Bu yaşlarda çocuklar duygularını ifade etmenin başka yollarını araştırıyor ve öğreniyor. Çünkü artık dili daha yetkin bir şekilde kullanmaya başladı. Kendini ifade ederken örneğin daha karmaşık ve açıklayıcı cümleler kullanır. Jest ve mimiklerin kullanılmasına da daha sık rastlanır.

  • Bu dönemde taklit önemli bir karakteristiktir

Okulöncesi çağında olan 4-5 yaş çocuğu diğer insanlarla sosyalleşmekten de daha büyük keyif alır; insanların etrafında olmayı sever. Bu yaşlarda arkadaşlıklar çocuklar için daha ciddi bir hal alabilir. Çocuk arkadaşları gibi olmak isteyebilir, onları taklit eder ve onların düşüncelerine daha çok önem verebilir. Arkadaşlarını taklit etmek bazı anne babalar için zorlayıcı bir hal alabilir. “benim çocuğum neden kendi gibi davranmıyor” gibi sorular ortaya çıktığında ise şunu unutmamalıyız; çocuklar taklit yoluyla öğrenirler ve etraflarındaki her şeyi taklit etmek gelişimin normal bir göstergesidir. Çocuk diğer davranışları adeta bir kıyafet gibi önce kendi üstünde dener ve olup olmadığını merak eder. 

  • Hayali arkadaşlar ve empatinin gelişimi

Hayali arkadaşlar ortaya çıkar. Başkalarıyla sosyalleşmenin ve kalabalıkları sevmenin bir getirisi olarak çocuk diğerlerinin duygularına ve hissettiklerine daha içten yaklaşır. Yani başına kötü şeyler gelen birisi için üzülür, mutlu olan birisi adına sevinebilir. Kurallara uymaya ve uzlaşmaya daha yatkındır. Bu yaşlarda kurallı oyun oynama eğilimi de artar. Ancak bireysel farklılıklar her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak oğlan çocuklarının kız çocuklarından genellikle 6 ay geriden geldiği gerçeği de unutulmamalıdır.

  • Yetişkinlerle işbirliği

Konu yetişkinlerle işbirliğine geldiğinde ise 4-5 yaş çocuğu yardım etmeye daha isteklidir. Küçük görevleri yerine getirmekten hoşlanır. Duygularını ve davranışlarını kontrol etmesi gerektiğinde daha az yetişkin müdahalesine ihtiyaç duyar ancak hala zaman zaman talepkardır.

Oyun ve öğrenme

Her yaşta olduğu gibi bu dönemde de oyun önemli bir yere sahip. Hayal dünyası ile gerçeklik arasındaki farkı idrak etmeye bu yaşlarda başlarlar. Daha küçük çocuklar gördükleri rüyaların gerçek olduğunu zannederken, 4-5 ve 6 yaşa doğru gerçeklik algısı oluşmaya başlar. 

  • Daha gerçek sorular

Bu dönemim en belirgin özelliklerinden biri ise; daha gerçek soruların sorulmaya başlanmasıdır. Küçük yaş gruplarının yerli yersiz neden diye sormasından farklı olarak, bu yaş grubu içerisinde neden-sonuç ilişkisi barındıran sorular sorabilir. 

Bütün bunlara rağmen çocuk gelişiminde en zorlayıcı sedromlar 2-3 yaş döneminde olur. 4-5 yaş sendromu sözlüğümüze yeni girmiş bir kavramdır.

References

Read More

Okul öncesi kavramı dilimize “pre-school” kelimesinden geçmiştir. “pre- school” aynen çevirdiğimiz gibi “Okul öncesi” anlamına geliyor. Okul öncesi yıllarına literatürde erken çocukluk yılları da denmektedir.

Bir okul öncesi çocuğunun 3-4 yaşlarından itibaren kişiliği yavaş yavaş oluşmaya başlar. Kendi hoşlantıları ve tiksintileri vardır, nasıl hissettiğini ifade etmek için kelimeleri her geçen gün daha becerikli kullanmaya başlar ve bu da daha az kriz geçirdiği anlamına gelir. Zaman zaman ruh hali bir andan diğerine hızlı bir şekilde değişse de artık bu duygu durumları hakkında konuşması daha kolaydır.

Okul öncesi çocuğu duyguları tarafından yönlendirilir

3 yaşındaki bir çocuk hissettiği duyguları anlamaya başlasa da, onlar üzerinde hala çok az kontrolü vardır. Eğer gülünecek komik bir şey olursa çılgınlarca gülebilir, öte yandan bir şey onu üzerse veya öfkeli hissettirirse gözyaşlarına boğulabilir.

