesleki alternatiflerinizi belirledikten sonra yurtdışında hangi üniversitelerde bu mesleklere yönelik eğitim alabileceğini araştırın. Mesleğin yurtiçi ve yurtdışı istihdam olanaklarına bakın. Hedef belirlemek motivasyonunuzu artıracak ve karşınıza çıkacak zorluklarda psikolojik sağlamlığınızı artıracaktır.

Aba psikoloji olarak konusunda uzmanlaşmış profesyonel kadromuzla yurtdışı kariyer danışmanlığınızı yapıyoruz.

Becerilerinize, ihtisas alanınıza uygun alternatifleri belirliyor ve en iyi üniversitelere yerleşmenize destek oluyoruz. İstekleriniz ve becerilerinizle uyumlu bu üniversitelerin kazanılmasında uzman kadromuz akademik anlamda da size destek oluyor.

Aba psikoloji ile yurtdışı kariyer danışmanlığı aldığınızda stratejik yetenek testi uygulamasıyla sizin için uygun meslek ve üniversiteleri belirliyoruz. Stratejik yetenek testi ile yapılan bu değerlendirmeler sonucunda gençler ilgi duydukları, beceri geliştirdikleri alana yönlendiriliyor. Detaylı bilgi için Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Nedir? Yazımızı da okuyabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite eğitimi için Hangi Ülkelere ve Okullara Başvuracağınızı Belirleyin

Mesleğinizi belirledikten sonra sıra ülke ve okul seçimine geliyor. Burada tercih için farklı ülkeler ve okullardan alternatifler çıkarmalısınız. Böylece kabul alma olasılığınız artacaktır. İyi bir psikolojik hazırlık akademik, sosyal, yaşamsal, ekonomik pek çok detayı planlayarak hazırlık yapmayı gerektirir.

Yurtdışı üniversite eğitimi için hazırlık yaparken ülke ve okul seçiminde farklı değişkenleri göz önünde bulundurmalısınız. İlk olarak, okuyacağınız bölümle ilgili öne çıkan okulları ve seçeceğiniz sektörün geliştiği ülkeleri belirlemelisiniz. Bunun yanı sıra ilginizi çeken okulların başvuru- kabul aşamasında dikkat ettiği kriterleri karşılıyor musunuz bakmalısınız. Kriterleri karşılamanızın dışında tercih edeceğiniz bölümün müfredatını öğrenmeniz ve eğitim kadrosunu araştırmanız önemli.

Okula yönelik araştırmaların dışında ülke ve yaşayacağınız şehre yönelik araştırma da yapmalısınız. Farklı coğrafyaların ikliminden, farklı ülke ve şehirlerdeki sektörel duruma kadar pek çok detay eğitiminizi etkileyecektir. Diğer taraftan Türkiye ile gideceğiniz ülke arasındaki mesafe de sizin için önemli olabilir. Her ülkenin ve okulun kendine has ücreti ve masrafı vardır. Bu maliyetleri ve burs koşullarını da değerlendirmeniz gerekiyor.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi İyi Bir Bütçe Planı Gerektiriyor

Yurtdışı üniversite eğitimi için ayrılması gereken bütçeler ne yazık ki Türk öğrenciler için oldukça yüksektir. Dövizdeki artış ve para birimimizin mevcut değeri eğitim, ulaşım, konaklama, sağlık gibi giderlerin değerini yükseltmektedir. Bu nedenle yurtdışı eğitim öncesinde her öğrencinin ve ailenin iyi bir planlama yapması gerekmektedir. Bu planlama sürecinde hiç aklınızda olmayan ihtiyaçlar ve masraf kalemleri ile karşılaşabilirsiniz.

Yerleşeceğiniz üniversite ve bölüme göre de fiyat farklılıkları oluşabilir. Özellikle üniversitenin bulunduğu ülke veya şehir fiyat farklılığına neden olabilmektedir. Dolayısıyla yurtdışı eğitim fiyatları pek çok değişkene bağlı olarak belirlenmektedir. Profesyonel bir destek almak veya yurtdışı eğitim tecrübesi olan birinden rehberlik almak gerekir. Bu sayede yurtdışı tecrübenizde hayal kırıklığına uğrama olasılığınızı düşürecek psikolojik olarak da daha rahat hissedeceksiniz.

