Yeni bir okul dönemine ‘merhaba’ dediğimiz bu günlerde, öğrenciler başarılı olmak için hızla çalışmalara başladı. Okulda potansiyelinizi gerçekleştirebilmek ve hedeflediğiniz akademik başarıya ulaşmak için izleyebileceğiniz bazı stratejiler var. Güçlü yanlarınızı keşfetmek ve belirlediğiniz hedefe ulaşmak için kendinize güvenmeniz, pozitif olmanız ve dirençli olmanız gerekiyor. Gelin akademik başarıya götüren dört adımlık yolu birlikte inceleyelim.

Güçlü yönlerinizi keşfedin

Öğrenciler için güçlü ve zayıf yönleri keşfetmek ya da diğer bir deyişle kendinizi tanımak başarı için atacağınız ilk adım olmalıdır. İlköğretim öğrencilerinden doktora yapan akademisyenlere kadar herkes için kendini tanımak güncel bir ihtiyaçtır. Sürekli değişen çevresel faktörler ve kişisel beklentilerin yanı sıra çeşitlenen ve artan bilgi ve becerileriniz, kendini tanıma sürecinin önemini arttırır. Bunun için stratejik yetenek yönetimi hizmeti veren danışmanlar, becerilerinizi analiz ederek sizi en iyi şekilde yönlendirebiliyor.

Hedeflerinizi belirleyin

Önünüze belli hedefler koymak, aksiyon alma aşamasında büyük fayda sağlar. Bu hedefleri haftalık, aylık, yıllık ve hatta daha uzun vadeli olarak gruplara ayırabilirsiniz. Böylece her bir hedefin yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlamasını sağlayabilirsiniz. Hedefleri belirlemek ayrıca, öğrencinin akademik bilgi ve becerilerinin gelecek planları için nasıl bir etki yaratacağını daha somut bir şekilde görmeye yardımcı olur. Bu hedefleri belirlerken ve hedefe ulaşmak için çaba sarf ederken kendinize bir esneklik payı ayırmanız da büyük önem taşıyor.

Akademik Başarıyı ArttırmakPozitif olun

İyi hissetmenin önemi göz ardı edilemez. Burada temelleri olmayan bir mutluluktan değil, yaptığınız işe ya da çalışmaya duyduğunuz heyecanın mümkün olduğunca var olmasından bahsediyoruz. Yaptığınız şey gerçekten ilginizi çekiyorsa, sınıf arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizle iyi geçiniyorsanız daha iyi hissedersiniz. Bu da daha pozitif bir yaklaşıma sahip olmanıza yardımcı olarak akademik başarınızı ciddi oranda arttırır. Bu nedenle sevdiğiniz ve gerçekten ilgilendiğiniz alanları keşfetmeniz hatırı sayılır bir öneme sahip. İyi hissetmekle ilgili en sık önerilen yöntem, her gün o gün gerçekleşen ya da aklınıza gelen üç güzel şeyi bir kağıda yazmak. Denemeden bilemezsiniz!

Mola verin

Hedeflerinize ulaşmak, kendinizi tanımak ve başarıya ulaşmak için kendinizi bir kaosa sürüklemenize gerek yok. Ara vermeden uzun saatler boyunca çalışmak sizi daha başarılı yapmaz, yalnızca daha yorgun ve yaptığı işi sevmeyen birine dönüşmenize yardımcı olur. Bunun yerine belli aralıklarla mola vermek ve mola sürelerinde bulunduğunuz yerden kalkıp biraz dolaşmak. İmkanınız varsa biraz temiz hava almak geri döndüğünüzde odaklanmanızı büyük oranda olumlu yönde etkiler.

Read More

Yeterli uyku almanın her zaman hak ettiği değeri görmediğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Özellikle önemli sınavlardan önce geç saatlere – hatta sabaha kadar uyanık kalıp ders çalışmayı tercih eden öğrencilerin bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Çünkü, iyi bir gece uykusu uyumak yerine yapılacak her türlü işten çok daha değerli.

Bir araştırma, ders çalışmak için uykuyu feda etmenin aslında geri tepebileceğini gösterdi. Çalışma kapsamında 535 lise öğrencisi, 14 gün boyunca izlendi. Ne kadar uyudukları ve derste öğretilen konuları ne kadar iyi anladıkları ve test, kısa sınav veya ödevlerde nasıl performans gösterdikleri gözlemlendi.