Bu yaşta dürtü kontrol çok fazla gelişmemiştir. Harekete geçmeye oldukça meyillidir. Örneğin, oynamak istediği oyuncak başka bir çocuktaysa gidip elinden rahatlıkta çekebilir ya da atıştırma yemesi için akşam yemeğini beklemesi gerekiyorsa kriz geçirebilir. Hazzı ve memnuniyeti ertelemek bu yaş için kolay değildir; istediği şeyi istiyordur ve de hemen o anda istiyordur.

Erken çocukluk yılları (okul öncesi yılları da denilebilir) neden bu kadar kritik?

Erken çocukluk yıllarına okul öncesi yıllar dediğimiz gibi aslında daha uygun şekilde “oyun yılları” da diyebiliriz. Hangi kültürden ve milletten olduğu fark etmeksizin her yaştan insan oyun oynamayı sever, okul öncesi yıllarda ise çocuk uyanık olduğu zamanın çoğunu oyun oynayarak geçirir. Ebeveynler okul öncesi çağında çocuklarının psikolojilerini değerlendirmeye aldıklarında kesinlikle çocuklarının ne kadar süre oyun oynadığını gözetmelidir. Çünkü sağlıklı çocuk mümkün olduğunca çok oyun oynayan çocuktur.

Oyun çocukların psikolojik gelişimi için de önemli

  Bilim insanları oyunun aslında tüm önemli gelişimsel alanlarda büyüme ve değişimi etkilediğini ve desteklediğini kanıtladı. Beş yaşından itibaren çocukların fiziksel gelişimleri koşmaya, kovalamaya ve bağımsız olarak oynamaya el verecek şekilde gelişmelidir. Bütün bun gelişimleri çocuk ancak akranlarıyla oyun oynadığı zaman edinebilir.

Çocuklar akranlarından daha çabuk öğreniyor

Gelişimsel ekolüne ait olan sosyokültürel teoriye göre çocuklar büyük motor becerilerini geliştiren yeterlilikleri yetişkin eğitiminden ve yönergelerinden ziyade, akranlarından daha çabuk ve daha kalıcı bir şekilde öğrenmektedir. Bu durum da yine oyun oynamanın önemini bir kez daha kanıtlıyor.

References

Read More

 

Fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönlerden sağlıklı ve tutarlı bireyler yetiştirmek her şeyden önce anne-babaların davranış ve tutumlarından geçiyor. Desteklenerek büyütülen çocuklar, diğerlerine göre girişken, sorumluluklarının bilincinde olan, kendine güven duyan aktif bireyler oldukları için akademik hayatları ile iş yaşamlarında da başarılı oluyor. Ebeveynlerin nasıl destek göstereceği ise çocukların yaşlarına bağlı olarak değişiyor. Özellikle ergenlik gibi duygusal açıdan daha hassas geçen dönemde farklı yolları denemek gerekebiliyor. 

Destekleyici ebeveynlik aynı zamanda çocukların çevrelerindeki akranlarının baskısına karşı bir savunma geliştirmelerini ve duygusal açıdan dengeli olmayı öğrenebilmelerini de sağlıyor. Yazımızın devamında destekleyici ebeveyn tutumu ve davanışının nasıl olması gerektiğine birlikte bakalım. 

1. Aile İçi İletişim

Ebeveynlerin çocuklarına karşı duygularını açık bir şekilde ifade etmeleri son derece önemli. Yaptırım uygulamak yerine ılımlı bir şekilde anlaşma yollarının denenmesi gerekiyor. Bu durum sınırları belirli ancak yine de özgür olan bir ortam yaratmayı da sağlıyor. Çocukların anne babalarını rol model aldıklarını da düşünürsek ilk önce ebeveynlerin birbirlerini dinleyen ve çocuklarına öğretmek istedikleri davranışları önce kendilerinin yapması gerektiğinin bilincinde olan kişiler olması gerekiyor.

2. Birlikte Vakit Geçirmek

Çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçirmek aile arasındaki bağları güçlendiren bir diğer ipucu olarak görülebilir. İyi bir dansçı, şarkıcı, sporcu veya sanatçı olmasanız dahi, çocuğunuzun ilgi alanına yönelik onunla sevdiği bir aktivitede birlikte bulunarak onu desteklediğinizi gösterebilirsiniz.

3. Yanında Olmak, İlgilenmek

Çocuğunuzla ilgilenmek, neler yaptığının farkında olmak ve onu umursamak desteklediğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Ayrıca onun gösteri ve performanslarına katılmak, olmanız gereken yerde bulunmak, size kendisini ispat etmesine izin vermek de ebeveyn ve çocuk arasındaki duyguların güçlenmesini sağlayan bir davranıştır. 