Ekonomik kaygılar yurtdışında yurtiçinde duyacağınızdan daha yoğun stres yaşamanıza neden olacaktır. Üstelik bütçe açığınızı hızlı kapatamazsanız eğitim hayatınız da riske girebilir. Önlem almak için gitmeden önce yurtdışında harcama yapmanızı gerektirecek tüm detayları çıkarıp olası aksilikleri de hesaba katarak bütçe çıkarmalısınız. Eğitimin maddi yükünü hafifletmek için yurtdışı eğitim, konaklama ve benzeri burs alternatiflerini araştırabilirsiniz.

Yurtdışında Üniversite Eğitim Bursları yazımızı da bilgi almak için okuyabilirsiniz.

Aynı şekilde eğitim alırken yurtdışında para kazanabileceğiniz iş imkanları varsa bunları da gitmeden araştırabilirsiniz. Ülkenizi sık ziyaret etmek istiyorsanız uçak biletlerini erken rezervasyonla indirimli alabilirsiniz. Konaklayacağınız yeri önceden araştırabilir, bütçenize uygun, beklentilerinizi karşılayacak, güvenli alternatifler belirleyebilirsiniz.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi Almanın Avantajları

Yurtdışı üniversite eğitimi hem kariyer hem de kişisel gelişim açısından pek çok avantajı beraberinde getiriyor. Türkiye’den de mesleki hayata iyi şekilde hazırlamak isteyen çok sayıda öğrenci yurtdışında eğitim imkanlarından faydalanıyor. Dünyanın en prestijli üniversitelerinde eğitim almak için ciddi bir hazırlık süreci gerekiyor. Ancak yurtdışında eğitim almanın avantajları bu sürece zaman ve enerji harcamaya değer gözüküyor.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi Yurtiçinde ve Yurtdışında İş Bulma Olasılığını Artırıyor

Globalleşmenin sonucu artık hepimiz dünya insanı haline geldik. Türkiye’de de artık her şeyi anlık takip edebiliyor, gelişmelere yönelik bilgileri herkesle birlikte öğrenebiliyoruz. Ülkemizde yurtdışı sermaye gün geçtikçe artıyor ve ülkemizdeki çok uluslu şirketlerde azımsanacak gibi değil. Dolayısıyla üniversite mezuniyetinin ardından çok uluslu bir şirkette iş bulabilmek için yurtdışı üniversite eğitimi avantaj sağlıyor.

Bu sayede sadece ülkemizdeki istihdam olanakları değil yurtdışında da iş bulma olasılığı artıyor. Bugün yurtdışı yaşam hayali olan bir bireyin yabancı dil bilgisi olsa dahi mesleğine yönelik yurtdışında iş fırsatı yakalaması kolay değil. Çalıştığı şirketin çok uluslu olması transfer olasılığını yükseltiyor. Ancak bu tabloda en şanslı grup eğitimini yurtdışında sürdürmüş bireyler oluyor.

Öğrenci değişim programı ile bir iki yıl yurtdışı tecrübesi edinmek dahi istihdam olasılığını artırıyor. Elbette bu kendi mesleğinizle alakalı iş bulmanız için sizi avantajlı duruma getiriyor. Yurtdışı yaşam hayali olan ama meslek grubunu önemsemeyen bir birey uzmanlık alanının dışında bir mesleğe geçiş yaparak da yurtdışına yerleşebiliyor.

Yurtdışında yaşamak, mesleğimi orada sürdürmek, kariyerimde başarılı olmak istiyorum diyenler için iyi bir hazırlık gerekiyor.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi Anadil Düzeyinde Yeni Diller Öğrenmenizi Destekliyor

Yurtdışı üniversite eğitimi almak istihdam olasılığını artırdığı gibi anadil düzeyinde yabancı dil becerisi kazanmanızı sağlıyor. Anadilinizin kullanılmadığı bir ülkede hayatınızı sürdürebilmek, sosyalleşebilmek ve daha önemlisi üniversite eğitiminizi tamamlamak kolay değil. Dolayısıyla gün boyu o ülkenin diline ya da evrensel dil olan İngilizceye maruz kalacaksınız. Hem maruz kalmanız hem de konuşmanız bu yeni dili anadil seviyesine çıkarmanızı destekleyecek.