Sonuç: Azalan uyku akademik problemlerin artmasına neden oluyor. Son gece çalışmaları gerekli olsa da, bunun kazancı kadar ve belki daha fazla kaybı olacağını unutmamak gerekiyor. York Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma ise, araştırmacılar uykunun küçük çocuklarda dil edinim becerilerini artırmaya yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmanın baş araştırmacısı Dr. Lisa Henderson, “Çocukların yeni sözcükleri hatırlama ve tanıma becerisi, eğitimden yaklaşık 12 saat sonra ve ancak uyku gerçekleştiğinde gelişti,” diyor. Çocuklar, bu eğitimlerden edindikleri bilgileri bir hafta sonra da hatırlıyordu. Yani, öğrendikten sonra yeterli uykunun alındığı durumlarda yeni sözcüklerin uzun süreli hafızada kaldıklarını söyleyebiliriz.

Uyku sırasında neler oluyor?

Uyku, her birinde belirli bir amaca hizmet eden çeşitli evrelerden oluşur. İnsan vücudu önce fiziksel ihtiyaçlarını karşılar. Birinci ve ikinci evreleri hızlı bir şekilde geçen vücut, birkaç saatlik üçüncü ve dördüncü aşamaya erişir. Bu aşamada beyindeki nöronlar düzenli bir ritimle senkronize olmuş ve vücut kendini yenilemeye başlamıştır. Bağışıklık sistemi düzelir, kaslar ve kardiyovasküler sistemler canlandırılır. İyi bir uyku çekmek, ertesi günün keyfini çıkarabilmemiz ve bir gün önce yaptıklarımızı pekiştirmemiz için önemlidir.

Tipik bir altı-sekiz saatlik uyku gecesinin sonuna doğru, beyin Hızlı Göz Hareketi (REM) uykusu sırasında yenilenir. Bu, öğrenciler için hayati önem taşıyan bir evredir. Çünkü beyin bir gün önce edinilenleri bütünleştirir ve yeni bilgilere yer açmak için eski, gereksiz anıları temizler.

Ve sadece uykuda geçen saat sayısı ile değil – uyku kalitesi de tüm bunları etkiler. Kaliteli bir uyku için uykudan önce karbonhidrattan ve yatmadan önce parlak ekranlardan kaçınmak büyük önem taşır. Uykuya dalmakta güçlük çeken çocuklar için, ebeveynler derin nefes alma ve yavaş tempo müzik dinleme gibi rahatlama tekniklerini öğrenebilir. Böylece da nöronların daha hızlı senkronize olmasına yardımcı olarak çocuğunuzun ertesi gün için zinde uyanmasına destek olabilirsiniz.

Read More

Özellikle internetin hayatımızı ele geçirişi ve genel anlamda teknolojinin tarihi değiştirmesi kuşaklar arası farkları da daha belirgin hale getirdi. Henüz dünya X ve Y kuşaklarına yeni alışırken, Z kuşağı da büyümeye başladı. Belki bu kuşağın üyelerinden biri de sizin çocuğunuz.

Daha özgür bırakan ebeveynlik günlerine geri dönmek istiyoruz, ancak korkuyoruz. Çünkü dünya 20 yıl önce olduğundan çok daha tehlikeli görünüyor. Çocuğunuzu bir fanusta büyütmek istemiyorsanız, korkularla baş etmenin en iyi yolu ne yapmanız gerektiğine dair doğru bilgilere erişmek olacak.

Öncelikle Z kuşağını tanıyalım;

Z kuşağı hakkında tanımlayıcı bilgiler vermek gerekirse 1995 ve sonrasında doğan, internetin olmadığı bir dünyayı hiç görmemiş ve hayal etmekte bile zorlanan çocuklardan ve gençlerden bahsediyoruz. Bu kuşağın çocukları ve gençleri, dijital dünyayı öyle iyi tanıyor ki, en çok burada sosyalleşiyor ve zaman geçiriyorlar. Z kuşağına ebeveynlik yapmanın en zor yanlarından biri de belki de bu!

Çocuğunuzun teknolojiyle ilişkisini nasıl yönetmelisiniz?