4. Kararlarına Saygı Duymak

Lise veya üniversite seçimi gibi önemli karardan basit bir alışverişe kadar çocukların seçimlerine saygı duymak ve onlara hoşgörülü bir şekilde yaklaşmak da önemli. Onlara seçenekler sunmak, yaptığı hatalardan ders almasına izin vermek ve ortaya iyi işler çıkardığında başarısını içselleştirmesini sağlamak doğru ve sağlıklı gelişimi de beraberinde getiren yaklaşımlardandır. 

5. Dinlemek ve Cesaretlendirmek

Çocuğunuz sevdiği bir şeyden bahsetmeye başlayınca onu mutlaka dinlemelisiniz. Bu durum onu son derece mutlu edeceği gibi sizinle sevdiği şeyleri ve duygularını paylaşmaya devam etmesini de teşvik edecektir. Öte yandan zorluklarla karşılaştığında cesaret veren sözler söyleyerek baş etmeyi öğrenmesine ve güçlü kalmasına da destek olabilirsiniz.

Kaynaklar

Read More

Duygusal açıdan yoğun geçen dönemlerde kendimizi ifade ederken kelimelerin yetersiz kaldığı olabiliyor. Böyle durumlarda konuşarak ve anlatarak çözemediğimiz duygularımız sanatın yardımı ile açığa çıkarılıyor. Sanat terapisi (art theraphy) sayesinde iç dünyamızdaki düşünce ve gelgitler sanat formlarındaki sembol, metafor ve sözsüz mesajlarla anlam kazanıyor.

Sanat Terapisi Nedir?

Sanat ve terapinin birleşmesinden doğan sanat terapileri, kişilerin duygusal sağlıklarını geri kazanmaları ve yeniden sosyal bireyler haline dönüşmelerini sağlayan bir destek olarak tanımlanabilir. Yapılan her türlü sanatsal etkinlikte kişilere ait psikolojik ve duygusal alt tonlar keşfediliyor. Böylece terapiler bir iletişim yöntemi olarak sözle anlatılamayan duyguların doğal yoldan dışa vurumunu sağlıyor.

Terapilerin Faydaları

Terapilerde kişiler farklı yönlerini tanıyıp geliştirme fırsatı buluyorlar. Üstesinden gelinmede zorlanılan durumlar ile yüzleşmeyi sağlayan terapiler sonucunda kişinin özgüveni gelişiyor ve kendisine olan saygısı da artıyor. Duygusal dengenin artması aynı zamanda motive edici bir unsur olarak kişilerin hedeflerine ulaşarak başarı duygusunu tatmalarını sağlıyor.

Bedeninizi kullanmanız gereken dans gibi sanatlar, koordinasyon ve esnekliği geliştirirken sanatsal çalışmalar genel olarak konsantrasyonun gelişmesini sağlıyor. Terapilerde kazanılan yetiler sadece belli bir sorunun çözümünde değil, yaşamın her anında problemlere karşı yaklaşımları da değiştirip ve yaşam kalitesini artırıyor.

Terapilerde Hangi Sanat Dallarından Yararlanılıyor?

Sanat terapilerinin başarılı sonuçlar vermesi için sanatsal bir yeteneğin olması gerekli değildir.  Terapötik süreçler, sanatın değeriyle değil, sanatın bir araç olarak kullanılıp kişilerin duygu dünyalarına inmek için kullanılıyor. Sanat terapisiyle iyileşmek adına resim, tiyatro, hikâye anlatıcılığı, müzik, heykel, dans ve yazı gibi görsel ve performans sanatlarının her dalından faydalanılıyor.

Sanat Terapilerinin Kullanım Alanları Nelerdir?

Sanat terapileri, çocuk, ergen ve yetişkin her yaştan bireye uygulanabiliyor. Kişilerin duygularını ifade edebilmeleri yanında, bağımlılıkları yönetme, stres, kaygı, sosyal fobi veya fiziksel bir eksiklikle başa çıkma konusunda fayda sağlıyor. Sanat terapisi uygulama alanları çok fazla olmakla birlikte terapiler ile kişilerin yaptıkları sanatsal çalışmalardan yola çıkılarak duygu dünyaları analiz edilip teşhis konuluyor. Travma tedavisinde çokça yararlanılan sanat terapilerinde genellikle resimden yararlanılıyor. Kişilerin resimde kullandıkları çizgi, renk ve detaylar sorun hakkında önemli ipuçları veriyor.