İngilizce eğitim alıyor ama İngilizce konuşulmayan bir ülkede yaşıyorsanız iki dil öğrenmeniz dahi mümkün olacaktır. Dünyanın İngilizce konuştuğu bir zamanda yaşadığımızı düşünürsek artık herkesin İngilizce bilmesi bekleniyor. Neredeyse tüm iş ilanları İngilizce yeterliliğini ön koşul koyuyor.

Dolayısıyla kariyerinizde fark yaratmanız için artık İngilizce dışında üçüncü, dördüncü dili de bilmeniz gerekiyor. Seçeceğiniz meslek farklı ülkelerle irtibat halinde olmayı gerektiriyorsa çok dilli olmak büyük avantaj sağlıyor.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi Uluslararası Mesleki Deneyim Kazanmanızı Sağlıyor

Yurtdışı üniversite eğitimi almanız aynı zamanda yurtdışı staj ve iş deneyimi elde etmenizin de önünü açıyor. Eğitim sürecinde tecrübe kazanmak için staj yapabilir ve hatta geçiminize katkıda bulunmak için çalışabilirsiniz. Yurtdışında edineceğiniz iş tecrübesi ülke içerisinde referans edinmenizi sağlayacaktır. Referans dışında yurtiçinde ya da dışında iş bulma imkanınızda artacaktır.

Nerede olursa olsun iş verenler için akademik donanımın yanı sıra mesleki tecrübenin niteliği önem kazanmaktadır.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi Yeni Kültürlerle Tanışmanızı Sağlayacak ve Uyum Becerinizi Geliştirecektir

Farklı bir ülkede eğitim fırsatı yakalamanız aynı zamanda çok kültürlü olmanızı da sağlayacaktır. Eğitim hayatınız süresince üniversitede farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen öğrencilerle bir arada olacaksınız. Onların kültürlerini, iletişim şekillerini, sorunlara yaklaşım yöntemlerini, problemlerle nasıl başa çıktıklarını göreceksiniz.

Hoşgörü, farklılıklara saygılı olma, uyum sağlama becerilerinizi geliştireceksiniz. Yaşadığınız ülkenin kültürüne, yaşam tarzına ve farklılıklarına adapta olmanız ve uyum sağlamanız yönetici becerilerinizi geliştirecek. Farklılıklara uyum sağlamanız grup içerisinde çalışabilmenizi kolaylaştıracak, bir takımın parçası olabilmenizi sağlayacaktır.

Yurtdışı Üniversite Eğitimi için Aba Psikoloji ile Kariyerinizi Planlayarak Psikolojik Hazırlık Yapabilirsiniz

Aba psikoloji olarak yurtdışı üniversite eğitimi için danışanlarımıza bu işin mutfağında olan uzmanlarımızla destek veriyoruz. Kaliteli bir hizmet için özellikle üniversiteyi, akademik süreci ve tüm gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Çalıştığımız alanlar itibariyle özellikle eğitim ve yüksek öğrenim eğitimi konusunda tüm aşamaların sistematiğini kurarak öğrencilerimize gereken her türlü desteği sağlıyoruz.

Eğitim, yüksek öğrenim ve özellikle de öğrencilerin kendi bireysel stratejik yetenek yönetimine bakarak değerlendirme yapıyoruz. Uyguladığımız test, envanter ve klinik değerlendirmelerle danışanlarımız için en doğru tercihleri belirliyoruz. Aba psikoloji olarak tüm bu hizmetleri sağlıyor ve danışanlarımıza tüm ihtiyaç konularıyla ilgili rehberlik ediyoruz.

Yurtdışı üniversite eğitimi için motivasyonu ve potansiyeli olan gençlerimizin hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmak istiyoruz. Yurtdışı eğitiminin doğru planlandığında kariyer gelişimine son derece önemli etkisi olduğunu tecrübelerimizle biliyoruz. Potansiyeli olan pek çok öğrenci yurtdışı eğitime yönelik sahip oldukları eksik, yanlış bilgilerle önyargı geliştirebilmektedir.  Önyargılar ise uluslararası anlamda başarı elde edebilecek nice gencin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır.

Dolayısıyla Aba psikoloji olarak stratejik iş ortaklarımızla beraber sahip olduğumuz deneyimli kadroyla kariyer planınızda yanınızdayız.

Read More