Çocuklarımızın video oyunlar oynamasına izin verip vermeyeceğimiz konusunda henüz net bir sonuç yok. Bir tarafta teknolojinin çocuk gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri üzerine araştırmalar sürerken diğer tarafta bir başka araştırma günde bir saat video oyunlar oynayan çocukların, video oyunlarına katılmayan arkadaşlarından daha sosyal, daha hiperaktif ve daha mutlu olduklarını ileri sürüyor. Ancak bu çalışma günde üç saatten fazla oynamanın zararlı olduğunu tespit etti. Sonuç olarak, kontrollü bir süre boyunca çocuğunuzun bu oyunlara katılımına izin verebileceğinizi söyleyebiliriz.

Artık teknoloji eğitim kurumlarında bile en önemli öğrenme aracı olarak kullanılıyor. 6 yaşından itibaren çocuklar için kodlama eğitimleri veriliyor. Dünyayı saran teknoloji, eğitimde de yeni bir döneme girmemize sebep oldu ve bu yaygın değişimlerin etkilerini henüz tam anlamıyla görmedik. Maker hareketi her yaştan insanı teknoloji ile birlikte yaratıcı fikirleri gerçekleştirmeye teşvik ediyor. Böyle bir dünyada çocukları tamamen teknolojiden koparmak onları geleceğe hazırlamak için en doğru seçenek olmayabilir.

Bunun yerine çocuğunuzu bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon kullanarak neler yapabileceği konusunda bilgilendirmeniz gerekiyor. Bu cihazların zaman ve mekan sınırlamasını ortadan kaldırarak pek çok imkan sunduğunu göstermeniz ve bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek için fırsat sunmanız büyük önem taşıyor.

Read More

Okul öncesi, ilkokul, üniversite ve hatta doktora… kaç yaşında olursanız olun akademik başarı beraberinde stres getirebilir. Bu nedenle bu yazıyı aslında hangi aşamada olursa olsun tüm öğrenciler ve akademisyenler için yazıyoruz. Akademik hayat çokça stres vadetse de bu stresle baş etmek için pek çok yöntem var. Bu yöntemleri ister kendiniz için isterseniz çocuklarınız için kullanabilirsiniz.

Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin

En klişe yöntemle başladığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Evet, stresle baş etmek ya da motivasyon arttırmak söz konusu olduğunda egzersiz yapmak bu yazıdan önce birçok yerde önerildi. Diğer taraftan bunun ne kadar uygulandığı kocaman bir soru işareti. Harvard’da yapılan bir çalışma bile düzenli sporun stresi yendiğini söylese de, birçoğumuz bunu ihmal etmeye ve stresli olan diğer işlerimizi öncelikli tutmaya devam ediyoruz. Spor yapın, stresiniz azalsın ve başarınız artsın!

Stres

Not: Eğer bu yazıyı çocuğunuzu motive etmek için okuyorsanız, onu bir spora yönlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Destekleyici insanlarla zaman geçirin

Stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri de destekleyici insanlarla birlikte zaman geçirmektir. Bir mola da sevdiğiniz biriyle yarım saat kahve içmek bile bütün haftanın güzel geçmesini sağlayabilir. Çocuğunuzun okulla ilgili stresi olduğunu düşünüyorsanız, bu destekleyici kişi siz olabilirsiniz. Onun rahatlamasını sağlayacak aktiviteler yapabilir veya onunla okul hakkında olumlu şeyler konuşarak yardımcı olabilirsiniz.

Mindfulness ile öncelik sıralaması yapmayı öğrenin

Farkındalık olarak Türkçeye çevirebileceğimiz mindfulness yöntemiyle, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanabilirsiniz. Üstelik hedeflerinizinve sorumluluklarınızın öncelik sıralamasını yapma becerisi kazanarak hedefe ulaşma süreçlerinizi yönetme konusundaki motivasyonunuzu sürekli yüksek tutmayı öğrenebilirsiniz.

Kendinizi/Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamaya son verin

Mesele akademi olduğu zaman, kendimizi başkalarıyla kolayca kıyaslayabiliyoruz. “Okumayı kim daha önce öğrendi?” sorusundan başlayıp “Tez sunumunu yaparken kim daha özgüvenli konuştu?” sorusuna varana kadar zamansız ve mekansız biz kıyaslamadan bahsediyoruz. Herkes bazı konularda çok iyi, bazı konularda daha az iyi olabilir. Kıyaslamalar değil, özgüveninizi arttıracak bir çalışmaya zaman ayırmak başarınızı ikiye katlar.