Maske yapımı veya hikâye anlatıcılığı ile kişiler senaryo yazıyor, karakterler üretiyor ve bir nevi olay örgüsünü yaşayarak kendi iç dünyalarını konuşturuyorlar. Bu yöntem evlilik ve aile terapilerinde kişiler arası iletişimin sağlanmasını oldukça olumlu etkiliyor. Ayrıca kişilerin kendilerini ifade edebilmeleri kişisel gelişimleri için faydalı bir süreç meydana getiriyor.

Kaynaklar

Read More

Kişinin kendine verdiği değeri ve güveni ifade eden özgüven kavramı sosyal ilişkilerimizi, yaşam kalitemizi, okul ve iş hayatımızı derinden etkiliyor. Manevi bir ihtiyaç olan özgüven, çocukluk dönemi olan 3-4 yaşlarında oluşan bir duygu. Bu nedenle özgüveni yeterince gelişmiş çocuklar yetiştirmek her zaman ebeveynlerinden en önemli görevlerinden biri olarak görülmüştür. 

Çocukların benlik algısına sahip olmaları, kendilerini ne çok değerli ne de çok değersiz görmeyip oldukları gibi kabullenmeleri, problemlerle başa çıkabilme gücünü gösterebilmeleri ve yaşamdan zevk alabilmeleri için özgüvenli bireyler olarak yetiştirilmeleri gerekiyor. Peki, ebeveynler özgüvenli çocuklar yetiştirmek için neler yapmalılar? Gelin bu sorunun cevabına hep birlikte bakalım. 

Önemseyin

Çocuğunuzun kendini rahatça ifade etmeyi ve fikirlerinin arkasında durmayı öğrenebilmesi için her şeyden önce onun düşüncelerine önem vermeniz gerekiyor. Bir konu hakkında çocuğunuzun da fikrini alarak ve onu çözümün bir parçası olarak hissettirerek söz ve tavırlarınızla kendine güvenmesini sağlayabilirsiniz. 

Hatalardan Korkmamayı Öğretin

Çocukların ileriki yaşlarında başarısızlıktan korkmayan, risk almayı bilen cesur bireyler olmaları için başarısız olma korkusunu yenmeleri gerekiyor. Bu nedenle çocuğunuzun herkesin hata yapabileceğini; ancak önemli olanın hatalardan ders çıkarmak olduğunu öğrenmesini sağlayın. 

Beklentilerinizi Makul Tutun

Çocuğunuzun yaş ve kapasitesinden ne az ne de çok bir beklenti içerisine girmeyin. Gereğinden fazla koruyucu olmak veya çocuğu tamamen kendi haline bırakmak yerine onun yavaş yavaş kendisini geliştirmesine izin vermelisiniz. 

Cesaretlendirin

Çocuğunuz sizin isteklerinizi tam olarak karşılayamasa bile gösterdiği çaba için onu takdir edin ve her koşulda onu desteklediğinizi gösterin. Çocuğunuzun sadece başarılarına odaklanmak yerine onun neleri yapabildiğini görmeğe çalışın.

Kıyaslamayın

Çocukları kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslamak onları hayatlarının her anında kıskanç ve mutsuz yapacaktır. Hayat bir yarış değildir. Kıyaslamalar sadece çocukların utanç duymalarına ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olacaktır. 

Yeteneklerini Keşfetmesine Yardımcı Olun

Çocuğunuzun çeşitli etkinlik ve faaliyetlere katılmasını sağlayarak ilgi alanlarını bulması ve yeteneklerini keşfetmesini sağlayabilirsiniz. Farklı alanlarda başarılı olduğunu görmek çocuğunuzun sosyalleşmesini ve kendine olan güvenin artmasını sağlayacaktır.

Sorumluluk Verin

Sorumluluk duygusu ile çocuğun özgüven gelişimi birbirine bağlıdır. Çocuğunuzun kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılamayı öğrenmesi ve bağımsız bir birey olması için ona sorumluklar vermeli ve onun başarılarını takdir etmelisiniz. 

Koşulsuz Sevin

Çocuğun özgüven kazanması ve kendini güvende hissetmesi için ebeveynlerinin sevgisini ona göstermesi gerekiyor. Onun varlığından duyduğunuz mutluluğu, başarısız olsa bile ona olan sevginizin değişmeyeceğini ve her zaman onun yanında olacağınızı dile getirmeniz son derece önemli. 

Kaynaklar

Read More

En temel anlamıyla bir iş alanında uzmanlaşmayı ifade eden kariyer, aynı zamanda çalışma hayatı boyunca elde edilen başarı, tecrübe ve sorumlulukları kapsayan bir sürecin tamamı olarak da görülüyor. İş yaşamındaki doyum ve başarı hissi bireylerin günlük yaşamlarındaki tutum ve davranışlarını da doğrudan etkiliyor. 