Read More

Her çocuk eğitim ve yetiştirilme biçiminin yanı sıra kendine özgü yetenekler ve isteklere sahiptir. Bu yeteneklerin ve isteklerini keşfetmesi ve potansiyelini açığa çıkarması için anne ve babaların öğretmenlerle işbirliği içerisinde hareket ederek çocuğu desteklemesi gerekir. Bu nedenle çocuklara ne yapması gerektiğini söylerken aslında yapılması beklenen, ebeveynlerin kendi isteklerini dayatması değil çocukların kendini tanıması için onları yönlendirmektir. WISC-V, tam olarak bu ihtiyaca yönelik olarak hazırlanmış bir sınavdır.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış hali olan WISC–V; genel olarak çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı olarak bir harita çıkarmayı amaçlar. WISC, esasen öğrencilerin entelektüel olarak güçlü ve zayıf yönlerini özetlemenin yanı sıra genel bilişsel yetenekleri ve potansiyeli hakkında fikir verir.

Testin değerlendirilmesi, ideal bir kritere göre değil, çocukları akranlarıyla karşılaştırılarak yapılır. En genel anlamda, amaç bir çocuğun yeni bilgileri kavrama potansiyelini belirlemektir.

WISC-V için nasıl hazırlanmak gerekir?

Öncelikle söylemek gerekir ki; WISC-V bir IELTS, SAT ya da diğer sınavlar gibi çocuğunuzun bir yere kabul edilmesi veya bir bilgi seviyesini kanıtlamasına hizmet etmez. Bu nedenle çocuğunuz çalışarak veya bir şeyler okuyarak WISC-V veya diğer IQ testlerine hazırlanamaz.

Bu testler, ne bildiklerini veya ne kadar bildiğinizi test etmek için değil, bunun ötesinde teste katılan kişinin öğrenme kapasitesini belirlemek üzere tasarlanmıştır. Tipik olarak WISC gibi testler; sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zeka, kısa süreli hafıza ve işleme hızı de dahil olmak üzere bilgiyi algılama ve işleme sürecini etkileyen değerlendirmeleri sağlayan görevlerden oluşur. Bu nedenle, testten önce yapmanız gereken tek şey çocuğunuzun dinlenmesine ve rahatlamasına dikkat etmek olacak.

WISC-V genellikle ve idealinde bir stratejik yetenek yönetimi değerlendirmesinin parçası olarak farklı testlerle birlikte uygulanır. Tüm bu testlerin sonuçlarını bir başarı puanı olarak göremezsiniz. Çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi burada söz konusu olan bir başarı ya da başarısızlık değildir. Farklı testler sonunda elde edilen veriler, profesyoneller tarafından yorumlanarak çocuğunuzun potansiyeli keşfedilir. Nihayetinde çocuğunuz için stratejik hedeflerinin belirlenmesi mümkün hale gelir.

Read More

Bugüne kadar gerek akademide gerek sosyal yaşamda her zaman özgüvene büyük bir önem atfedildi. Elbette özgüvenin önemi görmezden gelinemez. Ancak, özduyarlılık, ya da diğer bir deyişle kendinizi önemsemek bundan çok daha değerli.

Özgüvenin nasıl sağlanacağına dair yönlendirmelerin çerçevesi zaman zaman özgüvenli hissetmeyi zorlaştırıyor. Böylece, özgüven sürdürülebilir olmaktan uzaklaşabiliyor. Çünkü bir birey olarak ne hissettiğiniz ve hayattan ne beklediğinize dair konulardan soyutlanıyor. Bunun yerine, kendinize en saçma şekilde de davransanız yakın davranmanın ve kendini sevmenin önemine odaklanmak hem daha başarılı hem de daha mutlu olmanızı sağlayabiliyor.

Eğitim aldığınız bölümü özgüveninizi yükseltecek alanda değil, en çok ilgilendiğiniz alanda olacak şekilde seçmek bunun için önemli bir adım olabilir. Özgüven zaman zaman olduğunuzun dışında istikrarlı olmak ya da narsizm gibi sonuçlara varabilirken, özduyarlılık özgüveninizi yükseltecek şekilde kendinizi sevmenize yardımcı oluyor.

Diğer insanları rakip olarak görmeyin

Mutlu ya da başarılı olmak için diğerlerinden daha iyi olmak zorunda olmadığımız fikrini içselleştirmemiz, benimsememiz gerekiyor. Diğer insanların ‘çok iyi’ olduğu bir ortamda da başarılı olabileceğimizi unutmadan, elimizden geldiğince iyi olmak pek çok kapıyı açmamızı sağlıyor. İstediğimiz şeyi yapmak, motivasyonumuzu arttırırken öğrenme ve ilerleme fırsatı yaratıyor.

Başarısız olduğunuz zamanlarda kendinize ‘iyi bir arkadaş’ olmayı başardığınız zaman kendiniz için en iyi yolu bulmanız kolaylaşıyor. Kendinize karşı nazik olun. Kendi isteklerinizi ve arzularınızı önemseyin. Belli bir aşamaya kadar özgüvenin büyük faydasını görseniz de bunu yaparken diğerleriyle yarış içinde hissetmemeye özen göstermeniz gerekiyor. Bunun anahtarı ise özduyarlılık.

 

Hayattan beklentilerinizi ciddiye alın

Başarısız olduğunuz anları, “Herkes zaman zaman başarısız olur” diyerek atlatmak bir sonraki adımı güçlü atmak için işlevseldir. Başarısızlıklara ve zorluklara nasıl yaklaştığınız yolunuzu nasıl çizeceğinizi belirler. Kendi yolunuzu çizerken kendi önceliklerinizi, diğer insanların önceliklerinden ayırmaya çalışın. Özduyarlılık, böyle zamanlarda kendinizi suçlamaktansa başa dönüp neleri değiştirebileceğinizi görmenizi sağlar.

Kendinize merhamet gösterdiğiniz zaman aynı zamanda kendi kendinize değer hissi sağladığını fark edeceksiniz. Benlik saygınızı kazanarak toplumsal karşılaştırmaya yönelik daha makul tavırlar gösterme gücü bulacaksınız. Hem başarısız hem de başarılı olduğunuz zaman kendinize merhamet duyacaksınız. Kendinize karşı nazik olmaktan kaynaklanan benlik değeri, diğer pek çok değer yargısından çok daha kararlı olmanızı sağlayacak.

Read More

Dünyadaki okullar ve öğretmenler, öğrencilerin potansiyellerini yerine getirmelerine yardımcı olmak için Carol Dweck’in büyüme zihniyet teorisini benimsiyor. Popüler stratejiler arasında; öğretmenlerin geri bildirim verme biçimlerini değiştirme, sorgulama yoluyla kendini gerçekleştirmeyi teşvik etme ve doğal yetenekler yerine süreçleri öne çıkarma yer alıyor.

Ancak birçok eğitmen daha fazla şey yapılabileceğini düşünüyor. Yakın zamanda yapılan bir anket sonuçlarına göre, öğretmenlerin % 98’i, öğrencilerinin gelişim zihniyetine sahip olmaları durumunda, çok daha gelişmiş bir öğrenme süreci deneyimlenebileceğine inanıyor.

Bu yazımızda gelişim zihniyetini en iyi şekilde nasıl geliştirebileceğimiz konusunda bazı ipuçlarına yer vereceğiz.

Farklı stratejileri keşfedin

Hızlı bir deneme yapalım. Bu altı hayvanı iki farklı gruba ayırabilir misiniz? Hayvanlar köpek, muhabbet kuşu, köpekbalığı, ayı, akvaryum balığı ve tilki. Bu hayvanları ev hayvanı olanlar ve olmayanlar olarak ya da kürklüler ve kürksüzler olarak ikiye ayırabilirsiniz. Demek istiyoruz ki, gerekli sonuca ulaşmak için birden fazla yol vardır.

Bir cevap bulmak için birden fazla strateji bulunduğunu göstermek, büyüme zihniyetini geliştirmeye yardımcı olur – bu bir matematik dersinde öğretim stratejilerine bakan bir araştırma makalesinin bulgusu idi. Araştırmacılar, öğrencilere yalnızca bir şekilde bir problem üzerinde eğitim verilmesi öğretildiğinde ve bu stratejiyle başarısız olursa, bunu tüm konu için yetersiz olduklarının kanıtı olarak bulabilirler. Bununla birlikte, birden fazla stratejiyi kullanmayı öğretirseniz, ilk strateji onlar için uygun değilse, devam etmeleri daha muhtemeldir.