Diğer bir ifadeyle mutlu bir iş yaşamı olan kişiler aile ve arkadaşlarıyla da sağlıklı ilişkilere sahip oluyor. Bu nedenle hem doğru mesleği seçebilmek hem de halihazırda yapılan meslekte ilerleyebilmek için doğru ve etkili iş planlamaları yapmak gerekiyor. Yetenek ve ilgi testleri kariyer yönetimi yaparken etkili kararlar vermek için geliştirilmiş oldukça önemli testler olarak öne çıkıyor. 

Hedefe Yönelik Faaliyet Planlaması

Kariyer yönetimi eğitimi ile kişilerin ilgi ve yeteneklerine göre kariyerlerinde ilerlemeleri sağlanıyor. Kariyer yönetimini tanımlayacak olursak yeni bir işe başlama, terfi ve pozisyon değişikliği gibi birçok alandaki değişikliklerin planlanması olarak ifade edilebiliriz. Kariyer yönetiminin aşamaları için her şeyden önce bireylerin istek ve hedeflerinin net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Buna ek olarak kişinin eğitim durumu, iş geçmişi ve kişisel becerilerine uygun olarak performansını maksimum seviyede gösterebileceği bir program hazırlanıyor. 

Kariyer yönetimi sayesinde kişilerin bir sonraki adımlarını ön görebilir olması ve çalışanların kurumlarına olan bağlılıklarının artması geleceğe yönelik hazırlıkların yapılmasını sağlıyor. Bu doğrultuda yapılan kısa veya uzun vadeli hedefler ile planlamaya uygun olan ve gerekli görülen eğitim, seminer ve etkinlikler gelişimde önemli rol oynuyor. 

Kariyer Yönetiminin Faydaları

  • Çalışanların memnuniyetleri ve motivasyonları artar
  • İş verimliliğin artması sonucu iş verenler ile kurumlar kazanç sağlar
  • Kurumların hedeflerine ulaşması kolaylaşır
  • Kurum içi hareketlilik sağlanır

Başarılı Bir Kariyer İçin Yetenek ve İlgi Testleri 

İlgi alanı testleri sevdiğiniz ve dolayısıyla başarılı olacağınız alanları keşfetmenize yarayan ölçümlerdir. Testler, seçimlerinize bağlı olarak en güçlü yanlarınızı belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle meslek seçimi, kariyer yönetimi ve iş planları yaparken ilgi testleri ile ana noktaları saptadıktan sonra hedefleri belirlemek başarılı bir kariyerin ilk basamağı olarak görülmelidir. 

Başarılı bir kariyer için yol gösteren diğer bir ölçüm ise yetenek testleridir. Bu testler de meslek seçerken yeteneklere uygun seçimler yapılması temeline dayanıyor. Bireysel özelliklerinizi tespit etmenizi sağlayan ve yatkın olduğunuz mesleği bulmanızı kolaylaştıran yetenek ve ilgi testleri birlikte kullanıldıklarında en başarılı sonuçları veriyor. 

Testler, etkili bir analiz için gerekli verilere sahip olduğu kadar sonuçlar da kısa süre içerisinde alınabiliyor. Bu durum kariyer süreci ve hedeflerin belirlenmesi için sürecin hızlanmasına da katkı sağlıyor.  

Kaynaklar

Read More

İş ve okul hayatının getirdiği sorumluluklar, sağlık sorunları, maddi kaygılar ve aile hayatındaki problemler günlük yaşantımızda kaygılarımızın artmasına sebep oluyor. Herkesin yaşadığı bir duygu olan kaygı, sorunlarımızla baş etmemizi sağlarken, aynı zamanda tehlikeli durumlarda alternatif çözümleri hızlıca bulmamızı sağlıyor. Bu tür kaygılar normal kabul edilen ölçülü duygular olsa da ne yazık ki her zaman kaygı seviyemizi olması gereken değerde tutamıyoruz. 

Kaygılarımız bizi ele geçirmeye başlayıp günlük aktivitelerimizi yapmamızı engellediğinde ve huzursuz bir ruh haline bürünmemize neden olduğunda bu durum kaygı ya da diğer adıyla anksiyete bozukluğuna dönüşüyor. Uzun süreli ve aşırı bir endişelenme durumu olan ve yaşla birlikte artan anksiyete bozukluğunun çocuklarda görülme oranı ise %5 ila 18 arasında değişmektedir. Peki, çocuklarda anksiyete bozukluğu neden olur ve bu durumda neler yapılması gerekir?

Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete, çocukların fiziki, duygusal ve davranışsal gelişimlerini etkilediğinden hem sosyal ve ailevi sorunlar yaşamalarına hem de okul başarılarında düşmelere neden olur. Anksiyete bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, gergin, sinirli, öfke nöbetleri geçiren, basit sorunları dahi büyüten, çevrelerindeki insanların sağlıklarından endişe duyan bir ruh hali içerisindedir. 

Ayrıca anksiyeteye sahip çocuklarda uyku sorunları, dikkat dağınıklığı ile baş ve karın ağrıları gibi fiziki rahatsızlıklar da görülmektedir. Kendilerinden beklenenin fazlasını yapmaya çalışan kaygılı çocuklar çevreleri tarafından sorumluluk sahibi ve olgun bireyler olarak görülse de bu yaklaşım aslında onların kaygı durumlarının daha da artmasına neden olabilir. 

Kaygı Bozukluğunda Genetik Yatkınlık ve Çevrenin Rolü

Kaygı bozukluklarının anne baba tarafından çocuklarına aktarıldığını öne süren ve kaygının genetik olduğunu savunanlar da vardır. Öte yandan kaygı bozukluğunda çocuğun yetiştiği çevre de önemlidir. Çocuklar ebeveynleri model alacaklarından onların davranışları ve hatta ruhsal durumları da çocuklarına yansır. 

Kaygılı ve mükemmeliyetçiliğe önem veren aşırı kuralcı anne babalar tarafından büyütülen çocuklarda anksiyete görülme sıklığı diğerlerine göre daha fazladır. Okul ortamında ise sessiz çocuklarla az iletişim kurulması, korkuları ile başa çıkmayı öğrenebilmeleri yerine onlar için her zaman güvenli bir ortam oluşturulması da kaygı halinin artmasında çevrenin etkilerine örnek verilebilir. 

Anksiyete Tedavisi

Çocukların kaygıları da yaşlarına bağlı olarak değişmektedir. İlk 2 yıl anne ve babanın yokluğundan korkan çocuklar 2 ila 5 yaş arasında hayali nesnelerden korkar hale gelmekte ve ilkokul çağında ise başkalarının önünde küçük düşme gibi soyut korkular hissetmeye başlar. Bununla birlikte kaygı sorunu ilaç tedavisi yanında aile ve çocuğun katıldığı terapilerden yararlanılarak tedavi edilebilir bir durumdur. Bu noktada ebeveynler çocuklarındaki değişimi fark ettiklerinde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. 

Çocuklarda Anksiyete ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz; Anksiyete Çağım | Korku, Umut, Yılgınlık ve Huzur Arayışı 

 

Kaynaklar
Read More

Disleksiyi teşhis edebilecek tek bir test yoktur. Bir dizi faktör göz önünde bulundurulur, örneğin; Çocuğunuzun gelişimi, eğitim sorunları ve tıbbi geçmişi. Doktor muhtemelen size bu alanlar hakkında sorular soracak ve herhangi bir aile üyesinin öğrenme güçlüğünün olup olmadığı da dahil olmak üzere ailenin diğer üyeleriyle ilgili bilgi sahibi olmak isteyecektir.

Ev hayatı da göz önünde bulundurulacak faktörlerden biri. Doktor, evde kimin yaşadığı ve evde herhangi bir sorun olup olmadığı da dahil olmak üzere aileniz ve ev yaşamınızın açıklamasını isteyebilir.

Görme, işitme ve beyin (nörolojik) testleri; bunlar, başka bir bozukluğun olup olmadığını saptamak için oldukça önemli testlerdir. Çocuğunuzun zayıf okuma kabiliyeti varsa bu testler sebepleri saptamakta kullanılabilinir. 

Okuma ve diğer akademik becerilerin test edilmesi. Çocuğunuz bir dizi eğitim sınavına girebilir ve bu testler bir okuma uzmanı tarafından test edilir.

Disleksi nedir ne değildir?

Disleksi,  bir insanın okuma ve yazma yeteneğine olan etkisiyle bilinen bir hastalıktır. Birçoğumuz, disleksik bir insanın okumaya ya da yazmaya çalıştığında yaşadıklarını, harfleri dışarı fırlamış veya tersi gibi gördüklerini tanımladıklarını görmüş ya da duymuşuzdur.

Disleksi, specific learning disability (SLD) olarak adlandırılır. Böyle adlandırılması disleksik insanların düşük zekalı oldukları anlamına gelmiyor. Aksine disleksik olan insanlar da genel olarak nüfusun geri kalanı ile aynı IQ aralığına sahiptir. Ek olarak, disleksi olmak basılı kelimeleri görmekle ilgili bir sorun değildir; kör olan kişilerin de Braille alfabesini okurken harfleri tersine çevirdikleri bilinmektedir. 