Kendinizi açık etmeyin

Bazı araştırmalar, gelişim zihniyeti stratejilerinin gizli kullanılması gerektiğini ileri sürüyor. Çünkü öğrenciler müdahale edildiklerinin farkındaysa farklı davranabiliyor. Buna da Hawthorne etkisi deniyor.

Bu araştırmacılara göre, “gizli yaklaşımlar kontrol hissettirmiyor ve öğrencilere yardıma ihtiyaçları var izlenimi yaratmıyor; bu da daha çok zarar verebilir”. Gizli müdahaleler öğrencilerin rehberliği kendileri yaratmalarına yardımcı olabiliyor.

 

Kendi zihninize bakın

Bir araştırma makalesi öğretmenlere bir soru yöneltti: Öğrencilerinizden biri sınavda düşük bir puan kaldı (% 65) – bu öğrencinin kabiliyeti hakkında ne düşünüyorsunuz ve nasıl yanıt veriyorsunuz? Sabit zihniyetli olanlar, düşük puanı öğrencinin matematik için bir yeteneği olmadığına ve “konfor odaklaması” ile yanıt vermek gerektiğine dair kanıt olarak aldı.

Gelişim zihniyetine sahip öğretmenler, çocuğun matematik yeteneği konusunda bir karar vermek için henüz erken olduğunu söyledi. Zorlu sorular üzerinde nasıl baş edilmesi gerektiği üzerine ipuçları içeren “strateji odaklılık” sunma ihtimalinin daha yüksek olduğuna inanıyordu.

Bu araştırma, öğretmen zihniyetlerinin ve inançların öğretme stratejilerini etkilediğini ve bunun da öğrencinin motivasyonunu ve kendine beklentisini etkilediğini gösteriyor. Bu nedenle öğrencilerinizin ya da çocuğunuzun farklı düşünmelerine yardımcı olmak için gerekli yolları kendi düşünce süreçleriniz aracılığıyla keşfedebilirsiniz.

Read More

Sınav dönemleri çocuklarınız için tahmin ettiğinizden çok daha zor olabilir. Bu dönemlerde tedirgin ve endişeli bir ruh haline girebilecek olan öğrencilerin baş ettiği tek şey sınavın kendisi değildir. Çocuğunuza sınav dönemlerinde nasıl destek olacağınızı bilirseniz, onların bu süreci daha kolay atlatmalarını sağlarsınız.

Beklentilerinizin farkında olun

Anne ve babaların çocuklarının akademik başarısı üzerinde hatırı sayılır bir etkisi var. Çocuklarınız sizin beklentilerinizi karşılamayı zaman zaman stres verici bir görev olarak üstlenerek akademik başarıya daha hırsla yaklaşabilirler. Bu hırs ise onlar için son derece yorucu bir hal alabilir. Bunun yerine onlara kendi beklentilerini oluşturmaları için alan yaratmanız endişeyle değil, yüksek motivasyonla ders çalışmalarını sağlar.

Hataları öğrenme fırsatına dönüştürün

Sınav dönemlerinin yükselen ve alçalan duygusal sürecini bir rollercoastera benzetmek herhalde yanlış olmaz. Ebeveynlerin bu düşüşlere ne kadar iyi tepki verdikleri, sahip oldukları yükselişlerin sayısını da belirleyebilir.

Yeni yapılan bir araştırmada, çocukların ebeveynlerinin başarısızlığı nasıl gördüklerini belirlemede çok usta oldukları ortaya çıktı. Hataları, kişisel yargılar yerine öğrenme fırsatı olarak görenlerin, bir gelişim zihniyetine sahip olma ihtimalleri daha yüksektir. Bu konuda öğretmenlerden ya da profesyonellerden destek alabilirsiniz.

Çocuklar doğru uyuyorsa, doğru düşünüyor

Ulusal Uyku Vakfı, yaklaşık 16 yaşına kadar öğrencilerin gecede yaklaşık dokuz saat uyku çekmesini öneriyor. Araştırmalar, düzenli bir gece uykusu ile sınav sonuçları arasında güçlü bir ilişki olduğuna işaret ediyor.

Birçok öğrenci, son bir gözden geçirme için gece uykusundan ödün verebiliyor ama belli ki bunun sınavdan önceki gece olması doğru bir karar değil. Diğer yaygın uyku hataları arasında, farklı zamanlarda yatmak, yatmadan önce yorgun hissetmeyi beklemek ve gecenin ilerleyen saatlerinde kafein almak sayılabilir.

 

Çocukları evden dışarı çıkarın

İngiltere’deki bir araştırmaya göre çocukların dörtte üçü, hapishane mahkumlarından daha az dışarıda vakit geçiriyor. Çocuğunuz sınav öncesinde dersini tekrar etmek için kendini eve kapatsa da öğrencileri günde en az bir kere temiz hava almaya teşvik etmeliyiz.

Doğada olmak da yardımcı olur. Çalışma molalarında yapılan bir deney doğal bir çevreyi kentsel bir çevre ile karşılaştırdı. Araştırmacılar, doğal ortamında bir mola vermiş öğrencilerin daha enerjik olduğunu ve daha sonra çalışmalarına döndüklerinde %20 daha iyi performans gösterdiklerini ortaya koydu.

Read More

Önyargılar, net ve mantıklı düşüncenin yolunu tıkayarak öğrenme sürecini olumsuz etkiler. Düşünce süreçlerimizin gerektiği gibi işlemesinin önündeki engellerden biri de bilişsel önyargılardır. Bilişsel önyargı, çevrenizde olup biteni nasıl algıladığınızı ve iyi yönde mantıksal kararlar verme biçimlerinizi etkiler.

Bugüne kadar tanımlanmış 100’den fazla düşünce önyargıları vardır. Bunlar insan etkileşiminin çok olduğu, kişilerin belli pratiklere zorlandığı ve başarı ile başarısızlığın test edildiği yerlerde sıkça görülür. Bu faktörlere baktığımız zaman, düşünce önyargılarının okullarda görülmesine pek şaşırmıyoruz. Ancak, şaşırmıyor olmamız, bunun önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bu önyargılar, öğrencilerin öğrenme süreçlerini engelliyor.

Eleştirel düşünce bilişsel olarak güçlendiriyor

Önyargıların gölgesinde öğrenme sürecini zorlaştırmaktan kurtulmak için yapılabilecek şeyler var. Bunlardan biri de eleştirel düşünce pratiğinin geliştirilmesi. Öğrenme sürecinin verimliliği için; öğrencilerinize ya da çocuklarınıza görevlerin kendisine değil, göreve yaklaşımına odaklanmayı öğretin.

Metacognition olarak adlandırılan farkındalık geliştirme ve düşünce sürecini yönetme becerisi önyargılara savaş açmanın en barışçıl yolu. Önyargıların sınırlarından kurtulan zihin, etkin bir şekilde öğrenmeye açıktır. Peki, bunun için öğrencileri nasıl yönlendirebiliriz?

Hedef belirlemelerine destek olun

Öğrencilerin hazırlık yapmanın ne kadar önemli olduğunu ve hedef belirlemenin hayatı nasıl kolaylaştırdığını anlamasına yardım edin. İyi bir hedef belirlemek için kısa vadeli ve uzun vadeli hedefleri birbirinden ayırmasını sağlamak etkili olacaktır. Hedeflerine ulaşırken karşılaşabilecekleri sorunlar üzerine düşünmesini sağlayın. Proaktif yaklaşım daha güçlü hissetmelerini destekler.

 

Eleştirel Düşünce

Kendilerini tanımaya teşvik edin

Düşüncelerimizin ve hislerimizin farkında değilsek, onları yönetmekte zorlanabiliriz. Çocuklar ve gençler için benlik farkındalığı daha da zor olabiliyor, çünkü sürekli değişimden geçiyorlar. Günlük tutmak, bu nedenle çocuklar ve gençler için çok faydalı olabiliyor. Bunun yanı sıra günlük tutmanın, fiziksel sağlık ve zihinsel refahı arttırdığını gösteren araştırmalar bulunuyor.