Tedavi

Disleksiye neden olan altta yatan beyin anormalliklerini düzeltmenin bilinen bir yolu yoktur; disleksi yaşam boyu süren bir problemdir. Ancak, belirli ihtiyaçları ve uygun tedaviyi belirlemek için erken teşhis ve değerlendirme söz konusu kişinin başarısını artırabilir.

Disleksik olan insanlarla iletişim kurarken…

Her disleksik insanın farklı olduğunu anlamak çok önemlidir. Bazıları için semptomları o kadar kötü değilken diğerleri için çok şiddetli olabilir. 

  • Sabırlı olun; zaman sinirleriniz bozulmaya ve sabrınız daralmaya başlarsa nefes almak için birkaç dakikanızı ayırın. Unutmayın bu durum o kişi için çok daha sinir bozucu ve tüm hayatı boyunca bununla yaşamak ve baş etmek zorunda
  • Söylemeyin gösterin; Disleksik insanlar genellikle çok görseldir, bu yüzden onlara bir şeyi nasıl yapacağımızı gösterirseniz, genellikle hemen toparlayabilirler.
  • Dinleyin ve sorular sorun; her disleksi vakası farklıdır ve eğer biri size disleksik olduğunu söylerse, bu genellikle bunun hakkında konuşmaya açık oldukları anlamına gelir. Soru sormak rahatsız edici değildir. Sorular sorarak bu konudaki bilginizi genişletebilir o kişiyle daha yakından iletişim kurabilirsiniz.

References

Read More

Çocukların okulöncesi yaşları gelip çattığı zaman birçok ebeveyn çocukların anaokuluna kaydettirmenin doğru karar olup olmadığını sorgulamaya başlıyor. Çocukların, erken çocukluk döneminde çevrelerindeki dünya hakkında çok şey öğrendiklerini artık birçok bilimsel araştırma kanıtladı. Bu dönemler çocukların potansiyellerinin zirvede olduğu ve birçok yönden gelişmeler gösterdiği dönemlerdir. Bu bakımdan, anaokuluna gitmek çocukların zihinsel, fiziksel ve sosyal duygusal olarak büyümesine büyük katkı sağlamaktadır.

Çocuğunuzun öğrenme sürecinden zevk almasını istiyorsanız, anaokuluna göndermek kesinlikle doğru yoldur. Elbette bütün bu süreçte çocuğun kendi gelişim yoluna saygı duymak ve anlayış göstermek de bir o kadar önemlidir. Çocuğunuzu anaokuluna alıştırırken öğretmenlerde birlikte oryantasyon (alıştırma) planı yapmanızı tavsiye ederiz. Çünkü bu okul çocuğunuzun hayatındaki ilk okul kavramı olacak. 

Bütün anne babalar evde öğrenme sevgisini geliştirmek için ellerinden geleni yaparlar. Ancak okulöncesi çocuğu için en iyi öğrenme yeri anaokuludur. Bu nedenle çocuğa anaokulunun eğlenceli, bol oyunlu, bol gülmeli bir yer olduğunu göstermekte fayda var. Alıştırma planı yapmanın diğer bir faydası da okul fobisinin önüne geçmektir. 

Anaokullarında ise öğretim daha yaratıcı yollarla gerçekleşir. Okulöncesi dediğimiz aman aklımıza gelen ilk şey oyun olmalıdır. Çocuklar oyun yoluyla hayatın provasını alır, çeşitli rollere bürünerek birçok farklı duygu durum ve ifadeleri tecrübe ederler. Anne babaların dikkat etmesi gereken en önemli nokta da aslında budur; çocuğu mümkün olduğunda oyunda tutmak, onu oyunda gözlemlemek, oyun yoluyla öğrenmesini sağlamak. 

Küçük çocuklarla beraber olmak…

Küçük çocuklar diğer öğrenciler gibi değildir. Onların ihtiyaçları eşsizdir ve bunun farkında olmalısınız. Küçük bir çocuğun kendi ailesinin dışında etkileşime girdiği ilk yetişkinlerden biri anaokulundaki öğretmenidir. Bu yüzden anne babalar öğretmen ile karşılıklı güven, sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kurmaya özen göstermeli. Ebeveynlerinden başlangıçta ayrılmak zor olabilir ve bir öğretmen bu geçiş sürecinde onlara yardım etmelidir. Aynı şekilde anne babalar da sabırlı olmalı ve öğretmene güvenmeli. 