Doğru soruları sormaya yönlendirin

Bir görev, ödev ya da proje söz konusu olduğunda; süreci üçe ayırmak gerekir: görev öncesi, görev sırası, görev sonrası. Her bir aşama için doğru soruları sorma becerisi kazanan çocuklar, gidiş ve düşünce yollarını belirlemekte daha başarılı oluyor. Göreve başlamadan önce, “Bu, yaptığım önceki görevlere benzer mi?” Ve “Önce ne yapmalıyım?” sorularını sormak önemlidir. Görev sırasında “Doğru yolda mı gidiyorum?” ve “Fikrini alabileceğim kimler var?” soruları önemli hale gelir.

Bu sırada öğretmenlerin ve ebeveynlerin öğrencilerin performanslarını izlemeleri ve gerekirse düzeltmeler yapmaları gerekiyor. Sonunda, bir görevin ardından, öğrenciler “Nasıl geçti?” sorusuyla, “Daha fazla geliştirmek için neye ihtiyacım var?” ve “Bir dahaki sefer farklı ne yapardım?” sorularıyla düşüncelerini geliştirebilirler.

Read More

Anne ve babalar; sürekli rekabetçi, talepkar ve sorumluluklarla dolu bir hale gelen dünyada çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek konusunda kaygılanabiliyor. Bu kaygı zaman zaman çocuğun üzerine çok fazla düşmeyle sonuçlanabiliyor. Üstelik, günümüzde geçmiş yıllara kıyasla çok daha fazla aşırı korumacı ebeveynle karşılaşıyoruz. Diğer taraftan akademik ve sosyal olarak destek vermek için yapılması gereken en önemli şey sağlıklı duygu durumuna sahip çocuklar yetiştirmek.

Çocuklarınızı her şeyden koruyan bir kalkanın içinde yetiştirirseniz ileride sorunlarla baş etmekte zorlanma olasılıkları epey yüksek. Çocuklarının attığı her adımı kontrol etmeye çalışan anne ve babalar, çocuklarına yalnız yürümeyi öğretmek konusunda başarılı olamayabiliyor. Çocukların kendi fikirlerinin işlevsel ve değerli olduğunu bilmeye ihtiyacı var.

Uzmanlara bakılırsa, çocukları mücadeleden uzak tutmak verimsiz bir girişim olabilir. Bunun yerine, içinden çıkamadığınız bir konu varsa çocuğunuzun fikrini sormayı deneyebilirsiniz. “Böyle bir durumda kalsaydın ne yapardın?”, “Böyle bir sorun yaşıyorum, sence ne yapabilirim?” Böylece hem harika fikirler edinebilir hem de çocuğunuza sorunlara nasıl yaklaşması gerektiğini öğretmiş olursunuz.

Dirençli çocuklar yetiştirmek önemli

Zor durumlarınız için çocuğunuza danışmak; hataların, başarısızlıkların gizlenecek bir şey olmadığını, böyle durumlarda yardım istemenin iyi bir fikir olabileceğini uygulamalı olarak gösterir. Onların fikirlerine önem verdiğinizi hissettirirsiniz. Hayatının en önemli kahramanlarından biri olarak çocuğunuza sorunlarınızdan bahsettiğinizde ve bunu yaparken sakinliğinizi koruduğunuzda “Herkes zaman zaman sorun yaşar ve bu son derece normaldir” mesajı vermiş olursunuz. İşler her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir ve bu zamanlarda sevdiklerimizin desteği hayatımızı kolaylaştırır.

Bütün çocuklar bazı sorunlarla karşılaşır. Bazen beklediklerinden düşük bir not, bazen bir oyuna kabul edilmeme… bu sorunlar çokça çeşitlenebilir. Bu nedenle çocukların sorunlarla baş etmeyi, problemler karşısında dirençli olmayı öğrenmesi gerekiyor.

 

Çocuğunuzun fikrini aldığınız konuyu dikkatli seçin

Bu aşamada çocuklarınızın sorumluluk duygusu altında ezilmemesi için gündelik ve daha basit sorunlarla başlamanız gerekiyor. Çocuğunuz büyüdükçe, onların fikirlerini daha ciddi konularda da alabilirsiniz ama küçük bir çocuğa gerçekten hayatınızın zor kararlarını vermek üzere bir sorumluluk hissettirmeyin. Bu kararlar yetişkinler için bile zorlayıcı olabiliyor!

 

Read More