Çocuk anaokulunda daha çok vakit geçirdikçe öğretmene bağlanmaya, ve aralarında bir bağ oluşmaya başlar. İyi öğretmenler çocukların duygusal geçişlerine iyi adapte olabilen öğretmenlerdir. 

Anaokulu çocuğunuzun yaratıcılığını artırır.

Daha önce de belirtildiği gibi, anaokulları her zaman ilginç ve yaratıcı oyunların olduğu, yaparak yaşayarak öğrenmenin olduğu bir yerdir. Ancak, hepsi bu değil. Çocuklar anaokullarında okulda olduğundan çok daha rahat ve özgür hissederler. Bunun nedeni, resimden bloklara, bahçede oynamaktan kendi işlerini kendi başlarına yapmaya kadar çeşitli ifade araçlarını kullanmalarına izin verilmesidir. Bu etkinlikler, çocukların ilgilendikleri bir şeyi bulmalarına ve yaratıcı düşünmelerini teşvik etmelerine yardımcı olur.

References

Read More

Nörobiyolojik teori bize bir insanın çeşitli zekâ biçimlerinin gelişmesinin kritik bir noktaya ulaştıktan sonra stabil olarak devam ettiğini söylemektedir. Nörobiyolojik teoriye göre bu entelektüel olgunluk 16 yaşında edinilir. Bu yastan sonra IQ`nun nispeten istikrarlı ilerlediği söylenilmektedir. Genetik faktörlerin elbette zekâ üzerinde inkâr edilemez etkileri vardır ancak son yıllarda yapılan araştırmalar çevre faktörünün de en az genetik kadar etkili olabileceğini kanıtladı. 

Bir kişinin belirli zihinsel yetenekleri geliştirebilmesi ve nöronal bağlantılarının kurulabilmesi için çocukluk döneminde yeteri kadar uyaranlara maruz kalması gerekir. Bugün artik birçok araştırma 0-7 yas aralığının beynin esneklik kazanması için oldukça kritik dönemler olduğunu kanıtladı. Bu kritik dönemlerde yeteri kadar ve uygun uyarana maruz kalmak zekâ ve beyin gelişimi için çok önemli. Yetersiz uyaran faydalı olmadığı gibi fazla uyarıcı bir ortamda çocuklar için uygun değildir.

Kalıtım ve Çevrenin Zekâyla olan İlişkisi

Kalıtım yani bize genlerimizle aktarılanlar gelişmekte olan organizmanın olgunlaşmasını sağlayarak fiziksel bedenin belli başlı gerekli doğal yeteneklere ulaşmasını sağlar. Newman 1940 yılında yaptığı bir araştırmada IQ’nun %68 kalıtımla %32 oranında ise cevre tarafından belirlendiğini söyledi. Bir insanin yasam suresi boyunca IQ’sunda meydana gelen değişiklikler, kalıtım değiştirilemeyeceğine göre, çevre faktörüne bağlıdır.

Zekayi Etkileyen Çevresel Faktörler

IQ’yu etkileyen çevresel faktörlere örnek olarak ise; modern medya, eğitim, emzirme, rahim ile ilgili sağlık koşulları, beslenme, kirlilik, ebeveynlik, önyargılar, ulusal kültür, kafa travmaları, uyku sorunları, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, zihinsel hastalıklar, stres ve hastalıklar olarak sayılabilir ve bu örnekler çoğaltılabilir.

Çocukların Zekâsını Nasıl Geliştirebiliriz?

Çocuklara kendi kendilerine oyun kurmaları için zaman verin. Oyun yoluyla çocuklar kendi kendilerine hikâyeler yaratabilir, karsılaştıkları sorunları çözmeyi öğrenir kısacası hayatin provasını alırlar, unutmayın oyun bir çocuğun kendine ayırdığı en değerli bireysel zamanıdır. Birçok ebeveyn çocuklarının sıkılmasından endişe duyarlar. Çocuklarınızın sıkılmasına ve kendi kendilerine keşfetmelerine izin verin!

Egzersiz Yapın, Aktif Olun

Egzersiz yapmaktan bahsettiğimiz zaman genellikle bunu fiziksel gelişim ile ilişkilendiririz. Oysaki son zamanlarda yapılan kapsamlı araştırmalar fiziksel olarak aktif olmanın beyin gelişimi üzerinde de olumlu etkileri olduğunu kanıtladı.

Çocuğunuzu da fiziksel olarak aktif olmaya teşvik edin. Ekran karsısında geçirilen zamanı azaltın. Uzun yürüyüşler yapın veya bisiklet turlarına katilin.

 

References

Read More